Derya Gürses Tarbuck
ON SEKİZİNCİ YÜZYIL
BRİTANYASI
ENTELEKTÜELLERİ:
TANIMLAR,
PLATFORMLAR
Derya Gürses Tarbuck *
Bu yazının amacı, on sekizinci yüzyıl Britanya düşünce adamlarının
kendilerini tanımlayışlarını araştırmak, bu tanımlar arasındaki farklılıkları
vurgulamak, bunu yaparken bu yüzyılın „Aydınlanma dönemi‟ olarak
kabul edildiği göz önüne alınarak, Aydınlanmanın resmî kurumları olarak
adlandırılan üniversitelerin dışında popüler entelektüel faaliyet
alanlarının varlığını tartışmaktır. Ortaya çıkacak genel argüman, On
sekizinci yüzyıl İskoçya‟sında akademiler dışı entelektüel faaliyetlerin
sürdürülebileceği ortamların ortaya çıkmaya başladığıdır. Bu değişim
*
Y. Doç. Dr. Derya Gürses Tarbuck, Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü.
1
Doğu Batı
İskoçya örneğinde Edinburgh, Glasgow ve Aberdeen gibi şehirlerde başta
olmak üzere kendini göstermiştir.
Rita Copland, “Modernite Öncesi Entelektüel Biyografi” yazısında,
modern anlamda kullanılan „entelektüel‟ tanımı ile modernite öncesi
entelektüel çalışma veya kategoriler arasında yapılan karşılaştırmaların,
genellikle kelimenin modernite öncesi kullanımına yol açabilmek adına
ya da bunun tersi olarak modernite öncesi üzerine olan tarih yazımında bu
kullanımı engellemek adına yapıldıklarını belirtir.1 Bu yazıda böyle bir
karşılaştırmaya girmekle birlikte, aslen düşünce faaliyetlerinin yapıldığı
platformların Britanya örneğinde nasıl bir değişikliğe uğramış olabileceği
üzerinde durulacaktır.
Britanya‟da on sekizinci yüzyılda basılmış iki ünlü ansiklopedik
yayına göz gezdirdiğimizde „intellectual‟ (entelektüel) kelimesine kişilere
atfedildiği anlamda rastlanmadığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi
İngilizce‟de ilk büyük çaplı sözlük olan Samuel Johnson tarafından
hazırlanan Dictionary2 olup, diğeri de İskoçya‟da hayat bulmuş ünlü
Encyclopædia Britannica3 Ana Britannica Ansiklopedisi‟dir. Johnson
tarafından hazırlanan sözlükte intellect kelimesinin „zihnî güçler ya da
kabiliyetler‟4 şeklinde anlamlandırıldığı görülüyor. Britannica
Ansiklopedisi‟nde de „I‟ şıkkında intellectual kelimesine rastlamak
mümkün değildir. Zaten Britanya düşünce tarihçileri kavram olarak
adalarda „entelektüel‟ diye bir tanım olmadığı ve günümüzde de Kıta
Avrupa‟sında tanımlanan şekilde bir entelektüel tanımına rastlanmadığını
savunmaktadırlar.5 Entelektüel kelimesinin tarih boyunca değişik
kullanımlarına bakılacak olursa, Oxford English Dictionary (OED)
verilerinin gösterdiği kadarıyla, bu kelimenin kişilere atfen kullanıldığı
ilk örneği 1652 yılında görmek mümkün. Benlowes‟ın, Theophila
eserinde „İlk entelektüeller kuşağı‟ olarak geçen bir tâbire on sekizinci
Rita Copeland, “Pre-Modern Intellectual Biography”, Helen Small (Editör) The Public
Intellectual (Blackwell, 2002), 40-41.
2
Samuel Johnson, A dictionary of the English language: in which the words are deduced from
their originals, explained in their different meanings (London, 1756).
3
Encyclopædia Britannica; or, a dictionary of arts and sciences, compiled upon a new plan. ...
Illustrated with one hundred and sixty copperplates (Edinburgh, 1771).
4
„mental powers or faculties‟ Oxford English Dictionary (Oxford University Press, 1989)
online edition. Bu referans yazının devamında kısaca OED olarak kullanılacaktır.
5
Bu fikre karşı çıkan tarihçilerden biri olan Stefan Collini Intellectuals in Twentieth Century
Britain: A Polemical History (Allan Lane, 2005) çalışmasında argümanını toplumsal
tartışmaların tarihçesini araştırmaya dayıyor ve akademik uzmanlaşma ile ilgileniyor.
