Çukurova Üniv
19-22 Ekim 2011
TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE AD DURUMU KATEGORİSİ
Zafer ÖNLER
ÖZET
Dilbilgisinin önemli kategorilerinden olan ad durumu (hal) konusunda
kimi belirsizlikler ve farklı değerlendirmeler yapılagelmiştir. Türkiye Türkçesine
ilişkin dilbilgisi kitaplarında farklı değerlendirme ve yaklaşımlar görülmektedir.
Araştırmacıların kimi ad durumu sayısını dokuza ve ona kadar çıkarmaktadır.
Özellikle bu kategorinin zarflarla olan sınırında belirsizlikler bulunmaktadır.
Durum kategorisinin fiille olan ilişkisi yönünden tanımlanması gerekir. Bu
bakımdan Türkiye Türkçesinde beş ad durumu söz konusudur. -n, ve -Arı, -rA ve
-CA morfemlerinin işlevi zarf türetmedir: ilk-in, dış-arı, insan-ca gibi. Edatların
durum ekleriyle kullanılmaları da bu öbeklerin zarflaştırılmasından başka bir
şey değildir. “Yağmurdan ıslandı.” benzeri kullanımlarda -DAn morfeminin
zarf türetme işlevinde görülmesi bir düşüm olayıdır: Yağmurdan dolayı ıslandı
gibi.
Anahtar Sözcükler: Türkiye Türkçesi, ismin halleri, zarflar, dilbilgisi.
The Category of Case in Modern Turkish
There are ambiguities in relation to the subject of case which is one of the
important categories of the grammar and different evaluations have been made
on it. There are different approaches on this subject in the grammar books of
Modern Turkish. Some of the researchers have raised the number of the cases to
nine and ten. There are ambiguities especially about the discrimination between
this category and adverbs.
It’s necessary to define the category of case in terms of relation to verb.
Under this circumstance, there are five cases in Modern Turkish. The function of
the morphemes -n, -Arı, -rA and -CA is to derive adverbs like ilk-in, dış-arı,
insan-ca. The use of postpositions with case endings is also to use these
wordgroups as adverb-groups. In such uses “Yağmurdan ıslandı.”, the
emergence of -dan morpheme in the function of adverb derivation is an elision as
“Yağmurdan dolayı ıslandı.”.
Key word: Turkey turkish, casus, adwerbs, grammar.
Türkçe dilbilgisi kitaplarında, durum kategorisi çok farklı şekillerde
değerlendirilmektedir. Kategorinin tanımından başlamak üzere ad durumlarının
sayılarına kadar bu konuda farklı yaklaşım ve kabullerle karşılaşılmaktadır.
Özellikle zarflarla ad durumunun kimi zaman iç içe geçtiği gözlenmektedir.
Örneğin günlerce yürüdü,
bildiğince anlattı, güneşle yola koyuldu benzeri
kullanımlardaki -CA ve -lA gibi morfemlerin durum ya da zarf yapma
morfemleri olduğu konusundaki görüşler farklıdır. Bu morfemleri taşıyan yapılar
kimi zaman ad durumu olarak görülürken, kimi zaman zarf kabul edilmektedir.
Bunun gibi, Evden ayrıldı ile Yağmurdan ıslandı örneklerinde -DAn morfeminin
ilkinde durum, ikincisinde ise zarf yapma işlevinde olması izaha muhtaçtır.
Dilbilgisinde, kategorilerin kesin bir tanımlamasının yapılmasıyla durum
kategorisinin kapsamı da doğru biçimde belirlenebilir. Türkçede ad durumu
teriminin açık bir tanımının yapılması, özelikle zarflarla olan farkın
belirlenmesiyle, bu kategorinin sayısı ve hangi morfemlerin durum öğesi
oldukları konusunda belirgin ölçütler ortaya konabilir. Konuyla ilgili olarak
değişik bilim insanlarının farklı yaklaşımları, tanımların farklılığından ve açık
olmayışından kaynaklanmaktadır. Nitekim başlıca dilbilgisi kitaplarında farklı
tanımlar yapılmış, buna bağlı olarak da değişik sayılarda ad durumu ortaya
çıkmıştır.
