Dergâh, S. 361, Mart 2020, s. 28-30.
Kitabeler arasında I
Selanik Topçu Kışlası (Hasan Fehmi Paşa)
Camii’nin kitabesi
HATİCE AYNUR
Topçu Kışlası Camii Kitabesi
Şubat 2009’da hayata geçirilen Osmanlı Kitabeleri Veritabanı projesi, Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’nun
katkılarıyla Hatice Aynur, Kayoko Hayashi
(Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi) ve Hakan
Karateke’nin (Chicago Üniversitesi) yürütücülüğünde hâlen devam etmektedir.1 Tamamlanması uzun yıllar alacak olan bu projede,
Osmanlı sivil ve dinî binalarının ayrılmaz ve
tamamlayıcı bir parçası olan yapım ve tamir
kitabelerinin olabildiğince tarihsel bağlamı ve
hakkındaki bilgilerle birlikte dijital ortamda
kullanıma açılması amaçlanmaktadır. Bunlar
imparatorluğun gelişimine koşut olarak genelde
Arapça, Farsça kısa ibarelerle başlayıp, bağımsız, kendine mahsus bir dil ve söz dağarcığı
bulunan ve çoğunlukla Türkçe metinler hâlinde
yazılan kitabelerdir. http://info.ottomaninscriptions.com adresinden ulaşılabilen veritabanında
yaklaşık 7000 civarında kitabe bulunmakta ve
1937’si kullanıma açılmış bulunmaktadır. Eksik
bilgileri tamamlandıkça diğer künyelerin de
açılması planlanmaktadır.
28
Pek çok açıdan ele alınıp geçmişe farklı pencerelerden ışık tutabilme imkânı sunan kitabeler,
ilgisizlik, sahipsizlik ve kimsesizlikten tarihin
derinliklerinde kaybolmakta, yok olmakta,
önemsiz görülmekte veya unutulmaktadır.2 Öte
yandan kitabelerin içerdiği metinler, haklarında
hiçbir kayıt olmayan ya da kayıtları günümüze
kalmayan insanlar hakkında önemli ipuçları
sunmakta, böylece merkezde ve büyük anlatılarda yer almayıp kenarda kalanların ya da
tamamen “sessiz” olanların görünür kılınmasına
katkıda bulunmaktadırlar. Kitabe metinlerinin
sunduğu, fakat veritabanında ayrıntılarıyla ele
alamadığımız kimi ipuçlarını zaman zaman
burada açma ve açıklama niyetinde olduğumu
belirtmek isterim.
Selanik Topçu Kışlası Camii’nin
kitabesi (1321/1903-04)
Okunuşu ve bugünkü Türkçeye çevirisi aşağıda yer alan bu kitabenin görseli 26 Aralık
2012’de Selanik’ten Nikolaos Chatzitryfon’un
gönderdiği e-postanın ekinde yer almakta ve
fotoğrafın Selanik’teki kışlada bulunan camiin
kitabesi olduğu belirtilerek içeriğinin ne olduğu
konusunda yardım rica edilmekteydi. Gelen fotoğrafın kalitesi kötü olduğu gibi kitabenin hâli
de pek parlak değildi. Yazışmalar sonucunda
kitabenin görece daha iyi bir görseli ulaştı. Bir
yandan Selanik’te Osmanlı döneminde yapılmış
kışlaya dair bilgiye ulaşmaya çalışırken diğer
yandan kitabeyi okumaya çalıştım. Kitabedeki
bazı kelimeler ve isimler, kitabenin kolayca
okunmasını sağladı ve kitabede adı geçen kişilerin kimliği ortaya çıktı. Fakat kışla hakkında
yeterli bilgi bulunamadığı için kitabe künyesini
kullanıma açamadık. Zira kışlanın ne zaman
yapıldığı ve ne zaman işlevini tamamladığı,
müstakil bir araştırmanın konusu olmamıştı.