Collini‟nin amacı Britanya‟nın, Kıta Avrupa‟sının ortak özelliklerinden nasibini düşünce tarihi
anlamında da aldığını kanıtlamaktır.
1
2
Derya Gürses Tarbuck
yüzyılda rastlamak mümkün olmamaktadır.6 Zira bundan sonraki
kullanıma 1813 yılında rastlıyoruz. John Byron, güncesinde şöyle diyor:
“Canning burda olacak, Frere ve Sharpe da, belki Gifford da….Bu
entelektüelleri dinleyecek kadar iyi hissedeceğimi umuyorum.”7
On sekizinci yüzyıl Britanya‟sında, Türkiye‟de sıkça kullanılan
„Aydın‟8 kelimesinin esin kaynağı olan, Enlightened ya da Fransızca‟dan
alınan bir İngilizce terim olan Luminary‟nin yine kişilere atfen
kullanıldığını görmek mümkün değildir. Entelektüel aktiviteler ile haşır
neşir olanlar için birtakım kelimeler kullanılmaktaydı. Bunların başında
gelen Learned bilgili, bilgi adamı, Savant yine Fransızca‟dan alınan
bilimsel araştırma ile ağırlıklı olarak uğraşan bilgi adamı, Literati yazın
adamı gibi anlamlara gelmekteydi. Ayrıca modern anlamda kullanıldığı
şekliyle belli bir konuda uzmanlaşma konusunda sınırlandırmanın
olmadığı ama düşünsel olarak güçlü ve etkili bir kimliğe sahip olan
entelektüel kavramı on sekizinci yüzyılda yeri olmayan bir unsur olarak
karşımıza çıkıyor. Bu dönemin düşünce hayatında çoklu bir bilgiye sahip
olmanın gerekliliğine inanan bir anlayış olduğunu gözlemek mümkün,
yani bu özel bir gruba değil düşünsel faaliyetin her dalıyla ilgilenen ve
her düşünürde olması gereken bir erdem olarak kabul edilmekteydi.
Dolayısıyla, Entelektüel günümüzde kullanıldığı şekliyle, ki bu da
coğrafyadan coğrafyaya değişmektedir, on sekizinci yüzyılda kullanımı
olmayan bir tanımdı. Entelektüel fakültelerin kullanıldığı çalışma
alanları, disiplinler çok belirli sınırlarla ayrılmadığı gibi, din, bilim,
politika ve sanat dünyası birbiriyle bir şekilde bağlıydı. Örneğin, Isaac
Newton, William Blake, William Wordsworth, Edward Gibbon, John
Locke ve David Hume gibi kişilikler, tarihçiler tarafından belirli bir
kategori olarak tanımlansa bile, yaşadıkları yüzyılda ilgi alanlarının geniş
ve geçişli olması sebebiyle katı bir disiplinleşme olmadığından çok da
ayrı çalışma alanlarının adamları olarak görülmemekteydiler. Buna göre
David Hume‟un ilgi alanları arasında metafizik, tarih, politik ekonomi
olmakla birlikte John Locke, tıp araştırmaları, politika, felsefe ve
ekonomi ile ilgileniyordu.9 Newton‟un bilim adamlığı, din tarihi
6
Edward Benlowes, Theophila, or love’s sacrifice (1652) II. V. OED
“Canning is to be here, Frere and Sharpe, perhaps Gifford...I wish I may be well enough to
listen to these intellectuals.” Moore B.’s Wks. (1836) II. 271. OED
8
Aydın kelimesi de Osmanlıca‟da kullanıldığı şekli ile „münevver‟ kelimesinden gelmekle
birlikte kelimenin kökü ışık anlamına gelen Nur‟dan alınmıştır.
