ISSN:1306-3111
e-Journal of New World Sciences Academy
2010, Volume: 5, Number: 4, Article Number: 1C0217
EDUCATION SCIENCES
Received: August 2010
Accepted: September 2010
Series : 1C
ISSN
: 1308-7274
© 2010 www.newwsa.com
Burhan Akpınar
AyĢenur Dönder
Çetin Tan
Firat University
bakpinar@firat.edu.tr
Elazig-Turkey
ÖĞRETMEN ADAYLARININ EPĠSTEMOLOJĠK ANLAYIġLARI
ÖZET
Bu
araştırmanın
amacı,
eğitim
falültesi
öğrencilerinin
epistemolojik anlayışlarını belirlemektir. Bu amaçla Fırat Üniversitesi
Eğitim
Fakültesi’nde
öğrenim
gören
480
son
sınıf
öğrencisine,
araştırmacılar tarafından geliştirilen ve geçerlik-güvenirlik çalışması
yapılan likert türü ölçek uygulanmıştır. Verilerin analizinden, öğrenci
görüşlerinin, bilimin doğasına yönelik anlayışlarının, öznel ve nesnel
bilgi yaklaşımlarının sentezi sayılabilecek bir orta yolda yoğunlaştığı
belirlenmiştir. Öğrenciler, bu anlayışlarına paralel olarak bilgiye
ulaşmada akıl, duyu ve sezgi üçlemesi yönünde görüş belirtmişlerdir.
Öğrenciler, bilginin hem doğuştan getirilen ve hem de sonradan kazanılan
boyutları olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Öğretmen adayı öğrencilerin,
senteze dayalı orta yol niteliğindeki bu epistemolojik anlayışlarının,
onlara ileride öznel ve nesnel bilgi boyutlarına sahip olan Yeni
İlköğretim Programlarını, doğasına uygun olarak uygulayabilmede avantaj
sağlayacağı değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Epistemoloji, Öğretmen Nitelikleri, Eğitim,
Öğretmen Adaylarının Epistemolojik Anlayışları
THE EPISTEMOLOGICAL UNDERSTANDING OF PRE-TEACHERS
ABSTRACT
The aim of this study is to determine the epistemologic
understanding of the students in faculty of education. With that in mind,
likert type scale developed by researchers was applied to 480 senior
students in Fırat University Faculty of Education. By the analysis of
datum, it has been established that students’ opinions and their
understanding about the nature of science are on a midway which may be
assumed as a synthesis of objective and subjective knowledge approaches.
Students, on the parallel of this understanding, expressed their opinions
about the trilogy of mind, sense and intution in acquiring knowledge.
Students agreed on the opinion that knowledge has both inborn and learned
aspects. It has been conluded that the epistemological understanding of
pre-teachers which is based on synthesis and has a midway characteristics
will provide them with the advantages of applying the new primary school
cirruculum which has objective and subjective knowledge aspects
naturally.
Keywords: Epistemology, Qualities of Teacher, Education,
The Epistemologic Understanding of Pre-Teachers
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
1. GĠRĠġ(INTRODUCTION)
Etkili eğitim, nitelikli (üst düzeyde) öğrenme ve işlevsel eğitim
programları, günümüz eğitim alanyazınının önde gelen konuları arasında
yer almaktadır. Eğtimide etkilik ve nitelik artırma urzusu ve özlemini
yansıtan bu konular, eğitim alanına aktif eğitim, öğrenci merkezli
öğrenme, öğrenmeyi öğrenme, yapılandırmacı program anlayışları vb.
isimlerle yansımaktadır. Sözü geçen bu ve benzeri konular, aslında
eğitimde etkililik ve kalite arayışının tezahürleridir. Etkili eğitime
ulaşılması ve üst düzey öğrenmenin gerçekleşmesinde, diğer faktörlerle
birlikte öğretmen ve öğrenci özelliklerinin önemi tartışılmazdır. Nitekim
Tam Öğrenme Kuramı’nda Bloom, öğrenme ürününün %75’lik kısmının öğrenci
özellikleriyle ilgili olduğunu (Sönmez, 2008a) belirtmektedir.
Konuyla ilgili olarak yapılan araştırma ve çalışmalar, etkili
eğitim ve üst düzey öğrenmenin gerçekleşmesinde, sözü geçen öğretmen ve
öğrenci özellikleri ile bunların epistemolojik anlayış ve inançları
arasında çok yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir (Boden, 2005; Chan
ve Elliott, 2000 Akt: Aksan, 2006; Duell ve Schommer-Aikins, 2001’den
Akt: Karhan, 2007; Weinstock ve Cronin, 2003; Doyle, 1997’den Akt: Eren,
2006). Batıda yürütülen eğitim araştırmalarına bakıldığında, öğretim,
öğrenme gibi kavramlar yanında öğrencilerin inanışları, görüşleri ve
eğilimleri üzerine de odaklanılmaya başlandığı göze çarpmaktadır (Turgut,
2007). Eğitimin temelde, öğretmen ve öğrenci arasındaki etkileşim;
öğrenmenin de özde bir bilgi oluşturma süreci olması, öğrenmeyi bir bilgi
ve bilme kuramı olan epistemoloji ile doğrudan ilişkilendirmektedir. Bu
ilişki o kadar sıkıdır ki, öğrenmeyi anlamak, bilginin doğası, şekli ve
oluşum süreçlerinin anlaşılmasına dayanır (Ekiz, 2006 :33). Benzer
şekilde Kolb’de (1984), öğrenmenin “bilgi yoluyla edilen bir süreç”
olduğuna dikkat çekmektedir (Akt:Atay, 2003:31). Nitekim alanyazında,
öğrencilerin epistemolojik anlayışının, öğrenmede çok önemli olan
hazırbulunuşluk düzeyi ve daha derin irdeleme özelliklerini olumlu
etkilediği belirtilmektedir(Aksan, 2006). Benzer şekilde Schreiber ve
Shinn
(2003),
yaptıkları
araştırmada
öğrencilerin
epistemolojik
inançlarının, onların performanslarını, akademik başarılarını ve öğrenme
süreçlerini etkilediğini bulgulamışlardır(Aksan, 2006). Bütün bunlar,
etkili eğitim ve öğrenmenin sağlanmasında, diğer değişkenler yanında,
öğretmen ve öğrencilerin epistemolojik anlayışlarının kritik bir öneme
sahip olduğunu göstermektedir.
