Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

yunus emre, aşk

2017, “AŞK” TERİMİNE, YUNUS EMRE’NİN KAZANDIRDIĞI EDEBÎ TASARIMLAR

III. ULUSLARARASI Sempozyumu “YUNUS'UN NEFESİ” Düzenleme Kurulu Prof. Dr. Alim YILDIZ Hikmet YILDIRIM Bilim Kurulu Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul. Prof. Dr. Ali AKSU Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas. Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Bursa. Prof. Dr. Ünal KILIÇ Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas. Prof. Dr. Musa Kazım ARICAN Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Ankara. Doç. Dr. Fidan KASIMOVA Azerbaycan Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü, Bakü-Azerbaycan. Doç. Dr. Huraman HUMMATOVA Azerbaycan Bilimler Akademisi Nizami Adına Edebiyat Enstitüsü, Bakü, Azerbeycan. Doç. Dr. Galib SAYİLOV Azerbaycan Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü Bakü, Azerbeycan. Doç. Dr. Siraceddin HACİ Azerbaycan Bilimler Akademisi Nizami Adına Edebiyat Enstitüsü, Bakü-Azerbaycan. Doç. Dr. Vefa İBRAHİMOVA Azerbaycan Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü, Bakü-Azerbaycan. Yürütme Kurulu Yusuf YILDIRIM Servet GÜNGÖR Abdullah ÖZKAN Sekreterya Arş. Gör. Maruf ÇAKIR Okt. Mahmut İNAT 06 Mayıs 2017 Cumartesi 13.00 ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Yunus Emre: Sevgi ve Varoluş Program I. Oturum 13.00-14.15 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Alim YILDIZ Prof. Dr. Mehmet Asım YEDİYILDIZ Anahatlarıyla 13. Yüzyılda Anadolu'nun Siyasî Sosyal ve Kültürel Durumu Yrd. Doç. Dr. Murat YURTSEVER Yunus Mektebinin Coşkun Şairi: Bursalı Âşık Yunus Yrd. Doç. Dr. Yusuf YILDIRIM Aşkın İki Yüzü Yahut Yunus'ta Mevlana Tesiri Doç. Dr. Siraceddin HACİ Yunus Emre'ye Göre Sözün Deyeri II. Oturum 14.30-16.00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ünal KILIÇ Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Yunus Emre'nin Şiirlerinde Hikmet-i Teşrî' (İbadetlerin Sırları) Yrd. Doç. Dr. Yılmaz ÖKSÜZ Yunus Vadisi'nde Bir Öncü Şair: Kaygusuz Abdal Yrd. Doç. Dr. Ahmet DAĞLI Aşk Terimine Yunus Emre'nin Dilinde Yüklenen Edebî Tasarımlar Doç. Dr. Galib SAYİLOV Yunus Emre Şiirlerinde Folklor Motivleri Arş. Gör. Alper AY Hoca Ahmed Yesevî'den Yunus Emre'ye Ölüm Düşüncesi Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İstanbul Prof. Dr. Alim YILDIZ Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Bursa Prof. Dr. Mehmet Asım YEDİYILDIZ Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Bursa Prof. Dr. Ünal KILIÇ Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas Doç. Dr. Siraceddin HACİ Azerbaycan Bilimler Akademisi, Nizami Adına Edebiyat Enstitüsü, Bakü-Azerbaycan. Doç. Dr. Galib SAYİLOV Azerbaycan Bilimler Akademisi, Folklor Enstitüsü, Bakü-Azerbaycan Yrd. Doç. Dr. Ahmet DAĞLI Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Ordu Yrd. Doç. Dr. Murat YURTSEVER Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Bursa Yrd. Doç. Dr. Yılmaz ÖKSÜZ Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tokat Yrd. Doç. Dr. Yusuf YILDIRIM Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas Arş. Gör. Alper AY Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Sivas YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 “AŞK” TERİMİNE, YUNUS EMRE’NİN KAZANDIRDIĞI EDEBÎ TASARIMLAR Yrd.Doç.Dr. Ahmet DAĞLI Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Giriş Sanat, “bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü” demektir. Sanatkârlık sonradan öğrenilen bir bilgi değil, bazı insanlara doğuştan verilen bir meziyettir. Bu manada sanatçı olmanın bir eğitimi olmadığını söyleyebiliriz. Ancak sanatkâr ruha sahip olan insanlar bu yeteneklerini bir forma sokmak, geliştirmek için eğitim alırlarsa ifade güçleri artar. Sanatçı ruhla doğan insanlar bu yetenekten yoksun insanlarla aynı çevrede yaşar, aynı kültürden beslenirler. Ancak onlar gerçek hayattan edindikleri sıradan bilgileri kendi zihinlerinde farklı şekillerde işleyebilen insanlardır. Sonuçta sanatkârların elinden, kaynağı gerçek hayattan olmakla birlikte değiştirilmiş, yeni bir form verilmiş, çok değişik ve değerli tasarımlar ortaya çıkar. Sıradan insanlar kendileri sanat icra edemeseler de üretilmiş sanat yapıtları karşısında çarpılır, etkilenirler. Güzel kurgu ve tasarımlar sayısız insan tarafından takdir edilebilir, bu ürünlerin yüzyıllar sonrasına kalması için çaba sarf etmelerini sağlayabilir. Sanatçıların zihinlerinde kurguladıkları bu yeni, ilgi çekici ve özel tasarımların birden çok dışavurum alternatifleri vardır. Müzik, mimarî, resim, dans, heykel, tiyatro bu seçeneklerden bazılarıdır. Sanatçıların kendilerini ifade ediş biçimi konusunda seçme şansları