KONFERANS
KONUŞMASI
RÖPORTAJ
Eski Rusya Uzakdoğu Kalkınma Bakanı
Aleksandr Galushka
Dünya Ekonomisinin
Dolardan Arındırılması*
Aleksandr Galushka, Rusya Federasyonu Eski Uzakdoğu Kalkınma Bakanı’dır ve şu anda Rusya
Federasyonu Yurttaşlık Komisyonu Başkan Yardımcısı görevini yürütmektedir. Moskova Devlet
Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin Ekonomi Fakültesi’nden onur derecesiyle mezun olan Galushka,
Rusya G. V. Plehanov Ekonomi Akademisi’nde uzmanlığını yapmıştır. Galushka’nın ekonomi,
yönetim ve yatırım alanlarında 10’dan fazla yayımlanmış çalışması bulunmaktadır.
*Bu metin Aleksandr Galushka’nın, Vladivostok Doğu Ekonomi Forumu’nun 3 Eylül 2021’de yapılan “Dünya Ekonomisinin
Bütünleşmesinde Dolar Dışı Model: Bölgesel ve Küresel Ticaretin Gelişmesinde İtici Güç Olarak Uluslarüstü Bir Para Birimi ve
Yeni Bir Uluslararası Ödemeler Sistemi” başlıklı oturumundaki konuşmasının yazıya dökülmüş halidir. Rusçadan Türkçeye Dr. Arif
Acaloğlu çevirmiştir. Başlık ve ara başlıklar BRIQ tarafından konulmuştur.
Atıf: Galushka, A. (2023). Dünya Ekonomisinin Dolardan Arındırılması (Konferans konuşması). BRIQ
Kuşak ve Yol Girişimi Dergisi, 5(1), 60-65.
KONFERANS KONUŞMASI
“Dış borcun GSYİH’ye oranına baktığımızda gelişmiş ülkelerde, yani
dünya ekonomi sisteminin çekirdeğini oluşturan ülkelerde üç haneli
oranlarla ifade edildiğini görürüz. Gelişmekte olan ülkelerde ise dış
borçların GSYİH oranı iki haneli rakamlarla ifade edilir. Bunun temelinde
şu fiili durum yatmaktadır: Dünya ekonomisinin çekirdeğini oluşturan
ülkeler ile
periferisi durumundaki ülkeler arasında dengesiz değer
mübadelesi söz konusudur Böyle bir küresel gelir makasının varlığı,
küresel ekonomideki bu dengesiz mübadelenin ve sermayenin sürekli
olarak periferi ülkelerinden çekirdek ülkeler lehine para hareketlerinin en
ciddi temellerinden birisidir."
TARİHSEL OLARAK RUSYA, 30 YIL ÖNCE
dolar merkezli dünya finans mimarisine katıldı. Aradan geçen 30 yılın tecrübesi, ekonomide ve dünya ekonomisinde neler olup bittiğine
dair kapsamlı değerlendirmeler yapmamıza
imkân sağlıyor.
Bu 30 yıl zarfında en önemli eğilim Rusya’dan dışarıya sürekli para akışıdır. Bloomberg’in değerlendirmesine göre 1994-2018
yılları arasında Rusya Federasyonu’ndan dışarıya yaklaşık 1 trilyon ABD doları tutarında bir
meblağ taşınmıştır. Bu konuda para girişinin
daha fazla olduğu, sadece 2 yıl (2006-2007), istisna durumundadır.
Yeterince açık bir şekilde görülüyor ki
Rusya’da yerleşmiş olan ekonomik modelin
hammaddeye dayandığı ve bu modelin artık
kendini tamamen tüketmiş olduğu yönünde
siyasetçiler ile uzmanlar arasında bir görüş birliği vardır. Bu oydaşma göz önüne alındığında
Rusya Federasyonu’na herhangi bir sermaye
girişi beklemek olanaksızdır. Bu bağlamda, örneğin 2014 yılında Rusya’dan Virgin Adaları’na
80 milyar ABD doları üzerinde bir paranın girişi yeterince anlamlıdır. Söz konusu meblağ
bu adaların toplam ekonomisinin 70 katından
fazladır. Bu yıl için ülkemizden 35 milyar ABD
doları hacminde olan para çıkışı beklentisini,
Rusya Merkez Bankası geçen temmuz ayında
50 milyar dolara kadar yükseltti.
