ULUSLARARASI POLİTİKA AÇISINDAN
KÜRT SORUNU VE TÜRKİYE
-I(Başlangıçtan 1960’a Değin)
YRD. DOÇ. DR. EROL KURUBAŞ
Ankara, Nobel Yayınevi, 2004
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ..............................................................................................
KISALTMALAR..............................................................................
GİRİŞ ...............................................................................................
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜRT SORUNUNUN ULUSLARARASI BOYUT
KAZANMASININ TARİHSEL ARKAPLANI
I) 19. YÜZYILDA YABANCI DEVLETLERİN KÜRTLERLE
İLİŞKİLERİ VE İSYANLARI...............................
A) İlk Temaslar.....................................................................
B) “Kürt Bey” İsyanları Sırasında Yabancı Devletlerin
Tutumu........................................................................
II) KÜRTLERİN DÜNYAYA AÇILMALARI..........................
A)Kürtlerin İttihat ve Terakki Cemiyeti İçerisindeki
Etkinlikleri...............................................
B) Kürtlerin İkinci Meşrutiyet Sonrası Etkinlikleri ve Dış
Temaslar................................................................................
III) BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE KÜRTLER.............................
A) Kürtlerin Ruslarla İlişkileri.....................................................
B) Birinci Dünya Savaşı Sonuçlarının Kürtler Üzerindeki
Etkileri...................................................................................
İKİNCİ BÖLÜM
SEVR SÜRECİ :
KÜRT SORUNUNUN ULUSLARARASI BOYUT
KAZANMASI (1918 - 1920)
I) İNGİLTERE’NİN KÜRT POLİTİKASI..................................
A) Politikanın Temelleri........................................................
B) “Kuzey Kürdistan”da Binbaşı Noel’in Etkinlikleri ve Ali Galip
Olayı.........................................................................
C) “Güney Kürdistan” Konusunda Önerilen Planlar ve İngiliz
Hükümetinin Görüşü..............................................
Ç) Uluslararası Toplantılarda Kürt Sorunu ve İngiltere’nin
Yaklaşımı.....................................................................
1) Paris’teki İngiliz-Fransız Görüşmelerinde Kürt Sorunu
2) Londra Konferansında Kürt Sorunu........................
3) San Remo Konferansında Kürt Sorunu...................
II) KÜRT HAREKETİNİN ETKİNLİKLERİ VE MÜTTEFİKLERLE
İLİŞKİLERİ............................................
A) Kürdistan Teali Cemiyeti Çatısı Altında Yürütülen
Çalışmalar......................................................................
1) Genel Değerlendirme................................................
2) İstanbul’da Yürütülen Çalışmalar ve İngilizlerle Görüşmeler
3) Paris’te Yürütülen Çalışmalar..................................
a) Paris Barış Konferansında Kürtlerin Temsili
Sorunu......................................................
b) Şerif Paşa’nın Çalışmaları ve Ermenilerle
Yaptığı Anlaşma...............................................
4) Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Etkinliklerine Karşı Osmanlı
Hükümetlerinin Tavrı..................................
5) Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Sonu ve Müttefiklerle
İlişkilerinin Değerlendirmesi...................
B) Musul Vilayetindeki Kürt Hareketinin İngilizlerle
İlişkileri.............................................................................
C) Mısır’daki “Kürt Bağımsızlık Komitesi”nin Çalışmaları
III) SEVR ANTLAŞMASI VE ÖNGÖRÜLEN “KÜRDİSTAN”
PLANI..........................................................................................
A. “Kürdistan”ı Kuran Hükümler ve Değerlendirmesi .......
B. Osmanlı Hükümetinin Yaklaşımı....................................
C. Antlaşmanın Kürt Hareketi Açısından Sonuçları................
IV) GELİŞMELER KARŞISINDA MUSTAFA KEMAL’İN
İZLEDİĞİ POLİTİKA..............................................................
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
LOZAN SÜRECİ :
KÜRT SORUNUNUN ULUSLARARASI BOYUTUNU
YİTİRMESİ (1921-1923)
I) SEVR SONRASI İNGİLTERE’NİN DEĞİŞEN KÜRT
POLİTİKASI................................................................................
A. “Bağımsız Kürdistan”dan Vazgeçilmesi..........................
B. Kürt İsyanı Çıkartma Planları...........................................
C. Kürt İsyanı Planından Vazgeçilmesi................................
II) KÜRT ÖNDERLERİN ETKİNLİKLERİ VE KOÇGİRİ
İSYANI.........................................................................................
