T.C.
SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI
EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM BİLİM DALI
SEZDİRME YÖNTEMİ VE DÜZ ANLATIM YÖNTEMİ İLE
YAPILAN DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİNİN ÖĞRENCİ
BAŞARISINA VE ERİŞİSİNE ETKİSİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
ENES KAAN ŞAHİN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Dr. Öğr. Üyesi İlhami Arseven
SİVAS
2021
SEZDİRME YÖNTEMİ VE DÜZ ANLATIM YÖNTEMİ İLE YAPILAN DİL BİLGİSİ
ÖĞRETİMİNİN ÖĞRENCİ BAŞARISINA VE ERİŞİSİNE ETKİSİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI
ENES KAAN ŞAHİN
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Eğitim Bilimleri Anabilim
Dalı, Eğitim Programları ve Öğretim Bilim Dalı İçin Öngördüğü
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Olarak Hazırlanmıştır.
Tez Danışmanı
Dr. Öğr. Üyesi İlhami Arseven
SİVAS
Ağustos - 2021
KABUL VE ONAY
Enes Kaan ŞAHİN’in hazırlamış olduğu “Sezdirme Yöntemi ve Düz Anlatım Yöntemi ile
Yapılan Dil Bilgisi Öğretiminin Öğrenci Başarısına ve Erişisine Etkisinin Karşılaştırılması”
başlıklı bu çalışma, 05/07/2021 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak
jürimiz tarafından, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı, Eğitim Programları ve Öğretim Bilim
Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Unvanı, Adı ve Soyadı (Jüri Başkanı):
Doç. Dr. Hakkı KONTAŞ
Unvanı, Adı ve Soyadı (Danışman):
Dr. Öğr. Üyesi İlhami ARSEVEN
Unvanı, Adı ve Soyadı (Üye):
Dr. Öğr. Üyesi. Mustafa ERSOY
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
…. /…. /….
Doç. Dr. Fatih KARAKUŞ
Enstitü Müdürü
ETİK SÖZÜ
Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Tez Yazım Kılavuzu’nda belirtilen
kurallara uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;
✓ Bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,
✓ Görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun olarak
sunduğumu,
✓ Başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda ilgili eserlere, bilimsel normlara
uygun olarak atıfta bulunduğumu ve atıfta bulunduğum eserlerin tümünü kaynak olarak
gösterdiğimi,
✓ Bütün bilgilerin doğru ve tam olduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik
yapmadığımı,
✓ Tezin herhangi bir bölümünü, Cumhuriyet Üniversitesi veya bir başka üniversitede, bir
başka tez çalışması olarak sunmadığımı; beyan ederim.
…/…/…….
Enes Kaan ŞAHİN
iii
TEŞEKKÜR
Tez çalışmam süresinde karşılaştığım her sorunda bana desteğini esirgemeyen, izlemiş
olduğum araştırma metotlarını kontrol eden ve bana gerekli dönütleri sunan değerli hocam,
danışmanım Dr. İlhami ARSEVEN’e teşekkürlerimi sunarım. Araştırma konumun
uygulanabilmesi için gerekli izinleri sağlayan Sivas İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ve tez
çalışmamın uygulama aşamasında bana uygun öğrenme ortamlarını sağlayan Yıldız İmam
Hatip Ortaokulu ile Yakupoğlan Ortaokulu personellerine,
Çalışma sürem boyunca varlıklarını yanı başımda hissettiğim sevgili ailem ve Melike’ye
teşekkür ederim.
iv
ÖZET
ŞAHİN, Enes Kaan, Sezdirme Yöntemi ve Düz Anlatım Yöntemi ile Yapılan Dil Bilgisi
Öğretiminin Öğrenci Başarısına ve Erişisine Etkisinin Karşılaştırılması, Yüksek Lisans Tezi,
Sivas, 2021.
Bu araştırmanın amacı; dil bilgisi öğretiminde kullanılan sezdirme yönteminin, öğrenci
başarısına etkisini belirlemek ve dil bilgisi konularının öğretiminde düz anlatım yöntemi ile
sezdirme yönteminin öğrenci başarısına ve erişisine etkisini karşılaştırmaktır.
Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın
çalışma grubunu 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında Sivas ili Merkez ilçesinde öğrenim gören
Yakupoğlan Ortaokulu 8.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışma grubu; 24’ü deney, 21’i
kontrol grubu olmak üzere toplam 45 öğrenciden oluşmaktadır. Deney grubuna sezdirme
yöntemi, kontrol grubuna ise düz anlatım yöntemi ile uygulama gerçekleştirilmiştir. Yapılan
uygulama, 4 haftada toplam 8 ders saati üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen Başarı Testi
uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde; deney ve kontrol gruplarının ön
ve son testlerde elde ettikleri başarı puanlarının ortalamalarının karşılaştırılmasında bağımsız
gruplar t testi, Wilcoxon testi ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır.
Araştırma sonunda; dil bilgisi öğretiminin sezdirme yöntemi kullanılarak gerçekleştirildiği
deney grubu öğrencilerinin son test başarı puanları ortalamalarının ön test başarı puanları
ortalamalarına göre anlamlı derecede arttığı, dil bilgisi öğretiminin düz anlatım yöntemiyle
gerçekleştirildiği kontrol grubu öğrencilerinin son test başarı puan ortalamalarının ön test başarı
puan ortalamalarına göre artsa da bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir.
Aynı şekilde erişi puanları incelendiğinde deney grubu lehine anlamlı bir farklılığın olduğu da
görülmektedir. Bu durum sezdirme yöntemin, dil bilgisi öğretiminde başarıyı sağlamada etkili
olduğunu göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Dil bilgisi öğretimi, Sezdirme yöntemi, Düz anlatım yöntemi,
Akademik başarı, Dil ve zihinsel beceriler
v
ABSTRACT
ŞAHİN, Enes Kaan, Comparison of the Effect of Grammar Teaching with Sense Method and
Traditional Lecture Method on Students’ Achievement and Achievement Level, Master’s
Thesis, Sivas, 2021.
The aim of this study is to determine the effect of the sense method used in grammar
teaching on student achievement and to compare the effect of traditional lecture method and
sense method on student achievement in teaching grammar.
In this study, experimental design, one of the quantitative research methods, was used.
The study group of the research consists of 8th grade students of Yakupoğlan Secondary
School, studying in the Central district of Sivas province in the 2020-2021 academic year.
The study group consists of 45 students, 24 of which are in the experimental group and 21 are
in the control group. The study was carried out with the sense method for the experimental
group and the traditional lecture method for the control group. The study was carried out over
a total of 8-course hours in 4 weeks.
In the research, the Achievement Test developed by the researcher was applied as a
data collection tool. In the analysis of the data obtained from the research; Independent groups
t-test, Wilcoxon test, and Mann Whitney U test were used to compare the mean scores of the
experimental and control groups in the pre-test and post-test.
At the end of the research; Although the average of the post-test achievement scores of
the experimental group students in which grammar teaching was carried out using the sense
method increased significantly compared to the averages of the pre-test achievement scores,
the post-test achievement averages of the control group students whose grammar teaching was
carried out using the traditional lecture method increased compared to the pre-test success
averages and it was determined that it was not statistically significant. Likewise, when the
achievement level scores are examined, it is seen that there is a significant difference in favor
of the experimental group. This shows that the sense method is effective in ensuring
achievement in grammar teaching.
Key Words: Teaching grammar, Sense method, Traditional lecture method, Academic
achievement, Language and mental skills
vi
İçindekiler
BİRİNCİ BÖLÜM
1.
GİRİŞ.............................................................................................................................................. 1
1.1. Araştırmanın Amacı ..................................................................................................................... 4
1.2. Problem Cümlesi .......................................................................................................................... 4
Alt Problemler ................................................................................................................................. 4
1.3. Araştırmanın Önemi ..................................................................................................................... 5
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ............................................................................................................ 6
1.5. Varsayımlar .................................................................................................................................. 6
1.6.Tanımlar ........................................................................................................................................ 7
1.7. Kısaltmalar ................................................................................................................................... 7
İKİNCİ BÖLÜM
2.
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ....................................................... 8
2.1 Dil Nedir? ...................................................................................................................................... 8
2.2. Dil Bilgisi ve Öğretimi: Dil Bilgisi Öğretimine Tarihsel Bir Bakış ........................................... 12
2.2.1. Davranışçı Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi .............................. 18
2.2.2. Bilişsel Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi ................................... 27
2.2.3. Yapılandırmacı Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi ...................... 37
2.3. Dil Bilgisi Öğretiminde Amaç ve İlkeler ................................................................................... 54
2.4. Dil Bilgisi Öğretiminde Kullanılan Yöntemler .......................................................................... 58
2.4.1. Sezdirme Yöntemi ............................................................................................................... 61
2.4.2. Düz Anlatım Yöntemi ......................................................................................................... 74
2.4.3. Soru-Cevap Yöntemi ........................................................................................................... 77
2.4.4. Tartışma Yöntemi ................................................................................................................ 81
2.4.5. Gösterip Yaptırma Yöntemi ................................................................................................ 84
2.4.6. Rol Oynama Yöntemi .......................................................................................................... 87
2.4.7. Yaratıcı Drama Yöntemi ..................................................................................................... 90
2.4.8. Gözlem Yöntemi ................................................................................................................. 93
2.4.9. Programlı Öğretim Yöntemi ................................................................................................ 95
2.4.10. Bilgisayar Destekli Öğretim Yöntemi ............................................................................... 98
2.5. İlgili Araştırmalar ..................................................................................................................... 101
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.
YÖNTEM ................................................................................................................................... 109
3.1. Araştırma Modeli ..................................................................................................................... 109
3.2. Çalışma Grubu.......................................................................................................................... 109
vii
3.3. Veri Toplama Araçları.............................................................................................................. 110
3.4. Verilerin Toplanması ................................................................................................................ 113
3.5. Verilerin Analizi ....................................................................................................................... 115
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4.
BULGULAR VE YORUM ....................................................................................................... 118
4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum ............................................ 118
4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum .............................................. 119
4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum ........................................... 120
4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum ....................................... 121
4.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum ........................................... 122
BEŞİNCİ BÖLÜM
5.
SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER ................................................................................... 123
5.1. Sonuç ve Tartışma .................................................................................................................... 123
5.2. Öneriler..................................................................................................................................... 126
KAYNAKÇA ..................................................................................................................................... 127
EKLER ............................................................................................................................................... 143
viii
Tablolar Dizini
Tablo 2. 1. Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme ....................................................................................... 18
Tablo 2. 2. Yapılandırmacı Yaklaşımda Öğretmen ve Öğrenci Görevleri ........................................... 38
Tablo 2. 3. Bilişsel Yaklaşım ve Yapılandırmacı Yaklaşımın Karşılaştırılması .................................. 43
Tablo 2. 4. Piaget ve Vygotsky’e Göre Konuşma Dönemleri .............................................................. 48
Tablo 2. 5. Dil Öğrenme Yaklaşımlarının Karşılaştırılması ................................................................. 53
Tablo 2. 6. Geleneksel ve Yapılandırmacı Dil Bilgisi Anlayışlarının Karşılaştırılması ....................... 66
Tablo 3. 1. Çalışma Grubuna İlişkin Betimsel Bilgiler ...................................................................... 110
Tablo 3. 2. Ön Uygulama/Pilot Uygulamaya İlişkin Madde İstatitistikleri ........................................ 111
Tablo 3. 3. Anlatım Bozuklukları Başarı Testi Alt Konu Dağılımı .................................................... 112
Tablo 3. 4. Araştırmanın çalışma takvimi........................................................................................... 113
Tablo 3. 5. Araştırmanın birinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu öğrencilerinin ön
testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi .......................................................................... 115
Tablo 3. 6. Araştırmanın ikinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu öğrencilerinin son
testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi .......................................................................... 116
Tablo 3. 7. Araştırmanın üçüncü alt problemi kapsamında deney grubu öğrencilerinin ön test ve son
testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi .......................................................................... 116
Tablo 3. 8. Araştırmanın dördüncü alt problemi kapsamında kontrol grubu öğrencilerinin ön test ve
son testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi ................................................................... 116
Tablo 3. 9. Araştırmanın beşinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu öğrencilerinin erişi
puanların normallik dağılımı analizi ................................................................................................... 117
Tablo 4. 1. Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamalarının T-Testi
sonuçları .............................................................................................................................................. 118
Tablo 4. 2. Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları Mann Whitney U
testi sonuçları....................................................................................................................................... 119
Tablo 4. 3. Deney grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları ve son test puan ortalamaları
Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sonuçları .............................................................................................. 120
Tablo 4. 4. Kontrol grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları ve son test puan ortalamaları
Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sonuçları .............................................................................................. 121
Tablo 4. 5. Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamaları
T-Testi sonuçları.................................................................................................................................. 122
ix
Şekiller Dizini
Şekil 2. 1. Özümleme Süreci ................................................................................................................. 41
Şekil 2. 2. Uyumsama Süreci ................................................................................................................ 41
Şekil 2. 3. Örgütleme Süreci ................................................................................................................. 42
Şekil 2. 4. Dil Bilgisi Öğretiminde Tümevarım Yönteminin Betimsel Çercevesi ................................ 67
Şekil 2. 5. Öğretmen ve Öğrenci Etkileşimi.......................................................................................... 77
x
Ekler Dizini
EK 1. Araştırma İzin Belgesi .............................................................................................................. 143
EK 2. Anlatım Bozuklukları Başarı Testi (ABBT) ............................................................................. 145
EK 3. Bilgilendirilmiş Gönüllü Katılımcı (Veli/Vasi) Onay Formu................................................... 150
EK 4. Düz Anlatım Yöntemi Ders Planı Örneği (Kontrol Grubu) ..................................................... 151
EK 5. Sezdirme Yöntemi Ders Planı Örneği (Deney Grubu) ............................................................. 159
EK 6. Sezdirme Yöntemi Uygulanırken Kullanılan Metinler (Deney Grubu) ................................... 170
EK 7. Öğrenci Çalışmalarından Örnekler ........................................................................................... 173
xi
BİRİNCİ BÖLÜM
1.GİRİŞ
Bu bölümde araştırmanın problem durumuna, konusuna, araştırmanın amacı ve alt
amaçlarına, araştırmanın önemine, sınırlılıklarına, varsayımlara ve tanımlara yer verilecektir.
İnsan, hemen her yönüyle toplumsallaşma amacı taşıyan; hayatta aldığı bilgileri düzenleyen
ve gerektiğinde yeniden üreten sosyal bir varlıktır. İnsanın sosyalleşmesini sağlayan en önemli
unsursa dildir. (Vatandaş, 2020: 826) Bireyin ana dilini başarılı bir şekilde kullanabilmesi için
dilin kurallarını bilmesi ve bu kuralları başarılı bir şekilde uygulayabilmesi gerekmektedir. Bu
sebeple Türkçe derslerinde gerçekleştirilecek öğretim faaliyetleri, bireylerin ana dil kullanma
becerisini geliştirmede önemli bir görev üstlenmektedir.
2005 - 2006 eğitim ve öğretim yılından itibaren hazırlanan her Türkçe Dersi Öğretim
Program’ı yapılandırmacılık yaklaşımı temel alınarak hazırlanmış; bunun yanında çoklu zekâ,
beyin temelli öğrenme, öğrenci merkezli eğitim, bireysel farklılıklara duyarlı eğitim, sarmal,
tematik ve beceri yaklaşımı gibi çeşitli yaklaşımlardan da programın yapısı itibariyle
yararlanılmıştır. (MEB, 2009: 10) Yapılandırmacı yaklaşımla birlikte günümüzde Türkçe
öğretimi, bireyin “Dinleme, Konuşma, Okuma ve Yazma” temel dil becerilerini geliştirme
amacıyla gerçekleştirilmektedir. Programın temel yapısı, etkinlikler yoluyla öğrencilere bu
becerileri kazandırma esasına dayanmaktadır. (MEB, 2019: 8-9)
Bu doğrultuda Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda (MEB, 2019); bireyin anne karnından
itibaren gelişmeye başlayan dinleme becerisi, sözlü ifade gücünü oluşturan konuşma becerisi,
anlama ve yorumlamada yazılı bir kaynağa dayalı gerçekleştirilen okuma becerisi ile duygu ve
düşüncelerin kâğıda dökülmesini sağlayan yazma becerisinin aktif kullanımını önemseyen
bütünleşik etkinliklerden yararlanılmaktadır. Örneğin bir sözlü iletişim ortamında birey
konuşma becerisini kullandığı kadar dinleme becerisini de kullanmakta, yazma becerisinde
başarı sağlayabilmesi için mutlaka anlama becerilerinin gelişmiş olması gerekmektedir. Bu
durum bütünleşik etkinliklerin yapılmasını zaruri kılmıştır.
Bireyin dili alma ve üretmesinin yanı sıra aynı zamanda zihinsel becerilerini de geliştirmesi
Türkçe öğretiminde önemli yer tutmaktadır. (Güneş, 2021: 41) Dinlenen/izlenen veya okunan
metinlerden hareketle yeni metinler yazılması veya yeni fikirlerin sözlü olarak ifade edilmesi
gibi etkinlikler Türkçe öğretiminde dilsel ve zihinsel becerilerin birlikte gelişimini
doğurmaktadır. Hatta bu etkinlikler sadece dil ve zihinle sınırlı kalmayıp bireyin; sosyal,
1
duyuşsal, psikomotor vb. açılardan da gelişmesine imkân tanımaktadır. Bu uygulamalar Türkçe
öğretimi içinde yer alan dil bilgisi öğretimine bakış açısının da değişmesine neden olmuş ve
dilin gramer bilgisini içeren konu alanları; dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerileri içinde
öğrencilere sezdirilerek kazandırılmaya başlanmıştır. Böylelikle bireyin keşfetme, sıralama,
sınıflama, çıkarım yapma, değerlendirme vb. gibi zihinsel becerileri de olumlu ölçüde
geliştirilmiştir. Tümdengelime dayalı olarak kuralların yalın halde öğrenciye aktarılması yerine
metin temelli ve tümevarıma dayalı dil bilgisi öğretimi anlayışına geçiş yapılmıştır. (Demirel
ve Şahin 2006:128)
2005-2006 eğitim ve öğretim yılında Yapılandırmacı yaklaşımın etkisinde hazırlanan
Türkçe Dersi Öğretim Programı’na değin Türkiye’de, kalıp gramer kurallarının ön planda
olduğu dil bilgisi öğretimi yapılırken günümüzde hayatilik ilkesinin bir gereği olarak
uygulamaya dayalı işlevsel dil bilgisi öğretimi gerçekleştirilmektedir. Anlayan ve anlatabilen
bireylerin, dile tam anlamıyla hâkim olabilmesi için dil bilgisi öğretiminden yararlanılmaktadır.
Başka bir deyişle bireyin dilsel becerilerini geliştirmede, dil bilgisi öğretimi bir araç rolünü
üstlenmektedir. Bu da dil bilgisi öğretiminde yeni bir metot olan sezdirme yöntemini ortaya
çıkarmıştır. Sezdirme yöntemi, kuramsal temellerini yapılandırmacılık yaklaşımından
almaktadır. (Altunkaya, 2019: 214)
Yapılandırmacı yaklaşım, dil bilgisi öğretimi açısından değerlendirildiğinde şunları
söylemek mümkündür: Her şeyden önce birey, dil bilgisi öğretiminin neden gerekli olduğunu
bilmelidir. Öğretim sebebini bilen ve bu sebep doğrultusunda bir amaç belirleyen öğrenciler dil
bilgisi öğretimine daha istekli katılmakta yani duyuşsal bakımdan istenen hazıroluş seviyesine
ulaşmaktadır. Öğretim sürecinde yapılacak etkinliklerde de bireyin risk ve sorumluluk
almasının önü açılmalıdır. Öğretmen tarafından, öğrencilerin; belli gramer yapılarını
değiştirmesi, çıkarması veya yeni yapılar eklemesinde öğrenciye rehberlik edilmelidir. Dil
bilgisi kurallarının aktarıcısı rolünden çıkan öğretmen, öğrencilere süreç boyunca çeşitli
işlemler gerçekleştirebilmesinde anahtar rolü oynamaktadır. (Dolunay, 2014: 107-108)
Sezdirme yöntemiyse, kuramsal temellerini yapılandırıcılık anlayışına dayandıran; bireyin
soyut dil bilgisel kuralları, tekrar/pekiştirme/ezber gibi geleneksel öğretim yöntemlerinden
sıyırarak somutlaştırmaya, dili kullanma ve zihinsel becerilerini birbiriyle harmanlayarak
öğrenme ortamı oluşturma esasına dayanan dil bilgisi öğretim yöntemidir.
Bireyin temel dil becerilerini kullanarak dil bilgisi öğretimi gerçekleştirmeyi amaçlayan
sezdirme yöntemi; sunuş, olayı gözlemleme, örnekleri değiştirme ve hipotez oluşturma,
2
hipotezleri doğrulama, kural oluşturma, alıştırma yapma ve uygulamaya aktarma” olmak üzere
toplam 7 aşamadan oluşmaktadır.” (Güneş, 2021: 280-283) Bu aşamalar öğrencilere metinle
öğrenme becerisi kazandırmakta ve öğrencilerin metnin bağlamından hareketle dil bilgisi
olayını keşfetmesini sağlama amacı taşımaktadır.
Sezdirme yönteminde bireyin bağlamdaki işlevi kullanarak dil bilgisel olayın farkında
olabilmesi sağlanır. Daha sonra bireyin anladıklarını farklı durumlarda kullanabilmesi için
uygun öğrenme ortamları oluşturulur. Yani bu yöntemde, bireyin alıcı ve verici dil becerilerini
birlikte kullanılmaktadır. Bu durum Türkçe dersinin amaçlarıyla da örtüşmekte, dil bilgisi
konularının öğretimi birincil amaç olarak görülmemektedir.
Sezdirme yöntemiyle yapılan dil bilgisi öğretimi çalışmaları bireyin dört temel dil
becerisinden ayrı görülmeyip aksine dil bilgisi öğretiminin bireyin temel becerileri üzerinden
gerçekleştirilmesi görüşü savunulmaktadır. Keza 2018 yılında yayımlanan ve 2019 yılında
kısmi bir güncelleme geçiren Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda öğrenim alanları “Dinleme,
Konuşma, Okuma ve Yazma” becerisi üzerine kurulmuş, “Dil bilgisi” adıyla ayrı bir öğrenme
alanına yer verilmemiş, gramer içerikli kazanımlar diğer öğrenme alanları altında
paylaştırılmıştır: “Kazanımlar dinleme/izleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerine göre
gruplandırılarak sınıf düzeylerine göre farklı başlıklar altında verilmiştir. Bazı kazanımların
gerçekleştirilmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar, ilgili kazanımların altında açıklama
olarak belirtilmiştir. Ayrıca sınıf düzeylerine göre sınırlılıklara da kazanım açıklamalarında
yer verilmiştir.” (MEB, 2019 Türkçe Dersi Öğretim Programı: 19)
Bu çalışmada kuramsal temellerini yapılandırmacılık yaklaşımından alan sezdirme
yönteminin, dil bilgisi öğretiminde başarı ve erişiye olan etkisi belirlenmeye çalışacaktır.
Böylelikle Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda benimsenen bu yöntem sınanmış olacaktır.
3
1.1. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı dil bilgisi öğretiminde kullanılan sezdirme yönteminin,
öğrenci başarısına etkisini belirlemek ve düz anlatım yöntemi ile sezdirme yönteminin dil
bilgisi konularının öğretiminde öğrenci başarısına ve erişisine sağladığı etkiyi karşılaştırmaktır.
Araştırmada dil bilgisi konusu olarak “anlatım bozuklukları” konusu seçilmiştir. Türkçe Dersi
Öğretim Programı’nın okuma becerisi öğrenme alanında söz varlığı alt başlığında yer alan
“Anlatım bozukluklarını tespit eder.” kazanımı uygulamanın gerçekleştirileceği kazanım olarak
seçilmiştir.
1.2. Problem Cümlesi
İlköğretim 8.sınıf Türkçe dersi Anlatım Bozuklukları konusunun öğretiminde sezdirme
yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin başarı ve erişi puanları ortalamaları ile düz
anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin başarı ve erişi puan ortalamaları
arasında anlamlı bir fark var mıdır?
Alt Problemler
Çalışmanın alt problemleri;
1. Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin ön testten aldıkları
puanların ortalamaları ile sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin
ön testten aldıkları puanların ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?
2. Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin son test puanları ile
sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin son test puanları arasında
anlamlı bir fark var mıdır?
3. Sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin ön ve son test puanları
arasında anlamlı bir fark var mıdır?
4. Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin ön ve son test
puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?
5. Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin erişi puanları ile
sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin erişi puanları arasında
anlamlı bir fark var mıdır?
4
1.3. Araştırmanın Önemi
Dil; bireylerin duygu ve düşüncelerini aktarmada bir araç, kültürün yegâne taşıyıcısı,
düşünme sürecinin aynası ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bundan dolayıdır ki
dilin inceliklerini bilmek ve bu incelikleri uygun bağlamsal ortamlarda kullanmak gerekir. Bu
da dile ait kuralları bilmeyi gerektirir. Bireyin ana dilini içselleştirip anlama ve anlatma
becerilerini etkin kullanma sürecinde, dilin kurallarını özümsemek ve içselleştirmek önemli rol
oynamaktadır. (Göçer, 2015: 234)
Günümüzde yapılandırıcı yaklaşımdan hareketle dil bilgisi öğretiminde, metinler bir araç
olarak kullanılmaktadır. Başka bir deyişle öğretimde metin temelli uygulamalardan
yararlanılmaktadır. Bireyin dilsel becerileri olduğu kadar zihinsel becerilerini de geliştirmeyi
hedefleyen bu yaklaşım, sezdirme yöntemini doğurmuş ve bu yöntem Türkçe Dersi Öğretim
Programı’nda da benimsenmiştir.
Yapılandırmacı yaklaşım çerçevesinde hazırlanan 2015, 2017, 2018 ve 2019 Türkçe Dersi
Öğretim Program’larında dil bilgisi öğrenme alanı bulunmamaktadır. Dil bilgisi konu alanlarını
içeren kazanımlar; bireyin dört temel dil becerisi olan dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi
öğrenme alanlarında aşamalı olarak düzenlenmiş ve bu kazanımların öğretiminde sezdirme ile
uygulamadan yararlanılması gerektiği üzerinde durulmuştur. (MEB, 2015: 4, 2018: 8, 2017: 10,
2019: 8) Yapılan bu çalışmanın, dil bilgisi öğretiminde benimsenmesi beklenen öğretim
faaliyetlerini yansıtacağından önemli olduğu düşünülmektedir.
Alanyazın taramasında her ne kadar “Metin temelli dil bilgisi öğretimi yaklaşımı” içerikli
birçok araştırma bulunmuş olsa da bu yaklaşımı temel alan sezdirme yöntemine ve bu yöntemin
dil bilgisi öğretiminde kullanılmasına dair çok fazla çalışma bulunmamakta, bu konuyla ilgili
yapılmış bu az sayıdaki çalışma da deneysel ya da betimsel çalışmalardan daha ziyade alanyazın
derleme şeklindeki çalışmalardan oluşmaktadır.
Bu çalışmanın, sezdirme yönteminin alanda fiili olarak uygulanmasına imkân tanıması ve
dil bilgisi öğretiminde bu yöntemin deneysel bir yöntemle öğrencilerin başarı ve erişileri
çerçevesinde etkililiğinin ortaya konulması yönüyle ilk çalışma olması açısından alanyazına
önemli bir katkısı olacağı değerlendirilmektedir.
5
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu çalışma;
1. 2020-2021 eğitim-öğretim yılında Sivas il merkezinde bulunan Yakupoğlan Ortaokulu
8-A ve 8-B şubeleri öğrencileri ile sınırlıdır.
2. Araştırma Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda yer alan “Anlatım bozukluklarını tespit
eder.” kazanımıyla sınırlıdır.
1.5. Varsayımlar
Yapılacak bu çalışmada;
1. Araştırmaya katılan tüm öğrencilerin çalışma grubunu temsil ettiği kabul edilmiştir.
2. Süreç içinde deney ve kontrol gruplarını planlanan öğretim süreci dışında etkileyecek
herhangi bir unsurun olmadığı kabul edilmiştir.
3. Öğretim sürecinde araştırmacının deney ve kontrol gruplarında yer alan öğrencilere
objektif yaklaştığı kabul edilmiştir.
4. Deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin uygulama sonrası elde ettikleri başarıda
öğretim yöntemlerinin etkisi olduğu kabul edilmiştir.
6
1.6. Tanımlar
Dil bilgisi öğretimi: Dil bilgisi, bir dile dair çeşitli yapıları inceleyip bu yapılara yönelik çeşitli
kurallar belirleyen konu alanıdır. Dil bilgisi öğretimiyse dildeki yapıları kullanıp çeşitli
etkinlikler vasıtasıyla dilin kurallarını bireye sezdirme sürecidir. (Dolunay, 2010: 277)
Sezdirme yöntemi: Sezdirme yöntemi, öğrencilerin çeşitli dil bilgisel kuralları; metnin
bağlamından hareketle fark etmesi, kural halin getirmesi ve farklı durumlarda uygulaması
esasına dayanmaktadır. Alanyazında “endüktif yaklaşım” yani “tümevarımsal yaklaşım” adıyla
da bilinir. Aynı zamanda benimsediği ilkeler ve uygulanışı itibariyle “aktif keşif süreci” olarak
adlandırmak da mümkündür. Uygulamalar metin temelli gerçekleştirilmekte ve öğrencinin
dilsel yapıları keşfetmesi sağlanmaktadır. (Chartrand, 1995: 33 Altas, 2009: 72)
Düz anlatım yöntemi: Bilgi düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılan düz anlatım
yöntemi, öğretmenin sunumuna dayanan ve öğrenme sürecinde öğrencinin pasif olduğu bir
yöntemdir. Alanyazında, takrir adıyla da anılan bu yöntemde öğrenciler dinleyici konumda olup
merkezde öğretmen vardır ve bu yönüyle yapılandırmacı yaklaşıma uygun olmaması sebebiyle
eleştirilen bir yöntemdir. (Sivri, 2007: 4-5; Altunkaya, 2019: 170)
1.7. Kısaltmalar
TDÖP: Türkçe Dersi Öğretim Programı
ABBT: Anlatım Bozuklukları Başarı Testi
BDÖ: Bilgisayar Destekli Öğretim
7
İKİNCİ BÖLÜM
2. KURAMSAL ÇERCEVE
Bu bölümde, çalışmanın alanyazın ile ilgili kısmı sunulmuştur. Dil, dil bilgisi, dil bilgisi
öğretimi, dil bilgisi öğretiminde yaklaşım ve yöntemler, sezdirme yöntemine yönelik daha önce
yapılan çalışmalar bu bölümde yer alacak başlıklar arasındadır.
2.1 Dil Nedir?
Dil üzerine tarih boyunca birçok araştırmacı çeşitli tanımlamalar yapmıştır. Bu
tanımlamalara kısaca değinilmeden önce bizce dil; bireyin zihninden geçirdiği bilgiler toplamı,
bu bilgilerin çeşitli işaret, sembol veya seslere bürünmüş hali, sosyal hayatta olmanın
gerektirdiği iletişimin aracıdır. Dil ve dilin tanımına yönelik yapılan çeşitli tanımlamalar
şunlardır:
Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Türkçe sözlüğünde, dil şu şekilde tanımlanmıştır:
“İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle
yaptıkları anlaşma, lisan, zeban.” (TDK, 2010: 664) Aynı şekilde alanyazın taraması sırasında
incelenen başka bir sözlükte dile dair yapılan tanım şu şekildedir:
“Bir toplumu oluşturan insanların aralarında anlaşmak için kullandıkları, kendilerince
belli bir anlamı bulunan ve gücünü o toplumun kültüründen alan boğumlanmış sesler dizgesi.”
(Demiray, 1980: 251)
Aksan’da (1979: 11) dilin niteliklerinin çözülemeyecek kadar karmaşık bir yapıda
bulunduğunu, insan ve toplumla beraber ortaya çıkıp hemen her alanla bir bağının bulunduğunu
belirtir:
“Dil, bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açıklardan bakınca başka
başka nitelikleri beliren, kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir varlıktır. O gerek
insan, gerek toplum, gerekse insan ve toplumdan ayrı düşünülemeyecek olan bilim, sanat, teknik
gibi bütün alanlarla ilgili bulunan, aynı zamanda onları oluşturan bir kurumdur.”
Ergin (2014: 3)’e göre dil canlı yani zaman içinde değişkenlik gösterebilecek, uzlaşıma
dayalı bir varlıktır:
8
“Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendisine mahsus kanunları
olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık; temeli bilinmeyen zamanlarda
atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.”
Yakıcı, Yücel, Doğan ve Yelok (2012: 2) ise dilin mesaj alma ve verme yani bildirişim
görevine de dikkat çekerek dilin toplumsal ortak ögeleri içinde barındıran çok yönlü bir sistem
ve bildirişim aracı olduğunu savunmaktadır. Aynı şekilde Banguoğlu (Banguoğlu, 2011: 9)’da
insanların beden dili dâhil birçok işaret vasıtasıyla duygu ve düşüncelerini aktardığı ancak sesli
bir işaret sistemi olan dil sayesinde aktarımın güçlü olduğunu belirtmektedir.
Timurtaş, Bozgeyik (1985: 7) ile yaptığı mülakatta dilin iletişimde yer alan boyutunu
genişleterek beden dili veya çeşitli nesnelerle yapılan anlatmaya dayalı çalışmaların da dil
olgusu içinde olduğunu savunur:
“Dil umumiyetle insanlar arasındaki anlaşmayı temin eden bir vasıta olarak tarif edilir. Dil
bir anlaşma vasıtasıdır. Bu anlaşma; sözler, sesler veya birtakım vasıtalarla ifade edilebilir.
Yani; jestler, mimikler, el kol hareketleri, bayraklar, flamalarla işaretleşmeler de yine dil
mefhumuna girer.”
Dile dair yapılan bir başka tanımlamada Güney ve Aytan (2013: 1) tarafından yapılmıştır.
Bu tanımda, bireyin dört temel dil becerisi dikkate alınmış ve bu becerilerin iletişim kurmada
üstlendikleri çeşitli rollerden söz edilerek dilin aktarım ve anlama gibi çeşitli hizmetlerin
karşılığı olduğu belirtilmiştir.
Aksan (2013: 13) ise dil üzerinde yaptığı tanıma ilaveten daha sonra dilin sadece iletişim
kurma amacı taşımadığını insan üzerinde bir analoji kurarak şöyle belirtir:
“İnsanoğlunun dili, yalnız onun konuşabilmesi, düşündüğünü başkalarına iletebilmesi
demek değildir. Dil dediğimiz düzen insanın gözüdür, beynidir; düşüncesi, ruhudur. Ama insan
beyninin nasıl gizli yönleri, bilinmeyen noktaları varsa, dilin de çözümlenemeyen, apaçık
ortaya konamayan birçok yönü vardır.”
Öte yandan dili, millet olma bilincini kazanma ve kültürel bilinç oluşturma bağlamında
açıklayan çeşitli dil tanımlamaları da mevcuttur. Bu tanımlamalara geçmeden önce kültürün ne
demek olduğunu bilmek gerekir. Ziya Gökalp’e göre kültür; ulusun din, ahlak, hukuk, us,
estetik, dil, iktisat ve fenle ilgili yaşayışlarının toplamıdır. (Gökalp, 2012: 25)
9
Kafesoğlu (1998: 16) ise kültürü, her topluluğun kendine özgü yaşayış ve davranış tarzı
olarak tanımlar. Dile yönelik kültürel bağlamda yapılan bazı tanımlamaları şöyle sıralamak
mümkündür:
Dilin ortak bir kültürel bilinç oluşturmadaki rolüne değinen Kaplan (Kaplan, 2015: 27),
millet olmanın ön koşulu olarak dilde birliğin olması gerektiğine savunur ve dilin bir ulusun
kültürel değerlerinin oluşmasında önemli yeri olduğunu belirtir.
