Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Dergâh, S. 361, Mart 2020, s. 28-30. Kitabeler arasında I Selanik Topçu Kışlası (Hasan Fehmi Paşa) Camii’nin kitabesi HATİCE AYNUR Topçu Kışlası Camii Kitabesi Şubat 2009’da hayata geçirilen Osmanlı Kitabeleri Veritabanı projesi, Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’nun katkılarıyla Hatice Aynur, Kayoko Hayashi (Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi) ve Hakan Karateke’nin (Chicago Üniversitesi) yürütücülüğünde hâlen devam etmektedir.1 Tamamlanması uzun yıllar alacak olan bu projede, Osmanlı sivil ve dinî binalarının ayrılmaz ve tamamlayıcı bir parçası olan yapım ve tamir kitabelerinin olabildiğince tarihsel bağlamı ve hakkındaki bilgilerle birlikte dijital ortamda kullanıma açılması amaçlanmaktadır. Bunlar imparatorluğun gelişimine koşut olarak genelde Arapça, Farsça kısa ibarelerle başlayıp, bağımsız, kendine mahsus bir dil ve söz dağarcığı bulunan ve çoğunlukla Türkçe metinler hâlinde yazılan kitabelerdir. http://info.ottomaninscriptions.com adresinden ulaşılabilen veritabanında yaklaşık 7000 civarında kitabe bulunmakta ve 1937’si kullanıma açılmış bulunmaktadır. Eksik bilgileri tamamlandıkça diğer künyelerin de açılması planlanmaktadır. 28 Pek çok açıdan ele alınıp geçmişe farklı pencerelerden ışık tutabilme imkânı sunan kitabeler, ilgisizlik, sahipsizlik ve kimsesizlikten tarihin derinliklerinde kaybolmakta, yok olmakta, önemsiz görülmekte veya unutulmaktadır.2 Öte yandan kitabelerin içerdiği metinler, haklarında hiçbir kayıt olmayan ya da kayıtları günümüze kalmayan insanlar hakkında önemli ipuçları sunmakta, böylece merkezde ve büyük anlatılarda yer almayıp kenarda kalanların ya da tamamen “sessiz” olanların görünür kılınmasına katkıda bulunmaktadırlar. Kitabe metinlerinin sunduğu, fakat veritabanında ayrıntılarıyla ele alamadığımız kimi ipuçlarını zaman zaman burada açma ve açıklama niyetinde olduğumu belirtmek isterim. Selanik Topçu Kışlası Camii’nin kitabesi (1321/1903-04) Okunuşu ve bugünkü Türkçeye çevirisi aşağıda yer alan bu kitabenin görseli 26 Aralık 2012’de Selanik’ten Nikolaos Chatzitryfon’un gönderdiği e-postanın ekinde yer almakta ve fotoğrafın Selanik’teki kışlada bulunan camiin kitabesi olduğu belirtilerek içeriğinin ne olduğu konusunda yardım rica edilmekteydi. Gelen fotoğrafın kalitesi kötü olduğu gibi kitabenin hâli de pek parlak değildi. Yazışmalar sonucunda kitabenin görece daha iyi bir görseli ulaştı. Bir yandan Selanik’te Osmanlı döneminde yapılmış kışlaya dair bilgiye ulaşmaya çalışırken diğer yandan kitabeyi okumaya çalıştım. Kitabedeki bazı kelimeler ve isimler, kitabenin kolayca okunmasını sağladı ve kitabede adı geçen kişilerin kimliği ortaya çıktı. Fakat kışla hakkında yeterli bilgi bulunamadığı için kitabe künyesini kullanıma açamadık. Zira kışlanın ne zaman yapıldığı ve ne zaman işlevini tamamladığı, müstakil bir araştırmanın konusu olmamıştı. Yazı dizisine bu