Konu eğitim programlarının etkililiği perspektifinden ele alınınca,
öğretmenlerin
epistemolojik
anlayış
ve
inançları,
sadece
öğretim
pratiklerini
etkilemekle
kalmaz;
onların
öğretim
programlarını
algılamalarını ve programı sınıfta uygulama biçimlerini de etkiler.
Buradan hareketle, eğitimin önemli sorunlarından olan “programların
etkililiği” konusu ile öğretmenlerin epistemolojik anlayışları arasında
da yakın bir ilişki olduğu söylenebilir. Öğretmenlerin epistemolojik
inançları, öğretim tasarımında da belirleyici bir role sahiptir. Çünkü
öğretmenlerin bilgnin doğası, kaynakları ve elde etme yolları hakkındaki
inançları,
eğitim
programını
uygularken
onların
ortam
tasarımı,
kullanacakları strateji, yöntem ve teknikler ile kullanacakları malzememateryalleri seçme ve kullanma amacını da etkiler. Kaldı ki eğitim
programının etkililiği ve uygulamadaki başarısının, özde öğretmen ve
öğrenci arasındaki etkileşimin niteliğine bağlı olması bile, eğitim
programlarının etkililiğinde epistemolojinin rolünü göstermeye yeter.
Nitekim alanyazında, eğitim programlarının uygulamdaki başarısı ile
öğretmen ve öğrencilerin epistemolojik anlayışları arasındaki doğrusal
ilişkiyi gösteren epeyce kanıt vardır (Karhan, 2007; Hammer, 1994; Op’t
Eynde vd., 2003; Lloyd, 2003’den Akt: Eren, 2006).
Etkili eğitim ve öğrenme ile eğitim programlarının etkililiği ile
yakından ilişkili olan epistemoloji, felsefi bir disiplin alanıdır.
Epistemoloji kavramı, İngilizce “bilgi” (knowledge) sözcüğüyle eş anlamlı
1524
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
olan Grekçe “episteme” ve İngilizce “bilim” (science) sözcüğüyle eş
anlamlı olan Grekçe “logos” sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur.
Türkçe’de “bilgibilim” (Hançerlioğlu, 1993’den Akt: Yılmaz, 2007) olarak
ifade edilen ve bazı kaynaklarda “gnosiology” (Cornforth, 1975) olarak
ifade edielen epistemolojinin ilgi alanı, bilen özne ile bilinen nesne
arasında nasıl bir bağlantı olduğunudur(Aksan, 2006). Epistemoloji,
“insan bilgisinin sınırları nelerdir?”, “insan bilgisinin kaynakları
nelerdir?” ve “insan bilgisinin doğası nedir?” seklindeki temel soru
aracılığıyla ifade edilebilecek arastırma alanlarını kapsamaktadır(Eren,
2006). Epistemoloji, psikolojinin penceresinden bakıldığında, bilginin
ortaya çıkışını ve doğasını, öğrenmeyi de içine alacak şekilde irdeleyen
bir disiplindir (Ernest, 1995)’den Akt: Turgut, 2007. Bu anlamda
epistemolojinin açılımı bile öğrenme süreçleriyle ne kadar yakından
ilişkili olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir (Turgut, 2007).
Bireyin epistemolojik inançlarını etkileyen etmenler ise; zihinsel
gelişim, yaş, aile yapısı, eğitim düzeyi, içinde yaşanılan kültür
şeklinde sıralanabilir. Cinsiyet ve öğrenim görülen alanlar hakkında
henüz güçlü kanıtlar olmamasına rağmen bunların da bireyin epistemolojik
inançları üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir(Deryakulu, 2004: Akt:
Aksan, 2006). Ernest (1989’den Akt: Sözer, 2006) ise, bilginin düsünce ve
inançların bilissel sonucu olduğunu ifade eder.
Buraya kadar kısaca değinilen epitemolojinin, başta etkili eğitim,
programların etkililiği ve öğrenme gibi pedagojinin önemli konularında
sanılandan daha fazla bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Epistemoji,
özellikle bilginin hem ulaşılabilirliği hem de miktarının arttığı ve
bilgiye ulaşma araçlarının hızla değiştiği günümüzde daha da önem
kazanmaktadır (Hofer, 2002’den Akt: Yılmaz, 2007). Daha da önemlisi,
internet ortamında ulaşılan veya paylaşılan bilginin (daha doğru bir
ifadeyle malumatın) güvenirlik ve etkililiği gibi sorunların çözümünde,
epistemolojiye
kritik
görevler
düşmektedir.
Dolayısıyla
nitelikli
öğretmen yetiştirme de dâhil, eğitimde nitelik ve etkililik ve öğrenmeye
derinlik kazandırabilmek için, öğretmen ve öğrencilerin epistemolojik
anlayış ve inançları önemli bir değişken olarak kabul edilmelidir. Bunun
için ise, günümüzün öğrencileri ve geleceğin öğretmenleri olarak eğitim
fakültesi
öğrencilerinin
epistemolojik
anlayışlarının
belirlenmesi,
gelecekte
eğitimin
niteliği
ve
etkililiğiile
yakından
ilgili
görünmektedir. Çünkü öğretmenlerin, öğrencilik yılları deneyimlerinin
onların
öğretmenlik
uygulamalarını
önemli
ölçüde
etkilediği
belirtilmektedir(Atay, 2003:43).
