Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Donated by Klaus KreiserReprinted from in : Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 1, 1987
Research Interests:
Turkcenin en eski yazili belgelerinden gunumuze dek, adlardan zarf tureten ve arac durumu (enstrumental) eki olarak adlandirilan, yaygin kullanima sahip bir +n eki bulunmaktadir. Gunumuzde yazin, ilkin, yayan, degin gibi sozcuklerde... more
Turkcenin en eski yazili belgelerinden gunumuze dek, adlardan zarf tureten ve arac durumu (enstrumental) eki olarak adlandirilan, yaygin kullanima sahip bir +n eki bulunmaktadir. Gunumuzde yazin, ilkin, yayan, degin gibi sozcuklerde gorulen bu eki yanizca arac durumu eki olarak degerlendirmek dogru degildir. Tarihsel metinlerdeki kullanimlar incelendiginde bu ekin baslica su islevlerde kullanildigi gorulmektedir: 1) Arac Durumu, “tilin” (dille), “kozun” (gozle); 2) Zaman Zarfi, “yayin” (yazin) “ayin” (aylarca), “yilin” ( yillarca) , “tunun” (geceleyin), “kunun” (gunduzun); 3) Durum Zarfi, “yadagin” (yayan), “icin icin” (gizli gizli) 4) Yer Zarfi “ustun” (ustte), “altin” (altta), “arkan” (arkadan); 5) Edat Turetme “degin”, “ilen”, “bilen” . Turkiye Turkcesinde de “karsi+n”, “ozgu+n,” ansiz+in, “ogle+n”, “orneg+in” “ilk+in” benzeri sozcukler, ekin zarf yapma islevine yeni orneklerdir
Research Interests:
Yakin doneme kadar sinirli bir kullanim alanina sahip “erat” sozcugu, askerlikte rutbesiz asker anlaminda kullanilirdi. Turkce Sozlukte  “er” sozcugune “–at” Arapca cogul ekinden olustugu belirtilerek, “1. Er, onbasi ve cavuslara verilen... more
Yakin doneme kadar sinirli bir kullanim alanina sahip “erat” sozcugu, askerlikte rutbesiz asker anlaminda kullanilirdi. Turkce Sozlukte  “er” sozcugune “–at” Arapca cogul ekinden olustugu belirtilerek, “1. Er, onbasi ve cavuslara verilen gene ad, 2.  Erler.” olarak anlamlandirilmistir. Şemseddin Sami’nin Kâmus-i Turki’sinde, “erat” sozcugu yer almiyor.   Eski metinlere baktigimizda, sozcugun Turkce “er” ve Arapca “-at”  bicimindeki yapi izahinin dogru olmadigi anlasilmaktadir. Kutadgu Bilig’de, yaklasik elli kusur yerde gecen, cok yaygin olan sozcugun, kullanimina ve baglamlarina baktigimizda “asker” anlamina gelen, “er” ve “at” sozcuklerinden olusan birlesik bir yapi oldugu anlasilmaktadir. Arat, Kutadgu Bilig’de, “er” ve “at” olmak uzere sozcugu birbirinden ayri iki sozcuk olarak kabul etmistir. Dolayisiyla “Indeks”te, “er” maddesi altinda, “e. at” biciminde alt veri olarak yer almistir. Islamiyet oncesi “asker” anlaminda kullanilmis olmasi muhtemel olan “erat”  birlesik yapisi, A...
