Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları
Recent Period Turkish Studies
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
DOI: 10.26650/YTA2020-770151
Araştırma Makalesi / Research Article
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi
Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki
Etkisi
The Effect of the Tax Policy Applied in the Period of Atatürk
on the Economic Sectors
Kader AKDAĞ SARI*
ÖZ
Cumhuriyet’in ilk yıllarında iktisadi olanakların yetersizliği ve 1929 Dünya
Buhranı’nın yarattığı kriz ortamı; genç devletin vergi siyasetini etkilemiş, mevcut
koşulların yarattığı etkilerin telafisi ancak birçok yeni verginin alınması ya da var
olan vergilerin kapsamının genişletilmesiyle mümkün olmuştur. Cumhuriyet’in
başlangıcından 1930’ların ortalarına kadar olan dönemde uygulanan temel vergilerin,
iktisadi kesimler üzerindeki etkilerinin incelenmesi bu çalışmanın konusunu
Dr. Öğr. Üyesi, Kırklareli Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Meslek Yüksekokulu,
Finans-Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü,
Kırklareli, Türkiye
oluşturmuştur. “İktisadi Cidal” kavramıyla vurgulanan kalkınma hedefi birbirine
ORCID: K.A.S. 0000-0002-6275-8277
önünde bir engel idi. Çoğunlukla dönemin süreli yayınlarına ve meclis tutanaklarına
*
Sorumlu yazar/Corresponding author:
Kader Akdağ Sarı,
Kırklareli Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Meslek Yüksekokulu, Finans-Bankacılık ve
Sigortacılık Bölümü, Kırklareli, Türkiye
E-posta/E-mail: kader.sari@klu.edu.tr
muarız iki gelişmenin etkisiyle şekillenmiştir. Kalkınmanın finansmanı için vergiler
ihdas edilirken vergilerin yarattığı olumsuz etki ise bu amacın gerçekleşmesinin
dayanan bu çalışmanın, literatüre katkı sağlayacağı umulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Vergi Politikası, Cumhuriyet’in İlk Yılları, İktisadi Cidal,
Ticari Hayat, Hayat Pahalılığı
ABSTRACT
Başvuru/Submitted: 16.07.2020
Revizyon Talebi/Revision Requested:
16.09.2020
Son Revizyon/Last Revision Received:
14.10.2020
Kabul/Accepted: 14.10.2020
The insufficient economic opportunities in the first years of the Republic and the
Atıf/Citation: Akdag Sari, Kader. “Atatürk
Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının
İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi.” Yakın
Dönem Türkiye Araştırmaları-Recent Period
Turkish Studies 38 (2020): 189-218.
https://doi.org/10.26650/YTA2020-770151
sectors in the period from the beginning of the Turkish Republic to the mid-1930s.
crisis environment created by the 1929 World Depression affected the tax policy
of the young state. Compensation for the effects of the current conditions was only
possible by levying many new taxes or expanding the scope of existing taxes. The
subject of this study is to examine the effects of the basic taxes on the economic
The development target, which was emphasized with the concept of “economic
struggle”, was shaped by the influence of two contrary factors. While taxes were
required to finance development, the negative impact of taxes was an obstacle to
This work is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
achieving this goal. It is hoped that this study, which is mostly based on periodicals and parliamentary minutes of the period,
will contribute to the literature.
Keywords: Tax Policy, Early Years of the Republic, Economic Struggle, Trade Sector, Cost of Living
Extended Abstract
The tax structure inherited from the Ottoman Empire was tried to be rebuilt many
times in the first years of the Republic. However, an effective functioning tax system
has never been implemented. After the wars, fiscal discipline and equivalent budget
became the main target of the Republican administration. As Mustafa Kemal stated on
March 1, 1923, it was necessary to benefit from the country’s income sources without
resorting to external sources. In addition, the state had to create a source of income not
only for the basic functions of the state, but also for funds required for railway
investments and public spending such as the construction of the new capital Ankara and
expropriation.
The Republican administration tried to carry out a kind of tax reform with a series of
new tax laws, the majority of which coincided with the years 1926 and 1927, after the
Aşar Tax (Tithe) was abolished in 1925. The removal of aşar, an important income item
that provided 22% of the budget revenues, was aimed to reduce the burden of the
agricultural sector. However, the state turned to indirect taxes to compensate for the
declining revenues. Faced with a serious financial crisis after 1930 with the effect of the
world depression, the government introduced new taxes to be applied to civil servant
salaries and workers’ wages. The fact that the added taxes were independent from the
changes in income increased the tax burden of the public. In addition to taxes, goods
consumed by large masses such as tobacco, alcohol, cigarette paper, salt, matches,
sugar, and oil were taken to the state monopoly. Thus, with the monopoly prices added
to most goods, the state went to increase its revenues. Indirect taxes on consumer goods
led to an increased tax burden as they were collected regardless of income. In addition,
due to the decrease in the purchasing power of the public, tax revenues decreased since
the mid-1920s. In the following years, a regular tax system could not be developed, and
the use of state monopoly revenues and extraordinary taxes during the crisis affected the
commercial and social life negatively.
According to the census made in 1927, the industrial basis of the economy in the
first years of the Republic was lagging behind. Even in order to maintain a very low
190
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
consumption level, the country had to import from sugar to cotton weaving, cotton yarn
and woolen weaving. Taxes, regardless of profit or loss, had an adverse effect on
industrial activities, in the industrial sector, which needed government protection. By
the 1930s, removing some tax exemptions granted to the industrialists increased the
costs and the increased costs were reflected in the market prices. The possibility of the
industrialists to compete with foreign goods at home and abroad became difficult.
While market-oriented agriculture, which was dependent on commercial loans,
declined with the decrease in prices, many producers returned to production at
subsistence level due to the bankruptcy of commercial companies. On the one hand,
while wheat prices were falling, the state imposed customs and sales taxes on a small
number of goods purchased by small and medium-sized producers from the market. At
the same time, new taxes were introduced to the agricultural sector and the burden of
old taxes increased as agricultural prices fell below their pre-1929 levels. With falling
grain prices and rising taxes, many peasants had to work as partners by abandoning or
selling their land and animals.
With the impact of the 1929 world crisis, the tax burdens of all segments increased,
from rural producers to civil servants and workers in the city. While the purchasing
power of a large segment of the society decreased, the cost of living made it very
difficult to live by. With the reflection of the increasing taxes on the market prices, the
cost of living gradually increased and the purchasing power decreased considerably in
this period. With the decrease in production and consumption, the collection rates of the
taxes levied by the state over the years decreased. The government found the remedy by
imposing new taxes or expanding the scope of existing ones. This situation created a
vicious circle that negatively affected the economic activities.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
191
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nden devralmış olduğu vergi yapısı
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren birçok kez yeniden oluşturulmaya çalışılmış ancak etkin işleyen bir vergi sistemi uygulanamamıştır. Osmanlı’dan beri, vergi reformlarının asıl amacı vergi idaresini yeniden düzenlemek yoluyla hazineye gelir artışını sağlamak oluşturmuş, daha adil ve etkin bir vergi sistemi yönünde vergi reformları sınırlı
kalmıştır.1
Savaşların sebep olduğu enflasyon ve para arzı sorunundan ötürü, sağlam para ve
denk bütçe Cumhuriyet yönetiminin temel hedefi olurken2 Mustafa Kemal Paşa’nın 1
Mart 1923’te Büyük Millet Meclisi’nde belirttiği gibi “Devlet bünyesini yaşatmak için
dış kaynaklara başvurulmaksızın memleketin gelir kaynaklarından yararlanma”3 ifadesi
gelir yetersizliği yaşayan devletin iktisadi toparlanmayı sağlayabilmesi için ödenek üstü
harcama yapmak gibi bir “tercihi”nin olamayacağını ortaya koymuştur.
Yeni kurulan devletin içerisinde bulunduğu iktisadi koşulların gelişmeyi sağlayacak
kapasiteden uzak oluşu ve sonrasında yaşanan 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın yarattığı kriz ortamı, devleti olağanüstü vergilere yöneltmiştir. İsmet Paşa -henüz buhranın
etkilerinin görülmediği bir devrede- 9 Kasım 1929 tarihli yaptığı konuşmasında “yeni
vergi tekliflerinin düşünülmediği ve hatta bazı vergilerin hafifletilmesi”ni4 vurgulamış
olsa da buhranın etkileriyle mücadele edebilmek ve bütçe denkliğini sağlamak adına
birçok yeni vergi eklenmiş ya da vergilerin kapsamları dönem koşullarından doğan ihtiyaçlara göre sürekli değişmiştir. Ayrıca düzenli bir vergi sistemi geliştirilemeyen ülkede, yapılacak yatırımlar için tekel gelirlerine ve olağanüstü vergilere başvurulması iktisadi hayatı oldukça olumsuz etkilemiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yönetimin sıklıkla değindiği konu, gerçek savaşın ekonomik alanda verileceğidir. Savaşma ya da cenk etme anlamlarına gelen ‘Cidal’ iktisadi
kalkınma söylemlerinde duyulmaktadır. Savaşlardan yorulmuş bir millet için asıl
1
Hülya Kirmanoğlu, “Türkiye’de Vergi Reformları, Siyasal İktidarlar ve İktisat Politikaları”, İstanbul Üniversitesi
Maliye Araştırma Merkezi Konferansları Dergisi, Cilt.0, Sayı.36, 1994, s. 56.
2
Özgün Burak Kaymakçı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tarihi- Düşünsel Bir Deneme: Türkiye Ekonomisi, İstanbul,
Ötüken Yayınevi, 2015, s. 151.
3
Kemal Sakarya, “Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Maliyesi (1919-1938)”, Maliye Dergisi Maliye Tetkik Kurulu Atatürk
Özel Sayısı, 1981, s. 18.
4
Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler”, Maliye Dergisi Maliye Tetkik Kurulu Atatürk Özel Sayısı,
1981, s. 261.
192
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
mücadele iktisadi olarak yeni başlamaktadır. Hayatın bir ‘iktisadi cidal’ olduğu5 ve yeni
Türkiye’nin bu mücadelenin de üstesinden geleceği özellikle vurgulanmaktadır:
“…Çünkü Türkiyeliler dişleriyle, tırnaklariyle kazandıkları bu hürriyet hayatını, iktisatlariyle, tarsin etmekle müdafaa edeceklerdir. Çünkü onlar pek kıymetlidir. Pek pahalıya mal olmuştur. …Onun için önüne iktisat çemberiyle geçerek hayatını müdafaa edecektir ve pekâlâ edecektir”.6
Toplumsal ilerlemenin ve kalkınmanın, ekonomik gelişmeye bağlı olduğunun her
fırsatta dile getirildiği süreçte Mustafa Kemal Paşa’ya göre Erzurum Kongresi “felaket
noktasına gelmiş bir milleti” kurtarmak açısından ne denli önemli ise İzmir’de gerçekleştirilen ilk iktisat kongresi de ülkenin kurtuluşu açısından o denli önemlidir7.
Kongrenin açılış konuşmasında belirttiği gibi “Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar
büyük olursa olsun iktisadi zaferle terviç edilemezse semere-i netice payidâr olamaz.”8
Lozan görüşmelerinin tıkandığı bir sırada Türkiye’nin ilk iktisat kongresini diğer bir
deyişle iktisadi mücadelenin ilanının İzmir’de olması bu anlamda bir tesadüf değildir.
İşgalden yeni kurtulmuş ve harabe görünümünü almış kentin seçilmesi, her türlü imkânsızlığa rağmen “küllerinden doğan” ülkenin durumuyla özdeştir. Bu sebeple bu kentten
Batı’ya verilecek en iyi mesaj iktisadi zaferin de kazanılacağı yönündedir. Kongrede
tartışılan önlemlerin temel hedefi millî ekonominin kuruluşunu ilerletmek ve doğmakta
olan Cumhuriyet devletinin sosyoekonomik temelini kısa sürede oluşturacak ekonomik
güçleri geliştirmektir.9
İzmir İktisat Kongresi açılışında konuşan Kazım Karabekir de “fakr-ü cehalet”e karşı cihadın ilk günü olduğu uyarısını yapmakta10 Ali Kemal Bey ise “biz şimdi bir gaza-i
iktisadi yapmağa mecburuz” derken iktisadi mücadelenin önemini belirtmektedir.11
Gelirlerinin %40’ının savunmaya, %20’sini de borçlara ayıran bir devletin kalkınma
hamlesinin Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirebilmesi oldukça zordur.12 Savaş
yıllarında meydana gelen can kayıpları, ülkeden ayrılan gayrimüslimlerin yaratmış
5
Ahmet Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi 1923, İzmir Haberler, Belgeler, Yorumlar, 2. Baskı, Ankara, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1971, s. 5.
6
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri (TBMMZC), C.XXVII, İ.S.187, (5.2.1339), s. 172.
7
Ahmet Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi…, s. 256.
8
Türkiye Ekonomisinin 50 Yılı Semineri, İstanbul, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayını Sermet Matbaası,
1973, s. XII-XIII.