yoktur çünkü onlar bu seçeneklerden bir tanesi 89 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 konusunda iyi bir yeteneğe sahiptir, sanatlarını icra ediş biçimi baştan belli ve hazırdır. Sanatın dışavurum yollarından biri ve en yaygın olanı “edebiyat”tır. Dış dünyadan gelen bilgilerin sanatçı zihninde yeniden kurgulandığında bu yeni tasarımı dışa sunmak, görünür hale getirmek için “edebiyat”ın seçtiği kanal dildir, sözdür. Dilsöz aynı zamanda edebiyatın dışında da tüm bilim-sanat dallarının ve insanların kullandığı ortak bir iletişim sistemidir. Burada edebiyat sanatının dili kullanan diğer bilim dallarından farkı nedir sorusu önemlidir: Edebiyatın dışındaki tüm alanlarda dil, iletişim için, içine yerleştirilen gündelik bir bilginin karşı tarafa (alıcı) aktarılması için kullanılan bir “vasıta” durumundadır. Bunda maksat hâsıl olunca, kurulmuş olan cümlelerin işi bitmiştir, yok olur. Ancak edebiyatçı bir sanatkâr cümleleri bilgi taşıtmak için kurmaz. Okurlar da bu metinleri bir bilgiye ulaşmak veya bir şey öğrenmek için değil, o metinden estetik haz aldığı için okur. Çünkü sanatçının metnini (şiir, roman, hikâye vb.) oluşturan cümleler çok ustaca tasarlanmış, kendi aralarında çok yönlü uyumu olan, bu özellikleriyle okuyanı hayran bırakan, okurda tekrar okuma ve okutma isteği uyandıran bir yapıya sahiptir. Edebîlik dediğimiz bu metin yapısının insanda haz duygusunu nasıl sağladığı konusu, burada ele alamayacağımız genişlikte ve bilim insanlarının üzerinde çalışmaya devam ettiği bir konular silsilesidir. Ancak burada hazzı oluşturan dinamiklerden önemli bir tanesini konu edeceğiz: Bu, “çok anlamlılık”tır. Edebî metinlerin dışında kalan tüm metinlerin bir bilgiyi alıcıya taşıyan “haber” nitelikli diyebileceğimiz metinler olduğunu söylemiştik. Bu metinleri kaleme alanlar söylemek istediği şeyleri başka bir anlama gelmeyecek, okuyanı muallakta bırakmayacak şekilde açık ve net cümleler kurmaya ve maksatlarının hâsıl olmasına 90 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 dikkat ederler. Bu nedenle bu metinlere “tek anlamlı” metinler denilir. “Çok anlamlılık” ise metnin tek değil birden çok anlama gelecek şekilde tasarlanmasıdır. Edebî metinler gelecek yüzyıllarda okunan metinlerdir ve onlara okunduğu dönemin, yüzyılın ihtiyaçlarına göre farklı anlamlar yüklenebilir. Bundan başka bu metinleri okuyan herkes ondan kendine göre bir anlam çıkarır. Hatta aynı okur, o metni ileri zamanlarda tekrar okuduğunda önceki okumalarından farklı şeyler anlar, farklı hazlar alır. Edebî metinlerin yüzyıllar boyunca yaşamaya devam etmesinin sebeplerinden biri budur. Edebiyat sanatkârları bunu başarmak için kelimelerin anlamlarını zorlarlar, yeni anlamlar kazandırmaya çalışırlar. Bir dilin gelişmesini, kelimelerin anlam sayılarının artmasını sağlayan da şairlerin, yazarların bu yönlü çalışmalarıdır. Her dil, o dili kullanan şair-yazarların kaleminde gelişir, güçlenir, büyür. Biz bu çalışmamızda bir edebî abide olan Yunus Emre’yi ele aldık. 13. yüzyılda yaşamış olmasına rağmen 700 yıldır şiirleri okunan, değeri her geçen yüzyıl artan ve dünyanın ortak mirası haline gelen Yunus’un bu başarısının sebeplerinden biri de kelimelere olan hakimiyeti ile şiirlerine uyguladığı dil işçiliğidir. Yunus mutasavvıf bir şairdir ve tasavvufun kendine has bir sözlüğü, kelimelerinin tasavvufî anlam dünyası, sembolizmi vardır. Biz bu çalışmada Yunus’un şiirlerinde çokça kullandığı “ışk (aşk)” kelimesinin farklı kullanımları üzerinde durduk. Amacımız Yunus Emre’nin “aşk” kelimesini şiirlerinde hangi kelime ve tamlamalarla bir araya getirerek kaç farklı biçimde kullandığını belirlemek, bu kullanımlardan ne tür yeni benzetme ve anlam alanları ürettiğinin izlerini sürmek oldu. 91 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Kelimenin Arapça ‘ışk ̣ kökünden gelen ‘ şk ̣ “şiddetle sevme, şiddetli ve yakıcı sevgi" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça ‘aşak ̣a “sarmaştı, sıkıca sarıldı” sözcüğünün masdarıdır. ‘Aşk sözcüğüne Türkçe sözlükte; 1. “Gönül verme, candan sevme, sevgi” 2. “karşı cinsler arasındaki sevgi, sevda, muhabbet” 3. “Allah sevgisi. Allah’a ve O’nun yarattığı bütün varlıklara karşı duyulan sevgi” 4. “şevk, arzu, coşma, samimiyet, içtenlik”1 anlamları verilmiştir. Yunus Emre en tanınmış mutasavvıf olarak aşk’ı tasavvufi anlamda kullanmıştır. Tasavvuf dilinde aşk, evrendeki tüm varlıkların ve insanın yaratılış sebebidir. Allah evreni ve içindekileri zatına olan aşk sebebiyle yaratmıştır. “Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim ve halkı yarattım. Onlar da beni benimle tanıdılar.” âyeti mutasavvıflarca bu anlamda yorumlanmaktadır. Tasavvufta bu ıstılaha “tecelli” denmektedir. Buna