Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

RAD 1-Periodical Restorastions of Ministry of Culture and Tourism

2019, RAD

Türkiye, dünyanın en eski kültürlerinin doğduğu, benzersiz bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Tarih öncesi dönemlerden günümüze, birçoğu kesintisiz süren yerleşimler, farklı dönem ve kültürlere ait eşsiz hazineleri bir arada barındırır. Bakanlığımız; kültür varlıklarının korunması, tanıtılması, toplumun bu eserler ve kültürel birikim konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi misyonunu üstlenmiştir. Bakanlığımızın kilit görevi, kültür varlıklarımızın korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Bu işlevin yerine getirilmesi; geçmiş yapı geleneğinin günümüze taşındığı bir altyapı üzerine, yine bu altyapıdan beslenen ancak en teknolojik ve bilimsel gelişmeleri de kullanan zengin ve bilinçli bir uzman ekiple mümkün olabilmektedir. Görülen o ki bu ortamda, geleneksele ve geçmişe ait bilgiye sahip ustalar giderek yok olmakta ve somut delil olan kültür mirası da geçmişe ait ipuçlarını giderek yitirmektedir. Bu nedenle biz de kültür mirasının belgelenmesi ve yaşatılmasına ilişkin çalışmalar yürüten tüm uzmanlık alanları ve uzmanları, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünün özverili çabalarıyla bir derginin çatısı altında toplamak ve yayınımızda Türkiye'nin tüm bölgelerinde yürüttüğümüz çalışmaları paylaşmak istemekteyiz. Bakanlığımızın şemsiyesi altında, kültür mirasımız bir başka boyutta da korunmasını ve geleceğe taşınmasını planladığımız bu yayın ile geçmişten geleceğe uzanan bir köprünün iskeletini oluşturduk. Hep birlikte inşa etmek niyetindeyiz. Murat GÜRÜL Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü

SUNUŞ T ürkiye, dünyanın en eski kültürlerinin doğduğu, benzersiz bir coğrafi konumda bulunmaktadır. Tarih öncesi dönemlerden günümüze, birçoğu kesintisiz süren yerleşimler, farklı dönem ve kültürlere ait eşsiz hazineleri bir arada barındırır. B akanlığımız; kültür varlıklarının korunması, tanıtılması, toplumun bu eserler ve kültürel birikim konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi misyonunu üstlenmiştir. Bakanlığımızın kilit görevi, kültür varlıklarımızın korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır. Bu işlevin yerine getirilmesi; geçmiş yapı geleneğinin günümüze taşındığı bir altyapı üzerine, yine bu altyapıdan beslenen ancak en teknolojik ve bilimsel gelişmeleri de kullanan zengin ve bilinçli bir uzman ekiple mümkün olabilmektedir. G örülen o ki bu ortamda, geleneksele ve geçmişe ait bilgiye sahip ustalar giderek yok olmakta ve somut delil olan kültür mirası da geçmişe ait ipuçlarını giderek yitirmektedir. B u nedenle biz de kültür mirasının belgelenmesi ve yaşatılmasına ilişkin çalışmalar yürüten tüm uzmanlık alanları ve uzmanları, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünün özverili çabalarıyla bir derginin çatısı altında toplamak ve yayınımızda Türkiye’nin tüm bölgelerinde yürüttüğümüz çalışmaları paylaşmak istemekteyiz. B akanlığımızın şemsiyesi altında, kültür mirasımız bir başka boyutta da korunmasını ve geleceğe taşınmasını planladığımız bu yayın ile geçmişten geleceğe uzanan bir köprünün iskeletini oluşturduk. Hep birlikte inşa etmek niyetindeyiz. Murat GÜRÜL Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü ÖNSÖZ Mimari ve bağlantılı sanatların üretimi ile onları korumanın önemli ve vazgeçilmez bir unsuru, uygulama pratiğidir. Tüm dünya da olduğu gibi Osmanlıda da bu veriler usta-çırak ilişkisi içinde aktarılmıştır. Modern dünyada hızla değişen üretim ilişkileri içinde sekteye uğrayan geleneklerin, belgelenmesi zor bu bilgilerin korunması ve aktarılması, 1936 yılından beri çeşitli isimler altında varlığını sürdürmüş olan müdürlüğümüzün de üstlendiği değerli bir görevdir. Bilgi, paylaşılarak büyür. Bilgi, aktarılarak korunur. A sırlarca geliştirilen ve kuşaklar arasında sözlü anlatım ile uygulamaların bir kısmı unutulmuş, ancak günümüze ulaşan örneklerde yaşayabilmiştir. Bugün gerçekleştirilen koruma uygulamaları hem farklı dönemlerin inancı, kültürü, geleneğinin yaşamasını hem de bu dönemlerin yazılı olmayan üretim teknikleri, ilişkileri, malzemesi konusunda bilgi edinilmesini sağlayan bilimsel çalışmalardır. Koruma uygulamalarında titizlikle dikkat edilen husus bilginin tüm görünen, tespit edilen verileri ile belgelenmesidir. Böylece bilgi kaybolmaz. Koruma uygulamalarında geleneksel veriler büyük önem taşır. Zaman değişir, teknolojiler değişir, bize kalan ise korunan kültürel mirasın kendisi, belgeleri ve gelecek nesillere aktarılacak yayınlarıdır. S ürekli değişen ve gelişen zaman içerisinde, toplumsal yapı ve kent dokusu içinde, mimari korumanın araştırmalar, bilimsel çalışmalarla beslenerek gelişmesi önemli hale gelmektedir. Böylece yeni işlevler, yaşam biçimleri ve bakış açılarının getirdiği sorunlarla başa çıkabilen dinamik koruma kavramı oluşur. Koruma sürecine katılan dergimizin ilk sayısı İstanbul ağırlıklı olsa da önümüzdeki sayılar her kentten, ülkeden uygulamaların yer aldığı konularla karşınızda olacak. Böylece yıllardır süren koruma çalışmalarındaki bilgi ve belgeleri, deneyimi sizlerle paylaşarak kentlerin önemli kültür katmanlarını sizlere, gelecek nesillere aktarmış olacağız. Dr. Olcay AYDEMİR İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü İÇİNDEKİLER 6 Sürdürülebilir Koruma ve Kültür Mirasımız Sustainable Preservation and Cultural Heritage Yakup HARMANDA (KVMGM Genel Müdür Yardımcısı) Rölöve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) 10 İstanbul Tarihsel Altyapısı Historical background of Directorate of Surveying And Monuments Dr. Deniz ATASAGUN (Y. Mim. Rest. ve Afet Uzm.) 20 Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler Conservation Works İn Topkapı Palace: Approaches, Techniques And Methods Nevhiz KOYUKAN (IRAM Md. Yrd.-Topkapı Sarayı Kontrol Amiri) 42 Yapı ve İnsan Necdet SAKAOĞLU ile Röportaj Dr. Deniz ATASAGUN (Y. Mim. Rest. ve Afet Uzm.) Kevser Nihan ARAPOĞLU (Mimar) 52 İstanbul, Restorasyon Konservasyon Merkez Laboratuvarı Çalışmaları Works of Central and İstanbul Region Conservation Laboratory İsmet OK - (Kimya Mühendisi) Sarayı Sur-i Sultani II. Etap Restorasyon 74 Topkapı Çalışmaları Topkapi Palace Nevhiz KOYUKAN (İRAM Md. Yrd.-TS Kontrol Amiri) Seda YALÇINKAYA (Sur -i Sultani II. Etap Şantiye Şefi) Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik 92 Ayasofya Onarımları Repair of the Mosaics, Script Panels and Lampion Niche in Hagia Sophia Sonay ŞAKAR (Y. Mim. Rest. Uzm.) Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı 104 A Case Of Preservation: Gallery Floor Of Hagia Sofia Museum İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim. Rest. Uzm.) Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları 112 Kariye Kariye Museum; Resarch & Restoration Data Acquirel Fırat BUZLU (Konservatör) ISSN 2651-5245 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Yayınıdır. Koruma-Restorasyon/TeşhirTanzim/Konservasyon/Koruma Teknolojileri/Malzeme/Arkeoloji/ Sanat Tarihi Belleği Yıl:2019 Sayı:1 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü adına sahibi: Dr. Olcay AYDEMİR İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Yazı İşleri Müdürü/ Tashih Dr. Deniz ATASAGUN İngilizce Tashih Dr. Deniz ATASAGUN Yayın Kurulu Dr. Olcay AYDEMİR H. Nevhiz KOYUKAN İffet İZGİ BİLLUR Dr. Deniz ATASAGUN Hayri Fehmi YILMAZ İsmet OK Murat SAV Alidost ERTUĞRUL Editör Dr. F. Deniz ATASAGUN Danışma Kurulu Prof. Dr. E. Füsun ALİOĞLU Prof. Dr. Baha TANMAN Prof. Dr. Can BİNAN Prof. Dr. Fevziye AKÖZ Prof. Dr. Z. Gül ÜNAL Prof. Dr. Oğuz CEYLAN Prof. Dr. Feridun ÇILI Prof. Dr. Alper İLKİ Prof. Dr.Ahmet Vefa ÇOBANOĞLU Dr. Ömer DABANLI Dr. Şimşek DENİZ Dr. Olcay AYDEMİR Hayri Fehmi YILMAZ Murat SAV İffet İZGİ BİLLUR Kapak ve Sayfa Tasarımı Dr. Deniz ATASAGUN Kevser Nihan ARAPOĞLU Basım OKSİJEN BASIM Yüzüncü Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi 2. Cad. No:202/A Bağcılar-İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 www.oksijenbasimbasim.com.tr İletişim İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Topkapı Sarayı I. Avlu 34400 Sultanahmet (Cankurtaran) Fatih/İSTANBUL Tel: (0212) 518 55 66-55 67 Fax: (0212) 518 85 86 rad@kulturturizm.gov.tr İstanbul Rölöve ve Anıtlar Dergisi hakemli bir dergidir. Makalelerdeki yazılardan yazarları sorumludur. Kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir. Para ile satılmaz. 1000 adet basılmıştır. *Kapak minyatürü Kostantin Kapıdağlı’ya atfedilir. III. Selim cülus töreni temsili. Sarayı Hümayun-u Marangozhanesi 122 Yıldız (Müzehane) Onarımı ve Teşhir Tanzimi Yıldız Palace Marangozhane Restorations Yelda AYHAN (Y. Mim. Rest. Uzm.) Sarayı Harem Yapıları Koruma 134 Yıldız Uygulamaları Conservation Works Of Harem Buildings of Yıldız Palace Sevinç ÇELİK (Y. Mim. Rest. Uzm.) Güçlendirme ve Konservasyon 142 Koruma, Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri A Case of Preservation, Strengthening and Conservation: The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin and Cedid Havâtin İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim. Rest. Uzm.) Türkocağı Restorasyonu 150 Edirne Edirne Türkocağı Restoration Aydın TAŞDEMİR (İnş. Y. Müh.) Tıbbiye-i Şahane; Anatomi binası 156 Mekteb-i Koruma Uygulamaları Conservation Work of Anatomi Building of Great Royal Medical School Duygu AKSOY (Y. Mim.) Kapılarını Açtı 170 Troya Troy Opens Up Its Gates Şafak ÇAKMAK (Y. Mim.) Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve 178 Sivil Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri Examples Of Preservation Studying Of Civil Architectural Cultural Heritage İffet İZGİ BİLLUR (Y. Mim.) 188 Bizden Haberler SÜRDÜRÜLEBİLİR KORUMA VE KÜLTÜR MİRASIMIZ Yakup HARMANDA SUSTAINABLE PRESERVATION AND CULTURAL HERITAGE Genel Müdür Yardımcısı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Türkiye, çağlar boyunca birçok uygarlık ile birçok kültürün buluştuğu, farklı düşünce, inanç ve medeniyetler ile zenginleşerek, doğu ile batıyı buluşturan bir bölge olmuş, farklı inançlara ait kültür varlıklarına bir arada ev sahipliği yaparak yüzyıllar boyu süregelen bir beraberliği, birlikte yaşama sanatına dönüştürmüştür. Bu bakımdan Türkiye kültür varlıkları açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Kültür mirasımız ortak geçmişimizi anlatan, dayanışma ve birlik duygularımızı güçlendiren büyük bir hazine niteliğindedir. Tüm bu özellikleri ile Türkiye, dünyanın önemli kültür ve turizm merkezleri arasındadır. Ülkemizin kültürel mirasın korunmasına ilişkin tarihine göz atacak olursak koruma geleneğimizin oldukça eski tarihlere dayandığı görülmektedir. Osmanlı’nın geliştirdiği vakıf geleneğiyle başlayıp günümüze kadar uzanan ve asırlara yayılan uzun bir yolculuktan bahsedilebilir. Son yüzyılda ise dünya koruma örneklerine paralel biçimde tek yapı ölçeğinden çevresel ölçekte koruma anlayışına doğru bir gelişim görülmektedir. Sürdürülebilir Koruma ve Kültür Mirasımız Yakup HARMANDA Bakanlık olarak Türk dış politikasının asli önceliklerine ve AB üyeliği hedefine uygun olarak, ülke yararını en üst düzeyde gerçekleştirmek üzere kültür ve turizm alanlarındaki uluslararası işbirliği olanaklarını ve Türk turizminin uluslararası rekabet gücünü arttıracak; Türk kültürünün, ulusal kültür varlıkları ile değerlerinin dünyaya tanıtımına katkıda bulunmasını sağlayacak tüm fırsatları değerlendirmeye çalışmaktayız. Bakanlığımız, Ülkemizin evrensel kültür, sanat ve turizm değerlerinin sürdürülebilir korunmasını sağlayarak yaşatmak ve tanıtmak, toplumsal bilincin oluşmasında bilgiye erişimi kolaylaştırmak ve ülkemizin dünya turizminden alacağı payı artırmak üzere, bu kapsamdaki tüm çalışmalarını evrensel değerlere bağlılık, bilimsellik, etik değerlere saygı, bütünsel yaklaşım, teşvik edicilik, toplumsal duyarlılık, katılımcı planlama ve yönetim, çevreye saygı, insan odaklılık, yenilikçilik, zamanındalık mesleki uzmanlık ve hukukun üstünlüğü değerlerini gözeterek sürdürmektedir. Kültür mirasımızın gelecek kuşaklara aktarılması için gerekli çalışmaları, Anayasa’nın 63. maddesi, 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunlardan aldığımız yetkiyle başta Venedik Tüzüğü olmak üzere uluslararası koruma ilkeleri doğrultusunda yürütmekteyiz. Topraklarımız üzerinde izleri sürülebilen tüm kültürlerin mirasının varisi ve hamisi olma bilinciyle müzeler oluşturmakta, arkeolojik kazılar, bilimsel araştırmalar, restorasyon ve konservasyon çalışmaları gerçekleştirmekteyiz.  olup ödenekleri elverdiği ölçüde bu duyarlılığını sürdürmektedir. Bu kapsamda kamusal binaların restorasyonları dışında özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mirasla ilgili olarak hibeler de verilmektedir. Bu uygulama vatandaşlarımızın kültür mirasının korunmasına ortak yapıldığı ve sunduğumuz desteklerle koruma politikalarına dâhil edildiği örnek bir modeldir. Ayrıca yurt dışında bulunan taşınmaz ortak kültür mirasımızın korunmasına yönelik çalışmaları Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile varlığın sahibi ülkenin izni ve imzalanan ikili kültürel anlaşmalar çerçevesinde işlemler, ilgili kurumlar ile yürütülmektedir. Koruma ve restorasyon çalışmaları bilimsel temellerde ilerleyen teknik bir süreçtir. Restorasyon uygulamalarının bilimsel ve sağlıklı yürütülebilmesi için üzerinde çalışılan her eser için projelendirme çalışmaları yapılarak uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda kuramsal yaklaşımlar ve koruma pratikleri devam ederken küreselleşme sayesinde geçmişte sadece yerelde değer taşıyan birçok tarihi yapı ve çevre bugün dünyanın her köşesinden bu mekânları ziyaret etme merakı ve isteği uyandırmaktadır. Bu ilgi turizm sektörünü de doğrudan etkileyerek kültür turizmini ortaya çıkartmıştır. Yetkili kamu kurumu olarak kültürel miras konusunu başta ICOMOS Milli Komitesi olmak üzere tüm paydaşlarla ele almaya azami özen gösteriyoruz. Diğer bir açıdan kültürel mirasın korunması bir prestij alanına dönüşmekte ve önemli bir yatırım alanı sağlamaktadır. Bu şekilde ekonomik değerinin anlaşılmasıyla kültürel mirasın kimliğini kaybetmeden günümüz yaşamına dâhil olmasının sağlanması amacıyla yapılan planlamalar ve koruma önlemlerinin uygunluğu önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada korumanın sürdürülebilirliği için kültürel mirasın yönetimi konuları önem kazanmaktadır. Bakanlığımız ülkemizde bulunan kültürlerin izlerini sürmeye yarayan mirası örneklerinin restorasyonlarını ve evrensel koruma ilkeleri ışığında Bu kapsamda 5226 Sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu İle Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”u ve akabinde çıkarılan “Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve değişik tüm kültür eşit değerde ele almakta ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile ören yerleri, sit alanları ve etkileşim sahaları ile bağlantı noktalarının kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin koordinasyonunda sürdürülebilir bir yönetim planı çerçevesinde korunması ve değerlendirilmesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Bu kapsamda öncelikle dünya mirası ve geçici listedeki alanlarda uygulamaya başlanılmış ve gelişerek devam etmektedir. Tespiti yapılmış yaklaşık 100.000 tescilli taşınmaz kültür varlığına sahip ülkemizin Dünya Miras Listesindeki temsili hak ettiği yerde henüz değildir. 2018 yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 1092 kültürel ve doğal varlık bulunmakta olup bunların 845 tanesi kültürel, 209 tanesi doğal, 38 tanesi ise karma (kültürel/doğal) varlıktır. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır. Ülkemizin, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne kadar UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 18 adet varlığımızın alınması sağlanmıştır. Zengin kültürel mirasımıza göre bu sayı yeterli değil. Dünya Miras listesinde Türkiye’deki kültür varlıklarının sayısının çoğaltılmasında şüphesiz ki ICOMOS Türkiye Milli Komitesi başta olmak üzere tüm paydaşların katılımı ve deneyimlerinin katkısı etkili olacaktır. Ülkemizin geçmiş uygarlık izlerinin araştırılması ve zengin kültür varlıklarımızın gün ışığına çıkarılması amacıyla yürütülen kazı çalışmaları maddi izlerin gelecek kuşaklar tarafından incelenmek üzere korunması amacıyla toprak üstünde veya su altında görünür olmasalar bile arkeolojik rezerv alanları oluşturma düşüncesiyle ele alınmaktadır. Kazı politikamız kazıdan ziyade koruma çalışmalarına önem verilmesi üzerine inşa edilmiş olup konservasyon, konsolidasyon, restorasyon gibi koruma çalışmaları tamamlanmadan yeni kazı alanları açılmamaktadır. Kazılar sonucu ortaya çıkan eserler çağdaş müzecilik anlayışıyla yapılan veya düzenlenen müzelerimizde sergilenmektedir. Dünyanın en büyük mozaik müzesi niteliğini taşıyan Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi başta olmak üzere Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi; Kırşehir Kaman Kalehöyük Müzesi; Çorum Boğazköy Müzesi; Çorum Alacahöyük Müzesi; Burdur Arkeoloji Müzesi; Aydın Yeni Arkeoloji Müzesi; Kilis Müzesi; Manisa Akhisar Müzesi; Antalya Elmalı Müzesi; Tokat Arkeoloji Müzesi ve Kahramanmaraş Müzeleri, yenileme yapılan veya inşa edilen müze örnekleridir. Antalya Alanya Müzesi, Bursa Arkeoloji Müzesi ve Muğla Marmaris Müzeleri’nde düzenlemeler yapılarak 2013 yılında ziyarete açılmıştır. 2014 yılına gelindiğinde başta Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi; İzmir Efes Müzesi; Hatay Yeni Arkeoloji Müzesi; İstanbul Topkapı Sarayı Mutfaklar Bölümü; İstanbul Topkapı Sarayı Zülüflü Baltacılar Koğuşu, Karaağalar Mescidi ve Çubuk Odası; İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi olmak üzere birçok müzemiz ziyarete açılmıştır. Ortak geçmişimizi, tarih boyunca oluşturan birikim ve deneyimlerimizi, dayanışma ve birlik duygularımızı güçlendiren kültür mirasımızın korunması amacıyla Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 yılına kadar 2023 taşınmaz kültür varlığının onarımı, yeniden işlevlendirilmesi ve günlük yaşama katılması hedeflenmektedir.  İSTANBUL RÖLÖVE ANITLAR MÜDÜRLÜĞÜNÜN (IRAM) TARİHSEL ALTYAPISI: XVI.yy-1920’s Dr. Deniz ATASAGUN HISTORICAL BACKGROUND OF İSTANBUL DIRECTORATE OF SURVEYING AND MONUMENTS: From XVIth Century to 1920’s Y. Mimar Restorasyon ve Afet Uzmanı O.D.T.Ü./Y.T.Ü. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Kurumların gelişim ve olgunlaşma süreçleri geçmişin yanlışlarının ve bilgeliğinin analiz edilmesine bağlı olmalıdır. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (İRAM), farklı isimler altında uzun yıllardır kültür mirasımızın korunmasına ilişkin önemli çalışmalara imza atmaktadır. Şu anda gelinen aşamada, belki de dünyada en çok vaka ile karşılaşan koruma kuruluşu olarak bu vakalarda karşılaşılan sorunlara giderek daha yetkin çözümler üretmiştir. Gelişim ve olgunlaşma süreçleri kendi geçmişini olduğu kadar atalarının geçmiş bilgelikleri ve hatalarını da özümsemekten geçer. Özellikle köklü Osmanlı yapı geleneğinin sağladığı sistem ve teknik bilgi birikimini iyi anlamak, mevcut yapının anlaşılması, sorunların doğru teşhis edilmesi ve daha sağlam bir yapıya doğru evrilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu bilinçle başlatılan tarihsel altyapı araştırması, henüz başlangıç aşamasındadır. Saray-ı Hümayûn-Topkapı Sarayı, Osmanlı yapı geleneğinin yönetim merkezidir. Bu nedenle imar tarihimiz için olduğu kadar Kurumumuzun tarihi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. İlk kısımda, Osmanlı devlet teşkilatı içinde imar kurum ve meslek grupları ele alınmıştır. İkinci bölümde özellikle XIX. Yüzyıldan başlayarak günümüze kadar koruma ve eski eser kavramlarının ortaya çıkması ve bunun kurumsal yapılara nasıl yansıdığı kısaca incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Cumhuriyet döneminde teşkilat yapıları, mevzuat ve Kurumumuzun yeri ele alınmıştır. Son bölümde ise değerlendirmelerin yanı sıra çeşitli önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, İRAM, Kültür Bakanlığı, Eski Eser Hukuku, İmar Teşkilatı, Yapı Teşkilatı, Hassa Mimarları, Asar-ı Atika Development and maturing process of Institutions should depend on analysis of mistakes and wisdom of the past. IRAM has been the centre of many important preservation works for a long time, under different names. It has created increasingly more competent solutions for many different cases in its life-time. Assimilating its cultural history, including the deep rooted construction traditions and system in the Ottomans, is a part of institutional development and maturization process. Understanding current and past systems and technical know-how would help a better understanding of problems and thus leading to evolution to a more sound institutional structure. Historical background study was started with this in mind, and is still at a beginning stage. Topkapı Place, is the administrative centre of tradition of construction, and at this respect, it is important for our institutional history. First part of the study examins Ottoman systems, the second part investigates the changes which took place as a result of the effects of Western institutions and concepts The last section studies the Republic Era, and the place of our institution within newly established intitutional structure. Last section contains evaluation of the current the situation and suggestions based on these evaluations. Key words: İstanbul Directorate of Survey and Monuments, Ministry of Culture, Law of Historic Artefacts, Institutions of construction, Royal Architects, Historical Heritage. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı Saray-ı Hümayun’da Mimarlık Teşkilatı Osmanlı imparatorluğunda mimarî de Osmanlının diğer kurumları gibi teşkilatlanmıştır (Gülcan & Güneş, 2014, s. 377). Osmanlı devlet teşkilatında imar süreçleri incelendiğinde, sınırları ve bütün aşamaları belirlenmiş ve saat gibi işleyen bir sistemle karşılaşılmaktadır. Kurallar kesindir, şaşmaz bir hiyerarşik yapı içinde hangi işi kimin yapacağı bellidir, bu kişilerin yetişme koşulları oluşturulmuş, gelişimlerinin hangi aşamasında hangi işi yapabilecekleri saptanmıştır. (Madran, 1996, s. 60). Çeşitli kaynaklardan onarım süreçleri izlendiğinde karşımıza çıkanın kuralları belirlenmiş, hiyerarşik yapıda, aşamaları tanımlanmış ve kolayca takip edilen “sade fakat görkemli bir düzen”dir. Bu düzen, onarım gereksiniminin ortaya çıkmasıyla başlamaktadır. Yerel makamlarca (şer’i) onarım kararı alınmakta, merkez organlarınca bu karar onaylanmakta, bu karara bağlı keşif, onarım raporu ve projeler hazırlanmaktadır (Sakaoğlu, 2019). Saray, savunma yapıları ve diğer bayındırlık yapılarının dışındaki onarımların kaynakları başta vakıflardır. Afet ve yangın gibi olağandışı durumlarda veya vakfın maddi kaynağı kalmadığında hazine kaynakları kullanılmaktadır. Kişisel katkılar ise oldukça düşüktür (Madran, 1996, s. 60). Uygulama tamamlandığında ise, ikinci keşif ve son rapor hazırlanmakta, yapılan imalatın aklanmasından sonra elde edilen sonuçlar yerel otorite olan kadıya ve merkezi otoriteye bildirilmektedir. Bu işlemlere ilişkin kayıtlar, birçok kaynakta bulunan inşaat defterleri ve benzer belgelerden bulunabilmektedir (Sakaoğlu, 2019) (Madran, 1996, s. 60). Dr. Deniz ATASAGUN işlerini yürütmekteydiler (Turan, 1964). Yetişme merkezleri başlarda Topkapı Sarayı Hasbahçe’de iken daha sonra Yalı Köşkü ve Sepetçiler Köşkünde oturmuşlardır. (Erdenen, 1966, s. 15,16). Osman Gâzî’nin Karaca-Hisarda yaptırdığı câmide (688/1289) devlet hizmetinde mimar ve ustaların istihdam edildiği bilinmektedir. Bursa ve Edirne’deki inşa faaliyetlerinde kalabalık ve yetişmiş bir mimar kadrosunun olduğuna ilişkin kanaat oluştuğu kaynaklarda belirtilmektedir (Turan , 1964). Yine (Turan , 1964)’a göre, saraydaki ve imparatorluk dahilindeki inşaat ve tamirat işlerinin hızlı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla merkezde Şehremininin kontrolünde ve Hassa Mimarbaşının denetiminde Suyolu Nazırı, İstanbul Ağası (Acemi Oğlanlar Ağası), Kireççibaşı, Anbar Müdürü, Anbar Birinci Katibi, Mimar-ı Sani ve Tamirat Müdüründen oluşan bir fen heyeti oluşturulmuştur. Şehremini, XIX yüzyılın ortalarına kadar saray ve devlet tamirat ve imar işleriyle uğraşan, tüm sarayların bütçesiyle ilgilenen, saray vekilharçlığını yürüten kişiler olup Birun1 ricalindendir. Mimarbaşı daha çok teknik konularla ilgilenirken Şehremini ise mali konularla ilgilenmektedir (Erdenen, 1966, s. 15). Uygulamalar, yetkinliği onaylanmış teknik ve idari personelin yönetim ve sorumluluğunda gerçekleşmektedir (Madran, 1996, s. 60). Saray, bayındırlık, savunma gibi hazine tarafından finanse edilen projeler, Hassa Mimarları (Mimaran-ı Hassa) tarafından denetlenmekte ve onaylanmaktadır. Hassa Mimarları; padişahlara özel olarak hizmet vermelerinin yanı sıra; (himaye bölgeleri ve mümtâz eyâletler hariç) imparatorluk genelinde de görev yapmaktaydılar (Turan , 1964, s. 159-160). Osmanlı İmparatorluğunda her türlü resmi yapım ve onarım işlerini deruhte eden bu teşkilatın adı Hassa Mimarları Ocağı idi. Bu ocağın tam olarak kim tarafından ve ne zaman kurulduğu henüz bilinememektedir (Gülcan & Güneş, 2014, s. 377). Hassa sıfatını Saray-ı Amire içinde olmalarından dolayı almalarına karşın ocak aynı zamanda İmparatorluğun merkez teşkilâtı olarak değerlendirilebilmektedir (Turan , 1964, s. 159-160). Hassa Mimarları Ocağı; Saray-ı Amire’den başlayarak diğer saraylar, İstanbul geneli ve İmparatorluk dâhilinde her türlü resmî inşaat ve tamirat  Hassa mimarları, devletin yaptıracağı tüm binaların planlarını hazırlamakta, malzeme ve inşaat masraflarını hesaplamaktaydılar. Ancak bunun ötesinde kişilerin yaptıracağı dükkân, konut, hamam, han ve bunun gibi binaların da planlarını denetlemekte, uygun olmayan kısımları düzelttirmekte, inşaata bu şekilde onay vermekteydiler. Uygulamayı yapacak meslek erbabının da “sanat erbabından” olup olmadığını denetlemek, yükümlükleri altındaydı (Erdenen, 1966, s. 17). 1 Birun: Osmanlı Devleti’nin idari teşkilatında Tanzimat dönemine kadar kullanılmış bir tabirdir. Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde devletin işlerini yürütmekle görevli olanlar bir hayli artmıştır. Bunlardan sarayda görev alanlara Enderun, devlet yönetiminde görev alanlara da Birun denilmiştir. Hassa Mimarları salatin evkafı (sultan vakıfları) ve diğer vakıflara ait her türlü onarım ve inşaatın da keşiflerini hazırlamaktaydılar. Vakfa ait binalar tamir edilecekse masraflar hassa mimarları tarafından belirlenmekteydi. Şehre gelen her türlü yapı malzemesi, bu tür malzeme satılan dükkanlar, mermer ve taş işlenen yerler, tuğla harmanları, çini karhaneleri de Hassa Mimarları tarafından denetlenmekte, iyi cinste olmaları ve narha1 uygun satılmalarına dikkat edilmekteydi (Erdenen, 1966, s. 17). sa’yü dikkat eyleyüp mevzunatı vezin ile ve madudatı acidile lazım geldikçe sarf eyliye...”. Anbarcının son derece emniyetli, kendisine teslim olunan eşyayı dikkatle saklayıp koruyan ve iktiza ettikçe anbara girerken olduğu gibi tartarak veya sayarak anbardan çıkaran bir kimse olması gerektiği belirtilmektedir (Kunter, 1952, s. 70). Uygulama alanında çalışan teknik kişiler (sanat erbabı); taşçı, duvarcı, sıvacı, marangoz, perdeci, camcı, kurşuncu, minareci, mermerci, neccar, nakkaş gibi meslek gruplarında yer almaktaydılar (Madran, 1996, s. 60) (Erdenen, 1966, s. 15). Onarım ve bakım hizmetlerini sürekli yürüten bir meslek grubu olarak da “meremmetçiler”2 karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, suyolcu, hamamcı, kaldırımcı gibi özel meslek grupları da bulunmaktadır (Madran, 1996, s. 60). “Vakıf ’ kurumu, yapıların oluşması ve onarılarak sürekliliklerinin sağlanmasında en önemli etkendir. Herhangi bir vakfın koruması altında bulunmayan yapıların onarım sorumluluğunu üstlenecek başka bir kurum bulunmamaktadır (Yeniyıldız, 1982, s. 34). Devlet tarafından sağlanması gerekli hizmetler, kişiler ve vakıf kurumu tarafından yerine getirilmektedir. Vakıf, kamu yararını gözetir. Vakfın sahibi Allah olarak görüldüğü için dokunulamaz veya yok edilemez. Bu nedenle yapı onarımlarının aksatılmadan yapılmasına önem verilmiştir. Bunun yanı sıra vakıf malları satılamaz, bağışlanamaz ve özel mülkiyete geçirilemez. Bu nedenle vakıf mallarının korunması güvence altına alınmıştır (Madran, 1999, s. 236). Osmanlı İmparatorluğu sisteminde, günümüzdeki gibi bir koruma anlayışı elbette söz konusu değildir. Burada “koruma”dan kastedilen, yapıların sürekli bakımına ilişkin alınan önlemlerdir. Örneğin İstanbul Yenicaminin vakfiyesinde bildirilen hizmet kadrosu içinde 10 kişilik bir devamlı tamirler ekibinin bulunduğu anlaşılmaktadır. (Meremmetçi) Bu ekip; 1 adet anbarcı, 1 adet anbar kâtibi, 3 adet meremmetçi, 1 adet meremmetçiler kâtibi, 1 adet perdeci, bir adet kurşuncu, bir adet camcı ve bir adet taşçıdan oluşmaktadır (Kunter, 1952, s. 70). Anbarcının, meremmetçilerin ve öteki mütehassıs sanatkârların vasıfları vakfiyede şöyle belirtilmiştir. “… ve bir merd-i salih ve afif ve mürnin-i nazif emanet ve dinayetle meşhur ve cümle cihatı mamür kimesne anbarcı olup kendüye teslim olunan eşyayı hıfz ve hiraset etmede 1 Narh: tüketiciyi korumak ereğiyle, bellibaşlı, özellikle zorunlu tüketim maddeleri için devletçe saptanan fiyat. 2 Meremmetçi: Eğreti tâmir yapan kimse, tâmirci, merâmetçi Meremmetçilerin ve şanatkarların vasıfları; “... ve üç nefer kardan-ı hoş nihad ve sınaat-ı tamir ve termim3 de üstad kimesneler meremmetçiler olup termimi lazım olanı hilaterah vela tehir marifeti mütevelli ile tamir ve termim eyliyeler ...”, “... ve dört nefer sanatlarında üstad ve emin ve layık-ul-itimad kimesnelerin biri perdeci olup cami-i şerif ile türbe kapılarına talik olunan perdeler tecdit veya termime muhtac oldukta mahsul-i evkaftan harcı görülüp tecdit ve termim eyliye ve biri dahi kurşuncu olup ebniyye-i mebniyye i mezbure ve evkaf·ı mezkurede kurşun ameli lazım oldukta tevakkuf ve tesvif ve taksir ve tevkif etmeyüp tamir eyliye ve biri dahi camcı olup cami ve müştemilatının camları termime muhtac oldukta tehavün ve tekasül ve tesamüh ve tesahül eylemeyüp tamir ve termimin tekmii ve tetmim eyliye ve biri dahi taşçı olup senktıraşlığa müteallik olan yerler noksan pezir oldukça tekmil eyliye ...” şeklinde belirtilmektedir. Bu metne göre; Perdecilik, kurşunculuk, camcılık ve taşçılık işlerinde çalışacak kimseler sanatlarında üstat kimseler olmalıdır, tamir ve termim işlerinin sanatın fevkinde bir meşgale, bir “sınaai” sayıldığı anlaşılmaktadır (Kunter, 1952, s. 70-71). Yapılan 3 Termim: Onarma, tamir etme. Kırık kemikleri iyi etme (Kamus-i Osmanlı)  İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı incelemelerde, vakıf yapılarında yukarıda belirtilen nitelikte hizmet sınıfının bulundurulmasının yaygın olduğu görülmüş olup vakıf yapılarına ilişkin genel koruma ve sürdürme prensibine de uygundur. Örneğin 1515 Tarihinde Giresun Kale yakınlarındaki Sultan Selim (Hüdâvendigâr) Camisi vakfiyesine göre 2 adet meremmetçinin görevli olduğu belirtilmektedir. Meremmatçiler (Meremmetçiler) Ocağı, Saray Bostancı Ocağı efradından ve ulufeli (maaşlı), Hassa Mimarlarının bir alt hırfet grubu olarak tanımlanmaktadır. Proje gerektirmeyen Onarım/basit restorasyon işleri yapmaktaydılar. Mimari ögelerin onarım gerektiren kısımlarını, malzeme ve biçim olarak birebir benzeterek onarmaktaydılar. Yaz-kış, İstanbul, Edirne, Bursa ve Sarayla bağlantılı her yerde çalışmaktaydılar (Sakaoğlu, Osmanlı Tarihi Sözlüğü, 2017) Osmanlı İmparatorluğunda Eski Eser ve Koruma Kavramları 1846 yılına kadar Osmanlı’da eski eserleri koruma, toplama ve sergilemeye ilişkin bir yasal düzenlemeye rastlanmamaktadır. Tophane-i Amire müşiri Fethi Ahmet Paşa, 1846-47 yıllarında çeşitli şekillerde ele geçen eski eserleri Aya İrini’de sergilemeye başlamıştır. Bu olay, Türk Müzeciliğinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir (Mumcu, 1969, s. 65). 14 Şubat 1869’da hazırlanan ilk Asar-ı Atika Nizamnamesi, ağırlıklı olarak arkeolojik eserleri ilgilendirmektedir. Bu nizamnameye kadar eski eserlere ilişkin hususlar tamamen fıkıh hükümlerine terkedilmiştir. 1873 yılında Aya İrini’deki müze, Çinili Köşk’e taşınmıştır (Madran, 1996, s. 61). Osmanlı İmparatorluğunda eski eserlere ilişkin dolaylı ilk yasal düzenleme, 1858 tarihli Ceza Kanunudur. Bu kanunun 133. Maddesine göre; “Hayrat-ı şerife ve tezyinat-ı beldeden olan ebniye ve asar-ı mevzuayı hedm ve tahrib ve yahud bazı mahallerini kırıb rahnedar…” edenler cezalandırılmıştır. Ancak bu hüküm sadece kutsal yapı ve anıt yapılara karşı yapılacak eylemleri kapsamaktadır (Mumcu, 1969, s. 68). Dr. Deniz ATASAGUN 1864 yılında Turuk ve Ebniye Tüzüğü ile bazı imar kuralları belirlenmiş ve uygulamaya konulmuştur (Bektaş, 1992). 1 Şubat 1284/13 Şubat1868 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesine kadar, taşınır kültür varlıklarının durumu “Fıkıh” esaslarına göre değerlendirilmiştir (Kanadoğlu, 2007, s. 33). Bu Nizamnamenin beşinci maddesi de yine eski eser tanımına yer vermektedir. 1869 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesinde, müzecilikle ilgili bazı temel hükümler yer almaktadır. 1869 Nizamnamesinin yetersiz kalması üzerine hazırlanan 1874 tarihli ikinci Asar-ı Atika Nizamnamesi ile ilk kez eski eser tanımı ve sınıflandırması yapılmıştır (Madran, 1996, s. 61). Buna göre; eski devirlerden kalmış ve insan eliyle yapılmış her türlü eşya, Asar-ı Atikadandır. Yapılan tanıma taşınmaz eserler de alınmıştır (Mumcu, 1969, s. 71). Ayrıca eski eserlerin devlet malı olduğu hususu ilk kez bu nizamnamede hükme bağlanarak bugüne dek değişmeden gelmiştir (Madran, 1996, s. 61). 1877 yılında Meclis-i Maarif-i Kebir tarafından müze komisyonu oluşturulmuştur. Bu komisyon, yeni bir örgütlenmeye ve yasal düzenlemeye gerek duymuştur (Madran, 1996, s. 61). 1881 yılında Osman Hamdi Bey bâlâ rütbesi ile müze müdürü olarak atanmıştır (Sakaoğlu, 2019). Sanayi-i Nefise mektebini kurmuş, koruma ve müzecilik kavramlarının kültürel altyapısının oluşmasına önayak olmuştur. Bu dönemde, Müze-i Hümayûn kurumsallaşmıştır. Türk bilim adamları tarafından arkeolojik kazılar yapılmaya başlanmış, illerde müzeler kurulmaya başlanmış ve müzeciliğe yönelik ilk yayınlar yapılmaya başlanmıştır (Madran, 1996, s. 61). 1884 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi, Türk Eski Eser Kanununun temeli sayılmaktadır (Mumcu, 1969, s. 73). Bu düzenlemeyle tanımların içeriği genişletilmiş ve taşınmaz kültür varlılarının korunmasına ilişkin bazı önlemler getirilmiştir (Madran, 1996, s. 61). Osmanlı İmparatorluğunun son Asar-ı Atika Nizamnamesi (AAN) 1906 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özellikle taşınmaz kültür mirası açısından önemli bir yere sahiptir. Korumayla ilgili son yasal düzenleme ise, 1912 tarihli Muhafaza-i Abidat Nizamnamesidir (MAN). Bu nizamname, yeni bir eski eser tanımı yapmaktadır. Uygulamaya ilişkin bazı kararlar yerel yönetimlere bırakılmıştır (Madran, 1996, s. 61). 1914 yılında, Vakıf mallarının yönetimi ve vakıf kökenli yapıların onarımından sorumlu “Evkaf Hümayûn Nezareti” ve bu nezaret bünyesinde görev yapmak üzere yine aynı tarihte “İnşaat ve Tamirat Müdüriyet-i Umumiyesi kurulmuştur (Öztürk, 1983, s. 193). 1921 tarihinde Asar-ı Atika Nizamname Layihası hazırlanmışsa da yürürlüğe girmemiştir. Yukarıda sayılan yasal ve idari düzenlemeler, yeni  kurulan Cumhuriyetin temelini oluşturmuştur. Bu düzenlemeler, uzun süre bu şekilde kullanılmaya devam edilmişlerdir. mimarlık ve eski yapılar konusunda bilgili olmaları istenmektedir. Encümene yeni kurallar koyma yetkisi de verilmiştir (Madran, 1996, s. 64). Türkiye Cumhuriyeti’nde Eski Eser Hukukunun ve Korumaya İlişkin Yapıların Gelişimi 19/02/1931 yılında Atatürk’ün Konya Gezisi sırasında Başvekil İsmet İnönü’ye gönderdiği telgrafta; “…geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünde pek bir harap hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat illerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat’i lüzum vardır. Bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek talebeden bir kısmının bu şubeye tahsisinin… tamirin gecikmesi, bu abidelerin (Konya) kamilen inhisarını mucip olacağından, evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve kaffesinin mütehassıs zevat nezaretiyle tamirinin temin buyurulmasını rica ederim” denilmektedir. Bu telgraf, Kurtuluş Savaşının yol açtığı harabiyetle savaş nedeniyle başlayan imar faaliyetinin imar azgınlığına kadar gittiği, bütün tarihi anıtlar sevgisini de silip süpürdüğü ve bu programsızlıklara Atatürk’ün müdahalesiyle son verilebildiği şeklinde yorumlanmıştır. Burada, koruma olgusunun uzmanlar eliyle yürütülmesi gerektiğinin altı çizilmektedir (Madran, 1996, s. 69). 1912 Sayılı MAN ve 1906 tarihli AAN, Kanun hükmünde kabul edilerek uzun süre yürürlükte kalmışlardır. 245/04/1973 tarihinde kabul edilen 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, 23/07/1973 gün 18113 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve bu iki Nizamnamenin yerini almıştır. Bu kanun, AAN ve MAN ile tasarlanan sistemde bir değişiklik yapmamıştır (Kanadoğlu, 2007, s. 34). Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) döneminde kabul edilen Kanunun 1. Maddesinde sayılan Bakanlıklar arasında bulunan Şeri’ye ve Evkaf Vekaleti ile Maarif Vekaleti, Cumhuriyet döneminde de varlıklarını devam ettirmişlerdir. Maarif Vekaleti bünyesinde, 10 Mayıs 1920 tarihinde, Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü kurulmuştur. Bu müdürlüğün sorumluluk alanı, müzeler ve kazı işleri olarak belirlenmiştir. 1921 yılında adı, Hars (Kültür) Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. Hars Dairesi eski eserlerle ilgili tek merkezi örgüttür. Müzecilik ve kazı hizmetleri ile ilgilenmektedir. Görevleri arasında koruma ve onarım hizmetleri bulunmamaktadır (Madran, 1996, s. 63). Kurtuluş Savaşı sırasında Türk Kültür belgelerini incelemek üzere kurulan Hars Müdürlüğü, 1923’de Asar-ı Atika ve Müzeler, Kütüphaneler ve Güzel Sanatlar Müdürlükleri olarak iki Müdürlüğe ayrılmıştır (Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü, 1945). Ancak bu ayrımdan sonra Asar-ı Atika ve Müzeler Müdürlüğü, koruma çalışmalarına da yönelmiştir. Hars Dairesi tarafından yayınlanan bir genelge, envanter çalışmalarının başlatılması için ilk adımı oluşturmuştur (Madran, 1996, s. 63). 1924 yılında, 1917 yılında kurulmuş olan Asar-ı Atika Encümeni Daimisi Tüzüğü, İstanbul’da Müteşekkil Muhafaza-i Asar-ı Atika Encümeninin (MAAE) Teşkilat ve Vazifelerine Dair Talimatname olarak değiştirerek onaylamıştır. Encümenin ilk üyelerinden olan Halil Edhem Bey, Mimar Kemaleddin Bey, Celal Esad Bey gibi kişilerin bir kısmı, bu dönemde de görevlerine devam etmişlerdir. Bu encümenin görevleri; eski eser ve anıtların belgelenmesi ve bu yapılarla ilgili yayınlar hazırlanması olarak tanımlanmıştır. Ayrıca AAN 5. Maddede tanımlanan eski eserlerin onarımı, taşınması ve yıkılması konularında, halk ve kamu görevlileri, Encümene başvuracaktır. MAAE kadrosu; bir bakan, dört üye, bir yazman ve bir Asar-ı Atika Müzeleri Mimarından oluşmaktadır. Üyelerin eski eser, güzel sanatlar, 01/04/1931 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Başbakanlık Müsteşarı, Vakıflar Umum Müdürü, Antikiteler ve Müzeler Müdürü ve Etnoğrafya Müzesi Müdüründen oluşan bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun önerilerine göre; anıtların korunmasının tek merkezden yürütülmeli bunun için iki organa gerek duyulmaktadır. Abideleri Muhafaza Heyetinin onarım programları hazırlaması, Müzeler Müdürlüğünün ise uygulamayı gerçekleştirmesi gerektiği belirtilmiştir. Anıtların tescil edilmesi gerektiği, eski eserlerin korunması için yeterli parasal kaynak gerektiği, Milli Savunma Bakanlığında kullanılan eski eserlerin boşaltılması gerektiği, Kültür Bakanlığının, anıtların değerlerinin ve korunmaları gerektiğinin anlatılmasına yönelik yayınlar oluşturması gerektiği de belirtilen diğer hususlar arasındadır. (Madran, 1996, s. 70) Bu rapor üzerine, Kültür Bakanlığı bütçesine 50.000 TL ödenek konarak bu paranın abidelerin onarımı, tanzimi, tescili, rölöve, stampaj ve fotoğraflarının hazırlanması, bilimsel yayınlar yapılması ve yabancı uzmanların bu amaçla yapacakları gezilerin giderlerine ayrılması kararlaştırılmıştır. Ankara, İstanbul, İzmir ve Elazığ olmak üzere dört bölgede bir arkeolog, iki mimar, bir ressam ve bir fotoğrafçıdan oluşan bilimsel ve teknik bir komisyonun kurulması ve bu komisyonun yerel müzelerle ortak görev yapması öngörülmüştür (Madran, 1996, s. 70). Cumhuriyetin ilanından sonra 28/06/1933 tarih 1464 sayılı kararla Müzeler İdaresine bağlı olarak Anıtları Koruma Heyeti kurulmuş, Topkapı Sarayı, Eski Evkaf Müzesi (Türk İslam Eserleri Müzesi)  İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı ve Ayasofya Maarif Bakanlığına bağlanmıştır (EEMUM, 1945). Anıtlar Koruma Komisyonu (AKK) kurulmuştur. Encümen ile benzer işlevleri olmasına karşın tüm Türkiye’de görev yapmakta olan AKK; yasal düzenlemeler, rölöve, onarım, belgeleme ve yayın olarak beş bölüme ayrılmıştır (Madran, 1996, s. 71). (Arık, 1953, s. 35), bu komisyonun anıtların restorasyonu konusunda benimsediği yöntemi; tahkim ve muhafaza etmek, anıtların kimliğini bozmadan yaşamalarını sağlamak, bunun için bugünkü tekniğin gücü ve yenilikleriyle eski ve aslına uygun malzemeyi birleştirmek olarak tanımlamıştır. Görüldüğü üzere bu yaklaşım evrensel koruma ilkelerinden ve günümüzde Kurumumuzun benimsediği anlayıştan çok da uzak değildir. 19.12.1931 tarihinde Maarif Vekaletinin tüm Valiliklere yayınladığı genelgede; tarihi abideleri kurtaracak ivedi önlemlerin alınması ve toprak üzerindeki asar-ı atika için İl Özel İdare ve Belediye bütçelerine ödenek konması istenmiştir. 1933 yılına kadar 3500 anıtın fişi hazırlanmış, aynı yıl Maarif Vekâleti “Acilen Tamiri İktiza Eden Tarihi Binalar Listesi” yayınlamıştır. Bu liste, 95 ilçede 250’den fazla yapıyı içermektedir. Onarılacak yapıların sadece bir bölümünü içermekte olan listede hangi yapının hangi kurumun sorumluluğunda olduğu da belirlenmiştir. 1930’lu yılların başında Evkaf İdaresi, sadece içinde ibadet edilen camilerin onarımından sorumludur. Diğer tüm yapıların onarımından Maarif Vekâleti sorumlu tutulmuştur. AKK, kültür varlıklarının çizimsel olarak belgelenmesi gerektiğinin de altını çizmiş ve gerekçelerini saymıştır. Bunlar arasında önemlileri; abidelerin değerli ve değersizlerinin ayrıştırılmasına yönelik sınıflama yapılması, son yüzyılda yapılmış yanlış onarımların belirlenerek doğru restorasyon projelerinin elde edilmesi, rölöve müzesinin kurulması sayılabilir. Bu ilkeler doğrultusunda ilk kez, Kurumumuzun ilk müdürlü olan Sedat Çetintaş, 1933 yılından başlayarak Bursa ve Edirne’de çalışmış, 49 levhadan oluşan rölöve hazırlamıştır. Bu rölöveler, 1935 yılında Ankara’da sergilenmiştir (Madran, 1996, s. 71-72). 1933 yılında Maarif Vekaleti Merkez ve Taşra Teşkilatı Vazifelerine Ait Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Antikiteler ve Müzeler Direktörlüğü, Maarif Vekaleti içinde yer almıştır (KVMGM, 2019). AAK yeni bir yasal düzenleme üzerinde de çalışmıştır. 1933 yılında tamamlanan ve “Tarihi Abidelerin Bakım ve Korunması Hakkındaki Kanun” olarak adlandırılan bu düzenleme, yürürlüğe girmemiştir. Korumanın bir uzmanlık işi olduğu ve bu yasayla uzman yetiştirme olanağı doğacağı konu edilmektedir. AKK, 1933 yılında onarılacak yapıları iki temel gruba ayırarak her grup için bir rapor hazırlatmıştır. Anadolu-Türk Sanatının ürünlerini  Dr. Deniz ATASAGUN Macit Kural incelemiştir. İncelenen yapılar plan, yapısal durum, tarihi ve süsleme değeri gibi ölçütler kullanılarak onarım önceliklerine göre üç ana gruba ayrılmıştır. Yapıların değerli/değersiz olarak ayrılması yerine onarım gerekliliğini ön plana çıkartan bir yaklaşım geliştirmiştir. Çalışmasında, bu yapılar için gerekli ödenekleri de bildirmiştir. Ayrılan ödeneğin sadece acil onarım için gerekli ödeneğin yaklaşık 1/50’si olduğunu belirtmiştir. Korumanın öncelikli amaçlarından birinin, geçmişten günümüze gelen bir mirasın bizden sonraki nesillere aktarmak olduğunu vurgulayarak çağdaş bir yaklaşım sergilemiştir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de ödeneklerin arttırılması gerektiğinin, ayrıca örgütlenme ve uzman eleman ihtiyacının karşılanmasının da en az parasal kaynak kadar önemli olduğunun bilindiği, rapordan anlaşılmaktadır (Madran, 1996, s. 72-73). 1935 yılında Atatürk, koruma hareketlerine ivme kazandırmak amacıyla bir dizi ilke belirlemiş, Türk Tarih Kurumu Başkanı Hasan Cemil Çambel ve Asbaşkanı Afet İnan, bu ilkeleri metinleştirmişlerdir. Bu ilkeler arasında; her türlü vesika, malzeme ve abideleri bulmak, toplamak, muhafaza ve restore etmek, memleket içinde dağınık bir halde açıkta bulunan tarihi eserlerin tahrip edilmesi, kaybı, çalınması, zaman içinde kendi kendine tahrip olması tehlikelerinden korunması için hükümetçe tedbir alınması, çeşitli tanıtım araçları ile “bu milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk halkına muhafaza ettirmek”, yabancı bilim kurumları ve otoritelerle işbirliği kurulması ve Kültür Bakanlığının verimli yardımı ve işbirliğin sağlaması hususları, kurumumuzu ilgilendiren maddeler olarak değerlendirilmektedir (Madran, 1996, s. 75-76). Rölöve Hizmetlerinin kurumsallaşması, 1936 yılında gerçekleşmiştir. Bakanlar Kurulunun 15/06/1936 gün 2/5326 sayılı kararıyla, Antikiteler ve Müzeler Umum Direktörlüğüne bağlı bir “Rölöve Bürosu” kurulmuş ve Y. Mimar Sedat Çetintaş bu büroya şef olarak atanmıştır (Madran, 1996, s. 72). 18/07/1944 tarih 4624 sayılı Kanunla Antikiteler ve Müzeler Genel Müdürlüğü yerine Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü oluşturulmuştur. Kadroları RG 22/07/1944 tarihli nüshasında yayınlanmıştır. Müdürlük; Müzeler, Kazı ve Yayın, Anıtları Koruma Şube Müdürlüğü, Etnoğrafya Mütehassıslığından ve bu şubelere bağlı yüksek mimar, desinatörlerden ve diğer yardımcı unsurlardan oluşmuştur. Müze ve Anıtlarla ilgili önemli işlerin bu teşkilatta çalışan uzmanlardan oluşmuş Müzeler ve Anıtlar Danışma Komisyonunca incelenerek karara bağlanması kararlaştırılmış ve bu komisyon 15/11/1945 tarihinde toplanarak EEMUM Raporunu hazırlamıştır. Bu raporda Müdürlük kurulduktan sonra teşkilat yapısı ve bütçeyle ilgili istatistiki bilgiler verilmektedir. Ancak bunun yanı sıra, 1933 yılından itibaren teşkilat yapısı, kurumsal yapı, çalışanların nitelikleri, bunların nerelerde çalıştıkları, onarım işleri ve bu işlerin bütçelerine ilişkin kapsamlı bilgi de verilmektedir (EEMUM, 1945). tarafından korunmaları gerekli görülmeyen yapıların yıkılmadan önce rölövelerinin kurula gönderilmesi (06.06.1956-506), İstanbul surlarının (06.01.1957607) ve İstanbul sahil surlarının korunması (06.08.1957-707) gibi kararlar bulunmaktadır (Kejanlı, Akın, & Yılmaz, 2007). 1971 yılında, Kültür Bakanlığı kurulmuş ve Kültür Müsteşarlığı ile ilgili görevler Maarif Vekâletinden bu bakanlığa devredilmiştir. 1972 tarihinde Bakanlık yeniden müsteşarlık haline getirilerek Başbakanlığa bağlanmıştır. EEMGM ise müsteşarlık bünyesinde kalmıştır (KVMGM, 2019) 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığının Kuruluşuna İlişkin Kanun gereğince “Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü” (EEMGM) kurulmuştur. 1965 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kültür hizmetlerini yürüten birimler, Kültür Müsteşarlığında toplanmıştır (KVMGM, 2019). 2 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5805 sayılı “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkiline ve Vazifelerine Dair Kanun”la yurtiçinde korunması gereken mimari ve tarihsel özelliklere sahip anıtların ve diğer taşınmaz eski eserlerin korunma, bakım, onarım, restorasyon işlerinde uyulacak ilkeleri ve programları saptamak; saptadığı ilke ve programların uygulanmasını izlemek ve denetlemek; anıtlar ve taşınmaz eski eserlerle ilgili olarak kendisine sunulacak ve özel araştırmaları ile kurul üyeleri tarafından bilgi edinilecek her türlü konu ve uyuşmazlık üzerinde bilimsel görüş bildirmekle yükümlü olacak olan Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK) kurulmuştur. Bu kurul, kurulduğu yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’na, sonra Kültür Bakanlığı’na ve Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’na bağlı, ancak çalışmalarında bağımsızdır. 10.05.1952 tarihinde de kurulun kuruluş ve görevlerini, çalışma şeklini açıklayan “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Talimatnamesi çıkarılmıştır. Kurulun bu yıllarda aldığı önemli kararlar arasında eski eserleri yaşatmak için bunlara bir işlev verilmesi (10.08.1953-155), eski eserlerin çökme tehlikesi olsa da yıkılmayıp onarılması (19.03.1956-466); Kurul 11.07.1972 yılında 6785 sayılı yasaya ek 1605 sayılı imar yasası ile tarihi değeri olan anıtsal ve sivil mimarlık ürünlerinin korunmasının yanı sıra, bunlar ile bir bütünlük teşkil etmek üzere korunması gerekli çeşme, eski sokak ve meydancık tanımını kullanarak korumayı bir bütün içinde ele almayı öngörmüştür. Gerekli görüldüğü takdirde korumanın gerçekleşebilmesi için bu yapıların istimlaki ya da sahibine bakım ve onarım için yardımcı olunması konusunda belediye ya da ilgili kuruluşlara görev vermektedir. Bu yasadan önce bir taşınmazın eski eser olup olmadığının ve eski eserse koruma koşullarının saptanması yetkisi 5805 sayılı yasa ile GEEAYK’a verilmişken, Ek madde 6 ile tarihi ve mimari değeri GEEAYK tarafından saptanan taşınmaz eski eserin koruma koşullarının GEEAYK’ın da görüşü alınarak Milli Eğitim, Turizm ve Tanıtma, İmar ve İskan ve Maliye Bakanlıkları ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından belirleneceği hükme bağlanmış, daha önce yalnız Milli Eğitim Bakanlığına ait olan gerekli durumlarda eski eserin ve yakın çevresinin kamulaştırılması veya kamulaştırma yapmaksızın parasal ve teknik yardım yapma yetkisi diğer dört kuruluşa da verilmiştir. Ek madde 6, eski eserlerin yakınında yapı yasağı getirilen alanların kamulaştırılmasında belediye sınırları içinde ve komşu belediye sınırları içinde ilgili belediyeleri belediye sınırları dışında özel idareleri, ilgili Bakanlıkları, Vakıfları ya da eski esere bakmakla yükümlü kamu kuruluşlarını görevlendirmiştir. 25.04.1973 ve 1710 sayılı “Eski Eserler” yasası ile korumada yeni bir dönemeç alınmıştır. Bu kanunla, taşınır ve taşınmaz eski eserlerin yanı sıra anıt, külliye, tarihi sit, arkeolojik sit, tabii sit kavramları ilk defa ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. 15. Maddeyle günümüzde de yürürlükte olan tarihi yapıt sahiplerine parasal ve teknik destek sağlanabileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır. 1974 yılında Kültür Bakanlığı yeniden kurulunca Kültür Müsteşarlığının görevleri Bakanlığa devredilmiştir. 1977 yılında Kültür Bakanlığı yeniden kaldırılmış ve Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı kurulmuştur. Kültür Müsteşarlığının görevi bu bakanlığa bırakılmıştır.  İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün (İRAM) Tarihsel Altyapısı Aynı yıl içinde Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı kaldırılarak Kültür Bakanlığı kurulmuş ve EEMGM Kültür Bakanlığında kalmıştır. 1982 tarihinde Kültür Bakanlığı Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile birleştirilerek bu kez Kültür ve Turizm Bakanlığı adını almıştır. EEMGM bu Bakanlık içinde kalmıştır. 364 sayılı KHK ile EEMGM’nün adı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanlığı olarak değiştirilmiştir (KVMGM, 2019). Dr. Deniz ATASAGUN süregelmektedir. Nitekim 2863 sayılı yasanın 10. Maddesi kültürel değerlerin korunmasında “Kültür Bakanlığını” sorumlu ve yetkili kılmıştır. Sarayı Müzesi Müdürlüğünden Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Mimarlığına atanmıştır (İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, 1944-2019). 