Yazı dizisine bu kitabeyle başlamaya niyet edince, eldeki bütün bilgileri gözden geçirmenin
yanı sıra o günden bugüne bir şey yapılmış mı
diye araştırdığımda, Mehmet Tütüncü ve Fatih Tanrıveren’in kitabe hakkında bir makalesi
olduğunu gördüm. Eksik olduğu için kitabeyi
kullanıma açmadığımız gibi, bizden kaynaklanan bir ihmalle Nikolaos Chatzitryfon’a cevap
vermeyi de unutmuşuz; nitekim onun da elindeki bilgileri Mehmet Tütüncü’yle paylaştığı,
yazıdaki bir nottan anlaşılıyor. Hiç yoktan iyi
diyebileceğimiz bu popüler tanıtım yazısında
kışla ve camiin yapısı hakkında bilgi, kitabenin
yer yer hatalı bir okunuşu, Ayten Can Tunalı’nın
makalesinin özeti olan Fehmî Paşa biyografisi
ile Nikos Hatzitrifon’un rölöve planından Y.
Mimar Mehmet Emin Yılmaz tarafından yapılan cami çizimi bulunmaktadır.3 TütüncüTanrıveren’in tespitlerine göre kışla arazisi
1890 yılında Safiye Hanım adlı birisinden satın
alınmıştır.4 Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü
Arşivi’nde buldukları vakfiye kaydındaki 1
Temmuz 1322 (24 Mart 1904) tarihi camiin
tamamlanma tarihini kesin olarak göstermektedir.5 Camiin, Selanik’in Yunan idaresine geçtiği
25-26 Ekim 1912 tarihine kadar işlevini sürdürdüğü, belirtilen bu tarihten 2003 yılına kadar
askerî amaçla kullanıldığı, 2003’te Yunan Kül-
tür Bakanlığı tarafından koruma altına alındığı,
2005’te yol genişletme çalışmaları nedeniyle
bulunduğu yerden yaklaşık 22 metre öteye taşındığı ve restorasyon projesinin hazırlandığı
Chatzitryfon’un verdiği bilgiden aktarılmıştır. 9
Ocak 2020 günü Selanik Başkonsolosluğu’yla
yaptığım telefon görüşmesinde, camiin bulunduğu arazinin bundan sonra hangi kuruma ait
olacağı konusunda yaşanan anlaşmazlık yüzünden restorasyonun başlamadığı ve camiin
metruk hâlde olduğu bilgisini edindim.
Bu yazıda kitabenin eksiksiz okunuşu ile kitabede yer alan üç isimle ilgili mevcut bilgilerin
tekrarlanması yerine haklarındaki farklı yerlerde birbirinden ilintisiz duran bilgilerin bir
araya getirilmesi amaçlanmaktadır.
Kitabedeki üç isimden ilki Hasan Fehmî Paşa
(ö. 21 Şabân 1328/28 Ağustos 1910) camiin
bânîsi, ikincisi adının anılması için adına camii
yapılan Zeynep Ferîde Hanım (ö. 1321/1903’ten
önce) bânînin eşi ve sonuncusu olan Mekkî (ö.
1328/1910) ise kitabede yer alan tarih manzumesinin şairidir.
Batum’da doğan valilik, nazırlık, diplotmatlık,
Şûrâ-yı Devlet başkanlığı gibi üst düzey yöneticilik görevlerinde bulunan bânî Hasan Fehmî
Paşa6 camii yaptırdığı sırada ikinci kez Selanik
valiliği (25 Mart 1902-22 Eylül 1904) görevini
yürütmektedir. Bu görevi sırasında vefat eden
eşi için Paşa’nın büyük bir cenaze töreni yaptırmasının kentin ileri gelen kadınları tarafından takdirle karşılandığı belirtilmektedir.7 Bu
bilgi, elde bulunan kitabe ve camii hakkında
bilgimizi derinleştirmeyi sağlar. Zira manzumenin ikinci beytinde eşi Ferîde Hanım’ın
namının zikredilmesi için bu camii yaptırdığı
(Halîlesi Ferîde Hanım’ın tezkîr-i nâmıyçün
/Bu câmî‘-i şerîfi yapdı ibrâz-ı hamiyyetle)
bilgisi yer alır. Bu da camii vefat eden eşi
için yaptırdığını ve Ferîde Hanım’ın camiin
yapımı tamamlanmadan önce (1321/1903)
vefat etmiş olduğunu ortaya koyar. Paşa’nın,
Selanik’in havası sağlığına elverişli olmadığından dolayı hastalanması ve valilik görevinden ayrılmak istemesinde de eşinin ölümünün
etkisi olduğunu düşünebiliriz.8 Hasan Fehmî
Paşa, eşi için yaptırdığı Kışla Camii dışında
Sapanca, Mahmudiye Köyü’nde kendi adıyla
anılan ve bugün de mevcut olan camii 1303
(1887) tarihinde yaptırmıştır.9 Cami ile birlikte
okul da yaptırdığı bilinmektedir. Mahmudiye
Köyü’nde Batumlu Paşa’nın ailesinden insanlar hâlen yaşamaktadır. Aile üyelerinin buraya
ne zaman yerleştiğine dair bilgiler şimdilik
yetersizdir. Paşa’nın hayatının erken dönemi
üzerine yapılacak araştırmalar bürokraside
yükselmeye başlamasından sonra ailenin bu
köye yerleşme ihtimalini ortaya çıkarabilir.
