SUNUŞ
T
ürkiye, dünyanın en eski kültürlerinin doğduğu, benzersiz bir
coğrafi konumda bulunmaktadır. Tarih öncesi dönemlerden günümüze,
birçoğu kesintisiz süren yerleşimler, farklı dönem ve kültürlere ait eşsiz
hazineleri bir arada barındırır.
B
akanlığımız; kültür varlıklarının korunması, tanıtılması,
toplumun bu eserler ve kültürel birikim konusunda bilgilendirilmesi ve
bilinçlendirilmesi misyonunu üstlenmiştir. Bakanlığımızın kilit görevi,
kültür varlıklarımızın korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara
aktarılmasıdır. Bu işlevin yerine getirilmesi; geçmiş yapı geleneğinin
günümüze taşındığı bir altyapı üzerine, yine bu altyapıdan beslenen
ancak en teknolojik ve bilimsel gelişmeleri de kullanan zengin ve bilinçli
bir uzman ekiple mümkün olabilmektedir.
G
örülen o ki bu ortamda, geleneksele ve geçmişe ait bilgiye
sahip ustalar giderek yok olmakta ve somut delil olan kültür mirası da
geçmişe ait ipuçlarını giderek yitirmektedir.
B
u nedenle biz de kültür mirasının belgelenmesi ve yaşatılmasına
ilişkin çalışmalar yürüten tüm uzmanlık alanları ve uzmanları, İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünün özverili çabalarıyla bir derginin
çatısı altında toplamak ve yayınımızda Türkiye’nin tüm bölgelerinde
yürüttüğümüz çalışmaları paylaşmak istemekteyiz.
B
akanlığımızın şemsiyesi altında, kültür mirasımız bir başka
boyutta da korunmasını ve geleceğe taşınmasını planladığımız bu yayın
ile geçmişten geleceğe uzanan bir köprünün iskeletini oluşturduk. Hep
birlikte inşa etmek niyetindeyiz.
Murat GÜRÜL
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü
ÖNSÖZ
Mimari ve bağlantılı sanatların üretimi ile onları korumanın
önemli ve vazgeçilmez bir unsuru, uygulama pratiğidir. Tüm dünya da
olduğu gibi Osmanlıda da bu veriler usta-çırak ilişkisi içinde aktarılmıştır.
Modern dünyada hızla değişen üretim ilişkileri içinde sekteye uğrayan
geleneklerin, belgelenmesi zor bu bilgilerin korunması ve aktarılması,
1936 yılından beri çeşitli isimler altında varlığını sürdürmüş olan
müdürlüğümüzün de üstlendiği değerli bir görevdir.
Bilgi, paylaşılarak büyür.
Bilgi, aktarılarak korunur.
A
sırlarca geliştirilen ve kuşaklar arasında sözlü anlatım ile
uygulamaların bir kısmı unutulmuş, ancak günümüze ulaşan örneklerde
yaşayabilmiştir. Bugün gerçekleştirilen koruma uygulamaları hem
farklı dönemlerin inancı, kültürü, geleneğinin yaşamasını hem de
bu dönemlerin yazılı olmayan üretim teknikleri, ilişkileri, malzemesi
konusunda bilgi edinilmesini sağlayan bilimsel çalışmalardır. Koruma
uygulamalarında titizlikle dikkat edilen husus bilginin tüm görünen,
tespit edilen verileri ile belgelenmesidir. Böylece bilgi kaybolmaz.
Koruma uygulamalarında geleneksel veriler büyük önem taşır. Zaman
değişir, teknolojiler değişir, bize kalan ise korunan kültürel mirasın
kendisi, belgeleri ve gelecek nesillere aktarılacak yayınlarıdır.
S
ürekli değişen ve gelişen zaman içerisinde, toplumsal yapı
ve kent dokusu içinde, mimari korumanın araştırmalar, bilimsel
çalışmalarla beslenerek gelişmesi önemli hale gelmektedir. Böylece yeni
işlevler, yaşam biçimleri ve bakış açılarının getirdiği sorunlarla başa
çıkabilen dinamik koruma kavramı oluşur. Koruma sürecine katılan
dergimizin ilk sayısı İstanbul ağırlıklı olsa da önümüzdeki sayılar her
kentten, ülkeden uygulamaların yer aldığı konularla karşınızda olacak.
Böylece yıllardır süren koruma çalışmalarındaki bilgi ve belgeleri,
deneyimi sizlerle paylaşarak kentlerin önemli kültür katmanlarını
sizlere, gelecek nesillere aktarmış olacağız.
Dr. Olcay AYDEMİR
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü
İÇİNDEKİLER
6
Sürdürülebilir Koruma ve Kültür Mirasımız
Sustainable Preservation and Cultural Heritage
Yakup HARMANDA
(KVMGM Genel Müdür Yardımcısı)
Rölöve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM)
10 İstanbul
Tarihsel Altyapısı
Historical background of Directorate of Surveying And Monuments
Dr. Deniz ATASAGUN (Y. Mim. Rest. ve Afet Uzm.)
20
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar,
Teknikler ve Yöntemler
Conservation Works İn Topkapı Palace: Approaches, Techniques
And Methods
Nevhiz KOYUKAN
(IRAM Md. Yrd.-Topkapı Sarayı Kontrol Amiri)
42 Yapı ve İnsan
Necdet SAKAOĞLU ile Röportaj
Dr. Deniz ATASAGUN (Y. Mim. Rest. ve Afet Uzm.)
Kevser Nihan ARAPOĞLU (Mimar)
52
İstanbul, Restorasyon Konservasyon Merkez
Laboratuvarı Çalışmaları
Works of Central and İstanbul Region Conservation Laboratory
İsmet OK - (Kimya Mühendisi)
Sarayı Sur-i Sultani II. Etap Restorasyon
74 Topkapı
Çalışmaları
Topkapi Palace
Nevhiz KOYUKAN (İRAM Md. Yrd.-TS Kontrol Amiri)
Seda YALÇINKAYA (Sur -i Sultani II. Etap Şantiye Şefi)
Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik
92 Ayasofya
Onarımları
Repair of the Mosaics, Script Panels and Lampion Niche
in Hagia Sophia
Sonay ŞAKAR (Y. Mim. Rest. Uzm.)
Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı
104 A Case Of Preservation: Gallery Floor Of Hagia Sofia Museum
İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim. Rest. Uzm.)
Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları
112 Kariye
Kariye Museum; Resarch & Restoration Data Acquirel
Fırat BUZLU (Konservatör)
ISSN 2651-5245
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğü İstanbul Rölöve
ve Anıtlar Müdürlüğü Yayınıdır.
Koruma-Restorasyon/TeşhirTanzim/Konservasyon/Koruma
Teknolojileri/Malzeme/Arkeoloji/
Sanat Tarihi Belleği
Yıl:2019 Sayı:1
İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü adına sahibi:
Dr. Olcay AYDEMİR
İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürü
Yazı İşleri Müdürü/ Tashih
Dr. Deniz ATASAGUN
İngilizce Tashih
Dr. Deniz ATASAGUN
Yayın Kurulu
Dr. Olcay AYDEMİR
H. Nevhiz KOYUKAN
İffet İZGİ BİLLUR
Dr. Deniz ATASAGUN
Hayri Fehmi YILMAZ
İsmet OK
Murat SAV
Alidost ERTUĞRUL
Editör
Dr. F. Deniz ATASAGUN
Danışma Kurulu
Prof. Dr. E. Füsun ALİOĞLU
Prof. Dr. Baha TANMAN
Prof. Dr. Can BİNAN
Prof. Dr. Fevziye AKÖZ
Prof. Dr. Z. Gül ÜNAL
Prof. Dr. Oğuz CEYLAN
Prof. Dr. Feridun ÇILI
Prof. Dr. Alper İLKİ
Prof. Dr.Ahmet Vefa ÇOBANOĞLU
Dr. Ömer DABANLI
Dr. Şimşek DENİZ
Dr. Olcay AYDEMİR
Hayri Fehmi YILMAZ
Murat SAV
İffet İZGİ BİLLUR
Kapak ve Sayfa Tasarımı
Dr. Deniz ATASAGUN
Kevser Nihan ARAPOĞLU
Basım
OKSİJEN BASIM Yüzüncü Yıl
Mah. Matbaacılar Sitesi 2. Cad.
No:202/A Bağcılar-İstanbul
Tel: 0212 325 71 25
Fax: 0212 325 61 99
www.oksijenbasimbasim.com.tr
İletişim
İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü Topkapı Sarayı
I. Avlu 34400 Sultanahmet
(Cankurtaran) Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 518 55 66-55 67
Fax: (0212) 518 85 86
rad@kulturturizm.gov.tr
İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Dergisi hakemli bir dergidir.
Makalelerdeki yazılardan
yazarları sorumludur. Kaynak
belirtilmek koşulu ile alıntı
yapılabilir. Para ile satılmaz.
1000 adet basılmıştır.
*Kapak minyatürü Kostantin Kapıdağlı’ya
atfedilir. III. Selim cülus töreni temsili.
Sarayı Hümayun-u Marangozhanesi
122 Yıldız
(Müzehane) Onarımı ve Teşhir Tanzimi
Yıldız Palace Marangozhane Restorations
Yelda AYHAN (Y. Mim. Rest. Uzm.)
Sarayı Harem Yapıları Koruma
134 Yıldız
Uygulamaları
Conservation Works Of Harem Buildings of Yıldız
Palace
Sevinç ÇELİK (Y. Mim. Rest. Uzm.)
Güçlendirme ve Konservasyon
142 Koruma,
Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri
A Case of Preservation, Strengthening and Conservation: The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan,
Havâtin and Cedid Havâtin
İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim. Rest. Uzm.)
Türkocağı Restorasyonu
150 Edirne
Edirne Türkocağı Restoration
Aydın TAŞDEMİR (İnş. Y. Müh.)
Tıbbiye-i Şahane; Anatomi binası
156 Mekteb-i
Koruma Uygulamaları
Conservation Work of Anatomi Building of Great
Royal Medical School
Duygu AKSOY (Y. Mim.)
Kapılarını Açtı
170 Troya
Troy Opens Up Its Gates
Şafak ÇAKMAK (Y. Mim.)
Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve
178 Sivil
Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri
Examples Of Preservation Studying Of Civil Architectural Cultural Heritage
İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim.)
188 Bizden Haberler
SÜRDÜRÜLEBİLİR KORUMA VE KÜLTÜR
MİRASIMIZ
Yakup HARMANDA
SUSTAINABLE PRESERVATION AND CULTURAL HERITAGE
Genel Müdür Yardımcısı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
Türkiye, çağlar boyunca birçok uygarlık ile birçok kültürün
buluştuğu, farklı düşünce, inanç ve medeniyetler ile zenginleşerek,
doğu ile batıyı buluşturan bir bölge olmuş, farklı inançlara ait kültür
varlıklarına bir arada ev sahipliği yaparak yüzyıllar boyu süregelen
bir beraberliği, birlikte yaşama sanatına dönüştürmüştür.
Bu bakımdan Türkiye kültür varlıkları açısından büyük bir
potansiyele sahiptir. Kültür mirasımız ortak geçmişimizi anlatan,
dayanışma ve birlik duygularımızı güçlendiren büyük bir hazine
niteliğindedir. Tüm bu özellikleri ile Türkiye, dünyanın önemli
kültür ve turizm merkezleri arasındadır. Ülkemizin kültürel
mirasın korunmasına ilişkin tarihine göz atacak olursak koruma
geleneğimizin oldukça eski tarihlere dayandığı görülmektedir.
Osmanlı’nın geliştirdiği vakıf geleneğiyle başlayıp günümüze kadar
uzanan ve asırlara yayılan uzun bir yolculuktan bahsedilebilir. Son
yüzyılda ise dünya koruma örneklerine paralel biçimde tek yapı
ölçeğinden çevresel ölçekte koruma anlayışına doğru bir gelişim
görülmektedir.
Sürdürülebilir Koruma ve Kültür Mirasımız
Yakup HARMANDA
Bakanlık olarak Türk dış politikasının asli
önceliklerine ve AB üyeliği hedefine uygun olarak,
ülke yararını en üst düzeyde gerçekleştirmek üzere
kültür ve turizm alanlarındaki uluslararası işbirliği
olanaklarını ve Türk turizminin uluslararası
rekabet gücünü arttıracak; Türk kültürünün,
ulusal kültür varlıkları ile değerlerinin dünyaya
tanıtımına katkıda bulunmasını sağlayacak tüm
fırsatları değerlendirmeye çalışmaktayız.
Bakanlığımız, Ülkemizin evrensel kültür, sanat ve
turizm değerlerinin sürdürülebilir korunmasını
sağlayarak yaşatmak ve tanıtmak, toplumsal
bilincin oluşmasında bilgiye erişimi kolaylaştırmak
ve ülkemizin dünya turizminden alacağı payı
artırmak üzere, bu kapsamdaki tüm çalışmalarını
evrensel değerlere bağlılık, bilimsellik, etik
değerlere saygı, bütünsel yaklaşım, teşvik edicilik,
toplumsal duyarlılık, katılımcı planlama ve
yönetim, çevreye saygı, insan odaklılık, yenilikçilik,
zamanındalık mesleki uzmanlık ve hukukun
üstünlüğü değerlerini gözeterek sürdürmektedir.
Kültür mirasımızın gelecek kuşaklara aktarılması
için gerekli çalışmaları, Anayasa’nın 63. maddesi,
4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun ve 2863 sayılı Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunlardan
aldığımız yetkiyle başta Venedik Tüzüğü olmak
üzere uluslararası koruma ilkeleri doğrultusunda
yürütmekteyiz. Topraklarımız üzerinde izleri
sürülebilen tüm kültürlerin mirasının varisi ve
hamisi olma bilinciyle müzeler oluşturmakta,
arkeolojik kazılar, bilimsel araştırmalar, restorasyon
ve konservasyon çalışmaları gerçekleştirmekteyiz.
olup ödenekleri elverdiği ölçüde bu duyarlılığını
sürdürmektedir. Bu kapsamda kamusal binaların
restorasyonları dışında özel hukuka tabi gerçek
ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz
mirasla ilgili olarak hibeler de verilmektedir. Bu
uygulama vatandaşlarımızın kültür mirasının
korunmasına ortak yapıldığı ve sunduğumuz
desteklerle koruma politikalarına dâhil edildiği
örnek bir modeldir. Ayrıca yurt dışında bulunan
taşınmaz ortak kültür mirasımızın korunmasına
yönelik çalışmaları Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile
varlığın sahibi ülkenin izni ve imzalanan ikili kültürel
anlaşmalar çerçevesinde işlemler, ilgili kurumlar ile
yürütülmektedir. Koruma ve restorasyon çalışmaları
bilimsel temellerde ilerleyen teknik bir süreçtir.
Restorasyon uygulamalarının bilimsel ve sağlıklı
yürütülebilmesi için üzerinde çalışılan her eser için
projelendirme çalışmaları yapılarak uygulamaları
gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda kuramsal
yaklaşımlar ve koruma pratikleri devam ederken
küreselleşme sayesinde geçmişte sadece yerelde
değer taşıyan birçok tarihi yapı ve çevre bugün
dünyanın her köşesinden bu mekânları ziyaret etme
merakı ve isteği uyandırmaktadır. Bu ilgi turizm
sektörünü de doğrudan etkileyerek kültür turizmini
ortaya çıkartmıştır.
Yetkili kamu kurumu olarak kültürel miras konusunu
başta ICOMOS Milli Komitesi olmak üzere tüm
paydaşlarla ele almaya azami özen gösteriyoruz.
Diğer bir açıdan kültürel mirasın korunması
bir prestij alanına dönüşmekte ve önemli bir
yatırım alanı sağlamaktadır. Bu şekilde ekonomik
değerinin anlaşılmasıyla kültürel mirasın kimliğini
kaybetmeden günümüz yaşamına dâhil olmasının
sağlanması amacıyla yapılan planlamalar ve
koruma önlemlerinin uygunluğu önemli bir sorun
olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada korumanın
sürdürülebilirliği için kültürel mirasın yönetimi
konuları önem kazanmaktadır.
Bakanlığımız ülkemizde bulunan
kültürlerin izlerini sürmeye yarayan
mirası örneklerinin restorasyonlarını
ve evrensel koruma ilkeleri ışığında
Bu kapsamda 5226 Sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu İle Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun”u ve akabinde çıkarılan
“Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş
ve değişik
tüm kültür
eşit değerde
ele almakta
ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”
ile ören yerleri, sit alanları ve etkileşim sahaları ile
bağlantı noktalarının kamu kurum ve kuruluşları
ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyonunda
sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde
korunması ve değerlendirilmesini sağlamak amacıyla
düzenlenmiştir. Bu kapsamda öncelikle dünya mirası
ve geçici listedeki alanlarda uygulamaya başlanılmış
ve gelişerek devam etmektedir.
Tespiti yapılmış yaklaşık 100.000 tescilli taşınmaz
kültür varlığına sahip ülkemizin Dünya Miras
Listesindeki temsili hak ettiği yerde henüz değildir.
2018 yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO
Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 1092 kültürel ve doğal
varlık bulunmakta olup bunların 845 tanesi kültürel,
209 tanesi doğal, 38 tanesi ise karma (kültürel/doğal)
varlıktır. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi
toplantıları ile bu sayı artmaktadır. Ülkemizin,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün
sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde
bugüne kadar UNESCO Dünya Miras Listesi’ne
18 adet varlığımızın alınması sağlanmıştır. Zengin
kültürel mirasımıza göre bu sayı yeterli değil. Dünya
Miras listesinde Türkiye’deki kültür varlıklarının
sayısının çoğaltılmasında şüphesiz ki ICOMOS
Türkiye Milli Komitesi başta olmak üzere tüm
paydaşların katılımı ve deneyimlerinin katkısı etkili
olacaktır.
Ülkemizin geçmiş uygarlık izlerinin araştırılması ve
zengin kültür varlıklarımızın gün ışığına çıkarılması
amacıyla yürütülen kazı çalışmaları maddi izlerin
gelecek kuşaklar tarafından incelenmek üzere
korunması amacıyla toprak üstünde veya su altında
görünür olmasalar bile arkeolojik rezerv alanları
oluşturma düşüncesiyle ele alınmaktadır. Kazı
politikamız kazıdan ziyade koruma çalışmalarına
önem verilmesi üzerine inşa edilmiş olup
konservasyon, konsolidasyon, restorasyon gibi
koruma çalışmaları tamamlanmadan yeni kazı
alanları açılmamaktadır. Kazılar sonucu ortaya çıkan
eserler çağdaş müzecilik anlayışıyla yapılan veya
düzenlenen müzelerimizde sergilenmektedir.
Dünyanın en büyük mozaik müzesi niteliğini taşıyan
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi başta olmak
üzere Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi; Kırşehir
Kaman Kalehöyük Müzesi; Çorum Boğazköy
Müzesi; Çorum Alacahöyük Müzesi; Burdur
Arkeoloji Müzesi; Aydın Yeni Arkeoloji Müzesi;
Kilis Müzesi; Manisa Akhisar Müzesi; Antalya Elmalı
Müzesi; Tokat Arkeoloji Müzesi ve Kahramanmaraş
Müzeleri, yenileme yapılan veya inşa edilen müze
örnekleridir.
Antalya Alanya Müzesi, Bursa Arkeoloji Müzesi
ve Muğla Marmaris Müzeleri’nde düzenlemeler
yapılarak 2013 yılında ziyarete açılmıştır. 2014 yılına
gelindiğinde başta Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi; İzmir Efes Müzesi; Hatay Yeni Arkeoloji
Müzesi; İstanbul Topkapı Sarayı Mutfaklar Bölümü;
İstanbul Topkapı Sarayı Zülüflü Baltacılar Koğuşu,
Karaağalar Mescidi ve Çubuk Odası; İstanbul Türk
İslam Eserleri Müzesi olmak üzere birçok müzemiz
ziyarete açılmıştır.
Ortak geçmişimizi, tarih boyunca oluşturan birikim
ve deneyimlerimizi, dayanışma ve birlik duygularımızı
güçlendiren kültür mirasımızın korunması amacıyla
Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılına kadar
2023 taşınmaz kültür varlığının onarımı, yeniden
işlevlendirilmesi ve günlük yaşama katılması
hedeflenmektedir.
İSTANBUL RÖLÖVE ANITLAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN
(IRAM) TARİHSEL ALTYAPISI: XVI.yy-1920’s
Dr. Deniz ATASAGUN
HISTORICAL BACKGROUND OF İSTANBUL DIRECTORATE
OF SURVEYING AND MONUMENTS:
From XVIth Century to 1920’s
Y. Mimar Restorasyon ve Afet Uzmanı O.D.T.Ü./Y.T.Ü.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Kurumların gelişim ve olgunlaşma süreçleri geçmişin yanlışlarının
ve bilgeliğinin analiz edilmesine bağlı olmalıdır. İstanbul Rölöve
ve Anıtlar Müdürlüğü (İRAM), farklı isimler altında uzun yıllardır
kültür mirasımızın korunmasına ilişkin önemli çalışmalara imza
atmaktadır. Şu anda gelinen aşamada, belki de dünyada en çok
vaka ile karşılaşan koruma kuruluşu olarak bu vakalarda karşılaşılan
sorunlara giderek daha yetkin çözümler üretmiştir. Gelişim ve
olgunlaşma süreçleri kendi geçmişini olduğu kadar atalarının geçmiş
bilgelikleri ve hatalarını da özümsemekten geçer. Özellikle köklü
Osmanlı yapı geleneğinin sağladığı sistem ve teknik bilgi birikimini
iyi anlamak, mevcut yapının anlaşılması, sorunların doğru teşhis
edilmesi ve daha sağlam bir yapıya doğru evrilmesi açısından önem
taşımaktadır.
Bu bilinçle başlatılan tarihsel altyapı araştırması, henüz başlangıç
aşamasındadır. Saray-ı Hümayûn-Topkapı Sarayı, Osmanlı yapı
geleneğinin yönetim merkezidir. Bu nedenle imar tarihimiz için
olduğu kadar Kurumumuzun tarihi açısından da ayrı bir önem
taşımaktadır. İlk kısımda, Osmanlı devlet teşkilatı içinde imar
kurum ve meslek grupları ele alınmıştır. İkinci bölümde özellikle
XIX. Yüzyıldan başlayarak günümüze kadar koruma ve eski eser
kavramlarının ortaya çıkması ve bunun kurumsal yapılara nasıl
yansıdığı kısaca incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Cumhuriyet
döneminde teşkilat yapıları, mevzuat ve Kurumumuzun yeri ele
alınmıştır. Son bölümde ise değerlendirmelerin yanı sıra çeşitli
önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, İRAM,
Kültür Bakanlığı, Eski Eser Hukuku, İmar Teşkilatı, Yapı Teşkilatı,
Hassa Mimarları, Asar-ı Atika
Development and maturing process of Institutions should depend on analysis of mistakes and wisdom of the past.
IRAM has been the centre of many important preservation works for a long time,
under different names. It has created increasingly more competent solutions for many
different cases in its life-time. Assimilating its cultural history, including the deep rooted
construction traditions and system in the Ottomans, is a part of institutional development and maturization process. Understanding current and past systems and technical
know-how would help a better understanding of problems and thus leading to evolution
to a more sound institutional structure.
Historical background study was started with this in mind, and is still at a beginning
stage. Topkapı Place, is the administrative centre of tradition of construction, and
at this respect, it is important for our institutional history. First part of the study
examins Ottoman systems, the second part investigates the changes which took place
as a result of the effects of Western institutions and concepts The last section studies
the Republic Era, and the place of our institution within newly established intitutional
structure. Last section contains evaluation of the current the situation and suggestions
based on these evaluations.
Key words: İstanbul Directorate of Survey and Monuments, Ministry of Culture,
Law of Historic Artefacts, Institutions of construction, Royal Architects, Historical
Heritage.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı
Saray-ı Hümayun’da Mimarlık Teşkilatı
Osmanlı imparatorluğunda mimarî de Osmanlının
diğer kurumları gibi teşkilatlanmıştır (Gülcan &
Güneş, 2014, s. 377). Osmanlı devlet teşkilatında
imar süreçleri incelendiğinde, sınırları ve bütün
aşamaları belirlenmiş ve saat gibi işleyen bir sistemle
karşılaşılmaktadır. Kurallar kesindir, şaşmaz bir
hiyerarşik yapı içinde hangi işi kimin yapacağı
bellidir, bu kişilerin yetişme koşulları oluşturulmuş,
gelişimlerinin hangi aşamasında hangi işi
yapabilecekleri saptanmıştır. (Madran, 1996, s. 60).
Çeşitli kaynaklardan onarım süreçleri izlendiğinde
karşımıza çıkanın kuralları belirlenmiş, hiyerarşik
yapıda, aşamaları tanımlanmış ve kolayca takip
edilen “sade fakat görkemli bir düzen”dir. Bu
düzen, onarım gereksiniminin ortaya çıkmasıyla
başlamaktadır. Yerel makamlarca (şer’i) onarım
kararı alınmakta, merkez organlarınca bu karar
onaylanmakta, bu karara bağlı keşif, onarım raporu
ve projeler hazırlanmaktadır (Sakaoğlu, 2019). Saray,
savunma yapıları ve diğer bayındırlık yapılarının
dışındaki onarımların kaynakları başta vakıflardır.
Afet ve yangın gibi olağandışı durumlarda veya
vakfın maddi kaynağı kalmadığında hazine
kaynakları kullanılmaktadır. Kişisel katkılar ise
oldukça düşüktür (Madran, 1996, s. 60). Uygulama
tamamlandığında ise, ikinci keşif ve son rapor
hazırlanmakta, yapılan imalatın aklanmasından
sonra elde edilen sonuçlar yerel otorite olan kadıya
ve merkezi otoriteye bildirilmektedir. Bu işlemlere
ilişkin kayıtlar, birçok kaynakta bulunan inşaat
defterleri ve benzer belgelerden bulunabilmektedir
(Sakaoğlu, 2019) (Madran, 1996, s. 60).
Dr. Deniz ATASAGUN
işlerini yürütmekteydiler (Turan, 1964). Yetişme
merkezleri başlarda Topkapı Sarayı Hasbahçe’de
iken daha sonra Yalı Köşkü ve Sepetçiler Köşkünde
oturmuşlardır. (Erdenen, 1966, s. 15,16). Osman
Gâzî’nin
Karaca-Hisarda
yaptırdığı
câmide
(688/1289) devlet hizmetinde mimar ve ustaların
istihdam edildiği bilinmektedir. Bursa ve Edirne’deki
inşa faaliyetlerinde kalabalık ve yetişmiş bir mimar
kadrosunun olduğuna ilişkin kanaat oluştuğu
kaynaklarda belirtilmektedir (Turan , 1964).
Yine (Turan , 1964)’a göre, saraydaki ve imparatorluk
dahilindeki inşaat ve tamirat işlerinin hızlı bir şekilde
yürütülebilmesi amacıyla merkezde Şehremininin
kontrolünde ve Hassa Mimarbaşının denetiminde
Suyolu Nazırı, İstanbul Ağası (Acemi Oğlanlar
Ağası), Kireççibaşı, Anbar Müdürü, Anbar Birinci
Katibi, Mimar-ı Sani ve Tamirat Müdüründen
oluşan bir fen heyeti oluşturulmuştur. Şehremini,
XIX yüzyılın ortalarına kadar saray ve devlet tamirat
ve imar işleriyle uğraşan, tüm sarayların bütçesiyle
ilgilenen, saray vekilharçlığını yürüten kişiler olup
Birun1 ricalindendir. Mimarbaşı daha çok teknik
konularla ilgilenirken Şehremini ise mali konularla
ilgilenmektedir (Erdenen, 1966, s. 15).
Uygulamalar, yetkinliği onaylanmış teknik ve
idari personelin yönetim ve sorumluluğunda
gerçekleşmektedir (Madran, 1996, s. 60). Saray,
bayındırlık, savunma gibi hazine tarafından finanse
edilen projeler, Hassa Mimarları (Mimaran-ı Hassa)
tarafından denetlenmekte ve onaylanmaktadır.
Hassa Mimarları; padişahlara özel olarak hizmet
vermelerinin yanı sıra; (himaye bölgeleri ve mümtâz
eyâletler hariç) imparatorluk genelinde de görev
yapmaktaydılar (Turan , 1964, s. 159-160). Osmanlı
İmparatorluğunda her türlü resmi yapım ve onarım
işlerini deruhte eden bu teşkilatın adı Hassa Mimarları
Ocağı idi. Bu ocağın tam olarak kim tarafından ve ne
zaman kurulduğu henüz bilinememektedir (Gülcan
& Güneş, 2014, s. 377). Hassa sıfatını Saray-ı Amire
içinde olmalarından dolayı almalarına karşın ocak
aynı zamanda İmparatorluğun merkez teşkilâtı olarak
değerlendirilebilmektedir (Turan , 1964, s. 159-160).
Hassa Mimarları Ocağı; Saray-ı Amire’den başlayarak
diğer saraylar, İstanbul geneli ve İmparatorluk
dâhilinde her türlü resmî inşaat ve tamirat
Hassa mimarları, devletin yaptıracağı tüm binaların
planlarını hazırlamakta, malzeme ve inşaat masraflarını
hesaplamaktaydılar. Ancak bunun ötesinde kişilerin
yaptıracağı dükkân, konut, hamam, han ve bunun
gibi binaların da planlarını denetlemekte, uygun
olmayan kısımları düzelttirmekte, inşaata bu şekilde
onay vermekteydiler. Uygulamayı yapacak meslek
erbabının da “sanat erbabından” olup olmadığını
denetlemek, yükümlükleri altındaydı (Erdenen,
1966, s. 17).
1 Birun: Osmanlı Devleti’nin idari teşkilatında Tanzimat dönemine
kadar kullanılmış bir tabirdir. Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde devletin işlerini yürütmekle görevli olanlar bir hayli artmıştır.
Bunlardan sarayda görev alanlara Enderun, devlet yönetiminde görev
alanlara da Birun denilmiştir.
Hassa Mimarları salatin evkafı (sultan vakıfları)
ve diğer vakıflara ait her türlü onarım ve inşaatın
da keşiflerini hazırlamaktaydılar. Vakfa ait binalar
tamir edilecekse masraflar hassa mimarları
tarafından belirlenmekteydi. Şehre gelen her türlü
yapı malzemesi, bu tür malzeme satılan dükkanlar,
mermer ve taş işlenen yerler, tuğla harmanları,
çini karhaneleri de Hassa Mimarları tarafından
denetlenmekte, iyi cinste olmaları ve narha1 uygun
satılmalarına dikkat edilmekteydi (Erdenen, 1966, s.
17).
sa’yü dikkat eyleyüp mevzunatı vezin ile ve madudatı acidile
lazım geldikçe sarf eyliye...”. Anbarcının son derece
emniyetli, kendisine teslim olunan eşyayı dikkatle
saklayıp koruyan ve iktiza ettikçe anbara girerken
olduğu gibi tartarak veya sayarak anbardan çıkaran
bir kimse olması gerektiği belirtilmektedir (Kunter,
1952, s. 70).
Uygulama alanında çalışan teknik kişiler (sanat
erbabı); taşçı, duvarcı, sıvacı, marangoz, perdeci,
camcı, kurşuncu, minareci, mermerci, neccar, nakkaş
gibi meslek gruplarında yer almaktaydılar (Madran,
1996, s. 60) (Erdenen, 1966, s. 15). Onarım ve
bakım hizmetlerini sürekli yürüten bir meslek grubu
olarak da “meremmetçiler”2 karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanı sıra, suyolcu, hamamcı, kaldırımcı gibi
özel meslek grupları da bulunmaktadır (Madran,
1996, s. 60).
“Vakıf ’ kurumu, yapıların oluşması ve onarılarak
sürekliliklerinin sağlanmasında en önemli etkendir.
Herhangi bir vakfın koruması altında bulunmayan
yapıların onarım sorumluluğunu üstlenecek
başka bir kurum bulunmamaktadır (Yeniyıldız,
1982, s. 34). Devlet tarafından sağlanması gerekli
hizmetler, kişiler ve vakıf kurumu tarafından yerine
getirilmektedir. Vakıf, kamu yararını gözetir. Vakfın
sahibi Allah olarak görüldüğü için dokunulamaz
veya yok edilemez. Bu nedenle yapı onarımlarının
aksatılmadan yapılmasına önem verilmiştir. Bunun
yanı sıra vakıf malları satılamaz, bağışlanamaz ve özel
mülkiyete geçirilemez. Bu nedenle vakıf mallarının
korunması güvence altına alınmıştır (Madran, 1999,
s. 236).
Osmanlı İmparatorluğu sisteminde, günümüzdeki
gibi bir koruma anlayışı elbette söz konusu değildir.
Burada “koruma”dan kastedilen, yapıların sürekli
bakımına ilişkin alınan önlemlerdir. Örneğin
İstanbul Yenicaminin vakfiyesinde bildirilen hizmet
kadrosu içinde 10 kişilik bir devamlı tamirler
ekibinin bulunduğu anlaşılmaktadır. (Meremmetçi)
Bu ekip; 1 adet anbarcı, 1 adet anbar kâtibi, 3 adet
meremmetçi, 1 adet meremmetçiler kâtibi, 1 adet
perdeci, bir adet kurşuncu, bir adet camcı ve bir adet
taşçıdan oluşmaktadır (Kunter, 1952, s. 70).
Anbarcının, meremmetçilerin ve öteki mütehassıs
sanatkârların vasıfları vakfiyede şöyle belirtilmiştir.
“… ve bir merd-i salih ve afif ve mürnin-i nazif emanet
ve dinayetle meşhur ve cümle cihatı mamür kimesne anbarcı
olup kendüye teslim olunan eşyayı hıfz ve hiraset etmede
1 Narh: tüketiciyi korumak ereğiyle, bellibaşlı, özellikle zorunlu
tüketim maddeleri için devletçe saptanan fiyat.
2 Meremmetçi: Eğreti tâmir yapan kimse, tâmirci, merâmetçi
Meremmetçilerin ve şanatkarların vasıfları; “... ve üç
nefer kardan-ı hoş nihad ve sınaat-ı tamir ve termim3 de
üstad kimesneler meremmetçiler olup termimi lazım olanı
hilaterah vela tehir marifeti mütevelli ile tamir ve termim
eyliyeler ...”, “... ve dört nefer sanatlarında üstad ve emin ve
layık-ul-itimad kimesnelerin biri perdeci olup cami-i şerif ile
türbe kapılarına talik olunan perdeler tecdit veya termime
muhtac oldukta mahsul-i evkaftan harcı görülüp tecdit ve
termim eyliye ve biri dahi kurşuncu olup ebniyye-i mebniyye i
mezbure ve evkaf·ı mezkurede kurşun ameli lazım oldukta
tevakkuf ve tesvif ve taksir ve tevkif etmeyüp tamir eyliye ve
biri dahi camcı olup cami ve müştemilatının camları termime
muhtac oldukta tehavün ve tekasül ve tesamüh ve tesahül
eylemeyüp tamir ve termimin tekmii ve tetmim eyliye ve biri
dahi taşçı olup senktıraşlığa müteallik olan yerler noksan
pezir oldukça tekmil eyliye ...” şeklinde belirtilmektedir.
Bu metne göre; Perdecilik, kurşunculuk, camcılık
ve taşçılık işlerinde çalışacak kimseler sanatlarında
üstat kimseler olmalıdır, tamir ve termim işlerinin
sanatın fevkinde bir meşgale, bir “sınaai” sayıldığı
anlaşılmaktadır (Kunter, 1952, s. 70-71). Yapılan
3 Termim: Onarma, tamir etme. Kırık kemikleri iyi etme (Kamus-i
Osmanlı)
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı
incelemelerde, vakıf yapılarında yukarıda belirtilen
nitelikte hizmet sınıfının bulundurulmasının yaygın
olduğu görülmüş olup vakıf yapılarına ilişkin genel
koruma ve sürdürme prensibine de uygundur.
Örneğin 1515 Tarihinde Giresun Kale yakınlarındaki
Sultan Selim (Hüdâvendigâr) Camisi vakfiyesine
göre 2 adet meremmetçinin görevli olduğu
belirtilmektedir. Meremmatçiler (Meremmetçiler)
Ocağı, Saray Bostancı Ocağı efradından ve ulufeli
(maaşlı), Hassa Mimarlarının bir alt hırfet grubu
olarak tanımlanmaktadır. Proje gerektirmeyen
Onarım/basit restorasyon işleri yapmaktaydılar.
Mimari ögelerin onarım gerektiren kısımlarını,
malzeme ve biçim olarak birebir benzeterek
onarmaktaydılar. Yaz-kış, İstanbul, Edirne, Bursa
ve Sarayla bağlantılı her yerde çalışmaktaydılar
(Sakaoğlu, Osmanlı Tarihi Sözlüğü, 2017)
Osmanlı İmparatorluğunda Eski Eser ve
Koruma Kavramları
1846 yılına kadar Osmanlı’da eski eserleri koruma,
toplama ve sergilemeye ilişkin bir yasal düzenlemeye
rastlanmamaktadır. Tophane-i Amire müşiri Fethi
Ahmet Paşa, 1846-47 yıllarında çeşitli şekillerde
ele geçen eski eserleri Aya İrini’de sergilemeye
başlamıştır. Bu olay, Türk Müzeciliğinin başlangıcı
olarak kabul edilmektedir (Mumcu, 1969, s.
65). 14 Şubat 1869’da hazırlanan ilk Asar-ı Atika
Nizamnamesi, ağırlıklı olarak arkeolojik eserleri
ilgilendirmektedir. Bu nizamnameye kadar eski
eserlere ilişkin hususlar tamamen fıkıh hükümlerine
terkedilmiştir. 1873 yılında Aya İrini’deki müze,
Çinili Köşk’e taşınmıştır (Madran, 1996, s. 61).
Osmanlı İmparatorluğunda eski eserlere ilişkin dolaylı
ilk yasal düzenleme, 1858 tarihli Ceza Kanunudur.
Bu kanunun 133. Maddesine göre; “Hayrat-ı
şerife ve tezyinat-ı beldeden olan ebniye ve asar-ı
mevzuayı hedm ve tahrib ve yahud bazı mahallerini
kırıb rahnedar…” edenler cezalandırılmıştır. Ancak
bu hüküm sadece kutsal yapı ve anıt yapılara karşı
yapılacak eylemleri kapsamaktadır (Mumcu, 1969, s.
68).
Dr. Deniz ATASAGUN
1864 yılında Turuk ve Ebniye Tüzüğü ile bazı imar
kuralları belirlenmiş ve uygulamaya konulmuştur
(Bektaş, 1992). 1 Şubat 1284/13 Şubat1868 tarihli
Asar-ı Atika Nizamnamesine kadar, taşınır kültür
varlıklarının durumu “Fıkıh” esaslarına göre
değerlendirilmiştir (Kanadoğlu, 2007, s. 33). Bu
Nizamnamenin beşinci maddesi de yine eski eser
tanımına yer vermektedir. 1869 tarihli Asar-ı Atika
Nizamnamesinde, müzecilikle ilgili bazı temel
hükümler yer almaktadır. 1869 Nizamnamesinin
yetersiz kalması üzerine hazırlanan 1874 tarihli ikinci
Asar-ı Atika Nizamnamesi ile ilk kez eski eser tanımı
ve sınıflandırması yapılmıştır (Madran, 1996, s. 61).
Buna göre; eski devirlerden kalmış ve insan eliyle
yapılmış her türlü eşya, Asar-ı Atikadandır. Yapılan
tanıma taşınmaz eserler de alınmıştır (Mumcu,
1969, s. 71). Ayrıca eski eserlerin devlet malı olduğu
hususu ilk kez bu nizamnamede hükme bağlanarak
bugüne dek değişmeden gelmiştir (Madran, 1996, s.
61). 1877 yılında Meclis-i Maarif-i Kebir tarafından
müze komisyonu oluşturulmuştur. Bu komisyon,
yeni bir örgütlenmeye ve yasal düzenlemeye gerek
duymuştur (Madran, 1996, s. 61). 1881 yılında
Osman Hamdi Bey bâlâ rütbesi ile müze müdürü
olarak atanmıştır (Sakaoğlu, 2019). Sanayi-i
Nefise mektebini kurmuş, koruma ve müzecilik
kavramlarının kültürel altyapısının oluşmasına
önayak olmuştur. Bu dönemde, Müze-i Hümayûn
kurumsallaşmıştır. Türk bilim adamları tarafından
arkeolojik kazılar yapılmaya başlanmış, illerde
müzeler kurulmaya başlanmış ve müzeciliğe yönelik
ilk yayınlar yapılmaya başlanmıştır (Madran, 1996, s.
61).
1884 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi, Türk Eski
Eser Kanununun temeli sayılmaktadır (Mumcu,
1969, s. 73). Bu düzenlemeyle tanımların içeriği
genişletilmiş ve taşınmaz kültür varlılarının
korunmasına ilişkin bazı önlemler getirilmiştir
(Madran, 1996, s. 61).
Osmanlı İmparatorluğunun son Asar-ı Atika
Nizamnamesi (AAN) 1906 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Özellikle taşınmaz kültür mirası açısından
önemli bir yere sahiptir. Korumayla ilgili son yasal
düzenleme ise, 1912 tarihli Muhafaza-i Abidat
Nizamnamesidir (MAN). Bu nizamname, yeni bir
eski eser tanımı yapmaktadır. Uygulamaya ilişkin
bazı kararlar yerel yönetimlere bırakılmıştır (Madran,
1996, s. 61). 1914 yılında, Vakıf mallarının yönetimi ve
vakıf kökenli yapıların onarımından sorumlu “Evkaf
Hümayûn Nezareti” ve bu nezaret bünyesinde görev
yapmak üzere yine aynı tarihte “İnşaat ve Tamirat
Müdüriyet-i Umumiyesi kurulmuştur (Öztürk, 1983,
s. 193). 1921 tarihinde Asar-ı Atika Nizamname
Layihası hazırlanmışsa da yürürlüğe girmemiştir.
Yukarıda sayılan yasal ve idari düzenlemeler, yeni
kurulan Cumhuriyetin temelini oluşturmuştur. Bu
düzenlemeler, uzun süre bu şekilde kullanılmaya
devam edilmişlerdir.
mimarlık ve eski yapılar konusunda bilgili olmaları
istenmektedir. Encümene yeni kurallar koyma yetkisi
de verilmiştir (Madran, 1996, s. 64).
Türkiye
Cumhuriyeti’nde
Eski
Eser
Hukukunun ve Korumaya İlişkin Yapıların
Gelişimi
19/02/1931 yılında Atatürk’ün Konya Gezisi
sırasında Başvekil İsmet İnönü’ye gönderdiği
telgrafta; “…geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünde pek
bir harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze
müdürlüklerinde ve hafriyat illerinde kullanılmak üzere
arkeoloji mütehassıslarına kat’i lüzum vardır. Bunun için
Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının
bu şubeye tahsisinin… tamirin gecikmesi, bu abidelerin
(Konya) kamilen inhisarını mucip olacağından, evvela asker
işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs
zevat nezaretiyle tamirinin temin buyurulmasını rica ederim”
denilmektedir. Bu telgraf, Kurtuluş Savaşının yol
açtığı harabiyetle savaş nedeniyle başlayan imar
faaliyetinin imar azgınlığına kadar gittiği, bütün
tarihi anıtlar sevgisini de silip süpürdüğü ve bu
programsızlıklara Atatürk’ün müdahalesiyle son
verilebildiği şeklinde yorumlanmıştır. Burada,
koruma olgusunun uzmanlar eliyle yürütülmesi
gerektiğinin altı çizilmektedir (Madran, 1996, s. 69).
1912 Sayılı MAN ve 1906 tarihli AAN, Kanun
hükmünde kabul edilerek uzun süre yürürlükte
kalmışlardır. 245/04/1973 tarihinde kabul edilen
1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 23/07/1973 gün
18113 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girmiş ve bu iki Nizamnamenin yerini almıştır. Bu
kanun, AAN ve MAN ile tasarlanan sistemde bir
değişiklik yapmamıştır (Kanadoğlu, 2007, s. 34).
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) döneminde
kabul edilen Kanunun 1. Maddesinde sayılan
Bakanlıklar arasında bulunan Şeri’ye ve Evkaf
Vekaleti ile Maarif Vekaleti, Cumhuriyet döneminde
de varlıklarını devam ettirmişlerdir. Maarif Vekaleti
bünyesinde, 10 Mayıs 1920 tarihinde, Türk Asar-ı
Atikası Müdürlüğü kurulmuştur. Bu müdürlüğün
sorumluluk alanı, müzeler ve kazı işleri olarak
belirlenmiştir. 1921 yılında adı, Hars (Kültür)
Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. Hars Dairesi eski
eserlerle ilgili tek merkezi örgüttür. Müzecilik ve kazı
hizmetleri ile ilgilenmektedir. Görevleri arasında
koruma ve onarım hizmetleri bulunmamaktadır
(Madran, 1996, s. 63). Kurtuluş Savaşı sırasında
Türk Kültür belgelerini incelemek üzere kurulan
Hars Müdürlüğü, 1923’de Asar-ı Atika ve Müzeler,
Kütüphaneler ve Güzel Sanatlar Müdürlükleri olarak
iki Müdürlüğe ayrılmıştır (Eski Eserler ve Müzeler
Umum Müdürlüğü, 1945). Ancak bu ayrımdan
sonra Asar-ı Atika ve Müzeler Müdürlüğü, koruma
çalışmalarına da yönelmiştir. Hars Dairesi tarafından
yayınlanan bir genelge, envanter çalışmalarının
başlatılması için ilk adımı oluşturmuştur (Madran,
1996, s. 63).
1924 yılında, 1917 yılında kurulmuş olan Asar-ı Atika
Encümeni Daimisi Tüzüğü, İstanbul’da Müteşekkil
Muhafaza-i Asar-ı Atika Encümeninin (MAAE)
Teşkilat ve Vazifelerine Dair Talimatname olarak
değiştirerek onaylamıştır. Encümenin ilk üyelerinden
olan Halil Edhem Bey, Mimar Kemaleddin Bey,
Celal Esad Bey gibi kişilerin bir kısmı, bu dönemde
de görevlerine devam etmişlerdir. Bu encümenin
görevleri; eski eser ve anıtların belgelenmesi ve
bu yapılarla ilgili yayınlar hazırlanması olarak
tanımlanmıştır. Ayrıca AAN 5. Maddede tanımlanan
eski eserlerin onarımı, taşınması ve yıkılması
konularında, halk ve kamu görevlileri, Encümene
başvuracaktır. MAAE kadrosu; bir bakan, dört üye,
bir yazman ve bir Asar-ı Atika Müzeleri Mimarından
oluşmaktadır. Üyelerin eski eser, güzel sanatlar,
01/04/1931 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla
Başbakanlık Müsteşarı, Vakıflar Umum Müdürü,
Antikiteler ve Müzeler Müdürü ve Etnoğrafya
Müzesi Müdüründen oluşan bir komisyon
kurulmuştur. Bu komisyonun önerilerine göre;
anıtların korunmasının tek merkezden yürütülmeli
bunun için iki organa gerek duyulmaktadır.
Abideleri Muhafaza Heyetinin onarım programları
hazırlaması, Müzeler Müdürlüğünün ise uygulamayı
gerçekleştirmesi gerektiği belirtilmiştir. Anıtların
tescil edilmesi gerektiği, eski eserlerin korunması
için yeterli parasal kaynak gerektiği, Milli Savunma
Bakanlığında kullanılan eski eserlerin boşaltılması
gerektiği, Kültür Bakanlığının, anıtların değerlerinin
ve korunmaları gerektiğinin anlatılmasına yönelik
yayınlar oluşturması gerektiği de belirtilen diğer
hususlar arasındadır. (Madran, 1996, s. 70)
Bu rapor üzerine, Kültür Bakanlığı bütçesine 50.000
TL ödenek konarak bu paranın abidelerin onarımı,
tanzimi, tescili, rölöve, stampaj ve fotoğraflarının
hazırlanması, bilimsel yayınlar yapılması ve yabancı
uzmanların bu amaçla yapacakları gezilerin giderlerine
ayrılması kararlaştırılmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir
ve Elazığ olmak üzere dört bölgede bir arkeolog,
iki mimar, bir ressam ve bir fotoğrafçıdan oluşan
bilimsel ve teknik bir komisyonun kurulması ve bu
komisyonun yerel müzelerle ortak görev yapması
öngörülmüştür (Madran, 1996, s. 70).
Cumhuriyetin ilanından sonra 28/06/1933 tarih
1464 sayılı kararla Müzeler İdaresine bağlı olarak
Anıtları Koruma Heyeti kurulmuş, Topkapı Sarayı,
Eski Evkaf Müzesi (Türk İslam Eserleri Müzesi)
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı
ve Ayasofya Maarif Bakanlığına bağlanmıştır
(EEMUM, 1945). Anıtlar Koruma Komisyonu
(AKK) kurulmuştur. Encümen ile benzer işlevleri
olmasına karşın tüm Türkiye’de görev yapmakta
olan AKK; yasal düzenlemeler, rölöve, onarım,
belgeleme ve yayın olarak beş bölüme ayrılmıştır
(Madran, 1996, s. 71). (Arık, 1953, s. 35), bu
komisyonun anıtların restorasyonu konusunda
benimsediği yöntemi; tahkim ve muhafaza etmek,
anıtların kimliğini bozmadan yaşamalarını sağlamak,
bunun için bugünkü tekniğin gücü ve yenilikleriyle
eski ve aslına uygun malzemeyi birleştirmek olarak
tanımlamıştır. Görüldüğü üzere bu yaklaşım evrensel
koruma ilkelerinden ve günümüzde Kurumumuzun
benimsediği anlayıştan çok da uzak değildir.
19.12.1931 tarihinde Maarif Vekaletinin tüm
Valiliklere yayınladığı genelgede; tarihi abideleri
kurtaracak ivedi önlemlerin alınması ve toprak
üzerindeki asar-ı atika için İl Özel İdare ve Belediye
bütçelerine ödenek konması istenmiştir. 1933 yılına
kadar 3500 anıtın fişi hazırlanmış, aynı yıl Maarif
Vekâleti “Acilen Tamiri İktiza Eden Tarihi Binalar
Listesi” yayınlamıştır. Bu liste, 95 ilçede 250’den fazla
yapıyı içermektedir. Onarılacak yapıların sadece bir
bölümünü içermekte olan listede hangi yapının hangi
kurumun sorumluluğunda olduğu da belirlenmiştir.
1930’lu yılların başında Evkaf İdaresi, sadece içinde
ibadet edilen camilerin onarımından sorumludur.
Diğer tüm yapıların onarımından Maarif Vekâleti
sorumlu tutulmuştur. AKK, kültür varlıklarının
çizimsel olarak belgelenmesi gerektiğinin de altını
çizmiş ve gerekçelerini saymıştır. Bunlar arasında
önemlileri; abidelerin değerli ve değersizlerinin
ayrıştırılmasına yönelik sınıflama yapılması, son
yüzyılda yapılmış yanlış onarımların belirlenerek
doğru restorasyon projelerinin elde edilmesi,
rölöve müzesinin kurulması sayılabilir. Bu ilkeler
doğrultusunda ilk kez, Kurumumuzun ilk müdürlü
olan Sedat Çetintaş, 1933 yılından başlayarak Bursa
ve Edirne’de çalışmış, 49 levhadan oluşan rölöve
hazırlamıştır. Bu rölöveler, 1935 yılında Ankara’da
sergilenmiştir (Madran, 1996, s. 71-72). 1933
yılında Maarif Vekaleti Merkez ve Taşra Teşkilatı
Vazifelerine Ait Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla
Antikiteler ve Müzeler Direktörlüğü, Maarif Vekaleti
içinde yer almıştır (KVMGM, 2019).
AAK yeni bir yasal düzenleme üzerinde de
çalışmıştır. 1933 yılında tamamlanan ve “Tarihi
Abidelerin Bakım ve Korunması Hakkındaki
Kanun” olarak adlandırılan bu düzenleme, yürürlüğe
girmemiştir. Korumanın bir uzmanlık işi olduğu ve
bu yasayla uzman yetiştirme olanağı doğacağı konu
edilmektedir. AKK, 1933 yılında onarılacak yapıları
iki temel gruba ayırarak her grup için bir rapor
hazırlatmıştır. Anadolu-Türk Sanatının ürünlerini
Dr. Deniz ATASAGUN
Macit Kural incelemiştir. İncelenen yapılar plan,
yapısal durum, tarihi ve süsleme değeri gibi ölçütler
kullanılarak onarım önceliklerine göre üç ana gruba
ayrılmıştır. Yapıların değerli/değersiz olarak ayrılması
yerine onarım gerekliliğini ön plana çıkartan bir
yaklaşım geliştirmiştir. Çalışmasında, bu yapılar için
gerekli ödenekleri de bildirmiştir. Ayrılan ödeneğin
sadece acil onarım için gerekli ödeneğin yaklaşık
1/50’si olduğunu belirtmiştir. Korumanın öncelikli
amaçlarından birinin, geçmişten günümüze gelen bir
mirasın bizden sonraki nesillere aktarmak olduğunu
vurgulayarak çağdaş bir yaklaşım sergilemiştir.
Bunun gerçekleştirilebilmesi için de ödeneklerin
arttırılması gerektiğinin, ayrıca örgütlenme ve uzman
eleman ihtiyacının karşılanmasının da en az parasal
kaynak kadar önemli olduğunun bilindiği, rapordan
anlaşılmaktadır (Madran, 1996, s. 72-73).
1935 yılında Atatürk, koruma hareketlerine ivme
kazandırmak amacıyla bir dizi ilke belirlemiş, Türk
Tarih Kurumu Başkanı Hasan Cemil Çambel ve
Asbaşkanı Afet İnan, bu ilkeleri metinleştirmişlerdir.
Bu ilkeler arasında; her türlü vesika, malzeme ve
abideleri bulmak, toplamak, muhafaza ve restore
etmek, memleket içinde dağınık bir halde açıkta
bulunan tarihi eserlerin tahrip edilmesi, kaybı,
çalınması, zaman içinde kendi kendine tahrip
olması tehlikelerinden korunması için hükümetçe
tedbir alınması, çeşitli tanıtım araçları ile “bu
milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk halkına
muhafaza ettirmek”, yabancı bilim kurumları
ve otoritelerle işbirliği kurulması ve Kültür
Bakanlığının verimli yardımı ve işbirliğin sağlaması
hususları, kurumumuzu ilgilendiren maddeler olarak
değerlendirilmektedir (Madran, 1996, s. 75-76).
Rölöve Hizmetlerinin kurumsallaşması, 1936 yılında
gerçekleşmiştir. Bakanlar Kurulunun 15/06/1936
gün 2/5326 sayılı kararıyla, Antikiteler ve Müzeler
Umum Direktörlüğüne bağlı bir “Rölöve Bürosu”
kurulmuş ve Y. Mimar Sedat Çetintaş bu büroya şef
olarak atanmıştır (Madran, 1996, s. 72).
18/07/1944 tarih 4624 sayılı Kanunla Antikiteler
ve Müzeler Genel Müdürlüğü yerine Eski Eserler
ve Müzeler Umum Müdürlüğü oluşturulmuştur.
Kadroları RG 22/07/1944 tarihli nüshasında
yayınlanmıştır. Müdürlük; Müzeler, Kazı ve Yayın,
Anıtları Koruma Şube Müdürlüğü, Etnoğrafya
Mütehassıslığından ve bu şubelere bağlı yüksek
mimar, desinatörlerden ve diğer yardımcı unsurlardan
oluşmuştur. Müze ve Anıtlarla ilgili önemli işlerin
bu teşkilatta çalışan uzmanlardan oluşmuş Müzeler
ve Anıtlar Danışma Komisyonunca incelenerek
karara bağlanması kararlaştırılmış ve bu komisyon
15/11/1945 tarihinde toplanarak EEMUM
Raporunu hazırlamıştır. Bu raporda Müdürlük
kurulduktan sonra teşkilat yapısı ve bütçeyle ilgili
istatistiki bilgiler verilmektedir. Ancak bunun yanı
sıra, 1933 yılından itibaren teşkilat yapısı, kurumsal
yapı, çalışanların nitelikleri, bunların nerelerde
çalıştıkları, onarım işleri ve bu işlerin bütçelerine
ilişkin kapsamlı bilgi de verilmektedir (EEMUM,
1945).
tarafından korunmaları gerekli görülmeyen yapıların
yıkılmadan önce rölövelerinin kurula gönderilmesi
(06.06.1956-506), İstanbul surlarının (06.01.1957607) ve İstanbul sahil surlarının korunması
(06.08.1957-707) gibi kararlar bulunmaktadır
(Kejanlı, Akın, & Yılmaz, 2007).
1971 yılında, Kültür Bakanlığı kurulmuş ve Kültür
Müsteşarlığı ile ilgili görevler Maarif Vekâletinden
bu bakanlığa devredilmiştir. 1972 tarihinde Bakanlık
yeniden müsteşarlık haline getirilerek Başbakanlığa
bağlanmıştır. EEMGM ise müsteşarlık bünyesinde
kalmıştır (KVMGM, 2019)
1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığının Kuruluşuna
İlişkin Kanun gereğince “Eski Eserler ve Müzeler
Genel Müdürlüğü” (EEMGM) kurulmuştur. 1965
yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kültür
hizmetlerini yürüten birimler, Kültür Müsteşarlığında
toplanmıştır (KVMGM, 2019).
2 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5805
sayılı “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun”la
yurtiçinde korunması gereken mimari ve tarihsel
özelliklere sahip anıtların ve diğer taşınmaz eski
eserlerin korunma, bakım, onarım, restorasyon
işlerinde uyulacak ilkeleri ve programları saptamak;
saptadığı ilke ve programların uygulanmasını izlemek
ve denetlemek; anıtlar ve taşınmaz eski eserlerle ilgili
olarak kendisine sunulacak ve özel araştırmaları
ile kurul üyeleri tarafından bilgi edinilecek her
türlü konu ve uyuşmazlık üzerinde bilimsel görüş
bildirmekle yükümlü olacak olan Gayrimenkul
Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK)
kurulmuştur. Bu kurul, kurulduğu yıllarda Milli
Eğitim Bakanlığı’na, sonra Kültür Bakanlığı’na ve
Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’na bağlı, ancak
çalışmalarında bağımsızdır. 10.05.1952 tarihinde
de kurulun kuruluş ve görevlerini, çalışma şeklini
açıklayan “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar
Yüksek Kurulu Talimatnamesi çıkarılmıştır.
Kurulun bu yıllarda aldığı önemli kararlar arasında
eski eserleri yaşatmak için bunlara bir işlev verilmesi
(10.08.1953-155), eski eserlerin çökme tehlikesi olsa
da yıkılmayıp onarılması (19.03.1956-466); Kurul
11.07.1972 yılında 6785 sayılı yasaya ek 1605
sayılı imar yasası ile tarihi değeri olan anıtsal ve
sivil mimarlık ürünlerinin korunmasının yanı
sıra, bunlar ile bir bütünlük teşkil etmek üzere
korunması gerekli çeşme, eski sokak ve meydancık
tanımını kullanarak korumayı bir bütün içinde ele
almayı öngörmüştür. Gerekli görüldüğü takdirde
korumanın gerçekleşebilmesi için bu yapıların
istimlaki ya da sahibine bakım ve onarım için
yardımcı olunması konusunda belediye ya da ilgili
kuruluşlara görev vermektedir. Bu yasadan önce
bir taşınmazın eski eser olup olmadığının ve eski
eserse koruma koşullarının saptanması yetkisi 5805
sayılı yasa ile GEEAYK’a verilmişken, Ek madde
6 ile tarihi ve mimari değeri GEEAYK tarafından
saptanan taşınmaz eski eserin koruma koşullarının
GEEAYK’ın da görüşü alınarak Milli Eğitim,
Turizm ve Tanıtma, İmar ve İskan ve Maliye
Bakanlıkları ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
belirleneceği hükme bağlanmış, daha önce yalnız
Milli Eğitim Bakanlığına ait olan gerekli durumlarda
eski eserin ve yakın çevresinin kamulaştırılması veya
kamulaştırma yapmaksızın parasal ve teknik yardım
yapma yetkisi diğer dört kuruluşa da verilmiştir.
Ek madde 6, eski eserlerin yakınında yapı yasağı
getirilen alanların kamulaştırılmasında belediye
sınırları içinde ve komşu belediye sınırları içinde ilgili
belediyeleri belediye sınırları dışında özel idareleri,
ilgili Bakanlıkları, Vakıfları ya da eski esere bakmakla
yükümlü kamu kuruluşlarını görevlendirmiştir.
25.04.1973 ve 1710 sayılı “Eski Eserler” yasası
ile korumada yeni bir dönemeç alınmıştır. Bu
kanunla, taşınır ve taşınmaz eski eserlerin yanı
sıra anıt, külliye, tarihi sit, arkeolojik sit, tabii sit
kavramları ilk defa ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. 15.
Maddeyle günümüzde de yürürlükte olan tarihi yapıt
sahiplerine parasal ve teknik destek sağlanabileceğine
ilişkin düzenleme yapılmıştır. 1974 yılında Kültür
Bakanlığı yeniden kurulunca Kültür Müsteşarlığının
görevleri Bakanlığa devredilmiştir. 1977 yılında
Kültür Bakanlığı yeniden kaldırılmış ve Milli
Eğitim ve Kültür Bakanlığı kurulmuştur. Kültür
Müsteşarlığının görevi bu bakanlığa bırakılmıştır.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı
Aynı yıl içinde Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı
kaldırılarak Kültür Bakanlığı kurulmuş ve EEMGM
Kültür Bakanlığında kalmıştır. 1982 tarihinde
Kültür Bakanlığı Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile
birleştirilerek bu kez Kültür ve Turizm Bakanlığı
adını almıştır. EEMGM bu Bakanlık içinde kalmıştır.
364 sayılı KHK ile EEMGM’nün adı, Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığı olarak
değiştirilmiştir (KVMGM, 2019).
Dr. Deniz ATASAGUN
süregelmektedir. Nitekim 2863 sayılı yasanın 10.
Maddesi kültürel değerlerin korunmasında “Kültür
Bakanlığını” sorumlu ve yetkili kılmıştır.
Sarayı Müzesi Müdürlüğünden Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü Mimarlığına atanmıştır (İstanbul Rölöve
ve Anıtlar Müdürlüğü, 1944-2019).
1989 yılında Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı
yeniden ayrılmış, Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü bu Bakanlık içinde faaliyetlerini
sürdürmüştür. 06/11/1989-379 sayılı KHK ile
EEMGM, Kültür Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
olarak iki ayrı Genel Müdürlüğe ayrılmıştır.
Aynı KHK ile bu iki teşkilatın görevleri ayrı ayrı
belirlenerek 28/04/2003 yılına dek faaliyetlerini bu
yapı içerisinde sürdürmüşlerdir (Kültür Varlıkları
ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2019). Anıt eserlerin,
taşınmaz kültür varlığı statüsünde olmasına karşın,
bu eserlerden iki farklı genel müdürlüğün sorumlu
olması, korumada kurumsal yapıdan kaynaklanan
karmaşa ve sorunların, merkez teşkilatından itibaren
başlamasının bir göstergesi olmuştur.
Sonuç ve Değerlendirme
16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
yayınlanmış, buna istinaden 29/04/2003 tarihli
4848 sayılı yasa ile Kültür ve Turizm Bakanlıkları
birleştirilmiştir. Ayrı olmaları ciddi sorunlara yol açan
iki genel müdürlük de birleştirilerek Kültür Varlıkları
ve Müzeler Genel Müdürlüğü adını almıştır.
21 Temmuz 1983 yılında 2863 Sayılı “Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” yürürlüğe
girmiştir. Bu kanunla korunması gerekli taşınmaz
kültür ve doğa varlıkları yeniden saptanmış ve
GEEAYK kaldırılmıştır. 1987 yılında ise bu yasanın
bazı maddelerindeki değişikliğe ilişkin 3386 sayılı
yasa yürürlüğe girmiştir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu’nda “Anıt” kavramı
değiştirilerek “Kültür Varlıkları” tanımı mevzuata
girmiştir. Kültür Bakanlığının yanı sıra Vakıflar
Genel Müdürlüğü ile T.B.M.M. bünyesinde yer alan
Milli Saraylar Dairesi de koruma konusunda yetkili
kurumlar arasındadır. Özellikle Vakıflar Genel
Müdürlüğü, sahibi olduğu çok sayıda han, hamam,
cami ve medrese gibi anıtsal nitelikli eserlerin tespit,
tescil, onarım ve restorasyonlarını gerçekleştiren
önemli bir kurumdur. Ayrıca aynı yörelerde İller
Bankası, Kültür ve Turizm Bakanlığı birbiriyle
bağlantısı olmayan çalışmalar da yapabilmektedirler.