AraĢtırmanın Amacı (The Aim of Researc): Bu araştırmanın temel
amacı,
eğitim
fakültesinde
öğrenim
gören,
öğretmen
adayı
öğrencilerin epistemolojik anlayışlarının belirlenmesidir.
2. YÖNTEM (METHOD)
2.1. Evren ve Örneklem (Population and Sample)
Betimsel nitelik arz eden bu araştırmanın evreni, üniversitelerin
eğitim fakültelerinde öğrenim gören son sınıf öğrencileridir. Örneklem
ise,
2009–2010
Eğitim-Öğretim
Yılında,
Fırat
Üniversitesi
Eğitim
Fakültesinin çeşitli bölümlerinde öğrenim gören toplam 458 son sınıf
öğrencisidir. Örneklemi oluşturan öğrencilerden 259’u erkek (% 56,6),
199’u(%43,4) ise kızlardan oluşmaktadır.
2.2. Veri Toplama Aracı ve Verilerin Toplanması
(Data Collection Tool and Data Collection)
Bu çalışmada veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan beşli
likert türü ölçekle elde edilmiştir. Ölçeğin hazırlanmasında, öncelikle
ilgili alanyazın taranarak bir madde havuzu oluşturulmuştur. Buna dayalı
olarak hazırlanan taslak ölçek formunun geçerliğinin sağlanması için
1525
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
Eğitim Bilimleri Bölümünden üç ve Türkçe Öğretmenliği Bölümünden iki
uzmanın görüşlerine başvurulmuştur. Uzmanların açıklık ve anlaşılırlık
bakımlarından uygun bulmadığı maddeler elenerek, ölçek, pilot uygulamaya
hazır hale getirilmiştir. Bundan sonra, ölçeğin güvenirlik çalışması için
taslak form araştırmaya dahil edilmeyen 78 öğretmen adayına pilot
uygulama olarak verilmiştir. Pilot uygulamadan elde edilen verilere
faktör analizi yapılmış ve faktör yük değeri düşük olan (0,35 ve daha
küçük) üç madde elenerek toplam 20 maddeden oluşan ölçeğe son şekli
verilmiştir.
Bu şekilde geçerlik ve güvenirliği sağlanan beşli likert türü
ölçekteki maddeler, 1. Hiç katılmıyorum (1.00-1.80), 2. Katılmıyorum
(1.81-2.60), 3. Kararsızım (2.61-3.40), 4. Katılıyorum (3.41-4.20) ve 5.
Tamamen katılıyorum (4.21-5.00) şeklinde derecelendirilmiştir. Ölçek bu
haliyle bizzat araştırmacılar tarafından uygulanmıştır. Bu şekilde
toplanan
verilerden
uygun
olmayanlar
elendikten
sonra,
veriler
bilgisayara yüklenmiştir.
2.3. Verilerin Analizi (Analyzing Data)
Litert
türü
ölçeklerle
elde
edilen
verilerin
analizinde,
öğrencilerin konuyla ilgili görüşleri, cinsiyet değişkeni dikkate
alınmadan, aritmetik ortalama ve standart sapma ile analiz edilerek
yorumlanmıştır. Söz konusu görüşlerin cinsiyet değişkeni dikkate alınarak
yorumlanmasında ise, paramatrik olan maddelerde “t” testi; parametrik
olmayan maddelerde ise Mann Whitney U testi (MWU) uygulanmıştır. Bunun
için, önce maddelere homojenlik testi(Levene) uygulanmıştır. Cinsiyet
değişkenine göre, aralarında anlamlı fark olan maddelere yer verilmiş,
anlamsız farklara ise yer verilmemiştir. Analizler için anlamlılık düzeyi
p= 0,05 kabul edilmiştir.
3. BULGULAR VE YORUM (FINDINGS AND INTERPRETATION)
Bu bölümde, araştırma verilerine dayalı olarak elde edilen bulgular
çeşitli başlıklar altında ve tablolar eşliğinde sunularak yorumlanmıştır.
3.1. Bilim ve Bilimsel Bilgiyi Elde Etme ġekline ĠliĢkin Öğrenci
GörüĢler (The Students’ Opinions Concerning the Type of
Obtaining Science and Scientific Knowledge)
Araştırmaya katılan öğrencilerin bilim ve bilimsel bilgiyi elde
etme şekline ilişkin görüşleri tablo 1’de görülmektedir.
Tablo 1. Öğrencilerin bilim ve bilimsel bilgiyi elde etme şekline ilişkin
görüşleri
(Table 1. The Students’ Opinions Concerning the Type of Obtaining Science
and Scientific Knowledge)
M
Görüler
SS
X
1 Bilim, gözlem ve deneye dayalı, ölçülebilir bilgi 3,99 1,03
üretimidir
2 Bilim, gözlem-deney dışında ölçülemeyen bilgi 3,53 1,17
kaynaklarını da kapsar
3 Bilim,
gözlem-deney
ve
bunların
dışındaki 3,92 0,99
referans kaynaklarını kapsayan geniş bir olgudur.
4 Bilgiye ulaşmada duyular ve akıl esastır
4,10 0,94
5 Bilgiye ulaşmada tek başına akıl esastır.
2,73 1,15
6 Bilgiye ulaşmada akıl- sezgi birlikte önemlidir.
3,82 1,01
Bilim ve bilimsel bilgiye ulaşma yolları üzerindeki tartışmalar çok
eskilere dayanmaktadır. Konunun öğretmen adayları bakımından önemi,
öğretmenlerin sahip olduğu bilim ve bilgi anlayışının, onun öğretim
pratiklerini
etkileme
olasılığıdır.