1989 yılında Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı yeniden ayrılmış, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bu Bakanlık içinde faaliyetlerini sürdürmüştür. 06/11/1989-379 sayılı KHK ile EEMGM, Kültür Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü olarak iki ayrı Genel Müdürlüğe ayrılmıştır. Aynı KHK ile bu iki teşkilatın görevleri ayrı ayrı belirlenerek 28/04/2003 yılına dek faaliyetlerini bu yapı içerisinde sürdürmüşlerdir (Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, 2019). Anıt eserlerin, taşınmaz kültür varlığı statüsünde olmasına karşın, bu eserlerden iki farklı genel müdürlüğün sorumlu olması, korumada kurumsal yapıdan kaynaklanan karmaşa ve sorunların, merkez teşkilatından itibaren başlamasının bir göstergesi olmuştur. Sonuç ve Değerlendirme 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yayınlanmış, buna istinaden 29/04/2003 tarihli 4848 sayılı yasa ile Kültür ve Turizm Bakanlıkları birleştirilmiştir. Ayrı olmaları ciddi sorunlara yol açan iki genel müdürlük de birleştirilerek Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü adını almıştır. 21 Temmuz 1983 yılında 2863 Sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla korunması gerekli taşınmaz kültür ve doğa varlıkları yeniden saptanmış ve GEEAYK kaldırılmıştır. 1987 yılında ise bu yasanın bazı maddelerindeki değişikliğe ilişkin 3386 sayılı yasa yürürlüğe girmiştir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda “Anıt” kavramı değiştirilerek “Kültür Varlıkları” tanımı mevzuata girmiştir. Kültür Bakanlığının yanı sıra Vakıflar Genel Müdürlüğü ile T.B.M.M. bünyesinde yer alan Milli Saraylar Dairesi de koruma konusunda yetkili kurumlar arasındadır. Özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğü, sahibi olduğu çok sayıda han, hamam, cami ve medrese gibi anıtsal nitelikli eserlerin tespit, tescil, onarım ve restorasyonlarını gerçekleştiren önemli bir kurumdur. Ayrıca aynı yörelerde İller Bankası, Kültür ve Turizm Bakanlığı birbiriyle bağlantısı olmayan çalışmalar da yapabilmektedirler. Bir yetki ve görev karmaşası olarak nitelendirilebilecek bu durum, yasal düzenlemelerle çeşitli kamu kurumlarının korumadan sorumlu olması ve yetki alanlarında çok çeşitli tarafların etkin olmasıyla  Sedat ÇETİNTAŞ, 1944 yılında Maarif Vekâleti’ne bağlı Rölöve Bürosunun başında bulunmuş ve 1954’te buradan emekli olmuştur. Hüsrev Tayla, 25/06/1969 yılında, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Hikmet Gürge ve Milli Eğitim Bakanının onayıyla İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi Uzman kadrosunda Y. Mimar olarak görevlendirilmiş, İstanbul Rölöve ve Anıtlar bürosu şefliğinden 29/02/1972 yılında Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile aynı büronun Müdürlüğüne atanmıştır. 29/01/1980 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü olarak ismi değişen idaremizin müdürü olarak atamıştır. 31/08/1985 tarihinde emekli olmuştur. Mualla Anhegger; 31/12/1942’de memurluğa atanarak önce Topkapı Sarayı bünyesinde iken, 4 Şubat 1960’ta Rölöve Bürosuna atanmıştır. Eşinin görevi dolayısıyla uzun bir süre yurtdışında kaldıktan sonra 23 Mayıs 1978’de İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğüne Y. Mimar olarak atanmıştır. Selma Emler; 1955 yılından beri İstanbul Topkapı Sarayı Müzesinde görevlidir. 15/4/1957 Maarif Vekaleti EEMUM –Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü- Rölöve Bürosu Şefliğinde çalışmıştır. 31 Mart 1958’de, çalıştığı birim Topkapı Sarayına bağlanmıştır. 31/03/1960 tarihinde İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü Mimarı iken Rölöve Bürosu bünyesinde bulunan Anıtlar Koruma Teknik Büro Mimarlığına atanmış (Milli Eğitim), 1965’te ise Rölöve Bürosuna geçmiştir. Mehmet İlban Öz, 21/04/1980 tarihinde Topkapı Kaynaklar incelendiğinde, Osmanlı Hassa Mimarları Teşkilatında uygulanan bakım, onarım ve koruma uygulamalarında izlenen süreçlerin günümüzde de büyük ölçüde devam ettiği görülmektedir. Cumhuriyetin ilk on yılında, her ne kadar Eski Eserler ve Koruma söz konusu olduğunda sistemsel bazı değişiklikler yapılsa ve bazı kavramlar yeniden tanımlansa da Tanzimat Döneminde oluşturulan İdari Yapılar ve Mevzuatın sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu yapılardan bazıları, değiştirilerek de olsa günümüzde de devam etmektedir. Cumhuriyet Döneminin başından itibaren Eski Eserlerin korunması konusunda çağının ötesinde bir bilgi birikimi, kavrayış ve değerlendirmeler saptanmıştır. Özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında bile koruma ve restorasyon işinin ancak uzmanlarınca yapılması gerekli bir iş olduğu birçok vesile ile vurgulanmıştır. Gerek kurum çalışanlarının, gerekse kurumdan restorasyon işi alacak yüklenicilerin Yüksek Mimar ve Yüksek Mühendis olması yasal olarak da teminat altına alınmıştır. Ancak doğası gereği çok çeşitli kültür varlığı ve çok geniş bir uzman yelpazesi işin içinde olduğundan, teşkilat yapısı sürekli değişmiş, bu da sistematik ve bütüncül bir koruma anlayışının gelişmesine, arşivin ve uzman yapının tek bir çatı altında toplanmasına büyük bir engel teşkil etmiştir. Yukarıda yer alan çalışma, henüz bu arşivin bir araya toplanamadığı bir ortamda, kurumsal arşivi tamamlamak üzere girişilen bir hareketin ilk ürünüdür. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurumsallaşmış bir yapı ile yürütülen ve usta çırak geleneği ile uzmanlaşmanın sağlandığı bir yapı ile çalışmalar devam etmektedir. Kurum teknik elemanlarının bireysel gayret ve özverileriyle de bir çok engel aşılarak teknik çözümlere ulaşılmaktadır. Kanadoğlu, S. (2007). Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku (3. Baskı b., Cilt Hukuk Kitapları Dizisi). Ankara: Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Kejanlı, T., Akın, C. T., & Yılmaz, A. (2007, Kış). Türkiye’de Kourma Yasalarının Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir İnceleme. Sosyal Bİlimler Dergisi, 6(19), 179-193. 1 12, 2019 tarihinde www.e-sosder.com adresinden alındı Kunter, H. B. (1952). Abidelerin ve Hayrat Bİnaların Bakımı ve Korunması Meselesi. İlahiyat Fakültesi Dergisi(1), 69-75. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. (2019, 02 15). GENEL MÜDÜRLÜĞÜN KURULUŞ VE TARİHÇESİ. kultur varlıkları: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-43034/tarihce.html adresinden alındı Madran, E. (1996). Cumhuriyetin ilk otuz yılında (1920-1950) koruma alanının örgütlenmesi-I. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 59-97. Madran, E. (1997). Cumhuriyetin İlk Otuz Yılında (1920-1950) Koruma Alanının Örgütlenmesi-II. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 75-97. Madran, E. (1999). Osmanlı Devletinde Onarım Etkinlikleri/ Vakıf Kurumu İlişkisi: (XV.-XVIII Yüzyıllar). Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. Mumcu, D. (1969). Eski Eserler Hukuku ve Türkiye. AÜHFD, 4578. Öz, T. (1949). Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları. Güzel Sanatlar(6), 6-74. Öztürk, N. (1983). Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar. Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları. Sakaoğlu, N. (2002). Saray-ı Hümayun: Topkapı Sarayı. İstanbul: Denizbank: Özgencil Yayıncılık Tanıtım Organizasyon AŞ. Sakaoğlu, N. (2017). Osmanlı Tarihi Sözlüğü (1 b.). İstanbul: Alfa Yayınları. Sakaoğlu, N. (2019). Yapı sistemleri üzerine görüşme. (D. Atasagun, Röportaj Yapan) Turan , Ş. (1964). Osmanlı Teşkilatında Hassa Mimarları. Tarih Araştırmaları Dergisi, I.(1), 157-202. 1 5, 2019 tarihinde http:// dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/820/10407.pdf adresinden alındı Yeniyıldız, B. (1982). Vakıf Müessesesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü. Vakıflar Dergisi, 1-28. KAYNAKÇA Arık, R. O. (1953). Türk Müzeciliğine Bir Bakış. İstanbul. Eldem, S. H., & Akozan, F. (1982). Topkapı Sarayı : Mİmari bir araştırma. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. Erdenen, O. (1966). Osmanlı Devri Mimarları, Yardımcıları ve Teşkilatları. Mimarlık, 1(27), 15-18. Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü. (1945). 1943-1944 Yılları Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğünün Genel Durumu. Ankara: Maarif Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü. Gülcan, S., & Güneş, A. (2014, Mart). Hassa Mimarları Ocağı ve Mimar Sinan. Tarih Okulu Dergisi, 7(XVII), 375-391. doi:DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh423 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü. (1944-2019). İRAM Arşivi. Rölöve Bürosu ilk müdürlerinden Sedat ÇETİNTAŞ, Edirne Selimiye Camiinde rölöve çalışmaları yaparken, 1944 öncesi.  TOPKAPI SARAYI ONARIMLARI: YAKLAŞIMLAR, TEKNİKLER VE YÖNTEMLER H. Nevhiz KOYUKAN CONSERVATION WORKS IN TOPKAPI PALACE: Approaches, Techniques and Methods Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Y.T.Ü. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdür Yadımcısı Topkapı Sarayı olarak anılan Saray-ı Humayûn-u Atik, Fatih Sultan Mehmet zamanında, Sarayburnu’nda, Sur-u Sultani içinde inşa ettirilmiş olan Çinili Köşk, Fatih Köşkü, idari yapılar, avlu, bahçe ve bostanlardan müteşekkildir. Zaman içinde sürekli değişmiş ve eklentilerle genişlemiştir. Bu çalışmada 2000’li yıllarda, artan maddi imkanlar, gelişmiş teknikler ve geçmiş hatalardan öğrenilerek geliştirilmiş restorasyon ilkelerine uygun olarak yapının en uygun şekilde korunmasına yönelik tekniklerin aktarılması amaçlanmıştır. Ancak bu aşamaya nasıl gelindiğini, nasıl zorluk ve imkânsızlıklar içinde, uzun yıllar neredeyse boş kalmış bu müthiş yapı grubunun nasıl özverilerle ayakta tutulduğunu da bu işleri yapanların kendi dillerinden aktarmak istedik. Bu çalışma, daha kapsamlı bir çalışmanın ilk nüvesi olarak görülmelidir. Topkapı Sarayı Müzesinin arşivinde ve yine bu arşiv içinde olan İdaremizin ilk dönemlerine ait arşivlerin araştırması devam etmektedir. Anahtar Kelimeler: Topkapı Sarayı, Restorasyon, Konservasyon, Onarım, Mimari, Koruma Yaklaşımı. Saray-ı Humayûn-u Atik, Old Royal Palace which is known as Topkapı Palace today, consisted of Chinili Mansion, Mansion of Fatih, administrative buildings, courtyards, gardens and orchards which were situated within the Royal Citadel (Suru Sultani) during Mehmet II the Conqueror. It had constantly changed and evolved in time with various additions. This study aims to explain and pass on to other restorers the preservation techniques for historic buildings, which our technical team have developed in time with increasing budgets in 2000’s, new techniques, materials and through lessons taken from past mistakes, and in coherence with international principles of conservation. However, we also wanted how we came to this stage of expertise to be known. We wanted the story of how this palace consisting of many buildings which was kept nearly empty after the construction of new royal palaces was kept standing against all odds. This study is actually the core of a wider scale study. Our work through archives of the Palace, and also through the archives of our own directorate some part of which is also kept in the palatial archives as unclassified, still continues. Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler SARAY-I HÜMAYÛN’UN TARİHSEL GELİŞİMİ İstanbul’da ilk Saray-ı Amire, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, 1454 yılında, Beyazıt’ta kurulmuştur. Günümüzde Topkapı Sarayı olarak bilinen Saray-ı Hümayûn, 1472-1478 tarihleri arasında, Sarayburnu’nda inşa ettirilmiştir (Öz, 1949, s. 6). Osmanlı resmi belgelerinde, Saray-ı Cedide–i Amire olarak geçer. Saray-ı Cedid, Saray-ı Cedid-i Hakani, Yeni Saray gibi isimlerle anılmıştır. Harem’in bırakıldığı eski saray da; Saray-ı Atik ve Eski Saray olarak anılmaya başlanmıştır (Sakaoğlu, 2002, s. 14-15). Dursun Bey tarihine göre Arap, Acem ve Rum mimarlara inşa ettirilmiştir. Burçlar, kale suru ile deniz surları arasında bağ, bostan, bahçe ve gülistanlar, çeşme ve havuzlar, sohbet yerleri, bahçe içinde eski acem şahları usulünde saray (Çinili Köşk) ve onun karşısında Osmanlı usulüne uygun kasır inşa edildiğini de eklemektedir (Eldem & Akozan, 1982, s. 3). Asıl Topkapı Sarayı, III. Ahmet zamanında, Sarayburnu’nda deniz kenarında küçük bir kasır olarak yaptırılmış, sonraları yapılan eklentilerle büyük bir saray halini almış ve 1863 yılında yanmıştır (Öz, 1949, s. 6). İstanbul’dan önceki payitaht olan Edirne’de bulunan Saray-ı Cedide ve Saray-ı Atik incelendiğinde, İmparatorluğun belirgin bir saray tipi olduğu ve hatta daire ve köşk isimlerinin birbirinin benzeri olduğu Öz tarafından belirtilmektedir (Öz, 1949, s. 6). Sarayın ana girişi olan Bab-ı Hümayûn, Ayasofya’nın doğusunda yer alır ve 1478 tarihli yapı kitabesi mevcuttur. Sur-u Sultani, bu kapının iki yanından uzanır, deniz tarafından Bizans Sahil Surlarını da içine alarak bütün saray alanını ve dış bahçeleri çevirir. Sarayiçi olarak anılan bu alan, 699.179 metrekaredir (Öz, 1949, s. 7). Saray-ı Hümayunda başlangıçta sadece Fatih Sultan Mehmet’e ait köşk ile yönetim yapıları bulunmaktadır. II. Beyazıt zamanında Yeni Köşk, Fotoğraf 1. Babüssade kapısı 1940’lar (İRAM Arşivi).  H. Nevhiz KOYUKAN I. Selim zamanında Mermer Köşk ile başlayarak zaman içinde, ihtiyaç oldukça birçok ilave yapılmıştır. Bunlar arasında İncili Köşk, Balıkhane Kasrı, Şevkiye, Serdap ve Silahtar köşkleri, Gülhane Kasrı, Telhis Köşkü, Yalı Köşkü, Kalfa Köşkü, Kağıtemini Kulesi, Bostancıbaşı Köşkü, Hamlacılar Ocağı, Tabhane, Has ve Harcı fırınları, Aslanhane, Mezbelekeşan Ocağı, Topkapı Sarayı ve bunun gibi çoğu yapı günümüzde kaybolmuştur (Öz, 1949, s. 7). Dolmabahçe Sarayı yapılıp yönetim buraya taşındıktan sonra Saray-ı Atik olarak anılmaya başlayan saray, hızla boşalmış ve metruk bir hal almaya başlamıştır. Hazinenin ve Kutsal Emanetlerin burada kalmasından dolayı önemini korumuşsa da bu onarımlar yüzeyseldir (Öz, 1949, s. 7). (Eldem & Akozan, 1982). İlk bilinçli restorasyonun- ki Öz, restorasyonu eski haline dönüştürme olarak tanımlamaktadır- 1856 yangınından sonra yapılan Enderun Avlusunun tamiri ve yeniden inşası olduğu değerlendirmektedir. Bu işe ait bir proje bulunduğu da belirtilmektedir. Yangın geçirildiği için avlunun büyük ölçüde değiştirildiğini vurgulamaktadır. I. Dünya savaşı sırasında, Sultan Reşat (V. Mehmet) döneminde kapsamlı onarımlar yapılmıştır. Hazine Dairesinin yeniden düzenlenmesi için çalışmalar yapılmış, Seferli koğuşunda tadilat yapılarak Çin porselenlerinden bazıları burada teşhir edilmiştir. Ancak bu onarımlar günümüz restorasyon anlayışından uzak ve belli bir sistematiğe oturmamış girişimler olarak kaldıkları Öz tarafından değerlendirilmiştir (Öz, 1949, s. 7). Kaynaklar, bu onarım işinde o zamanki saray mimarı olan Vedat (Tek) Beyin görevlendirildiğinden söz etmektedir. Bu çalışmalara ait planlar ve örnekler bulunduğu, yapılan uygulamaların ise Muhafaza-i Asar-ı Atika Encümeni Daimisi tarafından eleştirilerek bir rapor şeklinde hazırlandığı belirtilmektedir. Bu işlerin Encümene sormadan yapıldığı belirtilerek yapılan ağır eleştiriler için Eldem, zamanının çok ilerisinde olduğu değerlendirmesini yapmaktadır (Eldem & Akozan, 1982). Fotoğraf 2. III. Selim Odası 1940’lar (İRAM Arşivi). SARAY-I HÜMAYUN’UN MÜZE HALİNE GETİRİLMESİ VE TAHSİN ÖZ ONARIMLARI çoğunun doğramasının bile olmadığını anlatmaktadır. Kubbealtının senelerce depo olarak kapalı kaldığı, ağaçların ve kerevetlerin çürüdüğü, yoğun bir küf kokusu olduğunu anlatmaktadır. Yeni kütüphane adı verilen kagir bina olan Ağalar camisinin kurumları alınmış, her tarafını otlar bürümüş ve içinde birtakım yıkıntılar bulunmaktadır. Fatih Köşkü ve aksamında olan ve II. Selim Hamamının camekânı adiyle tanınan binanın kubbesi harap haldedir ve gökyüzü görünmektedir. Hırka-ı Saadet dairesinin bodrum katının girişleri ve bazı bölümleri molozla doludur, ahşap sandıklar içinde bulunan sedefli karyolalar koşullar nedeniyle hamur haline gelmiştir. Mutfakların kubbelerinin kurşunları daha önce kaldırılmış, yerine oluklu saclar konmuştur. Raht Hazinesi cami olmuş, Yakalı baltacılar koğuşu değiştirilmiş, İmrahor odası acınacak bir duruma sokularak, bahçıvanların himayesine bırakılmıştır (Öz, 1949, s. 5). Topkapı Sarayı Müzesinin ilk müdürü olan Tahsin Öz, sarayı bir hayli harap halde bulmuş ve kısıtlı maddi imkanlarla kalanları ayakta tutmaya ve kurtarmaya çalışmış, bir yandan da taşınır eserlerin korunması için uygun mekanlar oluşturmayı amaçlamıştır. Sedad Hakkı Eldem, Tahsin Öz onarımlarının Sarayın karakterini ve görünümünü altüst eder nitelikte olmadığını, sürekli istişare ile karar aldığını ve keyfi hareket etmediğini belirtir (Eldem & Akozan, 1982). Saray-ı Hümayûn hakkında yeni kurulan Cumhuriyet İdaresinin ilk tasarrufu, bu asırlık saray yapısının müze haline getirilmesidir (Öz, 1949, s. 4). Tahsin Öz bu süreci şöyle anlatır: “O dönemde İstanbul müzeleri müdürü olan Halil Ethem Eldem, yaşının çok ilerlemiş olmasına ve ekseriya hasta bulunmasına rağmen bu asır dide sarayın müze haline konulmasında candan bir ilgi ile çalışmıştır. Ben de o zaman İstanbul müzeleri müdür muavinliğinde bulunduğumdan sarayın müzeye bağlandığı günden itibaren bunun idaresi ve bir müze haline geçirilmesi ile görevlendirildim” (Öz, 1949, s. 5). İlk etapta, Milli Eğitim Bakanlığı Sarayı, başlarında Hazine kethüdası unvanını taşıyan bir amirin bulunduğu kadrosuyla beraber İstanbul Müzeler İdaresine bağlamıştır. Sözü edilen bu kadroda eski memurların tamamı kalmış, hatta kaftancı, sergulam, kapı çuhadarı, Başeski, Hırka-i Saadet hademesi, Enderun hademesi, Avadan hademesi, Teberdar, Babüssade ağası, Babüssade kethüdası gibi unvanları bile muhafaza edilmiştir (Öz, 1949, s. 4). Tahsin Öz, yüzlerce odadan oluşan Haremde, son devirlerde bazı yaşlı kalfa ve cariyeler kalmakta iken, Sultan Reşadın perişan hallerine acıyarak diğer saraylara naklettirdiği, bu nedenle harem dairesinin metruk bir halde bırakıldığından sözetmektedir. Hatta yapılarda 500-600 kadar kırık cam olduğunu, Fotoğraf 3. Topkapı Sarayı’nın teslim alındığındaki 1924 durumu (İRAM Arşivi). Hatta Bağdat köşkü kubbesinden su sızmaktadır. Tahsin Öz bu durumu kelimelere şöyle dökmektedir; “Cumhuriyet idaresi beş asırlık saltanat ocağını böyle perişan bir halde ve birçok binaları son günlerini yaşarken ele almıştı”. Yeni idarenin ilk işi, verilen ufak bir avansla haremde camı kırık olan yerlerden en kritik konumda olanlara camının taktırılması kubbealtında ve Bağdat köşkünde de aciliyet arzeden bazı onarımların yapılması olmuştur (Öz, 1949, s. 6). Bu ön çalışmaların sonunda Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924 yılında Müze haline getirilerek halkın ziyaretine açılmıştır. Ancak bu kadar harap halde olan binaların nasıl kullanılır hale getirileceği ve bir yığın halindeki  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler türlü çeşit ve ebattaki eşyanın nasıl ayrılacağı ve düzenleneceği ciddi bir sorun oluşturmuştur. Ayrıca uzun bir savaşlar silsilesinden yeni çıkmış bir ülkenin kısıtlı imkânlarıyla, 1924-1939 senesinde Topkapı Sarayı Müzesi onarımları için ancak altmış bin liraya varan bir ödenek verilmiştir. Bu sebeple müze idaresi tarafından bu ödeneğin en verimli kullanımının binaların ancak hayatlarını korumak olduğuna karar verilmiştir. Onarımlara; camların taktırılması, çerçeve yaptırılması, kurşun koydurulması gibi en gerekli ve H. Nevhiz KOYUKAN ivedi işlerle başlanmıştır. 1925 yılında on üç bin liralık topluca bir ödenek verilince üzeri kurşunsuz bir harabe halinde bulunan Ağalar camii tamir ettirilerek sandıklar içinde bulunan binlerle yazma eser buraya konmuş ve bir kütüphane halini almıştır (Öz, 1949, s. 8). 1937 senesinde, 14.141 liralık bir tahsisat ile de özellikle Harem dairesinde cam ve çerçeve ve çatı onarımı ile tehlikeli durumun önü alınmış, 19381939 senelerindeki 20.000 liralık bir ödenek ile de mutfakların kurşunları yapılmış ve hatta içlerinde işe başlanmıştır (Öz, 1949, s. 8). Bu kuruluşun geçmişten ziyade geleceği ilgilendiren bir varlık olduğunu kesin olarak belirten Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, tam ilerlemesini temin için Müze idaresini 1 Haziran 1939 tarihinde doğrudan doğruya Milli Eğitim Bakanlığına bağlamıştır (Öz, 1949, s. 8). 1940-1944 akçe yıllarında bir milyon liraya yakın bir ödenek verilmiştir. Dönemin Maliye Bakanı Fuat Ağralı da bu yüklü ödeneğin sağlanmasında uğraş vermiştir. Bu ödenekle Topkapı Sarayında çökmüş bazı binalar ayağa kaldırılmış, ne olduğu anlaşılamayan veya perişan görünen bazı kısımlar ise onarılarak ortaya çıkarılmıştır. Badana ve sıvaların altından İznik ve Kütahya çinileri, malakariler, kalemişleri bulunmuş, bazı duvarların ardından da somaki direkler, ocaklar ve hatta mukarnaslı kapılar bulunmuştur. Bazı mimari ögelerin ve mekanların tarihlerini yüzyıllarını belirten izler meydana çıkmıştır (Öz, 1949, s. 12). Bu dönemde açılışla beraber eserlerin birçoğu önceleri sergilenmiş, yapıların onarım ihtiyacı Fotoğraf 4. Hünkar hamamı soğukluk kısmı, sıvalar dökülmüş, yer yer çimento onarımları yapılmıştır (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 5. Karaağalar Taşlığı, çiniler sökülmüş ve bakımsız durumdadır (İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. Bab-ı Hümayun , 19001925 (Sağda) (İRAM Arşivi).  karşısında ve zamanla gelişen teşhir anlayışı ile dönem dönem onarımlar yapılmış ardından teşhir edilecek eserler, uygun ortam sağlandıktan sonra ziyaretçiyle buluşturulmuştur İlk etapta 1924 yılında ziyaretçilerin gezebileceği bölümlerde çeşitli önlemler alınarak basit onarımlarla yola çıkılmış, Kubbealtı Arz Odası Çini Hazinesi (Seferli Koğuşu) Mecidiye Köşkü Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü (Sofa Köşkü) ve Bağdat Köşkü ziyaret edilen bölümler olarak ilk açılan bölümlerdir. Bunun ardından, 1925 yılında Haremde onarımlar başlamış, öncelikle Kızlarağası (Darussaade Ağası) Dairesi, Şehzadeler Mektebi, Harem Ağaları Dairesi Adalet Kulesi ağalar Camii ve Zülüflü Baltacılar Koğuşunda, 1926 yılında Ağalar Camiindeki onarım tamamlandıktan sonra Yeni Kütüphane olarak hizmete geçirilmiştir. 1927-1928 yılında Fatih Köşkü (Enderun Hazinesi)nin onarımları yapılarak ziyarete açılmıştır. 1929 yılında da 2. avluda bulunan Dış Hazine binası kısmen onarılmış ve Saray silahlarının tasnifleri yapılarak Silah Müzesi olarak düzenlenmiş, teşhir edilmiştir. 1930 yılında Valide Sultan Dairesi, III. Selim Odası, Hünkar Hamamı ve Sofası, III. Murat Köşkü, I. Ahmed Yemiş Odası, Çeşmeli ve Ocaklı Sofa ufak onarımlar sonrasında dönemlerine göre teşhirleri yapılmıştır.1933 yılında III. Osman Köşkü bakım onarımı yapılarak ziyarete açılmıştır. 1940 akçe yılında 32.000 lira, 1941 akçe yılında 148.000 lira, 1942 akçe yılında 301.000 lira, 1943 akçe yılında 275.000 lira, 1944 akçe yılında 217.000 lira olmak üzere toplam 983.000 lira harcanmıştır (Öz, 1949, s. 16). 1938 yılında, Mutfaklarda üst örtü onarımının ardından Hazine Koğuşunun basit onarımı yapılmıştır. 1942-1944 yıllarında onarımların kapsamında artış olmuştur. Mutfaklar bölümü, Fatih Köşkü (Hazine Dairesi) onarımlarına başlanmıştır. Tahsin Öz, bu dönemde yapılan onarımları şöyle listeler; Orta kapı ve revaklar (bazı yerleri), eski istablıhas (Yakalıbaltacılar), İmrahor odası, Raht hazinesi, Zülüflü baltacılar koğuşu (bazı yerleri), Beşir Ağa camisi, Yakalıbaltacılar hamam külhanı, mutfaklar, Kalayhane, Helvahane camii, ahçılar dairesi ve hamamı (bazı yerleri), kiler dairesi (bazı yerleri), Mutfak geçitleri, akağalar kapısı, Kubbealtı ve divit odası, iç hazine (bazı yerleri), arz odası (bazı yerleri), Enderun mektebi, seferli koğuşu, hazine (Fatih köşkü) hamam camekanı ile beraber, Kemer geçidi, Hırka-ı Saadet koğuşu, Mustafa Paşa köşkü (gece memurları dairesi), Fodla fırını (Kimyahane), Çinili Köşk (bazı yerleri), Harem (Harem camisi, harem taşlığı ve bu kısımdaki bina cepheleri), Valide sultan yemek odası, Asmabahçe, I. Ahmet Kütüphanesi, veliaht koridoru, I. Mustafa Hapishanesi, cariyeler hamamı (yalnız kubbesi) vs. (Öz, 1949, s. 16). Orta Kapı-Babusselam’da; kapının iki yanındaki kulelerin kurşunlu külahları, pencere kavislerini kapayacak derecede indirilmiş, bir de uygunsuz saçak yapılmış, kulelerin önündeki sedler zamanla o kadar yükseltilmiştir ki bu kulelerin cephesini çerçeveleyen bordürlerin aşağı kısımları tamamen toprağa gömülmüştür. Bu suretle binanın nispeti ve güzelliği bozulmuştur. Kapının önü de devrine uymayan parke taşları ile döşenmiştir. Hatta daha evvelce bu kapı ve kuleler badana bile edilmiştir. Bu defa asli şekline en yakın bir hale getirilmiştir. Fotoğraf 7. Yemiş odası 18. yüzyılda kesilmiş olan sütun (İRAM Arşivi). Kapının demir kanatlarına gelince, bugün bir örneğinin yapılmasına imkan olmayan bu “döğme” demir sanat eserlerinin senelerce üst üste sürülen kalın boya tabakaları ile mahiyeti kaybolmuştur. Boyalar kaldırılınca oymalı motifler ve bazı yerlerde altın “yaldız” eserleri de bulunmuş, ona göre onarılmıştır. Önceki dönemlerde duvarlar sıvanmış ve çeşit çeşit tamirler ve kalem işleri yapılmıştır. Bu uygulamalar raspa edilince binanın kesme taş bünyesi ortaya çıkmıştır (Öz, 1949, s. 21). (21) Orta kapıdaki diğer mühim değişiklik de, iç tarafta bulunan geniş tavanlı ve saçaklı eyvandır. Bu kısmın çatısı çökecek bir halde olduğundan bu defa onarılmıştır. Bu esnada orta kapının iç cephesinin, pek muhteşem olduğunu gösterir izler ve hatta taşların üzerindeki pek değerli renkli kalem işleri bile bulunmuştur (Öz, 1949, s. 21). Orta kapının revak altı duvarı da sıvanmış ve üst kısmına çok kaba bir bordür ile çerçevelenen gayet iptidai peyzajlar yapılmış, revak kemerleri de bunlara göre bezenmiştir. Son devirlerin sanat ve zevk düşkünlüğü eseri olan bu resimlerin altından, yapılan araştırmalarda süs denilebilecek kalem işleri çıkınca bunların tamamlanması uygun görülmüştür (Öz, 1949, s. 22).  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler H. Nevhiz KOYUKAN Fotoğraf 8. 18. yüzyılda kemer çift tarafından çürütülerek çift eğrisel gerginin yerleştirilmiş hali (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 9, 10. Yemişodası Mualle Anhagger dönemi müdahaleleri öncesi (Üstte ve solda) Fotoğraf 14. Yemişodası cephesi; 1968-1980 yılları arası restorasyon çalışmalarında yapıldığı düşünülen ön cephe çimento sıvaları raspa çalışması sonucu altta özgün sıva olmadığı tespit edilmiştir (İRAM Arşivi). Fotoğraf 11. Yemişodası Mualle Anhagger dönemi sonrasında değişen panolar (Altta). Fotoğraf 15. Yemişodası: İç cidardaki ahşap iskeletli tonozda I. Ahmet Odası ve III. Murat Odası’na bakan kaburgasındaki çürüyen kısmi karkaslara yine kendi ağacı olan meşeden aynı formda emprenye edilmiş takviyeler yapılmış, haşerata karşı önlemler alınmıştır (İRAM Arşivi). Fotoğraf 12. Yemişodası Mualle Anhagger dönemi sonrasında çıkarılan panolar yerine ayna eklenmiş (Altta solda). Fotoğraf 16, 17. Yemişodası, I. Ahmed dönemi orijinal revzenlerinin konservasyon için tespiti (İRAM Arşivi). Fotoğraf 13. Yemişodası 1960 müdahaleleriyle yapılmış kalemişi katmanlarının altında özgün dönem kalemişleri görülmektedir (Solda) (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 18, 19. Yemişodası, cephe panoları ve altyapısının konservasyonu, 2017 (İRAM Arşivi).  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler H. Nevhiz KOYUKAN sırada Bebekte, Köçekoğlu yalısı diye tanınmış bina yıkılmakta olduğundan bunun XIX. Yüzyılın birinci yarısına ait müzeyyen oda tavanının satın alınması Bakanlıkça uygun görülmüştür. İşte bu malzeme kenarlarından biraz eklenmek suretiyle imrahor odasına yerleştirilmiştir (Öz, 1949, s. 27-28). Teşhire konan eşyaya el sürülmemesi için de Kağıthanedeki İmrahor Köşkünün merdivenlerinden sökülen Venedik kristali korkuluklar kullanılmıştır. Has ahır, pencerelerinin taş söveleri bile sökülmüş harap dört duvar halinde olduğundan, bu kısmın her parçası onarılmış ve teşhir salonu olacağından uygun bir tavan yapılmış, zemine de Triyeste taşı döşettirilmiştir. Bu onarımda binanın esas bünyesi korunmuş, yalnız ortadaki üç bölme duvardan birer geçit açılmış, İmrahor odasının iç pencereli de teşhir dolabı gibi kullanılmıştır (Öz, 1949, s. 28). Fotoğraf 20, 21 ,22, 23, 24. Yemişodası konservasyon çalışmaları (İRAM Arşivi) Tuğralar; 41 adet olup III. Osman’dan başlayarak, II. Abdulhamit armasıyla son bulmaktadır. Kitabeler; Eski saray, köşk, sur ve emsalinin yapıldığını veyahut onarımını göstermekte olup 46 adettir. Yine İstanbul Surlarının III. Ahmet zamanında onarımı gösterir 2.50x11 büyüklüğünde iki kitabe daha bulunmaktadır ki meşhur hattat İsmail Zühtü’nün imzasını ve (1135) 1722 tarihini taşımaktadır. Surların yalıköşkünden başlayarak Narlıkapı’ya kadar tamirini “Yalıköşkünden deri nakliye dek- iki yılda reşk Bağdad eyledi.” Beyti ile belirtmektedir (Öz, 1949, s. 22). Bakımsızlıklar ile harabolan imrahor odası ve hasahır binası o kadar perişan bir halde idir ki onarılmağa başlandığı sırada hakiki durumu kestirilememiştir. İç cephesi harap bir sıva tabakası altında olup bazı pencereleri örülmüş veya kapı haline getirilmiş, bahçe seviyesi pencere altlarına kadar yükselmiştir. Sıvalar kaldırılınca temiz ve sağlam bir taş duvar çıkınca,  bunun kirpi saçağı, pencereleri, sökülmüş söveleri yıkılmış kapıları ve duvarların derzi yaptırılmış, önünde ve bahçesinde yığılmış olan bir metreden yüksekçe molozlar kaldırılınca bina esas şeklini almış ve kapı üzerine onarım kitabesi konmuştur. Binanın dış cephesine gelince, 97 metre uzunluğunda ve yüksekliğinde olan bu güzel cephe ne yazık ki bazı yerlerinden pencere açmak gibi sebeplerle tahrib edilmiş, fazla açılan pencereler kapatılmış, saçaklar, bazı çürümüş taşlar onarılarak alçı pencereleri derzleri, yapıldıktan sonra “eski ıstablı has eşsiz halini” bulmuştur. Binanın diğer kısımları ize tarif olunamaz bir durumda olup çatısı çökmüş, içerideki döşemeler ahşap bölmeler tavanlar enkaz yığını halinde idi. Binaenaleyh işe İmrahor odasından içindeki adi moloz duvarlar kaldırılınca içleri alçı köşebentli nişler, duvarları ve kapı üstünü süsleyen Rumili alçı kabartmalar bulunmuştur. Bu alçı tezyinatı önemle restore edilmiş, zemini mermer döşenmiş ancak tavanı hakkında tereddüde düşülmüştü. Bu Raht hazinesi; Eski istablı-hasın sağ köşesinde bulunan kubbeli bir bina ve 10,55x10,70 büyüklüğündedir. XV. yüzyıl Fatih devri binalarından olduğu düşünülmektedir. İmrahor odası da bu binanın sol duvarına yaslanmarak inşaa edilmiştir. Fatihten başlayarak Kanuni’ye kadar Osmanlı hükümdarlarının binmelerine mahsus olan eyerler ve at takımları, elmas, yakut ve zümrütlerle süslenmiş fevkalade kıymetli şeyler, raht hazinesi denen bu yerde muhafaza edilirdi ki kaynaklarda elçilere buranın gösterildiği belirtilmektedir. Bu bina sonradan cami olarak kullanılmıştır. Öz döneminde kurşunları tamamen ortadan kaldırılmış ve tamamen açık olan kubbesinin kurşunları koydurulmuş, sıva ve çerçeve gibi noksanları yapılarak 17.-18. yüzyıla ait at takımları ve eyerleri teşhir edilmiştir (Öz, 1949, s. 28-29). Tahsin Öz, Beşir Ağa Camisinde yapılan uygulamayı kendi diliyle şu şekilde anlatmaktadır; “bu bina bodrum üzerine yapılmıştır. Bu bina da son zamanlarda dört duvar haline gelmiş iken bu defa eski halini tamamen yaşatacak bir tazda restore edimiş, bu suretle hem mimari bir eser kazanılmış, hem de o köşenin süsü olarak kalmıştır” (Öz, 1949, s. 36). Kubbealtı; kapısının iki yanında bulunan III. Selim ve II. Mahmut tuğralarını taşıyan 1792 ve 1819 tarihli kitabeler, kubbealtında yapılan son tamirleri göstermektedir. Bu onarımlardan sonra metruk bir halde kalmış ve yapıdaki tahribatı arttıracak nitelikte bazı onarımlar yapılmıştır. II. Abdülhamit zamanında, ölmüş bazı sultanların eşyaları konularak senelerce depo halinde kapalı kalmıştır. Öz döneminde binanın etrafını çevreleyen son devre ait demir parmaklıklar kaldırılmış, şakulden tehlikeli oranda ayrılan revak sütunlarından biri eğretiye alınarak “fenne aykırı” yapılmış çatı düzeltildikten sonra eski yerine yerleştirilmiştir. Binanın kubbeleri delinerek etrafına geniş kemerler yapılmak suretiyle açılmış olan pencereler kapatılmıştır. Kubbealtının cephesinde ve revaklarında bazı yerlerde rokoko bir esasa bağlanabilecek kalemişleri görülmektedir. Ancak Öz, değişik zamanlarda yapılan onarımlarda bunların üstüne niteliksiz süslerin yapılmış olduğu ve bazı yerlerin de çimento ile sıvanmış olduğnu belirtmektedir. Revak kemerleri ise siyahımtırak renkte “zevksiz” kalemişleriyle örtülmüştür. Bunlar temizlenince altından daha ince ve birkaç renkli süslemelerin bulunduğu, noksanların tamamlandığı, cephesindeki kalem işleri ile yamaların kaldırılarak bulunan “asli” bezemelerin restore edildiği belirtilmektedir (Öz, 1949, s. 36). Fotoğraf 25. Topkapı Sarayı’nın teslim alındığındaki genel durumu. (İRAM Arşivi). Fotoğraf 26. 1960 onarımları, (İRAM Arşivi).  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler Mutfaklarda; kurşunların yapılmasıyla işe başlanmıştır. Öz tüm anıtlarımız için de tatbik edilmesi gerekli olan usulün bu olması gerektiğini vurgulamaktadır (Öz, 1949, s. 40). Mutfakların; kiler, vekilharç daireleri, aşçılar koğuşu, aşçılar camisi ve hamamı helvahane camisi, kalayhane gibi müştemilatı da bulunmaktadır. Bunlardan ahşap olan vekilharç binası saray teslim alındığında tamamen çökmüş durumdadır. Yine hımış duvarlı olan aşçı koğuşlarından ancak bir kısmı kurtarılmış ve onarılmıştır. Kubbeler temizlenmiş, kurşunlar konulmuş, bacalar son şekilleri gibi onarılmıştır. Onarımlar başladığında; sekiz kubbeli kısmında II. Abdulhamit zamanında dökme büyük ocakların koydurulmuş olduğu ve bunların sac borularının, kubbeler delinerek çıkartıldığı, dökme ocaklar, kaldırılınca enkaz halini aldığı, zeminin ise umumiyetle adi kaldırım taşı döşeli olduğu tespit edilmiştir. Öz tarafından zemin taşlarının çok bozuk olanları değiştirilmiş, kubbelerdeki sıvalar raspa edilmiş fakat ne derz ne sıva yapılabilmiştir (Öz, 1949, s. 42-43). H. Nevhiz KOYUKAN anlaşıldığı, Öz tarafından ifade edilmektedir. Bu revak, kemerleri bağdadi, arasına bölmeler yapılarak her kubbe bir oda haline getirilmişti. Filhakika meydana çıkarılan revakların önündeki tonoz ve yine onun önündeki revaklar son devirde yapılmış. Hırka-ı Saadet dairesinin etrafını çevreleyen diğer binaların kaldırılmaması uygun görülmüştür. Türk kumaş seksiyonu teşhiri için mekân hazırlanmıştır (Öz, 1949, s. 53). Ahşap kubbe, oda ve revaklar ve Öz tarafından hiçbir mimari stile uymayan müthiş bir kereste yığını olarak nitelendirilen çatı tasvir edilmiştir. Herhangi bir kazanın burada orman yangını haline geleceği ve hazinedeki eşyalardan eser kalmayacağı değerlendirilmiştir. Çatı direklerinin de fırtınaya dayanamayacak ölçüde kötü durumda olduğu belirtilmiştir. Öz, Fatih Köşkünü bu kötü durumdan kurtarmak için restorasyon yapılması gerektiğini belirtmiştir. Yapılan uygulamayı şu şekilde anlatmıştır; ahşap kubbeler sökülerek betondan yapılmış, fenne aykırı olarak nitelendirdiği hazinenin üç salonu ile revakları örten korkunç olarak nitelendirdiği çatının aşağı alarak binanın duvarlarının tamamen Ortaya çıkarıldığı, tanınmış mimarlardan oluşmuş bir komisyonun kararıyla beton tavan ile fenne uygun çatı inşa edildiğini belirtmiştir. Kubbelerde horasan sıvayla temiz bir derz yapılmıştır. Duvar kenarındaki sonradan yapılmış moloz taşından setçikler kaldırılmış, kısmen taşları çürütülerek tamir olunmuştur (Öz, 1949, s. 46-47). İç hazinede yalnızca binanın dış cephesinde çimento sıvalar kaldırılarak derz yaptırılmış ve kubbelere pencere konmuştur (Öz, 1949, s. 51). Akağalar Kapısında Bab-üs Saade eyvan kubbesiyle, geçidin tavanı harab olduğundan aslına ve karakterine uygun bir halde onarılmıştır. Geçidin iki kapı arası tavanı da tamamen harap olduğundan saray depolarında bulunan ağaç motiflerinden istifade edilerek restore edilmiştir. Arz odasında yangınlardan revak sütunları ve başlıkları çatlamış ve yapıya zarar veren onarımlar yapılmıştır. Toprak ile dolmuş olan odanın etrafı da kefeki kaplama taşları kırılmış olduğundan bunlar onarılmış ve etrafı tesviye edilerek asli yüksekliği ve boy nispeti verilmiştir. Revak altı mermer döşemesi ve merdiveni onarılmıştır (Öz, 1949, s. 55). Enderun mektebi; Vaktiyle kagir ve sağlam bir bina olduğu düşünülen Meşkhane ve Nakışhane kısımlarını da ihtiva eden bu mektebin yerinde, ahşap ve dört duvar ile çatıdan ibaret bir bina bulunuyordu. Bu eski mektep binası memurlar dairesi olmak üzere tamir edilmişti. Bu suretler yukarıdaki kat yedi oda ve salondan mürekkep bir hal almış, alt katı da diğer ihtiyaçlara göre yapılmıştır (Öz, 1949, s. 55). Hırka-i Saadet koğuşu; Saray müze halini aldıktan sonra Hırka-i Saadet koğuşu alt kısmı müze memurlarına ve yukarı kat şirvanı da gece yatan memurlara tahsis edilmiştir. Hâlbuki bu binanın hırka-i saadet dairesinin dış revaklarından olduğunun  bunun önüne yapılmış bir duvar da köşkün cümle kapısının üzerine bindirilmiştir (Öz, 1949, s. 53) Bu şekilde 8x8 büyüklüğünde bir oda kazanılmıştır ve köşkün planı bozulmuştur. Bu ilave I. Mahmut zamanında yapılmış ve Elçi hazinesi ismi verilmiştir. Bu yapılan müdahalelerle Hazine Binasının iç cephesi bölünerek daraltılmış, pencereler örülmüş, meydanda yalnız bir kapısı bırakılmış ve bu kapıda da son dönem tezyinatlarını içeren bir demir kapı takılmıştır. Sultan Reşat zamanına kadar iki yan duvarda bazı önemsiz dolaplar içinde “kıymetsiz” silahlar bulunmaktadır (Öz, 1949, s. 54). Dar bir cephede ufak bir kapısı bulunan köşkün Enderun meydanına bakan cephesinin hamam kapısı hariç tam nispetinde; cümle kapısı ve iki yanında koltuk kapıları ve 12 pencere ile birlikte ortaya çıkarıldığı anlatılır. Köşkün denize bakan cephesinde ise ikinci odanın önündeki mermer konsollar üzerine oturtulmuş olan balkon çatısından itibaren onarılmıştır. Binanın en çekici ve hâkim yeri olan hayat yerinde, Marmara’ya bakan iki revakının camekan ve parmaklıkla örtülü olarak bulunduğu, boğaza bakan tarafın ise son dönemde beton duvarla örüldüğü belirtilmiştir. Bunlar kaldırılmış ve demir parmaklıkları koymak için kırılmış olan küfeki kaplamalar onarılmış, devrine uygun mermer korkuluk ile çevrelenmiştir (Öz, 1949, s. 61). Köşkün içinde hamam camekânı ve birinci odanın kubbe dönüşümleri, köşeleri, nişleri süsleyen stalaktitlerin kırılmış halde bulunduğu belirtilmektedir. İzleri sıvalar altında bulunarak dönemine uygun onarılmış, devrine uygun alçı pencereler yaptırılmıştır. Bu şekilde kubbelerin yükseliş şeklinin de tam ahengini bulduğu yorumu yapılmaktadır. Köşkün ikinci ve dördüncü odalarında sıva altından örülmüş ocak yerleri ve nişler bulunarak onarılmış, harap ve tehlikeli olan kısımlar onarılmış, örtülü örülü pencere ve kapılardaki örgülerin, hiçbir mimari ifadesi kalmayan binanın iç ve dış cephelerinin odalar eyvan, revak restore edilmiş ve hazine eşyasına layık bir teşhir alanı oluşturulması amaçlanmıştır (Öz, 1949, s. 61). Fotoğraf 27, 28. Valide hamamı fil gözlerinde çimento alındıktan sonra alttan çıkan demir gergilerin onarımı ve sağlamlaştırılması (İRAM Arşivi). Hazine dairesinin kubbesi ahşap ve bağdadi sıvalı olup, döneme ulaşan kubbe kasnağı da kötü bir onarım görmüştür. Hamam camekanı da aynı durumdadır. Hamamın kubbelerinin deprem sonunda çöktüğü anlaşılmıştır. Kapı üzerindeki ve bazı direklerdeki yazılarda deprem sonrası onarımların 1556 yılında yapıldığı belirtilmektedir. Binanın diğer odalarına Sultan Reşad döneminde yeni ahşap tavanlar yaptırılmış ve etrafı kartonpiyer istalaktitlerle bezenmiştir. Fatih köşkü hazine olarak kullanılmaya başlandıktan sonra alınan önlemler nedeniyle binanın asıl şekli değişmiştir. Köşkün Enderun meydanına bakan alt ve üst pencereleri söveleriyle birlikte çıkarılarak örülmüştür. Köşkün sol tarafındaki revakların iki sütunu duvar içine alınmış, Hazine binasının cephesinin bir kısmını örten elçi hazinesinin bahçeye bakan duvarının yıkıldığı, bir kemer ve bunu tutan sütun ve başlıkların, odanın revak içindeki duvarı kaldırılınca taş dolgular arasından yuvarlak dilimli tacı, iki yanında stalaktitli nişleri bulunan Fatih Köşkünün cümle kapısının ortaya çıktığını anlatmaktadır. Bu cephenin duvar sıvalarının raspa edildiğini, altta ve üstte 12 pencere yeri bulunduğunu, bunların aynı devre ait çinili köşkten örnek alınarak mermer söve, parmaklık, çerçeve ve alçı pencerelerin yaptırıldığını belirtmiştir. Ayrıca Çini hazinesi revakını kaplayan sonradan yapılmış bölüm duvarın kaldırılarak bir merdivenle bu camiaya bağlandığını söylemektedir (Öz, 1949, s. 61). Harem Dairesinde; 1937de bir hayli kurşun cam ve doğrama onarımından oluşan koruyucu onarım yapılmıştır. Harem dairesinin esasını ve değişikliklerini gösterir restorasyon planı hazırlanmadıkça onarıma girişmenin doğru olmayacağı, Tahsin Öz tarafından özellikle vurgulanmıştır (Öz, 1949, s. 62). 1944-88 Yılları Koruma Uygulamaları Fotoğraf 29. Büyük Havuz- moloz ve döküntü dolmuş ve bakımsız durumda, 1960 (İRAM Arşvi). Eldem, Tahsin Öz’den sonraki dönemlerde, Koruma Kurulunun gittikçe daha fazla yardımı olmasına  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler rağmen idarelerin bu durumdan yararlanmadığı, geri alınmasını gerektirecek birçok uygulamalar yapıldığını belirtmektedir (Eldem & Akozan, 1982). GEEAYK Başkanlığının Topkapı Sarayı tamir ve restorasyon işlerini yerinde tetkik ederek görüş bildirilmesi talebi üzerine Kemali Söylemezoğlu, Sedad H. Eldem ve Feridun Akozan tarafından 1967 tarihli bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapordan, tamir faaliyetleri için “Yarıda kalan işler, acil takviye ve tamir işleri, müstakbel restorasyonlar” şeklinde bir nizam üzerinde karar kılındığı, ancak bu düzene uyulmadığı anlaşılmaktadır. Projesiz ve kişisel kararlarla yapılan müdahalelerin yanlış sonuçlara neden olduğu vurgulanarak örneklerle anlatılmıştır. Genel olarak son on yılda yapılan tamir ve restorasyonların kalitesiz olduğu, kısa sürede tahrip olduğu, uygulamaların yapılara zarar verdiği, duvarlarda yosunlanma oluştuğu (nem), sahte horasan harçları kullanıldığı anlatılarak ehliyetsiz usta ve işçilerin istihdamının da binada tahribata yol açtığı ayrıca vurgulanmıştır. Sarayda bu işleri yürüten bir ihtisas bürosunun bulunmadığı, tüm onarım ve restorasyon uygulamalarının tek bir mimarın uhdesinde olduğu, uygulamaların yetkili bir heyetin görüşleri doğrultusunda ihtisas fen grubu tarafından yürütülmesi gerektiği belirtilmiştir. (Eldem, Söylemezoğlu, & Akozan, 1967) H. Nevhiz KOYUKAN (İRAM Arşivi, 1944-2019). 1988-2000 Yılları Koruma Uygulamaları: 1966 yılında Hazine Koğuşunun onarımı tamamlanmış ve açılışı yapılmış, III. Ahmet Kütüphanesinin onarımına başlanmıştır. 1969 yılında Dış Hazine Silah Müzesi yeniden düzenlenmiş ve bakım onarımı sonrasında açılışı yapılmıştır.1970 yılında Divit Odasının onarımı yapılmıştır. 1971 yılında Harem bölümünün büyük bir bölümünde onarımlar tamamlanmıştır. 1973-1974 de Hazine koğuşunda yeniden onarım başlamış 1976’da tamamlanmıştır (İRAM Arşivi, 1944-2019). 1988-1990 ile 1992-1994 yıllarında Topkapı Sarayında yapılan onarımlar Harem Yapıları Saray Yapıları ve İdari Yapılar olarak üç bölümde genel olarak ele alınmış ihtiyaçlar doğrultusunda onarımlar ve lokal müdahaleler yapılmıştır. 1998-2000 yılları onarımları da yine aynı üç başlık altında devam etmiştir.  2003 yılından sonra, genel olarak korumaya ve kültürel mirasa bakışta yaşanan dönüşüm, Bakanlığa 2003 yılından itibaren genel olarak Topkapı Sarayındaki tüm yapıların projelerinin hazırlanmasına başlanmıştır. 1976 yılında, Seferli Koğuşu yeniden onarıma alınmış ve binanın önceden yerinde bulunan hamam kalıntılarının tespiti yapılmış, 1978’de onarımı tamamlanmıştır. 1976 yılında, Hasahırlar onarıma girmiştir. 1981 yılında, Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve Mustafa Paşa Köşkü tekrar onarıma girmiştir. 1982 yılında Hekimbaşı Odasının tekrar onarımı yapılmış ve açılmıştır.1988 yılına kadar periyodik olarak binalarda basit onarımlar yapılmaya devam edilmiştir, 1980’lerde bazı binaların ve Haremin belli birkaç bölümünün rölöveleri, o dönemin yöntemleri ile hazırlanmıştır (İRAM Arşivi, 1944-2019). 1945 yılında Has Oda ve Seferli Koğuşlarının onarımları başlamış, 1946 yılında Mutfakların onarımı tamamlanmış 1947 yılında ise teşhir çalışmalarına başlanmıştır.1948 yılında mutfaklar avlusundaki diğer yapıların ve revakların, Sofa Camiinin, Dış Hazinenin (Silah Müzesi) esaslı onarımları yapılmıştır. 1949 yılında Haremde kısmi onarımlar yapılmıştır. Mecidiye Köşkü, Hırka-i Saadet Dairesi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu onarımları yapılmış ve devam etmiştir. 1950 yılında Harem onarımları devam etmiş, 1951-1955 yılları arasında Zülüflü Baltacılar Bab-ı Humayun Hekimbaşı Odası Mecidiye Köşkü Hırka-i Saadet Dairesi Mustafa Paşa Köşkü onarımları devam etmiştir (İRAM Arşivi, 1944-2019). 1956 yılında Bağdat Köşkü İftariye Kasrı III. Osman Köşkü Onarıma alınmıştır. 1957 yılında Mutfaklar Bölümünde yer alan Yağhane ve Vekilharç dairesinin onarımı başlamıştır. 1958 yılında bu onarımlar devam etmiş ve ayrıca Kilerli Koğuşu Bağdat Köşkü havuzunda onarım başlamıştır. 1959 yılında Mutfaklar Avlusunda laboratuvar ve fotoğraf atölyesi yapımı çalışmalarına geçilmiştir. 1961 yılında Dolap Ocağında günümüzde de faaliyette olan sedefhane marangozhane ve bazı işlikler kurulmuştur. Bu arada Haremde onarımlar geniş kapsamlı olarak devam emiş yapı kanal–su yollarının tespitleri ve temizlikleri yapılmıştır. 1964 yılında onarımı tamamlanan Seferli koğuşu açılmıştır 2003 Yılı Sonrası Koruma Uygulamaları: ve müzelere sağlanan imkânlara da yansımaya başlamıştır. Restorasyon işlerine ayrılan ödeneklerin artması, kontrol mekanizmalarının daha sağlıklı işlemeye başlaması, bakanlığın teşkilatlanmasını tamamlaması ve personel nitelik ve niceliğindeki artış, yapılan işlerin sayısını ve niteliğini de olumlu anlamda etkilemeye başlamıştır. Fotoğraf 31. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi) Fotoğraf 30. Çimento sıvanın itinayla alınması (İRAM Arşivi) Fotoğraf 32. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler 2004-2005 yıllarında Topkapı Sarayının geneline yönelik ilk etap çalışmalar kapsamında Haremi oluşturan yapılar ve bazı diğer Saray yapılarının rölövelerinin hazırlanmasına başlanmıştır. 20132014 yıllarında, rölövesi hazırlanmış olan alanlarda ve aynı zamanda tüm avlular ve bahçelerde restitüsyon ve restorasyon projelerinin yapımına başlanmıştır. Bu süreçte Topkapı Sarayı Müzesine iade edilen ve 1. Avluda bulunan Askeri alan, Matbaa-ı Amire, Askeri Yurtlar ve Gülhane Seririyat Hastanelerinin ve içinde bulundukları alanların projeleri hazırlanmıştır. Bir bölümünün de çalışmaları devam etmektedir. Bu dönemde yapılan en büyük proje çalışması, 2014 yılında başlatılan Topkapı Sarayının bütünsel projelendirme çalışmasıdır. Bu çalışma kapsamında Sur-u Sultani içindeki tüm yapı ve açık alanların belgelendirilmesi, yapılara ilişkin arşiv çalışmalarının yapılması, rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanması, gerekirse daha önce projelendirilmiş olanların revize projelerinin hazırlanması, duvar ve zeminlerde georadar yöntemiyle kapsamlı belgeleme çalışmaları yapılması ve altyapı projelerinin hazırlanması gibi çalışmalar gerçekleştirilmiş olup halen devam etmektedir. Görüntüleme işlemleri sonucu tespit edilen duvarlardaki tüteklikler duvar dokusu elverdiği ölçüde gün ışığına çıkartılarak özel yöntemlerle teşhir edilmiştir. Çalışmaların sonunda, etap etap tamamlanan belgeleme çalışmaları, elektronik Fotoğraf 33. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi). Fotoğraf 34. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi). H. Nevhiz KOYUKAN olarak birleştirilmiş olacaktır. Bu çalışma ile Saray-ı Hümayun yapılarına olan yaklaşımlarda bir dil birliği sağlanması ve yapılan uygulamalara ilişkin yeterli veri ile daha sağlıklı karar verilmesi hedeflenmiştir. Yine 2014 yılında, Sur-u Sultaniyi oluşturan sur duvarlarının tespiti projelendirilmesi 3 etap halinde gerçekleştirilmiştir. Projelerin onaylanması üzerine başlatılan restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir. Projelerin ilgili Koruma Kurullarınca onaylanmasının ardından etap etap başlatılan restorasyon çalışmalarının birçoğu halen devam etmektedir. YAKLAŞIM TEKNİK VE YÖNTEMLER Saray-ı Hümayûn, önceden bünyesinde olan Gülhane parkının da içinde yer aldığı alanla birlikte yaklaşık 700.000 metrekarelik bir alana sahip olmasına karşın günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi, yeni katılan alanlarla beraber 350.000 metrekarelik bir alanda faaliyet sürdürmektedir. Cumhuriyet döneminin en kapsamlı onarımlarının yürütülmekte olduğu Topkapı Sarayında, restorasyon ve teşhir-tanzim çalışmaları, ziyaretçi ile iç içe sürdürülmektedir. Restorasyon ve konservasyon uygulamalarının en az müdahale ile koruma onarımlarını yapmak genel yaklaşım ilkemiz olmuştur. Restorasyon çalışmalarına detaylı mevcut durum belgelemesi ile başlanmaktadır. Korunması gereken mimari elemanların koruma altına alınması sonrasında çalışmalara georadar tespitleri ve renk- sıva analizleri yapılmaktadır. Sonrasında araştırma raspaları yapılıp alt dönemler tespit edilmektedir. Konusunda uzman sanat tarihçileri ile değerlendirmeler yapılarak dönemler belirlenmekte ve araştırmacılara ve ziyaretçilere aktarılmak üzere katmanlar koruma altına alınıp dönemler numaralandırılmakta, dökülmüş yüzey kaybı olan bölümlerde nötr renkli sıva ile yüzey tamamlanmaktadır. Burada önemli olan husus, katmanları ve yeni dönem tamamlamalarını ayrıştırarak teşhir etmektir. Bu nedenle titiz çalışmalar sonucu hazırlanan çizimler doğrultusunda tamamlanan yüzey ile özgün yüzey arasında sınır derzi – pahlı uygulama yapılmaktadır. Bu uygulama ile hem özgün yüzey kenarları koruma altına alınmakta, hem de ilk yüzey arasında belirgin bir sınır oluşturulmakta ve dönem farklılığı vurgulanmaktadır. Çalışmalar sırasında yapı, zararlı muhdes ek ve malzemelerden arındırılmaktadır. Bu aşamada dönem ekleri ve müdahaleleri, eğer yapıya bir zarar vermiyorsa kesinlikle korunmakta, yalnızca uygun olan zeminlerde yüzey araştırması yapılmakta ve özgün mimari yapıya müdahale tespit edildiğinde mümkün oldukça tüm dönemler bir arada sergilenecek şekilde düzenleme yapılmaktadır. Bu şekilde bir düzenleme mümkün olmazsa en son dönem korunmaktadır. Örneğin Valide Hamamında bir bölümü Mimar Sinan tarafından inşa edildiği düşünülen ancak mevcutta sonradan yapılan eklerin arkasında kalan bölümler, georadar sonucunda tespit edilmiş, araştırma raspası ile çimento sıva ve özgün duvardan ayrışan geç dönem kaplama malzemesi kısmen yerinden alınmıştır. Bu şekilde özgün mermer söveli kapılar ve sütunlar ortaya çıkarılarak teşhir edilmiştir. Aynı şekilde Haseki Hamamında da çeşme aynası ortaya çıkarılmıştır. Zayıflamış olan malzeme, yüzey ve bağlayıcılar özgün malzeme ile uyumlu yöntemlerle sağlamlaştırılmaktadır. Bakanlığımız laboratuvarında yapılan analizler sonrasında çıkan veri değerlendirilmekte, özgün malzeme dışında bir müdahale yapılması gerekiyorsa bu da Laboratuvarda görevli uzman konservatörlerin ve diğer uzmanların verdikleri rapor doğrultusunda yapılmaktadır. Özgün malzeme ve karışımlar belirlenmesine müteakip uygulama, öncelikle bezemesiz, en az görünen küçük alanlarda denenmekte, eğer uygun olduğu uzmanlarca da onaylanırsa gereken bölgelerde kullanılmaktadır. Üst örtünün güvenli şekilde onarımı sırasında çatı karkasında–çatı siteminde müdahale edilmesi gereken  noktalar belirlenmekte ve belgelemeler sonrasında gereken müdahale yapılmaktadır. Kapsamlı olması halinde projelendirilerek ilgili kurullardan onay alınmaktadır. Bu aşamalar dış cepheler ve döşemeler için de geçerlidir. İç hacimlerde döşeme sistemleri ve katmanları belirlenmektedir. Kargir bölümlerde dövme demir kirişlerden oluşan sistem, bir çeşit erken dönem volta döşemedir. Burada T şeklinde yaprak tuğlaların kullanıldığı belgelenmiştir. Ahşap bölümlerde karkas ,ahşap kirişlemelerden oluşur. Bazı mekânlarda çift yönlü kiriş sitemi görülmüş ve tavan ile döşemenin farklı taşıtıldığı tespit edilmiştir. Bu mekânlarda yapılan takviyeler, özgün ahşap ve özgün kesitlere uygun ebatlarda yapılmaktadır. Bazı binalarda veya hacimlerde haşerelere karşı fümigasyon uygulamaları da yapılmıştır ancak bu işlemin yapılabilmesi için kaçışların tamamen güven altında olması şarttır. Fümigasyon yöntemi ,mekan içinde yer alan kalemişinde kullanılan boya malzemesi, uygulanan metal kakma, altın varaklı vb. malzemeler için farklılık gösterir ve seçimi tüm bu unsurlar göz önüne alınarak doğru yapılmalıdır. Fümigasyon yapılamayan yerlerde emprenye uygulaması yapılır. Bu uygulama yöntemi, sürme daldırma ve enjeksiyon olarak uygulanacak yüzeye göre değişmektedir. Yüzeyden ayrılan malzemeler için belgeleme sonrasında yüzeye uygun yastıklama facing uygulaması enjeksiyon askıya alma çalışmalarından en uygunu bölgeye göre seçilir, bölgenin ve alt yapısının sağlamlaştırması yapılmaktadır Sarayın 1924’de Müze olarak açılışının gerçekleşmesinin ardından en yoğun onarımlar, 1940-1970’lerde gerçekleşmiştir. O yıllarda kurtarıcı bir malzeme olarak görülen çimento, sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde muhdes malzeme olarak değerlendirdiğimiz ve yapıya– dokuya zarar verebileceği kanıtlandığı için yapıyı arındırmaya çalıştığımız bu malzeme, kullanıldığı dönemde yapının korunması amacı ile uygulanmıştır. Çimento ile kaplı yüzeylerin özgün yüzeylere zarar vermeden raspalanması sonrasında ana kargir ya da bağdadi yüzeye ulaşıldığı gibi kimi yerlerde de çimentonun altından özgün horasan ya da kıtıklı kireç harcına hatta üzerine başka bir malzeme uygulanacağı için yüzeyi çentiklenmiş tezyinatlı yüzeylere de ulaşılmıştır. Bir dönem çimento malzemesi kullanılarak yapılmış ve 8-10-15-18cm kalınlıkta olan ve yapıya aşırı yük veren ve bu kalınlıktan dolayı kendini yer yer bırakan sıvaların tamamının alınmasının ardından yüzeydeki kalıntılar da hassas el aletleri ile yüzeye zarar vermeden temizlenmekte, özellikle bu yüzeylerde  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler ihtiyaca göre tuz alma uygulamaları yapılmaktadır. Raspası yapılan yüzeylerde de yapının dönem dönem gördüğü müdahaleler tespit edilmekte ve bu bölümler kısmen yapım sistemleri ve Restitüsyona yönelik veriler katmanlar halinde sergilenmek üzere konservasyonları yapılmaktadır. Sıva altından çıkan su–kanal sistemleri de kısmen sergilenmek üzere koruma altına alınmaktadır. Yapım tekniği olarak taş tuğla örgü sistemli kargir inin yanı sıra ahşap karkas sistem de kullanılmıştır. 