Bir yetki ve görev karmaşası olarak nitelendirilebilecek
bu durum, yasal düzenlemelerle çeşitli kamu
kurumlarının korumadan sorumlu olması ve yetki
alanlarında çok çeşitli tarafların etkin olmasıyla
Sedat ÇETİNTAŞ, 1944 yılında Maarif Vekâleti’ne
bağlı Rölöve Bürosunun başında bulunmuş ve
1954’te buradan emekli olmuştur. Hüsrev Tayla,
25/06/1969 yılında, Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürü Hikmet Gürge ve Milli Eğitim Bakanının
onayıyla İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi
Uzman kadrosunda Y. Mimar olarak görevlendirilmiş,
İstanbul Rölöve ve Anıtlar bürosu şefliğinden
29/02/1972 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile
aynı büronun Müdürlüğüne atanmıştır. 29/01/1980
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü olarak
ismi değişen idaremizin müdürü olarak atamıştır.
31/08/1985 tarihinde emekli olmuştur. Mualla
Anhegger; 31/12/1942’de memurluğa atanarak önce
Topkapı Sarayı bünyesinde iken, 4 Şubat 1960’ta
Rölöve Bürosuna atanmıştır. Eşinin görevi dolayısıyla
uzun bir süre yurtdışında kaldıktan sonra 23 Mayıs
1978’de İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğüne Y.
Mimar olarak atanmıştır. Selma Emler; 1955 yılından
beri İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde görevlidir.
15/4/1957 Maarif Vekaleti EEMUM –Arkeoloji
Müzeleri Müdürlüğü- Rölöve Bürosu Şefliğinde
çalışmıştır. 31 Mart 1958’de, çalıştığı birim Topkapı
Sarayına bağlanmıştır. 31/03/1960 tarihinde
İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü Mimarı
iken Rölöve Bürosu bünyesinde bulunan Anıtlar
Koruma Teknik Büro Mimarlığına atanmış (Milli
Eğitim), 1965’te ise Rölöve Bürosuna geçmiştir.
Mehmet İlban Öz, 21/04/1980 tarihinde Topkapı
Kaynaklar incelendiğinde, Osmanlı Hassa Mimarları
Teşkilatında uygulanan bakım, onarım ve koruma
uygulamalarında izlenen süreçlerin günümüzde
de büyük ölçüde devam ettiği görülmektedir.
Cumhuriyetin ilk on yılında, her ne kadar Eski
Eserler ve Koruma söz konusu olduğunda sistemsel
bazı değişiklikler yapılsa ve bazı kavramlar yeniden
tanımlansa da Tanzimat Döneminde oluşturulan
İdari Yapılar ve Mevzuatın sürdürüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu yapılardan bazıları, değiştirilerek
de olsa günümüzde de devam etmektedir.
Cumhuriyet Döneminin başından itibaren Eski
Eserlerin korunması konusunda çağının ötesinde
bir bilgi birikimi, kavrayış ve değerlendirmeler
saptanmıştır. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında bile
koruma ve restorasyon işinin ancak uzmanlarınca
yapılması gerekli bir iş olduğu birçok vesile ile
vurgulanmıştır. Gerek kurum çalışanlarının, gerekse
kurumdan restorasyon işi alacak yüklenicilerin
Yüksek Mimar ve Yüksek Mühendis olması yasal
olarak da teminat altına alınmıştır. Ancak doğası
gereği çok çeşitli kültür varlığı ve çok geniş bir
uzman yelpazesi işin içinde olduğundan, teşkilat
yapısı sürekli değişmiş, bu da sistematik ve bütüncül
bir koruma anlayışının gelişmesine, arşivin ve uzman
yapının tek bir çatı altında toplanmasına büyük bir
engel teşkil etmiştir. Yukarıda yer alan çalışma, henüz
bu arşivin bir araya toplanamadığı bir ortamda,
kurumsal arşivi tamamlamak üzere girişilen bir
hareketin ilk ürünüdür.
Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde
kurumsallaşmış bir yapı ile yürütülen ve usta çırak
geleneği ile uzmanlaşmanın sağlandığı bir yapı
ile çalışmalar devam etmektedir. Kurum teknik
elemanlarının bireysel gayret ve özverileriyle de bir
çok engel aşılarak teknik çözümlere ulaşılmaktadır.
Kanadoğlu, S. (2007). Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku
(3. Baskı b., Cilt Hukuk Kitapları Dizisi). Ankara: Seçkin Yayıncılık
San. ve Tic. Ltd. Şti.
Kejanlı, T., Akın, C. T., & Yılmaz, A. (2007, Kış). Türkiye’de Kourma
Yasalarının Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir İnceleme. Sosyal Bİlimler
Dergisi, 6(19), 179-193. 1 12, 2019 tarihinde www.e-sosder.com
adresinden alındı
Kunter, H. B. (1952). Abidelerin ve Hayrat Bİnaların Bakımı ve
Korunması Meselesi. İlahiyat Fakültesi Dergisi(1), 69-75.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. (2019, 02 15).
GENEL MÜDÜRLÜĞÜN KURULUŞ VE TARİHÇESİ. kultur
varlıkları: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-43034/tarihce.html
adresinden alındı
Madran, E. (1996). Cumhuriyetin ilk otuz yılında (1920-1950)
koruma alanının örgütlenmesi-I. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi,
59-97.
Madran, E. (1997). Cumhuriyetin İlk Otuz Yılında (1920-1950)
Koruma Alanının Örgütlenmesi-II. ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Dergisi, 75-97.
Madran, E. (1999). Osmanlı Devletinde Onarım Etkinlikleri/ Vakıf
Kurumu İlişkisi: (XV.-XVIII Yüzyıllar). Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları.
Mumcu, D. (1969). Eski Eserler Hukuku ve Türkiye. AÜHFD, 4578.
Öz, T. (1949). Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları. Güzel Sanatlar(6),
6-74.
Öztürk, N. (1983). Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar.
Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları.
Sakaoğlu, N. (2002). Saray-ı Hümayun: Topkapı Sarayı. İstanbul:
Denizbank: Özgencil Yayıncılık Tanıtım Organizasyon AŞ.
Sakaoğlu, N. (2017). Osmanlı Tarihi Sözlüğü (1 b.). İstanbul: Alfa
Yayınları.
Sakaoğlu, N. (2019). Yapı sistemleri üzerine görüşme. (D. Atasagun,
Röportaj Yapan)
Turan , Ş. (1964). Osmanlı Teşkilatında Hassa Mimarları. Tarih
Araştırmaları Dergisi, I.(1), 157-202. 1 5, 2019 tarihinde http://
dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/820/10407.pdf adresinden alındı
Yeniyıldız, B. (1982). Vakıf Müessesesinin XVIII. Asır Türk
Toplumundaki Rolü. Vakıflar Dergisi, 1-28.
KAYNAKÇA
Arık, R. O. (1953). Türk Müzeciliğine Bir Bakış. İstanbul.
Eldem, S. H., & Akozan, F. (1982). Topkapı Sarayı : Mİmari bir
araştırma. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Erdenen, O. (1966). Osmanlı Devri Mimarları, Yardımcıları ve
Teşkilatları. Mimarlık, 1(27), 15-18.
Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü. (1945). 1943-1944
Yılları Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğünün Genel
Durumu. Ankara: Maarif Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Umum
Müdürlüğü.
Gülcan, S., & Güneş, A. (2014, Mart). Hassa Mimarları Ocağı ve
Mimar Sinan. Tarih Okulu Dergisi, 7(XVII), 375-391. doi:DOI No:
http://dx.doi.org/10.14225/Joh423
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü. (1944-2019). İRAM Arşivi.
Rölöve Bürosu ilk müdürlerinden Sedat ÇETİNTAŞ, Edirne
Selimiye Camiinde rölöve çalışmaları yaparken, 1944 öncesi.
TOPKAPI SARAYI ONARIMLARI:
YAKLAŞIMLAR, TEKNİKLER VE YÖNTEMLER
H. Nevhiz KOYUKAN
CONSERVATION WORKS IN TOPKAPI PALACE:
Approaches, Techniques and Methods
Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Y.T.Ü.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdür Yadımcısı
Topkapı Sarayı olarak anılan Saray-ı Humayûn-u Atik, Fatih
Sultan Mehmet zamanında, Sarayburnu’nda, Sur-u Sultani içinde
inşa ettirilmiş olan Çinili Köşk, Fatih Köşkü, idari yapılar, avlu,
bahçe ve bostanlardan müteşekkildir. Zaman içinde sürekli
değişmiş ve eklentilerle genişlemiştir. Bu çalışmada 2000’li
yıllarda, artan maddi imkanlar, gelişmiş teknikler ve geçmiş
hatalardan öğrenilerek geliştirilmiş restorasyon ilkelerine uygun
olarak yapının en uygun şekilde korunmasına yönelik tekniklerin
aktarılması amaçlanmıştır. Ancak bu aşamaya nasıl gelindiğini,
nasıl zorluk ve imkânsızlıklar içinde, uzun yıllar neredeyse
boş kalmış bu müthiş yapı grubunun nasıl özverilerle ayakta
tutulduğunu da bu işleri yapanların kendi dillerinden aktarmak
istedik.
Bu çalışma, daha kapsamlı bir çalışmanın ilk nüvesi olarak
görülmelidir. Topkapı Sarayı Müzesinin arşivinde ve yine bu arşiv
içinde olan İdaremizin ilk dönemlerine ait arşivlerin araştırması
devam etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Topkapı Sarayı, Restorasyon, Konservasyon,
Onarım, Mimari, Koruma Yaklaşımı.
Saray-ı Humayûn-u Atik, Old Royal Palace which is known as Topkapı Palace
today, consisted of Chinili Mansion, Mansion of Fatih, administrative buildings,
courtyards, gardens and orchards which were situated within the Royal Citadel (Suru Sultani) during Mehmet II the Conqueror. It had constantly changed and evolved
in time with various additions. This study aims to explain and pass on to other
restorers the preservation techniques for historic buildings, which our technical team
have developed in time with increasing budgets in 2000’s, new techniques, materials
and through lessons taken from past mistakes, and in coherence with international
principles of conservation. However, we also wanted how we came to this stage of
expertise to be known. We wanted the story of how this palace consisting of many
buildings which was kept nearly empty after the construction of new royal palaces
was kept standing against all odds.
This study is actually the core of a wider scale study. Our work through archives of
the Palace, and also through the archives of our own directorate some part of which
is also kept in the palatial archives as unclassified, still continues.
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
SARAY-I HÜMAYÛN’UN TARİHSEL
GELİŞİMİ
İstanbul’da ilk Saray-ı Amire, Fatih Sultan Mehmet’in
İstanbul’u fethinden sonra, 1454 yılında, Beyazıt’ta
kurulmuştur. Günümüzde Topkapı Sarayı olarak
bilinen Saray-ı Hümayûn, 1472-1478 tarihleri
arasında, Sarayburnu’nda inşa ettirilmiştir (Öz,
1949, s. 6). Osmanlı resmi belgelerinde, Saray-ı
Cedide–i Amire olarak geçer. Saray-ı Cedid, Saray-ı
Cedid-i Hakani, Yeni Saray gibi isimlerle anılmıştır.
Harem’in bırakıldığı eski saray da; Saray-ı Atik ve
Eski Saray olarak anılmaya başlanmıştır (Sakaoğlu,
2002, s. 14-15). Dursun Bey tarihine göre Arap,
Acem ve Rum mimarlara inşa ettirilmiştir. Burçlar,
kale suru ile deniz surları arasında bağ, bostan,
bahçe ve gülistanlar, çeşme ve havuzlar, sohbet
yerleri, bahçe içinde eski acem şahları usulünde saray
(Çinili Köşk) ve onun karşısında Osmanlı usulüne
uygun kasır inşa edildiğini de eklemektedir (Eldem
& Akozan, 1982, s. 3). Asıl Topkapı Sarayı, III.
Ahmet zamanında, Sarayburnu’nda deniz kenarında
küçük bir kasır olarak yaptırılmış, sonraları yapılan
eklentilerle büyük bir saray halini almış ve 1863
yılında yanmıştır (Öz, 1949, s. 6).
İstanbul’dan önceki payitaht olan Edirne’de bulunan
Saray-ı Cedide ve Saray-ı Atik incelendiğinde,
İmparatorluğun belirgin bir saray tipi olduğu ve hatta
daire ve köşk isimlerinin birbirinin benzeri olduğu
Öz tarafından belirtilmektedir (Öz, 1949, s. 6).
Sarayın ana girişi olan Bab-ı Hümayûn, Ayasofya’nın
doğusunda yer alır ve 1478 tarihli yapı kitabesi
mevcuttur. Sur-u Sultani, bu kapının iki yanından
uzanır, deniz tarafından Bizans Sahil Surlarını da
içine alarak bütün saray alanını ve dış bahçeleri
çevirir. Sarayiçi olarak anılan bu alan, 699.179
metrekaredir (Öz, 1949, s. 7).
Saray-ı Hümayunda başlangıçta sadece Fatih
Sultan Mehmet’e ait köşk ile yönetim yapıları
bulunmaktadır. II. Beyazıt zamanında Yeni Köşk,
Fotoğraf 1.
Babüssade kapısı
1940’lar (İRAM
Arşivi).
H. Nevhiz KOYUKAN
I. Selim zamanında Mermer Köşk ile başlayarak
zaman içinde, ihtiyaç oldukça birçok ilave
yapılmıştır. Bunlar arasında İncili Köşk, Balıkhane
Kasrı, Şevkiye, Serdap ve Silahtar köşkleri, Gülhane
Kasrı, Telhis Köşkü, Yalı Köşkü, Kalfa Köşkü,
Kağıtemini Kulesi, Bostancıbaşı Köşkü, Hamlacılar
Ocağı, Tabhane, Has ve Harcı fırınları, Aslanhane,
Mezbelekeşan Ocağı, Topkapı Sarayı ve bunun gibi
çoğu yapı günümüzde kaybolmuştur (Öz, 1949, s. 7).
Dolmabahçe Sarayı yapılıp yönetim buraya
taşındıktan sonra Saray-ı Atik olarak anılmaya
başlayan saray, hızla boşalmış ve metruk bir hal
almaya başlamıştır. Hazinenin ve Kutsal Emanetlerin
burada kalmasından dolayı önemini korumuşsa da
bu onarımlar yüzeyseldir (Öz, 1949, s. 7). (Eldem
& Akozan, 1982). İlk bilinçli restorasyonun- ki
Öz, restorasyonu eski haline dönüştürme olarak
tanımlamaktadır- 1856 yangınından sonra yapılan
Enderun Avlusunun tamiri ve yeniden inşası olduğu
değerlendirmektedir. Bu işe ait bir proje bulunduğu
da belirtilmektedir. Yangın geçirildiği için avlunun
büyük ölçüde değiştirildiğini vurgulamaktadır.
I. Dünya savaşı sırasında, Sultan Reşat (V. Mehmet)
döneminde
kapsamlı
onarımlar
yapılmıştır.
Hazine Dairesinin yeniden düzenlenmesi için
çalışmalar yapılmış, Seferli koğuşunda tadilat
yapılarak Çin porselenlerinden bazıları burada
teşhir edilmiştir. Ancak bu onarımlar günümüz
restorasyon anlayışından uzak ve belli bir sistematiğe
oturmamış girişimler olarak kaldıkları Öz tarafından
değerlendirilmiştir (Öz, 1949, s. 7). Kaynaklar, bu
onarım işinde o zamanki saray mimarı olan Vedat
(Tek) Beyin görevlendirildiğinden söz etmektedir.
Bu çalışmalara ait planlar ve örnekler bulunduğu,
yapılan uygulamaların ise Muhafaza-i Asar-ı Atika
Encümeni Daimisi tarafından eleştirilerek bir rapor
şeklinde hazırlandığı belirtilmektedir. Bu işlerin
Encümene sormadan yapıldığı belirtilerek yapılan
ağır eleştiriler için Eldem, zamanının çok ilerisinde
olduğu değerlendirmesini yapmaktadır (Eldem &
Akozan, 1982).
Fotoğraf 2. III. Selim Odası 1940’lar (İRAM Arşivi).
SARAY-I HÜMAYUN’UN MÜZE
HALİNE GETİRİLMESİ VE TAHSİN
ÖZ ONARIMLARI
çoğunun doğramasının bile olmadığını anlatmaktadır.
Kubbealtının senelerce depo olarak kapalı kaldığı,
ağaçların ve kerevetlerin çürüdüğü, yoğun bir küf
kokusu olduğunu anlatmaktadır. Yeni kütüphane adı
verilen kagir bina olan Ağalar camisinin kurumları
alınmış, her tarafını otlar bürümüş ve içinde
birtakım yıkıntılar bulunmaktadır. Fatih Köşkü ve
aksamında olan ve II. Selim Hamamının camekânı
adiyle tanınan binanın kubbesi harap haldedir ve
gökyüzü görünmektedir. Hırka-ı Saadet dairesinin
bodrum katının girişleri ve bazı bölümleri molozla
doludur, ahşap sandıklar içinde bulunan sedefli
karyolalar koşullar nedeniyle hamur haline gelmiştir.
Mutfakların kubbelerinin kurşunları daha önce
kaldırılmış, yerine oluklu saclar konmuştur. Raht
Hazinesi cami olmuş, Yakalı baltacılar koğuşu
değiştirilmiş, İmrahor odası acınacak bir duruma
sokularak, bahçıvanların himayesine bırakılmıştır
(Öz, 1949, s. 5).
Topkapı Sarayı Müzesinin ilk müdürü olan Tahsin
Öz, sarayı bir hayli harap halde bulmuş ve kısıtlı maddi
imkanlarla kalanları ayakta tutmaya ve kurtarmaya
çalışmış, bir yandan da taşınır eserlerin korunması
için uygun mekanlar oluşturmayı amaçlamıştır. Sedad
Hakkı Eldem, Tahsin Öz onarımlarının Sarayın
karakterini ve görünümünü altüst eder nitelikte
olmadığını, sürekli istişare ile karar aldığını ve keyfi
hareket etmediğini belirtir (Eldem & Akozan, 1982).
Saray-ı Hümayûn hakkında yeni kurulan Cumhuriyet
İdaresinin ilk tasarrufu, bu asırlık saray yapısının
müze haline getirilmesidir (Öz, 1949, s. 4). Tahsin
Öz bu süreci şöyle anlatır: “O dönemde İstanbul
müzeleri müdürü olan Halil Ethem Eldem, yaşının çok
ilerlemiş olmasına ve ekseriya hasta bulunmasına rağmen
bu asır dide sarayın müze haline konulmasında candan bir
ilgi ile çalışmıştır. Ben de o zaman İstanbul müzeleri müdür
muavinliğinde bulunduğumdan sarayın müzeye bağlandığı
günden itibaren bunun idaresi ve bir müze haline geçirilmesi
ile görevlendirildim” (Öz, 1949, s. 5).
İlk etapta, Milli Eğitim Bakanlığı Sarayı, başlarında
Hazine kethüdası unvanını taşıyan bir amirin
bulunduğu kadrosuyla beraber İstanbul Müzeler
İdaresine bağlamıştır. Sözü edilen bu kadroda eski
memurların tamamı kalmış, hatta kaftancı, sergulam,
kapı çuhadarı, Başeski, Hırka-i Saadet hademesi,
Enderun hademesi, Avadan hademesi, Teberdar,
Babüssade ağası, Babüssade kethüdası gibi unvanları
bile muhafaza edilmiştir (Öz, 1949, s. 4).
Tahsin Öz, yüzlerce odadan oluşan Haremde, son
devirlerde bazı yaşlı kalfa ve cariyeler kalmakta
iken, Sultan Reşadın perişan hallerine acıyarak diğer
saraylara naklettirdiği, bu nedenle harem dairesinin
metruk bir halde bırakıldığından sözetmektedir.
Hatta yapılarda 500-600 kadar kırık cam olduğunu,
Fotoğraf 3. Topkapı Sarayı’nın teslim alındığındaki 1924
durumu (İRAM Arşivi).
Hatta Bağdat köşkü kubbesinden su sızmaktadır.
Tahsin Öz bu durumu kelimelere şöyle dökmektedir;
“Cumhuriyet idaresi beş asırlık saltanat ocağını böyle
perişan bir halde ve birçok binaları son günlerini yaşarken
ele almıştı”. Yeni idarenin ilk işi, verilen ufak bir
avansla haremde camı kırık olan yerlerden en kritik
konumda olanlara camının taktırılması kubbealtında
ve Bağdat köşkünde de aciliyet arzeden bazı
onarımların yapılması olmuştur (Öz, 1949, s. 6). Bu
ön çalışmaların sonunda Topkapı Sarayı 3 Nisan
1924 yılında Müze haline getirilerek halkın ziyaretine
açılmıştır.
Ancak bu kadar harap halde olan binaların nasıl
kullanılır hale getirileceği ve bir yığın halindeki
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
türlü çeşit ve ebattaki eşyanın nasıl ayrılacağı ve
düzenleneceği ciddi bir sorun oluşturmuştur. Ayrıca
uzun bir savaşlar silsilesinden yeni çıkmış bir ülkenin
kısıtlı imkânlarıyla, 1924-1939 senesinde Topkapı
Sarayı Müzesi onarımları için ancak altmış bin liraya
varan bir ödenek verilmiştir. Bu sebeple müze idaresi
tarafından bu ödeneğin en verimli kullanımının
binaların ancak hayatlarını korumak olduğuna karar
verilmiştir. Onarımlara; camların taktırılması, çerçeve
yaptırılması, kurşun koydurulması gibi en gerekli ve
H. Nevhiz KOYUKAN
ivedi işlerle başlanmıştır. 1925 yılında on üç bin
liralık topluca bir ödenek verilince üzeri kurşunsuz
bir harabe halinde bulunan Ağalar camii tamir
ettirilerek sandıklar içinde bulunan binlerle yazma
eser buraya konmuş ve bir kütüphane halini almıştır
(Öz, 1949, s. 8).
1937 senesinde, 14.141 liralık bir tahsisat ile de
özellikle Harem dairesinde cam ve çerçeve ve çatı
onarımı ile tehlikeli durumun önü alınmış, 19381939 senelerindeki 20.000 liralık bir ödenek ile de
mutfakların kurşunları yapılmış ve hatta içlerinde işe
başlanmıştır (Öz, 1949, s. 8).
Bu kuruluşun geçmişten ziyade geleceği ilgilendiren
bir varlık olduğunu kesin olarak belirten Milli Eğitim
Bakanı Hasan Ali Yücel, tam ilerlemesini temin için
Müze idaresini 1 Haziran 1939 tarihinde doğrudan
doğruya Milli Eğitim Bakanlığına bağlamıştır (Öz,
1949, s. 8).
1940-1944 akçe yıllarında bir milyon liraya yakın
bir ödenek verilmiştir. Dönemin Maliye Bakanı
Fuat Ağralı da bu yüklü ödeneğin sağlanmasında
uğraş vermiştir. Bu ödenekle Topkapı Sarayında
çökmüş bazı binalar ayağa kaldırılmış, ne olduğu
anlaşılamayan veya perişan görünen bazı kısımlar ise
onarılarak ortaya çıkarılmıştır. Badana ve sıvaların
altından İznik ve Kütahya çinileri, malakariler,
kalemişleri bulunmuş, bazı duvarların ardından da
somaki direkler, ocaklar ve hatta mukarnaslı kapılar
bulunmuştur. Bazı mimari ögelerin ve mekanların
tarihlerini yüzyıllarını belirten izler meydana çıkmıştır
(Öz, 1949, s. 12).
Bu dönemde açılışla beraber eserlerin birçoğu
önceleri sergilenmiş, yapıların onarım ihtiyacı
Fotoğraf 4.
Hünkar hamamı
soğukluk kısmı,
sıvalar dökülmüş,
yer yer çimento
onarımları
yapılmıştır (Üstte)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 5.
Karaağalar Taşlığı,
çiniler sökülmüş
ve bakımsız
durumdadır
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 6. Bab-ı
Hümayun , 19001925 (Sağda)
(İRAM Arşivi).
karşısında ve zamanla gelişen teşhir anlayışı ile
dönem dönem onarımlar yapılmış ardından teşhir
edilecek eserler, uygun ortam sağlandıktan sonra
ziyaretçiyle buluşturulmuştur
İlk etapta 1924 yılında ziyaretçilerin gezebileceği
bölümlerde çeşitli önlemler alınarak basit onarımlarla
yola çıkılmış, Kubbealtı Arz Odası Çini Hazinesi
(Seferli Koğuşu) Mecidiye Köşkü Hekimbaşı Odası,
Mustafa Paşa Köşkü (Sofa Köşkü) ve Bağdat Köşkü
ziyaret edilen bölümler olarak ilk açılan bölümlerdir.
Bunun ardından, 1925 yılında Haremde onarımlar
başlamış, öncelikle Kızlarağası (Darussaade Ağası)
Dairesi, Şehzadeler Mektebi, Harem Ağaları Dairesi
Adalet Kulesi ağalar Camii ve Zülüflü Baltacılar
Koğuşunda, 1926 yılında Ağalar Camiindeki onarım
tamamlandıktan sonra Yeni Kütüphane olarak
hizmete geçirilmiştir. 1927-1928 yılında Fatih Köşkü
(Enderun Hazinesi)nin onarımları yapılarak ziyarete
açılmıştır. 1929 yılında da 2. avluda bulunan Dış
Hazine binası kısmen onarılmış ve Saray silahlarının
tasnifleri yapılarak Silah Müzesi olarak düzenlenmiş,
teşhir edilmiştir. 1930 yılında Valide Sultan Dairesi,
III. Selim Odası, Hünkar Hamamı ve Sofası, III.
Murat Köşkü, I. Ahmed Yemiş Odası, Çeşmeli ve
Ocaklı Sofa ufak onarımlar sonrasında dönemlerine
göre teşhirleri yapılmıştır.1933 yılında III. Osman
Köşkü bakım onarımı yapılarak ziyarete açılmıştır.
1940 akçe yılında 32.000 lira, 1941 akçe yılında
148.000 lira, 1942 akçe yılında 301.000 lira, 1943
akçe yılında 275.000 lira, 1944 akçe yılında 217.000
lira olmak üzere toplam 983.000 lira harcanmıştır
(Öz, 1949, s. 16). 1938 yılında, Mutfaklarda üst
örtü onarımının ardından Hazine Koğuşunun basit
onarımı yapılmıştır.
1942-1944 yıllarında onarımların kapsamında
artış olmuştur. Mutfaklar bölümü, Fatih Köşkü
(Hazine Dairesi) onarımlarına başlanmıştır. Tahsin
Öz, bu dönemde yapılan onarımları şöyle listeler;
Orta kapı ve revaklar (bazı yerleri), eski istablıhas
(Yakalıbaltacılar), İmrahor odası, Raht hazinesi,
Zülüflü baltacılar koğuşu (bazı yerleri), Beşir Ağa
camisi, Yakalıbaltacılar hamam külhanı, mutfaklar,
Kalayhane, Helvahane camii, ahçılar dairesi ve
hamamı (bazı yerleri), kiler dairesi (bazı yerleri),
Mutfak geçitleri, akağalar kapısı, Kubbealtı ve divit
odası, iç hazine (bazı yerleri), arz odası (bazı yerleri),
Enderun mektebi, seferli koğuşu, hazine (Fatih
köşkü) hamam camekanı ile beraber, Kemer geçidi,
Hırka-ı Saadet koğuşu, Mustafa Paşa köşkü (gece
memurları dairesi), Fodla fırını (Kimyahane), Çinili
Köşk (bazı yerleri), Harem (Harem camisi, harem
taşlığı ve bu kısımdaki bina cepheleri), Valide sultan
yemek odası, Asmabahçe, I. Ahmet Kütüphanesi,
veliaht koridoru, I. Mustafa Hapishanesi, cariyeler
hamamı (yalnız kubbesi) vs. (Öz, 1949, s. 16).
Orta Kapı-Babusselam’da; kapının iki yanındaki
kulelerin kurşunlu külahları, pencere kavislerini
kapayacak derecede indirilmiş, bir de uygunsuz
saçak yapılmış, kulelerin önündeki sedler zamanla
o kadar yükseltilmiştir ki bu kulelerin cephesini
çerçeveleyen bordürlerin aşağı kısımları tamamen
toprağa gömülmüştür. Bu suretle binanın nispeti
ve güzelliği bozulmuştur. Kapının önü de devrine
uymayan parke taşları ile döşenmiştir. Hatta daha
evvelce bu kapı ve kuleler badana bile edilmiştir. Bu
defa asli şekline en yakın bir hale getirilmiştir.
Fotoğraf 7. Yemiş odası 18. yüzyılda kesilmiş olan sütun
(İRAM Arşivi).
Kapının demir kanatlarına gelince, bugün bir
örneğinin yapılmasına imkan olmayan bu “döğme”
demir sanat eserlerinin senelerce üst üste sürülen
kalın boya tabakaları ile mahiyeti kaybolmuştur.
Boyalar kaldırılınca oymalı motifler ve bazı yerlerde
altın “yaldız” eserleri de bulunmuş, ona göre
onarılmıştır. Önceki dönemlerde duvarlar sıvanmış
ve çeşit çeşit tamirler ve kalem işleri yapılmıştır. Bu
uygulamalar raspa edilince binanın kesme taş bünyesi
ortaya çıkmıştır (Öz, 1949, s. 21). (21)
Orta kapıdaki diğer mühim değişiklik de, iç tarafta
bulunan geniş tavanlı ve saçaklı eyvandır. Bu
kısmın çatısı çökecek bir halde olduğundan bu defa
onarılmıştır. Bu esnada orta kapının iç cephesinin,
pek muhteşem olduğunu gösterir izler ve hatta
taşların üzerindeki pek değerli renkli kalem işleri
bile bulunmuştur (Öz, 1949, s. 21). Orta kapının
revak altı duvarı da sıvanmış ve üst kısmına çok
kaba bir bordür ile çerçevelenen gayet iptidai
peyzajlar yapılmış, revak kemerleri de bunlara
göre bezenmiştir. Son devirlerin sanat ve zevk
düşkünlüğü eseri olan bu resimlerin altından, yapılan
araştırmalarda süs denilebilecek kalem işleri çıkınca
bunların tamamlanması uygun görülmüştür (Öz,
1949, s. 22).
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
H. Nevhiz KOYUKAN
Fotoğraf 8. 18. yüzyılda kemer çift tarafından çürütülerek çift eğrisel
gerginin yerleştirilmiş hali (Üstte) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 9, 10. Yemişodası Mualle Anhagger
dönemi müdahaleleri öncesi (Üstte ve solda)
Fotoğraf 14. Yemişodası cephesi; 1968-1980 yılları arası
restorasyon çalışmalarında yapıldığı düşünülen ön cephe çimento
sıvaları raspa çalışması sonucu altta özgün sıva olmadığı tespit
edilmiştir (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 11. Yemişodası Mualle Anhagger dönemi
sonrasında değişen panolar (Altta).
Fotoğraf 15. Yemişodası: İç cidardaki ahşap iskeletli
tonozda I. Ahmet Odası ve III. Murat Odası’na bakan
kaburgasındaki çürüyen kısmi karkaslara yine kendi
ağacı olan meşeden aynı formda emprenye edilmiş takviyeler
yapılmış, haşerata karşı önlemler alınmıştır (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 12. Yemişodası Mualle Anhagger
dönemi sonrasında çıkarılan panolar yerine ayna
eklenmiş (Altta solda).
Fotoğraf 16, 17. Yemişodası, I. Ahmed dönemi orijinal
revzenlerinin konservasyon için tespiti (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 13. Yemişodası 1960 müdahaleleriyle yapılmış
kalemişi katmanlarının altında özgün dönem kalemişleri
görülmektedir (Solda) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 18, 19. Yemişodası, cephe panoları ve altyapısının
konservasyonu, 2017 (İRAM Arşivi).
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
H. Nevhiz KOYUKAN
sırada Bebekte, Köçekoğlu yalısı diye tanınmış bina
yıkılmakta olduğundan bunun XIX. Yüzyılın birinci
yarısına ait müzeyyen oda tavanının satın alınması
Bakanlıkça uygun görülmüştür. İşte bu malzeme
kenarlarından biraz eklenmek suretiyle imrahor
odasına yerleştirilmiştir (Öz, 1949, s. 27-28).
Teşhire konan eşyaya el sürülmemesi için de
Kağıthanedeki İmrahor Köşkünün merdivenlerinden
sökülen Venedik kristali korkuluklar kullanılmıştır.
Has ahır, pencerelerinin taş söveleri bile sökülmüş
harap dört duvar halinde olduğundan, bu kısmın
her parçası onarılmış ve teşhir salonu olacağından
uygun bir tavan yapılmış, zemine de Triyeste taşı
döşettirilmiştir. Bu onarımda binanın esas bünyesi
korunmuş, yalnız ortadaki üç bölme duvardan birer
geçit açılmış, İmrahor odasının iç pencereli de teşhir
dolabı gibi kullanılmıştır (Öz, 1949, s. 28).
Fotoğraf 20, 21 ,22, 23, 24. Yemişodası konservasyon çalışmaları
(İRAM Arşivi)
Tuğralar; 41 adet olup III. Osman’dan başlayarak, II.
Abdulhamit armasıyla son bulmaktadır. Kitabeler;
Eski saray, köşk, sur ve emsalinin yapıldığını
veyahut onarımını göstermekte olup 46 adettir. Yine
İstanbul Surlarının III. Ahmet zamanında onarımı
gösterir 2.50x11 büyüklüğünde iki kitabe daha
bulunmaktadır ki meşhur hattat İsmail Zühtü’nün
imzasını ve (1135) 1722 tarihini taşımaktadır.
Surların yalıköşkünden başlayarak Narlıkapı’ya kadar
tamirini “Yalıköşkünden deri nakliye dek- iki yılda
reşk Bağdad eyledi.” Beyti ile belirtmektedir (Öz,
1949, s. 22).
Bakımsızlıklar ile harabolan imrahor odası ve hasahır
binası o kadar perişan bir halde idir ki onarılmağa
başlandığı sırada hakiki durumu kestirilememiştir.
İç cephesi harap bir sıva tabakası altında olup bazı
pencereleri örülmüş veya kapı haline getirilmiş, bahçe
seviyesi pencere altlarına kadar yükselmiştir. Sıvalar
kaldırılınca temiz ve sağlam bir taş duvar çıkınca,
bunun kirpi saçağı, pencereleri, sökülmüş söveleri
yıkılmış kapıları ve duvarların derzi yaptırılmış,
önünde ve bahçesinde yığılmış olan bir metreden
yüksekçe molozlar kaldırılınca bina esas şeklini almış
ve kapı üzerine onarım kitabesi konmuştur. Binanın
dış cephesine gelince, 97 metre uzunluğunda ve
yüksekliğinde olan bu güzel cephe ne yazık ki bazı
yerlerinden pencere açmak gibi sebeplerle tahrib
edilmiş, fazla açılan pencereler kapatılmış, saçaklar,
bazı çürümüş taşlar onarılarak alçı pencereleri
derzleri, yapıldıktan sonra “eski ıstablı has eşsiz
halini” bulmuştur. Binanın diğer kısımları ize tarif
olunamaz bir durumda olup çatısı çökmüş, içerideki
döşemeler ahşap bölmeler tavanlar enkaz yığını
halinde idi. Binaenaleyh işe İmrahor odasından
içindeki adi moloz duvarlar kaldırılınca içleri alçı
köşebentli nişler, duvarları ve kapı üstünü süsleyen
Rumili alçı kabartmalar bulunmuştur. Bu alçı tezyinatı
önemle restore edilmiş, zemini mermer döşenmiş
ancak tavanı hakkında tereddüde düşülmüştü. Bu
Raht hazinesi; Eski istablı-hasın sağ köşesinde
bulunan kubbeli bir bina ve 10,55x10,70
büyüklüğündedir.
XV.
yüzyıl
Fatih
devri
binalarından olduğu düşünülmektedir. İmrahor
odası da bu binanın sol duvarına yaslanmarak inşaa
edilmiştir. Fatihten başlayarak Kanuni’ye kadar
Osmanlı hükümdarlarının binmelerine mahsus olan
eyerler ve at takımları, elmas, yakut ve zümrütlerle
süslenmiş fevkalade kıymetli şeyler, raht hazinesi
denen bu yerde muhafaza edilirdi ki kaynaklarda
elçilere buranın gösterildiği belirtilmektedir. Bu bina
sonradan cami olarak kullanılmıştır. Öz döneminde
kurşunları tamamen ortadan kaldırılmış ve tamamen
açık olan kubbesinin kurşunları koydurulmuş, sıva
ve çerçeve gibi noksanları yapılarak 17.-18. yüzyıla
ait at takımları ve eyerleri teşhir edilmiştir (Öz, 1949,
s. 28-29).
Tahsin Öz, Beşir Ağa Camisinde yapılan uygulamayı
kendi diliyle şu şekilde anlatmaktadır; “bu bina bodrum
üzerine yapılmıştır. Bu bina da son zamanlarda dört duvar
haline gelmiş iken bu defa eski halini tamamen yaşatacak
bir tazda restore edimiş, bu suretle hem mimari bir eser
kazanılmış, hem de o köşenin süsü olarak kalmıştır” (Öz,
1949, s. 36).
Kubbealtı; kapısının iki yanında bulunan III. Selim
ve II. Mahmut tuğralarını taşıyan 1792 ve 1819
tarihli kitabeler, kubbealtında yapılan son tamirleri
göstermektedir. Bu onarımlardan sonra metruk bir
halde kalmış ve yapıdaki tahribatı arttıracak nitelikte
bazı onarımlar yapılmıştır.
II. Abdülhamit zamanında, ölmüş bazı sultanların
eşyaları konularak senelerce depo halinde kapalı
kalmıştır. Öz döneminde binanın etrafını çevreleyen
son devre ait demir parmaklıklar kaldırılmış, şakulden
tehlikeli oranda ayrılan revak sütunlarından biri eğretiye
alınarak “fenne aykırı” yapılmış çatı düzeltildikten
sonra eski yerine yerleştirilmiştir. Binanın kubbeleri
delinerek etrafına geniş kemerler yapılmak suretiyle
açılmış olan pencereler kapatılmıştır. Kubbealtının
cephesinde ve revaklarında bazı yerlerde rokoko
bir esasa bağlanabilecek kalemişleri görülmektedir.
Ancak Öz, değişik zamanlarda yapılan onarımlarda
bunların üstüne niteliksiz süslerin yapılmış olduğu
ve bazı yerlerin de çimento ile sıvanmış olduğnu
belirtmektedir. Revak kemerleri ise siyahımtırak
renkte “zevksiz” kalemişleriyle örtülmüştür. Bunlar
temizlenince altından daha ince ve birkaç renkli
süslemelerin bulunduğu, noksanların tamamlandığı,
cephesindeki kalem işleri ile yamaların kaldırılarak
bulunan “asli” bezemelerin restore edildiği
belirtilmektedir (Öz, 1949, s. 36).
Fotoğraf 25.
Topkapı Sarayı’nın
teslim alındığındaki
genel durumu.
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 26.
1960 onarımları,
(İRAM Arşivi).
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
Mutfaklarda; kurşunların yapılmasıyla işe başlanmıştır.
Öz tüm anıtlarımız için de tatbik edilmesi gerekli olan
usulün bu olması gerektiğini vurgulamaktadır (Öz,
1949, s. 40). Mutfakların; kiler, vekilharç daireleri,
aşçılar koğuşu, aşçılar camisi ve hamamı helvahane
camisi, kalayhane gibi müştemilatı da bulunmaktadır.
Bunlardan ahşap olan vekilharç binası saray teslim
alındığında tamamen çökmüş durumdadır. Yine
hımış duvarlı olan aşçı koğuşlarından ancak bir kısmı
kurtarılmış ve onarılmıştır. Kubbeler temizlenmiş,
kurşunlar konulmuş, bacalar son şekilleri gibi
onarılmıştır. Onarımlar başladığında; sekiz kubbeli
kısmında II. Abdulhamit zamanında dökme büyük
ocakların koydurulmuş olduğu ve bunların sac
borularının, kubbeler delinerek çıkartıldığı, dökme
ocaklar, kaldırılınca enkaz halini aldığı, zeminin ise
umumiyetle adi kaldırım taşı döşeli olduğu tespit
edilmiştir. Öz tarafından zemin taşlarının çok bozuk
olanları değiştirilmiş, kubbelerdeki sıvalar raspa
edilmiş fakat ne derz ne sıva yapılabilmiştir (Öz,
1949, s. 42-43).
H. Nevhiz KOYUKAN
anlaşıldığı, Öz tarafından ifade edilmektedir. Bu
revak, kemerleri bağdadi, arasına bölmeler yapılarak
her kubbe bir oda haline getirilmişti. Filhakika
meydana çıkarılan revakların önündeki tonoz ve
yine onun önündeki revaklar son devirde yapılmış.
Hırka-ı Saadet dairesinin etrafını çevreleyen diğer
binaların kaldırılmaması uygun görülmüştür. Türk
kumaş seksiyonu teşhiri için mekân hazırlanmıştır
(Öz, 1949, s. 53).
Ahşap kubbe, oda ve revaklar ve Öz tarafından
hiçbir mimari stile uymayan müthiş bir kereste
yığını olarak nitelendirilen çatı tasvir edilmiştir.
Herhangi bir kazanın burada orman yangını haline
geleceği ve hazinedeki eşyalardan eser kalmayacağı
değerlendirilmiştir. Çatı direklerinin de fırtınaya
dayanamayacak ölçüde kötü durumda olduğu
belirtilmiştir. Öz, Fatih Köşkünü bu kötü durumdan
kurtarmak için restorasyon yapılması gerektiğini
belirtmiştir. Yapılan uygulamayı şu şekilde anlatmıştır;
ahşap kubbeler sökülerek betondan yapılmış, fenne
aykırı olarak nitelendirdiği hazinenin üç salonu ile
revakları örten korkunç olarak nitelendirdiği çatının
aşağı alarak binanın duvarlarının tamamen Ortaya
çıkarıldığı, tanınmış mimarlardan oluşmuş bir
komisyonun kararıyla beton tavan ile fenne uygun
çatı inşa edildiğini belirtmiştir.
Kubbelerde horasan sıvayla temiz bir derz
yapılmıştır. Duvar kenarındaki sonradan yapılmış
moloz taşından setçikler kaldırılmış, kısmen taşları
çürütülerek tamir olunmuştur (Öz, 1949, s. 46-47).
İç hazinede yalnızca binanın dış cephesinde çimento
sıvalar kaldırılarak derz yaptırılmış ve kubbelere
pencere konmuştur (Öz, 1949, s. 51).
Akağalar Kapısında Bab-üs Saade eyvan kubbesiyle,
geçidin tavanı harab olduğundan aslına ve
karakterine uygun bir halde onarılmıştır. Geçidin
iki kapı arası tavanı da tamamen harap olduğundan
saray depolarında bulunan ağaç motiflerinden
istifade edilerek restore edilmiştir. Arz odasında
yangınlardan revak sütunları ve başlıkları çatlamış
ve yapıya zarar veren onarımlar yapılmıştır. Toprak
ile dolmuş olan odanın etrafı da kefeki kaplama
taşları kırılmış olduğundan bunlar onarılmış ve
etrafı tesviye edilerek asli yüksekliği ve boy nispeti
verilmiştir. Revak altı mermer döşemesi ve merdiveni
onarılmıştır (Öz, 1949, s. 55).
Enderun mektebi; Vaktiyle kagir ve sağlam bir
bina olduğu düşünülen Meşkhane ve Nakışhane
kısımlarını da ihtiva eden bu mektebin yerinde, ahşap
ve dört duvar ile çatıdan ibaret bir bina bulunuyordu.
Bu eski mektep binası memurlar dairesi olmak üzere
tamir edilmişti. Bu suretler yukarıdaki kat yedi oda
ve salondan mürekkep bir hal almış, alt katı da diğer
ihtiyaçlara göre yapılmıştır (Öz, 1949, s. 55).
Hırka-i Saadet koğuşu; Saray müze halini aldıktan
sonra Hırka-i Saadet koğuşu alt kısmı müze
memurlarına ve yukarı kat şirvanı da gece yatan
memurlara tahsis edilmiştir. Hâlbuki bu binanın
hırka-i saadet dairesinin dış revaklarından olduğunun
bunun önüne yapılmış bir duvar da köşkün cümle
kapısının üzerine bindirilmiştir (Öz, 1949, s. 53)
Bu şekilde 8x8 büyüklüğünde bir oda kazanılmıştır
ve köşkün planı bozulmuştur. Bu ilave I. Mahmut
zamanında yapılmış ve Elçi hazinesi ismi verilmiştir.
Bu yapılan müdahalelerle Hazine Binasının iç
cephesi bölünerek daraltılmış, pencereler örülmüş,
meydanda yalnız bir kapısı bırakılmış ve bu kapıda
da son dönem tezyinatlarını içeren bir demir kapı
takılmıştır. Sultan Reşat zamanına kadar iki yan
duvarda bazı önemsiz dolaplar içinde “kıymetsiz”
silahlar bulunmaktadır (Öz, 1949, s. 54).
Dar bir cephede ufak bir kapısı bulunan köşkün
Enderun meydanına bakan cephesinin hamam
kapısı hariç tam nispetinde; cümle kapısı ve iki
yanında koltuk kapıları ve 12 pencere ile birlikte
ortaya çıkarıldığı anlatılır. Köşkün denize bakan
cephesinde ise ikinci odanın önündeki mermer
konsollar üzerine oturtulmuş olan balkon çatısından
itibaren onarılmıştır. Binanın en çekici ve hâkim yeri
olan hayat yerinde, Marmara’ya bakan iki revakının
camekan ve parmaklıkla örtülü olarak bulunduğu,
boğaza bakan tarafın ise son dönemde beton
duvarla örüldüğü belirtilmiştir. Bunlar kaldırılmış
ve demir parmaklıkları koymak için kırılmış olan
küfeki kaplamalar onarılmış, devrine uygun mermer
korkuluk ile çevrelenmiştir (Öz, 1949, s. 61).
Köşkün içinde hamam camekânı ve birinci
odanın kubbe dönüşümleri, köşeleri, nişleri
süsleyen stalaktitlerin kırılmış halde bulunduğu
belirtilmektedir. İzleri sıvalar altında bulunarak
dönemine uygun onarılmış, devrine uygun alçı
pencereler yaptırılmıştır. Bu şekilde kubbelerin
yükseliş şeklinin de tam ahengini bulduğu yorumu
yapılmaktadır. Köşkün ikinci ve dördüncü odalarında
sıva altından örülmüş ocak yerleri ve nişler bulunarak
onarılmış, harap ve tehlikeli olan kısımlar onarılmış,
örtülü örülü pencere ve kapılardaki örgülerin,
hiçbir mimari ifadesi kalmayan binanın iç ve dış
cephelerinin odalar eyvan, revak restore edilmiş ve
hazine eşyasına layık bir teşhir alanı oluşturulması
amaçlanmıştır (Öz, 1949, s. 61).
Fotoğraf 27, 28. Valide hamamı fil gözlerinde çimento
alındıktan sonra alttan çıkan demir gergilerin onarımı ve
sağlamlaştırılması (İRAM Arşivi).
Hazine dairesinin kubbesi ahşap ve bağdadi sıvalı
olup, döneme ulaşan kubbe kasnağı da kötü bir
onarım görmüştür. Hamam camekanı da aynı
durumdadır. Hamamın kubbelerinin deprem
sonunda çöktüğü anlaşılmıştır. Kapı üzerindeki
ve bazı direklerdeki yazılarda deprem sonrası
onarımların 1556 yılında yapıldığı belirtilmektedir.
Binanın diğer odalarına Sultan Reşad döneminde
yeni ahşap tavanlar yaptırılmış ve etrafı kartonpiyer
istalaktitlerle bezenmiştir. Fatih köşkü hazine olarak
kullanılmaya başlandıktan sonra alınan önlemler
nedeniyle binanın asıl şekli değişmiştir. Köşkün
Enderun meydanına bakan alt ve üst pencereleri
söveleriyle birlikte çıkarılarak örülmüştür. Köşkün sol
tarafındaki revakların iki sütunu duvar içine alınmış,
Hazine binasının cephesinin bir kısmını örten elçi
hazinesinin bahçeye bakan duvarının yıkıldığı, bir
kemer ve bunu tutan sütun ve başlıkların, odanın
revak içindeki duvarı kaldırılınca taş dolgular
arasından yuvarlak dilimli tacı, iki yanında stalaktitli
nişleri bulunan Fatih Köşkünün cümle kapısının
ortaya çıktığını anlatmaktadır. Bu cephenin duvar
sıvalarının raspa edildiğini, altta ve üstte 12 pencere
yeri bulunduğunu, bunların aynı devre ait çinili
köşkten örnek alınarak mermer söve, parmaklık,
çerçeve ve alçı pencerelerin yaptırıldığını belirtmiştir.
Ayrıca Çini hazinesi revakını kaplayan sonradan
yapılmış bölüm duvarın kaldırılarak bir merdivenle
bu camiaya bağlandığını söylemektedir (Öz, 1949, s.
61).
Harem Dairesinde; 1937de bir hayli kurşun cam
ve doğrama onarımından oluşan koruyucu onarım
yapılmıştır. Harem dairesinin esasını ve değişikliklerini
gösterir restorasyon planı hazırlanmadıkça onarıma
girişmenin doğru olmayacağı, Tahsin Öz tarafından
özellikle vurgulanmıştır (Öz, 1949, s. 62).
1944-88 Yılları Koruma Uygulamaları
Fotoğraf 29. Büyük Havuz- moloz ve döküntü dolmuş ve
bakımsız durumda, 1960 (İRAM Arşvi).
Eldem, Tahsin Öz’den sonraki dönemlerde, Koruma
Kurulunun gittikçe daha fazla yardımı olmasına
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
rağmen idarelerin bu durumdan yararlanmadığı,
geri alınmasını gerektirecek birçok uygulamalar
yapıldığını belirtmektedir (Eldem & Akozan, 1982).
GEEAYK Başkanlığının Topkapı Sarayı tamir ve
restorasyon işlerini yerinde tetkik ederek görüş
bildirilmesi talebi üzerine Kemali Söylemezoğlu,
Sedad H. Eldem ve Feridun Akozan tarafından
1967 tarihli bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapordan,
tamir faaliyetleri için “Yarıda kalan işler, acil
takviye ve tamir işleri, müstakbel restorasyonlar”
şeklinde bir nizam üzerinde karar kılındığı, ancak
bu düzene uyulmadığı anlaşılmaktadır. Projesiz
ve kişisel kararlarla yapılan müdahalelerin yanlış
sonuçlara neden olduğu vurgulanarak örneklerle
anlatılmıştır. Genel olarak son on yılda yapılan tamir
ve restorasyonların kalitesiz olduğu, kısa sürede
tahrip olduğu, uygulamaların yapılara zarar verdiği,
duvarlarda yosunlanma oluştuğu (nem), sahte
horasan harçları kullanıldığı anlatılarak ehliyetsiz
usta ve işçilerin istihdamının da binada tahribata yol
açtığı ayrıca vurgulanmıştır. Sarayda bu işleri yürüten
bir ihtisas bürosunun bulunmadığı, tüm onarım
ve restorasyon uygulamalarının tek bir mimarın
uhdesinde olduğu, uygulamaların yetkili bir heyetin
görüşleri doğrultusunda ihtisas fen grubu tarafından
yürütülmesi
gerektiği
belirtilmiştir.
(Eldem,
Söylemezoğlu, & Akozan, 1967)
H. Nevhiz KOYUKAN
(İRAM Arşivi, 1944-2019).
1988-2000 Yılları Koruma Uygulamaları:
1966 yılında Hazine Koğuşunun onarımı
tamamlanmış ve açılışı yapılmış, III. Ahmet
Kütüphanesinin onarımına başlanmıştır. 1969 yılında
Dış Hazine Silah Müzesi yeniden düzenlenmiş ve
bakım onarımı sonrasında açılışı yapılmıştır.1970
yılında Divit Odasının onarımı yapılmıştır. 1971
yılında Harem bölümünün büyük bir bölümünde
onarımlar tamamlanmıştır. 1973-1974 de Hazine
koğuşunda yeniden onarım başlamış 1976’da
tamamlanmıştır (İRAM Arşivi, 1944-2019).
1988-1990 ile 1992-1994 yıllarında Topkapı Sarayında
yapılan onarımlar Harem Yapıları Saray Yapıları ve
İdari Yapılar olarak üç bölümde genel olarak ele
alınmış ihtiyaçlar doğrultusunda onarımlar ve lokal
müdahaleler yapılmıştır. 1998-2000 yılları onarımları
da yine aynı üç başlık altında devam etmiştir.
2003 yılından sonra, genel olarak korumaya ve
kültürel mirasa bakışta yaşanan dönüşüm, Bakanlığa
2003 yılından itibaren genel olarak Topkapı
Sarayındaki tüm yapıların projelerinin hazırlanmasına
başlanmıştır.
1976 yılında, Seferli Koğuşu yeniden onarıma
alınmış ve binanın önceden yerinde bulunan hamam
kalıntılarının tespiti yapılmış, 1978’de onarımı
tamamlanmıştır. 1976 yılında, Hasahırlar onarıma
girmiştir.
1981 yılında, Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve
Mustafa Paşa Köşkü tekrar onarıma girmiştir.
1982 yılında Hekimbaşı Odasının tekrar onarımı
yapılmış ve açılmıştır.1988 yılına kadar periyodik
olarak binalarda basit onarımlar yapılmaya devam
edilmiştir, 1980’lerde bazı binaların ve Haremin belli
birkaç bölümünün rölöveleri, o dönemin yöntemleri
ile hazırlanmıştır (İRAM Arşivi, 1944-2019).
1945 yılında Has Oda ve Seferli Koğuşlarının
onarımları başlamış, 1946 yılında Mutfakların
onarımı tamamlanmış 1947 yılında ise teşhir
çalışmalarına başlanmıştır.1948 yılında mutfaklar
avlusundaki diğer yapıların ve revakların, Sofa
Camiinin, Dış Hazinenin (Silah Müzesi) esaslı
onarımları yapılmıştır. 1949 yılında Haremde kısmi
onarımlar yapılmıştır. Mecidiye Köşkü, Hırka-i
Saadet Dairesi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu onarımları
yapılmış ve devam etmiştir. 1950 yılında Harem
onarımları devam etmiş, 1951-1955 yılları arasında
Zülüflü Baltacılar Bab-ı Humayun Hekimbaşı Odası
Mecidiye Köşkü Hırka-i Saadet Dairesi Mustafa Paşa
Köşkü onarımları devam etmiştir (İRAM Arşivi,
1944-2019). 1956 yılında Bağdat Köşkü İftariye
Kasrı III. Osman Köşkü Onarıma alınmıştır.
1957 yılında Mutfaklar Bölümünde yer alan
Yağhane ve Vekilharç dairesinin onarımı başlamıştır.
1958 yılında bu onarımlar devam etmiş ve ayrıca
Kilerli Koğuşu Bağdat Köşkü havuzunda onarım
başlamıştır. 1959 yılında Mutfaklar Avlusunda
laboratuvar ve fotoğraf atölyesi yapımı çalışmalarına
geçilmiştir. 1961 yılında Dolap Ocağında günümüzde
de faaliyette olan sedefhane marangozhane ve bazı
işlikler kurulmuştur. Bu arada Haremde onarımlar
geniş kapsamlı olarak devam emiş yapı kanal–su
yollarının tespitleri ve temizlikleri yapılmıştır. 1964
yılında onarımı tamamlanan Seferli koğuşu açılmıştır
2003 Yılı Sonrası Koruma Uygulamaları:
ve müzelere sağlanan imkânlara da yansımaya
başlamıştır. Restorasyon işlerine ayrılan ödeneklerin
artması, kontrol mekanizmalarının daha sağlıklı
işlemeye başlaması, bakanlığın teşkilatlanmasını
tamamlaması ve personel nitelik ve niceliğindeki
artış, yapılan işlerin sayısını ve niteliğini de olumlu
anlamda etkilemeye başlamıştır.
Fotoğraf 31. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)
Fotoğraf 30. Çimento sıvanın itinayla alınması (İRAM
Arşivi)
Fotoğraf 32. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
2004-2005 yıllarında Topkapı Sarayının geneline
yönelik ilk etap çalışmalar kapsamında Haremi
oluşturan yapılar ve bazı diğer Saray yapılarının
rölövelerinin hazırlanmasına başlanmıştır. 20132014 yıllarında, rölövesi hazırlanmış olan alanlarda ve
aynı zamanda tüm avlular ve bahçelerde restitüsyon
ve restorasyon projelerinin yapımına başlanmıştır.
Bu süreçte Topkapı Sarayı Müzesine iade edilen ve 1.
Avluda bulunan Askeri alan, Matbaa-ı Amire, Askeri
Yurtlar ve Gülhane Seririyat Hastanelerinin ve içinde
bulundukları alanların projeleri hazırlanmıştır. Bir
bölümünün de çalışmaları devam etmektedir.
Bu dönemde yapılan en büyük proje çalışması,
2014 yılında başlatılan Topkapı Sarayının bütünsel
projelendirme çalışmasıdır. Bu çalışma kapsamında
Sur-u Sultani içindeki tüm yapı ve açık alanların
belgelendirilmesi, yapılara ilişkin arşiv çalışmalarının
yapılması, rölöve, restitüsyon ve restorasyon
projelerinin hazırlanması, gerekirse daha önce
projelendirilmiş olanların revize projelerinin
hazırlanması, duvar ve zeminlerde georadar
yöntemiyle kapsamlı belgeleme çalışmaları yapılması
ve altyapı projelerinin hazırlanması gibi çalışmalar
gerçekleştirilmiş olup halen devam etmektedir.
Görüntüleme işlemleri sonucu tespit edilen
duvarlardaki tüteklikler duvar dokusu elverdiği
ölçüde gün ışığına çıkartılarak özel yöntemlerle
teşhir edilmiştir. Çalışmaların sonunda, etap etap
tamamlanan belgeleme çalışmaları, elektronik
Fotoğraf 33.
Topkapı Sarayı
Harem uygulama
örnekleri (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 34.
Topkapı Sarayı
Harem uygulama
örnekleri (İRAM
Arşivi).
H. Nevhiz KOYUKAN
olarak birleştirilmiş olacaktır. Bu çalışma ile Saray-ı
Hümayun yapılarına olan yaklaşımlarda bir dil birliği
sağlanması ve yapılan uygulamalara ilişkin yeterli veri
ile daha sağlıklı karar verilmesi hedeflenmiştir.
Yine 2014 yılında, Sur-u Sultaniyi oluşturan sur
duvarlarının tespiti projelendirilmesi 3 etap halinde
gerçekleştirilmiştir. Projelerin onaylanması üzerine
başlatılan restorasyon çalışmaları halen devam
etmektedir. Projelerin ilgili Koruma Kurullarınca
onaylanmasının ardından etap etap başlatılan
restorasyon çalışmalarının birçoğu halen devam
etmektedir.
YAKLAŞIM TEKNİK VE YÖNTEMLER
Saray-ı Hümayûn, önceden bünyesinde olan Gülhane
parkının da içinde yer aldığı alanla birlikte yaklaşık
700.000 metrekarelik bir alana sahip olmasına karşın
günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi, yeni katılan
alanlarla beraber 350.000 metrekarelik bir alanda
faaliyet sürdürmektedir. Cumhuriyet döneminin
en kapsamlı onarımlarının yürütülmekte olduğu
Topkapı Sarayında, restorasyon ve teşhir-tanzim
çalışmaları, ziyaretçi ile iç içe sürdürülmektedir.
Restorasyon ve konservasyon uygulamalarının en
az müdahale ile koruma onarımlarını yapmak genel
yaklaşım ilkemiz olmuştur.
Restorasyon çalışmalarına detaylı mevcut durum
belgelemesi ile başlanmaktadır. Korunması gereken
mimari elemanların koruma altına alınması sonrasında
çalışmalara georadar tespitleri ve renk- sıva analizleri
yapılmaktadır. Sonrasında araştırma raspaları yapılıp
alt dönemler tespit edilmektedir. Konusunda uzman
sanat tarihçileri ile değerlendirmeler yapılarak
dönemler belirlenmekte ve araştırmacılara ve
ziyaretçilere aktarılmak üzere katmanlar koruma
altına alınıp dönemler numaralandırılmakta,
dökülmüş yüzey kaybı olan bölümlerde nötr
renkli sıva ile yüzey tamamlanmaktadır. Burada
önemli olan husus, katmanları ve yeni dönem
tamamlamalarını ayrıştırarak teşhir etmektir. Bu
nedenle titiz çalışmalar sonucu hazırlanan çizimler
doğrultusunda tamamlanan yüzey ile özgün yüzey
arasında sınır derzi – pahlı uygulama yapılmaktadır.
Bu uygulama ile hem özgün yüzey kenarları
koruma altına alınmakta, hem de ilk yüzey arasında
belirgin bir sınır oluşturulmakta ve dönem farklılığı
vurgulanmaktadır.
Çalışmalar sırasında yapı, zararlı muhdes ek ve
malzemelerden arındırılmaktadır. Bu aşamada
dönem ekleri ve müdahaleleri, eğer yapıya bir zarar
vermiyorsa kesinlikle korunmakta, yalnızca uygun
olan zeminlerde yüzey araştırması yapılmakta ve
özgün mimari yapıya müdahale tespit edildiğinde
mümkün oldukça tüm dönemler bir arada
sergilenecek şekilde düzenleme yapılmaktadır. Bu
şekilde bir düzenleme mümkün olmazsa en son
dönem korunmaktadır.
Örneğin Valide Hamamında bir bölümü Mimar
Sinan tarafından inşa edildiği düşünülen ancak
mevcutta sonradan yapılan eklerin arkasında kalan
bölümler, georadar sonucunda tespit edilmiş,
araştırma raspası ile çimento sıva ve özgün duvardan
ayrışan geç dönem kaplama malzemesi kısmen
yerinden alınmıştır. Bu şekilde özgün mermer söveli
kapılar ve sütunlar ortaya çıkarılarak teşhir edilmiştir.
Aynı şekilde Haseki Hamamında da çeşme aynası
ortaya çıkarılmıştır.
Zayıflamış olan malzeme, yüzey ve bağlayıcılar
özgün
malzeme
ile
uyumlu
yöntemlerle
sağlamlaştırılmaktadır. Bakanlığımız laboratuvarında
yapılan
analizler
sonrasında
çıkan
veri
değerlendirilmekte, özgün malzeme dışında bir
müdahale yapılması gerekiyorsa bu da Laboratuvarda
görevli uzman konservatörlerin ve diğer uzmanların
verdikleri rapor doğrultusunda yapılmaktadır. Özgün
malzeme ve karışımlar belirlenmesine müteakip
uygulama, öncelikle bezemesiz, en az görünen
küçük alanlarda denenmekte, eğer uygun olduğu
uzmanlarca da onaylanırsa gereken bölgelerde
kullanılmaktadır.
Üst örtünün güvenli şekilde onarımı sırasında çatı
karkasında–çatı siteminde müdahale edilmesi gereken
noktalar belirlenmekte ve belgelemeler sonrasında
gereken müdahale yapılmaktadır. Kapsamlı olması
halinde projelendirilerek ilgili kurullardan onay
alınmaktadır. Bu aşamalar dış cepheler ve döşemeler
için de geçerlidir.
İç hacimlerde döşeme sistemleri ve katmanları
belirlenmektedir. Kargir bölümlerde dövme demir
kirişlerden oluşan sistem, bir çeşit erken dönem
volta döşemedir. Burada T şeklinde yaprak tuğlaların
kullanıldığı belgelenmiştir. Ahşap bölümlerde karkas
,ahşap kirişlemelerden oluşur. Bazı mekânlarda çift
yönlü kiriş sitemi görülmüş ve tavan ile döşemenin
farklı taşıtıldığı tespit edilmiştir. Bu mekânlarda
yapılan takviyeler, özgün ahşap ve özgün kesitlere
uygun ebatlarda yapılmaktadır.
Bazı binalarda veya hacimlerde haşerelere karşı
fümigasyon uygulamaları da yapılmıştır ancak
bu işlemin yapılabilmesi için kaçışların tamamen
güven altında olması şarttır. Fümigasyon yöntemi
,mekan içinde yer alan kalemişinde kullanılan boya
malzemesi, uygulanan metal kakma, altın varaklı
vb. malzemeler için farklılık gösterir ve seçimi tüm
bu unsurlar göz önüne alınarak doğru yapılmalıdır.
Fümigasyon yapılamayan yerlerde emprenye
uygulaması yapılır. Bu uygulama yöntemi, sürme
daldırma ve enjeksiyon olarak uygulanacak yüzeye
göre değişmektedir.
Yüzeyden ayrılan malzemeler için belgeleme
sonrasında yüzeye uygun yastıklama facing
uygulaması enjeksiyon askıya alma çalışmalarından
en uygunu bölgeye göre seçilir, bölgenin ve alt
yapısının sağlamlaştırması yapılmaktadır
Sarayın
1924’de
Müze
olarak
açılışının
gerçekleşmesinin ardından en yoğun onarımlar,
1940-1970’lerde gerçekleşmiştir. O yıllarda kurtarıcı
bir malzeme olarak görülen çimento, sıklıkla
karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde muhdes
malzeme olarak değerlendirdiğimiz ve yapıya–
dokuya zarar verebileceği kanıtlandığı için yapıyı
arındırmaya çalıştığımız bu malzeme, kullanıldığı
dönemde yapının korunması amacı ile uygulanmıştır.