9
Hume üzerine, David Fate Norton, David Hume, Common Sense Moralist, Sceptical
Metaphysician, (Princeton: Princeton University Press, 1982); John B. Stewart, Opinion and
Reform in Hume’s Political Philosophy (Princeton: Princeton University Press, 1992). Locke
üzerine, Ross Harrison, Hobbes, Locke and Confusion’s Masterpiece: An Examination of
7
3
Doğu Batı
çalışmaları ve simyaya olan ilgisi paralellikler gösteriyordu.10 William
Blake‟in, sanatçılığı, şairliği, kozmolojiye olan ilgisi ve radikal politik
tavırları ve mistik sembolizme olan ilgisi düşünür tavrının bütününü
oluşturuyordu.11 Bu yüzyılda aynı zamanda birtakım disiplinlerin
formasyonu konusunda ilk adımların atıldığı birtakım gelişmeler de
olmuştur. Buna örnek olarak linguistik (dilbilim) ve jeoloji verilebilir. Bu
tespiti yaparken temkinli olmak gerekmektedir zira, psikoloji erken 20.
yüzyıl; fizik, biyoloji, jeoloji geç 19. yüzyıla kadar tam olarak özerk bir
hâle gelmemişlerdir. Özellikle felsefe diyebileceğimiz düşünce alanını
dinden ayırmak mümkün değildi. Bu durumda entelektüel aktiviteye 18.
yüzyılda dahil olan kişilerin birçok alanda kapsamlı bilgi sahibi olması
şarttı denilebilir.
Britanya‟da Akademik komünitenin otoritesinin önemli bir yer
tuttuğunu belirtmek bu noktada önem kazanıyor. Oxford, Cambridge,
Edinburgh gibi üniversiteler, ivory tower (fildişi kulesi) statüleri ile,
akademik dünyayı tekelleri altına almaya bu yüzyılda da devam
etmişlerdir. Akademi, entelektüel otoriteyi tekeli altında tutmaktaydı.
Dolayısıyla, alternatif politik, felsefî ve dinî yelpazeden olanların
üniversitelerde yükselmesi neredeyse imkânsızdı. Unutulmaması gereken
bir başka faktör de Britanya üniversitelerinde atama ve kürsülüklerin
politik ve dinî otoritenin kanatları altında şekillenmekte olduğudur. Ünlü
İskoç düşünür David Hume (1711-76), sisteme aykırı dinî ve politik
şüpheciliği yüzünden düşünceleri ve yayınları ile akademik kariyerinin
başlarında şimşekleri üstüne çekmeye başlamış ve Edinburgh
Üniversitesi‟nde kürsülerden bir tanesine atanması konusunda uzun süren
bir politik tartışmaya sebep olmuştu. Hume‟un, Edinburgh Üniversitesi
Etik ve Felsefe kürsüsüne olan başvurusu başarısız olunca bir süre işsiz
kaldığı bilinmektedir.
İskoçya düşünce tarihinin on sekizinci yüzyıldaki açılımlarından biri
olarak kabul edilen İnsan Bilimi Science of Man, tartışmamızda önemli
bir yer kaplıyor. İskoçya‟da çalışılan İnsan Bilimi, „insan‟ unsurunun
etik, politik, dinî ve estetik açılımlarıyla ilgilenen ve sosyal davranışların
Seventeenth-century Political Philosophy (Cambridge University Press, 2002), R. S.
Woolhouse, Locke’s Philosophy of Science and Knowledge (Blackwell Publishers, 1971).
10
Karin Figala, “Newton as Alchemist,” History of Science 15 (1977), 102-37; Frank Manuel,
The Religion of Isaac Newton (Oxford: Clarendon Press, 1973). Westfall, Robert S., “Newton‟s
Theological Manuscripts,” in Bechler (ed.), Contemporary Newtonian Research Studies in the
History of Modern Science 9 (Dordrecht: D. Reidel, 1982) pp. 129- 43.
11
Peter F. Fisher, The Valley of Vision: Blake as Prophet and Revolutionary, edited by
Northrop Frye (University of Toronto Press, 1961) Thomas J. J. Altizer, New Apocalypse: The
Radical Christian Vision of William Blake (Davies Group Publishers, 2000). p. 215.
4
Derya Gürses Tarbuck
sistematik bir şekilde açıklanmasını amaçlayan bir uğraştı. Özellikle de
bu çalışma kapsamında göz ardı edemeyeceğimiz bu gelişmeler
Britanya‟da düşünce tarihçileri arasında uzun süredir tartışma ve
araştırma konusu olan bir düşünce okulu olarak yerini almıştır.12 İnsan
doğası ve toplumsal davranışların o dönemin bilimsellik bakış açısı ile
gözlem altına alınması, İnsan merkezli bir felsefe olan Sağduyu
felsefesine Common Sense Philosophy yol açmış ve bu anlamda da
kurumsal unsurların yeri geldiğinde bıçak altına alınması doğal sonucunu
doğurmuştur.