Bu
konudaki
alanyazın
ve
1526
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
araştırmalar, öğretmenlerin bilimsel anlayışlarının onların kişisel
özellikleri ve beklentilerini etkilediğini ve bunun da sınıftaki
öğrenciler üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan öğretmen
adaylarının bilimsel anlayışının belirlenmesi önemlidir. Bu önem, YİP ile
daha da artmıştır. Çünkü YİP, toplumumuzun alışkın olduğu ve eğitim
sistemimizi yönlendiren nesnel bilgi anlayışı, yanında kimi öznel bilgi
imgelerini de ön plana çıkarmış olmasıdır. Bu durum, alanyazında “YİP’in
bilim anlayışı, newton yerine kuantum paradigmasıdır” şeklinde yer
almıştır. Dolayısıyla nesnel bilgi yanında öznel bilgiye de söz hakkı
veren YİP’i uygulamaya koyacak/işletecek olan öğretmenlerin de buna
paralel bir anlayışa sahip olması, programların doğasına uygun olarak
uygulanması için önemlidir. Buna yönelik öğretim elemanı ve öğrencilerin
görüşleri aşağıda verilmiştir.
Bilim
ve
bilimsel
bilgiye
ulaşma
şekline
yönelik
öğrenci
görüşlerinin yer aldığı tablo 1 incelendiğinde, öğrencilerin, kısaca
pozitivist anlayış olarak özetlebilecek olan, “bilim, gözlem ve deneye
dayalı ve ölçülebilir bilgi üretimidir” şeklindeki maddeyi ( X =3,99)
“katılıyorum”
düzeyinde
benimsemiş
oldukları
görülmektedir.
Aynı
öğrenciler, bilimin gözlem ve deney dışındaki kaynakları da kapsadığı
görüşünü, daha düşük olmakla birlikte, yine ( X =3,53) “katılıyorum”
düzeyinde benimsemişlerdir. Öğrencilerin, “Bilim, gözlem, deney ve
bunların dışındaki referans kaynaklarını kapsayan geniş bir olgudur”
“katılıyorum”
düzeyinde
görüşünü
de
büyük
bir
oranla
( X =3,92)
benimsedikleri tablo 1’de görülmektedir. Bu bulgular, öğrencilerin,
bilimi, ne salt pozitivist perspektiften ve ne de salt yorumlamacı
perspektiften görmediklerini; öğrencilerin bu konuda adeta, öznel bilgi
ve nesnel bilginin sentezine dayalı bir “orta yol” izleme eğiliminde
oldukları
biçiminde
yorumlanabilir.
Öğrencilerin
bu
epistemolojik
anlayışlarının Kuhn’un epistemolojik inançlar kategorisinde (Akt: Aksan,
2006)
“mutlakçılar” dan ziyade, “çoğulcular” ve “değerlendiriciler”
kategorilerine yakın oldukları söylenebilir. Öğrencilerin bilim ve
bilimsel bilgiye ilişkin olarak, adeta nesnel ve öznel anlayışın ortası
bir anlayışa sahip olmaları, hızlı değişim ve dönüşüm sonucu toplumumuzun
geçirmekte olduğu “geçiş döneminin” özellikleri etkili olmuş olabilir. Bu
konuda Dahlin ve Regmi (2000, Akt: Deryakulu, 2004: 269), Türkiye’nin de
aralarına bulunduğu geçiş (passing off traditional society) aşamasındaki
kültürlerin bireylerinin epistemolojik inançlarının Batı kültüründekinden
oldukça farklı özelliklere sahip olduğunu öne sürmüşlerdir (Aksan, 2006).
Öğrencilerin, bilim ve bilimsel bilgi konusunda, gözlem ve deney
dışındaki kaynaklara da açık olmaları( X =3,92), onların deney, gözlem ve
ölçülebilirlik odaklı pozitivizmi kabul etmelerine rağmen, bunların
dışındaki kaynaklara da söz hakkı veren postpozitivizme de yakın
oldukları şeklinde yorumlanabilir. Öğrencilerin bilgi konusunda “nesnel
ve öznelliğe birlikte yer verme eğilimleri, mevcut pozitivist karakterli
eğitim sistemini sürdürmeleri ve hızla yaygınalaşan yapılandırmacılık
gibi nesnelliği sorgulayan postpozitivist eğitim paradigmalarına (Cromer,
1997 Akt: Aydın, 2007: 41) uyum sağlayabilmeleri bakımından önemlidir.
Buradan
hareketle,
araştırmaya
katılan
öğrencilerin
epitemolojik
inançlarının pozitivizm ile pospozitivim ve nesnel bilgi ile öznel bilgi
anlayışlarına eşit mesafede ortada bir noktada olduğu söylenebilir.
Tablo 1 incelendiğinde, öğrencilerin bilgiye ulaşmada tek başına,
aklı yeterli görmedikleri ( X =2,73); bilgiye ulaşmada duyular ve aklın
birlikteliğini büyük oranda benimsedikleri( X =4,10) ve bu süreçte sezgiye
de önemli bir rol biçtikleri ( X =3,82) anlaşılmaktadır. Bu bulgular,
öğrencilerin bilimin doğası ve bilimsel bilgiye ulaşma yollarına ilişkin
önceki maddeleri benimseme düzeyleri ile paralellik göstermektedir. Buna
göre öğretmen adayı öğrencilerin, bilimsel bilgiye ulaşma yolları olarak
akıl, duyular ve sezgiyi birlikte önemli gördükleri söylenebilir.
1527
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
Tablo 1’de yer alan maddelerden cinsiyet değişkenine göre, sadece
5. maddeye yönelik öğrenci görüşleri arasında anlamlı fark vardır. Diğer
maddelere yönelik öğrenci görüşleri arasında anlamlı bir fark yoktur. 5.
madde parametrik olduğu için, ilgili farkın hangi grubun lehine olduğunu
anlamak için “t” testi yapılmıştır (t=2,555; p=0,012). Yapılan “t” testi
sonucunda, “Bilgiye ulaşmada tek başına akıl esastır” görüşünü, erkek
öğrencilerin( X =2,88), kızlara ( X =2,61) göre daha fazla benimsemiş
oldukları belirlenmiştir. Bu bulgu, erkek öğrencilerin bilgiye ulaşmada
“aklı”, kız öğrencilere göre daha fazla ön plana çıkardığı biçminde
yorumlanabilir.