Çimento ile kaplı yüzeylerin özgün yüzeylere zarar
vermeden raspalanması sonrasında ana kargir ya
da bağdadi yüzeye ulaşıldığı gibi kimi yerlerde de
çimentonun altından özgün horasan ya da kıtıklı
kireç harcına hatta üzerine başka bir malzeme
uygulanacağı için yüzeyi çentiklenmiş tezyinatlı
yüzeylere de ulaşılmıştır.
Bir dönem çimento malzemesi kullanılarak yapılmış
ve 8-10-15-18cm kalınlıkta olan ve yapıya aşırı yük
veren ve bu kalınlıktan dolayı kendini yer yer bırakan
sıvaların tamamının alınmasının ardından yüzeydeki
kalıntılar da hassas el aletleri ile yüzeye zarar
vermeden temizlenmekte, özellikle bu yüzeylerde
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
ihtiyaca göre tuz alma uygulamaları yapılmaktadır.
Raspası yapılan yüzeylerde de yapının dönem
dönem gördüğü müdahaleler tespit edilmekte ve bu
bölümler kısmen yapım sistemleri ve Restitüsyona
yönelik veriler katmanlar halinde sergilenmek üzere
konservasyonları yapılmaktadır. Sıva altından çıkan
su–kanal sistemleri de kısmen sergilenmek üzere
koruma altına alınmaktadır.
Yapım tekniği olarak taş tuğla örgü sistemli kargir
inin yanı sıra ahşap karkas sistem de kullanılmıştır.
1940’lı yıllardan sonra zarar görmüş veya yıkılmış üst
örtünün, dönemin imkânlarıyla yapılamaması veya
bu mekanların teşhir amaçlı kullanılacak olmasından
dolayı eserlerin güvenliğiyle ilgili endişe oluşması
nedeniyle bazı yapılarda betonarme tonoz kubbe ve
tabliyeler yapıldığı görülmüş ve belgelerden tespit
edilmiştir. Bu üst örtü sistemleri yığma duvarlara aşırı
yük ve gerilim bindirmektedir. Betonarmeli olarak
yapılan teknik hesap sonucunda betonarme örtünün
alınması gerektiğine karar verildiği hallerde, alınma
yöntemlerine ilişkin gerekli statik hesaplar sonucu
raporlar hazırlanmakta, özgün üst örtüye ilişkin
ayrıntılı araştırmaları müteakip projelendirilmekte ve
uygulamaya geçilmektedir.
Geçmiş dönemlerde, üst örtüde ahşap ve kargir
yüzeylerin tamamında kurşun kullanılmış olup
ikinci avluda bulunan kurşunlukta zarar görmüş
olan kurşunların hurda olarak toplanarak
haddehanede eritilip tekrar döşendiği bilinmektedir.
Ancak bazı bölümlerde, kurşun eritme işleminin
yapılmadığı
dönemlerde,
kiremite
çevrilen
alanlar da bulunmaktadır. Bu bölümler de yine
H. Nevhiz KOYUKAN
belgelere dayanılarak tekrar kurşun kaplamaya
dönüştürülmektedir.
Topkapı Sarayının kullanıldığı son dönemlerinde
oldukça bakımsız olduğu gerekçesiyle duvarları
süsleyen çinilerin bir bölümünün yerlerinden
döküldüğü ve tüm bu süsleme elemanlarının
toplanıp koruma altına alındığı bilinmektedir.
Günümüzde yapılan restorasyonlarda yapılan belge
taramaları sonrasında, bulunan veriler ışığında,
çinilerin korundukları depolarda tasnifleri ve
konservasyonları yapılmakta, sonrasında özgün
yerlerine, Laboratuvarca uygun görülen harç
terkibiyle ve yöntemle takılmaktadır. Bu uygulamalar
halen devam etmektedir. Şu an için yaklaşık 6000
adet çini (yaklaşık 400 m2), belgelenerek özgün
yerlerine takılmıştır.
Müdürlüğümüzce yapılan günümüzde yapılan tüm
çalışmalarımızda, genel koruma ilkelerine uygun,
yapılara en az müdahale gerektirecek yöntemlerle
ve mümkün olduğunca geleneksel malzeme ve
yapım teknikleriyle müdahale tercih edilmektedir.
Tüm uygulamalar, Kurullarca onaylanmış projeler
doğrultusunda,
kurumumuzda
görev
alan
uzman ve yetkin teknik elemanların önerileri ve
uzman kişilerden oluşturulan bilim heyetlerinin
onayıyla, yine kurumumuzda teknik elemanlarının
denetiminde yapılmaktadır. Yaklaşımımız ve genel
ilkemiz; kapsamlı araştırma, belgeleme ve analizler
sonucu oluşturulan koruma ve konservasyon
önerileri doğrultusunda uygun malzeme, teknik ve
detayda müdahalelerde bulunmaktır.
Fotoğraf 35, 36. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)
Fotoğraf 37, 38. Görüntüleme sistemleriyle tespit edilen duvar içi su iletim sistemlerinin onarımı ve teşhiri (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 39, 40. 45-50 cm aralıkla sıralanan
ve 12-16 cm kesitlerindeki dövme gergi demirleri
arasında yer alan, T şeklinde yaprak tavan
tuğlalarının tespit edilmesi (İRAM Arşivi).
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
Fotoğraf 41, 42, 43. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)
H. Nevhiz KOYUKAN
Fotoğraf 44, 45, 46, 47. Topkapı
Sarayı Harem uygulama örnekleri
(İRAM Arşivi)
Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler
H. Nevhiz KOYUKAN
Fotoğraf 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)
çizimiyle bana göre bir belgeseldir, İçindeki Fatih
Portreleri, Cem Sultan, saray mensupları, harem
ağalarını o kadar nefis çizmiştir.
Ben aynı zamanda eğitim tarihi yazdım. Onu
görmemişsinizdir. Onu Bilgi Üniversitesi çıkardı
nesnel bir kitaptır. 2003’te çıkmıştı, şimdi yeniden
basıldı.
Türkiye Eğitim Tarihi
Necdet Sakaoğlu, Alfa
Yayınları, Ocak 2018.
ISBN: 9786051718262
Sayfa Sayısı: 568
Yapı ve İnsan
Ebat: 13x19
Necdet SAKAOĞLU
İlk Baskı, İstanbul Bilgi
Üniversitesi, 2003-04-16
ISBN: 9756857129
Sayfa Sayısı, 402
Boyut, 23x27 cm
1939 yılında Divriği’de doğdu. Yerel tarih, kent tarihi,
Selçuklu, Osmanlı ve eğitim tarihleri konularında
araştırmalarda bulundu. MEB Talim ve Terbiye Kurulu
üyeliğinden emeklidir (1998). Tarih araştırmacılığı ve
yazarlık çalışmalarını 1965’ten beri sürdürmektedir.
Sonra öğretmenlerimiz bize ulu caminin resmini
yaptırırlardı, mutlaka yapardık. Sarı pembe sulu
boyalarla dalgalandırarak, boyardık.
Necdet SAKAOĞLU: Biz, merhum Süha Arın’la iki
sene Topkapı Sarayında çalıştık. Süha Arın, belgesel
çeken bir uzmandı. Amerika için bir Ayasofya bir
de Topkapı belgeseli yaptı. Ben ve Suphi Saatçi,
onun danışmanlarıydık. Arın nasıl çalıştı bakın;
Gayrettepe’de bir ofisi vardı. Haftada üç dört gün
oraya giderdik akşama doğru bu saatlerde, bir gün
önceden hazırladığımız belgeler, yazılarla giderdik.
O karşıda dinlerdi, not alırdı bir şeyler yapardı, biz
Suphi beyle konuşurduk, Sarayı konuşurduk bütün
bunlara göre Süha Arın bir çekim güzergâhı hazırladı.
Sonra da ekipleriyle çekime başladı, biz iştirak ettik.
Sarayın her tarafı çekildi, rehberliğin çoğunu ben
yaptım çünkü daha önce ben Topkapı’yı yazmıştım.
Saray-ı Hümayun diye benim bir kitabım var.
N.S.: Tarihçiliğim, ilkokul 3. sınıfta okuduğum
Dede Korkut masallarından “Kam Büre Beg oğlu
Bamsı Beyrek”le başladı. Sonra Yüzbaşı Jandarma
Komutanının kızı Ayla. O, evden babasının
kitaplarını getirirdi. Bayılırdım. Ayla ver bu akşam bu
bende kalsın, derdim. Türk büyükleri, kitaplar kaleler
maleler adını şimdi hatırlayamadığım bir sürü kitap.
D.A.: Milli Eğitim kökenlisiniz, bu alanda değerli
çalışmalarınız var, tarihle olan ilginiz nasıl başladı?
Deniz ATASAGUN: “Doğduğunuz kentin,
kimliğinizin oluşmasında nasıl bir etkisi oldu?”
“Ben Divriği’de doğdum. Bahçeli bir evimiz vardı.
Kalenin karşısındaydı, kale camii görünürdü, surlar
görünürdü, Aslanburç dediğimiz Anadolu’nun tek
kalmış anıtı -Selçuklu döneminden- görünüyordu.
Kalenin eteğinde de iki kilise harabesi vardı. Çok
küçükken ben bahçenin duvarına dayanır bunlara
bakardım.
Divriği yeterince keşfedilmiş bir yer değildir. Köyleri
de öyledir çok tarihsel ortamları vardır. Dağlar,
vadiler de oraya özeldir, orada yetişenin tarihe ilgi
duymaması söz konusu olmaz.
İlk tarih biriktirme işinde Cem Sultan tefrikasıyla
başladım. Hürriyet gazetesi 1950-1951 yıllarında
her Pazar günü gazetenin arkasında çarşaf gibi Cem
Sultan çıkıyordu. Hazırlayan Ratip Tahir Burak’tı;
ünlü ressam, gazeteci. Gazete o zaman on beş
kuruş, bizim Divriği’ye gazete, üçüncü gün geliyor.
Pazar gazetesi ya Salı akşamı, ya Çarşamba sabahı
trenle geliyor. Gazeteci Mehmet amca beni biliyor.
Uykumu kaybederdim, ertesi gün gazete gelecek diye.
Onlar, inanır mısınız duruyor. Hepsini kesmişim,
saklıyorum. Cem Sultan, Ratip Tahir Burak’ın o
Eğitim tarihi içinde bir eğitim tarihi kitaplığı da
oluşturdum. 4x4 metrelik bir dolapta bütün eğitim
tarihi ile ilgili eski yazı, yeni yazı, el yazması ne varsa
hepsini topladım.
Topkapı Sarayı için yazılmış en eski rehberler. Hicri
1341, Miladi 1925’te basılmış. Muhtasar Rehber.
İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri, “Topkapı Sarayı
Muhtasar Rehber”. Bunun arasında notlarım,
görüyor musunuz? Topkapı Sarayı için yazmışım.
Böyle galiba 2500 fişim var. Kitap yazmak için fiş
metodu çok önemlidir. Her bir fişe devamı olmayan
bir konu yazacaksınız sonra bunları Kitap yazarken
sıraya koyacaksınız. Bundan sadece bu kadar bilgi
lazım. Bunları kronolojik sıraya sokuyorum. Oturup
yazıyorsunuz ama şu kitabı açayım da yazayım
derseniz yanlış.
D.A.: Fotoğrafları
fotoğrafhanesinden.
da
Sebah
ve
şu; padişahlar Beşiktaş Saraylarına taşındıktan
sonra atalarının bu büyük sarayı onlar için kutsal
bir yer gibi oldu. Hırka-ı Saadet ziyaretine, bayram
törenlerine buraya gelirlerdi, cülus törenleri burada
olurdu. Bu üç ana gelenekten dolayı burayı terk
edemediler. Ama gelişleri, artık sahil sarayında
oturdukları için denizden, Topkapı Sarayından olur,
asıl saraya yukarıya çıkarlardı. Gidererek Topkapı’ya
gidildi, Topkapı’dan dönüldü denile denile Saray-ı
Hümayun’a da Topkapı Sarayı dendi. Ahşap bir saray
olan Topkapı yazlık sarayı 1863’de yandı.
1863’te, Sultan Abdülaziz’in sarayların cümlesinde
bir yıkım operasyonu vardır. Atalarından kalan eski
harap binalar, Avrupa’dan gelenler görmesin diye
demir yolunu; sarayın surlarının içinden geçirtti.
Surların sağında solunda bulunan eski bütün binaları
da yıktırdı.
Büyük Osmanlı Sarayının: iki adı var biri Saray-ı
Cedid. Beyazıt’taki eski saraya nispeten. Fatihin
yaptırdığı ilk saray oradaydı. Gözyaşı sarayı da
denirmiş, ölen padişahların kızları, kadınları oraya
gönderilirlermiş. Bir adı da Eski Saraydı, Saray-ı Atik
ve Saray-ı Cedid Edirne’de de vardı, Saray İçi’ndeki
yeni saraydır Selimiye camiinin yapıldığı yerde de
asıl büyük saray varmış, konuya dönelim: bu sarayın
bir adı Saray-ı Cedid öbür adı Saray-ı Hümayundur.
Padişahlık Sarayı demektir. Topkapı da son bir adı
olmuş. Vazgeçemeyiz, silemeyiz. Benim kitabın adı
da Saray-ı Hümayun’dur, doğru adını önemsedim.
Joaillier
N.S.: O zamanlar İstanbul’un ünlü fotoğrafçıları.
Bu rehber de Fransızca, Topkapı Sarayı. Bu da 1931
da basılmış. Böyle şeyler toplamak güzel.
Topkapı Sarayı adı yanlıştır, tabi. Bir Topkapı Sarayı
vardı bir zamanlar neresi? Sahilde, Sarayburnu’nda
arsası duruyor. Orada aynen Babüsselam gibi iki
kulesi olan kemerli girişli bir saray vardı. Kapının
sağında solunda da birer top konmuş, ondan dolayı
oraya Topkapı sarayı denirdi. Topkapı sarayının
daha sonra sarayın tamamına ad olmasının sebebi
D:A: Araştırma serüveniniz nasıl başladı? Türkiye’de
Araştırmacıların önünde ne gibi zorluklar var?
Sonay ŞAKAR: Araya girip bir şey danışabilir
miyim? Hocam büyük bir kütüphane yapılıyor olsa,
eğitimle ilgili çok uzun yıllara dayanan çalışmalarınız,
kitaplarınız var, bu büyük kütüphaneye özellikle
nasıl bir bölüm açmak istersiniz? Veya Türkiye’nin
eğitimine çok katkıda bulunmuş, bir kişi mi olur eğer
öyle biri aklınızda varsa veya bir tür kitap mı? Nasıl
bir bölüm oluşsun istersiniz? Eklensin istersiniz?
N.S.: Kütüphanelerin seksiyonları olmalı yani
siyasi tarih bölümü, kültür tarihi bölümü, arkaik
kitaplar bölümü, eski yazı, Almanca neyse, eğitim
tarihi bölümü, spor tarihi bölümü dahi olmalı.
Bizde kütüphanelerin galiba milli kütüphane de
bildiğim kadar böyle değil, şimdi artık bilgisayardan
buluyorsunuz. Eskiden fişler taranırdı.
Milli Kütüphane’de öyle değil. Bizim buradaki
taksimdeki Atatürk Kitaplığı da öyle. Şimdi bu
zorluk meselesine geleyim. Ben 1965-75 arasında
on sene arşivlerde çalıştım İstanbul’da. Ayrıca
kütüphanelerde çalıştım, gittiğim kütüphanelerden
biri, Arkeoloji Müzesi kütüphaneydi, orasını Osman
Hami Bey, Halil Ethem Bey ve Cevat Paşa kurmuşlar,
onların kitapları ağırlıklı, Namık Kemal’in, Recaizade
Mahmud Ekrem’in kitapları da var. Osman Beyle,
Halil Ethem Bey Avrupa’daki yayınları da izlemişler
Türkiye’ye ve saraya ait ne çıktıysa getirtmişler,
seferberlikte bile o kitap alımı sürmüş.
Benim çektiğim sorunlara gelince araştırmacı olarak.
Arkeoloji Müzesi Kütüphanesinde daha sonra
benim öğrencim Havva’ Koç görev yaptı. Ondan
önce Kazım Bey vardı yardımcısı da Nuri Bey, asıl
hafız-ı kütüb kitaplardan sorumlu oydu. Kazım
Bey, içeride oturur, kitap işlerine Nuri Bey bakardı.
Her sabah gittiğinizde katalog çekmecelerinden
istediğiniz kitabı yarım saatte zor bulur, kart-fiş
doldurur, Nuri Bey’e verirdik. Neden sonra kitabı
getirir oranın büyük masaları vardı çuha kaplı, büyük
masaya geçer, defterimi açarken dikkatli aç olur mu
derdi. Olur derdim. Karşınıza oturur, işiniz bitinceye
kadar beklerdi.
sonra Rauf Beyin yanına girdim. Rauf Bey de içeride
küçük bir camekân bölme var alnı yapışıyor adamın,
daracık bir yer. O da orada çalışıyor.
Rahmetli oldular ikisi de. Onlardan sonra Havva
orada otuz küsur sene çalıştı. Havva, ben söylerdim
ederdim hazırlardı. Ama kütüphane kurallarına
o da, ben de yüzde yüz uyardık. Bir de Fransız
Arkeolojisine giderdim biliyorsunuz kütüphanesi
var Galatasaray’da Nuri Ziya sokakta orada da bir
madam vardı Lüsi Keçeci. Yaşlı bir kadın o da
bir Fransız kütüphanecisi. Elle yazıyoruz kalemle,
kâğıt dolduruyorum. Fransızca metinler yazıyorum.
Akşama doğru siz bana ödev verecek misiniz
bugün de? Derdi. Teşekkür ederdim. Kitabın birini
söylerdim, şu sayfaları lazım bana diye, Kadıncağız
evine götürür akşam yazardı, sabah bana getirirdi. Bu
da başka bir kütüphaneci davranışı! Onun notlarını
hala saklarım.
-Efendim ben ne alabilirim neye çalışabilirim? Siz
dedi Hatt-ı Hümayunlardan başlayın dedi. Benim
önüme hattı hümayun defterleri getirdiler. Özelliği,
bütün özetler yeni yazıyla yazılmış. Öbürlerinde öyle
bir kataloglama yok.
Başbakanlık arşivine, Topkapı Sarayı arşivine
giderdim. Topkapı Sarayı arşivine o zaman Nigar
Anafarta bakıyordu. Duydunuz mu adını, gayet
disiplinli bir hanımefendiydi. Arşivistlerin çalıştığı
yerde kok kömürü sobası yanardı. Biz oraya fırına
girmiş gibi girerdik. Pardösüyle otururdu yaşlı
arşivistler üşürlerdi. İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
İbrahim Baybal oradaydı. Emekli bir Kurmay Albay.
Başbakanlık Arşivinde devamlı çalışanların başında
Allah Rahmet Eylesin Halil Salihlioğlu vardı, bize
yardımcı olurdu. Bir de mesela Cengiz Orhonlu vardı
o da rahmetli oldu çok genç. O, öleceğini biliyormuş
gibi hiç kimseyle ilgilenmeden gelir, çantasını
açar, yazmaya başlardı. Mithat Sertoğlu genel
müdürdü. Bunların yeri neredeydi, biliyor musunuz?
Babıali’nin arka kapısı, eski Soğuk Çeşmedeki tarihi
Paşa Kapısından girin, sağdaki ilk küçük tek katlı
bir bina, salonda uzun bir masa vardı, geç kalırsanız
yer bulmak sorundu. Sonra Kaya Bilgegil gelirdi,
Erzurum’dan. Bir Hayri Bey, her gün gelirdi, PTT
tarihi üzerine çalışıyordu.
Şimdi ben ilk arşive gittiğimde yanımda Tahir
Karaöz vardı. Bir eski yazar, gazeteci. O, beni Mithat
Sertoğlu’na götürdü. Küçük, bir oda, oturduk. Ben
o zaman, yani 55 sene önce demek ki 25 yaşındayım.
Bana öyle güdümlü şeyler sordu.. Herhalde arşivde iş
verebilir mi diye. Okuma yazma kültürü nedir? Diye
bize, kahve ikram etti. Sonra arşiv şefi Rauf Tuncay’ı
çağırdı. Bu genç beyefendi dedi arşivimizden istifade
edecek, gererken yardımı yapın dedi. Baş üstüne
dedi çıktı gitti adam. Biz kalktık sonra Mithat Bey,
Tahir Beye; Sakaoğluna çalışma odasını göster dedi.
Oraya girdim herkes içeriye keçi girmiş gibi bakıyor,
yeni bir adam daha geldi bu kim yani yer sorunu
da olduğu için neyse ben hepsine günaydın dedim
Üniversitesi vardı. 5-6 üniversite buradan ne kadar
araştırmacı İstanbul’a gelecek yatacak kalkacak yer
bulacak, otele yerleşecek zordu yani hayat şartları
zor olduğu için araştırma yapmanız da son derece
zordu.
D.A.: Topkapı Sarayı ve özellikle Harem yapılarını
gezdiğinizde oradaki yaşam sosyal ve hiyerarşik
yapılar ziyaretçiye doğru aktarılabiliyor mu?
N.S.: Maalesef aktarılamıyor diyeceğim. Bazı eski
rehberlerin yani yirmi yıl önceki falan bir iki kişiyi
Topkapı’yı gezdirirken ben de peşlerine takılıp,
gezdim yani bir şey söyleyemiyorsunuz, ayıp olur
diye. Yani bir gezenler grubunun arasından sizin
çıkıp hanımefendi burası o değil diyebilir misiniz?
Heyecanla Divriği tarihine dair bir şeyler bulmaya
çalışıyorum. Buldum, Divrigi yazıyor! Aman
heyecanlandım fiş doldurdum, yarın gelecek dediler.
Bir gün önceden alıyorlar arşiv depolarına gidiyorlar
onları buluyorlar, getiriyorlar. Gece uykum kaçtı
ertesi gün okuyacağım onu. Neyse geldi eyvah
yazıyı zor okuyorum çünkü eski yazıyı annem
öğrenmiştim. Annemden öğrendiğimle olacak iş
değil Rauf Beyin yanına gittim sırtımdan da ter
iniyor, buldum ama okuyamıyorum. Efendim bir
şey sorabilir miyim? Buyurun dedi o okumadığımız
kelimeler, tabirler geçiyor zatıâlinize mi sorayım
arşivcilere mi sorayım. Hayır dedi burada hiç kimse
hiç kimseye bir şey sormaz. Genç arkadaşım dedi
otur biraz çalış. Okuyabildiğin kadar not al kimseyi
meşgul etme. Ya başarırsın veya benim arşivde işim
yok dersin, bir daha gelmezsin. Üçüncü bir yol yok
dedi. Düşünebiliyor musunuz?
İş başa düştü fotokopi yok arşivde o zaman xerox
vardı duydunuz mu? Mor baskılı bir şey, bir ikincisi
de arşivin bitişiğinde bir fotoğrafhane Cemal Beyin
yardımcısı Mehmet Bey vardı. Mehmet’e giderdik.
Zorluklar bunlar kolaylık da şu; Bir mühimme
defteri elinde; orijinali. Fotoğrafhaneye gidiyorsun
kitabı bırak da git diyen yok. 1560’ların kayıtları
elimde gidiyorum. Mehmet Bey şuradan şuraya bana
mikrofilm hazırla tamam derdi çok gayretli ufacık bir
adamdı her deyişimizi yapardı, işini bitirmeden de
gitmeyen bir adamdı. Sonuç sorunun sonucu; çok
zorluklar da çektik, çok kolaylıklar da gördük. Her
ikisinin de ana nedeni şu, araştırma yapan insan çok
azdı. İstanbul Üniversitesi, Teknik Üniversite, Güzel
Sanatlar, Orman Fakültesi, yüksekokullar... Taşra da
Ankara’da Ankara Üniversitesi, Cebeci de ki Siyasal
Bilgiler Fakültesi, Gazi Eğitim belki bir okul daha,
İzmir’de, Buca’da açıldı, Bornova’da açıldı sonradan
Ege Üniversitesi oldu. Bir de Erzurum Atatürk
Ben Topkapı Sarayı’nın Kemal Çığ’la başlayan
evresini biliyorum Kemal Çığ ondan önce Tahsin
Öz varmış. Asıl büyük 25 sene sarayı idare eden
Tahsin Öz, Enderun’dan yetişme idi derler.
Topkapı Sarayı kuruluşundan beri bilgilerini saklamış
ama öğretmemiş bir mekândır. Sarayda yaşayanlardan
elimize geçen bir hatıra defteri yok. Ne haremden bir
kadın, hadi kadınlar yazamazdı diyelim Enderun’da
hepsi yetkin. Anadilleri de Almanca, Fransızca,
Slovakça, Türkçeyi de öğrenmişler yazabilirlerdi.
Yazdılar belki ama onlar da bırakmamış bir şey.
Bir Hızır İlyas Ağa’nın Tarih-i Enderun’u bir de
Atâ Beyin Atâ tarihi var ikisi de Topkapı Sarayı
işlevlerini yitirdikten sonra yazılmıştır. Üç beş kitap
var ama hepsi son döneme ait. Sarayda ser verilir sır
verilmezmiş.
Şimdi bir gün buraya bir toplantı ya gelmiştim
2007-2008 İlber’in müdürlüğü sırasında sizin bir
yukarıda beton bir toplantı salonu vardı. Belki
siz izlediniz de bilmiyorum. Orada bir konuşma
yaptım, buna da değindim. Sarayın şöyle bir işlevi
var haremdeki horendeganları, cariyeleri senede bir
müddeti dolanları çerağ ediyorlar, çırak çıkarıyorlar.
Enderundan da iç oğlanlarını çıkarıyorlar. Ne
Enderunda ne haremde uzun zaman kalınamaz, 8
yıldır süre sonra çıkarılırsınız dışarıya. Bu çıkarmalar
da şöyle olurmuş cariye ise çıkarılacak, onlar ya
Enderundan da çıkacak birisi veya sarayda Babıali’ye
kâtiplik eden biri namzet bulunur evlendirilerek
çıkarılırmış. Bunlara bir ev de verilirmiş. Ama bir
şu mahalleye öteki başka mahalleye. Yani bunlar
dağınık. Aksaray’da var Cibali’de var, Saraçhane’de
var.
Bundan amaç şu: bir saray cariyesi bir de saray iç
oğlanı evlendiler. Onlara diyelim ki Horhor’da bir
ev tahsil edildi nohut oda bakla sofa. Onlar oraya
yerleştiler. Bütün mahalleli pencerelerden saraylılar
gelmiş diye onları izlemeye başlarlarmış. Kıyafetleri,
konuşmaları son derece özenli, kibar, ölçülü, kocasını
uğurlama karşılama. Bu nedir biliyor musunuz?
Yakın zamana kadar, benim gençliğime kadar iyi
kötü vardı İstanbul kültürünün mayası budur. Her
semte saray dili, saray kıyafeti, saray yemekleri, saray
töreleri böyle gitmiş. Bayramlar falan şimdi bizi
terbiye eden kültürse her yerden geliyor. Artık böyle
bir saray şansımız kalmadı.
D.A.: Hocam öğretmen okulundan mezun olacaklara
sizin dediğiniz gibi; biz sizin çocukları eğitmenizin
yanısıra onların ailelerini eğitmek için yolluyoruz
derlermiş. Onların kıyafetleri konuşmaları nasıl
yedikleri nasıl içtikleri adab-ı muaşeret kuralları hep
bu anlatılırmış.
N.S.: Evet, yani saray yazılı kültür bırakmamış ama
İstanbul kültürünü donatmış sürekli geliştirmiş. O
İstanbulluca konuşma o İstanbul Türkçesi, dil kırma
denirdi ona Anadolu’da bu çok önemli.
Topkapı Sarayını gezdirenlerin özel bir seminerden
geçirilmeleri gerekiyor. Bütün mekânlar tek tek
tanıtılacak, her noktanın özelliği var çünkü. Seremoni
yolları var, taşlar, selam taşları, anıtlar var. Örneğin
önünde durup anılacak bir Def-i gam Cariye çeşmesi
var. Yahut divan avlusunda ortada dikdörtgen kaide
üzerinde bir yazı kuşağı var. Sohum kalesinin kitabesi.
3. Ahmet zamanında Ruslara yenik düşülmüş doğu
cephesinde. Hepsini Ruslar almış. Bizimkiler de
yangından mal kaçırır gibi Sultan Ahmet’in adını
içeren kale kitabesini sökmüşler gemiye koymuş,
İstanbul’a getirmişler. Topkapı Sarayında divan
avlusuna konulmuş. Bunu sarayda görevli olanların
bilmesi lazım.
Seferli koğuşunun özelliği bu. Ok yarışları yapılıyor o
ok yarışlarında menzil ölçüleri var, o menzili kim bir
parmak, bir karış geçerse rekor kırmış oluyor. Oraya
onun adına bir taş, bir sütun dikiliyor yazılıyormuş.
Ok şiiri bu açıdan çok önemlidir. Yavuz Sultan Selim
zamanında orada bir ok yarışı düzenlenmiş. Yarışa
yaşlı Bektaş Ağa da girmiş evvela herkes gülmüş
yani eli kolu titriyor, gözünün feri sönmüş. Bu adam
noktasından vuruyor. Yavuz çağırıyor bre ihtiyar sen
nasıl yaptın bu işi? O da anlatmış padişahım ben
İstanbul kuşatmasında askerdim, 1453’te. Yavuz’un
tören ise 1510’larda, 60 küsur sene adam 85 yaşında.
Sineme bir ok saplandı ben onu saklardım savaş
hatırası olarak bugün onu attım diyor.
Sarayda adlar çok değişmiştir. Gülhane diyoruz ya,
asla Gülhane orası değil, eski Ağa Vekili bahçesi.
Cemil Topuzlu belediye başkanıyken bu tarafta da
ki asıl Gülhane’de harap eski binalar var. Kendisi de
doktor olduğu için Ağa Vekili bahçesine “Gülhane”
adını vermiş, park yapmış. Yani sarayda böyle ad
değişiklikleri var, mekân değişiklikleri var.
Sarayda çok kitabe var. Mesela küçük odanın
sahanlığında bir kitabe var. Kitabenin anlatımı
şu; Saraylı bir kadın, Enderun iç oğlanlarına
Ramazanda sahurda fazladan birer lop yumurta
verilmesini vakfetmiş. Düşünebiliyor musunuz?
Saray iç oğlanlarının gece yemekleri demek ki az
çıkıyordu, şikâyetler vardı kadıncağız öğrenmiş
bunu biriktirdiği paraları nakit vakfa çevirerek her
Ramazan iç oğlanlarına fazladan birer lop yumurta
vakfetmiş. Onun kitabesi de işte orada.
Orası küçük oda, saraya alınan devşirme oğlanların
kışlası, koğuşu orada güzel terbiye ediliyorlar.
Terbiye pirinç çorbası terbiyesi gibi değil dayaklı
mayaklı oluyor. Çok zor işler, ilk ağır terbiyeyi
orada görüyorlar. Edep, erkân, saygı... Dil düzeliyor.
Oradan büyük odaya geçiyorlar. Orada okuma yazma
öğreniyorlar. Maharetleri keşfediliyor. Oyuncu mu
olur kâtip mi olur? Sporcu mu olur tespit ediliyor.
Ondan sonra Seferli Koğuşuna geçiyorlar. Seferli
Koğuşu IV. Murad zamanında kurulmuş yetenek
koğuşudur. Orada da sarayın bütün çengi çeganesi,
çalanlar, oynayanlar, ziller, defler müsamereler
hepsinin kabiliyetlileri orada. Padişah ne isterse.
Mesela III. Selim müsamere istiyor, düşünebiliyor
musunuz? Piyes istiyor, onlar hazırlanıyorlar
padişahın karşısında piyes icra ediyorlar. Padişah
spor seyretmek, yarış seyretmek istiyor. Çinili köşk
sarayın spor köşküdür. Önündeki revak, padişah
ve erkânın oturacaklar sedirleri varmış. Önündeki
arkeoloji müzesinin olduğu yerlerde o zaman kum
meydanı. Kum meydanı sarayların spor, oyun
alanıdır. Lobutçular, ciritçiler, nişancılar, bamyacılar,
lahanacılar hepsi gösterilerini orada yaparlarmış.
Sarayın en kozmopolit, yapısal açıdan da en bozuk
bölümü harem. Çünkü o sarayın asıl tasarımında
harem yoktu. Fatihin yaptığı resmi empreryal bir
saraydı. Kendisinin, vezirlerin ve hizmetlilerinin
çalıştığı bir yer. Karaağalar da yoktu. Boşnak kökenli
lisan bilen akağalar vardı. Harem ağaları eski sarayda
idi. Harem ağalarını oraya taşıyan ve onlara yeni bir
daire yaptıran III. Murad oldu. Haremin kuruluşu da
aşağı yukarı o zaman. Gerçi Kanuni, Hürrem’le bu
sarayda da beraber olmak istediği için ona Sultana
sarayı diye küçük bir daire yaptırmış.
ki. Onlara Padişahın aday eşi kadınlar burada kalırdı
onlara ikbal denirdi derseniz, bir ikisinin kulağında
kalır.
D.A.: Ya da kuşhane ne demek?
N.S.: Kuşhane bir mutfak, haremin koltuk mutfağı.
Bazı geceler haremde eğlenceler düzenleniyor o arada
padişah veya ana sultan veya hasekiler acıkıyorlar
harem ağasıyla kuşhane mutfağına haber gidiyor.
Karşısında kuşhane de varmış. Orada canlı kümes
hayvanları yani ördek, sülün bulunur kuşhanede
gece nöbetçisi olan çinici başı, aşçı, yardımcıları kuş
kebabı yapar. Kuşhane sahanlarda servis ederlermiş.
Bana göre Topkapı Sarayı’nın çok özel rehberleri
olmalı. Şimdi Topkapı Sarayı’nı doğru anlatmak için
bir kere orada saltanat süren Fatih’ten Abdülmecid’e
kadar padişahların hem hapis hayatlarının hem
saltanatlarının sarayda geçtiği incelenmelidir.
Gezilerde buna göre vurgulamalar yapılmalıdır
mesela III. Osman dediğimiz adam beş yaşında
hapsedilmiş babası öldüğü için. 55 yaşında da tahta
geçmiş. Elli sene tutuklu kalmış. Çifte Kasırlar
dediğimiz yerdeki muhdes odaların birinde.
Sonra iki buçuk yıl saltanatı var elli yedi elli
sekiz yaşına kadar. İyi de sarayda Kanuni sultan
Süleyman’dan on kez daha fazla adı olan bir padişah.
Sultan Osman köşkü, Taşlığı odası var. Hünkâr
sofasını yaptıran da o. Düşünebiliyor musunuz?
Orası bir sofa iken Polonya’dan çiniler getirtmiş,
kaplamış kubbe yaptırmış. Hünkâr Sofası dediğimiz
yer onun eseri. Bir de köşkü var Gülhane’ye bakıyor.
Bir de taşlığı var.
D.A.: Onun için o soruyu sordum yani anlatılan
hikâye aslında Topkapı’yla ilgili anlatılan hikâyeler
tamamen çok oryantalist bakış açısıyla, turistlerin
hoşuna gitmesi için.
N.S.: O rehberler hepsi profesyonel, ben onların
çok kurslarına gittim, rehberler cemiyetinin.
Yöntem şu peşlerine takılan gruba bakıyorlar.
Kültür düzeyini anlıyorlar. Yeterlilik durumuna
göre anlatıyorlar ama biraz bilenler varsa ki çok
oluyor onlar hatta karşı çıkıyorlar, itiraz ediyorlar.
Dolayısıyla Topkapı Sarayı’nın hem çalışanların hem
orada rehberlik edenlerin Saray Kültürü, Topkapı
Sarayında yaşayanlar konusunda uzun bir eğitimden
geçmeleri şarttır. Aynı şekilde yöneticilerin de.
Sarayın kapısından içeri girenlerin hepsi bu eğitimden
geçmeli.
K.N.A.: Ya da bir kitapçık oluşturulabilir belki.
N.S.: Oluşturulur, tabi o kitabın da birkaç versiyonu
olmalıdır: Entelektüel yerli yabancılar için ama
sıradan vatandaş da geliyor. Ona burası ikballer
dairesi derseniz hiçbir şey anlamaz. İkbal ne? Bilmiyor
Taşrada bazen sarayı kıskandıracak yapılar kurulmuş,
yıkılmış.
IV. Murad’ın Saraya kazandırdıkları muhteşemdir.
İki büyük müstakil kasır yaptırmış. Padişahların
özelliği büyük daireler yaptırmak değil kendi adlarına
bir kasır, köşk yaptırmaktı. Onunla övünüyorlardı
padişah mekânlarının özelliği nedir? Sarayda padişah
nerede oturmuş derseniz evvela başınızı kaldırın
kubbe olması lazım. Padişah kubbeli mekânda
otururdu. İkincisi oradan bir askı topu olmalı zincirle,
asılı olan. İşte o da padişah simgesidir. Kubbe gök
kubbedir. Askı da ona hükmeden padişahı simgeler.
Hatta padişahın geçtiği kapılarda da kubbe vardır.
Bab-ı hümayun’a, Babüsselam’a, Babüssade’ye
bakın, hepsinin girişinde kubbe vardır. Padişahın
geçeceği yerlerde de kubbe olması şarttı. Rehberlerin
vurgulayacağı bir şey bu. Hünkâr sofasında kubbe
vardır. Kasr-ı Şerif dediğimiz III. Murad’ın kasrında
kubbe vardır. Çifte kasırlarda kubbe vardır. Asıl
bana göre sarayda bir mekân var, ora belki de hiç
gezdirilmiyor. Şöyle diyelim çifte kasırlardan çıkın
valide taşlığına çıkacaksınız.
Süt havuzu zinhar yoktu Topkapı Sarayında. Orası
Serdap Kasrıdır. Kasr-ı Şerifin alt katıdır, orada havuz
var ama şadırvanı taşıma. Haremdeki Karaağalar
dairesinin sofasındaki çeşmenin. O, havuzun
götürülmüş. Kasrın altındaki Serdap Kasrı yaza
mahsus bir yer. Son derece esintili orası, havadar,
gölgede. Üst, büyük kasır şömineli, çeşmeli. Padişah
mekânlarının ortak bir özelliği de kubbenin yanı
sıra hayat kaynağı olan bir çeşmedir, bir de mutlaka
ocağı vardır. Ocak, çeşme ve kubbe padişaha ait
mekânlardadır. Bağdat köşküne gir orada da ocak
vardır, kubbe vardır. Revan köşkünde de.
D.A.: Onların da önünde havuzu var
N.S.: Tam ortaya yapmışlar o havuzu. Sünnet odasını
iftariye kasrını ise İbrahim yaptırmış Ramazanlarda
iftar vakti orada bir ışıkla bildirilmiş. Bütün İstanbul
görürmüş.
D.A.: Sarayda en büyük yapısal değişiklikleri hangi
padişah yaptırmıştır?
N.S.: Hangi padişah yaptırmış yerine hangi mimarlar
yapmış demeli?
D.A.: Aslında evet, Mimar Sinan’ın çok emeği var
herhalde
N.S.: Mimar Sinan mutfağı yapmış, Selaniki tarihini
açın o mutfakla ilgili Sinan’ın tasarımı ve uygulaması
anlatılıyor. Sayın Mehmet İpşirli çevirdi.
II. Selim bir boğaz gezisine çıkmış, biniş deniyor,
dönüşünde saray mutfağının yandığını haber
vermişler, yukarıya çıkmış o yanmış yıkılmış
mutfağı görünce, ağlamış. Bu galiba benim ecelimin
habercisi, ben daha yaşamam demiş. Ölümü altı ay
sonra. Yanan mutfak için Sinan’ı çağırmış, mimarbaşı
burayı yeniden mamur hale getir demiş. Sinan
ölçmüş, padişaha avludan iki zira almamız lazım.
Eski mutfağı olduğu gibi yaparsak bu yangınlar gene
çıkar, tehlike gene olur. Ortaya bir cadde koyacağız
iki tarafı açacağız bir tarafta ateşli hizmetler yapılacak,
bir taraf koğuş olacak demiş.
Cetvelin altındaki demir çubuk “Zira”; diresekten parmak ucuna
kadar ölçünün adı olup, yaklaşık 44 cme tekabül etmektedir.
Saray mutfağının sağ tarafı boydan boya koğuşlardır.
Evet eski fotoğraflarını görseniz içiniz yanar hep
yıkılmış, gitmiş. Öncesi ahşaplar çökmüş, yıkılmış.
Karşısı da helvahane, üç de mutfak, kilerhane,
kalayhane bir saray için son derece uygun bir mutfak
planlamasıdır ve Sinan’ın eseridir.
Bana göre sarayda, mimarlarımız tarafından yapılan
en büyük iki değişiklikten birisi Vedat Tek’e aittir,
Vedat Tek en çok Enderun koğuşlarını tadil etmiş.
İyi niyetle elbette. Harap olanlarını kendince restore
etmiş, salona çevirmiş koğuşları. O koğuşların özel
bir planlaması yok edilmiş. Dört tarafında peykeleri
olan, kat kat. Her iç oğlanının bir yeri var, sabahleyin
kalkılınca yataklar dürülüyor, toplanıyor, nişe ya
pencere içerisine konuyor. Sadece hasırlı peykeler
kalıyor. Koğuş cihetlerine bit mahallesi, koca mahalle
deniyor. Bunlar Bobovius’tan okunabilir. Bobovius
çizmiştir de Enderun koğuşlarındaki iç oğlanlarının
yaşama düzenlerini de anlatmıştır.
Sabah ezanından önce kalkıyorlar bunların hepsi
de yabancı kökenli malum. Abdest alıyorlar, sabah
namazı kılıyorlar Enderun imamının arkasında ondan
sonra günlük vazifelerine başlıyorlar. İki öğün yemek
yiyorlar bir kuşluk yemeği, bir akşam yemeği. Kuşluk
dediğimiz güneşin iki mızrak yükseldiği zamandır.
İlk öğün, o zaman yiyorlar bir de akşam yemeği
veriliyor o da gün batmadan. Hem hareme hem
Enderuna tabla hesabı, altı kişinin doyacağı kadar
tabak, sahan, taslarla tabla denen tepsiler donatılıyor.
Bu tertipleri baltacılar, başlarında dağıtıyor. Her altı
kişi “Bismillah” deyip yere oturuyor, tablayı önlerine
alıyorlar, onların içindekini seven sevmeyen ortadan
tahta kaşıkla yiyorlar. Toplanıyor hava kararmadan
bulaşıklar toplanıyor gece karanlığına yiyecek içecek
kalmaması lazım.
Ondan sonra iç oğlanları kendi koğuşlarında yatsı
vaktine kadar söyleşiyorlar. Biri yazdığı yeni bir şarkı
güftesini okuyor, öbürleri tenkit ediyor. Birisi o gün
Kuran’ı Kerim’den kaç sure okuduğunu anlatıyor
ve manalarını açıklıyor. Ama hiçbiri memleketlerine
ait bir hatıra, “ben Varşova’dayken!” gibi bir
aymazlıkta bulunmuyor, mazi unutulmuş hiç, yok!
Yasak. Kesin yasak. Saraydaki hizmetlerini, işlerini
konuşuyorlar. Kendi gündelik üç akçe yevmiyeleri
var, biriktiriyorlar kıt kanaat, yemek nasıl olsa
veriliyor. Onunla dışarıdan hoca tutuyorlar. Saray
dışından müderris geliyor, para veren iç oğlanlarına
fıkıh öğretiyor, feraiz öğretiyor yani İslami bilgiler
kazandırıyor, böylece kendilerini donatıyorlar.
Bu, onlara bir türlü imtiyaz oluyor, padişaha da
arz ediliyor, padişah onları tanıyor. Bir de caize
var. Sarayın kendi düzeni gereği daha çok hizmet
eden ödüllendiriliyor. Okulda iftihar almış gibi bir
bahtiyarlık. Herkes de sizi kıskanıyor. Dolayısıyla bir
yarış, daha öne geçeyim, daha para alayım amacı var.
S.Ş.: Yapıların ruhu var hocam biz de restorasyon
yapıyoruz. O yaşanmışlık yapıya sinen bir ruhu var
ve o nesiller boyu devam ediyor.
N.S.: Saray kadınlarını, cariyelerini idare eden
eli gümüş asalı kethüda kâhya kadınlar varmış.
Harem taşlıklarına bakan yukarıda pencereler
vardır. O, arada bir oradan gözükünce titrerlermiş
bütün cariyeler. Dayağa çekiyor, haremin sahibi o.
Sadrazam kadar haremde yetkisi var. Padişahın bir
mührü de kethüda kadında. Akşam bütün kapıları,
kapıcı ustalarla kilitliyor zaten iki kapı üç kapı. Biri
mermerden tepelikli perde kapısı idi. Bütün doğuda
harem demektir “perde”. O kapının da içeride bir
kapısı var o kapı kuşhane kapısı bunların hepsi Fetih
suresi okunarak kilitlenir, anahtarlar kethüda kadına
verilir. O da beline asar. Sabah yedide tekrar hepsi
merasimle açılırmış.
çalışmasını kale mahallesinde oturuyoruz. Orada
Kabaki Mustafa Usta’nın bir meremmetini bizzat
gördüm.
D.A.: Merhamet onarımı diyorlar o
meremmet onarımı şimdi yerine oturdu.
aslında
N.S.: Meremmet, mimarla, imarla aynı kökten. Peki,
Kabaki Usta ne yaptı biliyor musunuz? Pencerenin
cam evi denen çerçeveleri dağılmış. Evvela ev sahibi
kadına soruyor: “Sizin eskilerin konduğu odunluk
nerede?” Usta gidiyor oradan o ağacın cinsinden
eski ağaç buluyor, orada bulamazsa başka kimde
vardır diyor. “Karşı evde vardır” diye gösteriyorlar.
Oraya gidiyor, buluyor. Bizzat seyrettim. Cam
evinin iki buçuk santim enindeki dağılmış, çürümüş
çerçevelerinin aynısını yaptı ve çaprazlama keserek
sağlam yerlerden monte etti ve beğendi! Bana da dedi
ki: “Hoca beğendin mi sen?” Tabi dedim eline sağlık
aynısını yaptın! Kabaki Mustafa Usta Amasra’da
benim tanıdığım zaman seksen yaşlarında idi. Çırak
bırakmadı. Eski cam evleri de zaten kalmadı!
Edirne Sarayına III. Selim’in gönderdiği bir hassa
mimarı 1801 de veya 2 de bir meremmet keşfi
hazırlamış, belgesi bende. Orada adam, eski sarayın
dağılan saçaklarını, kapılarını tek tek yazmış ne kadar
yıkıntı var? Nasıl yapılabilir? Önerilerini sıralamış.
Tam bir restoratör bakışıyla çalışmış.
D.A.: Hocam benim aslında bir hayalim var,
saraydan bilgi alamıyoruz. Acaba bununla ilgili
bu sarayda yapılan bütün onarımların ek yapıların
ne zaman yapıldığı buna ilişkin bir kayıt, bu kadar
sistematik tutulmuş mu kayıtları? Böyle bir çalışma
yapabilir miyiz?
N.S.: Vardır elbette. Edirne Sarayı’nda da
İstanbul sarayında da klasik dönemde yani III.
Selim’e kadar bütün onarımlarda hassa mimarları
görevlendiriliyordu. Bunlara meremmetçi deniyor.
Meremmet, bugün restorasyonun karşılılığıdır. Ama
mimarlık fakültelerinde, teknik üniversitede de
meremmet öğretilmiyor. Meremmet, Osmanlı Türk
hayatında bütün Anadolu’da geçerli bir meslekti.
Ben bir meremmetçi tanıdım Kabaki Mustafa
Usta, Amasra’da. Bu adam sırtındaki heybesinde
testere, küstüre, çekiç, mala evlere giderdi. Seyrettim
Osmanlı Tarihi Sözlüğü; Necdet SAKAOĞLU Alfa
Yayınları Yayın Tarihi: 2017-02-04 ISBN 6051714332
Dil TÜRKÇE, Sayfa Sayısı 750, Ciltli, Boyut 13.5x21 cm
D.A.: Yaklaşık maliyet hazırlamış
N.S.: Evet. Hassa mimarlarının bir bölümü
meremmetçi, bir bölümü taşçı, bir bölümü marangoz,
taşçı dolayısıyla hepsinin fonksiyonları vardı. Su
yolcular da künkleri tamir ediyorlar. Dinleyerek,
ayaklarıyla alttaki künk nerede patlamış biliyorlardı.
Adımlarını künk sırasına göre atarak giderlermiş.
D.A.: İşte benim şu anda sarayda yapmak istediğim
şey o bütün su yolları bloke olduğu veya kapatıldığı
için hocam çok ciddi bir nem sorunu var çünkü
suyun gideceği bir yer yok. Su geliyor nereye gittiği
belli değil, binalardan çıkıyor.
N.S.: Dolap Ocağındaki o sarnıç hala doluyor değil
mi? Şar şar su akardı orada Prof. Kazım Çeçen saray
su tesisini yıllarca incelemişti.
D.A.: Topkapı Sarayı’nı da inceledi mi?
N.S.: İnceledi yazdı Topkapı Sarayı kütüphanesinde
ki su şebekesi planı elindeydi. Bir gün beraber
geziyorduk, bu meslek nedir? Meslek, yol demek
osmanlıcada. Su yoluna da meslek deniyor. Bir de
“gömüş” vardır. O da şimdi maalesef gümüş oldu!
Gümüşsuyu. Eyüp’te var, Gümüşsuyu’nda var
onların doğrusu gömüş suyu gömmekten. Kalın
duvarların içerisine yapılan su hazneleridir. Çeşme
akmıyorsa, suyu gömüşten aldım dermiş kadın.
çıktığı kapı hemen her gün cenaze çıkarmış. Cariyeler
sıklıkla ölüyor felaket bir şey. Odun Kapısı o da
yıkılan kapılardan sahilde. Soğuk Çeşme kapısı.
Ama alay köşkünün yanında iki kapı var o da aslında
tek kapıymış kemerli ve süslü. Avrupai bir anlayışla
o soğukçeşme kapısını iki tarafındaki surlarla
kaldırılmaya, duvar yıkılmaya başlanmış. Fotoğrafı
var, bir dönem sarayın surlarını bütünüyle kaldırmayı
düşünenler de olmuş. Saray şehrin uzantısı haline
getirilmek istenmiş...
Sayın Necdet SAKAOĞLU’yla uzun uzun sohbet ettik.
Derin bilgisi, araştırmacı zekası ile bizi tarihin derinliklerinde
eşsiz bir yolculuğa çıkardı. Biz tadına doyamadık, umarız
siz de keyif almışsınızdır. Bu uzun sohbetten bir seçkiyi size
sunuyoruz.
RAD Yayın Ekibi
D.A.: Sarnıç mı demek?
N.S.: Zeminde değil duvar içerisindeki küçük
sarnıçtı.
D.A.: Aslında gömüşlü çeşme çünkü böylelerinin su
haznesi durmaz içinde.
N.S: Bir daha vurgulayalım Vedat Tek’in Enderun
koğuşlarında yaptığı, iyi niyetledir. Yani salonlar
açayım ki müze olsun demiş. Koğuşların ahşap, yıkık,
dökük kerevetlerini kaldırmış. Yani müze sergilemesi
yapacak salonlar yapmış. Ayrıca onun Hırka-ı Saadet
dairesinde, çalışmaları var Sultan Reşad zamanında.
Mualla Anhagger, o dönemin restorasyon anlayışı
olan ilk haline döndürmek maksadına hizmetle
mesela çifte kasırların kafes kasrı halini bozup,
kubbeli odaları ortaya çıkarmış. Daha böyle pek
çok yeri işte şadırvan burada olmaz diye taşımış.
Virane yerleri yıkmış, kaldırmış, birçok yeri restore
etmiş. Hünkâr sofası, mabeyin sofası gibi. Cariyeler
taşlığının olduğu yer, oralarda değişiklik yapmış.
Şimşirlik kasrını yıkmış, şehzadelerin kapatıldığı
haremdeki Kafes Kasrını da yıkmış.
Ya Sarayın kapıları ne halde? Ahır kapı, Otluk kapısı,
Değirmen kapısı, Demirkapı ne durumda? Babı
hümayun, Babüsselam, Balıkhane kapısı. Darüssade
ağaları kapısı, Gülhane kapısı, (o da yok), Hasırcılar
kapısı, İncili köşk kapısı, Meyyit kapısı cenazelerin
TOPKAPI SARAYI MERMER SOFADAKİ HAVUZDAN DETAY
KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE İSTANBUL
RESTORASYON VE KONSERVASYON MERKEZ VE
BÖLGE LABORATUVARI MÜDÜRLÜĞÜ (1985- 2018)
DIRECTORATE OF ISTANBUL CENTRAL AND REGIONAL
LABORATORY OF RESTORATION & CONSERVATION: FROM ITS
ESTABLISHMENT UNTIL TODAY
İsmet OK / Kimya Mühendisi/ İTÜ
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvar Müdürlüğü, Türkiye’de taşınır ve taşınmaz kültürel
miras üzerinde, bilimsel ilkeler doğrultusunda, aktif korumaonarım çalışmaları yapmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde
1985 yılında kurulmuş ilk laboratuvardır. Kuruluşundan bu
yana, koruma alanında çağdaş gelişmeleri izleyerek ICCROM,
UNESCO, gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarla araştırma ve
uygulama yöntemleri üzerinde faaliyet göstermektedir. İstanbul
Merkez Laboratuvarı, restoratör, konservatör, kimya mühendisi,
arkeolog, heykeltıraş, fizik mühendisi, çevre mühendisi ve inşaat
mühendisi gibi farklı disiplinlerden gelen yaklaşık 80 kişilik
uzman kadrosuyla; eseri oluşturan malzemenin bozulmasının
önüne geçmek, uzun süreli koruma ile geçmişten geleceğe doğru
bilgi aktarımının sürdürülebilirliğini sağlamak ve eserin ömrünü
uzatmak için çalışmaktadır. İlk kurulduğu yıllarda çalışmalarını
Topkapı Sarayı I. Avlu içinde bulunan Eski Darphane binalarında
yürüten laboratuvar, 2012 yılından bu yana faaliyetlerini Topkapı
Sarayı sınırları içinde kalan yeni binasında sürdürmektedir.
Istanbul Directorate of Central and Regional Laboratory for Restoration and
Conservation was the first laboratory established in 1985 within the Turkish
Ministry of Culture and Tourism, Directorate General of Cultural Assets
and Museums in Istanbul to accomplish active conservation-restoration work in
accordance with scientific principles on the movable and immovable cultural heritage
in Turkey. Since its establishment, it has been following contemporary developments
in the field of conservation and cooperating with international institutions such
as ICCROM and UNESCO about research and application methods. Istanbul
Central Laboratory has around 80 experts from different disciplines such as
restorers, conservators, chemists, chemical engineers, archaeologists, sculptors, physics
engineers, environmental engineers and civil engineers and it works for the goal to
prevent the deterioration of the material that constitutes the artefact, to provide
the transfer of knowledge from the past to the future with long-term protection
and to prolong the life of the artefacts. In the first years of its establishment,
the laboratory carried out its work in the Old Mint buildings within the 1st
Courtyard of Topkapi Palace, and since 2012, it has been continuing its activities
in its new building within the boundaries of Topkapi Palace.
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
GİRİŞ
Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü (eski adı ile Kültür ve
Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel
Müdürlüğü) bünyesinde, Bakanlığın 7.12.1984
gün ve 8677 sayılı onayı ile 5442 sayılı İller İdaresi
hükümleri dışında görev yapan merkeze bağlı taşra
teşkilatı olarak kurulmuştur.
Zengin Kültürel Mirasımızın korunması amacıyla
oluşturulan kurum, taşınır ve taşınmaz kültür
varlıklarının bozulmalarını çağdaş bilimsel koruma
ilkeleriyle önleyerek, bakımlarını sağlamaktadır.
Merkez Laboratuvarı, UNESCO, ICCROM,
ICOM, ICOMOS gibi ülkemizin üye olduğu
uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak
kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasına
çalışmaktadır.
1985 yılından önce taşınır kültür varlıklarının
onarımı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kimyahanesi’nde
yapılmakta, Topkapı Sarayı Müzesi’nde çeşitli
onarım atölyeleri, Türk İslam Eserleri Müzesi’nde
halı onarımı, Süleymaniye Kütüphanesi’nde kitap ve
cilt onarımı yapan atölyeler bulunmaktaydı. Bunlar
tüm ihtiyaçlar için yeterli olmadığı gibi; uygulamalar
genellikle teknisyenlik düzeyinde kalmakta, onarım
öncesi zorunlu olan belgeleme, araştırma, analiz
gibi ön çalışmalar da İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Kimyahanesi (kısmen) dışında yapılamamaktaydı. Bu
nedenle koruma ve onarıma yönelik çalışmaların
ülke içinde tek merkezde toplandığı, bu çalışmaların
bilimsel yöntemlerle yürütüldüğü bir laboratuvar
oluşturuldu. Merkez Laboratuvarı’nın kuruluşu ile
daha önce ülkemizde dağınık bir şekilde yapılmakta
olan koruma ve onarım çalışmaları İstanbul’da bir
araya toplanmıştır.
Restorasyon ve Konservasyon Merkez
Laboratuvarı Müdürlüğü’nün Kuruluşu
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde
Osman Hamdi Bey’in olağanüstü çabalarıyla
yasalaşan 1884 Asar-ı Atika Nizamnamesi1 1973’e
1 Mumcu: Eski Eserler Hukuku ve Türkiye
kadar yürürlükte kalarak Türkiye Cumhuriyetinin
eski
eser
koruma
politikalarının
temelini
oluşturmuştur. Türkiye, Uluslararası Anıtlar ve
Sitler Konseyi’ne katılmış ve 1974 yılında ICOMOS
Türkiye Ulusal Komitesi kurulmuştur. Bunun yanı
sıra Atina, Venedik ve Amsterdam Sözleşmeleri,
TBMM kararları ile yasallaşmıştır. 1980’li yıllarda
Kültür ve Turizm Bakanlığı için kültürel varlıkların
korunması çok önemli bir gündem konusu haline
gelerek, 21 Temmuz 1983’te 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Dönemin Kültür Varlıkları Eski Eserler ve Müzeler
Genel Müdürü Nurettin Yardımcı’nın yurtdışındaki
laboratuvarlarda yaptığı incelemeler sırasında
gözlemlediği çalışmalardan çok etkilenmesi ve tarihi
eser bakımından bu kadar zengin bir mirasa sahip
olan topraklarımızda da bunlara benzer araştırma
ve koruma-onarım laboratuvarlarının kurularak
kültür varlıklarının korunmasını güvence altına alma
düşüncesi, bu laboratuvarın kuruluşunun arkasında
yatan önemli bir etken oldu. Kültür Varlıkları Eski
Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bunun için
ilk adımları atarak 1983 yılında, Topkapı Sarayı’nın
birinci avlusundaki Eski Darphane yapılarını tahsis
ederek Restorasyon ve Konservasyon Merkez
Laboratuvarı’nın kurulması için ilk adımları attı.2
Laboratuvar’a müdür olarak İstanbul Üniversitesi,
Klasik Arkeoloji Bölümü uzmanlarından ArkeologMimar Ülkü İzmirligil atandı; 1971 yılında
ICCROM’da mimari restorasyon konusunda da
eğitim almış olan İzmirligil, 1982’den itibaren Side
antik kenti kazı başkanlığını yürütmekteydi. Her
adımı büyük bir titizlikle yürütülmekte olan çalışma
kapsamında, uzun vadede, Merkez Laboratuvarı’nın
müzelerdeki taşınır kültür varlıkları; taş, pişmiş
toprak, çini, mozaik, cam, metal, tekstil, kağıt, ahşap,
vb. koruma laboratuvarlarını kapsaması planlandı.
Bunun yanı sıra taşınmaz kültür varlıklarının
koruma onarım işlemleri için kullanılacak malzeme
ve tekniklerin bilimsel bağlamda yürütülebilmesi
için, araştırma laboratuvarları, teknik kitaplık ve
dokümantasyon birimlerinin oluşturulması için
çalışmalar başlatıldı (Fotoğraf 1,2).
İsmet OK
Arkeoloji Müzesinin hali hazırda var olan
laboratuvarı, Merkez Laboratuvarına bağlanarak ve
koruma konusunda çalışan uzmanları (ArkeologKonservatör Revza Ozil, Kimyager-Konservatör
Behçet Erdal, Heykeltıraş Nejat Özatay, Arkeolog
Mustafa Kulkul) Merkez Laboratuvarı’na atanarak
yetişmiş eğitimli uzman kadrosunun bir bölümü
sağlanmış oldu. Kimyahane, Merkez laboratuvarına
bağlandıktan sonra eskiden olduğu gibi inorganik
eserler üzerinde (taş, metal, seramik, özellikle
de büyük boyutlu taş eser çalışmaları) koruma
onarım çalışmasına devam etti. Türkiye’de müze
bünyesinde açılan ilk koruma onarım laboratuvarı
olma özelliğini gösterdiği düşünülen kimyahanenin
merak uyandıran tarihçesi ile ilgili İstanbul Arkeoloji
Müzeleri arşivinde yapılan eski çalışmalarda bazı
yazılı belgelere rastlanmıştır. Müze Kütüphaneci’si
Havva Koç’un müze yıllıklarında yapmış olduğu
araştırmada özellikle 1937 tarihli ikinci yıllıkta:
“1 Eylül 1936 yılında Topkapı Sarayı’nda metruk bir
binanın onarılarak koruma laboratuvarının kurulduğu”
yazmaktaydı. (Fotoğraf 3,4).
Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Stefan Simon olmuştur.
Simon, ODTÜ’de Tarihi Anıtlar Koruma Laboratuvarının
Geliştirilmesi Çalıştayı’nda: “Avrupa’da kurulan en eski
konservasyon laboratuvarları arasında 1933 yılında
kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri konservasyon
laboratuvarı da var demiştir.1” Konum olarak
Topkapı Sarayı’nın I. Avlusu içinde, Eski Darphane
binalarının karşısında yer alan kimyahane binası,
Topkapı Sarayı’nın eski Has Fırın ve Fodla Fırını
olarak kullanılan yapısıydı.2 Saray ahalisinin Topkapı
Sarayı’nı terk etmesinden sonra uzun yıllar bakımsız
kalarak zarar gören yapının onarım görene kadar
olan birkaç evresi, 1912 ve 1930 yıllarında çekilen ve
Sedat Hakkı Eldem ve Feridun Akozan’nın Topkapı
Sarayı kitabında yayınlanan hava ve kuşbakışı
fotoğraflarında izlenebilmektedir (Fotoğraf 5,6).
Ancak Kimyahane binası, kurulduğu (1930-1936’lı)
yıldan, merkez laboratuvara bağlandığı 1983’e
kadar hiç onarım görmediğinden hem çatısı hem
de yapı duvarlarında onarım gerektiren bozulmalar
yüzünden çok uzun süreli hizmet verebilecek
durumda değildi.3
Koruma laboratuvarı yani Kimyahane’nin 1930’lu
yıllarda kurulmuş olduğunu teyit eden ikinci bir
kaynak da,
Berlin, Konservasyon Bilimi Araştırma
1 Simon: 17-19.05. 2011 ODTÜ Tarihi Anıtlar Koruma
Laboratuvarı’nın geliştirilmesi çalıştayı
2 Eldem-Akozan: Topkapı Sarayı 1982
3 Ozil, Birgili, İzmirligil: ikili görüşmeler.
Fotoğraf
3,4. İstanbul
Arkeoloji
Müzeleri
Kimyahanesi,
(İstanbul
Arkeoloji
Müzeleri Yıllığı
2. Sayı 1937).
2 Restorasyon ve Konservasyon Merkez laboratuvarı-yayınlanmamış
yazılar.
Fotoğraf 1,2.
Eski Darphane
Binaları araştırma
laboratuvarı,
teknik kitaplık ve
dokümantasyon (İst.
Mer. Lab. Arşivi).1
1 Restorasyon ve
Konservasyon
Merkez Laboratuvar
Müdürlüğü Arşivi.
Fotoğraf 5. 1930 Topkapı Sarayı 1982, Has Fırın Fotoğraf 6. Topkapı Sarayı 1982, I. Avlu, Has fırın ve Fodla
(Eldem-Akozan, L.167).
fırını 1930 (Eldem, Akozan, L.170).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı
Müdürlüğünün Gelişimi ve Uluslararası
İşbirlikleri
1983’te laboratuvarın planlanması süreci ile birlikte,
darphane yapılarından A binasının restorasyonu, bazı
koruma birimlerinin oluşturulması ve laboratuvara
ekipman sağlanmasında özellikle ICCROM ve
UNESCO’dan maddi destek alınmıştır. Merkez
Laboratuvarı, 1985 yılında fiilen faaliyete geçtikten
sonra, atölye kurulumu için gerekli geniş alanlara
sahip olan Darphane Külliyesindeki G, C ve C’
binalarında uzun vadede gelişme alanı çerçevesinde
planlanan aşağıdaki birimleri kurmak üzere Maliye
Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı arasında imzalanan
7.10.1983 tarihli protokol doğrultusunda çalışmalara
başladı.