kitabeyle başlamaya niyet edince, eldeki bütün bilgileri gözden geçirmenin yanı sıra o günden bugüne bir şey yapılmış mı diye araştırdığımda, Mehmet Tütüncü ve Fatih Tanrıveren’in kitabe hakkında bir makalesi olduğunu gördüm. Eksik olduğu için kitabeyi kullanıma açmadığımız gibi, bizden kaynaklanan bir ihmalle Nikolaos Chatzitryfon’a cevap vermeyi de unutmuşuz; nitekim onun da elindeki bilgileri Mehmet Tütüncü’yle paylaştığı, yazıdaki bir nottan anlaşılıyor. Hiç yoktan iyi diyebileceğimiz bu popüler tanıtım yazısında kışla ve camiin yapısı hakkında bilgi, kitabenin yer yer hatalı bir okunuşu, Ayten Can Tunalı’nın makalesinin özeti olan Fehmî Paşa biyografisi ile Nikos Hatzitrifon’un rölöve planından Y. Mimar Mehmet Emin Yılmaz tarafından yapılan cami çizimi bulunmaktadır.3 TütüncüTanrıveren’in tespitlerine göre kışla arazisi 1890 yılında Safiye Hanım adlı birisinden satın alınmıştır.4 Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde buldukları vakfiye kaydındaki 1 Temmuz 1322 (24 Mart 1904) tarihi camiin tamamlanma tarihini kesin olarak göstermektedir.5 Camiin, Selanik’in Yunan idaresine geçtiği 25-26 Ekim 1912 tarihine kadar işlevini sürdürdüğü, belirtilen bu tarihten 2003 yılına kadar askerî amaçla kullanıldığı, 2003’te Yunan Kül- tür Bakanlığı tarafından koruma altına alındığı, 2005’te yol genişletme çalışmaları nedeniyle bulunduğu yerden yaklaşık 22 metre öteye taşındığı ve restorasyon projesinin hazırlandığı Chatzitryfon’un verdiği bilgiden aktarılmıştır. 9 Ocak 2020 günü Selanik Başkonsolosluğu’yla yaptığım telefon görüşmesinde, camiin bulunduğu arazinin bundan sonra hangi kuruma ait olacağı konusunda yaşanan anlaşmazlık yüzünden restorasyonun başlamadığı ve camiin metruk hâlde olduğu bilgisini edindim. Bu yazıda kitabenin eksiksiz okunuşu ile kitabede yer alan üç isimle ilgili mevcut bilgilerin tekrarlanması yerine haklarındaki farklı yerlerde birbirinden ilintisiz duran bilgilerin bir araya getirilmesi amaçlanmaktadır. Kitabedeki üç isimden ilki Hasan Fehmî Paşa (ö. 21 Şabân 1328/28 Ağustos 1910) camiin bânîsi, ikincisi adının anılması için adına camii yapılan Zeynep Ferîde Hanım (ö. 1321/1903’ten önce) bânînin eşi ve sonuncusu olan Mekkî (ö. 1328/1910) ise kitabede yer alan tarih manzumesinin şairidir. Batum’da doğan valilik, nazırlık, diplotmatlık, Şûrâ-yı Devlet başkanlığı gibi üst düzey yöneticilik görevlerinde bulunan bânî Hasan Fehmî Paşa6 camii yaptırdığı sırada ikinci kez Selanik valiliği (25 Mart 1902-22 Eylül 1904) görevini yürütmektedir. Bu görevi sırasında vefat eden eşi için Paşa’nın büyük bir cenaze töreni yaptırmasının kentin ileri gelen kadınları tarafından takdirle karşılandığı belirtilmektedir.7 Bu bilgi, elde bulunan kitabe ve camii hakkında bilgimizi derinleştirmeyi sağlar. Zira manzumenin ikinci beytinde eşi Ferîde Hanım’ın namının zikredilmesi için bu camii yaptırdığı (Halîlesi Ferîde Hanım’ın tezkîr-i nâmıyçün /Bu câmî‘-i şerîfi yapdı ibrâz-ı