Askeri Devrim ve Türk
Modernleşmesine Etkisi
Vural BAŞARAN* - Remzi DEMİR**
ÖZ
Avrupa’da kabaca XV. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar geçen sürede
askeri sahada gerçekleşen değişimleri Askeri Devrim tezleri ile açıklamaya çalışan araştırmacılar, bu dönemde gerçekleşen birtakım teknolojik, bilimsel, idari ve iktisadi gelişmeleri de söz konusu bu askeri
yeniliklerle irtibatlandırmaktadırlar. Michael Roberts 1560-1660 tarihleri arasında Avrupa askeriyesinde görülen bir takım değişiklikleri
Askeri Devrim olarak tanımlamıştır. Onun araştırmalarından sonra
birçok tarihçi de bu konu hakkında kapsamlı araştırmalar yapmaya
başlamıştır. Son yıllarda Osmanlı askeri tarihine olan ilginin giderek
artması sonucunda Askeri Devrim’in hem Osmanlılara tesiri hem de
Osmanlıların bu devrime katkıları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda bu araştırmalara da değinilmiştir.
Avrupalı ve Rus rakipleri ile hem coğrafi yakınlığı hem çıkar ilişkileri
bulunan Osmanlıların bu askeri yeniliklerden etkilenmemesi olanaksızdı. Eğer Avrupa’da askeri bir devrim gerçekleşmişse Osmanlılar da
bu devrimi bazı yönlerden yakalamışlardı. XVII. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak kaybedilen savaşlar ve topraklar askeri teknik ve
teknolojilerin yanı sıra Askeri Devrim’in irtibatlı olduğu bilimsel-teknolojik, idari, iktisadi ve kurumsal yapıların da Batı’dan Osmanlılara
doğru aktarılması mecburiyetini doğurmuştur. Bu gelişmeler XVIII.
yüzyılın ortalarına gelindiğinde Osmanlı kültür hayatının ikili bir yapıya kavuşmasına neden olmuştur. Geleneksel eğitim kurumları olan
medreselerde bilgi üretme faaliyetlerine devam eden ulema sınıfı eski
gücünü kaybetmeye başlamıştır. Bunun karşısında çoğu askeri ve sivil
bürokrat olan mütefenninler topluluğu güçlenmiştir. XVIII. yüzyılın
*
**
Arş. Gör. Dr., Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, Ankara/TÜRKİYE
E-posta: vbasaran@ankara.edu.tr (ORCID: 0000-0002-2721-5234), DOI:
Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, Ankara/TÜRKİYE
E-posta: rdemir@ankara.edu.tr (ORCID: 0000-0002-5741-7099), DOI: 10.32704/erdem.656935
Makale Gönderim Tarihi: 14.08.2019 * Makale Kabul Tarihi: 25.11.2019 * (Araştırma Makalesi)
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
263
Vural Başaran - Remzi Demir
son çeyreğinde bu yeni grubun üyeleri Avrupalı tarzda eğitim veren
askeri okullar kurmaya başlamıştır. Daha sonra bunları sivil okullar
takip etmiştir. Bu kurumlarda Avrupa’da gelişmekte olan yeni bilimler
ve sanatlar okutulmaya başlanmıştır. Balistik, iktisat, mülkiye, inşaat, gemi yapımı ve matematik gibi disiplinler bu okullarda okutulan
başlıca dersler olmuştur. Yukarıda verdiğimiz gelişmeler sonucunda
Osmanlı-Türk modernleşmesinin temelleri inşa edilmiştir. Yeni bilimler ve teknoloji ile beraber askeri kurumlar da Askeri Devrim’in doğal
bir sonucu olarak XVIII. yüzyıl sonlarında Osmanlı mütefenninlerini
diğer bilginler karşısında ayrıcalıklı bir konuma getirmiş, hatta bu bilginler diğer epistemik toplulukları yavaşça yönetimden uzaklaştırarak
XX. yüzyılda tarih sahnesinden dışarı itmişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Askeri devrim, Türk modernleşmesi, askeri
okullar, Michael Roberts, Benjamin Robins.
264
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
Military Revolution and Its Effect on Turkish Modernization
AbsTRAcT
Some researchers tried to explain the changes that occur in military
developments approximately from the 15th century to the 18th century with Military Revolution thesis. They linked some of the developments in technology, administration, science and economy to the
military developments. Michael Roberts described a number of changes in the European military affairs between 1560 and 1660 as the
Military Revolution. After his research, many historians began to do
extensive research on this subject. As a result of the increasing interest
in Ottoman military history in recent years, the effect of the Military
Revolution on the Ottomans and the contributions of the Ottomans
to this revolution were tried to be put forward.
Ottomans were affected by these military developments because they
had both geographical connection and mutual interest relationships
with its European and Russian rivals. If a military revolution took place in Europe, the Ottomans tracked it down in some ways. The Ottomans started to lose wars and territories in the last quarter of the 17th
century. As a result of these developments, Ottomans had to transfer
the military technologies and tactics along with scientific, administrative, economic and institutional structures from Europeans. These developments caused the Ottoman cultural life to have a dual structure
in the middle of the 18th century. The ulema class, which continues to
produce knowledge in the madrasas, traditional educational institutions, has started to lose its previous power. On the other hand the new
scientist group called mütefennin started to gain strenght. They were
mostly military and civilian bureaucrats. In the last quarter of the 18th
century, members of this new group began to establish European-style
military schools. Then they were followed by civilian schools. New sciences and arts developing in Europe have started to be used here. Disciplines such as ballistics, economics, management, civil engineering,
ship building and mathematics have been the main subjects taught in
these schools to come. This led to the construction of the foundations
of Ottoman-Turkish modernization. As a natural consequence of the
Military Revolution, Ottoman epistemic group named “mütefennin”
introduced the new sciences and the technologies to Ottomans and
they founded the new military and civil institutions. The Ottoman
“mütefennins” started to get the privileged position over other scholars
like ulema in the late 18th century and pushed other epistemic communities out of the stage of history in the 20th century.
Keywords: Military revolution, Türkish modernization, military
institutions, Michael Roberts, Benjamin Robins.