• ahşap koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi
• kağıt koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi
• tablo koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi
• büyük taş eser koruma ve onarım atölyesi
• duvar resmi koruma ve onarım atölyeleri
• mulaj atölyeleri
•geleneksel Türk el sanatları koruma ve onarım
atölyeleri
UNESCO Dünya Mirası Fonu kapsamında,
1986 yılında kurulması planlanan ahşap koruma
laboratuvarı için maddi destek sağlamıştır. Eş
zamanlı olarak, kültür varlıklarının korunması
alanında iyi eğitimli kişi sayısının fazla olduğu bir ekip
oluşturmak üzere UNESCO-ICCROM desteği ve
kurum personeli ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
diğer birimlerindeki ilgili uzmanlara yönelik kurslar
düzenlenmiştir. Sağlanan burslarla laboratuvarda
görev yapan konservatör, restoratör, kimya mühendisi
ve kimyacılar ICCROM’un yurt dışında düzenlediği
çeşitli kurslara katılmışlardır. ICCROM’un Teknik
Yardım Programı’ndan alınan yayınlar Teknik
Kütüphane’nin temelini oluşturmuştur. Personel
tarafından yürütülen saha çalışmalarında kullanılan
aletler, Laboratuvarda analiz için kullanılan İleri teknik
Fotoğraf 7,8.
Müzelerde Koruma:
Aydınlatma ve
Çevresel Koşulların
Denetimi sergisi,
1987 (Mer. Lab.
Arşivi).
İsmet OK
Cihazları (Tek ışınlı Atomik Absorbtion Spektrofotometre,
UV/VIS
Spektrofotometre,
Stereo
Mikroskop,
Termogravik Spektrometre, Kalsinasyon Fırını) ve nem
ölçümleri için kullanılan cihazlar da yine ICCROM
ve UNESCO’nun maddi yardımlarıyla alınmıştır.
Merkez Laboratuvarının bilimsel alandaki ilk
kapsamlı girişimi olarak, ICCROM’un; Müzelerde
Koruma: Aydınlatma ve Çevresel Koşulların Denetimi
konulu gezici sergisi açılmış, İngilizce katalog
genişletilerek Türkçe yayınlanmış ve ilgili müzelere
de dağıtılmıştır (Fotoğraf 7,8).
1993 yılında, UNESCO’nun mali desteği ve
ICCROM işbirliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına
uluslararası bir seminer düzenlenmiştir. Seminerin
amacı, ulusal ve uluslararası koruma girişimlerinin
sonuçlarını değerlendirmektir. 1970’li yıllardan
beri Göreme’de çeşitli konular ve sorunlar üzerine
çalışan yerli ve yabancı uzmanlar seminere davet
edilmiştir. Seminerin sonuçları ICCROM ve Merkez
Laboratuvarı tarafından süreli olarak yayınlanmıştır.
1995 yılında UNESCO Katılım Programı ve
ICCROM işbirliğiyle İstanbul’da Arkeolojik Alanlarda
Mozaiklerin Yerinde Korunması üzerine bir seminer
düzenlenmiştir. Mozaik döşemeli çeşitli alanlarda
yürütülen konservasyon-restorasyon çalışmaları
uzmanlar tarafından sunulmuş ve karşılaşılan
problemlerin yanı sıra tedavi yöntemleri de ayrıntılı
bir şekilde tartışılmıştır. ICCROM’dan Gaël de
Guichen ve R. Nardi’nin danışmanlığında verilen
uygulama eğitimleri, Side/Antalya ören yerinde
bulunan zemin mozaiği üzerinde gerçekleştirilmiştir
(Fotoğraf 9,10). Bu eğitim kursu, bölge eğitiminin
iyi bir örneğini oluşturmuştur.
Aynı yıl, ahşap koruma atölyesi ile ilgili çalışmalarda
ilerlemeler kaydedilmiş ayrıca geleneksel Türk el
sanatları atölyesi için UNESCO’nun da sağlamış
olduğu maddi destek ile projelendirme çalışmaları
gerçekleştirilmiş ve gelişim kapsamına alınan
binaların onarımı yapılmıştır.1
1 Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvar Müdürlüğü
Arşivi, yayınlanmamış raporlar.
Fotoğraf 9,
10. Arkeolojik
alanlarda bulunan
mozaiklerin
kaldırılmadan
yerinde korunması,
Side, 1995 (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Ancak Darphane, protokol kapsamında belirtilen
tarihte binaları boşaltamamış ve tüm Darphane
kompleksi 49 yıllığına Türkiye Ekonomik ve
Toplumsal Tarih Vakfı’na kiraya verilmiştir. Bu
durum, gelişim planının sürecini sekteye uğratmış,
kurumun tam kapasiteli çalışabilmesi için ihtiyacı
olan ek laboratuvarların Darphane Külliyesi içinde
kurulması planlanan projenin gerçekleşme şansı
kalmamıştır. Mekan yetersizliği ve sınırlı sayıdaki
personeli ile çalışmalarına devam eden Merkez
Laboratuvarı, yetişmiş uzmanları ile ulusal ve
uluslararası projeler yürütmeye devam etmiştir.
Merkez Laboratuvarı mevcut kadrosu ile taşınır
kültür varlıklarının korunması ve onarımı alanında
müzelerde arkeolog ve sanat tarihçileri ile işbirliği
yaparak, Bakanlığımızın belirlediği görev alanları
dahilinde İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’deki
bütün müze ve ören yerlerine hizmet vermiştir.
Taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve onarımı
alanında ise Rölöve ve Anıtlar Müdürlüklerindeki
mimar ve mühendislerle işbirliği içinde çalışarak,
yapı malzemesinde ve taşıyıcı sistemde bozulmalar
ve nedenleri, yapı malzemelerinin karakterizasyon
çalışmaları (harç, sıva taş), yapı malzemesinde
sağlamlaştırma, temizlik ve iyileştirme konusunda
yöntem belirlenmesi, sağlamlaştırıcı ve koruyucuların
yapı malzemesi üzerinde fiziksel, kimyasal ve
mekanik etkilerinin araştırılması, Anıtlarda iklim
(nem ve sıcaklık) araştırmalarının yapılması ve
yöntem belirlenmesi çalışmalarını sürdürmüştür.
ICCROM desteği ve eğitimci kadrosu Dr. Marissa
Tabasso ve ekibi ile taşınmazlarda koruma onarıma
yönelik teorik ve uygulamalı eğitimler verilmiştir
(Fotoğraf 11, 12, 13) (Şekil 1).
Fotoğraf 11,
12, 13. ICCROM
Müdürü Dr.
Marissa Tabasso
danışmanlığında
Topkapı Sarayı
Arz Odası,
teras parapetlerin
temizlik çalışması,
uygulamalı eğitim
1988 (Merk. Lab.
Arşivi.L.170).
Şekil 1. Topkapı
Sarayı Arz OdasıBozulma lejantları_
NORMAL-88,
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Ayrıca koruma alanında çalışan devlet kurumlarına
danışmanlık yapmıştır. Anadolu müzelerinde eser
onarım ve koruması üzerine görev yapan uzmanlara
teorik ve uygulamalı eğitimler düzenlemiş,
bilimsel koruma ilkelerinin benimsenmesi ve
sağlıklı malzemelerle çalışılması konusunda destek
sağlamıştır (Fotoğraf 14, 15).
Kurulduğu günden beri uluslararası kuruluşlarla
ilişkilerini ön planda tutan Merkez Laboratuvarı,
koruma
konusunda
bilinçlendirme
görevi
çerçevesinde pek çok sergi, konferans ve seminerler
düzenlemiştir (Fotoğraf 16, 17). Bu etkinlikler
İtalyan Kültür Merkezi, Avusturya Kültür Ofisi,
İsveç ve Alman Enstitüleri gibi kurumların işbirliği ile
gerçekleştirilerek; koruma ilkelerinin yaygınlaşması
sağlanmıştır. Japon Başkonsolosluğu ve Tokyo Devlet
Kültür Varlıkları Araştırma Enstitüsü işbirliği ile
laboratuvarımıza yapılan alet yardımı ve uzmanlarınca
gerçekleştirilen seminerlerle kurumumuzun iletişim
çerçevesi giderek genişletilmiştir.
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü
Koruma bilinci arttıkça kültür varlıklarının korumaonarımında çalışacak iyi yetişmiş personel sayısı da
giderek artmıştır. Restorasyon eğitimi, 1995’e kadar
yüksek okulların restorasyon ön lisans programları
aracılığıyla sağlanırken; 1996 yılından itibaren İstanbul
Üniversitesi’nde koruma ve onarım konusunda
bilimsel yaklaşımla eğitim veren ilk lisans programı
kurulmuştur. Restorasyon Merkez Laboratuvarı
Fotoğraf 14,15.
Kurum ve Anadolu
müzeleri personeline
Kimyahane
ve Merkez
Laboratuvar’nda
konservasyon ve
restorasyon eğitimi
1988-1990,
(Merkez. Lab.
Arşivi).
ihtiyaç duyduğu nitelikli personeli, Bakanlığın tahsis
edeceği yeni kadrolarla sağlayabilecektir.
Laboratuvarın ilk müdürü Ülkü İzmirligil’in 2006
yılında emekliliğinin ardından kurum idaresinden
önce Kimya Mühendisi Güven Gökçe, onun
emekliliğinin ardından da geçici süreyle, 2006’dan
beri müdür yardımcılığı yapan Restoratör Ayşe Şenay
Onuk sorumlu olmuştur. 2009’da müdürlük görevine
Y. Heykeltıraş Ali Osman Avşar atanmış, 2018 ağustos
ayında ise müdürlüğe vekâlet için Restoratör Eftal
Kiraz yetkilendirilmiştir.
Ali Osman Avşar’ın görevde kaldığı süreç içinde
de; yarıda kalmış olan gelişim programlarının
tamamlanması ve enstitü hedefi için uzman
personelle birlikte çalışmalar devam etti. Sonunda;
yarıda kalan gelişim programı için mekân sağlanması,
ülke genelinde nitelikli ve kaliteli hizmet sağlamak
amacıyla bölge laboratuvarlarının kurulması, bilimsel
anlamda çalışmaların daha da derinleştirilebilmesi
için güncel teknoloji ile çalışan ileri teknik aletlerin
laboratuvara kazandırılması ve ihtiyaç duyulan
nitelikli personel sayısının artırılması için Kültür ve
Turizm Bakanlığı harekete geçirilebilmiştir.
1998 yılında Sayıştay’ın hazırladığı Kültür
Bakanlığı’na bağlı müzelerin faaliyet raporunda1,
ülkemiz müzelerinin çoğunun kendi bünyesinde
bakım ve koruma politikası olmaması; ülke genelinde
hizmet verecek yeterli laboratuvar, uzman personel,
araç-gereç ve malzeme bulunmaması sebebiyle
İsmet OK
çalışmaların bilimsel teknikler ve uluslararası
standartlarda gerçekleştirilememesinden ötürü
öneriler uygulamaya konmuştur.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğü, Sayıştay’ın da hazırladığı bu rapor
ve öneriler doğrultusunda gereken desteği sağlayarak
bölge laboratuvarlarının kurulması, bunlar için yeni
bina temini ile gerekli ileri teknik cihazların alımı için
ödenek çıkarmış ve ihtiyaç duyulan personel sayısını
yakalamak için kadro tahsisi çalışmalarının yapılması
iznini vermiştir.
Bu gelişmeler kapsamında, dönemin Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın onayıyla Topkapı
Sarayı sınırları içinde yer alan Eski Matbaa Meslek
Lisesi ve müştemilatı Merkez Laboratuvarı’na
tahsis edilmiştir. Binanın onarım, güçlendirme ve
projelendirme çalışmaları tamamlandıktan sonra
Mayıs 2012 yılında Merkez Laboratuvarı, daha
donanımlı ve modern olan yeni binasına taşınmıştır.
Kullanımda olan yeni binanın 2000 m2 kapalı, 600
m2 açık çalışma alanı içinde konumlandırılmış; 20
adet laboratuvar, 6 adet idari oda, kitaplık ve arşiv
birimi bulunmaktadır (Fotoğraf 18, 19). Bunun
dışında, ek binada yemekhane, konferans salonu
ve düzenlenecek kurslara katılacak personelin
konaklaması için 6 odalı yatakhanesi bulunmaktadır.
Bakanlar Kurulu’nun 30.07.2012 tarih ve 2012/3539
sayılı kararıyla, koruma politikasında oldukça
önemli bir atılım olarak değerlendirilen Ankara,
Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Gaziantep, Nevşehir,
Antalya, İzmir ve Bursa’da 9 adet Restorasyon Bölge
Laboratuvarı kurulması onaylanmış; müdürlüğün
adı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve
Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.
Bölge Laboratuvarlarının koordinasyon görevi
de ülkemizde kurulan ilk laboratuvar olması ve
bilimsel prensipleri uygulama konusunda uzun bir
geçmiş ve deneyime sahip olması nedeniyle İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı
Müdürlüğü’ne verilmiştir.
Bu kapsamda sağlanan ödenek kullanılarak
SEM-EDX cihazı, Senterra model Dispersive Raman
Spektrometresi, XRD cihazı, Bruker Alfa FTIR_E
taşınabilir infrared cihazı, Olympus delta DP2000CC taşınabilir el tipi XRF cihazı, FORC taşınabilir
fiber optik reflektans spectroskopi cihazı, İnce Kesit
Cihazı, Polarizan Mikroskop, 3D tarama cihazları ve
pek çok başka cihazın satın alma işlemleri yapılmıştır
(Fotoğraf 20, 21, 22, 23)
1 T.C. Sayıştay Raporu: Kültür Bakanlığına Bağlı Müzelerin Faaliyetlerinin İncelenmesi
Onarım Öncesi
Fotoğraf 18, 19.
İstanbul Restorasyon
ve Konservasyon
Merkez ve Bölge
Laboratuvarı (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Onarım Sonrası
Fotoğraf 20, 21,
22, 23. İleri teknik
ölçüm cihazları (İst.
Mer. Lab. Arşivi)
(SEM-EDS,XRD,
FTIR, RAMAN).
Fotoğraf 16, 17.
Kurumun 20. Yıl
faaliyet sergisi ve
Koruma-Onarım
üzerine konferans
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Bölge Laboratuvarları’na yaklaşık 110 kişilik
kadro ataması gerçekleştikten sonra, oryantasyon
çalışmaları kapsamında Kasım 2014 – Mart 2015
tarihleri arasında beş ayrı grupta düzenlenen hizmet
içi eğitim faaliyetlerinde; yeni personelin deneyimini
artırmak, restorasyon ve konservasyon çalışmalarının
optimum kalitede ve dünya standartlarına uygun
biçimde gerçekleştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir.
Bu çerçevede İstanbul Merkez ve Bölge Laboratuvarı
kıdemli uzmanları, genç meslektaşlarına kendi bölge
laboratuvarlarında çalışacakları branşlar kapsamında
ve ortak ilkeler hakkında uygulamalı ve teorik eğitim
programları hazırlamıştır.
2012-2013 yıllarında yeni alınan ileri teknik
cihazların
kurulumu
tamamlandıktan
sonra
kullanımlarına yönelik sertifika eğitimleri alınmıştır.
Cihazların araştırma uygulamalarında kullanılmaya
başlamasından sonra, elde edilen verilerin
değerlendirmesinde uzmanlaşmak biraz zaman almış
olsa da; günümüzde özellikle duvar resmi, tablo,
ikona ve polikromik ahşap yüzeylerindeki boyaların,
metal korozyon ürünlerinin, bozulmaya sebep olan
çözünebilir tuzların, harç ve sıvaların faz analizleri
ve yaklaşık oranları, malzeme yüzeylerindeki
kirleticilerin bileşenleri (moleküler düzeyde) tespit
edilebilmektedir. Elde edilen veriler aynı zamanda
farklı prensiplerle çalışan diğer analiz teknikleriyle
birlikte değerlendirilerek karşılaştırmalı analiz
yapılmaktadır. Bileşen bazında çalışan cihazlarda
(Raman, XRD ve FTIR) belirsizlik gösteren bazı
analiz sonuçlarının yorumlanmasını kolaylaştırmak
ve daha kesin verilerle değerlendirme yapabilmek
için, elementel düzeyde çalışan cihazlarla (SEMEDX ve XRF) ölçüm yapılıp veri doğrulaması
sağlanmaktadır. Böylelikle elde edilen veriler ile
bozulma nedenleri, malzeme karakterizasyonunda
daha belirleyici ve kapsamlı yapılmakta, çözüm
önerileri ve kullanılacak malzeme seçimleri bilimsel
tekniklerle desteklenmektedir. Analiz cihazlarının
bünyesinde bulunan mevcut veri tabanı içeriği,
koruma-onarım disiplini açısından sınırlı ve yetersiz
olduğundan; konuyla ilgili çalışan uzman personel
ulusal ve uluslararası yayınları sürekli takip etmekte
ve uzmanlar arasında iletişimle görüş alışverişinin
gelişmesine katkı sağlamaktadır.
2014 yılından bu yana Genel Müdürlüğümüzün
onayı ve maddi desteği ile tarihi eserlerin koruma
ve onarım uygulamaları konusunda disiplinler arası
ilişkileri güçlendirmek, bilgi paylaşımı sağlamak ve
mesleki etik birliğini oluşturmak amacıyla; her yıl
belirli bir çalışma alanında Koruma Onarım Çalıştayları
düzenlenmeye başlamıştır. 2014-2018 yılları arasında
yapılan Koruma Onarım Çalıştayları sırası ile
I. Seramik Eserler; 15-17 Ekim 2014 Eskişehir,
Konservatör Filiz Yuvarlak anısına,
II. Metal Eserler; 15-17 Ekim 2015 İstanbul,
Konservatör Behçet ERDAL onuruna (Fotoğraf
24),
III. Cam Eserler; 12-14 Ekim 2016 Bodrum,
Konservatör-Arkeolog Revza OZİL onuruna,
VI. Taş Eserler; 7-9 Aralık 2017 Antalya,
Arkeolog-Mimar Ülkü İZMİRLİGİL onuruna
gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 25). Çalışmalarda
sunulan bildirilerin kitap haline getirilerek
yayınlanması planlanmaktadır.
2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün
desteği ile Genel Müdürlüğümüze bağlı Müze
Müdürlükleri ile Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüklerinde görev
yapmakta olan Restoratör/Konservatörlerin ünvan
tanımlarını yasal düzenlemelerle belirginleştirmek,
bu meslek grubuna mensup uzmanların mesleki
yeterliliklerini uluslararası boyutlara taşımak ve bu
alanda istihdamın arttırılmasını sağlayabilmek için
idari ve teknik açıdan atılması gereken adımları
belirlemek amacıyla İstanbul Merkez Laboratuvarı
koordinasyonunda, 8-9-10 Aralıkta Mesleki Yetkinlik
ve Unvan Tanımları Çalıştayı düzenlenmiştir (Fotoğraf
26, 27).
İsmet OK
Fotoğraf
26,27. 8-9-10
Aralık-2018
Mesleki Yetkinlik
ve Unvan Tanımları
Çalıştayı (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
Sanatlar
Üniversitesi,
Gazi
Üniversitesi.
İstanbul Üniversitesi, İzmir İleri Teknoloji
Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu ve Yüksek Öğretim Kurulu
Başkanlığından yetkililer ile İtalya, Almanya,
Kanada ve Yunanistan’dan uzmanlar katılmıştır.
İstanbul Merkez Laboratuvarı ayrıca sunduğu
staj imkanları ile üniversitelerin restorasyon
bölümlerinde
okuyan
öğrencilere
deneyim
kazanmaları amacıyla programlar hazırlayarak yaz
aylarında eğitim faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Stajyer öğrencilerin aldıkları eğitim, bilimsel
araştırmalarla, uygulamanın birleştirilerek ileride
mesleki branşlarda bu bilgiyi nasıl kullanabilecekleri
konusunda onları hazırlamaktadır. İstanbul Merkez
Laboratuvarı’nın bünyesinde her ne kadar bir okul
bulunmasa da; sunduğu staj imkanları, katıldığı
veya desteklediği seminerler, konferanslar, verdiği
kurum içi eğitimler, ülke genelinde yaptığı bilimsel
çalışmalar ile mesleki eğitime katkıda bulunmaktadır.
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü
Birimleri ve Faaliyetleri
Bugün,
İstanbul
Merkez
Laboratuvarı’nın
bünyesinde, konservasyon, restorasyon, kimya, kimya
mühendisliği, arkeoloji, heykel, fizik mühendisliği,
çevre mühendisliği ve inşaat mühendisliği gibi
farklı disiplinlerden mezun yaklaşık 80 kişilik
bir uzman kadro görev yapmaktadır (Şekil 2).
Çalıştaya, Genel Müdürlüğümüze bağlı Restorasyon
ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlükleri
ile müze müdürlüklerinde görev yapmakta olan
100’e yakın restoratörün yanı sıra ICOMOS
(International Council on Monuments and Sites),
ECCO (European Confederation of ConservatorRestoration Education), İstanbul Teknik Üniversitesi,
Kocaeli Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel
Fotoğraf 24, 25.
Metal ve Taş Eser
Koruma Onarım
Çalıştayı (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
Şekil 2. İst. Mer. Lab. Birimleri (İst Mer. Lab. Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Büyük bir titizlik ve özveri ile yürütülen çalışmalarda,
kompozit eser veya farklı malzeme içerikli yapı
bileşenlerini de ihtiva eden tarihi yapılarda disiplinler
arası çalışmalar yürütülmektedir. Taşınır/taşınmaz
kültür varlıkları için yerinde veya laboratuvar
ortamında yürütülen koruma-onarım çalışmaları
metal, cam, seramik, taş, ahşap, mozaik, duvar
resmi, yağlı boya tablo, tekstil, kağıt, deri, çini,
kemik-fildişi, ikona gibi farklı türden arkeolojik
ya da etnografik eserler üzerinde yapılmaktadır.
Yapılan koruma onarım çalışmalarında amaç; eseri
oluşturan malzemenin bozulmasının önüne geçmek ve
uzun süreli koruma sağlayarak, geçmişten geleceğe özgün
ve doğru bilgi aktarımı ile eserin ömrünü uzatmaktır. Bu
doğrultuda ele alınan eserlerin geniş bir perspektifle
değerlendirilmesine, malzemede bilgi kaybına yol
açmadan tüm verilerin ortaya çıkartılmasına dikkat
edilerek ayrıntılı bir araştırma, belgeleme ve teşhis
çalışması yapılmaktadır. Belgeleme çalışmaları için
fotoğraf, çizim, video, USB mikroskop, 3D kamera,
termal kamera, analoji araştırmaları gibi yöntemler
kullanılmaktadır. Teşhis içinse görüntüleme, kimyasal,
Fotoğraf 28,
29, 30. Heykel
çalışmaları- mikro
kumlama, donatı
hazırlığı ve 3D
tarama (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
Fotoğraf 31, 32.
Metal heykel teşhis
ve koruma- onarım
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
petrografik ve ileri tekniklerinden faydalanılmaktadır.
Heykel gibi büyük boyutlu eserlerin taşınması,
kaldırılması
ve
uygulamalarının
yapılması
bakımından oldukça donanımlı olan yeni
laboratuvardaki heykel atölyesinde, eski binanın
imkansızlıkları nedeniyle duraksayan konservasyon
ve restorasyon çalışmaları yeniden başlamıştır.
Eserlerin bulunduğu alanda başlayan inceleme ve
belgeleme çalışmalarının kapsamı, eser laboratuvara
nakledildikten sonra genişletilmektedir. Temizlik,
onarım ve sağlamlaştırmada kullanılacak malzeme
ve yöntemlerin tespiti, bu malzemelerin denenme
çalışmaları laboratuvar ortamında yapılmaktadır.
Bazı özellikli eserlerin eksik parçaları 3D lazer
tarayıcı ve 3D yazıcı ya da CNC gibi yeni teknolojik
yöntemlerle üretilebilmektedir. Yeni üretilen ve
tamamlamada kullanılacak parçalar, eserin yapısına
uygun, dayanımı test edilmiş, istendiğinde kolayca
sökülüp, malzeme içerik ve dokusu şeffaf olabildiği
gibi malzeme ile benzer doku benzerliği gösterecek
şekilde işlenebilmektedir (Fotoğraf 28, 29, 30).
İsmet OK
1989 yılından bugüne çinilerin korunmasına
ait projeler, raporlar, desen paftaları (Şekil 3)
oluşturularak uygulama, denetleme ve danışmanlık
hizmetleri sunulmaktadır. Çalışılan yapılara ait
çini desen kompozisyonları, fotoğraf ve çizimler
bir katalogta toplanarak, ileriki araştırmalara
kılavuzluk etmek üzere arşivlenmektedir. Özellikle
Topkapı Sarayı’nda bulunan her bir çininin desen
kompozisyonları Laboratuvar bünyesindeki arşivde
yer almaktadır. Türk kültürüne ait taşınabilir veya
taşınmaz eski çinilere dair belgeleme, koruma ve
onarım çalışmaları gerçekleştirilmektedir (Fotoğraf
33, 34, 35). Ayrıca Pakistan, Macaristan, Meksika,
Cezayir, Libya, Kazakistan, Sırbistan, Bosna Hersek
gibi Türk mimarlık örneklerinin olduğu ülkelerde
bulunan eserlerin koruma ve onarım çalışmaları
gerçekleştirilmektedir.
İstanbul
Merkez
Laboratuvarı’nın
kurulduğu
günden bugüne en büyük iş yükünü taşınmaz
kültür varlıklarına ait malzeme (taş, sıva, harç, vb.)
karakterizasyon çalışmaları oluşturmaktadır. Harç,
sıva ve taş örnekleri üzerinde kalsinasyon, asit
kaybı ve elek analizi, çözünebilir tuzların kalitatif
analizi-iletkenlik ölçümleri, yağ protein testleri,
petrografik ve ileri teknik (EDS-SEM, Raman, XRF,
FTIR, XRD) analizler yapılmaktadır. İlaveten, tarihi
yapılarda zorunlu taş değişimi gerektiren durumlar
için, ocaklardan temin edilen taş örneklerinin
kimyasal, fiziksel ve mineralojik/petrografik
analizleri yapılarak taşların karakterizasyonu ile türü
saptanmakta ve bu çalışma mekanik dayanım testleri
ile desteklenerek kullanılacak taşın özgün taşla
uygunluğu karşılaştırmalı analizlerle belirlenmektedir
(Fotoğraf 36). Sonuç olarak, somut bilimsel verilerle
desteklenen, teşhis, öneri ve koruma kapsamlı
raporlar hazırlanmaktadır.
Şekil 3. Topkapı Sarayı Sünnet Odası dış duvar çinilerinin desen dökümü (İst. Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 33, 34,
35. Çini koruma
onarım ve desen
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
İsmet OK
Laboratuvar imkânlarının kısıtlı kaldığı durumlarda,
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Çekmece
Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM),
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK), Türk Kültür Vakfı ve pek çok
üniversite ile ortaklaşa çalışmalar yürütülmektedir.
Gelişim programı kapsamında açılan tablo ve
ikona laboratuvarında konservasyon çalışmaları
uygulanmaya başlamıştır. 2014 yılında Ayasofya Müze
Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi
Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sema Doğan arasında
yapılan protokol ile, müzede bulunan ahşap ikonalar
üzerinde konservasyon ve restorasyon yapılmasına
karar verilmiştir. Proje kapsamında seçilen 45 adet
ahşap ikona 2015 Aralık ayında ikona laboratuvarına
nakledilerek konservasyon çalışmaları başlamıştır
(Fotoğraf 37). Proje, Merkez Laboratuvarı emekli
uzmanlarından Gülseren Dikilitaş, İtalya Lorenzo
de’Medici Enstitüsü, Floransa ‘da öğretim üyesi
restoratör Lorenzo Casamenti ve serbest restoratör
Raffaella Greca danışmanlığında başlamıştır. Projeye
Müdürlüğümüz uzmanlarının yanı sıra diğer bölge
laboratuvarlarından da personel katılımı sağlanmıştır.
Bu bağlamda eğitici niteliği de bulunan Ayasofya
İkonaları Konservasyon Projesi halen devam
etmektedir. Tablo konservasyonu biriminde de tablo
çalışmaları ile birlikte Sinop ikonalarının çalışmaları
devam etmektedir (Fotoğraf 38).
Aynı kapsamda açılan ahşap, kağıt ve tekstil eserlerin
de belgeleme, teşhis ve konservasyon uygulamaları
dışında eserlerde aktif böceklenmeye karşı (ortam
değerleri kontrol altında tutularak) azot çadırında
fumigasyon işlemleri laboratuvar bünyesinde
yapılabilmektedir (Fotoğraf 39, 40, 41).
Fotoğraf 37:
Ayasofya ikonları
Konservasyon
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 38:
Sinop ikonaları
konservasyon
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 39,
40, 41. Azot
çadırında fumigasyon
uygulamaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 36. Harç, sıva ve taş malzemenin analiz aşamaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Kağıt eser kapsamında çoğunlukla mushaflar olmak
üzere tüm dini, ilmi, edebi ve tarihi el yazması
kitaplar, ferman, berat (nişan), menşur, ahidname gibi
Sultani vesikalar, harita vb. büyük ebatlı olabilecek
belgeler ve bunların yanı sıra hat levhalar (Hilye-i
Şerif vb.), murakkaa (hat albümleri), kıtalar, meşk
ve karalamalar gibi birçok kaligrafik eser üzerinde
çalışılmaktadır (Fotoğraf 42, 43).
Kağıt eserlerin koruma ve onarım süreci ve uygulama
teknikleri eserlerin; el yazması kitap ya da hat levha
vb. olması doğrultusunda değişiklik göstermektedir.
Eski çağlardan beri farklı biçimlerde faydalanılan
deri; yazı yazma malzemesi (parşömen), mobilya
Fotoğraf 42, 43.
Kağıt eser koruma
onarım çalışmaları
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 44,
45. Boyalı ve varak
kaplı ahşap eserlerin
koruma onarım
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 46, 47,
48. Laboratuvarda
ve müze ortamında
deri eser koruma
onarım çalışması
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 49, 50.
Tekstil koruma,
belgeleme ve onarım
çalışmaları ile
tekstil eğitimi (İst.
Merk. Lab. Arşivi).
döşeme malzemesi, giysi, çanta, valiz, savaş
malzemesi (kalkan, zırh, matara, silah kabzaları vb.)
olarak kullanılmıştır. Çoğunlukla, ahşap, metal,
tekstil ve kağıt ile beraber kompozit olarak üretilen
deri eserlerin laboratuvar ortamı veya müzelerde
yürütülen koruma onarımları, multidisipliner
çalışmalarıyla yapılmaktadır (Fotoğraf 46, 47, 48).
Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerleri ile birlikte
kazılardan çıkan tekstil eserlerin konservasyon
ve restorasyon çalışmaları çoğunlukla; halı-kilim,
sancak, kaftan, puşide, peşkir, örtü, bohça, havlu vb.
etnografik eser üzerinde yürütülmektedir (Fotoğraf
49, 50).
İsmet OK
Koruma onarımları tamamlanmış kağıt, tekstil ve
deri eserlerin müze ve kütüphanede hangi ortam
koşullarında sergileneceği, saklamada kullanılacak
ambalaj malzemelerinin özellik ile türleri ve
depolama ünitelerinin ihtiva etmesi gereken
donanım konusunda danışmanlık da yapılmaktadır.
Arkeolojik kazılardan ya da bakanlığımıza bağlı
müzelerden gelen fildişi, kemik, boynuz ve benzeri
malzemelerden yapılmış eserlerle birlikte fosilleşmiş
hayvan ve insan kalıntıları üzerinde de araştırma,
koruma ve onarım işlemleri yapılmaktadır (Fotoğraf
51, 52).
Fotoğraf 51, 52.
Kemik eser koruma
onarım çalışmaları
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 53, 54.
Cam eser belgeleme
ve koruma onarım
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 55, 56.
Metal heykel teşhis
ve koruma onarım
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 57, 58,
59. 3D tarama ve
estetik bütünlük için
eksik parça tümleme
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 60.
Seramik eser
koruma onarımı
(Solda) (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
Fotoğraf 61.
Metal eser koruma
onarımı (Sağda) (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Laboratuvar dışı uygulamalarda ise, Bakanlığımız
bünyesindeki kaya sığınağı, mağara, kilise, antik
dönem mezar, konut yapıları, Osmanlı dönemi saray,
köşk, yalı vb. taşınmaz kültür varlıklarında mevcut
durum tespiti, ortam koşullarının saptanması,
konservasyon ve restorasyon ihtiyacının belirlenmesi
gibi çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Duvar
resimlerinde ön inceleme, teşhis, sağlamlaştırma,
koruma ve bakım (duruma göre sıralama
farklılık gösterebilir) safhalarının planlanması ve
uygulanması laboratuvar uzmanları tarafından
gerçekleştirilmektedir (Fotoğraf 62, 63, 64).
Bu çalışmaların dışında, taşınmazlarda kullanılmak
istenen sağlamlaştırıcı ve koruyucu malzemelerin
deneyleri yapılarak (Fotoğraf 65, 66, 67); Rölöve
ve Anıtlar Müdürlükleri ile Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulları ve diğer ilgili kurumlar için
danışmanlık görevi yürütülmektedir. Taşınır eserlerin
sergilendiği ve depolandığı mekanlarda ve mozaik,
duvar resmi, çini gibi yüzey bezemelerinin bulunduğu
tarihi yapılarda iklim araştırmaları yapılmaktadır.
Yurtiçi ve yurtdışı sergilerin ve müzelerin yeni teşhir
tanzim projelerinin kapsamındaki çeşitli uygulamalar
sürdürülmektedir.
İstanbul Merkez Laboratuvarı, yurt dışında
bulunan eserlerin ülkemize geri kazandırılması
amacıyla; ön inceleme ve sağlıklı taşıma koşullarının
oluşturulmasına yönelik önlemlerin alınmasıyla
da ilgilenmektedir. Son olarak Berlin Bergama
Müzesi’nde bulunan Hattuşa Sfenksi ile İsviçre
Cenevre’de bulunan Roma dönemine ait mermer
lahdin yasal süreç sonrası nakil işlemlerinde aktif
Fotoğraf 62,
63, 64. Duvar
resmi, ön inceleme,
belgeleme ve korumaonarım çalışmaları
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
rol almıştır (Fotoğraf 68, 69, 70). Müdürlüğün can
damarı sayılabilecek teknik kitaplık ve arşivinde,
koruma/onarım konusunda ulusal ve uluslararası
(ICCROM, UNESCO ve ICR büyük yayın desteği
sağlamıştır) yayınlar toplanarak bu konuda çalışan
kurum uzmanlarının bilimsel kaynak ihtiyacı
karşılanmaktadır (Fotoğraf 71). Laboratuvar ve
atölyelerde gerçekleştirilen taşınır kültür varlıkları
koruma onarımlarına ait belgeleme çalışmaları (eser
fişleri de dahil) ve yapılan uygulamalarla ilgili koruma
onarım raporları saklanmakta, İstanbul içi ve dışı
taşınmaz kültür varlıklarına yönelik danışmanlık,
denetleme ve uygulamaları içeren uzman raporları
yıllara ve konularına göre arşivlenmektedir. Taşınır
ve taşınmazlarla ilgili yapılan her tür fotoğraf- dia ve
kayıt, arşivde saklanmaktadır. Ayrıca Müdürlüğümüz
görev alanına giren konulara ilişkin basında çıkan
yazılar derlenerek arşive katılmakta, gerektiğinde
koruma/onarım konusunda sergi, konferans ve
seminer düzenlenmesinde destek sağlanmakta,
yapılan sergi ve konferans ile ilgili bildiri metinleri,
afişler ve haberler, arşivde saklanmaktadır. Merkez
Laboratuvarın kurulduğu günden günümüze kadar
olan yazılı tüm belge ve raporlar dijital ortama
aktarılarak kolay ulaşılabilir hale getirilmektedir.
Bunun dışında yeni kurulmuş olan fotoğraf
biriminin desteği ile kurumumuza gelen taşınır
eserlerin uygulama öncesi, uygulama esnasında ve
uygulama sonrası mevcut halleri fotoğraflanarak
görsel belgeleme çalışmaları yapılmakta, çekilen
fotoğraflar raw ve jpeg formatında arşivlenmektedir
(Fotoğraf 72).
İsmet OK
Fotoğraf 68, 69,
70. Yurt dışında
bulunan eserlerin
transfer çalışmaları
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 71.
Teknik kitaplık ve
arşiv (Solda) (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 72.
Fotoğraf birimi
(Sağda) (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
Ulusal ve Uluslararası Projeler
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez
ve Bölge Laboratuvarı, ülkeler arasında karşılıklı
kültürel ilişkilerin yaygınlaşmasını sağlayacak kültürel
mirasın korunması ile ilgili bazı uluslararası ortak
projeler yürütmektedir. Uluslararası destekle yapılan
projelerden en önemlileri arasında Kapadokya/
Göreme Duvar Resimlerini Koruma Projesi, Büyük
Saray Mozaikleri Koruma Projesi, Ayasofya Kubbe
Bezemeleri Koruma Onarım Projesi, Ayasofya
İmparator Kapısı Üzerindeki Mozaik Pano’nun
Korunması ve Büyük Saray Mozaikleri Koruma
Projesi sayılabilir.1
İç Anadolu'nun eşsiz Bizans merkezi Göreme'de
(Kapadokya) duvar resimlerinin korunması projesi
1973 yılında başlamış ve 1990 yılına kadar Türk ve
ICCROM uzmanlarının başarılı bir işbirliği örneği
1 Uluslararası projeler, İstanbul Restorasyon ve Konservayon Merkez
ve Bölge laboratuvarı arşivi, yayınlanmamış raporlar.
Fotoğraf 65, 66,
67. Sağlamlaştırıcı
ve koruyucu
malzemenin temsili
alanda deneysel
çalışması (İst. Mer.
Lab. Arşivi).
olarak devam etmiştir. Tokalı Kilisesi'ndeki koruma
ve onarım çalışmaları 1973'den 1980'e kadar devam
etmiş ve bu arada Elmalı, Barbara, Kılıçlar ve El Nazar
Kiliseleri’nde de kurtarma çalışmaları yapılmıştır.
1980-1990 yılları arasında Kapadokya bölgesinde
yapısal koruma projesi için ön araştırmalar ve
dokümantasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Saklı
Kilise’nin kurtarma çalışmaları ile Karanlık Kilise’nin
koruma ve onarım çalışmaları tamamlanmıştır. 19952003 yılları arasında Göreme bölgesindeki farklı
kiliselerde bulunan duvar resimlerinin korunması ve
onarımı, İstanbul Merkez Laboratuvarının uzmanları
ve bölgede çalışan müze uzmanlarının işbirliği ile
gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 73-74).
1983-1997 yılları arasında Bizans Büyük Saray
Mozaikleri Koruma-Onarım Projesi,
Merkez
Laboratuvarının işbirliği ve Avusturya Akademisi’nin
sorumluluğunda yürütülmüştür.
Fotoğraf 73, 74.
Göreme Karanlık
ve Elmalı Kilisesi
duvar resmi koruma
onarım çalışmaları
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Koruma-onarım çalışmaları 1997’de tamamlandıktan
sonra in-situ (yerinde) sergilenmesi halen devam
eden mozaiklerin bakım ve onarımı 2009 yılında
laboratuvarımız denetiminde tekrar ele alınmıştır
(Fotoğraf 75, 76).
1992 yılında başlayan Ayasofya Kubbe Bezemelerinin
Koruma Onarım Projesi kapsamında, Bizans mozaikleri
(6. 10. ve 14. yy), duvar resimleri (14. yy), Osmanlı
kaligrafisi, kubbe ve kubbe kaburgaları içinde
yaldızlı ve boyalı bezemelerin (19.yy) koruma
çalışmaları uluslararası uzmanların işbirliği ile
gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 77, 78, 79). Proje,
2000 yılına kadar UNESCO Dünya Kültür Mirası
Fonu, 2000-2004 yılları arasında ise Dünya Anıtlar
Fotoğraf 75,
76. Büyüksaray
Mozaikleri koruma
onarım çalışması
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
Fotoğraf 77,
78, 79. Ayasofya
kubbe bezemelerinin
koruma-onarımı
(İst. Mer. Lab.
Arşivi).
İsmet OK
Fonu (WMF) tarafından desteklenmiştir. Projenin
2004’teki son aşamasında gerçekleştirilen Ayasofya
İmparator Kapısı kemerli alınlığında bulunan 10. yy.
mozaiğinin koruma onarım çalışmalarına, UNESCO
Dünya Kültür Mirası Merkezi aracılığıyla Fransız
Şirketi Bucheron kısmi maddi destek sağlamıştır.
2010 yılından bu yana Kapadokya bölgesindeki duvar
resmi çalışmaları İstanbul Merkez Laboratuvarı
uzmanları, Nevşehir Müze Müdürlüğü uzmanları ve
İtalya-TUSCIA Üniversitesi uzmanları ile ortaklaşa
sürdürülmektedir. Japonya ve Almanya ile de
duvar resmi konservasyonunda ortaklaşa projeler
gerçekleştirilmektedir.
Fotoğraf 81.
Sümela Manastırı
Duvar Resimlerini
Koruma Onarım
Projesi-belgeleme
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Devam etmekte olan projeler ve çalışmalar
arasında
Sümela Manastırı Duvar Resimleri Koruma ve Onarım
Projesi (Fotoğraf 80, 81), Topkapı Sarayı Harem
ve mimari yapılarındaki çini bezemelerinin korumaonarım projesi, Hatice Turhan Sultan Türbesi çini
bezemelerinin koruma onarım projesi, Zeyrek Çinili
Hamam’ın çini bezemelerinin koruma-onarım
projesi, Nemrut Dağı Heykellerinin koruma-onarım
projesi, Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı, Çanakkale
Kilitbahir Kalesi Sarı Kule’deki duvar resminin korumaonarım projesi, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi
Padişah Şecereleri’nin koruma-onarım çalışmaları,
Ayasofya Müzesi İkonaları koruma onarım projesi,
Sinop Müzesi İkonaları koruma onarım çalışmaları,
Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan Türbesine
ait Şamdan altlıklarının koruma-onarımı, Ayasofya
Müzesi mozaikleri koruma ve onarım projesi, Kariye
Müzesi Mozaikleri koruma-onarım projesi, Topkapı
Sarayı Saltanat Arabaları koruma onarım çalışmaları
(Fotoğraf 82, 83). Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II.
Etap Surlarının Restorasyon Elektrik, Peyzaj ve Peyzaj
Altyapı İşlerinin Yapılması İşi Projesi, İstanbul Arkeoloji
Müzesi Klasik Bina Onarımı Teşhir Tanzimi ve Çevre
Düzenlemesi İşi kapsamında, yapılardaki konservasyon
uygulamaları için bilimsel teknik destek ve taş, metal
ve seramik eserlerin koruma onarım çalışmaları,
Hatay Yeni Arkeoloji Müzesi II. Etap İkmal, Teşhir
ve Tanzim Çalışmaları Projesi ‘ne ilişkin çalışmalar
yapılmıştır. Muğla-Milas Uzunyuva Anıtı-Hekatomnos
Mezar Odası Koruma Projesi 2010 yılında Alman bir
ekiple başlamış; 2011-2016 yıllarında TUSCIA
Üniversitesi’nden Maria Andalora ve ekibi ile
yürütülmüş, 2016’dan itibaren de Kurumumuz
tarafından sürdürülmektedir.
Güncel gelişim planı kapsamında İstanbul Arkeoloji
Müzeleri, Darphane-i Amire Bina kompleksinde suya
doymuş organik eserlerin konservasyonu amacıyla
yeni bir sualtı koruma laboratuvarı oluşturulmuştur;
emdirme tankları, freeze-dryer (dondurarak
kurutma) gibi teknik cihazlarla donatılmıştır.
Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar kazılarından yoğun
olarak ele geçen suya doymuş ahşap, deri ve halat
eserlerin koruma-onarım çalışmalarının bu alanda
başlatılması hedeflenmektedir.
Fotoğraf 80.
Sümela Manastırı
Duvar Resimlerini
Koruma Onarım
Projesi-belgeleme
çalışmaları (İst.
Mer. Lab. Arşivi).
Fotoğraf 82, 83: Topkapı Sarayı saltanat arabaları koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).
Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü
Kurumun Düzenlediği Eğitimler (1985-2018)
- 1988, Restorasyon Merkez Laboratuvarı personeli
ve Anadolu müzelerinde çalışan ilgili uzmanlar için
taşınır/taşınmaz taş, ahşap, ikona, cam, metal, pişmiş
toprak, çini, iklimlendirme gibi konuları kapsayan 7
haftalık bir eğitim programı düzenlenmiştir.
- 1989, üniversitelerin ilgili birimlerinde çalışan
uzmanlar ile laboratuvar personelinin katılımıyla
ICCROM danışmanı Dr. Marisa Tabasso ve
UNESCO Kültürel Miras Fonu katkısı ile Taş
Konservasyonu kursu düzenlenmiş ve Topkapı
Sarayı Arz Odası Parapetleri üzerinde uygulamalı
çalışmalar yapılmış ve İtalya’nın NORMAL-88
taş bozulma lejantları Merkez Laboratuvarı’nda
yapılan taş bozulmalarındaki belgeleme işlemlerinde
kullanılmaya başlamıştır.
- 1991, Anadolu Müzeleri’nden gelen uzmanlara
Pişmiş Toprak ve Maden Konservasyonu konusunda
kurs verilmiştir.
- Takip eden yıllarda Restorasyon Merkez
Laboratuvarı bünyesinde Çini Koruma Onarımı,
Müzelerde Koruma Onarım uygulama eğitimi,
- Hatay’da Mozaik Koruma Onarımı uygulama
eğitimi,
- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Taşınmazların
Koruma Onarımı uygulama eğitimi
- Side’de ICCROM ve UNESCO işbirliği ve
katkısıyla Arkeolojik Alanlarda Bulunan Mozaiklerin
In-situ Korunması uygulamalı eğitimi,
- Ankara Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarihi
Köprüler Şubesi Müdürlüğü çalışanlarına Ankara’da
Harç ve Sıvaların Karakterizasyonu eğitimi.
- Yakın dönem de Dolmabahçe Müzesi personeli
için ahşap, tekstil, deri, duvar resmi, taş ve tablo
eserlerle ilgili periyodik bakım ve depo şartları
hakkında eğitim sunumları yapılmıştır.
Yurtdışı Eğitim ve Kurslarına Katılım: (19852018)
1986 Bilimsel Temel Prensipler Kursu-SPCICCROM, ROMA-İTALYA 1991’de Taş Koruma
ve
Uygulamaları
Kursu-ICCROM-UNESCO,
Venedik-İTALYA, Mozaik Koruma Onarımı,
SRM, Ravenna-İTALYA, Kağıt Eserlerin Koruma
Onarımı, ICPL Roma-İTALYA, 1992’de Madeni
Eserlerin Koruma Onarımı, MCAB, BolognaİTALYA, 1993 Duvar Resimleri Konservasyonu,
ICCROM, Roma-İTALYA, 1994 Konservasyonda
Bilimsel İlkeler (SPC), ICCROM, Roma-İTALYA,
Fotoğraf
Konservasyonu
Atölye
Çalışması,
ICCROM, Roma-İTALYA, Pişmiş Toprak ve Çini
Koruma Onarımı, ICPV, Viterbo-İTALYA, 1997’de
Tablo Konservasyonu, Palazzo Spinelli, FloransaİTALYA, 1998’de Duvar Resimleri Konservasyonu
ICCROM, Roma-İTALYA, Eski Bizans Mimarisinde
Duvar Örgüsü Konservasyonu, CAMBA1, SelanikYUNANİSTAN, 2014’te Atmosferik Plazma
Temizliği Tekniği, Viterbo-İTALYA, Yabancı
eğitmenlerin katılımıyla Tekstil Eser Konservasyonu,
İstanbul-TÜRKİYE,
2015’te Düşük Maliyetli
Multispektral Görüntüleme Teknikleri, NewYorkAMERİKA, Infrared ve Raman Analizlerinde
son Teknolojiler New Jersey-AMERİKA, 2016’da
Boyalı Ahşap Panel Konservasyonu, İTALYA,
‘’Kağıt Konservasyonu Eğitimi 1-2” ICOM Japon
Vakfı ve Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü,
Kırşehir-İSTANBUL,
2018’de Suya Doymuş
Ahşap Eserleri Dondurarak Kurutma Yöntemi,
DANİMARKA, ‘’1800 ve 1950 yılları arasında
Tempera Resim Nazarene Hareketinden Soyut
Sanata Yapılan Deneyler ve Yenilikler Konferans ve
Atölye Çalışması, ALMANYA, ‘Antik Malzemelerin
Sinkroton (Parçacık Hızlandırıcı) Teknolojisi ile İleri
Teknik Analiz Uygulamaları, KIBRIS
Hedef ve Amaçlar
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve
Bölge Laboratuvarı hedef ve amaçları; kurulmuş
olduğu günden bu yana taşınır ve taşınmaz kültür
varlıklarını tekrar yaşama döndürmek, korumak ve
gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla;
1-Ulusal kültürel mirasımızın mevcut durumunun
tam olarak tespit edilmesi, koruma önceliğine göre
sıralanması ve acil onarım görmesi gereken eserlerin
işleme alınması
2-Müzelerimizin depo ve sergi koşullarının
düzenlenmesine yönelik işbirliklerinin sağlanması
ve bu konuda ilgili uzmanların farkındalığının
arttırılması;
3-Ülkemizde restorasyon alanında yapılan hatalı
uygulamaları tespit etmek ve tekrarlanmasını önleyici
faaliyetlerde bulunmak. Bu amaç doğrultusunda
uygulama yöntemlerine yönelik standardizasyon
araştırmaları yürütmek ve ilgili yönetmelikleri
oluşturmak;
4-Ulusal ve uluslararası eğitim kursları düzenlemek
ve personel eğitim profilini yüksek lisans/doktora
düzeyine çıkartmak. Ayrıca yabancı öğrencilere
birimimizde araştırma yapma imkanı sağlamak;
5-Türkiye’deki
tüm
kültür
varlıklarına
ve
koleksiyonlara yönelik malzeme ve türüne göre
gereken atölyeleri ve araştırma laboratuvarlarını
oluşturmak ve konu uzmanlarının yetişmesini
sağlamak. Ulusal ve uluslararası düzeyde bir platform
oluşturarak ülkemiz genelinde Vakıflar, Üniversiteler
ve yabancı kazı ekipleri tarafından yapılan koruma
İsmet OK
onarım çalışmalarının uluslararası bilimsel etik
birliğini sağlamak;
6-Yayınlar yapmak ve ulusal uluslararası restorasyon
ve konservasyon Sempozyumu düzenleyerek
daha geniş kitlelere ulaşmak, Uluslararası ilişkileri
geliştirerek ortak proje çalışmalarını daha da
artırmak;
7-Tarihi eser yoğunluğu bakımından çok önemli bir
envantere sahip olan ülkemizin, koruma alanında
kurulan ilk laboratuvarı olarak kurumumuzu
dünyanın önde gelen saygın ve ekol oluşturacak bir
laboratuvarı haline getirmek olarak belirlenmiştir.
Sonuç olarak, son on yılda laboratuvarlara
yapılan yatırımlar ve yeni personel sayısının
arttırılmasıyla ülkemizde kültürel mirasın korunması
konusunda farkındalık oluşmasına yönelik önemli
atılımlar sağlanmıştır. Bununla beraber, kurulan
laboratuvarların teknik alt yapısının geliştirilmesi, ülke
çapında koruma-onarım ilkelerinin geliştirilmesiyle
yakından ilişkilidir. Bu nedenle konservasyon ve
restorasyon laboratuvarlarının gelişim planlarına
devam etmeleri ulusal mirasımızın daha sağlıklı
verilere dayanarak koruma altına alınmasına büyük
katkı sağlayacaktır.
Teşekkür ve Katkı Belirtme
Öncelikle
İstanbul
Arkeoloji
Müzeleri’nin
arşivlerindeki belge ve fotoğraflarını kullanma
iznini veren Müdür Rahmi Asal’a, Kimyahane ile
ilgili derlediği yayınlanmamış yazıları kullanma
iznini veren İstanbul Arkeoloji Müzeleri eski
kütüphanecisi emekli Havva Koç’a, İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvarı arşivindeki eski yazıları ve fotoğrafları
kullanıma hazır hale getiren Zeynep Sare Karabörek’e,
yazının her aşamasında desteklerini esirgemeyen
ve benimle birlikte emek harcayan Derya Demir
Doğan’a, fotoğrafları birleştirmek için bilgisayar
destekli çizimleri yapan Ebru Arnavutoğlu’na, önemli
detaylarda saatlerini benimle geçirerek yardımcı
olan Irmak G. Yüceil’e, kullanılan fotoğrafların
çekimini yapan ve eski fotoğrafları APA yazım
kurallarına uygun hale getirmek için emek veren
Bekir Erzurumluoğlu’na ve birimlerdeki faaliyetlerle
ilgili bilgilerini paylaşan tüm çalışma arkadaşlarıma
teşekkür ederim. Ayrıca çalışmaya başladığım 1987
yılından bu güne kadar geçen süre zarfında kurumda
yapılan tüm çalışmaların içinde yer alan biri olarak
başlangıçtan günümüze kurumla ve Kimyahane ile
ilgili bilgileri yeri geldikçe benimle paylaşan eski
kurum Müdürüm Ülkü İzmirligil, mesai arkadaşım ve
ablam Revza Ozil ve Duygu Günay’a ve Kimyahane
dendiğinde anılarını, oradaki çalışanları ve yapının
tarihçesini büyük bir heyecanla anlatmaya başlayan,
uzun yıllar Arkeoloji Müzelerinin fotoğrafçısı olarak
çalışmış, emekli Turan Birgili’ye sonsuz teşekkürler.
Son olarak bu yazının yazılması için gereken destek
ve izni veren Müdürümüz Eftal Kiraz’a ve 31 yıllık
mesai arkadaşım, Müdür Yardımcımız Şenay Onuk’a
ve de İstanbul Rölöve Anıtlar Müdürlüğü adına
çıkarılacak RAD dergisi ilk sayısında, İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvarının geçmişten günümüze tarihçesinin
yer alması gerektiğini düşünen ve bu konuda bize
öneri getiren İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü
Olcay Aydemir’e çok teşekkür ediyorum.
KAYNAKÇA
Eldem, S.H., Akozan, F., 1982. Topkapı Sarayı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul.
Koç, H. Müze Kimya Laboratuvarı Hakkında
Yayımlanmamış Raporlar, İstanbul Arkeoloji
Müzeleri arşivi.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Fotoğraf Arşivi
Simon, S., 17-19.05. 2011 ODTÜ Tarihi Anıtlar
Koruma Laboratuvarı’nın geliştirilmesi konusunda
yürütülen Avrupa Topluluğu projesinin (FP7
EU Funded Project Monuments Lab 206710
“Improvement of the METU-Research Laboratory
for the Care and Conservation of Historic
Monuments”) Dissemination Workshop.,
Simon, S.,
Çalıştayı video kaydı. İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvarı Müdürlüğü arşivi
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve
Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü arşivi yayınlanmamış
yazılar.
T.C. Sayıştay Raporu: “Kültür Bakanlığına Bağlı
Müzelerin Faaliyetlerinin İncelenmesi”, Ankara,
Temmuz 1998, s.36-38 (Çevirimiçi)
https://www.sayistay.gov.tr/rapor/
perdenrap/1998/Kultur/MuzelerPDR.,erişim tarihi
2014
Mumcu, A. Eski Eserler Hukuku ve Türkiye
https://www.google.com.tr/h?q=MUMCU
%2C+Ahmet+“Eski+Eserler+Hukuku+ve+
Türkiye&rlz= erişim tarihi 17.09. 2018
TOPKAPI SARAYI SUR-İ SULTANİ II. ETAP
RESTORASYON ÇALIŞMALARI
H. Nevhiz KOYUKAN
Seda YALÇINKAYA
RESTORATION WORK OF THE ROYAL CITADEL OF TOPKAPI
PALACE SECOND PHASE
Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Y.T.Ü.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdür Yadımcısı
Y. Mimar (ABMA)
Sur-i Sultani Surları projelendirme ve uygulama işi, üç etaptan
oluşmaktadır. II. Etap olarak belirlenen alanın rölöve, restitüsyon,
restorasyon, elektrik, peyzaj ve peyzaj altyapı projelerinin yapım
işinin ihale tarihi 11.12.2013 olup proje, Almira Mimarlık
tarafından çalışılmış ve 16.07.2015 tarihinde Kurul Onayını
müteakip tamamlanmıştır.
Uygulama işine 13.02.2018 tarihinde imzalanan sözleşme ve
16.02.2018 tarihli yer teslimi ile birlikte başlanılmıştır. İşin
yüklenicisi Abma İnşaat Restorasyon Ltd. Şti.’dir.
Uygulamalar, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü teknik ekibi;
kontrol amiri Restorasyon Uzmanı Y.Mimar Nevhiz Koyukan,
Mimar Şafak Çakmak, Mimar Şilan Sinan, İnş. Müh. Hatice
Alkılıç, Mimar Doğan Erkoç, İnşaat Mühendisi Ulaş Yıldırım,
İç Mimar Gülden Yenigün kontrollüğünde yürütülmektedir.
Sur-u Sultani II. Etap Bilimsel Danışma Kurulunda ise Mimar
Prof. Dr. Oğuz Ceylan, İnşaat Mühendisi Dr. Haluk Sesigür,
Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, İnşaat Mühendisi Dr. Ömer
Dabanlı yer almaktadır. Uygulama işlerini yürüten firmanın
şantiye şefi Mimar Seda Yalçınkaya olup ekibinde yer alan uzman
mimar, mühendis, arkeolog ve sanat tarihçilerinin de katılımıyla
restorasyon çalışmalarını yürütmektedir.
Anahtar Kelimeler: İstanbul, Sur, Restorasyon, Konservasyon,
Güçlendirme, Retrofit, Arkeoloji.
Planning and construction works and analysis of the citadel of Sur-i Sultani,
consist of three parts. Architectural survey, restitution, restoration, electrical, landscape and landscape infrastructure projects of Part II is given out on 11.12.2013
by a contract to Almira Architecture and the planning phase was finalized in
16.07.2015 after the approval of the Consrvation Council.
The construction works started with the singing of the contract at February 13,
2018. The site was Abma Construction and Restoration Limited Company to the
contractor at February 16, 2018.
Applications are carried under the supervision of the technical team of Istanbul
Directorate of Surveying and Monuments; chief supervisor Nevhiz Koyukan, Architect Şafak Çakmak, Architect Şilan Sinan, Civil Engineer Hatice Alkılıç, Architect Doğan Erkoç, Civil Engineer Ulaş Yıldırım and Interior Architect Gülden
Yenigün. On the other hand, Sur-u Sultani II. Part Scientific Advisory Board is
composed of Architect Prof. Oğuz Ceylan, Civil Engineer Dr. Haluk Sesigür, Art
Historian Hayri Fehmi Yılmaz, Civil Engineer Dr. Ömer Dabanlı. Architect
Seda Yalçınkaya, supervisor of the contractor have been pursuing the construction
works with her team consisting of expert architects, engineers, archaeologists and art
historians.
Key Words: İstanbul, Tyre, Restoration, Conservation, Fortification, Archeology.
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
H. Nevhiz KOYUKAN
GİRİŞ
Proje Alanının Konumu
Sarayburnu’ndan başlayıp Yedikule semtindeki
mermer kulede sona eren ve İstanbul’un ilk
surları olan Marmara Sahil Surları, yaklaşık 8,5
km uzunluğundadır. İstanbul Topkapı Sarayı Sur-i
Sultani II. etabı ise Topkapı Sarayı’nı çevreleyen
saray surlarının Sarayburnu-Turgut Reis Heykeli ile
Cankurtaran-İBB Sosyal Tesisleri arasında kalan
1,3 kmlik Marmara Sahil Surları bölümüdür. Sur-i
Sultani, Cankurtaran mevkiinde denizden içeri
doğru yön değiştirerek Topkapı Sarayı’nın ana girişi
olan Bab-ı Hümayun Kapısı’na doğru uzanmaktadır.
Sur-i Sultani’nin ihale aşamasında 3 parçaya
bölünmesi surların özelliklerine göre değil, teknik
ve mali zorunluluk dolayısıyla uzunluğunun yaklaşık
olarak üçe bölünmesiyle gerçekleşmiştir.
Fiziksel Tanım
Tamamen deniz kenarında ve tek duvar hattı ile
kulelerden oluşan surların yüksekliği 13-15 metre
arasında değişmektedir. Kuleler ise 17-20 metre
yüksekliğindedir.1 Marmara Surları, Haliç Surlarından
daha yüksek inşa edilmiştir. Surların alt kısmı 1950
yılı dolaylarında inşa edilen sahil yolu nedeniyle
bugün yaklaşık 2-2.5 metre toprağa gömülmüştür.2
Antik Bizantion kentinden 20. yüzyıla kadar surlar,
üzerindeki kuleler ve kapılar her dönem değişmiştir.
Ayrıca Marmara sahili boyunca arka arkaya uzanan
1 “Marmara Surları”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7,
İstanbul 1994, sayfa 76
2 Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi, Bizantion, Konstantinopolis, İstanbul, İstanbul 1996, sayfa 392-393
limanları da çevreleyen iç sur hatları mevcuttur.
Marmara surlarının kapılarından tanınmış olanları
Topkapı (Sarayburnu’nda), Değirmen Kapı, Ahır
Kapı, Çatladı Kapı, Kum Kapı, Yeni Kapı, Samatya
Kapısı, Narlı Kapı gibi isimler taşımaktaydı.
TARİHÇE
Yapısal Gelişim
Marmara Sahil Surları birçok dönemde yapılan
ekler ve tamirlerle günümüze ulaşmıştır. Kentin
güvenliğinde çok önemli bir yere sahip olan bu
surlar, Osmanlı Dönemi boyunca da sürekli olarak
onarımdan geçirilmiştir.
Kentin ilk inşa edilen surları, Byzantion surlarıdır.
Kara Surlarının Konstantinus ve Theodosius
dönemlerinde yeniden ve daha ileride inşa
edilmesiyle, sahilde kalan boşluklar sahil surlarıyla
da tamamlanmıştır. Bu bilgiye göre yaklaşık
Cankurtaran bölgesinden Yenikapı’ya kadar olan
saha, İmparator Büyük Konstantinos zamanında,
Yenikapı’dan Mermer Kuleye uzanan bölüm ise II.
Theodosius zamanında inşa ettirilmiştir.
Geçmiş Dönem Tahribatları ve Geçirdiği
Onarımlar
Topkapı Sarayı Sur-i Sultani II. Etap Surları, Geç
dönem Helenistik Sur Duvarları ve Roma dönemi
Surlarının, Osmanlı Dönemi ile son halini aldığı ve
Cumhuriyet dönemi onarımları ve müdahaleleri ile
son halini aldığı Marmara Sahil Surlarının parçasıdır.
Sahil şeridini takip eden deniz sur duvarları, kıyı şeridi
hattına göre doğrultu değiştirerek uzanmaktadırlar.
Toplam 1300 m. uzunluğunda olan II. Etap Surlarını
oluşturan duvarlar, farklı dönemlerin taş ve tuğla
yığma duvar örgü tekniklerini barındırırlar. Duvarlar
ve kuleler üzerinde görülen kitabeler ve farklı yapım
teknikleri bu dönemlerin tespit edilmesin yardımcı
olmaktadır. Ancak duvarların kesin tarihlerini
belirleyebilmek çoğu zaman mümkün değildir.
9. yüzyılın ikinci yarısında İmparator II. Mihail sur
onarımlarına başlamış, oğlu İmparator Theophilos’un
ve onun oğlu III. Mihail’in bölge surlarının
yenilenmesine katkısı çok büyük olmuştur. Özelikle
Theophilos savunma için surları güçlendirmiştir.1
Hükümdarın inşa ettirdiği her kuleye ve duvar parçası
üzerine adının geçtiği bir kitabe yerleştirmesi Bizans
dönemi içinde nadir bir uygulamadır. Kitabelerin
birçoğu zaman içinde yok olmuş bazıları ise ancak
parçalar halinde günümüze ulaşabilmiştir. 11.-12.
yüzyıllarda özellikle Mangana bölgesinde büyük
inşaatlar yapılmış ve surların görünümü büyük
ölçüde değişmiştir.2 Bizans döneminin bazı bölgesel
onarımları da hem kitabeler, hem de duvar teknikleri
sayesinde anlaşılabilmektedir.3
Surlar hem denizin, hem rüzgârın özellikle lodos
fırtınalarının yarattığı etkilerden dolayı oldukça tahrip
olmuştur. 764 yılında çok soğuk geçen kış ayları
ardından Karadeniz’den gelen büyük buz kütleleri
de surlara çarpıp yıkılmalarına neden olmuştur.4
Bizans döneminde olan 5. ve 6. yy.daki ve Osmanlı
dönemindeki 16, 18 ve 19. Yüzyılda gerçekleşen
depremlerden de etkilendiği düşünülmektedir. 8.
yüzyılın başlarında Arap kuşatmalarının oluşturduğu
endişeler nedeniyle de surlar büyük ölçüde elden
geçmiştir.5
Marmara Surlarında taş ve tuğla yapı malzemesinin
yanında çok zengin devşirme malzeme de
görülmektedir.6 Savunmanın desteklenmesinin acil
olduğu durumlarda eski kiliselerin, sarayların, hatta
mezarlıkların işlenmiş taşları sökülüp surlar bunlar
ile tamir edilmiştir. Bu devşirme malzemeler yer
yer savunma amaçlı duvarların, cephelerindeki süs
unsurunu da oluşturmuştur.