hamiyyetle) bilgisi yer alır. Bu da camii vefat eden eşi için yaptırdığını ve Ferîde Hanım’ın camiin yapımı tamamlanmadan önce (1321/1903) vefat etmiş olduğunu ortaya koyar. Paşa’nın, Selanik’in havası sağlığına elverişli olmadığından dolayı hastalanması ve valilik görevinden ayrılmak istemesinde de eşinin ölümünün etkisi olduğunu düşünebiliriz.8 Hasan Fehmî Paşa, eşi için yaptırdığı Kışla Camii dışında Sapanca, Mahmudiye Köyü’nde kendi adıyla anılan ve bugün de mevcut olan camii 1303 (1887) tarihinde yaptırmıştır.9 Cami ile birlikte okul da yaptırdığı bilinmektedir. Mahmudiye Köyü’nde Batumlu Paşa’nın ailesinden insanlar hâlen yaşamaktadır. Aile üyelerinin buraya ne zaman yerleştiğine dair bilgiler şimdilik yetersizdir. Paşa’nın hayatının erken dönemi üzerine yapılacak araştırmalar bürokraside yükselmeye başlamasından sonra ailenin bu köye yerleşme ihtimalini ortaya çıkarabilir. Acaba Hasan Fehmî Paşa’nın eşi Ferîde Hanım kimdir? Paşa’nın hayatıyla ilgili bilgiler veren kaynakların onun “Türk Gâlib” olarak tanınan Abdülhalîm Gâlib Paşa’nın10 kölesi veya evlatlığı iken damadı olduğu bilgisini vermesinden yola çıkarak Ferîde Hanım’ın Gâlib Paşa’nın kızı olduğunu öne sürebiliriz. Ekrem Hakkı Ayverdi;11 İstanbul, Laleli Camii civarında yer alan Kemal Paşa Mescidi/Camii’ni 1320’de (1902-03) Ferîde Hanım’ın tamir ettirdiğini, camide bulunan kâğıt üzerine yazılı levhada “İşbu câmi‘i-i şerîf bade’l-harîk devletlu Hasan Fehmî Paşa Hazretleri’nin halîlesi Zeynep Feride Hanım Efendi tarafından müceddeden inşâ edilmiştir 1320” yazılı olduğunu belirtir. Devamında camiin mihrabı önünde acayip tezyinatlı türbenin 1322 (1906) tarihinde yapılmış olduğunu, içinde 17 Ağustos 1326’da (30 Ağustos 1910) vefat eden Hasan Fehmî Paşa ile zevcesinin yattığını ekler.12 Ayverdi’nin verdiği bilgiden Hasan Fehmî Paşa’nın konağının buraya yakın olduğunu ve daha sonra bu konağın Hadîka-i Meşveret Mektebi olduğunu öğreniriz.13 Ferîde Hanım’ın Kemal Paşa Camii’nin yanısıra Antalya yakınlarındaki 40.000 dönümden fazla araziyi Müslüman göçmenlerin yerleştirilmesi için devlete bıraktığı kaydı vardır.14 Hayırsever ve zengin bir hanım olduğu anlaşılan Ferîde Hanım’ın zenginliğinin sadece eşinden değil babasından da geldiğini söyleyebiliriz. Tarih manzumesini kaleme alan Mekkî mahlaslı şair Mehmed Mekkî Efendi’dir. Rumeli kazaskerliğine kadar yükselen Sirozîzâde Tâhir Efendi’nin (ö. 1281/1865) torunu ve Alî Rızâ Efendi’nin oğlu olup Mekke doğumlu olmasından dolayı (1259/1843) Mekkî mahlasını aldığı anlaşılmaktadır. 