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
265
Vural Başaran - Remzi Demir
1- Avrupa’da Askeri Devrim
s
on 60 yıldır bazı Batılı tarihçiler, Avrupalıların dünyanın geri kalanı
üzerinde kurdukları tahakkümün nedenini Avrupa’da Erken Modern
Dönem’de askerlik mesleğinde ve askeri teknolojilerde yaptıkları yeniliklerde
aramak gerektiğini ifade etmektedirler. Bu değişim ve dönüşümler “Askeri
Devrim” olarak adlandırılmaktadır. Tedrici/evrimsel ilerlemeyi kabul edenler de sıçramalarla/devrimci ilerlemeyi savunanlar gibi bu kavramı kullanmışlardır. Askeri Devrim kavramını ilk kez ortaya koyan Michael Roberts’tir
(1908-1996) (Kingra 1993: 431). 1955 yılında Belfast Queen Üniversitesi’nde
yaptığı açış konuşmasında bu kavramı öneren Roberts’in ardından Geoffrey
Parker, bu tezi hem zamansal olarak genişletmiş hem de tezin merkezini değiştirmiştir (1976). Bu konu hakkında yapılan araştırmalar bu iki ismin çalışmalarının tenkit ve tebdil edilmesiyle günümüze kadar gelmiştir. Clifford
Roges (1993) ve John A. Lynn (1996) gibi araştırmacılar da bu içerikte eserlere imza atmışlardır. Bu tezlerin argümanlarına kısaca değineceğiz.
266
Roberts, 1560-1660 yılları arasında askeri sahada gerçekleşen bir dizi değişimi ve bunlardan kaynaklanan gelişmeleri Askeri Devrim tezinin merkezine koymuştur. Buna göre, ilk devrimci dönüşüm taktik alanında yaşanmıştır. Hollandalı Maurits van Oranje (1567-1625) ile İsveçli Gustav II Adolf
(1594-1632), İspanyolların tercio adını verdikleri kare düzenden üçerli sıra
hâlinde dizilen lineer formasyona geçerek savaş taktiğinde önemli bir değişiklik yapmışlardır (Roberts 1995: 13-14). Taktikte gerçekleşen bu değişimin ilk
sonuçlarından birisi talimli orduya olan ihtiyacın artması olmuştur. Eğitimi
gerçekleştiren subaylar sadece askeri bir lider olmaktan çıkmış aynı zamanda
birer eğitmen haline gelmişlerdir (Roberts 1995: 14–15). İkinci büyük değişim askere almada gerçekleşmiştir. Artık ordular paralı askeri birliklerden değil askere alınan köylülerden teşekkül etmeye başlamıştır (Roberts 1995: 16).
Daha sonra bu daimi ordular, ulusal orduların ilk nüvelerini oluşturmuştur.
Askeri alandaki bu gelişmeler, finans sahasında da değişikliğe gidilme ihtiyacını doğurmuştur. Daha büyük ordu ve donanmalar, daha fazla üniforma
masrafı ve talim sürelerinin uzunluğunun getirdiği yük, merkezi yönetimleri
finansman sorunuyla baş başa bırakmıştır. Bu sorunu aşabilmek için gelişmiş
finans ve kredi sistemleri kurulmaya başlanmıştır (Roberts 1995: 22). Son
olarak da bu gelişmeler, savaşı bir grup elitin elinden alıp kitlelerin bir geçim
kaynağı haline getirmiştir. Elitleri temsil eden atlı şövalye ile halktan oluşan
piyade arasındaki uçurum da kapanmıştır (Roberts 1995: 23).
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
Roberts’in Askeri Devrim tezini 1500-1800 yılları arasına kadar genişleten Parker, çalışmasının merkezine adına trace italienne denilen yeni tarz istihkâmları
koymuştur. Eski tarz kale duvarları uzun ve askerlerin üzerine çıkmasına engel
olacak şekilde tasarlanmıştı. Parker’a göre topun savaş sahnesine çıkması ile
birlikte bu kaleler etkisini yitirmiş ve bunun akabinde daha kısa ve kalın duvarlardan oluşan yıldız tabyalar ortaya çıkmıştır (1976: 15). Ona göre istihkâmda
görülen bu değişim kara savaşlarında da bir devrimi beraberinde getirmiştir.
Parker, bu iki devrimin de Rönesans İtalyası’nda ortaya çıktığını söylemiştir
(1976: 22). Bu gelişmeler savaşların süresini uzatmış ve askeri maliyetleri artırmıştır. Parker’a göre askeri devrimin diğer bir önemli ayağı, savaşlarda kritik
bir değişiklik yapılmasına sebep olan yaylım ateşinin geliştirilmesidir. Tüfek
doldurma sürelerinin uzunluğu savaşlarda tüfekli piyadeyi etkisiz kılıyordu.
Parker’ın, Hollandalıların bulduğunu ve savaşta uyguladığını iddia ettiği yaylım ateşi (volley fire), saflar halindeki askerlerin birbirlerinin ardı sıra ateş etme
prensibine dayanıyordu. Bu da piyadelerin kare biçiminde değil de lineer formasyonda bulunmasını zorunlu kılıyordu. Bunun sonucu olarak savaşlar geniş
bir bölgeye yayılmaya başladı ve 11 subayın idare ve sevk ettiği 250 kişilik ordular yerine 12 subayın eşlik ettiği 120 kişilik birlikler oluşturuldu. 2000 kişilik alayların yerine 580 kişilik tabyalar getirildi (Parker 2006: 26-27). Bu iki
tez daha sonraları Jeremy Black (1995), Clifford Rogers (1993) ve John Lynn
(1996) gibi tarihçiler tarafından geliştirildi. Bazı ilaveler ve eleştirilerle beraber
Askeri Devrim tezleri araştırmacıların ilgisini çekmeye devam etti.
Askeri sahada görülen söz konusu bu değişikliklerin hiç şüphesiz Avrupa
bilimine, teknolojisine ve iktisadına büyük etkileri olmuştur. Her şeyden önce
merkezi hükümetler yeni bir finans sistemine ihtiyaç duymuş, savaş kitlelerin
işi haline gelmiş, askeri nizamın sağlanması için talimli ve daimi askerlere
olan ihtiyaç artmıştır. Askeri bürokrasi güçlenmiş ve Avrupa’da etkin hale
gelmiştir. Bunların Avrupa ile sürekli mücadele halinde olan Osmanlılara da
derin tesiri olmuştur.
2- Osmanlılar ve Askeri Devrim
Rhoads Murphey ve Gabor Agoston gibi Batılı tarihçilerin Osmanlı askeri
tarihine ilgi göstermesinden sonra bu alana olan alâka artmış ve Askeri Devrim ile Osmanlılar arasındaki irtibat tartışılmaya başlanmıştır.