Tahsin Banguoğlu, “Adlar söz içinde başka kelimelerle olan ilişkilerine
göre farklı hallerde bulunurlar. Bu haller onlara gelen bazı eklerle belirtilir.
Farklı hallere adın halleri (cas), bir adın bu tür ekler almasına ise ad çekimi
(déclinaison) deriz.” biçiminde bir tanım yapmaktadır. (Banguoğlu: 95, 326),
Tanımın özünü oluşturan, “adların söz içinde başka kelimelerle ilişkilerine göre
farklı hallerde bulunmaları” ifadesinin sınırları belli değildir.
2
Bu tanıma göre Banguoğlu Türkçede on ad durumu olduğunu kabul
etmektedir. Ancak bunlar arasında büyük farklılıklar olduğunu göz önüne alarak
iki genel gruba ayırmıştır: İççekim Halleri (ev, ev-i, ev-e, ev-de, ev-den, ev-in
„ev-in dam-ı‟); Dışçekim Halleri (ev-le, ev-ce, ev-li, ev-siz). (Banguoğlu,1995:
326-331). Görüldüğü gibi Banguoğlu, olumlu ve olumsuz sıfatları da hal
kategorisinin içine almaktadır.
Muharrem Ergin, ise “yalın, ilgi, akuzatif, datif, lokatif, ablatif,
instrumental, ekvatif, direktif” olmak üzere dokuz durum saymakta ve
kullanımlarını örneklendirmektedir. (Ergin, 1977: 226-228 ve devamı).
Doğan Aksan, “Tümcenin düzeni içinde adların (ve kimi dillerde ad soylu
öteki öğelerin) yüklendiği görevi belirleyen, tümcede adın sözdizimi açısından
rolünü ve öteki öğelerle ilişkisini gösteren, aynı zamanda anlam açısından ona
belli bir özellik yükleyen durum kavramı çoğu dillerde adların biçim açısından
değişimi ve çekimi biçiminde belirir.” şeklinde bir tanımlama yaparak “yalın,
belirtme, yönelme, kalma, çıkma, tamlayan, eşitlik, araçlı” olmak üzere sekiz
durum saymaktadır (Aksan, 1980: II, 92-95)
Zeynep Korkmaz, “yalın, ilgi, yükleme, yönelme, bulunma, çıkma, vasıta,
eşitlik” olmak üzere sekiz ad durumu saymaktadır (Korkmaz, 2003: 266-329).
Tahir Nejat Gencan ise, yalın, belirtme, yönelme, bulunma, ayrılma olmak
üzere beş ad durumu saymaktadır (Gencan, 1979: 155).
Yukarıda anılan beş kaynakta, kategorinin tanımından kaynaklanan beş
farklı yaklaşım görülmektedir. Böylelikle durum konusu, zarflar ve hatta
sıfatlarla iç içe geçmektedir. Özetle, durum kategorisinin zarf ve sıfatlarla
karışmaması için, yapılan tanımlamanın belli ölçütlere göre açık, kapsamını ve
sınırlarını belirleyici bir niteliğe sahip olması gerekir.
Söz diziminde, dildeki tüm öğelerin konumları fiille olan ilişkiye göre
belirlenir. Zarflar daha çok fiili niteledikleri için, aynı şekilde fiilin bildirdiği işle
ilgili olan durum kategorisiyle işlev benzerline sahip öğelerdir. Bu nedenle de ad
durumu ile zarfların sınırları bu benzerlikten dolayı belirsiz bir görünüm
vermektedir. Zarflar fiilin bildirdiği işi zaman, yer, durum, sayı ve hangi
araçlarla yapıldığı gibi çeşitli yönlerden nitelerler. Zarflar ayrıca fiilin dışında
3
sıfatları ve başka zarfları da niteleyen sözcüklerdir. Durum, bu nitelemelerin
dışında adın fiile göre konumunu belirler.