göre, mutlak iyilik ve güzellik olan Tanrı sevilmek ve beğenilmek diledi. Bu güzelliğin ve iyiliğin tabii meyli idi. Ve kendini yine kendine seyrettirmek ve sevdirmek için yokluk içinde tezahür etti.” İnsanlara bu dünyada düşen ise bu dünyadayken arzulamaktır. ruhunun tanrıya kavuşup onda erimesini Bunun yolu ise aşktır. Çünkü Allah’ın bütün sıfatları aşk ile ilgilidir. Aşk insanı doğrudan doğruya aslına yani Allah’a götürür. (Kabaklı, TDEA: 125-129) Bu çalışmada Yunus Emre Divanındaki 417 şiir, “‘ışk” kelimesinin başka kelime veya kelimelerle kurmuş olduğu yapıları tespit amacıyla gözden geçirilmiştir. Ardından Yunus Emre gibi bir şairin elinde oluşmuş bu yapılarda Yunus 1 MEB Örnekleriyle Türkçe sözlük, Türk Tarih Kurumu Basımevi, cilt 1. s. 157. Ankara 1995. 92 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Emre’nin hangi tasarruflarda bulunarak ne tür tasavvurlar oluşturduğu ortaya konmaya çalışılmıştır. Yunus Emre’nin Divan’ında ‘Işk (Aşk) Terimiyle İlgili Tasarımlar Ganî Cebbâr ‘ışk erine bin Hamza'ca kuvvet virür Tagları yirinden ırar yol eyler dosta gitmege 1-52 Bu beyitte “aşk eri” tamlamasıyla Yunus, aşka düşenleri bir ere (asker) benzetmiş ve aşk erlerinin Hz. Hamza’nın gücünün bin katı güce sahip olduğunu ve bu güçle dost dediği Allah’a ulaşmak için dağları yerinden kaldırabilecek hale dönüştüğünü ifade etmiştir. Bildük gelenler geçdiler gördük konanlar göçdiler ‘Işk şarâbın içen cânlar uymaz göçmege konmağa 1-10 Bu beyitte aşk’a düşenleri “aşk şarabı” içerek kendini kaybedenler olarak nitelemiştir ki aşk şarabı içenler için “bu dünyaya konmak ve göçmek” yani yaşamak ve ölmek, diğer insanların anladığından çok farklıdır. Onlar için yaşam ve ölümün anlamı değişmiştir. Yunus’a göre onlar bu düzene uymaz. “‘Işk şarâbın içen cânlar uymaz göçmege konmağa” ifadesi çok anlamlıdır. Mısra, doğum ve ölümün bir varoluşyokoluş anlamına gelmeyeceğini düşündürmektedir. Ayrıca aşka düşenlerin ölmeyeceği, bu aşkın onları hep var edeceği anlamına gelmektedir ki bu da Allah aşkına tutulanların bir evliya olarak dünyada yaşamaya devam edeceği anlamını da taşımaktadır. ‘Işk da‘vîsin kılan kişi hîç anmaya hırs u hevâ 2 Makalede geçen beyitlerin tamamı Tatçı, mustafa, Yunus Emre Divanı, Akçağ yay. Ankara 1998. eserinden alınmıştır. İlk rakam Divan’da şiire verilen numara, ikinci rakam ise o şiirde kaçıncı beyit olduğu bilgisidir. 93 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 ‘Işk evine girenlere ayruk ne meyl ü ne vefâ 2-1 Yunus aşka düşmeyi bir eve girmeye benzetmiş ki şiirin devamında, “Hergiz girdügi yok durur ‘ışkıla ‘izzet bir eve” beyitine göre yücelikle, üstünlükle bu eve girilemez. ‘Işk etegin tutmak gerek ‘âkıbet zevâl olmaya ‘Işkdan bir elif okıyan kimseden su'âl olmaya 5-1 Beyitte “aşk eteğin tutmak” ifadesi ile Yunus, “aşk”ı ahirette kişiyi kabir ve cehennem azabından koruyacak “şeyh”e benzetmiştir. İy ‘âşıkan iy ‘âşıkan ‘ışk mezhebi dîndür bana Gördi gözüm dost yüzüni yas kamu dügündür bana 7-1 Beyitte “aşk” dört hak mezhepten başka beşinci bir mezhep olarak tasavvur edilmiş, Müslüman olabilmek için her insanın bağlanması gereken mutlak gereklilik olarak ifade edilmiştir. ‘Aceb ‘aceb ne nesnedür bu derdile firâk bana Cânumı serhoş eyledi ‘ışk agusı tiryâk bana 10-1 Beyitte Yunus “aşk agusı” tamlamasıyla aşk’ı bir zehir olarak düşünmüştür. Ancak onu sarhoş eden bu zehir onun dertlerinin sebebi olan ayrılık acısının panzehiri olarak tanımlanmıştır. ‘Işk odına yan dirisen gönüllere gir dirisen Karanular aydın ola ne kandîl ü çerâk bana 10-3 Bu beyitte “aşk ateşiyle yanmak” ifadesi somutlaştırma şeklinde kullanılıyor. Eğer kişi aşk ateşiyle yanarsa onun ateşi tıpkı bir kandil gibi, çıra gibi etrafı aydınlatacaktır. Beyitte gönüllere girmenin yolunun da bu olduğu söylenerek ateş hem gerçek hem de mecaz anlamıyla tasarlanmıştır. Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana Deryâ benüm katremdür zerreler ‘ummân bana 12-1 94 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Yunus bu beyitte “ışk bahrisi” ifadesi ile aşkı bir denize benzetmiştir ancak özelliklerini sıraladığında ilginç ve farklı bir tasarım göze çarpar. Yunus’un tasarladığı aşk denizine kıyasla gerçek denizler bir damla kadar küçük, aşk denizdeki bir zerre de umman kadar büyüktür. ‘Işk îmâmdur bize gönül cemâ'at Kıblemüz dost yüzi dâimdür salât 20-1 Aşk Yunus’un buradaki tasarımında dostun (Allah’ın) kıblesine dönmüş olan gönül cemaatine durmadan namaz kıldıran imam olarak düşünülmüştür. Bu bizüm ‘işretümüz oldur bu lezzetümüz İçüp esridügümüz ‘ışk şerbeti gülidür 25-5 Aşk bu beyitte, içildiğinde sarhoş eden şerbet olarak tanımlanmıştır. Aşk şerbeti içenler ondan başka lezzet bilmezler, dünyada