9
Feroz Ahmad, İttihatçılıktan Kemalizme, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1999, s. 186-187.
10 Ahmet Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi…, s. 267.
11 Ahmet Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi…, s. 134.
12 Güneri Akalın, Cumhuriyet Dönemi Ekonomi-Politik Tarihin Liberal Yorumu, Ankara, Orion Kitabevi, 2010, s. 73.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
193
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
olduğu iktisadi boşluk; teçhizatta, yük ve çekim hayvanlarında ve fabrikalarda ortaya
çıkan tahribat ve gerileme; tüm kesimleri olumsuz etkilemiştir. 1923 yılında kişi başına
gelir, 1914’de kaydedilen düzeyin yaklaşık %40 altında kalmıştır.13
1924 tarihli bütçe görüşmeleri sırasında Şükrü Bey’in [Saraçoğlu] ifadeleri ülkenin
içerisinde bulunduğu durumunu gözler önüne sermektedir:
“Hakikaten insan bütçemize baktığı zaman bugünkü Hükümetimizin birçok zamanlardan beri
tekerrür eden ve devam edegelen imparatorluk Hükümetinin bir zeyli? şekilde telâkki etmek
mecburiyetinde kalıyor. Değişmiş şeyler O kadar azdır ki, idare makinamız hâlâ eski betaet ve
yorgunluktan kurtulamamıştır. Bütün vekâletlerimiz, şuabatı idaremiz, hâlâ mazbut ve mukem
bir teşkilât kanununa malik olmaktan çok uzak bulunuyor, hâlâ gayrifennî, adaletsiz, haksız,
vergiler Kurumu Vusta samimiyetle bütçemizde arzı endam ediyor. Halbuki efendiler, dünyanın
en büyük ve en müthiş bir cidalini yaptık, büyük bir harp ve o harple beraber ilân edilen, büyük bir ihtilâli millet benim kanaatimce bugünkü ricalden, bugünkü Hükümetten, bugünkü müdirandan bekliyor. Bu ihtilâl; bu inkılâp, bu büyük harp yalnız Hükümet için değil - hele memurlar için hiç değil - bilhassa halk için kurulmuştur. Kanaati, fikri- kalben olduğu gibi- fiilen
de hükümran olmağa başlasın... İdare makinamız, yığın, yığın evraktan, ekseriya mânâsız yığın, yığın teşkilâttan, namütenahi memurlardan biran evvel kurtularak muntazam bir Devlet
makinası şeklinde biran evvel işlemeğe başlasın. ... Maarifin ve adaletin ağaçları, meyvalarını
vermek için daha uzun müddet bu memleket evlâdını bekletmesin.”14
20. yüzyılın ilk yarısında, Türkiye’de istihdamın %80’i ve millî hasılanın yarıdan
fazlası tarımdan karşılanmaktadır.15 Yaşam koşulları ağır olmakla birlikte koşular işgücü
açısından da elverişli değildir. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen 1923-1929 aralığında,
tarım ekonomisi toparlanmaya başlamış, tarımdaki iyileşmeyle birlikte Millî Gelir ve
kişi başına gelirde artışlar yaşanmıştır.16
1929 Dünya Buhranı ile birlikte ekonomisi tarıma dayalı olan Türkiye, ihracata konu
olan malların fiyatlarının düşmesiyle oldukça olumsuz etkilenmiştir. Lozan
Antlaşması’nın dış ticaret üzerinde kısıtlayıcı maddelerinin yürürlükten kaldırıldığında
uygulanacağı düşünülen ticari kısıtlamalar ve sermaye denetimlerine karşı, ithal malları
üzerinde yapılan spekülasyonlar, henüz buhranın etkisi tam olarak görülmeden Türk
ekonomisinin krizle tanışmasına sebep olmuştur.17 1929’un sonlarında ticaret açığı 102
13 Şevket Pamuk, “20. Yüzyıl Türkiye’sinde İktisadi Değişim: Bardağın Yarısından Fazlası Dolu Mu?”, Türkiye Tarihi 18392010: Modern Dünyada Türkiye, ed. Reşat Kasaba, çev. Zuhal Bilgin, C.IV, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2004, s. 286.
14 TBMMZC., C.VI, İ.S.111, (25.2.1340), s. 329.
15 Şevket Pamuk, “20. Yüzyıl Türkiye’sinde…, s. 303.
16 Türkiye’de Ticaretin Öncü Kuruluşu İstanbul Ticaret Odası 1923- 1960, ed. Ufuk Gülsoy ve Bayram Nazır, İstanbul,
İstanbul Ticaret Odası, 2012, s. 79.
17 Ayşe Buğra, Devlet ve İşadamları, çev. Fikret Adaman, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s. 147.
194
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
milyon liraya, diğer bir ifadeyle tüm dış ticaretin dörtte birine ulaşmıştır.18 Hükûmetin
iktisadi vaziyet hakkındaki beyanatında Tahsin Bey’in (Aydın) ifade ettiği gibi zor koşullara alışan halk “memleketin ağır şeraiti hayatiyesinden” de ancak kanaatkârlığı sayesinde kurtulmak durumundadır.19
Türkiye’nin ihracatında önemli yeri olan ülkelerin; içinde bulundukları bunalım,
genç Cumhuriyet’in ihracatını güçleştirmiş ve dolayısıyla tarıma dayalı olan geleneksel
ihracat mallarının satışını azaltmıştır. İhracattaki bu tıkanma, döviz kıtlığına ve buradan
üretim için gerekli hammadde ve araç gereçlerin ithalatında güçlüklere yol açmıştır. Bu
durum ülke içinde üretim düşüşlerine, işsizliğe ve genel ekonomik durgunluğa neden
olurken kriz ortamının atlatılması ancak Refik Şevket Bey’in (Manisa) ifadesindeki gibi
daha ağır yükleri taşımak zorunda kalmış olan milletin, tereddüt etmeden fedakârlık
gösterebilmesi ile mümkün olacaktır;
“…Memleketin tealisine taallûk eden meselelerde çoluk çocuğumun iaşesine yetmiyen maaşlarından da fedakârlık istemek mecburiyeti nihayet umumî bir tehlikeyi defetmekten husule
gelecek menfaati âmme ile mukayese edildiğinden dolayıdır ki, ancak kabili hazım ve kabili
kabuldür. Felâketler karşısında hayatını bile istihfaf eden milletin evlâdı olmaktan mütevellit
bir iftiharla, iddia edebiliriz ki, bu gün tahmil edilen bu yük dün tahmil edilen yükten daha
hafiftir. Daha ağır yükü minnet ve şükranla hazmeden ve onun mükâfatını gören millet bu gün
bu hafif yükü de bilâ tereddüt kabul edecek ve muhakkak mükâfatını görecektir”.20
Mustafa Kemal Paşa, 28 Ocak 1931’de C.H.F. (Cumhuriyet Halk Fırkası) İzmir
Vilayet Kongresi’nde yaptığı konuşmada ülkeyi birkaç yıl içerisinde cennete çevirmenin hayal olduğunu ve her türlü ağır mükellefiyetler altında halktan fedakârlık beklentisini şu sözlerle dile getirmektedir:
“…Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da böyle bir iğfalkâr siyaset takip edebileceğimizi
kimse zannetmesin. Onun için memleketi imar edeceğiz dediğimiz zaman ancak yapabileceğimiz şeyleri yapacağız. Yoksa bütün asırların ihmal ettiği memleketi bir kaç senede cennete çevirmek hayalini takip edemeyiz. Memleketi imar edeceğiz derken vatandaşları en hafif mükellefiyetler altında bırakacak değiliz. Bilâkis bütün vatandaşlar icabında ağır mükellefiyetlere ve
her türlü fedakârlığa tahammül edeceklerdir. Hep beraber yapacağız. Bu istikametten yürüyeceğiz ve muvaffak olacağımızda şüphe yoktur”21.
18 “Tasarruf ve Yerli Mali Haftası”, Hür Adam, 11 Kanunievvel 1930, s. 3.
19 TBMMZC, C.VII, İ.S.7, (29.11.1931), s. 66.
20 TBMMZC, C.II, İ.S.8, (30.11.1931), s. 81.
21 Bilsay Kuruç, Belgelerle Türkiye İktisat Politikası 1929-1932 C.I, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları, 1988, s. 132.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
195
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Bostancı’ya göre ‘savaş’ söyleminin ardında; ekonomik anlamda çözüm bekleyen
sorunların aciliyeti ve en önemlisi halkın olağanüstü bir dönemin yokluklarına tahammül edebilme mesajı yatmaktadır.22 Bu husus dikkate değer bir şekilde meclis görüşmelerinde vurgulanmaktadır:
“…Arkadaşlar; bu davet Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin başladığı iktisadî muharebenin ikinci ilânıdır. Dün Hükümetin neşrettiği beyannameyi bu gün malî fedakârlık talep eden
bir kanun takip ediyor…. Gelecek kanunlar halka yalnız fedakârlık değil bu fedakârlıklarının
mukabilinde iktisadî menfaatlerin temini hususatını da ihtiva etmelidir. Birinci; iktisadî fedakârlığı istedi. İkinci; malî fedakârlığı istiyor. Üçüncünün, menafii umumiye, hatta herkes
üzerinde hissedilecek derecede umumî ve şamil noktaları, kanunları olmak lâzım gelir”.23
İhtiyaçların giderek artan şiddeti, devletin mali tedbirleri koruma zorunluluğu, yeni
bir özveri devresine girildiğini işaret etmektedir. Beklenen özveri ise tüm vatandaşların
aynı oranda katılımıyla sağlanmalıdır.24
Fedakârlığın boyutları bir yana izlenen vergi siyasetinin gerek ticari gerekse sınai
hayata etkileri olumsuz olmuş, halkın vergi yükünü artırmıştır. Bu sebeple dönemin vergi politikaları eleştirilerin hedefi haline gelmiştir. İstanbul vekili Hüseyin Bey’in de ifadesiyle “Mükerrer vergi ve resimler bir az usanç vermiştir. Kırk altı çeşit belediye resmi, on dokuz çeşit devlet vergileri ve buna inzimam eden idare-i hususiye resimleri,
hakikaten içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir”.25
İktisadi anlamda liberal politika benimseyen ve bu nedenle parti isminde “liberal”in
karşılığı olarak “serbest” kelimesini kullanan26 Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (SCF) kurucusu Fethi Bey [Okyar], henüz parti kurulmadan önce Mustafa Kemal Paşa’ya fertlerin
şahsi teşebbüs kudretine inandığını ve devletin vergi toplayıcı mekanizmaya dönüştüğünü
bu sebeple İsmet Paşa ile ters düştüğünü belirtmekteydi.27 SCF yöneticilerinin vergi konusuyla alakalı parti programı ve söylemlerindeki asıl amaç, serbest teşebbüs üzerindeki vergi
yükünün azaltılmasına ve sermaye birikimi yoluyla özel sektör yatırımlarının artırılmasına,
böylelikle ekonominin canlandırılmasına yöneliktir. Parti programında belirttiği üzere vergilerin yüksek oluşu ve yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Fethi Bey, 7 Eylül 1930
tarihinde İzmir’de yaptığı konuşmasında mali siyaseti şu cümlelerle eleştirmektedir;
22 M. Naci Bostancı, Cumhuriyetin Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset, İstanbul, Ötüken Yayınevi, 1996, s. 33.
23 TBMMZC, C.II, İ.S.8, (30.11.1931), s. 82.
24 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, s. 266.
25 TBMMZC., C.I, İ.S.73, (9.6.1930), s. 137-138.
26 Mehmet Halis Özer, “Serbest Cumhuriyet Fırkası’nda İktisadi Düşünce”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2014,
C.13, S.51, s. 81.
27 Mehmet Halis Özer, “Serbest Cumhuriyet Fırkası…, s. 82.
196
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
“…Malî siyasette muvaffakiyet var mı? Yedi seneden beri takip edilen malî siyasetin bir muvaffakiyet harikası olduğunu ilân eden muhterem Başvekile son sene zarfında ne kadar iflaslar
vuku bulduğunu ve yalnız kazanç vergisinden dolayı ne kadar ticarethanenin kapandığım sormak isterim. Bir malî siyasette muvaffakiyet olup olmadığını o siyaseti idare edenlerin iddiası
değil siyaset yüzünden ticaret ve sanayide hâsıl olan refah ve bu refahı gösteren istatistikler
ispat eder”.28
Falih Rıfkı da “Türkiye’yi kalkındırmak için durmadan vergileri artırıyorduk. Biraz
geçim temin etmeye başlayan aylıkları yeniden kesiyorduk. Bütün millî kalkınma yükü,
milletin sırtında idi”29 sözleriyle iktisadi kalkınmada halkın katlandığı fedakârlığı dile
getirmektedir. Kısacası belirtilen dönemin temel özelliği yeni bir iktisadi savaşı zorunlu
kılarken, bahsedilen mücadele halktan beklenen fedakârlık üzerine yoğunlaşmakta ancak bu durum iktisadi kesimler üzerinde refahı azaltıcı etki yapmaktadır.