Ad durumları fiilin yaptığı işi belirtmezler, fiilin bildirdiği işin adla
ilişkisini belirlerler. Buna göre ad durumu, fiilin bildirdiği işin etkilediği,
yöneldiği, bulunduğu, ya da ayrıldığı adı gösterir, şeklinde tanımlamak
mümkündür. Ad bu durumlara göre belirli morfemler alır ya da yalın olur. Buna
göre, Türkiye Türkçesinde, yalın (nominatif), belirtme, -X (akuzatif), yönelme, A (datif), bulunma, -DA (lokatif) ve ayrılma, -DAn (ablatif) olmak üzere beş ad
durumu bulunmaktadır, sırasıyla, ev, ev-i, ev-e, ev-de, ev-den örneklerinde
görüldüğü gibi.
Cümlenin öğeleri olarak, yalın durumdaki ad özne ya da belirtisiz nesne,
belirtme durumu belirtili nesne, yönelme, bulunma ve ayrılma durumları ise
dolaylı tümleç görevinde bulunurlar.
Ad durumu için bir diğer ölçüt de, durum morfemlerinin ad niteliğindeki
her sözcüğe eklenebilir olmaları gereğidir. Oysa -CA –ArI, -rA ve –n morfemleri
ancak belirli adlara getirilerek onları zarflaştırırlar. Örneğin, -n morfemi gündüzün, öğle-n gibi zaman zarfları; ilk-in, yaya-n gibi durum zarfları türetmek üzere
belirli adlara eklenebilirken, ev, dağ, yol benzeri sözcüklere getirilememektedir.
Aynı durum -CA, -ArI ve -rA morfemleri için de geçerlidir
İlgi hali (genetif) olarak adlandırılan yapılar, fiille ilişkili olmadıklarından,
yukarıdaki tanıma göre hal kapsamına girmezler. Ad tamlamaları olarak
adlandırılan bu öbeklerde, belirten (tamlayan) öğesine getirilen -nXn/-Xn
morfemleri tamlayan ekleridirler; ad tamlamasında yer alan ikinci adın
(belirtilenin) aidiyetini gösteren öğelerdir. “ev-in kapı-sı” örneğinde görüldüğü
gibi ilk sözcükteki -in morfemi, ikinci sözcük olan kapı‟nın ev‟e ait olduğunu
göstermektedir. Bir başka deyişle, morfemin fiille ilişkisi bulunmamaktadır.
Yukarıda anılan beş duruma, dilde son zamanlarda “ile” bağlacı ya da
edatının ekleşmesi (gramatikalleşmesi, dilbilgiselleşmesi) sonucu ortaya çıkan lA morfeminin “araç” ya da “birliktelik” terimleriyle yeni bir ad durumu olarak
kabul edildiği görülmektedir. Bu tür yapılar “birliktelik hali” ya da vasıta hali
(araç durumu) olarak iki ayrı terimle adlandırılmaları bu tür yapıların, biçimsel
4
olarak
aynı
görünmekle
birlikte,
anlam
olarak
farklı
olmalarından
kaynaklanmaktadır. Örneğin, “Ahmet‟le Mehmet geldiler”, “Ali uçakla gitti”
cümlelerinin ilkinde -lA morfemi “ile” bağlacından, ikincisinde “ile” edatından
ekleşmişlerdir. Bu nedenle ilki bir bağlaç öbeği, ikincisi zarftır. Zarfların genel
tanımlaması, “bir sıfat ya da başka bir zarfı belirten ve filin bildirdiği iş ya da
oluşun, nerede, ne zaman, nasıl, hangi koşullar altında ve hangi araçlarla
meydana geldiğini bildirmek” olarak tanımlanabilen öğeler olduğuna göre, “ile”
sözcüğünden ekleşen –lA morfemini taşıyan yapılar, fiilin hangi araçlarla
gerçekleştiğini belirten zarflardır.
Kökenleri farklı olsa da “geceyle gündüz”, “Arabayla gitti” biçimindeki
yapılar, ad durumu olarak adlandırılacaksa iki terim yerine (araç, birliktelik) hiç
değilse tek terimle, “araç durumu” (vasıta hali) olarak adlandırmak daha doğru
olur.