Şekil 1. Proje alanının planı (İRAM Arşivi).
Şekil 2. Pilot bölgelerin ve burç numaralarının gösterimi (İRAM Arşivi).
1 Nursel Baturalp, İstanbul’un Marmara Kıyısı Surları, İstanbul
Üniversitesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Sanat Tarihi ana bilim
dalı, yayınlanmamış mezuniyet tezi, İstanbul 1974, sayfa 9
2 Cyril Mango, Bizans Mimarisi, İstanbul 2006, sayfa 185
3 Mehmet İ. Tunay, Türkiye’de Bizans Mimarisinde Taş ve Tuğla
Duvar Tekniğine Göre Tarihlendirme, İstanbul 1984, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü,
Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi
4 Aleksandr Van Millingen, Byzantine Constantinople, The Walls of
The City and Adjoinning Historical Sites, London 1899, sayfa 180181
5 Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, 17.
Yüzyıl Başlarına Kadar, Byzantion, Konstantinopolis, İstanbul,
İstanbul 2001,sayfa 312
6 Sarayburnu ve Ahırkapı arasındaki devşirme malzemenin iyi bir
tespiti Hülya Tezcan, Topkapı Sarayı ve Çevresinin Bizans Devri
Arkeolojisi, İstanbul 1989, sayfa 45-52’de yapılmıştır
Şekil 3. Buondelmonti’nin 1420’lere ait ilk İstanbul
gravüründe surlar ve iskeleler.(İRAM Arşivi).
Devşirme malzeme hem Bizans hem Osmanlı
döneminde yaygın olarak kullanılmıştır. Malzemenin
hemen duvarın yakınlarından olabileceği gibi çok
uzaklardan gelmiş olması da mümkündür.7
Surlarda en büyük tahribat Rumeli Demiryolu’nun
İstanbul’a ulaştığı dönemde yaşanmış ve sekiz
yerde duvarlar yıkılarak raylar düze yakın bir hattan
geçirilmiştir. Demiryolu hatları geliştirildikçe de
değişik dönemlerde değişik bölümler yıkılmıştır.
1983 yılında Mangana bölgesinde bazı ek yapıların
hat genişletme sırasında kısmen yıkılması son
uygulamadır.
Sur-i Sultani II. Etap bölümü yüzyıllar içerisinde
gerçekleştirilmiş olan ekler, onarımlar ve müdahaleler
ile birlikte özellikle son dönemde 90’lı yıllarda yapılan
onarımları da bünyesinde barındırmaktadır. Geç
dönem onarımlar olarak nitelendirilen 90’lı yıllarda
beton ve çimentonun yoğun kullanımı, özgün yapı
ile uyumlu olmayan müdahaleler ile günümüze
yapısal ve mimari sorunları ile ulaşmıştır.
UYGULAMA YÖNTEM VE
SÜREÇLERİ
Belgeleme ve Analiz Çalışmaları
Kurul onaylı rölöve, analitik rölöve, dönem
analizi, restitüsyon, restorasyon, peyzaj, elektrik ve
mekanik projeler üzerinden uygulama çalışmaları
yürütülmektedir. Çalışmalar ilerledikçe alttan çıkan
7 Esra Güzel Erdoğan, İstanbul’daki Osmanlı Yapılarında Kullanılan
Devşirme Malzemenin Değerlendirilmesi, İstanbul 1996, İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış Sanat Tarihi
Yüksek Lisans Tezi, sayfa 3-14
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
dönem ve veriler doğrultusunda uygulamalara
yön verilmektedir. Aynı zamanda alttan çıkan
veriler fotoğraflandırma, lazer tarama ve çizimlerle
belgelenmektedir.
Uygulama Öncesi Araştırmalar
Restorasyon çalışmalarına 10 ay önce başlanılan
Sur-u Sultani II. etap da öncelikli yerinde durum
tespitleri yapılmaya başlanılmıştır. Statik ve yapısal
sorunlar proje kararlarıyla belirlenerek Bilim
Heyetine sunulmuştur.
Saha genelinde İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri
tarafından dönem farklılığı olan yerlerden malzeme
örnekleri alınmış ve sonuçları raporlandırılmıştır.
Uygulanacak harçlarının hazırlanması için öncelikle
örnekleme çalışmaları yapılarak kullanılacak oranlar
belirlenmektedir.
H. Nevhiz KOYUKAN
Duvar boşlukları ve duvar içi sorunlu alanların
tespitleri için georadar çalışmaları proje genelinde
belirlenen noktalarda yapıldı ve raporlandırmaları
hazırlandı. Bu raporların sonucu elde edilen veri,
proje ile çakıştırılarak müdahale yöntemlerine yön
verilmiştir. Bu çalışma sonunda tarama yapılan
alanlarda duvarın iç yapısında, ortalama % 18-20
boşluk oranı olduğu görülmektedir.
Öncelikli olarak duvar ve burçlarda statik durum
tespiti yapılarak sorunlu alanlar tespit edilmiş ve
bu tespitler belgelenmiştir. Statik güçlendirmelerin
yöntemlerinin belirlenmesi için sonraki aşamada
belirlenen burçlarda modelleme yapılarak yapının
statik davranışları ve yapılması gereken müdahale
yöntem önerileri bu çalışmalar sonucunda
sunulacaktır.
Şekil 4, 5,6,7.
Yapısal çatlaklar
(Üstte) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 1, 2, 3.
Burc 1-2 arası nokta
bulutu taramalar
(Üstte ve sol altta).
(İRAM Arşivi)
Fotoğraf 8, 9,
10, 11. Yapısal
çatlaklar (Solda
ve altta) (İRAM
Arşivi) .
Fotoğraf 4. Kazı
alanı nokta bulutu
tarama (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 5. Sıva
analiz çalışmaları
(Sağ altta) (İRAM
Arşivi).
Uygulama Çalışmaları
Dış cepheden burç 2 ile burç 1 arasından
alınan pembe renkli içerisinde çeşitli
boyutta tuğla kırıkları ve agregaları
ile yer yer beyaz kütleleri gözlenen,
0,2 mm boyuta kadar az miktarda
gözenekleri görülebilen, oldukça sağlam
harç örneğidir.
Temizlik ve Arındırma
Saha genelinde duvarların bitki ve odunsu ağaçlarla
örtülü olduğundan öncelikle saha genelinde
bitkilerin alınarak ilaçlama yapılmıştır.
Ayrıca
proje doğrultusunda muhdes eklenti, moloz ve
atıkların ayıklanması işlemi yapılarak yapı ana hatları
çıkartılmıştır.
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
H. Nevhiz KOYUKAN
sistemi boşluk bölgesini rijitleştirerek stabilitenin
sağlanmasına yardımcı olmakta ayrıca sık örgü ile
yük aktarımının sürekliliğin sağlanmaktadır.
2. Duvarların düzlem dışı hareketini engellemek
amacıyla payanda şeklinde destekleme sistemi
düzenlenmiştir, (Fotoğraf 24, 25, 26, 27). Yığma
yapılara acil müdahale önlemleri için yayınlanmış
olan “Tarihi Yapılar İçin Deprem Risklerinin
Yönetimi Kılavuzu”nda ICOMOS-ICORP’un da
katkılarıyla hazırlanan 8. Bölüm Deprem Odaklı
Afet ve Acil Durum Yönetiminde verilmiş olan
bilgilerden yararlanılabilinir.
3. Tonozlarda belirlenen çatlakların stabiliteyi
bozacak türde olduğunun belirlendiği bölgelerde
ahşap elemanlar ile bir askı sistemi oluşturulması
önerilmiş ve uygulanan detay (Fotoğraf 28, 29).
4. Dendanlarda malzeme boşalması, derz boşalması
gibi nedenlerden stabilitesi bozuk bölümler
belirlenmiş olup ahşap elemanların yüksek
mukavemetli plastik esaslı bantlar ile sarılarak
bir destek sistemi oluşturulması amaçlanmıştır.
(Fotoğraf 32, 33, 34, 35).
Fotoğraf 12, 13, 14, 15. Bitki ve moloz
temizliği (İRAM Arşivi) (Solda ve üstte).
Fotoğraf 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27. Destekleme yöntemleri (İRAM Arşivi)
Fotoğraf 16, 17, 18, 19. Bitki ve moloz temizliği (İRAM Arşivi).
Destek Çalışmaları
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap restorasyon
çalışmaları
kapsamında
surlarda
belirlenen
malzeme boşalmaları, duvarların düşeyden sapması,
dendanlarda kısmi göçmeler gibi yer yer stabilitesi
bozuk bölgelerin geçici olarak askıya alınması
amacıyla Dr. Haluk SESİGÜR (İTÜ) tarafından
çeşitli öneriler geliştirilmiş olup aşağıda maddeler
halinde özetlenmiştir.
1. Duvarlarda küçük ya da büyük boşlukların
gözlendiği bölgelerde ahşap elemanlar ile boşlukların
doldurularak stabilitenin sağlanması amaçlanmıştır,
(Fotoğraf 20, 21, 22, 23) Bu doğrultuda boşluğun iç
ve dış tarafına 5cmx10cm kesitli ahşap elemanların
duvar uzunluğu boyunca yerleştirilmesi ve
aralarına duvar kalınlığı boyunca yaklaşık olarak
20~40cm aralıkla düzenlenen aynı kesitli elemanlar
kullanılarak ahşap bir örgü oluşturulmuştur. Bu örgü
Fotoğraf 28, 29. Ahşap elemanlar ile bir askı sistemi oluşturulması (Sağda, üstte) (İRAM Arşivi).
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
H. Nevhiz KOYUKAN
Fotoğraf 30, 31.
Ahşap elemanlar
ile bir askı sistemi
oluşturulması
(Sağda, üstte)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 36, 37, 38, 39. Kumlama ve buharlı temizlik numuneleri (İRAM Arşivi) (Üstte).
PİLOT 1 BÖLGESİ ÇALIŞMALARI
Fotoğraf 32,
33, 34, 35. Ahşap
elemanların yüksek
mukavemetli plastik
esaslı bantlar
(Spanzet) ile
sarılarak bir destek
sistemi oluşturulması
(Sağda, altta)
(İRAM Arşivi).
Burç 1-2 Arası Uygulamalar
Günümüzde turist otobüslerinin otoparkı olarak
kullanılan ve Cankurtaran-İBB Sosyal Tesislerinin
hemen yanında bulunan; Burç 1 ile Burç 2 arası
olarak tanımlanan bölgede duvarın ilk 30m.
lik kısmında dönem belirleyecek nitelikte bir
duvar örgüsü mevcut değil iken, sonraki kısımda
duvar, 1994 restorasyonunda yapılmış 10-20 cm
kalınlıkta kesme taş kaplamalı devam etmektedir.
1994 restorasyonunda kaplama yapılmayan kısmi
yüzeylerde, moloz taş üzerinde derzleme ile yapılan
tamirler görülmektedir. Otoparka bakan arka
cephedeki kazamat kemerleri, 9. yüzyıl duvar örgüsü
nitelikleri ile benzerlikler gösterirken, Osmanlı
Döneminde taş ve tuğla dokusunun değiştiği ve
iki dönemin iç içe geçtiği görülür. Kemerlerin
devamındaki duvar, 1994 restorasyonunda kesme taş
kaplama ile tamamen yenilenmiştir.
İlgili alanda kazamatların bulunduğu bölgede henüz
19. yy onarımı
çalışmalara başlanılmamış olup özgün bölümler
koruma altına alınmıştır. 1994 yılında yapılan
müdahalelerin bulunduğu alanda öncelikle jeoradar
tarama ile hasarsız tespit çalışmaları yapılmış ve
duvar arkasında büyük boşluklar bulunduğu tespit
edilmiştir.
Burc 1-2 arası duvarda yapılacak imalatlar öncesi
yapılan incelemelerde 19. yy ve 94 onarımlarındaki
çimentolu harçlı kaplamaların, tuzun ve hava
koşullarının da etkisi ile taş yüzeylerinde erimelerin
ve dayanımlarının kaybolduğu görülmektedir. Aynı
zamanda çimentolu derzlerde yapılan raspalar
sonrasında taş kaplamaların arka yüzeylerden
ayrıştığı hatta bazı taşların düşmek üzere oldukları ve
taşların arkasında boşlukların olduğu görülmektedir.
Taşların 15-20 cm kalınlıkta çimentolu olarak
yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca kurulda yapılan
belge araştırmalarında özellikle 1-2 duvar arasında
yapılan onarımların belgelerine ulaşılamamış ve bu
kısımda yapılan onarımların kontrolsüz olarak ve
projesiz yapıldığı düşünülmektedir.
94 onarımı
19. yy onarımı
Şekil 9. Mevcut duvar geçmiş onarımları (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 40. Mevcut duvar (İRAM Arşivi).
Yüzey Temizliği ve Konservasyon Çalışmaları
Saha genelinde yapılacak temizlik ve konservasyon
çalışmaları için numune çalışmalar ve bu alanlarda
da kir analizleri yapılmıştır. Farklı kir katmanlarına
uygun bulunan malzeme ve temizlik yöntemleri
haritalamaları yapılarak uygulama alanları belirlenmiş
ve çalışmalara başlanmıştır.
Fotoğraf 41. Mevcut çimento kaplama yüzeyler (İRAM Arşivi)
Fotoğraf 42. Hasarlı, boşluklu kaplamalar
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
Yapılan ön tespitler sonrası Burc 1-2 arası duvarda
çalışma öncesi 5 mtlik dilimler halinde akslar
oluşturularak bu dilimlerde çalışmaya karar alınmış
ve duvar yapısındaki durumunun daha net tespit
edebilmesi için belirlenen 5 mtlik aksta (19. yy
ve 94 onarım kesiştiği alanda Şekil 9) araştırma ve
tespit için çalışmaya karar verilmiştir. Belirlenen
bu alandaki durumu tespit için öncelikle georadar
taraması yapılmış ve boşlukların olduğu görülmüştür.
Bu sebeple de belirlenen alanda kısmı açmalar
yapılmasına karar verilmiş ve alt katmanda ortalama
45 cmlik derinlikte çimentolu uygulamanın özgün
çekirdekten ayrıştığı ve çimentolu uygulamanın
çekirdeğe zarar verdiği görülmüştür. Bu doğrultuda
yapılan araştırmalarda duvarın bir kısmında beton
hatıllı tuğla duvarın üzerine kaplama yapıldığı ve
duvarın özgün çekirdeğinin de belirli bölgelerde
kaldığı görülmektedir.
Veriler doğrultusunda “Bilimsel Kurul” kararı ile
özgün yapıya zarar veren çimentolu kaplamaların
kademe ve kontrollü olarak alınmasına, alttan çıkan
özgün çekirdeğin 10-12 megapaskal değerinde
hidrolik kireç harç ile çekirdeğin korunması ve alttaki
özgün çekirdek örgüsünün de belirlenen noktalarda
yeni yapılacak taş örgüsünde gösterilmesine karar
verildi. Özgün çekirdeğin lifli hidrolik kireç katkılı
enjeksiyon ile de mekanik yöntemle kontrollü
uygulanarak güçlendirilmesi karar alınmıştır.
H. Nevhiz KOYUKAN
Fotoğraf 43. Otopark iç kısımda 10-15 cmlik çimento
harçlı taş kaplama (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 46,
47. Duvarda
derinsel çatlak
(Üstte) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 44, 45. 5 mt lük çalışma aksta alınan kaplama
altı durum (İRAM Arşivi) (Üstte ve altta).
Fotoğraf 48.
Kaplama altından
çıkan tuğla duvar
örgü (Solda)
(İRAM Arşivi).
Taş örgüsünün ortalama 45 cm derinlikteki yüzeye
göre girişimli olarak 10-12 megapaskal değerinde
hidrolik kireç harç ile girişimli olarak örülerek
karbon ankrajlarla ve karbon halat sistem ile
uygulanmasına “Bilim Kurulu” karar vermiştir.
Fotoğraf 49, 50. Muhdes Fotoğraf
51, 52.
betonarme çay ocağıyla duvar Girişimli taş örgü sistemi
birleşimi (Solda ve üstte).
(Sağda ve üstte).
Şekil 10. 5 mlik çalışma aksı.
Şekil 11, 12, 13. Mevcut durum tespit çalışmaları (Solda
ve sol üstte) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 53, 54. Girişimli taş örgü sistemi (İRAM Arşivi).
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
H. Nevhiz KOYUKAN
Burc 1-1A Arası Duvar Uygulama
Fotoğraf 64,
65. Dendane
uygulamaları (Üstte)
(İRAM Arşivi).
Sur-u Sultani 1. etap devamı olan ve sahil surları
ile kesişim noktası olan Burc 1-1A arası duvarda
uygulama yöntemi olarak proje kararları ve etap
1de alınan yöntem kararları ile yapılmasına Bilimsel
Danışma Heyeti ile karar verilmiş ve uygulamalara
da bu doğrultuda devam edilmiştir.
Burc 1-1A ve arası duvarda öncelikli proje
doğrultusunda çimentolu niteliksiz uygulamalar
ve muhdes eklentilerin ayıklanması işlemi yapıldı.
Seyirdim ve burc merdivenlerinin içindeki toprak
dolguların boşaltılması yapıldı.
Fotoğraf 66, 67.
Kabartma özgün
derz örnekleri
(Solda) (İRAM
Arşivi).
Dendanlarda çimentolu harç ve tuğla uygulamaların
alınarak özgün malzeme ve detay ile tümlemeleri
yapılmıştır. Ayrıca cephelerde taş çürütmeleri
yapılarak taş tümlemeleri de yapılmaktadır. Proje
doğrultusunda ve eski fotolarda görüldüğü üzere
burc 1ve 1A teraslarında dendanlar tamamlanacaktır.
Burc 1 ve 1A içerisinde bulunan kabartma ve desenli
özgün derzler tespit edilmiştir. Bu derzler İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri ve Bilimsel
Danışma Heyeti ile yerinde yapılan numuneler
ve analizler doğrultusunda konservasyonlarına
başlanmıştır.
Fotoğraf 68, 69.
Mikro kumlama
pilot uygulaması
(İRAM Arşivi).
ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMALARI
Restorasyon çalışmalarına kurul tarafından karar
verilen Pilot 1 ve 2 bölgesinde başlanılmıştır. Bu
alanda gerekli noktalar da kazı çalışmaları için gerekli
yazışmalar yapılarak duvar tespitleri ve çalışmaları
için Müze denetiminde kazılara başlanılmıştır.
Ayrıca proje diğer alanlarda yapılan tespitler sonrası
demir yoluna yakın alanlarda tren hattında bulunan
yüksek gerilim ve trenlerin geçişi sırasında güvenlikli
onarım ve kazı çalışmaları yapılamayacağından tren
hattı çalışmaya başlamadan yapılması gerektiği Bilim
Kurulu Heyeti ile tespit edilmiş ve Müze denetiminde
öncelikli bölgede de kazılara devam edilmiştir.
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
Pilot 1 Bölgesi
H. Nevhiz KOYUKAN
Pilot 2 Bölgesi
Öncelikli Bölge
Bu bölge de yapılan kazılarda Bizans dönemine
ve Osmanlı Dönemine ait birçok buluntular,
mimari kalıntılar ve elemanlar bulunmuştur. Kazı
alanda Ancak kazı bu aşamadan sonra daha geniş
kapsamlı yapılması ve ayrı bir proje olarak çalışma
gerekliliğinden ve kazının Arkeoloji Müzesi
denetiminde daha geniş kapsamlı olarak devam
edilmesine karar verilmiştir.
Mangana Bölgesi Kazı Alanı
Burc 8 demir yolu ilişkisi dolayısıyla yapılan kazıda
R. Demangel ve E. Mambory’nin Manganlar Sarayı
ile ilgili planın da görülen yapıların kalıntıları,
birçok mimarı eleman, mezarlar, amphoralar,
mozaik parçaları ve benzeri kalıntılar bulunmuştur.
Üst katmandaki buluntular olması ve tarihsel
belgeler doğrultusunda 11.-14.yy dönemlerini
tarihlendirilebilmektedir. Erken dönem bulguları
da yer yer tespit edilmektedir. Bu alanda yapılan
kazıların rölöveleri ve belgelemeleri yapılmaktadır.
Fotoğraf 72, 73, 74, 75, 76, 77,
78, 79, 80, 81. Kazı alanda bulunan
kalıntılar (Üstte) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 82. Kazı alanında bulunan,
Bizans örgü tekniği olan gizli tuğla sistemi
(Sağda) (İRAM Arşivi).
Fırınlar
Pilot 2 bölgesinde bulunan Burç 13 içi ile Burç 13 ile
12 arka kısmında yapısal durumların incelenmesi için
başlanılan arkeolojik kazıda tuğla örgülü Osmanlı
dönemi Bostancılara hizmet ettiği düşünülen
fırınlara rastlanılmıştır. Bu alanın rölöveleri alınarak
belgelenmesi ve onarımlarına başlanılana kadar geçici
olarak kapamalarının yapılmasına karar verilmiştir.
Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları
Mezarlar
Mangana bölgesinde yapılan kazılarda 12-14. yy
Bizans Kiliseye ait olduğu düşünülen çok sayıda
mezar bulunmuştur. Konumları ayrıntılı olarak
tespit edilen bu mezarlar daha detaylı incelenmek
ve belgelemelerin yapılması için Müze uzmanı
antropologlar
tarafından
müzeye
taşınması
işlemlerine başlanılmıştır.
Anforalar
Burç 9 ile burç 10 sur içi bölgede kazı çalışmaları
neticesinde farklı tip ve ebatlardan oluşan, in situ
olmayan, ters şekilde konulmuş halde 75 adet anfora
ortaya çıkarılmıştır. Anforalar olasılıkla mimari öğe
olarak ya da diğer kullanım amaçlı bu mekan içine daha
sonradan konulduğu gerek in situ olmayışlarından
gerekse de ters şekilde bulunmalarından dolayı
düşünülmektedir.
Amphoraların
bulunduğu
H. Nevhiz KOYUKAN
mekanın duvarları Doğu Roma gizli tuğla tekniği ile
yapılmış, dikdörtgen şeklinde bir mekan oluşturan
cep görünümündedir. Duvarların bazı bölümünde
rastlanılan harç olasılıkla bu mekanın daha sonradan
üstünün kapatılarak düz bir alan olarak kullanıldığını
düşündürtmektedir.
DENETİM EKİBİ
Yücel FUAT Elk. Müh.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Ulaş YILDIRIM İnş. Müh. (KVMGM)
Nevhiz KOYUKAN Y. Mimar Rest. Uzm.
Doğan ERKOÇ Mimar (KVMGM)
Şilan SİNAN Mimar
Yüklenici
Bu alanda bulunan amphoralar temizlenip, envanter
çalışmaları yapılarak müzeye teslim edilmek üzere
çalışmaları yapılmaktadır.
Hatice ALKILIÇ İnş. Müh.
Abma Turizm Limited Şirketi
Daha sonraki aşamada Sator Manastırı duvar
arkasında yapılan kazıda manastırın tonoz
dolgusunda in situ olarak kullanılan aynı tipolojide
amphoralar bulunmuştur.
Şafak ÇAKMAK Y. Mimar
Gülden YENİGÜN İç Mimar
Murat Selçuk AYIK Harita Müh.
Çalışmalar alınan prensip kararları, araştırma ve
belgelemeler doğrultusunda, restorasyon uygulama
çalışmalarına hassasiyetle devam edilmektedir.
Fotoğraf 99, 100, 101. 1960 yılı dolaylarında Balıkhane kapısı civarında surlar (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 104, 105. 1Bizans döneminde sık kullanılan devşirme tamburlu sütunların duvar kesitinde sık şekilde örgü içinde
kullanıldığını bilmekteyiz. Eski foto, belgelerde ve yerinde de Sur II. etap duvarında örneklerini görebilmekteyiz (İRAM Arşivi).
AYASOFYA MOZAİK, HAT LEVHALARI VE
KANDİLLİK ONARIMLARI
REPAIR OF THE MOSAICS, SCRIPT PANELS AND
LAMPION NICHE IN HAGIA SOPHIA
Sonay ŞAKAR Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/T.Ü.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Eski Yunancada “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Ayasofya,
mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren,
kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı
sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası
olarak ele alınır.
VI. yüzyıla tarihlenen, Dünya Kültür mirası olan, yüzyıllardır
yapılan onarım ve takviyelerle günümüze kadar ayakta kalması
sağlanan Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Döneminde yapılan
1847-1849 Fossatti onarımlarından sonraki en kapsamlı
restorasyon uygulamaları Müdürlüğümüzce yapılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ayasofya, Mozaik, Hat levha, Kandillik,
Konservasyon
Hagia Sophia, in Ancient Greek called as ‘holy wisdom’, is a milestone in the
history of architecture with its unique structural system emerging central plan with
basilica plan through its exceptional dome transitions.
Hagia Sophia had passed through several restorations and renovations since it was
built in 6th century. After Fossatti’s restorations took place between 1847-1849
in Sultan Abdülmecid Era, the major restorations are being carried by our Directorate.
Keywords: Hagia Sophia, mosaics, conservation, restoration, ‘holy wisdom’
Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları
ANA KUBBE
Günümüzdeki kubbe, üçüncü Ayasofya’nın ikinci
kubbesidir. Kutsal Bilgelik isminin büyüklüğü;
kubbesi ile somutlaşarak anlamlanır. Eşit kubbe
yüksekliği 55,60 m, küçük çapı 30,87 m, büyük
çapı 31,37 m’dir. Kapalı alanı 11.855 m2 olan yapı,
mimarisinin yanı sıra büyüklüğü ile de zamanının en
muhteşem yapısıdır.
Kubbenin Tarihi
MS. 726-842 yıllarındaki ikonoklazma (ikonakırıcılık)
devrinde Ayasofya’nın mozaiklerinin tahrip edildiği
bilinmektedir. 1204 yılında IV. Haçlı seferleri
sırasında İstanbul’u istila eden Latinler’in 57 yıllık
yönetimleri sırasında Ayasofya soyulmuş, tahrip
edilmiş ve seyyahlar tarafından mozaikler sökülerek,
dışarı götürülmüştür.
İslamiyet dininin prensipte resme kapalı olmasına
karşın, Fatih Sultan Mehmet’in ilk namazı kıldığı
günden itibaren, mevcut suretlerin altında namaz
kıldığını 1651’de İstanbul’u ziyarete gelen Seyyah
Yohannes Meyer’in “mozaiklerin bir kısmının yeni
badana edildiğini” belirtmesinden anlamaktayız.
Baron de Tott’dan (1755) resimli mozaiklerin sıva
veya badana ile örtüldüğünü, bazı mozaiklerin
sökülerek bahşiş karşılığı yabancılara verildiğini
Sonay ŞAKAR
öğrenmekteyiz. Theophile Gautier notlarında;
1853’de para karşılığı yarım düzine mozaik
edindiğini, mozaiklerin yarı şeffaf kireç badanasının
altında izlenebildiğini belirtmektedir.
Sultan Abdülmecit’in (1839-1861) görevlendirdiği,
Gaspare Drajano Fossatti ve kardeşi Giuseppe
(1847-1849) mozaikleri temizleyip onarımını
yaparken Mimar W. Salzenberg rölövelerini ve
desenlerini çıkartıp yayınlamıştır. Ayasofya’ya gelip
mozaiklerin temizlenmesiyle yakından ilgilenen
Sultan Abdülmecit, kendisine ait bir mozaik panonun
yapılmasını ister. Yakın çevresinin baskısıyla vazgeçer
ve çıkarılan mozaiklerin de tekrar kapanmasını
istemiştir.
Kubbenin ortasındaki günümüzdeki celi yazı, hattat
Kazasker Mustafa İzzet tarafından bu dönemde
yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde verilen izin
ile T. Whitte More 1932 yılında başladığı mozaik
temizleme işini 1970 yılına kadar devam etmiştir. 40
yıla yakın bu işe emek veren bilim adamı, Türkler’in
mozaikleri en iyi şekilde koruduğunu, yüzlerde kasıtlı
bir tahribat mevcut bulunmadığını; depremlerin, ve
özellikle hatıra olarak söküp götüren yabancıların
tahriplerinin büyük bir yer tuttuğu kaydedilmiştir
(Şekil 1) (Fotoğraf 2,3).
Fotoğraf 1. Ayasofya Müzesi genel görünüş. (İRAM Arşivi 2018)
Şekil 1. Ayasofya Ana Kubbenin tarihlendirme şeması
(Mainstone, 1988)1
1 Mainstone, Rowland J., Hagia Sophia: Architecture, structure, and
liturgy of Justinian’s great church, Thames and Hudson, 1988.
Fotoğraf 2. Ayasofya iç mekanının yukarıdan görünüşü.
Fotoğraf 3. Ayasofya Ana Kubbesi (İRAM Arşivi).
Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları
Uzun yıllar Ayasofya’nın kuzeyinde Vezirbahçesi
denen kısımda bir yığın halinde duran mozaikler,
1983-86 yılından bu yana tek tek temizlenerek Müze
deposunda sandıklanmıştır. 1986 yılında Kültür
Bakanlığı’nın önerisi ile UNESCO tarafından Dünya
Kültür Mirası kapsamına alınmıştır.
1992 yılında İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü,
Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuar
Müdürlüğü ve uluslararası uzmanlardan oluşan
ekibin işbirliği ve UNESCO Kültür Mirası Fonu
desteği ile başlayan koruma çalışmalarında kubbe
yüzeyinin mevcut durumu çizim ve fotoğraflarla
belgelenmiş, bezemelerin tarihi dönemleri, yapım
teknikleri ve geçmişte yapılan onarımlar araştırılarak
veriler derlenmiştir.
Mozaikler
Altıncı Yüzyıl Mozaikleri (558–562)
Kubbenin kuzey ve güney yanlarında geniş iki
mozaikli alan bulunmaktadır. İşçilik ve malzeme
niteliği yüksektir. Renkli harçlı zemin üzerine altın ve
gümüş varaklı çift cam tesseralardan oluşturulmuştur.
6x7 mm boyutlarında ve her 100cm2 180 adet şekilde
dizilidir. Ayrıca ışık ve yansıma oyunları düşünülerek
özenle dizilmiştir. Mavi, kırmızı, yeşil, lacivert cam
mozaikler ve altın ve gümüş varaklı cam kapaklı cam
Fotoğraf 4.
Altıncı yüzyıl
mozaiklerinden
bir örnek (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 5.
Onuncu yüzyıl
mozaiklerinden
bir örnek (Sağda)
(İRAM Arşivi).
Sonay ŞAKAR
mozaikler kullanılmıştır (Fotoğraf 4).
Mozaik Onarımları
Onuncu Yüzyıl Mozaikleri (989–965)
Gaspare Fossati Onarımları (1847–1849)
Kubbenin batısında oldukça geniş bir alanı
kapsamaktadır. İşçilik ve malzeme olarak 6. yüzyıla
benzemektedir ancak tessera altı renkleri ve diziliş
sıklıklarıyla farklılık göstermektedir. Her 100 cm2 ‘ye
160 adet gelecek şekilde dizilmiştir. Mavi, kırmızı,
yeşil, lacivert cam mozaikler ve altın ve gümüş varaklı
cam kapaklı cam mozaikler kullanılmıştır (Fotoğraf
5).
Sultan I. Abdülmecit’in (1839–1861) görevlendirmesi
ile Ayasofya’ya gelen ve genel bir restorasyon
çalışması yapan Fossati Kardeşler, ana kubbede
mozaik ile tamamlama yöntemi yerine alçı sıva
üzerine mozaik taklidi bezemeler yaparak, eksik
yerleri doldurmuştur. O dönemde mozaik sanatının
Bizans sanatı olduğu düşüncesinin ağır basması ve
Osmanlı’da mozaik sanatının kullanılmaması bunda
en büyük etken olmuştur. G. Fossati tarafından
yapılan 19. yy onarımı 280 metrekaredir ve kubbenin
yaklaşık olarak %15’ini kapsamaktadır (Fotoğraf 7).
On Dördüncü Yüzyıl Mozaikleri (1346–1353)
Kubbenin doğusunda oldukça geniş bir alana yayılan
mozaiklerin 6. İle 10. Yüzyılda yapılanlara göre
işçilik ve malzeme olarak kalitesi gözle görülür bir
biçimde düşmüştür. Buna sebep olarak o devirde
mozaik geleneğinden gelen ustalığın yok olması ve
Bizans’ın maddi olarak güç kaybetmesi gösterilebilir.
Sıva üzeri boyalı zemin üzerine mozaikler her 100
cm2 ‘ye 140 adet gelecek şekilde dizilmiş gümüş
varaklı çift cam mozaikler yerine gri mermer
mozaikler kullanılmıştır. Ayrıca eski altın varaklı cam
mozaikler, renkli cam mozaikler yerine renkli taşlar
kullanılmış, gümüş varaklı mozaikler yerine de beyaz
taş mozaikler kullanılmıştır (Şekil 2) (Fotoğraf 6).
560 metrekaredir ve yaklaşık olarak kubbenin
%30’unu kaplamaktadır (Fotoğraf 8).
Vakıflar Genel Müdürlüğü Onarımları
(1910–1934)
Kubbenin batı bölümünde büyük bir alanı kaplayan
vakıf onarımlarında, sıva üzerine donuk sarı bir
zemin kullanılmış, onun üzerine mozaiklerin ve
Fossati baskı bezemelerinin iki katı büyüklüğünde
baskı bezeme yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından 20. yy başında yapılan onarım uygulaması
Fotoğraf 7. Kubbe mozaiklerinde Fossati onarımı.
Bakanlığımız tarafından yapılan onarımlar
(1993-2005)
1993-2005 yıllarında Ayasofya ana kubbe
bezemeli yüzeylerin restorasyon-konservasyon
uygulamalarında mevcut durumun belgelenmesi,
düşme tehlikesi görülen mozaik ve diğer bezemeli,
bezemesiz yüzeylerde sağlamlaştırma gibi acil
koruma işlemleri yapılmıştır. Kaba harcın alttaki tuğla
örgüden, mozaik harcının kaba harçtan, tesseraların
mozaik yatak harcından ayrıldığı bölümler kireç
harcı enjeksiyonları ile yerlerine bağlanmıştır. Ayrıca
mozaikli yüzeylerde mekanik ve kimyasal temizlik
uygulamaları yapılmıştır.
1993 yılında kubbenin kuzeydoğu çeyreğine kurulan
iskele ile uygulamalar bu dilimde başlamıştır.
Bu kesimde 6., 10. ve 14. yy mozaikleri ile kubbe
ortasındaki 19. yy celi yazının bozulma durumlarını
gösteren belgeleme çalışmaları yürütülmüş, analizler
yapılarak bu yüzeyde korumaya dönük uygulama
gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 9, 10).
Fotoğraf 8. Günümüz koruma ve onarım çalışmaları (19932005) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 6. On
dördüncü yüzyıl
mozaiklerinden
bir örnek (Solda)
(İRAM Arşivi).
Şekil 2. Ayasofya
Ana Kubbesi
mozaiklerinin
mevcut durum
belgeleme çalışması
(Sağda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 9, 10. 1993 yılında kubbenin kuzeydoğu çeyreğine
kurulan iskele (İRAM Arşivi).
Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları
GÜNCEL UYGULAMALAR
Mozaikler
Mozaik üzerindeki düşmüş veya düşmek
üzere olan camların yerlerine yapıştırılması
Yüzey bezemeleri içerisinde özgün tessera tipi olan
sarı ve gümüş varaklı mozaiklerin yapım tekniğinde
bir cam küp üzerine altın veya gümüş varak üstünde
yapıştırılmış ince bir cam tabakası bulunmaktadır.
Zamanla dış etkenlerden kaynaklı olarak düşmüş
üst cam tabakasının sağlamlaştırma çalışması için
öncelikli olarak camların altında kalan varakların
yapıştırması %3’lük paraloid B72 ile yapılmaktadır.
Varaklar sağlamlaştırıldıktan sonra kuru yumuşak
fırça yardımıyla uygulayıcının diğer bir elinde
destek olacak şekilde müdahale edilen mozaiklerin
üzerinden çıkan üst cam kapaklar % 10’luk paraloid
B72 pens ve enjektör yardımıyla düştüğü mozaik
üzerine anında yapıştırılmaktadır (Fotoğraf 11, 12).
Bağlayıcı tabakadan ayrışmış olan mozaiklerin
yatak harcına bağlanması
Nem ve tuz hareketleri nedeniyle bağlayıcılık
Sonay ŞAKAR
özelliğini yitirmiş olan harç tabakasından ayrılmış
olanlar ve düşmüş olanların tekrar yatak harcına
bağlanması için önce teseranın düştüğü yüzey
temizlenip, hazırlanan harç ile tesseranın bulunduğu
orijinal yatak hazırlanmaktadır. Daha sonra tesera,
harç içine yerleştirilir ve preslenir. Harcın prizi
kontrol edilip, istenilen sonuç elde edilmiş ise pres
yüzeyden alınır. Grup halinde oynayan ve düşmek
üzere olan tesseralar için derz aralarına hazır harç
enjekte edilerek preslenmekte ve bu yöntemle
oynamanın önüne geçilmektedir (Fotoğraf 13, 14).
Enjeksiyon yöntemi ile onarımı:
Duvar yüzeylerinden ayrılmış olan sıvalı veya
mozaikli bölgelerde; duvara aderansın sağlanması
amacıyla enjeksiyon deliklerinin sıva kalınlığına
kadar açılıp kompresör yardımıyla açılan deliklerin
temizlenmesinin ardından açılan delikten küçük
agregalı harç, tabanca yardımı ile yüzey arkasına
enjekte edilerek daha sonra destek konulup, yüzeyin
tuğla dokuya tespiti için preslenmektedir. Harcın
prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise
pres yüzeyden alınmaktadır (Fotoğraf 15, 16, 17).
Fotoğraf 15, 16. Enjeksiyon yöntemi ile onarım (İRAM Arşivi).
Mozaik yüzeylerin saf su ile temizlenmesi
Zamanla oluşmuş kirler ve koruma onarım çalışmaları
sırasında kullanılan harçlar ile sıva izlerinin yüzeyden
arındırılması için yüzeye saf su püskürtülmektedir.
Daha sonra natürel sünger yardımıyla yüzeyden
emilip tozdan ve kirden arındırılmaktadır.
Yüzeyde istenilen sonuç elde edilene kadar işlem
tekrarlanmaktadır (Fotoğraf 18, 19).
Mozaik yüzeylerinin kimyasal çözelti ile
temizlenmesi
Fotoğraf 11. Mozaikleri üzerindeki düşmüş veya düşmek
üzere olan camların yerlerine yapıştırılması. (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 12. Mozaiklerin üzerindeki düşmüş veya düşmek
üzere olan camların yerlerine yapıştırılması. (İRAM Arşivi).
Mozaik kaplama yüzeylerinde zamanla birikmiş olan
is, toz ve ya da restorasyon çalışmalarında yüzeylerde
kalmış olan harç kalıntılarının temizlenmesi için
daha önce saf su ile temizlenip de sonuç alınamayan
kısımlar, kimyasal çözelti ile temizlenmektedir.
Amonyum bikarbonat çözeltisi tuvalet kağıdına fırça
ile emdirilip temizlenecek yüzeye uygulanmakta
belirli süre bekletildikten sonra yüzey saf su ve fırça
ile temizlenmektedir. İstenilen sonuç elde edilinceye
kadar tekrar edilmektedir (Fotoğraf 20, 21).
2009 Yılında Yapılan Mozaik Onarımlarında
Yeni Uygulamalar
Fotoğraf 17. Mozaik yüzeylerin saf su ile
temizlenmesi (İRAM Arşivi).
üzerine yapılan altın varak uygulanması için öncelikle
23,75 grad altın varak ezilerek sıcak suda eritilen
jelatinle kıvamını alana kadar karıştırılmakta, oluşan
ezme varak fırça ile kapaksız cam mozaikler üzerine
sürülerek altın varaklı cam mozaik elde edilmektedir.
(Fotoğraf 22).
- Ayasofya Müze Deposu’nda bulunan mevcut
mozaiklerin mekanik ve kimyasal temizlikleri
yapılarak, cinslerine ve renklerine göre tasnif
edilmiştir.
- Mozaiklerin in-situ [yerinde] korunması
uygulamalarında ise öncelik, özgün malzemenin
korunmasına verilmiştir. Özgün detay ve
malzemelerin
korunması
ilkesi
ile
Müze
depolarında yer alan orijinal mozaiklerin yerinde
değerlendirilmesine karar verilmiştir. (Fotoğraf 23)
Bu çalışmada, 6.yüzyılda yapıldığı bilinen 31 nolu
kaburganın başladığı kubbe penceresi üstüne tekabül
eden yaklaşık 0,70/0,90 m2’lik sıvalı yüzeyde, alt
yapıdan ayrılan ve düşmek üzere olan sıvalı kısmın
yerine, sonraki onarımlara referans teşkil etmesi
amacıyla pilot bir deneme yapılmıştır.
- Altın varaklı cam kapakları düşen cam mozaikler
Fotoğraf 18.
Mozaik Yüzeylerin
kimyasal çözelti ile
temizlenmesi (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 13. Tessera sağlamlaştırması (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 14. Tessera sağlamlaştırması (İRAM Arşivi).
Fotoğraf
19. Mozaik
onarımlarında
yenilikler (İRAM
Arşivi).
Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları
Fotoğraf 20, 21. Mozaik onarımlarında yenilikler (İRAM
Arşivi).
Bu amaçla İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez Laboratuarı Müdürlüğüyle yapılan işbirliği
sonucu renklerine ve cinslerine göre tasnif edilen
mozaikler, kubbe mozaik restorasyonunun devam
ettiği iskelenin kuzeydoğu üst kısmına alınmış ancak
uygulanamamıştır (Fotoğraf 24).
Fotoğraf 22.
6 kanatlı serafim
meleğinin genel
görünümü (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 23.
Çinko metal maskın
arka görünüşü
ve ön görünümü:
Meleğin yüzünü
örten metal maske,
genel olarak oval
bir şekle sahiptir.
Değişik ölçülerde
kesilen metal
üçgen parçaların
birbirlerine lehimle
tutturulması
suretiyle 3 boyutlu
geometrik bir şekil
ortaya çıkarılmıştır
(Üstte sağda).
Fotoğraf 24.
Serafim Meleği
raspa çalışmaları
(Solda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 25.
Serafim Meleği
(Sağda) (İRAM
Arşivi).
Sonay ŞAKAR
Günışığına Çıkarılan Serafim Meleği Motifi
Ayasofya Hat Levhaları
Maske yüzeyden çıkartıldıktan sonra üzerinin
açık kahve rengine boyandığı, ancak boyalarının
büyük bölümü dökülüp bir sıva tabakasının ortaya
çıktığı görülmüştür. Kırmızı daireler içinde işaretli
koyu kahve renkte olan kısımlar ise melek yüzüne
dahil olan fakat maskenin tamamen örtmediği,
dışarıya taşan kısımlarıdır. Buradaki tesseraların
üzeri harçla kapatılmış, harç üzerine altın varak
uygulaması yapılmıştır. Ancak
varağın üzerine
reçine uygulanmıştır. Zaman içinde güneş ışığından
dolayı reçine tabakasının rengi değişerek kararmıştır.
Bunun sonucunda ise koyu kahverengi bir tabaka
oluşmuştur. Maske dışına taşan ve melek figürüne
dahil olan tessera üzerindeki harçlar, ilk tabaka
(dıştan zemine) harcıdır. İlk tabaka harcı oldukça
sert bir harç olup doğrudan tessera üzerine bulaşmış
kısımların ince mekanik yöntemle alınması, çok
küçük alanlar olmasına rağmen oldukça zor olmuştur.
Yine de çok küçük çaplarda harç kalıntıları tessara
gözeneklerinde kalmıştır. Tesseralara bulaşmış ilk
katman harcının alınması işlemi eldeki imkânlarla
ortalama % 90 oranında başarılı olmuştur.
Ayasofya’nın ilk hat levhaları, 1644
yılında,
Sultan İbrahim döneminde Hattat Teknecizade
İbrahim Efendi’ye hazırlatılan, dikdörtgen formda
İsm-i Celal, İsm-i Nebevi ve Hulefa-yi Raşidin’in
isimlerinin olduğu hat levhalarıdır.
Sultan Abdülmecid döneminde gerçekleştirilen
1847-1849 onarımları sırasında, celi hat levhalarının
zeminlerinin zaman içinde zedelendiği ve yenilenmesi
gerektiği görülmüştür.
Dünyanın en büyük hüsn-i hat levhaları olarak
bilinen ve Kazasker Mustafa İzzet Efendinin eseri
olan her biri 7,50 m çapındaki yeşil renkli levhaların
üzerinde altın yaldızla yazılmış Lafza-i celal, Hz.
Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz.
Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin isimleri
yazılı sekiz adet 161 yaşındaki levhalar Süleymaniye
Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü Restorasyon
ve Konservasyon Merkez Laboratuar Müdürlüğü
ve
Müdürlüğümüz
uzmanları
denetiminde
geçekleştirilerek daha ileriki yıllara taşınması
sağlanmıştır.
Ayasofya Hat Levhalarının 2010 Yılı Onarım
Aşamaları
•
Öncelikle levhanın onarılacağı iskelenin ve
çalışma platformu oluşturulmuştur. Zeminden
15,00 m yükseklikteki 7,5 m çapındaki levhalar
için 150 m2 taban alanlı 23,00 m yüksekliğinde
iskele kurulmuştur (Şekil 4).
•
Çalışma platformu üzerine dikine duracak
şekilde raylı bir sistem teşkil edilerek taşınan
levhanın ahşap karkasının ve kasnağının yine
emprenye edilmiş ıhlamur ağacı kullanılarak
onarımı yapılmıştır.
•
Bistüri yardımıyla levha üzerindeki kirlerin
mekanik temizliği yapılmıştır.
•
Arka kısmının fırça ile tozlarının temizlenmiştir.
•
Altın varaklı ahşap çerçeve ön kısmının % 1,2
metil selüloz ile temizlenmiştir.
•
Eski onarımlarda kullanılan malzemelerin
mekanik yöntem ile temizliği yapılmıştır.
•
Ahşap çerçevenin ön kısmının ve ahşap
şase ile ahşap çerçevenin yan kısımlarının
konsolidasyonu; Tavşan tutkalının 2 numara
fırça ile ince tek katman halinde sürülmüştür.
•
Ahşap çerçeve üzerindeki altın varak kısmında
dökülen kısımlar Bolonya alçısı ve tavşan
tutkalı ile 2 numara fırça kullanılarak macunla
gerektiren noktalarda kıvamlandırılmış olan
dolgu malzemesinin spatulayla uygulanmıştır.
•
Ahşap çerçeve ve şasenin yan kısımlarındaki
dökülen tabaka Bolonya alçısı ve tavşan tutkalı
ile hazırlanan dolgunun 2 numara fırça ile
uygulanmış, macunlama gerektiren noktalarda
kıvamlandırılmış
olan
dolgu
malzemesi
saptulayla uygulanmıştır. Bu kısımlarda dolgu ile
yüzey ve renk rötuşları da yapılmıştır.
•
Ahşap çerçevede dolgu malzemesiyle strüktürel
olarak tamamlanan kısımları Kırmızı kilermeni
içinde bir miktar guvaj boya karıştırılmış ve
2 numara fırça yardımıyla yüzeye sürülmesi
ile renklendirilmiştir. Bunun üzerine sırasıyla
gomalak ve miksiyon uygulaması yapılmıştır.
•
Resim yüzeyinde varaklı hat yazısının bulunduğu
bölgelerde ve yeşil yağlı boyalı kısımlardaki
hidrofilik kir tabakasına yönelik temizlik işlemi
saf su ile yapılmıştır. Kimi fazlaca kirli noktalarda
saf su ve suni salya karışımın pamukla yüzeye
sürülmüş ve kuru pamukla silinmiş ya da suni
salya uygulandıysa uygulanan yüzeyden saf su/
white spirit ve ardından kuru pamukla silinmesi
suretiyle gerçekleştirilmiştir.
•
Çerçevedeki çatlak alanlar Paraloid B72 ile
Levhaların Yapımında Kullanılan
Malzemeler
Osmanlı arşivinde bulunan ve Mustafa İzzet
Efendi’nin
levhaları
yaparken
kullandığı
malzemelere ilişkin bilgi veren masraf belgelerinde;
levha kasnağının hafif ve neme dayanıklı olduğu için
ıhlamur ağacından imal edildiği, zemin alt yapısının
ise yelken bezinden yapıldığı anlaşılmaktadır.
Malzemeler şu şekildedir:
•
üstübec-fırça kılı-saplı fırça-yelken bezi- levha
bezleri için iplik- moskov bezi- amerikan bezi,
•
ıhlamur ağacından avadanlıklı oymalı kasnak,
•
altın varak,
•
petrol yağı,
•
fırınlanmış bezir yağı,
•
ham bezir yağı,
•
kurşun asiti,
•
sülyen,
•
kabasakal bezir yağı,
•
cenova ve kube isfidacı.
İsfidac, pigment olarak beyaz boya yapımında,
boyaların yoğunluğunu arttırmada veya günümüzde
yağlıboya ve macunlarda (dış hava etkisine açık dar
yarık ve çatlakları doldurmak amacıyla tutkal ve
tebeşir tozu ile üretilen üstübeç macunu gibi) dolgu
gereci olarak kullanılan, beyaz renkli ve çok örtücü
bir madeni tozun genel adıdır.
Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları
Sonay ŞAKAR
Fotoğraf 27, 28, 29. Celi hat levhalarından detaylar.
Fotoğraf 33. Ayasofya orta mekanında bir köşede kullanılamaz durumda bekleyen orijinal Ayasofya anakubbe kandilliği
450 kg ağırlığı, 6,30 mt çapı ve üzerindeki 152 adet LED armatürü ile restore edilerek yerine asıldı (İRAM Arşivi 2010).
Fotoğraf 30, 31. 1935 yılında Ayasofya’nın Müze olması
dolayısıyla Sultan Ahmet Camine taşınmak üzere indirilip
kapılardan çıkmayınca 1949 yılında tekrar yerlerine, asılana
kadar zemin katta Bergama küplerinden birinin yanında
duran ve üzerinde Hüseyin yazılı olan levha.
yapıştırılmış ve güçlendirilmiştir.
2 numara
fırça ve şırınga ile çatlak alanların iç kısımlarının
yapıştırılması gerektiğinde bölge mengene ile
sıkıştırılmıştır (Şekil 5).
Şekil 3. Celi hat levhaları ve yerleri.
Şekil 4. Biyolojik
zararlılara karşı
fümigasyon(gazla
ilaçlama) işlemi
yapılarak levhalar eski
yerlerinde asılmıştır.
Fotoğraf 32. 1849
onarımlarında Fransız
avizeci
Marsiye’den
alınan avizeler (Altta).
•
Resimdeki çivilere yapılan
müdahelesi yapılmıştır.
antidoksidasyon
•
Japon kağıdı ile ve %60 lık metil selüloz ile
liflendirilerek tümleme işlemi yapılmıştır.
Ayasofya Kandillikleri
•
•
•
•
Günümüzde onarım ve restorasyonu yapılan
kandillikler; 1849 onarımlarında Fransız avizeci
Marsiye’den alınan avizelerdir (Fotoğraf 43,
44).
190/210 cm ebatlarındaki %60 bakır , % 40
çinko alaşımlı hurda olmayan pirinçden orijinal
detay ve malzemeler ile yeni kandillikler imal
edilmiştir.
85 adet her biri 45 kg ağırlığında 2,10 mt çapında
üzerinde 48 adet LED armatür bulunan küçük
kandillikler imal edilmiştir (Fotoğraf 45,46).
Ayasofya iç mekanında toplam 4232 adet
LED armatür ile iç mekanın aydınlatılması
sağlanmıştır.
DEĞERLENDİRME
KAYNAKÇA
•
•
•
•
•
•
•
Şemseddin Karamani, Haza Tarih-i Beyan-ı Bina-i Ayasofya-ı
Kebir, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi,
T2637, s5a, 6a.
Şemseddin Karamani, Haza Tarih-i Beyan-ı Bina-i Ayasofya-ı
Kebir, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi,
T2637, s5a, 6a.
Anonim, Tevarih-i Al-i Osman- F.Giese neşri, Çev. Nihat
Azamat, İstanbul 1992, s.89.
Müller-Wiener, Wolfgang; İstanbul’un Tarihsel Topografyası,
Çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.84-85
Müller-Wiener, Wolfgang. İstanbul’un Tarihsel Topografyası,
Çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.86
Freely, John, Çakmak, Ahmet. İstanbul’un Bizans Anıtları,
çev.Gülru Tanman, İstanbul, 2005, s.79.
Mainstone, Rowland J., Hagia Sophia: Architecture, structure,
and liturgy of Justinian’s great church, Thames and Hudson,
1988.
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Sonay ŞAKAR. Y. Mimar Rest. Uzm.
Gülgün KAHRAMAN Y. Mimar Rest. Uzm.
H. Esat KIZILIRMAK İnşaat Müh.
Yüklenici
Özbersan İnş. ve Tic. Ltd. Şti.
Akademi ve Enerji San. Tic. A.Ş.
Abma Turizm Limited Şirketi
Restorasyonun koruma bilinciyle şekillendiği
kültürel, toplumsal, vicdani ve bilimsel sorumluluk
ile sonuçlandığı uygulamalar; eserlere ev sahipliği
yapan toplumları yüceltir.
Şekil 5. Levhanın onarılacağı iskele (İRAM Arşivi).
BİR KORUMA ÇALIŞMASI
AYASOFYA MÜZESİ GALERİ KATI
İffet İZGİ BİLLUR
A CASE OF PRESERVATION
GALLERY FLOOR of HAGIA SOFIA MUSEUM
Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/DGSA/MSG
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Bu çalışmada Ayasofya Müzesi Galeri Katı’nın, restorasyon süreci,
kullanım ve yönetim sorunları, mevcut yasa ve yönetmelikler
çerçevesince koruma sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir.
(Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılması hakkında Kanun, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu, 2919
sayılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanunu, 15/01/2004 tarih ve 25 sayılı, 22/09/2004 tarih 50
sayılı, 29/12/2005 tarih ve 102 sayılı, TBMM Milli Saray, Köşk,
Kasır ve Müştemilatın Bakım, Onarım ve Korunmasına İlişkin
Yönetmelik.)
Anahtar Kelimeler: Ayasofya Müzesi, kültür varlığı, koruma
çalışmaları
In this study, the gallery floor of Hagia Sofia Museum’s preservation and restoration processes are tried to be explained.
(Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and
Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage
Protection Act and the Law on the amendment of various laws, Law No: 5737,
Law on Foundations, Law no: 2919, the General Secretariat of the Organization of Turkey Grand National Assembly Act, dated 01.15.2004 and 25
numbered, dated 09.22.2004 No. 50, dated 29.12.2005 No. 102, Parliament
National Palace, mansions, pavilions and outbuildings Maintenance, Repair and
Protection Regulation.)
Key Words: Hagia Sofia Museum, cultural property, preservation case
İffet İZGİ BİLLUR
Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı
GİRİŞ
Nika isyanından sonra yıkılan İkinci Ayasofya’nın
inşa edildiği yere İustinianus (hd 527-565) tarafından
532 yılının Ocak ayında yapımı başlatılan Üçüncü
Ayasofya’nın mimarları, Tralles’li (Aydın) Anthemius
ve Milet’li İsidorus’tur. Önceki yapının yıkıntıları
tesviye edilirken, ayakta kalmış yapı elemanları
sökülmüş ve yeniden kullanılabilecek durumda
olan yapı malzemeleri tekrar kullanılmıştır. Merkezi
planlı inşa edilen bu üç nefli, yeni Ayasofya’nın
oturum alanı beş nefli olan İkinci Ayasofya’nın
oturum alanını aştığı düşünülmektedir. Yerel yapı
taşları, tuğlalar ve Marmara Adası’ndan gelen
mermerler hariç, binada kullanılan malzemeler
Doğu Roma İmparatorluğu’nun farklı yerlerinden
getirtilmiştir. Kyzikos’daki Zeus Tapınağı ile Mısır
ve Teselya’dan getirtilen sütunlar binanın inşasında
kullanılırken, bu yeni yapı 533-534 yıllarında
birinci kata kadar yükseltilmiştir. Mimarlardan
Anthemius 534’te ölünce, İsidorus baş mimar
olmuş ve yapıyı tamamlamıştır. Yoğun inşaat
temposu ve sınırsız yapı malzemesinin varlığıyla
birlikte Üçüncü Ayasofya’nın yapımı 5 yıl 10 ayda
tamamlanmış, 27 Aralık 537 tarihinde imparator
İustinianus’un katıldığı bir törenle Patrik Menas
tarafından kutsanmıştır. (Müller-W., W.,2001)
Ayasofya’nın galeri katı planı zemin kotunu, ana nef
hariç olmak üzere takip eder niteliktedir. Narteksin ve
iki yan nefin üzerinde bulunan galeriler “gynaikeion”
olarak da adlandırılır. Bu tanım her ne kadar
kadınlara ayrılmış bölümler için kullanılmış olsa da,
galerilerin hiçbir zaman sadece kadınlara ait olmadığı
ve galeriler için kullanılmış genel bir tabir olduğu
değerlendirilmektedir. (Freely, J. ve Çakmak,
A., 2005) Ancak döşemesinin tam ortasındaki
imparatoriçeye tahsis edilmiş alandan anlaşılacağı
üzere doğu galerisinin kadınlara tahsis edilmiş olduğu
bilinmektedir. (Eyice, S.,1993; Diker, H.F.,2012).
Fotoğraf 1. Batı
galerisinin orta
kısmındaki protokol
alanını tanımlayan
dörtgen çerçeve,
Teselya mermeri
ve onu iç ile dıştan
çevreleyen geometrik
renkli taşlar “opus
sectile” tekniğiyle
kaplanmıştır
(İRAM Arşivi).
İmparatoriçe locası olarak da bilinen batı galerisin
ortasındaki bu alan, dört yönden Serpentino
(verde antico) mermeriyle kaplanmış dörtgen bir
çerçeve formunda ve çerçevenin batı kenarıyla
galeri boşluğuna bakan ortadaki iki sütunçenin
doğrusallığına teğet olacak şekilde yer alan,
aynı mermer türünden dairesel bir kaplama ile
tanımlanmıştır. Bu dairesel Teselya yeşili mermerinin
imparatoriçe tahtının konum yeri olduğu
düşünülmektedir. (Fotoğraf 1)
Bu protokol alanını tanımlayan dörtgen çerçeve
formundaki orijinal döşeme bezemesi genel olarak
korunmuş olmakla birlikte, batı kenarının kuzey ve
güney yönlerindeki orijinal kaplamaların, galeri kotu
döşemesinde yapılan sonraki müdahaleler sırasında
değiştirildiği görülmektedir. Ayasofya galeri
katındaki döşeme kaplaması, sonradan yapılmış
müdahaleler sırasında değiştirilmiş çok küçük bir
yüzey hariç Marmara mermerindendir. Standardize
olarak kesilmiş bu mermer döşeme kaplamalarında
15 m x 35 m ile 15 m x 4 m ebatlarının kullanıldığı
görülmektedir. Levhaların kalınlıklarının 3 cm ve 35
cm arasında değiştiği gözlemlenmiştir. Galeri katı
zeminin mermer döşeme kaplamaları, kırılma ve
çatlaklarla da olsa büyük nispette günümüze kadar
gelmiş olduğu halde zaman içerisinde yaşanan yüzey
kayıpları farklı devşirme malzemelerle tümlenmiştir
(Guidobaldi, A.G. ve Barsanti, C., 2004).
ÇALIŞMANIN AMACI VE AŞAMALARI
Ayasofya Galeri Katı Ölçümleme ve Belgeleme Çalışmaları
Georadar Tarama İşi (İRAM Arşivi)
Şekil 1. Ayasofya
Müzesi Galeri
Katı Ayasofya
Müzesi Galeri Katı,
Georadar Tarama
İşi (İRAM Arşivi).
İffet İZGİ BİLLUR
Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı
Şekil 2.
Ayasofya Müzesi
Galeri Katı
Ayasofya Müzesi
Galeri Katı,
Georadar Tarama
İşi (İRAM
Arşivi).
Şekil 3. Galeri kat
planı rölövesinde
(Mainstone), A
ile ifadelendirilmiş
ana payelerin tonoz
boşlukları arasındaki dolgular Mimar
Sinan onarımlarına
tarihlendirilmektedir. Yine Mimar
Sinanın gerilimi
azaltmak adına
galeri döşemesi
altından geçirerek
kullandığı gergi
demirleri de kesik
çizgilerle tanımlanmıştır. B ile ifadelendirilmiş dolgular
Fossati onarımlarına
tarihlendirilirken
R ile gösterilmiş
sütunların kaide
kısmından kesilerek
düzeltildiği bildirilmektedir.
Galeri Katı Tavan Mozaiklerindeki Bozulmalar İzleme
Mainstone, Mimar Sinan’ın Ayasofya’yı güçlendirmek
adına yaptığı müdahaleler arasında yapının statik
gerilimini azaltmak adına kuzey, batı ve güney
yönlerinde galeri ile dış cepheler arasında döşeme
altından gergi demirleri kullandığını nakletmektedir.
(Mainstone s.109) (Şekil 3) (İbid. s.279, fig. A10.)
Mainstone’un galeri katının kuzey, güney ve batı
yönlerinde tespit ettiği döşeme altından geçirilmiş
bu demir gergilerin, galeri iç yüzeyleriyle dış cepheler
arasında konumlandırılmış haliyle tespit edilmiştir
(Diker, H.F., 2012).
Ayasofya Galeri Katı ve Güneybatı Atrium
iniş rampası depolar acil müdahale ve proje
yapım işi”
Galeri Katı Döşemelerinde Yürütülen
Koruma Çalışmaları
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve Yatırım
Fotoğraf 2,
3, 4. Ayasofya
Müzesi Galeri Katı
Tezyinat Onarımları
(İRAM Arşivi).
ve Koordinasyon Başkanlığı Doğal
Kaynaklar Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü
denetimindeki “Ayasofya Müzesi Galeri Katı,
Güneybatı Atrium İniş Rampası Depolar Acil
Müdahale ve Proje Yapım İşi” yer teslimi 15.07 2014
tarihinde yapılmıştır. İş kapsamında öncelikle galeri
katı kuzeybatı eksedra duvarının galeri katı yüzeyinde
daha önce sıva parçasının dökülmüş olduğu alanda
koruma çalışmaları yürütülmüştür.
Danışma Kurulu üyeleri Prof, Dr. Nevzat İLHAN,
Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY, Prof. Dr. Mustafa
ERDİK, Prof. Dr. Suphi SAATÇİ, Prof. Dr. Asnu
Bilban YALÇIN, Doç. Dr. Ahmet GÜLEÇ ile koruma
çalışmalarına ait Rölöve projeleri, Galeri katı zemin
döşemesi, jeoradar tarama, Ayasofya’da yapılmış
ve yapılmakta olan mimari ölçüm çalışmalarına ait
sayısal verilerin birleştirilmesine yönelik yöntem
belirlenmesi, Dönem Analizi ve Müdahale kararları,
Batı Galeri 4 ve 5 No’lu kemer ayaklarında meydana
gelen hasarla ilgili çalışmalar yürütülmüştür.
İstanbul I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu Kararları kapsamında; Galeri Katı
Döşemesi Dönem Analizi Projesi Belge Olarak
Onaylanmış, Döşeme Rölövesi, Döşeme Dönem
Analiz Raporu, Döşeme Müdahale Projesi, Duvar
ve Tavan Rölövesi, Duvar ve Tavan Dönem Analiz
Projesi, Duvar ve Tavan Müdahale Projesi Koruma
Kurulundan onaylanmıştır
Sonraki süreçte döşeme müdahalelerinin ilk etap
uygulama alanı tayin edilmiştir. Belirlenen çalışma
alanlarında; mermerlerin derzlerinin yenilenme
ve gerekli görülen yerlerde mermer döşemelerin
yatak harcı yenilenerek yerine konma çalışmaları
ile aynı zamanda mekanik temizlik çalışmaları
yürütülmektedir.
Batı galerisinin orta kısmındaki 6., 10., ve 14.
yüzyıllarda üç defa kubbesi çöktüğü bilinen
Ayasofya’nın galeri katlarında bu depremlerden
kaynaklanmış
hasarlara
ilişkin
bir
bilgiye
ulaşılamamıştır. Ancak gerek yaşanan depremlerin
yarattığı deformasyonlar, gerekse de ana kubbenin
doğu-batı aksındaki yarım kubbelerden gördüğü
desteği, kuzey güney aksında aynı nispette göremeyişi
zaman içerisinde galeri katlarındaki döşemelerde
çatlak ve kırılmalara neden olduğu düşünülmektedir.
Şekil 4. 2018 Ayasofya galeri katı görünüm.
İffet İZGİ BİLLUR
Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı
Fotoğraf 5. 2018
Ayasofya galeri katı
batı döşemelerindeki
koruma
çalışmalarından
görünüm (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 6. 2018
Ayasofya galeri katı
batı kanadından
görünüm (Altta
solda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 7. 2018
Ayasofya galeri katı
batı döşemelerindeki
koruma
çalışmalarından
görünüm (Altta)
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
İffet BİLLUR Y. Mimar Rest. Uzm.
