ece erbug
Hacettepe University, Sociology, Department Member
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
İstanbul Gedik Üniversitesi tarafından 2021 yılında gerçekleştirilen, "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Pendik Çalıştayı" sunum/konuşma metinlerini içermektedir.
Research Interests:
İçinde bulunduğumuz yüzyıla damga vuran teknolojik ilerlemeler, gerek eğitim gerekse çalışma hayatında önemli dönüşümlere sebep olmuştur. Çağın gerektirdiği bu yeni teknolojileri kapsayan bilim, teknoloji, mühendislik, matematik (STEM)... more
İçinde bulunduğumuz yüzyıla damga vuran teknolojik ilerlemeler, gerek
eğitim gerekse çalışma hayatında önemli dönüşümlere sebep olmuştur. Çağın gerektirdiği bu yeni teknolojileri kapsayan bilim, teknoloji, mühendislik, matematik (STEM) alanları, yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamaya imkân sunmaktadır. Ancak, yaşamın toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi birçok alanında olduğu gibi STEM alanları da erkek hegemonyasının yeniden üretildiği, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini barındıran alanlardır. Sosyalizasyon sürecinden başlayarak toplumsal cinsiyete dayalı normlar ekseninde yetiştirilmiş kadınlar, ilkokuldan kariyerlerine kadar uzanan süreçte bu alanlarda kendine yer bulamamış; STEM alanları erkeklerin yoğunlaştığı bölümler ve meslekler haline gelmiştir. Kurumsallaşmış cinsiyetçilik nedeniyle, önce eğitimde sonra iş yaşamında maruz kaldıkları yatay ayrışmanın yanı sıra, belirtilen alanlarda dikey ayrışma ile de mücadele eden kadınlar, çağın gerekliliklerinin gerisinde kalarak çeşitli dezavantajlar deneyimlemektedir. STEM alanlarında kadınların düşük temsili, kız çocuklarına ve genç kadınlara rol model olacak kadın sayısının düşüklüğü, toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında bir kısır döngü yaratmaktadır. Tüm bunların ışığında bu çalışmanın amacı; eğitimde ve istihdamda STEM alanlarındaki kadın temsilinin yetersizliğini, kadınların bu alanlarda yaşadıkları sosyal ve ekonomik dışlanma pratiklerini toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında ele almaktır. Bu doğrultuda, konu ile ilgili literatürün taranması yanında, dünyadan ve Türkiye’den örneklerle mevcut durum ortaya konmaya çalışılmıştır. Mevcut bulgular STEM eğitim ve istihdamında cinsiyet eşitsizliğinin genç kızların ve kadınların aleyhine
işlediğini göstermektedir.
eğitim gerekse çalışma hayatında önemli dönüşümlere sebep olmuştur. Çağın gerektirdiği bu yeni teknolojileri kapsayan bilim, teknoloji, mühendislik, matematik (STEM) alanları, yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamaya imkân sunmaktadır. Ancak, yaşamın toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi birçok alanında olduğu gibi STEM alanları da erkek hegemonyasının yeniden üretildiği, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini barındıran alanlardır. Sosyalizasyon sürecinden başlayarak toplumsal cinsiyete dayalı normlar ekseninde yetiştirilmiş kadınlar, ilkokuldan kariyerlerine kadar uzanan süreçte bu alanlarda kendine yer bulamamış; STEM alanları erkeklerin yoğunlaştığı bölümler ve meslekler haline gelmiştir. Kurumsallaşmış cinsiyetçilik nedeniyle, önce eğitimde sonra iş yaşamında maruz kaldıkları yatay ayrışmanın yanı sıra, belirtilen alanlarda dikey ayrışma ile de mücadele eden kadınlar, çağın gerekliliklerinin gerisinde kalarak çeşitli dezavantajlar deneyimlemektedir. STEM alanlarında kadınların düşük temsili, kız çocuklarına ve genç kadınlara rol model olacak kadın sayısının düşüklüğü, toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında bir kısır döngü yaratmaktadır. Tüm bunların ışığında bu çalışmanın amacı; eğitimde ve istihdamda STEM alanlarındaki kadın temsilinin yetersizliğini, kadınların bu alanlarda yaşadıkları sosyal ve ekonomik dışlanma pratiklerini toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında ele almaktır. Bu doğrultuda, konu ile ilgili literatürün taranması yanında, dünyadan ve Türkiye’den örneklerle mevcut durum ortaya konmaya çalışılmıştır. Mevcut bulgular STEM eğitim ve istihdamında cinsiyet eşitsizliğinin genç kızların ve kadınların aleyhine
işlediğini göstermektedir.