Acaba Hasan Fehmî Paşa’nın eşi Ferîde Hanım
kimdir? Paşa’nın hayatıyla ilgili bilgiler veren
kaynakların onun “Türk Gâlib” olarak tanınan
Abdülhalîm Gâlib Paşa’nın10 kölesi veya evlatlığı iken damadı olduğu bilgisini vermesinden
yola çıkarak Ferîde Hanım’ın Gâlib Paşa’nın
kızı olduğunu öne sürebiliriz. Ekrem Hakkı
Ayverdi;11 İstanbul, Laleli Camii civarında yer
alan Kemal Paşa Mescidi/Camii’ni 1320’de
(1902-03) Ferîde Hanım’ın tamir ettirdiğini,
camide bulunan kâğıt üzerine yazılı levhada
“İşbu câmi‘i-i şerîf bade’l-harîk devletlu Hasan Fehmî Paşa Hazretleri’nin halîlesi Zeynep
Feride Hanım Efendi tarafından müceddeden
inşâ edilmiştir 1320” yazılı olduğunu belirtir.
Devamında camiin mihrabı önünde acayip tezyinatlı türbenin 1322 (1906) tarihinde yapılmış olduğunu, içinde 17 Ağustos 1326’da (30
Ağustos 1910) vefat eden Hasan Fehmî Paşa
ile zevcesinin yattığını ekler.12 Ayverdi’nin
verdiği bilgiden Hasan Fehmî Paşa’nın konağının buraya yakın olduğunu ve daha sonra bu
konağın Hadîka-i Meşveret Mektebi olduğunu öğreniriz.13 Ferîde Hanım’ın Kemal Paşa
Camii’nin yanısıra Antalya yakınlarındaki
40.000 dönümden fazla araziyi Müslüman
göçmenlerin yerleştirilmesi için devlete bıraktığı kaydı vardır.14 Hayırsever ve zengin
bir hanım olduğu anlaşılan Ferîde Hanım’ın
zenginliğinin sadece eşinden değil babasından
da geldiğini söyleyebiliriz.
Tarih manzumesini kaleme alan Mekkî mahlaslı şair Mehmed Mekkî Efendi’dir. Rumeli
kazaskerliğine kadar yükselen Sirozîzâde Tâhir
Efendi’nin (ö. 1281/1865) torunu ve Alî Rızâ
Efendi’nin oğlu olup Mekke doğumlu olmasından dolayı (1259/1843) Mekkî mahlasını
aldığı anlaşılmaktadır. 1325’te (1907) Anadolu
kazaskerliği makamına getirilene kadar Osmanlı bürokrasisinde mahkeme katipliği, naipliği
gibi görevlerde bulunan Mekkî, Selanik’te
de naip olarak görev yapmıştır (1317-Mayıs 1321/19101/2-1905). Tarih manzumesini
yazdığı tarihlerde Selanik’te ve Hasan Fehmî
Paşa’nın yakınında olduğu anlaşılmaktadır.