Bu noktada şunu belirtmek lazım: Bir yandan ekonomimizde toplamda bir yatırım yetersizliği var, yatırım kaynaklarına muazzam ihtiyaç var. Öte yandan ise bu en önemli konuda
muazzam miktarlarda, sürekli, toplu ve büyük
meblağlarda para çıkışı hâkim konumdadır.
61
KONFERANS KONUŞMASI
Periferiden Merkeze Sermaye Transferi
Ayrıca eklemek gerekir ki bu sadece gelişmekte olan Rusya ekonomisine özgü bir durum
değildir. Dünya ekonomisi çapında bir sorundur; gelişmekte olan tüm ekonomilerin
sorunudur. Her ne kadar paradoksal görünse
de (bir kural olarak) gelişmekte olan ülkeler
dünya ekonomi düzeni içinde sırf net sermaye
ihracatçıları olarak davranırlar. Dış borcun
GSYİH’ye oranına baktığımızda gelişmiş ülkelerde, yani dünya ekonomi sisteminin çekirdeğini oluşturan ülkelerde üç haneli oranlarla
(yüzde 100 ve üzeri) ifade edildiğini görürüz.
Gelişmekte olan ülkelerde ise dış borçların
GSYİH oranı iki haneli rakamlarla (yüzde 10
ve üzeri) ifade edilir. Bunun temelinde şu fiili durum yatmaktadır: Dünya ekonomisinin
çekirdeğini oluşturan ülkeler ile periferisi durumundaki ülkeler arasında dengesiz değer
mübadelesi söz konusudur. Rusya ekonomisinin, dünya ekonomi sistemi içinde esas olarak
periferik hammadde ekonomisi olduğu dikkate alındığında, mevcut küresel finansal mimari model çerçevesinde Rusya’ya doğru bir para
akışı şansı bulunmuyor.
Bu durumun merkezinde yer alan küresel
gelir makası şuradan kaynaklanıyor: Kendi rezervlerini kuran gelişmekte olan ülkeler bu rezervlerini atanmış, belirli ve risksiz, fakat gelir
oranları düşük kaynaklardan oluşturmaktadır.
Bu düşük getirili risksiz aktifler nesnel olarak
değerlendirildiğinde rezervlerin getirisinin
düşük olduğu görülmektedir. Dışarıdan sağlamak isteyeceğimiz mali kaynakların getirileri
ise Rusya’nın rezervlerini oluşturan kaynaklara kıyasla daha yüksek getiri oranını haizdir.
Böyle bir küresel gelir makasının varlığı, küresel ekonomideki bu dengesiz mübadelenin ve
62
sermayenin sürekli olarak periferi ülkelerinden çekirdek ülkeler lehine para hareketlerinin en ciddi temellerinden birisidir.
Onlarca yıldır durum böyledir, bu açıkça
görülmektedir. Bu çelişki, bu fiili durum,
ekonomilerin hacmine, alım gücüne ve kur
paritesine göre değerlendirilen ekonomilerin
GSYİH’lerinin boyutlarına baktığımızda da
göze çarpmaktadır. Aslında çok şey anlatan bu
eğilimi 1991-2019 arasında görebiliriz. Dünya
ekonomisinde alım gücü ile döviz kuru arasındaki bu açık 6 kat artarak, ABD dolarıyla 7
trilyondan 46 trilyona ulaşmıştır. Bu açık, bir
kural olarak, dünya ekonomi sisteminin periferi ekonomilerinde, gelişmekte olan ekonomilerde ve bunlardan bir tanesi olan Rusya
ekonomisinde daha etkili biçimde gerçekleşmiştir.