Research Interests:
Her canlının yaşam döngüsünün sonu olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal ve kültürel bir olgudur. Ölüme yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji disiplinin araştırma nesnesi haline... more
Her canlının yaşam döngüsünün sonu olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal ve kültürel bir olgudur. Ölüme yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji disiplinin araştırma nesnesi haline getirir. Sosyolojide geçerli olan üç ana paradigma ile feminist ve post-modern yaklaşımlar, ölümü farklı açılardan ele almış ve ölümün farklı toplumsal özelliklerine vurgu yapmışlardır. Modern öncesi toplumlarda yaşamın olağan bir parçası olarak görülen ölüm, modern toplumlardaki akılcılaşma ve tıbbileşme nedeniyle yaşamdan dışlanmış, adeta mücadele edilen bir öteki haline gelmiştir. Hastanın ve hastalığın kurumsallaşması ve tıbbın egemenliğine girmesi, ölümün de kurumsallaşmasına ve toplumdan uzaklaştırılmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda iyi bir ölümün tanımı da değişmiştir. Geleneksel toplumlarda ahlaki değerlerle tanımlanan iyi ölümün modern toplumlarda, acısız ve ağrısız, ölmekte olan kişinin sevdikleri çevresindeyken gerçekleşen bir ölüm olar...
Research Interests:
Background & Aim: The purpose of this study was to find out what were perceptions and attitudes of Turkish university health science students were with respect to honor among women. Methods and materials: A cross-sectional study... more
Background & Aim: The purpose of this study was to find out what were perceptions and attitudes of Turkish university health science students were with respect to honor among women. Methods and materials: A cross-sectional study was conducted with a total of 511, 61.5% of all undergraduate health science students attending a university in Turkey between January and April 2016. Comparisons of responses were made based on socio-demographic factors that include gender, year of study at the university, the parental educational status, and field of study Results: The majority of students were against premarital sex for women. The students' attitudes up holding traditional honor codes for women were influenced by three main factors: their sex, their level of class, and the educational status of their parents [p < .05]. Conclusion: University education alone does not affect everyone's views of gender roles, women's sexuality, and honor in relation.
Research Interests:
Her canlının yaşam döngüsünün son durağı olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal, kültürel ve tarihsel bir olgudur. Ölüm olgusuna yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji... more
Her canlının yaşam döngüsünün son durağı olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal, kültürel ve tarihsel bir olgudur. Ölüm olgusuna yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji disiplininin araştırma nesnesi haline getirir. Ne var ki Türkiye’de ölüm sosyolojisi henüz fazla dokunulmamış bir alan olup, ölüm üzerine yapılan sosyolojik çalışmalar sayıca azdır. Bu makale ölümün geleneksel ve modern toplumlarda nasıl inşa edildiğini ve bu bağlamda iyi bir ölümün toplumsal olarak nasıl anlamlandırıldığını inceleyerek,
alan yazına katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu amaçla önce, sosyolojideki üç temel yaklaşım olan yapısalcı, yorumsamacı ve çatışmacı yaklaşımlar ile feminist ve post-modern yaklaşımların ölümü nasıl ele aldıkları ve ölümün hangi sosyolojik özelliklerine vurgu yaptıkları ortaya konmuştur. İkinci olarak, modern toplumlarda ölümün geleneksel toplumlardan nasıl farklılaştığı; geleneksel toplumlarda yaşamın olağan bir parçası olarak görülen ölümün, modern toplumlarda akılcılaşma, kurumsallaşma ve tıbbileşme ile nasıl yaşamdan dışlanmış olduğu ve ötekileştiği tartışılmıştır.