A. İstanbul’da Kürt-Yunan İşbirliği Çabaları...............................
B. Anadolu’daki Kürtlerin Sevr Antlaşmasını Uygulatma Çabaları...
III) LOZAN ANTLAŞMASI VE “KÜRDİSTAN” PLANININ
RESMEN SONU................................................................
A) Lozan Konferansında Kürtlerin Konumu........................
B) Musul Tartışmaları Sırasında Tarafların Kürtlere Yaklaşımı..........
C) Azınlıklar Sorunu Açısından Kürtlerin Durumu..............
Ç) Lozan Antlaşmasının Kürt Hareketi Açısından
Sonuçları..........................................................................
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KÜRT HAREKETİNİN YENİDEN ÖRGÜTLENMESİ VE KÜRT
SORUNUNA ULUSLARARASI BOYUT KAZANDIRMA
ÇABALARI (1924-1960)
I) DİPLOMATİK GİRİŞİMLERİN SONU VE DIŞ DESTEKLİ İSYAN
ÇABALARI (1923-1937)..................................
A) Azadi Çatısı Altında Yürütülen Çalışmalar......................
1) Azadi’nin Kuruluşu ve Dış Destek Arayışları..............
2) İngiliz-Nasturî-Azadi İşbirliği ve Beytüşşebap İsyanı.
3) Bir Komplo Hikâyesi: “Mr.Templen” Olayı....................
4) Şeyh Sait İsyanı ve “Yabancı Parmağı” Sorunu.........
a) Öne Sürülen İddialar ve Bunlara Verilen Yanıtlar...
b) İsyan Karşısında İngiltere’nin Tavrı..........................
c) Suçlamalar Karşısında İngiltere’nin Tavrı..................
d) Şeyh Sait İsyanının Sonuçları...............................
B) Musul Sorununun Çözümü Karşısında Kürtlerin
Durumu.................................................................................
C) Hoybun Çatısı Altında Yürütülen Çalışmalar.....................
1) Kürt-Ermeni İlişkileri ve Hoybun’un Kuruluşu.........
2) Hoybun’un Etkinlikleri ve Ağrı İsyanında Dış
Destek Sorunu........................................................
3) Hoybun’un Dağılması................................................
Ç) Dersim İsyanında Dış Destek Sorunu.................................
II) KÜRT HAREKETİNİN “FETRET DÖNEMİ”NDE DİPLOMATİK
GİRİŞİMLER (1938-1960)........................................................
A. Kürt Hareketinin Etkisini Yitirmesi .......................................
B. Kürtlerin Sesini Dünyaya Duyurma Çabaları.........................
SONUÇ...........................................................................................
KAYNAKÇA ..................................................................................
ÖNSÖZ
Uzun zamandır varolan ve Türkiye’nin gerek iç politikasında gerekse dış
politikasında zayıf karnını oluşturan, fakat birçok nedenden ötürü nesnel biçimde
incelenemeyen Kürt sorunu, son 15 yıldır yoğun biçimde tartışılmaya başlandı. Bu
konuda farklı değer yargılarına ve görüşlere sahip yerli ve yabancı pek çok eser verildi.
Bunların önemli bir kısmı konuya ilişkin detaylı incelemeler yerine genel nitelikli
çalışmalardır. Ayrıca bunların önemli bir kısmı bilimsel bir yöntem kullanılmadan ve
birtakım önyargılarla yazılmıştır. Duyguların ve değer yargılarının rehberliğinde ele
alınan bu eserler, konunun anlaşılmasına ve akılcı çözümler üretilmesine hizmet etmek
yerine fikirlerin çatallaşmasını ve kutuplaşmasını artırıcı bir işlev görmüşlerdir.
Oysa, böylesine hassas bir alanda duygulara değil akla önemli rol verilmelidir.
Bunu yapabilecek olan da büyük oranda üniversiteler ve bilim adamlarıdır. Fakat uzun
süredir ülkenin en önemli sorunlarından biri ve birçok sorunun da kaynağı olan Kürt
sorununun hâlâ akademik çevrelerce yeterli ölçüde ele alındığı söylenemez.