Dünyada politikanın ekonomi üzerinde
baskı kurması, keza ticaret savaşları ve hesapların dondurulması, ödemelerin sınırlandırılması, SWIFT’in dolar altyapısının
yaptırımlar kapsamında kullanma tehditleri
yaşanmaktadır. Dünya rezerv dövizini üreten
ülke bütün bunları hiç beklenmedik biçimde
farklı ülkelere yönelik uygulayabilir. Hedefteki
ülke, Batı Avrupa ülkeleri olabilir, Asya ülkeleri olabilir. Son yıllarda ülkelerin hemen hemen
tamamı bu gerçeği yaşamıştır veya görmüştür.
Yapısal Çatışma
Dünya finans mimarisinin biçimlendirilme metodolojisi açısından ise bu konunun kuramsal
boyutunda, başka deyişle bu sorunun metodolojisinde prensip olarak yeni bir şey yok. Bunun
tamamı çoktan beri biliniyor ve işte bu yapısal,
temel husustur. Bir ülkenin (ki hangi ülke olduğu önemli değil, bunun altını çizmek isterim)
KONFERANS KONUŞMASI
Şekil 1. Gelişen ülkeler borçları için çok daha fazla ödüyor
Tahvil Faizleri (2022-2023)
Ocak 2022'den Mayıs 2023'e kadar JPM EMBI Küresel Çeşitlendirilmiş ABD Doları tahvil faizlerinin bölge başına
ortalaması ile Almanya ve ABD'nin 10 yıllık tahvil faizlerinin karşılaştırması. BM Küresel Kriz Müdahale Grubu'nun IMF
Dünya Ekonomik Görünümü'ne (Nisan 2023) dayalı hesaplamaları (Grafik: UNCTAD, 2023).
1 Kasım 2023'te şu adresten alındı: https://unctad.org/publication/world-of-debt
ulusal parasının aniden bütün dünyada rezerv
dövizi olması çıkarlar çatışması barındıran bir
ortamdır ve bu çatışma yapısaldır. Bu çok eskiden –tam 50 yıl önce– Triffin Paradoksu adıyla
betimlenmiş bir durumdur. Söz konusu betimlemede sürekli, yapısal, kalıcı ve esasında çözülmesi imkânsız olan çıkarlar çatışması saptanmış
bulunuyor.
Zira belli tarafın ulusal çıkarları doğrultusunda kendi parasal çıkarları var ve bu ülkenin
parası rezerv aracı olarak kabul görüyor, dünya
ekonomisinin ise farklı çıkarları ve öncelikleri
var.
Yine dünya ekonomi düşüncesi açısından
bu sorunun sadece saptanması değil, alternatif çözümü de mevcuttur. Bu alternatif daha
20. yüzyıl başlarında büyük Rus ekonomist
Tugan-Baranovsky tarafından önerilmiş bulunuyor. Bu düşünceler yine dünya ekonomi biliminin önemli şahsiyetlerinden olan John M.
Keynes’in düşüncelerinde de yankı bulmuştur.
Keynes 1944 yılındaki bir konferansında dünya
rezerv dövizi olarak ABD dolarının kabulünü
değil, Dünya Ödemeler Birliği kurulmasını ve
“Bancor” olarak adlandırdığı özel, uluslar ötesi,
nakitsiz bir döviz türünün kararlaştırılmasını
önerdi. Bu türden pratik bir fikrin gerçekleşme
olanağı açısından ise Doğu Avrupa’da başarılı
bir deneyim vardı. 1964-1990 yılları arasında
dış ekonomik faaliyetlere hizmet verilebilmesi amacıyla nakitsiz bir döviz türü üretilmişti:
Transfer edilebilen ruble. Ve bu transfer edilebilen ruble yalnız Doğu Avrupa ülkelerinin ekonomik ilişkileri (o dönem planlı ekonomi söz konusuydu) çerçevesinde değil, bu ülkelerin piyasa
ekonomisi uygulayan ülkelerle (örneğin Finlandiya, Meksika, Irak) ticaret süreçlerinde de kullanılıyordu. Batı Avrupa’da da Doğu Avrupa’dan
15 yıl sonra, 1979’da bu türden uluslar ötesi,
nakitsiz “Avrupa Para Birimi (ECU)” geniş çaplı
bir uygulama olarak devreye sokuldu. Ki bu para
daha sonra Avrupa Birliği ülkelerinin daha ileri
para entegrasyonunu yansıtan “avro”ya dönüştü.