Bu
bulgu,
Oksal
ve
diğerlerinin
2007’de
Uludağ
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nde öğrenim
görmekte olan 350 dördüncü sınıf öğretmen adayı öğrenci üzerinde
gerçekleştirdikleri ve erkek öğrencilerin daha rasyonel inançlara sahip
olduğunun belirlendiği araştırma bulgularıyla paralellik göstermektedir.
Benzer bir bulgu da, Demirli ve diğerlerinin (2009) yürüttükleri
araştırmada elde edilmiştir. Buna göre, kız öğretmen adaylarının,
erkeklere göre öğrenmenin çabaya daha çok bağlı olduğu yönünde inanca
sahip oldukları tespit edilmiştir. Bu konuda Aksan’ın (2006) aktarımında
dayalı olarak, ilgili alanyazında, (Brownlee, Boulton–Lewis, Purdie,
2002; Goldberger, 1996; Deryakulu, 2004; Buehl ve Alexander, 2001; Hofer,
2001; Hofer ve Pintrich, 1997; Schommer–Aikins, 2004) erkekler ile
kadınların bilme yollarının farklılık gösterdiği belirtilmektedir. Buna
göre, erkekler, uzmanlar tarafından miras bırakılan “kesin” ve “mutlak”
bilginin
efendisi
olma
egilimindeyken,
yani
bilginin
aktif
arastırmacılarıyken;
kadınlar
bilginin
pasif
algılayıcısıdırlar
(Whitmire, 2003: 129; Schommer–Aikins, 2004: 20 Akt: Aksan, 2006).
3.2. Bilginin Doğası ve Güvenirliğine ĠliĢkin Öğrenci GörüĢleri
(The Students’ Opinions Concerning the Nature of Science and
its Reliability)
Tablo 2. Öğrencilerin bilginin doğası ve güvenirliğine ilişkin görüşleri
(Table 2. The students’ opinions concerning the nature of science and its
reliability)
M
Görüler
SS
X
7
Bilgi, bireyden bağımsız olarak dış dünyada(evrende) 3,50 1,22
mevcuttur (nesnel anlayış).
8
Bilgi, bireyin oluşturduğu bir olgudur(öznel anlayış) 2,85 1,26
ve bireyden bağımsız bilgi yoktur.
9
Bilgi hem öznel hem de nesnel karakterlidir.
3,86 0,98
10 Bilgi doğuştan getirilir.
2,39 1,22
11 Bilgi sonradan kazanılır.
4,01 0,94
12 Bilginin hem doğuştan getirilen hem de sonradan 3,81 1,16
kazanılan boyutları vardır.
13 Duyu organlarıyla elde edilen bilgi güvenlidir
2,81 1,24
14 Duyulara dayalıbilgi tamolarak güvenilir değildir
3,55 1,15
Bilgi ve bilme konuları insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin
özelliklerin başında gelmektedir. Esasen, diğer canlıların sahip olduğu
ucma, koku alma, hız, keskin disler ve penceler gibi bir takım
avantajlardan yoksun olan insanın “hayatta kalma” ile “bilgi” ve “bilme”
kavramları arasında yasamsal bir iliski kurmasının kacınılmaz olduğu
soylenebilir (Eren, 2006). Formal ve informal yollarla elde edilen
bilginin insan için önemi bugün de devam etmektedir. Dahası bu önem,
Bilgi Çağı olarak adlandırılan günümüzde nitelikli yaşamın önde gelen
değikenlerii arasında yer almaktadır. Bu bakımdan bir anlamda bilgi
üretme ve dağıtma merkezleri olan okullarda görev yapacak olan öğretmen
adayı öğrencilerin bu konudaki görüşleri, epistemolojik inançların
1528
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
değiştirilebileceği varsayımı (Karhan, 2007) dikkate alındığında önem
kazanmaktadır.
Öğrencilerin
konuyla
ilgili
görüşleri
tablo
2’de
görülmektedir.
Öğrencilerin bilginin doğasına yönelik görüşlerinin yer aldığı
tablo 2 incelendiğinde, nesnel bilgi anlayışını ( X =3,50) “katılıyorum”
düzeyinde benimsedikleri; bilginin öznel olduğu görüşünde ise kararsız
kalmışlardır( X =2,85).
Bu bulgulara göre öğrencilerin nesnel bilgi
yaklaşımına yakın oldukları şeklinde yorumlanabilirse de, öğrencilerin
bilginin hem nesnel hemde öznel olduğu görüşünü ( X =386) “katılıyorum”
düzeyinde
benimsemiş
olmaları,
bu
yorumun
geçerliğine
gölge
düşürmektedir. Bu noktada bir kaç olasılık akla gelmektedir. Bunlardan
biri, öğrencilerin bilginin öznel veya nesnel karakterli olması konusunda
kafalarının karışık olması, tablo 1’deki görüşlerce desteklenen ikinci
olasılık ise, öğrencilerin bilgi ve bilim konusunda “orta yolu” izlemeyi
tercih etmiş olmalarıdır. Nitekim öğrencilerin sonraki maddelere yönelik
görüşleri ikinci olasılığı güçlendirmektedir. Buna göre, öğrencilerin
“bilginin doğuştan getirildiği” görüşüne katılmadıkları ( X =2,39) ve
bilginin sonradan kazanıldığı görüşü ( X =4,01) ile ”bilginin hem doğuştan
getirilen hem de sonradan kazanılan boyutları vardır” görüşünü ( X =3,81)
aynı düzeyde (katılıyorum) benimsedikleri tablo 2’den anlaşılmaktadır.
Öğrencilerin duyu organları ile elde edilen bilgiyi tam olarak güvenli
bulmamaları( X =3,55) da, öğrencilerin bilim ve bilgi konularında orta
yolu izledikleri yorumuna destek vermektedir. Öğrencilerin duyu organları
ile elde edilen bilgiyi tam olarak güvenli bulmamaları, Rogers’ın
(1969’den Akt: Atay, 2003:7) “eğitimli kişi” tanımının bir gereğidir.