Halbuki bu konu akademisyenler tarafından incelenmez ve farklı görüşlere yer
veren yeterli düzeyde bilgi üretimi gerçekleştirilmezse, bilgiyi politikaya dönüştürecek
karar alıcıların işleri zorlaşır ve muhtemelen onlar da gereksinim duydukları bilgileri ya
yabancı ya da ideolojik kaynaklardan edinmek zorunda kalırlar. Bu ise yanlış politikaların
uygulanmasına ve sorunun içinden çıkılmaz bir hal alarak, sürekli ülke çıkarları aleyhine
kullanılmasına yol açar. Bu durumda ülkenin üniversiteleri de üzerlerine düşen görevi
yapmamış olurlar.
Tüm bu kaygılardan hareketle kendi uzmanlık alanım içinde kalarak konuyu
uluslararası ilişkiler disiplini perspektifinden incelemeye ve ortaya koymaya çalıştım.
Bunu yaparken de bir öğretim üyesinin asli görevinin politika üretmek değil, ama doğru
politikaların üretilmesine katkı yapacak bilimsel bilgileri üretmek olduğunu düşündüm.
Umarım bunda başarılı olabilmişimdir.
Yüksek lisans tezi olarak hazırlanan ve ilk basımı 1997’de “Başlangıçtan 1960’a
Değin Kürt Sorununun Uluslararası Boyutu” adıyla gerçekleştirilen bu çalışma boyunca
gerek araştırmanın yapılmasında gerekse yazılmasında yardımlarını ve katkılarını
esirgemeyen hocam Prof. Dr. Baskın Oran’a teşekkürü borç biliyorum. Deneyimsiz bir
araştırmacının karşılaştığı zorluklar kendisinin yardımlarıyla aşılabilmiştir. Çalışmanın
basımını gerçekleştiren ASAM’a ve özellikle onun değerli başkanı Pof. Dr. Ümit
Özdağ’a da ayrıca minnettarım.
ekurubas@iibf.sdu.edu.tr
Dr. Erol Kurubaş
Mayıs 2003
KISALTMALAR
AÜSBF
TBMM
BM
DBFP
dn
FO
İTC
KBK
KMF
KTC
KTİC
MC
TTK
: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
:Birleşmiş Milletler
: Documents on British Foreign Policy
: Dipnot
: Foreign Office
: İttihat ve Terakki Cemiyeti
: Kürdistan Bağımsızlık Komitesi
: Kürdistan Millet Fırkası
: Kürdistan Teâli Cemiyeti
: Kürt Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti
: Milletler Cemiyeti
: Türk Tarih Kurum
GİRİŞ
Kürtlerin Osmanlı egemenliğine girmeleri Osmanlı ve Safevi orduları arasında
yaşanan Çaldıran Savaşı (1514) sırasında gerçekleşti. Savaş sonrasında İdris-i Bitlisi ile
Yavuz Sultan Selim arasında 23 yerel Kürt beyliği arasında özerkliği esas alan bir
anlaşma imzalandı. Böylece Kürtler, yüzyıllar boyunca aşiret yapılanması temelinde
Osmanlılık kimliğine bağlandılar.
Osmanlı İmparatorluğu 19. Yüzyıla, bir yandan yeni bir takım düzenlemeler
yaparak kendini yenileme çabalarıyla, öte yandan Fransız İhtilali sonrası Avrupa’yı kasıp
kavuran ve tüm çok uluslu imparatorlukların kabusu olan milliyetçi hareketlerin çeşitli
talepleriyle girdi. Bu iki olgu birlikte, Doğu Anadolu’da 16. Yüzyıldan beri var olan
kurulu düzeni tehdit etmeye başladı. 19. Yüzyılın ilk yarısında Sultan II. Mahmut’un
merkeziyetçi reformları feodal ayrıcalıkları zedelenen Kürt aşiret reislerini bu yönde hak
arayışına iterken, özellikle aynı yüzyılın ikinci yarısında Balkanlarda yaşanan kopmalar
ve Rus ve İngilizlerce desteklenen Ermenilerin bazı hak taleplerinde bulunmaya
başlamaları, bölgedeki Kürt aşiret reislerini ulusal nitelikli sayılabilecek bir takım
arayışlar içine itti. Fakat bu yöndeki çabalar toplumsal bir temele oturtulamadığı ve
istenen dış destek de sağlanamadığı için başarısız kaldı. Zaten dışa kapalı, aşiret temelli
bir tarım toplumunda aşiretler reislerince ulusçu nitelikte bir hareket başlatmak neredeyse
imkansızdı. Bununla birlikte Kürt beyleri çeşitli defalar aşiretler arası çekişmeler, askerlik
ve vergi sorunları gibi nedenlerle Osmanlı'ya karşı ayaklandılar. Bu ayaklanmalar
Avrupa'daki gelişen ulusal uyanışlardan bir ölçüde etkilense de aşiret bağlarını aşamadı
ve hiçbir zaman ulusal içerik kazanamadı.