Islamiyetin kabul edilmesiyle birlikte, Turk boylari, Islamiyet’e iliskin cok sayida dini kavramla karsilasmislardir. Kutadgu Bilig, Divânu Lugâti’t-Turk gibi ilk islami donem eserlerinde, dini kavramlara iliskin Arapca terminolojinin... more
Islamiyetin kabul edilmesiyle birlikte, Turk boylari, Islamiyet’e iliskin cok sayida dini kavramla karsilasmislardir. Kutadgu Bilig, Divânu Lugâti’t-Turk gibi ilk islami donem eserlerinde, dini kavramlara iliskin Arapca terminolojinin buyuk olcude Turkcelestirme yoluna gidildigini gormekteyiz. Ayni caba Kur’an tercumeleri ve diger eserlerde de gorulmektedir. Turkcede var olan, bayat, iei, uaan, tapug vb. sozcukler, sirasiyla kadim, rabb, sAdir, ibAdet terimlerine karsilik olarak kullanilmislardir. Bilindigi gibi XIV-XV. yuzyillardan sonra bu Turkcelestirme cabasindan vazgecilmis, zamanla tumden Arapca ve Farsca terimlere donulmustur. Bu yazida Kutadgu Bilig, Divânu Lugâti’t-Turk ve Atebetu’l-Hakayik adli eserlerde gecen kimi dini terimler inceleme konusu yapilmistir
Kutadgu Bilig’de, islenen konularin ozelliginden dolayi, hayatin degisik alanlarina iliskin bircok bilgilere yer verilmistir. Yazilis tarihi, Islamiyet’in Turk boylari arasinda yayilis surecinin ilk evrelerine denk gelmektedir. Bu evre,... more
Kutadgu Bilig’de, islenen konularin ozelliginden dolayi, hayatin degisik alanlarina iliskin bircok bilgilere yer verilmistir. Yazilis tarihi, Islamiyet’in Turk boylari arasinda yayilis surecinin ilk evrelerine denk gelmektedir. Bu evre, Turk kavimleri arasinda yogun kulturel degisimin yasandigi bir surectir. Bir yanda geleneksel kultur ile Budizm ve Maniheizm gibi inanislardan gelen kabul ve tutumlar devam ederken, ote yanda Islam kulturu artan bir hizla toplumda yayginlik kazanmaktadir. Eserde kadinlara iliskin gorus ve dusunceler, kadina bakis, cocuklar ve cocugun egitimi konusu bagimsiz basliklar halinde ele alinmistir. Ozellikle kadinlara iliskin dusunce ve yargilarda, eski kulturlerin yani sira Islam kulturu etkisinin belirgin bir duruma geldigi gorulmektedir. Bir sosyal olgu olan ziyafetler ve bunlarla ilgili degerlendirmelere de yer verilmistir. Bu bildiride yukarida deginilen konular ele alinmis ve bu konulara iliskin terimlerin anlam yapilarindan yola cikilarak toplumsal ya...
Eski Anadolu donemi Turkcesinde dini ve edebi konularda yazilmis olan bircok eserin yani sira, cesitli bilim dallarinda da cok sayida eser yazilmistir. Bunlarin icerisinde Turkce tip kitaplari onemli yer tutar.
The word “abdal” which meant the leader of a belief group in 13th and 14th centuries, has undergone semantic changes after a while due to social reasons. The plural form of the term, which stems from an Arabic word “bedel” (cost, the pay... more
The word “abdal” which meant the leader of a belief group in 13th and 14th centuries, has undergone semantic changes after a while due to social reasons. The plural form of the term, which stems from an Arabic word “bedel” (cost, the pay of another thing, variable), is “budala”. The life style of wandering dervishes and the public’s perception as their being vagabond, hedge bird, and footloose caused this word to change semantically. At present in contrast to the usage of the word “abdal” as a mystical term, the words “aptal” and “budala” are used for “feeble minded, foolish”. Besides, the word “abdal” is also used for “gypsy” in many places of Anatolia in consequence of the very miserable life style of old wandering dervishes.
Kucukbas hayvanciligin yaygin ve onemli bir gecim kaynagi oldugu Van koylerinde yakin zamana kadar cobanlar tarafindan “Kose” adinda bir oyun duzenlenirdi. Şubat ayinin ilk haftasina denk gelen ve yilda bir kez oynanan bir oyun olan... more
Kucukbas hayvanciligin yaygin ve onemli bir gecim kaynagi oldugu Van koylerinde yakin zamana kadar cobanlar tarafindan “Kose” adinda bir oyun duzenlenirdi. Şubat ayinin ilk haftasina denk gelen ve yilda bir kez oynanan bir oyun olan “Kose”, koc katimindan yuz gun sonrasi hesaplanarak yapilirdi. Yuzuncu gunde kuzularin koyunun karninda canlandigina inanilir ve bu baglamda Kose oyunu ugurlu sayilirdi. Cobanlar yuzuncu gunun aksaminda bir evde toplanip bir cobana beyaz bir bez giydirir, yunden beyaz bir sakal takar ve o cobanin yuzunu una bularlardi. Elbisesinin ici otla doldurulur, “Kose” adi verilen bu cobana korkunc bir gorunum verirlerdi. Beline de bir cingirak takilir, eline iki sopa verilirdi. Kadin kiligina sokulan bir baska coban da Kose’nin karisi rolune girerdi. Ardina takilan gencler ve diger cobanlarla ev ev dolasirlar, her evde biraz oynarlar, hediye olarak para, un, vb. yiyecek toplar, sonra kendi aralarinda bolusurler, pisirdikleri yiyeceklerle kendilerine bir ziyafet ce...