Vergi Sisteminin Yapısı ve Sorunları
Cumhuriyet’in ilk yıllarında mali bağımsızlık hedef alındığından; maliye politikası
olarak denk bütçe ve sağlam para kısacası mali disiplin ilke edinilmiştir.30 Ayrıca başta
demiryolu yatırımları ve yeni başkent Ankara’nın imarı ile yabancıların ellerindeki
alt-yapı tesislerinin kamulaştırılması gibi yapılan kamu harcamalarına gereken fonlar
devletin ek gelir ihtiyacını artırmaktadır.31 Özellikle bu ihtiyaç 1930’ların başlarında geçilen Devletçilik döneminde sanayileşme adımlarıyla daha da artacaktır.
1925 yılında Aşar Vergisi’nin kaldırılması üzerine büyük kısmı 1926 ve 1927 yıllarına denk düşen bir dizi yeni vergi kanunu ile bir çeşit vergi reformu gerçekleştirilmeye
çalışılmıştır.32 Bütçe gelirlerinin 1924 yılında %28,5’ini33 sağlayan aşarın kaldırılmasıyla tarımsal kesimin yükü azaltılmaya çalışılırken, devlet, finansman ihtiyacını karşılamak için dolaylı vergilere yönelmiştir. Bütçe gelirleri içinde gelir vergilerinin payı, aşarın yürürlükte olduğu 1923 ve 1924 yıllarında yaklaşık %30’dan 1926-1930 arasında
%7’ye inmiştir. 1930’dan sonra, yaşanan dünya buhranının da etkisiyle ciddi bir mali
krizle karşı karşıya kalan hükûmet, büyük ölçüde memur maaşları ve işçi ücretlerine
28 Bilsay Kuruç, Belgelerle Türkiye İktisat Politikası…, s. 106.
29 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, Pozitif Yayınları, 2010, s. 577.
30 Güneri Akalın, Cumhuriyet Dönemi Ekonomi-Politik…, s. 152.
31 1923-38 arasında kamu harcamaları içinde en büyük yekunu demiryolu yapımı ve millîleştirilmesi, bunu izleyerek
Ankara kentinin imarı yer almıştır. Demiryolu yapımına 314,6 milyon TL harcanmıştır. Gülten Kazgan, “Türk
Ekonomisinde 1927-35 Depresyonu, Kapital Birikimi ve Örgütleşmeler”, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal
Sorunları 1923-1938., İstanbul, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Mezunları Derneği Yayını, 1977, s. 251.
32 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 251.
33 Gülten Kazgan, Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, 4. Baskı, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
2009, s. 67.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
197
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
uygulamak üzere bir dizi yeni vergi getirmiştir. Bu sayede gelirden alınan vergiler tekrar
önem kazanmış, bu vergilerin bütçe içerisindeki payı 1932-35 yılları arasında %19’a,
1936-1938 yılları arasında %23’e yükselmiştir.34 1930’larda hükûmet tarafından
Türkiye’deki vergi sistemini değerlendirmekle görevlendirilen Jules Picharles’in hesaplarına göre 1934-1935 yıllarında tüccar ve sanayicilerin ödediği gelir vergileri net gelirlerin %2’sini oluştururken bu oran memur ve işçilerde %18’e ulaşmaktadır. Picharles,
sonuçlar karşısında vergi adaletini düzeltmek ve gelir vergisi hasılatını artırmak için
Maliye Bakanlığı’na yeni bir vergi sistemi taslağı sunduysa da bu raporun maliye politikası üzerinde etkisi olmamıştır. 1938’de İngiliz iktisatçı Frederic Benham’ın tespit ve
önerileri de benzer yöndedir. Benham’a göre dolaysız vergi yükü, memur maaşlarında
%25-40 arasındayken, ticari ve sınai kâr gelirlerinde %7’nin altındadır. Benham’ın kâr
gelirlerinin vergilendirilmesi, ücret ve maaşlar üstündeki vergi yükünün azaltılması yönündeki önerileri de 1940’ların başına kadar dikkate alınmamıştır.35
Yıllar
1923-24
1925-31
1932-39
Gelire Dayalı
Servet Vergileri
Tüketim Vergileri
Vergiler
37.46
10.35
26.27
10.34
16.68
45.27
28.38
12.38
31.59
Tablo 1: Dönemler İtibariyle Vergi Yapısının Gelişimi36
Dış Ticaret
Vergileri
25.90
27.69
27.73
Tablo 1’e göre aşarın kaldırılmasından sonra gelir üzerinden alınan vergiler 1931’e
kadar ani bir düşüş göstermiş, 1932’den itibaren tekrar yükselmeye başlamıştır. Gelire
dayalı vergilerin ağırlığının düştüğü yıllarda daha çok dolaylı vergilere dayanan37 ve
özellikle kentlerdeki işçi ve memur kesiminin satın alma gücünü azaltan bir durumun
ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde uygulanan ve Cumhuriyet dönemi ile birlikte devam eden vergilerden biri ağnamdır. Küçük baş hayvanlar üzerinden maktu olarak alınan bu vergi,
1924 yılında Sayım Vergisi’ne dönüştürülmüş, kapsam olarak büyük baş hayvanları da
kapsayarak 1931’den itibaren Hayvanlar Vergisi adını almıştır.38 Osmanlı’dan kalma diğer bir vergi Temettü Vergisi, 1926 yılında kapsamı genişletilerek Kazanç Vergisi’ne
34 Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2015, s. 528.
35 Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin…, s. 529.
36 Hülya Kirmanoğlu, “Türkiye’de Vergi Reformları…”, s. 59.
37 Hülya Kirmanoğlu, “Türkiye’de Vergi Reformları…”, s. 58.
38 Cemil Adar Yılmazer- Cihan Yüksel, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi Vergi Politikaları”, Milli Kültür Araştırmaları
Dergisi (MiKAD), 2019, C.3, S.1, s. 86.
198
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
dönüşmüştür.39 1926 yılında uygulamaya konan bir diğer vergi de satışların her aşamasında %2,5 oranında alınan Umumi İstihlak Vergisi’dir. Bir yıl uygulanan bu vergi kaldırılmış, yerine imalat aşamasında alınan Muamele Vergisi getirilmiştir. İlgili vergi 1934
yılında kapsamı genişletilerek 1956 yılına kadar uygulamada kalmıştır.40
1929 Dünya Buhranı’nın olumsuz etkileri karşısında ücretli kesim üzerinden üç yeni
vergi alınmaya başlamıştır. Bunlardan ilki; 1931 yılında uygulamaya konan ve başlangıçta
resmî ve özel kesimde çalışan bütün ‘hizmet erbabı’nı elde ettiği ücretler üzerinden vergilendiren41, Kazanç Vergisi’ne ilave, oranları %12-24 arasında değişen İktisadi Buhran
Vergisi’dir.42 1932 yılında Bina Vergisi yükümlülerini, 1934 yılında ise ticaret, sanayi ve
serbest meslek erbabını da içerecek şekilde kapsamı genişletilen bu verginin43 tahakkuk
eden kazanç vergisi üzerinden %20 oranında alınması kararlaştırılmıştır. Gerekçesinde geçici olduğu vurgulanan Buhran Vergisi, uzun yıllar yürürlükte kalmış, tahsilatın yapılmasındaki basitlik ve sağlanan yüksek gelir Maliye idaresinin bu vergiyi uzun yıllar sürdürmesine yol açmıştır.44 İktisadi Buhran Vergisi genel tahsilatında, ücretlilerin payı yıllar
itibariyle %75-86 arasında değişirken, sonraki yıllarda kapsama alınan ticaret erbabının
ödediği verginin genel toplam içerisindeki payı en çok %16’lara ulaşmıştır.45
İktisadi krizin etkileri sürerken ücretli kesim üzerinden alınan bir diğer vergi de 1932
tarihli Muvazene Vergisi’dir. Ücret geliri elde edenlerin Kazanç ve İktisadi Buhran
Vergileri çıkarıldıktan sonra kalan tutara %19 uygulanan Muvazene Vergisi46 meclis görüşmelerinde Kitapçı Hüsnü Bey (İzmir) tarafından halkın bütçesini bozacağı gerekçesiyle şu sözlerle eleştirilmektedir:
“Efendim, erbabı maaşla müstahdemin kısa bir zaman zarfında üçüncü defa olarak vergiye
tabi tutuluyor. Evvela kazanç vergisi, ikincisi buhran vergisi… Bunların yekûnu en az %15’i ve
en çoğu %27’yi buluyor. …Binaenaleyh Hükümetin muvazeneyi temin etmek için vazettiği bu
vergi ile vatandaşlarımız muvazenesizliğe uğrayacaktır”.47
Eklenen vergilere rağmen 1920’lerin ortalarından itibaren vergi gelirleri düşmeye
başlamıştır. Vergilerin gelirden bağımsız olma özelliği halkın vergi yükünü giderek
39 Cemil Adar Yılmazer- Cihan Yüksel, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi…”, s. 87.
40 Cemil Adar Yılmazer- Cihan Yüksel, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi…”, s. 88.
41 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, 264.
42 Cemil Adar Yılmazer- Cihan Yüksel, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi…”, s. 88
43 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, s. 266-267.
44 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, s. 268-269.
45 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, s. 270.
46 Cemil Adar Yılmazer- Cihan Yüksel, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi…”, s. 88.
47 Cihan Duru, “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler…”, s. 272.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
199
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
artırırken alım gücünü düşürmüştür. Vergi yükünün olumsuz etkilerinden birini Yol
Vergisi’nin tahakkuk oranlarında izlemek mümkündür (Tablo 2). Aşarın kaldırılmasından kısa bir süre önce kanunlaştırılan 18-60 yaş arasındaki bütün erkeklere, ya yol inşaatlarında her yıl birkaç gün çalışmak ya da bu emeğin bedelini nakden ödemek yükümlülüğü getiren Yol Vergisi48, Atatürk döneminde, dörder yıl ara ile üç defa isim
değişikliği geçirmiş, tüm çabalara karşın yakınmaları giderebilecek bir uygulamaya kavuşamamıştır.49 Her ailedeki yetişkin erkeklerden 8-15 TL arasında alınan Yol Vergisi,
gelirdeki azalıştan bağımsız olarak alınmaktadır. Nitekim 1930’larda, 1932 yılındaki
kötü ürün yılının da eklenmesiyle bu vergiyi ödeyemeyip bedeni yükümlülüğünü yerine
getirerek yol yapımında çalışanların sayısı 700 bin kişiyi bulmuştur50. Bir diğer örnekte
de Muğla’da 1932 senesinde bu vergiyi bedeni yükümlülük olarak ödemek isteyenlerin
sayısı 3 bin iken 1933 senesinde bu sayı 19 bine ulaşmıştır.51 İstanbul’da da “Yol
Vergisinin tenzili, mesai mikyasının tebdili, amelenin fazla, uzak yerlerde çalıştırılmaması” gibi talepler C.H.F.’nin vilayet kongresinde raporlar arasında yerini almaktadır.52
İstanbul’da vergiyi ödeyemeyenlerin sayısı arttığından dolayı belediye, çareyi yol vergisini 10 liradan 6 liraya düşürmekle bulmuştur. Dolayısıyla hem vergi miktarının hem de
halkın alım gücünün düşmesi sonucu belediye gelirleri oldukça azalmıştır. İstanbul genelinde 1928’de 1.197.536 lira tahsil edilebilen Yol Vergisi, 1932’de 690.000 liraya gerilemiştir.53
Yıllar
Tahakkuk/ Tahsilât oranları %
1925
70
1926
66
1927
64
1928
64
1929
60
1930
50
1931
31
1932
27
1933
25
Tablo 2: İstanbul Vilayetinin Yol Vergisi Tahakkuk/ Tahsilât Oranları54
48 Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin…, s. 531.
49 Kemal Turan, “Atatürk Dönemi Maliye Politikasında Tarım Kesiminin Yeri”, Maliye Dergisi Maliye Tetkik Kurulu
Atatürk Özel Sayısı, 1981, s. 307.
50 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 252.
51 “Altı Liralık Vergiyi Veremiyen Amele!”, Cumhuriyet, 19 Şubat 1934, s. 3.
52 C.H.F. Vilayet Raporları, 1931 Senesi Büyük Kongresinde Takdim Edilmek Üzere Hazırlanan Cumhuriyet Halk Fırkası
Vilayet Kongreleri Temenniyatı Hülâsası, Ankara, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, 1931, s. 7.
53 “On Senelik Yol Faaliyeti”, Cumhuriyet, 11 Kanunisani 1934, s. 2.
54 İstanbul Şehri İstatistik Yıllığı, t.y., s. 202; İstanbul Şehri İstatistik Yıllığı 1932-33, 1936, s. 210.