Aynı yüzyıl içinde emperyalist politikalar izleyen ve Osmanlı üzerinde rekabet
halinde olan büyük devletler, özellikle İngiltere ve Rusya, imparatorluk içindeki bazı
etnik ve dinsel grupları dış politikalarının bir aracı olarak kullanmaya, bu amaçla onlarla
yakından ilgilenmeye başladılar. Her ne kadar bu ilgiye mazhar olmada Hıristiyan teba,
Müslümanlardan daha avantajlı olsa da, onlar da bu ilgiden yararlanabileceklerini
düşünerek yabancı devletlerle temasa geçtiler. Bu çerçevede Kürtler, bir yandan
Hindistan bağlantısını güçlendirmek için Doğu Anadolu topraklarıyla yakından ilgilenen
İngiltere’yle, öte yandan İngiltere ile rekabet içinde olan ve güneye inmeye çabalayan
Rusya’yla ilişki kurdular.
20. Yüzyılın başından itibaren Müslüman etnik gruplar da artık imparatorluğun
dağılacağını, bu durumda kendi kaderlerini kendilerinin belirleyebilmeleri gerektiği
düşüncesiyle hareket etmeye ve bu temelde etnik hareketler geliştirmeye başladılar.
Kürtler de bu etnik hareket dalgasının bir istisnası olmadı.
Birinci Dünya Savaşının sona ermesiyle başlayan gelişmelerle Kürt sorunu, ilk kez
uluslararası boyut kazandı. Ama bunda asıl pay sahibi Kürtler değil, İngilizlerdi. Osmanlı
mirasının paylaşılması çabaları çerçevesinde özellikle İngilizler hem Musul vilayetine
egemen olma ve istikrarlı bir düzen kurma hem de Anadolu’nun işgaline karşı gelişen
Kemalist hareketi zayıflatma amacıyla Kürtlerle ilişki kurdu. Bu durum hem toplumsal
tabana sahip olmayan Kürt hareketini güçlendirdi hem de Kürt sorununun ortaya
çıkmasına ve uluslararası boyut kazanmasına yol açtı. Nitekim mütareke yıllarında
yaşanan gelişmeler ve Sevr Antlaşmasında “Kürdistan” kurma planına yer verilmesi kısa
süreli de olsa Kürt sorununun uluslararası platformlarda tartışılmasına neden oldu.
Fakat ulusal kurtuluş hareketini toplumsal tabana yaymayı başaran Anadolu
hareketinin dönemin emperyalist devletlerine boyun eğdirmesi sonucu Sevr’in yerini
Lozan aldı ve Kürdistan planı da rafa kaldırıldı. Bu durum İngiltere’nin Kürtlerle
ilgilenmesinin bir nedeninin Türk egemenliğinin zayıflatılması olduğunu açıkça gösterdi.
Yoksa o yıllarda bile bağımsız Kürt devleti kurulması yönünde bir siyasi irade mevcut
değildi. Amaç yeni kurulacak Türk devletinin Ortadoğu’daki İngiliz ve kısmen de Fransız
çıkarlarını tehdit etmeyecek bir tutum içine sokulmasıydı. Bu ise pratikte Türk
egemenliğinin Musul petrol sahasından uzak tutulması anlamına gelmekteydi. Kürtler
bunun için kullanılabilecek iyi bir dış politika aracıydı. Zaten İngiltere’nin Kürtlerle
ilgisinin diğer bir nedeni de buydu. İngilizler bu amaçlarına ulaştıkları oranda Kürtlerle
ilişkilerini de azalttılar. Lozan’la bağımsız Türk devletinin kurulması sonucu, Kürt
devletini rafa kaldıran İngilizler, Musul’u Türk egemenliğinden kurtardıkları Aralık 1925
tarihinden itibaren de Kürtleri unuttular.
Kürt önderleri ise bu süreçte belki de İngiltere tarafından kullanıldıklarını bile
bile, ama esasen toplumsal tabana sahip bir hareket oluşturamadıklarının ve
oluşturamayacaklarının farkında olmalarından ötürü, yabancı devletler kendilerini terk
edene değin temaslarını sürdürdüler. Ama bu sayede uluslararası boyut kazanan Kürt
hareketi aynı nedenden dolayı bu yönünü yitirerek tekrar içe kapanmak zorunda kaldı.