İbnülemin’in Son Asır Türk Şairleri’nde yer
verdiği üç şiiri ile bu tarih manzumesi şimdilik
bilinen şiirleridir.15
Günümüzde Selanik’in Stavroupoli bölgesinde,
Pavlos Melas Belediyesi sınırları içinde olan
metruk camiin kitabesinin okunuşu ve bugünkü
Türkçeye çevirisi şöyledir:16
Hasan Fehmî-i ‘âlî-menkabet vâlî-i vâlâ-şân
Müzeyyendir vücûd-ı pâki envâ‘-ı meziyyetle
(Şanı yüce ve yüksek ahlâklı Hasan Fehmî’nin
temiz vücudu çeşitli meziyetlerle süslüdür.)
Halîlesi Ferîde Hanım’ın tezkîr-i nâmıyçün
Bu câmî‘-i şerîfi yapdı ibrâz-ı hamiyyetle
(Eşi Ferîde Hanım’ın namının unutulmaması
için hamiyet göstererek bu şerefli camii yaptı.)
Du‘â-yı hayrdır maksad şehenşâh-ı cihân-bâna
Bunu takdîr eden ol zât-ı ‘âlîdir reviyyetle
(Bu camii yapmada maksat dünyanın koruyucusu
olan padişaha hayır dua olup, onun yüce zatları
bunu incelikli olarak takdir edendir.)
Menârında ezân-ı Ahmedî beş vakt okundukça
Yazılsın tâk-ı ‘arşa himmeti dest-i meşiyyetle
(Minaresinde beş vakit ezan okundukça onun
[Fehmî Paşa] gayreti arşın kemeri üstüne eliyle
yazılsın.)
İşitdim kudsiyândan cevher-i târîhini Mekkî
Namâza hâzır ol bu ma‘bed-i İslâma niyyetle17
(Mekkî, cevher olan tarihini meleklerden işittim. Bu İslâm mabedinde niyet ederek namaza
hazır ol.)
Kışla Camii’nin kitabesi bugün elimizde olmasaydı, ne bu camiin yapımıyla ilgili bilgiye ulaşabilirdik ne de Hasan Fehmî Paşa ve
Mekkî Mehmed Efendi’yle ilgili bilgilerimiz
zenginleşebilirdi. En önemlisi de Zeynep Ferîde
Hanım’dan neredeyse hiçbir iz kalmayacaktı. ■
1
2
3
4
5
Projeyle ilgili bir değerlendirme yazısı için bkz. Hatice
Aynur, “Osmanlı Kitabeleri Projesi: Sorunlar, İmkânlar,
Sonuçlar,” Eski Metinlere Yeni Bağlamlar: Osmanlı
Edebiyatı Çalışmalarında Yeni Yönelimler, haz. Hatice
Aynur ve öte. (İstanbul: Klasik, 2015), 246-274.
Kitabelerin nasıl yok olduğunu dair bkz. İrvin Cemil
Schick, “Şehrin Yok Edilmekte Olan Yazılı Hafızası:
Kitabeler,” Toplumsal Tarih, s. 238 (Ekim 2013): 8893.
Mehmet Tütüncü-Fatih Tanrıveren, “Selânik Hasan Fehmi Paşa (Topçu Kışlası) Camii ve Kitabesi,” Düşünce
ve Tarih (Mart 2017): 65-73’te yer alan makale aynen
şurada da bulunmaktadır: Mehmet Tütüncü, Toplu Makaleler, c. 2 (Haarlem, 2018), 30-38.
Bu bilginin kaynağı belirtilmemiştir. Kışla üzerine
henüz çalışma yapılmadığı için hakkında hâlâ yeterli
ve ayrıntılı bilgi bulunmamakta ve adına daha ziyade
burada görev yapmış kişilerin hayat hikâyelerinde kısaca
rastlanmaktadır. Mesela, Behiç Erkin üzerine yapılan
tezde, 13 Nisan 1902’de Selanik Topçu Kışlası 15’nci
Topçu Alayı’na katıldığı belirtilir. Bkz. Dilaver Dinç,
“Behiç Erkin ve Devlet Demiryollarının Kuruluşu”
(YL Tezi, Ankara Üniversitesi, 2009), 13. Ali Emre
Özyıldırım, yayına hazırladığı Koç Üniversitesi Suna
Kıraç Kütüphanesi Yazmaları Kataloğu’nda Ortaköylü
Şükrü adlı bir subayın askerin hatıralarının olduğu bir
defterde uzunca bir şiirin yanında yer alan iki çizimden
birinin altında “Selanik Dâire-i Askeriye Kışlalar” notu
olduğunu sözlü olarak belirtmiştir ki bu çizimin kışlaya
ait olması büyük bir ihtimaldir. Ali Emre Özyıldırım’a
bu bilgiyi paylaştığı için teşekkür ediyorum. Katalog ve
çizim için bkz. Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Yazmaları Kataloğu 1, haz. Ali Emre Özyıldırım
(İstanbul: Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi,
2018), 153.