Osmanlılar Bizans’a komşu küçük bir beylikten İstanbul’u ve Doğu Avrupa’yı,
İran ve Mısır’ı fethedebilecek büyük bir imparatorluk olana kadar bazı değiERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
267
Vural Başaran - Remzi Demir
şikliklerle askeri gücünü korumayı başarabilmiştir. Bu sayede Osmanlı Hanedanlığı büyük topraklar üzerinde hâkimiyet kurmuştur. Ancak bu durum,
XVII. yüzyılla beraber değişmeye başlamış, Osmanlılar Avrupalı ve Rus hasımları ile girdikleri askeri mücadelelerde geride kalmaya başlamıştır. Bu yüzyılın sonunda ise Osmanlılar, hasımlarının meydana getirdiği Kutsal İttifak
üyeleri ile imzaladığı Karlofça Anlaşması (1699) ile birlikte Batı’da ilk kez
geniş çapta toprak kaybetmiştir.
Osmanlıların Askeri Devrimi yakalayıp yakalayamadığı hâlâ tartışmalı bir
konu olsa da son dönemde yapılan çalışmalara istinaden askeri devrimin bazı
yönlerden yakalandığı ifade edilebilir. Çalışmalarını Osmanlı askeri tarihi
üzerine yoğunlaştıran Gabor Ágoston, bunu şu şekilde ifade etmektedir:
Tarihçiler uzun zamandır Avrupa silahları ve taktiklerinin -görünürde
268
16. yüzyılın başlarından itibaren- Osmanlı muadillerine sağladığı sözde
üstünlüğe ve bunun neticesinde 18. yüzyılın sonlarında gelip sultanın
ordusunun Avrupai bir tarza büründüren Osmanlı askeri ıslahatlarına
odaklanıyorlar. Yakın tarihli araştırmalar ise 17. yüzyıl sonlarına dek Avrupa askeri kurumlarını Osmanlılarınkine daha baskın kılacak herhangi
bir teknolojik, taktik ve örgütsel üstünlük olmadığı görüşünü savunmaktadırlar. Kavrayış ve uyarlayış kabiliyetleri sayesinde Osmanlılar ateşli
silah teknolojisini askeri bünyelerine kolayca ve hızlıca tatbik ettikleri
gibi ordularının, donanmalarının, kalelerinin ve ince donanmalarının silah, mühimmat ve levazım ihtiyaçlarını karşılamaya yetkin yerli üretim
olanaklarını da kurdular. Askeri azametlerine uygun düşen idari, mali ve
lojistik becerileriyle Osmanlılar, 15. yüzyılın sonlarında civar komşularına askeri üstünlüklerini kabul ettirdiler ve bu avantajlarını 17. yüzyılın
sonuna dek bir dizi rakibe karşı sürdürdüler” (2017: 82).
Rhoads Murphey de Osmanlıların hiç değilse istihkâm ve lağımcılık gibi
bazı alanlarda XVII. yüzyıla kadar standartları belirlediklerini ifade etmiştir
(2007: 37). Hatta Parker’ın askeri devrim tezinin önemli bileşenlerinden birisi olan yaylım ateşini Hollandalılardan daha önce Osmanlıların kullandığı
Topçular Kâtibi ‘Abdülkadir Efendi Tarihi adlı eserdeki betimlemeden de anlaşılmaktadır (Börekçi, 2006).
Parker’ın askeri devrim tezinin merkezinde yeni tarz kaleler olduğunu yukarıda zikretmiştik. Veysel Göger, XVI. yüzyıl boyunca Osmanlıların yaptığı
savaşlar üzerinden Parker’ın iddia ettiği gibi yeni tarz istihkâmların savaşların süresini anlamlı bir biçimde değiştirmediğini göstermiş ve onun tezini
tartışmaya açan bir çalışma yapmıştır (2017).
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
Özgür Kolçak ise 1660-1664 tarihleri arasında Osmanlılar ile Avusturya arasında gerçekleşen savaşı incelediği araştırmasında “Öyle ki, 16–17. yüzyıllarda bir askerî devrim yaşandıysa bile, ya bu devrim henüz meyve verecek olgunluğa ulaşmamıştı; ya da, derece farklılıklarını gözetmek kaydıyla, Osmanlı
askerî yapısı da bu gelişim çizgisinin bir parçasıydı” (2012: 384) sonucuna
ulaşmıştır. Yukarıda kısaca değindiğimiz araştırmalar ve yazarlarının ulaştıkları veriler, bize Askeri Devrim’in Osmanlılar tarafından takip edildiğinin
işaretlerini sunmaktadır.
3. Askeri Devrimin bazı sonuçları
Askeri sahadaki gelişmelerin kültürel ve iktisadi pek çok sonucu olmuştur.
Askeri Devrim’in doğrudan tesirinin olduğu alanlardan ilki iktisat ve finansmandır. Ekonomi politiğin kurucusu Adam Smith (1723-1790) 1776 yılında
kaleme aldığı ve artık bir iktisat klasiği haline gelmiş olan Milletlerin Zenginliği adlı eserinin “Savunma Masrafları” başlıklı bölümünde, ateşli silahların ve
askeriyenin gelişmesi ile ortaya çıkan finansman problemini ele almıştır. Ona
göre “...askeri kuvvetin hem barış zamanında hazırlanmasına, hem savaş sırasında kullanılmasına müteallik masraf, topluluğun türlü durumlarında, türlü
ilerleme devirlerinde başka başkadır” (Smith 1995: 334).1
Smith kavimleri dört devirde tanımlamıştır. İlki Kuzey Amerika yerlilerinde
örneklerine rastlanılan avcı kavimlerdir ki bunlar hâlihazırda hem avcı hem
de savaşçıdır. Bu toplulukta hükümdar ya da devlet gibi bir mekanizma yoktur
ve savaş toplum üzerinde herhangi bir fazladan masrafa sebep olmaz (Smith
1995: 334–335). İkinci bir kavim türü olan ve Tatarlar ile Araplarda görülen,
avcılardan daha ileri bir topluluğu temsil eden çoban kavimlerde de her adam
aynı zamanda bir savaşçıdır. Bu kavimlerin yaşam tarzı savaşta ve barışta değişmez (Smith 1995: 337). Topluluk daha ileri bir durumunda ise dış ticaretin
sınırlı olduğu ziraatçi kavimler vardır. Burada da her adam ya savaşçıdır ya da
savaşa çok hızlı bir şekilde hazırlanabilir. Bu gibi gruplarda savaşa hazırlanma
ve askere alma hükümdara nadiren herhangi bir masrafa mâl olur (Smith 1995:
338). Topluluk daha ileri bir durumunda ise iki sebep askerlerin bakımı ve iaşesi için hükümdara veya devlete masrafı artırmıştır. Bunlardan ilki sanayiinin
gelişmesidir. Diğeri ise savaş sanatlarındaki gelişmedir (Smith 1995: 340). Bir
çiftçi tohumunu ektikten sonra savaşa gidebilir. Geri kalan işi tabiat kuvvetleri yapacaktır. Ancak bir demirci, marangoz yahut dokumacı imalathanesinin
1
Mali yapı ve savaşın buna etkisine dair ayrıca bkz: (Gökbunar, Gökbunar, & Uğur 2010)
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
269
Vural Başaran - Remzi Demir
başından ayrılır ayrılmaz biricik geliri kuruyuverir. Bu yüzden onun ihtiyaçları
devletçe karşılanmalıdır (Smith 1995: 341). İlaveten Smith’e göre savaş sanatlarındaki hâl giderek karmaşık bir şekle bürünmüştür. Savaşlar mevsimin bazı
dönemlerinde göğüs göğüse mücadele etmekten daha çok yılın bütününe yayılan bir hâle gelmiştir (Smith 1995: 344). Ayrıca ateşli silahların maliyetlerinin
yükselmesi bu masraflara katlanmaya gücü yeten milletler lehine savaşların sonuçlarını değiştirmiştir (Smith 1995: 364).