ÖZET Küçükbaş hayvancılığın yaygın ve önemli bir geçim kaynağı olduğu Van köylerinde yakın zamana kadar çobanlar tarafından "Kose" adında bir oyun düzenlenirdi. Şubat ayının ilk haftasına denk gelen ve yılda bir kez oynanan bir oyun olan... more
ÖZET Küçükbaş hayvancılığın yaygın ve önemli bir geçim kaynağı olduğu Van köylerinde yakın zamana kadar çobanlar tarafından "Kose" adında bir oyun düzenlenirdi. Şubat ayının ilk haftasına denk gelen ve yılda bir kez oynanan bir oyun olan "Ko-se", koç katımından yüz gün sonrası hesaplanarak yapılırdı. Yüzüncü günde kuzu-ların koyunun karnında canlandığına inanılır ve bu bağlamda Kose oyunu uğurlu sayılırdı. Çobanlar yüzüncü günün akşamında bir evde toplanıp bir çobana beyaz bir bez giydirir, yünden beyaz bir sakal takar ve o çobanın yüzünü una bularlardı. Elbisesinin içi otla doldurulur, "Kose" adı verilen bu çobana korkunç bir görünüm verirlerdi. Beline de bir çıngırak takılır, eline iki sopa verilirdi. Kadın kılığına sokulan bir başka çoban da Kose'nin karısı rolüne girerdi. Ardına takılan gençler ve diğer çobanlarla ev ev dolaşırlar, her evde biraz oynarlar, hediye olarak para, un, vb. yiyecek toplar, sonra kendi aralarında bölüşürler, pişirdikleri yiyeceklerle kendileri-ne bir ziyafet çekerlerdi. Bu oyunun hemen hemen aynısı, Mehmet Şerif Fırat'ın "Doğu İlleri ve Varto Tarihi" adlı kitabında "Kalkağan" olarak yer almaktadır. Ki-tapta bahsedilen oyunun zamanla farklılaştığı ve günümüzde ise tümden unutul-duğu görülmektedir. ABSTRACT Until recently, a traditional play called "Kose" was organized by the shepherds in Van villages, where ovine breeding was a common and important source of livelihood. "Kose", which is an annual traditional play that coincides with the first week of February, was made by calculating a hundred days after the ritual of "koç katı-mı". On the 100th day, it is believed that the lambs come alive in the stomach of the sheep, and in this context, Kose play was considered auspicious. The shepherds would gather in a house on the evening of the 100th day and put a shepherd in a white cloth, wear a white beard from wool and find the face of that shepherd in flour. The dress was filled with grass, they would give this shepherd called "Ko-se" a scary look. A rattle was attached to his waist, and two sticks were placed in his hand. Another shepherd, who was disguised as a woman, would take the role  Emekli Prof. Dr.-Çanakkale.
Research Interests:
Research Interests:
Sunuş Bu çalışmada, XIV ve XV. yüzyıl Anadolu Türkçesinde kullanılan bitki adlarının bir araya getirilmesi ve kökenlerinin, bir ölçüde açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır. Bu aynı zamanda dönemin Türkçesinin botanik terimleri açısından... more
Sunuş Bu çalışmada, XIV ve XV. yüzyıl Anadolu Türkçesinde kullanılan bitki adlarının bir araya getirilmesi ve kökenlerinin, bir ölçüde açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır. Bu aynı zamanda dönemin Türkçesinin botanik terimleri açısından durumu hakkında da fikir verecektir. Bu amaçla söz konusu dönemde yazılmış beş tıp yazması kaynak olarak alınmış ve bunlardaki bitki adlarının tümü taranmıştır. Bitkilerin eski tıpta ya doğrudan doğruya ya da çeşitli işlemlerden sonra ilaç olarak kullanılmış olması tıp yazmalarını bu açıdan en önemli kaynak durumuna getirmiştir. Çalışmamıza esas olarak tıp yazmalarını alışımız bu nedenledir. Taradığımız terimlerden oluşan sözlük şu şekilde düzenlenmiştir: İlkin terimin karşılığı verilmiş, bu anlamı kesinleştirmek için Latince karşılığı parantezde belirtilmiştir. Daha sonra kelimenin hangi eserlerde yer aldıkları, o