Tütüncü – Tanrıveren “Selânik Hasan Fehmi Paşa (Topçu
Kışlası) Camii ve Kitabesi,” 65.] Bu vakfiye kaydında
Paşa’nın babasının ismi de yazılıdır: Hasan Fehmî Paşa
b. Şerîf Abdullâh Efendi.
➻
29
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
On dokuzuncu yüzyılın önemli yöneticileri arasında
olan Hasan Fehmî Paşa’nın bulunduğu makamların
bazıları arasında ilk Meclis’te (Şûrâ-yı Devlet) milletvekili, ikinci Meclis’te başkanlık, Aydın ve iki kez
Selanik valilikleri yer alır. Hukukçu kimliği ile öne
çıkan Hasan Fehmî Paşa, Hukuk Mektebi’nde dersler vermiş ve ders notlarını yayımlamıştır (Telhîs-i
Hukûk-ı Düvel, 1300/1883). Aydın valiliği sırasında
bu bölgedeki eğitimin gelişmesine önemli katkıda
bulunmuştur. Paşa’nın ayrıntılı biyografisi için bkz.
Ayten Can Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” AÜDTCF
Tarih Araştırmaları Dergisi 28, s. 46 (Eylül 2009):
71-87; aynı yazar, “Hasan Fehmi Paşa’nın Aydın Valiliği Döneminde Eğitim-Öğretimde Düzenlemeler,”
AÜDTCF Dergisi 46, s. 1 (2006): 137-51.
Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” 85.
İstanbul’a dönüşünde 22 Eylül 1904’te Şûrâ-yı Devlet
Mülkiye Dairesi Azalığına atanır.
Günümüzde sağlam ve ibadete açık olan camiin giriş
kapısının üzerinde ayet kitabesi ve altında 1303 tarihi
yer almaktadır. Bkz. Yusuf Çetin, “Sakarya ve Çevresindeki Osmanlı Dönemi Dini Mimari Eserler” (YL Tezi,
Atatürk Üniversitesi, 1999), 34-43.
Ümran Ay, “Abdülhalim Galib Paşa,” TDVİA, Ek 1, 28.
Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fâtih Devri: 855-886 (1451-1481), c. 3, 2.bs. (İstanbul: İstanbul
Fetih Cemiyeti, 1989), 434-35’te Kemal Paşa Mescidi
hakkında ayrıntılı değerlendirme yapılır. Kaynaklarda, Fatih devri defterdarlarından meşhur tarihçi ve
şeyhülislâm Kemâlpaşazâde’nin (ö. 940/1534) dedesi
Kemâl Paşa’nın bu camii yaptırdığı bilgisinin doğru
olmadığı belirtilir.
Büyük bir ihtimalle Selanik’te 1321’den önce (1903)
vefat eden Ferîde Hanım’dır ki bu durumda cenazesi
İstanbul’a getirilmiş oluyor. 12 Ocak 2020 tarihinde
camii ziyarete gittim. Türbe yeni tamir edilmiş pırıl pırıl
bir hâldeydi. Cami ve türbenin mimarisi Ayverdi’nin
işaret ettiği gibi tezat teşkil ediyordu. Bahçesine bekçi
vekilinin yardımıyla girdim ve türbenin anahtarı olmadığı için içine giremedim. Camdan Hasan Fehmî Paşa’nın
başucunda talik hatla yazılmış bir kitabenin fotoğrafını
çekebildim. Kitabenin mensur kısmına, içerdiği bilgi
açısından burada yer veriyorum: “A‘yândan sa‘âdet-i
milleti’l-İslâmiyyeye ifnâ-yı vücûd etmiş olan Hasan
Fehmî Paşa’nın selâmeti rûhuna rızâen lillâh Fâtiha
sene 17 Ağustos 1326.”