1325’te (1907) Anadolu kazaskerliği makamına getirilene kadar Osmanlı bürokrasisinde mahkeme katipliği, naipliği gibi görevlerde bulunan Mekkî, Selanik’te de naip olarak görev yapmıştır (1317-Mayıs 1321/19101/2-1905). Tarih manzumesini yazdığı tarihlerde Selanik’te ve Hasan Fehmî Paşa’nın yakınında olduğu anlaşılmaktadır. İbnülemin’in Son Asır Türk Şairleri’nde yer verdiği üç şiiri ile bu tarih manzumesi şimdilik bilinen şiirleridir.15 Günümüzde Selanik’in Stavroupoli bölgesinde, Pavlos Melas Belediyesi sınırları içinde olan metruk camiin kitabesinin okunuşu ve bugünkü Türkçeye çevirisi şöyledir:16 Hasan Fehmî-i ‘âlî-menkabet vâlî-i vâlâ-şân Müzeyyendir vücûd-ı pâki envâ‘-ı meziyyetle (Şanı yüce ve yüksek ahlâklı Hasan Fehmî’nin temiz vücudu çeşitli meziyetlerle süslüdür.) Halîlesi Ferîde Hanım’ın tezkîr-i nâmıyçün Bu câmî‘-i şerîfi yapdı ibrâz-ı hamiyyetle (Eşi Ferîde Hanım’ın namının unutulmaması için hamiyet göstererek bu şerefli camii yaptı.) Du‘â-yı hayrdır maksad şehenşâh-ı cihân-bâna Bunu takdîr eden ol zât-ı ‘âlîdir reviyyetle (Bu camii yapmada maksat dünyanın koruyucusu olan padişaha hayır dua olup, onun yüce zatları bunu incelikli olarak takdir edendir.) Menârında ezân-ı Ahmedî beş vakt okundukça Yazılsın tâk-ı ‘arşa himmeti dest-i meşiyyetle (Minaresinde beş vakit ezan okundukça onun [Fehmî Paşa] gayreti arşın kemeri üstüne eliyle yazılsın.) İşitdim kudsiyândan cevher-i târîhini Mekkî Namâza hâzır ol bu ma‘bed-i İslâma niyyetle17 (Mekkî, cevher olan tarihini meleklerden işittim. Bu İslâm mabedinde niyet ederek namaza hazır ol.) Kışla Camii’nin kitabesi bugün elimizde olmasaydı, ne bu camiin yapımıyla ilgili bilgiye ulaşabilirdik ne de Hasan Fehmî Paşa ve Mekkî Mehmed Efendi’yle ilgili bilgilerimiz zenginleşebilirdi. En önemlisi de Zeynep Ferîde Hanım’dan neredeyse hiçbir iz kalmayacaktı. ■ 1 2 3 4 5 Projeyle ilgili bir değerlendirme yazısı için bkz. Hatice Aynur, “Osmanlı Kitabeleri Projesi: Sorunlar, İmkânlar, Sonuçlar,” Eski Metinlere Yeni Bağlamlar: Osmanlı Edebiyatı Çalışmalarında Yeni Yönelimler, haz. Hatice Aynur ve öte. (İstanbul: Klasik, 2015), 246-274. Kitabelerin nasıl yok olduğunu dair bkz. İrvin Cemil Schick, “Şehrin Yok Edilmekte Olan Yazılı Hafızası: Kitabeler,” Toplumsal Tarih, s. 238 (Ekim 2013): 8893. Mehmet Tütüncü-Fatih Tanrıveren, “Selânik Hasan Fehmi Paşa (Topçu Kışlası) Camii ve Kitabesi,” Düşünce ve Tarih (Mart 2017): 65-73’te yer alan makale aynen şurada da bulunmaktadır: Mehmet Tütüncü, Toplu Makaleler, c. 2 (Haarlem, 2018), 30-38. Bu bilginin kaynağı belirtilmemiştir. Kışla üzerine henüz çalışma yapılmadığı için hakkında hâlâ yeterli ve ayrıntılı bilgi bulunmamakta ve adına daha ziyade burada görev yapmış kişilerin hayat hikâyelerinde kısaca rastlanmaktadır. Mesela, Behiç Erkin üzerine yapılan tezde, 13 Nisan 1902’de Selanik Topçu Kışlası 15’nci Topçu Alayı’na katıldığı belirtilir. Bkz. Dilaver Dinç, “Behiç Erkin ve Devlet Demiryollarının Kuruluşu” (YL Tezi, Ankara Üniversitesi, 2009), 13. Ali Emre Özyıldırım, yayına hazırladığı Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Yazmaları Kataloğu’nda Ortaköylü Şükrü adlı bir subayın askerin hatıralarının olduğu bir defterde uzunca bir şiirin yanında yer alan iki çizimden birinin altında “Selanik Dâire-i Askeriye Kışlalar” notu olduğunu sözlü olarak belirtmiştir ki bu çizimin kışlaya ait olması büyük bir ihtimaldir. Ali Emre Özyıldırım’a bu bilgiyi paylaştığı için teşekkür ediyorum. Katalog ve çizim için bkz. Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi Yazmaları Kataloğu 1, haz. Ali Emre Özyıldırım (İstanbul: Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi, 2018), 153. Tütüncü – Tanrıveren “Selânik Hasan Fehmi Paşa (Topçu Kışlası) Camii ve Kitabesi,” 65.] Bu vakfiye kaydında Paşa’nın babasının ismi de yazılıdır: Hasan Fehmî Paşa b. Şerîf Abdullâh Efendi. ➻ 29 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 On dokuzuncu yüzyılın önemli yöneticileri arasında olan Hasan Fehmî Paşa’nın bulunduğu makamların bazıları arasında ilk Meclis’te (Şûrâ-yı Devlet) milletvekili, ikinci Meclis’te başkanlık, Aydın ve iki kez Selanik valilikleri yer alır. Hukukçu kimliği ile öne çıkan Hasan Fehmî Paşa, Hukuk Mektebi’nde dersler vermiş ve ders notlarını yayımlamıştır (Telhîs-i Hukûk-ı Düvel, 1300/1883). Aydın valiliği sırasında bu bölgedeki eğitimin gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. Paşa’nın ayrıntılı biyografisi için bkz. Ayten Can Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi 28, s. 46 (Eylül 2009): 71-87; aynı yazar, “Hasan Fehmi Paşa’nın Aydın Valiliği Döneminde Eğitim-Öğretimde Düzenlemeler,” AÜDTCF Dergisi 46, s. 1 (2006): 137-51. Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” 85. İstanbul’a dönüşünde 22 Eylül 1904’te Şûrâ-yı Devlet Mülkiye Dairesi Azalığına atanır. Günümüzde sağlam ve ibadete açık olan camiin giriş kapısının üzerinde ayet kitabesi ve altında 1303 tarihi yer almaktadır. Bkz. Yusuf Çetin, “Sakarya ve Çevresindeki Osmanlı Dönemi Dini Mimari Eserler” (YL Tezi, Atatürk Üniversitesi, 1999), 34-43. Ümran Ay, “Abdülhalim Galib Paşa,” TDVİA, Ek 1, 28. Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fâtih Devri: 855-886 (1451-1481), c. 3, 2.bs. (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1989), 434-35’te Kemal Paşa Mescidi hakkında ayrıntılı değerlendirme yapılır. Kaynaklarda, Fatih devri defterdarlarından meşhur tarihçi ve şeyhülislâm Kemâlpaşazâde’nin (ö. 940/1534) dedesi Kemâl Paşa’nın bu camii yaptırdığı bilgisinin doğru olmadığı belirtilir. Büyük bir ihtimalle Selanik’te 1321’den önce (1903) vefat eden Ferîde Hanım’dır ki bu durumda cenazesi İstanbul’a getirilmiş oluyor. 12 Ocak 2020 tarihinde camii ziyarete gittim. Türbe yeni tamir edilmiş pırıl pırıl bir hâldeydi. Cami ve türbenin mimarisi Ayverdi’nin işaret ettiği gibi tezat teşkil ediyordu. Bahçesine bekçi vekilinin yardımıyla girdim ve türbenin anahtarı olmadığı için içine giremedim. Camdan Hasan Fehmî Paşa’nın başucunda talik hatla yazılmış bir kitabenin fotoğrafını çekebildim. Kitabenin mensur kısmına, içerdiği bilgi açısından burada yer veriyorum: “A‘yândan sa‘âdet-i milleti’l-İslâmiyyeye ifnâ-yı vücûd etmiş olan Hasan Fehmî Paşa’nın selâmeti rûhuna rızâen lillâh Fâtiha sene 17 Ağustos 1326.” Ayverdi’nin sözünü ettiği levhayı cami içinde göremedim, yetkili