Askeri devrim sadece iktisadî sahada değişikliklere yol açmamıştır. Bununla
beraber teknik ve bilimsel düşüncede de önemli ihtiyaçları ortaya çıkarmıştır.
Bu ihtiyaçları iki kısımda inceleyebiliriz: 1) bilimsel alanda ve 2) teknolojik
ya da mühendislik alanında.
270
Askeri Devrim’in bilimsel alanda doğurduğu ihtiyaçların en önemlilerinden
birinin balistik olduğunu söyleyebiliriz. İç ve dış balistik olarak ikiye ayrılan
bu dalın gelişimi fiziğin, mekanik ve termodinamik gibi çok önemli alanlarının gelişiminde önemli bir itki oluşturmuştur. Bunlardan dış balistik, mermi ya
da güllenin gideceği mesafeyi ve yörüngesini izleyip betimlemeye yarayan bilim dalıdır. Bu alanda ilk matematiksel çalışmaları yapan ve teorik topçuluğun
kurucusu olan İtalyan bilgin Niccolo Tartaglia’dır (Hall 2009: 33). Tartaglia
(1499-1557), 1537 yılında yazdığı Nova Scientia adlı eserde fırlatılan bir güllenin en uzak mesafeye gitmesi için topun yerle yaptığı açının 45 derece olması
gerektiğini göstermiştir (Cuomo 1997: 161-163). Ayrıca dereceli kadranı topların eğimlerini hesap etmek için ilk kullanan da kendisi olmuştur.
Bilimsel Devrim’in en önemli figürlerinden birisi olan İtalyan bilgin Galileo
Galilei (1564-1642), İki Yeni Bilim Üzerine Diyaloglar ve Matematiksel Kanıtlamalar (1638) adıyla kaleme aldığı eserinin ilk gün diyaloglarına şöyle
bir giriş yapmıştır: “Siz Venediklilerin meşhur tophanenizde yapageldiğiniz
deneyler hevesli zihinlere özellikle mekanik alanının konularına giren geniş
bir araştırma alanı sunuyor; çünkü devamlı olarak üretilen alet ve makineleri
yapan zanaatkârlar arasında kısmen de kendi gözlemleriyle çok zekice açıklamalar yapabilen kimseler de olmalı.” (Galilei 1914: 1). Bu girişe uygun bir
biçimde de kitabının sonuna balistik cetveli koymuştur (Galilei 1914: 287).
Topçuluğun ve ateşli silahların mekaniğin gelişmesinde oynadığı rolü göstermesi açısından Galileo ve Tartaglia iyi birer örnektir.
Galileo, araştırmalarını hava sürtünmesinin yarattığı etkiyi göz ardı ederek
yapmıştır. Hava sürtünmesinden kaynaklanan etkinin çok büyük olduğunu
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
bilmesine karşın bunları hesap edecek matematiksel ve teknolojik aygıtlardan
yoksun olması kendini bu yola sevk etmiştir. Hava sürtünmesini hesaba katarak atış problemlerine matematiksel çözümler bulma çabasına giren ilk bilim
insanları ise İsveçli matematikçi Johann Bernoulli (1667-1748), Hollandalı bilgin Christiaan Huygens (1629-1695) ve bilim devriminin belki de en
önemli figürü Isaac Newton’dur (1643-1727). Bu yazarlar her ne kadar hava
sürtünmesinin oluşturduğu direnci hızın karesiyle orantılı olarak vermişse de
bu varsayım doğru değildi. Söz konusu bu problemi çözmedeki en büyük
zorluk lineer olmayan diferansiyel denklemlerin ortaya çıkardığı matematiksel engeldi. Başlangıç koşullarının bilinmemesi bu denklemlerin çözümünü
olanaksız kılıyordu. Problemin çözümü, deneyci bilim tarzlarıyla ünlenmiş
olan İngiltere’de hem mühendislik hem de bilim alanında çok önemli işler
yapmış olan Benjamin Robins’ten geldi (1707-1751). Balistik sarkacını bulması ateşli silahlara dair birçok sorunun çözülmesine olanak sağladı. Bu sarkaç sayesinde bilim insanları topun namlu ağzından çıkış hızını hesaplama
yeteneğine erişmişlerdir. Robins’in balistik sarkacından elde edilen veriler
Leonhard Euler tarafından sürtünmeli ortamlardaki atış problemlerine uygulanmıştır. Böylelikle XVIII. yüzyılın ortalarına gelindiğinde askeri ihtiyaçları gidermek için balistik biliminde deney ve teori bir araya getirilmiştir.
Kimya alanında Bilimsel Devrim’in en önemli figürlerinden birisi olan hatta
kendisine sıklıkla modern kimyanın kurucusu payesi verilen Antoine Lavoisier (1743-1794), dâhili balistik alanına giren ve topçuluk için çok önemli
olan barut araştırmalarında önemli roller üstlenmiştir. Régie des Poudres et
Salpêtres (Barut ve Güherçile Yönetimi) adlı kurumda yöneticilik görevine
getirilmiş ve burada yaptığı çalışmalarla daha verimli barut yapımına katkıda
bulunmuştur. Bu kurumda çalışan bir diğer kimyacı Claude-louis Berthollet uçucu potasyum klorür kullanarak çok daha güçlü bir barut keşfetmiştir.