-lA morfemiyle ilgili bir başka durum ise, ile sözcüğünden ekleşen –lA ve
Türkçenin tarihsel dönemlerinde ve XI-XV. yüzyıl Anadolu metinlerinde yaygın
olan, adlardan zarf türetme eki –lA ile, biçim benzerliğinden dolayı karışmasıdır:
ac-la (aç olarak), armış-la (yorgun olarak) örneklerinde görülen –lA ekinin
“ile”den ekleşen –lA ile köken bakımından ilgisi bulunmamaktadır. Türkçenin
tarihsel dönemlerinde adlardan yaygın olarak zarf türeten –lA morfemi,
günümüzde kullanımdan düşmüş, kalıntıları ise ile sözcüğünden ekleşmiş –lA
ekinden ayırt edilmesi zor duruma gelmiştir (Önler, 1996: 9-15).
Öteden beri vasıta hali -n ve eşitlik hali olarak gösterilen -CA morfemleri,
aslında adlardan zarf yapma işlevindedirler. Bunlara –ArI (iç-eri, dış-arı) ve -rA
(taş-ra) morfemlerini de ekleyebiliriz. Bu eklerin vurgusuz oluşları da bunların
adlardan zarf türetme morfemleri olduklarının kanıtıdır. Bilindiği gibi zarflarda
vurgu son hecede değildir.
Kimi dilbilgisi kitaplarında, -ArI <-GArU, -rA, -CA, ve –n morfemlerinin
Türkçenin tarihsel dönemlerinde yaygın durum morfemleri olduğu, günümüzde
daha seyrek kullandıkları biçiminde izahlar bulunmaktadır. Ancak tarihsel
metinlere bakıldığında bu morfemlerin yaygın oldukları dönemlerde de ad
durumu değil, adlardan çeşitli görevlerde zarflar türeten morfemler oldukları
görülmektedir. Nitekim tarihsel dönemlerde gerçek durum morfemleri her ada
5
gelebilirken, -GArU, -CA, -n gibi morfemler yalnızca zarf türetilebilen belirli
adlara gelebilmektedir.
-n ile türetilmiş, ilk-in, yaya-n, kış-ın, ansız-ın, öğle-n, gündüz-ün benzeri
sözcükler, addan türetilmiş değişik türdeki zarflardır (Önler, 2011: 143-155).
Aynı şekilde günler-ce, iyi-ce, yol-ca örneklerinde benzerlik ve miktar zarfları
türetilmiştir. Nitekim –CA morfemi kimi zaman göre ve kadar edatlarıyla aynı
işleve sahip ve bu edatların yerine kullanılabilmektedir: Bence bugün yağmur
yağmaz. Bana göre bugün yağmur yağmaz. İnsanca yaşamak, insan gibi
yaşamak. örneklerinde olduğu gibi.
-CA morfeminin zarf türetme işlevinin yanı sıra sıfat türetme işlevi de
bulunmaktadır: dağ-ca çamaşır, hoyrat-ça davranış gibi. Doğrudan ad türetme
işlevi, bilir-cesine, anlar-casına örneklerinde görüldüğü gibi, iyelik, zamir n‟si
ve yönelme hali ekiyle birleşerek -CAsXnA biçiminde bir yapım morfemi
türetmektedir. –CA morfeminin, en eski metinlerden günümüze kullanımı ve tüm
işlevleri üzerine çok kapsamlı bir çalışma Zeynep Korkmaz tarafından
gerçekleştirilmiştir (Korkmaz, 1995: 12-84).
İç-re, taş-ra, iç-eri, dış-arı sözcüklerindeki morfemler yer zarfları
türetmişlerdir. Bilindiği gibi Türkçenin tarihsel dönemlerinde daha yaygın olarak
kullanılan -rA ve -GArU morfemlerinin kalıntısı, eskicil biçimlerdir: il-gerü >ileri, taş-garu > dışarı, iç-gerü> içeri, yukarı< yok-garu gibi. Bu morfem
günümüzde artık türetme işlevini yitirmiş, kullanımdan düşmüş bir öğedir.