200
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
Vergilere ilave tütün, alkol, sigara kâğıdı, tuz, kibrit, şeker, petrol gibi geniş kitlelerin
tükettiği mallar devlet tekeline alınmıştır. Lozan Antlaşması hükümleri gereğince 1929’a
kadar yerli ve ithal mallara farklı oranlarda vergi uygulanamayacak olsa da ara çözümler
bulunmaya çalışılmış; antlaşmanın devlet tekeline konu olan mallara serbest fiyatlama
hakkı vermesinden faydalanılarak birçok mal ve hizmetin üretim ve ithalatı devlet tekeline alınmıştır.55 Böylelikle çoğu mallara eklenen inhisar fiyatları ile devlet, gelirlerini artırma yoluna gitmiştir.56 Şeker, petrol, kahve, çay, pirinç, baharat, margarin, kibrit, sabun
gibi kullanımı yaygın olan tüketim mallarından alınan dolaylı vergiler, gelirden bağımsız
olarak tahsil edildiklerinden vergi yükünün giderek artmasına sebep olmuştur.57 Aşarın
kaldırılmasıyla yerine konulan vergilerden olan Toprak Vergisi de ekilen ya da ekilmeyen
tüm topraklardan alındığı için köylüyü güç duruma düşüren vergilerdendir.58 Köylüye
yüklenen dolaylı vergiler hükûmetin gelirlerinin %5-6’sını oluşturuyor olsa da köylü için
vergi yükünün belirleyicisi vergi oranlarından ziyade, hükûmetin inhisar ürünlerini fiyatlama ve vergilendirme politikasından kaynaklanmaktadır.59
Meclis görüşmelerinde Emin Bey (Eskişehir), devlet tekelinde olan tuz örneğinden
hareketle köylünün üzerindeki vergilerin indirilmesini önermektedir;
“Köylü vergilerinin içinde ağır vergi hayvanattan alınan resim meselesidir. Çorak ve tuzu olmıyan orta Anadoluda köylüler davar başına bir okka tuz sarfederler. Bunu eskiden dört kuruşa beş kuruşa alırlardı. Bu gün on beş, hatta bazı yerlerde on sekiz, yirmi kuruşa mal oluyor.
Bu tuzlardan her halde Hükümet eskiden olduğu gibi hafif bir şey almalı. …Bafra gibi en zengin bir yerde kırk üç keçi, üç koyun, bir sığır resim için müzayedeye çıkarılmış ve hepsi kırk
yedi lira otuz kuruşa satılmıştır. …Bunu bilmiyen arkadaşlarımız yoktur, hatta Vekil Beyler de
bilirler. Mademki hayvanattan alınan resmin tenziline imkânı maddi yoktur. Hiç olmazsa, eskiden olduğu gibi hayvanata verilen tuzlardan hafif bir resim alalım”.60
Buhran, kırsaldaki üreticinin satacağı malların fiyatlarını düşürürken, devletin birçok ürünü tekeline alarak, vergiler yoluyla fiyat artışlarına sebep olması, köylünün maliyetlerini artırmaktadır. Temel tüketim mallarının inhisar aracılığıyla fiyat artışları sadece köylüyü değil kendisini besleyen birçok iş kolunu da olumsuz etkilemektedir.
Refik Şevket Bey (Manisa) fiyat artışlarının ürün satışlarını azalttığı yönündeki endişesi
konumuz açısından önemlidir:
55 Özgün Burak Kaymakçı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e…, s. 153.
56 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 251.
57 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 253
58 “Eserleri”, Hür Adam, 7 Kanunievvel 1930, s. 1.
59 Hülya Kirmanoğlu, “Türkiye’de Vergi Reformları…”, s. 58.
60 TBMMZC, C.VIII, İ.S.3, (28.5.1932), s. 308.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
201
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
“…Eğer bütün dağı, taşı, gölü, denizi tuzdan ibaret olan memlekette hayvanlar tuz fiatından
dolayı lâzım gelen gıdayı alamıyor, bu sebeple ihracat miktarı azaliyorsa bendenizce iktisadî
buhrandan mütemadiyen dert döküpte onun çaresini aramamak mesuliyetini üzerimize almış
oluyoruz. ... Onun içindir ki iktisadî hayatımızda alelitlâk muamelâtı umumiyemizde yüksek fiatla az satarak para kazanmaktansa az fiatla çok devrederek hatta bunun zımnında hayvanatımızın, vatandaşlarımızın sıhhatini koruyarak para kazanmağı zannederim ki kendimize düsturu hareket etmenin zamanı gelmiş ve geçmiştir”.61
1924 yılında cari fiyatlarla bütçe gelirinin Gayrisafi Millî Hasıla’ya oranı %9’dan,
1927-28’de %13’e, 1934’te %20’ye yükselmiştir. Kriz dönemlerinde yaşanan yeniden
bölüşüm içerisinde bürokrasi, ülkede üretilenlerin daha büyük bir bölümünü kontrol etmeye başlamıştır.62 Devletin özellikle tüketim, gümrük vergileri ve inhisarlar aracılığıyla sağladığı gelirin payı yükselmekte, 1927-28’de bütçe gelirlerinin %35’ini oluşturan
bu kalemlerin payı, 1931-32’de %52’yi, 1934-35’de %47’ye ulaşmaktadır. Vergi tahsilâtı itibariyle tahakkuk eden vergilerin tahsilât oranları ise 1928-36 yılları arasında
sürekli azalmıştır. Örneğin Kazanç Vergisi’nde 1926 yılında %87 olan tahsilat oranı,
1935 yılına gelindiğinde %39’a kadar gerilemiştir.63 Ayrıca bu dönemde kişi başına gelir
azalırken, kişi başına düşen vergi yükü artmıştır. Nüfus başına gayrisafi gelir 1927 yılı
100 olarak kabul edildiğinde, 1930’da bu rakam 92.6, 1934’te ise 60.5’tir. Vergiler ise
1930’da 94.4, 1934’te 92.6’dır. Yani endeks olarak vergi yükü 1927 yılında 100 olarak
kabul edildiğinde 1930’da 101.9, 1934’te ise 153’e çıkmıştır.64 Kısacası nüfus başına
gelir azalırken, vergi yükü ise artmıştır.
Her yıl bütçe görüşmelerinde mali disiplin sağlanması adına başvurulan önlemler
birtakım vergilerin kapsamının genişletilmesi şeklinde olmaktadır. 1932 senesinde yerli
fabrikaların vergisiz getirdikleri bir kısım mala yeni vergi konulması, Gümrük Muamele
Vergisi, Bina vergileri, nakil vasıtalarının vergilerin artırılması, dâhilde üretilen şekere
ilave vergi konulması, Muvazene Vergisi’nin düzenlenerek, Buhran ve Kazanç vergilerine eklenmesi gibi örnekler verilebilir.65 Diğer yılların bütçe tespitlerinde de durum pek
değişmemiş, bütçeyi denkleştirmenin önemli araçlarından biri mevcut vergilerin tarifelerini artırmak olarak görülmüştür.66 Kısacası bütçe gelirlerini artırabilmenin yolu vergi61 TBMMZC., C.VIII, İ.53, (28.5.1932), s. 308.
62 Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, 16. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s. 134
63 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 235, 253.
64 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 252.
65 Yeni Bütçe Hazırlanırken”, Son Posta, 15 Mart 1932, s. 1; “Aylık Alan Herkesten Yüzde On Kesilecek”, Son Posta, 10
Nisan 1932, s. 1-3.
66 “Yeni Bütçe”, Cumhuriyet, 1 Mart 1934, s. 1; “934 Bütçesi Mecliste, Cumhuriyet, 2 Mart 1934, s. 1; “935 Bütçesi”,
Cumhuriyet, 13 Şubat 1935, s. 1.
202
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
leri artırmaktan geçmektedir. Örneğin 1932’de yaklaşık 170 milyon lira olan bütçe geliri 1934 yılına gelindiğinde 184 milyon liraya ulaşmakta, 1935 yılında ise 190 milyona
ulaşacağı beklenmektedir. Basına yansıyan bilgilere göre devlet, gelirini bazı vergilerde
tadilata giderek artırmayı hedeflemektedir.67 Genellikle bahsedilen tadilat; dolaylı vergilerin kapsamının genişletilmesiyle mümkün olmaktadır.68
Vergilerin Sanayi Üzerindeki Etkileri
1927 yılında yapılan sayıma göre Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ekonominin sanayi
temeli oldukça geri kalmıştır. Çok düşük bir tüketim düzeyini sürdürmek için dahi, ülke,
ithalat yapmak durumundadır.69 Ayrıca mevcut sanayinin %95’inin motorsuz çalıştığı70
kabul edildiğinde, Cumhuriyet’in başlarında sanayinin yapısı henüz ‘el sanayi karakteri’71 niteliğindedir. 1938 yılında 189’u 1923’ten önce kurulmuş, Teşviki Sanayi
Kanunu’ndan yararlanan 1.098 teşebbüs bulunsa da sanayi varlığının yüzde 90’ı gerçekte fabrika denilmeyecek bir takım derme çatma tesislerdir.72
Henüz gelişme aşamasında olan ve devletin himayesine ihtiyaç duyan sanayide, kâr
ya da zarara bakılmaksızın maktu olarak alınan vergiler faaliyetleri olumsuz etkilemekte, Ahmet İhsan Bey’in (Ordu) ifade ettiği gibi “henüz doğmuş, pek zayıf bir çocuk halinde olan Türk Sanayisinin müthiş düşmanı” haline gelmektedir.73 3-4 yıl içerisinde
birkaç defa değişikliğe uğrayan Muamele Vergisi’nin74 kapsamının genişletilmesi ile ilgili görüşmelerde Sadettin Rıza Bey (İstanbul) özellikle Muamele Vergisi’nin sanayi
sektöründe yarattığı olumsuz etkiyi şu cümlelerle aktarmaktadır:
“Hakikaten iptida, istihlâk vergisi namile tarh edilen bu vergi, birçok esnafı silip süpürmüş ve
erbabı ticareti de müşkül bir mevkie sokmuştur. Bu tahripkâr tesiri dolayısile ferdası sene tadile zaruret hasıl olmuş ve fakat bu defa da bütün sıkletile erbab-ı sanayii ezmeğe başlamıştır.
Sınai müessesler, bir taraftan teşviki sanayii kanunile muafiyetlere mazhar kılınırken, diğer
taraftan bütün bu muafiyetlerin temin ettiği yardımların yekûnundan daha fazla bir vergile
mükellef tutulmaktadır”.75
67 “935 Bütçesi”, Cumhuriyet, 13 Şubat 1935, s. 1.
68 “934 Bütçesi Mecliste, Cumhuriyet, 2 Mart 1934, s. 1; “Yeni Bütçe”, Cumhuriyet, 1 Mart 1934, s. 1.
69 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 259.
70 Şevket Süreyya Aydemir, Cihan İktisadiyatında Türkiye, Ankara, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, 1931, s. 66.
71 Şevket Süreyya Aydemir, Cihan İktisadiyatında…, s. 61.
72 Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni (Dün, Bugün, Yarın), 2. baskı, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1969, s. 191.
73 TBMMZC., C.II, İ.S.18, (27.6.1931), s. 172.
74 TBMMZC., C.XXII, İ.S.47, (5.5.1934), s. 34.
75 TBMMZC., C.II, İ.S.18, (27.6.1931), s. 172.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
203
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Sanayinin gelişebilmesi için 19 Nisan 1925 tarih ve 633 numaralı kanunla tesis edilen76 Sanayi ve Maadin Bankası 3 Temmuz 1932’de Devlet Sanayi Ofisi’ne77, 7 Temmuz
1932’de Türkiye Sanayi Kredi Bankası’na dönüştürülmüştür.78 Bu kredi bankası ile birlikte sanayicinin 1927’den itibaren faydalandığı Teşviki Sanayi Kanunun 9. maddesindeki gümrük muafiyetleri kaldırılmış, bankanın kuruluş sermayesinin, elde edilecek
Muamele ve Gümrük vergilerinden sağlanması 2. maddede kabul edilmiştir.79 Gümrük
vergisinden muaf olunan makine ve teçhizatlardaki muafiyet kaldırılmış, yurtdışından
getirilecek makinelerin %20’sinin peşin ödenmek suretiyle ithal edilmesine karar verilmiştir.80 Sanayici açısından Teşviki Sanayi Kanunu’ndan faydalanmanın getirisi eskisine oranla oldukça zayıflamıştır. 1932 Temmuz’undan sonra fabrikaların hammadde için
muafiyetleri hemen hiç derecesine indirilmiştir. 15 Şubat tarihinde yürürlüğe girmiş
olan Kredi Bankası Kanunu’nda makine ve yedek aksam muafiyetleri de kaldırılmıştır.