başka işle meşgul olmazlar. Kim ki ‘ışk kadehinden bir zerre içdiyise Ana ne ‘akl u ne us ne esrük ü ne humâr 26-5 Bu beyitte de aşk kadehe benzetilmiştir ki bu kadehten bir zerre içen kişide akıl gitmekte hatta sersemlik ve sarhoşluk bile kalmamaktadır. ‘Âşıklarun hâlini ‘âşık olanlar bilür ‘Işk bir gizlü haznedür gizlü gerekdür esrâr 26-7 Bu beyite göre aşk, sırları gizli olan ve bu sırları yalnızca âşıkların bileceği gizli bir hazine olarak düşünülmüştür. Biz tâliblerüz her dem ‘ışk sebakın okuruz Tanrı virür sebakı ‘ışk hod müderrisidür 29-8 Bu beyitte aşk bir derstir ancak bu dersi alanların müderrisi Allah’tır. 95 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Bu yir ü gök ü ‘Arş u Ferş ‘ışk dadıyıla kâyımdur Bünyâdı ‘ışkdur ‘âşıka her bir arada eli var 32-3 Bu beyite göre aşk yeri ve göğü ayakta tutan şeydir. İy Yûnus sen dostunun cefâsına katlangıl Yüregine ‘ışk okın urmayan ‘âşık mıdur 36-7 Bu beyitte aşk, dostun (Allah’ın) Yunus’un yüreğine sapladığı oktur ki bu katlanılması gereken bir cefadır. ‘İlim hod göz hicâbıdur dünyâ âhret hisâbıdur Kitâb hod ‘ışk kitâbıdur bu okunan varak nedür 37-4 Bu beyitte aşk, okunması gereken bir kitaba benzetilmiştir. Ancak bu kitap, dünya ve ahiret kaygısıyla okunan kitaplardan değildir. Muştulanuz ‘âşıklara bu ‘ışk ulu devlet olur ‘Işk kime kim irdiyise cânında bil ‘işret olur 45-1 Beyitte aşk büyük bir devlete benzetilmiştir. Her kapuda bir kişi yüz bin çerisi vardur ‘Işk kılıcın kuşanup cümle kırasum gelür 46-4 Beyitte aşk, kaleleri fethetmek için kuşanılması gereken kılıca benzetilmiştir. Ancak bu kale, vücut kalesidir ve içinde sultan (Allah) vardır. Vücut kalesini geçmenin silahı ise aşk kılıcıdır. Senün ‘ışkun deniz ben bir balıcak Balık sudan çıka hemen ölidür 50-1 Beyitte aşk, içinde gönül insanlarının yaşadığı büyük bir denize benzetilmiştir ki aşk denizinden çıkan insan, balık misali ölmektedir. Allah benüm didügine virmişdür ‘ışk varlıgını Kime bir zerre ‘ışk vire Çalap varlıgı andadur 65-6 96 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Aşk burada insana verilmiş olan can olarak telakki edilmiştir. Can, Allah’ın insana üflediği ruh olduğu için burada Yunus her insanın içinde Allah’ın zerresi bulunduğunu, dolayısıyla her insanın ona âşık olması gerektiğini vurguluyor. ‘Işkdur kudret körügi kaynadur ‘âşıkları Niçe kapdan geçürür andan gümüşe benzer 66-6 Aşk burada âşıkları kaynatan ateşi büyüten “kudret körüğü”ne benzetilmiştir. Aşkın verdiği hararetle pişen insan ruhu birçok işlemden geçtikten sonra değerli bir cevher olan gümüşe dönüşecektir. ‘Işk durur âfet belâ döndürür hâlden hâle Dost elinden piyâle hoş melâmet olmışlar 68-4 Bu beyitte aşk, insanı halden hale sokan bir afete, belaya benzetilerek somutlaştırılmıştır. İy Tanrı'yı bir bilenler cân Hakk'a kurbân kılanlar Ölü degüldür bu cânlar ‘ışk gölinde yüze durur 72-5 Aşk bu beyitte bir göle benzetilmiştir ki içinde yüzenler Tanrıyı bilip canını Hakk’a kurban edenlerdir. Ben gördüm erenler uçdı ‘ışk kadehin tolu içdi Hak katında nâzı geçdi şöyle yüzi yire durur 72-6 Hakk’a âşık olmak bu beyitte bir kadehten dolusunca içmek şeklinde somutlaştırılmıştır ki dolu bir kadehi içenler sarhoş olurlar. Yunus, aşk kadehinden içen erenlerin Hakk’a nazının geçtiğini ve uçtuklarını söylüyor. ‘Işkun çeri saldı benüm gönlüm evi iklîmine Cânumı esîr eyledün n'ider bana yagı Tatar 72-3 Beyitte Allah aşkının, düşman Tatar ordusundan daha karşı konulamaz gücüyle kendi gönül evine saldırdığını ve canını esir 97 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 aldığını söylüyor. Aşk burada çok güçlü bir orduya benzetilerek somutlaştırılmıştır ancak ona saldıran ordu düşman değil, dosttur. ‘Âşıkısan dîdârına koma bugüni yarına Girenler ‘ışk bâzârına kendözinden bîzâr olur 93-1 Beyitte Yunus, “‘ışk pazarı” ifadesi bir pazar yeri tasarlamıştır ve bu pazarda alınıp satılan şey aşktır. Ancak bu pazara girenlerin hepsi ilk kez gelmişlerdir ve gördükleri manzara karşısında bî-zâr, bezgin düşerler. Bir kişi ‘âşık olsa ‘ışk deryâsına talsa O deryânun içinde gevher bulagan olur 96-4 Aşk bu beyitte içinde cevher saklayan ve insanın derinlerine daldığında bu cevheri bulacağı bir denize benzetilerek somutlaştırılmıştır. ‘Işk bâzârıdur bu cânlar satılur Sataram cânumı hîç kimse almaz 113-5 Çok sembolik ve kapalı bir anlama sahip bu beyitte canların satılıp alındığı “aşk pazarı”yla neyin kastedildiği net değildir. Ancak pazar kalabalık bir yer-meydan olarak insanın dünya hayatını ve ahiretteki mahşer meydanını hatırlatıyor. Bir niçemüz Hak'dan aldı bir niçemüz Hak'dan toldı Bir niçe Süleymân oldı ‘ışk tahtına binenümüz 118-4 Beyitte “aşk”a bir taht ile somutlaştırılmak suretiyle insanın