Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Türkiye’de 2000'li yıllarda kadına yönelik gerçekleştirilen cinayetlerde önemli dönüşümler yaşanmaktadır. Dönüşümle kastedilen, cinayetlerin hızla arttığına yönelik algı değildir. Bu makalede 2005, 2011 ve 2015 yılları için aktarılan rakamlar, kadın cinayetlerinde geleneksel namus cinayetlerinin orantısının hızla düştüğünü ve yerini "yeni" şiddet biçimlerinin aldığını gösteriyor. Başka bir deyişle, Türkiye’de yaygın adıyla “namus cinayetleri”, “Doğu ve Güneydoğu” kökenli kişilerce işlenen cinayetler olmaktan çıkıp, “kadın cinayetleri” adı altında tüm Türkiye’ye ait bir fenomene dönüşünü yaşamaktadır. Geleneksel namus cinayetleri sayısının düşüşüne karşın, dünyanın her tarafında değişik orantılarda varolan ve “crime passion” olarak adlandırılan şiddetin arttığına tanıklık etmekteyiz. Erkek kardeş, amca veya babanın zanlı olduğu cinayetlerin azalması; sevgili, eş ve birlikte yaşamın farklı biçimleriyle (nikahsız birliktelik, gizli aşk gibi) ilişki sürdüren kişilerin işlediği cinayetlerin sayısındaki artış bunun bir ifadesidir. Üstelik bu Türkiye'nin her tarafında karşılaşılan bir olguya dönüşmüştür. Makale, bu dönüşümün detaylı izahını vermenin yanısıra, bu sorunun yakın dönem siyasetiyle - özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi ile- kurulan ilişkisini sorgulamaktadır.
INTERNATIONAL ACADEMICIAN STUDIES CONGRESS 2022 FALL
TÜRKİYE’DE ÇEVRESEL DEĞİŞİMLERİN TARIMSAL ÜRETİM VE KIRSAL NÜFUS HAREKETLERİNE ETKİLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME2022 •
İnsanların hayatlarını sürdürebilmelerinin temel gereği olan beslenme ihtiyacını karşılanabilmelerinin kaynağını oluşturan tarımsal alanlar Türkiye’de dönemsel olarak terk edilme eğilimine girmektedir. Miras yoluyla bölünme, istenilen kazancı sağlayamama, denetimsiz ve plansız yapılaşma, terör gibi farklı sorunların yanında iklimsel değişimlere bağlı olarak yağış veya sıcaklığın şiddetlenmesi ya da azalması sebebiyle bazı bölgelerde tarımsal üretimin maliyeti artarken, verimin de düştüğü görülmektedir. Maliyet artışı ve verimsizlik temelinde ortaya çıkan durum insanları tarımı terk edip kentlere göç etmeye zorlamakta buna bağlı olarak tarımsal alanların terk edilmesiyle sonuçlanan bir süreç ortaya çıkmaktadır. Çalışmada iklim değişikliği ve çevre sorunlarının uluslararası alanda tartışılmaya başlandığı 1970li yıllardan günümüze Türkiye’de iklime bağlı çevresel değişimlerin tarımsal alanlar ve nüfus hareketlerine etkileri irdelenmiştir. Literatür taramasına dayalı bu çalışma tarımsal üretim, nüfus hareketleri, tarım alanları, yağış değişimleri gibi konularda farklı kurumların açık verilerinden faydalanılarak oluşturulmuştur. Türkiye’de özellikle Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesinin çeşitli sebeplerden dolayı yıllardır göç verme sürecinde olduğu görülmektedir. Ülke nüfusu düzenli bir şekilde artarken tarımda çalışan sigortalı insan sayısının azalış eğiliminde olduğu, benzer şekilde kentleşme oranı artarken tarımsal alan oranında azalış eğilimi görülmektedir. Özellikle sulu tarım uygulamalarının yapıldığı bölgelerde göller ve yeraltı su kaynaklarının azalması ya da tükenmesi tarım sektöründe çalışan kişileri kuru tarıma dayalı ürün üretimine ya da toprağını terk ederek kentlerde başka iş sahalarında ekonomik kazanç elde etmeye teşvik etmektedir. Çalışmada Türkiye’de tarımsal çeşitliliğin sürdürülebilmesi ve sektörel nüfus dengelerinin korunabilmesi açısından tarıma dönüş teşviklerinin artırılması, üretim süreçlerinde destekleyici politikaların kapsamının genişletilmesi önerilmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin iklim ve toprak yapısının çeşitliliği de göz önüne alındığında toprak kullanımı ve tarımsal üretime yönelik yönlendirici ve planlayıcı bir anlayış geliştirilerek olası gıda krizlerinin önüne geçilebileceği öngörülmektedir.