eserde kullanıldıkları bir ya da birkaç yerin sayfa numaraları verilerek belirtilmiştir. Türkçe olanların Eski Türkçede kullanılıp kullanılmadıkları, Clauson sözlüğü esas alınarak o dönemdeki biçimleri verilmiştir. Ayrıca Tarama Sözlüğü ile Derleme Sözlüğü'nde yer alanlar gösterilmiştir. Yabancı kökenli olanlarının, Kâmûs Tercümesi, Steingass, Redhouse gibi sözlüklerden yararlanılarak, bu terimlerin Arapça ve Farsçadaki biçim, varsa anlam farklılıkları verilmiştir. Çalışmanın sonuna Latince dizin eklenmiştir. Bu çalışmada yer alan terimlerin, dönemin Türkçesinde kullanılan bitki adlarının tümünü kapsadığını söyleyebiliriz. Ancak burada yer almamış olanlar varsa bile bunların sayısı fazla olmasa gerektir. Bitki adları gibi karmaşık bir konuda yapılmış olan bu çalışmada rastlanılabilecek birtakım hata ve eksikliklerin hoşgörüleceğini umuyor ve bu yolda yapılabilecek düzeltmeleri, bu çalışmayı tamamlayıcı bir katkı olarak görüyoruz. Giriş Türkçedeki bitki adlarının gereğince araştırıldığı söylenemez. Günümüz Türkçesinde yazı diline girmemiş çok fazla sayıda bitki adı bulunmaktadır. Bu alandaki terimlerin çokluğu, hemen her yörede aynı bitkinin farklı kelimelerle adlandırılmasından kaynaklanmaktadır. Bunların gerek derlenmesi gerekse karşılıklarının doğru bir biçimde belirtilmesi bu alandaki çalışmaların en önemli güçlüğüdür. Çoğu ağızlarda yaşayan bu kelimelerin çok azı Derleme Sözlüğüne girmiş, girenlerin de, verilen tanımlamalardan hangi bitki olduğu çok kez açıklığa kavuşmamıştır. Dolayısıyla da bu alanda yapılan çalışmalara Derleme Sözlüğü önemli bir kolaylık getirmemektedir. Bitkilerin genellikle birden çok terimle adlandırılması olgusuna tıp yazmalarında da rastlıyoruz. Taradığımız eserlerin beşinde de aynı bitkinin bazen Türkçe, bazen de Arapça, Farsça ya da Rumca adıyla geçtiği olağan bir şeydir. Hatta aynı bitkinin aynı eserde birden fazla Türkçe karşılığıyla geçtiği görülüyor.
Özet XV-XVI yüzyıl Osmanlı dönemi ünlü hekimlerinden Sabuncuoğlu Şerefeddin, uzun yıllar Amasya Darü'ş-Şifası başhekimliğini yapmıştır. Sabuncuoğlu'nun en önemli eseri, Fatih adına yazmış olduğu Cerrâhiyetü'l-Haniye adlı cerrahiyeye... more
Özet XV-XVI yüzyıl Osmanlı dönemi ünlü hekimlerinden Sabuncuoğlu Şerefeddin, uzun yıllar Amasya Darü'ş-Şifası başhekimliğini yapmıştır. Sabuncuoğlu'nun en önemli eseri, Fatih adına yazmış olduğu Cerrâhiyetü'l-Haniye adlı cerrahiyeye ilişkin eserdir. Cerrahiye, Osmanlı döneminde yazılmış olan çok sayıdaki tıp kitaplarından konusu itibarıyla farklı özellikler taşır. Oldukça hacimli olan eserde, birçok ameliyata ve cerrahi konusuna giren hastalıklara yer verilir. Eserin bir diğer özelliği de bazı ameliyatların minyatürle resmedilmiş olmaları ve çeşitli ameliyat araç gereçlerini resimlerinin verilmiş olmasıdır. Eserin çeviri yazılı metni İlter Uzel tarafından yayımlanmıştır. Ancak bu yayında sözlük ya da sözcükler dizini bulunmamaktadır. Dolayısıyla eserin söz varlığı ve içerdiği tıp terimleri üzerine bir çalışma yapılmamıştır. Eser, konusu gereği, teorik alanda yazılmış tıp kitaplarında yer almayan birçok terim içermektedir. Çeşitli ameliyatlara ilişkin terimlerin büyük çoğunluğu Arapça kökenlidir. Bu Arapça sözcükler de doğal olarak genel anlamlarının dışında terim anlamlarıyla yer almaktadırlar. Ayrıca eserde, çeşitli organların iç bölümlerine ilişkin çok sayıda terim yer almaktadır. Cerrahiye ilişkin başka eserlerde bulunmayan bazı terimlere de bu kitapta yer verilmiştir. Eserin terminolojisi üzerine yapılacak çalışmalar hem Türkçenin tarihsel sözlüğüne katkı sağlayacak hem de Türkçenin tarihsel tıp bilimi karşısındaki