Tophane Lavoisier’nin çalışma hayatının merkezinde yer almıştır (Bell 2005:
21–27).
Diğer bir değişim pek tabiidir ki teknolojide ortaya çıkmıştır. XV. yüzyılda
ağır topçuluğun gösterdiği muazzam gelişme ile beraber metallere duyulan
ihtiyaç artmıştır. Madenlerin derinliği cevherleri yeryüzüne çıkarmak için
pek çok güçlük ortaya çıkarıyordu. Madendeki suyu dışarı çıkarmak, madenleri havalandırmak ve cevherleri yukarıya çıkarmak için pek çok alet ve
edevata ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu problemleri çözebilmek için pompalar,
yük asansörleri, havalandırma boruları ve hava üfleme motorları inşa edildi
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
271
Vural Başaran - Remzi Demir
(Hessen 2010: 75). Askeri Devrim’in ve Endüstri Devrimi’nin ortak ihtiyaçlarının giderilmesi için teknolojik aletler daha iyi ve verimli hale getirilmeye
çalışılmıştır.
İstihkâm alanındaki gelişme ile beraber inşaat faaliyetleri de gelişme göstermiştir. Parker’ın Askeri Devrim’in önemli bileşenlerinden birisinin istihkâm
alanında yaşanan gelişmeler olduğunu ifade etmiştik. İstihkâm teknolojisine
en önemli katkı, Fransız askeri mimar/mühendis Marquis de Vauban (16331707) tarafından yapılmıştır. XIV. Louis’in kale mühendisliğini de yapan
Vauban, Parker’ın işaret ettiği tarzda pek çok kale yapmış ve eserler kaleme
almıştır.
272
Askeri gelişimin diğer bir önemli sonucu, eğitimli subay ve astsubaya olan ihtiyacın artmasıdır. Nassau Kontu John 1617-23 yılları arasında Siegen’de kendisinin idare ettiği bir schola militaris yani askeri akademi kurmuştu. Buranın
asıl amacı teknik yetenekleri geliştirilmiş piyade sınıfı subaylar yetiştirmekti.
Yine bu yüzyılda, Fransa ve Almanya’da beş askeri akademinin kurulduğu
tespit edilmiştir. Romalılar dönemindeki gibi savaşta liderlik vasfını yürüten
askerlerin sivil yönünün de ağır basması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Özellikle
topçu ve istihkâm sınıfına mensup subayların matematik ve geometri bilmesi
zorunlu bir hale gelmişti. Artık avcılık, şahincilik ve at üstünde mızrak dövüşü gibi oyunların bir savaşçının yetişmesi için yeterli olduğu düşüncesinin
sonuna gelinmiştir (Keegan 2019: 446-447).
3- Osmanlılarda Modernleşme Çabaları ve Yeni Epistemik cemaat
Osmanlı askeri sistemi tarihsel olarak iki bileşenden oluşmaktadır. Bunlar 1)
Merkez ve 2) Taşra teşkilatlarıdır. Merkez teşkilatı dediğimiz ve maaşlı çalışan askerlerin yaya kısmını yeniçeriler, cebeciler, topçular ve top arabacıları
oluştururken taşra teşkilatını tımarlı sipahiler ve akıncılar vücuda getirmiştir (Uzunçarşılı 1988: 2). Askeri devrimin sonuçlarından birisi olan merkezi ordudaki askerlerin sayıca çoğalması ve talimli asker ihtiyacının artması,
mühendislik ihtiyaçlarının karşılanması gibi birtakım problemler Osmanlı
düşünürleri ve yönetim kadrosunun ilgi alanına XVIII. yüzyılda girmeye başlamış görünmektedir.
Öncelikle Humbaracı Ahmet Paşa’nın (1675-1747) gayretleri ile eski gücünden yoksun olan humbara ocağı tekrar güçlendirilmeye başlanmıştır (Uzunçarşılı 1988: 118–120). Ahmet Paşa’nın ölümünden sonra bu ocağın çalışmaları
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
sekteye uğrasa da daha sonra Gazi Hasan Paşa’nın (1713-1790) girişimleri ile
birlikte Tersane-i Âmire içinde askeri-mühendislik eğitimi verilebilmesi için
1775 yılında Mühendishâne-i Bahrî-i Hümayûn açılmıştır. Burada başta Baron de Tott olmak üzere Fransız uzmanların ders vermesi istenmiştir. 1795 yılında ise karacı sınıflar için mühendis yetiştirecek olan Mühendishâne-i Berrî-i
Hümayûn açılmıştır. Bu iki askeri mühendis okulu aynı zamanda Avrupa’da
gelişen yeni bilim ve düşünceleri de Osmanlılara aktarmaya başlamıştır.
Mühendishâne-i Bahrî-i Hümayûn’da 1793’te Fransız gemi inşa mühendisi
Le Brun’un mütalaası ile birlikte hazırlanan ders programında ilm-i rakam,
ilm-i hendese, resim ve gemi tasvirlerinin yanında bunların uygulamalarının
öğretildiği bir ders programı oluşturulmuştur (Kaçar 2008: 72).
Bu yüzyılın sonunda Nizâm-ı Cedid (Yeni Düzen) olarak adlandırılacak birtakım reform çalışmaları yapılmıştır. 1789 yılında tahta çıkan III. Selim’in
saltanatı süresince ülke sathındaki bozulmayı önlemek için reformlar yapma
fikri ağır basmıştır. Islahat fikrinin doğması ile beraber yedi alanda yenileşme
ve düzenlemeye gidilmesine dair bir irade oluşmuştur. Bu alanlar şunlardır: 1)
Askeri saha, 2) İdari saha, 3) İlmiye, 4) İktisadi saha, 5) Ticari saha, 6) Siyasi
saha ve 7) Diplomatik saha (Karal 1988). Bunların içinde en mühim görülen
askeri alanda yapılacak düzenlemelerdir. Osmanlılar ve Askeri Devrim bahsinde Devlet-i Aliye’nin askeri devrimi kısmen de olsa yakaladığı iddialarını
tartışmıştık. Bu noktainazardan hareket edecek olursak XVIII. ve XIX. yüzyıllarda görülen gelişmeler, yazılan metinler, verilen layihalar incelendiğinde
bunların önemli bir kısmının askeri devrimin anılan bazı sonuçları ile büyük
bir paralellik gösterdiği gözlenmektedir.