Paçacıoğlu (1990: 3)’da dil ve millet olma arasında bağ kurarak toplumun yaşayış
biçimlerinin dilde saklı olduğunu belirtmektedir. Ona göre dil, bir milletin hayata bakış açısını
göstermektedir. Daha sonra kültürün dil üzerindeki etkisini açıklayan Paçacıoğlu, Köktürk
yazıtlarında geçen çeşitli kelimelerden yararlanır. Buna göre Köktürk yazıtlarında geçen
“budun, kagan, sünüş, yagı” gibi sözcüklerin o çağdaki Türklerin bir savaşta olduğunun
göstergesi olduğunu belirtir. Başka bir deyişle toplumun yaşadığı savaşlar, doğal afetler,
benimsedikleri ekonomik faaliyetler, günlük rutinleri, gelenek ve görenekleri, yer aldıkları
coğrafi konum, insan ilişkileri vb. gibi kültürle ilgili olan her şey dilin oluşmasında etkili
olmaktadır. Aynı durumu deyim ve atasözlerinde görmekte mümkündür. Ne zaman oluştuğu
bilinmeyen deyim ve atasözleri, bir toplumun kültürünü anlamada başucu kaynaklarından
biridir. Toplumların yaşantıları bu kalıplaşmış sözcük ve sözcük gruplarının ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
Dilimizde yer alan ögeler sözgelimi kültürün etkisiyle ortaya çıktığı gibi aynı şekilde dilin
kullanımında da kültürel yapının içinde yer alan unsurlar yön belirleyici olmaktadır. Kültür her
ne kadar dilin oluşumu ve kullanımında etkili olsa da gelecek nesillere aktarımında dile ihtiyaç
duymaktadır. Dil ve kültür ilişkisini, Demir ve Yılmaz (2009: 10) şöyle anlatır:
“Dil ve kültür arasındaki ilişkiyi değişik boyutlarda ele almak mümkündür. Her şeyden önce
dil kültürün taşıyıcısı ve tanığıdır. Bir milletin yaşayışına dair her türlü maddi ve manevi
değerler dil ile ifade bulur, tarihten günümüze olduğu gibi günümüzden gelecek kuşaklara da
dil ile taşınır. Toplumların eski yaşam tarzlarından, sanat ve estetik anlayışlarından, duyma,
düşünme ve algılama biçimlerinden haberdar oluşumuz, önemli oranda dil verileri yoluyla
mümkün olmaktadır. Elbette yazılı belgelerin olmadığı dönemden kalan dil dışı verileri
araştıran bilim dalları varsa da dil malzemesi bulunmayan dönemlere ait kültürel verilerin
belgelenmesi dil verilerindekinden daha güç olmaktadır. Dil, böylece kültürün taşıyıcısı olduğu
gibi tanığı da olmaktadır.”
10
Günümüzde hemen hemen her ülkenin isminin kullanmış olduğu dil ile alakalı olduğunu
belirten Alperen (1990: 1)’e göre dil bir millet isimlendirilmesinde etkili olan bir unsur olup
toplumun bir bütün halinde birbiriyle kaynaşmasına katkı getirir.
Yıldız (2003: 8) ise dilin ruhsal ve düşünsel yönü olduğunu savunarak bir kültürün bakış
açısını bireye kazandırmada dil eğitiminin gerekli olduğunu savunmaktadır. Dil ve kültürü
birbirinin ayrılma iki parçası olarak gören Göçer (2012: 53), dilin kültürden beslenerek geliştiği
ve aynı zamanda kültürün temel yapı taşını oluşturduğunu belirtir.
Kültürün unsurlarından biri olma özelliği gösteren dil; aynı zamanda kültürü taşıma,
aktarma ve yayma görevini de yerine getirir. Dil ve kültür arasında yaşanan etkileşimler ve
birbirlerinin ayrılmaz parçaları olması şüphesiz dil öğretimini de etkilemektedir. Çünkü aslında
bireylere yapılan dil öğretimi bir nevi kültür aktarımıdır. Kültür aktarımı, planlı bir şekilde
bireye hedef millete ait kültürel unsurların verilmesi olup genellikle okullarda yapılan öğretim
aracılığıyla sağlanmaktadır. Kültür aktarımının sağlanması için gerçekleştirilen öğretim
çalışmalarında dilden yararlanılır. (Epçaçan ve Akın: 2019: 5; Yakıcı, Yücel, Doğan ve Yelok:
2012: 29) Bu tanımlamalardan hareketle dilin genel özelliklerini şöyle özetlemek mümkündür:
•
İşaretler sistemi olan dil; duygu ve düşüncelerimizin aktarımında kullanılan tüm ses,
sembol ve işaretlere verilen addır.
•
Dil, tarihin bilinmeyen karanlık dönemlerinden itibaren toplumun yaşantılarının bir
sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
•
Dil doğal bir kullanım aracı, değişken yani canlı bir varlıktır. İnsanlar arasındaki bilgi
alışverişleri esasen dile dayanmaktadır. Bu vasıta ancak zaman içerisinde kendini
yenilemekte ve gelişmektedir.
•
Dil, örtük anlaşmalarla oluşup içinde milli unsurları barındırmakta ve tüm toplumun
ortak kabulünden geçmektedir. Dil göstergeleri, toplumun kendi milli bütünlüğünden
çıkarak anlam kazanmıştır. Bir göndergenin toplumdan topluma farklı bir gösterge ile
anlatılması, dilin milliliğinden kaynaklanmaktadır.
•
Dil, kültürün en önemli aktarıcısıdır. Toplumların kültürlerinde yer alan kavramlar, dille
beraber şekillenmektedir. Aynı ulusal dil içinde dahi bir yöreden diğer bir yöreye
geçişlerde kültür farkına dayalı kelime farklılaşmaları bunun en büyük göstergesidir.
•
Dil ve düşünme birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili iki kavramdır. Bireyin düşünceleri, dil
aracılığıyla şekillenmektedir. Yani dil, insanın iç dünyası ile dış dünya arasında köprü
vazifesini görür.
11
Dil için yukarıda yapılan tanımlamalar incelendiğinde hemen hemen her tanımlamada dilin
“iletişim” işlevine vurgu yapılmıştır. Dili kullanarak başarılı bir iletişim gerçekleştirmek için
dile dair kuralları bilmek ve uygun şekilde kullanabilmek gerekmektedir. Burada dikkate değer
noktalardan biri dilin doğru kullanımı için dil bilgisi kurallarını bilmenin yeterli olmadığıdır.
Şayet birey, dili doğru kullanmak istiyorsa dil bilgisi kurallarını bilmenin ötesine uygulama
safhasına geçebilmelidir. Çünkü pratiğe yani gerçek hayata aktarılmayan her tür bilgi
unutulmaya mahkûmdur.
2.2. Dil Bilgisi ve Öğretimi: Dil bilgisi Öğretimine Tarihsel Bir Bakış
Çağdan çağa ve ulustan ulusa farklı anlamlarda kullanılan dil bilgisi alanı günümüzde
bireyin dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi temel anlama-anlatma becerilerini geliştiren
bir araç konumunda kullanılmakta, bireyin bu becerilerde yer alan etkinlikler yoluyla dile ait
kuralları öğrenilmesi amaçlanmaktadır.
Ülkemizde yapılandırmacı öğrenme kuramı çevresinde hazırlanan ilk, öğretim programı
olan 2005-2006 Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda dil bilgisine bakış açısı şu şekilde ifade
edilmiştir: (MEB, 2006: 7-8)
“Dil bilgisi; bir dilin dinleme/izleme, konuşma, okuma, yazma öğrenme alanlarını
destekleyen kurallar bütünüdür. Öğrenci açısından Türkçenin yapısını oluşturan ve işleyiş
kurallarını tanımlayan bilgilere sahip olmak oldukça önemlidir ancak daha da önemli olan bu
kuralların konuşma, yazma, dinlemeyle ilgili dil etkinliklerinde uygulanmasıdır. Dolayısıyla dil
bilgisi öğretimi kuramsal bilgilere değil, uygulamaya dayanmalıdır. Bu amaçla dil bilgilerinin
öğretiminde, kuralların verilmesinin yanında, bu kuralların kelime, cümle ve metin düzeyindeki
uygulamaları
amaçlanmıştır.
Programda,
Türkçenin
kurallarıyla
ilgili
kazanımlar,
öğrencilerin düzeylerine uygun olarak ve aşamalı bir biçimde verilmiştir. Dil bilgisinde
kolaydan zora ilerleyen bir sıra izlenmiş olup konuların birbiriyle olan ilişkileri gözetilmiştir.
Türkçeyle ilgili kural ve bilgilerin örneklerden hareket edilerek verilmesi daha doğru olacaktır.
Derslerde konularla ilgili farklı uygulama örneklerinin yer aldığı çalışma kâğıtlarının
kullanılması ve konuların görsel materyallerle desteklenmesi öğrenimi kolaylaştıracaktır.
Ayrıca dil bilgisi konularının anlama olan katkısına özellikle dikkat edilmesi, konuların birer
beceriye dönüşmesine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda konuların konuşma ve yazma
becerileriyle
ilişkilendirilmesi
gerekmektedir.
Dil
bilgisiyle
ilgili
kazanımların
değerlendirilmesinde, kuralların metin veya cümle bütünlüğü ve bağlamı içerisinde ele
12
alınması, diğer becerileri desteklemesi açısından oldukça önemlidir.” Dil bilgisine yönelik
yapılan diğer tanımlamalar şu şekilde ifade edilebilir:
Sağır ve Atalay (2016: 4-23)’ a göre dil bilgisi; dili oluşturan ses, hece ve kelime gibi
unsurlarla ilgilenen bilgi dalıdır. Dilin bildirişimi yani dil iletişimi sağlayan bir unsur
olmasından dolayı mutlaka herkes tarafından bilinmelidir. Çünkü dil bilgisi, dilin etkili şekilde
kullanılmasında veya kullanılamamasında etkili olmaktadır.
Demirel (1999: 73)’e göre dil bilgisi, dilin kurallarını öğretmekle yükümlü bir bilim dalıdır.
Bireyin anlama ve anlatma becerilerinde görülen eksiklikler ile dil bilgisi alanını mukayese
eden Demirel, bireyin anlama ve anlatma becerilerinde görülen hemen her hatayı dil bilgisi
eğitiminin eksikliğine bağlanmasının yanlış olduğunu belirtir. Ancak dil bilgisi, dilin temel
becerileriyle ilgili her şeyi kapsayan bir alan olduğu unutulmamalıdır. Çünkü temel dil
becerilerinin, dil bilgisi kurallarından kopuk kullanımı mümkün değildir. (Aytaş ve Çeçen,
2010: 78-79)
Dolunay (2010: 277)’ a göre dil bilgisi, dile dair ses, şekil ve cümle yapıları gibi çeşitli
nitelikleri inceleyip çeşitli kurallar tespit eden bir bilim dalıdır. Dil bilgisi öğretimiyse bu
kuralları kullanarak öğrencilerin dört temel dil becerisini etkili kullanmasını sağlama sürecidir.
Epçaçan ve Akın (2019: 5)’a göre dili sadece kurala indirmek mümkün değildir. Başka bir
deyişle dil içine kuralları da alan geniş bir hazinedir ve bu hazineyi sadece birtakım kuralları
öğreterek işlemek mümkün değildir. Dil bilgisinin asıl amacı bireyin dört temel dil becerisinin
öğretimini sağlaması olmalıdır. Böylelikle bireyin dili kullanma becerisi arttırılacaktır.
Korkmaz (2007: 68)’a göre dil bilgisi bir dile ait olan biçimsel ve anlamsal kuralları öğreten
bilim dalıdır. Dil bilgisi tanımlamalarında, dil bilgisi ile zihinsel düşünme becerisi arasında
ilişki kurarak açıklayan çeşitli araştırmacılarda vardır:
Binbaşıoğlu (1981:161)’na göre dil bilgisi öğretimi ile zihin gelişimi arasında kuvvetli bir
bağ vardır. Dil bilgisi öğretiminin temelde soyut olması, bireyin belli bir zihinsel olgunluğa
sahip olmasını gerekli kılmaktadır. Gene, Güney ve Aytan (Güney ve Aytan, 2013: 3)’a göre
dil bilgisi, belli bir bütünlük içinde yer alan çeşitli dilsel yapıların kullanımında ve işleyişinde
etkili olan kurallar bütünüdür. Bu kurallar sabit bir yapıda olmayıp aynı dil gibi zaman içinde
değişiklik gösterebilir. Dil bilgisinin, organize edilmiş biçimlere sahip olan dilin kuralları
olması dolayısıyla bireyin zihinsel düşünme becerilerini de geliştireceği aşikârdır. Değer, Çetin
ve Köleci (2020: 1)’ ise dil bilgisini, bireyin sezgisel olarak dile dair bildiklerinin toplamı olarak
13
görmekte; dil ve sezgisel düşünme becerisi arasında bir ilişki kurmaktadır. Şahin (2019: 11)’de
dil bilgisi alanına yönelik çalışmaların Antik Yunan’da filozoflar tarafından da incelendiğini
belirterek “tümce çözümlemesi, söylemin parçalarının araştırılması” gibi dil bilgisel içerikli
etkinliklerin, bireyin düşünme becerisinden ayrı tutulamayacağını belirtir.
Bireyde dil gelişiminin dinleme becerisiyle başladığını söyleyen Özbay (2006: 148-151) ise
dil bilgisi öğretiminde ilköğretime dikkat çekerek ilköğretimi, dilin kurallarının birey tarafından
fark edildiği süreç olarak tanımlar. Ve bu süreçte bireyin, dile ait kuralları öğrenirken aynı
zamanda dilini sevmesi gerekliliği üzerinde durur.
Yukarıda yapılan tanımlamalardan hareketle dil bilgisi konu alanının, Türkçe öğretiminde
öğrencilerin dilsel ve zihinsel becerileri geliştirmesinde kilit rol oynadığını söylemek
mümkündür. Dilin etkili kullanımı, zihinsel düşünme becerilerini işe koşma vb. gibi nedenlerle
dil bilgisi öğretimi yapılmaktadır.
Dil bilgisi öğretiminde ortaya çıkmış olan dil bilgisi öğretimi yaklaşım ve yöntemlerine
değinilmeden önce alanyazında sıkça kavram karmaşası yaşanan yaklaşım ve yöntemin ne
olduğuna bakmak gerekmektedir. Yaklaşımlar öğrenme ve öğretme sürecinin genel
varsayımlarıdır. Sürecin geneline yön veren izleğin adıdır. “Yaklaşım, bir konuyu ya da sorunu
ele alma biçimidir.” (Güneş, 2021: 43) Yöntem ise bu izleğin vücut bulmuş halidir.
Dil öğrenmede yaklaşım kavramı, öğrenmenin kendisiyle ilgili teorik bilgilerden
oluşmaktadır. Yöntem ise bu teorik bilgilerden hareketle öğrenciye, öğrenme ve öğretme süreci
hazırlamaktır. Öğrenciye sunulacak materyaller, öğrencinin öğrenme biçimi, sınıf içinde
etkileşim kurulması vb. gibi faktörler yöntemle ilgiliyken bunların kullanılma sebebi
yaklaşımla ilgilidir. Yaklaşım, yöntemi kapsayan ve ona yön veren bir niteliğe sahiptir. Hatta
yaklaşımın, yöntemi kapsıyor olmasından dolayı bir yaklaşımdan bazen birden fazla yöntem de
çıkabilmektedir.(Altunkaya, 2019: 159)
Öğretim yöntemini ise şöyle açıklamak mümkündür: Öğrenmeyi sağlama amacıyla yapılan
tüm çalışmalara öğretme adı verilir. Bu öğretme çalışmalarının belli bir plana göre
düzenlenmesineyse öğretim adı verilmektedir. (Fidan ve Erden, 1994: 178) Öğretim sayesinde
öğrenme süreci daha kolay ve uygulanabilir hale gelir. “Öğretim, okullarda bir plan dâhilinde
yürütülen eğitim faaliyetidir.” (Dilci, 2014: 11)
Taşpınar (2016: 18)’a göre öğretim yöntemi “Öğretmenlerin sınıflarda öğrenmeyi
sağlamak için yaptıkları uygulamaları içerir. Bir başka deyişle, öğretim amaçlarına ulaşmak
14
için öğretmenlerin; öğretim amaçlarını, materyallerini, konuyu, öğretim tekniklerini
kullanmaları ve bunları organize etme biçimlerini ifade eder.” Özetle yöntem, herhangi bir
yaklaşımın sınıf içi veya dışında uygulanmasıdır. Yapılacak veya yapılması planlanan etkinlik
türleridir. Bu tanımlamalardan hareketle dil öğretiminde yaklaşımları genel bir çerçeve, bu
çerçevenin sınıf ortamında işlevsel kullanımı da yöntem olarak adlandırmak mümkündür.
(Şahin, 2019: 6)
Dil bilgisi, bir dile dair çeşitli yapıları inceleyip bu yapılara yönelik çeşitli kurallar
belirleyen konu alanıdır. Dil bilgisi öğretimiyse dildeki yapıları kullanıp çeşitli etkinlikler
vasıtasıyla dilin kurallarını bireye sezdirme sürecidir. (Dolunay, 2010: 277)
Dil, tarihsel bakımdan insanın dünyaya gelişine değin uzanan en önemli inceleme
alanlarından biridir. Öyle ki Yunan tarihçilerden Heredot’un aktardığına göre milattan önce
VII. yüzyılda Mısır hükümdarlarından Psammetik tarafından dile dair bir deney yapılmıştır.
Firavun bu deneyinde yeni doğmuş olan iki çocuğu bir çobana vererek çocuklarla hiçbir şekilde
konuşmamasını ister. Böylelikle dışsal bir uyarıcı olmaksızın çocukların ağzından çıkacak ilk
kelimeyi tespit edip insan dilinin kökenini tespit etmeyi amaçlar. (Aksan, 1979: 16)
Dilin çok eski zamanlardan itibaren inceleme konusu olması aynı zamanda dil bilgisel
çalışmaların da geçmişinin daha derin olmasını sağlamıştır. Hatta dünyada dil öğretiminin, dil
bilgisi öğretimine verilen önemle birlikte yaygınlaştığı söylenebilir. Öyle ki Antik Yunan’dan,
Roma geleneğine, Arap geleneğinden Hint geleneğine değin başta filozoflar olmak üzere birçok
açıdan dilin gramer yapısı üzerine araştırmalar yapılmıştır. Hemen her ekol dil bilgisini farklı
bir açıdan yorumlamıştır. Örneğin Antik Yunan’da felsefi temelli bir konu olarak görülen dil
bilgisi, Platon ve Aristo gibi düşünürler tarafından incelenmiştir. Kratylos ya da Adların
Doğruluğu Üzerine isimli eserinde; isim ve fiil arasında felsefi bir ayrım yapan Platon, bir
varlığa verilen isimler ve dilin doğuşuyla ilgili görüşlerini belirtir. Keza Aristo’da isim, fiil,
edat vb. gibi sözcük grupları oluşturur ve dildeki sesleri “sessizler, yarı sesliler, sessiz harfler”
olmak üzere üç grupta sınıflandırır. Roma’da, Latin dil bilgisi üzerine yapılan araştırmalar, Hint
geleneğinde eski dini bilgileri içeren Veda’ların incelenmesi, Arap dilcilerdeyse sözlük
oluşturma çalışmaları gibi birçok alanda dil bilgisi incelemeye tabii tutulmuştur. (Pehlivan ve
Aydın, 2020: 4; Eker, 2015: 20; Doğan, 1979: 16-18; Banguoğlu: 2011: 19)
Orta Çağ dönemlerindeyse dil bilgisi doğru yazabilme becerisi ve kurallarına uygun
konuşabilme olarak algılanmıştır. Dil bilgisi çalışmalarında başlıca yararlanılan dil Latince olup
15
bu çalışmalar kilise kontrolü altında gerçekleştirilmiştir. Bu durum Roma imparatorluğun
dağılışına kadar devam eder. (Yalınkılıç, 2020: 15)
Rönesans dönemiyle birlikte eski Grek ve Roma uygarlıklarına dair ürünlerin yeniden
incelenip yorumlanması dil bilgisine bakış açısının da değişmesine neden olmuştur. Orta Çağ
döneminin ana inceleme konusu olan Latince, bu dönemde yerini yavaş yavaş ulusal dillere
bırakmaya başlanmış; ulusal dillere ait dil bilgisi kitapları yazılmış ve çeşitli sözlükler
derlenmeye başlanmıştır. (Demircan, 1990: 144-145)
Yeni Çağ dönemindeyse dil bilgisine yönelik en dikkat çekici çalışma, XVII. Yüzyılda
Fransa’da kurulan Port Royal okulu tarafından gerçekleştirilir. Daha önceki çalışmaların aksine
sadece belli bir dile ait kuralları tanımlamakla yetinmeyen bu okul, aynı zamanda tüm dünya
dillerinde yer alan ortak dil bilgisel kuralları tespit etmeye çalışmıştır. Port Royal okulu, her ne
kadar “kural koyucu” dil bilgisi anlayışı yerine “evrensel” dil bilgisini benimsese de Avrupa’da
kendi bulunduğu yüzyılda ders kitaplarının katı kurallarına dayalı dil bilgisi öğretim anlayışını
yıkmayı başaramamıştır. Dil ve zihin arasında bağ kuran bu okul, insan dillerinin evrensel
mantığa uygun olduğu ispatlamak için Gramer ve Mantığı [Grammaire Générale et Raisonnée]
adlı bir de eser oluşturmuştur. (Demirci, 2010: 300; Doğan, 1979: 20; Yalınkılıç, 2020: 17)
Görüldüğü üzere tarihin hemen her döneminde dil öğretimi ve dil bilgisi öğretimine farklı
bir amaç ile bakılmıştır. Dil öğretimi konusunda yıllardan beri süregelen farklı görüşler
bulunması; tarih boyunca ortaya çıkan her dil öğretim yaklaşım, yöntem veya tekniğinin dile
farklı açılardan yaklaşılmasına neden olmuştur. Dil, öğrenme ve öğretim üzerine getirilen bu
görüşler haliyle dil bilgisi öğretimini de etkilemiştir. Bundan dolayı dil bilgisi öğretiminde
benimsenen yöntemlerin, bir ağaç içinden uzanan farklı dallara benzediği söylenebilir.
“Dil öğretiminde yöntem, öğrenciyi eğitimin amaçlarına en çabuk ve en güvenilir olarak
ulaştıracak olan bir öğretim unsurudur. Günümüze kadar pek çok öğrenim ve öğretim yöntemi
geliştirilmesine rağmen gerçek anlamda tek başına yeterli ve ideal bir yöntemin varlığından
söz edilemez.”(Memiş ve Erdem. 2013: 298)
Kimi dil bilimcilere göre dil öğretimi; dilin kurallarını bilmekten geçmekte ve dile ait
kurallar taklit, pekiştirme, ezber gibi süreçler aracılığıyla öğrenilmektedir. Gene başka bir
görüşe göre dil, zihinsel aşamalardan oluşan soyut bilişsel bir süreç olarak görülmekte bu
doğrulta öğretim gerçekleştirilmektedir. Bir başka görüşe göreyse dil, sosyal bir iletişim aracı
görevi üstlenmektedir. Bu sebeptendir ki dil öğretimine yönelik tarih boyunca ortaya çıkan dil
16
öğretim yaklaşım ve yöntemlerinin, dile bakış açıklarını ve dil bilgisi öğretimine yönelik
uygulamalarını bilmek gerekmektedir.
Örneğin yapılandırmacı dil öğrenme yaklaşımından hareketle dil bilgisi öğretiminin amacı
bireye teorik bilgileri kavratmak değil, onların anlama ve anlatma becerilerini geliştirmektir.
Anlama becerileri içinde dil bilgisi öğretiminden yararlanmak onların aynı zamanda muhakeme
becerilerini geliştirecek, anlatma becerileri içinde dil bilgisi öğretiminde yararlanmak ise
bireyin yaratıcılığına olumlu katkı sağlayacaktır. Bundan dolayı yapılandırmacı yaklaşımda
“dil bilgisi” ayrı bir öğrenme alanı değil bireyin dört temel dil becerisini geliştirmesine yardımcı
bir konu olarak görülür. (Demirel, 1999: 76; Hamzadayi, 2010: 39)
Dil bilgisi öğretimine yönelik kullanılan yöntemler temelinde dil öğretiminde benimsenmiş
olan yaklaşımlara dayanmaktadır. Bu yaklaşımlar; bireyin öğrenme süreci, dil öğrenmesi veya
edinmesi, dil öğretimini etkileyen başlıca faktörler, dil bilgisi öğretiminin uygulanış biçimleri
vb. olmak üzere birbirinden farklılaşmaktadır. (Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020: 107)
Dil öğretiminde yaklaşımlar genel itibariyle: “Davranışçı, Bilişsel ve Yapılandırıcı” olmak
üzere üç ana başlıkta incelenecek daha sonra dil bilgisi öğretim yöntemleri üzerinde
durulacaktır. Ardından dil bilgisi öğretiminin gerçekleştirilme amacı ve dil bilgisi öğretiminde
benimsenmesi gereken ilkelerden söz edilecektir.
17
2.2.1. Davranışçı Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi
Somut insan davranışlarının gözleme bağlı olarak laboratuarlarda incelenmesi tezini
savunan Davranışçı yaklaşım, J.B.Watson tarafından 19.yüzyılın başlarında ortaya atılmıştır.
Bu yaklaşıma göre öğretim süreçlerinin ana prensibi “Öğrencide gözlenebilir davranışlar
oluşturma” sürecine dayanır. (Kaya, 2015: 113; Karaırmak ve Sahranç, 2015: 388)
Davranışçı yaklaşım; uyarıcı, tepki, pekiştirme gibi çevresel süreçlerle öğrenmeyi açıklayıp
öğrenmenin gerçekleşmesini uyarıcı ve tepki arasında bağ kurma işlemi olarak tanımlar. Bu
süreçte bireyin kendisine verilen uyarıcılara beklendik tepkiyi göstermesi, öğrenme olarak
kabul edilmektedir. İnsan zihnini arka plana atıp basit bir kutu olarak nitelendiren davranışçı
yaklaşımın temsilcileri, bu kutunun içinde yaşananları değil sadece kutunun aldığı ve
gönderdiği bilgileri önemsemişlerdir. (Güneş, 2021: 46-47; Ersanlı, 2004: 169)
Temelde “Klasik koşullanma” ve “Edimsel koşullanma” olarak iki ayrı ana başlıkta
incelenebilecek davranışçı yaklaşımda; klasik koşullanma duygular, edimsel koşullanmaysa
davranışlar üzerinde incelemeler yapmaktadır: (Selçuk, 2004: 131)
Tablo 2.1 Davranışçı yaklaşımda öğrenme
Klasik Şartlanma
Operant (Edimsel) Şartlanma
Uyarıcıya karşı duygusal ve fizyolojik Davranışsal
sonuçlardan
ortaya
çıkan
değişmeler
tepkiler
Edimsel koşullanma üzerine araştırmalar yapan Frederic Skinner, çevremizde yer alan her
uyarıcıya karşı bireyin mutlaka bir tepkinin olduğunu düşünür. Bu tepkilerin alışkanlığa
dönüşmesi için pekiştireçlere başvurulmalıdır. Doğru pekiştireçlerin kullanımıyla etki ve tepki
bağı güçlenecek böylelikle öğrenme sağlanacaktır. (Demirel, 1999: 43)
Öğrenme sürecine yönelik pekiştirme kavramını şu şekilde açıklamak mümkündür:
Organizma kendini istendik bir sonuca götüren davranışları kalıcı hale getirmeye meyillidir.
Eğer organizmalar yaptığı davranışların sonucunda istendik bir sonuç alırsa, o davranışın tekrar
edilme düzeyi artmaktadır. İşte burada davranışın gerçekleşip gerçekleşmemesine
organizmanın karar vermesini sağlayan uyarıcılara “pekiştirici uyarıcılar” adı verilir.
Gerçekleşen davranış sonrası pekiştirici uyarıcıların organizmaya verilmesiyse pekiştirme
olarak adlandırılır. (Fidan ve Erden, 1994: 164)
18
Organizmaya sunulacak olan pekiştireçlerin seçilmesinde “yaş, cinsiyet, yer, zaman, kültür
vb.” gibi birçok ögenin etkisi vardır. Pekiştireçler bu değişkenlere bağlı olarak mutlaka
organizma için bir ödül değeri taşımalıdır. Her organizmaya aynı pekiştirecin sunulamayacağı
gibi bir organizmaya daima aynı pekiştireçleri sunmakta davranışın tekrarlanma sıklığını
olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır. (Can, 2005: 101)
Bu yaklaşımda insanların ve hayvanların birbirine paralel şekilde öğrendiği düşüncesinden
hareketle hayvanların öğrenme süreçleri, insanlar üstünde genellenmiştir. (Dilci, 2014: 80)
Keza dil öğretiminde de davranışçılığın temel felsefeleri, gene davranışçı kuramcılardan olan
Skinner ve Bloomfield’in hayvanlar üzerinde yaptıkları deneylere dayanmaktadır. Dil somut
bir davranış olarak görülmüş; taklit, pekiştirme ve ezber gibi mekanik süreçleri işe koşarak dil
öğretimi gerçekleştirilmiştir.
Davranışçı yaklaşıma göre dil; harf ve sözcük, anlam ve sözcük, sözce (iletişim ortamında
dile getirilen her şey) ve tepki arasında kurulan ilişkiler ağıdır. Temelde bu ağ, uyaran ve
uyaranı takip eden tepki ile öğrenilir. (Topbaş, 2007: 40)
Davranışçı yaklaşımın “öğrenme” üzerine benimsediği görüşler dil öğrenme üzerinde de
kabul edilmekte ve uygulanmaktadır. Temelde klasik ve edimsel koşullanmanın ilkeleri; dil
öğretimine uyarlanmış, “Yetişkinlerin konuşmalarını tekrar etme ve konuşmalarını
yetişkinlerin konuşmalarına benzetme” gibi süreçlerle dil öğrenimi açıklanmıştır. Bu yaklaşım
çocukların dili herhangi bir şeyi öğrenir gibi öğrendiği anlayışı üzerine kurulmuştur. (Keklik,
2015; Küçükkaragöz, 2004: 96) Başka bir deyişle davranışçı yaklaşım; bireyin bebeklik
döneminde dili öğrenme sürecini, ebeveynlerini taklit etmesi ve etrafında gördüğü sesleri tekrar
etmesine bağlı ortaya çıktığını savunmaktadır. Bu yaklaşım, çocuğun ağzından çıkan ilk
seslerden sonra anne ve babanın ona gösterdiği tepkilerin dilin kullanımında etkili olduğunu
vurgular. Her uyarana karşı gösterilen bir tepki düşüncesi, davranışçı dil öğrenme yaklaşımının
özünü oluşturmaktadır. (Calp, 2017: 614-615)
Zihnin doğuştan gelen boş bir levha olduğunun kabul edilmesi ve bu boş levhanın çevresel
faktörlerin kullanımıyla şekillendiği düşüncesi dil öğretiminde; tekrar, doğru davranışları
ödüllendirme yani pekiştirme, taklit ve bir dizi uygulama ile bireyde dili alışkanlık haline
getirilmeye çalışılmıştır. (Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020: 118)
Örneğin çocuğun ağzından çıkan seslere geri dönüt olarak çocuğa gülümsemek, olumlu
duyguların iletimini sağlayacağı için pekiştireç görevini üstlenecek ve bireyin başka sesleri de
19
çıkarmasının önünü açacaktır. Ancak bebeklerin çıkarıldığı seslerin pekiştirilmemesi
durumunda, bu seslerin kullanımında gözle görülür bir düşüş olacaktır. Kısacası bebeğin
duyduğu sesleri tekrar edebilmesi için ona uygun uyarıcıları sunabilmek, bu yaklaşımda önemli
bir yer tutmaktadır. Davranışçı yaklaşımda, bireyin dili öğrenmesi ve uygulamasında zihin arka
plana atılmış, salt somut davranışlar incelenerek çevreyle tek taraflı bir etkileşim kurulmaya
çalışılmıştır. (Şahin, 2020: 17)
Davranışçı yaklaşımın kuramcılardan olan Skinner’in “Verbal Behavior” adlı kitabında dile
getirdiği dört temel iddia şunlardır: (Aktaran: Demirci, 2008: 67)
1. Prensip olarak dilsel davranışlar bir farenin laboratuvar ortamında sergilediği
davranışlardan farklı değildir.
2. Dille ilgili davranışlar organizmanın içyapısına vakıf olmadan, organizmanın
gözlemlenebilir hareketlerine bakarak izah edilebilir.
3. Gözleme dayalı, tasvir edici izahlar öteki metotlardan üstündür, zira bunlar deneysel
hükümlere dayandıkları için daha güvenilirdirler.
4. Tüm bu sebeplerden dolayı anlam bilimi sahası ile bilimsel olarak ilgilenmek
mümkündür.
Davranışçı yaklaşımın temsilcilerine göre dil öğrenme sürecinde bireyin kendisi değil
çevresi aktif bir konumdadır. Birey ilk dil öğrenim sürecinde pasif bir alıcı olarak görülür ancak
daha sonra geliştirdiği taklit biçimlerinde aktif hale gelir. (Topbaş, 2007: 41)
Bireyin dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi temel becerilerinin yanı sıra zihinsel ve
sosyal becerilerinin de önemsenmediği bu yaklaşım, alanyazında genel manada geçmişte ortaya
çıkan bütün eski dil öğretim yaklaşımlarını kapsayıcı şekilde kullanılmaktadır. (Dolunay, 2014:
105) “Organizmaya verilen uyarıcılara gösterilen tepki” gözüyle dil öğretiminin açıklanması
aynı zamanda dil bilgisi öğretimine de yansımış ve dilin biçimsel yapısını analiz etme, dile dair
kuralları ezberletme, ezberlenen kuralları basit alıştırmalarla tekrar etme, dil bilgisi kurallarını
hatırlamaya dayalı çalışmalar yapma gibi etkinliklerle öğrencilerin dil bilgisi konusunda
uzmanlaşması sağlanmaya çalışılmıştır. Davranışçı yaklaşımda dil bilgisi kurallarının günlük
hayatta işlevsel şekilde kullanılması üzerinde durulmamış, öğrenilenler uygulamaya
aktarılmamıştır. Bu durum “günlük hayattan kopuk” dil bilgisi öğretimini doğurmuştur. Dil
bilgisi, bağımsız bir öğrenme alanı olarak görülmüş ve bireyin temel dil becerilerini geliştirme
önemsenmemiştir. (Azizoğlu ve Okur, 2020: 67)
20
Davranışçı yaklaşım, dil bilgisi öğretiminde de davranışçı psikolojinin temellerine göre bir
anlayış benimsemekte ve bu doğrultuda dil bilgisi öğretimini gerçekleştirmektedir. (Onan,
2014: 72)
Davranışçı yaklaşımda; bireyin sözcükleri başarılı şekilde tonlanması, cümle akışına göre
ihtiyaç duyulan yerde heceler üstünde yapılan vurgusal etkinlikler, sesin ağızdan doğru şekilde
boğumlanarak çıkması, doğru bilgiyi uygun biçimsel kuralları da kullanarak yazabilmesi,
yazdıklarında noktalama ve imla hatalarının bulunmaması gibi çalışmalara sık başvurulmuştur.
Böylelikle dil bilgisi kuralları ile yazma ve konuşma becerileri arasında ilişki kurulmaya
çalışılmıştır. Ancak bu çalışmalarda yazma ve konuşma becerilerinin içinde dil bilgisi
kurallarını öğrencilerin keşfetmesini sağlamak veya bu becerileri kullanarak öğrencilerin dil
bilgisi kullanma yetisini geliştirmek gibi amaçlara yönelik gerçekleştirilmemiştir. Aksine
davranışçılık direk “çıktı” ile ilgilenmiş ve anlatmaya dayalı dil becerileri olan yazma ile
konuşma alanlarında bireyin dil bilgisini kurallarına uygun şekilde kullanması amaçlanmıştır.
Oysa konuşma ve yazma öğretimi ve dil bilgisi öğretimi birbirinden farklı beceri, süreç ve
içerikleri içermektedir. (Güneş, 2007: 261)
Davranışçı yaklaşım, dil bilgisi öğretiminde metinlerin derinlemesine analiz edilmesine ayrı
bir önem vermektedir. Bu yaklaşımda, bireye tümdengelimsel bir metotla dil bilgisi öğretilmeye
çalışmış yani genelden özele bir biçimde öğrencilere dil bilgisel konular aktarılmıştır.