Yine aynı kanunda fabrikalar muaf oldukları Kazanç Vergisi nispetinde tasarrufa mecbur edilmiş ve tasarruf ettikleri meblağın bankaya sermaye olarak yatırılmasına karar
verilmiştir.81 Kitapçı Hüsnü Bey’in (İzmir) ifade ettiği gibi müteşebbislerin, tanınan muafiyetlerin süresi sona ermeden kaldırılmasıyla güvenleri sarsılmış ve teşebbüslerini teker teker azaltmışlardır.82
Sanayiciye tanınan vergi muafiyetlerinin kaldırılması, maliyetleri artırmış, artan maliyetler mal fiyatlarına yansımıştır. Sanayinin gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında yabancı mallar ile rekabet imkânı zorlaşırken iş hayatındaki belirsizlik devlet himayesini
bekleyen sanayicinin hükûmete duyduğu güveni azaltmıştır.83 Sanayi üzerinden alınan
vergiler, üretimin geri teknolojilerle yürütülmesine neden olmuştur. Vergi yükü
76 TBMMZC., C.II, İ.S.106, (19.4.1341), s. 195.
77 TBMMZC., C.IX, İ.S.77, (3.7.1932), s. 468.
78 TBMMZC., C.X, İ.S.80, (7.7.1932), s. 507.
79 TBMMZC., C.X, İ.S.80, (7.7.1932), s. 508.
80 Genellikle literatürde 1927’de kabul edilen Teşviki Sanayi Kanunu’nun 15 yıl süre ile uygulandığı ifade edilirken,
muafiyetlerin bir kısmının kaldırıldığı bu döneme değinilmez. Belirtmek gerekir ki Sanayi sektörünü ilgilendiren bu
mevzuat ile ilgili ilk geri adım 2261 sayılı kanun ile atılmakta, 1 Haziran 1933’ten itibaren geçerli olan kanunla, 2064
sayılı kanunla kaldırılan muafiyetlerin bir kısmı tekrar geri getirilmektedir. Korkut Boratav, Türkiye’de Devletçilik. 2.
Baskı, Ankara, İmge Kitabevi, 2006, s. 263.
81 Reşat Hereke Fabrikası Müdürü, “Sanayiimizin inkışafında ehemmiyetle nazarı dikkata alınması icabeden noktalar”,
1933 Oda Kongresi Rapor ve Kararları, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası 1933 Kongresi Neşriyatı, İstanbul Matbaacılık
ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi, 1933, s. 7.
82 TBMMZC., C.XVI, İ.S.65, (3.6.1933), s. 14; Sanayi sektörünü ilgilendiren bu mevzuat ile ilgili ilk geri adım 2261 sayılı
kanun ile atılmakta, 1 Haziran 1933’ten itibaren geçerli olan kanunla, 2064 sayılı kanunla kaldırılan muafiyetlerin bir
kısmı tekrar geri getirilmektedir. Bkz. Korkut Boratav, Türkiye’de Devletçilik…, s. 263.
83 1933 Oda Kongresi Rapor ve Kararları (1933), “Sanayimizin Himayesi Esasları Hakkında Bazı Sanayi Erbabının
Mütaleaları”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası 1933 Kongresi Neşriyatı, İstanbul Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim
Şirketi, 1933, s. 2.
204
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
ağırlaşan üretici, makine yerine tezgahlarını değiştirerek vergiden kaçınmaya çalışmıştır. Motor Vergisi vermemek için ayakta imalata geri dönmek ya da vantilatör yerine
körük kullanmak bu dönemde karşılaşılan örneklerden birkaçıdır. Sanayicinin deyimiyle “günden güne ölüme yaklaşılan” bu süreçte, yaşanan zorluklar işçi ücretlerinin de
gerilemesine yol açmıştır.84
Şevket Süreyya, Sanayi Tetkik Heyeti Başkanlığı’nda bulunduğu yıllarda sanayinin
durumunu anlatırken vergilerin sanayi üzerindeki olumsuz etkilerinden şu satırlarla
bahsetmektedir:
“… Bu iptidai Muamele Vergisi Kanunu, dükkânların atölye ve atölyelerin fabrika haline gelmesini önlüyordu. …Böylelikle Makineli sanayi, hanlara, kervansaraylarda, Haliç kıyısındaki
çamurlu bodrumlarda adeta bir kaçak iş halinde kendi kendine gelişme yolları arayıp duruyordu. 3 beygirlik derme çatma bir motor ve 3 kişilik bir acemi işçi kadrosu ile çalışan bir han
odası, 400 beygir takatinde bir muharrik kuvvet ve 300 amele kadrosu ile çalışan bir fabrikadan üstün tutuluyordu”85.
Dokuma sanayi Muamele Vergisi altında ezilen bir başka faaliyet alanıdır. Bu alanda
Feshane, Hereke, Karamürsel ve Süreyya Paşa fabrikalarının temettüleri ile vermiş oldukları vergiler karşılaştırıldığında kârdan daha fazla tutarda vergi verdikleri anlaşılmaktadır. Teşviki Sanayi Kanunu’nun 7. maddesi gereği Kazanç Vergisi’nden muaf olan
bu fabrikalar Muamele Vergisi altında ezilmektedir. Diğer fabrikaların ise sermayesi alınan bu vergiler ile erimektedir.86 Örneğin 1929 yılında Feshane’nin temettüsü 82.000
lira iken, ödediği vergi 91.000 (oran %110), Süreyya Paşa Fabrikasının aynı yılda temettüsü 4.500 lira iken ödediği vergi 26.000 lira (oran%600)’dır.87 Hereke fabrikası da
1929 senesinde 23 bin lira zarar ettiği halde 38 bin lira vergiye tabi tutulmuştur.88
Muamele Vergisi herhangi bir kazancın tahakkuku halinde tahsil olunan bir vergi olmaktan ziyade, satışta kâr olsun olmasın sırf muamele üzerinden alınan bir vergidir.
Peşinen tahsil edilen bu verginin sermaye üzerinden ödenmiş olması sanayiciyi rekabet
edemeyecek konumda bırakmıştır. Sanayinin gelişmesini engelleyen vergi politikaları
dolaylı olarak istihdam ve vergi gelirleri üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Kısa vadede
gelir elde etme ihtiyacı içerisindeki hükûmetin vergi politikası, uzun dönemde sanayinin
elindeki sermayenin de bir kısmının erimesine neden olmuştur.
84 1933 Oda Kongresi Rapor ve Kararları…, s. 758.
85 Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, 15. Baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2004, s. 454.
86 1930 Sanayi Kongresi Raporlar Zabıtlar, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti Umum Merkezi, Cumhuriyet Matbaası,
Ankara (t.y.), s. 72-73.
87 1930 Sanayi Kongresi Raporlar Zabıtlar…,, s. 481.
88 1930 Sanayi Kongresi Raporlar Zabıtlar…, s. 481-482.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
205
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Vergilerin Gelir ve Tüketim Üzerindeki Etkisi
Vergiler bir yandan harcanabilir geliri kısıtlarken diğer yandan tüketimi azaltmıştır. 1927
nüfus sayımında 13,7 milyon olan nüfus, 1935 sayımında 16 milyona çıkmış, yaklaşık olarak %11,8 oranında artmıştır. Bu artışa rağmen 1927-35 yılları arasında inhisar mallarında
dahi tüketim oldukça azalmıştır. Bu süreçte toplam tüketimdeki azalıştan daha büyük bir
düşüş, kişi başına tüketimde kendini göstermektedir.89 Bir diğer gerileme bütçede görülmektedir. Şöyle ki; 1928 senesinde 222 milyon lira olan gelir, 1934 yılına gelindiğinde Muvazene,
Buhran ve Kazanç vergileri de dahil olduğu halde 195 milyon liraya gerilemiştir.90
Ticari kredilere bağımlı olan pazara yönelik tarım, fiyatların düşmesi ile birlikte gerilerken, ticari şirketlerin iflası91 sebebiyle birçok üretici geçimlik düzeyde üretime geri
dönmüştür. Buğday fiyatlarının dünya fiyatlarına paralel olarak düşmesine rağmen
hükûmet, küçük ve orta ölçekli üreticilerin pazardan satın aldıkları az sayıda mala gümrük ve satış vergisi getirmiştir. Tarım sektörüne yeni vergiler eklenmiş böylelikle tarımsal fiyatların 1929 öncesi düzeylerinin altına düşmesiyle eski vergilerin külfeti artmıştır.92 Satın alma gücü hızla düşerken, vergi ödeme gücü de gittikçe azalmıştır.93
1929-34 arası 1 kg buğdayın fiyatı 12.6 kuruştan 3.6 kuruşa, pamuğun fiyatı 62.3
kuruştan 33.1 kuruşa inerken, değişen ticaret hadleriyle birlikte köylü oldukça yoksullaşmıştır. Tarımdaki gerilemenin bir bölümü dünya buhranının fiyatları düşürücü etkisindense de önemli bir kısmı hükûmetin vergilendirmesinden kaynaklanmaktadır.94
Düşen tahıl fiyatları ve artan vergilerle birlikte birçok köylü topraklarını ve hayvanlarını
terk ederek ya da satarak ortakçı olarak çalışmak durumunda kalmıştır.95 Köylünün sattığı ürünlerin fiyatları düşerken verginin artıyor olması, gelir üzerinden ödenen verginin
ağırlaşması sonucunu doğurmuştur.96
Ahmet Hamdi [Başar], 1930’ların başında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte çıktığı
yurt gezisinde, yaşanan buhran sebebiyle köylünün tohum parasını dahi çıkaramadığını
aktarırken, köylünün bu koşullar altında vergi ödemeyecek durumda kalmasını şu sözlerle aktarmaktadır:
89 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 255.
90 “Pahalı Hayat, Ucuz Hayat”, Cumhuriyet, 24 Haziran 1934, s. 6.
91 Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 231-274.
92 Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet…, s. 129.
93 Mete Tunçay, T.C’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), 3. baskı, İstanbul, Cem Yayınevi, 1992, s. 208.
94 Özgün Burak Kaymakçı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e…, s. 163.
95 Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet…, s. 129.
96 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 253.
206
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
“… Gezdiğimiz yerlerde gördüklerimiz, henüz gezmediğimiz yerlerden ise işittiklerimize göre
içinde bulunduğumuz sıkıntıların en büyük sebebi buğday ve hububat fiyatlarındaki müthiş
düşüklüktür. …Başka mahsüllerin fiyatları yüzde 30-40 düşmüş; buğdayın ki yüzde 80. Buğday,
ekonomimizin temeli, belkemiği. …Buğday müstahsili olan köylüler bereketli mahsül yılında
hattâ tohum paralarını çıkaramazlarsa, nasıl vergi versinler; nasıl bankaya borç ödesinler. …
Köylüler elleri böğürlerinde; çıkan hesaplar karşısında akılları durmuş, ne yapacaklarını,
kime başvuracaklarını bilmiyorlar”.97
Üreticinin ürün fiyatları hızla düşerken kentlerde ise halkın şikâyet ettiği konuların
başında fiyat artışı gelmektedir. Mal fiyatlarındaki artışın en önemli sebebi ise ürünün
yetersizliğinden ziyade, artan vergi ve masrafların fiyatlara yansımasıdır. Hatta piyasada vergilerin artacağı yönündeki söylentiler dahi fiyatların artması için yeterlidir.98
İstanbul’da et ve ekmek fiyatlarının yüksekliği99, mezbahalara ödenen yüksek vergiler100, ucuz ve temiz buz bulmak101, fahiş odun ve kömür fiyatları102, belediyenin almış
olduğu vergiler103 şikayetlerden sadece birkaçıdır. Bir yandan en temel ürünlerin fiyatları yükselirken, diğer yandan İstanbul’un ezeli derdi olan mesken kiraları bina vergisi
sebebiyle artmaya devam etmektedir.104 Oysa ki, Alî İktisat Meclisi henüz 1928 yılında
hükûmete sunduğu raporda hayat pahalılığı için alınacak acil tedbirler arasında vergilerin düzenlenmesi ve vergi yükünün azaltılmasına yönelik çalışmaları sıralamaktadır.105
Kazançlardan bağımsız olarak alınan vergiler geliri değişmeyen kesimleri olumsuz
etkilemektedir. Vergilerin yükseldiği 1929 yılı verilerine göre serbest meslek erbabının
kazançları son yıllara kıyasla değişmemiştir.106 Doktorlar için de durum farklı değildir.
İstanbul’da çalışan 1.800 doktor kazançlarının azaldığını ve vergilerin ağırlığından
97 Ahmet Hamdi Başar, “Gazi bana çok kızmış…”: Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Tek
Parti Dönemi C.I, Yay. Haz: Murat Koraltürk, İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 335-336.
98 Buğday Fiatleri Neden Yükseliyor?”, Cumhuriyet, 10 Kasım 1934, s. 4.
99 Halkın Dilekleri 1”, Cumhuriyet, 7 Eylül 1929, s. 2.; “Halkın Dilekleri 2”, Cumhuriyet, 8 Eylül 1929, s. 2
100 “Halkın Dilekleri 8”, Cumhuriyet, 14 Eylül 1929, s. 2.
101 “Halkın Dilekleri 9”, Cumhuriyet, 16 Eylül 1929, s. 2.