çıkabileceği en büyük makam anlamı yüklenmiştir. Üstelik Yunus bu tahtı, başka hiçbir padişahın sahip olamadığı Hz. Süleyman’ın tahtına benzetmiştir ki Hz. Süleyman’a o taht Allah tarafından verilmiştir. Hz. Süleyman kıssasına yapılan bu gönderme, aşk kelimesine derin anlamlar kazandırmıştır. Burada Hz. Süleyman’a Allah’ın rüzgârları, hayvanları ve cinleri onun 98 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 emrine vermesine telmih vardır ki aşk kelimesi bu vb. Hz. Süleyman kıssasında geçen pek çok bilgilerle donatılmaktadır. İy çok kitâblar okıyan sen kim dutarsın bana dak Tâ bilesin sırrı ‘ıyân gel ‘ışkdan okı bir varak 130-1 Yunus Emre, “aşk”ı, okunması gereken bir kitap şeklinde somutlaştırılmıştır. Beyitte dünya ilmi için çok kitap okuyanların aslında insanlara tuzak kurduğunu, çünkü o kitaplardan gerçek sırrın öğrenilmesine engel olduğunu söylüyor. Hâlbuki aşk kitabından sadece bir varak okunsa sırlar ayan olacaktır. Sen dünyânun terkin urgıl gelüp ‘ışk evine girgil İlerki menzile irgil girü kalmak nendür senün 148-3 Beyitte ilginç bir tasarımla dünya, insanların arkasına binip sürekli döndüğü binek hayvanına benzetilmiş. Aşk ise bu binekten bir an önce inip içine girilmesi gereken ev biçiminde somutlaştırılmıştır. Daha ilginç olan şudur ki bir binek olan dünya, insanı ileri ulaştırmayıp geri bırakmaktadır. “Işk evi” ise bir ev olanla birlikte insanı ileri menzile götüren şeydir. ‘Işkun burcından uçdum cevlân uruban geçdüm Ben dostıla buluşdum cevlân kayusı degül 165-10 Aşk bu beyitte üzerinden atlanıp uçulan ve cevlan dağının aşılabildiği kale burcuna benzetilmiştir. Bu sayede insan “dost” dediği sevgiliye kavuşmaktadır. Ol kim beni bekleridi her kandasam saklarıdı ‘Işk urganı ucındagı kandîldagı cândayıdum 169-3 Haber eylen ‘âşıklara ‘ışka gönül viren benem ‘Işka bahâ kim yitüre ‘ışk ma'denin bulan benem 177-1 Beyitte “aşk”, ona gönül vererek bulduğu madene benzetilmiştir ki, bu maden paha biçilmezdir. 99 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 ‘Işkdan dertlü olana dermânum vardur benüm ‘Işk sayrusı olana erkândur sora geldüm 178-10 Beyitte aşk bir hastalık ile somutlaştırılmıştır ancak bu hal, büyük bir rütbedir. Benem Hakk'un kudret eli benem beli ‘ışk bülbüli Söyleyüp her dürlü dili halka haber viren benem 193-11 Yunus bu beyitte “aşk bülbülü” tamlamasıyla kendini tanımlamıştır. Yunus’un aşk’ı dile getirirken bunu bülbülün ötüşüne benzetmesi, aşkın kendisine doğal bir övgü anlamı katmıştır. Niçe bir ‘ışk meydânında nefs atın segirtdürem Yâ niçe bir başumı top eyleyüp çevgân olam 201-12 Beyitte aşk ve nefis, güzel bir tasarımla “aşk meydanı” - “nefs atı” biçiminde somutlaşmış. Ve eğer insan bu meydanda nefsinin yönetiminde ise başı çevgan oyunundaki top gibi sürekli darbe yiyecektir. (Çevgân, tarihi milattan öncesine dayanan, Orta Asya Türkleri tarafından at üzerinde oynanan bir tür savaş oyunudur. Oyun geniş bir alanda, iki takım halinde ayrılmış atlıların, ellerindeki ağaçtan sopalarla keçi derisinden yapılmış topu, karşı tarafın kalesine atmaları esasına dayanmaktadır.) Cânum ‘ışkun külüngine Ferhâd olup dutdum başum Dâim taşları keserem Şîrînüm hîç sormaz benüm 226-4 Beyitte Yunus, aşk”ı ilginç bir somutlaştırmayla Ferhat’ın başına düşüp onu öldüren külünge benzetmiştir. Hikaye’de Ferhat, Şirin’i için dağı delerken Şirin’in öldüğü haberini alması üzerine elindeki külüngü fırlatır, külüng başına düşerek Ferhat’ın ölümüne sebep olur. Ancak Yunus’un oluşturduğu tasarım, kendisini öldürecek külünge bilerek başını uzatması biçiminde, biraz farklıdır. 2. mısrada ise Şirin’in aşkına kendisini 100 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 bu kadar teslim etmiş olmasına rağmen Şirin’in onun halini sormaması, aşkın çok fedakârlık istediğinin ifadesi olmuştur. Dervîşler Hakk'un dostı cânlarıdur Hak mesti ‘Işk şem‘ini yakdılar pervâne olan gelsün 239-8 Yunus bu beyitte Hakk dostlarının insanları Hakk aşkına davet ettiklerini, “‘Işk şem‘ini yakmak” şeklinde ifade etmiştir. Pervane kelebeği mum ateşinin etrafında dönüp durur. Her seferinde ona daha çok yaklaşmak ister ama mumun ateşi buna izin vermez. Pervane aşkına yaklaşmadan edemez ve sonunda ateşin içine düşer ve yanar. Yunus insanları bu aşk ateşine düşerek yanmaya davet etmektedir. Gelsün yardan ayru düşen gurbetile bagrı bişen Dost bâgçesi içindeki ‘ışk bezmine girdüm bugün 240-3 Yunus bu beyitte Allah aşkına bağlanmayı “dost bahçesindeki aşk meclisine girmek” biçiminde ifade ediyor. Aşkın güzelliğini ifade için somutlaştırdığı bu bahçeye ise yârinden ayrı düşenleri ve gurbet acısı çekenleri davet ediyor. Bu acıları düşenleri Allah aşkına çağırmaya değer görüyor. ‘Işk kuşagın kuşangıl dostun yolını