Burada adı geçen IMF 1969’dan beri bir nevi özel
borçlanma hakları kapsamında yine nakitsiz,
ulusötesi paraları kullanıyor.
63
KONFERANS KONUŞMASI
Hepimizin bildiği üzere çok kısa bir süre
önce bu özel borçlanma haklarının emisyonu IMF tarafından iki katına çıkarıldı. Dünya ekonomisinde yaşananların belirtilerine bakıldığında ise bu yaklaşımın yıllarca,
konuları önceden ve önleyici yaklaşımla
tartışmak, geç kalarak (ki aslında “geç kalmak” diye bir şey yok ama geç olunca çok
daha zor olabiliyor) tartışmaktan çok daha
iyidir.
on yıllarca biriken ve şimdilerde özellikle
yoğunlaşan sorunlara verilen tepki olduğu
açıkça görülüyor. Ve dünya ekonomisinde
bu uluslar ötesi dövizin hacmindeki iki kat
artışın gerçekleşmesi bununla ilintilidir.
Başlangıcta ticaret
hacmimizin büyük olduğu
ülkelerle iki taraflı takas
düzenine geçilmesi akıllıca
olacaktır.
Dünyanın farklı ülkelerinin merkez bankası başkanlarının görüşlerine kulak verilirse, onlar söz konusu dünya finans mimarisinin kendini tüketmiş olduğunu ve dünya
çapında rezerv dövizi olarak ABD dolarından vaz geçilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Burada birçok kişiye atıf yapılabilir ama
İngiltere Merkez Bankası Başkanının bir
rezerv dövizi olarak doların potansiyelini tükettiğini ve yeni çözümler bulunması
gerektiğini söylemesi, keza aynı şeyleri Çin
Halk Bankası başkanının ifade etmesi önemlidir.
Birincisi durum saptaması-teşhis, ikincisi farklı çözümlerin teori ve pratiği, üçüncüsü farklı çözümler uygulamasının artan
güncelliği. Bugün, bizim panel kapsamında bunları konuşmamız çok önemlidir. Bu
64
Yeni Finans Mimarisinin Algoritması
Ve burada konunun teorik boyutunu, en iyi
çözüm pratiklerini tartışırken, bir sonraki
stratejik adımlar, yeni finans mimarisi kurmanın algoritması gündeme geliyor. Bugün
Rusya’nın birçok ülkeyle ticaret dengesine
baktığımızda (Avrasya Birliği ülkeleri, Çin,
Hindistan, birçok Avrupa ülkesi) oraya gönderdiğimiz ve oradan aldığımız malların hacmi yeterince büyüktür, örtüşmektedir. Peki,
ama neden ağırlıklı olarak dolar kullanıyoruz
da mesela takas (clearing) değil. Üçüncü ülkelerin para birimini kullanmadan ödemelerin yapılabilmesi için dünya ekonomi düşüncesi işte bu aracı, takas kurumunu üretmiştir.
Ve başlangıçta ticaret hacmimizin büyük olduğu ülkelerle iki taraflı takas düzenine geçilmesi akıllıca olacaktır. Daha ötesi, modern
dijital teknolojileri bu sürece çok daha basitleştirebiliyor. Bugün bunu gerçekleştirmek
2. Dünya Savaşı’ndan sonra takasın yaygınlaştığı döneme kıyasla çok daha basittir.
Bu ilk adımdır ve ikinci adım da mantıken
buradan çıkmaktadır. Bu adım iki taraflı takas dışında uluslararası takas ödemelerinin
biçimlendirilmesi, Avrasya Birliği, Şanghay
İşbirliği Örgütü gibi platformlar temelinde
bu sorunu halledebilecek Uluslararası Takas Birliğinin kurulmasını kapsamaktadır.
Dünyada böyle bir finans mimarisini kurmanın mantıken ve doğal olarak bir sonraki
KONFERANS KONUŞMASI
adımı, bir sonraki aşaması ödemeler birliğine geçiştir; takastan ödemeler birliğine geçiş.