İskoç aydınlanması denen bu düşünce akımı en popüler anlamda,
entelektüel aktivitenin popüler bazda da mümkün olduğu konusunda
üniversite otoritesini ve otoritenin dayattığı akademik kriterleri tehdit
etmeye başlayarak kendini ortaya çıkarmıştır. Bu yazıda kavram olarak,
İskoç aydınlanması olduğu gibi kabul edilmemekle birlikte, bu yazının
konusu ile ilgili olan kısımları tartışmaya alınacaktır. İskoç on sekizinci
yüzyıl düşüncesinin temel taşlarından bir tanesi olan Sağduyu felsefesi
basit olarak entelektüel aktivitenin şartlarından bir tanesinin Sağduyu
olduğunu savunur. Bu felsefenin kurucuları arasında David Hume (17111776), John Millar, William Robertson, Thomas Reid (1710-1796) ve
James Oswald gibi isimleri sayabiliriz. Sağduyu kavramı, akademinin
temelinde olan entelektüel düşünme kavramını doğal olarak tehdit
etmiştir. Her bireyin sağduyuya sahip olduğu bilgisiyle hareket
edildiğinde, düşünce aktiviteleri olarak akademi çatısı altında ele alınan
bilimsel, felsefî ve hattâ dinî faaliyetlerin hemen herkes tarafından
yapılabileceği sonucu İskoçya‟da kendini göstermeye başlamıştır.
Bu fikrin uzantısı olabilecek bir başka gelişme de erken on sekizinci
yüzyıldan itibaren giderek artan sayıda akademinin çatısının dışında
oluşmaya başlayan felsefî, bilimsel ve edebî toplulukların kurulmasıdır.
Britanya adalarında bu oluşum ilk kez ve en çok İskoçya‟da özellikle de
Edinburgh‟de kendini göstermiştir. Bu topluluklar ya düşünce klüpleri,
yapı olarak üniversitelerin dışında ve gerektiğinde onlara alternatif
tartışma ortamları yaratma yolunda önemli adımlar atmışlardır. Tarihçiler
arasında 18. yüzyıl Avrupa‟sındaki bu toplulukların oluşumu,
Aydınlanmanın taşıyıcılıklarını yapmaları açısından son derece dikkat
çekicidir. Ulrich im Hof, topluluklarının sayısı hakkında çarpıcı bir bilgi
sunuyor:
12
Peter Jones, (editör) The Science of Man in the Scottish Enlightenment: Hume, Reid and their
Contemporaries (Edinburgh University Press, 1991). Edinburgh Üniversitesi İnsan Bilimi
Araştırma
Grubu‟nın
faaliyetleri
ile
ilgili
olarak
bkz.
http://www.scienceofman.ed.ac.uk/index.html
5
Doğu Batı
18. yüzyılda Avrupa‟nın ve Amerika‟nın, gittikçe sıklaşan topluluklar
ağı tarafından, en iyi şekilde çağdaş “cemiyet” (Sozietät, societas,
société, society, società, sociedad) kavramıyla nitelendirilen
topluluklar tarafından örtüldüğü göze çarpmaktadır... 1723‟te
Avrupa‟da kamu yararına çalışan ilk cemiyet (Edinburgh)
kurulmuştur. Fransız Devrimi‟ne kadar Avrupa‟da ve Avrupa
dışındaki ülkelerde bunun gibi yaklaşık 150 dernek saptayabiliriz.13
Her ne kadar im Hof, bu toplulukların ilkinin 1723‟te kurulduğundan
bahsediyorsa da, bundan daha erken örneklere rastlamak mümkün. Bu
yazının argümanı olan akademi dışı popüler entelektüel aktivite arayışına
Edinburgh‟de verilebilecek en çarpıcı ve en erken örneklerden biri on
sekizinci yüzyılın hemen başında kurulmuş olan Fair Intellectual Club
(Adil Entelektüel Klüp)14 olabilir. 1719 yılında ilk yayınlarını basan bu
topluluk, Edinburgh‟de yaşayan bayanlar tarafından dönemin düşünce
akımlarını tartışmak ve edebî gelişmeleri takip etmek üzerine kurulmuştu.