Osmanlılarda evvela humbaracı sınıfının ve ocağının eğitim işinde düzenlemeye gidilmiştir. Humbaracı personeline geometri bilgisi ve atış sanatında uzman ustalardan dersler verdirilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda XVIII.
yüzyılın ortalarından başlayarak humbaracılar ve topçular için yazılmış balistik metinleri karşımıza çıkmaktadır. Bazı metinler sadece harici balistiğe
hasredilmişken kimi yazarlar dâhili balistiği de içeren eserler kaleme almışlardır. Pek çoğu kâtip olan bu yazarlar, humbaraların atış prensiplerini tanıtmayı amaçlamışlardır. Mustafa İbn İbrahim (XVIII. yüzyıl), Halifezâde
İsmail Çınarî Efendi (ö. 1790), İbrahim Kâmî Efendi (1807’ler), Yahya Naci
Efendi (ö. 1824) ve Başhoca İshak Efendi (ö. 1836) gibi isimler2 bu alanın
2
Bu isimlerle ilgili yaptığımız çalışmalar için bkz: (Başaran, 2015, 2017). Ayrıca bkz:
(İhsanoğlu, Şeşen, Bekar, & Gündüz, 2004)
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
273
Vural Başaran - Remzi Demir
Osmanlılardaki öncüleri olarak zikredilebilir. Burada ismi geçenlerin eserlerinin mahiyet ve içeriklerini vermeye gerek duymuyoruz. Sadece genel olarak bahsedecek olursak, Galileo fiziği, Newton mekaniği, barutun yanmasına
dair dâhili balistik konuları, ondalık kesirler, trigonometri ve logaritmanın
topçuluk sahasında uygulanması gibi modern kuramsal ve deneysel pek çok
bilgi bu isimlerin eserlerinde mevcuttur. Fizikteki ilk sembolleştirme ve formüller yine bu isimler tarafından Osmanlılara tanıtılmıştır. Açılan mühendishanelerde bu isimler dersler vermiş ve kitapları okutulmuştur.
Nizam-ı Cedid hareketi, 1806 yılında yeniçerilerin isyanı sonucunda sekteye
uğrayıp reform hareketlerini yavaşlatsa da bütünüyle ortadan kaldırmamıştır.
XIX. yüzyılda yenilikçiler çalışmalarına devam etmişlerdir. Osmanlı tarihinde
ilk iktisat kitaplarından birisi olan ve müellifi belli olmayan ancak Avrupalı
kaynaklardan yararlanılarak yazıldığı tespit edilen Risâle-i Tedbîr-i ‘Umrân-ı
Mülkî adlı eser, hem iktisadi problemin kaynağını tahlil etmesi açısından
hem de öneriler bakımından mühim bir kitap olarak karşımıza çıkmaktadır.
274
1830’larda yazıldığı (Kılınçoğlu 2018: 9) tahmin edilen eserde ilgili bölümde
yeni askeri teknolojilerin ve sistemin etkileri anlatılmaktadır:3
Eyyâm-ı maziyyede vücûdu nâ-bûd ve düvel-i sâlife zamânlarında eser
ü haberi ma‘dûm ü mefkûd olan eczâ-i bârût zuhûr ü hudûs idüp ânın
muktezâsından olan esliha-i nâriyyenin karîn-i îcâd ve hurûb ü kıtâlde
isti‘mâli mu‘tâd olduktan sonra usûl-i muhârebe ve ândan matlûb olan
zafer ü galebe esbâbı tağyir ü tebdil olunmağla düvel ü milel-i müteahhirenin sâir nizâmât-ı dâhiliyye-i mülkiyyelerinin tebdîlini îcâb
ve ale’l-husûs ‘umrân-ı mülkîye ‘âid nizâm ü tedbirin ‘ilm-i mazbut
nisâbına iblâğ ü isâlini istîcâb itmiş olduğu beyânında risâle-i muhtasaradır (Kılınçoğlu 2018: 81).
Kezâlik edvâr-ı sâlifede ‘asâkir-i gayr-ı müte‘allimenin isti‘mâl iylediği âlât-ı kadîme-i harb ü kıtâlin hüsûl-i tedâriki bayâğı kaba ve basit
san‘atlar ile vücûda gelmekle âhâd-ı ‘asker ve neferât-ı leşkerden herkes kendi silahının tedârik ü istihsâline muktedir ve o takrîb-i hazâin-i
mîriyyeye mûcib masârif-i külliye olmadığı bâhir ve amma esliha-i
nâriyyenin îcâdından sonra âlât-ı harb ü kıtâl top ü humbara ve tüfeng ü piştov ve gülle ü bârût ü kûrşûn ve sâir ta‘bîr ü takrîrden efzûn
edevât-ı harbiyyeye menût ve bunların i‘mâli ve kemâl ü cevdet üzere
tedârik ü istihsâli hem masârif-i kesîre ve hem nice fünûn-ı ma’arif-i
3
Müellifi belli olmaya eserin Latin harfli basımları iki ayrı çalışmanın konusu olmuştur.
Biz bunlardan Kılınçoğlu’nunkini tercih ettik. Diğer için bkz: (Aydar 2016) Ayrıca bkz:
(Ortaylı 2004)
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
‘acîbe ve sanâyi-i garîbe ü mürekkebeye mütevakkıf ü meşrût olduğu
emr-i zâhirdir (Kılınçoğlu 2018: 85–87).
Alıntı yaptığımız söz konusu bu eserde, eski ordu sistemi ile yeni ordu sistemlerinin sonucunda ortaya çıkan bazı iktisadi ve mali problemler ele alınmıştır. Eserin ihtiva ettiği konulara bakınca, XIX. yüzyılın ilk yarısında en
azından bazı Osmanlı aydınlarının askeri durum ve iktisadi farklılaşma arasındaki ilişkiye dair bir bilince sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Böylece Askeri Devrim’in sonucunda ortaya çıkan ihtiyaçlar, Osmanlıları
aşağıdaki yenilikleri yapmaya mecbur bırakmıştır:
1) Geometri ve matematik bilgisi iyi humbaracılar yetiştirmek,
2) Askeri mühimmat ve teknolojiyi geliştirmesi için yabancı uzmanları
getirmek,
3) Orduya nitelikli subay
mühendishaneler açmak,
ve
astsubay
yetiştirmek
için
öncelikle
4) İstihkâm alanında Vauban gibi uzmanların kitaplarını Türkçeye çevirtmek,
5) Nitelikli hekim yetiştirmek için tıp okulları açmak,
6) İktisat sahasında değişimler önermek ve gerekçelendirmek.