Öğretmen önce dil bilgisi konusuyla ilgili kuralları vermiş, verilen kurallara uygun örneklerle
konuyu pekiştirmiş, son olarak konuyla ilişkili öğrencilere sorular sorulup bu sorulara
öğrencilerin verdiği cevapların doğru olup olmamasına göre öğrenmenin gerçekleşip
gerçekleşmediği tespit edilmeye çalışılmıştır. Öğrencinin pasif bir dinleyici konumda olduğu
bu süreç; bilginin aktarılması, bilginin tekrar edilmesi ve daha sonra pekiştirilmesi üzerine
kurulmuştur. Dil alışkanlıklar bütünüdür düşüncesiyle hareket edilmiş (Türker, 2017: 26)
öğrencilerin zihinsel ve sosyal becerileri önemsenmemiştir. Öğrencilere, birbiriyle ön koşul
ilişkisi içeren dil bilgisi konularını öğretilmeye çalışılmış ve bireyin “Dinleme, Konuşma,
Okuma ve Yazma” gibi temel becerileri içinde dil bilgisel kuralların farkında olmasını sağlama
göz ardı edilmiştir. Bu uygulama dilin temel becerilerinden başkalaşmış dil bilgisi öğretimini
doğurmuştur. Dilin alıcı becerileri olan dinleme ve okuma ile dilin verici becerileri olan
konuşma ve yazma becerilerinin bütünsel olarak kullanılmaması öğrenilenlerin kalıcılık
düzeyini zayıflatmıştır.
21
Davranışçı yaklaşımla gerçekleştirilen dil bilgisi öğretim sürecinde mekanik alıştırmaların
da önemli bir yeri vardır. Mekanik alıştırmaların ana felsefesi; öğretmenin model olması ve
öğrencinin bu modeli tekrar etmesi esasına dayanmaktadır. Örneğin öğretmenin bir metni
okuyup ardından öğrenciye aynı metni okutması veya dinleme/izleme metninden sonra
öğrencilerin dinlediklerini/izlediklerini tekrar etmesini sağlama çalışmaları “mekanik
alıştırmalara” örnek olarak verilebilir. Tanımsal kavramların tekrarı, bir dil bilgisi başlığının
içinde yer alan diğer alt başlıkları tekrar ettirme gibi çalışmalar mekanik alıştırmalar içinde yer
almaktadır. Sözgelimi dil bilgisi konularından biri olan sıfat öğretiminde öğretmenin: “Sıfatlar,
isimlerden daima önce gelir.” cümlesini öğrencilerin toplu veya bireysel olarak tekrar etmesi
bu tür alıştırmalara örnek verilebilir. Veya sıfatların kendi içinde ayrıldığı alt başlıkların
öğretmen tarafından tahtaya yazılması ve bu yazılanların öğrenciler tarafından deftere
geçirilmesi de mekanik alıştırmalara uygun bir etkinliktir. Tekrar etme etkinlikleri dışında
mekanik alıştırmalara örnek olarak yer değiştirme ve çevirme etkinlikleri de verilebilir. Yer
değiştirme çalışmalarında, öğrencilerin cümle dizimi içindeki sözcüklerin yerlerini
değiştirebilmesi veya bu sözcüklerin yerine yeni sözcükleri getirebilmesi; çevirme
alıştırmalarındaysa olumlu cümle yapısını olumsuz veya soru cümle yapısına çevirme, isim
cümlesini fiil cümlesine çevirme gibi etkinlikler gerçekleştirilmektedir. (Demirel, 2014: 102103; Göçer, 2015: 25; Kınay, 2015: 248)
Alperen (1990: 130) dil öğretiminin mekanik yönlerini şöyle sıralamaktadır:
1. Tekrarlar
2. Cümlenin klişe olarak takdimi
3. Dikte ve kopya
4. Taklit
5. Ezber
6. Unutma ve hatırlama
Öğrencide hedeflenen dil bilgisini konusuna dair bir alışkanlık oluşturmak ve davranışların
özdevinimselleşmesini sağlamayı amaçlayan mekanik alıştırmalar, bireyin yaratıcı düşünme
becerisini harekete geçirmeyi gerektirmeyen veya bireyin öğrenilenleri kendi düşüncüleriyle
ifade etmesine imkân tanımayan ve tek bir doğru yanıtın olduğu alıştırmalardır. Bu süreçte
öğrenciler sadece doğruyu aramakta böylelikle anlama becerisi arka plana atılmaktadır. Başka
bir deyişle bireyin ne anladığı değil doğru dil bilgisel yapıyı kullanıp kullanamadığı
önemsenmektedir. Dil bilgisi öğretiminde uzun yıllar kullanılan bu alıştırma türünde sürekli
22
tekrar ve ezberleme çalışmaları ile öğrencilerin olumlu dil bilgisel davranışları pekiştirilerek
onlarda alışkanlık oluşturma hedeflenmiştir. (Güneş, 2007: 263; Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020:
118)
Türkçe dersinde davranışçı yaklaşım, 2006 yılına değin öğretim programlarda etkin şekilde
yer almış, dil bilgisi öğretimi bu yaklaşıma göre gerçekleştirilmiştir. Güneş (2011: 145) Türkçe
Dersi Öğretim Programı’nda yer alan davranışçı yaklaşımı şu şekilde ifade eder: “Bu durum
Türkçe Öğretim Programlarında ve özellikle 1981 yılından bu yana uygulanan Türkçe Öğretim
Programında açıkça görülmektedir. Anılan Programda davranışçı yaklaşımın gereği bir dizi
hedef davranışlar sıralanmış ve öğrencilere bu davranışların öğretilmesi öngörülmüştür.
Örneğin “Sırada ve iskemlede uygun bir şekilde oturabilmek, Kitap sayfalarını kıvırmadan
açabilmek, Her iki kolun dirsekten önceki üçte ikisini sıra üstünde tutma” gibi davranışlar
öğretilmiştir.”
Davranışçı yaklaşımın dil ve dil bilgisi öğretimine bakış açısının, 1981 yılında yayımlanan
Türkçe Dersi Öğretim Programı incelendiği zaman daha iyi anlaşılacağı düşünülmektedir.
Aşağıdaki 1981 senesinde yayımlanan Türkçe Öğretim Programı’nın amaçları ve dil bilgisi
alanına yönelik davranışların özel amaçlarına değinilmiştir:
1981 yılı öğretim programında Türkçe dersinin amaçları şu şekilde sıralanmıştır:
(Girgin, 2011: 21)
•
Öğrencilere, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklarını tam ve doğru olarak
anlama gücü kazandırmak;
•
Onlara,
görüp
izlediklerini,
dinlediklerini,
okuduklarını,
incelediklerini
ve
düşündüklerini, tasarladıklarını söz ya da yazı ile doğru ve amaca uygun olarak
anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak;
•
Öğrencilere Türk dilini sevdirmek, kurallarını sezdirmek; onları, Türkçeyi gelişim
süreci içinde bilinçli, özenle ve güvenli kullanmaya yöneltmek;
•
Onlara, dinleme, okuma alışkanlık ve zevkini kazandırmak; estetik duygularının
gelişmesinde yardımcı olmak,
•
Türlü etkinliklerle öğrencilerin kelime dağarcığını zenginleştirmek;
•
Onların ulusal duygusunu ve ulusal coşkusunu güçlendirmede kendi payına düşeni
yapmak;
23
•
Sözlü ve yazılı Türk ve dünya kültür ürünleri yoluyla Türk kültürünü tanıma ve
kazanmalarında; Türk yurdunu ve ulusunu, doğayı, hayatı, insanlığı sevmelerinde
yardımcı olmak;
•
Onlara, bilimsel, eleştirici, doğru, yapıcı ve yaratıcı düşünme yollarını kazandırmada
Türkçe dersinin payına düşeni gerçekleştirmektir.
Programın amaçlarından da görüleceği üzere bireyin temel becerilerine “davranış” gözüyle
bakılmış ve öğrencilere bu davranışları kazandırma hedeflenmiştir. Sıralanan davranışların
hangi metotla kazandırılacağı, bireyin var olan bilgi birikimi, uygulamada karşılaşılabilecek
problemler ve çözüm önerileri üzerinde durulmamıştır.
“Programda “Dil Bilgisi” bölümüne bağlı “Özel Amaçlar” başlığının on iki ayrı maddesi
vardır ve bu maddeler öğrencilere belirli dil bilgisi kurallarını öğretmek yoluyla söz varlığına
katkı sağlayacak ifadeler olmaktadır. Söz konusu maddeler aşağıdaki gibidir:
•
“Anlamlarına göre cümleleri, cümle içinde kelimeleri doğru vurgulayabilme
•
Kelimelerin gerçek, mecaz ve terim anlamlarını kavrayabilme, deyimleri anlayabilme
•
Kelimeleri gerçek, mecaz, terim anlamlarında ve sesteş, anlamdaş, karşıt anlamlı
kelimeleri, deyimleri anlatma etkinlikleri içinde doğal olarak kullanabilme
•
Büyük ve küçük ses uyumlarını kavrayıp uygulayabilme
•
Kelime türlerini cümle içindeki anlamlarına ve görevlerine göre tanıyabilme ve doğal
olarak kullanabilme
•
Kelimelerin yapısı ve dilimizin özelliği olan kelime türetme yollarını kavrayabilme
•
Kelimeleri, takıları doğru anlayabilme ve yazabilme
•
Noktalama işaretlerini tam ve doğru olarak kullanabilme
•
Fiil kiplerini, basit ve birleşik zamanlı biçimlerini, çatılarını; ek fiilleri, yardımcı fiilleri,
birleşik fiilleri, fiilimsileri cümle içinde kavrama ve doğru kullanabilme
•
Cümlelerde öğelerin sıralanışını, sıralanışa göre anlam değişikliğini kavrayabilme ve
buna göre cümle kurabilme
•
Cümle türlerini (anlamlarına, yapılarına, yüklemlerine ve öğelerinin sıralanışına göre)
öğrenebilme
•
Cümlelerin görevlerini kavrayabilme; davranışlarını kazandırmak” (Soysal ve
Kurudayıoğlu, 216: 126-127)
24
1981 yılında yayımlanan programın Türkçe dersi amaçlarında olduğu gibi, dil bilgisi
öğrenme alanında da yer alan amaçların tamamı çeşitli davranışlar üzerine kurulmuştur.
Öğrencilerin bu davranışları başarılı şekilde uygulayabilmesi hedeflenmiştir. Öğrencilere, dil
bilgisi kural ve terimlerin öğretilmesi önemli görülmüş, bu sayede bireyin dili daha iyi
kullanabileceği düşüncesi benimsenmiştir. (Karadüz, 2014: 286) Söz konusu programın
benimsediği anlayıştan hareketle, davranışçı yaklaşımın dil bilgisi öğretimine bakış açısı şu
şekilde ifade edilebilir:
Edimsel koşullanmanın kuramcısı olan Skinner, dili sözlü davranış olarak görmüş ve diğer
davranışlar gibi U-T bağı kurularak dil bilgisel kuralların öğrenciye kazandırılmasına yönelik
öğretim gerçekleştirilmesini savunmuştur. Bundan dolayı dilin gramer kuralları, yoğun
alıştırmalar ve pekiştireçler kullanılarak öğrenciye kazandırılmaya çalışılmıştır. (Mpanzu,
2011; aktaran: Güneş, 2014: 284).
Davranışçı yaklaşımın bir sonucu olarak dil bilgisi öğretim sürecinde somut davranışlara
önem verilmiştir. Bundan dolayı deney, gözlem ve mekanik tekrarlardan sık yararlanılmış
böylece dilsel davranışların gözlenebilmesi amaçlanmıştır. Başka bir deyişle dil bilgisel yapılar,
davranışa dönüştürülmüştür. (Atlunkaya, 2019: 160)
Davranışçı yaklaşım; dil bilgisi öğretiminde bireyin hoşuna gidebilecek uyarıcılar
kullanma, olumlu davranışlarının ardından pekiştireçlerden yararlanma, bireye gramer
alışkanlığı oluşturma gibi ilkelere sahiptir. Bu ilkelere yönelik gerçekleştirilen etkinlikler metin
tabanlı değil, basit düzeyde tümceler üstünden yapılır. (Kayasandık, 2018: 18; Memiş ve
Erdem, 2013: 304)
Davranışçı yaklaşımda dil bilgisi öğretimi; tümdengelimsel, dil becerilerinden soyutlanmış
ve kurala dayalı olarak gerçekleştirilmektedir. Önce dil bilgisel kural öğrenciye verilmiş,
ardından örneklerle konu pekiştirilmeye çalışmıştır. Bu yönüyle davranışçı dil bilgisi yaklaşımı;
dilin işlevsel ve pragmatik kullanımından uzaktır. (Onan, 2017: 2631)
Davranışçı yaklaşıma göre öğrenme sürecinde birey pasiftir, öğretmen veya bir başkası
tarafından düzenlenen çevresel şartlara göre öğrenme gerçekleşmektedir. (Atlunkaya, 2019:
160) Dil bilgisel kuralları, öğrenenin doğru şekilde anlamasını amaçlayan öğretmen merkezli
dil bilgisi öğretimi yapılmıştır. (Azizoğlu ve Okur, 2020: 68) Dolayısıyla yapılan dil bilgisi
öğretiminde bireyin aktif katılımına ve kuralları uygulayabilmesine önem verilmemiştir.
25
Davranışçı yaklaşımla gerçekleştirilen dil bilgisi öğretiminde süreçten çok sonuç önemlidir.
Bundan dolayı dil bilgisi öğretiminde, bireyi çeşitli sınavlara hazırlayabilmek önemli
görülmüştür. Dil bilgisi açısından bu tutumun en işlevsel yanı nesnel bilgi içeren dil bilgisi
alanına yönelik sağlam bilgi tabanı oluşturulmasından ileri gelmektedir. (Onan, 2017: 2631)
Davranışçı yaklaşımın temsilcileri temelde bilgi almaya ve bilgi göndermeye yarayan bir
çeşit köprü gözüyle baktıkları zihne önem vermemiş, öğrenme ve zihin arasında bağ
kurmamıştır. İnsanı sadece biyolojik temellere dayalı bir makine olarak görmeleri ve bu
makinenin kendisine gelen uyaranlara çeşitli biçimlerde tepki verme özelliğine sahip bir
organizma olarak nitelendirmeleri; kendinden sonra ortaya çıkacak olan bilişsel yaklaşım
tarafından yoğun olarak eleştirilmiştir. 20.yüzyılın ikinci çeyreğinde “zihne” verilen önemin
artması ve davranışçı yaklaşımın temsilcilerine yönelik başta Chomsky olmak üzere çeşitli dil
bilimciler tarafından eleştirilmiştir. Ardından “Bilişselcilik” kuramı ortaya çıkmıştır. Bilişsel
yaklaşımın temsilcileri; dil öğrenme sürecinde zihni tamamen geri plana atılması, dilin sadece
kurallar bütünü olan bir davranış olarak görülmesi, dilin kullanıma yönelik etkinlikler
yapılmaması, dil bilgisi öğretiminde kalıcılığın sağlanamaması, dilin mekanik süreçlere
indirgenmesi ve geleneksel dil bilgisi kitaplarında görülen tutarsızlıklar yönüyle davranışçı
yaklaşıma büyük eleştiriler getirmiştir. Bilişsel yaklaşım, davranışçılığın aksine, kalıtımı öne
çıkarmış ve dil öğretiminde “zihinsel aygıt mekanizması” üzerinde durmuştur. (Ersanlı, 2004:
170; Dolunay, 2014: 105-106)
Davranışçı yaklaşımın etkisini yitirmesinde önemli yere sahip olan Noam Chomsky;
ebeveynlerin çocuklarını pekiştirirken sadece anlama yöneldiklerini, dil bilgisi kurallarıyla
ilgili herhangi bir düzeltme yapmadıklarını belirtmektedir. Bundan dolayı tümüyle taklide
dayalı dil ve dil bilgisi öğrenimi mümkün değildir. Dilin yaratıcılığının görülmediği bu anlayış
geçmişe göre günümüzde yaygınlığını kaybetmiştir. (Topbaş, 2007: 42-43) Özetle davranışçı
dil öğrenme yaklaşımıyla gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi “gramer kurallarını ezberleme” ve
“öğrenciyi sınavlara hazırlama” üstüne kuruludur. Bireyin temel dil becerilerini kullanarak
günlük hayattaki dilsel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. İstendik dil davranışları oluşturma,
bireyin dil bilgisel yapıları yerinde kullanmasını sağlama gibi amaçlarla dil bilgisi öğretimi
gerçekleştirilmiştir. (Onan, 2014: 73-74)
26
2.2.2. Bilişsel Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi
Davranışçı yaklaşımın, öğrenme sürecinde somut insan davranışlarını dikkate almasının
aksine bilişsel yaklaşımda; bireyin zihinsel süreçleri kontrol etmesi ve bu süreçler içinde beynin
verileri işleme kapasitesi önemsenmektedir. Bilişsel yaklaşım, öğrenmenin zihinsel boyutuna
da vurgu yapar. Davranışçı yaklaşımda, öğrenmenin odak noktası basit bir uyarıcı ve tepki bağı
olarak görülürken bilişsel yaklaşımla birlikte öğrenmenin odak noktası olarak öğrenenin kendi
öğrenme sürecinin farkında olabilmesi, uyarıcıları alıp onları işlemesi, organize edebilmesi ve
bilginin kalıcılığını sağlayabilmesi gibi yönlere kaymaktadır.(Altunkaya, 2019: 161; Fidan ve
Erden, 1994: 169) Bilişsel yaklaşım için öğrenme, bir bilginin zihne anlamlı şekilde
kodlanmasıdır. Birey zihinde bu bilgileri çeşitli şemalar halinde organize eder. Öğrenme
dediğimiz hadise ise bu şemalarda görülen çeşitli değişiklikler, eklemlemeler vb.dir. (Oflaz,
2015: 700) Bilişsel yaklaşıma göre organizma dış uyaranlarla karşılaştığında pasif değildir,
düşünerek davranışlarına yön verir. (Selçuk, 2004: 174)
İnsan ve hayvanlar arasında öğrenme üzerine yapılan genellemeleri reddeden bilişsel
yaklaşım, bireyin bir dizi zihinsel şemayı kullanarak öğrenme sürecine doğrudan ve bilinçli
olarak katıldığı üzerinde durur. Öğrencilerin sürece aktif olarak katılması; bilgiyi hatırlaması,
işlemesi, geri getirmesi ve kodlaması gibi süreçlerle öğrenme süreci açıklanmaktadır.
Bilgisayara benzetilen beynin, öğrenme sürecinde birçok belleğin ortak katılımı ile kendisine
gelen verileri işlediği ve öğrenmenin gerçekleştiği savunulmaktadır. Bilgiyi işleme kuramından
hareketle öğrenme şu şekilde açıklanır: Önce dış dünyadan alınan bilgiler duyusal kayıt
belleğine gelir. Burada yer alan bilgiler dış dünyadaki bilgilerin adeta bir kopyasıdır. Yani
bireyin anlamlandırma süreci henüz başlamamıştır. Depolama süresi sınırlı olan duyusal bellek
dış dünyadan aldığı bilgileri olduğu gibi kısa süreli belleğe aktarır. “İşleyen/Çalışan” bellek
olarak da adlandırılan kısa süreli bellekte anlamlandırmayı sağlayıcı “etkinlik, tekrar, kodlama,
örgütleme, eklemleme” gibi bir dizi işlem gerçekleştirilip ardından bilgiler uzun süreli belleğe
aktarılmaktadır. Uzun süreli bellekte bilgiler depolanması ve kalıcı hale getirilmesinin ardından
öğrenme gerçekleşmektedir. Bireyin yukarıda kısaca sözü edilen zihinsel birtakım işlemler ve
düşünme becerisini kullanması ile öğrenmenin gerçekleştiği ele alınmakta, dil öğretimi için de
benzer açıklamalar yapılmaktadır. (Demirel, 1999: 47; Güneş, 2009: 3)
Bilişsel yaklaşıma göre dil öğretimi, öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerine dair bilinç
kazanmasını sağlayıcı nitelikte gerçekleştirilirse bu süreç daha zevkli gerçekleştirilecektir.
Davranışçı yaklaşımın benimsediği “Dil, alışkanlık bütünüdür.” görüşünün aksine, dilin
27
yaratıcılık gerektiren bir süreç olduğu ve bundan dolayı dil öğreticilerinin; taklit, tekrar ve
pekiştirme gibi süreçler yerine dili düşünerek öğretmesi gereken bir rehber görevi üstlenmesi
bilişsel yaklaşımla gerçekleştirilen dil öğretiminin temel sayıtlıları arasındadır. (Onan, 2012:
98-111)
Bruner (1969, aktaran Fidan ve Erden, 1994: 168) bilişsel yaklaşımın özelliklerini şu
şekilde sıralamaktadır:
•
Öğrenen dış uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların özümseyicisi ve davranışların
aktif oluşturucusudur.
•
Öğrenen kendi öğrenmesinden sorumluluk taşıyan, verileni olduğu gibi alan değil;
verilenlerin taşıdığı anlamı keşfedendir.
•
Öğrenen, verilen bilgiler arasında, uygun olanları seçen ve işleyendir.
•
Öğrenen kendisine kazandırılmak istenen bir ilke de olsa, onun anlamını bulmak, diğer
ilkelerle ilişkisini kurarak ve daha önce öğrendikleriyle bağdaştırarak ona anlam
vermek zorundadır.
Dil öğretiminde davranışçı yaklaşımın, 20.yüzyılın ikinci yarısında eleştirilmeye
başlanması ve öğrenmeye yönelik bakış açısının değişmesiyle birlikte; bireyin dil edinim
sürecinin sadece çevreyle açıklanamayacak kadar karmaşık bir süreç olduğunu kabul edilmiş
olup bilişsel dil öğrenme yaklaşımının görüşleri ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden şüphesiz en
büyüğü Chomsky tarafından ortaya atılan “Üretici-Dönüşümsel Dil Bilgisi” yaklaşımıdır. Dil
gelişimin biyolojik temellere bağlayan bu yaklaşıma göre dünya üzerindeki bütün diller eşittir
ve her birey dünyaya doğuştan dil edinim mekanizmasıyla birlikte gelmektedir. Dil gelişiminde
doğuştancılık olarak bilenen bu yaklaşımlara aynı zamanda “psikolinguistik” yaklaşımlar adı
da verilmektedir. (Kerimoğlu, 2019: 68-69: 119; Küçükkaragöz, 2004: 97)
Bireyin belli bir olgunlaşma düzeyine gelmesinin ardından “Aniden, bir anda, ansızın” dil
ediniminin gerçekleştiğini savunan bu doğuştancı yaklaşım, davranışçılığın U-T bağı temelli
dil öğretimine karşı çıkıp bilişsel işlemleri öne çıkarmıştır. Ancak öne çıkartılan bilişsel
işlemler ile dilsel işlemler arasında etkileşime dayalı herhangi bir ilişki kurulmamış, dil ve zihin
gelişimi arasında gerçekleşen etkileşimden ziyade insanın zihninde yer alan bilişsel dil öğrenme
aygıtı üzerinde durulmuştur. Dil gelişimi ile zihinsel gelişim arası bağın olmadığı ve dilin,
zihinsel ve üretici işlemler kullanılarak öğrenildiği düşüncesi bilişsel yaklaşımda yer alan
önemli görüşler arasındadır. (Güneş, 2021: 47-49)
28
Davranışçı yaklaşımın salt çevreyi baz alan dile bakış açısının ardından ortaya çıkan bu
yaklaşımın şüphesiz en büyük temsilcisi ise Noam Chomsky’dir. Bireyin dil öğrenmeye genetik
bir yatkınlığı ile dünyaya geldiği üzerine Chomsky’nin görüşlerinin yaygınlaşmasının ardından
dil öğrenmenin bir alışkanlık bütünü olmadığı, dile dair kuralların birey tarafından edinilmesi
üzerinde durulmuştur. (Türker, 2017: 72) Dili kazanmada bilişselcilik, insanın dile özgü bir
yetenek ile dünyaya gelmesi üzerine kuruludur. Bu yetenek sebebiyle zayıf bir çevre dahi
bireyin dili edinmesi engelleyemez. (Topbaş, 2007: 43)
Bilişsel yaklaşım; temel felsefelerini davranışçılık kuramının tezlerine karşı kurarak dil
öğrenmenin tekrarlar yoluyla alışkanlık kazanma süreci olmadığı, bireyin dünyaya geldiği an
zihninde yer alan mekanizma sayesinde dil edinimini gerçekleştiğini savunmaktadır.
“Chomsky’e göre dil edinme insanlarda genetik bir donanımla yani doğuştan bir yetenekle
olmaktadır. İnsan beyninin belirli bölgeleri dil edinmekle görevlidir. Bu genetik yapı sayesinde
çevrede kullanılan dil içselleştirilir. Böylece konuşma ve anlama gerçekleşir. Çocuklar 12
aylıkken ilk kelimelerini söylerler, 18 aylıkken de ansızın dil bilgisi gelişir. Çocuklar dili
öğrenirken önce cümle yapısını kavrar, ardından bunları farklı cümle yapılarına dönüştürerek
yeni cümleler üretir. Cümle yapısını anlayan çocuk çok sayıda cümle üretebilir. Bu nedenle dil
öğrenme davranışçıların savunduğu gibi alışkanlık ve şartlanma yoluyla gerçekleşmez.”
(Güneş, 2011: 133)
Dilin cümlelerden oluşan bir dizge olduğunu savunan Noam Chomsky’e göre bir dile ait
olan tüm cümleleri ezberlemek mümkün değildir. Bunun yerine bireye “cümle oluşturma”
becerisi kazandırılmalı böylelikle birey sınırsız sayıda cümle üretebilmelidir. Her ne kadar
dildeki sözcük sayısı sınırlı olsa da bu sözcükleri kullanarak birey kendi dilinde sınırsız sayıda
cümle yaratabilmektedir. Bireyin dili edinirken sahip olduğu bu üretme yeteneğinin doğuştan
geliyor olması dil öğretiminde “Konuşan dili dinleyerek kendi cümlelerini kurma, dilin anlamlı
en küçük birimleri olan sözcüklerden cümleler oluşturma” gibi etkinliklerin kullanılmasının
yolunu açmıştır. Yani dil öğretiminde, davranışçı yaklaşım ile görülen tümdengelim anlayışı
yerini tümevarıma bırakmaya başlamıştır. (Akyol, 2014: 270-280).
Bilişsel yaklaşımın bu görüşleri, dilde “edinme ve öğrenme” tartışmalarını da beraberinde
getirmiştir. Davranışçı yaklaşım u-t bağı ile dil öğrenmeyi benimserken, bilişsel yaklaşımda
dilin edinildiği görüşü kabul edilmiştir. Daha sonraki süreç içinde ortaya çıkacak olan
yapılandırıcı yaklaşımda da dilin etkileşim halinde öğrenildiği üzerinde duracak ve böylece
edinme/öğrenme tartışmaları farklı bir boyut kazanacaktır. Dili edinmeyi savunan kuramcılara
29
göre dil; birey günlük hayattayken kendiliğinden kazanılmakta, dili öğrenmeyi savunan
kuramcılara göreyse dil; hazırbulunuşluk, gelişim, etkileşim gibi çeşitli aşamalar temellinde
öğrenilmektedir.
Dil edinmeyi savunan dilcilere göre birey günlük hayatta “bilinçaltı” süreçlerini işe koşarak
kendiliğinden dili anlama ve kullanma yetisini kazanmaktadır. Dili edinen bireylerin doğal
ortamda dili hissetmesi başka bir deyişle dili keşfetmesi bilişsel süreçlerin devreye girerek
aktarımın sağlanması ile açıklanmaktadır. Yeni yeni konuşmayı öğrenen bir çocuğun “-lık”
yapım ekinin çeşitli nesnelerin içine koyulduğu bir yer anlamını sağladığını kavramasından
sonra “kalemlik, dolaplık, kitaplık” gibi sözcükleri oluşturması yani öğrendiklerini farklı
kavramlara aktarması dil edinmeye bir örnektir. Birey bu sayede öğrendiklerinden hareketle
yeni kavramlar oluşturabilir. Bu süreçte bireyin dili edinmesi için oluşturulan belirli bir plan
yoktur, hedef dile dair bilgilendirmeye başvurulmaz. Dil öğrenme sürecini ise davranışçı
yaklaşımın temsilcileri “U-T” bağı ile açıklamaktadır. Ancak daha sonra ortaya çıkacak olan
yapılandırıcı yaklaşıma göre birey belli bir plan dâhilinde ve hedef dile yönelik çeşitli amaçlarla
dili öğrenmektedir. Dilin kurallarının veya o dile ait olan sözcük ve sözcük gruplarının
öğretilmesi bilinçli ve istendik bir süreç olarak görülür. Bu haliyle dil edinme informal, dil
öğrenme ise formal bir eğitime benzetilebilir. Yurtdışında yaşayan bir ailenin okula giden
çocuklarının hedef dile yönelik belli bir eğitimden geçmesi öğrenme; okula gitmeyen
çocukların ise günlük ortamda karşılaştığı sözcük ve cümleleri belli bir zamandan sonra
anlaması ve kullanmaya başlaması edinme kavramıyla açıklanmaktadır. (Uçak, 2016: 1-14;
Demir ve Yapıcı, 2007: 181)
Noam Chomsky bütün insanların dünyaya evrensel dil bilgisi şemasıyla geldiğini
savunmakta yani dil ediniminde herkesin yeterli donanıma sahip olduğu üzerinde durmaktadır.
Dil edinim sürecinde çevreyi tamamen arka plana atmayan Chomsky’e göre bireyde yer alan
dil edinim mekanizması toplumun konuştuğu dile göre harekete geçmektedir. Örneğin her dilin
kendine özgü kelime türetme mantığı vardır. Birey, dünyaya bu mantığa sahip olarak gelir. Yani
çocuk dünyaya geldiği andan itibaren her dilin kelime türetme mekanizmasın sahiptir. Ancak
dilin kendine has özellikleri ve çevresel şartların varlığı bireyin kelime türetmesinde etkili
olmaktadır. Bu durumda bireyin nasıl kelime türeteceği önem arz etmektedir. Söz gelimi
Türkçede yeni kelimeler, ek getirilerek türetilirken Arapçada sözcüklerin kökünde değişiklikler
olarak yeni kelimeler türetilmektedir. Bireyde doğuştan yer alan dilsel beceriler bu şekilde
içinde yaşadığı topluma ve o toplumun kullandığı dile göre harekete geçmektedir. Asıl önemli
olan şeyin “kelime türetme” yetisine sahip olmak olduğunu iddia eden Chomsky, daha sonra
30
bireyin dile ait kuralları farklı durumlara aktararak o dilin dil bilgisel yapısını anlayıp
kullanabileceğini üzerinde durmaktadır. Böylelikle tüm dillerde çeşitli evrensel kurallar olduğu
ancak bu kuralların dilden dile farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmaktadır. Verilen örnekte
hemen her dilde yer alan kelime türetmenin evrensel bir kural olduğundan söz edilebilir. Her
ne kadar birey kendi dilinde yer alan bütün dil bilgisi kurallarını ezberlese de bu başka şekillerde
türeyen sözcükleri ezberlemesi mümkün değildir. Bu da şu sonucu doğurur: Her dilin kendi
içinde sınırlı sayıda dil bilgisi kuralı vardır. Bu kuralların kullandığı her kelime veya cümle
ezberlenemez. Ancak bu kurallar kullanılarak sınırsız sayıda yeni cümleler üretilebilir. O
yüzden bireye öğretilmesi hedeflenen dilin kurallarının mantığı kavratılmalıdır. (Türker, 2017:
72; Dolunay, 2014: 106-107)
Birey, dünyaya getirdiği mekanizma sayesinde ana dilini içselleştirir ve kurallarını
kavramaya başlar. Ardından dilin dil bilgisel kurallarını konuşma ve yazı diline aktarır. Örneğin
herhangi bir soru sorarken soru eklerinin cümlede nerede yer almasını gerektiğini fark der. Daha
sonra bu kuralı farklı durumlarda da uygular. (Selçuk, 2004: 105)
Chomsky ve bilişsel yaklaşımla birlikte gelen dil öğrenme anlayışındaki farklılık hiç
şüphesiz dil bilgisi öğretimine bakış açısını da etkilemiştir. Sentaks yani sözdizimi temelli
çalışmalar yapan Chomksy’nin temel araştırma alanı tümcelerdir. Aksan (Aksan: 1980: 134)
bu durumu şöyle ifade eder: “Chomsky, dili bir tümceler topluluğu olarak görür. Syntactic
Structures adlı yapıtında bilgin, dilbilimsel çözümlemede bir dilin dil bilgisine uygun
tümcelerin yapısını ortaya koymayı amaç olarak belirlemektedir. Chomsky kuramında dil
bilgisi, bir dilin sözdizimi kurallarına uygun tümceleri doğuran bir araç olarak görülür,
uygulamada bu tümceleri saptamaya ve betimlemeye yönelinir.”
Chomsky tarafından ortaya atılan “Üretici-Dönüşümsel Dil Bilgisi” kuramından söz
etmeden önce bilişsel yaklaşımın dil bilgisine bakış açısını bilmek gerekmektedir: (Türker,
2017: 74; Demirel, 1999; 47-48, Memiş ve Erdem, 2013: 305, Demircan, 1990: 195 Çetinkaya
ve Yolcusoy, 2020: 123)
•
Dil öğretiminde, dil bilgisi temel nitelik taşımaktadır. Bireyin, dil kullanımında üretken
olması yani öğrendiklerini başka düzlemlere aktarması sebebiyle bireye o dilin kuralları
öğretilmelidir.
Bu
sayede
birey
değişken
olan
dili,
çeşitli
bağlamlarda
kullanabilmektedir.
•
Dil bilgisi öğretimini, kişinin kendi kendini denetleyebildiği rasyonel bir etkinlik olarak
gören bilişsel yaklaşıma göre birey; bilgiyi alma, işleme ve saklamada etkin olmalıdır.
31
•
Dil bilgisi kurallarının tam bir bilinçle öğrenilmesi ve öğrenilen dile dair dil bilgisine
uygun anlamlı cümle oluşturma becerisi öğrencilere kazandırılmaya çalışılır.
•
Dil ve alışkanlıklar arasında bir bağlantı olmadığını aksine dil kurallarının bilinçli
olarak öğretilmesi gerektiğini savunan bilişsel yaklaşım, davranışçı yaklaşımda olduğu
gibi dil bilgisi öğretiminde öğretmeni tek yetkili kişi olarak değil öğrencilere süreç
içinde rehberlik eden biri olarak niteler.
•
Öğretimde grup veya bireysel çalışmalardan yararlanılarak bireyin cümle oluşturma
becerisinin farklı durumlarda uygulamasına imkân tanınır.
•
Dile dair sistemin işleticileri olan dil bilgisi kurallarının, birey tarafından kullanılmasına
dayalı çalışmalar yapılmalıdır.
•
Dil bilgisi kurallarını kazandırılmasında dikkat, alma ve algılama, kodlama, geri getirme
gibi öğrenim sürecinin işleyişinde yer alan zihinsel faktörlerin varlığına dikkat çekilir.
•
Dilin üretimsel ve iletişimsel bir sistemin bütünü olduğu düşüncesinden hareketle
ezbere değil anlamlı öğrenme sürecine başvurulur.
•
Dil bilgisi kuralları öğretilirken tümevarım olduğu kadar tümdengelimden de
yararlanılabilir.
•
Bireylerin yaptığı dil bilgisel yanlışların beyinde kalıcı olmasını önlemek anında
programlı öğrenme ilkelerinden olan “Anında düzeltme” ilkesinden yararlanılır. Ancak
düzeltmelerin bireyi duyuşsal anlamda olumsuz etkilememesine dikkat edilmelidir.