1940’lı yıllardan sonra zarar görmüş veya yıkılmış üst örtünün, dönemin imkânlarıyla yapılamaması veya bu mekanların teşhir amaçlı kullanılacak olmasından dolayı eserlerin güvenliğiyle ilgili endişe oluşması nedeniyle bazı yapılarda betonarme tonoz kubbe ve tabliyeler yapıldığı görülmüş ve belgelerden tespit edilmiştir. Bu üst örtü sistemleri yığma duvarlara aşırı yük ve gerilim bindirmektedir. Betonarmeli olarak yapılan teknik hesap sonucunda betonarme örtünün alınması gerektiğine karar verildiği hallerde, alınma yöntemlerine ilişkin gerekli statik hesaplar sonucu raporlar hazırlanmakta, özgün üst örtüye ilişkin ayrıntılı araştırmaları müteakip projelendirilmekte ve uygulamaya geçilmektedir. Geçmiş dönemlerde, üst örtüde ahşap ve kargir yüzeylerin tamamında kurşun kullanılmış olup ikinci avluda bulunan kurşunlukta zarar görmüş olan kurşunların hurda olarak toplanarak haddehanede eritilip tekrar döşendiği bilinmektedir. Ancak bazı bölümlerde, kurşun eritme işleminin yapılmadığı dönemlerde, kiremite çevrilen alanlar da bulunmaktadır. Bu bölümler de yine H. Nevhiz KOYUKAN belgelere dayanılarak tekrar kurşun kaplamaya dönüştürülmektedir. Topkapı Sarayının kullanıldığı son dönemlerinde oldukça bakımsız olduğu gerekçesiyle duvarları süsleyen çinilerin bir bölümünün yerlerinden döküldüğü ve tüm bu süsleme elemanlarının toplanıp koruma altına alındığı bilinmektedir. Günümüzde yapılan restorasyonlarda yapılan belge taramaları sonrasında, bulunan veriler ışığında, çinilerin korundukları depolarda tasnifleri ve konservasyonları yapılmakta, sonrasında özgün yerlerine, Laboratuvarca uygun görülen harç terkibiyle ve yöntemle takılmaktadır. Bu uygulamalar halen devam etmektedir. Şu an için yaklaşık 6000 adet çini (yaklaşık 400 m2), belgelenerek özgün yerlerine takılmıştır. Müdürlüğümüzce yapılan günümüzde yapılan tüm çalışmalarımızda, genel koruma ilkelerine uygun, yapılara en az müdahale gerektirecek yöntemlerle ve mümkün olduğunca geleneksel malzeme ve yapım teknikleriyle müdahale tercih edilmektedir. Tüm uygulamalar, Kurullarca onaylanmış projeler doğrultusunda, kurumumuzda görev alan uzman ve yetkin teknik elemanların önerileri ve uzman kişilerden oluşturulan bilim heyetlerinin onayıyla, yine kurumumuzda teknik elemanlarının denetiminde yapılmaktadır. Yaklaşımımız ve genel ilkemiz; kapsamlı araştırma, belgeleme ve analizler sonucu oluşturulan koruma ve konservasyon önerileri doğrultusunda uygun malzeme, teknik ve detayda müdahalelerde bulunmaktır. Fotoğraf 35, 36. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)  Fotoğraf 37, 38. Görüntüleme sistemleriyle tespit edilen duvar içi su iletim sistemlerinin onarımı ve teşhiri (İRAM Arşivi). Fotoğraf 39, 40. 45-50 cm aralıkla sıralanan ve 12-16 cm kesitlerindeki dövme gergi demirleri arasında yer alan, T şeklinde yaprak tavan tuğlalarının tespit edilmesi (İRAM Arşivi).  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler Fotoğraf 41, 42, 43. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)  H. Nevhiz KOYUKAN Fotoğraf 44, 45, 46, 47. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)  Topkapı Sarayı Onarımları: Yaklaşımlar, Teknikler ve Yöntemler H. Nevhiz KOYUKAN Fotoğraf 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54. Topkapı Sarayı Harem uygulama örnekleri (İRAM Arşivi)   çizimiyle bana göre bir belgeseldir, İçindeki Fatih Portreleri, Cem Sultan, saray mensupları, harem ağalarını o kadar nefis çizmiştir. Ben aynı zamanda eğitim tarihi yazdım. Onu görmemişsinizdir. Onu Bilgi Üniversitesi çıkardı nesnel bir kitaptır. 2003’te çıkmıştı, şimdi yeniden basıldı. Türkiye Eğitim Tarihi Necdet Sakaoğlu, Alfa Yayınları, Ocak 2018. ISBN: 9786051718262 Sayfa Sayısı: 568 Yapı ve İnsan Ebat: 13x19 Necdet SAKAOĞLU İlk Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2003-04-16 ISBN: 9756857129 Sayfa Sayısı, 402 Boyut, 23x27 cm 1939 yılında Divriği’de doğdu. Yerel tarih, kent tarihi, Selçuklu, Osmanlı ve eğitim tarihleri konularında araştırmalarda bulundu. MEB Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğinden emeklidir (1998). Tarih araştırmacılığı ve yazarlık çalışmalarını 1965’ten beri sürdürmektedir. Sonra öğretmenlerimiz bize ulu caminin resmini yaptırırlardı, mutlaka yapardık. Sarı pembe sulu boyalarla dalgalandırarak, boyardık. Necdet SAKAOĞLU: Biz, merhum Süha Arın’la iki sene Topkapı Sarayında çalıştık. Süha Arın, belgesel çeken bir uzmandı. Amerika için bir Ayasofya bir de Topkapı belgeseli yaptı. Ben ve Suphi Saatçi, onun danışmanlarıydık. Arın nasıl çalıştı bakın; Gayrettepe’de bir ofisi vardı. Haftada üç dört gün oraya giderdik akşama doğru bu saatlerde, bir gün önceden hazırladığımız belgeler, yazılarla giderdik. O karşıda dinlerdi, not alırdı bir şeyler yapardı, biz Suphi beyle konuşurduk, Sarayı konuşurduk bütün bunlara göre Süha Arın bir çekim güzergâhı hazırladı. Sonra da ekipleriyle çekime başladı, biz iştirak ettik. Sarayın her tarafı çekildi, rehberliğin çoğunu ben yaptım çünkü daha önce ben Topkapı’yı yazmıştım. Saray-ı Hümayun diye benim bir kitabım var. N.S.: Tarihçiliğim, ilkokul 3. sınıfta okuduğum Dede Korkut masallarından “Kam Büre Beg oğlu Bamsı Beyrek”le başladı. Sonra Yüzbaşı Jandarma Komutanının kızı Ayla. O, evden babasının kitaplarını getirirdi. Bayılırdım. Ayla ver bu akşam bu bende kalsın, derdim. Türk büyükleri, kitaplar kaleler maleler adını şimdi hatırlayamadığım bir sürü kitap. D.A.: Milli Eğitim kökenlisiniz, bu alanda değerli çalışmalarınız var, tarihle olan ilginiz nasıl başladı? Deniz ATASAGUN: “Doğduğunuz kentin, kimliğinizin oluşmasında nasıl bir etkisi oldu?” “Ben Divriği’de doğdum. Bahçeli bir evimiz vardı. Kalenin karşısındaydı, kale camii görünürdü, surlar görünürdü, Aslanburç dediğimiz Anadolu’nun tek kalmış anıtı -Selçuklu döneminden- görünüyordu. Kalenin eteğinde de iki kilise harabesi vardı. Çok küçükken ben bahçenin duvarına dayanır bunlara bakardım. Divriği yeterince keşfedilmiş bir yer değildir. Köyleri de öyledir çok tarihsel ortamları vardır. Dağlar, vadiler de oraya özeldir, orada yetişenin tarihe ilgi duymaması söz konusu olmaz.  İlk tarih biriktirme işinde Cem Sultan tefrikasıyla başladım. Hürriyet gazetesi 1950-1951 yıllarında her Pazar günü gazetenin arkasında çarşaf gibi Cem Sultan çıkıyordu. Hazırlayan Ratip Tahir Burak’tı; ünlü ressam, gazeteci. Gazete o zaman on beş kuruş, bizim Divriği’ye gazete, üçüncü gün geliyor. Pazar gazetesi ya Salı akşamı, ya Çarşamba sabahı trenle geliyor. Gazeteci Mehmet amca beni biliyor. Uykumu kaybederdim, ertesi gün gazete gelecek diye. Onlar, inanır mısınız duruyor. Hepsini kesmişim, saklıyorum. Cem Sultan, Ratip Tahir Burak’ın o Eğitim tarihi içinde bir eğitim tarihi kitaplığı da oluşturdum. 4x4 metrelik bir dolapta bütün eğitim tarihi ile ilgili eski yazı, yeni yazı, el yazması ne varsa hepsini topladım. Topkapı Sarayı için yazılmış en eski rehberler. Hicri 1341, Miladi 1925’te basılmış. Muhtasar Rehber. İstanbul Asar-ı Atika Müzeleri, “Topkapı Sarayı Muhtasar Rehber”. Bunun arasında notlarım, görüyor musunuz? Topkapı Sarayı için yazmışım. Böyle galiba 2500 fişim var. Kitap yazmak için fiş metodu çok önemlidir. Her bir fişe devamı olmayan bir konu yazacaksınız sonra bunları Kitap yazarken sıraya koyacaksınız. Bundan sadece bu kadar bilgi lazım. Bunları kronolojik sıraya sokuyorum. Oturup yazıyorsunuz ama şu kitabı açayım da yazayım derseniz yanlış. D.A.: Fotoğrafları fotoğrafhanesinden. da Sebah ve şu; padişahlar Beşiktaş Saraylarına taşındıktan sonra atalarının bu büyük sarayı onlar için kutsal bir yer gibi oldu. Hırka-ı Saadet ziyaretine, bayram törenlerine buraya gelirlerdi, cülus törenleri burada olurdu. Bu üç ana gelenekten dolayı burayı terk edemediler. Ama gelişleri, artık sahil sarayında oturdukları için denizden, Topkapı Sarayından olur, asıl saraya yukarıya çıkarlardı. Gidererek Topkapı’ya gidildi, Topkapı’dan dönüldü denile denile Saray-ı Hümayun’a da Topkapı Sarayı dendi. Ahşap bir saray olan Topkapı yazlık sarayı 1863’de yandı. 1863’te, Sultan Abdülaziz’in sarayların cümlesinde bir yıkım operasyonu vardır. Atalarından kalan eski harap binalar, Avrupa’dan gelenler görmesin diye demir yolunu; sarayın surlarının içinden geçirtti. Surların sağında solunda bulunan eski bütün binaları da yıktırdı. Büyük Osmanlı Sarayının: iki adı var biri Saray-ı Cedid. Beyazıt’taki eski saraya nispeten. Fatihin yaptırdığı ilk saray oradaydı. Gözyaşı sarayı da denirmiş, ölen padişahların kızları, kadınları oraya gönderilirlermiş. Bir adı da Eski Saraydı, Saray-ı Atik ve Saray-ı Cedid Edirne’de de vardı, Saray İçi’ndeki yeni saraydır Selimiye camiinin yapıldığı yerde de asıl büyük saray varmış, konuya dönelim: bu sarayın bir adı Saray-ı Cedid öbür adı Saray-ı Hümayundur. Padişahlık Sarayı demektir. Topkapı da son bir adı olmuş. Vazgeçemeyiz, silemeyiz. Benim kitabın adı da Saray-ı Hümayun’dur, doğru adını önemsedim. Joaillier N.S.: O zamanlar İstanbul’un ünlü fotoğrafçıları. Bu rehber de Fransızca, Topkapı Sarayı. Bu da 1931 da basılmış. Böyle şeyler toplamak güzel. Topkapı Sarayı adı yanlıştır, tabi. Bir Topkapı Sarayı vardı bir zamanlar neresi? Sahilde, Sarayburnu’nda arsası duruyor. Orada aynen Babüsselam gibi iki kulesi olan kemerli girişli bir saray vardı. Kapının sağında solunda da birer top konmuş, ondan dolayı oraya Topkapı sarayı denirdi. Topkapı sarayının daha sonra sarayın tamamına ad olmasının sebebi  D:A: Araştırma serüveniniz nasıl başladı? Türkiye’de Araştırmacıların önünde ne gibi zorluklar var? Sonay ŞAKAR: Araya girip bir şey danışabilir miyim? Hocam büyük bir kütüphane yapılıyor olsa, eğitimle ilgili çok uzun yıllara dayanan çalışmalarınız, kitaplarınız var, bu büyük kütüphaneye özellikle nasıl bir bölüm açmak istersiniz? Veya Türkiye’nin eğitimine çok katkıda bulunmuş, bir kişi mi olur eğer öyle biri aklınızda varsa veya bir tür kitap mı? Nasıl bir bölüm oluşsun istersiniz? Eklensin istersiniz? N.S.: Kütüphanelerin seksiyonları olmalı yani siyasi tarih bölümü, kültür tarihi bölümü, arkaik kitaplar bölümü, eski yazı, Almanca neyse, eğitim tarihi bölümü, spor tarihi bölümü dahi olmalı. Bizde kütüphanelerin galiba milli kütüphane de bildiğim kadar böyle değil, şimdi artık bilgisayardan buluyorsunuz. Eskiden fişler taranırdı. Milli Kütüphane’de öyle değil. Bizim buradaki taksimdeki Atatürk Kitaplığı da öyle. Şimdi bu zorluk meselesine geleyim. Ben 1965-75 arasında on sene arşivlerde çalıştım İstanbul’da. Ayrıca kütüphanelerde çalıştım, gittiğim kütüphanelerden biri, Arkeoloji Müzesi kütüphaneydi, orasını Osman Hami Bey, Halil Ethem Bey ve Cevat Paşa kurmuşlar, onların kitapları ağırlıklı, Namık Kemal’in, Recaizade Mahmud Ekrem’in kitapları da var. Osman Beyle, Halil Ethem Bey Avrupa’daki yayınları da izlemişler Türkiye’ye ve saraya ait ne çıktıysa getirtmişler, seferberlikte bile o kitap alımı sürmüş. Benim çektiğim sorunlara gelince araştırmacı olarak. Arkeoloji Müzesi Kütüphanesinde daha sonra benim öğrencim Havva’ Koç görev yaptı. Ondan önce Kazım Bey vardı yardımcısı da Nuri Bey, asıl hafız-ı kütüb kitaplardan sorumlu oydu. Kazım Bey, içeride oturur, kitap işlerine Nuri Bey bakardı. Her sabah gittiğinizde katalog çekmecelerinden istediğiniz kitabı yarım saatte zor bulur, kart-fiş doldurur, Nuri Bey’e verirdik. Neden sonra kitabı getirir oranın büyük masaları vardı çuha kaplı, büyük  masaya geçer, defterimi açarken dikkatli aç olur mu derdi. Olur derdim. Karşınıza oturur, işiniz bitinceye kadar beklerdi. sonra Rauf Beyin yanına girdim. Rauf Bey de içeride küçük bir camekân bölme var alnı yapışıyor adamın, daracık bir yer. O da orada çalışıyor. Rahmetli oldular ikisi de. Onlardan sonra Havva orada otuz küsur sene çalıştı. Havva, ben söylerdim ederdim hazırlardı. Ama kütüphane kurallarına o da, ben de yüzde yüz uyardık. Bir de Fransız Arkeolojisine giderdim biliyorsunuz kütüphanesi var Galatasaray’da Nuri Ziya sokakta orada da bir madam vardı Lüsi Keçeci. Yaşlı bir kadın o da bir Fransız kütüphanecisi. Elle yazıyoruz kalemle, kâğıt dolduruyorum. Fransızca metinler yazıyorum. Akşama doğru siz bana ödev verecek misiniz bugün de? Derdi. Teşekkür ederdim. Kitabın birini söylerdim, şu sayfaları lazım bana diye, Kadıncağız evine götürür akşam yazardı, sabah bana getirirdi. Bu da başka bir kütüphaneci davranışı! Onun notlarını hala saklarım. -Efendim ben ne alabilirim neye çalışabilirim? Siz dedi Hatt-ı Hümayunlardan başlayın dedi. Benim önüme hattı hümayun defterleri getirdiler. Özelliği, bütün özetler yeni yazıyla yazılmış. Öbürlerinde öyle bir kataloglama yok. Başbakanlık arşivine, Topkapı Sarayı arşivine giderdim. Topkapı Sarayı arşivine o zaman Nigar Anafarta bakıyordu. Duydunuz mu adını, gayet disiplinli bir hanımefendiydi. Arşivistlerin çalıştığı yerde kok kömürü sobası yanardı. Biz oraya fırına girmiş gibi girerdik. Pardösüyle otururdu yaşlı arşivistler üşürlerdi. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İbrahim Baybal oradaydı. Emekli bir Kurmay Albay. Başbakanlık Arşivinde devamlı çalışanların başında Allah Rahmet Eylesin Halil Salihlioğlu vardı, bize yardımcı olurdu. Bir de mesela Cengiz Orhonlu vardı o da rahmetli oldu çok genç. O, öleceğini biliyormuş gibi hiç kimseyle ilgilenmeden gelir, çantasını açar, yazmaya başlardı. Mithat Sertoğlu genel müdürdü. Bunların yeri neredeydi, biliyor musunuz? Babıali’nin arka kapısı, eski Soğuk Çeşmedeki tarihi Paşa Kapısından girin, sağdaki ilk küçük tek katlı bir bina, salonda uzun bir masa vardı, geç kalırsanız yer bulmak sorundu. Sonra Kaya Bilgegil gelirdi, Erzurum’dan. Bir Hayri Bey, her gün gelirdi, PTT tarihi üzerine çalışıyordu. Şimdi ben ilk arşive gittiğimde yanımda Tahir Karaöz vardı. Bir eski yazar, gazeteci. O, beni Mithat Sertoğlu’na götürdü. Küçük, bir oda, oturduk. Ben o zaman, yani 55 sene önce demek ki 25 yaşındayım. Bana öyle güdümlü şeyler sordu.. Herhalde arşivde iş verebilir mi diye. Okuma yazma kültürü nedir? Diye bize, kahve ikram etti. Sonra arşiv şefi Rauf Tuncay’ı çağırdı. Bu genç beyefendi dedi arşivimizden istifade edecek, gererken yardımı yapın dedi. Baş üstüne dedi çıktı gitti adam. Biz kalktık sonra Mithat Bey, Tahir Beye; Sakaoğluna çalışma odasını göster dedi. Oraya girdim herkes içeriye keçi girmiş gibi bakıyor, yeni bir adam daha geldi bu kim yani yer sorunu da olduğu için neyse ben hepsine günaydın dedim Üniversitesi vardı. 5-6 üniversite buradan ne kadar araştırmacı İstanbul’a gelecek yatacak kalkacak yer bulacak, otele yerleşecek zordu yani hayat şartları zor olduğu için araştırma yapmanız da son derece zordu. D.A.: Topkapı Sarayı ve özellikle Harem yapılarını gezdiğinizde oradaki yaşam sosyal ve hiyerarşik yapılar ziyaretçiye doğru aktarılabiliyor mu? N.S.: Maalesef aktarılamıyor diyeceğim. Bazı eski rehberlerin yani yirmi yıl önceki falan bir iki kişiyi Topkapı’yı gezdirirken ben de peşlerine takılıp, gezdim yani bir şey söyleyemiyorsunuz, ayıp olur diye. Yani bir gezenler grubunun arasından sizin çıkıp hanımefendi burası o değil diyebilir misiniz? Heyecanla Divriği tarihine dair bir şeyler bulmaya çalışıyorum. Buldum, Divrigi yazıyor! Aman heyecanlandım fiş doldurdum, yarın gelecek dediler. Bir gün önceden alıyorlar arşiv depolarına gidiyorlar onları buluyorlar, getiriyorlar. Gece uykum kaçtı ertesi gün okuyacağım onu. Neyse geldi eyvah yazıyı zor okuyorum çünkü eski yazıyı annem öğrenmiştim. Annemden öğrendiğimle olacak iş değil Rauf Beyin yanına gittim sırtımdan da ter iniyor, buldum ama okuyamıyorum. Efendim bir şey sorabilir miyim? Buyurun dedi o okumadığımız kelimeler, tabirler geçiyor zatıâlinize mi sorayım arşivcilere mi sorayım. Hayır dedi burada hiç kimse hiç kimseye bir şey sormaz. Genç arkadaşım dedi otur biraz çalış. Okuyabildiğin kadar not al kimseyi meşgul etme. Ya başarırsın veya benim arşivde işim yok dersin, bir daha gelmezsin. Üçüncü bir yol yok dedi. Düşünebiliyor musunuz? İş başa düştü fotokopi yok arşivde o zaman xerox vardı duydunuz mu? Mor baskılı bir şey, bir ikincisi de arşivin bitişiğinde bir fotoğrafhane Cemal Beyin yardımcısı Mehmet Bey vardı. Mehmet’e giderdik. Zorluklar bunlar kolaylık da şu; Bir mühimme defteri elinde; orijinali. Fotoğrafhaneye gidiyorsun kitabı bırak da git diyen yok. 1560’ların kayıtları elimde gidiyorum. Mehmet Bey şuradan şuraya bana mikrofilm hazırla tamam derdi çok gayretli ufacık bir adamdı her deyişimizi yapardı, işini bitirmeden de gitmeyen bir adamdı. Sonuç sorunun sonucu; çok zorluklar da çektik, çok kolaylıklar da gördük. Her ikisinin de ana nedeni şu, araştırma yapan insan çok azdı. İstanbul Üniversitesi, Teknik Üniversite, Güzel Sanatlar, Orman Fakültesi, yüksekokullar... Taşra da Ankara’da Ankara Üniversitesi, Cebeci de ki Siyasal Bilgiler Fakültesi, Gazi Eğitim belki bir okul daha, İzmir’de, Buca’da açıldı, Bornova’da açıldı sonradan Ege Üniversitesi oldu. Bir de Erzurum Atatürk Ben Topkapı Sarayı’nın Kemal Çığ’la başlayan evresini biliyorum Kemal Çığ ondan önce Tahsin Öz varmış. Asıl büyük 25 sene sarayı idare eden Tahsin Öz, Enderun’dan yetişme idi derler. Topkapı Sarayı kuruluşundan beri bilgilerini saklamış ama öğretmemiş bir mekândır. Sarayda yaşayanlardan elimize geçen bir hatıra defteri yok. Ne haremden bir kadın, hadi kadınlar yazamazdı diyelim Enderun’da hepsi yetkin. Anadilleri de Almanca, Fransızca, Slovakça, Türkçeyi de öğrenmişler yazabilirlerdi. Yazdılar belki ama onlar da bırakmamış bir şey. Bir Hızır İlyas Ağa’nın Tarih-i Enderun’u bir de Atâ Beyin Atâ tarihi var ikisi de Topkapı Sarayı işlevlerini yitirdikten sonra yazılmıştır. Üç beş kitap var ama hepsi son döneme ait. Sarayda ser verilir sır verilmezmiş. Şimdi bir gün buraya bir toplantı ya gelmiştim  2007-2008 İlber’in müdürlüğü sırasında sizin bir yukarıda beton bir toplantı salonu vardı. Belki siz izlediniz de bilmiyorum. Orada bir konuşma yaptım, buna da değindim. Sarayın şöyle bir işlevi var haremdeki horendeganları, cariyeleri senede bir müddeti dolanları çerağ ediyorlar, çırak çıkarıyorlar. Enderundan da iç oğlanlarını çıkarıyorlar. Ne Enderunda ne haremde uzun zaman kalınamaz, 8 yıldır süre sonra çıkarılırsınız dışarıya. Bu çıkarmalar da şöyle olurmuş cariye ise çıkarılacak, onlar ya Enderundan da çıkacak birisi veya sarayda Babıali’ye kâtiplik eden biri namzet bulunur evlendirilerek çıkarılırmış. Bunlara bir ev de verilirmiş. Ama bir şu mahalleye öteki başka mahalleye. Yani bunlar dağınık. Aksaray’da var Cibali’de var, Saraçhane’de var. Bundan amaç şu: bir saray cariyesi bir de saray iç oğlanı evlendiler. Onlara diyelim ki Horhor’da bir ev tahsil edildi nohut oda bakla sofa. Onlar oraya yerleştiler. Bütün mahalleli pencerelerden saraylılar gelmiş diye onları izlemeye başlarlarmış. Kıyafetleri, konuşmaları son derece özenli, kibar, ölçülü, kocasını uğurlama karşılama. Bu nedir biliyor musunuz? Yakın zamana kadar, benim gençliğime kadar iyi kötü vardı İstanbul kültürünün mayası budur. Her semte saray dili, saray kıyafeti, saray yemekleri, saray töreleri böyle gitmiş. Bayramlar falan şimdi bizi terbiye eden kültürse her yerden geliyor. Artık böyle bir saray şansımız kalmadı. D.A.: Hocam öğretmen okulundan mezun olacaklara sizin dediğiniz gibi; biz sizin çocukları eğitmenizin yanısıra onların ailelerini eğitmek için yolluyoruz derlermiş. Onların kıyafetleri konuşmaları nasıl yedikleri nasıl içtikleri adab-ı muaşeret kuralları hep bu anlatılırmış. N.S.: Evet, yani saray yazılı kültür bırakmamış ama İstanbul kültürünü donatmış sürekli geliştirmiş. O İstanbulluca konuşma o İstanbul Türkçesi, dil kırma denirdi ona Anadolu’da bu çok önemli. Topkapı Sarayını gezdirenlerin özel bir seminerden geçirilmeleri gerekiyor. Bütün mekânlar tek tek tanıtılacak, her noktanın özelliği var çünkü. Seremoni yolları var, taşlar, selam taşları, anıtlar var. Örneğin önünde durup anılacak bir Def-i gam Cariye çeşmesi var. Yahut divan avlusunda ortada dikdörtgen kaide üzerinde bir yazı kuşağı var. Sohum kalesinin kitabesi. 3. Ahmet zamanında Ruslara yenik düşülmüş doğu cephesinde. Hepsini Ruslar almış. Bizimkiler de yangından mal kaçırır gibi Sultan Ahmet’in adını içeren kale kitabesini sökmüşler gemiye koymuş, İstanbul’a getirmişler. Topkapı Sarayında divan avlusuna konulmuş. Bunu sarayda görevli olanların bilmesi lazım.  Seferli koğuşunun özelliği bu. Ok yarışları yapılıyor o ok yarışlarında menzil ölçüleri var, o menzili kim bir parmak, bir karış geçerse rekor kırmış oluyor. Oraya onun adına bir taş, bir sütun dikiliyor yazılıyormuş. Ok şiiri bu açıdan çok önemlidir. Yavuz Sultan Selim zamanında orada bir ok yarışı düzenlenmiş. Yarışa yaşlı Bektaş Ağa da girmiş evvela herkes gülmüş yani eli kolu titriyor, gözünün feri sönmüş. Bu adam noktasından vuruyor. Yavuz çağırıyor bre ihtiyar sen nasıl yaptın bu işi? O da anlatmış padişahım ben İstanbul kuşatmasında askerdim, 1453’te. Yavuz’un tören ise 1510’larda, 60 küsur sene adam 85 yaşında. Sineme bir ok saplandı ben onu saklardım savaş hatırası olarak bugün onu attım diyor. Sarayda adlar çok değişmiştir. Gülhane diyoruz ya, asla Gülhane orası değil, eski Ağa Vekili bahçesi. Cemil Topuzlu belediye başkanıyken bu tarafta da ki asıl Gülhane’de harap eski binalar var. Kendisi de doktor olduğu için Ağa Vekili bahçesine “Gülhane” adını vermiş, park yapmış. Yani sarayda böyle ad değişiklikleri var, mekân değişiklikleri var. Sarayda çok kitabe var. Mesela küçük odanın sahanlığında bir kitabe var. Kitabenin anlatımı şu; Saraylı bir kadın, Enderun iç oğlanlarına Ramazanda sahurda fazladan birer lop yumurta verilmesini vakfetmiş. Düşünebiliyor musunuz? Saray iç oğlanlarının gece yemekleri demek ki az çıkıyordu, şikâyetler vardı kadıncağız öğrenmiş bunu biriktirdiği paraları nakit vakfa çevirerek her Ramazan iç oğlanlarına fazladan birer lop yumurta vakfetmiş. Onun kitabesi de işte orada. Orası küçük oda, saraya alınan devşirme oğlanların kışlası, koğuşu orada güzel terbiye ediliyorlar. Terbiye pirinç çorbası terbiyesi gibi değil dayaklı mayaklı oluyor. Çok zor işler, ilk ağır terbiyeyi orada görüyorlar. Edep, erkân, saygı... Dil düzeliyor. Oradan büyük odaya geçiyorlar. Orada okuma yazma öğreniyorlar. Maharetleri keşfediliyor. Oyuncu mu olur kâtip mi olur? Sporcu mu olur tespit ediliyor. Ondan sonra Seferli Koğuşuna geçiyorlar. Seferli Koğuşu IV. Murad zamanında kurulmuş yetenek koğuşudur. Orada da sarayın bütün çengi çeganesi, çalanlar, oynayanlar, ziller, defler müsamereler hepsinin kabiliyetlileri orada. Padişah ne isterse. Mesela III. Selim müsamere istiyor, düşünebiliyor musunuz? Piyes istiyor, onlar hazırlanıyorlar padişahın karşısında piyes icra ediyorlar. Padişah spor seyretmek, yarış seyretmek istiyor. Çinili köşk sarayın spor köşküdür. Önündeki revak, padişah ve erkânın oturacaklar sedirleri varmış. Önündeki arkeoloji müzesinin olduğu yerlerde o zaman kum meydanı. Kum meydanı sarayların spor, oyun alanıdır. Lobutçular, ciritçiler, nişancılar, bamyacılar, lahanacılar hepsi gösterilerini orada yaparlarmış. Sarayın en kozmopolit, yapısal açıdan da en bozuk bölümü harem. Çünkü o sarayın asıl tasarımında harem yoktu. Fatihin yaptığı resmi empreryal bir saraydı. Kendisinin, vezirlerin ve hizmetlilerinin çalıştığı bir yer. Karaağalar da yoktu. Boşnak kökenli lisan bilen akağalar vardı. Harem ağaları eski sarayda idi. Harem ağalarını oraya taşıyan ve onlara yeni bir daire yaptıran III. Murad oldu. Haremin kuruluşu da aşağı yukarı o zaman. Gerçi Kanuni, Hürrem’le bu sarayda da beraber olmak istediği için ona Sultana sarayı diye küçük bir daire yaptırmış. ki. Onlara Padişahın aday eşi kadınlar burada kalırdı onlara ikbal denirdi derseniz, bir ikisinin kulağında kalır. D.A.: Ya da kuşhane ne demek? N.S.: Kuşhane bir mutfak, haremin koltuk mutfağı. Bazı geceler haremde eğlenceler düzenleniyor o arada padişah veya ana sultan veya hasekiler acıkıyorlar harem ağasıyla kuşhane mutfağına haber gidiyor. Karşısında kuşhane de varmış. Orada canlı kümes hayvanları yani ördek, sülün bulunur kuşhanede gece nöbetçisi olan çinici başı, aşçı, yardımcıları kuş kebabı yapar. Kuşhane sahanlarda servis ederlermiş. Bana göre Topkapı Sarayı’nın çok özel rehberleri olmalı. Şimdi Topkapı Sarayı’nı doğru anlatmak için bir kere orada saltanat süren Fatih’ten Abdülmecid’e kadar padişahların hem hapis hayatlarının hem saltanatlarının sarayda geçtiği incelenmelidir. Gezilerde buna göre vurgulamalar yapılmalıdır mesela III. Osman dediğimiz adam beş yaşında hapsedilmiş babası öldüğü için. 55 yaşında da tahta geçmiş. Elli sene tutuklu kalmış. Çifte Kasırlar dediğimiz yerdeki muhdes odaların birinde. Sonra iki buçuk yıl saltanatı var elli yedi elli sekiz yaşına kadar. İyi de sarayda Kanuni sultan Süleyman’dan on kez daha fazla adı olan bir padişah. Sultan Osman köşkü, Taşlığı odası var. Hünkâr sofasını yaptıran da o. Düşünebiliyor musunuz? Orası bir sofa iken Polonya’dan çiniler getirtmiş, kaplamış kubbe yaptırmış. Hünkâr Sofası dediğimiz yer onun eseri. Bir de köşkü var Gülhane’ye bakıyor. Bir de taşlığı var. D.A.: Onun için o soruyu sordum yani anlatılan hikâye aslında Topkapı’yla ilgili anlatılan hikâyeler tamamen çok oryantalist bakış açısıyla, turistlerin hoşuna gitmesi için. N.S.: O rehberler hepsi profesyonel, ben onların çok kurslarına gittim, rehberler cemiyetinin. Yöntem şu peşlerine takılan gruba bakıyorlar. Kültür düzeyini anlıyorlar. Yeterlilik durumuna göre anlatıyorlar ama biraz bilenler varsa ki çok oluyor onlar hatta karşı çıkıyorlar, itiraz ediyorlar. Dolayısıyla Topkapı Sarayı’nın hem çalışanların hem orada rehberlik edenlerin Saray Kültürü, Topkapı Sarayında yaşayanlar konusunda uzun bir eğitimden geçmeleri şarttır. Aynı şekilde yöneticilerin de. Sarayın kapısından içeri girenlerin hepsi bu eğitimden geçmeli. K.N.A.: Ya da bir kitapçık oluşturulabilir belki. N.S.: Oluşturulur, tabi o kitabın da birkaç versiyonu olmalıdır: Entelektüel yerli yabancılar için ama sıradan vatandaş da geliyor. Ona burası ikballer dairesi derseniz hiçbir şey anlamaz. İkbal ne? Bilmiyor Taşrada bazen sarayı kıskandıracak yapılar kurulmuş, yıkılmış. IV. Murad’ın Saraya kazandırdıkları muhteşemdir.  İki büyük müstakil kasır yaptırmış. Padişahların özelliği büyük daireler yaptırmak değil kendi adlarına bir kasır, köşk yaptırmaktı. Onunla övünüyorlardı padişah mekânlarının özelliği nedir? Sarayda padişah nerede oturmuş derseniz evvela başınızı kaldırın kubbe olması lazım. Padişah kubbeli mekânda otururdu. İkincisi oradan bir askı topu olmalı zincirle, asılı olan. İşte o da padişah simgesidir. Kubbe gök kubbedir. Askı da ona hükmeden padişahı simgeler. Hatta padişahın geçtiği kapılarda da kubbe vardır. Bab-ı hümayun’a, Babüsselam’a, Babüssade’ye bakın, hepsinin girişinde kubbe vardır. Padişahın geçeceği yerlerde de kubbe olması şarttı. Rehberlerin vurgulayacağı bir şey bu. Hünkâr sofasında kubbe vardır. Kasr-ı Şerif dediğimiz III. Murad’ın kasrında kubbe vardır. Çifte kasırlarda kubbe vardır. Asıl bana göre sarayda bir mekân var, ora belki de hiç gezdirilmiyor. Şöyle diyelim çifte kasırlardan çıkın valide taşlığına çıkacaksınız. Süt havuzu zinhar yoktu Topkapı Sarayında. Orası Serdap Kasrıdır. Kasr-ı Şerifin alt katıdır, orada havuz var ama şadırvanı taşıma. Haremdeki Karaağalar dairesinin sofasındaki çeşmenin. O, havuzun götürülmüş. Kasrın altındaki Serdap Kasrı yaza mahsus bir yer. Son derece esintili orası, havadar, gölgede. Üst, büyük kasır şömineli, çeşmeli. Padişah mekânlarının ortak bir özelliği de kubbenin yanı sıra hayat kaynağı olan bir çeşmedir, bir de mutlaka ocağı vardır. Ocak, çeşme ve kubbe padişaha ait mekânlardadır. Bağdat köşküne gir orada da ocak vardır, kubbe vardır. Revan köşkünde de. D.A.: Onların da önünde havuzu var N.S.: Tam ortaya yapmışlar o havuzu. Sünnet odasını iftariye kasrını ise İbrahim yaptırmış Ramazanlarda iftar vakti orada bir ışıkla bildirilmiş. Bütün İstanbul görürmüş. D.A.: Sarayda en büyük yapısal değişiklikleri hangi padişah yaptırmıştır? N.S.: Hangi padişah yaptırmış yerine hangi mimarlar yapmış demeli? D.A.: Aslında evet, Mimar Sinan’ın çok emeği var herhalde N.S.: Mimar Sinan mutfağı yapmış, Selaniki tarihini açın o mutfakla ilgili Sinan’ın tasarımı ve uygulaması anlatılıyor. Sayın Mehmet İpşirli çevirdi. II. Selim bir boğaz gezisine çıkmış, biniş deniyor, dönüşünde saray mutfağının yandığını haber vermişler, yukarıya çıkmış o yanmış yıkılmış mutfağı görünce, ağlamış. Bu galiba benim ecelimin habercisi, ben daha yaşamam demiş. Ölümü altı ay sonra. Yanan mutfak için Sinan’ı çağırmış, mimarbaşı burayı yeniden mamur hale getir demiş. Sinan  ölçmüş, padişaha avludan iki zira almamız lazım. Eski mutfağı olduğu gibi yaparsak bu yangınlar gene çıkar, tehlike gene olur. Ortaya bir cadde koyacağız iki tarafı açacağız bir tarafta ateşli hizmetler yapılacak, bir taraf koğuş olacak demiş. Cetvelin altındaki demir çubuk “Zira”; diresekten parmak ucuna kadar ölçünün adı olup, yaklaşık 44 cme tekabül etmektedir. Saray mutfağının sağ tarafı boydan boya koğuşlardır. Evet eski fotoğraflarını görseniz içiniz yanar hep yıkılmış, gitmiş. Öncesi ahşaplar çökmüş, yıkılmış. Karşısı da helvahane, üç de mutfak, kilerhane, kalayhane bir saray için son derece uygun bir mutfak planlamasıdır ve Sinan’ın eseridir. Bana göre sarayda, mimarlarımız tarafından yapılan en büyük iki değişiklikten birisi Vedat Tek’e aittir, Vedat Tek en çok Enderun koğuşlarını tadil etmiş. İyi niyetle elbette. Harap olanlarını kendince restore etmiş, salona çevirmiş koğuşları. O koğuşların özel bir planlaması yok edilmiş. Dört tarafında peykeleri olan, kat kat. Her iç oğlanının bir yeri var, sabahleyin kalkılınca yataklar dürülüyor, toplanıyor, nişe ya pencere içerisine konuyor. Sadece hasırlı peykeler kalıyor. Koğuş cihetlerine bit mahallesi, koca mahalle deniyor. Bunlar Bobovius’tan okunabilir. Bobovius çizmiştir de Enderun koğuşlarındaki iç oğlanlarının yaşama düzenlerini de anlatmıştır. Sabah ezanından önce kalkıyorlar bunların hepsi de yabancı kökenli malum. Abdest alıyorlar, sabah namazı kılıyorlar Enderun imamının arkasında ondan sonra günlük vazifelerine başlıyorlar. İki öğün yemek yiyorlar bir kuşluk yemeği, bir akşam yemeği. Kuşluk dediğimiz güneşin iki mızrak yükseldiği zamandır. İlk öğün, o zaman yiyorlar bir de akşam yemeği veriliyor o da gün batmadan. Hem hareme hem Enderuna tabla hesabı, altı kişinin doyacağı kadar tabak, sahan, taslarla tabla denen tepsiler donatılıyor. Bu tertipleri baltacılar, başlarında dağıtıyor. Her altı kişi “Bismillah” deyip yere oturuyor, tablayı önlerine alıyorlar, onların içindekini seven sevmeyen ortadan tahta kaşıkla yiyorlar. Toplanıyor hava kararmadan bulaşıklar toplanıyor gece karanlığına yiyecek içecek kalmaması lazım. Ondan sonra iç oğlanları kendi koğuşlarında yatsı vaktine kadar söyleşiyorlar. Biri yazdığı yeni bir şarkı güftesini okuyor, öbürleri tenkit ediyor. Birisi o gün Kuran’ı Kerim’den kaç sure okuduğunu anlatıyor ve manalarını açıklıyor. Ama hiçbiri memleketlerine ait bir hatıra, “ben Varşova’dayken!” gibi bir aymazlıkta bulunmuyor, mazi unutulmuş hiç, yok! Yasak. Kesin yasak. Saraydaki hizmetlerini, işlerini konuşuyorlar. Kendi gündelik üç akçe yevmiyeleri var, biriktiriyorlar kıt kanaat, yemek nasıl olsa veriliyor. Onunla dışarıdan hoca tutuyorlar. Saray dışından müderris geliyor, para veren iç oğlanlarına fıkıh öğretiyor, feraiz öğretiyor yani İslami bilgiler kazandırıyor, böylece kendilerini donatıyorlar. Bu, onlara bir türlü imtiyaz oluyor, padişaha da arz ediliyor, padişah onları tanıyor. Bir de caize var. Sarayın kendi düzeni gereği daha çok hizmet eden ödüllendiriliyor. Okulda iftihar almış gibi bir bahtiyarlık. Herkes de sizi kıskanıyor. Dolayısıyla bir yarış, daha öne geçeyim, daha para alayım amacı var. S.Ş.: Yapıların ruhu var hocam biz de restorasyon yapıyoruz. O yaşanmışlık yapıya sinen bir ruhu var ve o nesiller boyu devam ediyor. N.S.: Saray kadınlarını, cariyelerini idare eden eli gümüş asalı kethüda kâhya kadınlar varmış. Harem taşlıklarına bakan yukarıda pencereler vardır. O, arada bir oradan gözükünce titrerlermiş bütün cariyeler. Dayağa çekiyor, haremin sahibi o. Sadrazam kadar haremde yetkisi var. Padişahın bir mührü de kethüda kadında. Akşam bütün kapıları, kapıcı ustalarla kilitliyor zaten iki kapı üç kapı. Biri mermerden tepelikli perde kapısı idi. Bütün doğuda harem demektir “perde”. O kapının da içeride bir kapısı var o kapı kuşhane kapısı bunların hepsi Fetih suresi okunarak kilitlenir, anahtarlar kethüda kadına verilir. O da beline asar. Sabah yedide tekrar hepsi merasimle açılırmış. çalışmasını kale mahallesinde oturuyoruz. Orada Kabaki Mustafa Usta’nın bir meremmetini bizzat gördüm. D.A.: Merhamet onarımı diyorlar o meremmet onarımı şimdi yerine oturdu. aslında N.S.: Meremmet, mimarla, imarla aynı kökten. Peki, Kabaki Usta ne yaptı biliyor musunuz? Pencerenin cam evi denen çerçeveleri dağılmış. Evvela ev sahibi kadına soruyor: “Sizin eskilerin konduğu odunluk nerede?” Usta gidiyor oradan o ağacın cinsinden eski ağaç buluyor, orada bulamazsa başka kimde vardır diyor. “Karşı evde vardır” diye gösteriyorlar. Oraya gidiyor, buluyor. Bizzat seyrettim. Cam evinin iki buçuk santim enindeki dağılmış, çürümüş çerçevelerinin aynısını yaptı ve çaprazlama keserek sağlam yerlerden monte etti ve beğendi! Bana da dedi ki: “Hoca beğendin mi sen?” Tabi dedim eline sağlık aynısını yaptın! Kabaki Mustafa Usta Amasra’da benim tanıdığım zaman seksen yaşlarında idi. Çırak bırakmadı. Eski cam evleri de zaten kalmadı! Edirne Sarayına III. Selim’in gönderdiği bir hassa mimarı 1801 de veya 2 de bir meremmet keşfi hazırlamış, belgesi bende. Orada adam, eski sarayın dağılan saçaklarını, kapılarını tek tek yazmış ne kadar yıkıntı var? Nasıl yapılabilir? Önerilerini sıralamış. Tam bir restoratör bakışıyla çalışmış. D.A.: Hocam benim aslında bir hayalim var, saraydan bilgi alamıyoruz. Acaba bununla ilgili bu sarayda yapılan bütün onarımların ek yapıların ne zaman yapıldığı buna ilişkin bir kayıt, bu kadar sistematik tutulmuş mu kayıtları? Böyle bir çalışma yapabilir miyiz? N.S.: Vardır elbette. Edirne Sarayı’nda da İstanbul sarayında da klasik dönemde yani III. Selim’e kadar bütün onarımlarda hassa mimarları görevlendiriliyordu. Bunlara meremmetçi deniyor. Meremmet, bugün restorasyonun karşılılığıdır. Ama mimarlık fakültelerinde, teknik üniversitede de meremmet öğretilmiyor. Meremmet, Osmanlı Türk hayatında bütün Anadolu’da geçerli bir meslekti. Ben bir meremmetçi tanıdım Kabaki Mustafa Usta, Amasra’da. Bu adam sırtındaki heybesinde testere, küstüre, çekiç, mala evlere giderdi. Seyrettim Osmanlı Tarihi Sözlüğü; Necdet SAKAOĞLU Alfa Yayınları Yayın Tarihi: 2017-02-04 ISBN 6051714332 Dil TÜRKÇE, Sayfa Sayısı 750, Ciltli, Boyut 13.5x21 cm  D.A.: Yaklaşık maliyet hazırlamış N.S.: Evet. Hassa mimarlarının bir bölümü meremmetçi, bir bölümü taşçı, bir bölümü marangoz, taşçı dolayısıyla hepsinin fonksiyonları vardı. Su yolcular da künkleri tamir ediyorlar. Dinleyerek, ayaklarıyla alttaki künk nerede patlamış biliyorlardı. Adımlarını künk sırasına göre atarak giderlermiş. D.A.: İşte benim şu anda sarayda yapmak istediğim şey o bütün su yolları bloke olduğu veya kapatıldığı için hocam çok ciddi bir nem sorunu var çünkü suyun gideceği bir yer yok. Su geliyor nereye gittiği belli değil, binalardan çıkıyor. N.S.: Dolap Ocağındaki o sarnıç hala doluyor değil mi? Şar şar su akardı orada Prof. Kazım Çeçen saray su tesisini yıllarca incelemişti. D.A.: Topkapı Sarayı’nı da inceledi mi? N.S.: İnceledi yazdı Topkapı Sarayı kütüphanesinde ki su şebekesi planı elindeydi. Bir gün beraber geziyorduk, bu meslek nedir? Meslek, yol demek osmanlıcada. Su yoluna da meslek deniyor. Bir de “gömüş” vardır. O da şimdi maalesef gümüş oldu! Gümüşsuyu. Eyüp’te var, Gümüşsuyu’nda var onların doğrusu gömüş suyu gömmekten. Kalın duvarların içerisine yapılan su hazneleridir. Çeşme akmıyorsa, suyu gömüşten aldım dermiş kadın. çıktığı kapı hemen her gün cenaze çıkarmış. Cariyeler sıklıkla ölüyor felaket bir şey. Odun Kapısı o da yıkılan kapılardan sahilde. Soğuk Çeşme kapısı. Ama alay köşkünün yanında iki kapı var o da aslında tek kapıymış kemerli ve süslü. Avrupai bir anlayışla o soğukçeşme kapısını iki tarafındaki surlarla kaldırılmaya, duvar yıkılmaya başlanmış. Fotoğrafı var, bir dönem sarayın surlarını bütünüyle kaldırmayı düşünenler de olmuş. Saray şehrin uzantısı haline getirilmek istenmiş... Sayın Necdet SAKAOĞLU’yla uzun uzun sohbet ettik. Derin bilgisi, araştırmacı zekası ile bizi tarihin derinliklerinde eşsiz bir yolculuğa çıkardı. Biz tadına doyamadık, umarız siz de keyif almışsınızdır. Bu uzun sohbetten bir seçkiyi size sunuyoruz. RAD Yayın Ekibi D.A.: Sarnıç mı demek? N.S.: Zeminde değil duvar içerisindeki küçük sarnıçtı. D.A.: Aslında gömüşlü çeşme çünkü böylelerinin su haznesi durmaz içinde. N.S: Bir daha vurgulayalım Vedat Tek’in Enderun koğuşlarında yaptığı, iyi niyetledir. Yani salonlar açayım ki müze olsun demiş. Koğuşların ahşap, yıkık, dökük kerevetlerini kaldırmış. Yani müze sergilemesi yapacak salonlar yapmış. Ayrıca onun Hırka-ı Saadet dairesinde, çalışmaları var Sultan Reşad zamanında. Mualla Anhagger, o dönemin restorasyon anlayışı olan ilk haline döndürmek maksadına hizmetle mesela çifte kasırların kafes kasrı halini bozup, kubbeli odaları ortaya çıkarmış. Daha böyle pek çok yeri işte şadırvan burada olmaz diye taşımış. Virane yerleri yıkmış, kaldırmış, birçok yeri restore etmiş. Hünkâr sofası, mabeyin sofası gibi. Cariyeler taşlığının olduğu yer, oralarda değişiklik yapmış. Şimşirlik kasrını yıkmış, şehzadelerin kapatıldığı haremdeki Kafes Kasrını da yıkmış. Ya Sarayın kapıları ne halde? Ahır kapı, Otluk kapısı, Değirmen kapısı, Demirkapı ne durumda? Babı hümayun, Babüsselam, Balıkhane kapısı. Darüssade ağaları kapısı, Gülhane kapısı, (o da yok), Hasırcılar kapısı, İncili köşk kapısı, Meyyit kapısı cenazelerin  TOPKAPI SARAYI MERMER SOFADAKİ HAVUZDAN DETAY KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE İSTANBUL RESTORASYON VE KONSERVASYON MERKEZ VE BÖLGE LABORATUVARI MÜDÜRLÜĞÜ (1985- 2018) DIRECTORATE OF ISTANBUL CENTRAL AND REGIONAL LABORATORY OF RESTORATION & CONSERVATION: FROM ITS ESTABLISHMENT UNTIL TODAY İsmet OK / Kimya Mühendisi/ İTÜ İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü, Türkiye’de taşınır ve taşınmaz kültürel miras üzerinde, bilimsel ilkeler doğrultusunda, aktif korumaonarım çalışmaları yapmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde 1985 yılında kurulmuş ilk laboratuvardır. Kuruluşundan bu yana, koruma alanında çağdaş gelişmeleri izleyerek ICCROM, UNESCO, gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarla araştırma ve uygulama yöntemleri üzerinde faaliyet göstermektedir. İstanbul Merkez Laboratuvarı, restoratör, konservatör, kimya mühendisi, arkeolog, heykeltıraş, fizik mühendisi, çevre mühendisi ve inşaat mühendisi gibi farklı disiplinlerden gelen yaklaşık 80 kişilik uzman kadrosuyla; eseri oluşturan malzemenin bozulmasının önüne geçmek, uzun süreli koruma ile geçmişten geleceğe doğru bilgi aktarımının sürdürülebilirliğini sağlamak ve eserin ömrünü uzatmak için çalışmaktadır. İlk kurulduğu yıllarda çalışmalarını Topkapı Sarayı I. Avlu içinde bulunan Eski Darphane binalarında yürüten laboratuvar, 2012 yılından bu yana faaliyetlerini Topkapı Sarayı sınırları içinde kalan yeni binasında sürdürmektedir. Istanbul Directorate of Central and Regional Laboratory for Restoration and Conservation was the first laboratory established in 1985 within the Turkish Ministry of Culture and Tourism, Directorate General of Cultural Assets and Museums in Istanbul to accomplish active conservation-restoration work in accordance with scientific principles on the movable and immovable cultural heritage in Turkey. Since its establishment, it has been following contemporary developments in the field of conservation and cooperating with international institutions such as ICCROM and UNESCO about research and application methods. Istanbul Central Laboratory has around 80 experts from different disciplines such as restorers, conservators, chemists, chemical engineers, archaeologists, sculptors, physics engineers, environmental engineers and civil engineers and it works for the goal to prevent the deterioration of the material that constitutes the artefact, to provide the transfer of knowledge from the past to the future with long-term protection and to prolong the life of the artefacts. In the first years of its establishment, the laboratory carried out its work in the Old Mint buildings within the 1st Courtyard of Topkapi Palace, and since 2012, it has been continuing its activities in its new building within the boundaries of Topkapi Palace. Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü GİRİŞ Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü (eski adı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) bünyesinde, Bakanlığın 7.12.1984 gün ve 8677 sayılı onayı ile 5442 sayılı İller İdaresi hükümleri dışında görev yapan merkeze bağlı taşra teşkilatı olarak kurulmuştur. Zengin Kültürel Mirasımızın korunması amacıyla oluşturulan kurum, taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının bozulmalarını çağdaş bilimsel koruma ilkeleriyle önleyerek, bakımlarını sağlamaktadır. Merkez Laboratuvarı, UNESCO, ICCROM, ICOM, ICOMOS gibi ülkemizin üye olduğu uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasına çalışmaktadır. 1985 yılından önce taşınır kültür varlıklarının onarımı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kimyahanesi’nde yapılmakta, Topkapı Sarayı Müzesi’nde çeşitli onarım atölyeleri, Türk İslam Eserleri Müzesi’nde halı onarımı, Süleymaniye Kütüphanesi’nde kitap ve cilt onarımı yapan atölyeler bulunmaktaydı. Bunlar tüm ihtiyaçlar için yeterli olmadığı gibi; uygulamalar genellikle teknisyenlik düzeyinde kalmakta, onarım öncesi zorunlu olan belgeleme, araştırma, analiz gibi ön çalışmalar da İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kimyahanesi (kısmen) dışında yapılamamaktaydı. Bu nedenle koruma ve onarıma yönelik çalışmaların ülke içinde tek merkezde toplandığı, bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle yürütüldüğü bir laboratuvar oluşturuldu. Merkez Laboratuvarı’nın kuruluşu ile daha önce ülkemizde dağınık bir şekilde yapılmakta olan koruma ve onarım çalışmaları İstanbul’da bir araya toplanmıştır. Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı Müdürlüğü’nün Kuruluşu Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Osman Hamdi Bey’in olağanüstü çabalarıyla yasalaşan 1884 Asar-ı Atika Nizamnamesi1 1973’e 1 Mumcu: Eski Eserler Hukuku ve Türkiye kadar yürürlükte kalarak Türkiye Cumhuriyetinin eski eser koruma politikalarının temelini oluşturmuştur. Türkiye, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’ne katılmış ve 1974 yılında ICOMOS Türkiye Ulusal Komitesi kurulmuştur. Bunun yanı sıra Atina, Venedik ve Amsterdam Sözleşmeleri, TBMM kararları ile yasallaşmıştır. 1980’li yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı için kültürel varlıkların korunması çok önemli bir gündem konusu haline gelerek, 21 Temmuz 1983’te 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Dönemin Kültür Varlıkları Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Nurettin Yardımcı’nın yurtdışındaki laboratuvarlarda yaptığı incelemeler sırasında gözlemlediği çalışmalardan çok etkilenmesi ve tarihi eser bakımından bu kadar zengin bir mirasa sahip olan topraklarımızda da bunlara benzer araştırma ve koruma-onarım laboratuvarlarının kurularak kültür varlıklarının korunmasını güvence altına alma düşüncesi, bu laboratuvarın kuruluşunun arkasında yatan önemli bir etken oldu. Kültür Varlıkları Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bunun için ilk adımları atarak 1983 yılında, Topkapı Sarayı’nın birinci avlusundaki Eski Darphane yapılarını tahsis ederek Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarı’nın kurulması için ilk adımları attı.2 Laboratuvar’a müdür olarak İstanbul Üniversitesi, Klasik Arkeoloji Bölümü uzmanlarından ArkeologMimar Ülkü İzmirligil atandı; 1971 yılında ICCROM’da mimari restorasyon konusunda da eğitim almış olan İzmirligil, 1982’den itibaren Side antik kenti kazı başkanlığını yürütmekteydi. Her adımı büyük bir titizlikle yürütülmekte olan çalışma kapsamında, uzun vadede, Merkez Laboratuvarı’nın müzelerdeki taşınır kültür varlıkları; taş, pişmiş toprak, çini, mozaik, cam, metal, tekstil, kağıt, ahşap, vb. koruma laboratuvarlarını kapsaması planlandı. Bunun yanı sıra taşınmaz kültür varlıklarının koruma onarım işlemleri için kullanılacak malzeme ve tekniklerin bilimsel bağlamda yürütülebilmesi için, araştırma laboratuvarları, teknik kitaplık ve dokümantasyon birimlerinin oluşturulması için çalışmalar başlatıldı (Fotoğraf 1,2). İsmet OK Arkeoloji Müzesinin hali hazırda var olan laboratuvarı, Merkez Laboratuvarına bağlanarak ve koruma konusunda çalışan uzmanları (ArkeologKonservatör Revza Ozil, Kimyager-Konservatör Behçet Erdal, Heykeltıraş Nejat Özatay, Arkeolog Mustafa Kulkul) Merkez Laboratuvarı’na atanarak yetişmiş eğitimli uzman kadrosunun bir bölümü sağlanmış oldu. Kimyahane, Merkez laboratuvarına bağlandıktan sonra eskiden olduğu gibi inorganik eserler üzerinde (taş, metal, seramik, özellikle de büyük boyutlu taş eser çalışmaları) koruma onarım çalışmasına devam etti. Türkiye’de müze bünyesinde açılan ilk koruma onarım laboratuvarı olma özelliğini gösterdiği düşünülen kimyahanenin merak uyandıran tarihçesi ile ilgili İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivinde yapılan eski çalışmalarda bazı yazılı belgelere rastlanmıştır. Müze Kütüphaneci’si Havva Koç’un müze yıllıklarında yapmış olduğu araştırmada özellikle 1937 tarihli ikinci yıllıkta: “1 Eylül 1936 yılında Topkapı Sarayı’nda metruk bir binanın onarılarak koruma laboratuvarının kurulduğu” yazmaktaydı. (Fotoğraf 3,4). Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Stefan Simon olmuştur. Simon, ODTÜ’de Tarihi Anıtlar Koruma Laboratuvarının Geliştirilmesi Çalıştayı’nda: “Avrupa’da kurulan en eski konservasyon laboratuvarları arasında 1933 yılında kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri konservasyon laboratuvarı da var demiştir.1” Konum olarak Topkapı Sarayı’nın I. Avlusu içinde, Eski Darphane binalarının karşısında yer alan kimyahane binası, Topkapı Sarayı’nın eski Has Fırın ve Fodla Fırını olarak kullanılan yapısıydı.2 Saray ahalisinin Topkapı Sarayı’nı terk etmesinden sonra uzun yıllar bakımsız kalarak zarar gören yapının onarım görene kadar olan birkaç evresi, 1912 ve 1930 yıllarında çekilen ve Sedat Hakkı Eldem ve Feridun Akozan’nın Topkapı Sarayı kitabında yayınlanan hava ve kuşbakışı fotoğraflarında izlenebilmektedir (Fotoğraf 5,6). Ancak Kimyahane binası, kurulduğu (1930-1936’lı) yıldan, merkez laboratuvara bağlandığı 1983’e kadar hiç onarım görmediğinden hem çatısı hem de yapı duvarlarında onarım gerektiren bozulmalar yüzünden çok uzun süreli hizmet verebilecek durumda değildi.3 Koruma laboratuvarı yani Kimyahane’nin 1930’lu yıllarda kurulmuş olduğunu teyit eden ikinci bir kaynak da, Berlin, Konservasyon Bilimi Araştırma 1 Simon: 17-19.05. 2011 ODTÜ Tarihi Anıtlar Koruma Laboratuvarı’nın geliştirilmesi çalıştayı 2 Eldem-Akozan: Topkapı Sarayı 1982 3 Ozil, Birgili, İzmirligil: ikili görüşmeler. Fotoğraf 3,4. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kimyahanesi, (İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı 2. Sayı 1937). 2 Restorasyon ve Konservasyon Merkez laboratuvarı-yayınlanmamış yazılar. Fotoğraf 1,2. Eski Darphane Binaları araştırma laboratuvarı, teknik kitaplık ve dokümantasyon (İst. Mer. Lab. Arşivi).1 1 Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvar Müdürlüğü Arşivi.  Fotoğraf 5. 1930 Topkapı Sarayı 1982, Has Fırın Fotoğraf 6. Topkapı Sarayı 1982, I. Avlu, Has fırın ve Fodla (Eldem-Akozan, L.167). fırını 1930 (Eldem, Akozan, L.170).  Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı Müdürlüğünün Gelişimi ve Uluslararası İşbirlikleri 1983’te laboratuvarın planlanması süreci ile birlikte, darphane yapılarından A binasının restorasyonu, bazı koruma birimlerinin oluşturulması ve laboratuvara ekipman sağlanmasında özellikle ICCROM ve UNESCO’dan maddi destek alınmıştır. Merkez Laboratuvarı, 1985 yılında fiilen faaliyete geçtikten sonra, atölye kurulumu için gerekli geniş alanlara sahip olan Darphane Külliyesindeki G, C ve C’ binalarında uzun vadede gelişme alanı çerçevesinde planlanan aşağıdaki birimleri kurmak üzere Maliye Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı arasında imzalanan 7.10.1983 tarihli protokol doğrultusunda çalışmalara başladı. • ahşap koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi • kağıt koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi • tablo koruma ve onarım laboratuvar ve atölyesi • büyük taş eser koruma ve onarım atölyesi • duvar resmi koruma ve onarım atölyeleri • mulaj atölyeleri •geleneksel Türk el sanatları koruma ve onarım atölyeleri UNESCO Dünya Mirası Fonu kapsamında, 1986 yılında kurulması planlanan ahşap koruma laboratuvarı için maddi destek sağlamıştır. Eş zamanlı olarak, kültür varlıklarının korunması alanında iyi eğitimli kişi sayısının fazla olduğu bir ekip oluşturmak üzere UNESCO-ICCROM desteği ve kurum personeli ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın diğer birimlerindeki ilgili uzmanlara yönelik kurslar düzenlenmiştir. Sağlanan burslarla laboratuvarda görev yapan konservatör, restoratör, kimya mühendisi ve kimyacılar ICCROM’un yurt dışında düzenlediği çeşitli kurslara katılmışlardır. ICCROM’un Teknik Yardım Programı’ndan alınan yayınlar Teknik Kütüphane’nin temelini oluşturmuştur. Personel tarafından yürütülen saha çalışmalarında kullanılan aletler, Laboratuvarda analiz için kullanılan İleri teknik Fotoğraf 7,8. Müzelerde Koruma: Aydınlatma ve Çevresel Koşulların Denetimi sergisi, 1987 (Mer. Lab. Arşivi).  