T.C İstanbul Valiliği Yatırım İzleme
Koordinasyon Başkanlığı
Doğal Kaynaklar, Ruhsat ve Kültür Varlıkları
Müdürlüğü
Dr. Selcen CESUR Y. Mimar
Selçuk ERDOĞAN Y. Mimar
Ömer Beha BOZAL Mimar
Esengül YILDIZ Sanat Tarihçi
İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon
Müdürlüğü
Fırat BOZ Restoratör
Eftal KİRAZ Restoratör
Yüklenici: Akademi ve Enerji San. Tic. A.Ş.
KAYNAKÇA
Bizans Anıtları,çev. Gülru Tanman, İstanbul, 2005,
s. 101-102.
Eyice, Semavi, ”Ayasofya maddesi”, Dünden
Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.1, İstanbul, 1993,
s.452.
Diker, H.F. “Ayasofya Galeri Katı Sanat Tarihi
Raporu”,2017
Guidobaldi, Alessandra Guiglio; Barsanti,
Claudia; Valle, Mauro Della; Flaminio,
Roberta; Paribeni, Andrea ve Yalçın, Asnu
Bilban, “Ayasofya Müzesi Bizans Plastik Eserler
Koleksiyonu”, 23. Uluslararası Kazı, Araştırma ve
Arkeometri Sempozyumu, Türkiye, Mayıs 2004,
s.320.
Mainstone, Rowland J.; Hagia Sophia, Slovenya,
2001, s.275, pl.A6.
Mainstone, s.109-110.
Mango, Cyril, The Materials for the Study of the
Mosaics of St. Sophia at Istanbul, Dumbarton Oaks
Studies:8, 1962, s.107-112.
Müller-Wiener, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel
Topoğrafyası, çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.8586.
Fotoğraf 8. Prof. Asnu Bilban YALÇIN ile Dehlize inmeden önce (İRAM Arşivi).
Freely, John ve Çakmak, Ahmet, İstanbul’un
KARİYE MÜZESİ
ARAŞTIRMA VE RESTORASYON BULGULARI
KARIYE MUSEUM;
RESARCH & RESTORATION DATA ACQUIREL
Fırat BUZLU Konservatör/İÜ
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü
Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ İTÜ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Kariye Müzesinin restorasyon uygulamaları, İstanbul Rölöve
ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından; İstanbul Restorasyon ve
Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünün
desteğiyle ve Ayasofya Müzesi ve Bağlı Birimlerinin
Bilimsel Danışma Heyetinin tavsiye kararları doğrultusunda
yönetilmektedir. Restorasyon çalışmaları kapsamında; yapının
mimari değeri kadar restorasyon aracılığıyla elde edilecek
bilginin de önemi ön planda tutulmuştur. Bu amaçla yapının
yapımından bugüne uğradığı değişiklikler veyahut aldığı ekler,
gördüğü hasarlar ile bu hasarların kaynağı ve geçirdiği onarımları
olabildiğince kavramak ve anlamak için arşiv çalışmaları ile
sahadaki bulguların karşılaştırmalı değerlendirilmesine öncelik
verilmiştir. Ayrıca yapının mevcut durumuna ilişkin verinin
toplanması ve müdahale kararlarına esas teşkil etmesi için yapısal
araştırma çalışmalarına başlanmıştır. Mozaik, fresko, opus sectile
ve mimari taş elemanların konservasyonu da bu çalışmalar
kapsamında ele alınmıştır.
Anahtar Kelimler: İstanbul, Kariye Müzesi, Restorasyon,
Konservasyon, Belgeleme
Conservation Works in Chora Museum, are being carried out by Directorate of
Istanbul Restoration Works, in collaboration of Directorate of Istanbul Restoration and Conservation Central and Regional Laboratories, following the directions of the Scientific Committee which is established for Hagia Sophia Museum
and buildings connected. Within this context, information to be gathered during
conservation is regarded as important and valuable as the architectural value of
the building. For this purpose, comparative study of various archives and data
which are gathered directly from the site is granted utmost priority, in order to be
able to apprehend; changes that the building has gone through since its construction,
damages of the building and the sources of these damages, and the repairs in the
building. Besides these; Structural analysis have been started immediately, to be
able to gather data regarding the current situation of the building, and so that this
data can be used in the determination of the decisions for intervention. Conservation of Mosaics, fresques, the opus sectile and architectural stone elements have
been undertaken during these studies.
Keywords: Istanbul, Chora Museum, Conservation, Documentation
Fırat BUZLU
Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları
TARİHÇE
İstanbul’un karasularına yakın bir bölgesinde, Haliç’e
hâkim bir yamaç üzerine kurulan ve döneminde
“Hora” veya “Chora” olarak adlandırıldığı
kaynaklarda bildirilen yapı, Erken Bizans dönemine
tarihlenmektedir. Yapı 11. ve 12. yy başta olmak üzere
çeşitli dönemlerde aldığı eklerle, günümüze en yakın
haline 14.yy’da kavuşmuştur. II. Bayezid döneminde
Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrildiği,
‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla zikredilen mabedin
Paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu 1546
tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde kayıtlıdır.1
1945 yılında ulusal anıt ilan edilen yapı, 1948 yılından
günümüze Müze olarak ziyaret edilmektedir.
GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR
1929-1930 yılları arasında Evkaf İdaresi tarafından
kısmi onarım yaptırılmıştır. Daha sonra,1955 yılında
Uluslararası Bizantoloji Kongresinin İstanbul’da
yapılacak olması sebebiyle 1945-1946 yıllarında
Mimar Cahide Tamer’in yönettiği restorasyon
çalışmaları kapsamında yapının kısmi rölövesi
hazırlanmış ve kurşun örtüleri yenilenmiştir.
Bu belgeleme ve onarım çalışmasından sonra Kariye
1 Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi,24. s:495-498
Müzesi, Amerikan Bizans Enstitüsü ve Dumbarton
Oaks Araştırma Enstitüsü’nün ortak çalışmasıyla
1947-1959 yılları arasında aralıklarla devam eden
restorasyon çalışmalarına konu olmuştur. Çalışmalar
kapsamında yapılan kazılardan elde edilen bulgular
ışığında yapının dönemleme çalışması hazırlanmıştır.
Günümüze gelindiğinde ise, 2009-2011 yılları
arasında Müdürlüğümüzce rölöve, restitüsyon
ve restorasyon projeleri hazırlatılmış ve İstanbul
IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun 24.01.2011 tarih ve 4386 sayılı kararı
ile restorasyon projeleri onaylanmıştır. Onaylı
restorasyon projesi doğrultusunda, 2013 yılında
Müdürlüğümüz ve İstanbul Valiliği Yatırım İzleme
ve Koordinasyon Birimiyle koordineli başlatılan
restorasyon çalışmaları 2014-2016 yılları arasında I.
Etap restorasyon çalışmaları olarak tamamlanmıştır.
Bu çalışma kapsamında anıtın ziyarete tamamen
kapanmaması için yapılan planlamada; I etabı naos,
protesis ve kuzey aneks oluşturmuştur (Şekil 1).
Araştırma ve tespit çalışmaları kapsamında;
jeoradar ile duvar ve döşemeler taranmış; boşluk,
çatlak ve malzeme tespiti yapılmıştır. Yapının
iç ve dış mahallerinde onarım izleri ve çatlaklar
jeoradar ölçümlerle tespit edilmiştir (Şekil 2, 3).
Böylece, yapıyı kuzeybatı güneydoğu aksında geçen
ana çatlağın naosun beden duvarlarındaki yerleri ve
derinlikleri tespit edilmiş ve naosun kuzey anekse
komşu duvarının her iki mahalden de yapılan
ölçümleri süperpoze edilerek yapıdaki strüktürel
sorun 3 boyutta tespit edilmiştir. (Şekil 4)
Çatlakları izlenmek üzere, belirlenen yerlere
komparatör çatlak ölçerler yerleştirilmiş ve bu
noktalardan okumalar yapılmıştır (Şekil 5). Ayrıca
yapı çevresinde yapılan jeoradar çalışmasında yapının
kuzey cephesine bitişik sokağın zemin altında bir su
birikimi tespit edilmiştir (Şekil 6). Yapı çevresinde
sismik etüt çalışmaları yapılmıştır. Döşemelerde
de yapısal boşluklar ve çatlakların izlenmesi için
georadar çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Şekil 7).Bu
doğrultuda zemin etüdü için 1 adet sondaj çukuru
açılmıştır.
Şekil 1.
Restorasyon
etaplama çalışmaları
(İRAM Arşivi).
Şekil 2. Georadar
ölçüm çalışmaları
sonrası kuzeybatı
güneydoğu
aksındaki çatlağın
planlarda izdüşümü
Şekil 3. Restorasyon çalışmaları kapsamında georadar ölçüm çalışmaları (İRAM Arşivi).
Şekil 4. Georadar ölçüm çalışmaları sonrası kuzeybatı güneydoğu aksındaki
çatlağın naos ve kuzey aneksteki duvarlardaki konumlarının süperpoze edildiği
kesit
Şekil 5. Komparatör yerleşim planı
Şekil 6. Kuzey cepheye bitişik sokakta zemin altı su seviyesini gösterir şema
Fırat BUZLU
Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları
Fotoğraf 4, 5.
Naos ahşap kubbede
konservasyon
çalışmaları (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 6. Naos
ahşap kubbede
konservasyon
çalışmaları (Altta,
solda) (İRAM
Arşivi).
Sondaj Çukuru
Şekil 7. Sismik etüt çalışmaları
Araştırma ve tespit çalışmalarıyla eş zamanlı olarak
yapının çevre sularından gördüğü hasarı azaltmak
için savaklama sistemi yapılmasına karar verilmiştir.
Bu amaçla Müze Müdürlüğü denetiminde kazılara
başlanmıştır.
Arkeolojik
buluntular,
gerekli
tespit çalışmaları yapıldıktan sonra Müzeye
nakledilmişlerdir. Naos bölümünde zemin üzerine
koruma kapama yapılarak iskele kurulmuş, tuğla,
mermer ve mozaik yüzeylerde konservasyon
çalışmalarına başlanmıştır. 1766 yılındaki büyük
depremde çöken Naos ana kubbesi, Mimar İsmail
Halife tarafından ahşap olarak yeniden inşa edilmiştir.
temizlendikten sonra mevcut ahşaplardaki lokal
galeri boşlukları ve böcek çıkış delikleri tespiti
neticesinde tüm ahşaplarda fumigasyon uygulaması
yapılmıştır. Çalışmalar, mümkün olduğu ölçüde,
dönem eki olan kubbe ahşaplarının korunmasına
yönelik devam etmiştir. Yalnız biyolojik etkilerden
dolayı (küf, mantar, böcekler vb.) niteliğini tamamen
yitirmiş ahşaplar, fırınlanmış ve emprenye edilmiş
aynı cins ahşaplarla yenilenmiştir. Fiziksel aşınma ve
benzeri etkiler nedeniyle bölgesel boşlukları bulunan
ahşaplarda, ahşap malzemeye özel epoksi reçine ile
dolgu ve sağlamlaştırma uygulamaları yapılmıştır.
Ahşap karkas üzeri çimento içerikli sıva ile kaplı
naos kubbesinde yapılan ilk uygulama çimento
sıvanın mekanik yöntemlerle yerinden alınması
olmuştur. ardından ahşap elemanların kondisyon
tespiti yapılmıştır. Bu tespit doğrultusunda 1766
depremi sonrasında ahşap taşıyıcılı ve bağdadi çıta
tekniği ile yeniden yapılmış olan kubbe ahşaplarının
büyük ölçüde korunmuş olduğu anlaşılmıştır.
Kubbe ahşaplarının koruma ve onarım uygulamaları
tamamlandıktan sonra kubbe dış kısımdan çamur
tabakası uygulamasından sonra üst örtü, kurşunla
kaplanmıştır. Kubbe iç kısmındaki bağdadi çıta ise
naos bölümü sıva analizleri doğrultusunda yeniden
hazırlanan horasan harç ile sıvanmıştır.
Sıva tabakaları
Fotoğraf 1.
Naos ahşap kubbe
dış görünüm
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 2, 3.
Naos ahşap kubbe
çürüyen değişecek
parçaların sökümü
sonrası (İRAM
Arşivi).
ahşap
yüzeylerinden
tamamen
(Fotoğraf 1, 2, 3, 4, 5). Ayrıca, dış kasnak bölgesinde
çimento esaslı sıvalar alınarak derz açma ve sıva
imalatları tamamlanmıştır.
Fotoğraf 7, 8. Naos ahşap kubbede kurşun altı çamur sıva ve kurşun kaplama çalışmaları (İRAM Arşivi).
DEVAM EDEN ARAŞTIRMA VE
UYGULAMALAR
2017 yılında II. Etabına başlanan restorasyon
çalışmalarında; yapının mimari değeri kadar
restorasyon aracılığıyla elde edilecek bilginin de
önemi ön planda tutularak yapının yapımından
bugüne uğradığı değişiklikler veyahut aldığı ekler,
gördüğü hasarlar ile bu hasarların kaynağı ve
geçirdiği onarımları olabildiğince kavramak ve
anlamak için arşiv çalışmaları ile sahadaki bulguların
karşılaştırmalı
değerlendirilmesine
öncelik
verilmiştir. Ayrıca yapının mevcut durumuna ilişkin
verilerin toplanması ve müdahale kararlarına esas
teşkil etmesi için yapısal araştırma çalışmalarına
başlanmıştır.
Ayasofya Müzesi ve Bağlı Birimlerinin Bilimsel
Danışma Heyetinin tavsiye kararlarıyla İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge
Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından yönetilen
restorasyon çalışmaları;
- Araştırmalar
- Yapısal Değerlendirme
- Mimari Malzemelerin Konservasyonu başlıkları
altında değerlendirilmiştir.
Araştırmalar
Öncelikle geçici çatı ile korunan yapının üzerindeki
kurşun örtü toplanmış ve jeoradarla ölçümler
yapılmıştır. Bu ölçümlere göre çatlak aksı boyunca
çatı örtü sisteminde de çatlağın devam ettiği tespit
edilmiştir (Şekil 8).
Bulgular ışığında, yapısal hareketlerin izlenmesi
için yapı sağlığı izleme sisteminin kurulması, gerek
onarımlar esnasında gerekse de sonrasında yapının
izlenmesi entegre bir sistem olarak kurgulanmıştır.
Yapı Sağlığı izleme sisteminin bir parçası olarak
zeminsuyu seviyelerinin ve hareketlerinin izlenmesi
için açılan sondaj kuyularında inklinometre ve
piyezometrelerle düzenli aralıklarla ölçüm yapılarak
zemin hareketlerinin de izlenmesi planlanmıştır.
YAPISAL DEĞERLENDİRME
Bu çalışmalar esnasında yapının yapısal olarak
sorun teşkil eden kuzey anneks bölümünde tonoz
boyunca devam eden çatlaklar için Osmanlı
döneminde eklenen kemerlerin de hasarlı durumları
değerlendirilmiş ve Ayasofya Müzesi ve Bağlı
Birimlerinin Bilimsel Danışma Heyeti ile İstanbul
Fırat BUZLU
Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları
2 Numaralı Yenileme Alanı Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu tarafından uygun bulunan
proje doğrultusunda 3 kemere de gergi demiri
eklenmiştir.
Çatı örtüsü üzerindeki mevcut dolgunun katmanlar
halinde alınarak kagir sistemdeki yapısal durumun
incelenmesi Bilim Heyetince uygun bulunmuş ve
daha önce Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından
açıldığı bilinen Pareklesion kubbesinin güney
batı köşesi sondaj çalışması için açılmıştır. Bu
noktada kagir örtü sistemi üzerinde beton tabliye
ile kapatılmış bir boşluğa rastlanmıştır. Dolgunun
içerisinde yer yer tuğla ve mermer parçaları, amfora
kırıkları ve bir toprak tabakaya rastlanmıştır. Dolgu
araştırma çalışmaları, Müze uzmanları denetiminde
yapılmıştır. (Şekil 9)
bir sıva üzerine yan yana dizilmesiyle meydana
getirilmektedir. Duvar süslemelerinde 6.yy.da yaygın
olarak kullanılan bu sanat, hem zor, hem de fresko
uygulamalarına göre daha pahalı olduğu için 10.yy.da
duraklama dönemine girmiştir. Ancak 14.yyda, geç
Bizans döneminde Kariye’de görüldüğü gibi zengin
bir şekilde yeniden canlanmıştır. Kariye’de mozaikler
üzerinde görülen bozulma türleri ise; yoğunlukla
cam tesseraların ön cam plakalarının yerlerinden
koparak dökülmesi, yatak harcının ayrışarak
zayıflamasıdır. Bunu müteakip tessera kayıpları, diğer
tür tesseralardaki fiziksel kayıp, kimyasal ayrışma ve
yatak harcı arkasının zamanla boşalması da sıklıkla
görülen bozulmalar arasındadır.
Mozaikler üzerinde yapılan çalışmalara, mozaiklerin
ayrıntılı belgelenmesiyle başlanmıştır. Naos ve iç
narteks kısmında yapılan çalışmalarda mozaikler
uygulama öncesi halleri ile belgelenmiştir. Mozaik
yüzeyinde ve mozaik arkasındaki bozulmalar da
ilgili lejantlar ile belirtilerek bozulma analizleri
hazırlanmıştır. Bu analizlerin değerlendirilmesi
sonucu; yapılacak müdahale türlerine ve yöntemine
karar verilmiştir. Bunlar; yatak harcının enjeksiyon
yöntemiyle sağlamlaştırılması, yüzey temizlikleri,
koruma ve sağlamlaştırma uygulamalarıdır. (Şekil
10)
Şekil 8. Kurşun örtü toplandıktan sonra çatlağın üst örtüdeki derinliği ve genişliğinin tespitine ilişkin georadar çalışması
Şekil 9. Kuzey
aneks tonoz destek
kemerleri ve öneri
gergiler (İRAM
Arşivi).
Fresko Konservasyonu:
Uygulama planına alınan duvar resimlerinde (freskolar)
durum tespiti ve analizlerden oluşan belgeleme
işlemleri yapılmıştır. İlgili paftalara işlenen durum
tespitleri ve analiz sonuçlarına göre tespit edilen
sorunların çözümüne yönelik kâğıt hamuru ve saf su
kompreslerle tuz emilimi, sıva sağlamlaştırma ve boya
sağlamlaştırma uygulamaları yapılmıştır. (Şekil 11)
Analizler:
Yapının, harç, sıva ve boya analizleri ile petrografik
analizler İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü’nde ilgili
uzmanlarca yapılmıştır. Bu analizlerde; SEM-EDX,
FTIR, RAMAN, XRPD gibi ileri teknik analiz
cihazları kullanılmıştır. Konservasyon ve restorasyon
uygulama yöntemleri ve bu uygulamalarda
kullanılacak malzeme çeşitleri bu analiz sonuçlarına
göre belirlenmektedir.
Şekil 10.
Mozaik panolarda
mevcut durum
tespiti ve bu
belgelemeye ait lejant
(İRAM Arşivi).
MİMARİ ELEMANLARIN
KONSERVASYONU
Mozaik Konservasyonu:
Antik Mısırdan itibaren görülmeye başlayan
mozaik süsleme tekniği, Helenistik dönemde
camın da kullanılması ile zenginlik kazanarak
Taş Mimari Elemanların Konservasyonu:
gelişim göstermiştir. Roma İmparatorluğunda bu
mozaiğe “psifidoton” denmiştir. Erken Hristiyanlık
döneminde mozaikler, altın ve gümüş varak ile
kaplanan çeşitli renklerdeki taş, cam, deniz kabuğu ve
ten rengine benzer tonları olan kiremit parçalarının
da kullanıldığı “tessera” adı verilen küçük üçgen,
kare küp gibi şekillerle, ıslak, çabuk kuruyan
Taş konservasyonu uygulamaları taşın hangi mimari
amaçla kullanıldığına (döşeme, kaplama ve ya
doğrudan taşıyıcı gibi) ve taş cinsine göre farklılık
göstermektedir. Her ne amaçla kullanılıyor olsa
da uygulamalardaki ilk işlem çizim ve fotoğraflarla
durum belgeleme çalışmalarıdır.
Döşeme
olarak
kullanılan
ve
özellikle
Naos
bölümünde birbirini simetrik dalgalar halinde takip
eden damarlardan oluşan (scoutlosis tekniği) mermer
Ayasofya ile aynı desen özelliğini taşımaktadır. Naos
döşemesinde simetrik yerleştirilmiş büyük plakalar
kullanılmıştır. Orta kısımda 16 adet Marmara
mermeri levha renkli damarlarına uydurularak
döşenmiştir. Bu kısmın etrafında çerçeve serpantin
breşi levhalardan oluşmuştur. Burada köşelere
kaydırılmış sekiz adet büyük serpantin breşi plakalar
Gebze kireç taşı ile çevrelenmiştir. Naos duvar
kenarlarında ise Marmara mermeri kullanılmıştır.
Döşeme taşlarının yatak harçlarında tespit edilen
boşalmalar, özgün harçtan alınan örneklerin analiz
sonucuna göre hazırlanan, harçlarla doldurulmuştur.
Boşlukların büyüklüklerine göre, dolgu harcı yada
enjeksiyon harcı olarak hazırlanmış ve uygulanmıştır.
Yatak harcının güçlendirilmesinden sonra eksik derz
boşlukları da uygulamaya özel olarak hazırlanan
derz harcı ile doldurulmuştur. Çok parçalı kırıkları
bulunan bir adet döşeme taşı karbon elyaf file ve
epoksi kullanarak yapıştırılmış ve yeni yatak harcı ile
özgün yerine sabitlenmiştir. Döşeme taşlarının yüzey
temizlikleri ise saf su ile yapılmaktadır.
Kaplama levhalarında; Marmara, Afyon, Kelt vb.
mermerlerinin yanı sıra farklı kireç taşları, serpantin
breş, yeşil porfir, kırmızı porfir, oniks vb. farklı taş
türleri kullanılmıştır. Bu kaplama taşları doğrudan
yapı duvarlarına harç ile yapıştırılmamış, duvardan
5-10 cm aralığında boşluk bırakılarak -demir
donatılar ve taş takozlar kullanılarak- sabitlenmiştir.
Bu kaplamaların uygun içerikte hazırlanan
harç ile derz dolguları yapılmış ve bu dolgular
taş kompozisyonlarındaki renk ağırlığına göre
renklendirilmiştir. Özgün yerleşiminde derz
boşluğu
bulunmayan
kaplama
levhalarında
oluşan deformasyonlar sebebiyle ayrılmalar (210 mm) gözlenmiştir. Kireç bağlayıcılı derz harcı
ile bu boşluklar kapatılmış olup yapım tekniğine
uygun olarak, derz algısı oluşturmamak için
renklendirilmiştir. Ayrıca metal donatılardaki
korozyon tabakaları mekanik olarak temizlenerek
tannik asit ya da katodik koruma uygulamaları
yapılmıştır.
Minare, beden duvarları gibi yapı elemanı olarak
kullanılmış diğer)taşlarda yüzey kiri analizleri
yapılmış ve gerekli yüzey temizlik işlemleri (mekanik
ve kimyasal) bu sonuçlara göre belirlenerek
uygulanmıştır.
Farklı Kubbe Formunda Koruma Uygulaması
İç narteks kuzey
biçimli) kubbenin
sırasında kubbe içi
hasar oluşmaması
yönü, dilimli (bal kabağı
dış cephesindeki çalışmalar
mozaik alanda herhangi bir
için koruma-kapama sistemi
Fırat BUZLU
Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları
ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO
tasarlanmıştır. Bu sisteme göre, tüm mozaik alan
“maskeleme” yöntemi (ince dokuma pamuklu bez
ve paraloid B72) ile kaplanmaktadır. Sonrasında
kubbenin her iç bükey dilimi, en küçük etkiyi dahi
sönümlendirebilecek silikon içerikli sünger ve
ethafoam tabakaları ile kaplanır. Son katman olarak
tüm kubbe formunda esneyebilen ahşap plaka
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
ile dilimli yüzeyler kapatılmaktadır. Taşıyıcı yükü
sağlayacak ve yüksekliği ayarlanabilen ahşap iskelet,
tüm sistemi taşıyarak muhtemel yükü zemine kadar
iletmektedir. Böylelikle sistem sadece kendi ağırlığını
ELİNDEiletirken
KUTSAL
KİTAP
BULUNAN
İSA TASVİRLİ
zemine
aynı
zamanda
kubbede
içten dışa MOZAİK PANO
HASAR-TESPİT (Şekil 12)
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
doğru bir baskı da oluşmamaktadır.
Ahşap
Tabakası
ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO
ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
ELİNDE
KUTSAL KİTAP BULUNAN
İSA TASVİRLİ MOZAİK
PANO
DESEN
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
HASAR-TESPİT
1
2
HASAR-TESPİT
İ
İ
4HASAR-TESPİT 1
3
3
4
HASAR-TESPİT
2
1
A
A1
A2
A3
A4
A
B
B1
B2
B3
B4
B
C
C1
C2
C3
C4
C
C
D
D1
D2
D3
D4
D
D
E
E1
E2
E3
E4
E
F
F1
F2
F3
F4
F
G
G1
G2
G3
G4
G
H
H1
H2
H3
H4
H
Iİ
İ
I1
İ
I2
I3
I4İ
I
İ1
İ2
İ3
İ4
İ
2
İ
İ
3
4
İ
İ
İ
İ
A
MEVCUT
DURUM VE TESPİT LEJANTI
B
İ
İ
İ
İ
KAYIPLARI
(BOŞ
E
Ahşap
Tabakası
KOPMUŞ VEYA
İKIRILMIŞ
İ
YÜZEYİNDE
ŞİŞME
İZLERİ
F
İ
Yumuşak
MEVCUT DURUM
VE TESPİT LEJANTI
G
ÇÖKME
Yumuşak
Dokulu
Koruyucu
Tabaka
(Ethafoam,
Sünger)
Facing
Tabakası
Ahşap
Tabakası
YÜZEYİNDE
ŞİŞME
Yumuşak
Ahşap
Tabakası
ÇÖKME
İ
MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI
MEVCUT DURUM TESPİT LEJANTI
SONRADAN
ONARIM ONARIM TESPİT LEJANTI
SONRADAN
Tabakası
TESPİT LEJANTI
MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI
TESSERA
KAYIPLARI (BOŞ
ALANLAR)
DERZ
AYRILMALARI
CAM TESSERA
KOPMUŞ VEYA
KIRILMIŞ
YÜZEYİNDE
TESSERA
DEFORMASYON
KALINTILARI VE
İZLERİ
ŞİŞME
BULUNAN
KISIMLAR
ÇÖKME
BULUNAN
KISIMLAR
EKSİK
KISIMLARIN
ETRAFINDAKİ
TESSERALARDA
DÖKÜLME
TEHLİKESİ
KAYIPLARI (BOŞ
B DİLİMİ
KIRILMIŞ
BOŞ
ALANLARDAKİ
TESSERA İZİ
TAKLİTLERİ
F DİLİMİ
Şekil 10. Mozaik
panolarda
mevcut durum tespiti
ve bu belgelemeye
KOPMUŞ
VEYA
ŞİŞME
ÇÖKME ait lejant
SONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI
YÜZEYİNDE
KARİYE
MÜZESİ DIAKONIKON FRESKLİ YÜZEYLER BOZULMA PAFTASI
EKSİK
İZLERİ
B DİLİM
F DİLİM
ETRAFINDAKİ
GÖBEK
DÖKÜLME
TEHLİKESİ
DAHA ÖNCEDEN
TÜMLENEN
HARÇLI
SONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI
BOŞ
ALANLARDAKİ
TESSERA İZİ
TAKLİTLERİ
EKSİK
ETRAFINDAKİ
DÖKÜLME BOŞ
DAHA ÖNCEDEN
ALANLARDAKİ
TÜMLENEN
TEHLİKESİ
TESSERA İZİ
HARÇLI
TAKLİTLERİ
GÖBEKSONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI
DAHA ÖNCEDEN
TÜMLENEN
HARÇLI
Tabakası
Ahşap
Tabakası
Yumuşak
Dokulu
Koruyucu
Tabaka
Tabakası
TAŞIYICI
AHŞAP
İSKELET
AHŞAP
İSKELE
Tabakası
Facing
Tabakası
TAŞIYICI
AHŞAP
İSKELET
Şekil 12.
Farklı kubbe forumu için koruma uygulaması örneği
Yumuşak
KARİYE MÜZESİ DIAKONIKON FRESKLİ YÜZEYLER BOZULMA PAFTASI
DAHA ÖNCEDEN
TÜMLENEN
HARÇLI
KISIMLAR
Ahşap
Tabakası
Yumuşak
I
ETRAFINDAKİ
KOPMUŞ VEYA
KIRILMIŞ
DÖKÜLME
TEHLİKESİ
İZLERİ
Yumuşak
Ahşap
Tabakası
Yumuşak
H
İ
Ahşap
Tabakası
TAŞIYICI
AHŞAP
İSKELET
EKSİK
KAYIPLARI (BOŞ
İ
İ
KAYNAKÇA
Tabakası
KARİYE MÜZESİ DENETİM EKİBİ
AHŞAP
İSKELE
Öngen A.S., Aysal N., "KariyeTabakası
Müzesi (Chora
Manastırı) Kullanılan Dekor Taş Türleri ve Bunların
Kaynak Alanları", Kargir Yapılarda Koruma ve
Onarım Semineri VII, İstanbul, 1-2 Aralık 2015
Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm. (İRAM)
Ousterhout R., "The Achitecture of the Kariye
Camii in Istanbul", Dumbarton Oaks Studies
Twenty-five
Cengiz KÜRKÇÜ Elektrik Elektronik Müh. (İRAM)
Kariye Müzesi Plan çizimi TDV İslâm Ansiklopedisi
24. cilt.49’ten alınmıştır.
Şilan SİNAN Mimar (İRAM)
Şennur ELMACI İnşaat Müh. (İRAM)
Selim ÖZDEMİR Makina Müh. (İRAM)
Fırat BUZLU Konservatör (İRKMBLM)
Yüklenici:
Taksim Yapı Mimarlık Restorasyon Turizm San ve
Tic. Ltd. Şti.
BOŞ
ALANLARDAKİ
TESSERA İZİ
TAKLİTLERİ
BOZULMA LEJANDI
ÖZGÜN VE TAŞ veya TUĞLADA
HASARLI YÜZEY KAYIPLARI
DERZLER
(0.1 CM ARASI)
ÖRGÜ VE DOKU
KAYBI
HATIL BOŞLUĞU
TAŞ veya TUĞLADA
YÜZEY KAYIPLARI
(1-5 CM ARASI)
FRESKLİ
YÜZEYLERDE
YÜZEY KİRLİLİĞİ
FRESK YATAK
HARCINDA OLUŞAN
BOŞLUKLAR
Şekil 11. Yapı fresklerinde mevcut durumun belgelenmesi
YILDIZ SARAYI HÜMAYUN-U MARANGOZHANESİ
(MÜZEHANE) ONARIMI VE TEŞHİR TANZİMİ
EXHIBITION PROjECT OF MARANGOZHANE
AT YILDIZ ROYAL MUSEUM
Yelda AYHAN
Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ODTÜ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Neslihan Ecem Oksal Sanat Tarihçisi
E.S. Yapı Şehircilik Mimarlık San Tic. Ltd. Şti.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi ve padişahların
ikamet ettiği yer olan saraylar “Saray-ı Hümayun” olarak
adlandırılmaktaydı. Osmanlı sarayları genelde geniş bahçeler
içerisinde konumlanmış köşk, pavyon, havuzların bahçe duvarları
ile çevrelendiği, su ile organik bağı olan yapı topluluklarıdır.
Topkapı Sarayı gibi çok birimli ve klasik yapıdaki Osmanlı saray
mimarisi geleneksel organik yerleşim şemasını 19. yüzyıla kadar
korumuş, 19. Yüzyılda planlı ve tek seferde inşa edilen Batı
tarzı saraylar yapılmaya başlanmıştır. Saraylar Cumhuriyet’in
kuruluşundan hemen sonra, 3 Mart 1924 yılında 431 sayılı yasayla
millete devredilmiş ve yönetimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
verilmiştir. Günümüzde ise Başkanlık’ın sorumluluğundadır.
Osmanlı saraylarının sonuncusu olan Yıldız Sarayı, Boğaziçi’ne
hakim bir tepede, 500.000 m2’lik bir alana yayılan köşk ve
kasırlardan oluşmuştur. Sarayın Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı
süresince çeşitli yıkımlar, yeniden yapılanmalar ve eklemelerle
son derece genişlediği ve giderek Topkapı Sarayı gibi büyük
bir yapılar topluluğuna dönüştüğü görülmektedir. Bu yönü ile
19.yüzyıl saraylarından ayrılmaktadır.
Günümüzde yasal mevzuat ve uluslararası konservasyon ilke ve
prensipleri doğrultusunda kapsamlı çalışmalara sahne olan Yıldız
Sarayı’nda her bir yapı ve peyzaj elemanı aslına uygun olarak
detaylandırılıp restore edilmektedir.
Anahtar Sözcükler: Osmanlı Saray Mimarisi, Yıldız Sarayı, II.
Abdülhamid, Restorasyon.
Ottoman Palaces which were center of government and also the residence of Sultans
were called as “Saray-ı Hümayun”. They are settled in vast gardens which are surrounded by walls. They are usually building groups consisting of various kiosks,
pavillions and landscape elements like ponds, grottos, glasshouses, and etc., which
are in close relation with water.
Ottoman palatial architecture has preserved its traditional organic pattern of settlement until 19th Century. However in 19th C., Western style preplanned palaces in
geometric form started to be built.
All palaces were given under responsibility of Turkish Parliament after 1924.
Now, they are under responsibility of the Precidency.
Yıldız Palace which is the last Ottoman Palace is placed on a hill with a view of
Bosphorus. It is a combination of pavillions, kiosks, mansions, glasshouses, which
are spreaded over 500.000 m2 of land. The Palatial settlement was expended continuously with demonstrations, new constructions and attachments especially during
the period of Abdülhamid II. It is different from other 19th Century palaces and
has more resemblance to Topkapı Palace.
Today restoration process of buildings and landscape elements in Yıldız Palace
are continuing according to conservation legislation and international principles for
conservation.
Key Words : Ottoman Palace Architecture, Yıldız Palace, Sultan Abdülhamid II.,
Restoration
Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi
YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU
TARİHÇESİ
İstanbul’da, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki
tepededir. Burada Yıldız Sarayından başka pek çok
köşk ve kasır vardır. Bütün bu yapılar Beşiktaş’a
oradan da Ortaköy’e kadar uzanan beş yüz bin metre
karelik bir sahayı kaplar. Kanuni Sultan Süleyman
Han zamanında bir av yeri olan bu saha üzerinde
ilk yapılan saray, Sultan Üçüncü Selim zamanında
annesi Mihrimah Valide Sultan için yaptırılmıştır.
Babası için de bir çeşme inşâ edilmiştir. Sultan İkinci
Mahmut bilhassa yaz aylarında Yıldız tepelerine
giderek
Asâkir-i
Mansûre-i
Muhammediye
ordusunun yaptığı talimleri izlerdi.
1834-1835 senelerinde bu tepede bir köşk inşâ
ettirmiştir. Sultan Abdülmecid Han ise, 1842’de
annesi Bezmialem Valide Sultan için Kasr-ı Dilküşa
adıyla yeni bir köşk yaptırmıştır. Sultan Abdülaziz
Han devrinde ise, Büyük Mabeyn Köşkü, Çit
Kasrı, Malta ve Çadır Köşkleri ve bu köşkleri
dolayısıyla Yıldız’ı Çırağan Sarayına bağlayan köprü
yaptırılmıştır. Sultan Abdülaziz Han, Yıldız Sarayını
devamlı merkez olarak kullanan ilk padişah olmuştur.
Yelda AYHAN
bütün Marmara’ya ve Boğaziçi’ne hâkim bir görüş
açısı vardır. Dış bahçe bugün Yıldız Parkı olarak
isimlendirilen arazidir. Osmanlı Devleti zamanında
sarayda yaşayan hanımların dinlenmek, gezmek için
kullandıkları bu koruda birçok köşk bulunmaktaydı.
Bunların en önemlileri olan Bahçıvanbaşı Köşkü,
Talimhane Köşkü, Acem Köşkü maalesef yıkılmış,
Çadır, Malta ve Şale Köşkleri ayakta kalmıştır.
Yıldız Parkı’nda köşklerden başka, çini atölyesi,
marangozhane, tamirhane, bıçkıhane, dökümhane
ve ayar atölyeleri bulunmaktaydı. Bunlardan bugün
ayakta kalabilen ve 1896’da kurulmuş olan Yıldız Çini
Atölyesi memleketimizde kurulan ilk fabrikasyon
porselen imalathanesidir. İmal ettiği kıymetli
porselenlerle dünyaca meşhur bu fabrika Birinci
Dünya Savaşı sırasında kapatılmıştır. Yıldız Sarayı
ve çevresi 1909 yılında Abdülhamid Han’ın tahttan
indirilmesi sırasında tahribata uğramış, bu esnada
pek çok tarihi eser yok olmuş, saltanat arabası dâhil
kıymetli pek çok eşya parçalanmış, tahripten arta
kalan taşınabilir eserler Cumhuriyet’ten sonra diğer
saraylara dağılmış, kütüphanede bulunan eserler de
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.
Yıldız Sarayı ve çevresine en çok önemi Sultan II.
Abdülhamid göstermiş ve burayı büyük bir site
haline getirmiştir. Etrafı duvarla çevrilen arazi
içine mesken olarak kullanılan binalardan başka,
müze, kitaplık, eczahane, hayvanat bahçesi, mescid,
hamam, tamirhane, marangozhane, bıçkıhane,
kilithane, demirhane, ayar atölyesi ve çini atölyesi
yaptırılmıştır. Sarayın en hareketli günlerinde içinde
on iki bin kişinin barındığı düşünülmektedir. Yine
bu devrede Bâb-ı âlî Yıldız’a taşınmış, hükümet ile
Yıldız aynı şeyi ifade eder olmuştur. Yıldız Sarayı
sitesindeki en büyük bina Sultan Abdülaziz Han’ın
emriyle dinlenme köşkü olarak inşâ edilen Büyük
Mabeyn’dir. Önemli tarihi olaylara sahne olan Büyük
Mâbeyn’de elçilerin yanı sıra Avusturya-Macaristan
Veliahdı Arşidük Rudolf, Almanya İmparatoru
Wilhelm misafir edilmiştir. İkinci büyük bina Çit
Kasrı’dır. Sultan Abdülaziz Han zamanında yaptırılan
bu binada da Büyük Mâbeyn’den ayrı olarak elçiler
kabul edilmiştir.
Fotoğraf 2. Beşiktaş Yıldız Tepesi, 1930.
Fotoğraf 3. Yıldız Hamidiye Camii yapılmadan evvel,
Yıldız Sarayı ve Tepesi 19.yüzyıl ilk yarısı.
YILDIZ SARAYI MARANGOZHANE-İ
HÜMAYUN BİNASI KONUMU ve
TARİHÇESİ
özel zevklerinin ve hobilerinin mekânsal bir
yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle
Sultan Abdülhamid için kurulan marangozhanemüze ve Tamirhane-i Hümâyûn başta olmak üzere
cilthane, Yıldız Çini Fabrikası, Ressamlar Köşkü,
tiyatro binası, resimhane, kütüphane, demirhane gibi
mekânlar pek çok sanatçının himaye edildiği yerler
olmuştur.
Yıldız Sarayı, Beşiktaş Yıldız tepesinde Osmanlı
Saray mimarisinin son dönemini yansıtan çeşitli
üsluplarda (Barok, Art Nouveau, Neo-Klasik vb.)
inşa edilmiş yapılardan oluşmaktadır. Saray, Has
Bahçe adıyla bilinen, Harem daireleri önünden
başlayarak Cihannüma Köşküne kadar uzanan bir iç
bahçeye sahiptir. Bahçede değişik yerlere inşa edilmiş
birbirinden bağımsız küçük dinlenme köşkleri (Ada,
Kameriye, Cihannüma) ve doğal nehir görünümünde
kaskat ve şelalelerle süslenmiş 12 m. genişliğinde bir
de Hamit Havuzu (Göleti) bulunmaktadır.
Abdülhamid Devri’nde Yıldız Sarayı’nda yer alan
yapılar topluluğu Sultan’ın himaye anlayışı hakkında
önemli veriler sunmakta, Saray II. Abdülhamid’in
Marangozhane’nin de yer aldığı Has Bahçe’nin
tepelik alanında, günümüze ulaşan en eski tarihli
yapı III. Selim’in babası Sultan Mustafa Han için
yaptırdığı bir çeşme ve hemen yanındaki daha
eski namazgahın yerine yaptırılan 1878 tarihli bir
namazgahtır. Bahçenin oluşumunun bu alanda
başladığı II. Abdülhamid döneminde çekilmiş foto
ğraflardan da anlaşılmaktadır. Zira bahçenin diğer
alanlarında dikilen ağaçlar henüz fidan iken bu
alanda yer alan ağaçlar daha gelişmiş ve büyüktür.
Küçük Mâbeyn ise Sultan İkinci Abdülhamid
tarafından dinlenme ve çalışma dairesi olarak inşâ
ettirilmiştir. İki katlı ve kagir olan bina, Sultan
Vahdeddin’e kadar aynı maksatla kullanılmıştır.
Asıl saray kısmında yukarıda sayılan binalardan
başka, müze, kütüphane, silahhane ve Kaskat
Köşkü gibi yapılar da mevcuttur. İç bahçe ise tabiî
güzelliklerin hâkim olduğu bir korudur. Her çeşit
ağacın ve renk renk çiçeklerin bulunduğu bahçedeki
havuz, buraya ayrı bir güzellik vermektedir. İç
bahçede bulunan Cihannüma Köşkü üç katlı olup
Fotoğraf 1. Yıldız Sarayı genel görünüm (IRAM Fotoraf
Arşivi).
Fotoğraf 5. İçinde Hünkar Hamamı’nın olduğu küçük
Fotoğraf 4. Marangozhane-i Hümayun inşa edilmeden önce yerinde Kaskat Köşkü, sağda çiçek seraları, ve arka planda büyük
mevcut olan Kaskat Köşkü (IRAM Arşivi).
köşk, 1880-1885.
Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi
Yelda AYHAN
Fotoğraf 6.
Yıldız Sarayı has
bahçeyi gösteren
tuvalde, III.
Selim Çeşmesi
ve arka fonda
günümüzde mevcut
marangozhanenin
olduğu yerde görülen
Kaskat Köşk’ü ve
bağlantılı mekan.
I. AVLU (İDARİ
ENDERUN)
MARANGOZHANE
I. AVLU (İDARİ) İLE II.
AVLUYU (HAS BAHÇE)
AYIRAN YÜKSEK İÇ
DUVAR
GÜZEL SANATLAR
BİNASI
III. SELİM’İN
YAPTIRDIĞI ÇEŞME
İÇ BAHÇE (HAS
BAHÇE SELAMLIK)
DIŞ BAHÇE YILDIZ
PARKI
Şekil 2. 19. yüzyıl sonu, Yıldız Sarayı genel vaziyet planı, Sedat Hakkı Eldem.
Marangozhane’nin inşa tarihi 1901 yılında yapılan
Küçük Mabeyn ile aynı dönemdir. II. Abdülhamid’in
fotoğraf koleksiyonunda bulunan, Abdullah Frères
(1880/1893) tarafından çekilen bir fotoğrafta
Marangozhane binasının yerinde 1900 yılından önce
tek katlı olarak inşa edilen Kaskat Köşkü’nün olduğu
görülmektedir. Sultan Abdülhamid hususi dairesi
olan Büyük Köşk’ün önüne Japon üslubunu andıran
Art Nouveau stilinde üç odalı ahşap Kaskat Köşkü
inşa ettirmiş, köşkün içerisine de mavi çinili ve süslü
bir banyo dairesi (hünkar hamamı) yaptırmıştı. Yine
1900 yılından önce çekilen eski bir fotoğrafta grotto
(yapay mağara) üzerinde küçük kaskat köşkü ve sol
yanında köşk ile bağlantılı bir birim mevcut olup sağ
yanında da bir seranın olduğu görülmektedir. Fuad
Ezgü’nün “Yıldız Sarayı Tarihçesi’’ adlı kitabında
yazdığı üzere yaklaşık olarak 1899 yılında çıkan
yangından bir müddet sonra yanan köşkün yerine
günümüzdeki Hünkar Hamamı ve sağdaki seraların
yerine Küçük Mabeyn (1900-1901), soldaki köşk ile
bağlantılı biriminin yerine ise Marangozhane binaları
inşa edilmiştir.
Fotoğraf 9. Yıldız Sarayı genel görünüm ve Marangozhane’nin konumu, 2015 (İRAM Arşivi).
Yıldız Sarayı Marangozhane-i Hümayun
Yapısının Konumu ve Fiziki Çevresi
6. 1876 öncesinden kalma çınar ağaçlan
Yıldız Sarayı’nda geniş bir arazi üzerinde yer alan
yapılar topluluğu kuzeybatı kesiminde yoğunlaşmıştır.
Kuzey yönünde toplanan yapılar kuzey-güney
doğrultusunda art arda ve birbirini takip eden diziler
halinde arazi eğimini izleyen bir yerleşme düzeni
içerisindedir. Söz konusu bu yapılardan biri de
geçmişte marangozhane-müzehane olarak kullanılan
yapıdır. Yapının bulunduğu Has Bahçe’ye Harem
kapısından girilebildiği gibi, Silahhane ve Arabacılar
binalarının birleştiği noktanın karşısındaki sonradan
açılan kapıdan da girilmektedir.
Fotoğraf 7,8. 1876 öncesi, III. Selim çeşmesi, ve Kaskat köşkü, Hünkar Köşkü.
Birinci ve ikinci avlunun uzantısı olan Has bahçe
tek bir kapıyla geçit veren harpuştalı yüksek bir
duvarla dış bahçeden (Yıldız Parkı) ayrılır. Padişah ve
ailesine ait bu Enderun (özel) bölümünde Sultan II.
Abdülhamid tarafından inşa ettirilen Marangozhane;
dikdörtgen planlı kuzey güney doğrultusunda uzanan
lineer planlı bir yapıdır. Yapı batı yönünde I. Avluda
(birun) yer alan idari ve yönetim birimlerinden
yüksek bir iç duvar ile ayrılır. Yaveran Dairesi
ile Marangozhane binası arasından kesintisiz bir
biçimde devam eden bu yüksek avlu duvarı, Küçük
Mabeyn’in önündeki Harem kapısına bağlanmaktadır.
Yapının batı cephesi iç bahçe surlarına, kuzey
cephesi Hünkar Hamamı ve Küçük Mabeyne,
güney cephesi ise Güzel Sanatlar Binası’na bitişik
Şekil 1. Sarayın ilk oluşumu (1876 öncesi)
1. Sultan III. Selim Çeşmesi
2. Hünkâr Köşkü
3. Büyük Mabeyn
4. Çit Kasrı
5. Kaskat Köşkü
MARANGOZHANE
nizam olup batı cephesinde 1.Avlu’dan 1914-191
6Alman Mavilerinde görülen özgün bir girişi de
mevcuttur. Ayrıca yakın dönemde yapının güney
kısmında Güzel Sanatlar Binası ile eklemlenen bir
düzenleme yapılmıştır. Yapının Has Bahçe’ye bakan
Doğu cephesinin hemen önünde ise Has Bahçe’nin
ana eksenini oluşturan Hamid Havuzu mevcuttur.
Havuzun kuzey ucu genişletilerek Küçük Mabeyn,
Hünkar Hamamı ve Harem Köşkleri önünde
bir nimfeum, kaskad ve grotto (yapay mağara)
düzenlenmiştir.
Yapının Tarihsel Süreçte Geçirdiği
Onarımlar
19. yüzyılın ortalarında başlayan müzecilik
faaliyetlerinden önce, Osmanlı Padişahlarının
sadece sarayda mevcut olan özel koleksiyonlarını
muhafaza ettikleri alanların varlığı bilinmektedir.
II. Abdülhamid kurduğu müesseselerle ve çıkardığı
nizamnamelerle Türk Müzeciliğinin temellerini
atmış ve öncü bir rol oynamıştır. II. Abdülhamid
döneminde söz konusu Marangozhane yapısı kısmi
özel üretimin yanı sıra Sultan’ın kendisine gelen
hediyelerini ve özel koleksiyonlarını sergilendiği bir
alan olarak da kullanılmıştır. 1909 yılına ait Resimli
Kitap’ta Yıldız Sarayı Müzesi olarak belirtilen ve
Marangozhane yapısına ait bir fotoğrafta bu durum
tespit edilebilmektedir.
Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi
Fotoğraf 10. Yıldız Sarayı müzesi, 1909 (Resimli kitap).
Yelda AYHAN
Fotoğraf 11. Marangozhane- müze galerisinin iç mekan
görünümü, 2018 (İRAM Arşivi).
Silahlı kuvvetler döneminde Fuad Ezgü’nün ‘’Yıldız
Sarayı Tarihçesi’’ adlı kitabında ifade ettiği üzere güzel
sanatlar ve marangozhane (sergi alanı, depo) binaları
matbaa olarak kullanılmaktaydı. 1978 yılında sarayın
Kültür Bakanlığı’na devrinden sonra restorasyon
çalışmalarına başlanmıştır. 1982 yılında Yıldız Vakfı
tarafından Yıldız Sarayı’nın yenilenme sürecine
Hasbahçe’den başlanmış, önce Hamid Havuz’u
bakım ve onarımı yapılmış, üstündeki köprüler
yenilenmiş, ağaçların cins ve yaş tespitleri yapılmıştır.
Daha sonra lll. Selim Çeşmesi, Namazgah, Ada
Köşkü onarılmış ve 1983 yılında Yıldız Sarayı halka
açılmıştır. Yıldız Sarayı yapılarında zaman zaman
acil onarımlar (çatı tamirleri vs. gibi) ve restorasyon
çalışmaları yapılmıştır. 1994 yılında yapılan kapsamlı
bir restorasyonla Marangozhanenin tamamı
müze olarak düzenlenmiştir. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’ne bağlı Şehir Müzesi 2016 yılına dek
Güzel Sanatlar Binası ile beraber bu yapılarda hizmet
vermiştir.
Yapıya ait 1984 yılına ait fotoğraflarda; Batı
cephesinde 1913-1914 Alman Sendikaları Haritası
ve Alman Mavilerinde görülen özgün olduğu
düşünülen kapının hemen yanına, Güzel Sanatlar
Binasına bir kapının daha açıldığı ve her iki kapıya
ayrı ayrı basamaklar ile ulaşıldığı görülmektedir.
Günümüzde ise bu kapılara tek bir merdivenden
ulaşılmaktadır.
Şekil 3. III No’lu K.V.K Kurul Arşivi (Altta).
Yıldız Sarayı yapılarında belli bir üslup özelliği
görülmemektedir. Birçok biçim ve yapım tekniğinin
kullanılması ile ortaya eklektik bir model çıkmıştır.
1899 yangınından sonra, Sultan II. Abdülhamid’in
Has Bahçe’nin güney ucunda Güzel Sanatlar
Binasına bitişik nizamlı dikdörtgen planlı, tek katlı,
uzun bir galeriden oluşan bir yapı inşa ettirmiştir.
Yapı marangozhane, sergi-ve depo olarak tasarlanan
bir mimari kurguya sahiptir.
Ahşap karkas sistemle yapılan yapı tek katlı 8 x 105
metre ölçülerinde ince uzun dikdörtgen koridor
görevi gören bir hacimden oluşmaktadır. Ara
bölmeleri olmayan yapının Marangozhane-Müze
kısmı ise 567,12 m2’lik alana sahiptir. Yapıya giriş
Saltanat Kapısı karşısından,Batı cephesinden 10 adet
basamak ile sağlanmaktadır. Bahçe tarafındaki özgün
girişi ise kullanılmamaktadır.
Yükseklikleri 5,55 m olan odaların bahçeye bakan
doğu cephesinde 1,11mx2,68 m ebatlarında
pencereler bulunmaktadır. 1. Avluya bakan Batı
cephesinde ise pencere bulunmamaktadır.
19.yüzyıl sonunda inşa edilen Marangozhane
Avrupa’da yeni bulunan malzeme ve geliştirilen yeni
tekniklerle yapılmıştır. Bu tekniğe göre önce binanın
ahşap çatkı iskeleti yapılmış, sonra iskelet ince tel ile
kaplanarak üzeri çimento ile sıvanmıştır. 1894 Büyük
İstanbul Depremi sonrası inşa edilen Marangozhane
ve benzer diğer birçok köşk ve yapılar Batıda
uygulanan uygulanan bu yeni inşai yöntemle çok kısa
sürede tamamlanmıştır. Saraydaki bu prefabrikasyon
inşa sistemine o dönemde ‘’Kurma’’ sistem de
denilerek literatüre yeni bir kavram kazandırılmıştır.
Dolayısıyla Marangozhane (Müzehane) aynı zamanda
prefabrik tekniğinin ilk örneklerinden olup Osmanlı
Devleti’nin ilk prefabrik yapılarındandır. Bu özelliği
ile korunması gereken az sayıdaki örneklerdendir.
Fotoğraf 15. Marangozhane
Fotoğraf 13. Marangozhane inşa sırasında, II. Fotoğraf 14. Marangozhane inşa sistem
(müzehane) Kalemişi tuval ve
Abdülhamid Arşivi 19.yy sonu- 20.yy. başı.
detayı, 2018 (İRAM Arşivi).
ahşap detayı, 2018.
Kuzey-güney konumlu yapının Has Bahçe’ye bakan
cephesi sade bir mimari kurgu göstermektedir.
II. Abdülhamid’iden sonra da Yıldız Sarayı Osmanlı
padişahları tarafından zaman zaman kullanılmıştır.
Sultan Vahidettin’den sonra bir süre boş kalan
Saray 1924 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebine
tahsis edilmiştir. 1941-1946 yılları arasında Silahlı
Kuvvetlerin çeşitli kademelerinin yerleşmiş olduğu
Yıldız Sarayı’na 1946’dan itibaren Harp Akademileri
gelmiş ve 1974 yılına kadar burada kalmıştır. Harp
Akademileri’nin Ayazağaya nakledilmesi nedeniyle
boşaltılan Saray, 1978 yılına kadar bu akademiye bağlı
bir hizmet bölüğünün koruması altında kalmıştır.
Saray, 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredilerek
Yıldız Sarayı Müdürlüğü adıyla hizmete girmiş ve
onarılan bölümler müze olarak kullanılmıştır.
Fotoğraf 16. Marangozhane inşa sırasında, II.
Abdülhamid Arşivi 19.yy sonu- 20.yy. başı.
Fotoğraf 17. Marangozhanenin batı cephesinde özgün girişin
hemen yanına açılan kapı, 1984başı.
MARANGOZHANE
1. AVLUDAKİ
ÖZGÜN GİRİŞ
Şekil 4.
Marangozhane
binasının 1.avluya
açılan kapısı, 19141916 tarihli Alman
Mavileri (Solda).
Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi
Yelda AYHAN
Fotoğraf 24, 25. 1994 yılında yapılan restorasyon sonrası, Yıldız Sarayı Müzesi, Marangozhane giriş kapısı ve Küçük
Mabeyin Köşkü’ne genel bakış. 2018 (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 18. Marangozhanenin batı cephesi ve özgün ile muhdes girişi, 2018 (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 27. 1994 yılında yapılan restorasyon sonrası, Yıldız Sarayı
Müzesi, Marangozhane, 2018 (İRAM Arşivi).
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü denetiminde
yürütülmüş olan “Yıldız Sarayı Marangozhane
Onarımı ve Teşhir Tanzimi İşi” 26.01.2017 tarihinde
yer teslimi yapılması ile başlamıştır. İş sözleşmesi
ve bütçesi dahilinde 31.10.2018 tarihinde geçici
kabulü yapılarak bitirilmiştir. Ancak yapının
restorasyonunun tamamlanabilmesi için ikmal işi
ihalesi yapılması gerekmektedir.
Yıldız Sarayı Marangozhane-i Hümayun için
restorasyon süreci öncesinde yapılan tarihi
araştırmalar ile yapının farklı dönemlerdeki
durumunu, geçirdiği onarımları ve ilk inşa ile
ilgili verileri ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen
veriler değerlendirilerek yapının mevcut durumu
belgelenmiş ve restitüsyon ve restorasyon projeleri
hazırlanarak uygulamaya geçilmiştir
Fotoğraf 19, 20, 21, 22, 23, 24. Restorasyon öncesi marangozhane binası iç mekanı, 1984 (Üstte).
İşyeri tesliminin ardından müze olarak kullanılan
Marangozhane binası içerisinde bulunan eserlerin
taşınmasıyla süreç başlamıştır. Geçici çatı yapılarak
çatının Marsilya kiremitleri toplanmış, ahşap çatı
Fotoğraf 28. Marangozhane’nin 1960’lı
yıllara dek özgün kalan üst örtüsü, çinko
kaplama, 1905.
konstrüksiyonunda tespit edilen hasarlı ve çürüyen
ahşap karkas elemanlar belgelenerek yenilenmiştir.
Kaplama tahtası üzerine su yalıtımı ve çatı döşemesine
ısı yalıtımı yapılmış olup ikmal işi kapsamında çatı
titanyum çinko örtü ile kaplanacaktır.
Duvarlarda rutubetten kaynaklı sıva hasarlarının
yoğun olduğu kısımlarda raspa yapılarak gerekli
görülen yerlerde karkas onarımları yapılmış, çürüyen
bölümler yenilenerek duvarlar sıvanmıştır. Kılcal
sıva çatlaklarının olduğu kısımlarda tela bezi ve
yüksek mukavemetli sıva ile güçlendirme çalışmaları
tamamlanmıştır.
Sıva ve boyalar için gerekli malzeme analizleri
yapılmış, tavanda ve duvarlardaki özgün kalemişi
bezemelerdeki hasarlı kısımlar uygun tekniklerle
onarılmış, raspa yapılmayan kalemişi yüzeylerde
kalemişi temizliği ve ihyası yapılmıştır.
Ahşap kapı ve pencere doğramalarının mevcut
boyaları sökülmüş, gerekli kısımlarda onarılarak
böceklenmeye karşı ilaçlama yapılmıştır.
Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi
Marangozhane binasına bitişik bahçe duvarının
statik güçlendirme projesi çizilmiş, ilgili Koruma
Kurulunun onayını takiben yüksek mukavemetli harç
ile dolgu üzerine cam elyaf katkılı file kullanılarak
güçlendirme çalışmaları tamamlanmış, horasan harcı
ile kaba ve ince sıvaları yapılmıştır.
Yelda AYHAN
Güzel Sanatlar İBB Binasında ise rölöveler
hazırlanmış, muhdes zemin kaplamaları sökülerek
restitüsyon ve restorasyon projeleri yaptırılmış olup
incelenmek üzere Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na
iletilmiştir. Çalışmalar devam etmektedir.
KAYNAKÇA
1. Nurhan Atasoy, Yıldız Sarayı Fotoğraf
Albümlerinden Yadigar-ı İstanbul, Akkök Yayınları,
İstanbul,2007
2. Münevver Dağgülü Şen, Yıldız Sarayı – Selamlık
Bahçesi – Has Bahçe - İç Bahçe (Tespit ve Envanter
Çalışması ) Yıldız Teknik Ünv. Mimarlık fakültesi,
Ünv. Yayınları No: 269, İstanbul,1993
3.Nezih Başgelen, İstanbul/ City of the Sultans,
Arkeoloji ve Sanat Yay, İstanbul,2006
4. Kolektif, Osmanlı Mimarı D’Aronco 18931909 İstanbul Projeleri, Pera Müzesi Yayınları,
İstanbul,2006
Fotoğraf 31. Geçici çatı ve baca güçlendirmesi, Fotoğraf 32. Çatı kaplama sökümü, Fotoğraf 33. Çatı onarımı, 2018
2018 (İRAM Arşivi).
2018 (İRAM Arşivi).
(İRAM Arşivi).
5. Aygün Ülgen, ‘’Boğaziçi Sarayları’’, İstanbul
Armağanı 2, Boğaziçi Medeniyeti, / İBB. Kültür
Yayınları, s. 127-146, İstanbul,1996
6. Afife Batur, ‘’Yıldız Sarayı’’ Dünden Bugüne
İstanbul Ansiklopedisi, s.520-526, İstanbul, 1994
7. Ali Serim, Konstantiniyye 1918 = Constantinople
1918. [Fotoğraf albümü]. Denizler Kitabevi,
İstanbul, 2015.
8. Ahmet Apaydın, Ömer Faruk Salar, İstanbul’un
100 Müzesi,’’Yıldız Sarayı’’ İ.B.B. Kültür Aş.
Yayınları, s.49-51,İstanbul,2010
Fotoğraf 34. Beden duvarı orijinal strüktürü, 2018 (İRAM Fotoğraf 35. Orijinal sıva taşıma çalışması, 2018 (İRAM
Arşivi).
Arşivi).
9. İslam Yaşar, Adım Adım İstanbul, Nesil Yayınları,
s.50-52, İstanbul, 2006
10.Tuna Köprülü, Kültür Başkenti İstanbul, İ.B.B.
Kültür Aş. Yayınları, s. 220-225, İstanbul, 2010
11. Vahdettin Engin, Modern Müzeciliğin
Gelişiminde II. Abdülhamid’in Rolü Müze-i
Hümayun, II. Abdülhamid Modernleşme Sürecinde
İstanbul, s.436-445, İstanbul, 2010
12. Vahdettin Engin, Yıldız Sarayı’nda Hayat, s.4570, İstanbul,2013
13. Bülent Bilgin, Geçmişte Yıldız Sarayı, Yıldız
Sarayı Vakfı Y. No:3, İstanbul,1988
Fotoğraf 36. Kalemişi onarım çalışmaları, Fotoğraf 37. Tavan tuallerinin onarımı, Fotoğraf 38. Tavan kalemişi
onarım
çalışmaları,
2018
2018 (İRAM Arşivi).
2018 (İRAM Arşivi).
(İRAM Arşivi).
Yüklenici:
DENETİM EKİBİ
Kontrol Amiri: Yelda AYHAN
Uzm.(İRAM)
Y. Mimar Rest.
Hasan Esat KIZILIRMAK İnş. Y. Müh. (İRAM)
Gülden YENİGÜN İç Mimar (İRAM)
Halit TÜRK Elektrik Elektronik Müh. (İRAM)
Emre KAYA Makina Müh. (İRAM)
E.S. Yapı Şehircilik Mimarlık San Tic. Ltd. Şti.
14. Çelik Gülersoy, Yıldız Parkı, Dünden Bugüne
İstanbul Ansiklopedisi. , c. 7, Kültür Bakanlığı &
Tarih Vakfı, İstanbul,1994
15. Fuad Ezgü Yıldız Sarayı Tarihçesi, Harp
Akademileri Komutanlığı, İstanbul, 1962
18. A. Şevki Duymaz, II. Abdülhamid Dönemi İmar
Faaliyetleri (Türkiye Örnekleri), Süleyman Demirel
Ünv. Sosyal Bilimler Enst. Tarih Bölümü, Isparta,
2003
19. T. Alptekin (Çev.), Fausto Z. Abdülhamid’in
Hükümdarlığında Yirmi Yıl, (Fausto Zonaro’nun
Hatıraları ve Eserleri), Yapı Kredi Yayınları,2008
20. Nurhan Atasoy, Osmanlı Sarayları, Makale
21. İdil Sürer, XIX. Yüzyıl İstanbul’unda Bahçe
Köşkleri, Y.Lisans Tezi, , İ.T.Ü Fen Bilimleri Enst.
Mimarlık Tarihi, s.2012
22. Suna Aydın Altay, Yıldız Albümlerinden Yıldız
Porselenlerine İstanbul Manzaraları, Makale, Art
Sanat Dergisi, s.2
23. Damla Acar, Yıldız Cini ve Porselen Fabrikası’nda
Endüstriyel Araçların ve Mimari Yapının Değişimi,
Milli Saraylar: Sanat-Tarih-Mimarlık Dergisi, 9: 1335, İstanbul, 2012
24. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı İç Bahçesine Çağdaş
Bir İşlev, Makale, İlgi Dergisi, s.27-30, İstanbul,1986
25. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı Seraları ve
Limonlukları (Kış Bahçeleri), Makale, İlgi Dergisi,
İstanbul,1986
26. Bülent Bilgin, Yıldız Sarayı, Tdv. Ansiklopedisi,
c.43, s.544,İstanbul, 2013
27. Nil Haytural, Yıldız Sarayı Hasbahçesi
Örneğinde Tarihi Bahçelerin Restorasyon İlkelerinin
Belirlenmesi, Y.Lisans Tezi, Namık kemal Ünv. Fen
Bilimleri Enst. Peyzaj Mimarlığı, Tekirdağ, 2012
28. Rengin Dramur, Yıldız Sarayı Askeri Hastanesi ve
Yıldız Sarayı Eczahanesi, İstanbul Ünv. Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi, IX. Sanat Tarihi Araştırma Semineri,
Topkapı Sarayı Müzesi Tebliği, 1989
29. Berrin Küçükcan, Yıldız Ünv. Kampüsü’ndeki
Yıldız Sarayı Binaları – Tarihçe ve Bugünkü
Kullanımı, Makale,
30. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı Kameriyeleri,
Makale, İlgi Dergisi, s.27-30, İstanbul,1986
31. Alman Mavileri, 1914
32. Nadir Eserler Kütüphanesi, Yıldız Albümleri
16. Füsun Demirel, Sultan II. Abdülhamid’in Mirası
İstanbul’da Kamu Binaları, İstanbul Ticaret Odası
Yayınları, İstanbul,2011
17. Fikriye Pınar Altıner, II. Abdülhamid Döneminde
İstanbul Bahçeleri
(1876-1909),Y.Lisans Tezi, İ.T.Ü Fen Bilimleri Enst.