Platanus Yayın Grubu
2000’li YILLARDA BİNA YÜZEYLERİNDEKİ DEĞİŞİMİN BİÇİMSEL VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YORUMU2023 •
Postmodernizm, modern yaşamın bireyden aldığı değerleri sorgulama, elinden alınanlara uzanma, varoluş kaynaklarına dönme, büyüsü bozulan hayatta tutunmaya çalışma projesidir. Modernizmden etkilenen ancak farklılık gösteren bu proje, modernizmin insanı yok eden, ben’i ikinci plâna atan söylemine karşı ben’i ön plâna çıkarır. Büyük bir düşünce sistemi değil, çeşitli alanlarda ve aşamalardaki tartışma ve anlaşmazlıkların ürünü olan postmodernizm birçok alanda etkili olmasına rağmen, geniş anlamda kültür, toplum ve teori alanlarında etkilidir. Ancak hem geleneksel toplumun uzlaşımsal olarak ele alınma tarzından hem de modern toplumun doğasını işlevsel bütünleşme kavramıyla açıklayan sosyolojiden farklıdır. Geniş uygulama ve potansiyel anlayış yelpazesine sahip postmodernizm, elastik bir eleştirel kategoridir; modernizmin bazı yönlerini reddederken bazılarını devam ettirir ve genişletir. Günümüz dünyasının spesifik karakteristikleri hakkında yeni fikirlere olanak tanıyan bu portatif terim, temelde 9 ‘ölüm’ veya ‘son’ olgusu ile bağlantılıdır: Öznenin ve insanın ölümü/sonu, tarihin ölümü/sonu, yazarın ölümü/sonu, yazının ölümü/sonu, metafiziğin ve temsilin ölümü/sonu, büyük anlatıların ölümü/sonu, ideoloji ve ütopyanın ölümü/sonu, gerçeğin ölümü/sonu, sanatın ölümü/sonu. Bu ölüm/son göstergeleri, postmodernizmi düzensizliğin düzeni, parçalanmanın bütünlüğü, yenilenişin eskimesi etrafında kuralsızlığın kurala dönüştüğü dar anlamda olumsuz bir diyalektik haline getirir. Bu bildiride yeni bir ufuk arayışı olan postmodern düşüncenin, yapı bozumu niteliğine dikkat çekilerek söz konusu ölümlerin/sonların, tükeniş ya da sondan yeni’den doğuş bağlamındaki etkileri değerlendirilecektir. Böylece her zamansal/ tarihsel sürecin kendine özgü ve tekrarlanamaz sanatını yaratması algısının aksine postmodernizmin, temel ilkelere ve düzenli bir işleyişe sahip olmadığı; tek renkten oluşmadığı; bir ödünç alma vakası değil sona erme ya da yeni yönelim edinme duygusuna katkıda bulunduğu vurgulanacaktır. Anahtar kelimeler: postmodernizm, metinvarlık, kavram, son, ölüm, değişim, yeni.