102 “Halkın Dilekleri 10”, Cumhuriyet, 17 Eylül 1929, s. 2.
103 “Halkın Dilekleri 1”, Cumhuriyet, 7 Eylül 1929, s. 2.
104 “Son Vergi Tasavvurları”, Son Posta, 10 Nisan 1932, s. 2.
105 “...Vergilere istikrar vermek ve istihsali tensik [düzenlemek] ve teksif [toplamak] ederek vergi yükünün daha
geniş esaslar dâhilinde tevzii [dağıtmak] suretiyle tahfifine [yükünü azaltmaya] çalışmak”. Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi, (BCA), 30-10-0-0/26-152-5. 27.12.1928.
106 “Seyyar Esnafın Kazançları Fazla Değişmemiş”, Son Saat, 8 Kanunisani 1929, s. 1; Kazanç vergisi için esnafın
kazançlarını tespit etmek gerekmektedir. Ancak geçen iki sene ile mukayese edildiğinde esnafın kazancı değişmemiş
olduğu anlaşılmaktadır. Kunduracı, nakkaş, kalemkar, dülger, duvarcı, elbiseci, manifaturacı, en aşağı günlük 150, 120,
80 kuruş kazanırken, badanacı, lağımcı, kaldırımcı, balıkçı, manav, sebzeci, sütçü, yoğurtçu demirci, kasap, sobacı,
140, 100, 60 kuruş kazanmaktadır. Seyyar, simsar ve emanetçiler 150-600 kuruş arasında kazanırlarken doktorlar 600,
dişçi 500, mimar 400-900 kuruş kazanmaktadır.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
207
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
şikayetçidir107. Serbest meslek erbabının vergi oranları mecliste tartışılırken Hakkı
Şinasi Paşa, doktorların kazanamadıklarını hatta kiralarını dahi ödeyemez durumda olduklarını söylerken, meclis çoğunluğu, doktorların Anadolu’da ihtiyacı olan yerlere gidip kazanç elde edebilecekleri görüşündedir.108 Ancak alım gücü düşen köy ve kasabalarda da doktorların daha çok kazanacağını ummak ihtimal dahilinde değildir. Kazançları
değişmeyen serbest meslek erbabının şikayetleri devam ederken, hükûmet ise vergilerin
kapsamını genişletmektedir. Örneğin seyyar esnafın kapsamı muhtarlara kadar ulaşmış,
İstanbul’da muhtarların dahi Kazanç Vergisi ödenmesi istenmiştir. Köy muhtarlarını
kapsamayan bu karar sonucu İstanbul’da 1.200 mahalle muhtarı çareyi istifa etmekte
bulmuşlardır.109
Hükûmet, kapsamını genişlettiği vergilere Bekarlık Vergisi’ni de eklemek istemektedir. Ancak bu verginin amacı gelirden ziyade savaşlar ve göçler sebebiyle azalan nüfusun artması, toplumsal yaşamın evlilik yoluyla düzenli işleyebilmesidir. Meclise verilen
tasarıda yaşları 25-45 arasında olan bekar erkekler; Kazanç, Arazi, Musakkafat ve Yol
vergilerinin bir mislini Bekarlık Vergisi olarak verecektir. Yaşları 20-35 arasında olan,
resmî bir daireden maaş ve ücret alan kadınların da Bekarlık Vergisi’ne tabi tutulması
gündeme getirilmiştir. Dullar ve çocuk sahibi olmayanların da vergi ile mükellef olması
istenmekte, ilgili vergiden toplanan paraların yüzde yirmisinin, beşten fazla çocuk sahibi olan babalara ikramiye olarak verilmesi önerilmektedir110. Ancak yapılan incelemede
ülkede yaşları 20-100 arasında olan 180 bin bekar tespit edilmiş, vergiye tabii olabilecek sadece 50 bin kişi saptanabilmiştir. Bu kişilerden alınacak verginin getirisinin az
olacağı anlaşılarak bahsi geçen öneriden vazgeçilmiştir.111
1930’a gelindiğinde ise eski İzmit Mebusu Mehmet Fuat’ın sahibi olduğu Hür Adam
Gazetesi112 vergilerin ağırlığı altında halkın geçim sıkıntısını aktarırken vergi yükünü
azaltmanın gerekliliğini şu sözlerle vurgulamaktadır;
107 “İster İnan İster İnanma!”, Son Posta, 10 Temmuz 1932, s. 3.
108 “Serbest Meslek Erbabına Ait Vergi Nispetleri”, Cumhuriyet, 20 Mart 1934, s. 3.
109 “İstanbul Muhtarları İstifaya Karar Verdiler!”, Cumhuriyet, 9 Haziran 1929, s. 1.
110 “Evlilerin Gözü Aydın!”, Cumhuriyet, 19 Mart 1929, s. 3; “Bekârlar Acaba Bu Sene Vergi Vermiye Başlıcaklar mı”, Son
Saat, 20 Mart 1929, s. 3.
111 “Bekârlar Vergiden Kurtuldu”, Son Posta, 3 Nisan 1932, s. 3.
112 Hür Adam Gazetesi, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapanmasına tepki olarak doğan muhalif bir gazetedir. Çıkış
amacını “milletin tahammülünün tükendiğini yüksek sesle duyurmak” olarak tanımlayan gazete Menemen olaylarının
yarattığı gergin siyasal ortamda yayın hayatına son vermiştir. Kendi deyimiyle 1929 Buhranının ülkede yarattığı
etkilerin hissedildiği “ızdırap yıllarında” hükûmetin özellikle ekonomi politikalarını eleştirmektedir. Daha fazla
bilgi için bkz. Funda Selçuk Şirin, “1930 Türkiyesinde Bir Muhalefet Örneği: Hür Adam Gazetesi”, Tarihin Peşinde
Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020, s.23.
208
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
“…İktisadiyatımız, ziraatimiz, ticaretimiz, san’atımız bozuktur. Vergilerimiz ağırdır, halkta
para ve sermaye yoktur, hayat pahalıdır, idare makinesi eyi işlemiyor, halk müteessirdir…
Hayatı ucuzlatmak halkın üstündeki vergi yükünü azaltmak ile mümkündür. …Bir verginin derecesi tesirini bile ölçemediğimizi defatle ispat etmişizdir”.113
Dolaylı vergilerin etkilerini en çok hissettirdiği kesim memurlardır. 1931 yılında ortalama kazancı 100 lira olan bir memurun her ay ödemesi gereken vergi yaklaşık 28 liradır114 ki bir yıl sonra kiralar memur maaşının yaklaşık üçte biri kadardır.115 Yine bir
diğer örnekte 30 lira alan bir memur 7,5 lira Kazanç ve Buhran Vergisi vermekte,
“İstanbul’da insanın başını sokacak kümes kadar odanın kirası bile hâlâ on liradan aşağı” olmamaktadır.116 Kendisine vergi artışları sorulan vatandaş ise bütçe dengesi adına
hükûmetin “başka çaresinin” olmadığı görüşündedir.117
Memur olan bir okuyucunun serbest meslek erbabının da itiraz etmeden vergilerini
ödemeleri gerektiğini belirtmesi ilginçtir. Aksi halde diğer meslek erbabından toplanamayan vergiler yine memurdan toplanacaktır:
“… Biz memurlar bu memleketin yabancı unsurları mı sayılıyoruz? Kazanç vergisini seve seve
verdik, buhran dediler peki dedik. Muvazene dediler; onu da alınız dedik. Bizim ne odalarımız
ne cemiyetlerimiz, hiçbir şeyimiz yoktur. Sesimiz çıkmaz. Fakat emin olunuz bu vatanın en iyi
ve en masrafsız mükellefi biziz. …Vaziyet bu merkezde iken biz artık diğer sınıfların itirazlarına akıl erdiremiyoruz. Muhterem serbest meslek erbabı, siz de resmi ve gayriresmi memur sınıfından ibret alarak itiraz etmeyiniz. Çünkü sizlerin vergileriniz azaltılırsa aradaki farkın bize
yüklenmesi ihtimali vardır. Bizim ise sizin gibi, kazançlarımızı artırmak ihtimal ve imkânı yoktur”.118
Üzerinde tartışılan bir diğer vergi de Bina Vergisi’dir. Konu ile ilgili 1932 yılında
endişelerini aktaran Kitapçı Hüsnü Bey (İzmir), ilgili verginin gelir ve servet sahipleri
ile telafi edilebileceği önerisini yinelemektedir:
“Efendim, …Yalnız başını sokmak için mesken tedarik eden bir adamdan vergi almamak lâzımdır. Fakat zarureti maliye dolayısile almak mecburiyetinde kalıyoruz. Hiç geliri olmıyan
vatandaşlardan oturduğu evi için de vergi istenirse elbette veremiyecek ve netice itibarile takibatı icraiyeye uğrıyacaklardır. Nitekim geçen sene İstanbul’a gittiğim zaman (119) binanın
Kadıköy mal müdürlüğü tarafından satılığa çıkarıldığını gördüm. Halbuki bu vatandaşların
113 “Yeni Seneye Girerken”, Hür Adam, 1 Kanunisani 1930, s. 1.
114 “Yeni Vergiler Karşısında”, Son Posta, 11 Nisan 1932, s. 2.
115 “Ev Kiralarının Artırılması Teşebbüsü”, Son Posta, 12 Nisan 1932, s. 2.
116 “Son Vergi Tasavvurları”, Son Posta, 10 Nisan 1932, s. 2.
117 “Son Vergi Tasavvurları”, Son Posta, 10 Nisan 1932, s. 2.
118 “Memurlar ve Kazanç Vergisi”, Cumhuriyet, 11 Mart 1933, s. 2.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
209
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
vaziyeti iktisadiye dolayısile elim vaziyette olduklarını biliyoruz. Daha elim vaziyete sokmamak için bunlardan hiç almıyarak husule gelecek bu noksanı yine akar sahibi olanlara ve
akarlardan alınan vergilere zammetmek suret ile telâfisi mümkündür. …Maaş sahiplerinin maaşlarından yüzde 25 kestik. Bina vergisi yüzde dokuz tutuyor. Halbuki öbür tarafta binlerce lira
kazanan akar sahiplerinden cüzî bir para daha alsak ne mahrumiyet hâsıl olur? Binaenaleyh
sırf oturulan binalardan da vergi almak çok mantıksızdır”.119
1933 yılında bina tahrirlerinin değerinden yüksek görülmesine sadece İstanbul’da 80
bin kişi itiraz etmiştir.120 1933 yılı tahminlerine göre İstanbul’da yaklaşık 350 bin kişi
borçlu olup halkın yarıdan fazlasının icra dairesiyle alakası bulunmakta ve günde yaklaşık bin kişi başvuru yapmaktadır.121 Kısacası bina vergileri kira fiyatlarını122, Sayım
Vergisi ise hayvan fiyatlarını123 yükseltmeye devam etmektedir. Vergilerin azaltılması
bir yana 21 Mayıs 1934’de kabul edilen Millî Müdafaa Vergileri ile kahve, çay, kakao,
kâğıt, cam, çimento kösele ve deri, pamuk ve pamuklular, yün ve yün ipliğinden dâhili
İstihlak Vergisi alınması kararlaştırılmış124 böylelikle yeni vergiler eklenmiştir.
Yunus Nadi [Abalıoğlu] makalesinde vergi tespitinde dikkatli davranılması gerekliliğini vurgularken, vergi adaleti konusuna değinmektedir;
“…Devlet hazinesinin mükelleften mümkün olduğu kadar çok para çekmek fikrini bırakarak,
gerçekten ne kadar alınmak gerekirse o kadar alınmağa özen gösterilmelidir. Haksız bir vergide kesbi kat’iyet etmiş, dönülemez kaidesinden vazgeçilmelidir. Haksız vergi devletin varidat
kanallarını da kurutur”.125
Vergi piyasada fiyatları artırırken “pahalılık halkın satın alma kudretini azalttığı için
köylü mahsulüne, tüccar malına, fabrikatörler istihsaline müşteri bulamamaktadır”.126
Hükûmet ise “hazineyi daima kuvvetli bulundurmak ve memlekette yapılacak birçok iş
olmasından” dolayı vergilerde herhangi bir indirimi konu etmemektedir.127
119 TBMMZC., C.VIII, İ.S.54, (29.05.1932), s. 358.
120 “80.000 Kişi Şikayetçi”, Cumhuriyet, 20 Nisan 1933, s. 1.
121 “İstanbulda 350.000 Kişi Borçlu”, Cumhuriyet, 6 Haziran 1933, s. 2.
122 1914 senesine oranla 1932 yılında İstanbul’da kiralar %1566, altın parayla %74 oranında artmıştır. Cumhuriyet, “Bizde
Hayat Pahalılığı”, 18 Mart 1933, s. 6.
123 “Sayım Vergisi”, Cumhuriyet, 1 Şubat 1935, s. 3.
124 “Milli Müdafaa Vergileri”, Cumhuriyet, 23 Mayıs 1934, s. 1.