durumu hakkında fikir verici olacaktır. Bu bildiride ameliyat araç gereçleri ve çeşitli hastalıklara ilişkin bazı terimler, anlam, yapı ve kökenleri açısından inceleme konusu yapılmaktadır. Abstract Sabuncuoğlu Şerefeddin, one of the famous physicians of the Ottoman period of the 15-16th century, had been chief physician of the Amasya Darü'ş-Shifa for many years. The most important work of Sabuncuoğlu is Cerrâhiyetü'l-Haniye which he wrote in the name of Fatih related to surgery. Cerrahiye has distinctive characteristics in terms of many medical books written in the Ottoman period. The work, which is quite voluminous, includes many surgerical operation and diseases that enter the surgical field. Another feature of the work is that some of
Research Interests:
Research Interests:
Evliya Çelebi gezip gördüğü çok geniş coğrafyada, görüp işittiklerini inceden inceye irdelemesi ve ayrıntıları gözden kaçırmayan keskin gözlem gücüne sahip oluşuyla da dikkati çeker. Bu özelliğiyle, gezip gördüğü yerler üzerine yaşamın... more
Evliya Çelebi gezip gördüğü çok geniş coğrafyada, görüp işittiklerini inceden inceye irdelemesi ve ayrıntıları gözden kaçırmayan keskin gözlem gücüne sahip oluşuyla da dikkati çeker. Bu özelliğiyle, gezip gördüğü yerler üzerine yaşamın her alanına ilişkin bilgilere yer vermesinden ötürü birçok alanda yapılan bilimsel araştırmalara zengin malzemeler sunmasıyla da vazgeçilmez bir kaynak niteliğindedir. Seyahatname'nin 7. cildinde (62a) Viyana'daki hastanelerden söz ederken buradaki ilginç üç gözlemini aktarmaktadır: 1 Bunlardan birinde, savaşta bir askerin kafatasının içine giren kurşunu çıkarmak için, kafatasının açılması yoluyla yapılan bir ameliyat anlatılmaktadır. İkincisi, siroz sonucu tüm gövdesi şişmiş bir hastanın sağaltımına ilişkin gözlemdir. Üçüncüsü ise diş sağaltımı ile ilgilidir.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:

And 9 more

Research Interests:
Sayı: 22, Dosyasız Yazılar, 2006 ISSN: 1300-2864 İÇİNDEKİLER Kudret Emiroğlu; “Sunuş”; No: 22, ss: 4. Tansu Açık; “Klasik Nedir ya da Yazılı Kültürün Savunusu”, No: 22, ss: 5-24. Neşe Yeşilkaya; “Askeri Talimlerden, Gezintiye Beyazıt... more
Sayı: 22,  Dosyasız Yazılar, 2006 ISSN: 1300-2864

İÇİNDEKİLER

Kudret Emiroğlu; “Sunuş”; No: 22, ss: 4.
Tansu Açık; “Klasik Nedir ya da Yazılı Kültürün Savunusu”, No: 22, ss: 5-24.
Neşe Yeşilkaya; “Askeri Talimlerden, Gezintiye Beyazıt Meydanı’nda Kamusal Yaşamın Dönüşümü”, No: 22, ss: 25-50.
Serdar Öztürk; “Türkiye’nin Düzeni’ni İletişim Açısından Okumak”, No: 22, ss: 51-83.
Ayhan Aktar-Damla Demirözü; “Yunan Tarih yazımında Mübadele ve Göç”, No: 22, ss: 85-98.
Konstantinos Svolopoulos; “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesine Giden Siyasal Süreç”, No: 22, ss: 99-119
Jak den Exter; “Türkiye’nin Rengarenk Ormanında Soyağaçlarının Peşinde”, No: 22, ss: 121-134.
Zafer Önler; “Divânü Lügâtit-Türkve Kutadgu Biliğde Tıp Terimleri”, No: 22, ss: 135-150.
Mustafa Yılmaz-Yasemin Doğaner; “Demokrat Parti Döneminde Bakanlar Kurulu Kararı ile Yasaklanan Yayınlar”, No: 22, ss: 151-204.
M. Bülent Varlık; “Osmanlı Devleti’nde Farsça Süreli Yayınlar (1832-1923)”, No: 22, ss: 205-210.
M. Bülent Varlık; “Hatay Halkevi Dergisi”, No: 22, ss: 211-216.
Meral Demiryürek; “Paşazade Bir Muharrir: Sermet Muhtar Alus Hayatı ve Eserleri Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi”, No: 22, ss: 217-283.
Bülent Danışoğlu; “Polonyalı Azeri Gelini Vanda Resulzade”, No: 22, ss: 285-296.
Mehmet Akan; “Posta Malzemelerinin Anlattığı; Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Ankara Esir Kampı”, No: 22, ss: 297-305.