İsmet OK Cihazları (Tek ışınlı Atomik Absorbtion Spektrofotometre, UV/VIS Spektrofotometre, Stereo Mikroskop, Termogravik Spektrometre, Kalsinasyon Fırını) ve nem ölçümleri için kullanılan cihazlar da yine ICCROM ve UNESCO’nun maddi yardımlarıyla alınmıştır. Merkez Laboratuvarının bilimsel alandaki ilk kapsamlı girişimi olarak, ICCROM’un; Müzelerde Koruma: Aydınlatma ve Çevresel Koşulların Denetimi konulu gezici sergisi açılmış, İngilizce katalog genişletilerek Türkçe yayınlanmış ve ilgili müzelere de dağıtılmıştır (Fotoğraf 7,8). 1993 yılında, UNESCO’nun mali desteği ve ICCROM işbirliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına uluslararası bir seminer düzenlenmiştir. Seminerin amacı, ulusal ve uluslararası koruma girişimlerinin sonuçlarını değerlendirmektir. 1970’li yıllardan beri Göreme’de çeşitli konular ve sorunlar üzerine çalışan yerli ve yabancı uzmanlar seminere davet edilmiştir. Seminerin sonuçları ICCROM ve Merkez Laboratuvarı tarafından süreli olarak yayınlanmıştır. 1995 yılında UNESCO Katılım Programı ve ICCROM işbirliğiyle İstanbul’da Arkeolojik Alanlarda Mozaiklerin Yerinde Korunması üzerine bir seminer düzenlenmiştir. Mozaik döşemeli çeşitli alanlarda yürütülen konservasyon-restorasyon çalışmaları uzmanlar tarafından sunulmuş ve karşılaşılan problemlerin yanı sıra tedavi yöntemleri de ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır. ICCROM’dan Gaël de Guichen ve R. Nardi’nin danışmanlığında verilen uygulama eğitimleri, Side/Antalya ören yerinde bulunan zemin mozaiği üzerinde gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 9,10). Bu eğitim kursu, bölge eğitiminin iyi bir örneğini oluşturmuştur. Aynı yıl, ahşap koruma atölyesi ile ilgili çalışmalarda ilerlemeler kaydedilmiş ayrıca geleneksel Türk el sanatları atölyesi için UNESCO’nun da sağlamış olduğu maddi destek ile projelendirme çalışmaları gerçekleştirilmiş ve gelişim kapsamına alınan binaların onarımı yapılmıştır.1 1 Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvar Müdürlüğü Arşivi, yayınlanmamış raporlar. Fotoğraf 9, 10. Arkeolojik alanlarda bulunan mozaiklerin kaldırılmadan yerinde korunması, Side, 1995 (İst. Mer. Lab. Arşivi). Ancak Darphane, protokol kapsamında belirtilen tarihte binaları boşaltamamış ve tüm Darphane kompleksi 49 yıllığına Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’na kiraya verilmiştir. Bu durum, gelişim planının sürecini sekteye uğratmış, kurumun tam kapasiteli çalışabilmesi için ihtiyacı olan ek laboratuvarların Darphane Külliyesi içinde kurulması planlanan projenin gerçekleşme şansı kalmamıştır. Mekan yetersizliği ve sınırlı sayıdaki personeli ile çalışmalarına devam eden Merkez Laboratuvarı, yetişmiş uzmanları ile ulusal ve uluslararası projeler yürütmeye devam etmiştir. Merkez Laboratuvarı mevcut kadrosu ile taşınır kültür varlıklarının korunması ve onarımı alanında müzelerde arkeolog ve sanat tarihçileri ile işbirliği yaparak, Bakanlığımızın belirlediği görev alanları dahilinde İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’deki bütün müze ve ören yerlerine hizmet vermiştir. Taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve onarımı alanında ise Rölöve ve Anıtlar Müdürlüklerindeki mimar ve mühendislerle işbirliği içinde çalışarak, yapı malzemesinde ve taşıyıcı sistemde bozulmalar ve nedenleri, yapı malzemelerinin karakterizasyon çalışmaları (harç, sıva taş), yapı malzemesinde sağlamlaştırma, temizlik ve iyileştirme konusunda yöntem belirlenmesi, sağlamlaştırıcı ve koruyucuların yapı malzemesi üzerinde fiziksel, kimyasal ve mekanik etkilerinin araştırılması, Anıtlarda iklim (nem ve sıcaklık) araştırmalarının yapılması ve yöntem belirlenmesi çalışmalarını sürdürmüştür. ICCROM desteği ve eğitimci kadrosu Dr. Marissa Tabasso ve ekibi ile taşınmazlarda koruma onarıma yönelik teorik ve uygulamalı eğitimler verilmiştir (Fotoğraf 11, 12, 13) (Şekil 1). Fotoğraf 11, 12, 13. ICCROM Müdürü Dr. Marissa Tabasso danışmanlığında Topkapı Sarayı Arz Odası, teras parapetlerin temizlik çalışması, uygulamalı eğitim 1988 (Merk. Lab. Arşivi.L.170). Şekil 1. Topkapı Sarayı Arz OdasıBozulma lejantları_ NORMAL-88, (İst. Mer. Lab. Arşivi).  Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Ayrıca koruma alanında çalışan devlet kurumlarına danışmanlık yapmıştır. Anadolu müzelerinde eser onarım ve koruması üzerine görev yapan uzmanlara teorik ve uygulamalı eğitimler düzenlemiş, bilimsel koruma ilkelerinin benimsenmesi ve sağlıklı malzemelerle çalışılması konusunda destek sağlamıştır (Fotoğraf 14, 15). Kurulduğu günden beri uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini ön planda tutan Merkez Laboratuvarı, koruma konusunda bilinçlendirme görevi çerçevesinde pek çok sergi, konferans ve seminerler düzenlemiştir (Fotoğraf 16, 17). Bu etkinlikler İtalyan Kültür Merkezi, Avusturya Kültür Ofisi, İsveç ve Alman Enstitüleri gibi kurumların işbirliği ile gerçekleştirilerek; koruma ilkelerinin yaygınlaşması sağlanmıştır. Japon Başkonsolosluğu ve Tokyo Devlet Kültür Varlıkları Araştırma Enstitüsü işbirliği ile laboratuvarımıza yapılan alet yardımı ve uzmanlarınca gerçekleştirilen seminerlerle kurumumuzun iletişim çerçevesi giderek genişletilmiştir. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü Koruma bilinci arttıkça kültür varlıklarının korumaonarımında çalışacak iyi yetişmiş personel sayısı da giderek artmıştır. Restorasyon eğitimi, 1995’e kadar yüksek okulların restorasyon ön lisans programları aracılığıyla sağlanırken; 1996 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi’nde koruma ve onarım konusunda bilimsel yaklaşımla eğitim veren ilk lisans programı kurulmuştur. Restorasyon Merkez Laboratuvarı Fotoğraf 14,15. Kurum ve Anadolu müzeleri personeline Kimyahane ve Merkez Laboratuvar’nda konservasyon ve restorasyon eğitimi 1988-1990, (Merkez. Lab. Arşivi). ihtiyaç duyduğu nitelikli personeli, Bakanlığın tahsis edeceği yeni kadrolarla sağlayabilecektir. Laboratuvarın ilk müdürü Ülkü İzmirligil’in 2006 yılında emekliliğinin ardından kurum idaresinden önce Kimya Mühendisi Güven Gökçe, onun emekliliğinin ardından da geçici süreyle, 2006’dan beri müdür yardımcılığı yapan Restoratör Ayşe Şenay Onuk sorumlu olmuştur. 2009’da müdürlük görevine Y. Heykeltıraş Ali Osman Avşar atanmış, 2018 ağustos ayında ise müdürlüğe vekâlet için Restoratör Eftal Kiraz yetkilendirilmiştir. Ali Osman Avşar’ın görevde kaldığı süreç içinde de; yarıda kalmış olan gelişim programlarının tamamlanması ve enstitü hedefi için uzman personelle birlikte çalışmalar devam etti. Sonunda; yarıda kalan gelişim programı için mekân sağlanması, ülke genelinde nitelikli ve kaliteli hizmet sağlamak amacıyla bölge laboratuvarlarının kurulması, bilimsel anlamda çalışmaların daha da derinleştirilebilmesi için güncel teknoloji ile çalışan ileri teknik aletlerin laboratuvara kazandırılması ve ihtiyaç duyulan nitelikli personel sayısının artırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı harekete geçirilebilmiştir. 1998 yılında Sayıştay’ın hazırladığı Kültür Bakanlığı’na bağlı müzelerin faaliyet raporunda1, ülkemiz müzelerinin çoğunun kendi bünyesinde bakım ve koruma politikası olmaması; ülke genelinde hizmet verecek yeterli laboratuvar, uzman personel, araç-gereç ve malzeme bulunmaması sebebiyle İsmet OK çalışmaların bilimsel teknikler ve uluslararası standartlarda gerçekleştirilememesinden ötürü öneriler uygulamaya konmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Sayıştay’ın da hazırladığı bu rapor ve öneriler doğrultusunda gereken desteği sağlayarak bölge laboratuvarlarının kurulması, bunlar için yeni bina temini ile gerekli ileri teknik cihazların alımı için ödenek çıkarmış ve ihtiyaç duyulan personel sayısını yakalamak için kadro tahsisi çalışmalarının yapılması iznini vermiştir. Bu gelişmeler kapsamında, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın onayıyla Topkapı Sarayı sınırları içinde yer alan Eski Matbaa Meslek Lisesi ve müştemilatı Merkez Laboratuvarı’na tahsis edilmiştir. Binanın onarım, güçlendirme ve projelendirme çalışmaları tamamlandıktan sonra Mayıs 2012 yılında Merkez Laboratuvarı, daha donanımlı ve modern olan yeni binasına taşınmıştır. Kullanımda olan yeni binanın 2000 m2 kapalı, 600 m2 açık çalışma alanı içinde konumlandırılmış; 20 adet laboratuvar, 6 adet idari oda, kitaplık ve arşiv birimi bulunmaktadır (Fotoğraf 18, 19). Bunun dışında, ek binada yemekhane, konferans salonu ve düzenlenecek kurslara katılacak personelin konaklaması için 6 odalı yatakhanesi bulunmaktadır. Bakanlar Kurulu’nun 30.07.2012 tarih ve 2012/3539 sayılı kararıyla, koruma politikasında oldukça önemli bir atılım olarak değerlendirilen Ankara, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Gaziantep, Nevşehir, Antalya, İzmir ve Bursa’da 9 adet Restorasyon Bölge Laboratuvarı kurulması onaylanmış; müdürlüğün adı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. Bölge Laboratuvarlarının koordinasyon görevi de ülkemizde kurulan ilk laboratuvar olması ve bilimsel prensipleri uygulama konusunda uzun bir geçmiş ve deneyime sahip olması nedeniyle İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü’ne verilmiştir. Bu kapsamda sağlanan ödenek kullanılarak SEM-EDX cihazı, Senterra model Dispersive Raman Spektrometresi, XRD cihazı, Bruker Alfa FTIR_E taşınabilir infrared cihazı, Olympus delta DP2000CC taşınabilir el tipi XRF cihazı, FORC taşınabilir fiber optik reflektans spectroskopi cihazı, İnce Kesit Cihazı, Polarizan Mikroskop, 3D tarama cihazları ve pek çok başka cihazın satın alma işlemleri yapılmıştır (Fotoğraf 20, 21, 22, 23) 1 T.C. Sayıştay Raporu: Kültür Bakanlığına Bağlı Müzelerin Faaliyetlerinin İncelenmesi Onarım Öncesi Fotoğraf 18, 19. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı (İst. Mer. Lab. Arşivi). Onarım Sonrası Fotoğraf 20, 21, 22, 23. İleri teknik ölçüm cihazları (İst. Mer. Lab. Arşivi) (SEM-EDS,XRD, FTIR, RAMAN). Fotoğraf 16, 17. Kurumun 20. Yıl faaliyet sergisi ve Koruma-Onarım üzerine konferans (İst. Mer. Lab. Arşivi).   Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Bölge Laboratuvarları’na yaklaşık 110 kişilik kadro ataması gerçekleştikten sonra, oryantasyon çalışmaları kapsamında Kasım 2014 – Mart 2015 tarihleri arasında beş ayrı grupta düzenlenen hizmet içi eğitim faaliyetlerinde; yeni personelin deneyimini artırmak, restorasyon ve konservasyon çalışmalarının optimum kalitede ve dünya standartlarına uygun biçimde gerçekleştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir. Bu çerçevede İstanbul Merkez ve Bölge Laboratuvarı kıdemli uzmanları, genç meslektaşlarına kendi bölge laboratuvarlarında çalışacakları branşlar kapsamında ve ortak ilkeler hakkında uygulamalı ve teorik eğitim programları hazırlamıştır. 2012-2013 yıllarında yeni alınan ileri teknik cihazların kurulumu tamamlandıktan sonra kullanımlarına yönelik sertifika eğitimleri alınmıştır. Cihazların araştırma uygulamalarında kullanılmaya başlamasından sonra, elde edilen verilerin değerlendirmesinde uzmanlaşmak biraz zaman almış olsa da; günümüzde özellikle duvar resmi, tablo, ikona ve polikromik ahşap yüzeylerindeki boyaların, metal korozyon ürünlerinin, bozulmaya sebep olan çözünebilir tuzların, harç ve sıvaların faz analizleri ve yaklaşık oranları, malzeme yüzeylerindeki kirleticilerin bileşenleri (moleküler düzeyde) tespit edilebilmektedir. Elde edilen veriler aynı zamanda farklı prensiplerle çalışan diğer analiz teknikleriyle birlikte değerlendirilerek karşılaştırmalı analiz yapılmaktadır. Bileşen bazında çalışan cihazlarda (Raman, XRD ve FTIR) belirsizlik gösteren bazı analiz sonuçlarının yorumlanmasını kolaylaştırmak ve daha kesin verilerle değerlendirme yapabilmek için, elementel düzeyde çalışan cihazlarla (SEMEDX ve XRF) ölçüm yapılıp veri doğrulaması sağlanmaktadır. Böylelikle elde edilen veriler ile bozulma nedenleri, malzeme karakterizasyonunda daha belirleyici ve kapsamlı yapılmakta, çözüm önerileri ve kullanılacak malzeme seçimleri bilimsel tekniklerle desteklenmektedir. Analiz cihazlarının bünyesinde bulunan mevcut veri tabanı içeriği, koruma-onarım disiplini açısından sınırlı ve yetersiz olduğundan; konuyla ilgili çalışan uzman personel ulusal ve uluslararası yayınları sürekli takip etmekte ve uzmanlar arasında iletişimle görüş alışverişinin gelişmesine katkı sağlamaktadır. 2014 yılından bu yana Genel Müdürlüğümüzün onayı ve maddi desteği ile tarihi eserlerin koruma ve onarım uygulamaları konusunda disiplinler arası ilişkileri güçlendirmek, bilgi paylaşımı sağlamak ve mesleki etik birliğini oluşturmak amacıyla; her yıl belirli bir çalışma alanında Koruma Onarım Çalıştayları düzenlenmeye başlamıştır. 2014-2018 yılları arasında yapılan Koruma Onarım Çalıştayları sırası ile I. Seramik Eserler; 15-17 Ekim 2014 Eskişehir, Konservatör Filiz Yuvarlak anısına, II. Metal Eserler; 15-17 Ekim 2015 İstanbul, Konservatör Behçet ERDAL onuruna (Fotoğraf 24), III. Cam Eserler; 12-14 Ekim 2016 Bodrum, Konservatör-Arkeolog Revza OZİL onuruna, VI. Taş Eserler; 7-9 Aralık 2017 Antalya, Arkeolog-Mimar Ülkü İZMİRLİGİL onuruna gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 25). Çalışmalarda sunulan bildirilerin kitap haline getirilerek yayınlanması planlanmaktadır. 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün desteği ile Genel Müdürlüğümüze bağlı Müze Müdürlükleri ile Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüklerinde görev yapmakta olan Restoratör/Konservatörlerin ünvan tanımlarını yasal düzenlemelerle belirginleştirmek, bu meslek grubuna mensup uzmanların mesleki yeterliliklerini uluslararası boyutlara taşımak ve bu alanda istihdamın arttırılmasını sağlayabilmek için idari ve teknik açıdan atılması gereken adımları belirlemek amacıyla İstanbul Merkez Laboratuvarı koordinasyonunda, 8-9-10 Aralıkta Mesleki Yetkinlik ve Unvan Tanımları Çalıştayı düzenlenmiştir (Fotoğraf 26, 27). İsmet OK Fotoğraf 26,27. 8-9-10 Aralık-2018 Mesleki Yetkinlik ve Unvan Tanımları Çalıştayı (İst. Mer. Lab. Arşivi). Sanatlar Üniversitesi, Gazi Üniversitesi. İstanbul Üniversitesi, İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığından yetkililer ile İtalya, Almanya, Kanada ve Yunanistan’dan uzmanlar katılmıştır. İstanbul Merkez Laboratuvarı ayrıca sunduğu staj imkanları ile üniversitelerin restorasyon bölümlerinde okuyan öğrencilere deneyim kazanmaları amacıyla programlar hazırlayarak yaz aylarında eğitim faaliyetlerinde bulunmaktadır. Stajyer öğrencilerin aldıkları eğitim, bilimsel araştırmalarla, uygulamanın birleştirilerek ileride mesleki branşlarda bu bilgiyi nasıl kullanabilecekleri konusunda onları hazırlamaktadır. İstanbul Merkez Laboratuvarı’nın bünyesinde her ne kadar bir okul bulunmasa da; sunduğu staj imkanları, katıldığı veya desteklediği seminerler, konferanslar, verdiği kurum içi eğitimler, ülke genelinde yaptığı bilimsel çalışmalar ile mesleki eğitime katkıda bulunmaktadır. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü Birimleri ve Faaliyetleri Bugün, İstanbul Merkez Laboratuvarı’nın bünyesinde, konservasyon, restorasyon, kimya, kimya mühendisliği, arkeoloji, heykel, fizik mühendisliği, çevre mühendisliği ve inşaat mühendisliği gibi farklı disiplinlerden mezun yaklaşık 80 kişilik bir uzman kadro görev yapmaktadır (Şekil 2). Çalıştaya, Genel Müdürlüğümüze bağlı Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlükleri ile müze müdürlüklerinde görev yapmakta olan 100’e yakın restoratörün yanı sıra ICOMOS (International Council on Monuments and Sites), ECCO (European Confederation of ConservatorRestoration Education), İstanbul Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Fotoğraf 24, 25. Metal ve Taş Eser Koruma Onarım Çalıştayı (İst. Mer. Lab. Arşivi). Şekil 2. İst. Mer. Lab. Birimleri (İst Mer. Lab. Arşivi).   Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Büyük bir titizlik ve özveri ile yürütülen çalışmalarda, kompozit eser veya farklı malzeme içerikli yapı bileşenlerini de ihtiva eden tarihi yapılarda disiplinler arası çalışmalar yürütülmektedir. Taşınır/taşınmaz kültür varlıkları için yerinde veya laboratuvar ortamında yürütülen koruma-onarım çalışmaları metal, cam, seramik, taş, ahşap, mozaik, duvar resmi, yağlı boya tablo, tekstil, kağıt, deri, çini, kemik-fildişi, ikona gibi farklı türden arkeolojik ya da etnografik eserler üzerinde yapılmaktadır. Yapılan koruma onarım çalışmalarında amaç; eseri oluşturan malzemenin bozulmasının önüne geçmek ve uzun süreli koruma sağlayarak, geçmişten geleceğe özgün ve doğru bilgi aktarımı ile eserin ömrünü uzatmaktır. Bu doğrultuda ele alınan eserlerin geniş bir perspektifle değerlendirilmesine, malzemede bilgi kaybına yol açmadan tüm verilerin ortaya çıkartılmasına dikkat edilerek ayrıntılı bir araştırma, belgeleme ve teşhis çalışması yapılmaktadır. Belgeleme çalışmaları için fotoğraf, çizim, video, USB mikroskop, 3D kamera, termal kamera, analoji araştırmaları gibi yöntemler kullanılmaktadır. Teşhis içinse görüntüleme, kimyasal, Fotoğraf 28, 29, 30. Heykel çalışmaları- mikro kumlama, donatı hazırlığı ve 3D tarama (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 31, 32. Metal heykel teşhis ve koruma- onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).  petrografik ve ileri tekniklerinden faydalanılmaktadır. Heykel gibi büyük boyutlu eserlerin taşınması, kaldırılması ve uygulamalarının yapılması bakımından oldukça donanımlı olan yeni laboratuvardaki heykel atölyesinde, eski binanın imkansızlıkları nedeniyle duraksayan konservasyon ve restorasyon çalışmaları yeniden başlamıştır. Eserlerin bulunduğu alanda başlayan inceleme ve belgeleme çalışmalarının kapsamı, eser laboratuvara nakledildikten sonra genişletilmektedir. Temizlik, onarım ve sağlamlaştırmada kullanılacak malzeme ve yöntemlerin tespiti, bu malzemelerin denenme çalışmaları laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Bazı özellikli eserlerin eksik parçaları 3D lazer tarayıcı ve 3D yazıcı ya da CNC gibi yeni teknolojik yöntemlerle üretilebilmektedir. Yeni üretilen ve tamamlamada kullanılacak parçalar, eserin yapısına uygun, dayanımı test edilmiş, istendiğinde kolayca sökülüp, malzeme içerik ve dokusu şeffaf olabildiği gibi malzeme ile benzer doku benzerliği gösterecek şekilde işlenebilmektedir (Fotoğraf 28, 29, 30). İsmet OK 1989 yılından bugüne çinilerin korunmasına ait projeler, raporlar, desen paftaları (Şekil 3) oluşturularak uygulama, denetleme ve danışmanlık hizmetleri sunulmaktadır. Çalışılan yapılara ait çini desen kompozisyonları, fotoğraf ve çizimler bir katalogta toplanarak, ileriki araştırmalara kılavuzluk etmek üzere arşivlenmektedir. Özellikle Topkapı Sarayı’nda bulunan her bir çininin desen kompozisyonları Laboratuvar bünyesindeki arşivde yer almaktadır. Türk kültürüne ait taşınabilir veya taşınmaz eski çinilere dair belgeleme, koruma ve onarım çalışmaları gerçekleştirilmektedir (Fotoğraf 33, 34, 35). Ayrıca Pakistan, Macaristan, Meksika, Cezayir, Libya, Kazakistan, Sırbistan, Bosna Hersek gibi Türk mimarlık örneklerinin olduğu ülkelerde bulunan eserlerin koruma ve onarım çalışmaları gerçekleştirilmektedir. İstanbul Merkez Laboratuvarı’nın kurulduğu günden bugüne en büyük iş yükünü taşınmaz kültür varlıklarına ait malzeme (taş, sıva, harç, vb.) karakterizasyon çalışmaları oluşturmaktadır. Harç, sıva ve taş örnekleri üzerinde kalsinasyon, asit kaybı ve elek analizi, çözünebilir tuzların kalitatif analizi-iletkenlik ölçümleri, yağ protein testleri, petrografik ve ileri teknik (EDS-SEM, Raman, XRF, FTIR, XRD) analizler yapılmaktadır. İlaveten, tarihi yapılarda zorunlu taş değişimi gerektiren durumlar için, ocaklardan temin edilen taş örneklerinin kimyasal, fiziksel ve mineralojik/petrografik analizleri yapılarak taşların karakterizasyonu ile türü saptanmakta ve bu çalışma mekanik dayanım testleri ile desteklenerek kullanılacak taşın özgün taşla uygunluğu karşılaştırmalı analizlerle belirlenmektedir (Fotoğraf 36). Sonuç olarak, somut bilimsel verilerle desteklenen, teşhis, öneri ve koruma kapsamlı raporlar hazırlanmaktadır. Şekil 3. Topkapı Sarayı Sünnet Odası dış duvar çinilerinin desen dökümü (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 33, 34, 35. Çini koruma onarım ve desen çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).  Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü İsmet OK Laboratuvar imkânlarının kısıtlı kaldığı durumlarda, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇNAEM), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türk Kültür Vakfı ve pek çok üniversite ile ortaklaşa çalışmalar yürütülmektedir. Gelişim programı kapsamında açılan tablo ve ikona laboratuvarında konservasyon çalışmaları uygulanmaya başlamıştır. 2014 yılında Ayasofya Müze Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sema Doğan arasında yapılan protokol ile, müzede bulunan ahşap ikonalar üzerinde konservasyon ve restorasyon yapılmasına karar verilmiştir. Proje kapsamında seçilen 45 adet ahşap ikona 2015 Aralık ayında ikona laboratuvarına nakledilerek konservasyon çalışmaları başlamıştır (Fotoğraf 37). Proje, Merkez Laboratuvarı emekli uzmanlarından Gülseren Dikilitaş, İtalya Lorenzo de’Medici Enstitüsü, Floransa ‘da öğretim üyesi restoratör Lorenzo Casamenti ve serbest restoratör Raffaella Greca danışmanlığında başlamıştır. Projeye Müdürlüğümüz uzmanlarının yanı sıra diğer bölge laboratuvarlarından da personel katılımı sağlanmıştır. Bu bağlamda eğitici niteliği de bulunan Ayasofya İkonaları Konservasyon Projesi halen devam etmektedir. Tablo konservasyonu biriminde de tablo çalışmaları ile birlikte Sinop ikonalarının çalışmaları devam etmektedir (Fotoğraf 38). Aynı kapsamda açılan ahşap, kağıt ve tekstil eserlerin de belgeleme, teşhis ve konservasyon uygulamaları dışında eserlerde aktif böceklenmeye karşı (ortam değerleri kontrol altında tutularak) azot çadırında fumigasyon işlemleri laboratuvar bünyesinde yapılabilmektedir (Fotoğraf 39, 40, 41). Fotoğraf 37: Ayasofya ikonları Konservasyon çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 38: Sinop ikonaları konservasyon çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 39, 40, 41. Azot çadırında fumigasyon uygulamaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 36. Harç, sıva ve taş malzemenin analiz aşamaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).   Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Kağıt eser kapsamında çoğunlukla mushaflar olmak üzere tüm dini, ilmi, edebi ve tarihi el yazması kitaplar, ferman, berat (nişan), menşur, ahidname gibi Sultani vesikalar, harita vb. büyük ebatlı olabilecek belgeler ve bunların yanı sıra hat levhalar (Hilye-i Şerif vb.), murakkaa (hat albümleri), kıtalar, meşk ve karalamalar gibi birçok kaligrafik eser üzerinde çalışılmaktadır (Fotoğraf 42, 43). Kağıt eserlerin koruma ve onarım süreci ve uygulama teknikleri eserlerin; el yazması kitap ya da hat levha vb. olması doğrultusunda değişiklik göstermektedir. Eski çağlardan beri farklı biçimlerde faydalanılan deri; yazı yazma malzemesi (parşömen), mobilya Fotoğraf 42, 43. Kağıt eser koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 44, 45. Boyalı ve varak kaplı ahşap eserlerin koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 46, 47, 48. Laboratuvarda ve müze ortamında deri eser koruma onarım çalışması (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 49, 50. Tekstil koruma, belgeleme ve onarım çalışmaları ile tekstil eğitimi (İst. Merk. Lab. Arşivi).  döşeme malzemesi, giysi, çanta, valiz, savaş malzemesi (kalkan, zırh, matara, silah kabzaları vb.) olarak kullanılmıştır. Çoğunlukla, ahşap, metal, tekstil ve kağıt ile beraber kompozit olarak üretilen deri eserlerin laboratuvar ortamı veya müzelerde yürütülen koruma onarımları, multidisipliner çalışmalarıyla yapılmaktadır (Fotoğraf 46, 47, 48). Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerleri ile birlikte kazılardan çıkan tekstil eserlerin konservasyon ve restorasyon çalışmaları çoğunlukla; halı-kilim, sancak, kaftan, puşide, peşkir, örtü, bohça, havlu vb. etnografik eser üzerinde yürütülmektedir (Fotoğraf 49, 50). İsmet OK Koruma onarımları tamamlanmış kağıt, tekstil ve deri eserlerin müze ve kütüphanede hangi ortam koşullarında sergileneceği, saklamada kullanılacak ambalaj malzemelerinin özellik ile türleri ve depolama ünitelerinin ihtiva etmesi gereken donanım konusunda danışmanlık da yapılmaktadır. Arkeolojik kazılardan ya da bakanlığımıza bağlı müzelerden gelen fildişi, kemik, boynuz ve benzeri malzemelerden yapılmış eserlerle birlikte fosilleşmiş hayvan ve insan kalıntıları üzerinde de araştırma, koruma ve onarım işlemleri yapılmaktadır (Fotoğraf 51, 52). Fotoğraf 51, 52. Kemik eser koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 53, 54. Cam eser belgeleme ve koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 55, 56. Metal heykel teşhis ve koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 57, 58, 59. 3D tarama ve estetik bütünlük için eksik parça tümleme (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 60. Seramik eser koruma onarımı (Solda) (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 61. Metal eser koruma onarımı (Sağda) (İst. Mer. Lab. Arşivi).  Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Laboratuvar dışı uygulamalarda ise, Bakanlığımız bünyesindeki kaya sığınağı, mağara, kilise, antik dönem mezar, konut yapıları, Osmanlı dönemi saray, köşk, yalı vb. taşınmaz kültür varlıklarında mevcut durum tespiti, ortam koşullarının saptanması, konservasyon ve restorasyon ihtiyacının belirlenmesi gibi çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Duvar resimlerinde ön inceleme, teşhis, sağlamlaştırma, koruma ve bakım (duruma göre sıralama farklılık gösterebilir) safhalarının planlanması ve uygulanması laboratuvar uzmanları tarafından gerçekleştirilmektedir (Fotoğraf 62, 63, 64). Bu çalışmaların dışında, taşınmazlarda kullanılmak istenen sağlamlaştırıcı ve koruyucu malzemelerin deneyleri yapılarak (Fotoğraf 65, 66, 67); Rölöve ve Anıtlar Müdürlükleri ile Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları ve diğer ilgili kurumlar için danışmanlık görevi yürütülmektedir. Taşınır eserlerin sergilendiği ve depolandığı mekanlarda ve mozaik, duvar resmi, çini gibi yüzey bezemelerinin bulunduğu tarihi yapılarda iklim araştırmaları yapılmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı sergilerin ve müzelerin yeni teşhir tanzim projelerinin kapsamındaki çeşitli uygulamalar sürdürülmektedir. İstanbul Merkez Laboratuvarı, yurt dışında bulunan eserlerin ülkemize geri kazandırılması amacıyla; ön inceleme ve sağlıklı taşıma koşullarının oluşturulmasına yönelik önlemlerin alınmasıyla da ilgilenmektedir. Son olarak Berlin Bergama Müzesi’nde bulunan Hattuşa Sfenksi ile İsviçre Cenevre’de bulunan Roma dönemine ait mermer lahdin yasal süreç sonrası nakil işlemlerinde aktif Fotoğraf 62, 63, 64. Duvar resmi, ön inceleme, belgeleme ve korumaonarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). rol almıştır (Fotoğraf 68, 69, 70). Müdürlüğün can damarı sayılabilecek teknik kitaplık ve arşivinde, koruma/onarım konusunda ulusal ve uluslararası (ICCROM, UNESCO ve ICR büyük yayın desteği sağlamıştır) yayınlar toplanarak bu konuda çalışan kurum uzmanlarının bilimsel kaynak ihtiyacı karşılanmaktadır (Fotoğraf 71). Laboratuvar ve atölyelerde gerçekleştirilen taşınır kültür varlıkları koruma onarımlarına ait belgeleme çalışmaları (eser fişleri de dahil) ve yapılan uygulamalarla ilgili koruma onarım raporları saklanmakta, İstanbul içi ve dışı taşınmaz kültür varlıklarına yönelik danışmanlık, denetleme ve uygulamaları içeren uzman raporları yıllara ve konularına göre arşivlenmektedir. Taşınır ve taşınmazlarla ilgili yapılan her tür fotoğraf- dia ve kayıt, arşivde saklanmaktadır. Ayrıca Müdürlüğümüz görev alanına giren konulara ilişkin basında çıkan yazılar derlenerek arşive katılmakta, gerektiğinde koruma/onarım konusunda sergi, konferans ve seminer düzenlenmesinde destek sağlanmakta, yapılan sergi ve konferans ile ilgili bildiri metinleri, afişler ve haberler, arşivde saklanmaktadır. Merkez Laboratuvarın kurulduğu günden günümüze kadar olan yazılı tüm belge ve raporlar dijital ortama aktarılarak kolay ulaşılabilir hale getirilmektedir. Bunun dışında yeni kurulmuş olan fotoğraf biriminin desteği ile kurumumuza gelen taşınır eserlerin uygulama öncesi, uygulama esnasında ve uygulama sonrası mevcut halleri fotoğraflanarak görsel belgeleme çalışmaları yapılmakta, çekilen fotoğraflar raw ve jpeg formatında arşivlenmektedir (Fotoğraf 72). İsmet OK Fotoğraf 68, 69, 70. Yurt dışında bulunan eserlerin transfer çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 71. Teknik kitaplık ve arşiv (Solda) (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 72. Fotoğraf birimi (Sağda) (İst. Mer. Lab. Arşivi). Ulusal ve Uluslararası Projeler İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı, ülkeler arasında karşılıklı kültürel ilişkilerin yaygınlaşmasını sağlayacak kültürel mirasın korunması ile ilgili bazı uluslararası ortak projeler yürütmektedir. Uluslararası destekle yapılan projelerden en önemlileri arasında Kapadokya/ Göreme Duvar Resimlerini Koruma Projesi, Büyük Saray Mozaikleri Koruma Projesi, Ayasofya Kubbe Bezemeleri Koruma Onarım Projesi, Ayasofya İmparator Kapısı Üzerindeki Mozaik Pano’nun Korunması ve Büyük Saray Mozaikleri Koruma Projesi sayılabilir.1 İç Anadolu'nun eşsiz Bizans merkezi Göreme'de (Kapadokya) duvar resimlerinin korunması projesi 1973 yılında başlamış ve 1990 yılına kadar Türk ve ICCROM uzmanlarının başarılı bir işbirliği örneği 1 Uluslararası projeler, İstanbul Restorasyon ve Konservayon Merkez ve Bölge laboratuvarı arşivi, yayınlanmamış raporlar. Fotoğraf 65, 66, 67. Sağlamlaştırıcı ve koruyucu malzemenin temsili alanda deneysel çalışması (İst. Mer. Lab. Arşivi).  olarak devam etmiştir. Tokalı Kilisesi'ndeki koruma ve onarım çalışmaları 1973'den 1980'e kadar devam etmiş ve bu arada Elmalı, Barbara, Kılıçlar ve El Nazar Kiliseleri’nde de kurtarma çalışmaları yapılmıştır. 1980-1990 yılları arasında Kapadokya bölgesinde yapısal koruma projesi için ön araştırmalar ve dokümantasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Saklı Kilise’nin kurtarma çalışmaları ile Karanlık Kilise’nin koruma ve onarım çalışmaları tamamlanmıştır. 19952003 yılları arasında Göreme bölgesindeki farklı kiliselerde bulunan duvar resimlerinin korunması ve onarımı, İstanbul Merkez Laboratuvarının uzmanları ve bölgede çalışan müze uzmanlarının işbirliği ile gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 73-74). 1983-1997 yılları arasında Bizans Büyük Saray Mozaikleri Koruma-Onarım Projesi, Merkez Laboratuvarının işbirliği ve Avusturya Akademisi’nin sorumluluğunda yürütülmüştür. Fotoğraf 73, 74. Göreme Karanlık ve Elmalı Kilisesi duvar resmi koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).  Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Koruma-onarım çalışmaları 1997’de tamamlandıktan sonra in-situ (yerinde) sergilenmesi halen devam eden mozaiklerin bakım ve onarımı 2009 yılında laboratuvarımız denetiminde tekrar ele alınmıştır (Fotoğraf 75, 76). 1992 yılında başlayan Ayasofya Kubbe Bezemelerinin Koruma Onarım Projesi kapsamında, Bizans mozaikleri (6. 10. ve 14. yy), duvar resimleri (14. yy), Osmanlı kaligrafisi, kubbe ve kubbe kaburgaları içinde yaldızlı ve boyalı bezemelerin (19.yy) koruma çalışmaları uluslararası uzmanların işbirliği ile gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 77, 78, 79). Proje, 2000 yılına kadar UNESCO Dünya Kültür Mirası Fonu, 2000-2004 yılları arasında ise Dünya Anıtlar Fotoğraf 75, 76. Büyüksaray Mozaikleri koruma onarım çalışması (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 77, 78, 79. Ayasofya kubbe bezemelerinin koruma-onarımı (İst. Mer. Lab. Arşivi). İsmet OK Fonu (WMF) tarafından desteklenmiştir. Projenin 2004’teki son aşamasında gerçekleştirilen Ayasofya İmparator Kapısı kemerli alınlığında bulunan 10. yy. mozaiğinin koruma onarım çalışmalarına, UNESCO Dünya Kültür Mirası Merkezi aracılığıyla Fransız Şirketi Bucheron kısmi maddi destek sağlamıştır. 2010 yılından bu yana Kapadokya bölgesindeki duvar resmi çalışmaları İstanbul Merkez Laboratuvarı uzmanları, Nevşehir Müze Müdürlüğü uzmanları ve İtalya-TUSCIA Üniversitesi uzmanları ile ortaklaşa sürdürülmektedir. Japonya ve Almanya ile de duvar resmi konservasyonunda ortaklaşa projeler gerçekleştirilmektedir. Fotoğraf 81. Sümela Manastırı Duvar Resimlerini Koruma Onarım Projesi-belgeleme çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Devam etmekte olan projeler ve çalışmalar arasında Sümela Manastırı Duvar Resimleri Koruma ve Onarım Projesi (Fotoğraf 80, 81), Topkapı Sarayı Harem ve mimari yapılarındaki çini bezemelerinin korumaonarım projesi, Hatice Turhan Sultan Türbesi çini bezemelerinin koruma onarım projesi, Zeyrek Çinili Hamam’ın çini bezemelerinin koruma-onarım projesi, Nemrut Dağı Heykellerinin koruma-onarım projesi, Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı, Çanakkale Kilitbahir Kalesi Sarı Kule’deki duvar resminin korumaonarım projesi, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Padişah Şecereleri’nin koruma-onarım çalışmaları, Ayasofya Müzesi İkonaları koruma onarım projesi, Sinop Müzesi İkonaları koruma onarım çalışmaları, Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan Türbesine ait Şamdan altlıklarının koruma-onarımı, Ayasofya Müzesi mozaikleri koruma ve onarım projesi, Kariye Müzesi Mozaikleri koruma-onarım projesi, Topkapı Sarayı Saltanat Arabaları koruma onarım çalışmaları (Fotoğraf 82, 83). Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Surlarının Restorasyon Elektrik, Peyzaj ve Peyzaj Altyapı İşlerinin Yapılması İşi Projesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi Klasik Bina Onarımı Teşhir Tanzimi ve Çevre Düzenlemesi İşi kapsamında, yapılardaki konservasyon uygulamaları için bilimsel teknik destek ve taş, metal ve seramik eserlerin koruma onarım çalışmaları, Hatay Yeni Arkeoloji Müzesi II. Etap İkmal, Teşhir ve Tanzim Çalışmaları Projesi ‘ne ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Muğla-Milas Uzunyuva Anıtı-Hekatomnos Mezar Odası Koruma Projesi 2010 yılında Alman bir ekiple başlamış; 2011-2016 yıllarında TUSCIA Üniversitesi’nden Maria Andalora ve ekibi ile yürütülmüş, 2016’dan itibaren de Kurumumuz tarafından sürdürülmektedir. Güncel gelişim planı kapsamında İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Darphane-i Amire Bina kompleksinde suya doymuş organik eserlerin konservasyonu amacıyla yeni bir sualtı koruma laboratuvarı oluşturulmuştur; emdirme tankları, freeze-dryer (dondurarak kurutma) gibi teknik cihazlarla donatılmıştır. Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar kazılarından yoğun olarak ele geçen suya doymuş ahşap, deri ve halat eserlerin koruma-onarım çalışmalarının bu alanda başlatılması hedeflenmektedir. Fotoğraf 80. Sümela Manastırı Duvar Resimlerini Koruma Onarım Projesi-belgeleme çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi). Fotoğraf 82, 83: Topkapı Sarayı saltanat arabaları koruma onarım çalışmaları (İst. Mer. Lab. Arşivi).   Kuruluşundan Günümüze İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Labaratuvarı Müdürlüğü Kurumun Düzenlediği Eğitimler (1985-2018) - 1988, Restorasyon Merkez Laboratuvarı personeli ve Anadolu müzelerinde çalışan ilgili uzmanlar için taşınır/taşınmaz taş, ahşap, ikona, cam, metal, pişmiş toprak, çini, iklimlendirme gibi konuları kapsayan 7 haftalık bir eğitim programı düzenlenmiştir. - 1989, üniversitelerin ilgili birimlerinde çalışan uzmanlar ile laboratuvar personelinin katılımıyla ICCROM danışmanı Dr. Marisa Tabasso ve UNESCO Kültürel Miras Fonu katkısı ile Taş Konservasyonu kursu düzenlenmiş ve Topkapı Sarayı Arz Odası Parapetleri üzerinde uygulamalı çalışmalar yapılmış ve İtalya’nın NORMAL-88 taş bozulma lejantları Merkez Laboratuvarı’nda yapılan taş bozulmalarındaki belgeleme işlemlerinde kullanılmaya başlamıştır. - 1991, Anadolu Müzeleri’nden gelen uzmanlara Pişmiş Toprak ve Maden Konservasyonu konusunda kurs verilmiştir. - Takip eden yıllarda Restorasyon Merkez Laboratuvarı bünyesinde Çini Koruma Onarımı, Müzelerde Koruma Onarım uygulama eğitimi, - Hatay’da Mozaik Koruma Onarımı uygulama eğitimi, - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Taşınmazların Koruma Onarımı uygulama eğitimi - Side’de ICCROM ve UNESCO işbirliği ve katkısıyla Arkeolojik Alanlarda Bulunan Mozaiklerin In-situ Korunması uygulamalı eğitimi, - Ankara Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarihi Köprüler Şubesi Müdürlüğü çalışanlarına Ankara’da Harç ve Sıvaların Karakterizasyonu eğitimi. - Yakın dönem de Dolmabahçe Müzesi personeli için ahşap, tekstil, deri, duvar resmi, taş ve tablo eserlerle ilgili periyodik bakım ve depo şartları hakkında eğitim sunumları yapılmıştır. Yurtdışı Eğitim ve Kurslarına Katılım: (19852018) 1986 Bilimsel Temel Prensipler Kursu-SPCICCROM, ROMA-İTALYA 1991’de Taş Koruma ve Uygulamaları Kursu-ICCROM-UNESCO, Venedik-İTALYA, Mozaik Koruma Onarımı, SRM, Ravenna-İTALYA, Kağıt Eserlerin Koruma Onarımı, ICPL Roma-İTALYA, 1992’de Madeni Eserlerin Koruma Onarımı, MCAB, BolognaİTALYA, 1993 Duvar Resimleri Konservasyonu, ICCROM, Roma-İTALYA, 1994 Konservasyonda Bilimsel İlkeler (SPC), ICCROM, Roma-İTALYA, Fotoğraf Konservasyonu Atölye Çalışması, ICCROM, Roma-İTALYA, Pişmiş Toprak ve Çini Koruma Onarımı, ICPV, Viterbo-İTALYA, 1997’de  Tablo Konservasyonu, Palazzo Spinelli, FloransaİTALYA, 1998’de Duvar Resimleri Konservasyonu ICCROM, Roma-İTALYA, Eski Bizans Mimarisinde Duvar Örgüsü Konservasyonu, CAMBA1, SelanikYUNANİSTAN, 2014’te Atmosferik Plazma Temizliği Tekniği, Viterbo-İTALYA, Yabancı eğitmenlerin katılımıyla Tekstil Eser Konservasyonu, İstanbul-TÜRKİYE, 2015’te Düşük Maliyetli Multispektral Görüntüleme Teknikleri, NewYorkAMERİKA, Infrared ve Raman Analizlerinde son Teknolojiler New Jersey-AMERİKA, 2016’da Boyalı Ahşap Panel Konservasyonu, İTALYA, ‘’Kağıt Konservasyonu Eğitimi 1-2” ICOM Japon Vakfı ve Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü, Kırşehir-İSTANBUL, 2018’de Suya Doymuş Ahşap Eserleri Dondurarak Kurutma Yöntemi, DANİMARKA, ‘’1800 ve 1950 yılları arasında Tempera Resim Nazarene Hareketinden Soyut Sanata Yapılan Deneyler ve Yenilikler Konferans ve Atölye Çalışması, ALMANYA, ‘Antik Malzemelerin Sinkroton (Parçacık Hızlandırıcı) Teknolojisi ile İleri Teknik Analiz Uygulamaları, KIBRIS Hedef ve Amaçlar İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı hedef ve amaçları; kurulmuş olduğu günden bu yana taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını tekrar yaşama döndürmek, korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla; 1-Ulusal kültürel mirasımızın mevcut durumunun tam olarak tespit edilmesi, koruma önceliğine göre sıralanması ve acil onarım görmesi gereken eserlerin işleme alınması 2-Müzelerimizin depo ve sergi koşullarının düzenlenmesine yönelik işbirliklerinin sağlanması ve bu konuda ilgili uzmanların farkındalığının arttırılması; 3-Ülkemizde restorasyon alanında yapılan hatalı uygulamaları tespit etmek ve tekrarlanmasını önleyici faaliyetlerde bulunmak. Bu amaç doğrultusunda uygulama yöntemlerine yönelik standardizasyon araştırmaları yürütmek ve ilgili yönetmelikleri oluşturmak; 4-Ulusal ve uluslararası eğitim kursları düzenlemek ve personel eğitim profilini yüksek lisans/doktora düzeyine çıkartmak. Ayrıca yabancı öğrencilere birimimizde araştırma yapma imkanı sağlamak; 5-Türkiye’deki tüm kültür varlıklarına ve koleksiyonlara yönelik malzeme ve türüne göre gereken atölyeleri ve araştırma laboratuvarlarını oluşturmak ve konu uzmanlarının yetişmesini sağlamak. Ulusal ve uluslararası düzeyde bir platform oluşturarak ülkemiz genelinde Vakıflar, Üniversiteler ve yabancı kazı ekipleri tarafından yapılan koruma İsmet OK onarım çalışmalarının uluslararası bilimsel etik birliğini sağlamak; 6-Yayınlar yapmak ve ulusal uluslararası restorasyon ve konservasyon Sempozyumu düzenleyerek daha geniş kitlelere ulaşmak, Uluslararası ilişkileri geliştirerek ortak proje çalışmalarını daha da artırmak; 7-Tarihi eser yoğunluğu bakımından çok önemli bir envantere sahip olan ülkemizin, koruma alanında kurulan ilk laboratuvarı olarak kurumumuzu dünyanın önde gelen saygın ve ekol oluşturacak bir laboratuvarı haline getirmek olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, son on yılda laboratuvarlara yapılan yatırımlar ve yeni personel sayısının arttırılmasıyla ülkemizde kültürel mirasın korunması konusunda farkındalık oluşmasına yönelik önemli atılımlar sağlanmıştır. Bununla beraber, kurulan laboratuvarların teknik alt yapısının geliştirilmesi, ülke çapında koruma-onarım ilkelerinin geliştirilmesiyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle konservasyon ve restorasyon laboratuvarlarının gelişim planlarına devam etmeleri ulusal mirasımızın daha sağlıklı verilere dayanarak koruma altına alınmasına büyük katkı sağlayacaktır. Teşekkür ve Katkı Belirtme Öncelikle İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin arşivlerindeki belge ve fotoğraflarını kullanma iznini veren Müdür Rahmi Asal’a, Kimyahane ile ilgili derlediği yayınlanmamış yazıları kullanma iznini veren İstanbul Arkeoloji Müzeleri eski kütüphanecisi emekli Havva Koç’a, İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı arşivindeki eski yazıları ve fotoğrafları kullanıma hazır hale getiren Zeynep Sare Karabörek’e, yazının her aşamasında desteklerini esirgemeyen ve benimle birlikte emek harcayan Derya Demir Doğan’a, fotoğrafları birleştirmek için bilgisayar destekli çizimleri yapan Ebru Arnavutoğlu’na, önemli detaylarda saatlerini benimle geçirerek yardımcı olan Irmak G. Yüceil’e, kullanılan fotoğrafların çekimini yapan ve eski fotoğrafları APA yazım kurallarına uygun hale getirmek için emek veren Bekir Erzurumluoğlu’na ve birimlerdeki faaliyetlerle ilgili bilgilerini paylaşan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim. Ayrıca çalışmaya başladığım 1987 yılından bu güne kadar geçen süre zarfında kurumda yapılan tüm çalışmaların içinde yer alan biri olarak başlangıçtan günümüze kurumla ve Kimyahane ile ilgili bilgileri yeri geldikçe benimle paylaşan eski kurum Müdürüm Ülkü İzmirligil, mesai arkadaşım ve ablam Revza Ozil ve Duygu Günay’a ve Kimyahane dendiğinde anılarını, oradaki çalışanları ve yapının tarihçesini büyük bir heyecanla anlatmaya başlayan, uzun yıllar Arkeoloji Müzelerinin fotoğrafçısı olarak çalışmış, emekli Turan Birgili’ye sonsuz teşekkürler. Son olarak bu yazının yazılması için gereken destek ve izni veren Müdürümüz Eftal Kiraz’a ve 31 yıllık mesai arkadaşım, Müdür Yardımcımız Şenay Onuk’a ve de İstanbul Rölöve Anıtlar Müdürlüğü adına çıkarılacak RAD dergisi ilk sayısında, İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarının geçmişten günümüze tarihçesinin yer alması gerektiğini düşünen ve bu konuda bize öneri getiren İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Olcay Aydemir’e çok teşekkür ediyorum. KAYNAKÇA Eldem, S.H., Akozan, F., 1982. Topkapı Sarayı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul. Koç, H. Müze Kimya Laboratuvarı Hakkında Yayımlanmamış Raporlar, İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivi. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Fotoğraf Arşivi Simon, S., 17-19.05. 2011 ODTÜ Tarihi Anıtlar Koruma Laboratuvarı’nın geliştirilmesi konusunda yürütülen Avrupa Topluluğu projesinin (FP7 EU Funded Project Monuments Lab 206710 “Improvement of the METU-Research Laboratory for the Care and Conservation of Historic Monuments”) Dissemination Workshop., Simon, S., Çalıştayı video kaydı. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü arşivi İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü arşivi yayınlanmamış yazılar. T.C. Sayıştay Raporu: “Kültür Bakanlığına Bağlı Müzelerin Faaliyetlerinin İncelenmesi”, Ankara, Temmuz 1998, s.36-38 (Çevirimiçi) https://www.sayistay.gov.tr/rapor/ perdenrap/1998/Kultur/MuzelerPDR.,erişim tarihi 2014 Mumcu, A. Eski Eserler Hukuku ve Türkiye https://www.google.com.tr/h?q=MUMCU %2C+Ahmet+“Eski+Eserler+Hukuku+ve+ Türkiye&rlz= erişim tarihi 17.09. 2018  TOPKAPI SARAYI SUR-İ SULTANİ II. ETAP RESTORASYON ÇALIŞMALARI H. Nevhiz KOYUKAN Seda YALÇINKAYA RESTORATION WORK OF THE ROYAL CITADEL OF TOPKAPI PALACE SECOND PHASE Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Y.T.Ü. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdür Yadımcısı Y. Mimar (ABMA) Sur-i Sultani Surları projelendirme ve uygulama işi, üç etaptan oluşmaktadır. II. Etap olarak belirlenen alanın rölöve, restitüsyon, restorasyon, elektrik, peyzaj ve peyzaj altyapı projelerinin yapım işinin ihale tarihi 11.12.2013 olup proje, Almira Mimarlık tarafından çalışılmış ve 16.07.2015 tarihinde Kurul Onayını müteakip tamamlanmıştır. Uygulama işine 13.02.2018 tarihinde imzalanan sözleşme ve 16.02.2018 tarihli yer teslimi ile birlikte başlanılmıştır. İşin yüklenicisi Abma İnşaat Restorasyon Ltd. Şti.’dir. Uygulamalar, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü teknik ekibi; kontrol amiri Restorasyon Uzmanı Y.Mimar Nevhiz Koyukan, Mimar Şafak Çakmak, Mimar Şilan Sinan, İnş. Müh. Hatice Alkılıç, Mimar Doğan Erkoç, İnşaat Mühendisi Ulaş Yıldırım, İç Mimar Gülden Yenigün kontrollüğünde yürütülmektedir. Sur-u Sultani II. Etap Bilimsel Danışma Kurulunda ise Mimar Prof. Dr. Oğuz Ceylan, İnşaat Mühendisi Dr. Haluk Sesigür, Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, İnşaat Mühendisi Dr. Ömer Dabanlı yer almaktadır. Uygulama işlerini yürüten firmanın şantiye şefi Mimar Seda Yalçınkaya olup ekibinde yer alan uzman mimar, mühendis, arkeolog ve sanat tarihçilerinin de katılımıyla restorasyon çalışmalarını yürütmektedir. Anahtar Kelimeler: İstanbul, Sur, Restorasyon, Konservasyon, Güçlendirme, Retrofit, Arkeoloji. Planning and construction works and analysis of the citadel of Sur-i Sultani, consist of three parts. Architectural survey, restitution, restoration, electrical, landscape and landscape infrastructure projects of Part II is given out on 11.12.2013 by a contract to Almira Architecture and the planning phase was finalized in 16.07.2015 after the approval of the Consrvation Council. The construction works started with the singing of the contract at February 13, 2018. The site was Abma Construction and Restoration Limited Company to the contractor at February 16, 2018. Applications are carried under the supervision of the technical team of Istanbul Directorate of Surveying and Monuments; chief supervisor Nevhiz Koyukan, Architect Şafak Çakmak, Architect Şilan Sinan, Civil Engineer Hatice Alkılıç, Architect Doğan Erkoç, Civil Engineer Ulaş Yıldırım and Interior Architect Gülden Yenigün. On the other hand, Sur-u Sultani II. Part Scientific Advisory Board is composed of Architect Prof. Oğuz Ceylan, Civil Engineer Dr. Haluk Sesigür, Art Historian Hayri Fehmi Yılmaz, Civil Engineer Dr. Ömer Dabanlı. Architect Seda Yalçınkaya, supervisor of the contractor have been pursuing the construction works with her team consisting of expert architects, engineers, archaeologists and art historians. Key Words: İstanbul, Tyre, Restoration, Conservation, Fortification, Archeology. Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları H. Nevhiz KOYUKAN GİRİŞ Proje Alanının Konumu Sarayburnu’ndan başlayıp Yedikule semtindeki mermer kulede sona eren ve İstanbul’un ilk surları olan Marmara Sahil Surları, yaklaşık 8,5 km uzunluğundadır. İstanbul Topkapı Sarayı Sur-i Sultani II. etabı ise Topkapı Sarayı’nı çevreleyen saray surlarının Sarayburnu-Turgut Reis Heykeli ile Cankurtaran-İBB Sosyal Tesisleri arasında kalan 1,3 kmlik Marmara Sahil Surları bölümüdür. Sur-i Sultani, Cankurtaran mevkiinde denizden içeri doğru yön değiştirerek Topkapı Sarayı’nın ana girişi olan Bab-ı Hümayun Kapısı’na doğru uzanmaktadır. Sur-i Sultani’nin ihale aşamasında 3 parçaya bölünmesi surların özelliklerine göre değil, teknik ve mali zorunluluk dolayısıyla uzunluğunun yaklaşık olarak üçe bölünmesiyle gerçekleşmiştir. Fiziksel Tanım Tamamen deniz kenarında ve tek duvar hattı ile kulelerden oluşan surların yüksekliği 13-15 metre arasında değişmektedir. Kuleler ise 17-20 metre yüksekliğindedir.1 Marmara Surları, Haliç Surlarından daha yüksek inşa edilmiştir. Surların alt kısmı 1950 yılı dolaylarında inşa edilen sahil yolu nedeniyle bugün yaklaşık 2-2.5 metre toprağa gömülmüştür.2 Antik Bizantion kentinden 20. yüzyıla kadar surlar, üzerindeki kuleler ve kapılar her dönem değişmiştir. Ayrıca Marmara sahili boyunca arka arkaya uzanan 1 “Marmara Surları”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 7, İstanbul 1994, sayfa 76 2 Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi, Bizantion, Konstantinopolis, İstanbul, İstanbul 1996, sayfa 392-393 limanları da çevreleyen iç sur hatları mevcuttur. Marmara surlarının kapılarından tanınmış olanları Topkapı (Sarayburnu’nda), Değirmen Kapı, Ahır Kapı, Çatladı Kapı, Kum Kapı, Yeni Kapı, Samatya Kapısı, Narlı Kapı gibi isimler taşımaktaydı. TARİHÇE Yapısal Gelişim Marmara Sahil Surları birçok dönemde yapılan ekler ve tamirlerle günümüze ulaşmıştır. Kentin güvenliğinde çok önemli bir yere sahip olan bu surlar, Osmanlı Dönemi boyunca da sürekli olarak onarımdan geçirilmiştir. Kentin ilk inşa edilen surları, Byzantion surlarıdır. Kara Surlarının Konstantinus ve Theodosius dönemlerinde yeniden ve daha ileride inşa edilmesiyle, sahilde kalan boşluklar sahil surlarıyla da tamamlanmıştır. Bu bilgiye göre yaklaşık Cankurtaran bölgesinden Yenikapı’ya kadar olan saha, İmparator Büyük Konstantinos zamanında, Yenikapı’dan Mermer Kuleye uzanan bölüm ise II. Theodosius zamanında inşa ettirilmiştir. Geçmiş Dönem Tahribatları ve Geçirdiği Onarımlar Topkapı Sarayı Sur-i Sultani II. Etap Surları, Geç dönem Helenistik Sur Duvarları ve Roma dönemi Surlarının, Osmanlı Dönemi ile son halini aldığı ve Cumhuriyet dönemi onarımları ve müdahaleleri ile son halini aldığı Marmara Sahil Surlarının parçasıdır. Sahil şeridini takip eden deniz sur duvarları, kıyı şeridi hattına göre doğrultu değiştirerek uzanmaktadırlar. Toplam 1300 m. uzunluğunda olan II. Etap Surlarını oluşturan duvarlar, farklı dönemlerin taş ve tuğla yığma duvar örgü tekniklerini barındırırlar. Duvarlar ve kuleler üzerinde görülen kitabeler ve farklı yapım teknikleri bu dönemlerin tespit edilmesin yardımcı olmaktadır. Ancak duvarların kesin tarihlerini belirleyebilmek çoğu zaman mümkün değildir. 9. yüzyılın ikinci yarısında İmparator II. Mihail sur onarımlarına başlamış, oğlu İmparator Theophilos’un ve onun oğlu III. Mihail’in bölge surlarının yenilenmesine katkısı çok büyük olmuştur. Özelikle Theophilos savunma için surları güçlendirmiştir.1 Hükümdarın inşa ettirdiği her kuleye ve duvar parçası üzerine adının geçtiği bir kitabe yerleştirmesi Bizans dönemi içinde nadir bir uygulamadır. Kitabelerin birçoğu zaman içinde yok olmuş bazıları ise ancak parçalar halinde günümüze ulaşabilmiştir. 