Chomsky (aktaran Demircan, 1990: 34) üretimsel dil bilgisini şu şekilde tanımlar: “Bir dili
konuşanların, belli sayıda birim ve kural kullanarak sonsuz sayıda ve yalnızca doğru olan
tümceler üretebilmelerini sağlayan kuralları bulmayı ve bunların insan beyninde
oluşturdukları kurallar düzenini, yani edinci ortaya çıkarmayı ve bu açıdan insan beyninin
nasıl işlediğini anlamayı amaçlayan bir dil bilgisine, dönüşümlü-üretimsel dil bilgisi adı
verilmiştir.” Üretici dönüşümsel dil bilgisinin temel felsefeleri şunlardır:
Chomsky 1957 yılında yayımladığı “Syntactic Structures” yani “Sözdizim Yapıları” adlı
eserinden önce mevcut kullanılan davranışçı yaklaşım ile dil bilgisi öğretimine çeşitli eleştiriler
getirir. Bu eleştirilerin temeli dilin uyarıcı ve tepki ile açıklanan dil öğretiminin mekanik bir
yapıya bürünmesi üzerinedir. Ancak Chomksy’nin görüşlerine göre birey, yaşadığı çevrede
konuşulan dili içleştirip kurallarını anlamakta daha sonra da uygun dil bilgisi kurallarını
kullanarak dili edinmektedir. Çocuğun belli bir yaşa yani olgunluk düzeyine erişmesi dili
32
edinmede kilit noktalardan birini oluşturmaktadır. (Demircan, 1990: 192; Güneş, 2021: 48;
Küçükkaragöz, 2004: 97)
Bilişsel yaklaşımın temel felsefi yapısını oluşturan Üretici Dönüşümsel Dil Bilgisi, adından
da anlaşılacağı üzerine yeni dil bilgisel yapılar üretme esasına dayanmaktadır. Sözdizimini yani
cümleyi temel alan bir teoridir. (Azizoğlu ve Okur, 2020: 68)
Chomsky’nin Üretici Dönüşümsel dil bilgisi kuramına göre bireyin sözdizimi kurallarına
uygun cümleleri kullanması ve bir dile ait cümle kurma kalıplarını öğrenmesinde dil bilgisi bir
araçtır. (Altas, 2009: 22)
Dili evrensel bir sisteme oturtmak isteyen Chomsky’nin dile dair görüşlerinden biri de dil
sisteminin tamamen insana özgü olması üzerinedir. Ses bilgisi, biçim birim, söz dizimi ve
anlam bilgisi gibi dil bilgisel içerikler sadece insana özgüdür. (Dolunay, 2014: 106)
Chomsky’e göre dil kurallarının çeşitliliği doğal değil yapaydır, insanlar tarafından
belirlenmiştir. Bundan dolayı Noam Chomsky dönüşüm kavramını ortaya atar. Dönüşüm
kavramına göre birey dünyaya doğuştan getirdiği mekanizma sayesinde çeşitli dil bilgisel
yapıları farklı durumlarda kullanabilmektedir. Dil öğretim sürecinde bireylerin çeşitli kelime
ve kavramları farklı anlamlarda kullanması, bunları dönüştürmesi ve yeni anlamlar üretmesine
önem verilmektedir. Örneğin “beyaz” kavramının bir rengi ifade ettiğini öğrenen çocuk, bu
kavramı farklı cümlelerde farklı anlamlara gelecek şekilde kullanmayı da öğrenmelidir.
(Chomsky, 2010: 121; aktaran: Şen, 2015: 111; Altunkaya, 2019: 161)
Chomsky evrensel dil bilgisi anlayışını, kendine yöneltilen eleştirel doğrultusunda daima
düzenlemiştir: Standart Kuram, Genişletilmiş Standart Kuram, Yönetme ve Bağlama Kuramı,
Yetinmeci Program vb. gibi. (Kerimoğlu, 2019: 67) Aşağıda bu kuramlarda yer alan ve
Chomsky’nin dil bilgisine bakış açısını ortaya koyan bazı terimler değinilecektir:
Edim ve edinç: Bireyin dil kazanması ve kullanması arasında bir ayrıma giden Chomsky,
bireyin doğuştan getirdiği dil edinim mekanizmasını edinç, günlük hayatta dili kullanmasını ise
edim kavramıyla açıklar. Mesela aynı anda dünyaya gelen ikiz çocukların, dil öğrenme yetileri
edinç, öğrendiği dilsel bilgiyi kullanma becerileriyse edim olarak adlandırılır. Aynı zamanda
Chomsky, edinç kavramını da kendi içinde evrensel edinç ve özel edinç olmak üzere ikiye
ayırmaktadır. Bunlardan evrensel edinci, her insanda yer alan dil edinme becerisi olarak
tanımlarken özel edincin, bireyin içinde bulunduğu sosyal şartlara göre şekillendiğini savunur.
Yani dünyaya gelen her insanda dil edinme mekanizması vardır ve buna evrensel edinç adı
33
verilir. Ancak bu mekanizma sayesinde bireyin, içinde bulunduğu sosyal şartların durumuna
göre dil bilgisel yapıları kazanmasını özel edinç olarak adlandırır. (Kerimoğlu, 2019: 70)
Dünyanın farklı iki yerinde doğan iki çocuğu düşünecek olursak bu bebekler, dünyaya geldiği
andan itibaren evrensel edince sahiptir. Ancak yaşadıkları ulus, aile, okul ortamı gibi sosyal
sebeplerden dolayı dil bilgisi kurallarını kazanma süreçleri birbirinden farklılaşacaktır. Bu
durumun sebebi ise özel edinçtir.
Yüzey yapı - derin yapı: Edinilen bir dilsel bilginin, farklı bağlamlara dönüşümünü savunan
Noam Chomsky’e göre dilde derin yapı ve yüzey yapı olmak üzere iki tür yapı vardır. Bu
yapılardan yüzey yapı dilin gözlenebilir yani biçimsel ögesini karşılarken derin yapı dilin
gözlenemeyen yani anlamsal ögesini karşılamaktadır. Örneğin “Yıldız” sözcüğünde yer alan
“Y-I-L-D-I-Z” harfleri dilin yüzey yapısını oluştururken, bu harflerin birleşimiyle zihinde
uyanan “parlak nesne” derin yapıyı oluşturmaktadır. Diller arası derin yapılarda ortak dil
özelliklerini arayan Chomsky, bu sayede ortak dil bilgisel kuralları bulmayı amaçlamıştır.
(Müldür, 2016: 65-68; Demircan, 1990: 34-35; Aksan: 1980: 135-137) Yüzey yapı görüp
işitebildiğimiz yapıyken, derin yapı anlamsal bağlardır. (Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020: 120)
Chomsky’nin dönüşüm anlayışı ise yüzey yapı ve derin yapı arasındadır: Zihinde soyut
anlamsal bilgiler yani derin yapı bulunmaktadır. Var olan bu derin yapı dönüşümler sayesinde
somut bilgi olan yüzey yapıya dönüşmektedir. (Şen, 2015: 112) “Derin ve yüzey yapı arasındaki
bağıntıyı dile getiren kurallara " dilbilgisel dönüşümler" denir. " (Chomsky, 2001: 159)
İlkeler ve değiştirgenler: Her dilde birtakım ortak dil bilgisel yapılar olduğunu savunan
Chomsky bunu ilke kavramıyla açıklar. Değiştirgenler ise her dilde yer alan bu dil bilgisel
yapıların dilden dile farklılaşmasıdır. (Kerimoğlu, 2019: 80-81) Örneğin hemen her dilde
kelime türetme söz konusudur. Bu durum ilkeyle ilişkilidir. Ancak bu kelimelerin
türetilmesinde dilden dile görülen farklılar değiştirgen kavramıyla açıklanır. Türkçemiz sondan
eklemeli olarak kelime türetilirken Arapçada kelime köklerinde görülen değişikliklerle
kelimeler türetilmektedir.
Bilişsel yaklaşımın dil bilgisi öğretiminde ortaya çıkmasının ana sebeplerinden biri hiç
şüphesiz davranışçı dil bilgisi öğretiminin, hayatilik ilkesine uygun olmaması yani günlük
hayatta bireyin ihtiyaç duyduğu yapılara önem vermemesinden kaynaklanmaktadır. Bu
doğrultuda bilişsel yaklaşım temelde “İletişimsel yaklaşım” ve “Kavramsal-işlevsel yaklaşım”
olmak üzere iki ana yaklaşım altında incelenmektedir. (Altunkaya, 2019: 162)
34
İletişimsel yaklaşım, dil öğrenmede hayattan kesitler sunan otantik çalışmalara dayalı
etkinliklerle bireyin sosyal yönünü geliştirmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Fransa’da ortaya
çıkmıştır. Bu yaklaşımın temel amacı bireyin iletişim becerilerini geliştirmektir. Başarılı bir
iletişim için dil bilgisi etkinliklerinden yararlanılır, dil bilgisel kuralların ezberlenmesi yerine
bunların iletişim içinde kullanılması daha önemli görülür. Böylelikle öğrenilenlerin günlük
hayatta da kullanımı sağlanmaya çalışılır. (Altunkaya, 2019: 162; Göçen, 2020: 33)
Chomsky’nin görüşlerinden hareketle ortaya çıkan İletişimsel yaklaşıma göre sadece dilin
kurallarını
öğretmeye
yönelik
yapılan
dil
bilgisi
öğretimi,
öğrenme
sürecini
tekdüzeleştirmektedir. Ancak bireye öğrendiği kuralları, çeşitli bağlamlarda kullanma izni
verilirse öğrenme süreci eğlenceli bir hal alır. Dolayısıyla davranışçı yaklaşımda olduğu gibi
dilin sadece biçimsel yönünü öğretmek yeterli değildir. Drama, rol oynama gibi diyaloga dayalı
çalışmalar içinde dil bilgisi konuları öğrencilere verilmelidir. Bu sayede öğrenci merkezli dil
bilgisi öğretimi gerçekleştirme amaçlanır. (Yaylı ve Yaylı, 2014: 16-19; Göçer, 2017: 1-13)
İletişimsel yaklaşım her ne kadar amaç bakımdan “öğrenciyi merkeze alma” hedefi gütse
de bunda başarılı olamamıştır. Çeşitli iletişim ortamlarında kullanılan kalıp cümleler
sınıflandırılmış ve daha sonra öğrencilere ezberletilmiştir. Yani dil bilgisi öğretiminde
davranışçılığın etkisi devam etmiştir. (Kayasandık, 2018: 19)
Kavramsal-işlevsel yaklaşım ise iletişimsel yaklaşımda olduğu gibi dilin kullanım boyutunu
da dikkate alan ve Avrupa Konseyi çalışmalarına değin dayanan bir yaklaşımdır. 1964
senesinde “Çağdaş Diller Projesi” adıyla bir çalışma başlatan Avrupa Konseyi Kültürel İşbirliği
dairesi, bu çalışmayla dil öğretiminde en iyi yolu tespit etmeyi amaçlamıştır. Bilişsel yaklaşımın
temsilcilerinden Chomsky’den etkilenen kavramsal-işlevsel yaklaşımda amaç bireye hangi dil
öğretilirse öğretilsin evrensel birtakım öğretim metotları kullanmaktır. Yani dil öğretiminde
ortak bir yaklaşım arayışı söz konusudur. Aynı zamanda kavramsal-işlevsel yaklaşımda, başlıca
araştırma konularından biri de bireyin günlük hayatta dili kullanma ihtiyacının sebebini tespit
etmektir. Öğrenenlerin dili kullanma ihtiyaçları doğrultusunda dil öğrenme amaçları belirlenir.
Böylelikle bireyde “işlevsel” dil kullanımı amaçlanır. (Deniz ve Uysal: 2010; Demircan, 1990:
231)
İçerik düzenlemesini önemseyen kavramsal işlevsel yaklaşımda; bireye yapılacak dil bilgisi
öğretiminde içerik seçimi, öğretim ilkelerinin kullanımı, dili ihtiyaçları doğrultusunda
kullanacağı bağlamsal ortamlarda karşılaşabileceği olası durumları belirlemek önemlidir.
(Güneş, 2014: 286) Çünkü dilin işlevsel kullanımı, materyallerde yer alacak dilsel içeriklere
35
bağlıdır. Bu görüşten hareketle dil bilgisi konularının içerik düzenlenmesine önem verilmiştir:
Dilin “Çağrı ya da yönlendirme, Duyguları aktarma, Bilgi aktarma ya da bilgi alıp verme,
Betimleme, Öyküleme” gibi çeşitli işlevlerinin olduğunu savunan bu yaklaşım, gerçekleştirdiği
içerik düzenlemelerinde bu işlevsel yapıları dikkate almaktadır. (Sağır ve Atalay, 2016: 88)
İçerik düzenlenmesine önem veren kavramsal işlevsel yaklaşım, dil bilgisi öğretiminin
planlanmasında ön koşul ilişkisi içeren dil bilgisi konularının uygun bir sıralamada
hazırlanmasını savunmaktadır. (Altunkaya, 2019: 163) Örneğin cümlenin ögelerini tespit etmek
isteyen bir öğrenci, isim ve sıfat tamlamalarının ne olduğunu bilmek zorundadır.
İletişimsel yaklaşımda benimsenen “iletişim kurmada dil bilgisinden yararlanma” anlayışı
kavramsal-işlevsel yaklaşımda da devam etmiş, gramere dayalı çalışmalar yerine bireyin dili
hangi yönde ve amaçta kullanacağı önemsenmiş, dil bilgisi öğretim sürecinde bireye esneklik
tanınmıştır. (Deniz ve Uysal: 2010) Dil bilgisi öğretim sürecinde, Skinner tarafından hazırlanan
programlı öğretim ilkelerinin kullanıldığı kavramsal-işlevsel yaklaşım; aynı iletişimsel
yaklaşımda olduğu gibi davranışçı dil bilgisi anlayışından izler taşımaktadır. (Güneş, 2014:
286)
Bilişsel yaklaşım her ne kadar kuramsal bakımdan “evrensellik” anlayışını benimsese de
özellikle dil bilgisi öğretim alanında gerekli yöntemleri sunamamış yani işlevsel bir anlayış
geliştirememiştir. Bu durum da öğretim ortamlarında yapılan uygulamalarda davranışçı
yaklaşımın uzun yıllar kullanılmasına sebep olmuştur. Yani yaklaşıma dair savunulan görüşler
pratiğe dökülememiştir. Ülkemizde de doğrudan Türkçe Dersi Öğretim Programı’na
yansıtılamayan bilişsel yaklaşımın kullanım alanı, bazı kurs ve özel okullarla sınırlı kalıp ülke
genelinde kullanılmamıştır. Aynı zamanda, dil edinim sürecinin zihinsel ve sosyal becerilerden
soyutlanarak açıklanması yönüyle eleştirilen bilişsel yaklaşım, ilerleyen süreçte yerini
yapılandırıcı yaklaşıma bırakmıştır. (Onan, 2014: 74; Dolunay, 2014: 107, Güneş, 2011: 146)
36
2.2.3. Yapılandırmacı Yaklaşım: Öğrenme, Dil Öğrenme ve Dil Bilgisi Öğretimi
Davranışçı yaklaşım, öğrenmeyi somut davranışlarla açıklarken bilişsel yaklaşımda
öğrenme birtakım zihinsel süreçlere dayalı olarak açıklanmıştır. Özellikle bilişsel yaklaşımda
yer alan bilgiyi alma, düzenleme ve kodlama gibi kavramlarla zihnin incelenmeye başlanmış
olması eğitimde öğrencinin bilgiyi nasıl yapılandırdığı sorusunu da ortaya çıkarmıştır.
Böylelikle yapılandırıcılığın çıkış noktası oluşmuştur. John Dewey, Lev Vygotsky ve Jean
Piaget gibi düşünürler bu yaklaşımın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Yapılandırmacı
yaklaşıma göre öğrenme, bireyin zihninde yer alan ön bilgilerin ve yeni kazanılacak bilgilerin
bütünleşmesidir. Bütünleşme süreci bireyin aktif yani sürecin içinde olması, yaparak yaşayarak
öğrenmesi ve öğrendikleri üzerinde uygulamalar yapması gibi esaslara dayanmaktadır. Başka
bir deyişle öğrenme sürecinde birey yaşantılarını da kullanarak çeşitli anlam üniteleri
kurulmaktadır. Bu anlam ünitelerini oluşturmada öğretim etkinlikleri yani bireyin deneyim
kazanmasına önem verilmektedir. Bireyin somut yaşantılarına dayalı deneyimler, bilgiyi
öğrenme ve kalıcılığını sağlamada etkilidir. Çünkü anlam, deneyimlerden kaynaklanmaktadır.
(Alkan, 2017: 205-208; Kaya, 2015: 116-117; Taşpınar, 2016: 91)
Yapılandırmacı yaklaşımın eğitim felsefesi, ilerlemecilik akımına dayanmaktadır.
İlerlemecilik felsefesinin benimsediği temel sayıtlılar şunlardır: (Fidan ve Erden 1994: 113114)
•
Eğitim aktif ve çocuğun ilgilerine göre olmalıdır.
•
Öğretimde problem çözme yöntemi esas alınmalıdır.
•
Okul yaşama hazırlık olmaktan çok, yaşamın kendisi olmalıdır.
•
Öğretmenin görevi yönetmek değil, rehberlik etmektir.
•
Okul öğrencileri yarışmadan çok iş birliğine özendirmeli ve yöneltmelidir.
•
Demokratik eğitim ortamı oluşturulmalıdır.
Epistemoloji bakımından öznel bilginin savunulduğu yapılandırıcı yaklaşımla birlikte ön
bilgi, deneyim, yaşantı, sosyal çevre ve inanç gibi etmenlerin öğrenme üzerinde etkili olduğu
görüşü kabul edilmiş ve bu kabul, “bireysel farklılık” kavramını doğurmuştur. Bireysel
farklılıklar özetle; bireylerin ilgi, ihtiyaç, tutum, yetenek, zekâ ve yaşantı gibi faktörler
yönünden birbirinden ayrıldığı ve bu durumun öğrenme üstünde etkili olduğu üzerinedir.
Bundan dolayı yapılandırıcı yaklaşım bireyin kendi öz düzenleme becerisine sahip olmasını,
problemler karşısında kendi benliği doğrultusunda yaratıcı çözümler üretmesini ve özgüven
37
sahibi olarak öğrenme ortamına katılmasını amaçlamaktadır. Kendi kendinin öğrenme
sorumluluğunu üstlenen birey; ne aradığını ve nasıl bulacağını bilecektir. (Dilci, 2011: 115116; Köksal ve Atalay, 2016: 87)
Yapılandırıcı yaklaşımla birlikte öğrenme sürecinde gündeme gelen kavramlardan biri de
ön bilgi kavramıdır. Ön bilgi, bireyin geçmiş yaşantıları sonucu zihninde mevcut olarak
barındırdığı bilgiler toplamıdır. Öğrencilerin öğrenme sürecinde anlamaya çalıştıkları bilgiler
üstünde, mevcut bilgilerinin etkili olduğu düşünülmektedir. Örneğin kelime hazinesi
gelişmemiş bir bireyin yeterli okuma gerçekleştiremeyeceği veya “sıfatlar” konusunu bilmeyen
bir öğrencinin cümlenin ögelerini ayırmada yaptığı yanlışlar ön bilginin öğrenim sürecinde ne
kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı yapılandırıcı yaklaşımla birlikte
öğrencilerin kendi bilgilerini oluşturup geliştirmesi sağlanmış ve bireyin bilgi oluşturma
sürecinde ona rehberlik edilmiştir. (Arslan, 2007: 51; Brooks ve Brooks, 1993: 9 aktaran: Şaşan,
2002).
Bilginin birey tarafından nasıl yapılandırıldığı üzerinde duran yapılandırıcı yaklaşımda ön
bilgilerin ve yeni bilgiler arasında bütünleşmenin “nasıl” sağlanacağı önemli yer tutmaktadır.
Keza yapılandırıcı yaklaşım bireyin “Ne öğrendiği” ile değil, “Nasıl öğreneceği” ile
ilgilenmektedir. Başka bir deyişle eğitimde çıktılar yerine öğretim ortamlarına daha çok önem
verilmektedir. (Şaşan, 2002: 49-52)
Yapılandırıcı yaklaşıma göre öğretim ortamının düzenlenmesinde öğretmen ve öğrenciye
düşen birtakım görevler bulunmaktadır: (Taşpınar, 2016: 91-93; Fer ve Cırık, 2007: 291-297;
Yurdakul, 2008: 43-45; Şaşan, 2002: 49-52)
38
Tablo 2.2 Yapılandırmacı yaklaşımda öğretmen ve öğrenci görevleri
Öğretmene düşen görevler
•
Öğrencilerin
Öğrenciye düşen görevler
bağımsız
çalışma
•
aşamasına katılmalı, sorgulamalı ve
becerilerini destekleme.
•
Sürecin
başında
hedeflenen
•
konuya
sonuca ulaşmalıdır.
öğrencilerin
ilişkin
ön
•
•
içinde olmalı, yeni düşüncelere açık
Öğrencilerin somut yaşantılar içeren
olmalıdır.
•
tanıma.
farkına varabilmelidir.
•
Öğretim sürecinde anlatan değil
Grup
çalışmaları
öğrencilere
çeşitli
tasarlama
•
sorumluluklar
•
Yaratıcı ve eleştirel düşünme gibi
•
•
teknolojiden
Yaşam
boyu
öğrenme
anlayışı
Öğretim sürecinde alınan bilgiler,
subjektifleştirilmelidir.
teknoloji çağına uygun beceriler
•
kazandırma.
Gerektiği
zaman
risk
almaktan
korkulmamalı, girişimci olunmalıdır.
Etkileşime dayalı öğrenme ortamları
•
Birincil kaynakta yer alan bilgilere
ulaşılmaya çalışılmalıdır.
kurma.
Öğrencilerin kendi öğrenme süreçleri
•
eğitim
metotlarından
•
Bireysel farklılıklar dikkate alma.
•
Özgün bilgi yapıları oluşturmayı
olan
bilginin
değişebileceği
Mücadeleci, meraklı, girişimci ve
sabırlı olmak.
yararlanma, kendini yenileme.
•
Var
unutulmamalıdır.
hakkında farkındalık kazandırma.
sağlama.
•
ulaşmada
benimsenmelidir.
Öğrenilenleri günlük yaşama aktarma
Çağdaş
Bilgiye
faydalanmaktan çekinilmemelidir.
ve
•
•
Öz değerlendirme becerileri aktif
olarak kullanılmalıdır.
verme.
•
sorumluluklarını
üstlenmeli ve nasıl öğreneceğinin
öğrenciye rehberlik etme.
•
öğrenme
Kendi
Yaparak yaşayarak öğrenme imkânı
öğrenciyle beraber öğrenen olma,
•
Öğretmen ve akranları ile etkileşim
bilgilerini tespit etme.
deneyimler yaşamalarını sağlama.
•
Öğrenciler öğretim sürecinin her
Fikirlerin rahatça ifade edebileceği
güvenli bir ortam yaratma.
39
Öğrenme ve öğretme sürecine yönelik benimsenen görüşlerin değişmesi, dil öğrenimine
bakış açısını ve haliyle dil bilgisi öğretiminin uygulanış şeklini de değiştirmiştir. Yapılandırıcı
yaklaşım, dil eğitiminde ve dil bilgisi öğretim sürecinde günümüzde hala kullanılmakta olan
geçerli son yaklaşımdır. Bu yaklaşımda bireyin dil öğreniminde “yapılandırma ve etkileşim”
kavramları ön plana çıkmaktadır. Davranışçı yaklaşımın, U-T bağı; bilişsel yaklaşımın ise
doğuştan edinim mekanizmasıyla açıkladığı dil öğrenme süreci, yapılandırıcı yaklaşıma göre
şöyle gerçekleşmektedir: “Birey aynı öğrenme sürecinde olduğu gibi dil öğrenme sürecine de
aktif olarak katılmakta, bilgiyi almakta ve yapılandırmaktadır.” Burada dile dair bilgilerin
zihinde yapılandırılmış olması kalıcı dil öğrenme için başlıca şartlar arasındadır. Bilişsel
yaklaşımın temsilcilerinin iddia ettiği gibi dil, bilinçaltı süreçlerle edinilmez. Tam aksine dil;
planlı ve istendik şekilde öğretilmeli, birey bilinçli bir şekilde dili öğrenmelidir. Chomksy’nin
dil ve zihinsel beceriler arasında bir etkileşimin olmadığı, dilin sadece beyinde yer alan
programlar aracılığıyla edinildiği görüşüne karşı çıkılır. Yapılandırıcı dil öğrenme yaklaşımın
temsilcilerinden olan Piaget’e göre dil ve zihinsel beceriler birbirini etkilemekte ve birbirinden
etkilenmektedir. (Dolunay, 2014: 107; Güneş, 2021: 52-55)
Yapılandırıcı yaklaşım bir eğitim yaklaşımı olarak “Bilişsel, Sosyal ve Radikal”
yapılandırmacılık
olmak
üzere
üç
kısımda
incelenmektedir.
Bunlardan
bilişsel
yapılandırmacılık ve sosyal yapılandırmacılık dil öğretiminde yaygın olarak kullanılırken
radikal yapılandırmacılık, dil öğretiminde diğer yapılandırmacı anlayışlar kadar sık
kullanılmamıştır.
Bilişsel yapılandırmacılığın en büyük temsilcisi Jean Piaget’dir. Bilginin insan zihnindeki
yapılandırma sürecini irdeleyen Piaget’ye göre insan zihninde belirli şemalar bulunmaktadır.
Zihinde yer alan “bilgi depocukları” olarak ifade edilebilecek bu kavram, öğrenme sürecinde
önemli yer tutmaktadır. Birey günlük hayatta herhangi bir sorunla karşılaştığında veya herhangi
bir konuya ilişkin anlamlandırmaya başvurduğunda zihninde yer alan şemaları devreye
girmektedir. Öğrenme ve deneyim arasında ilişki kuran Piaget, bireyin yaşadığı her deneyimin
zihnindeki şemaların değişmesinde veya yeniden yapılandırılmasında etkili olduğunu
savunmaktadır. Şema özetle, bireyin zihninde var olan ön bilgilerinin toplamıdır.
40
Bilişsel yapılandırmacılık anlayışına göre bireyin zihninde yer alan şemalar “Adaptasyon
(Uyum Sağlama) ve Örgütleme (Organizasyon)” gibi iki ayrı işlemden geçmektedir.
Adaptasyon süreci özümleme veya uyumsama olarak karşımıza çıkmaktadır. Özümleme
sürecinde birey, zihninde var olan şemalar aracılığıyla yeni öğrendiği bilgileri açıklamaktadır.
Örneğin köpeğin ne olduğunu bilen çocuk televizyonda izlediği bir belgeselde göreceği tilki,
kurt, vb. canlıları da köpek olarak adlandıracaktır. Burada bireyin yaptığı işlem, zihninde yer
alan “köpek” şeması altına, diğer canlıları da eklemesidir. Uyumsama sürecindeyse birey
zihninde yer alan şemaları; yeni durumlara göre uyarlar, bilişsel yapısını değişir. Özetle
özümleme yeni bilgiyi, mevcut şemaların içinde almakken uyumsama ön bilgi ve yeni bilgiyi
yapılandırmaktır. (Ahioğlu, 2011: 5; Fer ve Cırık, 2007: 58-59; Bağlı, 2004: 140) Özümseme
ve uyumsama süreçleri aşağıda Şekil 2.1 ve 2.2’de örneklendirilmiştir:
Köpek şeması
Özümleme
Tilki şeması
Özümleme
Köpek ve tilkinin ortak şeması
Şekil 2.1 Özümleme süreci
Şekil 2.1’de bireyin, zihninde yer alan şema ile yeni bilgiyi var olan şemaya alınması
örneklendirilmiştir. Birey, kendi zihninde yer alan şemaları -ön bilgileri ile- yeni karşılaştığı
bilgiyi bütünleştirmiştir. Bu durum özümlemeye örnektir. Özümleme sürecinde şema
değişmeyip genişlemektedir.
Köpek şeması
Uyumsama
Tilki şeması
Uyumsama
Köpek ve tilkinin yeni şeması
Şekil 2.2 Uyumsama süreci
Şekil 2.2’deyse birey, belgeselde gördüğü tilki ve zihninde hâlihazırda bulunan köpek
şeması arasındaki farkı zihninde yapılandırmış ve yeni şema oluşturmuştur. Bu durum
uyumsamaya örnektir. Uyumsama sürecinde şema değişmektedir.
41
Köpek ve tilki şeması
Örgütleme
Köpek türleri
Örgütleme
Tilki türleri
Buldog
Çöl tilkisi
Doberman
Kutup tilkisi
Şekil 2.3 Örgütleme süreci
Piaget’in bilişsel yapılandırmacılık kuramında yer alan kavramlardan biri de örgütleme
(organizasyon) kavramıdır. Gelişimin sürekliliği için gerekli olan örgütleme; birden fazla
bilgiyi ortak şemalarda sınıflandırmaktır. (Keklik, 2015: 68; Bayraktar, 2017: 23-24) Bu
kavram Şekil 2.3’de görselleştirilmiştir. Sözgelimi yukarıda verilen örnek düşünüldüğünde
bireyin çeşitli köpek ve tilki türlerini öğrenmesiyle birlikte köpek ve tilki türleri olmak üzere
iki ayrı şema oluşturması, burada yer alan canlıları sınıflandırması örgütlemeye örnektir.
Örgütleme üst düzey düşünme becerisini de gerektirmektedir.
Piaget’in kuramı çevre ve zekâ arasındaki ilişkiyi içermektedir. Jean Piaget özümleme,
uyumsama ve örgütleme kavramlarıyla öğrenme sürecini açıklarken her öğrenilen yeni bilginin
bireyin zihinsel yapısında bilişsel dengesizliğe yol açtığını savunur. Öğrenme sürecinin başında
bireyin zihinsel yapısı dengelidir. Yani başta zihinsel dengede olan birey, çevreyle etkileşim
kurdukça zihin denge durumunu kaybeder. Yeni öğrenilen bilgi, bireyin zihninde dengesizliğe
sebep olur. (Dilci, 2014: 93; Onur, 1995; 48-49)
Birey bu dengesizlikten kurtulmak için yukarıda sözü edilen özümleme, uyumsama ve
örgütleme gibi bilişsel yöntemlere başvurarak tekrar zihninde bir denge sağlamaya çalışır. O
halde bilişsel yapılandırmacılığa göre öğrenme süreci, bireyin zihinsel dengeye ulaşması olarak
ifade edilebilir.
Bireyin bilişsel gelişim sürecini “Duyusal Motor, İşlem Öncesi, Somut İşlemler Dönemi ve
Soyut İşlemler Dönemi” olmak üzere çeşitli aşamalara ayıran bu yaklaşım; dil öğretimi içinde
çeşitli aşamaların olduğunu ve çocuğun zihinsel gelişim düzeyine paralel olarak dil gelişiminin
de geliştiği savunmaktadır.
Zihinsel gelişimde yaşanacak sorunlar, dil gelişimini de olumsuz etkileyecektir. Örneğin
işlem öncesi dönemde çocuğun meraklı sorularına karşılık ebeveynlerin gerekli açıklamayı
42
yapmaması, bireyin dil gelişimine ket vuracaktır. Özerkliği elinden alınan çocuk, ilerleyen
yaşamında iletişim ortamlarına dilediği gibi katılamayacaktır. Yani çocuğun bilişsel gelişim
evrelerinin herhangi birinde doyuma ulaşamaması, onun dil gelişimini sekteye uğratacaktır.
Kendinden önce ortaya atılmış olan bilişsel yaklaşımın aksine “dil ve zihin” arasında bir
ilişki kuran yapılandırmacılık, temelde şu yönlerden bilişsel yaklaşımdan ayrılmaktadır:
Tablo 2.3 Bilişsel yaklaşım ve yapılandırmacı yaklaşımın karşılaştırılması
Bilişsel yaklaşım
Yapılandırmacı yaklaşım
Dil edinilir.
Dil öğrenilir.
Dil genetik mekanizma sayesinde edinilir.
Dil çevreyle etkileşim halinde öğrenilir.
Dil ve zihinsel/sosyal beceriler arasında bağ Dil ve zihinsel/sosyal beceriler sıkı sıkıya
etkileşim içindedir, birbirini etkiler.
yoktur.
Bilişsel yapılandırmacılık yaklaşımında, dil gelişimi ve zihinsel gelişim arasında bağ
kurulduğu için aşağıda Piaget’in bilişsel gelişim kuramında yer alan aşamalar dil gelişimi
doğrultusunda incelenecektir:
Piaget’e göre 0-2 yaş aralığını kapsayan döneme duyuşsal dönem adı verilmektedir.
Döngüsel tepkilerin aşamalı olarak ortaya çıktığı bu dönemde, refleksler ön plandadır. Bebek
dönemin sonuna doğru döngüsel tepkileri bırakarak amaçlı davranışlar sergilemeye başlar. Dil
gelişimi açısından bu dönem şu şekilde değerlendirilebilir: Bir yaşına doğru bebekler nesne
sürekliliğini kazanır. Nesne sürekliliği, bebeğin görünürde olmayan bir nesnenin varlığının
devam ettiğini anlamasıdır. Bu durum, bebekte dil ve kavram gelişiminin zeminini oluşturur.
Çünkü bebek her ne kadar ifade edemese de yer alan nesneleri, zihninde temsil edilmeye başlar.
Bu da ilerleyen yaşlarda adlandırmanın ortaya çıkmasını sağlar. Yani nesne sürekliliği ve nesne
kimliğinin bebek tarafından kazanılmış olması, dil gelişimi için ön şart olarak görülmektedir.
Zamanla bireyin ağzından çıkacak olan ilk sözcükler gene nesne kimliğini anlama ve nesne
sürekliliğini kazanmayla ilişkilidir. (Topbaş, 2007: 51; Atkinson vd., 1999: aktaran:
Küçükkaragöz, 2004: 85) Ayrıca bu dönemde bebekler yaparak yaşarak öğrenmeye yatkındır.
Yani beden dili, etkin olarak kullanılmaktadır.
Piaget’in bilişsel kuramında yer alan ikinci dönemin adıysa işlem öncesi dönemdir. 2-7 yaş
aralığını kapsamaktadır. Bu dönemde sembollerle düşünmeye başlayan çocuğun dil gelişimi de
hızlanmaktadır. Dönemin dil gelişimi açısından en dikkat çekici yanı benmerkezci düşünmedir.
43
Dilin, düşüncelerin ete kemiğe bürünmüş hali olması sebebiyle dil kullanımı da
benmerkezcidir. Aynı zamanda bireyin sembolik düşünüyor olmasının dil gelişiminin hızı
üstünde önemli etkisi vardır. Çünkü dil, çeşitli sembollerle kendini ifade etmektir. Duyusal
motor döneminde kazanılan iç temsil süreçleri, dile dökülmeye başlar. Sözcüklerin, nesneleri
anlatmada sembol görevini kazandığını keşfetmesi de gene bu dönemin dil gelişimi açısından
önemli noktaları arasındadır.
İşlem öncesi dönem, kendi içinde Sembolik dönem (2-4 yaş) ve sezgisel dönem (2-7 yaş)
olmak üzere iki ayrı döneme ayrılmaktadır. Sembolik dönemde bireyin kelime hazinesinde
büyük oranlı bir artış yaşanır. Sezgisel dönemdeyse bireyin dilsel gelişimini açıklayan ana
kavram “merak” kavramıdır. Etrafındaki hemen her şeyi soran çocuk, yeni bilgiler edinmek
ister. (Keklik, 2015: 73-74) Başka bir deyişle bireyin alıcı dil becerisi, ifade edici dil becerisine
nispeten daha gelişmiştir. İleride bireyin toplumsal hayatta aktif katılımını sağlamasında önemli
yeri olan bu dönemde çocuğa ebeveynleri tarafından verilecek tepkiler onun iletişim kurma
becerisini şekillendirir.
Daha sonra gelen somut işlemler döneminde (7-11 yaş), bireyin zihinsel düşünme becerileri
gelişir. Beş duyu organıyla aktif düşünme sürecini içeren bu dönemde tümevarımsal işlemler
ön plandadır, birey soyut kavramları anlamakta güçlük çeker. (Cherry, 2007; aktaran:
Hamamcı, 2015: 127). Çocuğun okul hayatı bu dönemde başlar. İlk okuma ve yazma eğitimini
alan çocuk, okulla birlikte sosyalleşir. Böylelikle dil, aile bağlamından çıkarılarak farklı
ortamlarda dil kullanımının önü açılır.