Edatların bağlandığı adların belili bir beş durumdan birinde olması,
edatların işleviyle ilgili bir özelliktir. Bilindiği gibi edatlar biçim olarak sözlüksel
(kelime), işlev olarak dilbilgisel (ek) niteliğindeki öğelerdir. Zamanla kimisi
tümüyle ek durumuna dönüşmüşlerdir, ile‟nin -lA ekine dönüşmesi gibi. Edat
olarak adlandırılan bu sözcükler eklendikleri sözcük ya da öbekleri zarflaştırıcı
işleve sahiptirler. Kendilerinden önceki birimlere eklenerek, bu sözcük ya da
öbeklerle birlikte fiili nitelerler. Bir başka deyişle kendilerinden önceki sözcük
ya da öbekle zarf öbeği oluştururlar: Yağmur sabaha karşı durdu. Yağmurdan
sonra ortalığı toprak kokusu sardı. Durumu tahmin ettiğinden dolayı bir şey
sormadı. Ona bile anlatmadım. Senin için iyi şeyler düşünüyorum. benzeri
cümlelerde görüldüğü gibi edat öbekleri, fiili ya da fiil öbeğini çeşitli yönlerden
6
belirtmektedirler. Edatın bağlandığı adın girdiği ad durumu ise, edatın anlamına
göre belirlenir. Edatın bu istemi, taşıdığı anlama göre belirlenir. Bu nitelikleriyle
de birer zarf öbeği oldukları açıktır. Nitekim cümlede bu edat öbekleri zarf
tümleçlerinin bir alt grubunu oluştururlar.
Edatların kimi zaman düşüme uğramaları, özellikle –DAn ayrılma hali
ekinin zarf türetme işlevinde görünmesine yol açmaktadır. Yağmurdan ıslandı.
Üzüntüden iğne ipliğe döndü, Olayı bildiğinden diyecek bir şey bulamadı.
cümlelerinin her üçünde “dolayı” ya da “ötürü” edatının düşümü sonucu –DAn
morfemi, zarf türetme öğesi görünümü kazanmıştır. Her üç cümlede –DAn
morfemi taşıyan ad asli olarak, yağmurdan ötürü/dolayı, üzüntüden dolayı,
bildiğinden dolayı/ bildiğinden dolayı/için edat öbekleriyken düşüm sonucu –
DAn morfemi edatın işlevini üstlenmiştir.
Sonuç olarak, Türkiye Türkçesinde ad durumu (ismin halleri) esas olarak
beştir. Eşitlik, vasıta, yön gösterme terimleriyle adlandırılan yapılar zarf
işlevinde olan öğelerdir. Edat öbeklerini de zarf öbeklerinin bir alt grubu olarak
değerlendirmek gerekir. Hal eklerinin zarf türetme işlevinde göründüğü yapılarda
düşüm olayı göz önüne alınmalıdır.
KAYNAKÇA
Aksan, D (1980): Her Yönüyle Dil, c. II, Ankara.
Banguoğlu, T.(1995): Türkçenin Grameri, Ankara, 4. Baskı,
Ergin, M.(1977): Türk Dil Bilgisi, İstanbul.
Gencan, T. N. (1979): Dilbilgisi, Ankara.
Korkmaz, Z. (1995): Türk Dilinde +ça Eki ve Bu Ek ile Yapılan İsim Teşkilleri
Üzerine Bir Deneme, Türk Dili Üzerine Araştırmalar I, Ankara.
Korkmaz, Z. (2003): Türkiye Türkçesi Grameri, (Şekil Bilgisi), Ankara.
Önler, Z. (1996): Türkçede –LA Zarf Eki, Uluslararası Türk Dili Kurultayı,
1992, Ankara.
7
Önler, Z. (2011): +(X)n Zarf Eki ve Kullanımı, Türkoloji Dergisi, c.17,2, 2010.
8