11.-12. yüzyıllarda özellikle Mangana bölgesinde büyük inşaatlar yapılmış ve surların görünümü büyük ölçüde değişmiştir.2 Bizans döneminin bazı bölgesel onarımları da hem kitabeler, hem de duvar teknikleri sayesinde anlaşılabilmektedir.3 Surlar hem denizin, hem rüzgârın özellikle lodos fırtınalarının yarattığı etkilerden dolayı oldukça tahrip olmuştur. 764 yılında çok soğuk geçen kış ayları ardından Karadeniz’den gelen büyük buz kütleleri de surlara çarpıp yıkılmalarına neden olmuştur.4 Bizans döneminde olan 5. ve 6. yy.daki ve Osmanlı dönemindeki 16, 18 ve 19. Yüzyılda gerçekleşen depremlerden de etkilendiği düşünülmektedir. 8. yüzyılın başlarında Arap kuşatmalarının oluşturduğu endişeler nedeniyle de surlar büyük ölçüde elden geçmiştir.5 Marmara Surlarında taş ve tuğla yapı malzemesinin yanında çok zengin devşirme malzeme de görülmektedir.6 Savunmanın desteklenmesinin acil olduğu durumlarda eski kiliselerin, sarayların, hatta mezarlıkların işlenmiş taşları sökülüp surlar bunlar ile tamir edilmiştir. Bu devşirme malzemeler yer yer savunma amaçlı duvarların, cephelerindeki süs unsurunu da oluşturmuştur. Şekil 1. Proje alanının planı (İRAM Arşivi). Şekil 2. Pilot bölgelerin ve burç numaralarının gösterimi (İRAM Arşivi).  1 Nursel Baturalp, İstanbul’un Marmara Kıyısı Surları, İstanbul Üniversitesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Sanat Tarihi ana bilim dalı, yayınlanmamış mezuniyet tezi, İstanbul 1974, sayfa 9 2 Cyril Mango, Bizans Mimarisi, İstanbul 2006, sayfa 185 3 Mehmet İ. Tunay, Türkiye’de Bizans Mimarisinde Taş ve Tuğla Duvar Tekniğine Göre Tarihlendirme, İstanbul 1984, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi 4 Aleksandr Van Millingen, Byzantine Constantinople, The Walls of The City and Adjoinning Historical Sites, London 1899, sayfa 180181 5 Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar, Byzantion, Konstantinopolis, İstanbul, İstanbul 2001,sayfa 312 6 Sarayburnu ve Ahırkapı arasındaki devşirme malzemenin iyi bir tespiti Hülya Tezcan, Topkapı Sarayı ve Çevresinin Bizans Devri Arkeolojisi, İstanbul 1989, sayfa 45-52’de yapılmıştır Şekil 3. Buondelmonti’nin 1420’lere ait ilk İstanbul gravüründe surlar ve iskeleler.(İRAM Arşivi). Devşirme malzeme hem Bizans hem Osmanlı döneminde yaygın olarak kullanılmıştır. Malzemenin hemen duvarın yakınlarından olabileceği gibi çok uzaklardan gelmiş olması da mümkündür.7 Surlarda en büyük tahribat Rumeli Demiryolu’nun İstanbul’a ulaştığı dönemde yaşanmış ve sekiz yerde duvarlar yıkılarak raylar düze yakın bir hattan geçirilmiştir. Demiryolu hatları geliştirildikçe de değişik dönemlerde değişik bölümler yıkılmıştır. 1983 yılında Mangana bölgesinde bazı ek yapıların hat genişletme sırasında kısmen yıkılması son uygulamadır. Sur-i Sultani II. Etap bölümü yüzyıllar içerisinde gerçekleştirilmiş olan ekler, onarımlar ve müdahaleler ile birlikte özellikle son dönemde 90’lı yıllarda yapılan onarımları da bünyesinde barındırmaktadır. Geç dönem onarımlar olarak nitelendirilen 90’lı yıllarda beton ve çimentonun yoğun kullanımı, özgün yapı ile uyumlu olmayan müdahaleler ile günümüze yapısal ve mimari sorunları ile ulaşmıştır. UYGULAMA YÖNTEM VE SÜREÇLERİ Belgeleme ve Analiz Çalışmaları Kurul onaylı rölöve, analitik rölöve, dönem analizi, restitüsyon, restorasyon, peyzaj, elektrik ve mekanik projeler üzerinden uygulama çalışmaları yürütülmektedir. Çalışmalar ilerledikçe alttan çıkan 7 Esra Güzel Erdoğan, İstanbul’daki Osmanlı Yapılarında Kullanılan Devşirme Malzemenin Değerlendirilmesi, İstanbul 1996, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış Sanat Tarihi Yüksek Lisans Tezi, sayfa 3-14  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları dönem ve veriler doğrultusunda uygulamalara yön verilmektedir. Aynı zamanda alttan çıkan veriler fotoğraflandırma, lazer tarama ve çizimlerle belgelenmektedir. Uygulama Öncesi Araştırmalar Restorasyon çalışmalarına 10 ay önce başlanılan Sur-u Sultani II. etap da öncelikli yerinde durum tespitleri yapılmaya başlanılmıştır. Statik ve yapısal sorunlar proje kararlarıyla belirlenerek Bilim Heyetine sunulmuştur. Saha genelinde İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri tarafından dönem farklılığı olan yerlerden malzeme örnekleri alınmış ve sonuçları raporlandırılmıştır. Uygulanacak harçlarının hazırlanması için öncelikle örnekleme çalışmaları yapılarak kullanılacak oranlar belirlenmektedir. H. Nevhiz KOYUKAN Duvar boşlukları ve duvar içi sorunlu alanların tespitleri için georadar çalışmaları proje genelinde belirlenen noktalarda yapıldı ve raporlandırmaları hazırlandı. Bu raporların sonucu elde edilen veri, proje ile çakıştırılarak müdahale yöntemlerine yön verilmiştir. Bu çalışma sonunda tarama yapılan alanlarda duvarın iç yapısında, ortalama % 18-20 boşluk oranı olduğu görülmektedir. Öncelikli olarak duvar ve burçlarda statik durum tespiti yapılarak sorunlu alanlar tespit edilmiş ve bu tespitler belgelenmiştir. Statik güçlendirmelerin yöntemlerinin belirlenmesi için sonraki aşamada belirlenen burçlarda modelleme yapılarak yapının statik davranışları ve yapılması gereken müdahale yöntem önerileri bu çalışmalar sonucunda sunulacaktır. Şekil 4, 5,6,7. Yapısal çatlaklar (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 1, 2, 3. Burc 1-2 arası nokta bulutu taramalar (Üstte ve sol altta). (İRAM Arşivi) Fotoğraf 8, 9, 10, 11. Yapısal çatlaklar (Solda ve altta) (İRAM Arşivi) . Fotoğraf 4. Kazı alanı nokta bulutu tarama (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 5. Sıva analiz çalışmaları (Sağ altta) (İRAM Arşivi). Uygulama Çalışmaları Dış cepheden burç 2 ile burç 1 arasından alınan pembe renkli içerisinde çeşitli boyutta tuğla kırıkları ve agregaları ile yer yer beyaz kütleleri gözlenen, 0,2 mm boyuta kadar az miktarda gözenekleri görülebilen, oldukça sağlam harç örneğidir.  Temizlik ve Arındırma Saha genelinde duvarların bitki ve odunsu ağaçlarla örtülü olduğundan öncelikle saha genelinde bitkilerin alınarak ilaçlama yapılmıştır. Ayrıca proje doğrultusunda muhdes eklenti, moloz ve atıkların ayıklanması işlemi yapılarak yapı ana hatları çıkartılmıştır.  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları H. Nevhiz KOYUKAN sistemi boşluk bölgesini rijitleştirerek stabilitenin sağlanmasına yardımcı olmakta ayrıca sık örgü ile yük aktarımının sürekliliğin sağlanmaktadır. 2. Duvarların düzlem dışı hareketini engellemek amacıyla payanda şeklinde destekleme sistemi düzenlenmiştir, (Fotoğraf 24, 25, 26, 27). Yığma yapılara acil müdahale önlemleri için yayınlanmış olan “Tarihi Yapılar İçin Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu”nda ICOMOS-ICORP’un da katkılarıyla hazırlanan 8. Bölüm Deprem Odaklı Afet ve Acil Durum Yönetiminde verilmiş olan bilgilerden yararlanılabilinir. 3. Tonozlarda belirlenen çatlakların stabiliteyi bozacak türde olduğunun belirlendiği bölgelerde ahşap elemanlar ile bir askı sistemi oluşturulması önerilmiş ve uygulanan detay (Fotoğraf 28, 29). 4. Dendanlarda malzeme boşalması, derz boşalması gibi nedenlerden stabilitesi bozuk bölümler belirlenmiş olup ahşap elemanların yüksek mukavemetli plastik esaslı bantlar ile sarılarak bir destek sistemi oluşturulması amaçlanmıştır. (Fotoğraf 32, 33, 34, 35). Fotoğraf 12, 13, 14, 15. Bitki ve moloz temizliği (İRAM Arşivi) (Solda ve üstte). Fotoğraf 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27. Destekleme yöntemleri (İRAM Arşivi) Fotoğraf 16, 17, 18, 19. Bitki ve moloz temizliği (İRAM Arşivi). Destek Çalışmaları Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap restorasyon çalışmaları kapsamında surlarda belirlenen malzeme boşalmaları, duvarların düşeyden sapması, dendanlarda kısmi göçmeler gibi yer yer stabilitesi bozuk bölgelerin geçici olarak askıya alınması amacıyla Dr. Haluk SESİGÜR (İTÜ) tarafından çeşitli öneriler geliştirilmiş olup aşağıda maddeler halinde özetlenmiştir.  1. Duvarlarda küçük ya da büyük boşlukların gözlendiği bölgelerde ahşap elemanlar ile boşlukların doldurularak stabilitenin sağlanması amaçlanmıştır, (Fotoğraf 20, 21, 22, 23) Bu doğrultuda boşluğun iç ve dış tarafına 5cmx10cm kesitli ahşap elemanların duvar uzunluğu boyunca yerleştirilmesi ve aralarına duvar kalınlığı boyunca yaklaşık olarak 20~40cm aralıkla düzenlenen aynı kesitli elemanlar kullanılarak ahşap bir örgü oluşturulmuştur. Bu örgü Fotoğraf 28, 29. Ahşap elemanlar ile bir askı sistemi oluşturulması (Sağda, üstte) (İRAM Arşivi).  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları H. Nevhiz KOYUKAN Fotoğraf 30, 31. Ahşap elemanlar ile bir askı sistemi oluşturulması (Sağda, üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 36, 37, 38, 39. Kumlama ve buharlı temizlik numuneleri (İRAM Arşivi) (Üstte). PİLOT 1 BÖLGESİ ÇALIŞMALARI Fotoğraf 32, 33, 34, 35. Ahşap elemanların yüksek mukavemetli plastik esaslı bantlar (Spanzet) ile sarılarak bir destek sistemi oluşturulması (Sağda, altta) (İRAM Arşivi). Burç 1-2 Arası Uygulamalar Günümüzde turist otobüslerinin otoparkı olarak kullanılan ve Cankurtaran-İBB Sosyal Tesislerinin hemen yanında bulunan; Burç 1 ile Burç 2 arası olarak tanımlanan bölgede duvarın ilk 30m. lik kısmında dönem belirleyecek nitelikte bir duvar örgüsü mevcut değil iken, sonraki kısımda duvar, 1994 restorasyonunda yapılmış 10-20 cm kalınlıkta kesme taş kaplamalı devam etmektedir. 1994 restorasyonunda kaplama yapılmayan kısmi yüzeylerde, moloz taş üzerinde derzleme ile yapılan tamirler görülmektedir. Otoparka bakan arka cephedeki kazamat kemerleri, 9. yüzyıl duvar örgüsü nitelikleri ile benzerlikler gösterirken, Osmanlı Döneminde taş ve tuğla dokusunun değiştiği ve iki dönemin iç içe geçtiği görülür. Kemerlerin devamındaki duvar, 1994 restorasyonunda kesme taş kaplama ile tamamen yenilenmiştir. İlgili alanda kazamatların bulunduğu bölgede henüz 19. yy onarımı çalışmalara başlanılmamış olup özgün bölümler koruma altına alınmıştır. 1994 yılında yapılan müdahalelerin bulunduğu alanda öncelikle jeoradar tarama ile hasarsız tespit çalışmaları yapılmış ve duvar arkasında büyük boşluklar bulunduğu tespit edilmiştir. Burc 1-2 arası duvarda yapılacak imalatlar öncesi yapılan incelemelerde 19. yy ve 94 onarımlarındaki çimentolu harçlı kaplamaların, tuzun ve hava koşullarının da etkisi ile taş yüzeylerinde erimelerin ve dayanımlarının kaybolduğu görülmektedir. Aynı zamanda çimentolu derzlerde yapılan raspalar sonrasında taş kaplamaların arka yüzeylerden ayrıştığı hatta bazı taşların düşmek üzere oldukları ve taşların arkasında boşlukların olduğu görülmektedir. Taşların 15-20 cm kalınlıkta çimentolu olarak yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca kurulda yapılan belge araştırmalarında özellikle 1-2 duvar arasında yapılan onarımların belgelerine ulaşılamamış ve bu kısımda yapılan onarımların kontrolsüz olarak ve projesiz yapıldığı düşünülmektedir. 94 onarımı 19. yy onarımı Şekil 9. Mevcut duvar geçmiş onarımları (İRAM Arşivi). Fotoğraf 40. Mevcut duvar (İRAM Arşivi). Yüzey Temizliği ve Konservasyon Çalışmaları Saha genelinde yapılacak temizlik ve konservasyon çalışmaları için numune çalışmalar ve bu alanlarda da kir analizleri yapılmıştır. Farklı kir katmanlarına uygun bulunan malzeme ve temizlik yöntemleri haritalamaları yapılarak uygulama alanları belirlenmiş ve çalışmalara başlanmıştır. Fotoğraf 41. Mevcut çimento kaplama yüzeyler (İRAM Arşivi)  Fotoğraf 42. Hasarlı, boşluklu kaplamalar  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları Yapılan ön tespitler sonrası Burc 1-2 arası duvarda çalışma öncesi 5 mtlik dilimler halinde akslar oluşturularak bu dilimlerde çalışmaya karar alınmış ve duvar yapısındaki durumunun daha net tespit edebilmesi için belirlenen 5 mtlik aksta (19. yy ve 94 onarım kesiştiği alanda Şekil 9) araştırma ve tespit için çalışmaya karar verilmiştir. Belirlenen bu alandaki durumu tespit için öncelikle georadar taraması yapılmış ve boşlukların olduğu görülmüştür. Bu sebeple de belirlenen alanda kısmı açmalar yapılmasına karar verilmiş ve alt katmanda ortalama 45 cmlik derinlikte çimentolu uygulamanın özgün çekirdekten ayrıştığı ve çimentolu uygulamanın çekirdeğe zarar verdiği görülmüştür. Bu doğrultuda yapılan araştırmalarda duvarın bir kısmında beton hatıllı tuğla duvarın üzerine kaplama yapıldığı ve duvarın özgün çekirdeğinin de belirli bölgelerde kaldığı görülmektedir. Veriler doğrultusunda “Bilimsel Kurul” kararı ile özgün yapıya zarar veren çimentolu kaplamaların kademe ve kontrollü olarak alınmasına, alttan çıkan özgün çekirdeğin 10-12 megapaskal değerinde hidrolik kireç harç ile çekirdeğin korunması ve alttaki özgün çekirdek örgüsünün de belirlenen noktalarda yeni yapılacak taş örgüsünde gösterilmesine karar verildi. Özgün çekirdeğin lifli hidrolik kireç katkılı enjeksiyon ile de mekanik yöntemle kontrollü uygulanarak güçlendirilmesi karar alınmıştır. H. Nevhiz KOYUKAN Fotoğraf 43. Otopark iç kısımda 10-15 cmlik çimento harçlı taş kaplama (İRAM Arşivi). Fotoğraf 46, 47. Duvarda derinsel çatlak (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 44, 45. 5 mt lük çalışma aksta alınan kaplama altı durum (İRAM Arşivi) (Üstte ve altta). Fotoğraf 48. Kaplama altından çıkan tuğla duvar örgü (Solda) (İRAM Arşivi). Taş örgüsünün ortalama 45 cm derinlikteki yüzeye göre girişimli olarak 10-12 megapaskal değerinde hidrolik kireç harç ile girişimli olarak örülerek karbon ankrajlarla ve karbon halat sistem ile uygulanmasına “Bilim Kurulu” karar vermiştir. Fotoğraf 49, 50. Muhdes Fotoğraf 51, 52. betonarme çay ocağıyla duvar Girişimli taş örgü sistemi birleşimi (Solda ve üstte). (Sağda ve üstte). Şekil 10. 5 mlik çalışma aksı. Şekil 11, 12, 13. Mevcut durum tespit çalışmaları (Solda ve sol üstte) (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 53, 54. Girişimli taş örgü sistemi (İRAM Arşivi).  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları H. Nevhiz KOYUKAN Burc 1-1A Arası Duvar Uygulama Fotoğraf 64, 65. Dendane uygulamaları (Üstte) (İRAM Arşivi). Sur-u Sultani 1. etap devamı olan ve sahil surları ile kesişim noktası olan Burc 1-1A arası duvarda uygulama yöntemi olarak proje kararları ve etap 1de alınan yöntem kararları ile yapılmasına Bilimsel Danışma Heyeti ile karar verilmiş ve uygulamalara da bu doğrultuda devam edilmiştir. Burc 1-1A ve arası duvarda öncelikli proje doğrultusunda çimentolu niteliksiz uygulamalar ve muhdes eklentilerin ayıklanması işlemi yapıldı. Seyirdim ve burc merdivenlerinin içindeki toprak dolguların boşaltılması yapıldı. Fotoğraf 66, 67. Kabartma özgün derz örnekleri (Solda) (İRAM Arşivi). Dendanlarda çimentolu harç ve tuğla uygulamaların alınarak özgün malzeme ve detay ile tümlemeleri yapılmıştır. Ayrıca cephelerde taş çürütmeleri yapılarak taş tümlemeleri de yapılmaktadır. Proje doğrultusunda ve eski fotolarda görüldüğü üzere burc 1ve 1A teraslarında dendanlar tamamlanacaktır. Burc 1 ve 1A içerisinde bulunan kabartma ve desenli özgün derzler tespit edilmiştir. Bu derzler İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü görevlileri ve Bilimsel Danışma Heyeti ile yerinde yapılan numuneler ve analizler doğrultusunda konservasyonlarına başlanmıştır. Fotoğraf 68, 69. Mikro kumlama pilot uygulaması (İRAM Arşivi). ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMALARI Restorasyon çalışmalarına kurul tarafından karar verilen Pilot 1 ve 2 bölgesinde başlanılmıştır. Bu alanda gerekli noktalar da kazı çalışmaları için gerekli yazışmalar yapılarak duvar tespitleri ve çalışmaları için Müze denetiminde kazılara başlanılmıştır.  Ayrıca proje diğer alanlarda yapılan tespitler sonrası demir yoluna yakın alanlarda tren hattında bulunan yüksek gerilim ve trenlerin geçişi sırasında güvenlikli onarım ve kazı çalışmaları yapılamayacağından tren hattı çalışmaya başlamadan yapılması gerektiği Bilim Kurulu Heyeti ile tespit edilmiş ve Müze denetiminde öncelikli bölgede de kazılara devam edilmiştir.  Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları Pilot 1 Bölgesi H. Nevhiz KOYUKAN Pilot 2 Bölgesi Öncelikli Bölge Bu bölge de yapılan kazılarda Bizans dönemine ve Osmanlı Dönemine ait birçok buluntular, mimari kalıntılar ve elemanlar bulunmuştur. Kazı alanda Ancak kazı bu aşamadan sonra daha geniş kapsamlı yapılması ve ayrı bir proje olarak çalışma gerekliliğinden ve kazının Arkeoloji Müzesi denetiminde daha geniş kapsamlı olarak devam edilmesine karar verilmiştir. Mangana Bölgesi Kazı Alanı Burc 8 demir yolu ilişkisi dolayısıyla yapılan kazıda R. Demangel ve E. Mambory’nin Manganlar Sarayı ile ilgili planın da görülen yapıların kalıntıları, birçok mimarı eleman, mezarlar, amphoralar, mozaik parçaları ve benzeri kalıntılar bulunmuştur. Üst katmandaki buluntular olması ve tarihsel belgeler doğrultusunda 11.-14.yy dönemlerini tarihlendirilebilmektedir. Erken dönem bulguları da yer yer tespit edilmektedir. Bu alanda yapılan kazıların rölöveleri ve belgelemeleri yapılmaktadır. Fotoğraf 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81. Kazı alanda bulunan kalıntılar (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 82. Kazı alanında bulunan, Bizans örgü tekniği olan gizli tuğla sistemi (Sağda) (İRAM Arşivi). Fırınlar Pilot 2 bölgesinde bulunan Burç 13 içi ile Burç 13 ile 12 arka kısmında yapısal durumların incelenmesi için başlanılan arkeolojik kazıda tuğla örgülü Osmanlı dönemi Bostancılara hizmet ettiği düşünülen fırınlara rastlanılmıştır. Bu alanın rölöveleri alınarak belgelenmesi ve onarımlarına başlanılana kadar geçici olarak kapamalarının yapılmasına karar verilmiştir.   Topkapı Sarayı Sur-u Sultani II. Etap Restorasyon Çalışmaları Mezarlar Mangana bölgesinde yapılan kazılarda 12-14. yy Bizans Kiliseye ait olduğu düşünülen çok sayıda mezar bulunmuştur. Konumları ayrıntılı olarak tespit edilen bu mezarlar daha detaylı incelenmek ve belgelemelerin yapılması için Müze uzmanı antropologlar tarafından müzeye taşınması işlemlerine başlanılmıştır. Anforalar Burç 9 ile burç 10 sur içi bölgede kazı çalışmaları neticesinde farklı tip ve ebatlardan oluşan, in situ olmayan, ters şekilde konulmuş halde 75 adet anfora ortaya çıkarılmıştır. Anforalar olasılıkla mimari öğe olarak ya da diğer kullanım amaçlı bu mekan içine daha sonradan konulduğu gerek in situ olmayışlarından gerekse de ters şekilde bulunmalarından dolayı düşünülmektedir. Amphoraların bulunduğu H. Nevhiz KOYUKAN mekanın duvarları Doğu Roma gizli tuğla tekniği ile yapılmış, dikdörtgen şeklinde bir mekan oluşturan cep görünümündedir. Duvarların bazı bölümünde rastlanılan harç olasılıkla bu mekanın daha sonradan üstünün kapatılarak düz bir alan olarak kullanıldığını düşündürtmektedir. DENETİM EKİBİ Yücel FUAT Elk. Müh. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Ulaş YILDIRIM İnş. Müh. (KVMGM) Nevhiz KOYUKAN Y. Mimar Rest. Uzm. Doğan ERKOÇ Mimar (KVMGM) Şilan SİNAN Mimar Yüklenici Bu alanda bulunan amphoralar temizlenip, envanter çalışmaları yapılarak müzeye teslim edilmek üzere çalışmaları yapılmaktadır. Hatice ALKILIÇ İnş. Müh. Abma Turizm Limited Şirketi Daha sonraki aşamada Sator Manastırı duvar arkasında yapılan kazıda manastırın tonoz dolgusunda in situ olarak kullanılan aynı tipolojide amphoralar bulunmuştur. Şafak ÇAKMAK Y. Mimar Gülden YENİGÜN İç Mimar Murat Selçuk AYIK Harita Müh. Çalışmalar alınan prensip kararları, araştırma ve belgelemeler doğrultusunda, restorasyon uygulama çalışmalarına hassasiyetle devam edilmektedir. Fotoğraf 99, 100, 101. 1960 yılı dolaylarında Balıkhane kapısı civarında surlar (İRAM Arşivi). Fotoğraf 104, 105. 1Bizans döneminde sık kullanılan devşirme tamburlu sütunların duvar kesitinde sık şekilde örgü içinde kullanıldığını bilmekteyiz. Eski foto, belgelerde ve yerinde de Sur II. etap duvarında örneklerini görebilmekteyiz (İRAM Arşivi).   AYASOFYA MOZAİK, HAT LEVHALARI VE KANDİLLİK ONARIMLARI REPAIR OF THE MOSAICS, SCRIPT PANELS AND LAMPION NICHE IN HAGIA SOPHIA Sonay ŞAKAR Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/T.Ü. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Eski Yunancada “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. VI. yüzyıla tarihlenen, Dünya Kültür mirası olan, yüzyıllardır yapılan onarım ve takviyelerle günümüze kadar ayakta kalması sağlanan Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Döneminde yapılan 1847-1849 Fossatti onarımlarından sonraki en kapsamlı restorasyon uygulamaları Müdürlüğümüzce yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ayasofya, Mozaik, Hat levha, Kandillik, Konservasyon Hagia Sophia, in Ancient Greek called as ‘holy wisdom’, is a milestone in the history of architecture with its unique structural system emerging central plan with basilica plan through its exceptional dome transitions. Hagia Sophia had passed through several restorations and renovations since it was built in 6th century. After Fossatti’s restorations took place between 1847-1849 in Sultan Abdülmecid Era, the major restorations are being carried by our Directorate. Keywords: Hagia Sophia, mosaics, conservation, restoration, ‘holy wisdom’ Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları ANA KUBBE Günümüzdeki kubbe, üçüncü Ayasofya’nın ikinci kubbesidir. Kutsal Bilgelik isminin büyüklüğü; kubbesi ile somutlaşarak anlamlanır. Eşit kubbe yüksekliği 55,60 m, küçük çapı 30,87 m, büyük çapı 31,37 m’dir. Kapalı alanı 11.855 m2 olan yapı, mimarisinin yanı sıra büyüklüğü ile de zamanının en muhteşem yapısıdır. Kubbenin Tarihi MS. 726-842 yıllarındaki ikonoklazma (ikonakırıcılık) devrinde Ayasofya’nın mozaiklerinin tahrip edildiği bilinmektedir. 1204 yılında IV. Haçlı seferleri sırasında İstanbul’u istila eden Latinler’in 57 yıllık yönetimleri sırasında Ayasofya soyulmuş, tahrip edilmiş ve seyyahlar tarafından mozaikler sökülerek, dışarı götürülmüştür. İslamiyet dininin prensipte resme kapalı olmasına karşın, Fatih Sultan Mehmet’in ilk namazı kıldığı günden itibaren, mevcut suretlerin altında namaz kıldığını 1651’de İstanbul’u ziyarete gelen Seyyah Yohannes Meyer’in “mozaiklerin bir kısmının yeni badana edildiğini” belirtmesinden anlamaktayız. Baron de Tott’dan (1755) resimli mozaiklerin sıva veya badana ile örtüldüğünü, bazı mozaiklerin sökülerek bahşiş karşılığı yabancılara verildiğini Sonay ŞAKAR öğrenmekteyiz. Theophile Gautier notlarında; 1853’de para karşılığı yarım düzine mozaik edindiğini, mozaiklerin yarı şeffaf kireç badanasının altında izlenebildiğini belirtmektedir. Sultan Abdülmecit’in (1839-1861) görevlendirdiği, Gaspare Drajano Fossatti ve kardeşi Giuseppe (1847-1849) mozaikleri temizleyip onarımını yaparken Mimar W. Salzenberg rölövelerini ve desenlerini çıkartıp yayınlamıştır. Ayasofya’ya gelip mozaiklerin temizlenmesiyle yakından ilgilenen Sultan Abdülmecit, kendisine ait bir mozaik panonun yapılmasını ister. Yakın çevresinin baskısıyla vazgeçer ve çıkarılan mozaiklerin de tekrar kapanmasını istemiştir. Kubbenin ortasındaki günümüzdeki celi yazı, hattat Kazasker Mustafa İzzet tarafından bu dönemde yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde verilen izin ile T. Whitte More 1932 yılında başladığı mozaik temizleme işini 1970 yılına kadar devam etmiştir. 40 yıla yakın bu işe emek veren bilim adamı, Türkler’in mozaikleri en iyi şekilde koruduğunu, yüzlerde kasıtlı bir tahribat mevcut bulunmadığını; depremlerin, ve özellikle hatıra olarak söküp götüren yabancıların tahriplerinin büyük bir yer tuttuğu kaydedilmiştir (Şekil 1) (Fotoğraf 2,3). Fotoğraf 1. Ayasofya Müzesi genel görünüş. (İRAM Arşivi 2018)  Şekil 1. Ayasofya Ana Kubbenin tarihlendirme şeması (Mainstone, 1988)1 1 Mainstone, Rowland J., Hagia Sophia: Architecture, structure, and liturgy of Justinian’s great church, Thames and Hudson, 1988. Fotoğraf 2. Ayasofya iç mekanının yukarıdan görünüşü. Fotoğraf 3. Ayasofya Ana Kubbesi (İRAM Arşivi).  Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları Uzun yıllar Ayasofya’nın kuzeyinde Vezirbahçesi denen kısımda bir yığın halinde duran mozaikler, 1983-86 yılından bu yana tek tek temizlenerek Müze deposunda sandıklanmıştır. 1986 yılında Kültür Bakanlığı’nın önerisi ile UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası kapsamına alınmıştır. 1992 yılında İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuar Müdürlüğü ve uluslararası uzmanlardan oluşan ekibin işbirliği ve UNESCO Kültür Mirası Fonu desteği ile başlayan koruma çalışmalarında kubbe yüzeyinin mevcut durumu çizim ve fotoğraflarla belgelenmiş, bezemelerin tarihi dönemleri, yapım teknikleri ve geçmişte yapılan onarımlar araştırılarak veriler derlenmiştir. Mozaikler Altıncı Yüzyıl Mozaikleri (558–562) Kubbenin kuzey ve güney yanlarında geniş iki mozaikli alan bulunmaktadır. İşçilik ve malzeme niteliği yüksektir. Renkli harçlı zemin üzerine altın ve gümüş varaklı çift cam tesseralardan oluşturulmuştur. 6x7 mm boyutlarında ve her 100cm2 180 adet şekilde dizilidir. Ayrıca ışık ve yansıma oyunları düşünülerek özenle dizilmiştir. Mavi, kırmızı, yeşil, lacivert cam mozaikler ve altın ve gümüş varaklı cam kapaklı cam Fotoğraf 4. Altıncı yüzyıl mozaiklerinden bir örnek (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 5. Onuncu yüzyıl mozaiklerinden bir örnek (Sağda) (İRAM Arşivi). Sonay ŞAKAR mozaikler kullanılmıştır (Fotoğraf 4). Mozaik Onarımları Onuncu Yüzyıl Mozaikleri (989–965) Gaspare Fossati Onarımları (1847–1849) Kubbenin batısında oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. İşçilik ve malzeme olarak 6. yüzyıla benzemektedir ancak tessera altı renkleri ve diziliş sıklıklarıyla farklılık göstermektedir. Her 100 cm2 ‘ye 160 adet gelecek şekilde dizilmiştir. Mavi, kırmızı, yeşil, lacivert cam mozaikler ve altın ve gümüş varaklı cam kapaklı cam mozaikler kullanılmıştır (Fotoğraf 5). Sultan I. Abdülmecit’in (1839–1861) görevlendirmesi ile Ayasofya’ya gelen ve genel bir restorasyon çalışması yapan Fossati Kardeşler, ana kubbede mozaik ile tamamlama yöntemi yerine alçı sıva üzerine mozaik taklidi bezemeler yaparak, eksik yerleri doldurmuştur. O dönemde mozaik sanatının Bizans sanatı olduğu düşüncesinin ağır basması ve Osmanlı’da mozaik sanatının kullanılmaması bunda en büyük etken olmuştur. G. Fossati tarafından yapılan 19. yy onarımı 280 metrekaredir ve kubbenin yaklaşık olarak %15’ini kapsamaktadır (Fotoğraf 7). On Dördüncü Yüzyıl Mozaikleri (1346–1353) Kubbenin doğusunda oldukça geniş bir alana yayılan mozaiklerin 6. İle 10. Yüzyılda yapılanlara göre işçilik ve malzeme olarak kalitesi gözle görülür bir biçimde düşmüştür. Buna sebep olarak o devirde mozaik geleneğinden gelen ustalığın yok olması ve Bizans’ın maddi olarak güç kaybetmesi gösterilebilir. Sıva üzeri boyalı zemin üzerine mozaikler her 100 cm2 ‘ye 140 adet gelecek şekilde dizilmiş gümüş varaklı çift cam mozaikler yerine gri mermer mozaikler kullanılmıştır. Ayrıca eski altın varaklı cam mozaikler, renkli cam mozaikler yerine renkli taşlar kullanılmış, gümüş varaklı mozaikler yerine de beyaz taş mozaikler kullanılmıştır (Şekil 2) (Fotoğraf 6). 560 metrekaredir ve yaklaşık olarak kubbenin %30’unu kaplamaktadır (Fotoğraf 8). Vakıflar Genel Müdürlüğü Onarımları (1910–1934) Kubbenin batı bölümünde büyük bir alanı kaplayan vakıf onarımlarında, sıva üzerine donuk sarı bir zemin kullanılmış, onun üzerine mozaiklerin ve Fossati baskı bezemelerinin iki katı büyüklüğünde baskı bezeme yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 20. yy başında yapılan onarım uygulaması Fotoğraf 7. Kubbe mozaiklerinde Fossati onarımı. Bakanlığımız tarafından yapılan onarımlar (1993-2005) 1993-2005 yıllarında Ayasofya ana kubbe bezemeli yüzeylerin restorasyon-konservasyon uygulamalarında mevcut durumun belgelenmesi, düşme tehlikesi görülen mozaik ve diğer bezemeli, bezemesiz yüzeylerde sağlamlaştırma gibi acil koruma işlemleri yapılmıştır. Kaba harcın alttaki tuğla örgüden, mozaik harcının kaba harçtan, tesseraların mozaik yatak harcından ayrıldığı bölümler kireç harcı enjeksiyonları ile yerlerine bağlanmıştır. Ayrıca mozaikli yüzeylerde mekanik ve kimyasal temizlik uygulamaları yapılmıştır. 1993 yılında kubbenin kuzeydoğu çeyreğine kurulan iskele ile uygulamalar bu dilimde başlamıştır. Bu kesimde 6., 10. ve 14. yy mozaikleri ile kubbe ortasındaki 19. yy celi yazının bozulma durumlarını gösteren belgeleme çalışmaları yürütülmüş, analizler yapılarak bu yüzeyde korumaya dönük uygulama gerçekleştirilmiştir (Fotoğraf 9, 10). Fotoğraf 8. Günümüz koruma ve onarım çalışmaları (19932005) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. On dördüncü yüzyıl mozaiklerinden bir örnek (Solda) (İRAM Arşivi). Şekil 2. Ayasofya Ana Kubbesi mozaiklerinin mevcut durum belgeleme çalışması (Sağda) (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 9, 10. 1993 yılında kubbenin kuzeydoğu çeyreğine kurulan iskele (İRAM Arşivi).  Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları GÜNCEL UYGULAMALAR Mozaikler Mozaik üzerindeki düşmüş veya düşmek üzere olan camların yerlerine yapıştırılması Yüzey bezemeleri içerisinde özgün tessera tipi olan sarı ve gümüş varaklı mozaiklerin yapım tekniğinde bir cam küp üzerine altın veya gümüş varak üstünde yapıştırılmış ince bir cam tabakası bulunmaktadır. Zamanla dış etkenlerden kaynaklı olarak düşmüş üst cam tabakasının sağlamlaştırma çalışması için öncelikli olarak camların altında kalan varakların yapıştırması %3’lük paraloid B72 ile yapılmaktadır. Varaklar sağlamlaştırıldıktan sonra kuru yumuşak fırça yardımıyla uygulayıcının diğer bir elinde destek olacak şekilde müdahale edilen mozaiklerin üzerinden çıkan üst cam kapaklar % 10’luk paraloid B72 pens ve enjektör yardımıyla düştüğü mozaik üzerine anında yapıştırılmaktadır (Fotoğraf 11, 12). Bağlayıcı tabakadan ayrışmış olan mozaiklerin yatak harcına bağlanması Nem ve tuz hareketleri nedeniyle bağlayıcılık Sonay ŞAKAR özelliğini yitirmiş olan harç tabakasından ayrılmış olanlar ve düşmüş olanların tekrar yatak harcına bağlanması için önce teseranın düştüğü yüzey temizlenip, hazırlanan harç ile tesseranın bulunduğu orijinal yatak hazırlanmaktadır. Daha sonra tesera, harç içine yerleştirilir ve preslenir. Harcın prizi kontrol edilip, istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınır. Grup halinde oynayan ve düşmek üzere olan tesseralar için derz aralarına hazır harç enjekte edilerek preslenmekte ve bu yöntemle oynamanın önüne geçilmektedir (Fotoğraf 13, 14). Enjeksiyon yöntemi ile onarımı: Duvar yüzeylerinden ayrılmış olan sıvalı veya mozaikli bölgelerde; duvara aderansın sağlanması amacıyla enjeksiyon deliklerinin sıva kalınlığına kadar açılıp kompresör yardımıyla açılan deliklerin temizlenmesinin ardından açılan delikten küçük agregalı harç, tabanca yardımı ile yüzey arkasına enjekte edilerek daha sonra destek konulup, yüzeyin tuğla dokuya tespiti için preslenmektedir. Harcın prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınmaktadır (Fotoğraf 15, 16, 17). Fotoğraf 15, 16. Enjeksiyon yöntemi ile onarım (İRAM Arşivi). Mozaik yüzeylerin saf su ile temizlenmesi Zamanla oluşmuş kirler ve koruma onarım çalışmaları sırasında kullanılan harçlar ile sıva izlerinin yüzeyden arındırılması için yüzeye saf su püskürtülmektedir. Daha sonra natürel sünger yardımıyla yüzeyden emilip tozdan ve kirden arındırılmaktadır. Yüzeyde istenilen sonuç elde edilene kadar işlem tekrarlanmaktadır (Fotoğraf 18, 19). Mozaik yüzeylerinin kimyasal çözelti ile temizlenmesi Fotoğraf 11. Mozaikleri üzerindeki düşmüş veya düşmek üzere olan camların yerlerine yapıştırılması. (İRAM Arşivi). Fotoğraf 12. Mozaiklerin üzerindeki düşmüş veya düşmek üzere olan camların yerlerine yapıştırılması. (İRAM Arşivi). Mozaik kaplama yüzeylerinde zamanla birikmiş olan is, toz ve ya da restorasyon çalışmalarında yüzeylerde kalmış olan harç kalıntılarının temizlenmesi için daha önce saf su ile temizlenip de sonuç alınamayan kısımlar, kimyasal çözelti ile temizlenmektedir. Amonyum bikarbonat çözeltisi tuvalet kağıdına fırça ile emdirilip temizlenecek yüzeye uygulanmakta belirli süre bekletildikten sonra yüzey saf su ve fırça ile temizlenmektedir. İstenilen sonuç elde edilinceye kadar tekrar edilmektedir (Fotoğraf 20, 21). 2009 Yılında Yapılan Mozaik Onarımlarında Yeni Uygulamalar Fotoğraf 17. Mozaik yüzeylerin saf su ile temizlenmesi (İRAM Arşivi). üzerine yapılan altın varak uygulanması için öncelikle 23,75 grad altın varak ezilerek sıcak suda eritilen jelatinle kıvamını alana kadar karıştırılmakta, oluşan ezme varak fırça ile kapaksız cam mozaikler üzerine sürülerek altın varaklı cam mozaik elde edilmektedir. (Fotoğraf 22). - Ayasofya Müze Deposu’nda bulunan mevcut mozaiklerin mekanik ve kimyasal temizlikleri yapılarak, cinslerine ve renklerine göre tasnif edilmiştir. - Mozaiklerin in-situ [yerinde] korunması uygulamalarında ise öncelik, özgün malzemenin korunmasına verilmiştir. Özgün detay ve malzemelerin korunması ilkesi ile Müze depolarında yer alan orijinal mozaiklerin yerinde değerlendirilmesine karar verilmiştir. (Fotoğraf 23) Bu çalışmada, 6.yüzyılda yapıldığı bilinen 31 nolu kaburganın başladığı kubbe penceresi üstüne tekabül eden yaklaşık 0,70/0,90 m2’lik sıvalı yüzeyde, alt yapıdan ayrılan ve düşmek üzere olan sıvalı kısmın yerine, sonraki onarımlara referans teşkil etmesi amacıyla pilot bir deneme yapılmıştır. - Altın varaklı cam kapakları düşen cam mozaikler Fotoğraf 18. Mozaik Yüzeylerin kimyasal çözelti ile temizlenmesi (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 13. Tessera sağlamlaştırması (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 14. Tessera sağlamlaştırması (İRAM Arşivi). Fotoğraf 19. Mozaik onarımlarında yenilikler (İRAM Arşivi).  Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları Fotoğraf 20, 21. Mozaik onarımlarında yenilikler (İRAM Arşivi). Bu amaçla İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuarı Müdürlüğüyle yapılan işbirliği sonucu renklerine ve cinslerine göre tasnif edilen mozaikler, kubbe mozaik restorasyonunun devam ettiği iskelenin kuzeydoğu üst kısmına alınmış ancak uygulanamamıştır (Fotoğraf 24). Fotoğraf 22. 6 kanatlı serafim meleğinin genel görünümü (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 23. Çinko metal maskın arka görünüşü ve ön görünümü: Meleğin yüzünü örten metal maske, genel olarak oval bir şekle sahiptir. Değişik ölçülerde kesilen metal üçgen parçaların birbirlerine lehimle tutturulması suretiyle 3 boyutlu geometrik bir şekil ortaya çıkarılmıştır (Üstte sağda). Fotoğraf 24. Serafim Meleği raspa çalışmaları (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 25. Serafim Meleği (Sağda) (İRAM Arşivi).  Sonay ŞAKAR Günışığına Çıkarılan Serafim Meleği Motifi Ayasofya Hat Levhaları Maske yüzeyden çıkartıldıktan sonra üzerinin açık kahve rengine boyandığı, ancak boyalarının büyük bölümü dökülüp bir sıva tabakasının ortaya çıktığı görülmüştür. Kırmızı daireler içinde işaretli koyu kahve renkte olan kısımlar ise melek yüzüne dahil olan fakat maskenin tamamen örtmediği, dışarıya taşan kısımlarıdır. Buradaki tesseraların üzeri harçla kapatılmış, harç üzerine altın varak uygulaması yapılmıştır. Ancak varağın üzerine reçine uygulanmıştır. Zaman içinde güneş ışığından dolayı reçine tabakasının rengi değişerek kararmıştır. Bunun sonucunda ise koyu kahverengi bir tabaka oluşmuştur. Maske dışına taşan ve melek figürüne dahil olan tessera üzerindeki harçlar, ilk tabaka (dıştan zemine) harcıdır. İlk tabaka harcı oldukça sert bir harç olup doğrudan tessera üzerine bulaşmış kısımların ince mekanik yöntemle alınması, çok küçük alanlar olmasına rağmen oldukça zor olmuştur. Yine de çok küçük çaplarda harç kalıntıları tessara gözeneklerinde kalmıştır. Tesseralara bulaşmış ilk katman harcının alınması işlemi eldeki imkânlarla ortalama % 90 oranında başarılı olmuştur. Ayasofya’nın ilk hat levhaları, 1644 yılında, Sultan İbrahim döneminde Hattat Teknecizade İbrahim Efendi’ye hazırlatılan, dikdörtgen formda İsm-i Celal, İsm-i Nebevi ve Hulefa-yi Raşidin’in isimlerinin olduğu hat levhalarıdır. Sultan Abdülmecid döneminde gerçekleştirilen 1847-1849 onarımları sırasında, celi hat levhalarının zeminlerinin zaman içinde zedelendiği ve yenilenmesi gerektiği görülmüştür. Dünyanın en büyük hüsn-i hat levhaları olarak bilinen ve Kazasker Mustafa İzzet Efendinin eseri olan her biri 7,50 m çapındaki yeşil renkli levhaların üzerinde altın yaldızla yazılmış Lafza-i celal, Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin isimleri yazılı sekiz adet 161 yaşındaki levhalar Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuar Müdürlüğü ve Müdürlüğümüz uzmanları denetiminde geçekleştirilerek daha ileriki yıllara taşınması sağlanmıştır. Ayasofya Hat Levhalarının 2010 Yılı Onarım Aşamaları • Öncelikle levhanın onarılacağı iskelenin ve çalışma platformu oluşturulmuştur. Zeminden 15,00 m yükseklikteki 7,5 m çapındaki levhalar için 150 m2 taban alanlı 23,00 m yüksekliğinde iskele kurulmuştur (Şekil 4). • Çalışma platformu üzerine dikine duracak şekilde raylı bir sistem teşkil edilerek taşınan levhanın ahşap karkasının ve kasnağının yine emprenye edilmiş ıhlamur ağacı kullanılarak onarımı yapılmıştır. • Bistüri yardımıyla levha üzerindeki kirlerin mekanik temizliği yapılmıştır. • Arka kısmının fırça ile tozlarının temizlenmiştir. • Altın varaklı ahşap çerçeve ön kısmının % 1,2 metil selüloz ile temizlenmiştir. • Eski onarımlarda kullanılan malzemelerin mekanik yöntem ile temizliği yapılmıştır. • Ahşap çerçevenin ön kısmının ve ahşap şase ile ahşap çerçevenin yan kısımlarının konsolidasyonu; Tavşan tutkalının 2 numara fırça ile ince tek katman halinde sürülmüştür. • Ahşap çerçeve üzerindeki altın varak kısmında dökülen kısımlar Bolonya alçısı ve tavşan tutkalı ile 2 numara fırça kullanılarak macunla gerektiren noktalarda kıvamlandırılmış olan dolgu malzemesinin spatulayla uygulanmıştır. • Ahşap çerçeve ve şasenin yan kısımlarındaki dökülen tabaka Bolonya alçısı ve tavşan tutkalı ile hazırlanan dolgunun 2 numara fırça ile uygulanmış, macunlama gerektiren noktalarda kıvamlandırılmış olan dolgu malzemesi saptulayla uygulanmıştır. Bu kısımlarda dolgu ile yüzey ve renk rötuşları da yapılmıştır. • Ahşap çerçevede dolgu malzemesiyle strüktürel olarak tamamlanan kısımları Kırmızı kilermeni içinde bir miktar guvaj boya karıştırılmış ve 2 numara fırça yardımıyla yüzeye sürülmesi ile renklendirilmiştir. Bunun üzerine sırasıyla gomalak ve miksiyon uygulaması yapılmıştır. • Resim yüzeyinde varaklı hat yazısının bulunduğu bölgelerde ve yeşil yağlı boyalı kısımlardaki hidrofilik kir tabakasına yönelik temizlik işlemi saf su ile yapılmıştır. Kimi fazlaca kirli noktalarda saf su ve suni salya karışımın pamukla yüzeye sürülmüş ve kuru pamukla silinmiş ya da suni salya uygulandıysa uygulanan yüzeyden saf su/ white spirit ve ardından kuru pamukla silinmesi suretiyle gerçekleştirilmiştir. • Çerçevedeki çatlak alanlar Paraloid B72 ile Levhaların Yapımında Kullanılan Malzemeler Osmanlı arşivinde bulunan ve Mustafa İzzet Efendi’nin levhaları yaparken kullandığı malzemelere ilişkin bilgi veren masraf belgelerinde; levha kasnağının hafif ve neme dayanıklı olduğu için ıhlamur ağacından imal edildiği, zemin alt yapısının ise yelken bezinden yapıldığı anlaşılmaktadır. Malzemeler şu şekildedir: • üstübec-fırça kılı-saplı fırça-yelken bezi- levha bezleri için iplik- moskov bezi- amerikan bezi, • ıhlamur ağacından avadanlıklı oymalı kasnak, • altın varak, • petrol yağı, • fırınlanmış bezir yağı, • ham bezir yağı, • kurşun asiti, • sülyen, • kabasakal bezir yağı, • cenova ve kube isfidacı. İsfidac, pigment olarak beyaz boya yapımında, boyaların yoğunluğunu arttırmada veya günümüzde yağlıboya ve macunlarda (dış hava etkisine açık dar yarık ve çatlakları doldurmak amacıyla tutkal ve tebeşir tozu ile üretilen üstübeç macunu gibi) dolgu gereci olarak kullanılan, beyaz renkli ve çok örtücü bir madeni tozun genel adıdır.  Ayasofya Mozaik, Hat Levhaları ve Kandillik Onarımları Sonay ŞAKAR Fotoğraf 27, 28, 29. Celi hat levhalarından detaylar. Fotoğraf 33. Ayasofya orta mekanında bir köşede kullanılamaz durumda bekleyen orijinal Ayasofya anakubbe kandilliği 450 kg ağırlığı, 6,30 mt çapı ve üzerindeki 152 adet LED armatürü ile restore edilerek yerine asıldı (İRAM Arşivi 2010). Fotoğraf 30, 31. 1935 yılında Ayasofya’nın Müze olması dolayısıyla Sultan Ahmet Camine taşınmak üzere indirilip kapılardan çıkmayınca 1949 yılında tekrar yerlerine, asılana kadar zemin katta Bergama küplerinden birinin yanında duran ve üzerinde Hüseyin yazılı olan levha. yapıştırılmış ve güçlendirilmiştir. 2 numara fırça ve şırınga ile çatlak alanların iç kısımlarının yapıştırılması gerektiğinde bölge mengene ile sıkıştırılmıştır (Şekil 5). Şekil 3. Celi hat levhaları ve yerleri. Şekil 4. Biyolojik zararlılara karşı fümigasyon(gazla ilaçlama) işlemi yapılarak levhalar eski yerlerinde asılmıştır. Fotoğraf 32. 1849 onarımlarında Fransız avizeci Marsiye’den alınan avizeler (Altta). • Resimdeki çivilere yapılan müdahelesi yapılmıştır. antidoksidasyon • Japon kağıdı ile ve %60 lık metil selüloz ile liflendirilerek tümleme işlemi yapılmıştır. Ayasofya Kandillikleri • • • • Günümüzde onarım ve restorasyonu yapılan kandillikler; 1849 onarımlarında Fransız avizeci Marsiye’den alınan avizelerdir (Fotoğraf 43, 44). 190/210 cm ebatlarındaki %60 bakır , % 40 çinko alaşımlı hurda olmayan pirinçden orijinal detay ve malzemeler ile yeni kandillikler imal edilmiştir. 85 adet her biri 45 kg ağırlığında 2,10 mt çapında üzerinde 48 adet LED armatür bulunan küçük kandillikler imal edilmiştir (Fotoğraf 45,46). Ayasofya iç mekanında toplam 4232 adet LED armatür ile iç mekanın aydınlatılması sağlanmıştır. DEĞERLENDİRME KAYNAKÇA • • • • • • • Şemseddin Karamani, Haza Tarih-i Beyan-ı Bina-i Ayasofya-ı Kebir, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T2637, s5a, 6a. Şemseddin Karamani, Haza Tarih-i Beyan-ı Bina-i Ayasofya-ı Kebir, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, T2637, s5a, 6a. Anonim, Tevarih-i Al-i Osman- F.Giese neşri, Çev. Nihat Azamat, İstanbul 1992, s.89. Müller-Wiener, Wolfgang; İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.84-85 Müller-Wiener, Wolfgang. İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.86 Freely, John, Çakmak, Ahmet. İstanbul’un Bizans Anıtları, çev.Gülru Tanman, İstanbul, 2005, s.79. Mainstone, Rowland J., Hagia Sophia: Architecture, structure, and liturgy of Justinian’s great church, Thames and Hudson, 1988. DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Sonay ŞAKAR. Y. Mimar Rest. Uzm. Gülgün KAHRAMAN Y. Mimar Rest. Uzm. H. Esat KIZILIRMAK İnşaat Müh. Yüklenici Özbersan İnş. ve Tic. Ltd. Şti. Akademi ve Enerji San. Tic. A.Ş. Abma Turizm Limited Şirketi Restorasyonun koruma bilinciyle şekillendiği kültürel, toplumsal, vicdani ve bilimsel sorumluluk ile sonuçlandığı uygulamalar; eserlere ev sahipliği yapan toplumları yüceltir. Şekil 5. Levhanın onarılacağı iskele (İRAM Arşivi).   BİR KORUMA ÇALIŞMASI AYASOFYA MÜZESİ GALERİ KATI İffet İZGİ BİLLUR A CASE OF PRESERVATION GALLERY FLOOR of HAGIA SOFIA MUSEUM Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/DGSA/MSG İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Bu çalışmada Ayasofya Müzesi Galeri Katı’nın, restorasyon süreci, kullanım ve yönetim sorunları, mevcut yasa ve yönetmelikler çerçevesince koruma sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir. (Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkında Kanun, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu, 2919 sayılı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu, 15/01/2004 tarih ve 25 sayılı, 22/09/2004 tarih 50 sayılı, 29/12/2005 tarih ve 102 sayılı, TBMM Milli Saray, Köşk, Kasır ve Müştemilatın Bakım, Onarım ve Korunmasına İlişkin Yönetmelik.) Anahtar Kelimeler: Ayasofya Müzesi, kültür varlığı, koruma çalışmaları In this study, the gallery floor of Hagia Sofia Museum’s preservation and restoration processes are tried to be explained. (Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage Protection Act and the Law on the amendment of various laws, Law No: 5737, Law on Foundations, Law no: 2919, the General Secretariat of the Organization of Turkey Grand National Assembly Act, dated 01.15.2004 and 25 numbered, dated 09.22.2004 No. 50, dated 29.12.2005 No. 102, Parliament National Palace, mansions, pavilions and outbuildings Maintenance, Repair and Protection Regulation.) Key Words: Hagia Sofia Museum, cultural property, preservation case İffet İZGİ BİLLUR Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı GİRİŞ Nika isyanından sonra yıkılan İkinci Ayasofya’nın inşa edildiği yere İustinianus (hd 527-565) tarafından 532 yılının Ocak ayında yapımı başlatılan Üçüncü Ayasofya’nın mimarları, Tralles’li (Aydın) Anthemius ve Milet’li İsidorus’tur. Önceki yapının yıkıntıları tesviye edilirken, ayakta kalmış yapı elemanları sökülmüş ve yeniden kullanılabilecek durumda olan yapı malzemeleri tekrar kullanılmıştır. Merkezi planlı inşa edilen bu üç nefli, yeni Ayasofya’nın oturum alanı beş nefli olan İkinci Ayasofya’nın oturum alanını aştığı düşünülmektedir. Yerel yapı taşları, tuğlalar ve Marmara Adası’ndan gelen mermerler hariç, binada kullanılan malzemeler Doğu Roma İmparatorluğu’nun farklı yerlerinden getirtilmiştir. Kyzikos’daki Zeus Tapınağı ile Mısır ve Teselya’dan getirtilen sütunlar binanın inşasında kullanılırken, bu yeni yapı 533-534 yıllarında birinci kata kadar yükseltilmiştir. Mimarlardan Anthemius 534’te ölünce, İsidorus baş mimar olmuş ve yapıyı tamamlamıştır. Yoğun inşaat temposu ve sınırsız yapı malzemesinin varlığıyla birlikte Üçüncü Ayasofya’nın yapımı 5 yıl 10 ayda tamamlanmış, 27 Aralık 537 tarihinde imparator İustinianus’un katıldığı bir törenle Patrik Menas tarafından kutsanmıştır. (Müller-W., W.,2001) Ayasofya’nın galeri katı planı zemin kotunu, ana nef hariç olmak üzere takip eder niteliktedir. Narteksin ve iki yan nefin üzerinde bulunan galeriler “gynaikeion” olarak da adlandırılır. Bu tanım her ne kadar kadınlara ayrılmış bölümler için kullanılmış olsa da, galerilerin hiçbir zaman sadece kadınlara ait olmadığı ve galeriler için kullanılmış genel bir tabir olduğu değerlendirilmektedir. (Freely, J. ve Çakmak, A., 2005) Ancak döşemesinin tam ortasındaki imparatoriçeye tahsis edilmiş alandan anlaşılacağı üzere doğu galerisinin kadınlara tahsis edilmiş olduğu bilinmektedir. (Eyice, S.,1993; Diker, H.F.,2012). Fotoğraf 1. Batı galerisinin orta kısmındaki protokol alanını tanımlayan dörtgen çerçeve, Teselya mermeri ve onu iç ile dıştan çevreleyen geometrik renkli taşlar “opus sectile” tekniğiyle kaplanmıştır (İRAM Arşivi). İmparatoriçe locası olarak da bilinen batı galerisin ortasındaki bu alan, dört yönden Serpentino (verde antico) mermeriyle kaplanmış dörtgen bir çerçeve formunda ve çerçevenin batı kenarıyla galeri boşluğuna bakan ortadaki iki sütunçenin doğrusallığına teğet olacak şekilde yer alan, aynı mermer türünden dairesel bir kaplama ile tanımlanmıştır. Bu dairesel Teselya yeşili mermerinin imparatoriçe tahtının konum yeri olduğu düşünülmektedir. (Fotoğraf 1) Bu protokol alanını tanımlayan dörtgen çerçeve formundaki orijinal döşeme bezemesi genel olarak korunmuş olmakla birlikte, batı kenarının kuzey ve güney yönlerindeki orijinal kaplamaların, galeri kotu döşemesinde yapılan sonraki müdahaleler sırasında değiştirildiği görülmektedir. Ayasofya galeri katındaki döşeme kaplaması, sonradan yapılmış müdahaleler sırasında değiştirilmiş çok küçük bir yüzey hariç Marmara mermerindendir. Standardize olarak kesilmiş bu mermer döşeme kaplamalarında 15 m x 35 m ile 15 m x 4 m ebatlarının kullanıldığı görülmektedir. Levhaların kalınlıklarının 3 cm ve 35 cm arasında değiştiği gözlemlenmiştir. Galeri katı zeminin mermer döşeme kaplamaları, kırılma ve çatlaklarla da olsa büyük nispette günümüze kadar gelmiş olduğu halde zaman içerisinde yaşanan yüzey kayıpları farklı devşirme malzemelerle tümlenmiştir (Guidobaldi, A.G. ve Barsanti, C., 2004). ÇALIŞMANIN AMACI VE AŞAMALARI Ayasofya Galeri Katı Ölçümleme ve Belgeleme Çalışmaları Georadar Tarama İşi (İRAM Arşivi) Şekil 1. Ayasofya Müzesi Galeri Katı Ayasofya Müzesi Galeri Katı, Georadar Tarama İşi (İRAM Arşivi).   İffet İZGİ BİLLUR Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı Şekil 2. Ayasofya Müzesi Galeri Katı Ayasofya Müzesi Galeri Katı, Georadar Tarama İşi (İRAM Arşivi). Şekil 3. Galeri kat planı rölövesinde (Mainstone), A ile ifadelendirilmiş ana payelerin tonoz boşlukları arasındaki dolgular Mimar Sinan onarımlarına tarihlendirilmektedir. Yine Mimar Sinanın gerilimi azaltmak adına galeri döşemesi altından geçirerek kullandığı gergi demirleri de kesik çizgilerle tanımlanmıştır. B ile ifadelendirilmiş dolgular Fossati onarımlarına tarihlendirilirken R ile gösterilmiş sütunların kaide kısmından kesilerek düzeltildiği bildirilmektedir. Galeri Katı Tavan Mozaiklerindeki Bozulmalar İzleme Mainstone, Mimar Sinan’ın Ayasofya’yı güçlendirmek adına yaptığı müdahaleler arasında yapının statik gerilimini azaltmak adına kuzey, batı ve güney yönlerinde galeri ile dış cepheler arasında döşeme altından gergi demirleri kullandığını nakletmektedir. (Mainstone s.109) (Şekil 3) (İbid. s.279, fig. A10.) Mainstone’un galeri katının kuzey, güney ve batı yönlerinde tespit ettiği döşeme altından geçirilmiş bu demir gergilerin, galeri iç yüzeyleriyle dış cepheler arasında konumlandırılmış haliyle tespit edilmiştir (Diker, H.F., 2012). Ayasofya Galeri Katı ve Güneybatı Atrium iniş rampası depolar acil müdahale ve proje yapım işi” Galeri Katı Döşemelerinde Yürütülen Koruma Çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve Yatırım Fotoğraf 2, 3, 4. Ayasofya Müzesi Galeri Katı Tezyinat Onarımları (İRAM Arşivi). ve Koordinasyon Başkanlığı Doğal Kaynaklar Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü denetimindeki “Ayasofya Müzesi Galeri Katı, Güneybatı Atrium İniş Rampası Depolar Acil Müdahale ve Proje Yapım İşi” yer teslimi 15.07 2014 tarihinde yapılmıştır. İş kapsamında öncelikle galeri katı kuzeybatı eksedra duvarının galeri katı yüzeyinde daha önce sıva parçasının dökülmüş olduğu alanda koruma çalışmaları yürütülmüştür. Danışma Kurulu üyeleri Prof, Dr. Nevzat İLHAN, Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY, Prof. Dr. Mustafa ERDİK, Prof. Dr. Suphi SAATÇİ, Prof. Dr. Asnu Bilban YALÇIN, Doç. Dr. Ahmet GÜLEÇ ile koruma çalışmalarına ait Rölöve projeleri, Galeri katı zemin döşemesi, jeoradar tarama, Ayasofya’da yapılmış ve yapılmakta olan mimari ölçüm çalışmalarına ait sayısal verilerin birleştirilmesine yönelik yöntem belirlenmesi, Dönem Analizi ve Müdahale kararları, Batı Galeri 4 ve 5 No’lu kemer ayaklarında meydana gelen hasarla ilgili çalışmalar yürütülmüştür. İstanbul I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararları kapsamında; Galeri Katı Döşemesi Dönem Analizi Projesi Belge Olarak Onaylanmış, Döşeme Rölövesi, Döşeme Dönem Analiz Raporu, Döşeme Müdahale Projesi, Duvar ve Tavan Rölövesi, Duvar ve Tavan Dönem Analiz Projesi, Duvar ve Tavan Müdahale Projesi Koruma Kurulundan onaylanmıştır Sonraki süreçte döşeme müdahalelerinin ilk etap uygulama alanı tayin edilmiştir. Belirlenen çalışma alanlarında; mermerlerin derzlerinin yenilenme ve gerekli görülen yerlerde mermer döşemelerin yatak harcı yenilenerek yerine konma çalışmaları ile aynı zamanda mekanik temizlik çalışmaları yürütülmektedir. Batı galerisinin orta kısmındaki 6., 10., ve 14. yüzyıllarda üç defa kubbesi çöktüğü bilinen Ayasofya’nın galeri katlarında bu depremlerden kaynaklanmış hasarlara ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak gerek yaşanan depremlerin yarattığı deformasyonlar, gerekse de ana kubbenin  doğu-batı aksındaki yarım kubbelerden gördüğü desteği, kuzey güney aksında aynı nispette göremeyişi zaman içerisinde galeri katlarındaki döşemelerde çatlak ve kırılmalara neden olduğu düşünülmektedir. Şekil 4. 2018 Ayasofya galeri katı görünüm.  