Piaget’in bilişsel gelişim kuramındaki son sınıflandırmaysa 11 yaş ve üstünü kapsayan
soyut işlemler dönemidir. Bireyin ergenlik dönemine girmiş olması dolayısıyla benmerkezci
düşünme tekrar ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde birey kendi düşüncelerini daha önemli
görmekte, her olay veya durumun en dip noktasını kendisinin yaşadığını düşünmektedir.
(Ahioğlu, 2011: 8-9)
Bu dönemin şüphesiz en önemli dilsel yanı soyut kavramları anlama ve kullanmadır. Bu
dönemle birlikte birey, çevresinde yer alan çeşitli olay ve durumları zihnine kaydetmektedir.
Bu da soyutlama olarak ifade edilir. (Aksan, 2009: 41) Somut işlemler döneminde öğrenme
sürecinde etkili olan beş duyu organı, bu dönemle birlikte bireyin deneyimlerine dayalı zihinsel
tasarımlara bırakır.
44
Bireyin soyut düşünme becerisini kazanmasıyla birlikte kendi öznel dünyasını kurması da
hızlanır. Sevgi, saygı, sorumluluk vb. gibi soyut kavramları anlaması ve kullanması da kavram
gelişimini olumlu yönde etkiler. Yani birey çeşitli dilsel sembollerle canlı veya cansız varlıkları
anlamanın ötesine geçer. Zihinsel açıdan kendi düşünceleri üstüne düşünebilir. (Yapıcı ve
Yapıcı, 2006; aktaran: Kol, 2011: 6).
Piaget’in tasniflediği dil gelişim süreciyse şu şekilde sıralanabilir: (Küçükkaragöz, 2004:
99)
1. Agulama dönemi
2. Tek sözcük dönemi
3. Telgrafik konuşma
4. İlk gramer süreci
Ağlama, babıldama ve çağıldama olmak üzere üç evreden oluşan agulama dönemi, 0-1 yaş
aralığını kapsamaktadır. Bu evrelerden ilki olan ağlama evresinde (0-2 ay) bebek, duyduğu
ihtiyaçlara göre farklılaşan ağlama sesleri çıkarır. Çıkarılan sesler evrensel nitelik gösterir.
Başka bir deyişle bebek daha ulusal değil, evrensel bir dil kullanır. Bu sesler ileride kullanacağı
dile temel teşkil eder. Babıldama evresiyse (2-6 ay) bebekler bir sesli ve bir sessiz harften
oluşan heceler çıkarmaya başlar. Ancak çıkarılan heceler hala evrensel nitelik taşımakta, ana
dile özgü nitelik göstermemektedir. Ebeveynler tarafından abartılı jest ve mimikler kullanılarak
bebeğin dikkati çekilmeli, seslendirmeleri desteklenmelidir. Agulama döneminin son evresi
olan çağıldama evresindeyse (6-12 ay) bebek ana dile özgü ilk kelimelerini söylemeye başlar.
Dilin standart Türkçeyle kullanımı veya ağız özelliklerinin kazanılması gene bu döneme isabet
eder. (Bağcı Ayrancı, 2018: 19-21; Yapıcı, 2004: 6-9; Küçükkaragöz, 2004: 99)
12-18 ay arasını kapsayan dil gelişim sürecinin ikinci aşamasınaysa tek sözcük dönemi adı
verilir. Bebeğin, 12.aya doğru ağzından ilk sözcükler dökülüverir. Bu, konuşmanın başlangıcı
kabul edilir. Bu dönemde bebeğin alıcı dili, verici diline göre daha gelişmiştir. Bundan dolayı
tek sözcükle birden fazla olay veya durumu ifade etmeye çalışır. Çünkü bebeğin bilişsel
gelişimi, dil gelişimine nispeten daha önde ilerlemektedir. Örneğin “anne” kelimesini öğrenen
çocuk; acıktığında, annesinin yanına gelmesini istediğinde veya yanından ayrılmamasını
istediğinde “anne” sözcüğünü kullanır. Bağlama göre çocuğun anneye seslenişi farklı anlamlar
kazanır. Bebekte kavram gelişiminin de tam olarak gelişmemiş olması, tek sözcük döneminin
ortaya çıkmasındaki başlıca nedenler arasındadır. Ebeveynlerin çıkardığı kelimeleri taklit etme
davranışı da dönemin dikkate değer dil özellikleri arasındadır. Dil gelişiminde kritik dönem
45
olma özelliği gösteren bu döneme ayrıca morgem adı da verilmektedir. (MEB, 2015: 9-10;
Keklik, 2015: 92; Küçükkaragöz, 2004: 99)
18-24 ay arasını kapsayan dönemeyse telgrafik konuşma dönemi adı verilir. İki veya üç
kelimelik kısa ve dilin gramer yapısından uzak cümleler bu dönemde kullanılmaya başlar.
Gramer
yapısında
görülen
eksikliğin
sebebi
çocuğun
birden
fazla
kelimeyi
birleştirememesinden ileri gelir. Kurulan cümlelerde ek, edat, bağlaç, zarf vb. gibi sözcükler
bulunmaz. Telgraf konuşmasına benzetilen bu dönemde sadece birey karşı tarafa çeşitli
anlamlar iletmeye odaklanır. Örneğin çocuğun anneyi yanına çağırma düşüncesi, dile “Anne
gel” şeklinde dökülmektedir. Yani bilişsel gelişim, dil gelişimine göre hala bir adım daha
öndedir. Dönemin sonlarına doğru kelimeleri birleştirerek konuşmaya başlayan çocuk, her ne
kadar ilkel boyutta olsa da ana dilin dil bilgisel yapılarını kullanmaya başlar. (MEB, 2015: 10;
Çakır, 2004: 123)
Piaget’in dilsel gelişim dönemlerine yönelik yaptığı son sınıflandırma, ilk gramer
konuşması adı verilen ve 24-60 ay arasını kapsayan dönemdir. Bu dönemde, bireyin kelime
hazinesinde büyük ölçekli artış görünür. Ana dilin gramer kurallarını kavrayan çocuk kurallı
cümleler kurmaya başlar. Ancak bu gramer kurallarını kullanımında “aşırı ve eksik
kurallaştırma” adı verilen çeşitli hatalar görülür. Bunlardan aşırı kurallaştırma, öğrenilen bir dil
bilgisel yapının; uygun olmayan sözcükler üzerinde de kullanılmasıdır. Örneğin “-cı” ekinin
meslek grubu oluşturma yetisine sahip olduğunu fark eden çocuk önce “kitapçı” kelimesini
oluşturur ve ardından “doktorcu, manavcı, hemşireci, polisçi” gibi çeşitli yanlış kullanıma
dayanan sözcükler oluşturmaya çalışır. Dil bilgisel açıdan bu uygulama aşırı kurallaştırmaya
örnektir. Eksik kurallaştırmadaysa birey “kitapçı” kelimesini öğrenmesine karşın “-cı” ekini
farklı durumlara aktaramaz. (Özkul, 2016: 79-89; Baykal, 2018: 14) Ana dilin temel gramer
yapılarının kullanılmaya başlanması, bireyin kendini ifade etme becerisini geliştirir. Telgrafik
konuşma döneminde salt özne ve yükleme dayalı oluşturulan cümlelere; dolaylı tümleç, nesne,
zarf tamlayıcısı gibi diğer cümle ögeleri de eklenmeye başlar. Örneğin daha önce “Anne gel.”
cümlesini kuran çocuk artık “Anne buraya gel.” veya “Anne yanıma gel.” gibi cümleler
kurmaya başlar. Dönemin sonuna doğruysa birey artık olayları öncelik ve sonralık ilişkisine
göre kullanma becerisi elde eder. “Ellerimi yıkadım ve oturdum” gibi. (MEB, 2015: 10-11)
Özetle bilişsel ve dil gelişimi arasında sıkı sıkıya ilişki olduğunu savunan Jean Piaget,
zihinde yer alan şemaların kullanımıyla dil öğrenme sürecini açıklamaktadır. Bireydeki dilsel
ve bilişsel becerileri, çeşitli yaş gruplarında yer alan dönemlerine göre sınıflandırmış ve bu
46
sınıflamalar arasında ilişki kurmaya çalışmıştır. Araştırmalarının ve yaptığı sınıflandırmaların
şüphesiz en kayda değer yanı; dil gelişiminin, bilişsel gelişimi; bilişsel gelişiminse, dilsel
gelişimi etkilediğini savunmasından ileri gelmektedir.
Bilişsel yapılandırmacılıktan sonra dil öğrenme sürecinde öne çıkan yapılandırmacılık türü,
en önemli temsilcisinin Lev Vygotsky olduğu sosyal yapılandırmacılık anlayışıdır. Bu anlayışa
göre bireyin öğrenmesinde sosyokültürel çevresi etkili olmaktadır. Bireyin, kendi dilini
kullanarak çevresiyle etkileşim halinde öğrendiği görüşü, bu yaklaşımın başlıca sayıltıları
arasındadır. (Sağlam ve Bilgili, 2006: 278) Sosyal yapılandırmacılık temelde bilişsel
yapılandırmacı anlayış ile şu yönlerden ayrılmaktadır:
Piaget’in bilişsel yapılandırmacı anlayışı bireyin zihnini önemserken Vygotsky, sosyal
yapılandırmacı anlayışta bireyin sosyal çevresini dikkate alır. Başka bir deyişle bireyin yaşadığı
kültür, bulunduğu ekonomik şartlar vb. gibi sosyal ögeler, bireyin öğrenme sürecine yön
vermektedir. (Alkan, 2017: 216-217)
Sosyal yapılandırmacılık, bilişsel yapılandırmacılığın aksine bağlamsal yaklaşımlar içinde
yer almaktadır. Piaget, bireyin dil ve zihin becerilerini belli evrelere göre sınıflandırırken
Vygotsky; bireyin dünyaya gelişinden itibaren onu kültürel ve sosyal bir bağlam içinde
değerlendirilmektedir. Bireyin başta ailesi olmak üzere içinde bulunduğu her bağlamsal ortam,
öğrenmede etkili olmaktadır. (Atak, 2017: 169-170)
Piaget, kalıcı öğrenme ve keşfetme süreci arasında bir ilişki kurmuştur. Ancak Vygotsky,
öğrenmeyi sosyal bir kazanım olarak görmektedir. Aynı zamanda Piaget’in zihinsel dengeleme
kurma amacından ziyade, bireyin içinde yaşadığı topluma ait kültürel ögelerin, öğrenme ile
ilişkisini ön plana çıkarmıştır. (Öncü, 1999: 229-230)
Piaget’e göre dil ve zihinsel beceriler arasında bir ön koşul ilişkisi vardır. Bireyin zihinsel
olgunluğa erişmiş olması onun dili kullanabilmesinde önemli şartlardan biridir. Zira hazırladığı
kuramlarda bilişsel gelişimin hep dilsel gelişimden bir adım önde olduğunu savunur. Ancak
Vygotsky’e göre birey olgunlaşsa bile bazen bazı dilsel fonksiyonlarını yeterli düzeyde
kullanamaz. Çünkü her insanın içinde yaşadığı sosyal çevre birbirinden farklıdır. O halde dilsel
ve sosyal beceriler birbirinden etkilenmektedir. (Erdener, 2009: 91-92; Güneş, 2011: 136)
Zihinsel ve dilsel olgunlaşma bakımından aynı veya birbirine çok yakın kullanımı olan
çocukların, konuşmalarındaki ağız farklılıkları bu durumun en güzel örneğidir.
47
Vygotsky ve Piaget’in dile dair bakış açıları da birbirinden farklıdır. Piaget, dili bireyin
düşünmesine hizmet eden ve zihinsel becerilerini kullanmasını sağlayan bir faktör olarak görür.
Ama Vygotsky için dil, bireyin düşünmesini sağlayan bir araçtır. (Ergün ve Özsüer, 2006: 273)
Piaget’e göre dil, bilişsel gelişimin sonucuyken Vygotsky’e göre dil, bilişsel gelişimin aracıdır.
Vygotsky’nin sosyal yapılandırmacı anlayışı ve Piaget’in bilişsel yapılandırmacı anlayışı
arasındaki farklardan biri de benmerkezci konuşmaya bakış açısı üzerinedir. Çocuğun düşünme
ve konuşma becerisi arasında ilişki kuran Piaget, ilk konuşma aşamasını otistik konuşma olarak
tanımlar. Bebeklik dönemini kapsayan otistik konuşmada bebek, dış gerçeklikten ziyade hayal
dünyasına yönelerek çözüm üretmeye çalışır. Daha sonra birey, işlem öncesi dönemde
benmerkezci düşünmenin etkisiyle benmerkezci konuşmaya başlar. Zamanla toplum içine
katılmasıyla sosyalleşerek sosyal konuşma becerisi kazanır. Yani Piaget, içten dışa doğru
konuşmanın kazanıldığını savunur. Ancak Vygotsky’e göre önce sosyal konuşma gelişmekte
daha sonra benmerkezci konuşma kazanılmaktadır. Ardından bireyin içsel konuşma
mekanizmasını öğrendiğini savunan Vygotsky, benmerkezci konuşmayı; sosyal konuşma ve
içsel konuşma arasında bir köprü olarak görür. Vygotksy’nin tasnifine göre birey bebeklikten
itibaren başlar insanlarla iletişim kurmaya çalışır. Bu durum sosyal konuşmayı ifade eder.
Benmerkezci konuşma döneminde, çocuk kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmeye çalışır.
Son aşama olan içsel konuşma dönemindeyse birey kendi düşünceleri üstüne düşünmeye başlar.
(Erdener, 2009: 88-91; Ergün ve Özsüer, 2006: 273-274)
Tablo 2.4 Piaget ve Vygotsky’e göre konuşma dönemleri
Piaget’in konuşma tasnifi
Vygotsky’nin konuşma tasnifi
Otistik konuşma
Sosyal konuşma
Benmerkezci konuşma
Benmerkezci konuşma
Sosyal konuşma
İçsel konuşma
“Sosyal kültür, iş birliği, etkileşim” gibi kavramlar üzerine kurulan Vygotsky’nin sosyal
yapılandırmacılık anlayışında yer alan diğer önemli kavramlar da yakınsak gelişim alanı ve yapı
iskelesi kavramlarıdır. (Ünveren Kapanadze, 2019: 183)
Vygotsky (1978: 86) yakınsak gelişim alanı kavramını “Öğrenenin bir sorunu, kendisinin
çözebildiği gelişim düzeyi ile bir yetişkinin desteğiyle veya kendinden daha bilgili bir akranıyla
etkileşim içinde çözebileceği gelişim düzeyi arasındaki fark” olarak tanımlamıştır. (Aktaran:
48
Alkan, 2017: 218) Başka bir deyişle bireyin herhangi bir problemi çözme gücüyle (bireyin
kendi gelişim düzeyi), kendinden daha üst düzeyde biri yardımıyla problemi çözebilme gücü
(bireyin potansiyel gelişim düzeyi) arasındaki farka yakınsak gelişim alanı adı verilmektedir.
Bu alana aynı zamanda gelişebilir yani gelişmeye açık alan adı da verilir. Öğretmen-öğrenci ve
öğrenci-öğrenci arasındaki etkileşimi savunan Vygotsky, bireyin kendi çabalarıyla çeşitli
becerileri
edinebileceğini
ancak
öğrenme
ortamında
sağlanan
etkileşimle
beraber
öğrenilenlerin, daha ileri düzeyde öğrenmeye açık olduğunu savunmaktadır. Yakınsak gelişim
alanı kavramı; birey kendi öğrenme gücünü kendinden üst düzeyde olan bir yetişkin, öğretmen
veya daha bilgili bir akranı tarafından geliştirebildiği üzerine kuruludur. Bu noktada özellikle
öğretmenlerin, sosyal çevre düzenlemesine dikkat etmesi gerektiğini vurgulanmaktadır. Çünkü
öğrenme ortamlarında, etkileşimi sağlayacak ve rehberlik edebilecek başlıca unsur
öğretmendir. (Fer ve Cırık, 2007: 72-77; Yıldırım, 2016: 623; Topbaş, 2007: 60; Alkan, 2017:
219-220)
Yapı iskelesi kavramıysa, çocuğun yakınsak gelişim alanı doğrultusunda öğrenmesini ve
gelişmesini ileri sağlayıcı faaliyetleri ifade etmektedir. Yakınsak gelişim alanının ana felsefesi,
bireyin sosyal çevresinden aldığı desteğe dayanmaktaydı. İşte Yapı iskelesi kavramı; öğrenene,
yetişkin veya akrandan öğrenme sürecinde aldığı desteklerin tümüne verilen isimdir. Verilen
bu destek sonrası birey tecrübe kazanır ve bir sonraki öğrenmelerinde verilecek destek kademe
kademe azaltılır. (Yıldırım, 2016: 624)
Sosyal yapılandırmacı anlayışın bir diğer temsilcisiyse Bruner’dir. Öğrenme sürecinin
bireyin etkin katılımını gerektirdiği üzerinde duran Bruner, aynı zamanda buluş yoluyla
öğrenmenin gerçekleştirilmesinden yanadır. Ona göre öğrenme sürecinde bireye çeşitli
hipotezler kurmasını, uygulamasını ve karar vermesini sağlayıcı öğrenme ortamları
oluşturulmalıdır. Bireyin öğrenme ortamlarına aktif olarak katılmasını teşvik etmek,
bağımsızlık duygusunun oluşmasını sağlamakta ve böylece öğrenmenin temel altyapısı
oluşturulmaktadır. Bruner kısaca bireyin öğrenme sürecine katılması, denemesi, eklemesi veya
değiştirmesi gibi bir dizi işlem sonucu öğrendiklerini yapılandırmasını savunmaktadır. (Özçelik
ve Phiri, 2017: 614; Arslan, 2007: 48-49)
Bruner’e göre bireyin öğrenme süreci “Eylem, görsel (imge) ve simgeleştirme (sembolik)
olmak üzere üç aşamadan oluşmaktadır. Eylem yani canlandırma aşamasında bireyin çeşitli
insan veya nesnelerle kurduğu etkileşimle öğrenme sağlanırken görsel (imgesel) dönemde,
öğrenme üzerinde duyu organları etkilidir. Son dönem olan sembolik dönemdeyse bireyin dil
49
kullanma becerisi artarak soyut kavram ve yapıları anlamaya başlar. Yer alan tüm düzeyler
sırayla olabileceği gibi aynı anda da başlayabilir. (Topbaş, 2007: 62) Yani Bruner, Piaget’in
hiyerarşik bilişsel gelişim döneminden ziyade ömür boyu süren ve farklılık gösteren zihinsel
gelişim anlayışına sahiptir.
Sosyal yapılandırmacılık, öğrenmeye dair benimsediği bu görüşlerden hareketle, dilin
sosyal etkileşim ve gözlem yoluyla öğrenildiğini savunmaktadır. (Selçuk, 2004: 104)
Ebeveynlerin bireye model olması ile dilsel altyapının temeli oluşturulmakta daha sonra bireyin
farklı bağlamsal ortamlarda dille etkileşime girmesiyle birlikte birey, dil kullanım becerisi
kazanmaktadır. Sosyal etkileşimin ana aracı kaynağı olan dil sayesinde birey, dil öğrenim
sürecinde aktif olmaktadır. Dil aracılığıyla başka insanlarla etkileşim haline giren çocuk
böylece duygu ve düşüncelerini paylaşma imkânı bulmakta, dilsel ve sosyal gelişimin yanında
zihinsel gelişim de sağlamaktadır. (Arslan, 2007: 52-53; Özçelik ve Phiri, 2017: 614;
Küçükkaragöz, 2004: 97)
Yapılandırmacılık anlayışı içinde ortaya çıkan bir diğer yaklaşımda radikal yaklaşım olup
en önemli temsilcileri Von Glasersfeld ve Charles Smock olarak bilinir. Bu anlayışa göre dış
dünyada yer alan herhangi bir bilgi birey için anlamlı değildir. Bireyin yaşadığı deneyimler
sayesinde dış dünyada yer alan bilgiler anlam kazanır. Bilişsel yapılandırmacılığın aksine
bilginin birey tarafından keşfedilmediği, tam tersi şekilde birey tarafından yeniden yaratıldığı
düşüncesi hâkimdir. Yani bir bakıma öğrenme, bireyin yeni ve kendine özgü anlamlar yaratma,
bu bilgiyi içselleştirme sürecidir. Nesnel bilgiye karşı çıkılmaktadır. Örneğin aynı derste aynı
konuyu dinleyen bireyler, birbirinden oldukça farklı anlamlar yaratabilmektedir.(Kesici, 2019:
232; Fer ve Cırık, 2007: 65)
Von Glasersfeld’e göre (1995: 51), radikal yaklaşımın benimsediği temel ilkeler şunlardır:
(Aktaran: Yıldırım, 2011: 30)
•
Bilgi, duyular veya iletişim yoluyla, pasif olarak kavranmaz; bilgi, birey tarafından,
aktif olarak yapılandırılır.
•
Biliş, uyum sağlama özelliği taşır. Biyolojik terimlerle ifade edilecek olursa, yaşanılırlık
ve uygunluk özelliklerini taşır. Biliş, deneysel dünyadaki konuların organizasyonunu
sağlar; ontolojik, nesnel bir gerçeği meydana çıkarmaz.
Bu görüşlerden hareketle radikal yapılandırmacı anlayışa göre, dil öğrenme sürecinde
bireyin kendine özgü öğrenme metotları geliştirmesi amaçlanmaktadır. Öğrenmenin
50
gerçekleşmesinin ardından öznel dil kullanımı gerçekleşmektedir. Aynı sosyal şartlarda
büyüyen bireylerde dil kullanım farklılığın görülme sebebi budur. Temelde bilginin öğrenen
tarafından yapılandırıldığını savunan yapısalcılık yaklaşımları; dil, zihin ve sosyal gelişime
bakış açılarıyla birbirinden farklılaşmaktadır. (Demirci, 2003: 20)
Dil ile sosyal ve zihinsel gelişim arasında kurulan etkileşim, dil bilgisi öğretiminde de
bireyin farklı gelişim alanlarına hitap eden dil bilgisi öğretimini doğurmuştur. Yapılandırmacı
yaklaşım, bilişsel yapılandırmacılıktan hareketle gelişimsel; sosyal yapılandırmacılıktan
hareketleyse etkileşimsel dil bilgisi öğretimi anlayışlarına sahiptir. (Güneş, 2013: 176)
Bilişsel yapılandırmacılık anlayışına göre bireyin zihinsel gelişim düzeyi arttıkça soyut
konuları anlar hale gelmektedir. Haliyle bu durum, daha soyut dil bilgisel konuların birey
tarafından anlaşılır olmasını sağlayacaktır. (Topbaş, 2007: 51) Bundan dolayı bireyin zihinsel
gelişim düzeyi dikkate alınarak öğretilecek dil bilgisel konular belirlenmelidir. (Onan, 2014:
759
Piaget’in görüşlerinden hareketle öğrencilerin ön bilgilerinin dikkate alınması gerektiği
üzerinde duran bilişsel yapılandırmacılık, yeni dil bilgisel kuralların bireye kazandırılma
sürecinde bireyin anlam kurmasına önem vermektedir. (Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020: 125)
Bireyin yeni öğreneceği dil bilgisel konuların anlamlı olarak verilmesi, aynı zamanda bireyin
öğretim sürecine katılmasını destekleyeceği muhakkaktır.
Bilişsel yapılandırmacı yaklaşımda öğrenme, bireyin sürece aktif olarak katılıp zihnindeki
şemalarını değiştirebilme esasına dayanmaktadır. Bundan dolayı, dil bilgisi öğretim sürecinde
bireyin aktif katılımı sağlamak için etkinliklerden yararlanılır. Bu etkinlikler sayesinde bireyin
hedeflenen dil bilgisel konuyu zihinde yapılandırması amaçlanır. (Altunkaya, 2019: 163-164)
Bireyin aktif katılımını sağlamada soru sorup cevap bekleme, görev-rol verme, gramer kuralını
keşfetme ve keşfedilen dil bilgisel yapıları başka bağlamlarda sınama, merak uyandırıcı
çalışmalar gerçekleştirme vb. etkinliklerden yararlanılmaktadır. (Güneş, 2013: 176)
Dil ve zihin arasında bir ilişki kuran Piaget’e göre, dil aynı zamanda bireyin zihinsel
becerileriyle etkileşim halindedir. Bundan dolayı dil bilgisi öğretiminde bireyin; sorgulama,
yaratma, eklemleme, çıkarma, değerlendirme vb. gibi zihinsel faaliyetlerini kullanması
sağlanmalıdır. (Dolunay, 2014: 108) Yapılan bu zihinsel etkinlikler sayesinde ön bilgi ve yeni
bilginin bütünleşmesi de kolaylaşacaktır.
51
Etkileşimsel dil bilgisi öğretimini savunan sosyal yapılandırmacılığa göreyse dil bilgisi
öğretiminde; öğrencileri gramer kalıplarından kurtarmak, çeşitli görev ve etkinlikler vasıtasıyla
etkileşimi arttırarak iş birlikli öğrenme sağlamak, dilin kurallarını belli bir bağlam içinde
öğrencilerin kullanmasına imkân tanımak, dört temel dil becerisini geliştirmede dil bilgisinden
yararlanmak gibi öğretim etkinliklerinden yararlanılmalıdır. Etkinliklerin önem kazanmasıyla
birlikte dil bilgisi öğretimi, sonuç odaklı olmaktan çok süreç odaklı gerçekleştirilmeye
başlamıştır. (Baş ve Beyhan, 2017: 138-141)
Vygotsky’e göre bireyin zihinsel gelişimini sağlamada dil bilgisi çalışmalarının önemi
büyüktür. Çünkü dil bilgisi sayesinde birey bilinçli öğrenme sağlar. (Ergün ve Özsüer, 2006:
283)
Hangi dil bilgisel kuralın nerede kullanılacağını keşfeden birey, buna göre dili
kullanacak ve anadiline dair kurallar üstünde bilinç oluşturacaktır.
Vygotsky’nin yakınsak gelişim alanı kavramı düşünüldüğünde Türkçe derslerinde
akranların kendi arasında tartışabileceği öğrenme ortamları oluşturmak, dil bilgisel bir konuya
farklı bakış açılarının ortaya çıkarılmasını sağlayacaktır. (Ünveren Kapanadze, 2019: 185)
Örneğin fiillere yönelik yapılacak bir tartışmada, her birey kendi görüşlerini ifade edecektir. Bu
görüşler sayesinde fiil konu alanına yönelik sınıf içinde bilgi alışverişi olacak, bunun bir sonucu
olarak bireylerin bilgi düzeyinde artış yaşanacaktır.
Sosyal yapılandırmacılığın temsilcilerinden Bruner’e göre dil bilgisi öğretiminin anlamlı
olmasını gerekmektedir. Katı kurallar yerine dilin etkili kullanımı önemsenmelidir. (Güneş,
2007: 265) Çünkü Bruner’e göre bireyin dili kullanması, çevresiyle etkileşime geçmesi,
öğrenmesi ve duygu ve düşüncelerini paylaşmasında dil kullanılmaktadır. (Güneş, 2011: 137)
Bu görüşten hareketle, dilin kullanımını kolaylaştırıcı dil bilgisi öğretimi anlayışı
benimsenmiştir. Kısaca dil bilgisi öğretiminde sosyal yapılandırmacılık, dil kurallarının iletişim
ortamlarında işlevsel olarak kullanımına önem vermektedir.(Onan, 2014: 75)
Yukarıda sözü edilen “Davranışçı yaklaşım, Bilişsel yaklaşım ve Yapılandırmacı yaklaşım”
anlayışlarının öğrenme ve öğretme süreçlerine dair benimsedikleri görüşler şu şekilde
sistematikleştirilebilir:
52
Tablo 2.5 Dil öğrenme yaklaşımlarının karşılaştırılması
Roller
Davranışçı
yaklaşım
Bilişsel yaklaşım
Yapılandırmacı
yaklaşım
Öğrenme
Gözle görülebilir
davranış
değişiklikleri.
Dil uyarıcı ve tepki
sayesinde öğrenilir.
Bilgiyi zihinde
anlamlı şekilde
kodlamak.
Dil, doğuştan gelen
mekanizma
sayesinde öğrenilir.
Skinner ve
Bloomfield
Ardışık ve doğrusal
Chomsky ve
Krashen
Ardışık ve doğrusal
Ön bilgi ve yeni
bilginin bütünleşme
süreci.
Dil, zihinsel gelişime
ve sosyal etkileşime
bağlı olarak
öğrenilir.
Piaget, Vygotsky ve
Bruner
Sarmal ve tematik
Tümdengelim
Tümdengelim ve
Tümevarım
Tümevarım
Bilgi aktarmaya
dayalı ezber ve taklit
İletişim kurmaya
dayalı etkinlikler
Ürün
Ürün ve süreç
Etkileşim kurmaya
ve bilgiyi
yapılandırmaya
dayalı etkinlikler
Süreç
Aktarıcı
Aktif
Rehber
Pasif
Aktif
Aktif
Dil öğrenimi
Kuramcılar
Dil bilgisi
öğretiminde içerik
Dil bilgisi
öğretiminde
yöntem
Dil bilgisi
öğretiminde
etkinlik
Dil bilgisi
öğretiminde
değerlendirme
Dil bilgisi
öğretiminde
öğretmen
Dil bilgisi
öğretiminde
öğrenci
53
2.3. Dil Bilgisi Öğretiminde Amaç ve İlkeler
Dil bilgisi öğretimi önemi kabul edilen ancak geleneksel uygulamalarla geçiştirilen bir konu
alanıdır. Bu alanın önemi kabul edildiği gibi aynı zamanda niçin öğretilmesi gerektiği ve
öğretimde benimsenmesi gereken esaslarda bilinmelidir. (Aydın, 1999: 23)
Teknolojik gelişmeler ışığında yaşadığımız bilgi çağında bilgi, sürekli değişmektedir. Bilgi
alışverişinin hızlı olduğu çağımızda, bu durumun etkileri dil üstünde de görülmektedir. Dilde
görülen yozlaşmalar ve yabancı kökenli kelimelerin dilimizin içinde kullanım sıklıklarının
artması bu etkiyi gösterir niteliktedir. Bundan dolayı dil bilgisi öğretimi sayesinde; bireyin ana
dilinin inceliklerini görmesi, bağlama ve kurallarına uygun şekilde dilini kullanabilmesi için dil
bilgisi eğitimine ihtiyaç duyulmaktadır. (Aytaş ve Çeçen, 2010: 80)
Demirel (Demirel, 1999: 75) dil bilgisi öğretiminde görülen çağdaş gelişmeler
doğrultusunda yapılacak öğretim faaliyetlerinin amaçlarını, şu şekilde sıralamaktadır:
•
Öğrencilerin bilinçaltı dil yapılarını bilinç düzeyine çıkarma ve bunları kullanım
alanına getirme,
•
Dilin işleyiş düzenini öğrencilere kavratma,
•
Öğrencilerin bir iletişim aracı olarak dili doğru ve etkili bir biçimde kullanmalarını
sağlama.
Türkçe dersinin birincil amacı bireyin dört temel dil becerisini geliştirmek olduğundan dil
bilgisi öğretimi yalnızca bu becerileri geliştirmede kullanılabilecek çalışma alanıdır. Bundan
dolayı temel dil becerilerinden hareketle, bireyin dil bilgisel kuralları sezmesi beklenmektedir.
Yapılandırmacılık anlayışının benimsediği öğrenme ve öğretme yaklaşımı düşünüldüğünde
bilgiyi öğrenmeyi değil beceri geliştirme odaklı çalışmaların, ön planda olduğu görülmektedir.
Bu görüş dil bilgisi öğretiminde, kural ezberleme yerine kuralları uygulamaya dayalı dil bilgisi
öğretiminin gerçekleştirilmesi gerekliliğini doğurmuştur. Dil bilgisi çalışmalarının ana hareket
noktası temel dil becerileri olmalı ve dil bilgisi öğretimi bu becerilerin kullanımı esnasında
gerçekleştirilmelidir. (Öz, 2003: 259; Karadüz, 2010: 138) Dinleme ve okuma becerileri içinde
dil bilgisi öğretimi, bireyin anlama becerisini geliştirici olmalı; konuşma ve yazma becerileri
içindeyse bireyin anlatma becerilerini geliştirici olmak zorundadır.
Öte yandan dil bilgisi alanın nesnel kurallar içermesinden dolayı problem çözme yöntemine
uygun bir alandır. Öğretmen, problem çözmeye dayalı gerçekleştireceği dil bilgisi öğretim
sürecinde öğrenciye her açıdan rehber olmalıdır. Sürecin başında öğrencilerin ön bilgileri yani
54
hazırbulunuşluk düzeyleri tespit edilerek öğretim planı hazırlanmalıdır. Var olan bilişsel
şemalara göre yapılacak dil bilgisi öğretimi, öğrenci başarısını arttıracaktır. (Hamzadayi, 2010:
39-44)
Dil bilgisi kuralları doğası gereği soyut bir yapıdadır. Bu soyut yapıyı somutlaştırmak,
bireyin anlama düzeyini kontrol etmek ve süreç içinde ona rehberlik edebilmek amacıyla
konuşma ve yazma becerisinden yararlanılmalı; duygu ve düşüncelerinde sistematik bir mantık
kurması sağlanmalıdır. (Sağır ve Atalay, 2016: 36)
Yapılandırmacı yaklaşıma göre bireysel farklılıklara hitap eden çoklu öğrenme ortamları
hazırlanmalıdır. Bu görüşten hareketle dil bilgisi öğretiminde teknolojik materyallerden
yararlanılmaya başlanmıştır. Aynı zamanda kullanılacak materyaller sadece öğretmen değil
öğrenci tarafından da kullanılabilir olmalıdır. (Arslan, 2009: 146-147)
Çağdaş eğitim anlayışıyla birlikte bilgi ve öğrenme kavramları değişmiştir. Statik bilgiler
yerine bireyin becerilerini geliştirmeye dayalı aktif etkinlikler önem kazanmıştır. Bireyden
bilgiyi kendine göre biçimlendirmesi ve öğrenme sorumluluğunu üstlenmesi beklenmektedir.
(Güney ve Aytan, 2013:7-8) Bundan dolayı dil bilgisi öğretim çalışmaları; iletişim kurma,
eleştirel ve yaratıcı düşünme, öğrenmeyi öğrenme gibi çeşitli becerileri kazandırmaya yarayan
etkinlikler diziniyle gerçekleştirilmelidir.
Bireye verilecek dil bilgisi öğretimi, gündelik hayatta işlevsel olarak kullanılabilir
olmalıdır. Öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarını dikkate alınarak gerçekleştirilen gramer çalışmaları
sayesinde dil bilgisi konularının işe yararlığı öğrenciye sezdirilmelidir. (Sağır ve Atalay, 2016:
28)
Dil bilgisi öğretiminin çıkış noktası öğrencilerin karşılaştığı dil sorunları olmalı yani
öğrencinin yeterli bilgiye sahip olmadığı konular dikkate alınmalıdır. Öğrenci ihtiyaçlarına
uygun yapılacak dil bilgisi öğretimi bireyin dikkatini çekecektir. (Demirel, 1999: 77)
Dil öğrenme deneyim ve bilginin birlikte işlenmesiyle gerçekleşen bir süreç olduğu için
bireye hedeflenen duruma uygun ve birbirinden farklı öğrenme ortamları sunulmalıdır. Bunun
için bireyin keşfetme becerileri kullanılmalı, birey harekete geçirilmeli ve bireyin üretken
olabileceği bir anlayış benimsenmelidir. (Yıldız, 2003: 17-18)
Dil bilgisi öğretim sürecinde öğretmen, öğrencilere rehberlik etmeli ve çeşitli etkinlik veya
görevlere katılımı konusunda öğrencileri desteklemelidir. Öğrencilerin hem zihinsel hem de
55
duyuşsal bakımdan dil bilgisi alanında ilerlenmesini sağlamak için onlara değer verdiğini
hissettirmelidir. (Gül, 2016: 28; aktaran: Çetinkaya ve Yolcusoy, 2020: 130)
Günümüzde dil bilgisi öğretimi, kural öğretmekten çok kullandırmaya dayalı
gerçekleştirilmektedir. Öğrencilerin dil bilgisel kuralları kullanılmasını sağlamak için belli bir
bağlam yaratılmalıdır. Dil bilgisi öğretiminde bağlam yaratma düşüncesi, metinlerin öğretimin
bir parçası olmasını doğurmuştur. Seçilen metinler hedeflenen dil bilgisi konusunu örnekleyici,
dilimizin inceliklerini gösterici, öğrenenin ilgi ve ihtiyaçlarına cevap verici ve doğal bir
öğrenme ortamı sağlayıcı olmasına dikkat edilmelidir. Öğretim sürecinin doğal olması demek,
metinlerdeki işlenen konu veya sorunların; günlük hayatta karşılaşabileceği olay veya
durumları içermesi ile ilişkilidir. Bu şekilde kurulan öğrenme ortamları; bireyin dile karşı
farkındalığını arttıracak, kuralları uygulama becerisini geliştirecek ve onu motive edecektir.