Yukarıda özetlediğimiz ve Askeri Devrim’in sonuçları ile doğrudan irtibatlı olan Galileocu ve Newtoncu fizik, modern kimya gibi temel doğa bilimlerinin güncel konuları Osmanlı subayları, askeri mühendisleri ve tabipleri
tarafından bilinir olmaya başlamıştır. Ayrıca yine söz konusu bu devrimin
sonucunda ortaya çıkan iktisadi gereksinimlere vurgu yapılmaya başlanmıştır.
4- Mütefenninler versus Âlimler
Osmanlılarda, iki farklı epistemik grup bilgi âlemine ve bununla irtibatı bulunan yönetim sistemine egemen olmak için birbirleriyle çatışmışlardır. Bu
gruplardan ilki Âlimler Topluluğu denen ve XVIII. yüzyıla kadar iktidarı
yönlendirmeye muktedir olan ulema sınıfıdır. Müderrisler, müftüler, kadı ve
naiblerden oluşan bu topluluğun temel amacı İmparatorluğun tedrisî, hukukî
ve beledî gereksinimini karşılamak için bilgiyi, yani ‘ilm’i üretmektir. Skolastik bir yaklaşım sergileyen âlimler, Kuran, hadis, icma ve kıyastan istifade
ederek yöntemlerini belirlemişlerdir. Genel olarak eğitim ve öğretim kurumu
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
275
Vural Başaran - Remzi Demir
medreseler olan bu topluluk, Türk Devrimi’nden sonra medreselerin kapanması ile tarih sahnesinden bütünüyle çekilmiştir.4
Osmanlılarda gelişen ikinci epistemik grup ise Mütefenninler Topluluğu’dur.
Bu topluluk XVIII. yüzyılda güçlenmeye başlamış, Batı’nın bilim ve teknolojisini Türkiye’ye aktarmaya ve yerleştirmeye çalışmıştır. Bu topluluğun bilgisi
bilim ya da fendir ve diğer toplulukların ilminden farklı bir içeriğe sahiptir.
Asker ve sivil bürokratlar, hekimler, mühendisler ve mülkiyelilerden oluşan
bu grubun amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü önlemek ve Avrupa
bilim ve tekniğini Doğu’ya aktarmak ve kullanmaktır. Deneysel metot temel
yöntemleridir. Mühendishaneler, tıbbiye, harbiye mülkiye gibi kurumlarda
yeni epistemeyi yaygınlaştırmaya çalışmışlardır (Demir 2019).
276
Yukarıda sözü geçen iki epistemik cemaatin bilgi türleri arasında ciddi farklar mevcuttur. Mütefenninler Osmanlı Devleti’ni kurtarma motivasyonuyla
Batı’da gelişen la-dinî ya da seküler bilimi Türk toplumuna tanıtma gayretine
girmişlerdir. Osmanlı iktidarı, bu görevi XVIII. yüzyılda giderek güçlenen
askeri ve siyasi bürokrasiye tevdi etmek mecburiyetinde kalmıştır (Demir
2018).
Bu iki epistemik topluluk ve bunların siyasi iktidarla arasındaki ilişkilere
baktığımızda XVIII. yüzyılın sonuna doğru mütefenninlerin diğer toplulukla dengeyi kurmaya başladığı görülmektedir. Devlet-i Aliye’nin ihtiyaçlarını
karşılamak için göreve çağrılan bu grup, XX. yüzyılın ilk çeyreği bittiğinde
diğer epistemik grupları artık tarih sahnesinden dışarı itmiştir. Bu çatışmanın taraftarlarından mütefenninler yukarıda serimlediğimiz biçimiyle Askeri
Devrim’in doğurduğu bilimsel, teknolojik ve iktisadi sonuçların gereklerini
yerine getirmişlerdir. Osmanlı bilim ve buna bağlı olarak modernleşme tarihi
bu iki grup arasındaki çatışma ekseninde incelenirse daha verimli sonuçlar
elde edilebileceği kanaatindeyiz.
4
Bir topluluk olarak tasavvuf öğretisini geliştiren arifler grubu da Osmanlılarda zaman
zaman etkin olmuşlardır. Şeyh ve müritlerden oluşan bu topluluk tekkelerde örgütlenerek
faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Mistik bir yaklaşım sergilemişler, ilham veya keşfi vahiyle
beraber bilginin temel kaynakları olarak görmüşlerdir.(Demir 2019) Ancak diğer
iki topluluk kadar siyasete yön vermekte ve iktidar çatışmasının tarafı olmakta mahir
olmadıklarından çalışmamızda bu gruba değinmeyeceğiz.
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
sOnuÇ
Askeri Devrim teorileri Avrupa’nın Dünya üzerindeki hegemonyasının nedenlerini anlamada araştırmacılara iyi veriler sunmaktadır. Bu devrimin bilim
ve teknoloji ile iktisadi sahada derin değişiklikler yarattığı anlaşılmaktadır.
Askeri Devrim’in sonucunda ortaya çıkan bazı bilimsel ve teknolojik problemlerin çözümü için gösterilen uğraş, özellikle fizik ve kimya alanlarında
önemli gelişmelerin yaşanmasını sağlamıştır. Bilimsel Devrim’in en önemli
ve itici güçlerinden birisi olan fizik biliminin, balistik alanında yapılan araştırmalara pek çok şey borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Bunların da teknoloji
ile olan irtibatı açıktır. Ancak yine de özellikle Avrupa’daki gelişim için modern devlet ve modern bilim fikirlerinin askeri devrimin doğrudan bir sonucu
olduğunu söylemek noktasında ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. Batı’nın
dinamikleri dikkate alındığında bu yorum, pek çok eleştiriye de açık hale
gelmektedir.
Osmanlı-Türk modernleşmesinde ise Avrupa’da müphem bir şekilde ortaya
çıkan modern devlet-askeri devrim irtibatı daha net bir biçimde görünmektedir. XVIII. yüzyılın ortalarından başlayarak askeri ve sivil bürokratlar diyebileceğimiz şahıslar arasından çıkan bazı yazarlar balistik metinleri kaleme
almışlardır. Avrupalı tarzda mühendishaneler kurulmuş ve burada geometri,
matematik Fransızca ve mühendislik eğitimi verilmeye başlanmıştır. XVIII.
yüzyılın başlarına kadar özellikle Askeri Devrim’i belli başlı alanlarda yakalamış bulunan Osmanlılar bunun doğurduğu sonuçlar üzerine de çalışarak
ve yenileşme hareketlerine girişmişlerdir. Bu yüzden Osmanlı-Türk modernleşmesi Askeri Devrim’in dolaysız bir sonucu ve ilerlemenin kilit taşı haline
gelmiştir. Askeri ve sivil mütefenninler, mühendisler, hekimler ve bürokratlar
epistemeleri artık iş görmeyen diğer epistemik cemaatler karşısında gücü ele
geçirmişler ve modern Türkiye’nin inşasına başlamışlardır.