İffet İZGİ BİLLUR Bir Koruma Çalışması: Ayasofya Müzesi Galeri Katı Fotoğraf 5. 2018 Ayasofya galeri katı batı döşemelerindeki koruma çalışmalarından görünüm (İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. 2018 Ayasofya galeri katı batı kanadından görünüm (Altta solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 7. 2018 Ayasofya galeri katı batı döşemelerindeki koruma çalışmalarından görünüm (Altta) DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü İffet BİLLUR Y. Mimar Rest. Uzm. T.C İstanbul Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı Doğal Kaynaklar, Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü Dr. Selcen CESUR Y. Mimar Selçuk ERDOĞAN Y. Mimar Ömer Beha BOZAL Mimar Esengül YILDIZ Sanat Tarihçi İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Müdürlüğü Fırat BOZ Restoratör Eftal KİRAZ Restoratör Yüklenici: Akademi ve Enerji San. Tic. A.Ş. KAYNAKÇA Bizans Anıtları,çev. Gülru Tanman, İstanbul, 2005, s. 101-102. Eyice, Semavi, ”Ayasofya maddesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.1, İstanbul, 1993, s.452. Diker, H.F. “Ayasofya Galeri Katı Sanat Tarihi Raporu”,2017 Guidobaldi, Alessandra Guiglio; Barsanti, Claudia; Valle, Mauro Della; Flaminio, Roberta; Paribeni, Andrea ve Yalçın, Asnu Bilban, “Ayasofya Müzesi Bizans Plastik Eserler Koleksiyonu”, 23. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, Türkiye, Mayıs 2004, s.320. Mainstone, Rowland J.; Hagia Sophia, Slovenya, 2001, s.275, pl.A6. Mainstone, s.109-110. Mango, Cyril, The Materials for the Study of the Mosaics of St. Sophia at Istanbul, Dumbarton Oaks Studies:8, 1962, s.107-112. Müller-Wiener, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, çev. Ülker Sayın, İstanbul, 2001, s.8586. Fotoğraf 8. Prof. Asnu Bilban YALÇIN ile Dehlize inmeden önce (İRAM Arşivi).  Freely, John ve Çakmak, Ahmet, İstanbul’un  KARİYE MÜZESİ ARAŞTIRMA VE RESTORASYON BULGULARI KARIYE MUSEUM; RESARCH & RESTORATION DATA ACQUIREL Fırat BUZLU Konservatör/İÜ İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ İTÜ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Kariye Müzesinin restorasyon uygulamaları, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından; İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünün desteğiyle ve Ayasofya Müzesi ve Bağlı Birimlerinin Bilimsel Danışma Heyetinin tavsiye kararları doğrultusunda yönetilmektedir. Restorasyon çalışmaları kapsamında; yapının mimari değeri kadar restorasyon aracılığıyla elde edilecek bilginin de önemi ön planda tutulmuştur. Bu amaçla yapının yapımından bugüne uğradığı değişiklikler veyahut aldığı ekler, gördüğü hasarlar ile bu hasarların kaynağı ve geçirdiği onarımları olabildiğince kavramak ve anlamak için arşiv çalışmaları ile sahadaki bulguların karşılaştırmalı değerlendirilmesine öncelik verilmiştir. Ayrıca yapının mevcut durumuna ilişkin verinin toplanması ve müdahale kararlarına esas teşkil etmesi için yapısal araştırma çalışmalarına başlanmıştır. Mozaik, fresko, opus sectile ve mimari taş elemanların konservasyonu da bu çalışmalar kapsamında ele alınmıştır. Anahtar Kelimler: İstanbul, Kariye Müzesi, Restorasyon, Konservasyon, Belgeleme Conservation Works in Chora Museum, are being carried out by Directorate of Istanbul Restoration Works, in collaboration of Directorate of Istanbul Restoration and Conservation Central and Regional Laboratories, following the directions of the Scientific Committee which is established for Hagia Sophia Museum and buildings connected. Within this context, information to be gathered during conservation is regarded as important and valuable as the architectural value of the building. For this purpose, comparative study of various archives and data which are gathered directly from the site is granted utmost priority, in order to be able to apprehend; changes that the building has gone through since its construction, damages of the building and the sources of these damages, and the repairs in the building. Besides these; Structural analysis have been started immediately, to be able to gather data regarding the current situation of the building, and so that this data can be used in the determination of the decisions for intervention. Conservation of Mosaics, fresques, the opus sectile and architectural stone elements have been undertaken during these studies. Keywords: Istanbul, Chora Museum, Conservation, Documentation Fırat BUZLU Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları TARİHÇE İstanbul’un karasularına yakın bir bölgesinde, Haliç’e hâkim bir yamaç üzerine kurulan ve döneminde “Hora” veya “Chora” olarak adlandırıldığı kaynaklarda bildirilen yapı, Erken Bizans dönemine tarihlenmektedir. Yapı 11. ve 12. yy başta olmak üzere çeşitli dönemlerde aldığı eklerle, günümüze en yakın haline 14.yy’da kavuşmuştur. II. Bayezid döneminde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrildiği, ‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla zikredilen mabedin Paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu 1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde kayıtlıdır.1 1945 yılında ulusal anıt ilan edilen yapı, 1948 yılından günümüze Müze olarak ziyaret edilmektedir. GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR 1929-1930 yılları arasında Evkaf İdaresi tarafından kısmi onarım yaptırılmıştır. Daha sonra,1955 yılında Uluslararası Bizantoloji Kongresinin İstanbul’da yapılacak olması sebebiyle 1945-1946 yıllarında Mimar Cahide Tamer’in yönettiği restorasyon çalışmaları kapsamında yapının kısmi rölövesi hazırlanmış ve kurşun örtüleri yenilenmiştir. Bu belgeleme ve onarım çalışmasından sonra Kariye 1 Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi,24. s:495-498 Müzesi, Amerikan Bizans Enstitüsü ve Dumbarton Oaks Araştırma Enstitüsü’nün ortak çalışmasıyla 1947-1959 yılları arasında aralıklarla devam eden restorasyon çalışmalarına konu olmuştur. Çalışmalar kapsamında yapılan kazılardan elde edilen bulgular ışığında yapının dönemleme çalışması hazırlanmıştır. Günümüze gelindiğinde ise, 2009-2011 yılları arasında Müdürlüğümüzce rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlatılmış ve İstanbul IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 24.01.2011 tarih ve 4386 sayılı kararı ile restorasyon projeleri onaylanmıştır. Onaylı restorasyon projesi doğrultusunda, 2013 yılında Müdürlüğümüz ve İstanbul Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Birimiyle koordineli başlatılan restorasyon çalışmaları 2014-2016 yılları arasında I. Etap restorasyon çalışmaları olarak tamamlanmıştır. Bu çalışma kapsamında anıtın ziyarete tamamen kapanmaması için yapılan planlamada; I etabı naos, protesis ve kuzey aneks oluşturmuştur (Şekil 1). Araştırma ve tespit çalışmaları kapsamında; jeoradar ile duvar ve döşemeler taranmış; boşluk, çatlak ve malzeme tespiti yapılmıştır. Yapının iç ve dış mahallerinde onarım izleri ve çatlaklar jeoradar ölçümlerle tespit edilmiştir (Şekil 2, 3). Böylece, yapıyı kuzeybatı güneydoğu aksında geçen ana çatlağın naosun beden duvarlarındaki yerleri ve derinlikleri tespit edilmiş ve naosun kuzey anekse komşu duvarının her iki mahalden de yapılan ölçümleri süperpoze edilerek yapıdaki strüktürel sorun 3 boyutta tespit edilmiştir. (Şekil 4) Çatlakları izlenmek üzere, belirlenen yerlere komparatör çatlak ölçerler yerleştirilmiş ve bu noktalardan okumalar yapılmıştır (Şekil 5). Ayrıca yapı çevresinde yapılan jeoradar çalışmasında yapının kuzey cephesine bitişik sokağın zemin altında bir su birikimi tespit edilmiştir (Şekil 6). Yapı çevresinde sismik etüt çalışmaları yapılmıştır. Döşemelerde de yapısal boşluklar ve çatlakların izlenmesi için georadar çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Şekil 7).Bu doğrultuda zemin etüdü için 1 adet sondaj çukuru açılmıştır. Şekil 1. Restorasyon etaplama çalışmaları (İRAM Arşivi). Şekil 2. Georadar ölçüm çalışmaları sonrası kuzeybatı güneydoğu aksındaki çatlağın planlarda izdüşümü Şekil 3. Restorasyon çalışmaları kapsamında georadar ölçüm çalışmaları (İRAM Arşivi). Şekil 4. Georadar ölçüm çalışmaları sonrası kuzeybatı güneydoğu aksındaki çatlağın naos ve kuzey aneksteki duvarlardaki konumlarının süperpoze edildiği kesit Şekil 5. Komparatör yerleşim planı Şekil 6. Kuzey cepheye bitişik sokakta zemin altı su seviyesini gösterir şema   Fırat BUZLU Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları Fotoğraf 4, 5. Naos ahşap kubbede konservasyon çalışmaları (İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. Naos ahşap kubbede konservasyon çalışmaları (Altta, solda) (İRAM Arşivi). Sondaj Çukuru Şekil 7. Sismik etüt çalışmaları Araştırma ve tespit çalışmalarıyla eş zamanlı olarak yapının çevre sularından gördüğü hasarı azaltmak için savaklama sistemi yapılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla Müze Müdürlüğü denetiminde kazılara başlanmıştır. Arkeolojik buluntular, gerekli tespit çalışmaları yapıldıktan sonra Müzeye nakledilmişlerdir. Naos bölümünde zemin üzerine koruma kapama yapılarak iskele kurulmuş, tuğla, mermer ve mozaik yüzeylerde konservasyon çalışmalarına başlanmıştır. 1766 yılındaki büyük depremde çöken Naos ana kubbesi, Mimar İsmail Halife tarafından ahşap olarak yeniden inşa edilmiştir. temizlendikten sonra mevcut ahşaplardaki lokal galeri boşlukları ve böcek çıkış delikleri tespiti neticesinde tüm ahşaplarda fumigasyon uygulaması yapılmıştır. Çalışmalar, mümkün olduğu ölçüde, dönem eki olan kubbe ahşaplarının korunmasına yönelik devam etmiştir. Yalnız biyolojik etkilerden dolayı (küf, mantar, böcekler vb.) niteliğini tamamen yitirmiş ahşaplar, fırınlanmış ve emprenye edilmiş aynı cins ahşaplarla yenilenmiştir. Fiziksel aşınma ve benzeri etkiler nedeniyle bölgesel boşlukları bulunan ahşaplarda, ahşap malzemeye özel epoksi reçine ile dolgu ve sağlamlaştırma uygulamaları yapılmıştır. Ahşap karkas üzeri çimento içerikli sıva ile kaplı naos kubbesinde yapılan ilk uygulama çimento sıvanın mekanik yöntemlerle yerinden alınması olmuştur. ardından ahşap elemanların kondisyon tespiti yapılmıştır. Bu tespit doğrultusunda 1766 depremi sonrasında ahşap taşıyıcılı ve bağdadi çıta tekniği ile yeniden yapılmış olan kubbe ahşaplarının büyük ölçüde korunmuş olduğu anlaşılmıştır. Kubbe ahşaplarının koruma ve onarım uygulamaları tamamlandıktan sonra kubbe dış kısımdan çamur tabakası uygulamasından sonra üst örtü, kurşunla kaplanmıştır. Kubbe iç kısmındaki bağdadi çıta ise naos bölümü sıva analizleri doğrultusunda yeniden hazırlanan horasan harç ile sıvanmıştır. Sıva tabakaları Fotoğraf 1. Naos ahşap kubbe dış görünüm (İRAM Arşivi). Fotoğraf 2, 3. Naos ahşap kubbe çürüyen değişecek parçaların sökümü sonrası (İRAM Arşivi).  ahşap yüzeylerinden tamamen (Fotoğraf 1, 2, 3, 4, 5). Ayrıca, dış kasnak bölgesinde çimento esaslı sıvalar alınarak derz açma ve sıva imalatları tamamlanmıştır. Fotoğraf 7, 8. Naos ahşap kubbede kurşun altı çamur sıva ve kurşun kaplama çalışmaları (İRAM Arşivi). DEVAM EDEN ARAŞTIRMA VE UYGULAMALAR 2017 yılında II. Etabına başlanan restorasyon çalışmalarında; yapının mimari değeri kadar restorasyon aracılığıyla elde edilecek bilginin de önemi ön planda tutularak yapının yapımından bugüne uğradığı değişiklikler veyahut aldığı ekler, gördüğü hasarlar ile bu hasarların kaynağı ve geçirdiği onarımları olabildiğince kavramak ve anlamak için arşiv çalışmaları ile sahadaki bulguların karşılaştırmalı değerlendirilmesine öncelik verilmiştir. Ayrıca yapının mevcut durumuna ilişkin verilerin toplanması ve müdahale kararlarına esas teşkil etmesi için yapısal araştırma çalışmalarına başlanmıştır. Ayasofya Müzesi ve Bağlı Birimlerinin Bilimsel Danışma Heyetinin tavsiye kararlarıyla İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından yönetilen restorasyon çalışmaları; - Araştırmalar - Yapısal Değerlendirme - Mimari Malzemelerin Konservasyonu başlıkları altında değerlendirilmiştir. Araştırmalar Öncelikle geçici çatı ile korunan yapının üzerindeki kurşun örtü toplanmış ve jeoradarla ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümlere göre çatlak aksı boyunca çatı örtü sisteminde de çatlağın devam ettiği tespit edilmiştir (Şekil 8). Bulgular ışığında, yapısal hareketlerin izlenmesi için yapı sağlığı izleme sisteminin kurulması, gerek onarımlar esnasında gerekse de sonrasında yapının izlenmesi entegre bir sistem olarak kurgulanmıştır. Yapı Sağlığı izleme sisteminin bir parçası olarak zeminsuyu seviyelerinin ve hareketlerinin izlenmesi için açılan sondaj kuyularında inklinometre ve piyezometrelerle düzenli aralıklarla ölçüm yapılarak zemin hareketlerinin de izlenmesi planlanmıştır. YAPISAL DEĞERLENDİRME Bu çalışmalar esnasında yapının yapısal olarak sorun teşkil eden kuzey anneks bölümünde tonoz boyunca devam eden çatlaklar için Osmanlı döneminde eklenen kemerlerin de hasarlı durumları değerlendirilmiş ve Ayasofya Müzesi ve Bağlı Birimlerinin Bilimsel Danışma Heyeti ile İstanbul  Fırat BUZLU Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları 2 Numaralı Yenileme Alanı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından uygun bulunan proje doğrultusunda 3 kemere de gergi demiri eklenmiştir. Çatı örtüsü üzerindeki mevcut dolgunun katmanlar halinde alınarak kagir sistemdeki yapısal durumun incelenmesi Bilim Heyetince uygun bulunmuş ve daha önce Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından açıldığı bilinen Pareklesion kubbesinin güney batı köşesi sondaj çalışması için açılmıştır. Bu noktada kagir örtü sistemi üzerinde beton tabliye ile kapatılmış bir boşluğa rastlanmıştır. Dolgunun içerisinde yer yer tuğla ve mermer parçaları, amfora kırıkları ve bir toprak tabakaya rastlanmıştır. Dolgu araştırma çalışmaları, Müze uzmanları denetiminde yapılmıştır. (Şekil 9) bir sıva üzerine yan yana dizilmesiyle meydana getirilmektedir. Duvar süslemelerinde 6.yy.da yaygın olarak kullanılan bu sanat, hem zor, hem de fresko uygulamalarına göre daha pahalı olduğu için 10.yy.da duraklama dönemine girmiştir. Ancak 14.yyda, geç Bizans döneminde Kariye’de görüldüğü gibi zengin bir şekilde yeniden canlanmıştır. Kariye’de mozaikler üzerinde görülen bozulma türleri ise; yoğunlukla cam tesseraların ön cam plakalarının yerlerinden koparak dökülmesi, yatak harcının ayrışarak zayıflamasıdır. Bunu müteakip tessera kayıpları, diğer tür tesseralardaki fiziksel kayıp, kimyasal ayrışma ve yatak harcı arkasının zamanla boşalması da sıklıkla görülen bozulmalar arasındadır. Mozaikler üzerinde yapılan çalışmalara, mozaiklerin ayrıntılı belgelenmesiyle başlanmıştır. Naos ve iç narteks kısmında yapılan çalışmalarda mozaikler uygulama öncesi halleri ile belgelenmiştir. Mozaik yüzeyinde ve mozaik arkasındaki bozulmalar da ilgili lejantlar ile belirtilerek bozulma analizleri hazırlanmıştır. Bu analizlerin değerlendirilmesi sonucu; yapılacak müdahale türlerine ve yöntemine karar verilmiştir. Bunlar; yatak harcının enjeksiyon yöntemiyle sağlamlaştırılması, yüzey temizlikleri, koruma ve sağlamlaştırma uygulamalarıdır. (Şekil 10) Şekil 8. Kurşun örtü toplandıktan sonra çatlağın üst örtüdeki derinliği ve genişliğinin tespitine ilişkin georadar çalışması Şekil 9. Kuzey aneks tonoz destek kemerleri ve öneri gergiler (İRAM Arşivi). Fresko Konservasyonu: Uygulama planına alınan duvar resimlerinde (freskolar) durum tespiti ve analizlerden oluşan belgeleme işlemleri yapılmıştır. İlgili paftalara işlenen durum tespitleri ve analiz sonuçlarına göre tespit edilen sorunların çözümüne yönelik kâğıt hamuru ve saf su kompreslerle tuz emilimi, sıva sağlamlaştırma ve boya sağlamlaştırma uygulamaları yapılmıştır. (Şekil 11) Analizler: Yapının, harç, sıva ve boya analizleri ile petrografik analizler İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğü’nde ilgili uzmanlarca yapılmıştır. Bu analizlerde; SEM-EDX, FTIR, RAMAN, XRPD gibi ileri teknik analiz cihazları kullanılmıştır. Konservasyon ve restorasyon uygulama yöntemleri ve bu uygulamalarda kullanılacak malzeme çeşitleri bu analiz sonuçlarına göre belirlenmektedir. Şekil 10. Mozaik panolarda mevcut durum tespiti ve bu belgelemeye ait lejant (İRAM Arşivi). MİMARİ ELEMANLARIN KONSERVASYONU Mozaik Konservasyonu: Antik Mısırdan itibaren görülmeye başlayan mozaik süsleme tekniği, Helenistik dönemde camın da kullanılması ile zenginlik kazanarak  Taş Mimari Elemanların Konservasyonu: gelişim göstermiştir. Roma İmparatorluğunda bu mozaiğe “psifidoton” denmiştir. Erken Hristiyanlık döneminde mozaikler, altın ve gümüş varak ile kaplanan çeşitli renklerdeki taş, cam, deniz kabuğu ve ten rengine benzer tonları olan kiremit parçalarının da kullanıldığı “tessera” adı verilen küçük üçgen, kare küp gibi şekillerle, ıslak, çabuk kuruyan Taş konservasyonu uygulamaları taşın hangi mimari amaçla kullanıldığına (döşeme, kaplama ve ya doğrudan taşıyıcı gibi) ve taş cinsine göre farklılık göstermektedir. Her ne amaçla kullanılıyor olsa da uygulamalardaki ilk işlem çizim ve fotoğraflarla durum belgeleme çalışmalarıdır. Döşeme olarak kullanılan ve özellikle Naos bölümünde birbirini simetrik dalgalar halinde takip eden damarlardan oluşan (scoutlosis tekniği) mermer Ayasofya ile aynı desen özelliğini taşımaktadır. Naos döşemesinde simetrik yerleştirilmiş büyük plakalar kullanılmıştır. Orta kısımda 16 adet Marmara mermeri levha renkli damarlarına uydurularak döşenmiştir. Bu kısmın etrafında çerçeve serpantin breşi levhalardan oluşmuştur. Burada köşelere kaydırılmış sekiz adet büyük serpantin breşi plakalar Gebze kireç taşı ile çevrelenmiştir. Naos duvar kenarlarında ise Marmara mermeri kullanılmıştır. Döşeme taşlarının yatak harçlarında tespit edilen boşalmalar, özgün harçtan alınan örneklerin analiz sonucuna göre hazırlanan, harçlarla doldurulmuştur. Boşlukların büyüklüklerine göre, dolgu harcı yada enjeksiyon harcı olarak hazırlanmış ve uygulanmıştır. Yatak harcının güçlendirilmesinden sonra eksik derz boşlukları da uygulamaya özel olarak hazırlanan derz harcı ile doldurulmuştur. Çok parçalı kırıkları bulunan bir adet döşeme taşı karbon elyaf file ve epoksi kullanarak yapıştırılmış ve yeni yatak harcı ile özgün yerine sabitlenmiştir. Döşeme taşlarının yüzey temizlikleri ise saf su ile yapılmaktadır. Kaplama levhalarında; Marmara, Afyon, Kelt vb. mermerlerinin yanı sıra farklı kireç taşları, serpantin breş, yeşil porfir, kırmızı porfir, oniks vb. farklı taş türleri kullanılmıştır. Bu kaplama taşları doğrudan yapı duvarlarına harç ile yapıştırılmamış, duvardan 5-10 cm aralığında boşluk bırakılarak -demir donatılar ve taş takozlar kullanılarak- sabitlenmiştir. Bu kaplamaların uygun içerikte hazırlanan harç ile derz dolguları yapılmış ve bu dolgular taş kompozisyonlarındaki renk ağırlığına göre renklendirilmiştir. Özgün yerleşiminde derz boşluğu bulunmayan kaplama levhalarında oluşan deformasyonlar sebebiyle ayrılmalar (210 mm) gözlenmiştir. Kireç bağlayıcılı derz harcı ile bu boşluklar kapatılmış olup yapım tekniğine uygun olarak, derz algısı oluşturmamak için renklendirilmiştir. Ayrıca metal donatılardaki korozyon tabakaları mekanik olarak temizlenerek tannik asit ya da katodik koruma uygulamaları yapılmıştır. Minare, beden duvarları gibi yapı elemanı olarak kullanılmış diğer)taşlarda yüzey kiri analizleri yapılmış ve gerekli yüzey temizlik işlemleri (mekanik ve kimyasal) bu sonuçlara göre belirlenerek uygulanmıştır. Farklı Kubbe Formunda Koruma Uygulaması İç narteks kuzey biçimli) kubbenin sırasında kubbe içi hasar oluşmaması yönü, dilimli (bal kabağı dış cephesindeki çalışmalar mozaik alanda herhangi bir için koruma-kapama sistemi  Fırat BUZLU Kariye Müzesi Araştırma ve Restorasyon Bulguları ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO tasarlanmıştır. Bu sisteme göre, tüm mozaik alan “maskeleme” yöntemi (ince dokuma pamuklu bez ve paraloid B72) ile kaplanmaktadır. Sonrasında kubbenin her iç bükey dilimi, en küçük etkiyi dahi sönümlendirebilecek silikon içerikli sünger ve ethafoam tabakaları ile kaplanır. Son katman olarak tüm kubbe formunda esneyebilen ahşap plaka HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT ile dilimli yüzeyler kapatılmaktadır. Taşıyıcı yükü sağlayacak ve yüksekliği ayarlanabilen ahşap iskelet, tüm sistemi taşıyarak muhtemel yükü zemine kadar iletmektedir. Böylelikle sistem sadece kendi ağırlığını ELİNDEiletirken KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ zemine aynı zamanda kubbede içten dışa MOZAİK PANO HASAR-TESPİT (Şekil 12) HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT doğru bir baskı da oluşmamaktadır. Ahşap Tabakası ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT ELİNDE KUTSAL KİTAP BULUNAN İSA TASVİRLİ MOZAİK PANO DESEN HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT HASAR-TESPİT 1 2 HASAR-TESPİT İ İ 4HASAR-TESPİT 1 3 3 4 HASAR-TESPİT 2 1 A A1 A2 A3 A4 A B B1 B2 B3 B4 B C C1 C2 C3 C4 C C D D1 D2 D3 D4 D D E E1 E2 E3 E4 E F F1 F2 F3 F4 F G G1 G2 G3 G4 G H H1 H2 H3 H4 H Iİ İ I1 İ I2 I3 I4İ I İ1 İ2 İ3 İ4 İ 2 İ İ 3 4 İ İ İ İ A MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI B İ İ İ İ KAYIPLARI (BOŞ E Ahşap Tabakası KOPMUŞ VEYA İKIRILMIŞ İ YÜZEYİNDE ŞİŞME İZLERİ F İ Yumuşak MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI G ÇÖKME Yumuşak Dokulu Koruyucu Tabaka (Ethafoam, Sünger) Facing Tabakası Ahşap Tabakası YÜZEYİNDE ŞİŞME Yumuşak Ahşap Tabakası ÇÖKME İ MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI MEVCUT DURUM TESPİT LEJANTI SONRADAN ONARIM ONARIM TESPİT LEJANTI SONRADAN Tabakası TESPİT LEJANTI MEVCUT DURUM VE TESPİT LEJANTI TESSERA KAYIPLARI (BOŞ ALANLAR) DERZ AYRILMALARI CAM TESSERA KOPMUŞ VEYA KIRILMIŞ YÜZEYİNDE TESSERA DEFORMASYON KALINTILARI VE İZLERİ ŞİŞME BULUNAN KISIMLAR ÇÖKME BULUNAN KISIMLAR EKSİK KISIMLARIN ETRAFINDAKİ TESSERALARDA DÖKÜLME TEHLİKESİ KAYIPLARI (BOŞ B DİLİMİ KIRILMIŞ BOŞ ALANLARDAKİ TESSERA İZİ TAKLİTLERİ F DİLİMİ Şekil 10. Mozaik panolarda mevcut durum tespiti ve bu belgelemeye KOPMUŞ VEYA ŞİŞME ÇÖKME ait lejant SONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI YÜZEYİNDE KARİYE MÜZESİ DIAKONIKON FRESKLİ YÜZEYLER BOZULMA PAFTASI EKSİK İZLERİ B DİLİM F DİLİM ETRAFINDAKİ GÖBEK DÖKÜLME TEHLİKESİ DAHA ÖNCEDEN TÜMLENEN HARÇLI SONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI BOŞ ALANLARDAKİ TESSERA İZİ TAKLİTLERİ EKSİK ETRAFINDAKİ DÖKÜLME BOŞ DAHA ÖNCEDEN ALANLARDAKİ TÜMLENEN TEHLİKESİ TESSERA İZİ HARÇLI TAKLİTLERİ GÖBEKSONRADAN ONARIM TESPİT LEJANTI DAHA ÖNCEDEN TÜMLENEN HARÇLI Tabakası Ahşap Tabakası Yumuşak Dokulu Koruyucu Tabaka Tabakası TAŞIYICI AHŞAP İSKELET AHŞAP İSKELE Tabakası Facing Tabakası TAŞIYICI AHŞAP İSKELET Şekil 12. Farklı kubbe forumu için koruma uygulaması örneği Yumuşak KARİYE MÜZESİ DIAKONIKON FRESKLİ YÜZEYLER BOZULMA PAFTASI DAHA ÖNCEDEN TÜMLENEN HARÇLI KISIMLAR Ahşap Tabakası Yumuşak I ETRAFINDAKİ KOPMUŞ VEYA KIRILMIŞ DÖKÜLME TEHLİKESİ İZLERİ Yumuşak Ahşap Tabakası Yumuşak H İ Ahşap Tabakası TAŞIYICI AHŞAP İSKELET EKSİK KAYIPLARI (BOŞ İ İ KAYNAKÇA Tabakası KARİYE MÜZESİ DENETİM EKİBİ AHŞAP İSKELE Öngen A.S., Aysal N., "KariyeTabakası Müzesi (Chora Manastırı) Kullanılan Dekor Taş Türleri ve Bunların Kaynak Alanları", Kargir Yapılarda Koruma ve Onarım Semineri VII, İstanbul, 1-2 Aralık 2015 Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm. (İRAM) Ousterhout R., "The Achitecture of the Kariye Camii in Istanbul", Dumbarton Oaks Studies Twenty-five Cengiz KÜRKÇÜ Elektrik Elektronik Müh. (İRAM) Kariye Müzesi Plan çizimi TDV İslâm Ansiklopedisi 24. cilt.49’ten alınmıştır. Şilan SİNAN Mimar (İRAM) Şennur ELMACI İnşaat Müh. (İRAM) Selim ÖZDEMİR Makina Müh. (İRAM) Fırat BUZLU Konservatör (İRKMBLM) Yüklenici: Taksim Yapı Mimarlık Restorasyon Turizm San ve Tic. Ltd. Şti. BOŞ ALANLARDAKİ TESSERA İZİ TAKLİTLERİ BOZULMA LEJANDI ÖZGÜN VE TAŞ veya TUĞLADA HASARLI YÜZEY KAYIPLARI DERZLER (0.1 CM ARASI) ÖRGÜ VE DOKU KAYBI HATIL BOŞLUĞU TAŞ veya TUĞLADA YÜZEY KAYIPLARI (1-5 CM ARASI) FRESKLİ YÜZEYLERDE YÜZEY KİRLİLİĞİ FRESK YATAK HARCINDA OLUŞAN BOŞLUKLAR Şekil 11. Yapı fresklerinde mevcut durumun belgelenmesi   YILDIZ SARAYI HÜMAYUN-U MARANGOZHANESİ (MÜZEHANE) ONARIMI VE TEŞHİR TANZİMİ EXHIBITION PROjECT OF MARANGOZHANE AT YILDIZ ROYAL MUSEUM Yelda AYHAN Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ODTÜ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Neslihan Ecem Oksal Sanat Tarihçisi E.S. Yapı Şehircilik Mimarlık San Tic. Ltd. Şti. Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi ve padişahların ikamet ettiği yer olan saraylar “Saray-ı Hümayun” olarak adlandırılmaktaydı. Osmanlı sarayları genelde geniş bahçeler içerisinde konumlanmış köşk, pavyon, havuzların bahçe duvarları ile çevrelendiği, su ile organik bağı olan yapı topluluklarıdır. Topkapı Sarayı gibi çok birimli ve klasik yapıdaki Osmanlı saray mimarisi geleneksel organik yerleşim şemasını 19. yüzyıla kadar korumuş, 19. Yüzyılda planlı ve tek seferde inşa edilen Batı tarzı saraylar yapılmaya başlanmıştır. Saraylar Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonra, 3 Mart 1924 yılında 431 sayılı yasayla millete devredilmiş ve yönetimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilmiştir. Günümüzde ise Başkanlık’ın sorumluluğundadır. Osmanlı saraylarının sonuncusu olan Yıldız Sarayı, Boğaziçi’ne hakim bir tepede, 500.000 m2’lik bir alana yayılan köşk ve kasırlardan oluşmuştur. Sarayın Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı süresince çeşitli yıkımlar, yeniden yapılanmalar ve eklemelerle son derece genişlediği ve giderek Topkapı Sarayı gibi büyük bir yapılar topluluğuna dönüştüğü görülmektedir. Bu yönü ile 19.yüzyıl saraylarından ayrılmaktadır. Günümüzde yasal mevzuat ve uluslararası konservasyon ilke ve prensipleri doğrultusunda kapsamlı çalışmalara sahne olan Yıldız Sarayı’nda her bir yapı ve peyzaj elemanı aslına uygun olarak detaylandırılıp restore edilmektedir. Anahtar Sözcükler: Osmanlı Saray Mimarisi, Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid, Restorasyon. Ottoman Palaces which were center of government and also the residence of Sultans were called as “Saray-ı Hümayun”. They are settled in vast gardens which are surrounded by walls. They are usually building groups consisting of various kiosks, pavillions and landscape elements like ponds, grottos, glasshouses, and etc., which are in close relation with water. Ottoman palatial architecture has preserved its traditional organic pattern of settlement until 19th Century. However in 19th C., Western style preplanned palaces in geometric form started to be built. All palaces were given under responsibility of Turkish Parliament after 1924. Now, they are under responsibility of the Precidency. Yıldız Palace which is the last Ottoman Palace is placed on a hill with a view of Bosphorus. It is a combination of pavillions, kiosks, mansions, glasshouses, which are spreaded over 500.000 m2 of land. The Palatial settlement was expended continuously with demonstrations, new constructions and attachments especially during the period of Abdülhamid II. It is different from other 19th Century palaces and has more resemblance to Topkapı Palace. Today restoration process of buildings and landscape elements in Yıldız Palace are continuing according to conservation legislation and international principles for conservation. Key Words : Ottoman Palace Architecture, Yıldız Palace, Sultan Abdülhamid II., Restoration Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi YILDIZ SARAY-I HÜMAYUNU TARİHÇESİ İstanbul’da, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki tepededir. Burada Yıldız Sarayından başka pek çok köşk ve kasır vardır. Bütün bu yapılar Beşiktaş’a oradan da Ortaköy’e kadar uzanan beş yüz bin metre karelik bir sahayı kaplar. Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında bir av yeri olan bu saha üzerinde ilk yapılan saray, Sultan Üçüncü Selim zamanında annesi Mihrimah Valide Sultan için yaptırılmıştır. Babası için de bir çeşme inşâ edilmiştir. Sultan İkinci Mahmut bilhassa yaz aylarında Yıldız tepelerine giderek Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusunun yaptığı talimleri izlerdi. 1834-1835 senelerinde bu tepede bir köşk inşâ ettirmiştir. Sultan Abdülmecid Han ise, 1842’de annesi Bezmialem Valide Sultan için Kasr-ı Dilküşa adıyla yeni bir köşk yaptırmıştır. Sultan Abdülaziz Han devrinde ise, Büyük Mabeyn Köşkü, Çit Kasrı, Malta ve Çadır Köşkleri ve bu köşkleri dolayısıyla Yıldız’ı Çırağan Sarayına bağlayan köprü yaptırılmıştır. Sultan Abdülaziz Han, Yıldız Sarayını devamlı merkez olarak kullanan ilk padişah olmuştur. Yelda AYHAN bütün Marmara’ya ve Boğaziçi’ne hâkim bir görüş açısı vardır. Dış bahçe bugün Yıldız Parkı olarak isimlendirilen arazidir. Osmanlı Devleti zamanında sarayda yaşayan hanımların dinlenmek, gezmek için kullandıkları bu koruda birçok köşk bulunmaktaydı. Bunların en önemlileri olan Bahçıvanbaşı Köşkü, Talimhane Köşkü, Acem Köşkü maalesef yıkılmış, Çadır, Malta ve Şale Köşkleri ayakta kalmıştır. Yıldız Parkı’nda köşklerden başka, çini atölyesi, marangozhane, tamirhane, bıçkıhane, dökümhane ve ayar atölyeleri bulunmaktaydı. Bunlardan bugün ayakta kalabilen ve 1896’da kurulmuş olan Yıldız Çini Atölyesi memleketimizde kurulan ilk fabrikasyon porselen imalathanesidir. İmal ettiği kıymetli porselenlerle dünyaca meşhur bu fabrika Birinci Dünya Savaşı sırasında kapatılmıştır. Yıldız Sarayı ve çevresi 1909 yılında Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesi sırasında tahribata uğramış, bu esnada pek çok tarihi eser yok olmuş, saltanat arabası dâhil kıymetli pek çok eşya parçalanmış, tahripten arta kalan taşınabilir eserler Cumhuriyet’ten sonra diğer saraylara dağılmış, kütüphanede bulunan eserler de İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Yıldız Sarayı ve çevresine en çok önemi Sultan II. Abdülhamid göstermiş ve burayı büyük bir site haline getirmiştir. Etrafı duvarla çevrilen arazi içine mesken olarak kullanılan binalardan başka, müze, kitaplık, eczahane, hayvanat bahçesi, mescid, hamam, tamirhane, marangozhane, bıçkıhane, kilithane, demirhane, ayar atölyesi ve çini atölyesi yaptırılmıştır. Sarayın en hareketli günlerinde içinde on iki bin kişinin barındığı düşünülmektedir. Yine bu devrede Bâb-ı âlî Yıldız’a taşınmış, hükümet ile Yıldız aynı şeyi ifade eder olmuştur. Yıldız Sarayı sitesindeki en büyük bina Sultan Abdülaziz Han’ın emriyle dinlenme köşkü olarak inşâ edilen Büyük Mabeyn’dir. Önemli tarihi olaylara sahne olan Büyük Mâbeyn’de elçilerin yanı sıra Avusturya-Macaristan Veliahdı Arşidük Rudolf, Almanya İmparatoru Wilhelm misafir edilmiştir. İkinci büyük bina Çit Kasrı’dır. Sultan Abdülaziz Han zamanında yaptırılan bu binada da Büyük Mâbeyn’den ayrı olarak elçiler kabul edilmiştir. Fotoğraf 2. Beşiktaş Yıldız Tepesi, 1930. Fotoğraf 3. Yıldız Hamidiye Camii yapılmadan evvel, Yıldız Sarayı ve Tepesi 19.yüzyıl ilk yarısı. YILDIZ SARAYI MARANGOZHANE-İ HÜMAYUN BİNASI KONUMU ve TARİHÇESİ özel zevklerinin ve hobilerinin mekânsal bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Sultan Abdülhamid için kurulan marangozhanemüze ve Tamirhane-i Hümâyûn başta olmak üzere cilthane, Yıldız Çini Fabrikası, Ressamlar Köşkü, tiyatro binası, resimhane, kütüphane, demirhane gibi mekânlar pek çok sanatçının himaye edildiği yerler olmuştur. Yıldız Sarayı, Beşiktaş Yıldız tepesinde Osmanlı Saray mimarisinin son dönemini yansıtan çeşitli üsluplarda (Barok, Art Nouveau, Neo-Klasik vb.) inşa edilmiş yapılardan oluşmaktadır. Saray, Has Bahçe adıyla bilinen, Harem daireleri önünden başlayarak Cihannüma Köşküne kadar uzanan bir iç bahçeye sahiptir. Bahçede değişik yerlere inşa edilmiş birbirinden bağımsız küçük dinlenme köşkleri (Ada, Kameriye, Cihannüma) ve doğal nehir görünümünde kaskat ve şelalelerle süslenmiş 12 m. genişliğinde bir de Hamit Havuzu (Göleti) bulunmaktadır. Abdülhamid Devri’nde Yıldız Sarayı’nda yer alan yapılar topluluğu Sultan’ın himaye anlayışı hakkında önemli veriler sunmakta, Saray II. Abdülhamid’in Marangozhane’nin de yer aldığı Has Bahçe’nin tepelik alanında, günümüze ulaşan en eski tarihli yapı III. Selim’in babası Sultan Mustafa Han için yaptırdığı bir çeşme ve hemen yanındaki daha eski namazgahın yerine yaptırılan 1878 tarihli bir namazgahtır. Bahçenin oluşumunun bu alanda başladığı II. Abdülhamid döneminde çekilmiş foto ğraflardan da anlaşılmaktadır. Zira bahçenin diğer alanlarında dikilen ağaçlar henüz fidan iken bu alanda yer alan ağaçlar daha gelişmiş ve büyüktür. Küçük Mâbeyn ise Sultan İkinci Abdülhamid tarafından dinlenme ve çalışma dairesi olarak inşâ ettirilmiştir. İki katlı ve kagir olan bina, Sultan Vahdeddin’e kadar aynı maksatla kullanılmıştır. Asıl saray kısmında yukarıda sayılan binalardan başka, müze, kütüphane, silahhane ve Kaskat Köşkü gibi yapılar da mevcuttur. İç bahçe ise tabiî güzelliklerin hâkim olduğu bir korudur. Her çeşit ağacın ve renk renk çiçeklerin bulunduğu bahçedeki havuz, buraya ayrı bir güzellik vermektedir. İç bahçede bulunan Cihannüma Köşkü üç katlı olup  Fotoğraf 1. Yıldız Sarayı genel görünüm (IRAM Fotoraf Arşivi). Fotoğraf 5. İçinde Hünkar Hamamı’nın olduğu küçük Fotoğraf 4. Marangozhane-i Hümayun inşa edilmeden önce yerinde Kaskat Köşkü, sağda çiçek seraları, ve arka planda büyük mevcut olan Kaskat Köşkü (IRAM Arşivi). köşk, 1880-1885.  Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi Yelda AYHAN Fotoğraf 6. Yıldız Sarayı has bahçeyi gösteren tuvalde, III. Selim Çeşmesi ve arka fonda günümüzde mevcut marangozhanenin olduğu yerde görülen Kaskat Köşk’ü ve bağlantılı mekan. I. AVLU (İDARİ ENDERUN) MARANGOZHANE I. AVLU (İDARİ) İLE II. AVLUYU (HAS BAHÇE) AYIRAN YÜKSEK İÇ DUVAR GÜZEL SANATLAR BİNASI III. SELİM’İN YAPTIRDIĞI ÇEŞME İÇ BAHÇE (HAS BAHÇE SELAMLIK) DIŞ BAHÇE YILDIZ PARKI Şekil 2. 19. yüzyıl sonu, Yıldız Sarayı genel vaziyet planı, Sedat Hakkı Eldem. Marangozhane’nin inşa tarihi 1901 yılında yapılan Küçük Mabeyn ile aynı dönemdir. II. Abdülhamid’in fotoğraf koleksiyonunda bulunan, Abdullah Frères (1880/1893) tarafından çekilen bir fotoğrafta Marangozhane binasının yerinde 1900 yılından önce tek katlı olarak inşa edilen Kaskat Köşkü’nün olduğu görülmektedir. Sultan Abdülhamid hususi dairesi olan Büyük Köşk’ün önüne Japon üslubunu andıran Art Nouveau stilinde üç odalı ahşap Kaskat Köşkü inşa ettirmiş, köşkün içerisine de mavi çinili ve süslü bir banyo dairesi (hünkar hamamı) yaptırmıştı. Yine 1900 yılından önce çekilen eski bir fotoğrafta grotto (yapay mağara) üzerinde küçük kaskat köşkü ve sol yanında köşk ile bağlantılı bir birim mevcut olup sağ yanında da bir seranın olduğu görülmektedir. Fuad Ezgü’nün “Yıldız Sarayı Tarihçesi’’ adlı kitabında yazdığı üzere yaklaşık olarak 1899 yılında çıkan yangından bir müddet sonra yanan köşkün yerine günümüzdeki Hünkar Hamamı ve sağdaki seraların yerine Küçük Mabeyn (1900-1901), soldaki köşk ile bağlantılı biriminin yerine ise Marangozhane binaları inşa edilmiştir. Fotoğraf 9. Yıldız Sarayı genel görünüm ve Marangozhane’nin konumu, 2015 (İRAM Arşivi). Yıldız Sarayı Marangozhane-i Hümayun Yapısının Konumu ve Fiziki Çevresi 6. 1876 öncesinden kalma çınar ağaçlan Yıldız Sarayı’nda geniş bir arazi üzerinde yer alan yapılar topluluğu kuzeybatı kesiminde yoğunlaşmıştır. Kuzey yönünde toplanan yapılar kuzey-güney doğrultusunda art arda ve birbirini takip eden diziler halinde arazi eğimini izleyen bir yerleşme düzeni içerisindedir. Söz konusu bu yapılardan biri de geçmişte marangozhane-müzehane olarak kullanılan yapıdır. Yapının bulunduğu Has Bahçe’ye Harem kapısından girilebildiği gibi, Silahhane ve Arabacılar binalarının birleştiği noktanın karşısındaki sonradan açılan kapıdan da girilmektedir. Fotoğraf 7,8. 1876 öncesi, III. Selim çeşmesi, ve Kaskat köşkü, Hünkar Köşkü. Birinci ve ikinci avlunun uzantısı olan Has bahçe tek bir kapıyla geçit veren harpuştalı yüksek bir duvarla dış bahçeden (Yıldız Parkı) ayrılır. Padişah ve ailesine ait bu Enderun (özel) bölümünde Sultan II. Abdülhamid tarafından inşa ettirilen Marangozhane; dikdörtgen planlı kuzey güney doğrultusunda uzanan lineer planlı bir yapıdır. Yapı batı yönünde I. Avluda (birun) yer alan idari ve yönetim birimlerinden yüksek bir iç duvar ile ayrılır. Yaveran Dairesi ile Marangozhane binası arasından kesintisiz bir biçimde devam eden bu yüksek avlu duvarı, Küçük Mabeyn’in önündeki Harem kapısına bağlanmaktadır. Yapının batı cephesi iç bahçe surlarına, kuzey cephesi Hünkar Hamamı ve Küçük Mabeyne, güney cephesi ise Güzel Sanatlar Binası’na bitişik Şekil 1. Sarayın ilk oluşumu (1876 öncesi) 1. Sultan III. Selim Çeşmesi 2. Hünkâr Köşkü 3. Büyük Mabeyn 4. Çit Kasrı 5. Kaskat Köşkü  MARANGOZHANE nizam olup batı cephesinde 1.Avlu’dan 1914-191 6Alman Mavilerinde görülen özgün bir girişi de mevcuttur. Ayrıca yakın dönemde yapının güney kısmında Güzel Sanatlar Binası ile eklemlenen bir düzenleme yapılmıştır. Yapının Has Bahçe’ye bakan Doğu cephesinin hemen önünde ise Has Bahçe’nin ana eksenini oluşturan Hamid Havuzu mevcuttur. Havuzun kuzey ucu genişletilerek Küçük Mabeyn, Hünkar Hamamı ve Harem Köşkleri önünde bir nimfeum, kaskad ve grotto (yapay mağara) düzenlenmiştir. Yapının Tarihsel Süreçte Geçirdiği Onarımlar 19. yüzyılın ortalarında başlayan müzecilik faaliyetlerinden önce, Osmanlı Padişahlarının sadece sarayda mevcut olan özel koleksiyonlarını muhafaza ettikleri alanların varlığı bilinmektedir. II. Abdülhamid kurduğu müesseselerle ve çıkardığı nizamnamelerle Türk Müzeciliğinin temellerini atmış ve öncü bir rol oynamıştır. II. Abdülhamid döneminde söz konusu Marangozhane yapısı kısmi özel üretimin yanı sıra Sultan’ın kendisine gelen hediyelerini ve özel koleksiyonlarını sergilendiği bir alan olarak da kullanılmıştır. 1909 yılına ait Resimli Kitap’ta Yıldız Sarayı Müzesi olarak belirtilen ve Marangozhane yapısına ait bir fotoğrafta bu durum tespit edilebilmektedir.  Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi Fotoğraf 10. Yıldız Sarayı müzesi, 1909 (Resimli kitap). Yelda AYHAN Fotoğraf 11. Marangozhane- müze galerisinin iç mekan görünümü, 2018 (İRAM Arşivi). Silahlı kuvvetler döneminde Fuad Ezgü’nün ‘’Yıldız Sarayı Tarihçesi’’ adlı kitabında ifade ettiği üzere güzel sanatlar ve marangozhane (sergi alanı, depo) binaları matbaa olarak kullanılmaktaydı. 1978 yılında sarayın Kültür Bakanlığı’na devrinden sonra restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. 1982 yılında Yıldız Vakfı tarafından Yıldız Sarayı’nın yenilenme sürecine Hasbahçe’den başlanmış, önce Hamid Havuz’u bakım ve onarımı yapılmış, üstündeki köprüler yenilenmiş, ağaçların cins ve yaş tespitleri yapılmıştır. Daha sonra lll. Selim Çeşmesi, Namazgah, Ada Köşkü onarılmış ve 1983 yılında Yıldız Sarayı halka açılmıştır. Yıldız Sarayı yapılarında zaman zaman acil onarımlar (çatı tamirleri vs. gibi) ve restorasyon çalışmaları yapılmıştır. 1994 yılında yapılan kapsamlı bir restorasyonla Marangozhanenin tamamı müze olarak düzenlenmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Müzesi 2016 yılına dek Güzel Sanatlar Binası ile beraber bu yapılarda hizmet vermiştir. Yapıya ait 1984 yılına ait fotoğraflarda; Batı cephesinde 1913-1914 Alman Sendikaları Haritası ve Alman Mavilerinde görülen özgün olduğu düşünülen kapının hemen yanına, Güzel Sanatlar Binasına bir kapının daha açıldığı ve her iki kapıya ayrı ayrı basamaklar ile ulaşıldığı görülmektedir. Günümüzde ise bu kapılara tek bir merdivenden ulaşılmaktadır. Şekil 3. III No’lu K.V.K Kurul Arşivi (Altta). Yıldız Sarayı yapılarında belli bir üslup özelliği görülmemektedir. Birçok biçim ve yapım tekniğinin kullanılması ile ortaya eklektik bir model çıkmıştır. 1899 yangınından sonra, Sultan II. Abdülhamid’in Has Bahçe’nin güney ucunda Güzel Sanatlar Binasına bitişik nizamlı dikdörtgen planlı, tek katlı, uzun bir galeriden oluşan bir yapı inşa ettirmiştir. Yapı marangozhane, sergi-ve depo olarak tasarlanan bir mimari kurguya sahiptir. Ahşap karkas sistemle yapılan yapı tek katlı 8 x 105 metre ölçülerinde ince uzun dikdörtgen koridor görevi gören bir hacimden oluşmaktadır. Ara bölmeleri olmayan yapının Marangozhane-Müze kısmı ise 567,12 m2’lik alana sahiptir. Yapıya giriş Saltanat Kapısı karşısından,Batı cephesinden 10 adet basamak ile sağlanmaktadır. Bahçe tarafındaki özgün girişi ise kullanılmamaktadır. Yükseklikleri 5,55 m olan odaların bahçeye bakan doğu cephesinde 1,11mx2,68 m ebatlarında pencereler bulunmaktadır. 1. Avluya bakan Batı cephesinde ise pencere bulunmamaktadır. 19.yüzyıl sonunda inşa edilen Marangozhane Avrupa’da yeni bulunan malzeme ve geliştirilen yeni tekniklerle yapılmıştır. Bu tekniğe göre önce binanın ahşap çatkı iskeleti yapılmış, sonra iskelet ince tel ile kaplanarak üzeri çimento ile sıvanmıştır. 1894 Büyük  İstanbul Depremi sonrası inşa edilen Marangozhane ve benzer diğer birçok köşk ve yapılar Batıda uygulanan uygulanan bu yeni inşai yöntemle çok kısa sürede tamamlanmıştır. Saraydaki bu prefabrikasyon inşa sistemine o dönemde ‘’Kurma’’ sistem de denilerek literatüre yeni bir kavram kazandırılmıştır. Dolayısıyla Marangozhane (Müzehane) aynı zamanda prefabrik tekniğinin ilk örneklerinden olup Osmanlı Devleti’nin ilk prefabrik yapılarındandır. Bu özelliği ile korunması gereken az sayıdaki örneklerdendir. Fotoğraf 15. Marangozhane Fotoğraf 13. Marangozhane inşa sırasında, II. Fotoğraf 14. Marangozhane inşa sistem (müzehane) Kalemişi tuval ve Abdülhamid Arşivi 19.yy sonu- 20.yy. başı. detayı, 2018 (İRAM Arşivi). ahşap detayı, 2018. Kuzey-güney konumlu yapının Has Bahçe’ye bakan cephesi sade bir mimari kurgu göstermektedir. II. Abdülhamid’iden sonra da Yıldız Sarayı Osmanlı padişahları tarafından zaman zaman kullanılmıştır. Sultan Vahidettin’den sonra bir süre boş kalan Saray 1924 yılında Erkan-ı Harbiye Mektebine tahsis edilmiştir. 1941-1946 yılları arasında Silahlı Kuvvetlerin çeşitli kademelerinin yerleşmiş olduğu Yıldız Sarayı’na 1946’dan itibaren Harp Akademileri gelmiş ve 1974 yılına kadar burada kalmıştır. Harp Akademileri’nin Ayazağaya nakledilmesi nedeniyle boşaltılan Saray, 1978 yılına kadar bu akademiye bağlı bir hizmet bölüğünün koruması altında kalmıştır. Saray, 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredilerek Yıldız Sarayı Müdürlüğü adıyla hizmete girmiş ve onarılan bölümler müze olarak kullanılmıştır. Fotoğraf 16. Marangozhane inşa sırasında, II. Abdülhamid Arşivi 19.yy sonu- 20.yy. başı. Fotoğraf 17. Marangozhanenin batı cephesinde özgün girişin hemen yanına açılan kapı, 1984başı. MARANGOZHANE 1. AVLUDAKİ ÖZGÜN GİRİŞ Şekil 4. Marangozhane binasının 1.avluya açılan kapısı, 19141916 tarihli Alman Mavileri (Solda).  Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi Yelda AYHAN Fotoğraf 24, 25. 1994 yılında yapılan restorasyon sonrası, Yıldız Sarayı Müzesi, Marangozhane giriş kapısı ve Küçük Mabeyin Köşkü’ne genel bakış. 2018 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 18. Marangozhanenin batı cephesi ve özgün ile muhdes girişi, 2018 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 27. 1994 yılında yapılan restorasyon sonrası, Yıldız Sarayı Müzesi, Marangozhane, 2018 (İRAM Arşivi). İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü denetiminde yürütülmüş olan “Yıldız Sarayı Marangozhane Onarımı ve Teşhir Tanzimi İşi” 26.01.2017 tarihinde yer teslimi yapılması ile başlamıştır. İş sözleşmesi ve bütçesi dahilinde 31.10.2018 tarihinde geçici kabulü yapılarak bitirilmiştir. Ancak yapının restorasyonunun tamamlanabilmesi için ikmal işi ihalesi yapılması gerekmektedir. Yıldız Sarayı Marangozhane-i Hümayun için restorasyon süreci öncesinde yapılan tarihi araştırmalar ile yapının farklı dönemlerdeki durumunu, geçirdiği onarımları ve ilk inşa ile ilgili verileri ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen veriler değerlendirilerek yapının mevcut durumu belgelenmiş ve restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanarak uygulamaya geçilmiştir Fotoğraf 19, 20, 21, 22, 23, 24. Restorasyon öncesi marangozhane binası iç mekanı, 1984 (Üstte).  İşyeri tesliminin ardından müze olarak kullanılan Marangozhane binası içerisinde bulunan eserlerin taşınmasıyla süreç başlamıştır. Geçici çatı yapılarak çatının Marsilya kiremitleri toplanmış, ahşap çatı Fotoğraf 28. Marangozhane’nin 1960’lı yıllara dek özgün kalan üst örtüsü, çinko kaplama, 1905. konstrüksiyonunda tespit edilen hasarlı ve çürüyen ahşap karkas elemanlar belgelenerek yenilenmiştir. Kaplama tahtası üzerine su yalıtımı ve çatı döşemesine ısı yalıtımı yapılmış olup ikmal işi kapsamında çatı titanyum çinko örtü ile kaplanacaktır. Duvarlarda rutubetten kaynaklı sıva hasarlarının yoğun olduğu kısımlarda raspa yapılarak gerekli görülen yerlerde karkas onarımları yapılmış, çürüyen bölümler yenilenerek duvarlar sıvanmıştır. Kılcal sıva çatlaklarının olduğu kısımlarda tela bezi ve yüksek mukavemetli sıva ile güçlendirme çalışmaları tamamlanmıştır. Sıva ve boyalar için gerekli malzeme analizleri yapılmış, tavanda ve duvarlardaki özgün kalemişi bezemelerdeki hasarlı kısımlar uygun tekniklerle onarılmış, raspa yapılmayan kalemişi yüzeylerde kalemişi temizliği ve ihyası yapılmıştır. Ahşap kapı ve pencere doğramalarının mevcut boyaları sökülmüş, gerekli kısımlarda onarılarak böceklenmeye karşı ilaçlama yapılmıştır.  Yıldız Sarayı Hümayun-U Marangozhanesi (Müzehane) Onarımı Ve Teşhir Tanzimi Marangozhane binasına bitişik bahçe duvarının statik güçlendirme projesi çizilmiş, ilgili Koruma Kurulunun onayını takiben yüksek mukavemetli harç ile dolgu üzerine cam elyaf katkılı file kullanılarak güçlendirme çalışmaları tamamlanmış, horasan harcı ile kaba ve ince sıvaları yapılmıştır. Yelda AYHAN Güzel Sanatlar İBB Binasında ise rölöveler hazırlanmış, muhdes zemin kaplamaları sökülerek restitüsyon ve restorasyon projeleri yaptırılmış olup incelenmek üzere Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na iletilmiştir. Çalışmalar devam etmektedir. KAYNAKÇA 1. Nurhan Atasoy, Yıldız Sarayı Fotoğraf Albümlerinden Yadigar-ı İstanbul, Akkök Yayınları, İstanbul,2007 2. Münevver Dağgülü Şen, Yıldız Sarayı – Selamlık Bahçesi – Has Bahçe - İç Bahçe (Tespit ve Envanter Çalışması ) Yıldız Teknik Ünv. Mimarlık fakültesi, Ünv. Yayınları No: 269, İstanbul,1993 3.Nezih Başgelen, İstanbul/ City of the Sultans, Arkeoloji ve Sanat Yay, İstanbul,2006 4. Kolektif, Osmanlı Mimarı D’Aronco 18931909 İstanbul Projeleri, Pera Müzesi Yayınları, İstanbul,2006 Fotoğraf 31. Geçici çatı ve baca güçlendirmesi, Fotoğraf 32. Çatı kaplama sökümü, Fotoğraf 33. Çatı onarımı, 2018 2018 (İRAM Arşivi). 2018 (İRAM Arşivi). (İRAM Arşivi). 5. Aygün Ülgen, ‘’Boğaziçi Sarayları’’, İstanbul Armağanı 2, Boğaziçi Medeniyeti, / İBB. Kültür Yayınları, s. 127-146, İstanbul,1996 6. Afife Batur, ‘’Yıldız Sarayı’’ Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, s.520-526, İstanbul, 1994 7. Ali Serim, Konstantiniyye 1918 = Constantinople 1918. [Fotoğraf albümü]. Denizler Kitabevi, İstanbul, 2015. 8. Ahmet Apaydın, Ömer Faruk Salar, İstanbul’un 100 Müzesi,’’Yıldız Sarayı’’ İ.B.B. Kültür Aş. Yayınları, s.49-51,İstanbul,2010 Fotoğraf 34. Beden duvarı orijinal strüktürü, 2018 (İRAM Fotoğraf 35. Orijinal sıva taşıma çalışması, 2018 (İRAM Arşivi). Arşivi). 9. İslam Yaşar, Adım Adım İstanbul, Nesil Yayınları, s.50-52, İstanbul, 2006 10.Tuna Köprülü, Kültür Başkenti İstanbul, İ.B.B. Kültür Aş. Yayınları, s. 220-225, İstanbul, 2010 11. Vahdettin Engin, Modern Müzeciliğin Gelişiminde II. Abdülhamid’in Rolü Müze-i Hümayun, II. Abdülhamid Modernleşme Sürecinde İstanbul, s.436-445, İstanbul, 2010 12. Vahdettin Engin, Yıldız Sarayı’nda Hayat, s.4570, İstanbul,2013 13. Bülent Bilgin, Geçmişte Yıldız Sarayı, Yıldız Sarayı Vakfı Y. No:3, İstanbul,1988 Fotoğraf 36. Kalemişi onarım çalışmaları, Fotoğraf 37. Tavan tuallerinin onarımı, Fotoğraf 38. Tavan kalemişi onarım çalışmaları, 2018 2018 (İRAM Arşivi). 2018 (İRAM Arşivi). (İRAM Arşivi). Yüklenici: DENETİM EKİBİ Kontrol Amiri: Yelda AYHAN Uzm.(İRAM) Y. Mimar Rest. Hasan Esat KIZILIRMAK İnş. Y. Müh. (İRAM) Gülden YENİGÜN İç Mimar (İRAM) Halit TÜRK Elektrik Elektronik Müh. (İRAM) Emre KAYA Makina Müh. (İRAM)  E.S. Yapı Şehircilik Mimarlık San Tic. Ltd. Şti. 14. Çelik Gülersoy, Yıldız Parkı, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. , c. 7, Kültür Bakanlığı & Tarih Vakfı, İstanbul,1994 15. Fuad Ezgü Yıldız Sarayı Tarihçesi, Harp Akademileri Komutanlığı, İstanbul, 1962 18. A. Şevki Duymaz, II. Abdülhamid Dönemi İmar Faaliyetleri (Türkiye Örnekleri), Süleyman Demirel Ünv. Sosyal Bilimler Enst. Tarih Bölümü, Isparta, 2003 19. T. Alptekin (Çev.), Fausto Z. Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl, (Fausto Zonaro’nun Hatıraları ve Eserleri), Yapı Kredi Yayınları,2008 20. Nurhan Atasoy, Osmanlı Sarayları, Makale 21. İdil Sürer, XIX. Yüzyıl İstanbul’unda Bahçe Köşkleri, Y.Lisans Tezi, , İ.T.Ü Fen Bilimleri Enst. Mimarlık Tarihi, s.2012 22. Suna Aydın Altay, Yıldız Albümlerinden Yıldız Porselenlerine İstanbul Manzaraları, Makale, Art Sanat Dergisi, s.2 23. Damla Acar, Yıldız Cini ve Porselen Fabrikası’nda Endüstriyel Araçların ve Mimari Yapının Değişimi, Milli Saraylar: Sanat-Tarih-Mimarlık Dergisi, 9: 1335, İstanbul, 2012 24. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı İç Bahçesine Çağdaş Bir İşlev, Makale, İlgi Dergisi, s.27-30, İstanbul,1986 25. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı Seraları ve Limonlukları (Kış Bahçeleri), Makale, İlgi Dergisi, İstanbul,1986 26. Bülent Bilgin, Yıldız Sarayı, Tdv. Ansiklopedisi, c.43, s.544,İstanbul, 2013 27. Nil Haytural, Yıldız Sarayı Hasbahçesi Örneğinde Tarihi Bahçelerin Restorasyon İlkelerinin Belirlenmesi, Y.Lisans Tezi, Namık kemal Ünv. Fen Bilimleri Enst. Peyzaj Mimarlığı, Tekirdağ, 2012 28. Rengin Dramur, Yıldız Sarayı Askeri Hastanesi ve Yıldız Sarayı Eczahanesi, İstanbul Ünv. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, IX. Sanat Tarihi Araştırma Semineri, Topkapı Sarayı Müzesi Tebliği, 1989 29. Berrin Küçükcan, Yıldız Ünv. Kampüsü’ndeki Yıldız Sarayı Binaları – Tarihçe ve Bugünkü Kullanımı, Makale, 30. Ülkü Altınoluk, Yıldız Sarayı Kameriyeleri, Makale, İlgi Dergisi, s.27-30, İstanbul,1986 31. Alman Mavileri, 1914 32. Nadir Eserler Kütüphanesi, Yıldız Albümleri 16. Füsun Demirel, Sultan II. Abdülhamid’in Mirası İstanbul’da Kamu Binaları, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul,2011 17. Fikriye Pınar Altıner, II. Abdülhamid Döneminde İstanbul Bahçeleri (1876-1909),Y.Lisans Tezi, İ.T.Ü Fen Bilimleri Enst. Mimarlık Tarihi, 2008  YILDIZ SARAYI HAREM YAPILARI KORUMA UYGULAMALARI Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/İTÜ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü CONSERVATION WORKS OF HAREM BUILDINGS OF YILDIZ PALACE Osmanlı Saray komplekslerinin sonuncusu olan Yıldız Sarayı, Beşiktaş İlçesi’nde, Boğaz sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip tüm yamacı kaplayan ve yaklaşık 500.000 m2 yüz ölçümü olan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim yapılarından oluşmuştur. Sarayın erken dönemi ile ilgili bilgiler sınırlı olmakla beraber, bulunduğu yerde III. Selim tarafından bugün mevcut olmayan bir kasır ve 1834’te II. Mahmud tarafından küçük bir köşk yapıldığı bilinmektedir. 