Topluluk, sadece bayan üyelere sahipti ve üyelik koşulları arasında farklı
politik düşüncelere sahip olmak, bu fikirleri empoze etmemek koşuluyla,
üyeliğe engel bir durum değildi. Topluluğun kuralları arasındaki bir
madde bu durumu açıklamakla birlikte, Protestan Britanya‟nın göreceli
açıklığını gözler önüne seriyor:
“Farklı Prensipler ve Politik görüşler, Protestan olduğu sürece, Klübe
üyeliğe engel olmayacaktır. Buna rağmen, kimse bu fikirleri
toplantılarımızda empoze etmeye kalkmamalıdır, bu sansürle
sonuçlanabilir.”15
Düzenli aralıklarla toplantılar yapan bu toplulukta okuma ve tartışma
listesinde önerilen yayınlar arasında gazeteler, dinî, edebî ve bilimsel
eserler bulunmaktaydı. Her ne kadar bu topluluk kısa sürede dağıldıysa
da, Fair Intellectual Club, entelektüel aktivitenin kamusal alana
yayılması üzerine olan çabalar konusunda bir öncüdür.
Bir başka topluluk yine yüzyılın başında kurulmuş olan Rankenian
Society (Rankenci Topluluk) idi. 1716 yılında kurulan bu topluluk;
felsefe, bilim ve din alanlarında bir tartışma grubu olup, Edinburgh‟de
Ranken’s Inn olarak bilinen bir Pub‟da toplanmalarıyla ün yapmıştır.
Üyelik profillerine bakacak olursak, David Hume gibi ünlü isimleri
Ulrich im Hof, Aydınlanma (Literatür, 2004) çev. Şebnem Sunar, 88.
Fair kelimesinin OED anlamları arasında güzel, hoş, eşit de bulunmakla birlikte 18. yüzyılda
kadınlara atfen kullanılan bir sıfat olduğu da görülmektedir.
15
An account of the Fair Intellectual-Club in Edinburgh in a letter to an Honourable Member
of an Athenian Society there, 1719, 7.
13
14
6
Derya Gürses Tarbuck
görebiliriz. Topluluğun üyeleri ünlü filozof George Berkeley ile de yakın
ilişkiler içerisindeydiler.16 Topluğun üyelerinin çoğunun öğrenci olduğu
göz önüne alınırsa, bu da üniversitenin dışında popüler bir tartışma ortamı
yaratmak konusundaki çabalara bir kanıt teşkil ediyor. On sekizinci
yüzyıl İskoçya‟sında, genç düşünce ve bilim adamlarının akademinin
dışındaki bu arayışları, popüler zeminde de gerek felsefî, gerek dinî,
gerekse bilimsel kültürün paylaşılabileceği konusundaki çabaya ışık
tutuyor. Bu oluşumları Aydınlanma kurumları olarak bilinen üniversiteye
bir karşı çıkış olarak ele etmek abartılı olsa da, bir alternatif komünite
arayışına tanıklık ettikleri de göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, bu
toplulukların yapısı ve gündemleri incelendiğinde Aydınlanma teorisinin
gelişmeci ve laik içeriğinin yer yer abartılı olduğu fikrini veriyor. Buna
örnek olarak, Rankenci Topluluk‟un toplantılarının genel yapısı
konusunda dönemin ünlü hukuk adamı Henry Home, Lord Kames‟in
görüşleri bize fikir veriyor: “Hepsinin tek ortak malı İncil‟di.”17 Bu
toplulukları akademiden farklı kılan özelliklerden biri, buralarda
akademiye kıyasla günün geçerli teorilerine ve akımlarına çok daha
eleştirel bir yaklaşımın sergilenebilmesi, geçerli olduğu akademide kabul
edilen kuramların, bu topluluklarda şüphecilik merceği altında daha
ayrıntılı analiz etme olanağının var olmasıdır. Tartışılan meseleler
arasında Newton fiziğinin geçerliliği ve Deism düşüncesi gibi konular
vardı.
Benzeri temalarla ilgilenen topluluklardan belki de en önemlisi
Edinburgh Philosophical Society (Edinburgh Felsefi Topluluğu)‟dir.