125 Yunus Nadi, “Vergi Düzeltmesine Nereden Başlamalı?”, Cumhuriyet, 16 Şubat 1935, s. 1.
126 “Pahalı Hayat, Ucuz Hayat”, Cumhuriyet, 24 Haziran 1934, s. 6.
127 “Vergilerde Tenzilat Yok”, Cumhuriyet, 13 Şubat 1935, s. 2.
210
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
Vergilerin Ticari Faaliyetlere Etkisi
Cumhuriyetin ilk yıllarında yatırımların millî hasılaya oranı artmıştır. Özellikle demiryolu harcamaları gibi kamu yatırımlarında büyük sıçramalar yaşanmıştır.128 Artan
kamu yatırımlarına nazaran Cumhuriyet’in ilk yıllarında kişi başına vergi yükü artmış,
ancak vergi yükünün hafifletilmesi bir yana 1930’lu yıllarda serbest meslek, ticari sınai
kazanç ve bina sahiplerini de içeren birçok düzenleme ile vergilerin kapsamları genişletilmiştir.129 Oysa Millî Hükûmet, vergilerin tahsilâtında halka azami kolaylık çareleri
aramış “Ana yurdun istiklaline, muhafazasına ve imarına verilmekte olan bu paralar
millete giran [ağır] gelmemiş, Devlet gelirlerinin mühim bir kısmını temin eden inhisarlar da daha verimli seviyeye çıkarılmıştır”.130 Yaşanan iktisadi kriz ve uygulanan vergi
politikasının da etkisiyle piyasada birçok ticarethane131 kapanmıştır.
Vergilerin artması bir yandan mal fiyatlarına yansırken diğer yandan üretimi azaltıcı
etkisiyle ticari hayatı olumsuz etkilemiştir. İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Raporu’na
göre “bilhassa son senelerde vergi sıkleti, şehir ve kasabalar ahalisine daha fazla yüklenmiştir”.132 Ülkeye ‘milyarlar’ getiren tiftik ticareti örneğinde olduğu gibi artan vergiler ile bazı ticari faaliyetler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.133
1934’te Cumhuriyet, İstanbul’da birçok yazıhane ve mağazaların vergiler yüzünden
kapandığını şu cümleler ile dile getirmektedir;
“…İstanbul’un en işlek caddelerinde ve birçok yazıhane ve ticarethaneleri ihtiva eden binalarda
dükkân, mağaza ve yazıhanelerin birer, birer kapandığı görülmektedir. Bu terki ticaret ve tatili
faaliyetin sebepleri arasında… Yeni kazanç kanununu tatbik şekliden tevellüt eden mahzurlardan
ileri geldiğini söylemektedirler. …İradi gayrisafinin 6 misli üzerinden vergi alınmakta. Örneğin
iradi gayrisafisi 100 lira olan bir avukat, serbest meslek erbabı ya da mühendis yazıhanesi 600
lira kazanç vergisi vermek ve bunun yüzde yirmisi olarak da buhran ve muvazene vergisi vermek
durumunda kalmaktadır. Toplam 720 lira vergiye tabi tutulmaktadır”.134
128 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 242.
129 Gülten Kazgan, “Türk Ekonomisinde…”, s. 252.
130 Feridun Osman, “On Senelik İcraat Bilançosu”, Cumhuriyet, 4 Mart 1935, s. 11.
131 1928-1933 yılları arasında sadece İstanbul’da 768 kuruluş faaliyetlerini durdurmuştur. 1928’den itibaren ticari
faaliyetlerini sonlandıran işletmelerin sayısı artarken özellikle 1932 yılından itibaren ferdi ticarethanelerdeki azalış
1935 yılında doruk noktasına ulaşmıştır. 1933 yılında 220 ferdi ticarethane faaliyetine son verirken 1935’te bu rakam
401 olarak kayıtlara geçmiştir. 1933 yılına kadar kapanmış 768 işletmenin ise sadece 39’u şirket haline gelmiştir. Daha
fazla bilgi için bkz. “Ticari Faaliyet Mizanı”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Şubat 1934, C.50, S.2, s. 78;
“935 Yılında Ticari Hareketler”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Şubat 1936, C.52, S.2, s. 90; “1936 Ticari
Hareketler”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Kanunisani 1937, C.53, S.1, s. 8.
132 H, Avni, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası 1926, 1927, 1928 Seneleri Faaliyet ve Muamelâtına Ait Umumi Rapor,
İstanbul, Sinan Matbaası, 1935, s. 345.
133 “Tiftik Ticaretimiz”, Son Posta, 10 Şubat 1932, s. 6.
134 “Tatili Faaliyet Olan Ticarethaneler”, Cumhuriyet, 11 Ağustos 1934, s. 1.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
211
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
İstanbul Tahakkuk Müdürü Talat Bey’e göre ise vergiler yüksek değildir, tüccar vergi vermeye alışık olmadığından vergiler yüksek olarak algılanmaktadır.135
Hür Adam Gazetesi 6 Aralık 1930 tarihinde “Halkçilari Ne Kurtarabilir?” başlıklı makalesinde C.H.F.’nin vergi siyasetini devam ettirme çabasını şu sözlerle eleştirmektedir:
“… Halkçılar muvaffak olamıyacaklardır. Çünkü memleketi düşürdükleri iktisadi ve içtimai
zaa’fı bir kaç sene içinde gidermeğe maddaten imkân yoktur. …Hakikaten H.F. sı hükümetinin
üstünde yürüdüğü batak zeminin farkına varamamakla sonuna kadar israr ve taannüt gösterdiğini hayretle görürüz. 924’den başlayan yanlış adımları, iktisadi gidişin çıkmaza giriyor olduğunu kırda köyde, kasabada şehirde her kes tedricen artan bir kuvvetle hissettiği halde halkçılar anlaşılmaz bir nikbinlikle o yolda yürümeğe devam ettiler. O kadar ki bütçenin mütevazin
vergilerin yolunda olduğunu, memlekette her işte inkışafa gidildiğini teminkârane söylemekte
mahzur bulmuyorlardı. Meselâ daha geçen sene maliye vekili dairei intihabiyesi İzmirde mali
ve iktisadi vaziyetimizin sitayişkârane teşrihatını mutazammın nutuklar verilebilecek bir kanaati kalbiye sahibi bulunuyordu. Sonra vergilerin katiyen ağır olmadığı yolunda gazetelere uzun
boylu izahattan çekinmiyordu… acaba bilmiyorlarmı idi ki bunları işidenler ve okuyanlar gülüyorlardı ve yakında kafamızı duvara vuracağımız kulaktan kulağa fısıldanıyordu?.. Nehayet
buda geldi çıktı”.136
Liman şirketine ödenen ücret ve vergilerin yüksekliği bir yandan fiyat artışlarının
önemli nedeni olurken diğer yandan malını satamayan tüccarın faaliyetlerini azaltma
sebebidir. Hükûmetin tekel hakkı verdiği Liman şirketindeki vergilerle ilgili şikâyetler
artmasına rağmen137 konu ile ilgili önlemler yetersiz kalmış, ülke ticaretinin kalbi durumunda olan İstanbul, transit ticaret üstünlüğünü kaybetmiştir. Liman şirketi müdürü
Hamdi Bey’e göre diğer limanların üstünlüğü ele geçirmesindeki ana etkenlerin başında
işlerin süratli olması ve İstanbul Limanı’na göre daha az verginin alınması hatta hiç vergi alınmaması gelmektedir.138 Buhran yıllarında diğer ülkeler mallarını satacak piyasa
arayışında iken, Türkiye’de ise mahsuller liman şirketine ödenen ücretlerin yüksekliği
sebebiyle çürümeğe bırakılmıştır.139
Cumhuriyet’in ilk yıllarında mevcut antrepolar üzerinden alınan ücretler diğer limanlar ile karşılaştırıldığında İstanbul’da tüccar daha fazla maliyete katlanmak durumundadır.
Trieste ve İskenderiye’de on vagon şekerin bir aylık masrafı 3.000 lira iken İstanbul’da bu
masraf 9.500 liraya çıkmaktadır. Şeker transitini yapan tüccar, Trieste yolunu tercih
135 “Tatili Faaliyet Olan Ticarethaneler”, Cumhuriyet, 11 Ağustos 1934, s. 1.
136 “Halkçiları Ne Kurtarabilir?”, Hür Adam, 6 Kanunievvel 1930, s. 1.
137 “Liman Şirketi Hükümet Tarafından İdare Edilecek”, Yarın, 14 Mart 1931, s. 2.
138 Yunus Nadi, “Açık konuşalım Koca İstanbul’da Bir Liman Yoktur”, Cumhuriyet, 21 Haziran 1929, s. 2.
139 “Yine Liman Günahtır Günah”, Yarın, 1 Temmuz 1931, s. 2.
212
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
ederken, manifatura transitini yapan tüccar ise Port Said’i tercih etmeye başlamıştır.140
Nakliye masraflarının yüksekliği, dahildeki bir malı, hariçten gelen mala göre rekabet
edemeyecek konuma düşürmektedir. Amerika’dan İstanbul’a bir ton buğday nakli için
450 kuruşa mal olurken, aynı miktar buğdayın vapurdan değirmene nakli ise 500 kuruş
olmakta141 dolayısıyla mal fiyatlarına yansımaktadır. Limanda alınan vergiler çok çeşitli
olmakla birlikte 5.000 tonluk bir vapurdan diğer limanlarda alınan 142 150-155 liralık ücretler, İstanbul limanında ortalama 505 ile 645 lira arasında değişmektedir.143
1932 yılına gelindiğinde Liman şirketi, faaliyetlerin azalması sonucu gelirinin yüzde
kırkını kaybetmiş144, bir sonraki yıl da liman gelirleri azalmaya devam etmiştir. İstanbul
Limanı’ndan yapılan ithalatta ise %55 oranında azalma tespit edilmiştir.145 Hükûmet, liman işlerinde istikrarın sağlanması adına navlunları sabit bir hale getirmeye çalışmış
ancak yeni tarife, eskisine oranla daha da yükseltilmiştir. Bu durum günden güne sönmekte olan limanı daha sıkıntılı bir duruma sokmuş, yeni tarife karşısında aktarma ve
transit faaliyetleri durma noktasına gelmiştir.146 Bunun üzerine liman tarifelerinde Şubat
1934’te %50 oranında indirime gidilmiştir.147 Liman kadrosunda önemli değişiklikler
yapılmış, bazı memur ve şubesinin amirleri değiştirilmiştir.148 Liman şirketi 14 Ağustos
1934’te tasfiye edilerek, Ahmet Hamdi Bey’in yerine genel müdür olarak, denizcilik ve
liman konusunda tecrübe sahibi olmayan bir vali tayin edilmiştir149. Kadro değişikliklerine rağmen “Burje Havalimanı bile İstanbul Limanı’ndan daha işlek bir vaziyettedir”.150
1935 yılına gelindiğinde İstanbul liman ve rıhtım işleri Maliye Bakanlığı’na devredilmiş liman, antrepo, tahmil ve tahliye işlerinin tek elden, İstanbul liman umum müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.151
140 Ticaret ve Sanayi Odasından Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Raporu 20 Kânunusani 1340-26 Teşrinisani 1340,
çev. Aynur Karayılmazlar, İstanbul, İstanbul Ticaret Odası, 2006, s. 129.
141 Ticaret ve Sanayi Odasından…, s. 130.
142 5.000 tonluk bir vapur için Triyeste’de 103 lira, Pire ve Selanik’te 152 lira, Burgaz ve Varna’da 155 lira, alınmaktadır.
Bkz. Alî İktisat Meclisi Raporları, “Türkiye’nin Liman Hizmetleri ve Limanlarımızın İnkişafını Temin Edecek
Tedbirlere Dair Teklifler”, Alî İktisat Meclisi Raporları 15-29 Kânunuevvel 1931, Ankara, Başvekâlet Müdevvenat
Matbaası, 1932, s. 41-42.
143 Alî İktisat Meclisi Raporları, “Türkiye’nin Liman Hizmetleri…”, s. 38-39.
144 “İster İnan İster İnanma”, Son Posta, 30 Mart 1932, s. 3.
145 “Limanda İşler Azaldı”, Cumhuriyet, 8 Mart 1933, s. 1.
146 “İstanbul Limanı Yeni Bir Tehlike Karşısında”, Cumhuriyet, 6 Teşrinievvel 1933, s. 4.
147 “Liman Tarifelerinin Tetkiki Bitti”, Cumhuriyet, 12 Şubat 1934, s. 3
148 “Liman Kadrosunda Mühim Tebeddüller Yapıldı”, Cumhuriyet, 17 Kanunievvel 1933, s. 2.
149 Ahmet Hamdi Başar, “Gazi bana çok kızmış…” s. 524.
150 “İstanbul Limanından Daha İşlek Bir Hava Limanı Burje”, Cumhuriyet, 4 Kanunievvel 1934, s. 5.