(Önkaş, 2010: 126; Akgül, 2010: 32; Aytaş ve Çeçen, 2010, 80)
Dil bilgisi öğreniminde bireylerin dilsel yapılara dikkat etmesi gerekmektedir. Bağlamdan
soyutlanmış şekilde dil yapılarının öğretilmesi yerine çeşitli bağlamlarda farklı biçimlerde
sunulan dil bilgisel yapılar, öğrencinin dikkatini çekmede daha etkili olacaktır. Bu sayede
bilginin doğrudan öğrenciye aktarımının ötesinde akıl yürütme ve karşılaştırma gibi süreçleri
öğrencilerin kullanması sağlanıp kurala ulaşmaları sağlanacaktır. (Değer, Çetin ve Köleci,
2020: 17-18)
Yapılandırmacı yaklaşımın perspektifinde hazırlanan Türkçe Dersi Öğretim Programı’na
göre dil bilgisi öğretimi, sarmal bir anlayış ile gerçekleştirilmelidir. Bu anlayışın bir gereği
olarak dil becerileri içinde çeşitli örneklerden yararlanılmalı, uygulama ön plana alınmalıdır.
Bireyin anlamaya dayalı dil becerileri olan dinleme ve okuma çalışmalarının dil bilgisi
öğretiminde kullanılması, kazandırılmak istenen dil bilgisel alanın birey tarafından zihninde
yapılandırılmasını sağlayacaktır. Akabinde zihinde yapılandırılan bilgileri uygulamaya aktarma
görevi, anlatmaya dayalı dil becerileri olan konuşma ve yazma becerilerine düşmektedir. (Baş,
2014: 197; Onan, 2017: 2632)
Türkçe derslerinde “dinleme, okuma, konuşma ve yazma” becerilerinin, birlikte ve
etkileşim halinde geliştirilmesine bütünlük ilkesi adı verilmektedir. (Alperen, 1990: 52) Türkçe
derslerinde bütünlük ilkesi ön plana alınmalı, gerçekleştirilen dil bilgisi etkinlikleri ayrı bir ders
saati olarak yapılmamalı, anlama ve anlatma becerilerine yönelik yapılan etkinliklerle dil bilgisi
konuları öğrencilere sezdirilmelidir. (Sever, 2015: 28)
56
Dil bilgisi öğretiminde, bireyin bağlamdan hareketle kuralı sezebileceği tümevarımsal
düşünme biçimini temel alınmalıdır. Önce öğretilmesi planlanan alan belirlenmeli daha sonra
bu alana yönelik zenginleştirilmiş örneklerden yararlanılmalıdır. Benzerlik ve farklılıklar
üzerine incelemeler yapılmalı daha sonra kurala ulaşılmalıdır. Tümevarımsal bir anlayışla
gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi aynı zamanda bireyin zihinsel gelişimini de
destekleyecektir. (Onan, 2017: 2630; Demirel, 1999: 76)
Karadüz (2014: 294-302)’e göre dil bilgisi öğretiminde benimsenmesi gereken ilkeler
şunlardır:
1. Dil bilgisi dersleri kural ezberleten değil, dili kullandırarak kurallarını sezdiren,
farkındalık oluşturan; dilin kurallarını uygulamalarla öğrencinin yaşantısına sokan bir
içerikte tasarlanmalıdır.
2. Dil bilgisi derslerinde öğrenme ortamlarının beceri kazandıracak nitelikte tasarlanması
gerekir.
3. Dil bilgisi, öğretilen değil, öğrenilen ve kazanıma dönüştürülen bir alan olarak
tasarlanmalıdır.
4. Eğitim programlarında ortaya çıkan son öğrenme yaklaşımlarının dil bilgisi
öğretiminde de benimsenmesi gerekir.
5. Temelde anlam ögesi olan dilin öğrenilmesinde ve öğretilmesinde dildeki işlevinin
kazandırılması, dil bilgisi öğretiminin temel ilkesi olmalıdır.
6. Dil çalışmaları yapılırken dil bilimsel yaklaşımlardan da yararlanmak gerekir.
7. Dil bilgisi öğretimi bireylerin yazma ve konuşma becerilerini destekleyici nitelikte
olmalıdır.
8. Dil bilgisi dersi etkinlikleri öğrencilerin konuşma, yazma ve okumada oluşturdukları
metinlere dayandırılmalıdır.
9. Türkçe derslerinde metin incelemelerinde kullanılan dil malzemesinden dil bilgisi
konuları işlenirken de yararlanmak gerekir.
57
2.4 Dil Bilgisi Öğretiminde Kullanılan Yöntemler
İlköğretim okullarında dil bilgisi öğretimi genellikle tümdengelimci bir anlayışla
gerçekleştirilmektedir. Önce öğrenciye dile ait çeşitli kurallar verilmekte ardından öğrencinin
bu kuralları ezberlemesi sağlanmakta ve bu duruma dil bilgisi öğretiminde yöntem gözüyle
bakılmaktadır. (Sağır ve Atalay, 2016: 105) Ancak dil bilgisi öğretiminin amaç ve ilkeleri göz
önüne alındığında yapılan bu uygulamanın işlevsel olmadığı görülecektir.
Belli bir plan dâhilinde, öğrencilerin çeşitli bilgileri öğrenmesi sağlama amacıyla
öğretmenler tarafından yapılan çalışmalara yöntem adı verilmektedir. Dilci (Dilci, 2011: 157)
yöntem seçiminde öncelik sıralamasını şöyle ifade etmektedir:
1. Öğretimin (dersin) hedeflerine uygunluk
2. Öğrenci düzeyine(seviyesine-hazır bulunuşluğuna) uygunluk
3. Öğrenci ilgi, yetenek ve gereksinimlerine uygunluk
4. Sınıfta etkili öğretim sağlamaya uygunluk
Dil bilgisi öğretiminde “hedefler, konuya uygun materyal seçimi, öğrenci özellikleri,
zaman/maliyet, öğretim programlarının ve ders kitaplarının düzenlenmesi, Türkçe
öğretmenlerinin yetiştirilmesi” gibi faktörler etkili olmaktadır.
(Erdem, 2008: 89-90)
Öğretimde kullanılacak yöntemi seçmede, aşağıdaki unsurları dikkate almak gerekmektedir:
Yöntem seçiminde dikkat edilecek ilk özellik, gramer konusunun hedefi bir başka deyişle
amaçlanan kazanımdır. Bireyde geliştirilmek istenen özellikler ve öğretimin geliştirme amacını
belirlemek, yöntem seçiminde etkili olmaktadır. (Yeşilyurt, 2019: 59) Dil bilgisi öğretimi,
çağdaş eğitim anlayışına göre dil becerilerini geliştirmede araç rolünü üstlenmektedir. Bundan
dolayı seçilecek hedeflerin dil becerileriyle ilişkili olması gerekmektedir. Örneğin bireyin sözlü
iletişim becerileri aracılığıyla dil bilgisi öğretimi gerçekleştirme amacını sağlamada “soru
cevap, drama, rol oynama” vb. gibi yöntemlerden yararlanmak gibi.
Türkçe öğretmenleri tarafından kullanılacak yöntemlerde dikkat edilmesi gereken diğer bir
hususta dersin veya konunun içeriğidir. Türkyılmaz (Türkyılmaz, 1966: 34) bireyin olgunlaşma
seviyesi ve dil yaşı göz önüne alındığında, dil bilgisinin son derece soyut bir alan olduğunu
belirtmektedir. Dil bilgisi alanının bu özelliği, şu gerçeği ortaya çıkarmaktadır: Soyut olan
gramer kurallarını, somutlaştırmaya yönelik yöntem seçimleri yapılmak zorundadır. Aynı
zamanda hiçbir yöntemin tek başına öğretimde etkili olmayacağı unutulmamalı, konunun
özelliğine göre birden fazla yöntem kullanılmalıdır. (Alperen, 1990: 53)
58
Öğrenme ortamlarında kullanılacak yöntem aracılığıyla sürece aktif olarak katılması
beklenen kişi şüphesiz öğrencinin kendisidir. Bu yüzden yöntem seçimlerinde; öğrencinin
bilişsel, psikomotor ve duyuşsal özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu durum öğrenciye görelik
olarak ifade edilir. Seçilen yöntemin, öğrencinin gelişim özelliklerine uygun olması, (Yangın,
1999: 5) öğrenme sürecine katılımı olumlu yönde etkileyecektir. Dil bilgisi öğretimi açısından
“öğrenciye görelik” ilkesi değerlendirildiğinde, öğrencilerin dile ait kuralları bilme ve
uygulama düzeyi ile dil becerilerindeki gelişim düzeyini tespit etmek gerekmektedir. Örneğin
okuma becerisini tam olarak geliştirememiş bireye, çeşitli okuma metinleri aracılığıyla dil
bilgisel yapıları sezdirmek güçtür. Bundan dolayı önce bireyin okuma becerisi, istenen düzeye
getirilmelidir.
Dil bilgisi öğretiminde, bireyin eksik olduğu alanlara yönelmek de öğrenciye görelik
ilkesinin bir gereğidir. Bireyin kendisinde yer alan sorununun tespit edilerek öğretimin temeline
alınması, öğrenenlerin konuya daha çok ilgi duymasını sağlayacağı gibi aynı zamanda dil bilgisi
öğretiminin; görevsel olmasını sağlayacaktır. (Demirel, 1999: 77)
Yöntem seçiminde etkili olan faktörlerden biri de zamandır. Dil bilgisi öğretimi, dilsel
beceriler içinde kuralın sezdirilmesine dayanır. Böylece bu becerileri geliştirme amacı
taşıdığından öğretimin, kısa sürede gerçekleşmesi mümkün değildir. (Sağır ve Atalay, 2016:
106) Seçilecek yöntemin hem planlanan ders saatine hem de temel dil becerilerinin gelişiminin
sağlanma süresine uygun olmasına dikkat edilmelidir.
Öğretim yöntemlerinin seçiminde, yöntemin gerektirdiği maliyetleri de göz önünde
bulundurmak gerekmektedir. Zaman ve maliyeti dikkat alarak yöntem seçmek “ekonomiklik”
ilkesinin bir gereğidir. Birincil kaynaklara ulaşmada kullanılabilecek “deney, proje, gezi” gibi
yöntemler, “soru-cevap, düz anlatım, gösteri” gibi yöntemlere nispeten daha az ekonomiktir.
(Taşpınar, 2016: 114)
Eğitime haliyle öğrenme ve öğretme ortamlarına yön veren uygulamalar bütününe eğitim
felsefesi adı verilmektedir. (Ergün, 2015: 74) Türkçe dersinin amaç, ilke ve yöntemleri; öğretim
programlarında benimsenen eğitim felsefesinin niteliklerine göre değişmektedir. Türkçe
derslerinde yararlanılan birincil kaynak ders kitaplarıdır. Ders kitapları, öğretim programlarında
benimsenen
eğitim
felsefelerinden
etkilenmekte,
içerik
düzenlenmesi
buna
göre
gerçekleştirilmektedir. (Hamzadayi ve Şentürk, 2020: 80-81) Programda yer alan eğitim
felsefesiyle uyumlu öğretim yöntemlerinin seçimi, eğitimsel amaçları gerçekleştirmede anahtar
rolünü üstlenmektedir. (Yeşilyurt, 2019: 60) Örneğin günümüz öğretim programlarında
59
benimsenen yaklaşım, yapılandırmacı yaklaşımdır. Eğitim felsefesi ise ilerlemecilik olarak
bilinir. Bu doğrultuda dil bilgisi öğretimi incelendiğinde, bireyin sürece aktif olarak katılıp
çeşitli problemlere çözüm üretebileceği yöntemlerden yararlanmak hem programın felsefesi
yapısına uygun olacak hem de programın amaçlarını gerçekleştirmeyi sağlayacaktır.
Dil bilgisi öğretimini gerçekleştirecek, süreç içinde öğrencilere rehber olacak kişi şüphesiz
öğretmenin kendisidir. Bundan dolayı Türkçe öğretmenlerinin, eğitim fakültelerinde
yetiştirilmesi ve öğretmenin kendini yetiştirmiş olması önemlidir. (Sagır, 2002: 29).
Öğretmenlerin; çağdaş öğretim metotlarını bilmesi, bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeleri
takip etmesi ve kendini yenileyebilmesi; yöntem seçiminde etkili olan unsurlar arasındadır.
Dil bilgisi öğretimde kullanılabilecek birçok yöntem olmakla birlikte, öğretim süreçlerinde
mümkün olduğu kadar çok yöntem kullanılması gerekmektedir. Bu da ancak yöntemlerin
kullanım özelliklerini, amaçlarını ve sınırlılıklarını iyi bilerek sağlanabilir. (Dolunay, 2014:
109) Aşağıda dil bilgisi öğretiminde, yaygın olarak kullanılan dil bilgisi öğretim yöntemlerine
yer verilmiştir. Araştırmada sınanan sezdirme yöntemi ve düz anlatım yönteminin yanı sıra
diğer dil bilgisi öğretiminde kullanılan öğretim yöntemleri, bireye kuralları sezdirebilme
çerçevesinde ele alınacaktır.
60
2.4.1. Sezdirme Yöntemi
Yapılandırmacı yaklaşımın, dil bilgisi öğretimine “dilsel, zihinsel, sosyal” beceriler ve dört
temel dil becerisini geliştirmede bir araç gözüyle bakması sebebiyle ortaya çıkan dil bilgisi
öğretim yöntemine sezdirme yöntemi adı verilmektedir. Bu yöntem öğrencilerin çeşitli dil
bilgisel kuralları; metnin bağlamından hareketle fark etmesi, kural haline getirmesi ve farklı
durumlarda uygulaması esasına dayanmaktadır. Alanyazında “endüktif yaklaşım” yani
“tümevarımsal yaklaşım” adıyla da bilinir. Aynı zamanda benimsediği ilkeler ve uygulanışı
itibariyle “aktif keşif süreci” olarak adlandırmak da mümkündür. (Chartrand, 1995: 33) Bu
yöntemde dil bilgisi öğretimi metin temelli olarak gerçekleştirilmektedir. Dilsel yapıların
keşfedilmesinin sağlanması ve işlevsel kullanımı önemsenmektedir. (Altas, 2009: 72) Bu da
öğretimde örneklerden kurala doğru ilerleyiş gösteren tümevarımın, sezdirme yöntemi içinde
kullanılma sebebini gösterir niteliktedir.
Dil bilgisi, dile ait kural ve yapılar bütününe verilen addır. Bu kural ve yapıların öğretiminde
karşımıza çıkan başlıca sorular şunlardır: (Karadüz, 2014: 285-286)
1. Dil bilgisi öğretimi ayrı bir öğrenme alanı mı olmalıdır?
2. Dil bilgisi ayrı bir ders olarak mı, Türkçe dersi içinde metinden hareketle mi
işlenmelidir?
3. Öğrencilere geleneksel dil bilgisi mi işlevsel dil bilgisi mi öğretilmelidir?
4. Ders konuları bütünden parçaya mı yoksa parçadan bütüne gidilerek mi verilmelidir?
5. Dil bilgisi tanım ve kural verilerek mi, örnekten tanıma gidilerek mi anlatılmalıdır?
Yukarıda yer alan sorulara verilen cevaplar doğrultusunda dil bilgisi öğretimi, geleneksel
ve modern olmak üzere iki ana akıma ayrılmaktadır. (Kansızoğlu ve Sulak, 2019: 959)
Geleneksel dil bilgisi anlayışında gramer kuralları; işlev, anlam ve bağlam gibi unsurlardan
soyutlanmış halde öğretilmektedir. Ancak yapılandırmacı yaklaşımla birlikte bireyin dil bilgisi
öğretim sürecinde aktif olması, süreç temelli çalışmalar, iş birlikli öğrenme ortamları, bireysel
farklılıkları dikkate alma (Kansızoğlu ve Sulak, 2019: 960) ve kuralları keşfetme gibi özellikler
önem kazanmıştır.
Yapılandırmacı yaklaşıma göre Türkçe dersi bireyin dört temel dil becerisi olan dinleme,
konuşma, okuma ve yazma becerileriyle birlikte bir bütündür ve dil bilgisi bu bütünün bir
parçasıdır. Bundan dolayı dil bilgisi öğretimine ayrı bir öğrenme alanı gözüyle
bakılmamaktadır. Başka bir deyişle dil bilgisi kurallarının öğrencilere verildiği ayrı bir ders
61
saati yoktur. (Bağcı Ayrancı, 2017: 146) Dil bilgisi öğretiminde hedeflenen; dilin kurallarını
öğretmek değil, dil becerilerini geliştirmektir. Dil bilgisi öğretimi sayesinde birey, dilin
inceliklerini fark etmekte ve dili daha iyi anlayıp daha etkili bir şekilde kullanmaktadır. (Aytaş
ve Çeçen, 2010: 82)
Dil bilgisi öğretimi; bireyin anlama ve anlatma becerileri içinde, bu becerileri destekleyip
açıklayıcı ve örgütleyici olmalıdır. Bireyin dört temel dil becerisi içinde dil bilgisi öğretimi
gerçekleştirilmelidir. Bütünsel bir anlayış ve çeşitli etkinlikler aracılığıyla gramer kuralları
sezdirilmeye çalışılmaktadır. Bu uygulamanın gerekçesi olarak dil becerileri ile ilişki
kurulmadan yapılacak dil bilgisi öğretiminin, bireyi kuralları ezberlemeye iteceği düşüncesi
yatmaktadır. (Güven, 2013: 8; Erdem ve Çelik, 2011: 1059-1060)
Geleneksel dil bilgisi öğretiminde öğrenci edilgen ve ezberci bir yapıdadır. Öğretilmesi
hedeflenen dil bilgisel yapı söylenir ve örnekler üstünden kural öğretilmeye çalışır. Yani
öğretimde tümdengelimsel bir anlayış söz konusudur. Oysa yapılandırmacı yaklaşıma göre
kalıcı bir öğrenme için öğrenci, etkin bir şekilde sürece katılmalıdır. Bu öğrenme ve öğretme
yaklaşımının temelini, bireyin zihinsel becerilerini geliştirerek onu ezberden uzak tutma ve
gramer yapılarını keşfetmesini sağlama oluşturmaktadır. Öğretilmesi hedeflenen dil bilgisel
yapının işlevi, metne getirdiği katkı, anlama ve anlatma becerileri üstündeki etkisi gibi süreçlere
önem verilerek tümevarımsal bir öğretim benimsenir. (Türkel ve Dundar, 2020: 201-202;
Göçer, 2015: 234)
Dil bilgisi öğretiminde “isim, sıfat, fiil vb.” gibi konuların ezberletilmesi etkisiz bir
uygulamadır. Doğrudan aktarıma dayalı olan bu süreç, öğretmen açısından daha ekonomik
olmakta ve daha başarılı bir öğretimin olduğu gözüyle bakılmaktadır. Bir konuyu öğrencilerin
ezberlemesini sağlamak, gözlem ve uygulamalarla bireyde beceri kazandırmaktan daha kolay
bir öğretim yoludur. Ancak bireyin temel dil becerilerinden soyutlanmış halde yapılan dil bilgisi
öğretimi, öğrenmede sonuca götürmeyen bir yoldur. Bu öğretim yöntemi yerine gözlem
safhasından, kural oluşturmaya ve daha sonra uygulama yapmaya imkân tanıyan bir öğretim
yöntemi benimsenmelidir. Öğretmen açısından ekonomik olmayan bu yöntem, öğrenciler için
daha ilgi çekici ve yararlıdır. (Öz, 2003: 267-268)
Erdem ve Çelik (2011: 1061)’e göre dil bilgisi dersi uygulamalarında dikkat edilmesi
gereken üç aşama vardır. Bunlar sırasıyla öğretilmesi hedeflenen gramer kuralının öğrenciye
sezdirilmesi, kuralı sezen öğrencinin kural hakkında bilgilendirilmesi ve kuralı öğrenen
öğrencinin bunu beceriye dönüştürmesidir. Geleneksel anlayış bu üç aşamadan sadece
62
öğrenciyi bilgilendirmeyi hedef alan bir öğretim gerçekleştirmektedir. Özbay (Özbay, 2006:
150) da bireyin doğuştan sezgisel dil bilgisi yeteneğine sahip olduğunu belirtmektedir. Dil
bilgisi öğretiminin göreviyse bu içselleştirilmiş sezgisel bilgiyi ortaya çıkarmak ve bireyi dil
bilgisi kurallarına yönelik bilinçlendirmektir.
Daha önce Türkçenin dil bilgisi kurallarına yönelik herhangi bir bilgisi veya farkındalığı
olmayan bireyler “Milli Eğitim eski Bakanı” “kırmızı kalem eski kutusu” veya “hızlı eski
tavşan” gibi sözcük gruplarının doğru olmadığını anlamlandırmada güçlük çektiği için kabul
eder ancak yanlışın sebebini gerekçelendiremez. Bireyin yanlış sözcük öbeklerinin kullanımını
ayırt edebilmesi doğuştan getirdiği sezgisel dil bilgisi yeteneğinin bir sonucudur. Öğretmenlere
düşen görevse bu sezgisel beceri konusunda bireyi bilinçlendirmektir. Aksi takdirde kurala
dayalı gerçekleştirilecek dil bilgisi öğretim etkinlikleri, bireyin Türkçe dersine karşı olumsuz
tutumlar kazanmasına sebep olacaktır. (Aydın, 1999: 1-2; Altas, 2009: 75) Dil bilgisi
öğretiminde bireyin bilinçaltı dil yapılarını ortaya çıkarma amaçlanmaktadır. (Demirel, 1999:
75)
Dil bilgisi, bir dilin kullanımı sırasında dikkat edilmesi gereken kurallar bütünüdür. Dil
kullanımının en güzel örneği metinlerde görülmektedir. Kelime, cümle, görsel gibi unsurların
oluşturduğu anlamlı yapılara metin adı verilmektedir. Dilin her türlü inceliği metinlerde yer
alır. Bir nevi metinler, dilin uygulanma sahasıdır ve dilin işlevlerinin somut olarak en iyi
görülebileceği yapı taşıdır. Bundan dolayı yapılacak dil bilgisi öğretimi metinlere dayanmalıdır.
Nitekim çağdaş dil bilgisi öğretiminde, metinler temel alınmaktadır. (Sağır ve Atalay, 2016:
15-16; Temizkan, 2014: 135;)
Metinlerde yer alan örnekleri inceleyen birey, zihinsel becerilerini kullanarak örneklerden
kurala ulaşırsa kalıcı bir öğrenmeden söz edilebilir. Sözlü veya yazılı metinlere dayanmayan
dil bilgisi öğretimindeyse kurallar öğrenciye ezberletilmeye çalışılır. Uygulamaya dayanmayan
dil bilgisi öğretimi, öğrenmeyi değil geçici bir süre ezberde tutmaya neden olur. (Temizkan,
2014: 135)
Dil bilgisi öğretiminin metinlerden bağımsız olarak gerçekleştirilemeyeceği düşüncesi,
metin içindeki örneklerden hareketle ve tümevarımsal bir anlayışla kural oluşturmaya dayalı
öğretim etkinliklerini doğurmuştur. Metin temelli bu uygulamalar, bireyin aynı zamanda
günlük yaşantısıyla da bağ kurmasını sağlayacaktır. İnsan zihni önce bütünü algılamakta
ardından parçaların anlamlandırılmasına geçmektedir. Dolayısıyla dil bilgisi öğretiminde dilin
bildirim yüklü bütününü kavrama amacıyla cümle ve metinlerden yararlanılmalıdır. (Akgül,
63
2010: 32; Karahan, 2009: 24-30) Dil bilgisi öğretiminde kullanılan metinler, benimsenmiş olan
öğretim yaklaşımına göre değişiklik göstermektedir.
Geleneksel uygulamalarda önce edebi metinler kullanılarak metinlerde yer alan bilgiler
ezberletilmeye çalışılmış, davranışçı uygulamalarda ezber ve taklide dayalı uyarı ve tepki
bağını güçlendirme amacıyla metinlerden yararlanılmış, bilişsel yaklaşımsa metinlerde dilin
iletişimsel boyutunu ön plana almıştır. (Güneş, 2013: 1-12)
Davranışçı yaklaşımda kullanılan ve ders kitapları yazarları aracılığıyla üretilen metinlere
“üretilmiş metinler” adı verilmektedir. Dilin günlük hayatta yer alan çeşitli kesitlerini içeren bu
metinler, öğrencilere ezberletilmiştir. Öğrenilenlerin uygulamaya aktarılmaması sebebiyle
şartlanmaya dayalı dil öğretimi gerçekleştirilmiş ve birey sınıfta öğrendiği bilgiden farklı bir
bilgiyle günlük hayatta karşılaşınca çözüm üretememiştir. Noam Chomsky’nin temsilciliğini
yaptığı bilişsel yaklaşımdaysa “evde, okulda, postanede” gibi çeşitli bağlamsal ortamları içeren
“özgün metinler” kullanılmıştır. Bu yaklaşımda dilin iletişimsel boyutu temele alınmış ve hazır
kalıp cümlelerden yararlanılmıştır. Her ne kadar bilişsel yaklaşım, davranışçı yaklaşıma tepki
olarak ortaya çıkmış olsa da dil öğretiminde metin kullanımı tekrar ve ezber gibi süreçlerin
ötesine gidememiştir. Bilişsel yaklaşım, metinlerin günlük hayattaki iletişim işlevine dayalı
çalışmalar gerçekleştirirken yapılandırmacı yaklaşımla birlikte bireyin çeşitli becerilerini
geliştirmede metinlerden araç olarak yararlanılmaya başlanmıştır. Yapılandırmacılığın dil
öğretiminde başlıca kullandığı metinlereyse “özel metinler” adı verilmektedir. Özel metinler,
doğrudan dil öğretiminde kullanılma amacıyla hazırlanmıştır. Bu metinlerde amaç bireyin dili
öğrenmesini ve kullanmasını sağlamaktır. Dilin iletişimsel boyutu yerini dilin etkileşimsel
boyutuna bırakmıştır. Bireyin metindeki bilgiyi bulması, anlaması, uygulaması ve
değerlendirmesi gibi süreçlere önem verilmiş, bireyin kendi öğrenme sorumluluğunu alarak
aktif bir şekilde dili öğrenmesi sağlanmıştır. Davranışçı ve bilişsel yaklaşımda metinlere amaç
gözüyle bakılan metin öğretimi, yapılandırmacı yaklaşımdaysa metinlere araç gözüyle bakılan
metinle öğrenme anlayışı söz konusudur. (Güneş, 2013: 605-630; Güneş, 2013: 1-12; Bulut,
2019: 218-221)
Metin temelli veya metinle öğrenme olarak adlandırılabilecek bu öğretim yaklaşımı,
yapılandırmacılık temelli olarak oluşturulmuştur. Öğrencilerin süreç boyunca etkin kalmaları
sağlanarak dilsel sorgulama, dilsel görevleri yerine getirme ve bireyde beceri oluşturma gibi
çalışmalardan yararlanılmıştır. Herhangi bir metinde yer alan bilgi düzeyindeki unsurları
tespitinin ötesinde bir öğretim söz konusudur. “Metindeki sıfatları gösterin.” anlayışı yerine
64
“Metindeki sıfatları sezdirme.” anlayışı benimsenmiştir. Metinler, dilin işlevsel kullanımında
bir araç olmuştur. Metinlerin araç gözüyle değerlendirilmesi; metindeki örneklerden hareketle
farklı kullanım biçimlerinin üretilmesi, bireyin dört temel dil becerisinin geliştirilmesi ve bu
becerilerin uygulanması gibi hedefleri ortaya çıkarmıştır. (Hamzadayı ve Şentürk, 2020: 95-96)
Metin temelli dil bilgisi öğretiminin neden gerekli olduğunu Temizkan (Temizkan, 2014:
139-141) şöyle açıklamaktadır:
1. Dil bilgisi öğretiminin geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilmesi, öğrencileri kuralları
ezberlemeye yönlendirmektedir. Bu da dil bilgisine karşı olumsuz tutumların
oluşmasına neden olmaktadır. Metni temel alan dil bilgisi öğretimindeyse birey çeşitli
dilsel bağlamlarda dili görmekte ve kullanmaktadır. Bu da tekdüze bir öğretimin önüne
geçmektedir.
2. Dil bilgisi öğretimi ve bireyin temel dil becerileri arasında ilişki kurulma amacı da
öğretimde metinlerden yararlanılmasının bir başka gerekçesidir. Metinler sayesinde
bireyin temel dil becerileri de desteklenmektedir. Türkçe öğretiminde, dil bilgisi bir
amaç değil anlama ve anlatma becerilerini geliştiren bir araçtır. Bu aracı en iyi şekilde
kullanmak ancak metinlerle mümkündür.
3. Dil bilgisi öğretimi, çağdaş öğretim yöntemlerinden etkilenmektedir. Bilgi aktarımına
dayalı öğretim yerini işlevsel öğretim yöntemlerine bırakmıştır. İşlevsel öğretimi
sağlamak için dil bilgisi öğretiminde metinlerden yararlanılmalıdır.
65
Bu bilgilerden hareketle yukarıda ele alınan soruları geleneksel ve yapılandırmacı dil bilgisi
anlayışına göre şu şekilde tablolaştırmak mümkündür:
Tablo 2.6 Geleneksel ve Yapılandırmacı dil bilgisi anlayışlarının karşılaştırılması
Geleneksel Dil Bilgisi
Yapılandırmacı Dil Bilgisi
Dil bilgisi öğretimi ayrı bir öğrenme alanıdır. Dil bilgisi öğretimi ayrı bir öğrenme alanı
değildir.
Dil bilgisi öğretimine ayrı bir ders gözüyle Dil bilgisi öğretimi bireyin temel dil
bakılır.
becerilerinden hareketle bir bütün halinde
gerçekleştirilir.
Bireye kural ezberletmeye dayalı dil bilgisi Bireyin dilin kurallarını işlevsel olarak
öğretimi gerçekleştirilir.
kullanabileceği bir öğretim gerçekleştirilir.
Bütünden parçaya doğru tümdengelimsel bir Parçadan bütüne doğru tümevarımsal bir
anlayışla dile dair kurallar aktarılır.
anlayışla dile dair kuralların sezdirilmesi
sağlanır.
Dil bilgisi öğretiminde kurallar öğretmen Dil bilgisi öğretiminde örnekten kurala doğru
tarafından verilir.
gidilir ve kuralı öğrenci keşfeder.
Geleneksel dil bilgisi ve yeni dil bilgisi anlayışlarında benimsenen yöntemleri karşılaştıran
Güneş (Güneş, 2013: 78); geleneksel dil bilgisi anlayışında kuralların aktarılıp çeşitli
tanımlamaların ardından öğrenciye uygulama imkânı tanıdığını belirtirken yeni dil bilgisi
anlayışında gözlem ve keşfetme, kuralı belirleme, alıştırma ve uygulamaya aktarma gibi
aşamalarla dil bilgisi öğretiminin gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Geleneksel dil bilgisi
anlayışı kuraldan, uygulamaya doğru ilerlerken yeni dil bilgisi anlayışında değişimden, kurala
doğru gidilmektedir. Geleneksel dil bilgisi “kurallardan”, yeni dil bilgisi ise “metinlerden”
hareketle öğretim sürecine başlamaktadır. Yani geleneksel dil bilgisi anlayışında “soyuttan
somuta”, yeni dil bilgisi anlayışında ise “somuttan soyuta” doğru öğretim süreci başlamaktadır.
Tümdengelimde, önce kuralların bilgisi verilmekte ardından örnekler sunularak konu
pekiştirilmektedir. Ancak tümevarımda önce örnekler ele alınmakta ardından kurala ulaşılmaya
çalışılmaktadır. Bu yönüyle tümdengelim; “kural odaklı”, tümevarım; “keşfederek öğrenme”
adlarıyla da anmak mümkündür. (Brinton, 2014: 354; Thornbury, 1999: 29: aktaran: Değer,
Çetin ve Köleci, 2020: 19)
66
Tümevarıma dayalı dil bilgisi öğretimde amaç öğrenciye gramer kuralının yapılanma biçimi
ve bağlamlardaki işlevini fark ettirmektir. Bundan dolayı öğrenciye uygun bağlamlarda sık sık
örnekler verilmelidir. Aynı zamanda öğretimde tümevarımın kullanılması için öğrencinin ilgi
ve dikkatini canlı tutmak, onu gözlem yapmaya yönlendirmek önemlidir. Bu yüzden
öğretmenler önce öğrencinin ilgisini örnekler üzerine çekmelidir. Daha sonra örnekler
üzerinden birtakım işlemleri öğrencilerin gerçekleştirebilmesini sağlamalıdır. Bunlar verilen
örneklerin birbirine benzer ve farklı yönlerini bulma, örneklerden kurala ulaşmasını sağlama
gibi işlemlerdir. (Özbay, 2006: 154; Değer, Çetin ve Köleci, 2020: 37)
Dil etkileşim ve iletişim aracıdır. Yapılacak dil bilgisi öğretimi bir amaç değil ancak
etkileşim ve iletişim kurmada araç olabilir. Dilin kendisi öğretilmeli, dil bilgisiyse örtükten açık
olana doğru tümevarımsal bir anlayışla dil içinde fark ettirilmelidir. Bunu sağlamak için dil
kuralları öğrenciler arasındaki etkileşimler ve tartışmalardan yararlanılmalıdır. Öğrenciler
kuralları kendileri keşfetmeli ve düzenlemelidir. Dil bilgisi öğretiminde kuraldan örneğe doğru
tümdengelimsel bir şekilde ilerlemek, öğrencinin dilsel ve bilişsel gelişimi için uygun değildir.
Bağlam dışı yapısal alıştırmalar öğrenenler için tekrarlayıcı ve sıkıcıdır ve bu nedenle pek
kullanışlı değildir. Dolayısıyla dilbilgisi öğretiminde, anlam-biçim ilişkisine büyük önem
verilip bağlama dayalı etkinlikler gerçekleştirilir. Keşfederek öğrenme; somut örnekleri
inceleme, benzerlik ve farklılıklarını bulma gibi çalışmalara dayanmakta olup bireyin süreçte
sınırlama, sorgulama, karşılaştırma gibi üst düzey zihinsel becerilerini aktif olarak
kullanmasına katkı sağlar. (Nguyen, 2003: 91-93; Güney ve Aytan, 2013: 54)
Şekil 2.4 Dil bilgisi öğretiminde tümevarım yönteminin betimsel çerçevesi
(Göçer, 2015: 239)
67
Dil bilgisi öğretiminde bireyler, dille ilgili açıklayıcı bilgiyi bildiği gibi aynı zamanda
koşulsal bilgiyi de bilmelidir. Açıklayıcı bilgiler, dile dair kuralların bilinmesiyken koşulsal
bilgiler bireyin dil kuralını nasıl ve ne zaman uygulayacağının farkında olmasıyla ilişkilidir.