vargıl Mücâhede çekersen müşâhade idesin 242-3 Beyitte insanın dünyada yaşamaktan amacının dosta (Allah’a) varmak ve onu görmek olduğu ifade ediliyor. Yunus bunu nefsani arzularla mücadele için çıkılan bir yolculuğa benzetmiş. Bu zorlu savaşı kazanmak için insanın tek silahının “aşk” olduğunu söylüyor ve beline aşk kuşağını kuşanmayı salık veriyor. Bundan ‘ışkun şehrine üç yüz deniz geçerler Üç yüz deniz geçüben yidi Tamu bulasın 101 242-4 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Yunus insanın dünyadayken erişmesi gereken Fenafillah’ı “aşkın şehri” tamlamasıyla ifade etmiştir. Bu şehrin yolu çok uzak ve çetindir. Öyle ki aşılması gereken üç yüz deniz ve sonrasında yedi cehennem vardır. Şükür bu deme geldük dostları bunda bulduk Tuz-ekmek bile yidük ‘ışk demin oynar iken 243-7 Beyitte “‘ışk demi” kulların aşka kapıldıklarındaki halini işaret etmektedir. Aşka gark olan gönüller, kendileri gibi aşka tutulan kullarla birlikte gerçek dostluğu yaşamakta, tuz-ekmek yeyip (dünya nimetlerine tamah etmeyip) yalnızca şükretmektedirler. Cân u gönül fehm ü ‘akıl ‘ışk mevcine gark olıcak Pes niçe ansun ol kişi yazug u müzd assı-ziyân 239-3 Beyitte “‘ışk mevci” ifadesiyle aşk, denizden gelen büyük dalgalara benzetilerek somutlaştırma yapılmıştır. İnsanın ne aklı ne de gönlü bu büyük dalgalar karşısında dayanıklı olamaz. Bu aşk dalgalarında kaybolmaya mahkûmdur. ‘Işkun serhengi beni komaz hîç bir nesneye Ne İslâm'da ne dînde anılmaz küfr ü imân 264-4 Serhenkler sultan alayının önünde yürüyerek, ona yol açan kişilerdir. Yunus “aşk serhengi” ifadesiyle aşka düşen insanların korumalı olduklarını söylerken, dolaylı olarak onların aşka düşerek “sultan” olduklarını ima ediyor. İkilikden usandum ‘ışk tonını tonandum Derdi hânına kandum dermânum yagmâ olsun 271-4 “Aşk donunu donanmak” bu beyitte ikilikten usandıktan sonra “bir” olmanın yolu ve çaresi olarak verilmiştir. İnsan içeride ruh ve dışında bedenden oluşur. Bedenin dünya lezzetlerini, ruhun ise Allah’ın bir zerresi olması ikiliktir. İkilikten kurtulup “bir” olmak için bizi dünya lezzetlerine 102 sürükleyen bedeni YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 durdurmamız gerekir ki Yunus bunun çaresini “Aşk donunu donanmak” olarak vermiştir. Bu teşbih güzel bir somutlaştırma örneği olmanın ötesinde, bedenî istekleri, nefsi aşk ile giydirerek hem gerçek hem de mecaz anlamı aynı sonuca ulaşan bir sanat yapılmıştır. Cânum ‘ışkun külhânıdur tartınmadın ur odını Kamış suyı şeker olur od bıragıcak külhana 294-2 Yunus bu beyitte canını hamamları ısıtan ocağa benzetmiştir. Eğer bu beden aşk ateşi ile çok yanarsa kamışın kaynayınca şeker olması gibi Yunus’un canından geriye dünyalık bir şey kalmayacaktır. ‘Işk sultânı Tapduk durur Yûnus gedâ bu kapuda Gedâlara lutf eylemek hem kâ'idedür sultâna 294-9 “Aşk sultanı” burada, aşık olunacakların en yücesi anlamında bir somutlaştırmadır. Yunus bu sultanın “Tapduk” olduğunu söylüyor ki “Tapduk” bazı kaynaklarda Yunus’un şeyhi, bazılarında “tap-” kökünden “Allah” anlamındadır. Anı bana soranlara niçe nişân eydivirem Diliyle kim eydibile bu ‘ışkun turagı kanda 318-6 Beyitte “aşkın turağı” ifadesiyle Yunus, yeri kalp (gönül) olan aşka gitmek isteyenlere yolunu nasıl tarif edeceğini bilememektedir. Çünkü aşk dil ile tarif olunmaz. Bu gönlümdeki râzumı sıgrınmazam size direm ‘Âşıklar nice katlana ‘ışk metâ'ın satmayınca 325-6 Beyitte aşk bir meta (mal) olarak düşünülmüştür. Yunus aşka düşen âşıkların, içlerinde biriken sırrı saklamanın zorluğundan dolayı endişe ediyor. Çünkü aynı sırrı kendisi saklayamamış, şiirlerle ifade etmek zorunda kalmıştır. 103 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Câna tuzak kuralum şâyed ‘ışk ele gire ‘Işkı niçe avlarlar soralum tutmışlara 330-5 Beyitte Yunus yine güzel bir somutlaştırma ile “aşk’a tuzak kurmak”tan bahsediyor. Tuzağın kurulacağı yer can’dır. Çünkü aşk başka şiirlerindeki ifadesiyle “vücut şehri”ndedir. Bu dem ‘ışkun suyıyla gayrı yudum ‘Aceb ‘ârif benem ‘irfân içinde 332-2 Beyitte “aşkın suyu” ifadesi bir somutlaştırmadır. Her şeyiyle âşık olma anlamının yanı sıra, yıkanıp temizlenmek, günahlardan kurtulmak anlamında ikinci bir anlama sahiptir. ‘Işk yagmurı tamlası gönül göginden tamar Sevgü yili götürür yagmurı ayaz ile 335-19 Burada gönül göğe, “aşk” ise o gökteki yağmur damlasına benzetilmiştir. “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.” ifadesinde olduğu gibi aşkın bulunacağı yer gönüllerdir. Onu ise bulması zordur. Yunus bu yüzden aslında aşk yağmuruna tutulmak isterken, bir yağmur damlasının sızıp damlaması şeklinde bir kullanımla anlamı zenginleştirmiştir. ‘Âşıkun çü kahr nâlesi hemân sabr itmek çâresi ‘Âlemde ‘ışk meyhânesi nûş