Uluslararası ticareti, uluslararası ödemeleri,
uluslararası ekonomik ilişkilerin işleyişini temin eden bu sistem çok zengin bir deneyim,
anlaşılabilir bir teori, ulusötesi dövize dayalı
olarak kurulabilir.
Burada esasında çok da yeni bir şey olmadığının altını çizmek isterim. Ve şunu da
vurgulamak isterim ki modern teknolojiler
bu işleri çok daha kolaylaştırmıştır. Fakat
herhalde sorunun net olarak değerlendirilmesi, doğru bir teşhis konması ve stratejinin
taktik karşısında önceliği önemlidir. Böyle
olunca, bu yol yeterince anlaşılabilir olacaktır. Evet bunun için çalışmak gerekecek,
gayret etmek gerekecek ama biz bisikleti yeniden icat etmeyeceğiz.
Son olarak bir konuya değinmek isterim.
Bu durumda önemli olan bir dövizin ateşinden kurtulup öteki ateşine yakalanmamak
önemlidir. Bugün bir ülkenin dünyada rezerv
aracı olarak kullanılan parası yerine başka
bir ülkenin parasını rezerv aracı olarak ikame etmemiz tam da böyle bir durum olur. Bu
durumda ne Triffin Paradoksu, ne de sürekli
ve yapısal nitelikli sorunlardan kaynaklanan
çıkarlar çatışması ortadan kaybolacaktır.
Yine de insan uygarlığının yaratıcı gelişim
yeteneğini hiçbir zaman kaybetmeyeceğini her hâlükârda göz önünde bulundurmak
gerekir. Yüz yıl önce ortaya atılan fikirlerin
üzerinden çok da zaman geçmemiştir; fikirler doğar, gerçekleşir, başarılı uygulamalar
yapılır. Bunların tamamının ilkesel olarak
bilincine varmak ve kanımızca mantıklı,
verimli takas sistemi yönünde ilerlememiz
gerekir.
Adil Bir Dünya İçin Gelişen Dünyada Yeni
Finansal Sistem
Aleksandr Galuşka, bu toplantıdan 9 ay sonra
Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu’nun
girişimiyle 2021 yılında kurulan Yeni Uluslararası Düzen (NINTO) İnisiyatifi’nin, 7 Mayıs
2022’de düzenlediği “Rusya’nın Ukrayna Harekâtı Bağlamında Yeni Dünyanın Kuruluşu”
başlıklı çevrimiçi çalıştayda da konuşmacıydı.
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in birinci konuşmacı olduğu etkinlikte 6 kıtadan, 19 ülkeden 21 kurum temsilcisi
ve aydın sunum yaptı. Aleksandr Galuşka,
Çalıştay’da Dr. Perinçek’ten sonra ikinci sırada
konuştu ve şunları söyledi:
Rusya’nın 2022 Şubat ayında başlattığı özel
askeri operasyondan sonra ABD, eşi görülmemiş yaptırımlar devreye sokmuş, Rusya
rezervlerini -egemen rezervlerini- dondurmuştur. Geçen süre zarfında dünya ekonomisinin ideolojilerden arındırılma ihtiyacı
sürekli artmıştır. Öz itibarıyla dolar bir silaha
dönüştürülmüş, dünya rezerv dövizi militarize edilmiştir. En önemlisi de doların, dünya
ekonomi sisteminde risksiz bir aktif olarak
görülmesi, rezervlerin risksiz karşılanma
aracı olarak görülmesi imkânsız hale gelmiştir. Bu durum gerçek refah, sürdürülebilir
gelişme ve gerçek egemenlik kaygısı taşıyan
ülkelerden dünyanın yeni finansal sisteminin daha fazla stratejik yaklaşım, tarihsellik
ve yaratıcılık talep ediyor. Bu sistem ileride herhangi bir ülkenin asalak konumuna
imkân vermeden, dünyanın bütün ülkeleri arasında adil ve katılımcı ilişkiler kurulmasını sağlayacak, ülkelerin refahına ve kalkınmasına hizmet edecektir.
65