Ayverdi’nin sözünü ettiği levhayı cami içinde göremedim, yetkili bir kimse bulamadığım için de akıbeti
hakkında bilgi alamadım.
Ayverdi’nin, konağın Hadîka-i Meşveret Mektebi olduğundan haberli olması boşuna değildir. Kendisi de bu
okulda bir süre öğrenci olmuştur. Bkz. İ. Aydın Yüksel,
“E. H. Ayverdi Biyografisi,” Ekrem Hakkı Ayverdi Hâtıra
Kitabı (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1995), 11.
Özel okul olduğu anlaşılan Hadîka-i Meşveret Mektebi hakkında yeterli bilgiye ulaşamadığımı belirtmek
isterim. Karşılaştığım küçük küçük bilgiler arasında
okul hakkında mesela, 5 Teşrîn-i Sânî 1908’de Tanîn
Gazetesi’nde yayımlanan bir ilanda mektebin idadi,
rüşdi ve ibtidai olduğu ve taksit de yaptığı bilgisi bulunmaktadır. Bkz. Ayşe Hanife Kocakaya, “Osmanlı
Devleti Döneminde Reklamcılık Anlayışı ve 1908-1909
Tanin Gazetesi Örneği,” Gaziantep University Journal
of Social Sciences 15, s. 1 (2016): 135.
Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” 85, dpt 44.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri,
c. 1 (İstanbul, 1930), 954-956; II, 1382.
Kitabenin görseli ve çeviriyazılı okunuşu için bkz. “H.
Aynur, K. Hayashi, H. Karateke (haz.), http://www.
ottomaninscriptions.com/, Card ID: [5350]; erişim
10.01.2020”.
Kıt‘a nazım biçimiyle yazılan şiirin vezni Mefâ‘îlün
Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün. Ebcedi mücevher tarih
olup buna göre son mısradaki noktalı harfler toplandığında 1321 tarihi elde edilmektedir.
30
Sinan Altındağ
BUNGUN
Koklandıysa buhur, alındıysa hınç...
Yani bu gıcırtı, bu bağbozumu varken
Hem de hiç hesapta yokken yani
Attığım taş, ürküttüğüm kurbağaya değdi
Dağların yer değiştireceğine inandım
Sisler kaldı kasıklarında kentin
Bütün bu pervaneler varken
Bütün bu iskarpinliler, şeytan minareleri
Bendeki bu deve kini, bu kaygı varken
Gecenin çok inilmemiş yerlerine
Çok eskimiş merdivenlerden inerken
Korktum ve birazcık hızlandım
Şarkılar söyledim bağırarak
Bu sihir
Gecenin bu buyurgan tavrı
Hiçbir işe yaramaz oysa bilirim
Kopardığım yaygara, kuşandığım şarkı
Çünkü bu saldırı, bu cırtlak ses varken
Dağların yer değiştireceğine inandım
Yağmur başladı ve birazcık ıslandım
Çünkü bu taverna, bu isterikli curcuna
Bu sokak, bu incir, bu mazot kokusu varken
Benim yağmur köpeklerine duyduğum ilgi neyse
İşte öyle, dağ yollarında beni geceyle karıştıran
Beni rüzgârla yarıştıran ne sis kaldı ne sihir
Gece üç gibiydi, dağın eteklerine vardım
Çok acizdim ve birazcık sızlandım
Bu çok eski yöntemlerle
Beni bu oyunda tutan neyse
Neyse ne!
Emre Ceylan
ÖYLE BİR AKŞAM
Bu gözlerimin ne zamandır yıkanmadığını unutalım.
Hiç çürümemiş çürük bir şeyi
Bilmem kaç zaman yoğurup,
Öyle bir akşam,
Bıçak yemiş gibi birden durup hatırlayınca seni
Ellerim güzel koksun istediğime gülelim.
Şimdi şurada az dinleneceğim
Kanım bile ağrıyor sabah altı
Kıvrılmayan bir cümle bulsam damlardan bağıracağım
Gözlerinin bir çiçek soluyor gibi açıldığını bana,
Nasıl arıyorum.
İğnesine ip geçiren terzi olur mu dikebilir mi?
Hiç sökülmemiş sökük bir şeyi.