eyle gel sâkîsini 348-7 Beyitte bu âlem, içkisi aşk olan meyhaneye benzetilmiş, ancak bu benzetme hem mecazi hem de gerçek anlamdadır. Çünkü meyhanede içki içen insanlar dünya ile ilgilenmeyen, akılları da başlarından gitmiş insanlardır. Niçe arslan da‘vî kılur ‘ışka boyun virmemege Senün ‘ışkun zencîrinden kızan evvel yavaş oldı 354-8 104 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Beyitte “aşka boyun vermemek” ve “aşkın zincirine vurulmak”, arslan kadar kuvvetli de olunsa aşk karşısında çaresiz olunacağını ifade eden somutlaştırmalardır. Dostı seven ‘âşıklara ‘ışkı turakdur cânlara ‘Işkdur yire göge direk ayrugı hep söz öküşi 360-8 Beyitte aşk “yire göğe direk” olarak somutlaştırılmıştır ki tasavvufa göre evren Vücud-i mutlak (mutlak varlık) kendi güzelliğini görmek için bir aynaya yansır gibi âdeme (hiçlik ve yokluk), yansımıştır. Yani evrenin yaradılış sebebi aşktır. Yunus bu anlamda “yerin göğün direği” olarak ifade etmiştir. ‘Işk çengine düşenün melâmet olur işi Anun içün bed-nâmdur miskîn Yûnus'un adı 371-9 “Aşk çengi” ifadesinde Yunus aşk’ı bir yırtıcı hayvanın pençesine düşmeye benzetmiş. Bu benzetme aşk’a istese de ondan kurtuluş olmadığı anlamını kazandırmıştır. Hak duragı gönülde âyâtı var Kur'ân'da ‘Arş'dan yukarı cânda ‘ışk burcınun kulesi 378-9 “Burç”, kale duvarlarından daha yüksek kale çıkıntısıdır. “‘Işk burcınun kulesi” ifadesi aşk kelimesine, ona sahip olmanın, onu ele geçirmenin zorluğunu somutlaştırma imkânı vermiştir. ‘Işk bir ulu hil‘at durur bir niçeye virdi Çalap Bir niçeler mahrûm kalup ‘ışkdan haberdâr olmadı 386-3 “Hil’at”, padişahların, gönül almak, ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kumaş veya kürkten yapılmış kaftan” anlamındadır (TDK sözlük). Yunus bu beyitte insanın Allah’a âşık olmasını, şiirlerinde sık sık “sultanım” dediği Allah’ın ona verdiği çok değerli bir armağan (kaftan) olarak nitelemiş ve somutlaştırmıştır. Beyitte bu “ulu hil’at”i almanın biraz da 105 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 kısmet olduğu, bazılarının bu hediyeden haberinin dahi olmadığını söylüyor. ‘Işk bir ulu nazar durur ‘âşık cânı dîdâr durur ‘Işkı olmayan gönüller vîrânedür şâr olmadı 386-5 Yunus bu beyitte aşk’ı “ulu bir bakış” şeklinde tanımlamış. “Dîdâr” çehre, görme, görüşme anlamındadır. Yani aşk bir bakıştır ve âşıklar bakmak, görmek, görüşmek isterler. Görmek istedikleri ise Yunus’un “Bana seni gerek seni” dediği sevgili yani Allah’tır. Yunus beyitte gönüllerinde aşk olan insanları güzel şehirlere, olmayanları ise viranelere benzeterek somutlaştırmıştır. Ancak bu viranelerin de şehir olabileceğini beyitte müjdelemektedir. İbrâhîm'e Nemrûd odın ‘ışkdur gülistân eyleyen ‘Işkdan çün irdi bir nazar gül-zâr oldı nâr olmadı 386-6 Beyitte Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığında ateşin gül bahçesine dönüşerek Hz. İbrahim’in yanmamasının sebebini Yunus, aşk’a bağlamıştır. Ateşi gül bahçesi yapan şey Allah’ın aşk nazarıyla bakmasıdır. Cümle erenler uçdı taglar yazılar geçdi ‘Işk kazanına düşdi kaynayubanın bişdi 391-2 Beyitte dervişlik yoluna çıkanların bu uzun yolda nefislerinin terbiye olması sürecini ilginç bir tasarımla (aşk kazanı) ifadesiyle somutlaştırmıştır. Çiğ olan yiyeceklerin kazanda kaynayarak pişip lezzetli hale gelmesini Yunus, ruhun nefsin arzularından kurtulup olgunlaşmasını anlatmak için kullanmıştır. Nefse sahip olan ruh, aşk kazanında pişerek olgunlaşacaktır. ‘Işk nefs iline akdı ne buldıyısa yakdı Kibir kal‘asın yıkdı anda çok savaş oldı 106 394-3 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Şair bu beyitte “kibir”i fethedilmesi gereken bir şehire, nefs’i bu şehri koruyan, şehrin içindeki kaleye; aşk’ı ise yanardağdan çıkıp akarak şehirleri yutan lavlara benzeterek ilginç bir tasarım oluşturmuştur. Buna göre insan “nefs”i ile savaşmalı ona galebe çalmalıdır. Onu yenmenin yolu ise kibir’i yenmekten geçmektedir. İnsanın bu savaşında tek ordusu “aşk”’tır. Ama aşk önüne kimsenin duramayacağı kadar güçlüdür. Yüz bin ‘Îsâ'yilen Mûsâ ‘ışkıla ser-gerdân gezer ‘Aceblemen beni dahı ‘ışk nihengi yutdugını 401-3 Beyitte Yunus aşk’a yakalanması ile düştüğü durumu, kendisini yutmuş bir timsah benzetmesiyle somutlaştırmış. Ancak kendisinin durumunda olan yüz binlerce aşığı Hz. İsa ve Hz. Musa ile eş tutmaktadır. Allah aşkına yakalanmak Yunus’a göre Hz. İsa ve Hz. Musa olmaktır. 