Başka bir deyişle soyut olan kavramsal bilgilerin somut olarak nerde kullanılacağını
bilinmesidir. Zira Türkçe dersi bilgiye sahip olmanın ötesinde bilgiyi kullanma dersidir ve
uygulama gerektirir. Koşulsal bilgiyi bireyin kullanma becerisi kazanmasıysa dilsel bağlamları
tanımasını gerekli kılar. İşte sezdirme yöntemi bu amaçla kullanılan ve örnekten kurala doğru
ilerleyen metin temelli bir yöntemdir. Süreç boyunca bireyin daima aktif olması, onda araştırma
becerilerinin de temelini atar. Bu sebeple öğretim açısından birçok yönden verimli, öğrenci
açısından ise ilgi çekici bir yöntemdir. Bu yöntem şüphe ve yaratıcılık gerektirir. Bireye
kazandırılan araştırma becerisi, farklı alanlarda yapılacak araştırmaları da destekler.
Öğrencilerin merak duygusunu destekleyen bu dil bilgisi öğretim yöntemi, bireyi pasif bir
konumdan çıkararak herhangi bir problemin çözümüne doğrudan onu da katar. Böylelikle
öğrenciye öğrenme öğretilir. Öğretimin kalıcı olması da sezdirme yönteminin diğer avantajları
arasındadır. (Göçer, 2015: 236-237; Chartrand, 1995: 32; Sağır ve Atalay, 2016: 114)
Sezdirme yöntemi “Sunuş, Olayı Gözlemleme, Örnekleri Değiştirme ve Hipotez
Oluşturma, Hipotezleri Doğrulama, Kural Oluşturma, Alıştırma, Uygulama” olmak üzere çok
adımlı bir süreci içermektedir. Bu aşamalar ve yapılması gereken çalışmalar şunlardır:
(Chartrand, 1995: 33-34; Groupe Departemental Maıtrıse De La Langue, 2008: 8; Güneş, 2021:
280-283)
1. Sunuş: Öğrencileri güdüleme, hedeften haberdar etme, dikkatlerini çekme ve ön
bilgilerini ortaya çıkarma gibi çalışmaları içermektedir. Öğretmenler bu aşamada dil bilgisinin
işlevi üzerinde durmalı ve bireye sağlayacağı katkılardan söz etmelidir. Sezdirilmesi hedeflenen
konuyla öğrenci ilgi ve ihtiyaçları arasında bağ kurulmalıdır. Soru-cevap uygulamaları da bu
amaçlar için kullanılabilecek öğretim etkinlikleri arasındadır. (Erdem ve Çelik, 2011: 1060)
2. Olayı Gözlemleme: Sezdirme yönteminin uygulanışında yapılacak ilk çalışma,
öğrencilerin gözlem yapmasını sağlamaktır. Gözlemler, öğretilmesi hedeflenen gramer kural
veya kurallarını bireye somut olarak gösterebilecek metinler üzerinden sistematik şekilde
gerçekleştirilir. Bu çalışmalarda derlem adı verilen dil bilimsel gerçekler toplanır. Derlem, dil
kullanımına dayalı örneklerdir. Yapılan gözlemler aracılığıyla bireyin gramer kurallarını
keşfetmesi amaçlanır. Metin içinde yer alan birbirine benzer bilgileri gruplandırma, farklı
örneklerle karşılaştırma, doğrulama ve sorgulama gibi çalışmalar bu aşamada yapılacak diğer
68
uygulamalardır. Sözü edilen çalışmaları öğrencinin yapması, öğretmeninse sürece rehberlik
etmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu sayede öğrencilerin gözlenmesi hedeflenen dilsel yapıları
ayırt etmesi sağlanacaktır.
Dil bilgisi öğretiminde yapılması gereken ilk şey öğrencilere ortak bir metin vererek metin
üstünden öğrencilerin bilgiyi keşfetmesini sağlamaktır. Metinlerin seçiminde öğrenci seviyesi
dikkate alınmalı, dili akıcı yazarlar seçilmelidir. (Güven, 2013: 8)
3. Örnekleri Değiştirme ve Hipotez Oluşturma: Bu aşama, dilin belli bir yönünü ortaya
çıkarmak amacıyla örneklerin değiştirilmesine dayanmaktadır. “Karşılaştırma, sınıflandırma,
ifade ekleme ve çıkarma, kendi içinde yer değiştirme” gibi çalışmalarla farklı örnekler incelenir.
Bu çalışmaların sonunda eğer aynı sonuçlara ulaşılıyorsa bireyden açıklayıcı bir
varsayım/hipotez oluşturması beklenir.
Örnekler, gramer öğretiminde önemli rol oynar. Amaçları bir kuralı keşfedilmesini
sağlamaktır. Öğrencilere dilin kullanımını gösteren bol örnek sağlanmalıdır. Öğrenciler hedef
dilin işleyişiyle ilgili hipotezler oluşturdukça onları test ettikçe ve tepkiler aldıkça dile
hâkimiyetleri aşamalı bir süreçte gelişir. Bunun için risk almaya, varsayımlarda bulunmaya ve
bunları test etmeye öğretmenler tarafından cesaretlendirilmelidir. Tüm iletişim girişimlerinin
teşvik edilmesi ve hoşgörü ile düzeltme arasında makul bir dengenin kurulması, dostane bir
sınıf atmosferi oluşturulması vb. öğrenmenin önemli bir yönüdür. (Nguyen, 2003: 93-95)
Dil bilgisi öğretiminde öğrencinin kuralı doğru sezmesini ve kullanmasını sağlayacak
zenginlikte örneklerden yararlanılmalıdır. Örneğin “güzel” kelimesinin “sıfat” olarak
kullanılabileceğini örnekler içinde gören öğrenci, başka bir örnekte aynı kelimenin “zarf”
görevinde de kullanılabileceğini görmelidir. (Güzel araba gidiyordu./Araba güzel gidiyordu.)
Böylelikle herhangi bir kuralın farklı yönlerini öğrencinin görmesi sağlanacak, yanlış
genellemelerin önüne geçilecektir. (Demirel, 1999: 77)
Dil bilgisi öğretiminde bol örnekten yararlanmanın bir diğer gerekçesi de dil bilgisinin konu
alanı itibariyle soyut kuralları içermesinden kaynaklanmaktadır. Öğrencilerin anlama
düzeylerini yükseltmek için bireye bol bol örnekler üstünden gözlem yaptırma, kuralı vermek
yerine sezdirmeden yararlanma gibi çalışmalardan yararlanılmalıdır. (Öz, 2003: 159)
69
Bu aşamada yapılabilecek bazı çalışmalar şunlardır:
•
Gözlem yaparken tepkileri bir araya getirme ve düzenleme.
•
Bir soru sorarken cevapların karşılaştırılmasını ve tartışılmasını sağlama
•
Sınıflandırırken sınıflandırma kriterlerini açıklama ve gerekçelendirme
•
Sınıflandırırken ortak noktaları ortaya çıkarma ve tartışma
•
Karşılaştırma yaparken benzerlikleri ve farklılıkları ortaya çıkarma
•
Çıkarımlar yaparken kullanılan stratejileri sözlü ifade etme
4. Hipotezleri Doğrulama: Gözlemler sonucu elde edilen bilginin, farklı örneklerde de
doğrulanmasına yöneliktir. Bu amaçla belirlenen hipotezler başka metinler üstünde test edilir.
Yapılan hipotez doğrulama çalışmaları sayesinde keşfedilen kural veya kuralların başka
örnekler üstünde de genelleştirilebilir oldukları ortaya çıkarsa, yasa veya kural şeklini
alabilirler.
Sezdirme yönteminin uygulanmasında ve öğrencilerin belli sonuçlar elde etmesinde çeşitli
koşulları ayarlamak önemlidir. Öncelikle öğrenciler belirledikleri kuralı mutlaka başka metinler
üstünde uygulayabilmelidir. Metin ve bağlam ilişkisi içinde öğrenciye sezdirilmek istenen
gramer yapıları, belli bir sınırlamaya tabii tutulmadan mümkün olduğuca çok metinler üstünde
sınanmalıdır.
5. Kural Oluşturma: Kural oluşturma aşaması, doğrulanan hipotezin çeşitli kaynak
kitaplar
aracılığıyla
kontrol
edilmesine
dayanmaktadır.
Hipotezin,
kural
olarak
detaylandırıldığı aşamadır. Hipotezleri doğrulama aşamasında; birden fazla kaynaktan
yararlanılması, bireyin bir kuralın birbirinden farklı şekillerde tanımlanabileceğini
gösterecektir.
Öğrencilerin elinde iyi bir dil bilgisi kitabının bulunması “kurallar, örnekler ve alıştırmalar”
gibi çeşitli etkinliklerde başvurulması sağlanacak bir kaynak oluşturacaktır. (Demirel, 1999:
78)
70
6. Alıştırma Yapma: Kural elde edildikten sonra bireyin koşul bilgisini işlevsel olarak
kullanmasını sağlayıcı çeşitli alıştırmaların gerçekleştirilmesi sağlanır. Bu aşamada birbirinden
farklı dilsel bağlamlardan yararlanılır.
Bu aşamada basitten karmaşığa doğru yapılan işlem türleri şöyledir: (Güneş, 2013: 182)
•
Dil bilgisi olaylarını yeniden tanıma işlemleri, altını çizme, göz atma, etiketleme,
inceleme, şema ile gösterme,
•
Dil bilgisi olaylarını yeniden tanıma alıştırmaları ve bunları yazım kurallarıyla
doğrulama,
•
Cümle oluşturma alıştırmaları incelenen olayın işlevini göstermeye ve değiştirmeye
yönelik olmalı,
•
Cümle veya kısa metinlerde düzeltme alıştırmaları, uygun değişimleri doğrulama,
•
Kesin yönergelerle metin üretme (yazma) alıştırmaları.
7. Uygulamaya Aktarma: Son aşama olan uygulamaya aktarma aşamasındaysa birey
öğrendiklerini farklı durumlara aktararak yeni metinler üretir. Aynı zamanda bu aşama
değerlendirme çalışmalarını da kapsamaktadır.
Eğitimin her alanında olduğu gibi dil bilgisi öğretiminde de kalıcı izli öğrenme sağlamanın
ilk şartı öğrenilenlerin hayatiliği ve uygulanabilirliğidir. Öğretmen bu noktada öğrencilerini
yönlendirmeli, öğrenilenlerin sözlü ve yazılı anlatımlarda kullanılmasını sağlamalıdır. (Güven,
2013: 8)
Sezdirme yöntemi, henüz tespit edilmeyen bir kuralı gün yüzüne çıkarma esasına
dayanmaktadır. Bir kuralı aktarmak veya ezberletmekten öte bir yöntemdir. Öğretimde
tümevarımdan yararlanılarak öğrencinin kural veya ilkeye kendisinin ulaşması sağlanır.
Örnekler, benzerlikler ve kurala ulaşma sıralamasıyla ilerleyen bu yöntem sayesinde öğrenme
daha kalıcı olmaktadır. Öğretmenler öğretim sürecinde öğrencilerine daima ipuçları sunmalı ve
rehberlik etmelidir. Öğrenciler metin incelemesi gerçekleştirirken öğretmenlerden beklenen
öğrencinin dikkatini çekme ve konuyu sezmesini sağlamadır. Şayet metinde kopukluklar
görülürse öğrenci metni yeniden inceleyip okuması konusunda teşvik edilmelidir. Sonuca
ulaşma -dil bilgisel kuralı tespit etme ve kullanma - göreviyse öğrenciye aittir. (Önal, 2010:
25; Sever, Kaya ve Aslan, 2011: 26; Göçer, 2015: 235; Altas, 2009: 86)
Tümevarımsal öğretimin hâkim olduğu dil bilgisi öğretiminde, öğretmenin rolü bilgiyi
verme değil, kolaylaştırıcı veya yönlendirici olma olarak tanımlanmaktadır. (Değer, Çetin ve
71
Köleci, 2020: 36) Öğretmenler tarafından uygun eğitim ortamları sağlanmak zorundadır.
Sezdirme yönteminin uygulanış aşamalarında öğretmenlere düşen görevler şunlardır: (Güneş,
2013: 183)
Sunuş aşamasında, öğretmenlerden; öğrencilerin ön bilgilerini harekete geçirip dil
bilgisinin neden gerekli olduğunu fark etmelerini sağlamaları beklenmektedir. Olayı
gözlemleme aşamasında, bireyin gözlem yapıp dil bilgisel yapıyı tanımaları sürecine rehberlik
edilmelidir. Örnekleri değiştirme ve hipotez oluşturma aşamasında, öğrencilerin sınıflandırma
yapmalarını sağlama, hipotez oluşturmaları için öğrencileri cesaretlendirme ve belirlenen
hipotezlerin tartışılabileceği demokratik sınıf ortamı oluşturulmalıdır. Hipotezleri doğrulama
aşamasında, öğrencilerin başka metinler üzerinden varsayımlarını denemeleri sağlanmalıdır.
Kural oluşturma aşaması, kaynak kitaplar üzerinden değerlendirme çalışmalarını içermektedir.
Alıştırma yapma aşamasında, öğretmenler çeşitli etkinlikleri planlamalı ve öğrenilenlerin
kullanılmasını sağlamalıdır. Uygulamaya aktarma aşamasındaysa öğrenilenler kontrol edilmeli
ve farklı durumlara aktarılmalıdır.
Sezdirme yöntemi, metin temelli olarak gerçekleştirilmektedir. Öğretimde kullanılacak
metinleri seçme görevi de öğretmene aittir. Bu açıdan dil bilgisi öğretiminde kullanılacak
metinlerin aşağıdaki özelliklere uyması gerekmektedir: (Temizkan, 2014: 144-145)
1. Dil bilgisi öğretiminin en önemli unsuru öğrencidir. Bundan dolayı dil bilgisi
öğretiminde kullanılacak metinler öğrencilerin ilgisini çekmelidir.
2. Metin seçiminde bireyin dilsel ve zihinsel gelişim düzeyleri dikkate alınmalı,
bireyin anlamlandırmada güçlük yaşayacağı metinler tercih edilmemelidir.
3. Öğrencilere sezdirilmek istenen konuya uygun metinler seçilmelidir. Dil bilgisi
konusunun örneğinin bol yer aldığı metinlerden yararlanılmalıdır.
4. Metinler öğrencilerin dili uygulamasına ve etkileşim kurmasına uygun olmalıdır.
5. Şayet öğrencilere yazım veya noktalama yönünden herhangi bir bilgiyi sezdirmek
amaçlanmıyorsa, öğretimde kullanılacak metinler biçimsel yönden uygun olmalıdır.
6. Dil bilgisi öğretiminde kullanılacak metinler seçilirken evrensel ve milli değerler
göz önünde bulundurulmalıdır. Böylelikle öğrencilerin milli ve manevi duygular
geliştirmesi de sağlanacaktır.
Bu yöntemin çeşitli sınırlılıkları vardır. En büyük sınırlılık, zaman yönünden öğretimin
uzun sürmesidir. Öğretimin keşfetme süreçlerini içeriyor olması, öğrenmenin yavaş olmasına
neden olmaktadır. Aynı zamanda öğretim sürecinde hem öğretmen hem de öğrencinin daha
72
fazla enerji tüketmesi gerekmektedir. Öğretmen hem konuya hem de öğretim yöntemine hâkim
olmalıdır. Dil bilgisi öğretiminde gerçekleştirilen bu keşfetme süreci, iyi bir planlama da
gerektirir. Zira öğretim çeşitli basamaklar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. (Chartrand, 1995:
34; Sağır ve Atalay, 2016: 114-115)
Sezdirme yöntemi, öğrencinin çeşitli bilgileri metinden hareketle sezmesi ve hipotez
oluşturmasına dayanmaktadır. Bu nedenle öğrenci sayısının çok olduğu durumlarda kullanımı
zorlaşmaktadır. “Dili sezme becerisi” her birey için aynı seviyede değildir. Dilin günlük hayatta
kullanımına bağlı olarak bireylerin dili sezme becerisi olumlu veya olumsuz yönde
gelişmektedir. Bu durum asosyal öğrenciler için dezavantajdır. Ayrıca sezdirme yönteminde
etkinlikler sırasında, öğrencilerden sürekli olarak cevap beklenerek sınıfta sözlü olarak iletişim
kurmaları ve dili kullanmaları istenir. Bu da asosyal öğrencilerin sürece katılımını zorlaştıran
bir başka etmendir. (Chartrand, 1995: 34)
MEB 2019 Türkçe Dersi Öğretim Programı, bireyin anlam kurma şeklini ve düzeyini
dikkate alarak yapılandırılmıştır. Öğrencilerin gelişimsel özellikleri dikkate alınarak temel dil
becerileri içinde dil bilgisine dayalı kazanımlar artan bir yoğunluk ve aşamalı olarak
düzenlenmiş, öğrencilerin üst düzey düşünmeyle dili kullanma becerilerini arttırma
hedeflenmiştir. (Şahin, 2019: 48) Bu yönüyle sezdirme yöntemi, Türkçe Dersi Öğretim
Programı’nda yer alan dil bilgisi içerikli kazanımların öğrenciye kazandırılmasına uygun bir
yöntemdir.
Özetle bireyin öğrenme sürecine aktif olarak katılmasını ve bu sürecin bir parçası haline
gelmesini savunan yapılandırmacı yaklaşım; kendinden önceki kuramların öğrenmeye dair
benimsedikleri görüşlerden farklı görüşler ortaya atmış, bu durum dil ve dil bilgisi öğretiminde
benimsenen yöntemlerin de farklılaşmasına sebep olmuştur. Öğrencilerin metabilişsel
düşünmelerini sağlama, bilinçli öğrenme ortamı kurma, etkileşimsel etkinliklere yer verme ve
“bağlamdaki işlevi” kullanarak dil bilgisi konularını sezdirme; ezber ve taklit gibi geleneksel
öğretim yöntemlerinin yerine dil bilgisi öğretiminde kullanılır olmuştur. Böylelikle katı
kurallara dayalı dil bilgisi öğretim süreci yerini öğrencilerin de sürecin içinde yer aldığı
eğlenceli dil bilgisi öğretim etkinliklerine bırakmıştır. Sezdirme yöntemi işte bu temel
sayıtlılara dayanan dil bilgisi öğretim yöntemlerinden biridir. Bu yöntemde bireyin temel dil
becerileri dikkate alınarak dilin işlevleri üzerinden dil bilgisi öğretimi gerçekleştirilir. Bağlam
temelli çalışmalar sayesinde dil bilgisi yapıları somutlaştırılırken öğrencilerin sürece aktif
katılımı da önemsenir.
73
2.4.2. Düz Anlatım Yöntemi
Bilgi düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılan düz anlatım yöntemi,
öğretmenin sunumuna dayanan ve öğrenme sürecinde öğrencinin pasif olduğu bir yöntemdir.
Alanyazında, takrir adıyla da anılan bu yöntemde öğrenciler dinleyici konumda olup merkezde
öğretmen vardır ve bu yönüyle yapılandırmacı yaklaşıma uygun olmaması sebebiyle eleştirilen
bir yöntemdir. (Sivri, 2007: 4-5; Altunkaya, 2019: 170)
Anlatım yöntemi, kendi içinde “formal ve informal” anlatım olmak üzere iki kısımda
incelenmektedir. Formal anlatım yöntemi, düz anlatımı ifade etmektedir. Öğretmenin verici,
öğrencinin alıcı olduğu planlı bilgi aktarımlarıdır. İnformal anlatımsa ders dışında kalan ve
günlük konuları içeren öğrencinin de iletişim ortamına katıldığı anlatım türüdür. (Köksal ve
Atalay, 2016: 171) Bu araştırmada dil bilgisi öğretim sürecinde kullanılan formal yani düz
anlatım yönteminin başarıya etkisi tespit edilmeye çalışılmaktadır.
En eski öğretim yöntemi olarak kabul edilen anlatım yöntemi, öğretmeni merkeze
almasından dolayı günümüz eğitim anlayışına uygun bir yöntem değildir. Ancak bu yöntem
dersin giriş kısmında; öğrencileri güdüleme, dikkat çekme, hedeften haberdar etme; dersin
sonuç kısmındaysa bir konuyu özetleme ve tekrar etmede kullanılabilecek bir yöntemdir. (Dilci,
2011: 155; Koç, 2017: 49)
Zaman açısından kısa sürede çok bilginin aktarılması ve maliyet açısından ek bir küflet
getirmemesi gibi yönlerden ekonomik bir yöntemdir. Öğrencilere sistemli bilgi sunulması,
yanlış öğrenmelerin oluşmasını engelleyici bir özellik göstermektedir. Kalabalık sınıflarda
uygulanması en kolay yöntemlerden biridir. (Kısa, 2007: 31; Demirel, 1999: 87)
Düz anlatım yönteminin bilgi aktarımına dayalı olması öğrencinin bir süre sonra isteksiz
olmasına sebep olmaktadır. Yöntemin yalnızca dinleme/izleme becerisi gelişmiş bireylere hitap
etmesi ise bireysel farklılıkların önemsenmediğini göstermektedir. Öğrencinin kendi öğrenme
sorumluluklarını almasına uygun olmayan düz anlatım yönteminde öğrenme, öğretmene bağlı
gerçekleşmektedir. Öğretmenin anlatımında, ses tonunda veya beden dilinde görülecek
eksiklikler öğrenmeyi olumsuz etkileyecektir. Öğrencilerin dönüt almaması, tekrarlanan
mekanik etkinlikler, öğrenilenlerin gerçek hayata aktarılamaması, ezber ve belli kalıplara dayalı
öğretim, bu yöntemin sınırlılıkları arasındadır. (Küçük, 2004: 22; Vural, 2004: 41-44)
Dil bilgisi öğretiminde de sıklıkla kullanılan bir yöntem olan düz anlatım yöntemi,
öğrencilerin Türkçe dersine karşı olumsuz tutumlar elde etmesine sebep olmaktadır. Düz
74
anlatım yönteminin kullanıldığı öğretim ortamlarında dil bilgisi ayrı bir öğrenme alanı olarak
düşünülmekte ve konular genelden özele, somuttan soyut, bilinenden bilinmeyene şekilde
öğrencilere aktarılmaktadır. Öğretmen bu süreçte aktifken öğrenciler edilgindir. Bu durumda
öğrenciler derslerde sıkılmakta, ezbere yönelmektedir. Oysa yapılandırmacı yaklaşımla yapılan
dil bilgisi öğretiminde, öğrenciyi etkin kılarak onda beceri geliştirmek amaçlanmaktadır. (İşçan
ve Kolukısa, 2005: 300; Eroğlu ve Kuzu, 2014: 73)
Günümüzde her ne kadar yapılandırmacı yaklaşım benimsenmiş olsa da eski öğretim
anlayışlarından kaynaklanan bazı uygulamalar, kullanılmaya devam etmektedir. Bunların
başında dilin sadece kurallar bütünü olarak görülmesi ve öğrenciye bu kuralları aktarma
düşüncesidir. Dil bilgisine karşı oluşan bu ön yargı diğer temel dersleri de olumsuz yönde
etkilemektedir. (Bulut, 2014: 49)
Çarkıt (2013)’ın öğretmenlerle yaptığı görüşmede, araştırmaya katılan öğretmenlerin
çoğunun dil bilgisi konularını anlatıp öğrencilerin not etmesini sağladıkları ve ardından ders
veya çalışma kitaplarındaki etkinlikleri yaptırdıkları tespit edilmiştir. Tümdengelimsel şekilde
ilerleyen bu süreç, düz anlatım yönteminin yoğun olarak kullanıldığını göstermektedir. Öte
yandan araştırmada yapılandırmacı yaklaşıma uygun öğretim yöntemlerinin en çok 1-5 sene
arası mesleki tecrübeye sahip öğretmenler tarafından kullanıldığı sonucuna varılmıştır.
Öğrencilerin dil bilgisel kuralları keşfetmesi yerine direk kuralların verildiği bu öğretim
yöntemi, bireyin zihinsel becerilerini geliştirmede yetersizdir ve kalıcı öğrenme
sağlamamaktadır.
Salman (2018) tarafından yapılan araştırmaysa, yapılandırmacı yaklaşımı temel alan
öğretmenlerin aktif öğrenme yöntemlerinden derslerinde yararlandıkları gibi gene düz anlatım
yöntemini de kullandıklarını ortaya çıkarmıştır. Yapılandırmacı yaklaşım yerine, geleneksel
yaklaşımın da hala öğretmenlerce kullanıldığını gösteren araştırmada özellikle geleneksel
yaklaşımlar içinde düz anlatım yönteminin kullanıldığını göstermektedir.
Gene Akbaba (2007) tarafından yapılan araştırmada düz anlatım ve soru cevap yöntemi ile
görsel araçların kullanımıyla yapılan dil bilgisi öğretiminin erişiye katkısı karşılaştırılmış,
görsel araçların kullanımıyla yapılan dil bilgisi öğretiminin daha başarılı sonuçlar elde
edilmesini sağladığı tespit edilmiştir. Bu yönüyle öğretmen merkezli olan düz anlatım yöntemi,
dil bilgisi konularının somutlaştırılması ve kalıcı izli öğrenme sağlanmasında etkili bir yöntem
değildir. Dereköy(Dereköy, 2014)’ün yaptığı bir diğer araştırmadaysa Türkçe dil bilgisi
öğretiminde, çoklu zekâ kuramı ve düz anlatım yöntemlerinin başarı ve kalıcılığa etkisi
75
araştırılmıştır. Yapılan araştırmada çoklu zekâ kuramıyla yapılan dil bilgisi öğretiminin lehine
anlamlı fark bulunmuştur.
Kil (2019)’in İngilizce derslerinde yaptığı araştırmada sosyal yapılandırmacılık anlayışına
uygun olan işbirlikli öğrenme ve düz anlatım yönteminin sözcük dağarcığını geliştirmeye etkisi
üzerine bir araştırma yapılmış, işbirlikli öğrenme ortamının sözcük dağarcığını geliştirmede
daha etkili bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır. Aydoğan (Aydoğan, 2020)’da Sosyal
bilgiler dersinde; tarih öğretimini düz anlatım ve gezi-gözlem yöntemi sonucu elde edilen
verilere göre karşılaştırmış, gezi-gözlem yöntemiyle elde edilen sonuçları daha başarılı
bulmuştur. Bu bilgiler ışığında düz anlatım yönteminin yalnızca dil bilgisi öğretiminde değil
diğer konu alanlarında da başarı ve kalıcılıkta geride kaldığını göstermektedir.
Sonuç olarak hemen her alanda kullanıldığı gibi dil bilgisi öğretiminde de kullanılan düz
anlatım yöntemi; öğrencinin süreçte rol almadığı, yaparak yaşayarak öğrenmeden uzak, beceri
kazanma yerine bilgi aktarımına dayalı bir yöntemdir. Özellikle dil bilgisi alanının, bilgi
bakımından yoğun bir içeriğe sahip olması derslerde düz anlatım yönteminin kullanılmasına
sebep olmaktadır. Bu yöntemde süreç şöyle ilerler: Önce hedeflenen dil bilgisi konusunun
tanımı öğretmen tarafından yapılır ve örnekler verilir. Öğrenciler bu örnekleri anlamlandırır ve
kendi örneklerini verirler. Kural sunma ve örnek verme üzerine kurulu bu yöntemin tek başına
kullanımı, bireyin ezber yapmasına sebep olmaktadır. Yapılandırmacı yaklaşımla yapılan dil
bilgisi öğretiminin amaçları düşünüldüğünde, dil bilgisi öğretiminin sadece düz anlatım
yöntemiyle yapılması uygun değildir. Çünkü bireyin dört temel dil becerisi içinde kuralları fark
etme ve uygulama gibi aşamalar, düz anlatım yöntemiyle gerçekleştirilemez. Bu yöntem;
mutlaka farklı yöntemlerle desteklenmeli, hatta farklı yöntemlere destek verici bir yöntem
gözüyle yaklaşılmalı ancak kavram yanılgısının oluştuğu veya yukarıda kullanım alanlarından
söz edilen durumlarda kullanılmalıdır.
(Teke, 2020: 19; Yakışan, 2017: 25-26) Veya
yapılandırmacı dil bilgisi öğretim yöntemlerinden biri olan sezdirme yöntemi kullanılarak
yapılacak çalışmalarda dersin giriş kısmında bu yöntemin kullanılması uygundur. Giriş
kısmında yapılan çalışmalar öğrencinin kuralı fark etmesini veya kural hakkında bir yargıya
varmasını sağlamamalı, derse giriş ve güdüleme amacıyla kullanılmalıdır.
76
2.4.3. Soru - Cevap Yöntemi
Öğrencilerin yaratıcı ve eleştirel düşünme becerilerine katkı sağlayan soru-cevap yöntemi;
öğrenciyle etkileşim kurarak onların yeni düşünceler elde etmesine, düşüncelerini ileriye
taşımasına veya düzeltmesini sağlamasına yardımcı olan bir yöntemdir. (Ensar, 2003: 281-282)
Bu yöntemde öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci arasında sağlanması gereken etkileşim,
aşağıda örneklendirilmiştir: (Demirel, 1999: 92)
Öğretmen
Öğrenci
Öğrenci
Şekil 2.5 Öğretmen ve Öğrenci Etkileşimi
Öğrencilerin hem kendi içinde hem de öğretmenleriyle kurduğu bu etkileşim sayesinde
birey hem arkadaşlarının hem de öğretmenlerinin görüşlerinden yararlanma imkânı
bulmaktadır. (Akyol, 2020: 224)
Sözlü iletişim becerilerinden olan dinleme ve konuşma becerilerini geliştiren bu yöntem,
öğretim ortamında öğretmene geribildirim sunması ve öğrencinin derse aktif katılımının
sağlanması bakımından, öğrenci merkezli öğrenme ortamının kurulmasını sağlar. (Kesici
Elitok, 2017: 111; Taşpınar, 2016: 156)
Yöntem ve tekniklerin, amaç değil bir araç olarak kabul edilmesi sebebiyle dil bilgisi
öğretiminin hemen her konusunda soru-cevap yönteminden yararlanılabilmektedir. Öğretim
sürecinin öncesi, sırası ve sonrasında bu yöntemden yararlanılarak aşağıdaki çalışmalar
gerçekleştirilebilir:
Öğrenciye kazandırılmak istenen dil bilgisi konusuna geçilmeden önce, eğer ön-koşul
ilişkisi içeren gramer yapıları mevcutsa önceki öğrenmeleri hatırlatma ve söze dökmede sorucevap yönteminden faydalanılabilinmektedir. Aynı zamanda hedeflenen dil bilgisi konusunun,
öğrenciye sezdirilmesinde de soru cevap yöntemi oldukça işlevsel bir yöntemdir. (Dolunay,
2014: 113)
Dil bilgisi öğretim sürecinde, bireyin derse ilgisini arttıran (Sağır ve Atalay, 2016: 116) soru
cevap yöntemi aynı zamanda; öğrencilerin anlama düzeylerini ölçmede, dikkatlerini çekmede
ve dersi tekdüzelikten çıkarma amaçlarıyla kullanılmaya uygun yapıdadır.
77
Sürecin sonundaysa soru cevap yönteminin, ölçme ve değerlendirme faaliyetlerine yardımcı
olacağı muhakkaktır. Türkçe Dersi Öğretim Programı’nın benimsediği dil bilgisi öğretim,
anlayışı doğrultusunda; bireye yöneltilecek sorular sayesinde “anlama”, sorulara verilecek
cevaplar sayesindeyse “anlatma” becerileri işe koşulacaktır. Başka bir deyişle soru cevap
yöntemi; bireyin sözlü iletişim becerileri aracılığıyla, dil bilgisi öğretiminin yapılmasına imkân
tanımaktadır.
Akyol (2001: 169)’a göre soru cevap yöntemi aşağıdaki amaçlar doğrultusunda
kullanılabilmektedir:
1. Konuya ilgi ve merakı artırmak
2. Belli bir kavram ya da konuya dikkati çekmek
3. Öğrenciyi öğretim esnasında etkin hale getirmek
4. Öğrenciyi kendisine ve başkalarına soru sormaya teşvik etmek
5. Öğrenme güçlüklerini tespit etmek
6. Tartışmalar yoluyla öğrenmeyi sağlamak
Soru cevap yönteminin; uygulanış öncesi, sırası ve sonrasında öğretmenlerin dikkat etmesi
gereken hususlar şunlardır:
Soru cevap yönteminde seçilen sorular, öğrencilerin seviyesine uygun olmalıdır.
Gönüllülük esasına dayalı olarak öğrencilere söz verilmeli, doğru cevaplar pekiştirilip yanlış
cevaplar karşısında öğrenciye ipucu sunulmalı, doğru cevap öğretmen tarafından
söylenmemelidir. (Dilci, 2011: 157)
Öğretmenler, bilişsel düşünme basamaklarının hem üst hem de alt düzeyine yönelik
öğrencilere sorular sormalı, öğretim amacı ve öğrenci durumuna göre sorulacak soruların, daha
önceden planlanmasını sağlamalıdır. (Kesici, 2017: 111)
Soru-cevap yönteminde sorulması planlanan sorular önce tüm sınıfa yöneltilmelidir. Tüm
sınıfın düşünmesi için öğrencilere zaman tanınmalı, ardından öğrencilere söz hakkı
verilmelidir. (Demirel, 1999: 91) Başka bir ifadeyle soru cevap yönteminde kullanılacak
sorularda; gruptan, bireye doğru bir anlayışla öğrencilerin sorulara cevap vermesi
beklenmelidir.
Bireye sorulacak sorularda öğrencinin cevap vereceği zamanı tanıma kadar aynı zamanda
onun düşünmesini sağlamaya yarayan durma zamanları da önemlidir. Öğretmen, tüm sınıfa
78
soruyu yönelttikten sonra susmalı ve beklemelidir. Bu tip sorularda amaç bir cevap almaktan
çok öğrenciyi düşündürmeye sevk etmektir. (Akyol, 2020: 225)
Sınıf içinde öğrencilere sorulabilecek sorular dolaylı ve dolaysız sorular olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Dolaysız sorular, cevabı bir kelime olan sorularken dolaylı sorular, yorumlamaya
müsait, açık uçlu sorulardır. Öğretmen tarafından soru seçimi yapılırken“Evet ve hayır” gibi
kısa cevaplı sorular yerine; öğrencilerin gerektiğinde kendi öğrenme süreçleri üzerinde
düşünebileceği, düşündüklerini sebepleriyle birlikte açıklayabileceği; yorumlamaya açık
sorulardan yararlanılmalıdır. (Güneş, 2021: 301; Taşpınar, 2016: 168)
Öğretmenlerin, sınıfa yönelteceği sorular karmaşık bir yapıda ve birden fazla bilgi içerir
şekilde olmamalı, her soruyla bir cevap aranmalıdır. Öğrencilerin rahatlıkla anlayabileceği
sorular aynı zamanda onların vereceği cevapların, sorunun ana fikrine uygun olmasını
sağlayacaktır. Bundan dolayı kullanılacak sorular; kısa, net ve öz olmalıdır. (Kubat, 2018:
1587)
Soru cevap yönteminde; hedeflenen etkileşim yalnızca öğretmen ve öğrenci arasında değil
aynı zamanda öğrenci ve öğrenci arasında da oluşturulmalıdır. Bu yöntemin, kullanış
biçimlerinden biri de öğrenciler arası yapılacak olan soru-cevap uygulamalarıdır.(Alperen,
1990: 54)
Bu yöntemin kullanımında karşılaşılabilecek bazı dezavantajlar ve sınırlılıklar ise şunlardır:
Soru cevap yöntemi, öğretim süreci boyunca tek başına kullanılabilecek bir yöntem
değildir. Başka yöntemlerle desteklenmezse, öğrencilerin sıkılmasına sebep olur. (Taşpınar,
2016: 168)
Bu yöntemde; yanlış cevapların çok olması, öğrencilerin tam veya doğru cevap verememesi
durumunda eğitim ve öğretim faaliyetlerinin ekonomiklik ilkesine; zamansal bakımdan
aykırılıklar görülmektedir. (Küçükahmet, 2002: 58) Yani öğretim süreci uzamaktadır.