bir kimse bulamadığım için de akıbeti hakkında bilgi alamadım. Ayverdi’nin, konağın Hadîka-i Meşveret Mektebi olduğundan haberli olması boşuna değildir. Kendisi de bu okulda bir süre öğrenci olmuştur. Bkz. İ. Aydın Yüksel, “E. H. Ayverdi Biyografisi,” Ekrem Hakkı Ayverdi Hâtıra Kitabı (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1995), 11. Özel okul olduğu anlaşılan Hadîka-i Meşveret Mektebi hakkında yeterli bilgiye ulaşamadığımı belirtmek isterim. Karşılaştığım küçük küçük bilgiler arasında okul hakkında mesela, 5 Teşrîn-i Sânî 1908’de Tanîn Gazetesi’nde yayımlanan bir ilanda mektebin idadi, rüşdi ve ibtidai olduğu ve taksit de yaptığı bilgisi bulunmaktadır. Bkz. Ayşe Hanife Kocakaya, “Osmanlı Devleti Döneminde Reklamcılık Anlayışı ve 1908-1909 Tanin Gazetesi Örneği,” Gaziantep University Journal of Social Sciences 15, s. 1 (2016): 135. Tunalı, “Hasan Fehmi Paşa,” 85, dpt 44. İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, c. 1 (İstanbul, 1930), 954-956; II, 1382. Kitabenin görseli ve çeviriyazılı okunuşu için bkz. “H. Aynur, K. Hayashi, H. Karateke (haz.), http://www. ottomaninscriptions.com/, Card ID: [5350]; erişim 10.01.2020”. Kıt‘a nazım biçimiyle yazılan şiirin vezni Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün Mefâ‘îlün. Ebcedi mücevher tarih olup buna göre son mısradaki noktalı harfler toplandığında 1321 tarihi elde edilmektedir. 30 Sinan Altındağ BUNGUN Koklandıysa buhur, alındıysa hınç... Yani bu gıcırtı, bu bağbozumu varken Hem de hiç hesapta yokken yani Attığım taş, ürküttüğüm kurbağaya değdi Dağların yer değiştireceğine inandım Sisler kaldı kasıklarında kentin Bütün bu pervaneler varken Bütün bu iskarpinliler, şeytan minareleri Bendeki bu deve kini, bu kaygı varken Gecenin çok inilmemiş yerlerine Çok eskimiş merdivenlerden inerken Korktum ve birazcık hızlandım Şarkılar söyledim bağırarak Bu sihir Gecenin bu buyurgan tavrı Hiçbir işe yaramaz oysa bilirim Kopardığım yaygara, kuşandığım şarkı Çünkü bu saldırı, bu cırtlak ses varken Dağların yer değiştireceğine inandım Yağmur başladı ve birazcık ıslandım Çünkü bu taverna, bu isterikli curcuna Bu sokak, bu incir, bu mazot kokusu varken Benim yağmur köpeklerine duyduğum ilgi neyse İşte öyle, dağ yollarında beni geceyle karıştıran Beni rüzgârla yarıştıran ne sis kaldı ne sihir Gece üç gibiydi, dağın eteklerine vardım Çok acizdim ve birazcık sızlandım Bu çok eski yöntemlerle Beni bu oyunda tutan neyse Neyse ne! Emre Ceylan ÖYLE BİR AKŞAM Bu gözlerimin ne zamandır yıkanmadığını unutalım. Hiç çürümemiş çürük bir şeyi Bilmem kaç zaman yoğurup, Öyle bir akşam, Bıçak yemiş gibi birden durup hatırlayınca seni Ellerim güzel koksun istediğime gülelim. Şimdi şurada az dinleneceğim Kanım bile ağrıyor sabah altı Kıvrılmayan bir cümle bulsam damlardan bağıracağım Gözlerinin bir çiçek soluyor gibi açıldığını bana, Nasıl arıyorum. İğnesine ip geçiren terzi olur mu dikebilir mi? Hiç sökülmemiş sökük bir şeyi.