Mimarlık Tarihi, 2008
YILDIZ SARAYI HAREM YAPILARI
KORUMA UYGULAMALARI
Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/İTÜ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
CONSERVATION WORKS OF HAREM
BUILDINGS OF YILDIZ PALACE
Osmanlı Saray komplekslerinin sonuncusu olan Yıldız Sarayı,
Beşiktaş İlçesi’nde, Boğaz sahilinden başlayarak kuzeybatıya
doğru yükselip tüm yamacı kaplayan ve yaklaşık 500.000 m2 yüz
ölçümü olan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler,
yönetim yapılarından oluşmuştur.
Sarayın erken dönemi ile ilgili bilgiler sınırlı olmakla beraber,
bulunduğu yerde III. Selim tarafından bugün mevcut olmayan bir
kasır ve 1834’te II. Mahmud tarafından küçük bir köşk yapıldığı
bilinmektedir. 1842’de Abdülmecid döneminde burada Kasr-ı
Dilküsa adında bir köşk daha inşa edilmiştir. Sarayın asıl gelişmesi
güvenlik gerekçesi ile 1877’de buraya taşınan II. Abdülhamid
döneminde aralıklarla yapılan ek binalar ile gerçekleşmiştir.
Birbirleri arasında mesafe bırakılarak eklenen bu yapılar,
arazinin kuzeybatı yönünde yoğunlaşmıştır. Günümüzde Kadın
Efendiler Dairesi 1, Kadın Efendiler Dairesi 2, Hazinedar Usta
Kadın Dairesi ve Cariyeler Dairesi ile onları birbirine bağlayan
geçitlerden oluşan Harem Yapıları sarayın kuzeydoğu yönünde
doğrusal bir düzen ile konumlanmıştır. Dışta iddiasız ve sade
bir görüntü sergileyen bu dört yapı, belli zaman aralıkları ile ve
katmanlar halinde inşa edilmiştir. Harem Yapıları ile ilgili tarihsel
kaynakların sınırlı ve yetersiz olması nedeni ile restorasyon
sürecinde her binanın kendisinden gelen verilerin ana kaynak
olarak kullanılmasına önem verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Yıldız Sarayı, Harem, II.
Abdülhamit
Yıldız Palace, is the last sample to Ottoman Palace complexes. It is located at
Beşiktaş District, at an area within gardens and groves, which is approximately
500.000 m2 . The area starts from the shores of Bosphorus and rises towards the
north west, covering the slopes of the adjacent hill . It is a complex of palaces, pavilions and administrative units.
Although we have a very limited information on the earlier periods of the palace, it
is known that earlier on the same area there was a pavilion built by Sultan Selim
III , which does not exist today. In 1834, and small kiosk was built by Sultan
Mahmud II. In 1842, another mansion named Kasr-ı Dilküsa was built during
the reign of Sultan Abdülmecid. However the greatest development took palace in
1877, when Sultan Abdülhamid II moved here due to security reasons, and had
several additional buildings built. These buildings have been added at various times,
leaving space between them, and mostly concentrating towards the northwest of area.
built and added to the complex for security reason.
Today Hareem buildings of the complex are situated to the north-east section of the
palace linearly, and this section consists of separate apartments (Daire) of Woman
masters 1, Woman Masters 2, Treasurer Woman Master, Servants and passages
connecting these. These four buildings, which have a plain design, were built in layers
within a period of time. Due to limited and inadequate historical data, process of
restoration has been based on physiscal data acquired from the buildings themselves.
Keywords: Ottoman, Yildiz Palace, Hareem, Sultan Abdulhamit II.
Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları
Sevinç ÇELİK
GİRİŞ
Tarihçe
Yıldız Sarayı Harem Yapıları; Cariyeler Dairesi,
Kadın Efendiler 1 ve Kadın Efendiler 2 Daireleri ile
Hazinedar Usta Kadın Dairelerinden oluşmaktadır.
Yıldız Sarayı Hareminin tamamen kadınların
kullanımında olduğu anlaşılan bu dörtlü yapı grubu
Yıldız Sarayının kuzeydoğu ucunda birbirine camlı
geçitlerle bağlanmış bölümlerdir.
Harem yapılarının 19. yy ikinci yarısına ait olduğu ve
kendi dönemi içinde eklemeler ile gelişmiş olduğu
düşünülmektedir. Yıldız Sarayı ile ilgili kaynaklarda
Harem Yapıları olarak adlandırılan bu dörtlü yapı
grubu ile ilgili olarak sınırlı kaynak bulunmaktadır.
Elde edilen kaynaklarda plan şemasının değişmediği
ancak yapılara kat eklendiği ve zaman zaman
bezemelerin değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Bu konuda en net bilgi Kadın Efendiler II Dairesi
olarak adlandırılan yapının Yıldız Arşivlerinde tek
katlı olan fotoğrafı ve Alman Mavileri Haritalarıdır
(Fotoğraf 1) (Çizim 1). Bu veri, restorasyon
uygulaması sırasında ara döşemede bulunan çatı
strüktürü ile de uyuşmaktadır. BOA Hazine-i Hassa
tasnifinde yer alan bir tasnif defterinde ise aynı
yapının “Atik (Eski) Kütüphane” olarak adlandırıldığı
anlaşılmıştır.1 Hazine-i Hassa defterinin başka bir
bölümünde ise Cariyeler Koğuşu olarak bilinen
yapının üst kattaki hacimlerinin hazinedarlara tahsis
edildiği ve ana mekândan bir kapı ile ayrılan üç
odalı bir bölümün İkinci Hazinedar Dairesi olarak
adlandırıldığı tespit edilmiştir.2
Şekil 1. Alman Mavileri Haritası D 14 /1 (1913).
yapıların taşıyıcı sorunları üzerine yoğunlaşılmış ve
bu yönde uygulamalar yapılmıştır. Çatı onarımları,
döşeme ve kirişlerde meydana gelen deformasyonlar,
sıva, taş ve mermer bölümlerin kaplamaların
onarımları, ahşap doğramaların onarımları, bezeme
programında dönem katmanlarının açığa çıkarılması
ve Harem yapıları bezeme programının en önemli
parçası olan tuval konservasyonu ile hassas çalışmalar
ilk dönem çalışmaları sırasında tamamlanmıştır.
duvarlarında bulunan tuvallerdir. Tavan tuvallerinde
çıta-pasa kullanımı oldukça seyrek uygulanmıştır.
Duvar yüzeylerindeki tuvaller ise alışılagelmiş
gerdirme yöntemi ile değil yapıştırma olarak
uygulanmıştır (Fotoğraf 6, 7, 8, 9).
Kadın Efendiler 2 Dairesi Zb06 mekanı üst örtüsü
olan elips kubbe içine Osmanlı Haritası işlenmiştir.
Eski Türkçe yazılı ve etrafı alçı geniş kordonlar ve
ikili konsol grupları ile çerçevelenmiş olan harita
altın varak ile süslenmiştir1 (Fotoğraf 10).
Harem Yapılarının Bezeme programı oldukça çok
sayıda iş kalemini ve farklılığı barındırmaktadır.
Örneğin Cariyeler Dairesinin tavan kaplamaları
bilinenin aksine tuval değil, xylolite olarak
adlandırıldığını öğrendiğimiz bir çeşit ince katmanlı
ahşap kaplamadır. Bu malzemenin üzerine ince
bir macun sürülerek bunun üzerine kalemişi
ve resimler ile kompozisyon yaratılmış ve altın
görünümlü (bronz) alçı çıtalar ile bezeme programı
tamamlanmıştır. Kompozisyon mekana göre yer yer
ahşap üzeri alçı çalışmaları ile zenginleştirilmiştir
(Fotoğraf 2,3).
Kadın Efendiler 2 Dairesinde Zb 08 mekanında
ahşap beş kubbeli tavan, iki sıra varaklı çıta arasına alçı
kabartma yıldız dizisi geçilmiş, dışlarında kabartma
alçı metop dizisi sıralanmıştır. İç çevrelerinde rölyef
lotus dizisi ve iri lotuslar iki kalınlıklı rölyef olarak
döndürülerek
kompozisyon
oluşturulmuştur2
(Fotoğraf 11, 12, 13).
KORUMA UYGULAMA ÇALIŞMALARI
Harem yapılarını bir bütün olarak değerlendiren
restorasyon süreci, 2010 yılında onarım çalışmalarının
başlaması ile mümkün olmuştur. 2010-2014 yılları
arasında süren ilk dönem çalışmalarda ağırlıklı olarak
Fotoğraf 3. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf
Bir başka örnek Kadın Efendiler 1 Dairesi tavan ve
Arşivi, 2010).
2015-2018 yılları arasındaki ikinci dönem
çalışmalarında ise döşeme kaplamaları tamamlanmış,
çevre düzenlemesi yapılmış, tesisat bitirilmiş ve
bezemelerin tamamlanması için titiz bir çalışma
yürütülmüştür.
Fotoğaf 1. IRCICA Yıldız Albümleri.
1İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (K.Ö.K. Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti.) ’’Yıldız Sarayı Küçük Mabeyn Köşkü Ve Harem Yapıları
Teşhir Tanzim Projesi Tematik Araştırma Raporu
2İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (K.Ö.K. Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti.) ’’Yıldız Sarayı Küçük Mabeyn Köşkü Ve Harem Yapıları
Teşhir Tanzim Projesi Tematik Araştırma Raporu’’, 2011.
Fotoğraf 4. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf
Arşivi, 2015).
Fotoğraf 2. Cariyeler Dairesi Özgün Tavan Malzemesi,
IRAM Fotoğraf Arşivi, 2013
1 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (İM Mimarlık Restorasyon
Ltd. Şti.) ’’ Harem Yapıları RölöveRaporu, Yıldız Sarayı Tarihçesi ’’,
Fotoğraf 5. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf 2007.
2 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (İM Mimarlık Restorasyon
Arşivi, 2017).
Ltd. Şti.) ’’ Harem Yapıları Rölöve Raporu, ’’, 2007.
Fotoğraf 6, 7.
A124 mahali tavan
görünümü (IRAM
Fotoğraf Arşivi,
2017, 2010).
Fotoğraf 8, 9.
A121 mahali genel
görünümü (IRAM
Fotoğraf Arşivi,
2010, 2017).
Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları
Sevinç ÇELİK
Harem yapılarında yürütülen bezeme çalışmalarında
özellikle Kadın Efendiler 2 Dairesi Zb 02 mekanında
yapılan
uygulamaların
üzerinde
durulması
gerekmektedir. Uygulama sürecinin başlangıcında
bütünselliği ile göze çarpan tavanda yapılan dönem
araştırması sonucu ilginç bulgulara rastlanmıştır.
Tavanın yer yer yenilendiği ve yenilenen bölümlerin
“aslına uygun’’ olarak yeni yapıldığı ve ahşap tavan
kaplamasına yapıştırıldığı tespit edilmiştir.1989
yılında yapıyı kullanan Musiki Cemiyetince yeniden
yapıldığına ait sözlü bilgiler mevcuttur. Yapılacak
müdahale yönteminin belirlenmesi süreci devam
ederken, önemli bir gelişme olmuştur. Aynı binaya
ait çift kollu merdivenin onarımı sırasında merdiven
altında rulo halde sarılı olarak tuvaller bulunmuştur.
Bulunan tuvallerin, Harem yapılarındaki tuvallerin
konservasyonu için özel olarak oluşturulmuş atölyeye
götürülüp incelenmesi sonucunda Zb02 mekanında
değiştirilen özgün parçalar olduğu tespit edilmiştir.
Yeni ortaya çıkan bulgular ışığında yeni yöntem;
1989 yılında yeniden yapılan parçalar tavandan
temizlenmesi, özgün parçaların konservasyonlarının
yapılması ve özgün yerlerinin bulunarak yerleştirilmesi
olarak değiştirilmiştir.
Özgün parçaların yıllarca rulo halinde kalması,
parçalar üzerindeki hasarı ve dökülmeleri
Fotoğraf 10.
Kadın Efendiler
II Dairesi Zb
06 mekanı
tavan görünümü
(IRAM
Fotoğraf Arşivi,
2016).
Özgün tuvaller özenle ıslatılmış, mekanik ve kimyasal
temizliğe tabi tutulmuş, kontrollü ısı verilerek
potlaşmalardan arındırılmış, mekanik ağırlık altında
bekletilerek düzleşmeleri sağlanmıştır.
Mevcut
bezemelerin tuval ile tutuculuğunun arttırılması
için özel kimyasal enjeksiyonu ile sağlamlaştırma
yapılmıştır.
Yapılan konservasyon işlemleri ile
montaja hazır olan parçalar taşıyıcı tuval üzerine
yerleştirilerek tavana gerdirilmiştir (Fotoğraf 16).
Fotoğraf 14.
ZB02 mahali tavan
görünümü (IRAM
Fotoğraf Arşivi,
2010).
Fotoğraf 11,12. IRAM Fotoğraf Arşivi, 2010, 2015.
Fotoğraf 13.
IRAM Fotoğraf
Arşivi, 2017.
arttırmış, var olan bölümlerdeki bezemenin tuval
ile yapışkanlığında ciddi sorunlar oluşturmuş,
yoğun toz tabakası kemikleşmiş ve tüm malzeme
kırılganlaşmıştır (Fotoğraf 15). Bu durum yapılacak
konservasyon çalışmasının çok hassas ve dikkatli bir
biçimde uygun teknikler yeniden gözden geçirilerek
yapılmasını gerekli kılmıştır.
Fotoğraf 15, 16.
Zb02 mahalinin
tavanına ait
bulunan özgün tuval
parçaları (Altta)
(IRAM Arşivi,
2013).
Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları
Sevinç ÇELİK
Fotoğraf 18.
Zb02 mahali
tavanında sap
işi bezeme
uygulamaları
(IRAM Arşivi,
2017).
Fotoğraf 17, 18. Zb02 mahalinin tavanına ait bulunan özgün tuval parçaları (IRAM Arşivi, 2013).
Fotoğraf 16. Zb02mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi,
2015).
Bezemelerin tamamlanma aşamasına gelindiğinde,
özgün bezeme üzerinde Yıldız Saray’ında kullanımı
nadir görülen, sap işi olarak adlandırılan bir yöntemle
motiflerin çeşitli ayarlarda ezme altın ile işlenmiş
olduğu tespit edilmiştir. Taşıyıcı tuval ile özgün
parçaların bütünleşmesi ve özgün parçalar üzerindeki
hasarlı bölümlerin tamamlanabilmesi amacıyla özel
macun uygulanmış, taşıyıcı tuvalde bölümler halinde,
özgün tuvalde ise noktasal uygulamalar yapılmıştır.
Bu macunların hassas bir şekilde zımparalanması
ve yüzeyin kalem işi uygulamalarına hazır hale
getirilmesi sağlanmıştır. Belirli bir süre macunun
kuruması beklenmiş daha sonra oluşabilecek
çatlaklar gözlemlenmiş ve müdahale edilmiştir.
Özgün sap işi bezemelerin restorasyonunda özgün
yönteme uygun olarak üç farklı ayarda altın ezilerek
hazırlanan tozlar boya olarak kullanılmıştır. Eksik
bölümler ise altın efekti veren boya kullanılarak
tamamlanmıştır.
Böylece
özgün
parçaların
Fotoğraf 17. Zb02 mahali tavanında uygulama
aşamaları (IRAM Fotoğraf Arşivi 2017).
tamamlanması ile eksik bölümlerin tamamlanması
arasındaki restorasyon yönteminden kaynaklanan
farkın vurgulanması amaçlanmıştır (Fotoğraf 17).
Fotoğraf 19. Zb02 mahali restorasyon sonrası tavan görünümü (IRAM Arşivi, 2017).
SONUÇ
Geç Osmanlı yapım teknikleri ve yaşanan sanayi
devriminin etkisiyle farklılaşan malzeme kullanımı
ile ayrışan dönemine ışık tutan Yıldız Sarayı yapıları
içerisinde, en az bilgiye ve arşiv belgesine rastlanan
Harem Yapılarında yürütülen restorasyon ve
konservasyon çalışmalarında binanın kendisinden
gelen izler titizlikle değerlendirilmiş, yapılacak
müdahale yöntemleri yeni bulgular ışığında tekrar
değerlendirilerek özgün malzemeleri ile korunması
yönünde çaba gösterilmiştir.
DENETİM EKİBİ
Yüklenici:
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Rena İnşaat Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti.
Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm.
Pınar AĞAR Y. Mimar (Rena İnşaat) (Şantiye Şefi)
Gülden YENİGÜN İç Mimar
Şennur ELMACI İnşaat Müh.
Halit TÜRK Elektrik Elektronik Müh.
Emre KAYA Makina Müh.
Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması:
Hatice Turhan Valide Sultan,
Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri
İffet İZGİ BİLLUR / Y.Mimar Restorasyon Uzmanı/ DGSA/ MSG
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
A CASE OF PRESERVATION,
STRENGTHENING AND CONSERVATION:
The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin
and Cedid Havâtin*
Bu çalışmada Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid
Havâtin Türbeleri’nin, koruma, güçlendirme, restorasyon ve
konservasyon süreci, mevcut yasa ve yönetmelikler çerçevesince
koruma sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir.
(Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılması hakkında Kanun, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu)
Anahtar Kelimeler: Türbeler, kültür varlığı, koruma çalışmaları,
güçlendirme, konservasyon.
In this study, information on preservation, strengthening, restoration and conservation process, The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin and Cedid
Havâtin’s given. All interventions are made within the framework of existing laws
and regulations
(Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and
Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage
Protection Act and the Law on the amendment of various laws, Law No: 5737)
Key Words: Tombs cultural property, preservation works, strengthening, conservation.
Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri
GİRİŞ
17. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel
örneklerinden biri olan Yeni Cami Külliyesi, cami,
türbe, çarşı, hünkâr kasrı, sebil, çeşme, dârülkurra
ve sıbyan mektebinden oluşmaktadır. Safiye Valide
Sultan’ın başlatıp Hatice Turhan Valide Sultan
tarafından tamamlatılan Yeni Cami’nin karşısındaki
türbenin duvarına ilave edilen iki çeşme ve hazire
de 17. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında inşa edilmiştir.
18. yüzyılda kütüphane, 19. yüzyılda ise Havâtin-i
Cedid Türbesi ve muvakkithaneyle külliye birimleri
tamamlanmıştır.
HATİCE TURHAN
TÜRBESİ
VALİDE
SULTAN
Türbe, Osmanlı döneminde inşa edilen en büyük
hanedan türbesi olarak kabul edilir. 5 Temmuz 1683
tarihinde Edirne’de ölen valide sultan İstanbul’a
getirilip inşa ettirdiği türbeye gömülmüştür.
Cami’nin güneybatısında yer alan yapı, Mısır
Çarşısı’nın bir koluyla sınırlanmıştır. Kare planlı
yapının kenar uzunluğu 15 m olup üzeri, geçişleri
tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Üç bölümlü giriş
revakının üzeri ortada kubbe yanlarda ise aynalı
çapraz tonozlar ile son bulur. İçeride giriş kapısının
üzerinde soldan dar bir merdivenle çıkılan bir balkon
bulunur. Batı duvarında girişin tam karşısına gelen
eyvan iki pencere ile öndeki tek kubbeli birime açılır.
Burası dikdörtgen bir çıkıntı halindedir, üzeri yarım
kubbe ile örtülüdür. Mekân üç sıralı 47 pencere ile
aydınlatılır. Giriş revakı geniş saçakla örtülüdür.
Saçaklar dövme demir çubuklarla desteklenmiştir.
Türbe taş örgülü olup, üzeri mermer kaplıdır. Türbe
1661-1665 tarihleri arasında yapılmıştır. İçerisinde
en büyüğü Hatice Turhan Sultan’a ait olmak üzere
hanedana mensup 45 sanduka bulunmaktadır. Burası
bir hükümdar adına inşa edilmemekle birlikte beş
Osmanlı sultanının defnedilmesi ile aynı zamanda bir
hükümdar türbesi haline gelmiştir. Türbeye gömülen
ilk hükümdar Turhan Sultan’ın oğlu IV. Mehmed’dir.
Daha sonra Turhan Sultan’ın torunları III. Osman,
II. Mustafa, III Ahmed ayrıca I. Mahmud da bu
türbeye defnedilmiştir.
HAVÂTİN TÜRBESİ- DÂRÜLKURRA
Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi’ne batıdan bitişik
bu mekân Osmanlı hanedanına mensup kadınların
gömülmesi için sonradan tasarlanmıştır. Türbenin bir
eyvanla açıldığı, eyvana bitişik tek kubbeli, bağımsız
girişli türbe ile aynı aks üzerinde bulunan bu yapı
kesme taştan inşa edilmiştir. Mermer kaplama olan
ana türbe ile kesme taş olan bu yapı arasında saçak
hattına doğru sonradan tuğla ile doldurulmuş bir
bölüm daha vardır. Bu yapının 17. yüzyılda türbe ile
aynı zamanda tasarlandığı anlaşılmaktadır. Yapının
oranları, malzemesi, yapı detayları da aynı dönemin
özelliklerini sergilemektedir.
Burası başta dârülkurra olarak tasarlanmış olup
sonradan hanedan kadınlarının gömülmesi için
düzenlenmiş, “Hatunlar” anlamına gelen Havâtin
Türbesi ismini almıştır. Ana türbeden daha küçük
boyutlarda olup kare planlıdır ve üzeri kubbe ile
örtülüdür. Kubbeye geçişler pandantiflerle sağlanır.
Muntazam kesme taş örgülüdür. Asıl kapı güneydedir.
İçinde 17 sanduka bulunmaktadır. 112 adet sanduka
Sultan Abdülmecid’in kızları ve şehzadelerine aittir.
Sandukalar puşideler ile kaplıdır. Yapının içinde iki
farklı dönem kalemişleri bulunmaktadır.
İffet İZGİ BİLLUR
örgüsüne sahiptir. Tuğla örgülerde 18. yüzyıla özgü
desenli derz mevcuttur.
HAZİRE ve ÇEŞMELER
Türbeyi çevreleyen bahçe içerisinde de zamanla
bir hazire oluşturulmuştur. Türbenin yan cephesi
ile çevre duvarları arasında ve giriş yönünde oluşan
hazirenin ilk bölümü en az farklı inşa evresi gösteren
Marmara Adası mermeri ile inşa edilmiş bir kemer
dizisi ile çevrelenmiştir. Sütun başlıkları baklavalı ve
mukarnaslıdır.
HAVÂTİN-İ CEDİD TÜRBESİ
Dârülkurranın kuzey duvarına bitişik inşa edilmiştir.
Kare planlı yapı kubbe ile örtülüdür. Asıl giriş kapısı
batıdadır. Dârülkurranın kuzey pencerelerinden
baştaki iptal edilerek kapıya dönüştürülmüştür.
Dikdörtgen bir alanı kaplayan türbe kabaca yontulmuş
moloz taşlarla inşa edilmiştir. Yapının kubbe eteği
ve göbeğinde gri siyah renklerle hazırlanmış kalem
işleri 19. yüzyılın ortasından kalmadır. Kubbe
ve pandantiflerde bitkisel bezemeler yer alır.
Duvarlarda aralıklı olarak yapılan mermer sütun
taklidi bezemeler de aynı üsluptadır. Doğu duvarının
kemer tablasında hayali manzara resmi görülür.
Batı duvarındaki kemer tablasından soldakinde
Kâbe merkezli Mekke manzarası işlenmiştir, sağdaki
boştur. Hakkı Önal burada bir Medine (muhtemelen
Mescid-i Nebevî) tasviri olduğunu bildirir. İçerisinde
Sultan V. Murad’ınki dâhil 21 adet puşideli sanduka
mevcuttur. V. Murad’ın güney doğu köşede yüksek
bir platformda üzerinde bulunan sandukasının
etrafı dökme demir şebeke ile çevrilidir. Demir
şebeke, altıgenler, üçgenler ve eşkenar dörtgenler ile
oluşturulmuş, içleri altı kollu yıldızlar ve rumiler ile
doldurulmuştur.
Fotoğraf 1. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Yeni Cami yönünden görünümü (İRAM Arşivi).
III. AHMED KÜTÜPHANESİ
Türbenin sağ tarafında III. Ahmed tarafından
1725’te ekletilen kütüphane yer alır. İki bölümlü
bir mahzen üzerinde yükselen yapı kare planlı
olup pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin
revakı içinden geçilen kütüphane kapısında sekiz
kartuşlu sülüs hatlı kitabe ve döneminden kalma
kalem işi bezeme yer alır. Kubbe ve kapı pencere
üstlerinde 18. yüzyılın özelliklerini taşıyan kalem
işleri görülmektedir. Taş ve tuğla sıralı almaşık duvar
Fotoğraf 2. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Mısır Çarşısı yönünden görünümü (İRAM
Arşivi).
Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri
HATICE TURHAN VALIDE SULTAN,
HAVÂTIN VE CEDİD HAVÂTIN
TÜRBELERİ’NİN RESTORASYONU
İstanbul İli, Fatih İlçesi, Rüstempaşa Mahallesi,
Yeni Cami Meydanı Sokak, 384 ada, 156 parselde
bulunan “Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin
ve Cedid Havâtin Türbeleri” İstanbul I numaralı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun
12.07.1995 tarih ve 6848 sayılı kararıyla belirlenen
kentsel ve tarihi sit alanı içerisinde kalmaktadır. Söz
konusu yapılar, İstanbul I numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 26.01.2005
tarih ve 405 sayılı genel kararıyla korunması gerekli
kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. İstanbul IV
numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun 07.05.2008 tarih ve 2118 sayılı kararıyla
Fotoğraf 3.
Hatice Turhan
Valide Sultan,
Havâtin ve
Cedid Havâtin
Türbeleri’nin
görünümü.
(İRAM Arşivi)
Fotoğraf 4.
Hatice Turhan
Valide Sultan,
Havâtin ve
Cedid Havâtin
Türbeleri’nin
hazire yönünden
görünümü.
(İRAM Arşivi)
koruma grubu I olarak belirlenen mülkiyeti Vakıflar
Genel Müdürlüğüne ait Hatice Turhan Valide
Sultan-Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin
Restorasyon Uygulama İşi Özsoy İnş. Tur. Tic. ve
San. A.Ş. uhdesinde, denetimi İstanbul Rölöve ve
Anıtlar Müdürlüğü ve İl Özel İdaresi kontrollerince
yürütülmektedir.
10.10.2012 tarihinde İstanbul İl Özel İdaresi, İmar
Yatırım ve İnşaat Daire Başkanlığı ile Özsoy İnş.
Tur. Tic. ve San. A.Ş. arasında sözleşmesi yapılan
Söz konusu işin fiili yer teslimi 06.02.2013 tarihinde
İl Özel İdaresince yapılmıştır. “Hatice Turhan Valide
Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin
Restorasyon Uygulama İşi”nin sözleşmesine göre iş
bitim tarihi yer tesliminden itibaren 480 gün (dört
yüz seksen) olarak belirlenmiştir.
İffet İZGİ BİLLUR
ÇALIŞMANIN AMACI VE
AŞAMALARI
KORUMA, GÜÇLENDİRME,RESTORASYON,
KONSERVASON ÇALIŞMALARI
KUBBE ONARIMI
Kurşun örtüleri kaldırılan Havâtin ve Cedid Havâtin
türbelerinde açılan muayene çukurlarının kontrolü
ve kubbe arasındaki ahşap elemanların durumu
ve harç, derz numunelerinin alınması sonrasında
kubbede saptanan çatlak onarılmış, kurşun örtü ve
ahşap hatıllar yenilenmiştir.
EDİRNEKARİ SAÇAK
KONSERVASYONU
Edirnekâri tezyinat için raporlar ve projeler
hazırlanmıştır.
Sağlamlaştırma ve müdahale
yöntemlerinin
kararlaştırılması
çalışmaları
yürütülmüştür.
Fotoğraf 5. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi ana
kubbe güçlendirme çalışmaları ((Üstte ve solda)İRAM Arşivi).
Fotoğraf 6. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi saçak
edirnekâri çalışmaları (Üstte ve altta) (İRAM Arşivi).
Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri
ÇİNİ KONSERVASYONU
Türbede İznik’te üretilen bitkisel ve geometrik
ağırlıklı çiniler bulunmaktadır. Çini yüzey temizliği
uygulamasının kontrolü İstanbul Restorasyon ve
Konservasyon Laboratuvar Müdürlüğü denetiminde
yürütülmektedir. (Fotoğraf 7)
AHŞAP ve SEDEF KONSERVASYONU
Kapı ve pencerelerde ahşap işçiliğinin güzel
örnekleri ile karşılaşılmaktadır. Sandukaların etrafı
ahşap şebekelerle çevrelenmiştir. Kapı ve şebekeler
üzerinde sedef ve fildişi kakmalar yer alır. (Fotoğraf
8)
İffet İZGİ BİLLUR
MALAKÂRİ ve KALEM İŞİ
KONSERVASYONU
Kubbede klasik motiflerin yer aldığı yer yer
malakâri ve kalemişi bezeme yer alır, üzeri renkli
boyalıdır. 19. yüzyılda yapıldığı düşünülen aynı
üsluptaki kalem işleri, sonradan Havâtin Türbesi
olarak kullanılan dârülkurrada görülür. Renkler
gri ve siyah tonlardadır. Rötuşlar ve konservasyon
çalışmaları
yürütülmektedir.
(Fotoğraf
10)
Tüm bu çalışmalar tamamlanmak üzeredir.
KUMAŞ KONSERVASYONU
Puşidelerin konservasyon yöntemleri ile ilgili
çalışmalar İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Laboratuvar
Müdürlüğü
denetiminde
yürütülmektedir. (Fotoğraf 9)
Fotoğraf 9. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi puşide
konservasyon işlemleri. (İRAM Arşivi)
Fotoğraf 10. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi
Kütüphane malâkari ve kalem işi restorasyon ve konservasyonu.
Fotoğraf 11. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Dr. Olcay Fotoğraf 12. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Dr. Olcay
Aydemir ve denetim ekibinden sanat tarihçi Seda Şenol, şantiye Aydemir ve denetim ekibi uzmanları ve yüklenici firma yetkilisi
Bora Çelikel ve ekibi ile birlikte. (İRAM Arşivi)
şefi Mim. Gülden Cansu Akalay ile (İRAM Arşivi).
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
İffet BİLLUR Y. Mim. Rest. Uzm.
Adnan KARA Makine Mühendisi
Halit TÜRK Elk. Elktr. Mühendisi
T.C İstanbul Valiliği Yatırım İzleme
Koordinasyon Başkanlığı
Doğal Kaynaklar, Ruhsat ve Kültür Varlıkları
Müdürlüğü
Sıdıka TUNGA Y. Mim.
Salih ÖZCİ İnşaat Mühendisi
Seda ŞENOL Sanat Tarihçi
Fotoğraf 7. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi çini
desen tamamlama çalışmaları (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 8. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi sedef
şebeke restorasyon ve konservasyonu (İRAM Arşivi).
Doğan GÜNDOĞAN Makine Mühendisi
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Müdürlüğü
Şenay ONUK Restoratör
Eftal KİRAZ Restoratör
Yüklenici: Özsoy İnş. Tur. Tic. ve San. A.Ş
KAYNAKÇA
H. Fehmi Yılmaz ve Banu Bilgicioğlu, Sanat
Tarihi Raporu
Lucienne Thys-Şenocak, “Hatice Turhan Sultan
Osmanlı İmpratorluğu’nda Kadın Baniler”, İstanbul,
2009, s.216.
Necdet Sakaoğlu, “Bu Mülkün Kadın Sultanları,
Valide Sultanlar, Hatunlar, Hasekiler, Kadınefendiler,
Sultanefendiler”, İstanbul, 2008, s.245-253.
Sevgi GÜLER Elek. Müh.
EDİRNE TÜRK OCAĞI BİNASI RESTORASYONU
RESTORATION OF
EDIRNE TURK OCAĞI BUILDING
Aydın TAŞDEMİR / İnşaat Yüksek Mühendisi / İTÜ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
1905 yılında inşa edilen Edirne Türk Ocağı Binası, iki katlı ahşap
bir yapıdır. Taş taklidi ahşap elemanlar içeren yapı, neoklasik üslup
özellikleri taşır. Çeşitli kamu işlevlerinde kullanılan yapı uzun süre
bakımsız kalmıştır. 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına
tahsis edilen yapı, 2015 yılında boşaltılarak restorasyon için
hazırlıklar başlatılmıştır. 2018 yılında tamamlanan restorasyon
uygulamasıyla yapının sorunları ortaya çıkarılmış, en uygun
çözümler üretilmiş ve zararlı eklentilerinden ayıklanmıştır.
Anahtar kelimeler: Edirne, Rum Mimarisi, Türk Ocağı, Ahşap
Yapı, Neoklasik.
Edirne Turk Ocagi building is a wooden skeleton building with two stories, and it
was constructed in 1905. Facade of the building has wooden elements which have
been shaped as stone elements and it is of neoclassical style. The building has been
used for various government functions and it has been neglected for a long time.
Ministry of Culture and Tourism acquired its ownership in 1997. In 2015 the
Ministry has started its restoration process. In 2018 the restoration was completed.
During this process, its problems have been revealed, harmful additions have been
cleared and most appropriate solutions have been applied.
Keywords: Edirne, Anatolian-Greek Architecture, Turk Ocagi, wooden skeleton building, Neo classical.
Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu
Aydın TAŞDEMİR
GİRİŞ
Edirne Merkez Mithatpaşa Mahallesi, Kaleiçi
Semti, Türk Ocağı Caddesinde bulunan yapı iki
katlıdır. Edirne Koruma Amaçlı İmar Planında,
kentsel ve 3. derece arkeolojik sit alanında yer alır.
Maliye Hazinesine ait olan yapı 60 ada/1 parselde
konumlanır.
1905 yılında Rum Kültür Merkezi olarak inşa edilmiş
olan yapı Edirne Rum mimarisinin tipik ögelerini
taşır. Bodrum katı subasman hizasına kadar yığma
taş yapım tekniğiyle inşa edilen yapının üst iki
katı ahşap karkas bağdadı sistemdir. İki katlı olan
yapının ön cephesi üç bölümdür. Orta kısım taş
taklidi dörder adet kolonla üç parçaya bölünmüştür.
Kolonların arasında basık kemer bulunur. Bu bölüm
alt katta giriş portikosu, üst katta ise balkon olarak
işlevlendirilmiştir. İki yanda ise birer üç merkezli
kemere sahip pencere yer alır. Girişe portiko
boyunca uzanan yedi adet basamakla çıkılır. Pencere
sövelerinde tek ve yapının her iki kenarında birer çift
taş taklidi ahşap pilaster yer alır. Alt katta iyon düzeni,
üst katta ise korint düzeni kullanıldığı görülür. Ön
cephenin orta bölümü dışa çıkık olup üçgen çatı ile
tamamlanır.
Yapı sırasıyla Türk Ocağı Binası, Devlet Hastanesi,
Şehir Kulübü, Yetiştirme Yurdu olarak kullanılmış
olup 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına
tahsisi yapılmıştır. Bakanlığa tahsisinden itibaren
Edirne Türk Müziği Topluluğu ve kısa bir dönem eş
zamanlı olarak Edirne Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından kullanılmıştır.
Edirne Devlet Türk Müziği Topluluğu Binası
olarak kullanılan bu yapıda, Müdürlüğümüz
teknik elemanlarınca, yaklaşık maliyete esas teşkil
edecek ilk çalışmalar 2015 yılında başlamıştır. Bu
çalışmalarda Restorasyon projesi de baz alınarak
kapsamlı bir onarım düşünülmüştür. İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünce ihalesi yapılan
“Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu İşi’’
kapsamında itinalı söküm ve raspalar yapıldıktan
sonra yapının taşıyıcı sistemlerinde problemler
tespit edilmiştir. Tespit üzerine K.T.Ü. Öğr. Gör.
Prof. Dr. Alemdar BAYRAKTAR ile yerinde yapılan
incelemelerin ardından çeşitli analiz ve modellemeler
sonucu, yapıda ciddi statik sorunlar olduğu tespit
edilmiştir. Bu durum hazırlanan bir statik rapor
ile ilgili Koruma Bölge Kuruluna iletilmiştir.
Ayrıca yapılan itinalı raspalar sonrasında mevcut
restorasyon projesinin uygulamaya başlamak için
yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. Restorasyon projesinin
revize edilmesine karar verilmiştir. Edirne Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün
(EKVKBKM) yerinde yapmış olduğu incelemeler
neticesinde sunmuş olduğumuz tadilat projesi ve
güçlendirme önerileri uygun bulunduktan sonra
imalatlara başlanmıştır.
Fotoğraf 3. Restorasyon öncesi yapının sağ yan cephesi
görünümü (2015, İRAM Arşivi).
Yapının kuzey (sağ yan) cephesi, süreç içerisinde
en çok bozulmuş bölümdür. Özgün pencere boyut
ve formları değiştirilmiş, balkon kapatılmıştır.
Bodrum kata girişi sağlamak amacıyla betonarme
bir yapı yapılmıştır. Ayrıca mevcut ahşaplar malzeme
özelliğini kaybetmiştir. Restorasyon kapsamında
yapı cephesi itinalı söküm ve yapım ile özgün haline
getirilmiştir (Fotoğraf 3).
Yapının kuzey cephesinde yer alan peyzaj alanı
söz konusu kamu kurumunun çalışanları ve
misafirleri için dinlenme alanı olarak düşünülmüş
ve genelde yeşil alan olarak tasarlanmıştır. Bahçenin
ortasında sadece izleri kalan süs havuzu yeniden
yapılarak tekrar ortaya çıkarılmıştır (Fotoğraf 4).
Yapının güney (sol yan) cephesinde, süreç
içerisinde değişikler yapılmıştır. Bazı pencerelerin
boyut ve formları değiştirilmiş, balkon kapatılmış
ve 1. kata ilave edilmiştir. Ayrıca mevcut ahşap
malzemeler özelliğini kaybetmiş olduğundan
restorasyon çalışmaları kapsamında itinalı söküm
işlemi yapılmış ve özgün malzeme ve yapım tekniği
Fotoğraf 1. 2005 yılı, Restorasyona başlamadan önceki
durum (İRAM Arşivi).
ile aslına uygun hale getirilmiştir (Fotoğraf 5).
Yapının güney cephe önünde yer alan peyzaj
kısmı otopark olarak işlevlendirilmiştir. Otopark
kısmında yapının mevcut halinde hiç bulunmayan
bahçe duvarı ve babaları, Edirne Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünce onaylanan
restorasyon projesi doğrultusunda ve kuzey
cephesinde yer alan bahçe duvarıyla da bütüncül
bir yapı oluşturacak şekilde tekrar yapılmıştır.
Yapılan bahçe duvarı bu cephedeki güvenlik
zafiyetini de ortadan kaldırmıştır (Fotoğraf 6).
Yapının batı cephesinde, pencere boyutları
değiştirilmiştir. Ayrıca mevcut ahşap malzemeler
özelliklerini kaybetmiştir. Restorasyon kapsamında
yapı cephesi itinalı söküm ve yapım ile özgün haline
getirilmiştir. Yapının çatısında özgün kiremitlere
rastlanmıştır. Tüm özgün kiremitler toplanarak
çatının batı tarafında kullanılmıştır. Kırık olan
ve özgüne uygun olmayan tüm kiremitler ise
değiştirilmiştir.
Fotoğraf 2. Yapının özgün haline ait eski bir fotoğrafı (EKVKBKM Arşivi).
ÇALIŞMANIN AMACI VE AŞAMALARI
Tarihi yapı, uzun bir süre bakımsız kalmıştır.
Bu nedenle koruma çalışmaları ile tarihi yapının
sahip olduğu değerlerin öne çıkarılması ve mevcut
sorunların çözülerek tarihi yapının tekrar kentlilere
kazandırılması amaçlanmıştır. Bunun için mümkün
olduğunca yapıya zarar veren müdahalelerden
kurtulmaya yönelik restorasyon uygulama kararlarının
alınmasına özen gösterilmiştir (Fotoğraf 1).
Fotoğraf 4. Restorasyon sonrası yapının sağ yan cephesi ve
bahçe düzenlemesi (2018, İRAM Arşivi).
Yapının ön cephe giriş bölümü büyük ölçüde
korunmuştur. Mevcut ahşaplarda boya raspa
edilmiştir. Eksik parça ve kısımlar özgün malzeme
ve detayına uygun olarak tamamlanmış, yerinde
korunan ahşap elemanların onarım ve bakımı
yapılmıştır. Cephe, son dönemde tespit edilen
renk olan beyaza boyanmıştır. Girişteki mermer
merdivenler atmosferik şartlardan dolayı tahrip
olduğu ve kısmi kopmalar oluştuğundan mevcut
ölçüler ve detayları ile yenilenmiştir (Fotoğraf 2).
Fotoğraf 5. Yapının restorasyon öncesi güney cephe perspektif
görünümü (2015, İRAM Arşivi).
Fotoğraf 6. Yapının restorasyon sonrası güney cephesi ve
yeni imalat olarak inşa edilen otopark alanı bahçe duvarından
görünüm (Sağda) (2018, İRAM Arşivi).
Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu
Aydın TAŞDEMİR
korunarak yanlarına destek elemanları kullanılmıştır.
Ayrıca İstanbul Restorasyon ve Konservasyon
Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünden
alınan bilgiler doğrultusunda özgün ahşap
elemanların koruma çalışmaları tamamlanmıştır.
Yapının eski elektrik ve mekanik tesisatları mimariye
uygun ve yapıya en az müdahale edecek şekilde
yenilenmiştir. Edirne Devlet Türk Müziği Topluluğu
yetkilileri ile yapılan resmi yazışmalar ve şifahi
görüşmeler neticesinde ihtiyaç duydukları özel bir
ses sistemi de alt yapısı ile birlikte imal edilerek,
kullanıma sunulmuştur.
Fotoğraf 7. Yapının batı cephesinden restorasyon öncesi
görünüm (2015, İRAM Arşivi).
Fotoğraf 8. Yapının batı cephesinden restorasyon sonrası
görünüm (2018, İRAM Arşivi).
Teknik elemanlar olarak, restorasyonu yapılan
yapıların, uygun fonksiyonlar verilerek kullanıcıları
ile birlikte daha uzun ömürlü olacağına
inanmaktayız. Yukarıda bahsedilen uygulamalar
sonucu yapı sadece özgün haline getirilmiş olmakla
kalmadı, aynı zamanda yapılan statik müdahalelerle
kullanıcısına güvenli bir çalışma ortamı sağlanmış
oldu. Kontrollük teşkilatı olarak bütün özverimizle
restorasyon çalışmalarını yürüttüğümüz Edirne
Türk Ocağı Binası Restorasyonu İşi kapsamında
desteklerini hiç esirgemeyen başta Bakanlığımız
olmak üzere tüm yetkili birimlerimize ve yüklenici
firmaya teşekkürlerimizi sunarız.
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Aydın TAŞDEMİR İnşaat Yüksek Mühendisi
Hasan SOYAL Mimar
Şilan SİNAN Mimar
Halit TÜRK Elektrik Elektronik Mühendisi
Emre KAYA Makine Mühendisi
Yüklenici: Hisar Restorasyon Proje İnş.Tur.İth.İhr.
San.ve Tic.Ltd. Şti.
Fotoğraf 11.
Yapının salon
kısmından
restorasyon öncesi
görünüm (Solda)
2015, (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 9. Bahçe duvarlarının ve demir ferforjelerin
restorasyon öncesi görünümü (2015, İRAM Arşivi)
Bahçe duvarlarında sıva raspa edilerek hidrolik kireç
ile hazırlanmış sıva ile yeniden sıvanmıştır. Bahçe
duvarı üzerindeki babalar yeniden yapılırken mevcut
olan az miktardaki özgün tuğla elemanların tamamı
kullanılmıştır. Korkuluklar özgün form, ölçü ve
renkleri ile yeniden yapılmıştır (Fotoğraf 9, 10).
Yapının salon tavanında bulunan özgün ahşap
elemanların, itinalı raspa sonrası bakım ve onarımı
yapılarak korunması sağlanmıştır. Muhdes ahşap
lambriler söküldükten sonra bölücü duvarlarda
bulunan ve taşıyıcı özelliğini yitiren tüm ahşap
elemanlar yenilenerek hidrolik kireç esaslı sıva
yapılmıştır. Yapıdaki özgün ahşap kapılar sökülerek
atölyede raspa sonrası gönyesine getirilmiştir. Zaman
içerisinde böceklerden ve dış tesirlerden meydana
gelen tüm gözenekler ve delikler kendi ağacından
oluşturulan özel bir dolgu malzemesiyle kapatılmıştır.
Özellikle menteşe ve kilit mekanizmalarının
bulunduğu kısımlarda çürüyen ve kopan parçalarda
Fotoğraf 10. Bahçe duvarlarının ve demir ferforjelerin restorasyon
sonrası görünümü (2018, İRAM Arşivi)
tümleme metodu uygulanmıştır. Kapılarda ve tüm
ahşap elemanlarda zararlı canlılara ve dış tesirlere
karşı ahşap koruyucu kullanıldıktan sonra kapıların
doğal yapısını gösteren ve hava geçirgenliğini de
sağlayan boya yapılmıştır (Fotoğraf 11, 12, 13).
Yapı merdiven korkuluğu korunmuş, boya raspası
yapılarak eksik bölümler tamamlanmış, ahşap bakım
ve onarımları yapılarak boyanmıştır. Merdivenler
aynı ölçü ve formlarıyla yeniden yapılmıştır. 1.
kata çıkıştaki muhdes merdiven holü rüzgârlığı
kaldırılmıştır (Fotoğraf 14, 15).
Bodrum katı kagir yığma olan yapıda tuğlalar
arasında yer alan boşluklar özgün malzemeye uygun
olarak hidrolik kireç esaslı enjeksiyonlarla kontrollü
bir şekilde doldurulmuştur.
Taşıyıcı sistemi ahşap karkas olan zemin kat ve 1.
katta ise taşıyıcı özelliğini kaybetmiş elemanlar
büyük ölçüde yenilenmiş, durumu daha iyi olanlar
Fotoğraf 12.
Yapının salon
kısmından
restorasyon aşaması
görüntü (Sağda)
2016, (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 13.
Yapının salon
kısmının restorasyon
sonrası görünümü
(Solda) (2018,
İRAM Arşivi).
Fotoğraf 14.
Restorasyon öncesi
1. Kata çıkıştaki
muhdes merdiven
holü rüzgârlığı
(Sağda) 2015,
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 15.
Restorasyon sonrası
merdiven ve holün
görünümü 2018,
(İRAM Arşivi).
MEKTEB-İ TIBBİYYE-İ ŞAHANE
ANATOMİ BİNASI KORUMA UYGULAMALARI
CONSERVATION WORK OF ANATOMY BUILDING
OF GREAT ROYAL MEDICAL SCHOOL
Duygu AKSOY Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ İTÜ
Vakıf İnşaat Restorasyon ve Tic. A.Ş.
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Leyla TOPRAK GÜRSU/ Y. Mimar Restorasyon Uzmanı
Güryapı Restorasyon Taah. ve Tic. A.Ş.
Anatomi binası, Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane binasının kuzeybatı
köşesinde yer alan ve ana binayla bağlantısı koridor ile sağlanmış
olan yapıdır. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Binası Restorasyonu İşi
kapsamında, muhdes eklentilerin sökümü ve raspa çalışmaları
sonrasında ortaya çıkan bulgular, incelenen arşiv fotoğrafları
ile karşılaştırılarak belgelenmektedir. Bu bulgular eşliğinde
güncel rölöve ve revize restitüsyon projesi hazırlanmıştır.
Kullanıcı gereksinimleri ve statik güçlendirme raporu dikkate
alınarak koruma ilkeleri çerçevesinde bir restorasyon projesi
oluşturulmuştur.
Koruma önerileri oluşturulurken yapının mimari dokusuna
zarar vermeyecek elemanların eklenmesi ve dönem eki olarak
kabul edilen elemanların günümüz teknolojisi ile iyileştirilmesi
önerilmiştir. Binayı statik açıdan etkileyebilecek olan muhdes
betonarme sistemin kaldırılması konusunda yapılan disiplinler
arası bir çalışma sonucunda mevcut sistemin, yapı üzerinde olumlu
etkisi olduğuna kanaat getirildiğinden, bu eklerin korunmasına
karar verilmiştir. Bu sayede sonradan yapılacak olan kapsamlı
müdahalelerin de önüne geçilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Geç Osmanlı Mimarisi, Tıp Okulu,
Belgeleme, Restorasyon
The Anatomy building is a part of Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane medical school
complex, and it is located at the northwest corner of the main building. It is connected
to the main building through a corridor. Mekteb-i Tıbbiyyeyi Şahane Restoration
Project includes; documentation of the data which come up with the removal of
the later additions and scraping works, and comparison of these data with the
archives. Survey projects and updated restitution project are prepared based on
these data. A restoration project is prepared within the framework of international
conservation approach, taking user requirements and the static reinforcement report
into consideration.
Conservation proposals include; new additions which do not harm the authenticity
and rehabilitation of later additions of considerable value by using today’s technology.
The issue of removal of the reinforced concrete system which was been added at a
later period, has been evaluated through interdisciplinary methods research. With
consideration of the fact that it supports the construction structure and also removing
it can cause the need of larger interventions in the future, it has been decided that the
concrete system should be kept during the restoration phase.
Keywords: Late Ottoman Architecture, Medical School, Documentation,
Restoration.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Duygu AKSOY
TARİHÇE
kanadın yarısını kaplar.
Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane tıp eğitimi vermek üzere
II. Abdülhamid tarafından inşa ettirilen ilk modern
tıp okulu binasıdır. Yapımına 1894’te başlanmış olan
yapı, 1903 yılında tamamlanmıştır. Binanın açılışı
ise II. Abdülhamid’in doğum günü olan 6 Kasım
1903 Cuma günü gerçekleştirilmiştir (Yıldırım,
2010). Binanın mimari tasarımı dönemin önde gelen
mimarlarından Alexandre Vallaury ve Raimondo
D’Aronco’ya aittir (Batur, 1993). Bina Haydarpaşa
Askeri Hastanesi ve Selimiye Kışlası mimari tarzıyla
uyum içinde, 80.000 m2 arsa üzerinde, 54.000 m2
alana inşa edilmiştir. Bir iç avlu çevresinde yerleşmiş
olan binanın avlu tarafı koridorlarla çevrilmiştir.
Anatomi, hamam, mutfak ve tuvaletler gibi işlevleri
karşılayan yapılar ana kütlenin dışında yer almış ve
koridorlarla ana binaya bağlanmıştır.
1933 yılına kadar tıbbiye olarak hizmet veren
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, 1933-1983 yılları
arasında Haydarpaşa Lisesi olarak eğitim vermiştir.
1983 yılında ise Marmara Üniversitesine tahsis
edilerek içerisinde Tıp Fakültesinin de bulunduğu
eğitim yapısı olarak hizmet vermiştir.
Özgün proje arsanın deniz tarafında okul binası, kara
tarafında kalan kısımda da çok kapsamlı bir hastane
kompleksini içermiş olmakla beraber okul binası
Kasım 1903’te tamamlanıp hizmete açıldığı halde;
hastane kısmının beş pavyonu içeren ancak çok küçük
bir kısmı 1903’ten kısa süre önce bitirilebilmiştir;
diğer pavyonlar ise hiç inşa edilememiştir (Şekil 1)
(Rieder, 1904).
E-5 KARAYOLU
Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane, 1903-1909 yılları
arasında Askeri Tıp Mektebi olarak kullanılmıştır.
Bu tarihten sonra ise sivil tıp mektebi olarak hizmet
vermiştir. Bünyesinde cerrahhane de barındıran
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, botanik bahçesi ve
tıbbi bitkileri ile eczacı yetiştirilmesine de katkı
sunmuştur. Baytar mektebi binanın hemen yakınında
kurulmuştur. Almanca, Fransızca ve Türkçe
dillerinde eğitim verilen bu Tıp Mektebinden birçok
değerli siyasetçi ve bilim insanı yetişmiştir.
Anatomi Binası
Yatayda mekanlara, iç avlunun etrafını çeviren geniş
koridorlar vasıtasıyla ulaşılmaktadır. Binanın kara
tarafındaki hünkâr mahali ve idari kısımları beş adet
bağımsız ve dışarı taşan blok halinde bu koridora
takılıdır. Deniz tarafında ortadaki cami bloku ve
köşelerdeki kare planlı amfi tiyatro hacimleri ise dışa
taşmalı şekilde yerleştirilmiştir.
Dikey sirkülasyon, özellikle binanın muazzam
boyutları göz önüne alındığında, oldukça işlektir.
İdari blokların kendi içindeki küçük merdivenleri
dışında, yan kanatların ikişer ucunda ve caminin
iki yanında olmak üzere altı büyük merdiven
tasarlanmıştır. Buna ek olarak hünkâr mahali içinde
girişten itibaren üst kattaki hünk ârın
dairelerine
çıkan oldukça ihtişamlı bir protokol merdiveni
bulunur (Şekil 2) (Kula Say, 2014).
TIBBİYE CADDESİ
Fotoğraf 1. Mektebi Tıbbiye Şahane Binasının Kuşbakışı Görünümü (2017).
Marmara Üniversitesi adına tahsisli olan Haydarpaşa
Külliyesi, 15 Nisan 2015 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 27.03.2015 tarih ve
6639 sayılı Kanun gereğince sağlık temalı olarak
kurulan ilk ve tek devlet üniversitesi olan Sağlık
Bilimleri Üniversitesine Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane
adıyla hizmet vermek üzere tahsis edilmiştir.
MİMARİ ÖZELLİKLER
Ana bina
Yaklaşık 80.000 m2 büyüklükte bir arsa üzerinde
yer alan yapı 80x140 m boyutlu bir avlu etrafında
geç dönem kışlalarını andırır biçimde planlanmıştır.
Doğu-batı eksenine göre simetrik olan yapının orta
bölümünde, doğusu ile batı kısımları arasında 13
m.’ye yakın kot farkı vardır.
Tıbbiye Caddesine bakan doğu ve denize bakan batı
cephesinde olmak üzere iki girişi bulunan yapının,
kot farkı nedeniyle deniz tarafı olan batı kanadı beş,
doğu kanadı ise dört katlıdır. Zemin üzerine çatı
katı ile birlikte iki kat olarak tasarlanan binanın bir
tam, bir de yarım bodrum katı bulunmaktadır. Yarım
bodrum kat, binanın tüm batı kanadı ile güney
Şekil 1. Haydarpaşa İçin Öngörülen Tıp Kompleksinin
Vaziyet Planı (Kaynak: Robert Rieder – Für der Türkei
1904)
Şekil 2. Vallaury’e Ait Çizim, Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane Binası 1. Kat Planı (Kaynak: Seda Kula Kay, Beauxarts kökenli
bir mimar olarak Alexandre Vallaury’nin meslek pratiği ve eğitimciliği açısından kariyerinin irdelenmesi, 2014).
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Duygu AKSOY
Anatomi Binası
karşılaştırmalı çalışması ve belgelenmesi
Anatomi Binası, 1100 m2 taban alanına sahiptir.
Mektebi Tıbbiye’nin kuzeybatı yönünde koridorla
bağlantısı bulunur. Anatomi binasının zemin katı, ana
binanın yerleştiği arazi kotunun eğiminden dolayı,
ana binanın 1. bodrum katına karşılık gelmektedir.
• Tipoloji çalışmaları
Anatomi Binası, iki ayrı kütle gibi inşa edilmiş
olup, doğu ve batı yönlerindeki bu kütlenin, kat
yükseklikleri, kat adedi, kot farklılıkları, çatı tipi
olmak üzere farklılıklar göstermektedir. Doğu
yönündeki kütle, iki katlı olarak inşa edilmiş olup,
batı yönündeki kütle ile arasında 40 cm kot farkı
bulunmaktadır. Batı yönündeki Diseksiyon salonun
bulunduğu kütle ise tek katlı, en düşük noktası 9,60
m, en yüksek noktası ise 12,70 m olan eğimli volta
döşemelidir (Şekil 3).
Raspa Çalışmaları Sonrası Ortaya Çıkan
Veriler
KORUMA UYGULAMALARI
DEVAM EDERKEN UYGULANAN
YÖNTEMLER
İş kapsamında koruma uygulamaları devam ederken
ulusal ve uluslararası tüzük ve bildirgelere bağlı
kalınarak arşiv ve belgeleme çalışmaları aşağıdaki
yöntemlerle yapılmaktadır:
• Kaynak-Literatür ve arşiv taramaları
• Arşiv fotoğraflarındaki bulgulardan yola çıkılarak
sahada yapılan raspa işlemi sonucu özgün döneme
ait verinin tespit edilmesi ve belgelenmesi
•
Raspa
çalışmaları
ile
arşiv
fotoğraflarının
• Proje Müellifi ve danışmanlar ile mütalaa edilerek
verilen kararlar
• Uygulamanın etaplı olarak devamlılığın sağlanması
Muhdes malzemelerin sökümleri ve raspa çalışmaları
sonrasında ortaya çıkan veriler incelenen arşiv
fotoğrafları ile karşılaştırılarak belgelenmiş olup buna
göre güncel rölöve hazırlanmış, restitüsyon projesi
ise revize edilmiştir. Bu verilerin ışığında restorasyon
projesi ile yeni koruma önerileri geliştirilmiştir.
Betonarme Çerçeve Sistem ve Döşeme
Bina günümüze kadar çeşitli müdahaleler görmüştür.
Bunlardan bir tanesi Anatomi Binası Diseksiyon
Salonunun yer aldığı batı kütlesinde yapının
içerisinde bir ara kat oluşturmak amacıyla yapının
yığma taşıyıcı sistemine bitişik olarak betonarme
çerçeve sistemi eklenmesidir. Arşiv fotoğraflarına
bakıldığında, diseksiyon salonuna ait 1922 yılı tarihli
fotoğrafta yapı ara katsız, özgün haliyle tespit edilmiş
olup, sistemin yapıya söz konusu yıldan sonra
eklendiği belirlenmiştir (Fotoğraf 2).
Statik rapor doğrultusunda öncelikle ara katta
bulunan betonarme plak ile 1. bodrum katta yer
alan muhdes döşeme sökülmüştür. Bu sökümler
gerçekleştikten sonra yığma duvarlar arasında
betonarme çerçeve sistem açık bir şekilde ortaya
çıkmıştır (Fotoğraf 3).
Şekil 3. 1. Bodrum Kat Planı, Anatomi Binası, Doğu ve Batı Kütleler (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 2. Anatomi binası Diseksiyon Salonu, ahşap Fotoğraf 3. Anatomi binası muhdes döşeme kaplaması sökümü
pencereler ve kapılar görülmektedir (Fotoğraflarla Darülfünun sonucu mahal fotoğrafı (2017).
Tıp Fakültesi).
Mekanik ve elektrik tesisatı için dolgu zemin
üzerinde yapılan açmalarda özgün kota ulaşılan
birçok noktada kanal sistemine ait bulgular
gözlemlenmiştir (Fotoğraf 4). Kazıdan çıkan
bulgular arşiv fotoğraflarındaki tefriş düzeni ile
çakıştırılarak mevcut kanal sistemi planı çizilerek
belgelenmiştir (Şekil 4).
Mahal depo olarak kullanılabilmesi için öncelikli
olarak temizlenecek, ardından duvar ve zemindeki sıva
ve şap iyileştirilerek boya imalatı gerçekleştirilecektir.
Merdiven de aynı şekilde temizlenecek ve zemine
çıkış noktası uygun bir malzemeden (sac) imal edilen
bir kapak ile kapatılacaktır.
Bodrum Kat
Muhdes döşeme kaplamalarının kaldırılmasıyla açığa
çıkan 2. bodrum katta, tek kollu merdiven ile inilen
tek bir hacim (havuz gibi) bir alan ortaya çıkmıştır
(Fotoğraf 7). 3.80x3.70 m boyutlarına sahip
mahalin, kat yüksekliği 2.10 m zemini şap, duvarı
sıvalıdır, tavanı volta döşemedir (Fotoğraf 4, 5).
Havuz mahalinin, özgün olduğu tespit edilmiştir.
Gözlemlendiği kadarıyla duvar yüzeyindeki ve
zemin üzerindeki kimyasal maddeden dolayı
kadavraları sakladıkları havuz olarak kullanıldığı
düşünülmektedir.
Şekil 4. Anatomi Binası 1. Bodrum kat tespit edilen kanal
sisteminin plan üzerinde belgelenmesi.
Fotoğraf 4. 2. bodrum katta tespit edilen havuza inen kagir Fotoğraf 5. 2. bodrum katta tespit edilen havuz alanı (İRAM
merdiven (İRAM Arşivi).
Arşivi).
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Duygu AKSOY
Özgün kapı yerleri ve duvar boşlukları
ve arşiv fotoğrafına göre restitüe edilmiştir.
Çalışmalar sırasında özgün kapılar ve duvar boşlukları
tespit edilmiştir. 1. bodrum katta, iki mahal arasında
55 cm boşluk olan ve üst katta devamlılığı olmayan
çift duvar tespit edilmiştir. (Fotoğraf 6).
Arşiv fotoğraflarından ayrıca mevcut demir
parmaklıkların da özgün olduğu tespit edilmiştir.
Anatomi binasının doğrama sistemleri, restitüsyon
projesine göre özgün detaylarına uygun olarak
restorasyon projesi oluşturulmuştur. Buna göre,
binanın tüm pencere doğramaları ahşap olarak imal
edilecektir. Günümüz teknolojisi ahşap lamine ve
ısıcamlı doğrama önerilmektedir. Raspa sonrası
ortaya çıkan özgün kapı yerlerine kapı yapılması,
muhdes kapı boşluklarının yapının özgün malzemesi
olan tuğla ile yeniden örülmesi önerilmiştir. Kapıların,
restitüsyon projesine uygun olarak yeniden ahşap
tablalı olarak yapılması önerilmiştir.
1. bodrum katta ve zemin katta bazı duvar
boşluklarının sonradan günümüz tuğlalarıyla
kapatıldığı tespit edilmiştir. Kapıların iç duvar
yüzeylerinde özgün horasan sıva tespit edilmesiyle
bu boşlukların kapı yerlerini gösterdiği belirlenmiştir
(Fotoğraf 7, 8, 9) (Şekil 5, 6).
Pencere Doğramaları ve Kapılar
Arşiv fotoğraflarına göre değerlendirme yapılarak
tüm pencerelerin ahşap doğrama sistemine sahip
olduğu tespit edilmiştir. Binanın doğusunda yer alan
iki katlı kısmın üst katındaki ahşap doğramaların
özgün olduğu tespit edilmiştir (Fotoğraf 10).
Binadaki tüm doğramalar mevcut özgün doğramaya
Restitüsyon projesinde, raspa ile tespit edilen ve
mevcut özgün kapı boşluklarına, arşiv fotoğraflarına
ve ana binada uygulanmış ahşap kapı detaylarına
uygun olarak kapı detayları çizilmiştir (Fotoğraf 11).
Şekil 6. Anatomi binası zemin kat (üst kat) planı, Fotoğraf 9. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı boşlukları (Zemin
raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı yerleri.
Kat).
Fotoğraf 10. Üst kattaki özgün ahşap doğramalar (Kaynak: Fotoğraf 11. Anatomi binası Diseksiyon Salonu, 1922
(Kaynak: Fotoğraflarla Darülfünun Tıp Fakültesi).
Fotoğraflarla Darülfünun Tıp Fakültesi).
Zemin Döşeme Kaplamaları
Fotoğraf 6. Özgün duvar boşluğu ve girişi Şekil 5. Anatomi Binası 1. bodrum kat (giriş katı) planı, raspa sonrası
ortaya çıkan özgün kapı yerleri (İRAM Arşivi).
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 7. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı boşluğu Fotoğraf 11. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı
boşlukları 1. bodrum kat (Giriş katı) (İRAM Arşivi).
(1.Bodrum Kat-Giriş Katı) (İRAM Arşivi).
Anatomi Binasının doğusunda yer alan 2 katlı kısmın
1. Bodrum katında yer alan 73x73 cm ebatlı mermer
kaplamanın özgün olduğu arşiv fotoğraflarıyla
belgelenmiştir (Fotoğraf 12-13). Aynı mahalin
duvar yüzeyinde yer alan 105 cm yüksekliğindeki
mermer kaplamanın da özgün olduğu tespit
edilmiştir (Fotoğraf 12). Aynı mermer kaplamanın
arşiv fotoğraflarında diğer mahallerde kullanıldığı
görülmektedir. Buna göre 1. bodrum katın
tamamında özgün boyutlarıyla mermer kaplamanın
uygulanması önerilmektedir. Mermerin cinsinin,
Marmara mermeri olduğu tespit edilmiştir.