Hastanın ve hastalığın kurumsallaşmasının ve tıbbın egemenliğine girmesinin, ölümün de kurumsallaşmasına ve toplumdan soyutlanıp uzaklaştırılmasına sebep olduğuna dair tartışma da bu çerçevede sunulmuştur. Son olarak gelenekselden modern topluma geçerken anlamı değişen ölüm olgusunun ve iyi bir ölümün ne olduğuna dair anlamlarda yarattığı değişimin üzerinde durulmuştur. Buna göre geleneksel toplumlarda ahlaki değerlerle tanımlanan iyi ölümün modern toplumlarda, acısız ve ağrısız, bilinçli, ölmekte olan kişinin sevdikleri çevresindeyken gerçekleşen bir ölüm olarak tanımlandığı görülmüştür.
alan yazına katkı sunmayı hedeflemektedir. Bu amaçla önce, sosyolojideki üç temel yaklaşım olan yapısalcı, yorumsamacı ve çatışmacı yaklaşımlar ile feminist ve post-modern yaklaşımların ölümü nasıl ele aldıkları ve ölümün hangi sosyolojik özelliklerine vurgu yaptıkları ortaya konmuştur. İkinci olarak, modern toplumlarda ölümün geleneksel toplumlardan nasıl farklılaştığı; geleneksel toplumlarda yaşamın olağan bir parçası olarak görülen ölümün, modern toplumlarda akılcılaşma, kurumsallaşma ve tıbbileşme ile nasıl yaşamdan dışlanmış olduğu ve ötekileştiği tartışılmıştır.
Hastanın ve hastalığın kurumsallaşmasının ve tıbbın egemenliğine girmesinin, ölümün de kurumsallaşmasına ve toplumdan soyutlanıp uzaklaştırılmasına sebep olduğuna dair tartışma da bu çerçevede sunulmuştur. Son olarak gelenekselden modern topluma geçerken anlamı değişen ölüm olgusunun ve iyi bir ölümün ne olduğuna dair anlamlarda yarattığı değişimin üzerinde durulmuştur. Buna göre geleneksel toplumlarda ahlaki değerlerle tanımlanan iyi ölümün modern toplumlarda, acısız ve ağrısız, bilinçli, ölmekte olan kişinin sevdikleri çevresindeyken gerçekleşen bir ölüm olarak tanımlandığı görülmüştür.
Research Interests:
Günümüzde teknolojinin sunduğu imkânlar çerçevesinde esnek çalışma modelleri geleneksel istihdam biçimlerinin yerini almakta ve ev ortamında çalışmaya olanak veren home-office istihdam biçimi yaygınlaşmaktadır. Bu araştırmada, varsayılan... more
Günümüzde teknolojinin sunduğu imkânlar çerçevesinde esnek çalışma modelleri geleneksel istihdam biçimlerinin yerini almakta ve ev ortamında çalışmaya olanak veren home-office istihdam biçimi yaygınlaşmaktadır. Bu araştırmada, varsayılan kamusal ve özel alan ikiliğinin aksine, erkeklerin ücretli emeğini mekânsal olarak evde gerçekleştiriyor olmalarının, erkeklik inşalarında bir değişim yaratıp yaratmadığı sorgulanmıştır. Bu kapsamda, derinlemesine görüşme tekniği ile gerçekleştirilen araştırmada home-office çalışan erkek katılımcılara açık uçlu sorular yöneltilerek bu olası değişimin izi sürülmüştür. Erkeklerin çalışmayı nasıl anlamlandırdıkları, evdeki iş bölümü ve babalığa olan yaklaşımları ile cinsiyet eşitliğine dair görüşleri analiz edilmiştir. Covid-19 salgını nedeniyle home-office çalışan kişi sayısının oldukça arttığı bu dönemde salgın öncesi yapılmış bu araştırmanın, gelecek araştırmalar için ufuk açıcı olması beklenmektedir.
Research Interests:
Background & Aim: The purpose of this study was to find out what were perceptions and attitudes of Turkish university health science students were with respect to honor among women. Methods and materials: A cross-sectional study was... more
Background & Aim: The purpose of this study was to find out what were perceptions and attitudes of Turkish university health science students were with respect to honor among women. Methods and materials: A cross-sectional study was conducted with a total of 511, 61.5% of all undergraduate health science students attending a university in Turkey between January and April 2016. Comparisons of responses were made based on socio-demographic factors that include gender, year of study at the university, the parental educational status, and field of study Results: The majority of students were against premarital sex for women. The students' attitudes up holding traditional honor codes for women were influenced by three main factors: their sex, their level of class, and the educational status of their parents [p < .05]. Conclusion: University education alone does not affect everyone's views of gender roles, women's sexuality, and honor in relation.