Üyeleri arasında, hukukçular, din adamları, edebiyatçılar, bilim adamları
olmakla birlikte bütün üyeler gündemdeki düşünce akımları konusunda
tartışmalara katılıp, yazılı eserler üretmişlerdir. Edinburgh Felsefi
Topluluğu 1731 yılında tıbbî bilginin geliştirilmesi için kurulmuş, 1737
yılında daha da genişletilerek doğa bilgisi, İskoç arkeolojisi, tıp ve
Newtoncu fizik çalışmalarına adanan bir topluluk hâline gelmiştir.18
Topluluğun kurucu üyeleri arasında Matematikçi Colin Maclaurin (16981746)’de bulunmakla birlikte, toplulukta, dönemin siyaset adamları,
hukukçuları ve din adamları da faaliyet göstermekteydiler.19 Topluluğun
yayın organı olan Essays and Observations gözden geçirildiğinde,
M. A. Stewart, “Berkeley and the Rankenian Club”, Hermathena 139 (1985): 25-45.
Roger L. Emerson “The Philosophical Society of Edinburgh, 1737-1747”, British Journal for
the History of Science 12 (1979): 184, n.17.
18
Roger L. Emerson, “Philosophical Society of Edinburgh,” 154-191.
19
Newtoncu ünlü İskoç matematikçi. Maclaurin serileri, Taylor serilerinin özel bir hâli olarak
bir Analiz kuramıdır.
16
17
7
Doğu Batı
konular Newton fiziği, tıptaki son gelişmeler, Simya olup yazarlar
arasında Maclaurin, Hukukçu Henry Home, tıp otoritelerinden Alexander
Monro Primus ve Secundus gibi isimler yer alıyordu.20
Edinburgh‟deki diğer bir topluluk, Select Society‟dir. 1754‟ten 1764‟e
kadar faaliyet gösteren bu topluluk, ünlü Aydınlanma tarihçisi
Robertson‟un öne sürdüğü gibi özellikle düşünce adamlarının; toprak
sahipleriyle, ticaretle uğraşanlarla ve hukukçularla aynı platformu
paylaşabilmeleri adına kurulmuştu.21 Bu çok sayıda topluluğa, Glasgow
Speculative Society, Tarım Bilgisini Geliştirmek İçin Açılan Topluluk,
Aberdeen Felsefe Topluluğu, Glasgow Edebiyat Topluluğu, Glasgow
Kuramsal Topluluğu da eklenebilir. Bu toplulukların hemen hepsi 18.
yüzyılda kurulmuştur.
Aydınlanma fikrinin ve bu yazıda değinilen İskoç Aydınlanma
döneminin tipik özelliklerinden biri bilgili olmanın skolastik tanımına
karşı çıkışın olduğu ortamların varlığıdır. On sekizinci yüzyıl resmî
kurumları kilise ve üniversitelere, kurumsal olmayan ve katı bir düşünce
adamı tanımına sahip olmayan klüpler, topluluklar, kendi kendini
yetiştiren düşünce adamları, kurumsal din olan Protestanlığın dışındaki
din grupları alternatif olarak çıkmışlardır. Her ne kadar bu toplulukları
sıkı akademik koşullara bir alternatif olarak görmek yerinde bir tespit
olsa da, bunların tamamıyla eşitlikçi (egaliteryen) bir yapıya sahip
olduklarını varsaymak doğru olmaz. Ancak bu kurumsal ve kurumsal
olmayan oluşumlar arasındaki anlayış farklılıkları düşünür kavramı
konusunda anlaşmazlıklara ve fikir ayrılıklarına sebep olmuştur. Sağduyu
felsefesi aracılığıyla kurumsal disiplin içinde yetişmiş düşünür
gruplarının dışında bir tartışma alanı yaratılmış ve dolayısıyla entelektüel
aktiviteler ile ilgilenen bu popüler platformlar alternatif bir arayışa
tanıklık etmişlerdir.
20
Philosophical Society of Edinburgh, Essays and Observations, Physical and Literary. Read
before a Society in Edinburgh, and published by them (Edinburgh, 1754). Bu yayın organı ile
ilgili bkz. Paul Wood, „Introduction‟, Essays and Observations, Physical and Literary (Bristol:
Thoemmes Press, 2002), v-xvii.
21
John Robertson, The Scottish Contribution to the Enlightenment http://www.history.ac.uk/
eseminars/sem12.html (6 Aralık 2005). Roger L. Emerson, “The Social Composition of
Enlightened Scotland: The Select Society of Edinburgh, 1754-1764”, Studies on Voltaire and
the Eighteenth Century (1973) 114: 291-329.
8