Anatomi doğu kütlesinin üst katının döşeme
kaplaması, kaplamanın ahşap olduğuna işaret eden
arşiv belgelerine göre restitüe edilmiştir (Fotoğraf
14). Restorasyon uygulamasında da muhdes
döşemenin kaldırılıp özgünündeki gibi ahşap döşeme
yapılması önerilmektedir.
Fotoğraf 13. Anatomi binası, Teşrihhane Salonundan 192225 yıllarına ait arşiv fotoğrafı, mermer döşeme kaplamaları ve
Fotoğraf 12. Anatomi içindeki tarihi Amfi, mermer döşeme ahşap doğrama sistemleri görülmektedir. (Kaynak: Fotoğraflarla
ve duvar kaplamalarının görüldüğü arşiv fotoğrafı.
Darülfünun Tıp Fakültesi).
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Duygu AKSOY
Anatomi - Ana Bina Arasındaki Bodrum
Kat Geçiş Koridoru
Anatomi- Ana Bina Zemin Kat Bağlantı
Koridoru
Pervititch haritasındaki izlere göre yapılan tespitte,
yemekhane koridoru (A) ile simetriğinde bulunan
anatomi koridorunun (B) genişliğinin eşit olmadığı
görülmektedir (Şekil 7).
Ana bina ve Anatomi kütleleri arasındaki bağlantı
koridorunda yapılan raspa ve arşiv taramalarında elde
edilen bulgular çakıştırıldığında; yapıldığı dönemde
tek katlı olarak görülen koridor (Fotoğraf 17), 2.
dönemde iki katlı olarak görülmektedir (Fotoğraf
18).
Yerinde yapılan çalışmalar sonucunda, AN1B11
Oda, AN1B10 WC ve AN1B12 WC mahallerinde
tavanın volta döşeme (Fotoğraf 16), duvarlarının
da harman tuğlası olduğu tespit edilmiştir. Raspa
sonrası dış duvarında ise ana bina ile benzeyen bir
duvar örgü sistemine rastlanmıştır (Fotoğraf 15).
Tüm bu bulgular ışığında, 05.08.2014 tarih ve 1905
sayılı Koruma Kurulu kararı ile uygun görülen
restorasyon projesinde kaldırılması önerilen,
Fotoğraf 14. Anatomi Üst Kat (Teşrih Müzesi), 1922-25 AN1B11 Oda ve yan mahallerin özgün olduğu tespit
yılları. Döşemede serili muşambanın altında ahşap döşemenin edilerek, korunması gereken bir bölüm olduğuna
izleri görülmektedir. (Kaynak: Fotoğraflarla Darülfünun Tıp karar verilmiştir.
Fakültesi)
Koridorun, 2. kat tavanının volta döşeme olması
da bu koridorun dönem eki olarak kabul edilmesini
desteklemektedir. Buna göre, mevcut üst kat bağlantı
koridorunun korunması (05.08.2014 tarih ve 1905
sayılı Koruma Kurulu Kararı ile uygun görülen
restorasyon projesinde kaldırılmıştır) binanın özgün
sistemiyle uyuşmaktadır.
Özgün olduğu tespit edilen ANZ10 teras mahalinin
korunması gerektiği, özgün fonksiyonu olan teras
şekliyle kullanılması, zemin kaplamasının terracotta
olması, parapet duvarlarının paslanmaz çelik halatlı
korkuluk sistemi olması önerilmiştir (Çizim 5-6).
Fotoğraf 17. Ana
bina ile Anatomi
binası arasındaki
koridorun tek
katlı olarak inşa
edildiğini gösteren
1903 senesine ait
kartpostal (Kaynak:
Fotoğraflarla
Darülfünun Tıp
Fakültesi).
Fotoğraf 18.
Ana bina ile
Anatomi arasındaki
koridorun iki katlı
olduğunu gösteren
fotoğraf, Alman
Arkeoloji Enstitüsü
Arşivi, 1930 yılları.
B
A
Şekil 7. Pervititch
haritası, 19221945 yılları
arasında (Üstte).
Fotoğraf 15.
Anatomi geçiş
koridoru doğu
cephesi yönü, raspa
sonrası durumu
2017, (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 16. AN1B11 no’lu
Şekil 8. Ana bina- Anatomi alt geçiş koridoru mahallin tavandaki volta döşeme
rölövesi, plan.
izleri
Şekil 9. Ana
bina-Anatomi
Geçiş Koridoru Üst
Kat, Raspa sonrası
Güncel Rölövesi,
plan (Solda)
(İRAM Arşivi).
Şekil 10. Ana
bina-Anatomi Geçiş
Koridoru Doğu
Görünüşü, Detay
12 (Sağda) (İRAM
Arşivi.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Anatomi Balkon ve Üst Saçağı
Anatomi binasının giriş kapısının üstünde, özgün
metal balkon kalıntıları tespit edilmiştir. (Fotoğraf
19-20). Balkon metal profillerle oluşturulmuş
olup kapının iki yanından metal payandalarla
desteklenmiştir ve yan tarafta yer alan ana binayla
bağlantıyı oluşturan koridorun üzerinde yer alan
terasla aynı kottadır. Metal balkon yardımıyla ana
binaya bağlantı koridoruna geçiş sağlanmıştır.
Balkonla koridor arasında geçişi sağlayan kapı
günümüzde kapatılmıştır. (Fotoğraf 21). Ana binaya
geçiş koridorunun üst katının Mektebi Tıbbiye
binasının yapım yılı olan 1903 yılından daha sonra,
1920-25 yılları arasında yapıldığı, nitelikli dönem eki
olarak korunması ile ilgili onaylı Koruma Kurulu
Duygu AKSOY
kararı ile ilişkili olarak bu balkonunun da bu koridora
ve önündeki terasa geçiş sağladığı düşünülmektedir.
Tespit edilen balkona ilişkin bulgular, özgün
detaylarına uygun olarak restitüsyon projesine
eklenmiştir. Restorasyon projesine göre balkonun
özgün metal profilleri temizlenecek ve paslanmayı
önleyici koruyucu sürülecek, gerekli görülen çelik
takviyeler yapıldıktan sonra üzerine sac kaplama
yapılacaktır.
Balkonun üzerinde bulunan saçağın özgün kenet
yerlerinde gerekli temizleme, arındırma işlemlerinden
sonra önerilen restorasyon projesine uygun şekliyle,
çelik konstrüksiyon üzeri çinko çatı kaplaması imal
edilecektir.
Anatomi Yapısı İki Katlı Kısım Çatı Sistemi
Anatomi yapısı doğu ve batı kütleleri, kat yükseklikleri,
kat adedi, kot farklılıkları, çatı tipi olmak üzere
farklılık gösteren yapım şekillerine sahiptir.
Doğu yönündeki kütle, iki katlı olarak inşa edilmiş
olup, batı yönündeki kütle ile arasında 40 cm kot
farkı bulunmaktadır. Batı yönündeki Diseksiyon
salonun bulunduğu kütle ise tek katlı, yaklaşık 13 m
kat yüksekliğine sahiptir.
Aynı şekilde doğu yönündeki iki katlı kütlenin
çatısında yapılan raspalar sonucunda çatının zemin
döşeme kaplamasının nitelikli, yapıldığı dönemde
Marsilya’dan getirildiği, terracotta malzeme olduğu
tespit edilmiştir (Fotoğraf 22 a-b).
Anatomi doğu kütlesinin üzerindeki terracotta
malzemenin yanı sıra, çatıda, yaklaşık 40 cm bir
parapet duvarının izi bu alanın teras çatı olma
ihtimalini kuvvetlendirmektedir (Fotoğraf 23).
Mektebi Tıbbiyye-i Şahane binasının diğer alanlarında
da yer alan çatı ve teras ilişkileri, yapıda hem
ahşap oturtma çatı hem de teras çatı kullanıldığını
göstermektedir.
Fotoğraf 19. Anatomi binasının giriş kapısı üstündeki metal balkon konstrüksiyonu
Fotoğraf 20. Anatomi binasının giriş kapısı üstü balkonun saçağının
taşıyıcısının duvardaki metal kalıntıları konstrüksiyonu (Sağda) (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 21. Anatomi, balkonla koridor arası geçişi sağlayan kapı (Altta).
Tüm bu bulgular ışığında, çatının ilk dönemde teras
çatı olarak inşa edildiği (Fotoğraf 24), sonraki
dönemde ise saçaksız ahşap çatı sistemi yapıldığı
anlaşılmaktadır (Fotoğraf 25). Buna göre restorasyon
projesinde binanın özgün üst örtü sistemi olan teras
çatı ve parapet duvarlarının yapılması önerilmektedir.
İlgili Koruma Kurulunun 28.12.2017, 4487 sayılı
kararı ile, üst örtü projelerinde restorasyon kararı
olarak onaylanan Anatomi üstü doğu yönü teras
alanına çıkış için, çelik, tek omurgalı, binadan
yaklaşık 30 cm kopuk bir merdiven önerilmektedir.
Korkuluk sistemi olarak hem merdivende hem de
teras alanında, paslanmaz çelik halatlı, ara dikmeli
metal korkuluk sistemi önerilmektedir.
Işıklık ve Bacalar
Anatomi yapısının, çatı örtüsündeki kaldırma
işleminden sonra diseksiyon salonu üzerinde özgün
ışıklık ve bacalar bulunmuştur (Fotoğraf 26).
Batı’da yapılan anatomi yapılarının dönem örnekleri
incelendiğinde o yapılarda da ışıklığın yapıldığı tespit
edilmiştir (Fotoğraf 27-28). Özgün ışıklık sistemin
korunarak, çatı izolasyon detaylarına uygun bir
şekilde yenilenecektir.
Fotoğraf 22 a-b. Anatomi teras bölümünde bulunan terracotta
ve arkasındaki mühür; “SOCİÉTÉ GENERALE DES
TUİLERİES MARSEİLE” (Marsilya’daki kiremithane bölgesini Fotoğraf 23. Parapet duvarı izi ve muhdes ahşap çatı
konstrüksiyonu, raspa sonrası. (2017).
anlatan bir ifade) (2017).
Fotoğraf 24. Anatomi Yapısı Fotoğrafı; Anatominin
ışıklığı, bacaları ve saçaksız doğu kütlesi görülmektedir
Fotoğraf 25. Anatomi Ahşap Çatısı, merteklerdeki muhdes eklerin 1930 (Kaynak: Haydarpaşa Lisesi Mezunlar Derneği
Arşivi).
görünümü (2017) (İRAM Arşivi).
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları
Duygu AKSOY
Fotoğraf 26.
Anatomi Ahşap
Çatısı Üstünde
Bulunan Işıklık,
2017 (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 27. Amerika’da bulunan Fotoğraf 28. İngiltere’deki bir
bir Anatomi Laboratuvarı, jefferson Anatomi
Laboratuvar
Salonu, Şekil 11. Anatomi Binası 1. bodrum Kat Planı
Medical College, Philadelphia, 1943. Cambridge, 1920.
(İRAM Arşivi).
Detay A - Yan cephe duvarları ile betonarme kirişlerin birleşim Detay B- Çelik plaka yığma duvar ankraj detay
detayı
KORUMA ÖNERİLERİ
Mektebi Tıbbiye Şahane’nin Anatomi binası için
yapılan revize restitüsyon projesine, kullanıcı
taleplerine ve statik güçlendirme raporu ışığında
koruma anlayış çerçevesinde öneri restorasyon
projesi hazırlanmıştır.
Bu bağlamda ele alınan tarihi yığma yapılarda
uygulanan onarım ve güçlendirme teknikleri
üzerinden müdahale yöntemleri tespit edilmiştir.
Müdahale yöntemleri;
1. Temizleme; Özgün olmayan niteliksiz eklerin ve
uygunsuz müdahalelerin kaldırılması
2. Bütünleme; Kaybolmuş veya değiştirilmiş mimari
elemanların özgün haline uygun olarak tamamlanması
3. Yenileme;
a. Yeniden Yapım; Kaybolmuş veya değiştirilmiş
mimari elemanların özgün haline uygun olarak
yeniden yapılması
b. İz Bırakma; Günümüzde özgün formunda
yapılması mümkün olmayan mimari elemanların
yerlerinde iz bırakılması
c. Ekleme; Kullanıcı gereksinimlerini karşılamak
amacı ile mimarinin özgünlüğüne zarar vermeyecek
elemanların eklenmesi
d. İyileştirme; Dönem eki kabul edilen mimari
elemanların günümüz teknolojisi ile iyileştirilmesie. Statik Güçlendirme
STATİK GÜÇLENDİRME
Binanın mevcut yapım sisteminin 1999 depremi
sonrası hazırlanan raporlar ve yapıdaki muhdes
betonarme döşeme sisteminin değerlendirilmesi
doğrultusunda hazırlanan statik raporda önerilen
statik güçlendirmeler, koruma anlayışı çerçevesinde
değerlendirilmiş, restorasyon projesine aktarılmıştır.
Bina, günümüze kadar çeşitli müdahaleler görmüş
ve bazı eklentiler almıştır. Güney salonunun batı
kısmında bir kemer boşluğu kapatılarak duvar
örülmüş, sonraki bir dönemde ise yapının içerisinde
bir ara kat oluşturmak amacıyla yapının yığma
taşıyıcı sistemine bitişik olarak betonarme çerçeve
sistemi eklenmiştir. Betonarme sistem, yığma
yapının temellerinde bağımsız bir sürekli temel
sistemi oluşturularak, kolon ve kirişler ise yığma
yapıya bitişik olarak inşa edilmiş, ara kat döşemeleri
bu çerçeve içerisinde oluşturulmuştur.
05.08.2014 tarih ve 1905 sayılı Koruma Kurulu
kararı ile Diseksiyon Salonu üzerinde yer alan
muhdes betonarme döşemenin kaldırılması uygun
görülmüştür. Fakat statik açıdan değerlendirildiğinde
mevcut betonarme sistemin sökülmesinin ardından
binanın mukavemetinin azalabileceği ve yapıda daha
kapsamlı güçlendirmeler içeren müdahalelerinin
yapılabileceği ortaya çıkmıştır. Bunun yanında
mevcut betonarme sistemin deprem yükü karşısında
yapıya olumlu katkıları olduğu da gözlemlenmiştir.
Geleneksel ve yeni teknikler arasında tercih
yapılmadan önce, her yapının durumu, güvenlik
ve mukavemet talepleri göz önünde tutularak
değerlendirilmeli, en az müdahale getiren ve
kültürel değerlerle en uyumlu olan seçilmelidir
(ICOMOS, 2003). Yapılan analizler ve yerinde
yapılan incelemeler sonucunda, mevcut durumda
bulunan betonarme sistemin, döşemeler ve kemer
açıklıklarına denk gelen kısımda bulunan kirişlerin
sökülmesine, cephelere bitişik konumda olduğu
kısımlarda yerinde korunmasına ve betonarme
elemanların yığma duvarlarla birlikte çalışmasının
sağlanması için mevcut kirişlerin bir ankraj elemanı
ile duvarlara ankre edilmesine karar verilmiştir
(Şekil 11-12). Söz konusu ekler korunarak sonradan
yapılacak olan daha kapsamlı bir müdahaleden
tasarruf edilmesi amaçlanmıştır.
Şekil 12. Anatomi Binası Diseksiyon Salonu, Detay A ve Detay B
SONUÇ:
KAYNAKLAR
Mekteb-i Tıbbiyeyi Şahane Binası Restorasyonu işi
kapsamında koruma uygulamaları gerçekleşirken
ulusal ve uluslararası tüzük ve bildirgelere bağlı
kalınarak arşiv ve belgeleme çalışmaları devam
etmektedir. Kararlar, Proje Müellifi ve danışmanlar
ile mütalaa edilerek disiplinler arası bir çalışma
yapılarak oluşturulmaktadır.
Batur, A. (1993), İstanbul Ansiklopedisi, ‘Mekteb-i Tıbbye-i
Şahane Binası’,C.5, s.377.
Anatomi
binası
ölçeğinde,
bina
yeniden
işlevlendirilirken özgün fonksiyonunda olduğu
gibi Anatomi Kürsüsü ve Diseksiyon Laboratuvarı
olarak kullanılacaktır. Günümüz ihtiyaçlarına
cevap verebilmesi için kullanıcı gereksinimleri
doğrultusunda yapı güncel teknolojik imkânları
barındıracak şekilde, mimarinin özgünlüğe zarar
vermemeyi amaçlayarak yeniden düzenlenmiştir.
Belgeleme
çalışmaları
kapsamında,
kaynakliteratür ve arşiv taramaları devam ederken, arşiv
fotoğraflarındaki bulgular sahada raspa edilerek
özgün döneme ait veriler tespit edilmektedir. Bu
kapsamda güncel rölöve, revize restitüsyon ve
restorasyon projesi oluşturulmuştur. Nitelikli dönem
eklerinin korunması ve günümüz teknikleriyle
iyileştirilmesinin yanı sıra yapıya sonradan eklenmiş
olan betonarme çerçeve sistemi, sonradan yapılacak
olan kapsamlı bir müdahaleden tasarruf edilmesi
amacıyla yerinde muhafaza edilecektir. Yapının
özgünlüğünü mümkün olduğu derecede korumak
amaçlanırken, en az müdahale gerektirecek şekilde
onarım kararlarının verilmesi sağlanmıştır.
Kula Say, S. (2014), Beauxarts kökenli bir mimar olarak
alexandrevallaury’nin meslek pratiği ve eğitimciliği açısından
kariyerinin irdelenmesi, s.244.
Rieder, R. (1904), Für die Türkei Selbstgelebtesund
Gewolltes (Vol. 2). Jena: Verlag von Gustav Fischer, s.1-32.
Yıldırım, N. (2010), İstanbul’un Sağlık Tarihi.
ICOMOS (2003), Mimari Mirasın Analizi, Korunması ve
Strüktürel Restorasyonu İçin İlkeler.
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm.
Gülden YENİGÜN İç Mimar
Şennur ELMACI İnşaat Müh.
Cengiz KÜRKÇÜ Elektrik Elektronik Müh.
Emre KAYA Makina Müh.
Leyla Toprak GÜBU Y. Mimar
Duygu İLTER Y. Mimar
Yüklenici:
Vakıf İnşaat Restorasyon ve Tic. A.Ş.
TROYA KAPILARINI AÇTI
Şafak ÇAKMAK
TROY OPENS UP ITS GATES
Y. Mimar İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Troya Müzesi, 2018 Troya Yılı kapsamında, Troya Ören Yerinin,
UNESCO Dünya Miras Listesine girmesinin yirminci yılında
ziyaretçilerine kapılarını açtı. Projesi, ulusal bir mimarlık yarışmasıyla
2011 yılında belirlenen müze yapısı, yaklaşık 100.000m2 arazi
içerisinde kurulu ve 11.350m2 kapalı alana sahiptir. Yapı 7 ayrı
bloktan oluşmakta ve corten dış kaplaması ile dikkat çekicidir.
Müzede, antik çağ yazarı Homeros’un İlyada Destanından Türkçe,
İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve Çince olmak üzere 6 dilde
hazırlanan beyitlerin seçildiği taş döşemeler ile karşılanan ziyaretçiler,
interaktif uygulamalarla çağlar öncesine götürülmektedir. Kültür ve
Turizm Bakanlığı çalışanlarının büyük gayretleriyle hayata geçirilen
Troya Müzesi pek çok ilki bir arada yaşatmaktadır.
Troya savaşları ile yerle bir edilen Anadolu’nun kadim kenti Troya,
5500 yıldır batı ve doğunun en büyük kavgasına tanıklık etmiştir.
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Troya’nın öcünü yıllar
sonra aldık demesine sebep olan asırlık kent, dokuz kez yıkılıp
yeniden ayağa kalktı. Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığımızın
gayretleri ve çabalarıyla oluşturulan Troya Müzesi ile antik kent bir
kez daha diriliyor. Müze ile birlikte şehrin yaşam biçimi, adetleri,
günlük kullanım eşyaları ve savaşçılarının silahları ziyaretçilerin
beğenisine sunularak binlerce yıllık geçmiş hafızalara yerleşiyor. Türk
arkeolojisinin önde gelen isimleri başta Prof. Dr. Ekrem Akurgal,
Prof.Dr. Halet Çambel, Prof.Dr Jale İnan, uzun yıllar Troya kazı
başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Manfired Kofmann gibi isimlerin
hayali Bakanlığımızın ısrarcı tutumu ile hayata geçti.
Anahtar Kelimeler: Troya, Müze, Teşhir tanzim, Ören yeri.
Troy Museum has opened up its doors to visitors which is also the 20th year of its acceptance to UNESCO World Heritage List, and within the context of the ‘Year of
Troy’ in 2018. The museum, design of which was chosen over a national architectural
competition in 2011, has 11.350 m2 covered area in an expanse of approximately
90.000 m2. Consisting of 7 separate blocks, the museum is noteworthy with its corten
outer covering. Visitors are welcomed with the famous author of the antiquits, and Iliad
of Homeros are taken to ancient ages through interactive applications.
Troy, which was mentioned by Fatih Sultan Mehmet after conquering İstanbul in his
famous saying pointing that he took the revenge finally, witnessed the biggest struggle of
the west and east for 5.500 years. After being demolished and stood up nine times in the
history, Troy Ancient City is now being revived in Troy Museum thanks to the great
efforts of Culture and Tourism Ministry. Along with the museum, the city’s lifestyle,
customs and weapons of warriors of ancient times are presented to visitors aiming to
remind the whole history of the legendary city. Dream of leading Turkish archeologists
Prof. Ekrem Akurgal, Prof. Halet Çambel, Prof. jale Inan and Prof. Manfired
Kofmann who was the chair of excavation for many years was realized by Culture and
Tourism Ministry.
Keywords: Troy, Museum, Exhibition, archeological, Site
Troya Kapılarını Açtı
Şafak ÇAKMAK
ULUSAL YARIŞMA İLE BELİRLENDİ
TROAS BÖLGESİ PANAROMASI
Çanakkale İli, Merkez İlçesi, Tevfikiye Mahallesi,
4 pafta, 101 ada, 360 parselde inşa edilen Troya
Müzesi, Homeros’un İlyada destanında sözünü
ettiği Troya savaşlarının başladığı yerde kuruldu.
Troya antik kentinin girişinde konuşlandırılan
müze “2018 Troya Yılı’’ kapsamında 2018’de açıldı.
Yapı yaklaşık 100.000 m²’lik büyüklüğündeki parsel
içerisinde 11.350 m² kapalı alana sahiptir. Bu alan
müze teşhir, depolama, idari birimler, sosyal donatı
mahallerinden oluşmaktadır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğünce 2011 Ocak ayında
düzenlenen “Troya Müzesi Serbest Katılımlı, Tek
Aşamalı, Ulusal Mimari Proje Yarışması” ile projesi
belirlendi. 132 projenin katılımı ile Haziran ayında
sonuçlanan yarışmada, Yalın Mimarlık ekibinin
hazırladığı bugün halihazırda uygulanan proje birinci
seçilmiştir.
2012 yılı Mart ayında yarışmayı kazanan Yalın
Mimarlık ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında
proje sözleşmesi imzalanmış, projeler ve ihale
dosyaları 2012 Eylül ayında tamamlanarak Bakanlığa
teslim edilerek, akabinde ihale süreci başlatılmıştır.
Trans-T İnşaat San. ve Tic. Ltd. tarafından müzenin
inşaatına 2013 Temmuz ayında başlanmıştır. İş
kapsamında İnşaat işlerinin yaklaşık %70’ine denk
gelen kısmı tamamlandı. Söz konusu iş ödenek
dahilinde bitirilemedi.
Kültür Varlıkları Ve Müzeler Genel Müdürlüğü
tarafından tasfiye edilmesine karar verildi. İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından ikinci etap
uygulama işine; “Çanakkale Troya Müzesi TeşhirTanzimi ve Çevre Düzenlemesi İşi” adı altında 2017
yılının Temmuz ayında uygulama ihalesi yapıldı.
Söz konusu ihale Ak-san İnşaat Taah. Tic. ve San.
Ltd. Şti.’ne kalmış, müzenin yeniden inşaatına 2017
Ağustos ayında başlanmıştır.
Yapının en önemli özelliği; 7000 m2 büyüklüğündeki
yeşil çatısının çevre peyzaj dokusuna sağlayacağı
uyumla birlikte, 32x32 metre boyutlarındaki sergi
blokunun yeryüzünde görünüyor olmasıdır.
Yapının yeryüzünde görünür kare prizma bölümü
tamamen sergileme birimlerinden oluşuyor. Üst
üste 700 m2’lik 4 salondan oluşan sergi bölümlerine
tüm yapıyı kuşatan %7 eğimli rampalar ile ulaşılıyor.
Rampalar ile katlar arasında kurulan bağlantı
sayesinde ziyaretçiler sergi katları arasında hareket
ederken, topoğrafyayı inceleme fırsatı bulacaklardır.
Ayrıca, sergi yapısının çatısında yer alan seyir terası
ile Çanakkale boğazından, Gelibolu’ya ve Troya ören
yerine varan bir panorama, ziyaretçilere sunuluyor.
Sergi yapısının dört tarafında bir sirkülasyon
bandı döner. Bu sirkülasyon bandı ziyaretçilerin
sergi yapısını gezerken başka aktiviteleri de izleme
fırsatı sunar. Sirkülasyon bandı; ziyaretçilerin belirli
zamanlarda laboratuvardaki restorasyon ve bakım
çalışmalarını izleyebilmelerine, eğitim ve etkinlik
atölyelerini gözlemleyebilmelerine, müze satış
mağazasında alışveriş yapmalarına olanak sağlayacak
şekilde düzenlenmiştir.
Müze binası; kapalı sergileme alanı, konferans
salonu, kütüphane, laboratuvar, eğitim ve etkinlik
atölyesi, kafeterya, müze satış mağazası, inorganik
eser deposu, organik eser deposu, bunun yanı
sıra geçici eser deposu, etütlük eser deposu,
marangozhane, yeniden dönüşüm odası, fotoğraf
stüdyosu, eser kayıt odası, paket açma ve paketleme
birimi, karantina odası, idari ve teknik alanlardan
oluşmaktadır.
Fotoğraf 3,4.
Müzeyi çevreleyen
rampalar (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf
5. Müze satış
mağazası (Sağda)
(İRAM Arşivi).
ÇÖMLEKLER ÖRNEĞİNDE CORTEN
CEPHE KAPLAMA
Troya Müzesi; sergileme, depo, idari ve teknik
mahalleri ile 7 bloktan oluşmaktadır. Bu bloklar
birbirinden dilatasyonlar ile ayrılır. A blok asıl sergi
alanını oluşturur ve bu bloktaki sirkülasyon yaklaşık
2,5 m açıklığında konsol olarak çalışan rampalar ile
sağlanır. Bu blokta yaklaşık 25 m açıklık kolonsuz
olarak betonarme sistemle geçilir. Yapının cephesi
corten kaplamadır.
Proje müellifi konuyla ilgili “İnşaat Dünyası” Kasım
sayısında “Troya’nın Uzak ve Yakın Geçmişini
Simgeleyen Mimari Bağ” başlıklı yazısında corten
kaplı yapıyı şöyle özetlemiştir.
“Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, bu haliyle topraktan
çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiştir,
bozulmuştur, kendine özgü dokusuyla ardında bir yaşanmışlık
olduğunu hissettirir, bir geçmişi vardır. O döneme ait olmasa
da malzemenin ve mimarinin geçmişi, günümüz ve gelecek
arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettirir.”
A blok cephesi mevcut projede donatılı gaz beton
üzeri corten levhaydı. Ancak uygulama sırasında
fibrobeton üzerine 3 mm corten sacı yapılmıştır.
Fibrobeton yapısal anlamda dış cephe konstrüksiyonu
taşıyabilmesi, kolay uygulanabilir olması, diğer yapı
elemanlarına göre daha hafif olması, aynı anda ısı
yalıtım değerlerini sağlaması nedeniyle tercih edildi.
Yapının büyük bir bölümünde duvar ve kolonlar
ahşap kalıp brüt betondan oluşmaktadır. Bu
uygulama yapılırken ahşap kerestenin kalitesine
ve dizilimine dikkat edilirken uygulama gerektiği
yerlerde en iyi sonuç alıncaya kadar tekrar tekrar
denenmiştir.
Merdiven basamaklarında bazalt döşeme, ofis
bölümlerinde ise ahşap döşeme kullanılmıştır. Dış
mekanda sık ve seyrek olmak üzere granit döşeme,
giriş ve çıkış rampalarının döşemelerinde ise küp taş
uygulaması gerçekleştirilmiştir.
KENDİ BAHÇESİNİN SUYUNU ÜRETEN
MÜZE
Mevcut projede yer alan ana sergileme birimini
çeviren sirkülasyon bandı üzerindeki Etfe Pnömatik
Çatı Örtüsü, kontrol heyeti ve proje müellifinin
katılımlarıyla yapılan toplantılar neticesinde bakım
ve onarım maliyetleri nedeni ile Skylıght Sistem
Çatı Örtüsü imalatına dönüştürülmüştür. Böylelikle
yağmur suyu giderlerinin yeniden tasarlanması, alt
yapının buna göre tekrar revize edilmesi söz konusu
olmuştur.
Peyzaj projesinde bulunan tarlalardaki bitki
türleri belli oranlarda farklı yapıdaki bitkilerden
oluşturulmuştur. Tarla parsellerinin renk tonlarının
her birinde farklı olması, Çanakkale’nin tarımsal
yapısına, tarla parsellerine benzer olması amaçlanarak
peyzaj projesinde revizyon gerçekleştirilmiştir.
Otopark bölgesine dikilen ağaçlarınsa sonbahar
döneminde kızaran yapraklarla farklı bir yapı
oluşturması, yaz döneminde de araçlar için gölge
yaratması amaçlanmıştır.
Çatılarda toplanan suların depolanacağı müze,
kurak dönemlerde bile sulama için kendine yetecek
suyu depolayabilecek kapasiteye sahip olarak inşa
edilmiştir.
Yapı; yer altı su seviyesinin altında olduğu için
yapım tekniğinden dolayı perde ve temel arasında
oluşan soğuk derzden su sızmaması için soğuk derz
dilatasyon bandı kullanılmıştır. Yapı dilatasyonlarında
temeldeki perde duvarlarda ve yeşil çatıda, özel
kauçuk mistiklerle ve dilatasyon bantları ile su
geçirimsizlik uygulaması yapılmıştır.
Fotoğraf 1. İnşaat aşamaları (İRAM Arşivi).
Müzenin ofis bölümü hariç diğer tüm alanlarda
elyaf donatılı yüzey sertleştiricili şap uygulanmıştır.
Fotoğraf 6. Corten cephe kaplaması (İRAM Arşivi).
Troya Kapılarını Açtı
Şafak ÇAKMAK
AÇIK-KAPALI ESER DEPOLARI
eser sunma fırsatı yakalanmıştır.
İlgili müze müdürlüğünün talebi üzerine, her yıl
Müze envanterine eserler ekleneceği düşüncesiyle
bahçede depolanacak eserler için proje revizyonu
gerçekleştirildi. Çıkış rampasına yakın bir alanda
müzenin ihtiyaçlarına yönelik açık sergi ve depolama
alanı eklenmiştir.
Mevcut projeye göre ana sergi bloğunun etrafına
ve son katta yer alan arkeoloji tarihini anlatan
sergileme biriminin üstünde etütlük keramik havuzu
bulunmakta olup keramik havuzunun ve sergileme
biriminin üzerindeki etütlük malzemeler; Troya ören
yerindeki eski kazı başkanı Carl Blegen deposundan
seçilerek getirilmiş, yer yer de orijinal kasaları ile
sergileme yapılmıştır.
Mevcut projede yer alan kapalı depolar için;
müzenin ihtiyaçları doğrultusunda bazı kompakt
dolaplar iptal edilerek, taş eserler için açık depolama
üniteleri, tekstil eserler için çekmeceli ve askı sistemli
depolama üniteleri imal edilerek bunların yerine
montajı gerçekleştirildi.
PROF. RÜSTEM ASLAN DAHİL OLDU…
Fotoğraf 7. İlyada alıntıları (İRAM Arşivi).
Müzenin uygulama işine, Şubat 2018 itibariyle dahil
olan grafik tasarım ekibi tarafından öncelikli olarak
müzenin kurumsal kimlik tasarımı için öneriler
hazırlanmıştır. Bu öneriler gerekli makamlarca
değerlendirilerek nihai halini almıştır. Sonraki
aşamada dış mekan yönlendirme totemleri ve
iç mekan yönlendirme levhaları tasarımlarına
başlanmıştır. Bu süreç devam ederken, müzenin
teşhir tanziminde yer alacak bilgilendirme panoları
için danışman ihtiyacı doğmuştur. Proje sürecinde de
danışmanlığı bulunan Kazı başkanı Prof. Dr. Rüstem
Aslan uygulamaya dahil edilip, interaktif uygulamalar
ve diaromalar için de aynı proses uygulanmıştır.
Müzenin gerek interaktif uygulamaları gerek grafik
tasarımları gerekse diaromaları, öncelikli olarak
Küratör Deniz Ünsal ve Danışman Prof. Dr. Rüstem
Aslan işbirliğiyle hazırlanarak, kontrollük teşkilatının
onayıyla uygulamaya geçilmiştir. Uygulamalarda yer
alan metinlerin İngilizceye çevirileri yapılmış olup,
bu metinlerin redaksiyonları için ise Penslyvania
Üniversitesi öğretim görevlisi C. Brian Rose’dan
danışmanlık alınmıştır.
Fotoğraf 8. Flama tasarımı (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 9,10, 11. Zemin kat, keramik havuzları (Üstte, sağda ve altta) (İRAM Arşivi).
Bu proseslerin yanı sıra İstanbul Restorasyon
ve Konservasyon Merkez ve Bölge Müdürlüğü
uzmanları işbirliğiyle müzenin teşhirine çıkacak
olan eserlerin önleyici koruma çalışmaları yapıldı.
Eser yerleşimleri esnasında, uzmanlar tarafından
projedeki mevcut kaideler eserlerin kondisyonlarına
göre revize edilmiştir.
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve
Bölge Müdürlüğü uzmanları, kontrollük teşkilatının
uzmanları, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel
Müdürlüğünün uzmanları ve müze uzmanlarının
gözetiminde eserler projeye uygun yerleştirilmiştir.
Projede yer alan vitrinlerde zaman zaman revizyona
gidilip, bu süreçte diaroma önerilen bazı vitrinlerde
görsel grafik destek ihtiyacı hissedilince müze
uzmanları ve danışman önerileriyle yeni eser
tercihleri yapılmıştır. Böylelikle ziyaretçiye daha fazla
Şekil 1. Grafik tasarım örnekleri.
Troya Kapılarını Açtı
OSMAN HAMDİ BEY ÖRNEĞİ
İkinci katta Müzenin en değerli eserlerinden biri
Polyksena Lahdi yer alır. Polyksena Lahdinin yeni
müzeye taşınması inşaat devam ederken yaşanmış,
tıpkı Osman Hamdi Bey’in Sidemara Lahdini İstanbul
Arkeoloji Müzesi inşaatı başlarken yerleştirdiği gibi
bir örnek uygulama Troya Müzesi’nde de gerçekleşti.
Müzenin cephe kaplaması yapıldıktan sonra eserin
yerine yerleştirilmesi mümkün olmadığından,
Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde lahdin sergilendiği
duvar yıkılarak lahid dışarıya çıkarıldı. İstanbul
Restorasyon ve Konservasyon Merkez Bölge
Müdürlüğü ve Müze Uzmanlarının denetimi altında
tarihi lahit yeni müzedeki yerine yerleştirildi.
İLYADA DESTANI İLE KARŞILAMA
Ziyaretçi müzeye girmeden önce postamentlerin ve
lahitlerin bulunduğu bir açık sergi alanıyla karşılanır.
Şafak ÇAKMAK
Ziyaretçileri aynı zamanda Homeros'un Troya
Savaşı'nı anlattığı "İlyada Destanı"ndan Türkçe,
İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve Çince
olmak üzere 6 dilde hazırlanan beyitlerin seçildiği taş
döşemeler karşılamaktadır.
Ziyaretçi giriş rampasından inerken ise Troya’nın her
bir katmanıyla ilgili farklı eser seçkileriyle bina girişine
taşınıp, rampanın duvarlarında bulunan bu nişlerde
mezar taşları, heykeller, sahne canlandırmaları ve
grafikler bulunumaktadır. Müzenin giriş alanı olan,
Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında
ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye
bir oryantasyon sağlamak amacıyla arkeoloji bilimi;
arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri,
“neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük,
restorasyon, konservasyon” gibi terimler, şemalar,
çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle
aktarılmaktadır.
Fotoğraf 13.
Polyksena Lahti
(İRAM Arşivi).
MÜZE 7 ANA BAŞLIKLA
SUNULMAKTADIR
Serginin kurgusu ise yedi başlığa bölünmüştür; Troas
Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada
Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve
İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji
Tarihçesi ve Troya’nın İzleri.
Zemin katta Troas bölgesinin arkeolojik kalıntılarıyla
genel olarak anlatıldığı Assos, Tenedos, Parion,
Alexandria
Troas,
Smintheion,
Lampsakos,
Tyhmbria, Tavolia ve İmbros kentlerinin tarihleri,
kazıların bilgileri ve bu dönemlere ait eserler
sergilenmektedir.
Birinci kat ise Troya’da Tunç Çağı hakkında bilgi
verilirken, bu çağın deniz ticaretindeki önemini
belirtmek için tasarlanan gemi-vitrin ve Geç Tunç
Çağı sonunda kentin bir savaşla terk edilmesi
hikayesini temsil eden video ile karşılmaktadır.
İkinci katta kitaplara ve filmlere konu olan Troya
Savaşı, savaşın kahramanları, olayları, mekânları ve
bu döneme ait sikkeler, çanak-çömlek ve mermer
eserler illüstrasyonlar, maketler ve dijital uygulamalar
ile birlikte desteklenmektedir.
Üçüncü katta Troya’nın arkeoloji tarihi, Osmanlı
dönemi ve Çanakkale savaşları hakkında bilgiler ve
eserler yer almakta, müzenin belki de en önemli
bölümü olan Yitik Miras yine bu kattadır ki burada
Troya’dan kaçırılan eserlerin öyküsü anlatılarak
eserlerin iadesi istenmektedir.
Troya Müzesi artık hazır. Aşkların, barışın, savaşların
yaşandığı bu coğrafya yeni müze ile birlikte tüm
dünyanın ilgi alanına girecektir. Emeği geçen tüm
ekip arkadaşlarıma, ilgili yüklenici firma çalışanlarına
ve bizi destekleyen Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğüne sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
DENETİM EKİBİ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Kontrol Amiri: Şafak ÇAKMAK Y. Mimar
Aydın TAŞDEMİR İnş. Müh.
Cengiz KÜRKÇÜ Elk. Müh.
Selim ÖZDEMİR Mak. Müh.
Deniz ÇELİK Mimar (KÜVAM)
Funda AKKUŞ İç Mimar (KÜVAM)
Canan CASBATAN Arkeolog (KÜVAM)
Kenan CULFA Peyzaj Mimarı (KÜVAM)
Kadir ÖZTOPRAK Dekoratör (KÜVAM)
Saliha İÇEN Sanat Tarihçisi (KÜVAM)
Yüklenici
AK-SAN İnşaat Taahhüt Tic. ve San. Ltd.Şti.
Fotoğraf 14. Müze giriş rampası (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 15. Müze giriş saçağı (İRAM Arşivi).
SİVİL KÜLTÜREL MİMARİ MİRASIMIZIN HİBE VE TOKİ
KREDİLERİYLE KORUMA ÇALIŞMA ÖRNEKLERİ
İffet İZGİ BİLLUR
EXAMPLES OF PRESERVATION STUDYING OF CIVIL
ARCHITECTURAL CULTURAL HERITAGE
Y. Mimar Restorasyon Uzmanı DGSMA/MSGSÜ
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Kültür ve Turizm Bakanlığı, her yıl bütçesinden ayrılan ödenekle
sivil kültür mirasımızın korunması ve sürdürülmesi amacıyla
proje ve restorasyon uygulamalarına hibe vermektedir. Hibe
almaya hak kazanan yapılarda yürütülen işlemler, bulundukları
illerden sorumlu Rölöve ve Anıtlar Müdürlüklerinin kontrol
teşkilatlarınca denetlenmektedir. Bunun yanı sıra, Toplu Konut
İdaresinin (TOKİ) sivil kültür mirasının korunması amacıyla
restorasyon uygulamalarına yönelik tahsis ettiği düşük faizli
krediler alınarak yapılan uygulamalar da yine aynı şekilde Rölöve
Anıtlar Müdürlüklerince denetlenmektedir. Bu çalışmada,
İRAM’ın sorumluluğu altındaki illerden İstanbul, Sakarya ve
Kocaeli illerinde bulunan Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın
Koruma Çalışma Örnekleri anlatılmıştır.
(Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılması hakkında Kanun, HİBE Kredi Yönetmelik, TOKİ
Kredi Yönetmelik)
Anahtar Kelimeler: Sivil Mimari, Kültürel mimari miras, Kültür
varlığı, koruma çalışmaları.
Ministry of Culture and Tourism, donates loans from a budget reserved for this
aim every year for preserving and sustaining civil cultural heritage every year. Projects and application work that are carried out at these building which are donated
this loan are detected and carried out by the controller group of relevant Directorates of Survey and Monuments. In addition to this loan, there is also a loan with
a low interest rate, which is given out by Turkish Administration of Collective
Housing (TOKİ). Restoration works which are carried out using these loans are
also controlled by relevant Directorates of Surveying and Monuments. This study
aims to explain and give examples of some of these restoration works of civil
cultural heritage which are carried out in İstanbul, Sakarya and Kocaeli Provinces,
which are under control of IRAM.
(Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and
Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage
Protection Act and the Law on the amendment of various laws, LawNo: 5737,
HİBE Credit, TOKİ Credit )
Key Words: Civil architecture, cultural architectural heritage, preservation
works.
Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri
Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Koruma
Çalışma Örnekleri
Kadıköy, İSTANBUL
İstanbul, Kadıköy İlçesi, Caferağa Mahallesi, 19
Pafta, 69 Ada, 8 Parselde bulunan eski eser koruma
Fotoğraf 1. Ön
cephe görünümü,
2017(Solda)
(İRAM Arşivi).
İffet İZGİ BİLLUR
çalışmaları; İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulunun 13.10.2016 gün 4001 sayılı
kararı ile yapının restorasyon projesi onaylanmış ve
22.03.2001 gün 680 sayılı ilke kararı gereği koruma
çalışmaları yürütülmektedir.
Burgazada, Adalar, İSTANBUL
İstanbul Adalar İlçesi, Burgazada, 26 pafta, 43 ada,
1 parselde bulunan yapının, İstanbul V Numaralı
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun
07.01.2016 gün 3291 sayılı kararı ile onaylı restorasyon
projesine göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve
ve Anıtlar Müdürlüğü ve proje müellifi mimar Ayşe
Orbay tarafından yürütülmüştür.
Fotoğraf 7.
Koruma çalışmaları
öncesi deniz cephesi
görünümü, 2017
(Solda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 8.
Sürme pencere
demir parmaklık
detay, 2017 (Sağda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 2.
Sokak görünümü,
2017 (Sağda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 9.
Deniz cephesi
koruma çalışmaları
sonrası, 2018
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 3.
Çıkma detayı,
2017(Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 10.
Yan cephe koruma
çalışmaları sonrası,
2018 (Altta solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 4.
Çıkma detayı,
2018(Sağda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 11.
Arka sokak
cephesi koruma
çalışmaları sonrası,
2018 (Altta sağda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 5. Ön
cephe görünümü,
2018 (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 6. Ön
cephe görünümü,
2018 (Sağda)
(İRAM Arşivi).
Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri
Büyükada, Adalar, İSTANBUL
İstanbul Adalar İlçesi, Büyükada Mahallesi Yel
Üfürdü Sokak, 4 pafta, 37 ada, 9 parselde bulunan
yapı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek
Kurulu’nun 17.10.1985 gün 1515 sayılı kararı ile
tescillenmiştir.
İffet İZGİ BİLLUR
İstanbul V Numaralı Taşınmaz Kültür ve Tabiat
Varlıkları Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 01.03.2006
gün 32 sayılı kararı ile rölövesi, 05.04.2006 gün 62
sayılı karar ile de restorasyon projesi onaylanarak
koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü denetiminde yürütülmüştür.
KOCAELİ
Kocaeli, İzmit ilçesi, Orhan mahallesi, 104 pafta,
331 ada, 21 parselde bulunan sivil mimarlık örneği
yapı KKVKK Müdürlüğü’nün 29.09.2015 gün 2198
sayılı kararıyla onaylanan restorasyon projesine
göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır
Bozdağ denetiminde yürütülmüştür.
Fotoğraf 16.
Kocaeli restorasyon
öncesi, 2017
(Solda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 12.
Giriş cephesi onarım
öncesi, 2017 (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 17.
Kocaeli restorasyon
sırası, 2018
(Sağda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 13.
Giriş cephesi onarım
çalışmaları sonrası,
2018 (Sağda)
(İRAM Arşivi).
KOCAELİ
Fotoğraf 18. Kocaeli restorasyon sırası, 2018 (İRAM Arşivi).
Efeler Konağı, KOCAELİ
Kocaeli, İzmit ilçesi, Kozluk mahallesi, 210 ada,
7 parselde bulunan sivil mimarlık örneği yapının,
KKVKK Müdürlüğü’nce 03.05.2016 gün 2516
Fotoğraf 19. Kocaeli restorasyon sonrası, 2018.
sayılı kararıyla onaylanan restorasyon projesine
göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır
Bozdağ denetiminde yürütülmüştür.
Fotoğraf 20.
Ön cephe koruma
çalışması öncesi,
2017 (Solda)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 21.
Ön cephe koruma
çalışması sırası,
2018 (Sağda üstte)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 14. Kocaeli ön cephe restorasyon öncesi, 2016 Fotoğraf 15. Kocaeli ön cephe restorasyon sonrası, 2017 (İzgi,
(Bahadır Bozdağ Arşivi, İRAM Arşivi).
BİLLUR, İRAM Arşivi).
Fotoğraf 22.
Ön cephe koruma
çalışma sonrası,
2018 (Sağda altta)
(İRAM Arşivi).
Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri
İffet İZGİ BİLLUR
Taraklı, SAKARYA
Fotoğraf 32. Koruma çalışmaları öncesi
2017 (İRAM Arşivi).
Fotoğraf 33. Çamur sıva uygulaması sırasında
2018 (İRAM Arşivi).
Taraklı, SAKARYA
Fotoğraf 23. Ön cephe koruma çalışması öncesi, 2017 Fotoğraf 24. Arka cephe koruma çalışması öncesi, 2017
(İRAM Arşivi).
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 24.
Koruma çalışma
öncesi balkon detay,
2017 (Üstte)
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 25, 26. Sakarya Taraklı koruma çalışma sırası (İRAM Arşivi).
Taraklı ilçesi, Ulucami mahallesi, 6 pafta, 541
parselde bulunan sivil mimarlık örneği yapı Kocaeli
KVKKM kararıyla onaylanan restorasyon projesine
göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar
Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır
Bozdağ denetiminde yürütülmüştür.
Fotoğraf 35, 36. Koruma çalışmaları öncesi 2017 (İRAM Arşivi).
Hendek, SAKARYA
Dereboğazı Mahallesi 1005 ada, 5 parselde bulunan
Fotoğraf 34. Çamur
sıva uygulaması 2018.
Fotoğraf 37. Koruma çalışmaları sırası
2018 (İRAM Arşivi)
yapının KKVKBK’nun 23.11.2016-2724 gün sayılı
kurul kararı ile onaylı restorasyon projesine göre
restorasyonu yürütülmektedir.
Fotoğraf 27,
28, 29. Sakarya
Taraklı koruma
çalışma sırası iç
görünüm 2017
(İRAM Arşivi).
Gevye, SAKARYA
Fotoğraf
30. Sakarya
Gevye
koruma
çalışmaları
öncesi 2017
(İRAM
Arşivi).
Fotoğraf
31. Koruma
çalışmaları
sırası 2018
(İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 38, 39.
Ön cephe koruma
çalışmaları öncesinde
uygulaması 2017
(İRAM Arşivi).
Fotoğraf 40, 41.
Koruma çalışmaları
sırasında 2018
(İRAM Arşivi).
Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri
Hendek, SAKARYA
Sakarya İli, Hendek İlçesi, sit dışı, KVKBK’nun
14/08/2013 gün 1121 sayılı kararı ile tescil edilerek
koruma grubu 2. grup olarak belirlenen, şahıs
mülkü, Kurulumuzun 28.08.2014 gün 1230 sayılı
kararıyla rölöve, restitüsyon, restorasyon projesi
uygun bulunan, 21.10.2015 gün 2246 sayılı kararı ile
İffet İZGİ BİLLUR
revize restitüsyon, revize restorasyon projesi uygun
bulunan 55 Ada, 32 Parselde yer alan Sivil Mimarlık
Örneği yapı için hazırlanan revize restorasyon
projesi ve raporunun uygun olduğuna; uygulamanın
22.03.2001 gün 680 sayılı ilke kararı uyarınca proje
müellifi denetiminde yürütülmesine, uygulama süreci
ve sonucuna dair raporun fotoğrafları ile birlikte
getirilerek Kurulumuza bilgi verilmesine karar verildi
Hendek, SAKARYA
Fotoğraf 42, 43.
Ön ve sol yan cephe
koruma çalışmaları
öncesi, 2017
(İRAM Arşivi).
TOKİ
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
Fotoğraf 44,
45, 46. Koruma
çalışmaları
sırasında, 2017
(Altta) (İRAM
Arşivi).
Kredi Mevzuatı
2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’nun
12. maddesi gereği, Toplu Konut İdaresince (TOKİ)
Taşınmaz Kültür Varlıklarının bakımı, onarımı ve
restorasyonu için kullandırılacak kredilerin tahsis,
kullanım ve geri ödemelerine dair usul ve esaslar
çerçevesinde talep edilen kredinin kullanımına izin
verilmektedir.
Hibe Mevzuatı
T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları
Müzeler Genel Müdürlüğü
Fotoğraf 47, 48.
Koruma çalışmaları
sırasında, 2017
(Sağda) (İRAM
Arşivi).
Fotoğraf 49, 50.
Koruma çalışmaları
sonrasında, 2018
(Altta) (İRAM
Arşivi).
maliyet başvurunun yapıldığı yılın birim fiyatları
ile “Tek Yapı Ölçeğinde Rölöve, Restitüsyon
ve Restorasyon Projeleri Yaklaşık Maliyeti
Hazırlama Yöntemi/Teknik Şartnamesi”ne
göre hazırlanmaktadır. Yaklaşık maliyette rölöve,
restitüsyon ve restorasyon proje bedelleri ayrı ayrı
icmal şeklinde belirtilmektedir. “Koruma Bölge
Kurulu Kararı ile 2863 sayılı yasanın 9. maddesi
kapsamında izinsiz müdahalede bulundukları için
işlemleri devam edenler yardımdan yararlanamazlar.
İzinsiz müdahalenin saptanması halinde gerekli
işlemler başlatılır.”
2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu’nun 12. maddesine istinaden hazırlanarak
27.05.2015 tarih ve 29368 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren” Taşınmaz Kültür
Varlıklarına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik”
kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2017
Mali Yılı bütçesinden uygulama yardımı yapılacak
taşınmazlar,
“Taşınmaz
Kültür
Varlıklarına
Yardım Komisyonu”nun 2017 yılı Mart ayı sonuna
kadar yapılacak toplantısında belirleneceğinden
anılan yönetmeliğin “Değerlendirme” başlıklı 13.
maddesindeki esaslara göre komisyon tarafından
sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi için İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından proje
uygulama yardımı için başvurulan yapıların yerinde
incelenerek doldurulan “Proje ve Uygulama Yardım
Talebi Ön Değerlendirme Formu” Genel Müdürlüğe
gönderilmektedir. 31.03.2017 tarih ve 2 sayılı T.C
Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür
Varlıklarına Onarımına Yardım Komisyonu Kararı ile
proje ve uygulama için hibe kredisi verilmektedir
Taşınmaza ilişkin ilgili Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulundan alınacak taşınmazın tescilli
olduğuna dair karar örneği veya varsa tescil fişi
bulunması gerekmektedir. Projenin kapsamına, işin
bitirilme süresine, yapı alanına ve yaklaşık maliyetine
ilişkin mimar tarafından hazırlanan rapor (Yaklaşık
DENETLEYEN KURUM :
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü
Kaynakça
Müellif Mimar Restorasyon Raporları,
İlgili Koruma Kurulu Kararları,
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kredi Mevzuat,
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Kredi Mevzuat
BİZDEN HABERLER
Topkapı Sarayı mutfaklar I. etap bölümü 2014
Eylül ayında açılıp, koğuşlar, kalayhane ve mutfaklar
avlusu da tamamlanarak, harem Valide ve Hünkar
hamamları, kuşhane mutfağı, aslanlı bahçe ile birlikte
08.01.2019 günü ziyaretçileriyle buluştu.
Troya Müzesi 10 ekim 208’de Troya Ören
yerinin UNESCO Dünya Mirası listesine
girişinin 20. yılında kapılarını ziyaretçilerine
açtı. (İRAM Arşivi).
Sultan II. Abdülhamid’in emriyle 19. yüzyılın sonralarında Mareşal Asaf Paşa tarafından inşa edilen Anadolu
Hamidiye Tabyaları, restorasyon çalışmalarının ardından 9 Kasım 2018 tarihinde ziyarete açıldı (Altta) (İRAM
Arşivi).
BİZDEN HABERLER
III. Ahmet Kütüphanesi, Kültür ve Turizm Eski Bakanı
Numan Kurtulmuş’un katılımlarıyla 12.06.2018 tarihinde
açıldı.
KUDEB tarafından düzenlenen Kargir
Yapılarda Koruma ve Onarım Semineri’nin
onuncusu 20-21 Kasım 2018 tarihlerinde,
Conrad Istanbul Bosphorus Hotel Junior Balo
Salonu’nda yapıldı. Seminer kapsamında İRAM
müdürü Dr. Olcay Aydemir, kurumumuzu
ve projelerini, kurumumuz müdür yardımcısı
ve Topkapı Sarayı Kontrol Amiri yüksek
mimar Nevhiz Koyukan Topkapı Sarayında ki
onarımlardan bazılarını, Kariye ve Ayasofya
Müzeleri kontrol amiri yüksek mimar Sonay
Şakar da Kariye müzesi onarımlarını sundular.
III. Ahmed Kütüphanesi olarak anılan, Enderun
Kütüphanesi, Enderun Avlusunun ortasında yer alır. Sultan
II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı Havuzlu Köşk’ün
yerine yapılmıştır. Kendisi de hattat olan Sultan III.
Ahmed tarafından 1718’de Enderun ağalarının kendi şahsi
kütüphanesinden yararlanmak amacıyla yaptırılmıştır.
Osmanlı mimarisi ve tezyinat sanatının doruğu olan Lale
Devri’nin en müstesna incilerindendir. Kütüphanenin olması
gerektiği gibi aydınlık bir ortam sağlayan 32 penceresi aynı
zamanda yapıya bir letafet katar.
Sedef, fildişi ve bağa kapı pencere ve dolap kapakları Osmanlı
kakma sanatının en seçkin örneklerini sunar. Duvarında III.
Ahmet’in kendi mısraları yer alır.
Kütüphanenin vakfiyesi, kitaplarının envanter defteri ve
binanın temelinin atıldığı kazma hâlen saklanmaktadır. Aynı Kültür ve Turizm Eski Bakanı Numan Kurtulmuş açılış
kazma, III. Ahmed Cami’nin temeli atılırken de kullanılmıştır. konuşmasını yaparken 12.06.2018 (İRAM Arşivi).
İRAM müdürü Dr. Olcay Aydemir, “Restoration and New Uses: Examples of Sustainable Restoration” başlıklı
konuşmasıyla Hollanda Konsolosluğunca düzenlenen “Repurposing the Built Environment: Intersections of
Design, Sustainability and Livability” isimli konferansta İRAM çalışmalarından örnekler sundu (Altta solda)
(İRAM Arşivi).
Kütüphanenin vakfiyesi, kitaplarının envanter
defteri ve binanın temelinin atıldığı kazma (Üstte)
(İRAM Arşivi).
Kağıt, ince cam, altın sim, varak ve ahşap
malzemeyle oluşturulmuş içinde dualar yazan askı
(Solda) (İRAM Arşivi).
Devrinde kütüphane bünyesinde çalışan ulemanın temsili bal mumu heykeli (üstte) ve
hafız-ı kütüb’ün bal mumu heykeli (Sağda) (İRAM Arşivi).
İRAM müdürü Dr. Olcay Aydemir ve müdür yardımcısı
Nevhiz Koyukan, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall
Büyük Salonunda 20 Ekim 2018 tarihinde gerçekletirilen “4.
Tarihi Yapıların Korunması ve Restorasyonu Konferansı;
İstanbul’da güncel Koruma ve Restorasyon Uygulamaları”
Konferansında İRAM çalışmalarından örnekler sundular
(Üstte) (İRAM Arşivi).
YAZIM İLKELERİ
KONULAR VE KOŞULLAR: Kültür Varlıkları
kapsamında, ağırlıklı olarak İstanbul ve çevresindeki kültürel
dokunun ele alındığı, ancak tüm Türkiye'den ve Yurtdışından
örnekleri de kapsayabilecek bilimsel esaslara göre üretilmiş
yazılar. Daha önce yayınlanmamış veya yayınlanmış bir
çalışmanın geliştirilerek sunulmuş olması beklenmektedir.
Daha önceden yayınlanmış veya yayınlanmak üzere bekleyen
yazılar kabul edilmemektedir.
Ara Başlıklar: Makalede ana, ara ve alt başlıklar kullanılabilir.
Ana başlıklar büyük harflerle, ara ve alt başlıklar yalnız
ilk harfleri büyük, koyu karakterde yazılmalıdır. Program
içindeki Otomatik format özelliği kullanılmamalıdır.
KONU: Tüm Türkiye'de yapılan restorasyon uygulamaları
(İstanbul ve çevresi öncelikli olmak üzere); Kültür varlıklarına
yönelik bilimsel araştırma yazıları, Tarihi Çevrelere yönelik
bilimsel araştırma yazıları, Kültür Varlıkları ve bunlar üzerine
etki eden afetler.
Şekiller ve Çizimler: Şekil ve çizim numaraları ve adları;
şeklin hemen altına, ortalı bir biçimde yazılmalıdır.
Şekil ve çizim numarası koyu ve eğik yazılmalı, nokta ile
sonlandırılmalıdır. Hemen yanında sadece ilk harfi büyük
olmak üzere şekil adı, dik yazılmalıdır.
YAYIN KURULU: Dergiye iletilen yazılar, yayın kurulu
tarafından derginin yayın ilkeleri açısından incelenir. Uygun
bulunmadığı takdirde; yazarına iade edilerek düzeltilmesi
istenir. Uygun bulunan ve istenen düzeltme yapılan yazılar,
bilimsel kriterler göz önüne bulunarak, Danışma Kurulundan,
yazı konusuyla ilgili uzmanlaşmış bir veya iki akademisyen
hakem tayin edilir. Hakemler yazıda değişiklik yapılmasını
talep edebilirler. Hakem ve yayın kurulunun görüşü olumsuz
olduğu takdirde yazı yayınlanmaz ve yazarına iade edilmez.
Düzeltilmesi istenen yazı, süresi içinde düzeltilerek dergiye
iade edilir. Eğer yazarın karşı çıktığı bir görüş varsa itirazını;
gerekçeli raporuyla birlikte dergiye iletmesi gerekmektedir.
Şekil 1. Kullanılacak pozlar
YAZIM DİLİ: Yazım dili, Türkiye Türkçesi ve İngilizcedir.
Uluslararası geçerliliğe sahip herhangi bir dille yazılmış
makaleler de; yayın kurulunun uygun bulması halinde
yayınlanabilir.
Alıntılar ve Göndermeler: Alıntı ve Göndermelerde APA
stili kullanılmalıdır. (Seçkin, 2017)
YAZIM KURALLARI:
Başlık: Koyu harflerle, 14 punto ve 10 kelimeyi geçmeyecek
şekilde, konunun özüne uygun biçimde olmalıdır.
Ad- Soyad- Adres: Yazarın adı- soyadı- adresi, başlığın sağ
alt kısmına yazılmalıdır.
Doç. Dr. Rıza Aysu / ABCÜ. X Fakültesi
Özet: Başlıktan sonra gelmek üzere; en az 75- en fazla
150 kelimeden oluşan konunun özeti verilmelidir. Özet
Kısmında; ele alınan hususlar kısaca tanıtılmalı, özetin
sonunda 5-8 kelime anahtar kelime eklenmelidir.
Abstract: Türkçe özetin ardından aynı koşullara uymak
üzere başlık, özet ve anahtar kelimelerin İngilizcesini içeren
kısım yer almalıdır.
Metin: Dergiye sunulacak yazılar standart yazı sayfası (20002500 karakter) ile 10-15 sayfa aralığında olmalıdır. MS Word
Programında, A4 formatında kâğıtlara, Times New Roman
yazı karakteri ile 10 punto, 1 satır aralığıyla yazılmalıdır.
Üstten 5.5 cm. alttan 5 cm. soldan 4.5 cm. sağdan 3 cm. lik bir
boşluk bırakılmalı ve sayfalar numaralandırılmalıdır. Paragraf
ayrımları, programın “önce-sonra aralık bırakma” özelliğini
kullanmadan, paragraflar arasında 1 boşluk bırakılarak
yapılmalıdır. Metinde biçimlendirme yapılmamalıdır.
Metin içinde vurgulanması gereken kısımlar eğik harflerle
yazılmalıdır. Eğik harfler ayrıca tırnak içine alınarak çifte
vurgulama yapılmamalıdır. Metin içinde geçen yabancı
sözcük ve terimler italik olarak yazılmalıdır, örneğin insitu. Bölge adlarının ilk harfleri, aynı şekilde yer, coğrafya
ve kurum adlarının ilk harfleri büyük yazılmalıdır. Örneğin:
Doğu Anadolu, Yakın Doğu, Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Dicle
Nehri, Ankara Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu gibi. Ölçü
ve ağırlıklar m. cm. mm. lt. gr. şeklinde yazılmalı, Açıklamalı
olan dipnotların metnin altında ve metin içinde numaraları
belirtilerek, 8 puntoda yazılmalı, Dipnot ve kaynakçada
(bibliyografya) kitap ve dergi isimleri italik yazılmalıdır.
Fotograflar: En az 200-300 dpi/2-3 MB baskı formatında
şekil numarasıyla kaydedilmiş şekilde CD ortamında veya
e-posta ile gönderilmelidir. JPG veya TIFF dosyası olarak
eklenecek fotografların adlandırılması, aşağıda verilen
örneğe uygun yapılmalıdır. Fotograf ve şekillerin metinde
nereye konulacağı, metin içinde belirtilmelidir. Fotograf
dosyasındaki fotografların altında da numaralandırma
sistemi uygulanmalıdır. Çizimler TIFF veya PDF formatında
teslim edilecektir.
Fotograf 1. Ahşap konak
Dipnotlar: APA stili kullanılmalıdır.1 (Seçkin, 2017)
Kaynaklar: APA stili kullanılmalıdır
Kitap
TAYLA, 2007: Tayla, H. (2007). Geleneksel Türk Mimarisinde
Yapı Sistem ve Elemanları (Cilt I). İstanbul: Türkiye Anıt Çevre
ve Turizm Değerlerinin Korunması Vakfı.
Makale
SEÇKİN 2017: Seçkin, N. P. (2017). Tarihi ahşap yapıların
değerlendirme ilkeleri. (H. M. Ceylan, Dü.) Restorasyon
Konservasyon Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yıllığı (15), 6-13.
YAZILARIN GÖNDERİLMESİ: Yukarıda belirlenen
ilkelere uygun olarak hazırlanmış yazılar, yazılabilir CD ile
birlikte belirtilen adrese veya belirtilen e-posta adresine
gönderilir. Yazarlarına raporlar doğrultusunda geliştirilmek
ve/veya düzeltilmek üzere gönderilen yazılar, istenen
düzeltmeler yapılarak, CD ortamında veya e-posta ile en geç
bir 15 gün içinde dergiye ulaştırılmalıdır. Görsel malzeme
ayrıca CD ortamında veya e-posta ile iletilmelidir. Yayın
Kurulu, yazılarda esasa yönelik olmayan düzeltmeler yapma
hakkını saklı tutar.
İLETİŞİM:
Editör Dr. Deniz Atasagun 0(212) 518 55 66-154
Grafik-Dizgi: K. Nihan Arapoğlu 0(212) 518 55 66-154
RAD.Dergi@gmail.com , RAD@kulturturizm.gov.tr
1
(Seçkin, 2017)