Öğrencilerin salt duyularla elde edilen bilgiyi güvenilir bulmamaları,
Deryakulu’nun (2004) aktardığı Schommer’ın dört boyutlu modelinde (+) ile
gösterilen
yöne
“gelişmiş”
daha
yakın
oldukları
şeklinde
de
yorumlanabilir. Çünkü bu yöndeki inançlara göre bilgi, karmaşıktır, kesin
değildir (Yılmaz, 2007). Aslında beklenen çok uzun yıllar pozitivizmin
egemenliğinde kalmış ve kalmaya kısmen de devam eden eğitim sistemimin
ürünleri
olan
öğrencilerin,
nesnel
bilgi
anlayışını
benimsemiş
olmalarıdır. Öğrencilerin bu beklentiyi boşa çıkarmalarının nedeni, eğer
bir kafa karışıklığından ileri gelmiyorsa, ülkemizde öğrenci merkezli
eğitim anlayışına paralel olarak son yıllarda gündeme gelen ve çokça
tartışılan yapılandırmacılık ve öznel bilgi anlayışı olabilir. Ayrıca
küresel çapta görülen, postmodernizmin modern görüşleri sarsması, kuantum
paradigmasının Newtoncu görüşleri zedelemesi ve yapılandırmacılığın
davranışçı yaklaşımın yetersizliklerini gün yüzüne çıkarması gibi
gelişmeler de öğrencileri ekilemiş olabilir.
Tablo 2’de yer alan maddelere yönelik öğrenc görüşleri arasında
cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir fark yoktur.
3.3. Bilgi ve Eğitime ĠliĢkin Öğrenci GörüĢleri
(The Students’ Opinions Concerning Knowledge and Education)
Tablo 3. Öğrencilerin bilgi ve eğitime ilişkin görüşleri
(Table 3. The students’ opinions concerning knowledge and education)
M
Görüler
SS
X
15 Eğitim, pozitif bilgilere (gözlem ve deneye dayalı, 2,57 1,18
ölçülebilir) dayalı olmalıdır.
16 Eğitimde pozitif bilgiler yanında ve diğer bilgi 3,47 1,45
kaynaklarına da yer verilmelidir.
17 Eğitimde bilgi birey özelliklerine dayalı olmalıdır.
2,11 1,38
18 Eğitimde bilgiler, toplum ve kültürel özelliklerine 2,53 1,28
dayalı olmalıdır.
19 Bilgi sonradan kazanılır.
4,01 0,94
20 Bilginin hem doğuştan getirilen hem de sonradan 3,81 1,16
kazanılan boyutları vardır.
1529
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
Bilgi konusundaki kabul, anlayış ve inançlar ile eğitim sisteminin
düzenlenmesi ve işletilmesi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Çünkü eğitim, bir anlamda, öğrenciler açısından bir bilgilenme süreci;
öğretmenler açısından ise, bilgi aktarma veya bilgi oluşturma süreci
olarak
görülebilir.
Bu
bakımdan,
eğitim
sistemlerinin
kurulup
işletilmesinde
epistemolojinin
belirleyici
bir
role
sahip
olduğu
söylenebilir. Bu durumda geleceğin öğretmenleri (bir anlamda eğitim
sisteminin sorumluları) olan öğrencilerin konuyla ilgili görüşleri
önemlidir. Buna yönelik öğrenci görüşleri tablo 3’de görülmektedir.
Tablo 3 incelendiğinde, öğrencilerin, “eğitimin pozitif bilgilere
dayalı olmalıdır”( X =2,57), “eğitimde bilgiler, birey özelliklerine
dayalı olmalıdır” ( X =2,11) ve “eğitimde bilgiler, toplum ve kültürel
özelliklere
dayalı
olmalıdır”
( X =2,53)
görüşlerine
katılmadıkları
görülmektedir. Buna karşın öğrencilerin, “eğitimde pozitif bilgiler
yanında diğer kaynaklara da yer verilmelidir” görüşünü ise, “katılıyorum”
( X =3,47) düzeyinde benimsedikleri görülmektedir. Öğrencilerin, “bilgi
sonradan kazanılır” görüşüne ( X =4,01) katılmaları, onları nesnel bilgi
anlayışına yakın gibi göstemektedir. Ancak aynı öğrencilerin “bilginin
hem doğuştan getirilen hem de sonradan kazanılan boyutları vardır”
görüşünü de ( X =3,81) “katılıyorum” düzeyinde benimsemiş olmaları, bu
düşünceyi zayıflatmaktadır. Önceki bulgularla paralellik gösteren bu
bulgular,
öğrencilerin
salt
nesnel
veya
öznel
bilgi
anlayışını
benimsemekten ziyade, her iki anlayışı birlikte benimseme eğiliminde
olduklarını göstermektedir yorumu yapılabilir. Öğrencilerin bu “orta yol”
niteliğindeki epistemolojik anlayışlarının gereği olarak da, hem öznel ve
hem de nesnel bilgilerden oluşan bir eğitim sistemini benimsedikleri
söylenebilir. Öğrencilerin bu epistemolojik tercihini desteklemek üzere,
Senemoğlu’nun (2007: 385) öğrenme için söyledikleri, bilgi kuramları için
de uyarlanabilir. Buna göre; “bilgi, çok boyutlu ve karmaşık bir konu
olduğundan bu konuda, salt bir kuramı benimseyerek eğitimde uygulama
yerine,
ilgili
tüm
kuramların
uygun
olan
ilkeleri
bir
arada
kullanıldığında; birinde eksik kalan özellik, diğeriyle tamamlanarak
eğitimin niteliği artırılabilir” değerlendirilmesi yapılabilir. Bu konuda
benzer bir görüş de Yıldırım ve Şimşek (2006: 39) tarafından şu şekilde
dile getirilmektedir: “her yönelim ve yöntemin bazı artıları ve eksileri
vardır. Bu nedenle bazı araştırmalarda birden fazla anlayışa ya da
yaklaşıma yer vermek ve çeşitli yaklaşımları birlikte kullanmak
gerekebilir”. Bu konuda çarpıcı bir görüş de, Sönmez (2008b) tarafından
Feyerabend (1975) ve Bozkurt (1998) Viyana Çevresine dayalı olarak
“Bilim, bilim içindir, yerine bilim, insan içindir önermesinden hareketle
aşağıdaki gibi dile getirmektedir:
Hiçbir bilgiye, kurama, düşünyapıya vb. bitmez tükenmez bir
bağlılığa, ya da düşmanlığı yoktur. Hiçbir görüş saçma, ahlak
dışı değildir. Tek bir kuram, paradigmayla çalışmak bilimi
engeller. Onun için “seçenek kuramlar”la çalışılmalıdır. Adeta
“her şey gider”ve “ ne olsa uyar”. Bu bağlamda bilimle bilim
olmayanı ayırmak bizi zayıflatır ve körleştirir. Buna grek
yoktur. Çünkü tek bir yöntem yoktur, tek bir akıl yürütme de
yoktur.