1842’de Abdülmecid döneminde burada Kasr-ı Dilküsa adında bir köşk daha inşa edilmiştir. Sarayın asıl gelişmesi güvenlik gerekçesi ile 1877’de buraya taşınan II. Abdülhamid döneminde aralıklarla yapılan ek binalar ile gerçekleşmiştir. Birbirleri arasında mesafe bırakılarak eklenen bu yapılar, arazinin kuzeybatı yönünde yoğunlaşmıştır. Günümüzde Kadın Efendiler Dairesi 1, Kadın Efendiler Dairesi 2, Hazinedar Usta Kadın Dairesi ve Cariyeler Dairesi ile onları birbirine bağlayan geçitlerden oluşan Harem Yapıları sarayın kuzeydoğu yönünde doğrusal bir düzen ile konumlanmıştır. Dışta iddiasız ve sade bir görüntü sergileyen bu dört yapı, belli zaman aralıkları ile ve katmanlar halinde inşa edilmiştir. Harem Yapıları ile ilgili tarihsel kaynakların sınırlı ve yetersiz olması nedeni ile restorasyon sürecinde her binanın kendisinden gelen verilerin ana kaynak olarak kullanılmasına önem verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Yıldız Sarayı, Harem, II. Abdülhamit Yıldız Palace, is the last sample to Ottoman Palace complexes. It is located at Beşiktaş District, at an area within gardens and groves, which is approximately 500.000 m2 . The area starts from the shores of Bosphorus and rises towards the north west, covering the slopes of the adjacent hill . It is a complex of palaces, pavilions and administrative units. Although we have a very limited information on the earlier periods of the palace, it is known that earlier on the same area there was a pavilion built by Sultan Selim III , which does not exist today. In 1834, and small kiosk was built by Sultan Mahmud II. In 1842, another mansion named Kasr-ı Dilküsa was built during the reign of Sultan Abdülmecid. However the greatest development took palace in 1877, when Sultan Abdülhamid II moved here due to security reasons, and had several additional buildings built. These buildings have been added at various times, leaving space between them, and mostly concentrating towards the northwest of area. built and added to the complex for security reason. Today Hareem buildings of the complex are situated to the north-east section of the palace linearly, and this section consists of separate apartments (Daire) of Woman masters 1, Woman Masters 2, Treasurer Woman Master, Servants and passages connecting these. These four buildings, which have a plain design, were built in layers within a period of time. Due to limited and inadequate historical data, process of restoration has been based on physiscal data acquired from the buildings themselves. Keywords: Ottoman, Yildiz Palace, Hareem, Sultan Abdulhamit II. Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları Sevinç ÇELİK GİRİŞ Tarihçe Yıldız Sarayı Harem Yapıları; Cariyeler Dairesi, Kadın Efendiler 1 ve Kadın Efendiler 2 Daireleri ile Hazinedar Usta Kadın Dairelerinden oluşmaktadır. Yıldız Sarayı Hareminin tamamen kadınların kullanımında olduğu anlaşılan bu dörtlü yapı grubu Yıldız Sarayının kuzeydoğu ucunda birbirine camlı geçitlerle bağlanmış bölümlerdir. Harem yapılarının 19. yy ikinci yarısına ait olduğu ve kendi dönemi içinde eklemeler ile gelişmiş olduğu düşünülmektedir. Yıldız Sarayı ile ilgili kaynaklarda Harem Yapıları olarak adlandırılan bu dörtlü yapı grubu ile ilgili olarak sınırlı kaynak bulunmaktadır. Elde edilen kaynaklarda plan şemasının değişmediği ancak yapılara kat eklendiği ve zaman zaman bezemelerin değiştirildiği anlaşılmaktadır. Bu konuda en net bilgi Kadın Efendiler II Dairesi olarak adlandırılan yapının Yıldız Arşivlerinde tek katlı olan fotoğrafı ve Alman Mavileri Haritalarıdır (Fotoğraf 1) (Çizim 1). Bu veri, restorasyon uygulaması sırasında ara döşemede bulunan çatı strüktürü ile de uyuşmaktadır. BOA Hazine-i Hassa tasnifinde yer alan bir tasnif defterinde ise aynı yapının “Atik (Eski) Kütüphane” olarak adlandırıldığı anlaşılmıştır.1 Hazine-i Hassa defterinin başka bir bölümünde ise Cariyeler Koğuşu olarak bilinen yapının üst kattaki hacimlerinin hazinedarlara tahsis edildiği ve ana mekândan bir kapı ile ayrılan üç odalı bir bölümün İkinci Hazinedar Dairesi olarak adlandırıldığı tespit edilmiştir.2 Şekil 1. Alman Mavileri Haritası D 14 /1 (1913). yapıların taşıyıcı sorunları üzerine yoğunlaşılmış ve bu yönde uygulamalar yapılmıştır. Çatı onarımları, döşeme ve kirişlerde meydana gelen deformasyonlar, sıva, taş ve mermer bölümlerin kaplamaların onarımları, ahşap doğramaların onarımları, bezeme programında dönem katmanlarının açığa çıkarılması ve Harem yapıları bezeme programının en önemli parçası olan tuval konservasyonu ile hassas çalışmalar ilk dönem çalışmaları sırasında tamamlanmıştır. duvarlarında bulunan tuvallerdir. Tavan tuvallerinde çıta-pasa kullanımı oldukça seyrek uygulanmıştır. Duvar yüzeylerindeki tuvaller ise alışılagelmiş gerdirme yöntemi ile değil yapıştırma olarak uygulanmıştır (Fotoğraf 6, 7, 8, 9). Kadın Efendiler 2 Dairesi Zb06 mekanı üst örtüsü olan elips kubbe içine Osmanlı Haritası işlenmiştir. Eski Türkçe yazılı ve etrafı alçı geniş kordonlar ve ikili konsol grupları ile çerçevelenmiş olan harita altın varak ile süslenmiştir1 (Fotoğraf 10). Harem Yapılarının Bezeme programı oldukça çok sayıda iş kalemini ve farklılığı barındırmaktadır. Örneğin Cariyeler Dairesinin tavan kaplamaları bilinenin aksine tuval değil, xylolite olarak adlandırıldığını öğrendiğimiz bir çeşit ince katmanlı ahşap kaplamadır. Bu malzemenin üzerine ince bir macun sürülerek bunun üzerine kalemişi ve resimler ile kompozisyon yaratılmış ve altın görünümlü (bronz) alçı çıtalar ile bezeme programı tamamlanmıştır. Kompozisyon mekana göre yer yer ahşap üzeri alçı çalışmaları ile zenginleştirilmiştir (Fotoğraf 2,3). Kadın Efendiler 2 Dairesinde Zb 08 mekanında ahşap beş kubbeli tavan, iki sıra varaklı çıta arasına alçı kabartma yıldız dizisi geçilmiş, dışlarında kabartma alçı metop dizisi sıralanmıştır. İç çevrelerinde rölyef lotus dizisi ve iri lotuslar iki kalınlıklı rölyef olarak döndürülerek kompozisyon oluşturulmuştur2 (Fotoğraf 11, 12, 13). KORUMA UYGULAMA ÇALIŞMALARI Harem yapılarını bir bütün olarak değerlendiren restorasyon süreci, 2010 yılında onarım çalışmalarının başlaması ile mümkün olmuştur. 2010-2014 yılları arasında süren ilk dönem çalışmalarda ağırlıklı olarak  Fotoğraf 3. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Bir başka örnek Kadın Efendiler 1 Dairesi tavan ve Arşivi, 2010). 2015-2018 yılları arasındaki ikinci dönem çalışmalarında ise döşeme kaplamaları tamamlanmış, çevre düzenlemesi yapılmış, tesisat bitirilmiş ve bezemelerin tamamlanması için titiz bir çalışma yürütülmüştür. Fotoğaf 1. IRCICA Yıldız Albümleri. 1İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (K.Ö.K. Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti.) ’’Yıldız Sarayı Küçük Mabeyn Köşkü Ve Harem Yapıları Teşhir Tanzim Projesi Tematik Araştırma Raporu 2İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (K.Ö.K. Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti.) ’’Yıldız Sarayı Küçük Mabeyn Köşkü Ve Harem Yapıları Teşhir Tanzim Projesi Tematik Araştırma Raporu’’, 2011. Fotoğraf 4. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2015). Fotoğraf 2. Cariyeler Dairesi Özgün Tavan Malzemesi, IRAM Fotoğraf Arşivi, 2013 1 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (İM Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti.) ’’ Harem Yapıları RölöveRaporu, Yıldız Sarayı Tarihçesi ’’, Fotoğraf 5. C118 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf 2007. 2 İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü (İM Mimarlık Restorasyon Arşivi, 2017). Ltd. Şti.) ’’ Harem Yapıları Rölöve Raporu, ’’, 2007. Fotoğraf 6, 7. A124 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2017, 2010). Fotoğraf 8, 9. A121 mahali genel görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2010, 2017).  Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları Sevinç ÇELİK Harem yapılarında yürütülen bezeme çalışmalarında özellikle Kadın Efendiler 2 Dairesi Zb 02 mekanında yapılan uygulamaların üzerinde durulması gerekmektedir. Uygulama sürecinin başlangıcında bütünselliği ile göze çarpan tavanda yapılan dönem araştırması sonucu ilginç bulgulara rastlanmıştır. Tavanın yer yer yenilendiği ve yenilenen bölümlerin “aslına uygun’’ olarak yeni yapıldığı ve ahşap tavan kaplamasına yapıştırıldığı tespit edilmiştir.1989 yılında yapıyı kullanan Musiki Cemiyetince yeniden yapıldığına ait sözlü bilgiler mevcuttur. Yapılacak müdahale yönteminin belirlenmesi süreci devam ederken, önemli bir gelişme olmuştur. Aynı binaya ait çift kollu merdivenin onarımı sırasında merdiven altında rulo halde sarılı olarak tuvaller bulunmuştur. Bulunan tuvallerin, Harem yapılarındaki tuvallerin konservasyonu için özel olarak oluşturulmuş atölyeye götürülüp incelenmesi sonucunda Zb02 mekanında değiştirilen özgün parçalar olduğu tespit edilmiştir. Yeni ortaya çıkan bulgular ışığında yeni yöntem; 1989 yılında yeniden yapılan parçalar tavandan temizlenmesi, özgün parçaların konservasyonlarının yapılması ve özgün yerlerinin bulunarak yerleştirilmesi olarak değiştirilmiştir. Özgün parçaların yıllarca rulo halinde kalması, parçalar üzerindeki hasarı ve dökülmeleri Fotoğraf 10. Kadın Efendiler II Dairesi Zb 06 mekanı tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2016).  Özgün tuvaller özenle ıslatılmış, mekanik ve kimyasal temizliğe tabi tutulmuş, kontrollü ısı verilerek potlaşmalardan arındırılmış, mekanik ağırlık altında bekletilerek düzleşmeleri sağlanmıştır. Mevcut bezemelerin tuval ile tutuculuğunun arttırılması için özel kimyasal enjeksiyonu ile sağlamlaştırma yapılmıştır. Yapılan konservasyon işlemleri ile montaja hazır olan parçalar taşıyıcı tuval üzerine yerleştirilerek tavana gerdirilmiştir (Fotoğraf 16). Fotoğraf 14. ZB02 mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2010). Fotoğraf 11,12. IRAM Fotoğraf Arşivi, 2010, 2015. Fotoğraf 13. IRAM Fotoğraf Arşivi, 2017. arttırmış, var olan bölümlerdeki bezemenin tuval ile yapışkanlığında ciddi sorunlar oluşturmuş, yoğun toz tabakası kemikleşmiş ve tüm malzeme kırılganlaşmıştır (Fotoğraf 15). Bu durum yapılacak konservasyon çalışmasının çok hassas ve dikkatli bir biçimde uygun teknikler yeniden gözden geçirilerek yapılmasını gerekli kılmıştır. Fotoğraf 15, 16. Zb02 mahalinin tavanına ait bulunan özgün tuval parçaları (Altta) (IRAM Arşivi, 2013).  Yıldız Sarayı Harem Yapıları Koruma Uygulamaları Sevinç ÇELİK Fotoğraf 18. Zb02 mahali tavanında sap işi bezeme uygulamaları (IRAM Arşivi, 2017). Fotoğraf 17, 18. Zb02 mahalinin tavanına ait bulunan özgün tuval parçaları (IRAM Arşivi, 2013). Fotoğraf 16. Zb02mahali tavan görünümü (IRAM Fotoğraf Arşivi, 2015). Bezemelerin tamamlanma aşamasına gelindiğinde, özgün bezeme üzerinde Yıldız Saray’ında kullanımı nadir görülen, sap işi olarak adlandırılan bir yöntemle motiflerin çeşitli ayarlarda ezme altın ile işlenmiş olduğu tespit edilmiştir. Taşıyıcı tuval ile özgün parçaların bütünleşmesi ve özgün parçalar üzerindeki hasarlı bölümlerin tamamlanabilmesi amacıyla özel macun uygulanmış, taşıyıcı tuvalde bölümler halinde, özgün tuvalde ise noktasal uygulamalar yapılmıştır. Bu macunların hassas bir şekilde zımparalanması ve yüzeyin kalem işi uygulamalarına hazır hale getirilmesi sağlanmıştır. Belirli bir süre macunun kuruması beklenmiş daha sonra oluşabilecek çatlaklar gözlemlenmiş ve müdahale edilmiştir. Özgün sap işi bezemelerin restorasyonunda özgün yönteme uygun olarak üç farklı ayarda altın ezilerek hazırlanan tozlar boya olarak kullanılmıştır. Eksik bölümler ise altın efekti veren boya kullanılarak tamamlanmıştır. Böylece özgün parçaların  Fotoğraf 17. Zb02 mahali tavanında uygulama aşamaları (IRAM Fotoğraf Arşivi 2017). tamamlanması ile eksik bölümlerin tamamlanması arasındaki restorasyon yönteminden kaynaklanan farkın vurgulanması amaçlanmıştır (Fotoğraf 17). Fotoğraf 19. Zb02 mahali restorasyon sonrası tavan görünümü (IRAM Arşivi, 2017). SONUÇ Geç Osmanlı yapım teknikleri ve yaşanan sanayi devriminin etkisiyle farklılaşan malzeme kullanımı ile ayrışan dönemine ışık tutan Yıldız Sarayı yapıları içerisinde, en az bilgiye ve arşiv belgesine rastlanan Harem Yapılarında yürütülen restorasyon ve konservasyon çalışmalarında binanın kendisinden gelen izler titizlikle değerlendirilmiş, yapılacak müdahale yöntemleri yeni bulgular ışığında tekrar değerlendirilerek özgün malzemeleri ile korunması yönünde çaba gösterilmiştir. DENETİM EKİBİ Yüklenici: İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Rena İnşaat Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm. Pınar AĞAR Y. Mimar (Rena İnşaat) (Şantiye Şefi) Gülden YENİGÜN İç Mimar Şennur ELMACI İnşaat Müh. Halit TÜRK Elektrik Elektronik Müh. Emre KAYA Makina Müh.  Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri İffet İZGİ BİLLUR / Y.Mimar Restorasyon Uzmanı/ DGSA/ MSG İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü A CASE OF PRESERVATION, STRENGTHENING AND CONSERVATION: The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin and Cedid Havâtin* Bu çalışmada Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin, koruma, güçlendirme, restorasyon ve konservasyon süreci, mevcut yasa ve yönetmelikler çerçevesince koruma sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir. (Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkında Kanun, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu) Anahtar Kelimeler: Türbeler, kültür varlığı, koruma çalışmaları, güçlendirme, konservasyon. In this study, information on preservation, strengthening, restoration and conservation process, The Tombs of Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin and Cedid Havâtin’s given. All interventions are made within the framework of existing laws and regulations (Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage Protection Act and the Law on the amendment of various laws, Law No: 5737) Key Words: Tombs cultural property, preservation works, strengthening, conservation. Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri GİRİŞ 17. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Yeni Cami Külliyesi, cami, türbe, çarşı, hünkâr kasrı, sebil, çeşme, dârülkurra ve sıbyan mektebinden oluşmaktadır. Safiye Valide Sultan’ın başlatıp Hatice Turhan Valide Sultan tarafından tamamlatılan Yeni Cami’nin karşısındaki türbenin duvarına ilave edilen iki çeşme ve hazire de 17. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında inşa edilmiştir. 18. yüzyılda kütüphane, 19. yüzyılda ise Havâtin-i Cedid Türbesi ve muvakkithaneyle külliye birimleri tamamlanmıştır. HATİCE TURHAN TÜRBESİ VALİDE SULTAN Türbe, Osmanlı döneminde inşa edilen en büyük hanedan türbesi olarak kabul edilir. 5 Temmuz 1683 tarihinde Edirne’de ölen valide sultan İstanbul’a getirilip inşa ettirdiği türbeye gömülmüştür. Cami’nin güneybatısında yer alan yapı, Mısır Çarşısı’nın bir koluyla sınırlanmıştır. Kare planlı yapının kenar uzunluğu 15 m olup üzeri, geçişleri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Üç bölümlü giriş revakının üzeri ortada kubbe yanlarda ise aynalı çapraz tonozlar ile son bulur. İçeride giriş kapısının üzerinde soldan dar bir merdivenle çıkılan bir balkon bulunur. Batı duvarında girişin tam karşısına gelen eyvan iki pencere ile öndeki tek kubbeli birime açılır. Burası dikdörtgen bir çıkıntı halindedir, üzeri yarım kubbe ile örtülüdür. Mekân üç sıralı 47 pencere ile aydınlatılır. Giriş revakı geniş saçakla örtülüdür. Saçaklar dövme demir çubuklarla desteklenmiştir. Türbe taş örgülü olup, üzeri mermer kaplıdır. Türbe 1661-1665 tarihleri arasında yapılmıştır. İçerisinde en büyüğü Hatice Turhan Sultan’a ait olmak üzere hanedana mensup 45 sanduka bulunmaktadır. Burası bir hükümdar adına inşa edilmemekle birlikte beş Osmanlı sultanının defnedilmesi ile aynı zamanda bir hükümdar türbesi haline gelmiştir. Türbeye gömülen ilk hükümdar Turhan Sultan’ın oğlu IV. Mehmed’dir. Daha sonra Turhan Sultan’ın torunları III. Osman, II. Mustafa, III Ahmed ayrıca I. Mahmud da bu türbeye defnedilmiştir. HAVÂTİN TÜRBESİ- DÂRÜLKURRA Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi’ne batıdan bitişik bu mekân Osmanlı hanedanına mensup kadınların gömülmesi için sonradan tasarlanmıştır. Türbenin bir eyvanla açıldığı, eyvana bitişik tek kubbeli, bağımsız girişli türbe ile aynı aks üzerinde bulunan bu yapı kesme taştan inşa edilmiştir. Mermer kaplama olan  ana türbe ile kesme taş olan bu yapı arasında saçak hattına doğru sonradan tuğla ile doldurulmuş bir bölüm daha vardır. Bu yapının 17. yüzyılda türbe ile aynı zamanda tasarlandığı anlaşılmaktadır. Yapının oranları, malzemesi, yapı detayları da aynı dönemin özelliklerini sergilemektedir. Burası başta dârülkurra olarak tasarlanmış olup sonradan hanedan kadınlarının gömülmesi için düzenlenmiş, “Hatunlar” anlamına gelen Havâtin Türbesi ismini almıştır. Ana türbeden daha küçük boyutlarda olup kare planlıdır ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçişler pandantiflerle sağlanır. Muntazam kesme taş örgülüdür. Asıl kapı güneydedir. İçinde 17 sanduka bulunmaktadır. 112 adet sanduka Sultan Abdülmecid’in kızları ve şehzadelerine aittir. Sandukalar puşideler ile kaplıdır. Yapının içinde iki farklı dönem kalemişleri bulunmaktadır. İffet İZGİ BİLLUR örgüsüne sahiptir. Tuğla örgülerde 18. yüzyıla özgü desenli derz mevcuttur. HAZİRE ve ÇEŞMELER Türbeyi çevreleyen bahçe içerisinde de zamanla bir hazire oluşturulmuştur. Türbenin yan cephesi ile çevre duvarları arasında ve giriş yönünde oluşan hazirenin ilk bölümü en az farklı inşa evresi gösteren Marmara Adası mermeri ile inşa edilmiş bir kemer dizisi ile çevrelenmiştir. Sütun başlıkları baklavalı ve mukarnaslıdır. HAVÂTİN-İ CEDİD TÜRBESİ Dârülkurranın kuzey duvarına bitişik inşa edilmiştir. Kare planlı yapı kubbe ile örtülüdür. Asıl giriş kapısı batıdadır. Dârülkurranın kuzey pencerelerinden baştaki iptal edilerek kapıya dönüştürülmüştür. Dikdörtgen bir alanı kaplayan türbe kabaca yontulmuş moloz taşlarla inşa edilmiştir. Yapının kubbe eteği ve göbeğinde gri siyah renklerle hazırlanmış kalem işleri 19. yüzyılın ortasından kalmadır. Kubbe ve pandantiflerde bitkisel bezemeler yer alır. Duvarlarda aralıklı olarak yapılan mermer sütun taklidi bezemeler de aynı üsluptadır. Doğu duvarının kemer tablasında hayali manzara resmi görülür. Batı duvarındaki kemer tablasından soldakinde Kâbe merkezli Mekke manzarası işlenmiştir, sağdaki boştur. Hakkı Önal burada bir Medine (muhtemelen Mescid-i Nebevî) tasviri olduğunu bildirir. İçerisinde Sultan V. Murad’ınki dâhil 21 adet puşideli sanduka mevcuttur. V. Murad’ın güney doğu köşede yüksek bir platformda üzerinde bulunan sandukasının etrafı dökme demir şebeke ile çevrilidir. Demir şebeke, altıgenler, üçgenler ve eşkenar dörtgenler ile oluşturulmuş, içleri altı kollu yıldızlar ve rumiler ile doldurulmuştur. Fotoğraf 1. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Yeni Cami yönünden görünümü (İRAM Arşivi). III. AHMED KÜTÜPHANESİ Türbenin sağ tarafında III. Ahmed tarafından 1725’te ekletilen kütüphane yer alır. İki bölümlü bir mahzen üzerinde yükselen yapı kare planlı olup pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin revakı içinden geçilen kütüphane kapısında sekiz kartuşlu sülüs hatlı kitabe ve döneminden kalma kalem işi bezeme yer alır. Kubbe ve kapı pencere üstlerinde 18. yüzyılın özelliklerini taşıyan kalem işleri görülmektedir. Taş ve tuğla sıralı almaşık duvar Fotoğraf 2. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Mısır Çarşısı yönünden görünümü (İRAM Arşivi).  Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri HATICE TURHAN VALIDE SULTAN, HAVÂTIN VE CEDİD HAVÂTIN TÜRBELERİ’NİN RESTORASYONU İstanbul İli, Fatih İlçesi, Rüstempaşa Mahallesi, Yeni Cami Meydanı Sokak, 384 ada, 156 parselde bulunan “Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri” İstanbul I numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.07.1995 tarih ve 6848 sayılı kararıyla belirlenen kentsel ve tarihi sit alanı içerisinde kalmaktadır. Söz konusu yapılar, İstanbul I numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 26.01.2005 tarih ve 405 sayılı genel kararıyla korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. İstanbul IV numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 07.05.2008 tarih ve 2118 sayılı kararıyla Fotoğraf 3. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin görünümü. (İRAM Arşivi) Fotoğraf 4. Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin hazire yönünden görünümü. (İRAM Arşivi)  koruma grubu I olarak belirlenen mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait Hatice Turhan Valide Sultan-Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Restorasyon Uygulama İşi Özsoy İnş. Tur. Tic. ve San. A.Ş. uhdesinde, denetimi İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve İl Özel İdaresi kontrollerince yürütülmektedir. 10.10.2012 tarihinde İstanbul İl Özel İdaresi, İmar Yatırım ve İnşaat Daire Başkanlığı ile Özsoy İnş. Tur. Tic. ve San. A.Ş. arasında sözleşmesi yapılan Söz konusu işin fiili yer teslimi 06.02.2013 tarihinde İl Özel İdaresince yapılmıştır. “Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri’nin Restorasyon Uygulama İşi”nin sözleşmesine göre iş bitim tarihi yer tesliminden itibaren 480 gün (dört yüz seksen) olarak belirlenmiştir. İffet İZGİ BİLLUR ÇALIŞMANIN AMACI VE AŞAMALARI KORUMA, GÜÇLENDİRME,RESTORASYON, KONSERVASON ÇALIŞMALARI KUBBE ONARIMI Kurşun örtüleri kaldırılan Havâtin ve Cedid Havâtin türbelerinde açılan muayene çukurlarının kontrolü ve kubbe arasındaki ahşap elemanların durumu ve harç, derz numunelerinin alınması sonrasında kubbede saptanan çatlak onarılmış, kurşun örtü ve ahşap hatıllar yenilenmiştir. EDİRNEKARİ SAÇAK KONSERVASYONU Edirnekâri tezyinat için raporlar ve projeler hazırlanmıştır. Sağlamlaştırma ve müdahale yöntemlerinin kararlaştırılması çalışmaları yürütülmüştür. Fotoğraf 5. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi ana kubbe güçlendirme çalışmaları ((Üstte ve solda)İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi saçak edirnekâri çalışmaları (Üstte ve altta) (İRAM Arşivi).  Koruma, Güçlendirme ve Konservasyon Çalışması: Hatice Turhan Valide Sultan, Havâtin ve Cedid Havâtin Türbeleri ÇİNİ KONSERVASYONU Türbede İznik’te üretilen bitkisel ve geometrik ağırlıklı çiniler bulunmaktadır. Çini yüzey temizliği uygulamasının kontrolü İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvar Müdürlüğü denetiminde yürütülmektedir. (Fotoğraf 7) AHŞAP ve SEDEF KONSERVASYONU Kapı ve pencerelerde ahşap işçiliğinin güzel örnekleri ile karşılaşılmaktadır. Sandukaların etrafı ahşap şebekelerle çevrelenmiştir. Kapı ve şebekeler üzerinde sedef ve fildişi kakmalar yer alır. (Fotoğraf 8) İffet İZGİ BİLLUR MALAKÂRİ ve KALEM İŞİ KONSERVASYONU Kubbede klasik motiflerin yer aldığı yer yer malakâri ve kalemişi bezeme yer alır, üzeri renkli boyalıdır. 19. yüzyılda yapıldığı düşünülen aynı üsluptaki kalem işleri, sonradan Havâtin Türbesi olarak kullanılan dârülkurrada görülür. Renkler gri ve siyah tonlardadır. Rötuşlar ve konservasyon çalışmaları yürütülmektedir. (Fotoğraf 10) Tüm bu çalışmalar tamamlanmak üzeredir. KUMAŞ KONSERVASYONU Puşidelerin konservasyon yöntemleri ile ilgili çalışmalar İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvar Müdürlüğü denetiminde yürütülmektedir. (Fotoğraf 9) Fotoğraf 9. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi puşide konservasyon işlemleri. (İRAM Arşivi) Fotoğraf 10. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi Kütüphane malâkari ve kalem işi restorasyon ve konservasyonu. Fotoğraf 11. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Dr. Olcay Fotoğraf 12. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Dr. Olcay Aydemir ve denetim ekibinden sanat tarihçi Seda Şenol, şantiye Aydemir ve denetim ekibi uzmanları ve yüklenici firma yetkilisi Bora Çelikel ve ekibi ile birlikte. (İRAM Arşivi) şefi Mim. Gülden Cansu Akalay ile (İRAM Arşivi). DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü İffet BİLLUR Y. Mim. Rest. Uzm. Adnan KARA Makine Mühendisi Halit TÜRK Elk. Elktr. Mühendisi T.C İstanbul Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı Doğal Kaynaklar, Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü Sıdıka TUNGA Y. Mim. Salih ÖZCİ İnşaat Mühendisi Seda ŞENOL Sanat Tarihçi Fotoğraf 7. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi çini desen tamamlama çalışmaları (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 8. Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi sedef şebeke restorasyon ve konservasyonu (İRAM Arşivi). Doğan GÜNDOĞAN Makine Mühendisi İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Müdürlüğü Şenay ONUK Restoratör Eftal KİRAZ Restoratör Yüklenici: Özsoy İnş. Tur. Tic. ve San. A.Ş KAYNAKÇA H. Fehmi Yılmaz ve Banu Bilgicioğlu, Sanat Tarihi Raporu Lucienne Thys-Şenocak, “Hatice Turhan Sultan Osmanlı İmpratorluğu’nda Kadın Baniler”, İstanbul, 2009, s.216. Necdet Sakaoğlu, “Bu Mülkün Kadın Sultanları, Valide Sultanlar, Hatunlar, Hasekiler, Kadınefendiler, Sultanefendiler”, İstanbul, 2008, s.245-253. Sevgi GÜLER Elek. Müh.  EDİRNE TÜRK OCAĞI BİNASI RESTORASYONU RESTORATION OF EDIRNE TURK OCAĞI BUILDING Aydın TAŞDEMİR / İnşaat Yüksek Mühendisi / İTÜ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü 1905 yılında inşa edilen Edirne Türk Ocağı Binası, iki katlı ahşap bir yapıdır. Taş taklidi ahşap elemanlar içeren yapı, neoklasik üslup özellikleri taşır. Çeşitli kamu işlevlerinde kullanılan yapı uzun süre bakımsız kalmıştır. 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilen yapı, 2015 yılında boşaltılarak restorasyon için hazırlıklar başlatılmıştır. 2018 yılında tamamlanan restorasyon uygulamasıyla yapının sorunları ortaya çıkarılmış, en uygun çözümler üretilmiş ve zararlı eklentilerinden ayıklanmıştır. Anahtar kelimeler: Edirne, Rum Mimarisi, Türk Ocağı, Ahşap Yapı, Neoklasik. Edirne Turk Ocagi building is a wooden skeleton building with two stories, and it was constructed in 1905. Facade of the building has wooden elements which have been shaped as stone elements and it is of neoclassical style. The building has been used for various government functions and it has been neglected for a long time. Ministry of Culture and Tourism acquired its ownership in 1997. In 2015 the Ministry has started its restoration process. In 2018 the restoration was completed. During this process, its problems have been revealed, harmful additions have been cleared and most appropriate solutions have been applied. Keywords: Edirne, Anatolian-Greek Architecture, Turk Ocagi, wooden skeleton building, Neo classical. Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu Aydın TAŞDEMİR GİRİŞ Edirne Merkez Mithatpaşa Mahallesi, Kaleiçi Semti, Türk Ocağı Caddesinde bulunan yapı iki katlıdır. Edirne Koruma Amaçlı İmar Planında, kentsel ve 3. derece arkeolojik sit alanında yer alır. Maliye Hazinesine ait olan yapı 60 ada/1 parselde konumlanır. 1905 yılında Rum Kültür Merkezi olarak inşa edilmiş olan yapı Edirne Rum mimarisinin tipik ögelerini taşır. Bodrum katı subasman hizasına kadar yığma taş yapım tekniğiyle inşa edilen yapının üst iki katı ahşap karkas bağdadı sistemdir. İki katlı olan yapının ön cephesi üç bölümdür. Orta kısım taş taklidi dörder adet kolonla üç parçaya bölünmüştür. Kolonların arasında basık kemer bulunur. Bu bölüm alt katta giriş portikosu, üst katta ise balkon olarak işlevlendirilmiştir. İki yanda ise birer üç merkezli kemere sahip pencere yer alır. Girişe portiko boyunca uzanan yedi adet basamakla çıkılır. Pencere sövelerinde tek ve yapının her iki kenarında birer çift taş taklidi ahşap pilaster yer alır. Alt katta iyon düzeni, üst katta ise korint düzeni kullanıldığı görülür. Ön cephenin orta bölümü dışa çıkık olup üçgen çatı ile tamamlanır. Yapı sırasıyla Türk Ocağı Binası, Devlet Hastanesi, Şehir Kulübü, Yetiştirme Yurdu olarak kullanılmış olup 1997 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisi yapılmıştır. Bakanlığa tahsisinden itibaren Edirne Türk Müziği Topluluğu ve kısa bir dönem eş zamanlı olarak Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından kullanılmıştır. Edirne Devlet Türk Müziği Topluluğu Binası olarak kullanılan bu yapıda, Müdürlüğümüz teknik elemanlarınca, yaklaşık maliyete esas teşkil edecek ilk çalışmalar 2015 yılında başlamıştır. Bu çalışmalarda Restorasyon projesi de baz alınarak kapsamlı bir onarım düşünülmüştür. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünce ihalesi yapılan “Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu İşi’’ kapsamında itinalı söküm ve raspalar yapıldıktan sonra yapının taşıyıcı sistemlerinde problemler tespit edilmiştir. Tespit üzerine K.T.Ü. Öğr. Gör. Prof. Dr. Alemdar BAYRAKTAR ile yerinde yapılan incelemelerin ardından çeşitli analiz ve modellemeler sonucu, yapıda ciddi statik sorunlar olduğu tespit edilmiştir. Bu durum hazırlanan bir statik rapor ile ilgili Koruma Bölge Kuruluna iletilmiştir. Ayrıca yapılan itinalı raspalar sonrasında mevcut restorasyon projesinin uygulamaya başlamak için yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. Restorasyon projesinin revize edilmesine karar verilmiştir. Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün (EKVKBKM) yerinde yapmış olduğu incelemeler neticesinde sunmuş olduğumuz tadilat projesi ve güçlendirme önerileri uygun bulunduktan sonra imalatlara başlanmıştır. Fotoğraf 3. Restorasyon öncesi yapının sağ yan cephesi görünümü (2015, İRAM Arşivi). Yapının kuzey (sağ yan) cephesi, süreç içerisinde en çok bozulmuş bölümdür. Özgün pencere boyut ve formları değiştirilmiş, balkon kapatılmıştır. Bodrum kata girişi sağlamak amacıyla betonarme bir yapı yapılmıştır. Ayrıca mevcut ahşaplar malzeme özelliğini kaybetmiştir. Restorasyon kapsamında yapı cephesi itinalı söküm ve yapım ile özgün haline getirilmiştir (Fotoğraf 3). Yapının kuzey cephesinde yer alan peyzaj alanı söz konusu kamu kurumunun çalışanları ve misafirleri için dinlenme alanı olarak düşünülmüş ve genelde yeşil alan olarak tasarlanmıştır. Bahçenin ortasında sadece izleri kalan süs havuzu yeniden yapılarak tekrar ortaya çıkarılmıştır (Fotoğraf 4). Yapının güney (sol yan) cephesinde, süreç içerisinde değişikler yapılmıştır. Bazı pencerelerin boyut ve formları değiştirilmiş, balkon kapatılmış ve 1. kata ilave edilmiştir. Ayrıca mevcut ahşap malzemeler özelliğini kaybetmiş olduğundan restorasyon çalışmaları kapsamında itinalı söküm işlemi yapılmış ve özgün malzeme ve yapım tekniği Fotoğraf 1. 2005 yılı, Restorasyona başlamadan önceki durum (İRAM Arşivi). ile aslına uygun hale getirilmiştir (Fotoğraf 5). Yapının güney cephe önünde yer alan peyzaj kısmı otopark olarak işlevlendirilmiştir. Otopark kısmında yapının mevcut halinde hiç bulunmayan bahçe duvarı ve babaları, Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünce onaylanan restorasyon projesi doğrultusunda ve kuzey cephesinde yer alan bahçe duvarıyla da bütüncül bir yapı oluşturacak şekilde tekrar yapılmıştır. Yapılan bahçe duvarı bu cephedeki güvenlik zafiyetini de ortadan kaldırmıştır (Fotoğraf 6). Yapının batı cephesinde, pencere boyutları değiştirilmiştir. Ayrıca mevcut ahşap malzemeler özelliklerini kaybetmiştir. Restorasyon kapsamında yapı cephesi itinalı söküm ve yapım ile özgün haline getirilmiştir. Yapının çatısında özgün kiremitlere rastlanmıştır. Tüm özgün kiremitler toplanarak çatının batı tarafında kullanılmıştır. Kırık olan ve özgüne uygun olmayan tüm kiremitler ise değiştirilmiştir. Fotoğraf 2. Yapının özgün haline ait eski bir fotoğrafı (EKVKBKM Arşivi). ÇALIŞMANIN AMACI VE AŞAMALARI Tarihi yapı, uzun bir süre bakımsız kalmıştır. Bu nedenle koruma çalışmaları ile tarihi yapının sahip olduğu değerlerin öne çıkarılması ve mevcut sorunların çözülerek tarihi yapının tekrar kentlilere kazandırılması amaçlanmıştır. Bunun için mümkün olduğunca yapıya zarar veren müdahalelerden kurtulmaya yönelik restorasyon uygulama kararlarının alınmasına özen gösterilmiştir (Fotoğraf 1).  Fotoğraf 4. Restorasyon sonrası yapının sağ yan cephesi ve bahçe düzenlemesi (2018, İRAM Arşivi). Yapının ön cephe giriş bölümü büyük ölçüde korunmuştur. Mevcut ahşaplarda boya raspa edilmiştir. Eksik parça ve kısımlar özgün malzeme ve detayına uygun olarak tamamlanmış, yerinde korunan ahşap elemanların onarım ve bakımı yapılmıştır. Cephe, son dönemde tespit edilen renk olan beyaza boyanmıştır. Girişteki mermer merdivenler atmosferik şartlardan dolayı tahrip olduğu ve kısmi kopmalar oluştuğundan mevcut ölçüler ve detayları ile yenilenmiştir (Fotoğraf 2). Fotoğraf 5. Yapının restorasyon öncesi güney cephe perspektif görünümü (2015, İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. Yapının restorasyon sonrası güney cephesi ve yeni imalat olarak inşa edilen otopark alanı bahçe duvarından görünüm (Sağda) (2018, İRAM Arşivi).  Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu Aydın TAŞDEMİR korunarak yanlarına destek elemanları kullanılmıştır. Ayrıca İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı Müdürlüğünden alınan bilgiler doğrultusunda özgün ahşap elemanların koruma çalışmaları tamamlanmıştır. Yapının eski elektrik ve mekanik tesisatları mimariye uygun ve yapıya en az müdahale edecek şekilde yenilenmiştir. Edirne Devlet Türk Müziği Topluluğu yetkilileri ile yapılan resmi yazışmalar ve şifahi görüşmeler neticesinde ihtiyaç duydukları özel bir ses sistemi de alt yapısı ile birlikte imal edilerek, kullanıma sunulmuştur. Fotoğraf 7. Yapının batı cephesinden restorasyon öncesi görünüm (2015, İRAM Arşivi). Fotoğraf 8. Yapının batı cephesinden restorasyon sonrası görünüm (2018, İRAM Arşivi). Teknik elemanlar olarak, restorasyonu yapılan yapıların, uygun fonksiyonlar verilerek kullanıcıları ile birlikte daha uzun ömürlü olacağına inanmaktayız. Yukarıda bahsedilen uygulamalar sonucu yapı sadece özgün haline getirilmiş olmakla kalmadı, aynı zamanda yapılan statik müdahalelerle kullanıcısına güvenli bir çalışma ortamı sağlanmış oldu. Kontrollük teşkilatı olarak bütün özverimizle restorasyon çalışmalarını yürüttüğümüz Edirne Türk Ocağı Binası Restorasyonu İşi kapsamında desteklerini hiç esirgemeyen başta Bakanlığımız olmak üzere tüm yetkili birimlerimize ve yüklenici firmaya teşekkürlerimizi sunarız. DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Aydın TAŞDEMİR İnşaat Yüksek Mühendisi Hasan SOYAL Mimar Şilan SİNAN Mimar Halit TÜRK Elektrik Elektronik Mühendisi Emre KAYA Makine Mühendisi Yüklenici: Hisar Restorasyon Proje İnş.Tur.İth.İhr. San.ve Tic.Ltd. Şti. Fotoğraf 11. Yapının salon kısmından restorasyon öncesi görünüm (Solda) 2015, (İRAM Arşivi). Fotoğraf 9. Bahçe duvarlarının ve demir ferforjelerin restorasyon öncesi görünümü (2015, İRAM Arşivi) Bahçe duvarlarında sıva raspa edilerek hidrolik kireç ile hazırlanmış sıva ile yeniden sıvanmıştır. Bahçe duvarı üzerindeki babalar yeniden yapılırken mevcut olan az miktardaki özgün tuğla elemanların tamamı kullanılmıştır. Korkuluklar özgün form, ölçü ve renkleri ile yeniden yapılmıştır (Fotoğraf 9, 10). Yapının salon tavanında bulunan özgün ahşap elemanların, itinalı raspa sonrası bakım ve onarımı yapılarak korunması sağlanmıştır. Muhdes ahşap lambriler söküldükten sonra bölücü duvarlarda bulunan ve taşıyıcı özelliğini yitiren tüm ahşap elemanlar yenilenerek hidrolik kireç esaslı sıva yapılmıştır. Yapıdaki özgün ahşap kapılar sökülerek atölyede raspa sonrası gönyesine getirilmiştir. Zaman içerisinde böceklerden ve dış tesirlerden meydana gelen tüm gözenekler ve delikler kendi ağacından oluşturulan özel bir dolgu malzemesiyle kapatılmıştır. Özellikle menteşe ve kilit mekanizmalarının bulunduğu kısımlarda çürüyen ve kopan parçalarda  Fotoğraf 10. Bahçe duvarlarının ve demir ferforjelerin restorasyon sonrası görünümü (2018, İRAM Arşivi) tümleme metodu uygulanmıştır. Kapılarda ve tüm ahşap elemanlarda zararlı canlılara ve dış tesirlere karşı ahşap koruyucu kullanıldıktan sonra kapıların doğal yapısını gösteren ve hava geçirgenliğini de sağlayan boya yapılmıştır (Fotoğraf 11, 12, 13). Yapı merdiven korkuluğu korunmuş, boya raspası yapılarak eksik bölümler tamamlanmış, ahşap bakım ve onarımları yapılarak boyanmıştır. Merdivenler aynı ölçü ve formlarıyla yeniden yapılmıştır. 1. kata çıkıştaki muhdes merdiven holü rüzgârlığı kaldırılmıştır (Fotoğraf 14, 15). Bodrum katı kagir yığma olan yapıda tuğlalar arasında yer alan boşluklar özgün malzemeye uygun olarak hidrolik kireç esaslı enjeksiyonlarla kontrollü bir şekilde doldurulmuştur. Taşıyıcı sistemi ahşap karkas olan zemin kat ve 1. katta ise taşıyıcı özelliğini kaybetmiş elemanlar büyük ölçüde yenilenmiş, durumu daha iyi olanlar Fotoğraf 12. Yapının salon kısmından restorasyon aşaması görüntü (Sağda) 2016, (İRAM Arşivi). Fotoğraf 13. Yapının salon kısmının restorasyon sonrası görünümü (Solda) (2018, İRAM Arşivi). Fotoğraf 14. Restorasyon öncesi 1. Kata çıkıştaki muhdes merdiven holü rüzgârlığı (Sağda) 2015, (İRAM Arşivi). Fotoğraf 15. Restorasyon sonrası merdiven ve holün görünümü 2018, (İRAM Arşivi).  MEKTEB-İ TIBBİYYE-İ ŞAHANE ANATOMİ BİNASI KORUMA UYGULAMALARI CONSERVATION WORK OF ANATOMY BUILDING OF GREAT ROYAL MEDICAL SCHOOL Duygu AKSOY Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Sevinç ÇELİK Y. Mimar Restorasyon Uzmanı/ İTÜ Vakıf İnşaat Restorasyon ve Tic. A.Ş. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Leyla TOPRAK GÜRSU/ Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Güryapı Restorasyon Taah. ve Tic. A.Ş. Anatomi binası, Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane binasının kuzeybatı köşesinde yer alan ve ana binayla bağlantısı koridor ile sağlanmış olan yapıdır. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Binası Restorasyonu İşi kapsamında, muhdes eklentilerin sökümü ve raspa çalışmaları sonrasında ortaya çıkan bulgular, incelenen arşiv fotoğrafları ile karşılaştırılarak belgelenmektedir. Bu bulgular eşliğinde güncel rölöve ve revize restitüsyon projesi hazırlanmıştır. Kullanıcı gereksinimleri ve statik güçlendirme raporu dikkate alınarak koruma ilkeleri çerçevesinde bir restorasyon projesi oluşturulmuştur. Koruma önerileri oluşturulurken yapının mimari dokusuna zarar vermeyecek elemanların eklenmesi ve dönem eki olarak kabul edilen elemanların günümüz teknolojisi ile iyileştirilmesi önerilmiştir. Binayı statik açıdan etkileyebilecek olan muhdes betonarme sistemin kaldırılması konusunda yapılan disiplinler arası bir çalışma sonucunda mevcut sistemin, yapı üzerinde olumlu etkisi olduğuna kanaat getirildiğinden, bu eklerin korunmasına karar verilmiştir. Bu sayede sonradan yapılacak olan kapsamlı müdahalelerin de önüne geçilmiştir. Anahtar Kelimeler: Geç Osmanlı Mimarisi, Tıp Okulu, Belgeleme, Restorasyon The Anatomy building is a part of Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane medical school complex, and it is located at the northwest corner of the main building. It is connected to the main building through a corridor. Mekteb-i Tıbbiyyeyi Şahane Restoration Project includes; documentation of the data which come up with the removal of the later additions and scraping works, and comparison of these data with the archives. Survey projects and updated restitution project are prepared based on these data. A restoration project is prepared within the framework of international conservation approach, taking user requirements and the static reinforcement report into consideration. Conservation proposals include; new additions which do not harm the authenticity and rehabilitation of later additions of considerable value by using today’s technology. The issue of removal of the reinforced concrete system which was been added at a later period, has been evaluated through interdisciplinary methods research. With consideration of the fact that it supports the construction structure and also removing it can cause the need of larger interventions in the future, it has been decided that the concrete system should be kept during the restoration phase. Keywords: Late Ottoman Architecture, Medical School, Documentation, Restoration. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Duygu AKSOY TARİHÇE kanadın yarısını kaplar. Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane tıp eğitimi vermek üzere II. Abdülhamid tarafından inşa ettirilen ilk modern tıp okulu binasıdır. Yapımına 1894’te başlanmış olan yapı, 1903 yılında tamamlanmıştır. Binanın açılışı ise II. Abdülhamid’in doğum günü olan 6 Kasım 1903 Cuma günü gerçekleştirilmiştir (Yıldırım, 2010). Binanın mimari tasarımı dönemin önde gelen mimarlarından Alexandre Vallaury ve Raimondo D’Aronco’ya aittir (Batur, 1993). Bina Haydarpaşa Askeri Hastanesi ve Selimiye Kışlası mimari tarzıyla uyum içinde, 80.000 m2 arsa üzerinde, 54.000 m2 alana inşa edilmiştir. Bir iç avlu çevresinde yerleşmiş olan binanın avlu tarafı koridorlarla çevrilmiştir. Anatomi, hamam, mutfak ve tuvaletler gibi işlevleri karşılayan yapılar ana kütlenin dışında yer almış ve koridorlarla ana binaya bağlanmıştır. 1933 yılına kadar tıbbiye olarak hizmet veren Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, 1933-1983 yılları arasında Haydarpaşa Lisesi olarak eğitim vermiştir. 1983 yılında ise Marmara Üniversitesine tahsis edilerek içerisinde Tıp Fakültesinin de bulunduğu eğitim yapısı olarak hizmet vermiştir. Özgün proje arsanın deniz tarafında okul binası, kara tarafında kalan kısımda da çok kapsamlı bir hastane kompleksini içermiş olmakla beraber okul binası Kasım 1903’te tamamlanıp hizmete açıldığı halde; hastane kısmının beş pavyonu içeren ancak çok küçük bir kısmı 1903’ten kısa süre önce bitirilebilmiştir; diğer pavyonlar ise hiç inşa edilememiştir (Şekil 1) (Rieder, 1904). E-5 KARAYOLU Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane, 1903-1909 yılları arasında Askeri Tıp Mektebi olarak kullanılmıştır. Bu tarihten sonra ise sivil tıp mektebi olarak hizmet vermiştir. Bünyesinde cerrahhane de barındıran Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, botanik bahçesi ve tıbbi bitkileri ile eczacı yetiştirilmesine de katkı sunmuştur. Baytar mektebi binanın hemen yakınında kurulmuştur. Almanca, Fransızca ve Türkçe dillerinde eğitim verilen bu Tıp Mektebinden birçok değerli siyasetçi ve bilim insanı yetişmiştir. Anatomi Binası Yatayda mekanlara, iç avlunun etrafını çeviren geniş koridorlar vasıtasıyla ulaşılmaktadır. Binanın kara tarafındaki hünkâr mahali ve idari kısımları beş adet bağımsız ve dışarı taşan blok halinde bu koridora takılıdır. Deniz tarafında ortadaki cami bloku ve köşelerdeki kare planlı amfi tiyatro hacimleri ise dışa taşmalı şekilde yerleştirilmiştir. Dikey sirkülasyon, özellikle binanın muazzam boyutları göz önüne alındığında, oldukça işlektir. İdari blokların kendi içindeki küçük merdivenleri dışında, yan kanatların ikişer ucunda ve caminin iki yanında olmak üzere altı büyük merdiven tasarlanmıştır. Buna ek olarak hünkâr mahali içinde girişten itibaren üst kattaki hünk ârın dairelerine çıkan oldukça ihtişamlı bir protokol merdiveni bulunur (Şekil 2) (Kula Say, 2014). TIBBİYE CADDESİ Fotoğraf 1. Mektebi Tıbbiye Şahane Binasının Kuşbakışı Görünümü (2017). Marmara Üniversitesi adına tahsisli olan Haydarpaşa Külliyesi, 15 Nisan 2015 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 27.03.2015 tarih ve 6639 sayılı Kanun gereğince sağlık temalı olarak kurulan ilk ve tek devlet üniversitesi olan Sağlık Bilimleri Üniversitesine Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane adıyla hizmet vermek üzere tahsis edilmiştir. MİMARİ ÖZELLİKLER Ana bina Yaklaşık 80.000 m2 büyüklükte bir arsa üzerinde yer alan yapı 80x140 m boyutlu bir avlu etrafında geç dönem kışlalarını andırır biçimde planlanmıştır. Doğu-batı eksenine göre simetrik olan yapının orta bölümünde, doğusu ile batı kısımları arasında 13 m.’ye yakın kot farkı vardır. Tıbbiye Caddesine bakan doğu ve denize bakan batı cephesinde olmak üzere iki girişi bulunan yapının, kot farkı nedeniyle deniz tarafı olan batı kanadı beş, doğu kanadı ise dört katlıdır. Zemin üzerine çatı katı ile birlikte iki kat olarak tasarlanan binanın bir tam, bir de yarım bodrum katı bulunmaktadır. Yarım bodrum kat, binanın tüm batı kanadı ile güney  Şekil 1. Haydarpaşa İçin Öngörülen Tıp Kompleksinin Vaziyet Planı (Kaynak: Robert Rieder – Für der Türkei 1904) Şekil 2. Vallaury’e Ait Çizim, Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane Binası 1. Kat Planı (Kaynak: Seda Kula Kay, Beauxarts kökenli bir mimar olarak Alexandre Vallaury’nin meslek pratiği ve eğitimciliği açısından kariyerinin irdelenmesi, 2014).  Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Duygu AKSOY Anatomi Binası karşılaştırmalı çalışması ve belgelenmesi Anatomi Binası, 1100 m2 taban alanına sahiptir. Mektebi Tıbbiye’nin kuzeybatı yönünde koridorla bağlantısı bulunur. Anatomi binasının zemin katı, ana binanın yerleştiği arazi kotunun eğiminden dolayı, ana binanın 1. bodrum katına karşılık gelmektedir. • Tipoloji çalışmaları Anatomi Binası, iki ayrı kütle gibi inşa edilmiş olup, doğu ve batı yönlerindeki bu kütlenin, kat yükseklikleri, kat adedi, kot farklılıkları, çatı tipi olmak üzere farklılıklar göstermektedir. Doğu yönündeki kütle, iki katlı olarak inşa edilmiş olup, batı yönündeki kütle ile arasında 40 cm kot farkı bulunmaktadır. Batı yönündeki Diseksiyon salonun bulunduğu kütle ise tek katlı, en düşük noktası 9,60 m, en yüksek noktası ise 12,70 m olan eğimli volta döşemelidir (Şekil 3). Raspa Çalışmaları Sonrası Ortaya Çıkan Veriler KORUMA UYGULAMALARI DEVAM EDERKEN UYGULANAN YÖNTEMLER İş kapsamında koruma uygulamaları devam ederken ulusal ve uluslararası tüzük ve bildirgelere bağlı kalınarak arşiv ve belgeleme çalışmaları aşağıdaki yöntemlerle yapılmaktadır: • Kaynak-Literatür ve arşiv taramaları • Arşiv fotoğraflarındaki bulgulardan yola çıkılarak sahada yapılan raspa işlemi sonucu özgün döneme ait verinin tespit edilmesi ve belgelenmesi • Raspa çalışmaları ile arşiv fotoğraflarının • Proje Müellifi ve danışmanlar ile mütalaa edilerek verilen kararlar • Uygulamanın etaplı olarak devamlılığın sağlanması Muhdes malzemelerin sökümleri ve raspa çalışmaları sonrasında ortaya çıkan veriler incelenen arşiv fotoğrafları ile karşılaştırılarak belgelenmiş olup buna göre güncel rölöve hazırlanmış, restitüsyon projesi ise revize edilmiştir. Bu verilerin ışığında restorasyon projesi ile yeni koruma önerileri geliştirilmiştir. Betonarme Çerçeve Sistem ve Döşeme Bina günümüze kadar çeşitli müdahaleler görmüştür. Bunlardan bir tanesi Anatomi Binası Diseksiyon Salonunun yer aldığı batı kütlesinde yapının içerisinde bir ara kat oluşturmak amacıyla yapının yığma taşıyıcı sistemine bitişik olarak betonarme çerçeve sistemi eklenmesidir. Arşiv fotoğraflarına bakıldığında, diseksiyon salonuna ait 1922 yılı tarihli fotoğrafta yapı ara katsız, özgün haliyle tespit edilmiş olup, sistemin yapıya söz konusu yıldan sonra eklendiği belirlenmiştir (Fotoğraf 2). Statik rapor doğrultusunda öncelikle ara katta bulunan betonarme plak ile 1. bodrum katta yer alan muhdes döşeme sökülmüştür. Bu sökümler gerçekleştikten sonra yığma duvarlar arasında betonarme çerçeve sistem açık bir şekilde ortaya çıkmıştır (Fotoğraf 3). Şekil 3. 1. Bodrum Kat Planı, Anatomi Binası, Doğu ve Batı Kütleler (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 2. Anatomi binası Diseksiyon Salonu, ahşap Fotoğraf 3. Anatomi binası muhdes döşeme kaplaması sökümü pencereler ve kapılar görülmektedir (Fotoğraflarla Darülfünun sonucu mahal fotoğrafı (2017). Tıp Fakültesi). Mekanik ve elektrik tesisatı için dolgu zemin üzerinde yapılan açmalarda özgün kota ulaşılan birçok noktada kanal sistemine ait bulgular gözlemlenmiştir (Fotoğraf 4). Kazıdan çıkan bulgular arşiv fotoğraflarındaki tefriş düzeni ile çakıştırılarak mevcut kanal sistemi planı çizilerek belgelenmiştir (Şekil 4). Mahal depo olarak kullanılabilmesi için öncelikli olarak temizlenecek, ardından duvar ve zemindeki sıva ve şap iyileştirilerek boya imalatı gerçekleştirilecektir. Merdiven de aynı şekilde temizlenecek ve zemine çıkış noktası uygun bir malzemeden (sac) imal edilen bir kapak ile kapatılacaktır. Bodrum Kat Muhdes döşeme kaplamalarının kaldırılmasıyla açığa çıkan 2. bodrum katta, tek kollu merdiven ile inilen tek bir hacim (havuz gibi) bir alan ortaya çıkmıştır (Fotoğraf 7). 3.80x3.70 m boyutlarına sahip mahalin, kat yüksekliği 2.10 m zemini şap, duvarı sıvalıdır, tavanı volta döşemedir (Fotoğraf 4, 5). Havuz mahalinin, özgün olduğu tespit edilmiştir. Gözlemlendiği kadarıyla duvar yüzeyindeki ve zemin üzerindeki kimyasal maddeden dolayı kadavraları sakladıkları havuz olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Şekil 4. Anatomi Binası 1. Bodrum kat tespit edilen kanal sisteminin plan üzerinde belgelenmesi. Fotoğraf 4. 2. bodrum katta tespit edilen havuza inen kagir Fotoğraf 5. 2. bodrum katta tespit edilen havuz alanı (İRAM merdiven (İRAM Arşivi). Arşivi).  Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Duygu AKSOY Özgün kapı yerleri ve duvar boşlukları ve arşiv fotoğrafına göre restitüe edilmiştir. Çalışmalar sırasında özgün kapılar ve duvar boşlukları tespit edilmiştir. 1. bodrum katta, iki mahal arasında 55 cm boşluk olan ve üst katta devamlılığı olmayan çift duvar tespit edilmiştir. (Fotoğraf 6). Arşiv fotoğraflarından ayrıca mevcut demir parmaklıkların da özgün olduğu tespit edilmiştir. Anatomi binasının doğrama sistemleri, restitüsyon projesine göre özgün detaylarına uygun olarak restorasyon projesi oluşturulmuştur. Buna göre, binanın tüm pencere doğramaları ahşap olarak imal edilecektir. Günümüz teknolojisi ahşap lamine ve ısıcamlı doğrama önerilmektedir. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı yerlerine kapı yapılması, muhdes kapı boşluklarının yapının özgün malzemesi olan tuğla ile yeniden örülmesi önerilmiştir. Kapıların, restitüsyon projesine uygun olarak yeniden ahşap tablalı olarak yapılması önerilmiştir. 1. bodrum katta ve zemin katta bazı duvar boşluklarının sonradan günümüz tuğlalarıyla kapatıldığı tespit edilmiştir. Kapıların iç duvar yüzeylerinde özgün horasan sıva tespit edilmesiyle bu boşlukların kapı yerlerini gösterdiği belirlenmiştir (Fotoğraf 7, 8, 9) (Şekil 5, 6). Pencere Doğramaları ve Kapılar Arşiv fotoğraflarına göre değerlendirme yapılarak tüm pencerelerin ahşap doğrama sistemine sahip olduğu tespit edilmiştir. Binanın doğusunda yer alan iki katlı kısmın üst katındaki ahşap doğramaların özgün olduğu tespit edilmiştir (Fotoğraf 10). Binadaki tüm doğramalar mevcut özgün doğramaya Restitüsyon projesinde, raspa ile tespit edilen ve mevcut özgün kapı boşluklarına, arşiv fotoğraflarına ve ana binada uygulanmış ahşap kapı detaylarına uygun olarak kapı detayları çizilmiştir (Fotoğraf 11). Şekil 6. Anatomi binası zemin kat (üst kat) planı, Fotoğraf 9. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı boşlukları (Zemin raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı yerleri. Kat). Fotoğraf 10. Üst kattaki özgün ahşap doğramalar (Kaynak: Fotoğraf 11. Anatomi binası Diseksiyon Salonu, 1922 (Kaynak: Fotoğraflarla Darülfünun Tıp Fakültesi). Fotoğraflarla Darülfünun Tıp Fakültesi). Zemin Döşeme Kaplamaları Fotoğraf 6. Özgün duvar boşluğu ve girişi Şekil 5. Anatomi Binası 1. bodrum kat (giriş katı) planı, raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı yerleri (İRAM Arşivi). (İRAM Arşivi). Fotoğraf 7. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı boşluğu Fotoğraf 11. Raspa sonrası ortaya çıkan özgün kapı boşlukları 1. bodrum kat (Giriş katı) (İRAM Arşivi). (1.Bodrum Kat-Giriş Katı) (İRAM Arşivi).  Anatomi Binasının doğusunda yer alan 2 katlı kısmın 1. Bodrum katında yer alan 73x73 cm ebatlı mermer kaplamanın özgün olduğu arşiv fotoğraflarıyla belgelenmiştir (Fotoğraf 12-13). Aynı mahalin duvar yüzeyinde yer alan 105 cm yüksekliğindeki mermer kaplamanın da özgün olduğu tespit edilmiştir (Fotoğraf 12). Aynı mermer kaplamanın arşiv fotoğraflarında diğer mahallerde kullanıldığı görülmektedir. Buna göre 1. bodrum katın tamamında özgün boyutlarıyla mermer kaplamanın uygulanması önerilmektedir. Mermerin cinsinin, Marmara mermeri olduğu tespit edilmiştir. Anatomi doğu kütlesinin üst katının döşeme kaplaması, kaplamanın ahşap olduğuna işaret eden arşiv belgelerine göre restitüe edilmiştir (Fotoğraf 14). Restorasyon uygulamasında da muhdes döşemenin kaldırılıp özgünündeki gibi ahşap döşeme yapılması önerilmektedir. Fotoğraf 13. Anatomi binası, Teşrihhane Salonundan 192225 yıllarına ait arşiv fotoğrafı, mermer döşeme kaplamaları ve Fotoğraf 12. Anatomi içindeki tarihi Amfi, mermer döşeme ahşap doğrama sistemleri görülmektedir. (Kaynak: Fotoğraflarla ve duvar kaplamalarının görüldüğü arşiv fotoğrafı. Darülfünun Tıp Fakültesi).  Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Duygu AKSOY Anatomi - Ana Bina Arasındaki Bodrum Kat Geçiş Koridoru Anatomi- Ana Bina Zemin Kat Bağlantı Koridoru Pervititch haritasındaki izlere göre yapılan tespitte, yemekhane koridoru (A) ile simetriğinde bulunan anatomi koridorunun (B) genişliğinin eşit olmadığı görülmektedir (Şekil 7). Ana bina ve Anatomi kütleleri arasındaki bağlantı koridorunda yapılan raspa ve arşiv taramalarında elde edilen bulgular çakıştırıldığında; yapıldığı dönemde tek katlı olarak görülen koridor (Fotoğraf 17), 2. dönemde iki katlı olarak görülmektedir (Fotoğraf 18). Yerinde yapılan çalışmalar sonucunda, AN1B11 Oda, AN1B10 WC ve AN1B12 WC mahallerinde tavanın volta döşeme (Fotoğraf 16), duvarlarının da harman tuğlası olduğu tespit edilmiştir. Raspa sonrası dış duvarında ise ana bina ile benzeyen bir duvar örgü sistemine rastlanmıştır (Fotoğraf 15). Tüm bu bulgular ışığında, 05.08.2014 tarih ve 1905 sayılı Koruma Kurulu kararı ile uygun görülen restorasyon projesinde kaldırılması önerilen, Fotoğraf 14. Anatomi Üst Kat (Teşrih Müzesi), 1922-25 AN1B11 Oda ve yan mahallerin özgün olduğu tespit yılları. Döşemede serili muşambanın altında ahşap döşemenin edilerek, korunması gereken bir bölüm olduğuna izleri görülmektedir. (Kaynak: Fotoğraflarla Darülfünun Tıp karar verilmiştir. Fakültesi) Koridorun, 2. kat tavanının volta döşeme olması da bu koridorun dönem eki olarak kabul edilmesini desteklemektedir. Buna göre, mevcut üst kat bağlantı koridorunun korunması (05.08.2014 tarih ve 1905 sayılı Koruma Kurulu Kararı ile uygun görülen restorasyon projesinde kaldırılmıştır) binanın özgün sistemiyle uyuşmaktadır. Özgün olduğu tespit edilen ANZ10 teras mahalinin korunması gerektiği, özgün fonksiyonu olan teras şekliyle kullanılması, zemin kaplamasının terracotta olması, parapet duvarlarının paslanmaz çelik halatlı korkuluk sistemi olması önerilmiştir (Çizim 5-6). Fotoğraf 17. Ana bina ile Anatomi binası arasındaki koridorun tek katlı olarak inşa edildiğini gösteren 1903 senesine ait kartpostal (Kaynak: Fotoğraflarla Darülfünun Tıp Fakültesi). Fotoğraf 18. Ana bina ile Anatomi arasındaki koridorun iki katlı olduğunu gösteren fotoğraf, Alman Arkeoloji Enstitüsü Arşivi, 1930 yılları. B A Şekil 7. Pervititch haritası, 19221945 yılları arasında (Üstte). Fotoğraf 15. Anatomi geçiş koridoru doğu cephesi yönü, raspa sonrası durumu 2017, (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 16. AN1B11 no’lu Şekil 8. Ana bina- Anatomi alt geçiş koridoru mahallin tavandaki volta döşeme rölövesi, plan. izleri Şekil 9. Ana bina-Anatomi Geçiş Koridoru Üst Kat, Raspa sonrası Güncel Rölövesi, plan (Solda) (İRAM Arşivi). Şekil 10. Ana bina-Anatomi Geçiş Koridoru Doğu Görünüşü, Detay 12 (Sağda) (İRAM Arşivi.  Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Anatomi Balkon ve Üst Saçağı Anatomi binasının giriş kapısının üstünde, özgün metal balkon kalıntıları tespit edilmiştir. (Fotoğraf 19-20). Balkon metal profillerle oluşturulmuş olup kapının iki yanından metal payandalarla desteklenmiştir ve yan tarafta yer alan ana binayla bağlantıyı oluşturan koridorun üzerinde yer alan terasla aynı kottadır. Metal balkon yardımıyla ana binaya bağlantı koridoruna geçiş sağlanmıştır. Balkonla koridor arasında geçişi sağlayan kapı günümüzde kapatılmıştır. (Fotoğraf 21). Ana binaya geçiş koridorunun üst katının Mektebi Tıbbiye binasının yapım yılı olan 1903 yılından daha sonra, 1920-25 yılları arasında yapıldığı, nitelikli dönem eki olarak korunması ile ilgili onaylı Koruma Kurulu Duygu AKSOY kararı ile ilişkili olarak bu balkonunun da bu koridora ve önündeki terasa geçiş sağladığı düşünülmektedir. Tespit edilen balkona ilişkin bulgular, özgün detaylarına uygun olarak restitüsyon projesine eklenmiştir. Restorasyon projesine göre balkonun özgün metal profilleri temizlenecek ve paslanmayı önleyici koruyucu sürülecek, gerekli görülen çelik takviyeler yapıldıktan sonra üzerine sac kaplama yapılacaktır. Balkonun üzerinde bulunan saçağın özgün kenet yerlerinde gerekli temizleme, arındırma işlemlerinden sonra önerilen restorasyon projesine uygun şekliyle, çelik konstrüksiyon üzeri çinko çatı kaplaması imal edilecektir. Anatomi Yapısı İki Katlı Kısım Çatı Sistemi Anatomi yapısı doğu ve batı kütleleri, kat yükseklikleri, kat adedi, kot farklılıkları, çatı tipi olmak üzere farklılık gösteren yapım şekillerine sahiptir. Doğu yönündeki kütle, iki katlı olarak inşa edilmiş olup, batı yönündeki kütle ile arasında 40 cm kot farkı bulunmaktadır. Batı yönündeki Diseksiyon salonun bulunduğu kütle ise tek katlı, yaklaşık 13 m kat yüksekliğine sahiptir. Aynı şekilde doğu yönündeki iki katlı kütlenin çatısında yapılan raspalar sonucunda çatının zemin döşeme kaplamasının nitelikli, yapıldığı dönemde Marsilya’dan getirildiği, terracotta malzeme olduğu tespit edilmiştir (Fotoğraf 22 a-b). Anatomi doğu kütlesinin üzerindeki terracotta malzemenin yanı sıra, çatıda, yaklaşık 40 cm bir parapet duvarının izi bu alanın teras çatı olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir (Fotoğraf 23). Mektebi Tıbbiyye-i Şahane binasının diğer alanlarında da yer alan çatı ve teras ilişkileri, yapıda hem ahşap oturtma çatı hem de teras çatı kullanıldığını göstermektedir. Fotoğraf 19. Anatomi binasının giriş kapısı üstündeki metal balkon konstrüksiyonu Fotoğraf 20. Anatomi binasının giriş kapısı üstü balkonun saçağının taşıyıcısının duvardaki metal kalıntıları konstrüksiyonu (Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 21. Anatomi, balkonla koridor arası geçişi sağlayan kapı (Altta). Tüm bu bulgular ışığında, çatının ilk dönemde teras çatı olarak inşa edildiği (Fotoğraf 24), sonraki dönemde ise saçaksız ahşap çatı sistemi yapıldığı anlaşılmaktadır (Fotoğraf 25). Buna göre restorasyon projesinde binanın özgün üst örtü sistemi olan teras çatı ve parapet duvarlarının yapılması önerilmektedir. İlgili Koruma Kurulunun 28.12.2017, 4487 sayılı kararı ile, üst örtü projelerinde restorasyon kararı olarak onaylanan Anatomi üstü doğu yönü teras alanına çıkış için, çelik, tek omurgalı, binadan yaklaşık 30 cm kopuk bir merdiven önerilmektedir. Korkuluk sistemi olarak hem merdivende hem de teras alanında, paslanmaz çelik halatlı, ara dikmeli metal korkuluk sistemi önerilmektedir. Işıklık ve Bacalar Anatomi yapısının, çatı örtüsündeki kaldırma işleminden sonra diseksiyon salonu üzerinde özgün ışıklık ve bacalar bulunmuştur (Fotoğraf 26). Batı’da yapılan anatomi yapılarının dönem örnekleri incelendiğinde o yapılarda da ışıklığın yapıldığı tespit edilmiştir (Fotoğraf 27-28). Özgün ışıklık sistemin korunarak, çatı izolasyon detaylarına uygun bir şekilde yenilenecektir. Fotoğraf 22 a-b. Anatomi teras bölümünde bulunan terracotta ve arkasındaki mühür; “SOCİÉTÉ GENERALE DES TUİLERİES MARSEİLE” (Marsilya’daki kiremithane bölgesini Fotoğraf 23. Parapet duvarı izi ve muhdes ahşap çatı konstrüksiyonu, raspa sonrası. (2017). anlatan bir ifade) (2017). Fotoğraf 24. Anatomi Yapısı Fotoğrafı; Anatominin ışıklığı, bacaları ve saçaksız doğu kütlesi görülmektedir Fotoğraf 25. Anatomi Ahşap Çatısı, merteklerdeki muhdes eklerin 1930 (Kaynak: Haydarpaşa Lisesi Mezunlar Derneği Arşivi). görünümü (2017) (İRAM Arşivi).   Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Anatomi Binası Koruma Uygulamaları Duygu AKSOY Fotoğraf 26. Anatomi Ahşap Çatısı Üstünde Bulunan Işıklık, 2017 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 27. Amerika’da bulunan Fotoğraf 28. İngiltere’deki bir bir Anatomi Laboratuvarı, jefferson Anatomi Laboratuvar Salonu, Şekil 11. Anatomi Binası 1. bodrum Kat Planı Medical College, Philadelphia, 1943. Cambridge, 1920. (İRAM Arşivi). Detay A - Yan cephe duvarları ile betonarme kirişlerin birleşim Detay B- Çelik plaka yığma duvar ankraj detay detayı KORUMA ÖNERİLERİ Mektebi Tıbbiye Şahane’nin Anatomi binası için yapılan revize restitüsyon projesine, kullanıcı taleplerine ve statik güçlendirme raporu ışığında koruma anlayış çerçevesinde öneri restorasyon projesi hazırlanmıştır. Bu bağlamda ele alınan tarihi yığma yapılarda uygulanan onarım ve güçlendirme teknikleri üzerinden müdahale yöntemleri tespit edilmiştir. Müdahale yöntemleri; 1. Temizleme; Özgün olmayan niteliksiz eklerin ve uygunsuz müdahalelerin kaldırılması 2. Bütünleme; Kaybolmuş veya değiştirilmiş mimari elemanların özgün haline uygun olarak tamamlanması 3. Yenileme; a. Yeniden Yapım; Kaybolmuş veya değiştirilmiş mimari elemanların özgün haline uygun olarak yeniden yapılması b. İz Bırakma; Günümüzde özgün formunda yapılması mümkün olmayan mimari elemanların yerlerinde iz bırakılması c. Ekleme; Kullanıcı gereksinimlerini karşılamak amacı ile mimarinin özgünlüğüne zarar vermeyecek elemanların eklenmesi d. İyileştirme; Dönem eki kabul edilen mimari elemanların günümüz teknolojisi ile iyileştirilmesie. Statik Güçlendirme STATİK GÜÇLENDİRME Binanın mevcut yapım sisteminin 1999 depremi sonrası hazırlanan raporlar ve yapıdaki muhdes betonarme döşeme sisteminin değerlendirilmesi doğrultusunda hazırlanan statik raporda önerilen statik güçlendirmeler, koruma anlayışı çerçevesinde değerlendirilmiş, restorasyon projesine aktarılmıştır.  Bina, günümüze kadar çeşitli müdahaleler görmüş ve bazı eklentiler almıştır. Güney salonunun batı kısmında bir kemer boşluğu kapatılarak duvar örülmüş, sonraki bir dönemde ise yapının içerisinde bir ara kat oluşturmak amacıyla yapının yığma taşıyıcı sistemine bitişik olarak betonarme çerçeve sistemi eklenmiştir. Betonarme sistem, yığma yapının temellerinde bağımsız bir sürekli temel sistemi oluşturularak, kolon ve kirişler ise yığma yapıya bitişik olarak inşa edilmiş, ara kat döşemeleri bu çerçeve içerisinde oluşturulmuştur. 05.08.2014 tarih ve 1905 sayılı Koruma Kurulu kararı ile Diseksiyon Salonu üzerinde yer alan muhdes betonarme döşemenin kaldırılması uygun görülmüştür. Fakat statik açıdan değerlendirildiğinde mevcut betonarme sistemin sökülmesinin ardından binanın mukavemetinin azalabileceği ve yapıda daha kapsamlı güçlendirmeler içeren müdahalelerinin yapılabileceği ortaya çıkmıştır. Bunun yanında mevcut betonarme sistemin deprem yükü karşısında yapıya olumlu katkıları olduğu da gözlemlenmiştir. Geleneksel ve yeni teknikler arasında tercih yapılmadan önce, her yapının durumu, güvenlik ve mukavemet talepleri göz önünde tutularak değerlendirilmeli, en az müdahale getiren ve kültürel değerlerle en uyumlu olan seçilmelidir (ICOMOS, 2003). Yapılan analizler ve yerinde yapılan incelemeler sonucunda, mevcut durumda bulunan betonarme sistemin, döşemeler ve kemer açıklıklarına denk gelen kısımda bulunan kirişlerin sökülmesine, cephelere bitişik konumda olduğu kısımlarda yerinde korunmasına ve betonarme elemanların yığma duvarlarla birlikte çalışmasının sağlanması için mevcut kirişlerin bir ankraj elemanı ile duvarlara ankre edilmesine karar verilmiştir (Şekil 11-12). Söz konusu ekler korunarak sonradan yapılacak olan daha kapsamlı bir müdahaleden tasarruf edilmesi amaçlanmıştır. Şekil 12. Anatomi Binası Diseksiyon Salonu, Detay A ve Detay B SONUÇ: KAYNAKLAR Mekteb-i Tıbbiyeyi Şahane Binası Restorasyonu işi kapsamında koruma uygulamaları gerçekleşirken ulusal ve uluslararası tüzük ve bildirgelere bağlı kalınarak arşiv ve belgeleme çalışmaları devam etmektedir. Kararlar, Proje Müellifi ve danışmanlar ile mütalaa edilerek disiplinler arası bir çalışma yapılarak oluşturulmaktadır. Batur, A. (1993), İstanbul Ansiklopedisi, ‘Mekteb-i Tıbbye-i Şahane Binası’,C.5, s.377. Anatomi binası ölçeğinde, bina yeniden işlevlendirilirken özgün fonksiyonunda olduğu gibi Anatomi Kürsüsü ve Diseksiyon Laboratuvarı olarak kullanılacaktır. Günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için kullanıcı gereksinimleri doğrultusunda yapı güncel teknolojik imkânları barındıracak şekilde, mimarinin özgünlüğe zarar vermemeyi amaçlayarak yeniden düzenlenmiştir. Belgeleme çalışmaları kapsamında, kaynakliteratür ve arşiv taramaları devam ederken, arşiv fotoğraflarındaki bulgular sahada raspa edilerek özgün döneme ait veriler tespit edilmektedir. Bu kapsamda güncel rölöve, revize restitüsyon ve restorasyon projesi oluşturulmuştur. Nitelikli dönem eklerinin korunması ve günümüz teknikleriyle iyileştirilmesinin yanı sıra yapıya sonradan eklenmiş olan betonarme çerçeve sistemi, sonradan yapılacak olan kapsamlı bir müdahaleden tasarruf edilmesi amacıyla yerinde muhafaza edilecektir. Yapının özgünlüğünü mümkün olduğu derecede korumak amaçlanırken, en az müdahale gerektirecek şekilde onarım kararlarının verilmesi sağlanmıştır. Kula Say, S. (2014), Beauxarts kökenli bir mimar olarak alexandrevallaury’nin meslek pratiği ve eğitimciliği açısından kariyerinin irdelenmesi, s.244. Rieder, R. (1904), Für die Türkei Selbstgelebtesund Gewolltes (Vol. 2). Jena: Verlag von Gustav Fischer, s.1-32. Yıldırım, N. (2010), İstanbul’un Sağlık Tarihi. ICOMOS (2003), Mimari Mirasın Analizi, Korunması ve Strüktürel Restorasyonu İçin İlkeler. DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Sevinç ÇELİK Y. Mimar Rest. Uzm. Gülden YENİGÜN İç Mimar Şennur ELMACI İnşaat Müh. Cengiz KÜRKÇÜ Elektrik Elektronik Müh. Emre KAYA Makina Müh. Leyla Toprak GÜBU Y. Mimar Duygu İLTER Y. Mimar Yüklenici: Vakıf İnşaat Restorasyon ve Tic. A.Ş.  TROYA KAPILARINI AÇTI Şafak ÇAKMAK TROY OPENS UP ITS GATES Y. Mimar İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Troya Müzesi, 2018 Troya Yılı kapsamında, Troya Ören Yerinin, UNESCO Dünya Miras Listesine girmesinin yirminci yılında ziyaretçilerine kapılarını açtı. Projesi, ulusal bir mimarlık yarışmasıyla 2011 yılında belirlenen müze yapısı, yaklaşık 100.000m2 arazi içerisinde kurulu ve 11.350m2 kapalı alana sahiptir. Yapı 7 ayrı bloktan oluşmakta ve corten dış kaplaması ile dikkat çekicidir. Müzede, antik çağ yazarı Homeros’un İlyada Destanından Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve Çince olmak üzere 6 dilde hazırlanan beyitlerin seçildiği taş döşemeler ile karşılanan ziyaretçiler, interaktif uygulamalarla çağlar öncesine götürülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışanlarının büyük gayretleriyle hayata geçirilen Troya Müzesi pek çok ilki bir arada yaşatmaktadır. Troya savaşları ile yerle bir edilen Anadolu’nun kadim kenti Troya, 5500 yıldır batı ve doğunun en büyük kavgasına tanıklık etmiştir. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Troya’nın öcünü yıllar sonra aldık demesine sebep olan asırlık kent, dokuz kez yıkılıp yeniden ayağa kalktı. Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gayretleri ve çabalarıyla oluşturulan Troya Müzesi ile antik kent bir kez daha diriliyor. Müze ile birlikte şehrin yaşam biçimi, adetleri, günlük kullanım eşyaları ve savaşçılarının silahları ziyaretçilerin beğenisine sunularak binlerce yıllık geçmiş hafızalara yerleşiyor. Türk arkeolojisinin önde gelen isimleri başta Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Prof.Dr. Halet Çambel, Prof.Dr Jale İnan, uzun yıllar Troya kazı başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Manfired Kofmann gibi isimlerin hayali Bakanlığımızın ısrarcı tutumu ile hayata geçti. Anahtar Kelimeler: Troya, Müze, Teşhir tanzim, Ören yeri. Troy Museum has opened up its doors to visitors which is also the 20th year of its acceptance to UNESCO World Heritage List, and within the context of the ‘Year of Troy’ in 2018. The museum, design of which was chosen over a national architectural competition in 2011, has 11.350 m2 covered area in an expanse of approximately 90.000 m2. Consisting of 7 separate blocks, the museum is noteworthy with its corten outer covering. Visitors are welcomed with the famous author of the antiquits, and Iliad of Homeros are taken to ancient ages through interactive applications. Troy, which was mentioned by Fatih Sultan Mehmet after conquering İstanbul in his famous saying pointing that he took the revenge finally, witnessed the biggest struggle of the west and east for 5.500 years. After being demolished and stood up nine times in the history, Troy Ancient City is now being revived in Troy Museum thanks to the great efforts of Culture and Tourism Ministry. Along with the museum, the city’s lifestyle, customs and weapons of warriors of ancient times are presented to visitors aiming to remind the whole history of the legendary city. Dream of leading Turkish archeologists Prof. Ekrem Akurgal, Prof. Halet Çambel, Prof. jale Inan and Prof. Manfired Kofmann who was the chair of excavation for many years was realized by Culture and Tourism Ministry. Keywords: Troy, Museum, Exhibition, archeological, Site Troya Kapılarını Açtı Şafak ÇAKMAK ULUSAL YARIŞMA İLE BELİRLENDİ TROAS BÖLGESİ PANAROMASI Çanakkale İli, Merkez İlçesi, Tevfikiye Mahallesi, 4 pafta, 101 ada, 360 parselde inşa edilen Troya Müzesi, Homeros’un İlyada destanında sözünü ettiği Troya savaşlarının başladığı yerde kuruldu. Troya antik kentinin girişinde konuşlandırılan müze “2018 Troya Yılı’’ kapsamında 2018’de açıldı. Yapı yaklaşık 100.000 m²’lik büyüklüğündeki parsel içerisinde 11.350 m² kapalı alana sahiptir. Bu alan müze teşhir, depolama, idari birimler, sosyal donatı mahallerinden oluşmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce 2011 Ocak ayında düzenlenen “Troya Müzesi Serbest Katılımlı, Tek Aşamalı, Ulusal Mimari Proje Yarışması” ile projesi belirlendi. 132 projenin katılımı ile Haziran ayında sonuçlanan yarışmada, Yalın Mimarlık ekibinin hazırladığı bugün halihazırda uygulanan proje birinci seçilmiştir. 2012 yılı Mart ayında yarışmayı kazanan Yalın Mimarlık ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında proje sözleşmesi imzalanmış, projeler ve ihale dosyaları 2012 Eylül ayında tamamlanarak Bakanlığa teslim edilerek, akabinde ihale süreci başlatılmıştır. Trans-T İnşaat San. ve Tic. Ltd. tarafından müzenin inşaatına 2013 Temmuz ayında başlanmıştır. İş kapsamında İnşaat işlerinin yaklaşık %70’ine denk gelen kısmı tamamlandı. Söz konusu iş ödenek dahilinde bitirilemedi. Kültür Varlıkları Ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından tasfiye edilmesine karar verildi. İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından ikinci etap uygulama işine; “Çanakkale Troya Müzesi TeşhirTanzimi ve Çevre Düzenlemesi İşi” adı altında 2017 yılının Temmuz ayında uygulama ihalesi yapıldı. Söz konusu ihale Ak-san İnşaat Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti.’ne kalmış, müzenin yeniden inşaatına 2017 Ağustos ayında başlanmıştır. Yapının en önemli özelliği; 7000 m2 büyüklüğündeki yeşil çatısının çevre peyzaj dokusuna sağlayacağı uyumla birlikte, 32x32 metre boyutlarındaki sergi blokunun yeryüzünde görünüyor olmasıdır. Yapının yeryüzünde görünür kare prizma bölümü tamamen sergileme birimlerinden oluşuyor. Üst üste 700 m2’lik 4 salondan oluşan sergi bölümlerine tüm yapıyı kuşatan %7 eğimli rampalar ile ulaşılıyor. Rampalar ile katlar arasında kurulan bağlantı sayesinde ziyaretçiler sergi katları arasında hareket ederken, topoğrafyayı inceleme fırsatı bulacaklardır. Ayrıca, sergi yapısının çatısında yer alan seyir terası ile Çanakkale boğazından, Gelibolu’ya ve Troya ören yerine varan bir panorama, ziyaretçilere sunuluyor. Sergi yapısının dört tarafında bir sirkülasyon bandı döner. Bu sirkülasyon bandı ziyaretçilerin sergi yapısını gezerken başka aktiviteleri de izleme fırsatı sunar. Sirkülasyon bandı; ziyaretçilerin belirli zamanlarda laboratuvardaki restorasyon ve bakım çalışmalarını izleyebilmelerine, eğitim ve etkinlik atölyelerini gözlemleyebilmelerine, müze satış mağazasında alışveriş yapmalarına olanak sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Müze binası; kapalı sergileme alanı, konferans salonu, kütüphane, laboratuvar, eğitim ve etkinlik atölyesi, kafeterya, müze satış mağazası, inorganik eser deposu, organik eser deposu, bunun yanı sıra geçici eser deposu, etütlük eser deposu, marangozhane, yeniden dönüşüm odası, fotoğraf stüdyosu, eser kayıt odası, paket açma ve paketleme birimi, karantina odası, idari ve teknik alanlardan oluşmaktadır. Fotoğraf 3,4. Müzeyi çevreleyen rampalar (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 5. Müze satış mağazası (Sağda) (İRAM Arşivi). ÇÖMLEKLER ÖRNEĞİNDE CORTEN CEPHE KAPLAMA Troya Müzesi; sergileme, depo, idari ve teknik mahalleri ile 7 bloktan oluşmaktadır. Bu bloklar birbirinden dilatasyonlar ile ayrılır. A blok asıl sergi alanını oluşturur ve bu bloktaki sirkülasyon yaklaşık 2,5 m açıklığında konsol olarak çalışan rampalar ile sağlanır. Bu blokta yaklaşık 25 m açıklık kolonsuz olarak betonarme sistemle geçilir. Yapının cephesi corten kaplamadır. Proje müellifi konuyla ilgili “İnşaat Dünyası” Kasım sayısında “Troya’nın Uzak ve Yakın Geçmişini Simgeleyen Mimari Bağ” başlıklı yazısında corten kaplı yapıyı şöyle özetlemiştir. “Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, bu haliyle topraktan çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiştir, bozulmuştur, kendine özgü dokusuyla ardında bir yaşanmışlık olduğunu hissettirir, bir geçmişi vardır. O döneme ait olmasa da malzemenin ve mimarinin geçmişi, günümüz ve gelecek arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettirir.” A blok cephesi mevcut projede donatılı gaz beton üzeri corten levhaydı. Ancak uygulama sırasında fibrobeton üzerine 3 mm corten sacı yapılmıştır. Fibrobeton yapısal anlamda dış cephe konstrüksiyonu taşıyabilmesi, kolay uygulanabilir olması, diğer yapı elemanlarına göre daha hafif olması, aynı anda ısı yalıtım değerlerini sağlaması nedeniyle tercih edildi. Yapının büyük bir bölümünde duvar ve kolonlar ahşap kalıp brüt betondan oluşmaktadır. Bu uygulama yapılırken ahşap kerestenin kalitesine ve dizilimine dikkat edilirken uygulama gerektiği yerlerde en iyi sonuç alıncaya kadar tekrar tekrar denenmiştir. Merdiven basamaklarında bazalt döşeme, ofis bölümlerinde ise ahşap döşeme kullanılmıştır. Dış mekanda sık ve seyrek olmak üzere granit döşeme, giriş ve çıkış rampalarının döşemelerinde ise küp taş uygulaması gerçekleştirilmiştir. KENDİ BAHÇESİNİN SUYUNU ÜRETEN MÜZE Mevcut projede yer alan ana sergileme birimini çeviren sirkülasyon bandı üzerindeki Etfe Pnömatik Çatı Örtüsü, kontrol heyeti ve proje müellifinin katılımlarıyla yapılan toplantılar neticesinde bakım ve onarım maliyetleri nedeni ile Skylıght Sistem Çatı Örtüsü imalatına dönüştürülmüştür. Böylelikle yağmur suyu giderlerinin yeniden tasarlanması, alt yapının buna göre tekrar revize edilmesi söz konusu olmuştur. Peyzaj projesinde bulunan tarlalardaki bitki türleri belli oranlarda farklı yapıdaki bitkilerden oluşturulmuştur. Tarla parsellerinin renk tonlarının her birinde farklı olması, Çanakkale’nin tarımsal yapısına, tarla parsellerine benzer olması amaçlanarak peyzaj projesinde revizyon gerçekleştirilmiştir. Otopark bölgesine dikilen ağaçlarınsa sonbahar döneminde kızaran yapraklarla farklı bir yapı oluşturması, yaz döneminde de araçlar için gölge yaratması amaçlanmıştır. Çatılarda toplanan suların depolanacağı müze, kurak dönemlerde bile sulama için kendine yetecek suyu depolayabilecek kapasiteye sahip olarak inşa edilmiştir. Yapı; yer altı su seviyesinin altında olduğu için yapım tekniğinden dolayı perde ve temel arasında oluşan soğuk derzden su sızmaması için soğuk derz dilatasyon bandı kullanılmıştır. Yapı dilatasyonlarında temeldeki perde duvarlarda ve yeşil çatıda, özel kauçuk mistiklerle ve dilatasyon bantları ile su geçirimsizlik uygulaması yapılmıştır. Fotoğraf 1. İnşaat aşamaları (İRAM Arşivi).  Müzenin ofis bölümü hariç diğer tüm alanlarda elyaf donatılı yüzey sertleştiricili şap uygulanmıştır. Fotoğraf 6. Corten cephe kaplaması (İRAM Arşivi).  Troya Kapılarını Açtı Şafak ÇAKMAK AÇIK-KAPALI ESER DEPOLARI eser sunma fırsatı yakalanmıştır. İlgili müze müdürlüğünün talebi üzerine, her yıl Müze envanterine eserler ekleneceği düşüncesiyle bahçede depolanacak eserler için proje revizyonu gerçekleştirildi. Çıkış rampasına yakın bir alanda müzenin ihtiyaçlarına yönelik açık sergi ve depolama alanı eklenmiştir. Mevcut projeye göre ana sergi bloğunun etrafına ve son katta yer alan arkeoloji tarihini anlatan sergileme biriminin üstünde etütlük keramik havuzu bulunmakta olup keramik havuzunun ve sergileme biriminin üzerindeki etütlük malzemeler; Troya ören yerindeki eski kazı başkanı Carl Blegen deposundan seçilerek getirilmiş, yer yer de orijinal kasaları ile sergileme yapılmıştır. Mevcut projede yer alan kapalı depolar için; müzenin ihtiyaçları doğrultusunda bazı kompakt dolaplar iptal edilerek, taş eserler için açık depolama üniteleri, tekstil eserler için çekmeceli ve askı sistemli depolama üniteleri imal edilerek bunların yerine montajı gerçekleştirildi. PROF. RÜSTEM ASLAN DAHİL OLDU… Fotoğraf 7. İlyada alıntıları (İRAM Arşivi). Müzenin uygulama işine, Şubat 2018 itibariyle dahil olan grafik tasarım ekibi tarafından öncelikli olarak müzenin kurumsal kimlik tasarımı için öneriler hazırlanmıştır. Bu öneriler gerekli makamlarca değerlendirilerek nihai halini almıştır. Sonraki aşamada dış mekan yönlendirme totemleri ve iç mekan yönlendirme levhaları tasarımlarına başlanmıştır. Bu süreç devam ederken, müzenin teşhir tanziminde yer alacak bilgilendirme panoları için danışman ihtiyacı doğmuştur. Proje sürecinde de danışmanlığı bulunan Kazı başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan uygulamaya dahil edilip, interaktif uygulamalar ve diaromalar için de aynı proses uygulanmıştır. Müzenin gerek interaktif uygulamaları gerek grafik tasarımları gerekse diaromaları, öncelikli olarak Küratör Deniz Ünsal ve Danışman Prof. Dr. Rüstem Aslan işbirliğiyle hazırlanarak, kontrollük teşkilatının onayıyla uygulamaya geçilmiştir. Uygulamalarda yer alan metinlerin İngilizceye çevirileri yapılmış olup, bu metinlerin redaksiyonları için ise Penslyvania Üniversitesi öğretim görevlisi C. Brian Rose’dan danışmanlık alınmıştır. Fotoğraf 8. Flama tasarımı (İRAM Arşivi). Fotoğraf 9,10, 11. Zemin kat, keramik havuzları (Üstte, sağda ve altta) (İRAM Arşivi). Bu proseslerin yanı sıra İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Müdürlüğü uzmanları işbirliğiyle müzenin teşhirine çıkacak olan eserlerin önleyici koruma çalışmaları yapıldı. Eser yerleşimleri esnasında, uzmanlar tarafından projedeki mevcut kaideler eserlerin kondisyonlarına göre revize edilmiştir. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Müdürlüğü uzmanları, kontrollük teşkilatının uzmanları, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün uzmanları ve müze uzmanlarının gözetiminde eserler projeye uygun yerleştirilmiştir. Projede yer alan vitrinlerde zaman zaman revizyona gidilip, bu süreçte diaroma önerilen bazı vitrinlerde görsel grafik destek ihtiyacı hissedilince müze uzmanları ve danışman önerileriyle yeni eser tercihleri yapılmıştır. Böylelikle ziyaretçiye daha fazla  Şekil 1. Grafik tasarım örnekleri.  Troya Kapılarını Açtı OSMAN HAMDİ BEY ÖRNEĞİ İkinci katta Müzenin en değerli eserlerinden biri Polyksena Lahdi yer alır. Polyksena Lahdinin yeni müzeye taşınması inşaat devam ederken yaşanmış, tıpkı Osman Hamdi Bey’in Sidemara Lahdini İstanbul Arkeoloji Müzesi inşaatı başlarken yerleştirdiği gibi bir örnek uygulama Troya Müzesi’nde de gerçekleşti. Müzenin cephe kaplaması yapıldıktan sonra eserin yerine yerleştirilmesi mümkün olmadığından, Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde lahdin sergilendiği duvar yıkılarak lahid dışarıya çıkarıldı. İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Bölge Müdürlüğü ve Müze Uzmanlarının denetimi altında tarihi lahit yeni müzedeki yerine yerleştirildi. İLYADA DESTANI İLE KARŞILAMA Ziyaretçi müzeye girmeden önce postamentlerin ve lahitlerin bulunduğu bir açık sergi alanıyla karşılanır. Şafak ÇAKMAK Ziyaretçileri aynı zamanda Homeros'un Troya Savaşı'nı anlattığı "İlyada Destanı"ndan Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve Çince olmak üzere 6 dilde hazırlanan beyitlerin seçildiği taş döşemeler karşılamaktadır. Ziyaretçi giriş rampasından inerken ise Troya’nın her bir katmanıyla ilgili farklı eser seçkileriyle bina girişine taşınıp, rampanın duvarlarında bulunan bu nişlerde mezar taşları, heykeller, sahne canlandırmaları ve grafikler bulunumaktadır. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla arkeoloji bilimi; arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, “neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük, restorasyon, konservasyon” gibi terimler, şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle aktarılmaktadır. Fotoğraf 13. Polyksena Lahti (İRAM Arşivi). MÜZE 7 ANA BAŞLIKLA SUNULMAKTADIR Serginin kurgusu ise yedi başlığa bölünmüştür; Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi ve Troya’nın İzleri. Zemin katta Troas bölgesinin arkeolojik kalıntılarıyla genel olarak anlatıldığı Assos, Tenedos, Parion, Alexandria Troas, Smintheion, Lampsakos, Tyhmbria, Tavolia ve İmbros kentlerinin tarihleri, kazıların bilgileri ve bu dönemlere ait eserler sergilenmektedir. Birinci kat ise Troya’da Tunç Çağı hakkında bilgi verilirken, bu çağın deniz ticaretindeki önemini belirtmek için tasarlanan gemi-vitrin ve Geç Tunç Çağı sonunda kentin bir savaşla terk edilmesi hikayesini temsil eden video ile karşılmaktadır. İkinci katta kitaplara ve filmlere konu olan Troya Savaşı, savaşın kahramanları, olayları, mekânları ve bu döneme ait sikkeler, çanak-çömlek ve mermer eserler illüstrasyonlar, maketler ve dijital uygulamalar ile birlikte desteklenmektedir. Üçüncü katta Troya’nın arkeoloji tarihi, Osmanlı dönemi ve Çanakkale savaşları hakkında bilgiler ve eserler yer almakta, müzenin belki de en önemli bölümü olan Yitik Miras yine bu kattadır ki burada Troya’dan kaçırılan eserlerin öyküsü anlatılarak eserlerin iadesi istenmektedir. Troya Müzesi artık hazır. Aşkların, barışın, savaşların yaşandığı bu coğrafya yeni müze ile birlikte tüm dünyanın ilgi alanına girecektir. Emeği geçen tüm ekip arkadaşlarıma, ilgili yüklenici firma çalışanlarına ve bizi destekleyen Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. DENETİM EKİBİ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Kontrol Amiri: Şafak ÇAKMAK Y. Mimar Aydın TAŞDEMİR İnş. Müh. Cengiz KÜRKÇÜ Elk. Müh. Selim ÖZDEMİR Mak. Müh. Deniz ÇELİK Mimar (KÜVAM) Funda AKKUŞ İç Mimar (KÜVAM) Canan CASBATAN Arkeolog (KÜVAM) Kenan CULFA Peyzaj Mimarı (KÜVAM) Kadir ÖZTOPRAK Dekoratör (KÜVAM) Saliha İÇEN Sanat Tarihçisi (KÜVAM) Yüklenici AK-SAN İnşaat Taahhüt Tic. ve San. Ltd.Şti. Fotoğraf 14. Müze giriş rampası (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 15. Müze giriş saçağı (İRAM Arşivi).  SİVİL KÜLTÜREL MİMARİ MİRASIMIZIN HİBE VE TOKİ KREDİLERİYLE KORUMA ÇALIŞMA ÖRNEKLERİ İffet İZGİ BİLLUR EXAMPLES OF PRESERVATION STUDYING OF CIVIL ARCHITECTURAL CULTURAL HERITAGE Y. Mimar Restorasyon Uzmanı DGSMA/MSGSÜ İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Kültür ve Turizm Bakanlığı, her yıl bütçesinden ayrılan ödenekle sivil kültür mirasımızın korunması ve sürdürülmesi amacıyla proje ve restorasyon uygulamalarına hibe vermektedir. Hibe almaya hak kazanan yapılarda yürütülen işlemler, bulundukları illerden sorumlu Rölöve ve Anıtlar Müdürlüklerinin kontrol teşkilatlarınca denetlenmektedir. Bunun yanı sıra, Toplu Konut İdaresinin (TOKİ) sivil kültür mirasının korunması amacıyla restorasyon uygulamalarına yönelik tahsis ettiği düşük faizli krediler alınarak yapılan uygulamalar da yine aynı şekilde Rölöve Anıtlar Müdürlüklerince denetlenmektedir. Bu çalışmada, İRAM’ın sorumluluğu altındaki illerden İstanbul, Sakarya ve Kocaeli illerinde bulunan Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Koruma Çalışma Örnekleri anlatılmıştır. (Mevcut Yasa ve Yönetmelikler: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkında Kanun, HİBE Kredi Yönetmelik, TOKİ Kredi Yönetmelik) Anahtar Kelimeler: Sivil Mimari, Kültürel mimari miras, Kültür varlığı, koruma çalışmaları. Ministry of Culture and Tourism, donates loans from a budget reserved for this aim every year for preserving and sustaining civil cultural heritage every year. Projects and application work that are carried out at these building which are donated this loan are detected and carried out by the controller group of relevant Directorates of Survey and Monuments. In addition to this loan, there is also a loan with a low interest rate, which is given out by Turkish Administration of Collective Housing (TOKİ). Restoration works which are carried out using these loans are also controlled by relevant Directorates of Surveying and Monuments. This study aims to explain and give examples of some of these restoration works of civil cultural heritage which are carried out in İstanbul, Sakarya and Kocaeli Provinces, which are under control of IRAM. (Law No: 2863, on Protection of Cultural and Natural Heritage, Cultural and Natural Heritage Protection; Law No: 5226, Cultural and Natural Heritage Protection Act and the Law on the amendment of various laws, LawNo: 5737, HİBE Credit, TOKİ Credit ) Key Words: Civil architecture, cultural architectural heritage, preservation works. Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Koruma Çalışma Örnekleri Kadıköy, İSTANBUL İstanbul, Kadıköy İlçesi, Caferağa Mahallesi, 19 Pafta, 69 Ada, 8 Parselde bulunan eski eser koruma Fotoğraf 1. Ön cephe görünümü, 2017(Solda) (İRAM Arşivi). İffet İZGİ BİLLUR çalışmaları; İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 13.10.2016 gün 4001 sayılı kararı ile yapının restorasyon projesi onaylanmış ve 22.03.2001 gün 680 sayılı ilke kararı gereği koruma çalışmaları yürütülmektedir. Burgazada, Adalar, İSTANBUL İstanbul Adalar İlçesi, Burgazada, 26 pafta, 43 ada, 1 parselde bulunan yapının, İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 07.01.2016 gün 3291 sayılı kararı ile onaylı restorasyon projesine göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve proje müellifi mimar Ayşe Orbay tarafından yürütülmüştür. Fotoğraf 7. Koruma çalışmaları öncesi deniz cephesi görünümü, 2017 (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 8. Sürme pencere demir parmaklık detay, 2017 (Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 2. Sokak görünümü, 2017 (Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 9. Deniz cephesi koruma çalışmaları sonrası, 2018 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 3. Çıkma detayı, 2017(Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 10. Yan cephe koruma çalışmaları sonrası, 2018 (Altta solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 4. Çıkma detayı, 2018(Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 11. Arka sokak cephesi koruma çalışmaları sonrası, 2018 (Altta sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 5. Ön cephe görünümü, 2018 (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 6. Ön cephe görünümü, 2018 (Sağda) (İRAM Arşivi).   Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri Büyükada, Adalar, İSTANBUL İstanbul Adalar İlçesi, Büyükada Mahallesi Yel Üfürdü Sokak, 4 pafta, 37 ada, 9 parselde bulunan yapı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 17.10.1985 gün 1515 sayılı kararı ile tescillenmiştir. İffet İZGİ BİLLUR İstanbul V Numaralı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 01.03.2006 gün 32 sayılı kararı ile rölövesi, 05.04.2006 gün 62 sayılı karar ile de restorasyon projesi onaylanarak koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü denetiminde yürütülmüştür. KOCAELİ Kocaeli, İzmit ilçesi, Orhan mahallesi, 104 pafta, 331 ada, 21 parselde bulunan sivil mimarlık örneği yapı KKVKK Müdürlüğü’nün 29.09.2015 gün 2198 sayılı kararıyla onaylanan restorasyon projesine göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır Bozdağ denetiminde yürütülmüştür. Fotoğraf 16. Kocaeli restorasyon öncesi, 2017 (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 12. Giriş cephesi onarım öncesi, 2017 (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 17. Kocaeli restorasyon sırası, 2018 (Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 13. Giriş cephesi onarım çalışmaları sonrası, 2018 (Sağda) (İRAM Arşivi). KOCAELİ Fotoğraf 18. Kocaeli restorasyon sırası, 2018 (İRAM Arşivi). Efeler Konağı, KOCAELİ Kocaeli, İzmit ilçesi, Kozluk mahallesi, 210 ada, 7 parselde bulunan sivil mimarlık örneği yapının, KKVKK Müdürlüğü’nce 03.05.2016 gün 2516 Fotoğraf 19. Kocaeli restorasyon sonrası, 2018. sayılı kararıyla onaylanan restorasyon projesine göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır Bozdağ denetiminde yürütülmüştür. Fotoğraf 20. Ön cephe koruma çalışması öncesi, 2017 (Solda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 21. Ön cephe koruma çalışması sırası, 2018 (Sağda üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 14. Kocaeli ön cephe restorasyon öncesi, 2016 Fotoğraf 15. Kocaeli ön cephe restorasyon sonrası, 2017 (İzgi, (Bahadır Bozdağ Arşivi, İRAM Arşivi). BİLLUR, İRAM Arşivi).  Fotoğraf 22. Ön cephe koruma çalışma sonrası, 2018 (Sağda altta) (İRAM Arşivi).  Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri İffet İZGİ BİLLUR Taraklı, SAKARYA Fotoğraf 32. Koruma çalışmaları öncesi 2017 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 33. Çamur sıva uygulaması sırasında 2018 (İRAM Arşivi). Taraklı, SAKARYA Fotoğraf 23. Ön cephe koruma çalışması öncesi, 2017 Fotoğraf 24. Arka cephe koruma çalışması öncesi, 2017 (İRAM Arşivi). (İRAM Arşivi). Fotoğraf 24. Koruma çalışma öncesi balkon detay, 2017 (Üstte) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 25, 26. Sakarya Taraklı koruma çalışma sırası (İRAM Arşivi). Taraklı ilçesi, Ulucami mahallesi, 6 pafta, 541 parselde bulunan sivil mimarlık örneği yapı Kocaeli KVKKM kararıyla onaylanan restorasyon projesine göre koruma çalışmaları İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü ve mimari proje müellifi Mimar Bahadır Bozdağ denetiminde yürütülmüştür. Fotoğraf 35, 36. Koruma çalışmaları öncesi 2017 (İRAM Arşivi). Hendek, SAKARYA Dereboğazı Mahallesi 1005 ada, 5 parselde bulunan Fotoğraf 34. Çamur sıva uygulaması 2018. Fotoğraf 37. Koruma çalışmaları sırası 2018 (İRAM Arşivi) yapının KKVKBK’nun 23.11.2016-2724 gün sayılı kurul kararı ile onaylı restorasyon projesine göre restorasyonu yürütülmektedir. Fotoğraf 27, 28, 29. Sakarya Taraklı koruma çalışma sırası iç görünüm 2017 (İRAM Arşivi). Gevye, SAKARYA Fotoğraf 30. Sakarya Gevye koruma çalışmaları öncesi 2017 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 31. Koruma çalışmaları sırası 2018 (İRAM Arşivi).  Fotoğraf 38, 39. Ön cephe koruma çalışmaları öncesinde uygulaması 2017 (İRAM Arşivi). Fotoğraf 40, 41. Koruma çalışmaları sırasında 2018 (İRAM Arşivi).  Sivil Kültürel Mimari Mirasımızın Hibe ve Toki Kredileriyle Koruma Çalışma Örnekleri Hendek, SAKARYA Sakarya İli, Hendek İlçesi, sit dışı, KVKBK’nun 14/08/2013 gün 1121 sayılı kararı ile tescil edilerek koruma grubu 2. grup olarak belirlenen, şahıs mülkü, Kurulumuzun 28.08.2014 gün 1230 sayılı kararıyla rölöve, restitüsyon, restorasyon projesi uygun bulunan, 21.10.2015 gün 2246 sayılı kararı ile İffet İZGİ BİLLUR revize restitüsyon, revize restorasyon projesi uygun bulunan 55 Ada, 32 Parselde yer alan Sivil Mimarlık Örneği yapı için hazırlanan revize restorasyon projesi ve raporunun uygun olduğuna; uygulamanın 22.03.2001 gün 680 sayılı ilke kararı uyarınca proje müellifi denetiminde yürütülmesine, uygulama süreci ve sonucuna dair raporun fotoğrafları ile birlikte getirilerek Kurulumuza bilgi verilmesine karar verildi Hendek, SAKARYA Fotoğraf 42, 43. Ön ve sol yan cephe koruma çalışmaları öncesi, 2017 (İRAM Arşivi). TOKİ Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Fotoğraf 44, 45, 46. Koruma çalışmaları sırasında, 2017 (Altta) (İRAM Arşivi). Kredi Mevzuatı 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesi gereği, Toplu Konut İdaresince (TOKİ) Taşınmaz Kültür Varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu için kullandırılacak kredilerin tahsis, kullanım ve geri ödemelerine dair usul ve esaslar çerçevesinde talep edilen kredinin kullanımına izin verilmektedir. Hibe Mevzuatı T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü Fotoğraf 47, 48. Koruma çalışmaları sırasında, 2017 (Sağda) (İRAM Arşivi). Fotoğraf 49, 50. Koruma çalışmaları sonrasında, 2018 (Altta) (İRAM Arşivi).  maliyet başvurunun yapıldığı yılın birim fiyatları ile “Tek Yapı Ölçeğinde Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon Projeleri Yaklaşık Maliyeti Hazırlama Yöntemi/Teknik Şartnamesi”ne göre hazırlanmaktadır. Yaklaşık maliyette rölöve, restitüsyon ve restorasyon proje bedelleri ayrı ayrı icmal şeklinde belirtilmektedir. “Koruma Bölge Kurulu Kararı ile 2863 sayılı yasanın 9. maddesi kapsamında izinsiz müdahalede bulundukları için işlemleri devam edenler yardımdan yararlanamazlar. İzinsiz müdahalenin saptanması halinde gerekli işlemler başlatılır.” 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 12. maddesine istinaden hazırlanarak 27.05.2015 tarih ve 29368 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren” Taşınmaz Kültür Varlıklarına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik” kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2017 Mali Yılı bütçesinden uygulama yardımı yapılacak taşınmazlar, “Taşınmaz Kültür Varlıklarına Yardım Komisyonu”nun 2017 yılı Mart ayı sonuna kadar yapılacak toplantısında belirleneceğinden anılan yönetmeliğin “Değerlendirme” başlıklı 13. maddesindeki esaslara göre komisyon tarafından sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi için İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından proje uygulama yardımı için başvurulan yapıların yerinde incelenerek doldurulan “Proje ve Uygulama Yardım Talebi Ön Değerlendirme Formu” Genel Müdürlüğe gönderilmektedir. 31.03.2017 tarih ve 2 sayılı T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür Varlıklarına Onarımına Yardım Komisyonu Kararı ile proje ve uygulama için hibe kredisi verilmektedir Taşınmaza ilişkin ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulundan alınacak taşınmazın tescilli olduğuna dair karar örneği veya varsa tescil fişi bulunması gerekmektedir. Projenin kapsamına, işin bitirilme süresine, yapı alanına ve yaklaşık maliyetine ilişkin mimar tarafından hazırlanan rapor (Yaklaşık DENETLEYEN KURUM : İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Kaynakça Müellif Mimar Restorasyon Raporları, İlgili Koruma Kurulu Kararları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kredi Mevzuat, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı Kredi Mevzuat  BİZDEN HABERLER Topkapı Sarayı mutfaklar I. etap bölümü 2014 Eylül ayında açılıp, koğuşlar, kalayhane ve mutfaklar avlusu da tamamlanarak, harem Valide ve Hünkar hamamları, kuşhane mutfağı, aslanlı bahçe ile birlikte 08.01.2019 günü ziyaretçileriyle buluştu. Troya Müzesi 10 ekim 208’de Troya Ören yerinin UNESCO Dünya Mirası listesine girişinin 20. yılında kapılarını ziyaretçilerine açtı. (İRAM Arşivi). Sultan II. Abdülhamid’in emriyle 19. yüzyılın sonralarında Mareşal Asaf Paşa tarafından inşa edilen Anadolu Hamidiye Tabyaları, restorasyon çalışmalarının ardından 9 Kasım 2018 tarihinde ziyarete açıldı (Altta) (İRAM Arşivi).   BİZDEN HABERLER III. Ahmet Kütüphanesi, Kültür ve Turizm Eski Bakanı Numan Kurtulmuş’un katılımlarıyla 12.06.2018 tarihinde açıldı. KUDEB tarafından düzenlenen Kargir Yapılarda Koruma ve Onarım Semineri’nin onuncusu 20-21 Kasım 2018 tarihlerinde, Conrad Istanbul Bosphorus Hotel Junior Balo Salonu’nda yapıldı. Seminer kapsamında İRAM müdürü Dr. Olcay Aydemir, kurumumuzu ve projelerini, kurumumuz müdür yardımcısı ve Topkapı Sarayı Kontrol Amiri yüksek mimar Nevhiz Koyukan Topkapı Sarayında ki onarımlardan bazılarını, Kariye ve Ayasofya Müzeleri kontrol amiri yüksek mimar Sonay Şakar da Kariye müzesi onarımlarını sundular. III. Ahmed Kütüphanesi olarak anılan, Enderun Kütüphanesi, Enderun Avlusunun ortasında yer alır. Sultan II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı Havuzlu Köşk’ün yerine yapılmıştır. Kendisi de hattat olan Sultan III. Ahmed tarafından 1718’de Enderun ağalarının kendi şahsi kütüphanesinden yararlanmak amacıyla yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisi ve tezyinat sanatının doruğu olan Lale Devri’nin en müstesna incilerindendir. Kütüphanenin olması gerektiği gibi aydınlık bir ortam sağlayan 32 penceresi aynı zamanda yapıya bir letafet katar. Sedef, fildişi ve bağa kapı pencere ve dolap kapakları Osmanlı kakma sanatının en seçkin örneklerini sunar. Duvarında III. Ahmet’in kendi mısraları yer alır. Kütüphanenin vakfiyesi, kitaplarının envanter defteri ve binanın temelinin atıldığı kazma hâlen saklanmaktadır. Aynı Kültür ve Turizm Eski Bakanı Numan Kurtulmuş açılış kazma, III. Ahmed Cami’nin temeli atılırken de kullanılmıştır. konuşmasını yaparken 12.06.2018 (İRAM Arşivi). İRAM müdürü Dr. Olcay Aydemir, “Restoration and New Uses: Examples of Sustainable Restoration” başlıklı konuşmasıyla Hollanda Konsolosluğunca düzenlenen “Repurposing the Built Environment: Intersections of Design, Sustainability and Livability” isimli konferansta İRAM çalışmalarından örnekler sundu (Altta solda) (İRAM Arşivi). Kütüphanenin vakfiyesi, kitaplarının envanter defteri ve binanın temelinin atıldığı kazma (Üstte) (İRAM Arşivi). Kağıt, ince cam, altın sim, varak ve ahşap malzemeyle oluşturulmuş içinde dualar yazan askı (Solda) (İRAM Arşivi). Devrinde kütüphane bünyesinde çalışan ulemanın temsili bal mumu heykeli (üstte) ve hafız-ı kütüb’ün bal mumu heykeli (Sağda) (İRAM Arşivi).  İRAM müdürü Dr. Olcay Aydemir ve müdür yardımcısı Nevhiz Koyukan, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Büyük Salonunda 20 Ekim 2018 tarihinde gerçekletirilen “4. Tarihi Yapıların Korunması ve Restorasyonu Konferansı; İstanbul’da güncel Koruma ve Restorasyon Uygulamaları” Konferansında İRAM çalışmalarından örnekler sundular (Üstte) (İRAM Arşivi).  YAZIM İLKELERİ KONULAR VE KOŞULLAR: Kültür Varlıkları kapsamında, ağırlıklı olarak İstanbul ve çevresindeki kültürel dokunun ele alındığı, ancak tüm Türkiye'den ve Yurtdışından örnekleri de kapsayabilecek bilimsel esaslara göre üretilmiş yazılar. Daha önce yayınlanmamış veya yayınlanmış bir çalışmanın geliştirilerek sunulmuş olması beklenmektedir. Daha önceden yayınlanmış veya yayınlanmak üzere bekleyen yazılar kabul edilmemektedir. Ara Başlıklar: Makalede ana, ara ve alt başlıklar kullanılabilir. Ana başlıklar büyük harflerle, ara ve alt başlıklar yalnız ilk harfleri büyük, koyu karakterde yazılmalıdır. Program içindeki Otomatik format özelliği kullanılmamalıdır. KONU: Tüm Türkiye'de yapılan restorasyon uygulamaları (İstanbul ve çevresi öncelikli olmak üzere); Kültür varlıklarına yönelik bilimsel araştırma yazıları, Tarihi Çevrelere yönelik bilimsel araştırma yazıları, Kültür Varlıkları ve bunlar üzerine etki eden afetler. Şekiller ve Çizimler: Şekil ve çizim numaraları ve adları; şeklin hemen altına, ortalı bir biçimde yazılmalıdır. Şekil ve çizim numarası koyu ve eğik yazılmalı, nokta ile sonlandırılmalıdır. Hemen yanında sadece ilk harfi büyük olmak üzere şekil adı, dik yazılmalıdır. YAYIN KURULU: Dergiye iletilen yazılar, yayın kurulu tarafından derginin yayın ilkeleri açısından incelenir. Uygun bulunmadığı takdirde; yazarına iade edilerek düzeltilmesi istenir. Uygun bulunan ve istenen düzeltme yapılan yazılar, bilimsel kriterler göz önüne bulunarak, Danışma Kurulundan, yazı konusuyla ilgili uzmanlaşmış bir veya iki akademisyen hakem tayin edilir. Hakemler yazıda değişiklik yapılmasını talep edebilirler. Hakem ve yayın kurulunun görüşü olumsuz olduğu takdirde yazı yayınlanmaz ve yazarına iade edilmez. Düzeltilmesi istenen yazı, süresi içinde düzeltilerek dergiye iade edilir. Eğer yazarın karşı çıktığı bir görüş varsa itirazını; gerekçeli raporuyla birlikte dergiye iletmesi gerekmektedir. Şekil 1. Kullanılacak pozlar YAZIM DİLİ: Yazım dili, Türkiye Türkçesi ve İngilizcedir. Uluslararası geçerliliğe sahip herhangi bir dille yazılmış makaleler de; yayın kurulunun uygun bulması halinde yayınlanabilir. Alıntılar ve Göndermeler: Alıntı ve Göndermelerde APA stili kullanılmalıdır. (Seçkin, 2017) YAZIM KURALLARI: Başlık: Koyu harflerle, 14 punto ve 10 kelimeyi geçmeyecek şekilde, konunun özüne uygun biçimde olmalıdır. Ad- Soyad- Adres: Yazarın adı- soyadı- adresi, başlığın sağ alt kısmına yazılmalıdır. Doç. Dr. Rıza Aysu / ABCÜ. X Fakültesi Özet: Başlıktan sonra gelmek üzere; en az 75- en fazla 150 kelimeden oluşan konunun özeti verilmelidir. Özet Kısmında; ele alınan hususlar kısaca tanıtılmalı, özetin sonunda 5-8 kelime anahtar kelime eklenmelidir. Abstract: Türkçe özetin ardından aynı koşullara uymak üzere başlık, özet ve anahtar kelimelerin İngilizcesini içeren kısım yer almalıdır. Metin: Dergiye sunulacak yazılar standart yazı sayfası (20002500 karakter) ile 10-15 sayfa aralığında olmalıdır. MS Word Programında, A4 formatında kâğıtlara, Times New Roman yazı karakteri ile 10 punto, 1 satır aralığıyla yazılmalıdır. Üstten 5.5 cm. alttan 5 cm. soldan 4.5 cm. sağdan 3 cm. lik bir boşluk bırakılmalı ve sayfalar numaralandırılmalıdır. Paragraf ayrımları, programın “önce-sonra aralık bırakma” özelliğini kullanmadan, paragraflar arasında 1 boşluk bırakılarak yapılmalıdır. Metinde biçimlendirme yapılmamalıdır. Metin içinde vurgulanması gereken kısımlar eğik harflerle yazılmalıdır. Eğik harfler ayrıca tırnak içine alınarak çifte vurgulama yapılmamalıdır. Metin içinde geçen yabancı sözcük ve terimler italik olarak yazılmalıdır, örneğin insitu. Bölge adlarının ilk harfleri, aynı şekilde yer, coğrafya ve kurum adlarının ilk harfleri büyük yazılmalıdır. Örneğin: Doğu Anadolu, Yakın Doğu, Avrupa, Akdeniz Bölgesi, Dicle  Nehri, Ankara Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu gibi. Ölçü ve ağırlıklar m. cm. mm. lt. gr. şeklinde yazılmalı, Açıklamalı olan dipnotların metnin altında ve metin içinde numaraları belirtilerek, 8 puntoda yazılmalı, Dipnot ve kaynakçada (bibliyografya) kitap ve dergi isimleri italik yazılmalıdır. Fotograflar: En az 200-300 dpi/2-3 MB baskı formatında şekil numarasıyla kaydedilmiş şekilde CD ortamında veya e-posta ile gönderilmelidir. JPG veya TIFF dosyası olarak eklenecek fotografların adlandırılması, aşağıda verilen örneğe uygun yapılmalıdır. Fotograf ve şekillerin metinde nereye konulacağı, metin içinde belirtilmelidir. Fotograf dosyasındaki fotografların altında da numaralandırma sistemi uygulanmalıdır. Çizimler TIFF veya PDF formatında teslim edilecektir. Fotograf 1. Ahşap konak Dipnotlar: APA stili kullanılmalıdır.1 (Seçkin, 2017) Kaynaklar: APA stili kullanılmalıdır Kitap TAYLA, 2007: Tayla, H. (2007). Geleneksel Türk Mimarisinde Yapı Sistem ve Elemanları (Cilt I). İstanbul: Türkiye Anıt Çevre ve Turizm Değerlerinin Korunması Vakfı. Makale SEÇKİN 2017: Seçkin, N. P. (2017). Tarihi ahşap yapıların değerlendirme ilkeleri. (H. M. Ceylan, Dü.) Restorasyon Konservasyon Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yıllığı (15), 6-13. YAZILARIN GÖNDERİLMESİ: Yukarıda belirlenen ilkelere uygun olarak hazırlanmış yazılar, yazılabilir CD ile birlikte belirtilen adrese veya belirtilen e-posta adresine gönderilir. Yazarlarına raporlar doğrultusunda geliştirilmek ve/veya düzeltilmek üzere gönderilen yazılar, istenen düzeltmeler yapılarak, CD ortamında veya e-posta ile en geç bir 15 gün içinde dergiye ulaştırılmalıdır. Görsel malzeme ayrıca CD ortamında veya e-posta ile iletilmelidir. Yayın Kurulu, yazılarda esasa yönelik olmayan düzeltmeler yapma hakkını saklı tutar. İLETİŞİM: Editör Dr. Deniz Atasagun 0(212) 518 55 66-154 Grafik-Dizgi: K. Nihan Arapoğlu 0(212) 518 55 66-154 RAD.Dergi@gmail.com , RAD@kulturturizm.gov.tr 1 (Seçkin, 2017)