Bundan sonra yeni örgütler kurarak diplomatik yoldan yapamadıklarını ayaklanmalar
çıkartma yoluyla yapmaya çalışan Kürt hareketi bunda da başarısız oldu. Çünkü artık
Ortadoğu’da yeni düzen kurulmuş, statüko oluşmuştu. O nedenle de asilerin dışarıdan
destek almaları neredeyse imkansızdı. Ayrıca 1926’dan sonra Türkiye’nin hem Irak ve
Suriye mandaterleri olan Batılı ülkelerle, hem de SSCB ile arası iyiydi. Hatta sınırların
güvenliği ve içişlere karışmama konusunda bu ülkeler arasında tam bir anlayış birliği
vardı. Bu durumda uluslararası toplumun Kürt hareketine ilgi göstermesi beklenemezdi.
Ayrıca 1930’larda dünyanın hızla savaş ortamına girmesi sonucu büyük devletlerin
hem temel ilgileri bu alanlara kaydı hem de Türkiye’yi kendi yanlarına çekme çabaları
söz konusu oldu. Bu ise Türkiye’ye göreli özerklik sağlayarak Kürt ayaklanmalarını
kolayca bastırmak için gerekli önlemleri alma imkanı getirdi. Dolayısıyla 1925’ten
sonraki Kürt ayaklanmaları hiçbir biçimde yabancı devletlerin dikkatini çekmedi ve
sorunu uluslararasılaştırmaya yetmedi.
Kürt ayaklanmalarının bu şekilde neticesiz kalması ve bastırılmasının ardından
özellikle yurtdışına kaçan Kürtler, İkinci Dünya Savaşının getirdiği kaos ortamından
yararlanmak ve savaş sonrası kurulacak dünya düzeninde yer edinebilmek için
uluslararası toplumun dikkatini çekmeye dönük bir takım çabalar içine girdiler. Ama bu
süreçte bölgeyle ilişkileri koptuğu ve örgütsel yapıları dağıldığı için büyük oranda sadece
kişisel girişimler sonucu bazı örgüt ve devlet başkanlarına mektuplar gönderilebildi.
Fakat bunların hiçbir etkisi olmadı. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birinci Dünya
Savaşı sonrasında olduğu kadar büyük çaplı sınır düzenlemeleri yapılması düşünülmedi.
Çünkü bu dönemde önceki kadar büyük bir etnik hareket dalgası yaşanmadı. Özellikle
Ortadoğu’da büyük oranda (İsrail istisna oldu) önceki sınırlar korundu. Ayrıca
uluslararası ilişkiler de bundan sonra uzunca bir süre ideolojik kamplaşmaların etkisi
altında kaldı.
Böylece Kürt sorunu 1925’ten 1938’e kadar uluslararası düzeyde, 1938’den 1950
sonlarına değin de hem uluslararası hem de ulusal düzeyde etkinliğini ve önemini yitirdi.
Ama herşeye rağmen bu süreçte ortaya çıkan Kürt önderler ne kadar başarısız olsalar da,
hem sorunun uluslararası gündeme girmesinde rol oynayarak uluslararası deneyim
kazanmış hem de artık ortadan kaldırılması güç bir hareket başlatmış oldular. Öte yandan
bu süreçte yaşanan gelişmeler, şartlar gerektirdiği ölçüde Türkiye’nin zayıf tarafını
oluşturan Kürt sorununun yabancı devletler tarafından nasıl kullanılabileceğini ve
uluslararası gündeme alınabileceğini de gösterdi. Bu durum o günkü şartlarda gündemden
düşürülen Kürt sorununun gelecekte yeniden uluslararası gündeme sokulabileceğine
ilişkin ciddi işaretler vermekteydi.
Bu çerçeveye uygun olarak dört bölümden oluşan çalışmanın Birinci Bölümünde,
özellikle 19. Yüzyıl boyunca Kürtlerin yabancı devletlerle kurdukları temaslara,
Osmanlı’yı parçalamaya çalışan devletlerin Kürtlerin çıkarttıkları isyanlara
yaklaşımlarına, kimi Kürtlerin özgün bir etnik hareket başlatma çabalarına ve bu
çerçevede yürüttükleri dış temaslarına ve Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan
gelişmelerin Kürt hareketini nasıl etkilediğine yer verilmiştir.