Sönmez (2008b), bu görüşleden hareketle “olabilirlik” adı ile bir felsefi
görüş ileri sürmektedir. Buna göre “her tür bilgi şimdiliktir. Açıkgöz
(2003b: 28) ise, epistemolojiye de uyarlanabilecek öğretim kuramı, model,
strateji ve yöntemleri konusundaki görüşlerini aşağıdaki gibi dile
getirmektedir:
Hiçbir öğretim kuramı, modeli, stratejisi, yöntemi ve tekniği “en
iyi” değildir: bugüne kadar öğretimi etkili kılmak amacıyla
birçok kuram, model, strateji, yöntem ve teknik geliştirilmiştir
1530
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
ve bu noktadaki arayışlar devam etmektedir. Ancak önerilen
seçeneklerin her birinin avantajı ve dezavantajlı yönleri vardır.
Bütün bunlara dayalı olarak, bilgi de dahil, hemen her konuda, bir
görüşün gözü kapalı kulu ve kölesi olmak ve kuramları adeta
vuruşturarak taraf olmak yerine, bunları birlikte ele almak özellikle
sosyal bilimler açıaından daha doğru bir yaklaşımdır denilebilir.
Tablo 3’de yer alan maddelere yönelik öğrenc görüşleri arasında
cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir fark yoktur.
4. SONUÇLAR (CONCLUSIONS)
Etkili eğitim, derin öğrenme (üst düzey öğrenme) ve eğitim
programlarının etkililiği gibi, eğitimin önemli konu ve sorunları ile
epistemoloji arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir anlamda
“bilgilenme süreci” olarak nitelendirilebilecek olan eğitimde, bilgi,
bilme ve bilgi kaynaklarını inceleyen epistemolojinin belirleyici bir
role
sahip
olduğu
söylenebilir.
Benzer
şekilde,
öğretmen-öğrenci
etkileşimi şeklinde gerçekleşen öğretim sürecinin başarısı ve eğitim
programlarının etkililiğinde de, epistemoloji önemli bir yere sahiptir.
Buradan haraketle, etkili bir eğitim sisteminin organize edilip
uygulamaya geçirilmesinde epistemoloji, dikkate alınması gereken kritik
bir değişkendir. İlgili alanyazında, epistemolojinin sözü geçen rol ve
etkisini destekleyen pek çok araştırma ve çalışma bulguları mevcuttur.
Araştırmaya katılan öğrencilerin, beklentilerin aksine, bilim ve
bilimin doğasına yönelik olarak, pozitivist ve nesnel bilgi yaklaşımları
ile postpozitivist ve öznel bilgi yaklaşımlarını birlikte benimsedikleri
belirlenmiştir. Öğrenciler, bilgiye ulaşmada tek başına aklı yeterli
görmemişlerdir. Öğrenciler, bilgiye ulaşmada akıl, duyular ve sezgi
yollarını benimsemişlerdir.
Öğretmen adayı öğrencilerin bilginin doğası konusunda, nesnel
görüşe daha yakın durmakla biirlikte, hem nesnel ve hem de öznel
karakterli bilgi görüşünü benimsemişlerdir. Bilginin doğuştan getirildiği
fikrine sıcak bakmayan öğrenciler, bilginin hem doğruştan ve hem de
sonradan
kazanılan
boyutları
olduğu
görüşünü
benimsedikleri
belirlenmiştir. Öğrencilerin salt duyu organları yoluyla elde edilen
bilgiyi güvenilir bulmadıkları da ulaşılan bir diğer araştırma sonucudur.
Araştırmaya
katılan
öğrencilerin,
sahip
oldukları
epitemolojik
anlayışlarına bağlı olarak, hem pozitif ve hem de diğer bilgi
kaynaklarına yer veren bir eğitim sistemini benimsedikleri anlaşılmıştır.
Öğrenciler,
salt
pozitif
bilgileri
içeren
bir
eğitim
fikrini
benimsememişlerdir. Benzer şekilde öğrenciler, birey özellikleri ile
toplum ve kültürel özelliklere dayalı bilgilerden oluşan bir eğitim
sistemine de sıcak bakmamaktadırlar.