Öz: 18. yüzyıldan itibaren özellikle Aydınlanma dönemi sonrası kadınlar; toplumsal, siyasal, sosyal, hukuki, idari gibi pek çok alanda var olan eşitsizliklere ve toplum için-deki rollerine karşı mücadeleye girişmişlerdir. 19. yüzyılın ortalarından itibaren ka-dınların erkeklerle eşit statü, eşit haklar ve özgürlükler için verdikleri mücadeleler fe-minizm kavramını ortaya çıkarmıştır. Feminizm, temelde cinsiyet ayrımcılığına karşı tavır alan, kamu ve özel bütün alanlarda kadınların maruz kaldığı baskıların ve de-netimlerin ortadan kaldırılmasının gerekliliğini savunan ve ataerkil yapılanmaların önüne geçerek kadınların meşru haklarına ulaşmada mücadele eden bir yaklaşımdır. Feminizmin tarihsel süreci, 19. yüzyılından 21. yüzyıla kadarki dönemi kapsamakta ve üç dalgaya ayrılmaktadır. Bu feminist dalgalarda kadınlar, evrensel ve bireysel olarak meşru haklarını elde etmek için mücadele etmişlerdir. Bu mücadeleler içerisin-de kadınlar, eylemsel ve fikri yapılarını çeşitli ideolojilerden, farklı algı ve anlayışlar-dan ve kuramlardan faydalanarak şekillendirmişlerdir. Bunun sonucu olarak, farklı feminist yaklaşımlar ortaya çıkmış ve uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde teorik bakımından katkı sağlayacak şekilde yer almıştır. Bu çalışmada, feminizm kavramı, dünyadaki feminist akımları/hareketleri ve fikirleri analiz edilmiştir. Abstract Women have been struggling against their assigned roles in the community and inequality, which has existed in such areas as political, legal, administrational and communal life since the 18 th century, especially after the age of Enlightenment. The struggles women carried on for equal status, equal rights and freedom against men beginning from the middle of 19 th century have brought out the concept of feminism. Feminism is an approach that defends elimination of all pressures and controls, to which the women, who develop an attitude towards gender segregation, are exposed in all public and private areas of life; struggles to make women have an access to their legal rights by preventing male-dominated settlements. The historical process of feminism covers the period from 19 th century until 21 st and is divided into the three
sosyalarastirmalar.com
TANZİMATIN İKİ YÜZÜ: İCRAATLARI VE TEMSİL ETTİKLERİ DEĞERLER BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR REFOMCULUK ANALİZİ: MİDHAT PAŞA İLE …Sabatayistlik 17. Yüzyılda ortaya çıkan “mesihi bir harekettir”. Mesih ise, genel olarak, bozulan dünyayı düzeltmek için gelecek bir ‘kurtarıcı’dır. Beklenen kurtarıcı, genellikle bütün semavi dinlerde var olan ortak fenomenlerden birisidir. Bundan dolayı hemen hemen her dinde Mesih veya buna benzer kavramlara rastlanmak mümkündür. Dönmelik/Sabatayistlik ise, Yahudiliğin en acayip ve en karmaşık hadiselerinden birini teşkil etmektedir. Bu grup, üç yüz yıldan fazla bir süre önce, Yahudi sosyo-dini topluluğunun geleneksel dini çerçevesini terketmiştir. Mensuplarının resmen Müslüman olduğu: fakat kalben Yahudi kalarak “özel bir Yahudi türü”nü oluşturduğu kabul edilmektedir.
2020 •
Boşanmada kocanın kusurlu olması, kadının kendisine bakacak akrabalarının bulunmaması veya bulunanların akrabalık sorumluluğu çerçevesinde hısımlık nafakasını ödememeleri ve kadının yaşı ya da konumu sebebiyle yeni bir evlilik yapmasının zor olduğu durumlarda boşandığı kocasına 1 (bir) yıla kadar nafaka ödeme sorumluluğu yükleyebilir. Bu yaklaşımın gerek naslarda gerek sahabe uygulamalarında ve gerekse fıkıh düşüncesinde gerekçelerini bulmak mümkündür.
Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi
Halk İnanişlari Kapsaminda İncelenen Bi̇r Astroloji̇ Metni̇: "Dîv-Nâme2016 •
Current Research in Semitic Studies. Proceedings of the Semitic Studies Section at the 34th DOT at Freie Universität Berlin
Labile verbs in Ṭuroyo: Marginal phenomenon or structured innovation2024 •
Bullettino Senese di Storia Patria
Una prova di partecipazione democratica alla vita pubblica. Il Circolo Politico e il Circolo Popolare Fraterno di Siena (1848-49)2023 •
Magyar Régészet 10/1
Egy késő római luxusvilla Nagyharsányban, a Szársomlyó-hegy lábánál2021 •
Photodiagnosis and Photodynamic Therapy
The role of autofluorescence, photodynamic diagnosis and Photodynamic therapy in malignant tumors of the duodenum2020 •
Avances de investigación en educación matemática
Emociones de un formador de maestros enseñando Didáctica de las Matemáticas en un contexto online2023 •
2019 •
Journal of Experimental Medicine
Nitrite protects against morbidity and mortality associated with TNF- or LPS-induced shock in a soluble guanylate cyclase–dependent manner2009 •