İkinci Bölüm, tam anlamıyla Kürt sorununun uluslararası boyut kazandığı yılları
incelemektedir. Bu çerçevede özellikle İngiltere’nin Kürt politikasının oluşumu ve
Kürtlerin örgütlü biçimde üç ayrı koldan İngilizlerle yaptıkları görüşmeleri, tüm bunların
sonucu Sevr Antlaşmasında benimsenen Kürdistan planıyla ilgili hükümleri ele almakta,
gelişmeler karşısında Mustafa Kemal’in Kürtleri Kurtuluş Savaşına katma veya en
azından engel olmalarını önlemeye dönük çabalarına yer verilmektedir.
Üçüncü Bölüm, Kürt sorununun İngiltere’nin ve dolayısıyla uluslararası toplumun
gündeminden çıkarılma sürecini incelemekte, Lozan sürecinde yaşanan gelişmeleri ve
varılan anlaşmayla ortaya çıkan Kürtlerin konumunu, özellikle Musul meselesinin
çözümlenmesi sonucu İngilizlerin Kürtleri yüzüstü bırakmalarını anlatmaktadır.
Dördüncü Bölümde ise, artık değişen ulusal ve uluslararası koşullar içinde Kürt
hareketinin çaresizlik içinde örgütlenerek silaha sarılmasını ve çıkarttıkları bu
ayaklanmalarda yabancı devletlerin rolü olup olmadığını araştırmakta, ayaklanmalar
bastırıldıktan sonra da yürütülen örgütlenme çabaları ve kişisel girişimler
incelenmektedir.
Çalışmanın metodolojisine ilişkin son söylenmesi gereken de Kürt sorununun
burada bütün yönleriyle ele alınmadığıdır. Konuya üç yönlü sınırlandırma getirilmiştir.
İlk sınırlandırma coğrafyaya ilişkindir. Özellikle Osmanlı’nın dağılmasından sonraki
dönemlerde Kürtler dört ülkenin topraklarında yaşamaya başladıkları için çok farklı
nitelikte sosyo-politik şartlarda biçimlenen hareketler başlatmışlardır. Dolayısıyla her
ülkede yaşanan sorunun niteliği de değişmiştir. Bu çalışma esas olarak Türkiye’deki Kürt
sorunu incelemiştir.
İkinci sınırlandırma, konunun niteliğine ilişkindir. Bu çalışmada Kürt sorununun
sadece uluslararası boyutu ele alınmıştır. Bu çerçevede hem yabancı devletlerin Kürt
politikaları hem de Kürt hareketinin yabancılarla kurdukları ilişkiler incelenmiştir.
Bununla birlikte dış politik gelişmeleri etkilediği ölçüde, iç politik gelişmelere ve Kürt
örgütlerine de yer verilmiştir. Bu yaklaşım, tabii ki sorunun sadece uluslararası boyutu
olduğu iddiasına dayanmaz.
Üçüncü sınırlandırma ise zamanla ilgilidir. 19. Yüzyılın başlarından beri adı Kürt
sorunu olmasa da bölgesel bir sorun yaşandığı kesindir. Fakat o dönemdeki sorun gerek
niteliği, gerekse kapsamı bakımından Cumhuriyet Türkiyesindeki sorundan farklıdır.
Bununla beraber çalışmada temel olarak Sevr-Lozan süreci esas alınsa da, 1918 öncesi
dönem bütünüyle göz ardı edilmemiştir. Çünkü 19. Yüzyıldaki gelişmeler, sorunun
uluslararası boyut kazanmasının temeli sayılabilecek tarihsel süreci oluşturmaktadır.
Çalışmanın 1960 yılıyla sınırlandırılmasının da nedenleri vardır. 1960’lı yıllar farklı
ülkelerdeki Kürt hareketlerinin yeniden ivme kazandığı ve adlarını dünyaya duyurmaya
başladığı yıllardır. Her ne kadar Türkiye’de bu yıllarda çok ciddi bir akım yoksa da, başta
PKK olmak üzere ileride adlarını çok sık olarak duyuracak olan örgütlerin temelleri bu
yıllarda atılmıştır. Dolayısıyla 1960 sonrası dönem, Kürt sorununun ikinci kez
uluslararası boyut kazandığı 1990’lı yıllarla birlikte ele alınması gereken bir dönemdir.
Bu ise, çalışmanın ikinci cildinin konusudur.