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
277
Vural Başaran - Remzi Demir
KAYnAKLAR
Ágoston, Gabor (2017). Osmanlı’da Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim
Tartışmaları, Çev. Kahraman Şakul, İstanbul: Türkiye İş Bankası.
Aydar, Metin (2016). Risâle-i Tedbîr-i ’Umrân-ı Mülkî: Osmanlı Devleti’nde
İktisat İlmini Dair Bir Risâle (Yüksek Lisans), Gaziosmanpaşa Üniversitesi,
Tokat.
Başaran, Vural (2015). ‟Osmanlılar’da Balistik ve Modern Fizik İlişkisi”,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 55(1), s. 69–89.
(2017). Osmanlılarda XVIII. Yüzyılda Balistik Çalışmaları
(Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Ankara.
Bell, Madison Smart (2005). Lavoisier in the Year One: The Birth of a New
Science in an Age of Revolution, New York ; London: Atlas Books.
278
Black, Jeremy (1995). A Military revolution? A 1660-1792 Perspective,
İçinde, Clifford Rogers (Ed.), The Military Revolution Debate: Readings
on the Military Transformation of Early Modern Europe, s. 95–114, Oxford:
Westview Press.
Börekçi, Günhan (2006). ‟A Contrubition to the Military Revolution
Debate: The Janissaries Use of Volley Fire During The Long Ottoman—
Habsburg War of 1593—1606 and the Problem of Origins”, Acta
Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 59(4), s. 407–438.
Cuomo, Serafina (1997). ‟Shooting by the Book: Notes on Niccolo Tartaglia’s
Nova Scientia”. History of Science 35(2), s. 155–188.
Demir, Remzi (2018). ‟İki Ayrı Epistemik Cemaat, İki Farklı Epistemik
Eğilim”, Bilim ve Ütopya 291.
(2019). Bilginin Efendileri: Üç Epistemik Cemaat. Bilim ve
Ütopya 296, s. 60–62.
Galilei, Galileo (1914). Dialogues concerning two new sciences, Çev. H. Crew &
A. de Salvio, New York: Macmillan.
Göger, Veysel (2017). ‟Askerî Devrim Kuramı ve XVI. Yüzyıl Osmanlı Kale
Kuşatmaları”. Dîvân 22(42), s. 67–106.
Gökbunar, R., Gökbunar, A. R., & Uğur, A. (2010). ‟17. Yüzyılda Osmanlı
Devleti ve Batı Avrupa Devletleri’nde Mali Yapı Üzerine Savaşın Etkileri”,
Maliye Dergisi (159), s. 71–87.
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
Askeri Devrim ve Türk Modernleşmesine Etkisi
Hall, Alfred Rupert (2009). Ballistics in the Seventeenth Century, Cambridge ;
New York: Cambridge University Press.
Hessen, Boris (2010). Newton’un Principia’sının Toplumsal ve Ekonomik
Kökenleri , Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle (Ed.), Çev. Eren Buğlalılar,
‟Bilim Sosyolojisi İncelemeleri”, s. 65–147, Ankara: Doğu Batı.
İhsanoğlu, E., Şeşen, R., Bekar, M. S., & Gündüz, G. (2004). Osmanlı Askerlik
Literatürü Tarihi Cilt 1, İstanbul: IRCICA.
Kaçar, Mustafa (2008). ‟Tersâne Hendesehânesi’nden Bahriye Mektebi’ne
Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları 9(1),
s. 51–77.
Karal, Enver Ziya (1988). Selim III’ün Hat-tı Hümayunları Nizam-ı
Cedit-1789-1807, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Keegan, John (2019). Savaş Sanatı Tarihi, Çev. Selma Koçak, İstanbul: Say.
Kingra, Mahinder S. (1993). ‟The Trace Italienne and the Military Revolution
During the Eighty Years’ War, 1567-1648”, Journal of Military History
57(3), s. 431–446.
Kılınçoğlu, Deniz T. (2018). İslâm, İktisat, Ordu ve Reform: Osmanlı
İmparatorluğu’nda İlk İktisat Eseri ve Tarihsel Bağlamı, İstanbul: İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Kolçak, Özgür (2012). XVII. Yüzyıl Askeri Gelişimi ve Osmanlılar: 16601664 Osmanlı-Avusturya Savaşları (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi,
İstanbul.
Lynn, John Albert (1996). ‟The Evolution of Army Style in the Modern
West, 800-2000”. International History Review 18(3), s. 505–545. https://
doi.org/10.1080/07075332.1996.9640752
Murphey, Rhoads (2007). Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-1700, Çev. Tanju
Akad, İstanbul: Homer Kitabevi.
Ortaylı, İlber (2004). ‟Osmanlılarda İlk Telif İktisat Elyazması”, İçinde,
Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler-1, s. 455–
462, Ankara: Turhan Kitabevi.
Parker, Geoffrey (1976). ‟The ‘Military Revolution’ 1560-1660: A Myth?”
The Journal Of Modern History 48(2), s. 195–214.
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280
279
Vural Başaran - Remzi Demir
(2006). Askeri Devrim: Batının Yükselişinde Askeri Yenilikler
1500-1800, Çev. Tuncay Zorlu, İstanbul: Küre Yayınları.
Roberts, Michael (1995). The Military Revolution, 1560-1660. Clifford J.
Rogers (Ed.), ‟The Military Revolution Debate: Readings on the Military
Transformation of Early Modern Europe”, Boulder, Colo. ; Oxford:
Westview.
Rogers, Clifford J. (1993). ‟The Military Revolutions of the Hundred Years’
War”, The Journal of Military History, 57(2), 241–278.
Smith, Adam (1995). Milletlerin Zenginliği, Cilt 3; Çev. H. Derin, Ankara:
Maarif Basımevi.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1988). Kapukulu Ocakları, Cilt 2, Ankara: Türk
Tarih Kurumu Basımevi.
280
ERDEM, Aralık 2019; Sayı: 77; 263-280