107 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 Sonuç Bu çalışmada Yunus Emre’nin Divan’ında geçen “ışk” (aşk) sözcükleri taranmış, belirlenen kelimelerden Yunus Emre’nin başka bir sözcük ile birleştirerek bir sözcük grubu oluşturduğu yapılar üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda Yunus’un divanında aşk (‘ışk) sözcüğünü 590 defa kullandığı görülmüştür. Bunlardan 64 tanesi başka bir kelime/ler ile ilişki kurularak yeni bir edebî ifade üretilmiş ve bu sayede şairane, farklı bir anlam oluşumuna zemin hazırlamıştır. Bu ifadeler şunlardır: ‘ışk eri, ‘ışk şarâbın içmek, ‘ışk evine girmek, ‘ışk eteğin tutmak, ‘ışkdan bir elif okumak, ‘ışk mezhebi, ‘ışk agusı, ‘Işk odu (ateşi), ‘ışk bahrîsi (denizi), ‘ışk îmâmdur, ‘ışk şerbeti, ‘ışk bir gizlü hazne, ‘ışk sebakın (ders) okumak, ‘ışk hod müderrisidir, ‘ışk dâdı (adalet), arş u ferş bünyâdı (temel,esas) ‘ışkdur, ‘ışk okın urmak, ‘ışk kitâbı okumak, ‘ışk kılıcın kuşanmak, ‘ışkun denize benzemesi, ‘ışk bir güneş, ‘ışkı olmayan gönül misâl-i taşa benzer, 108 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 ‘ışk kudret körüğüdür (ateşi artırıcı), ‘ışk âfet ve belâdır, ‘ışk gölünde yüzmek, ‘ışk kadehi tolusunu içmek, ‘ışkun çeri (asker) saldı, ‘ışk pazarı, ‘ışk deryâsı, ‘ışk elçisi, ‘ışk tahtı, ‘ışkdan bir varak okumak, ‘ışk evine girmek, ‘ışk badyası, ‘ışkun burcından uçmak, ‘ışk urganı, ‘ışk ma'denini bulmak, ‘ışk sayrusı (hastalık), ‘ışk bülbülü, ‘ışk meydânında nefs atını koşturmak, ‘ışkun külüngüne Ferhâd olup baş tutmak, ‘ışk şem‘ini (mum) yakmak, ‘ışk bezmine girmek, ‘ışk kuşagın kuşanmak, ‘ışkun şehri, ‘ışk demi, ‘ışk mevcine (dalga) gark olmak, ‘ışkun serhengi (yol açıcı), ‘ışk elbisesiyle donanmak, ‘ışkun külhânı (ocak), ‘ışk sultânı, ‘ışkun suyuyla yıkanmak, ‘Işk yağmuru damlası, ‘ışk meyhânesi, ‘ışkun zinciri, 109 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 ‘ışk yerin göğün direği, ‘ışk çengine düşmek, ‘ışk burcunun kulesi, ‘ışk bir ulu hil‘attir (elbise), ‘ışk bir ulu nazardır, ‘ışk Nemrûd ateşini gülistân edendir, ‘ışk kazanına düşüp kaynamak, ‘ışk nihengi (timsah), ‘ışk nefs iline akan ateştir. Yukarıdaki kelime gruplarına yapı olarak baktığımızda aşk’ın belirtisiz isim tamlaması, sıfat tamlaması veya doğrudan tanımlama biçiminde bir tercihle kullanıldığı göze çarpar. İçerik olarak ise Yunus aşk sözcüğünü çok değişik kelimelerle benzetme çokça yapılmıştır. Benzetme, anlatımı daha somut kılmak, dinleyene kavramları daha etkileyici biçimde aktarmak için başvurulan sanattır (Aksan, 1995: 119) Şairler ise dilde yerleşik olan benzetmelerin yanında eserlerinde kullandıkları değişik, kendine özgü ve özgün benzetmeler de yaparlar ki bunlar o sanat yapıtının anlatım ve canlılığını artırır. Aynı zamanda bir anlam olayına ve söz sanatına örnek oluşturur (Aksan, 1999: 137). Yunus Emre divanında yaptığımız bu incelemede Yunus’un ‘aşk kelimesini 64 farklı kelime ile birlikte somutlaştırarak kullandığını ve iki-üç kelimenin kelime grubu halinde bir araya getirilmesiyle, somutlaştırmanın ötesinde sanatçıya özgü ve okurda duygu değerleri oluşturan çok özel tasarımlar meydana getirildiğini gördük. Yunus insanlık için çok da yabancı olmayan “aşk” kelimesine niçin 64 ayrı kullanım biçimi bulmaya zorlamıştır? Bu soru mühimdir. Bunun iki sebebi vardır: birincisi “aşk”ın tasavvuftaki yeridir ki tasavvufa göre evren, insan, yaratılışını “aşk”a 110 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 borçludur. Hatta yaratan ve yaratılan diye bir ikilik yoktur. Yalnızca Allah vardır. Evrendeki her şey mutlak varlık olan Allah’ın aynadaki aksidir, yansımasıdır. Ancak insanoğlu dünyaya gelişindeki asıl maksadı kaçırmakta, nefsî arzuların peşine düşmektedir. Yunus’un tüm şiirleri 700 yıldır insanlığa bu gerçeği anlatmaya çalışmaktadır. "Aşk" kelimesini 590 defa kullanması, yine bu kelimeyi 64 ayrı şekilde somutlaştırarak farklı tasarımlar oluşturması, vermek istediği mesajı insanların anlayabilmeleri için olsa gerektir. Bildirimizin başında söylediğimiz gibi edebî metinler tek değil sonsuz anlamlar üretecek şekilde tasarlanmaya çalışılırlar. Yunus Emre çapında söz mütehassısları bunu başarabilen insanlardır. UNESCO, 1991 yılını bütün dünyada “Yunus Emre Sevgi Yılı” ilan etmiştir. Yunus Emre sevgi şairi olarak tanınır ancak o aslında aşk şairidir. Onun “aşk”ı anlatımı sevgi olarak okunmuştur. Sevgi sözcüğüne dahi bu kadar çok muhtaç olan dünya, Yunus’u gerçekten anladığında tüm dünyada yaşatılan acılar son bulacaktır. 111 YUNUS’UN NEFESİ III. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ-ORDU 2017 KAYNAKÇA AKSAN, Doğan, Halk Şiirimizin Gücü, Bilgi yay. Ankara, 1999. AKSAN, Doğan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Engin yay. Ankara, 1995. KABAKLI, Ahmet, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, Türk Edebiyatı Vakfı yay., cilt 2, sayfa 125-129. MEB Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Türk Tarih Kurumu Basımevi, cilt 1. sayfa. 157, Ankara 1995. TATÇI, Mustafa, Yunus Emre Divanı, Akçağ yay. Ankara 1998. 112