151 “Liman İşleri”, Kurun, 1 İkincikanun 1935, s. 4.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
213
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Sonuç
Cumhuriyet’in kuruluşundan 1930’ların ortalarına kadar geçen bir süreyi kapsayan
bu çalışmada artan vergi yüklerinin iktisadi kesimler üzerinde yarattığı etkiler incelenmiştir. Ele alınan dönemin iktisadi yapısı birçok değişkeni barındırmakla birlikte
Cumhuriyet’in ilk yıllarında ekonomi, kısıtlı üretime sahip, çoğunlukla ithalata dayalı
bir pazarın çevresinde, dışa açık ve bağımlı bir görünüm çizmektedir. Genç
Cumhuriyet’in devraldığı iktisadi birikimlerin yetersizliği, başta demiryolu yatırımları
ve başkent Ankara’nın imarı, 1929 Dünya Buhranı’nın yarattığı ihracattaki daralma,
1930’lu yıllarda atılan devletçilik adımları, devletin gelire ihtiyacını artırmıştır. Eldeki
imkânların yetersizliğine mukabil yapılması gereken yatırımların gittikçe artan şiddeti,
hükûmetin vergi siyasetinde belirleyici olan en önemli etkendir.
‘İktisadi Cidalin’ kazanılması adına toplumun her kesiminden beklenen fedakârlık
kendini vergi politikasında da göstermiştir. Aşar Vergisi’nin kaldırılmasından sonra artan
finansman ihtiyacı sebebiyle dolaylı vergilerin kapsamı artırılmış, toplumun her kesimi
değişen vergi politikası sebebiyle derinden etkilenmiştir. Önemle belirtilmesi gereken hususlardan biri ise eklenen vergilerin oran ya da kapsamlarından ziyade çoğu zaman gelirden bağımsız olma özelliklerinin iktisadi unsurlar üzerinde yarattığı olumsuz etkidir.
Yaşanan dünya bunalımının etkisiyle birlikte kırsaldaki üreticiden kentteki memur ve işçiye kadar her kesimin alım gücü düşerken, artan vergilerin piyasa fiyatlarına yansımasıyla
hayat pahalılığı giderek yükselmiştir. Üretim ve tüketimin azalması, yıllar itibariyle devletin topladığı vergilerin tahsilat oranlarını düşürürken, hükûmet çözümü yeni vergiler koymakta ya da var olanların kapsamlarını genişletmekte bulmuştur. Bu durum iktisadi faaliyetleri olumsuz etkileyen kısır bir döngü yaratmıştır. Bütçe denkliğinin sağlanması
konusunda hükûmetin almış olduğu sıkı tedbirler sürekli değişen vergi politikasına sebep
olurken devletin tanıdığı tekel alanlarının dışında kalan sanayici ve tüccar kesiminin iktisadi faaliyetleri ise vergilerin kazançtan bağımsız olma özelliği sebebiyle gerilemiştir.
Sonuç itibariyle toplum adına yapılan kamu harcamaları, toplumu oluşturan kesimlerin
daha fazla ‘fedakârlıklar’a tahammülü sayesinde mümkün olabilmiştir.
Hakem Değerlendirmesi: Dış bağımsız.
Çıkar Çatışması: Yazar çıkar çatışması bildirmemiştir.
Finansal Destek: Yazar bu çalışma için finansal destek almadığını beyan etmiştir.
Peer-review: Externally peer-reviewed.
Conflict of Interest: The author has no conflict of interest to declare.
Grant Support: The author declared that this study has received no financial support.
214
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
KAYNAKÇA
1. Arşiv Kaynakları
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi
(BCA)152
2. Resmî Yayınlar
TBMMZC., C.XXVII, İ.187, 5.2.1339.
TBMMZC., C.VI, İ.111, 25.2.1340.
TBMMZC., C.II, İ.106, 19.4.1341.
TBMMZC., C.I, İ.73, 9.6.1930.
TBMMZC., C.II, İ.18, 27.6.1931.
TBMMZC., C.VII, İ.7, 29.11.1931.
TBMMZC., C.II, İ.8, 30.11.1931.
TBMMZC., C.VIII, İ.53, 28.5.1932.
TBMMZC., C.VIII, İ.54, 29.5.1932.
TBMMZC., C.IX, İ.77, 3.7.1932.
TBMMZC., C.IX, İ.80, 7.7.1932.
TBMMZC., C.XVI, İ.65, 3.6.1933.
TBMMZC., C.XXII, İ.47, 5.5.1934.
3. Süreli Yayınlar
Cumhuriyet
Hür Adam
Kurun
Son Posta
Son Saat
Yarın
4. Araştırma Eserler
“935 Yılında Ticari Hareketler”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Şubat
1936, C.52, S.2.
“1936 Ticari Hareketler”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Kanunisani 1937,
C.53, S.1.
152 Faydalanılan belgelerin numaraları dipnotlarda belirtilmiştir.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
215
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
Ahmad, Feroz: İttihatçılıktan Kemalizme, çev. Fatmagül Berktay, İstanbul, Kaynak
Yayınları, 1999.
Akalın, Güneri: Cumhuriyet Dönemi Ekonomi-Politik Tarihin Liberal Yorumu, Ankara,
Orion Kitabevi, 2010.
Atay, Falih Rıfkı: Çankaya, İstanbul, Pozitif Yayınları, 2010.
Avcıoğlu, Doğan: Türkiye’nin Düzeni (Dün, Bugün, Yarın), 2. baskı, Ankara, Bilgi
Yayınevi, 1969.
Avni, H.: İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası 1926, 1927, 1928 Seneleri Faaliyet ve
Muamelâtına Ait Umumi Rapor, İstanbul, Sinan Matbaası, 1935.
Aydemir, Şevket Süreyya: Cihan İktisadiyatında Türkiye, Ankara, Milli İktisat ve
Tasarruf Cemiyeti, 1931.
Aydemir, Şevket Süreyya: Suyu Arayan Adam, 15. baskı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2004.
Başar, Ahmet Hamdi: “Gazi bana çok kızmış…”: Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları
Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Tek Parti Dönemi C.I., yay. haz. Murat. Koraltürk,
İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007.
Boratav, Korkut: Türkiye’de Devletçilik, 2. baskı, Ankara, İmge Kitabevi, 2006.
Bostancı, M. Naci: Cumhuriyetin Başlangıç Yıllarında Ekonomi ve Siyaset, İstanbul,
Ötüken, 1996.
Buğra, Ayşe: Devlet ve İşadamları, çev. Fikret Adaman, İstanbul, İletişim Yayınları,
2010.
Duru, Cihan: “Atatürk Döneminde Olağanüstü Vergiler”, Maliye Dergisi Maliye Tetkik
Kurulu Atatürk Özel Sayısı, 1981, s. 259-288.
Feridun Osman: “On Senelik icraat bilançosu”, Cumhuriyet, 4 Mart 1935, s. 11.
Kaymakçı, Özgün Burak: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Tarihi- Düşünsel Bir Deneme:
Türkiye Ekonomisi, İstanbul, Ötüken, 2015.
Kazgan, Gülten: “Türk Ekonomisinde 1927-35 Depresyonu, Kapital Birikimi ve
Örgütleşmeler”, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Sorunları 1923-1938.
İstanbul, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi Mezunları Derneği Yayını, 1977,
s. 231-274.
Kazgan, Gülten: Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, 4. baskı, İstanbul, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2009.
Keyder, Çağlar: Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, 16. baskı, İstanbul, İletişim Yayınları,
2010.
Kirmanoğlu, Hülya: “Türkiye’de Vergi Reformları, Siyasal İktidarlar ve İktisat
Politikaları”, İstanbul Üniversitesi Maliye Araştırma Merkezi Konferansları Dergisi,
C.0, S.36, 1994, s. 55-82.
216
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
Akdağ Sarı, K.
Kuruç, Bilsay: Belgelerle Türkiye İktisat Politikası 1929-1932 C.I, Ankara, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1988.
Ökçün, Ahmet Gündüz: Türkiye İktisat Kongresi 1923, İzmir Haberler, Belgeler, Yorumlar,
2. baskı, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1971.
Özer, Mehmet Halis: “Serbest Cumhuriyet Fırkası’nda İktisadi Düşünce”, Elektronik
Sosyal Bilimler Dergisi, 2014, C.13, S.51, s. 77-92.
Pamuk, Şevket: “20. Yüzyıl Türkiye’sinde İktisadi Değişim: Bardağın Yarısından Fazlası
Dolu Mu?”, Türkiye Tarihi 1839-2010: Modern Dünyada Türkiye, ed. Reşat Kasaba,
çev. Zuhal Bilgin, C.IV, İstanbul, Kitap Yayınevi, 2004, s. 275-311.
Reşat Hereke Fabrikası Müdürü: “Sanayiimizin inkışafında ehemmiyetle nazarı dikkata
alınması icabeden noktalar”, 1933 Oda Kongresi Rapor ve Kararları, İstanbul
Ticaret ve Sanayi Odası 1933 Kongresi Neşriyatı, İstanbul Matbaacılık ve Neşriyat
Türk Anonim Şirketi, 1933, s. 1-11.
Sakarya, Kemal: “Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Maliyesi (1919-1938)”, Maliye
Dergisi Maliye Tetkik Kurulu Atatürk Özel Sayısı, 1981, s. 7-24.
Şirin, Funda Selçuk: “1930 Türkiyesinde Bir Muhalefet Örneği: Hür Adam Gazetesi”, Tarihin
Peşinde Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020, S.23, s. 99-140.
Tezel, Yahya Sezai: Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), İstanbul,
Türkiye İşbankası Kültür Yayınları, 2015.
“Ticari Faaliyet Mizanı”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Şubat 1934, C.50, S.2.
Toynbee, Arnold J.: Türkiye Bir Devletin Yeniden Doğuşu III, çev. Kasım Yargıcı,
İstanbul, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., 2000.
Tunçay, Mete: T.C’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), 3. baskı, İstanbul,
Cem Yayınevi, 1992.
Turan, Kemal: “Atatürk Dönemi Maliye Politikasında Tarım Kesiminin Yeri”, Maliye
Dergisi Maliye Tetkik Kurulu Atatürk Özel Sayısı, 1981, s. 289-319.
Türkiye Ekonomisinin 50 Yılı Semineri. İstanbul, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi Yayını Sermet Matbaası, 1973.
Türkiye’de Ticaretin Öncü Kuruluşu İstanbul Ticaret Odası 1923- 1960, ed. Ufuk Gülsoy
ve Bayram Nazır, İstanbul, İstanbul Ticaret Odası, 2012.
Yılmazer, Cemil Adar-Yüksel, Cihan, “Türkiye’de Tek Parti Dönemi Vergi Politikaları”,
Milli Kültür Araştırmaları Dergisi (MİKAD), C.III, S.1, 2019, s. 82-93.
Yunus Nadi: “Açık konuşalım Koca İstanbul’da bir liman yoktur”, Cumhuriyet, 21
Haziran 1929, s. 2.
Yunus Nadi: “Vergi Düzeltmesine Nereden Başlamalı?”, Cumhuriyet, 16 Şubat 1935, s. 1.
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020
217
Atatürk Dönemi’nde Uygulanan Vergi Politikasının İktisadi Kesimler Üzerindeki Etkisi
5. Raporlar
1930 Sanayi Kongresi Raporlar Zabıtlar, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti Umum
Merkezi, Ankara, Cumhuriyet Matbaası, (t.y.)
1933 Oda Kongresi Rapor ve Kararları, “Sanayimizin Himayesi Esasları Hakkında Bazı
Sanayi Erbabının Mütaleaları”, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası 1933 Kongresi
Neşriyatı, İstanbul Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi, 1933.
Alî İktisat Meclisi Raporları, “Türkiye’nin Liman Hizmetleri ve Limanlarımızın
İnkişafını Temin Edecek Tedbirlere Dair Teklifler”, Alî İktisat Meclisi Raporları 1529 Kânunuevvel 1931, Ankara: Başvekâlet Müdevvenat Matbaası, 1932, s. 5-68.
C.H.F. Vilayet Raporları, 1931 Senesi Büyük Kongresinde Takdim Edilmek Üzere
Hazırlanan Cumhuriyet Halk Fırkası Vilayet Kongreleri Temenniyatı Hülâsası,
Ankara, Hakimiyeti Milliye Matbaası, 1931.
Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü Fevkalade Nüshası (29 Teşrinievvel 1933), İstanbul,
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası.
İstanbul Şehri İstatistik Yıllığı 1931-32, C.II, İstanbul Belediyesi İstatistik Müdürlüğü,
İstanbul Belediye Basımevi, (t.y.).
İstanbul Şehri İstatistik Yıllığı 1932-33, C.III, İstanbul Belediyesi İstatistik Müdürlüğü,
İstanbul Belediye Basımevi, 1936.
Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul İktisat Komisyonu Raporu 20
Kânunusani 1340-26 Teşrinisani 1340, çev. Aynur Karayılmazlar, İstanbul, İstanbul
Ticaret Odası, 2006.
218
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 38, 2020