Araştırmada, geleceği öğretmenleri ve eğitim sisteminin sorumluları
olan eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin, salt nesnel veya öznel
bilgi anlayışını benimsemekten ziyade, her iki anlayışın sentezi
sayılabicek
bir
“orta
yolu”
benimseme
eğiliminde
oldukları
belirlenmiştir. Gerek öznel bilgi ve gerekse nesnel bilgi yaklaşımlarının
sınırlarının bulunması ve her ikisinin de tek başına bilgi ve öğrenmeyi
açıklamada yetersiz kalması, öğrencilerin bu sentezci anlayışlarını
anlaşılır kılmaktadır. Bu konuda Puolimatka (1999), Beck (1993) ve
Matthews (1995), modern ve postmodern durum için önerdikleri “iki modelin
olumlu yanlarını birleştiren yeni bir sentez” (Akt: Aydın, 2007: 133)
formülü, epistemolojideki öznel ve nesnel bilgi tartışmaları için de bir
çıkış yolu olabilir. Öğrencilerin bu epistemolojik anlayışları, öznel
bilgi anlayışına dayalı yapılandırmacı felsefeyi esas aldığı halde,
nesnel bilgi boyutları da bulunan YİP’in doğasına uygun olarak
uygulanabilmesi açısından bir avantaj olarak görülebilir. Öğrenclerin
öznel ve nesnel bilgi bileşenlerinden oluşan bu bileşke niteliğindeki
epistemolojik anlayışları, onların her hangi bir bilgi kuramına fanatik
1531
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
bağımlı olmadıklarını göstermesi açısından da bir avantaj sayılabilir.
Esnek nitelikteki bu epistemolojik anlayış, öğrencilerin gerçeklik
imgelerini daima gelişmeye açık tutmalarına yardımcı olabilir. Yine bu
anlayışın, öğretmen adayı öğrencilere ileride “geniş öğretme repertuarına
sahip olmalarında”
ve ”yeni yaklaşımları kabul etmede” destekleyici
olabilir (Karakaya, 2003: 49).
Nitekim alanyazında hiçbir kuramın tek
başına ve sürekli doğru olmadığı ve çeşitli kuramların birlikte
kullanılabileceğine
dair
çok
sayıda
yazının
mevcut
olması
da,
öğrencilerin bu “orta yol” niteliğindeki epistemolojik anlayışlarının
yadırganacak bir durum olmadığını göstermektedir.
NOT (NOTICE)
Bu
makale,
20-22
Mayıs
2010
tarihleri
arasında
Fırat
Üniversitesinde
düzenlenen
“9.
Ulusal
Sınıf
Öğretmenliği
Eğitimi
Sempozyumu”nda bildiri olarak sunulan, Sempozyum Oturum Başkanlarının
yazılı önerisi ve Yürütme ve Bilim Kurulu tarafından da “Başarılı”
bulunan çalışmanın yeniden yapılandırılmış versiyonudur.
KAYNAKLAR(REFERENCES)
1. Açıkgöz, Ü.K., (2003b). Etkili Öğrenme ve Öğretme. İzmir: Eğitim
Dünyası Yayınları.
2. Aksan, N., (2006). Üniversite Öğrencilerinin Epitemolojik İnançları
İle Problem Çözme Becerileri Arasındaki İlişki. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı.
3. Atay, D.Y., (2003). Öğretmen Eğitiminin Değişen Yüzü. Ankara: Nobel
Yayınları.
4. Aydın, H., (2007). Felsefi Temelleri Işığında Yapılandırmacılık.
Ankara: Nobel Yayınları.
5. Cornforth, M., (1975). Bilgi Teorisi (Çeviren: H. Selman).
İstanbul: Yorum Yayınları.
6. Demirli, C., Türel, Y.K. ve Özmen, B., (2009). Bilişim
teknolojileri öğretmen adaylarının epistemolojik inançlarının
incelenmesi. Yayımlanmamış Araştırma.
7. Ekiz, D,. (2006). Öğretmen Eğitimi ve Öğretimde Yaklaşımlar.
Ankara: Nobel Yayınları.
8. Eren, A., (2006). Üniversite Öğrencilerinin Genel Ve Alan-Odaklı
Epistemolojik İnanışlarının İncelenmesi.Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim
Programları ve Öğretim Anabilim Dalı.
9. Karakaya, Ş., (2003). Modernizm Postmodernizm ve Öğretmen Çalışma
Kültürü. Ankara: Nobel Yayınları.
10. Karhan, İ., (2007). İlköğretim Okullarında Görev Yapan
Öğretmenlerin Epistemolojik İnanışlarının Demografik Özelliklerine
Ve Bilgi Teknolojilerini Kullanma Durumlarına Göre İncelenmesi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim
Programları ve Öğretim Programı.
11. Oksal, A., Şenşekerci, E. ve Bilgin, A., (2007). Öğretmen
Adaylarının Yaşam Teorilerini Oluşturan Merkezi Epistemolojik
İnançlarının Belirlenmesi. İlköğretim online 6,(3) 411-421,
[Çevrim-içi: http://.ilkogretim-online.org.tr] (Erişim tarihi: 02
Nisan 2010).
12. Senemoğlu, N., (2007). Gelişim Öğrenme ve Öğretim-Kuramdan
Uygulamaya. Ankara: Gönül Yayıncılık.
13. Sönmez, V., (2008a). Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı.
Ankara: Anı Yayıncılık.
14. Sözmez, V., (2008b). Eğitim Felsefesi. Ankara: Anı Yayıncılık.
1532
e-Journal of New World Sciences Academy
Education Sciences, 1C0217, 5, (4), 1523-1533.
Akpınar, B., Dönder, A. ve Tan, Ç.
15. Turgut, G.Ş., (2007). Yapılandırmacı Yaklaşıma Dayalı Öğretimin
Lise Fizik Öğrencilerinin Epistemolojik İnanışlarına Etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü Orta Öğretim Fen ve Matematik Alanları Ana
Bilim Dalı Fizik Öğretmenliği Bilim Dalı.
16. Yıldırım, A. ve Şimşek, H., (2006). Sosyal Bilimlerde Nitel
Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 6. Baskı.
17. Yılmaz, K., (2007). Öğrencilerin Epistemolojik Ve Matematik
Problemi Çözümlerine Yönelik İnançlarının Problem Çözme Sürecine
Etkisinin Araştırılması.Yayımlanmamış Yüsek Lisans Tezi. Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ortaöğretim Anabilim Dalı
Matematik Öğretmenliği Bilim Dalı, İstanbul.
1533