Kalabalık sınıflarda her öğrenciye eşit söz hakkı sunmanın güç olması, sürekli
kullanılmasıyla birlikte öğrencilerin kaygı seviyesini yükseltilmesi gibi durumlar da bu
yöntemin kullanımını sınırlandıran etmenler arasındadır. (Dilci, 2011: 157)
79
Özetle soru-cevap yöntemi, dil bilgisi öğretiminde kural ezberlemeye dayalı öğretim
süreçleri yerine kullanılmakta olan, öğrencinin uygulama yapmasına imkân tanıyan sezdirme
yöntemiyle birlikte çeşitli görev ve etkinliklerin içinde yararlanılmaktadır. (Altunkaya, 2019:
173) Yapılandırmacı anlayışın, dil bilgisi öğretiminde benimsediği “sosyal ve zihinsel”
beceriler ile bireyin dilsel becerilerini birlikte geliştirme amacına uygun bir yöntemdir. Bu
yöntemde öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenleriyle kurdukları etkileşim sayesinde sosyal
beceriler sürece dâhil olmakta, yöntemin başlı başına düşünme sürecini içermesi sebebiyle de
zihinsel beceriler geliştirilebilmektedir. Başka bir deyişle öğrenilen bilgilerin zihinde
yapılandırılması ve işbirlikli öğrenme ortamları sağlaması (Eroğlu ve Kuzu, 2014: 74) gibi
özellikleriyle soru-cevap yöntemi; çağdaş dil bilgisi öğretimine uygun özellikler taşımaktadır.
80
2.4.4. Tartışma Yöntemi
Tartışma yöntemi, öğrenciyi merkeze alan ve bireylerin çeşitli zihinsel becerilerini ortaya
koymasını sağlayan bir öğretim yöntemidir. (Taşpınar, 2016: 129) Bu yöntemden öğrenme ve
öğretme
sürecinin
hemen
her
aşamasında
çeşitli
amaçları
gerçekleştirmek
için
kullanılabilmektedir. Örneğin tanılayıcı değerlendirme amacıyla tartışma yönteminden
öğrencilerin ön bilgilerini ortaya çıkarmada yararlanılırken süreç içinde biçimlendirici
değerlendirme yapmak amacıyla öğrencilerin anlama eksiklerini görmede ve gidermede
faydalanılan bir yöntem özelliği göstermektedir. (Sarıgöz, 2013: 101)
Demirel (1999: 88)’e göre tartışma yöntemi, etkileşime dayalı görüşlerin ortaya konması ve
bir konuyu kavratma sebebiyle kullanıldığından dolayı buluş yöntemiyle öğretim yaklaşımına
uygun özellikler göstermektedir. Tartışma yöntemi; Türkçe derslerinde herhangi bir okuma
veya dinleme/izleme metninin ana fikrini veya konusunu tespit etmede, metin çözümleme
çalışmalarında ve dil bilgisi öğretiminde örneklerden kurala doğru bir anlayışla gramer yapısını
öğrencinin sezmesinde yararlanılabilecek bir yöntemdir. (Arıcı, 2006: 304) Yani tartışma
yöntemin, soru - cevap yönteminde olduğu gibi bireye herhangi bir dil bilgisel yapıyı
sezdirmede de yararlanmak mümkündür.
Tartışma yöntem, dil bilgisi öğretiminde yukarıda sayılan amaçların dışında öğretilenlerin
gramer kalıplarını kalıcı hale getirmek, öğrenciyi aktif kılarak öğrenilenleri uygulama becerisi
kazandırmak amacıyla da kullanılabilmektedir. (Dolunay, 2014: 120-121)
Bu yöntemin kullanımında aşağıdaki unsurlara dikkat edilmelidir: (Köksal ve Atalay, 2016:
181; Güneş, 2021: 298; Demirel, 1999: 88-89)
1. Öğretmen tarafından öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun bir tartışma konusunun
belirlenmesi ve öğrencilere duyurulması,
2. Öğrencilerin görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği öğrenme ortamlarının
oluşturulması,
3. Beyan edilen görüşlerin herhangi bir olumsuz yargılamaya tabii tutulmaması,
4. Her öğrenciye eşit sürede söz hakkı verilmesi,
5. Şayet grup tartışması yapılacaksa önce gruplar halinde daha sonra sınıfça
tartışılması (az kişiden çok kişiye) gerekmektedir.
Tartışma yönteminde öğrencilerin herhangi bir konuya ilişkin duygu ve düşüncelerinin
paylaşılmasına imkân tanınarak iletişimin güçlendirilmesi ve bireye demokratik tutum
81
becerilerinin kazandırılması sağlanmaktadır. İletişim becerilerine getirdiği katkı sebebiyle
sıklıkla Türkçe öğretmenleri tarafından yararlanılan bir yöntemdir. Özellikle konuşma ve
dinleme gibi becerilerin geliştirilmesinde oldukça işlevseldir. (Altunkaya, 2019: 176-177)
Bu yöntem sınıf içi uygulamalarda “panel, forum, münazara, konferans…” vb. tekniklerle
kullanılmaktadır. Son yayımlanan 2019 Türkçe Dersi Öğretim Program’ında da bu noktaya
değinilmiş ve programın 8.sınıf konuşma kazanımlarından olan “Hazırlıklı konuşmalar yapar.”
kazanımının alt açıklaması/uygulanış biçimi şöyle verilmiştir: “Öğrenciler araştırma
sonuçlarını sempozyum, panel, forum vb. ortamlarda sunmaya teşvik edilir.” (MEB, 2019)
Tartışma yöntemine bağlı olarak birçok teknikten yararlanılabilmektedir: Büyük grup
tartışması, küçük grup tartışması, akvaryum, kartopu, çember vb… Aşağıda, söz konusu Türkçe
Dersi Öğretim Programı çerçevesinde Türkçe derslerinde kullanılabilecek tartışma
teknikleri/sözlü anlatım türleri açıklanmıştır: (Temizyürek, Erdem ve Temizkan, 2016: 171186)
Açık oturum: Toplumu ilgilendiren herhangi bir güncel olayın radyo ve televizyon gibi kitle
iletişim araçları aracılığıyla tartışılmasıdır. Günümüzde genellikle kitle iletişim araçlarının
kullanımıyla gerçekleştirilen açık oturumlar, aynı zamanda geniş dinleyici kitleleri önünde de
gerçekleştirilmekte, 3-5 arası konuşmacının başkan eşliğinde görüşlerini belirtmesi esasına
dayanmaktadır.
Sempozyum (Bilgi Şöleni): Daha ciddi bir üslup ve bilimsel bir hava eşliğinde
gerçekleştirilen bilimsel veya sanatsal konularda uzman farklı konuşmacıların yaptığı
konuşmalardır. Sempozyumlar, süre bakımından diğer tartışma yöntemlerinden daha uzun
sürebilmektedir. Konuşmacıların yaptığı konuşmalara bildiri yani tebliğ adı verilirken söz
konusu konuşmalar, sempozyum sonrası kitaplaştırılabilmektedir.
Panel: Küçük bir dinleyici kitlesi önünde 3-6 kişinin, toplumu ilgilendiren herhangi bir
konunun farklı yönlerini ele alarak tartışmasıdır. Panellerde herhangi bir soruna çözüm üretmek
veya karara varmaktan çok bir konu farklı yönlerden aydınlatmak amaçlanmaktadır.
Forum: Bir başkanın yönetiminde, tam olarak sınırı çizilemeyen konuşmacılarla
gerçekleştirilen toplu tartışma biçimidir. Forumlarda diğer tartışma tekniklerinden farklı olarak
hemen her dinleyici, tartışmaya konuşmacı olarak katılabilmektedir.
Münazara: Birbirine zıt iki görüşü savunan iki grubun, bir jüri önünde gerçekleştirdiği
tartışma biçimidir. Münazaralarda seçilen konunun içinde zıt iki düşünceyi barındırması
82
gerekmektedir. Bireyin argümantasyon yani delil sunma, dayanak oluşturma becerilerini
geliştirmede kullanılan bir tekniktir.
Bilişsel yapılandırmacılıkta bireyin şemalarında görülen dengesizlik, sosyal yaklaşımdaysa
bireyin etkileşim kurmasıyla sağlanan bir dil bilgisi öğretimi benimsenmekteydi. Bu haliyle
tartışma yöntemi dil bilgisi öğretiminde, öğrencilerin etkileşim kurmasına ve zihinsel çatışma
yaşamasına imkân tanıyıcı özellikler göstermektedir. Dil, sosyal ve zihinsel becerilerin bir
arada kullanılmasının yanı sıra tartışma yöntemi, dil bilgisi öğretiminde öğrenilenleri
denetleme, kontrol etme ve düzeltme amaçlarıyla da kullanılabilecek bir yöntemdir. (Güneş,
2021: 297-298; Dolunay, 2014: 122) Aynı zamanda bu yöntem, sezdirme yönteminin herhangi
bir aşamasında kullanılmaya da uygun bir yöntemdir.
Her yöntemde olduğu gibi tartışma yönteminin de kullanımında görülen bazı sınırlılık söz
konusudur. Kalabalık sınıflarda işlevsel olarak kullanılamaması ve her öğrenciye söz hakkı
tanınmasının güç olması, sınıfın çevre düzenlenmesinin tartışma yöntemine uygun hale
getirmenin her zaman mümkün olmaması, detaylı bir planlama ve hazırlık süreci gerektirmesi,
sınıf yönetiminde karşılaşılabilecek zorluklar, tartışma konusunun saptırılması veya kişisel
çatışmalara aksettirilmesi, öğrencilerde görülen isteksizlikler ve zaman alması bu yöntemin
sınırlılıkları arasındadır. (Koç, 2017: 57)
83
2.4.5. Gösterip Yaptırma Yöntemi
Eski Türk tarihinden itibaren kullanılan ve temeli usta- çırak ilişkisine dayanan gösterip
yaptırma yöntemi, bir işlemin yapılış biçimini önce açıklamaya ardından bireye uygulama
yaptırma imkânı tanıma esasına dayanmaktadır. (Yıldırım, 2020: 2; Köksal ve Atalay, 2016:
176) Gösterip yaptırma yöntemi hem öğreticinin hem de öğrencinin süreçte aktif olmasını
gerektiren bilişsel ve psikomotor becerileri kazandırılmasına uygun bir yöntemdir. (Aydoğan,
Özyürek ve Akduman, 2016: 131).
Gösterip yaptırma yöntemi “gösterme ve uygulama yaptırma” olmak üzere içinde iki
tekniğin kullanıldığı bir yöntemdir. Önce yöntemi uygulayıcı kişi tarafından(öğretmen, usta,
antrenör vb.) hedeflenen davranışlar gösterilmeli ve hiçbir soru işaretine mahal vermeyecek
şekilde öğrencilere açıklanmalı, öğrencilerden gelecek sorular cevaplandırılmalıdır. Bu
yönüyle ilk tekniğin öğretmen merkezli olduğu söylenebilir. Yöntemin ikinci tekniği olan
yaptırma kısmıysa uygulayıcı tarafından verilen bilgilerin kullanımına dayalıdır. Bu aşamada
uygulayıcı tarafından öğrencileri dönüt ve düzeltmelerde bulunmak, yanlış bir uygulanış
biçiminin yerleşmemesi bakımından önemlidir. Öğrenciye uygulama imkânı tanınması yönüyle
ikinci teknik öğrenci merkezlidir. (Sönmez, 2019: 246-247; Demirel, 1999: 89)
Gösterip yaptırma yönteminde ilk uygulamanın öğretmen tarafından yapılıyor olması,
ikinci uygulamadaysa öğretmenin öğrenciye çeşitli dönütler sunması, bir nevi hedeflenen
beceriyi bireye kazandırmada onu desteklemesiyle birlikte sınıf içinde etkileşim
sağlanmaktadır. Dolayısıyla gösterip yaptırma yöntemi Vygotsky’in “Yakınsak gelişim alanı”
kavramına da uygun özelliklere sahiptir.
Bu yöntemle gerçekleştirilen öğretim etkinlikleri; öğrencilerin görme, işitme, dokuma gibi
birden fazla duyu organına hitap ederek kalıcı öğrenmenin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.
Öğretim konusunda öğretmene dönüt sunması ve öğrencilerin dikkatini canlı tutması sebebiyle
sıklıkla derslerde kullanılan bir yöntemdir. (Koç, 2017: 69)
Gösterip yaptırma yönteminin etkili bir şekilde kullanımı için mutlaka detaylı bir plan
hazırlanmalıdır. İyi bir planda “Gösterinin adı, gösterinin amacı, gerekli araç ve gereçler,
gösterilecek becerinin işlem basamakları, öğrencilerin gösteri sonrası yapacağı etkinlikler” yer
almalıdır. Detaylı planlama gerektirmesi, bu yöntemin sınırlılıkları arasındadır. Aynı zamanda
üst düzey bilişsel öğrenmeler için kullanılabilecek bir yöntem olmaması da sınırlılıklardan
biridir.(Taşpınar, 2016: 178; Koç, 2017: 69)
84
Gösterip yaptırma yönteminin kullanım esaslarından bir diğeri de, ilk teknik olan gösteri
bölümünün her öğrenci tarafından rahatlıkla algılanabilmesi ve ikinci teknik olan yaptırma
bölümünde öğretmen tarafından herkese dönüt verilebilmesi üzerinedir. Sınıf mevcudunun
veya sınıf oturma düzeninin gösterip yaptırma yöntemine uygun olmaması durumunda çeşitli
sınırlılıklarla karşılaşılacaktır. (Taşpınar, 2016: 179)
Gösterip yaptırma yönteminde önce bireye öğretilmek istenen becerinin tamamı
gösterilmeli ardından parça parça uygulanış biçimleri üzerinde durulmalıdır. Bu durum beyin
temelli öğrenmenin ilkelerinden biri olan “beyin bütünü parçalardan daha kolay algılar.”
ilkesine dönüktür. (Köksal ve Atalay, 2016: 178)
Gösterip yaptırma yöntemi, bireyin birden fazla duyu organına hitap etmektedir. Bundan
dolayı dil bilgisi öğretiminde, soyut gramer kalıplarını somutlaştırma amacıyla kullanımı geniş
bir yer tutmaktadır. Bu yöntemde çeşitli ses veya görselleri kullanmak, yöntemin etkililiğini
arttıracaktır. (Sağır ve Atalay, 2016: 115)
Türkçe öğretmenleri tarafından, öğrenci seviyesine uygun herhangi bir metin getirilerek
burada yer alan dil yanlışları öğretmen tarafından tespit edilir. Bu aşama gösterip yaptırma
yönteminin ilk aşamasıdır. Ardından öğretmen bu defa farklı bir metni öğrencilere getirerek
yaptığı örnek uygulamadan hareketle öğrencilerinin, yeni metinde yer alan gramer hatalarını
tespit etmelerini isteyebilir. Bu aşama da gösterip yaptırma yönteminin inci aşamasını
içermektedir. Böylece öğrencilerin, öğrendikleri dil bilgisi kurallarını uygulamasına imkân
tanınır. (Dolunay, 2014: 125)
Dil bilgisi öğretimi açısından gösterip yaptırma yönteminden aynı zamanda günümüz
teknoloji
çağına
uygun
şekilde
internet
gibi
çoklu
medya
kaynaklarıyla
da
yararlanılabilinmektedir. Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda benimsenen öğrenme ve öğretme
yaklaşımlarından biri de şudur(MEB, 2019): “Dersin işlenişinde ve uygulamalarda görsel
iletişim araçlarına yer verilmeli; slayt, bilgisayar, televizyon, etkileşimli tahta, internet, EBA
içerikleri vb. etkin olarak kullanılmalıdır. Teknolojik araç ve gereçler kullanılırken gizlilik,
bütünlük ve erişilebilirlik göz önüne alınmalı ve internetin güvenli kullanımı konusunda gerekli
uyarılar yapılmalı ve tedbirler alınmalıdır. Dijital kaynakların, özellikle internetten indirilen
materyallerin kullanımında intihal yapılmamalı, etik kurallara ve telif haklarına uyulmalıdır.”
Bu açıdan düşünüldüğü zaman yukarıda sözü edilen uygulamalar vasıtasıyla önce öğretmen
tarafından çeşitli dil bilgisi uygulamalarının gösterimi daha sonra öğrenciye uygulama imkânı
tanımaya yönelik etkinlikler dil bilgisi öğretiminde kullanılmaktadır. (Altunkaya, 2019: 176)
85
Özetle “gösterme” ve “yaptırma” olmak üzere içinde iki tekniği barındıran bu teknik; dil
bilgisi öğretiminde öğrencilerin dile ait kuralları somut olarak görmesini sağlamakta, dilin
kurallarının uygulanması yönüyle öğrencinin dil becerilerini geliştirmektedir. Bu açıdan
bakıldığında sezdirme yönteminin “alıştırma yapma ve uygulamaya aktarma” aşamalarında
yararlanılabilecek bir yöntemdir.
86
2.4.6. Rol Oynama Yöntemi
Rol oynama yöntemi, bireyin küçüklükten gelen oyun oynama isteği ve ihtiyacının bir
sonucu olarak ortaya çıkmış bir yöntemdir. Bireyin başka bir canlı veya cansız varlığın
kimliğini üstlenmesi ile gerçekleştirilen etkinliklerdir. Bu sayede birey, üstlendiği kimliğin
bakış açısıyla olayları yorumlaması sağlanmakta yani empatik düşünme becerileri
gelişmektedir. Geleneksel öğretim yöntemlerinde görülen tekdüzeliğin aksine rol oynama
yöntemiyle yapılan öğretim faaliyetleri, bireye öğrenilenleri uygulama imkânı tanıyıp ilgisini
çekmekte ve öğrenme isteğini arttırmaktadır. (Kavak ve Köseoğlu, 2007: 310; Aysal, 2012: 22)
Öğrencinin çeşitli bağlamlarda dil bilgisel yapıları kullanmasını sağlayan rol oynama,
öğrencinin kendi ifade etmeye çekindiği şeyleri söylemesini başka bir kimliğe bürünmüş
olmasından dolayı kolaylaştırıp daha çok konuşma ve yazma imkânı tanımaktadır. (Değer,
Çetin ve Köleci, 2020: 134-15)
Rol oynama yönteminde uyulması gereken aşamaları Demirel (1999: 93); uygun ortam
yaratma, sahne hazırlama, rolleri belirleme ve rollere uygun öğrenci seçimi, rolleri oynama ve
son olarak da olayı tartışma olarak sıralamıştır. Öğretmen bu aşamaların ilki olan ortam yaratma
aşamasında, öğrencilerinin duyuşsal hazıroluş düzeylerini yükseltmeli yani onları
güdülemelidir. Ardından oyunun gerçekleştirileceği öğrenme ortamının düzenlenmesi yapılıp
roller belirlenmeli ve öğrenciler arasında konuyu iyi bilen ve istekli olanlar seçilmelidir. Daha
sonra rolü oynama aşamasına geçilmekte ve son aşamada öğrencilerin yaptıkları roller grup
veya sınıf olarak tartışılmalı, oyuncular güçlü ve zayıf yönlerini görerek kendini değerlendirme
becerisini kazanmaları sağlanmalıdır. Bu aşamada akran, öz ve grup değerlendirme
çalışmalarından sıklıkla yararlanılmalıdır.
Eğitim kademelerinin tamamında kullanılabilecek bir yöntem olan rol oynama yöntemi;
öğrencilerin empatik düşünme becerisini kazanmalarının yanı sıra sosyal becerilerini
geliştirmekte, aktif ve yaparak yaşayarak öğrenme ortamı sağlamaktadır. (Köksal ve Atalay,
2016: 200) Aysal (2012: 24-27)’a göre de rol oynama yöntemi; eğlenceli bir öğrenme ortamının
oluşturulmasını sağlayıp etkileşim kurulmasına imkân tanıyarak işbirlikli öğrenmelere katkı
sağlamaktadır. Aynı zamanda bireyin analojik düşünme becerisini de geliştirmektedir.
Etkileşimin ve zihinde yapılandırma süreçlerinin işe koşulması sebebiyle rol oynama
yönteminin, yapılandırmacı yaklaşıma uygun bir yöntem olduğu söylenebilir. Ayrıca diğer
öğretim yöntemlerinin aksine duyuşsal alan kazanımlarının da edindirilmesinde etkili bir
yöntemdir. (Koç, 2017: 98)
87
Bu yöntemin kullanımında önceliği istekli öğrencilere tanımak, örnek olay veya durumları
herhangi bir soru işaretine neden olmaksızın tanımlamak, hedeflenen amaçların ve bu amaçlara
ulaşmada öğrencilere verilecek görevleri net bir şekilde tanımlamak, uygulama sonrası
değerlendirme çalışmalarıyla öğrencilere geribildirimde bulunmak önemlidir. (Abışgil, 2013:
24)
Rol oynama yönteminin uygulanışında dikkat edilmesi gereken esaslar Millî Eğitim
Bakanlığı (MEB, 2009: 370) tarafından oluşturulan İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı
ve Kılavuzu’nda (1-5.sınıflar) şöyle belirtilmiştir: “Rol oynamada hedeflenen durum veya
olaylar mutlaka öğrencilerin de görüşleri alınarak seçilmeli, rol oynama çalışmalarına
geçilmeden önce öğrencilere bilgi verilmelidir. Öğrencilere verilen roller mutlaka gönüllülük
esasına dayanmalı ve diğer arkadaşlarına örnek olabilecek öğrenciler seçilmelidir. Rollerin
dağıtım sürecinde öğrencilere danışılmalı ve roller hakkında bilgi verilmelidir. Ortam
düzenlenmesi sağlanmalı, öğrenciler rollerini ortaya koymada çevresel olumsuz bir faktörle
karşılaşmamalıdır. Bu yöntemle yapılan çalışmaların bir sahne düzeni gerektirmesinden dolayı,
çalışmaya katılacak öğrencilere prova için süre tanınmalıdır. Etkinliğin sonunda oyun ve
oyunda hedeflenenlere yönelik değerlendirme çalışmalarından yararlanılmalıdır.”
Dil bilgisi öğretimi açısından çeşitli gramer kurallarını bireylerin anlamasında, rol oynama
yönteminden yararlanmak bilginin kalıcılık düzeyini arttıracaktır. Çünkü bu yöntem sayesinde
öğrenciye kavratılmak istenen kurallar somutlaşacaktır. Örneğin bireye noktalama işaretlerini
öğretmek isteyen bir Türkçe öğretmeni, bu noktalama işaretlerinin üstlendiği görevlere yönelik
bir sahne hazırlayabilir ve öğrencileri hedeflenen kurallar doğrultusunda çeşitli roller yapma
yönlendirebilir: “Benim adım nokta, cümle sonuna gelirim.” “Benim adım virgül, sıralı
sözcükleri birbirinden ayırmakla görevliyim.” “Benim adım ünlem, duyguların aktarımı benden
sorulur.” vb. gibi. Böylece kuralların öğrenilmesi ve uygulanması öğrenci açısından keyifli hale
gelecek, istendik sonuçların alınma oranı artacaktır.
2005-2006 eğitim ve öğretim yılından itibaren öğretim programlarını yapılandırmacı
yaklaşım çerçevesinde düzenleyen Milli Eğitim Bakanlığı, 2006 Türkçe Dersi Öğretim
Programı’nda yer alan dil bilgisi öğrenme alanına yönelik etkinlik örneklerinde sıklıkla rol
oynama yöntemini kullandırmaya dayalı çeşitli çalışmalar vermiştir. Bunlardan bazıları şu
şekildedir: (MEB, 2006: 41 - 49)
88
“Ben Bir Ögeyim”: Bir cümle verilerek ögeleri bulunur. Her ögeye karşılık olarak bir öğrenci
seçilir. Seçilen her öğrenci cümlede kendi görevini anlatır. Cümle, ögelerin yerleri
değiştirilerek okunur.
“Mıknatıs”: Kelime kökleri ve ekler kartlara yazılarak öğrencilere dağıtılır. Öğretmenin
okuduğu metinde geçen kelime kartını elinde bulunduran öğrenci ayağa kalkar. Öğrenciler
ellerindeki ek kartlarına bakarlar. Bu kelimeye uygun olan ekleri elinde bulunduran öğrenciler,
kökü taşıyan öğrencinin yanına giderek yeni kelimeler oluştururlar. Oluşturulan yeni kelimeler
yüksek sesle söylenir.
“Çiçekçi”: Bir metin belirlenir. Öğrenciler çiftçi rolünü üstlenir. Çiftçiden pazarda satmak
üzere ürünlerini iki çuvala yerleştirmesi istenir. Öğrenciler iki gruba ayrılır. Birinci grup
metindeki isimleri, ikinci grup fiilleri bulmakla görevlendirilir. Öğrenciler verilen metindeki
isim ve fiilleri ayırarak çuvallara yerleştirir.
2005-2006 eğitim ve öğretim yılından itibaren öğretim programlarını yapılandırmacı
yaklaşım çerçevesinde düzenleyen Milli Eğitim Bakanlığı, 2006 Türkçe Dersi Öğretim
Programı’nda yer alan dil bilgisi öğrenme alanına yönelik etkinlik örneklerinde sıklıkla rol
oynama yöntemini kullandırmaya dayalı çeşitli çalışmalar vermiştir. Bunlardan bazıları şu
şekildedir: (MEB, 2006: 41 - 49)
Görüldüğü üzere yapılandırmacı yaklaşımla hazırlanan öğrenme ortamlarında sıklıkla
kullanılan rol oyna yöntemi; zaman ve maliyet açısından ekonomik olmaması, yetenekli
öğrenciler tarafından şova dönüştürülmesi, hedeflenen amaçtan kopmanın kolay olması, sosyal
becerileri gelişmemiş öğrencilerin pasif kalması gibi yönlerden de sınırlılıklara sahip bir
yöntemdir. (Salur, 2009: 43) Öğretmenin bu sınırlılıklarla başa çıkabilmesi için mutlaka rol
oynama yönteminin kullanım esaslarına hâkim olması ve sürecin her aşamasında öğrenciye
rehberlik etmesi gerekmektedir.
89
2.4.7. Yaratıcı Drama Yöntemi
Drama sözcüğü Antik Yunan’da “yaşamak” anlamında kullanılırken zaman içinde “sahne
oyunu, canlandırma” kullanılır durumu gelmiştir. (Şimşek, 2014: 349) Eğitimdeyse yaratıcı
drama, tiyatro veya drama tekniklerini kullanarak bir grup çalışması içinde bireyin çeşitli olay
veya durumları canlandırması sürecidir. (Taşpınar, 2016: 202) Bireyin hangi durumda nasıl
davranması gerektiğini yaparak ve yaşayarak öğrenmesinde, yaratıcı düşünme becerilerinin
kullanılmasında, iletişim kurma ve problem çözme gibi çeşitli becerilerin geliştirilmesinde
sıklıkla yararlanılan bir yöntemdir.
Beynin sol yarım küresi, soyut; sağ yarım küresiyse somut bilgilere yöneliktir. Dil bilgisi
konu alanının soyut olması sebebiyle öğrenciler dil bilgisi öğretim sürecinde daha çok sol yarım
kürelerini kullanmaktadır. Ancak dil bilgisi öğretiminde yaratıcı dramadan yararlanmak bireyin
dil bilgisel kurallarını çeşitli iletişim etkinliklerinde somut olarak görmesini sağlayacak ve
bütüncül gelişim imkânı tanıyacaktır. (Değer, Çetin ve Köleci, 2020: 128)
Drama çalışmaları; ısınma, oynama, doğaçlama, oluşum ve değerlendirme olmak üzere
çeşitli aşamalarla gerçekleştirilmektedir: (Akyol, 2003: 4-6; Köksal ve Atalay, 2016: 203-204;
Taşpınar, 2016: 203)
Isınma ve rahatlama aşamasında bireyin grup arkadaşlarıyla tanışması ve güven duymasına
dayalı etkinlikler düzenlenmektedir. Bu aşamada yapılan çalışmaların amacı grup içi etkileşim
sağlayarak öğrencilerin kendini ifade etmeye hazır hale gelmelerini sağlamaktır. (Güneş, 2021:
306)
Oynama aşaması, daha önceden planlanan kurallar çerçevesinde birbirinden farklı oyunlar
kurma ve geliştirme çalışmalarını içermektedir. Bilinen çocuk oyunları aracılığıyla bireyin söz
varlığı geliştirip dikkatini çekecek, beş duyu organını kullanıma dayalı çalışmaları
içermektedir.
Doğaçlama aşaması, bireyin yaratıcı düşünme becerisini gerektiren serbest etkinliklere
dayanmaktadır. Doğaçlama, Türk Dil Kurumu sözlüğünde (TDK, 2010) “Yazılı metni olmayan,
kararlaştırılmış taslağı, yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan
sözlerle tamamlanan oyun, tuluat.” olarak tanımlanmış bir sözcüktür. Bu aşamanın önemi
bireyin kendini ifade etme becerisi kazanması, samimi bir öğrenme ortamının oluşması ve
özgün süreçleri içermesinden ileri gelmektedir.
90
Oluşum aşaması, yaratıcı drama etkinliklerinde ulaşılması amaçlanan son aşamadır. Bu
aşama, drama etkinlikleri tıkandığı zaman daha önce planlanmamış bir çıkış noktası bulmaya
dayanmaktadır.
Yaratıcı drama etkinlikleri sonunda gerçekleştirilen değerlendirme ve rahatlama/gözden
geçirme çalışmalarındaysa, etkinlikte gerçekleştirilen çalışmalar tartışılarak etkinliklerin
başarıya ulaşma durumu lider önderliğinde değerlendirilmektedir. Liderin öğrencilere çeşitli
sorular sorarak sürece dair görüşlerini ortaya çıkarması bu aşamada önemlidir.
Yapılandırmacı yaklaşıma göre öğretim sürecinde bireyin bilgi birikimleri temel
alınmalıdır. Yani öğrenciyi merkeze alan bir anlayış söz konusudur. Okullarımızda
yapılandırmacı yaklaşıma uygun hazırlanan Türkçe Dersi Öğretim Programı ile bireyin dört
temel dil becerisini geliştirme amaçlanmaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde yaratıcı drama
yöntemi, dili uygun bağlamlarda kullanıp iletişim becerilerini geliştiren, anlayan ve anlatan
bireylerin yetiştirilmesinde son derece etkili bir yöntemdir. Aynı zamanda bireyin çeşitli sosyal
rolleri üstlenmesi de bu yöntemin Türkçe dersi açısından önemli taraflarından biridir.
(Kurudayıoğlu ve Özdem, 2015: 28-29) Türkçe derslerinde öğrencilerin derslere aktif katılımını
sağlama, öğrenmeyi geliştirme ve pekiştirme, bilginin yapılandırma sürecini kolaylaştırarak
öğretimi hem zaman hem de nitelik açısından iyileştirme, yaratıcı düşünmeyi geliştirme gibi
amaçlar da yaratıcı drama yönteminin kullanımını arttıran etmenler arasındadır. (Şimşek ve
Topal, 2006: 295) Bunlar bireyin üretkenliği ile ilişkili olduğu için zihinsel gelişimi destekleyici
özellikler göstermektedir. Aynı zamanda etkin bir beden dili kullanımını gerektirmesi
psikomotor, empatik düşünme becerisini geliştirip iletişimde istendik sonuçlar elde edilmesinin
sağlanması da duyuşsal anlamda bireyin desteklenmesine imkân tanımaktadır.
Yaratıcı drama yönteminin, Türkçe öğretiminde kullanılması; bireyin temel dil becerilerine
yönelik uygulama yapılmasında, dilin doğru ve etkili kullanımının sağlanmasında, yazılı ve
sözlü iletişim geliştirilmesinde ve dile dair alışkanlık oluşturulma da sıklıkla tercih
edilmektedir. Hedeflenen içeriklere uygun tekniklerin çokluğu, bireyin yaş ve gelişim
özellikleri düşünüldüğünde içinde çeşitli oyunların yer alabilmesi ve böylelikle öğretimin
kalitesinin arttırılması sebebiyle yaratıcı drama yöntemi, Türkçe derslerinin amaçlarının
gerçekleştirilmesinde son derece etkili bir yöntemdir. (Maden ve Dinç, 2017: 461)
Öte yandan Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda ayrı bir öğrenme alanı olarak görülmeyen
dil bilgisi çalışmaları; dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi temel dil becerileri içinde
gerçekleştirilmektedir. Program bu yönüyle dil bilgisi öğretiminde, sezdirme yöntemini
91
benimsemiştir. Soyut özellik gösteren gramer konuları bu sayede somut ve dili uygulayıcı
şekilde öğretilmektedir. (Bulut, 2015: 720)
Dil bilgisi konularını tekdüzelikten kurtararak öğretim sürecini eğlenceli hale gelmesini
sağlayıcı özellik gösteren yaratıcı drama yöntemi, bireyin çeşitli kuralları sezmesini
sağlamaktadır. Bu yöntemle yapılan dil bilgisi öğretiminde, konuları bireye direk verilmez.
Karşılıklı diyaloglar aracılığıyla kuralı keşfetmesi beklenir. Öğrencilerin dili farklı alanlarda
kullanacak olması, anlamlı dil bilgisi öğretiminin de gerçekleştirilmesini sağlar. (Türkel ve
İnnalı 2020: 241)
Yaratıcı drama yöntemiyle yapılacak dil bilgisi çalışmaları, öğretmenin sürecin her
aşamasında rehber olmasını gerektirmektedir. Çünkü öğretmenler, öğrencilerin hedeflenen
kuralları sezmesini sağlayıcı iletişim ortamları kurmak zorundadır. Yine yaratıcı drama yöntemi
sayesinde dil bilgisi konuları, öğretim programında benimsenen anlayışa uygun olarak bireyin
dört temel dil becerisi içinde gerçekleştirilecektir. (Bulut, 2015: 721)
Maden ve Dinç (2017) tarafından yapılan araştırmada, deney ve kontrol grubu olmak üzere
iki grup oluşturulmuş, deney grubuna drama yöntemi, kontrol grubunaysa bilgi aktarmaya
dayanan geleneksel öğretim yöntemiyle dil bilgisi öğretimi gerçekleştirilmiştir. Ardından
“OKS, SBS” gibi geçmiş yıllardaki sınavlarda soru olarak karşımıza çıkan Türkçe Dersi
Öğretim Programı dil bilgisi kazanımlarına uygun 20 çoktan maddeli soru ile “dil bilgisi başarı
testi” oluşturulmuş ve gruplara uygulanmıştır. Elde edilen bulgu şöyle ifade edilmektedir:
“Bulgular ışığında dil bilgisi başarısında öğrencilere gönüllü olarak katılacakları doğal ve
aynı zamanda eğlenerek öğrenme ortamı sağlayan drama yönteminin geleneksel öğretim
yönteminden etkili olduğu söylenebilir.” Başka bir deyişle yaratıcı drama yöntemi ile yapılan
dil bilgisi öğretimi, bireyin temel dil becerilerini geliştiği gibi aynı zamanda öğrenilenlerin daha
kalıcı olmasını sağlayacaktır.
92
2.4.8. Gözlem Yöntemi
Gözlem, günlük yaşamın içinde sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem sayesinde
birey hayatın içinde karşılaştığı çeşitli durumları gözler, eler ve işine yarayanları seçer.
(Üstünlüoğlu, 2000) Eğitim ve öğretim çalışmaları içinde gözlem, önceden planlanmış ve
sınırlandırılmış bir amaç doğrultusunda bir nesne, durum veya olayı izleme süreci
(Çuhadaroğlu ve Yılmaz, 2007: 79) olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntem sınıf içinde
uygulanabileceği gibi tek başına veya gezi, sergi gibi farklı yöntemlerle birlikte sınıf dışında da
uygulanabilen bir yöntemdir.
Gözlem yöntemi sayesinde öğrencilerin araştırma ve inceleme becerileri geliştirmekte,
birincil kaynaktan bilgi edinimi sağlanmaktadır. İyi bir araştırmacı olmanın ön koşulu iyi bir
gözlemci olmaktır. (Dilci, 2011: 167) Aynı zamanda gözlem yöntemi, daha fazla duyu
organının sürece katılmasını sağlayarak öğrenmenin somut ve anlamlı olmasına da katkı
sağlamaktadır. (Kesici Elitok, 2017: 131)
Korkmaz (2006: 43)’ da gözlem yönteminin öğretim sürecine olan katkılarını; öğrencilerin
direkt bilgi edinmesini sağlama, bilimsel araştırma metotlarını görme ve kullanma, soyut olarak
öğrenilen bilgi ve gözlem yapılan somut bilgi arasında ilişki kurma olarak sıralamıştır.
Türkçe öğretiminde gerçekleştirilen gözleme dayalı çalışmalar mutlaka sınıf içinde veya
gözlem yapılan ortamda tartışılmalı ve değerlendirmeye tabii tutulmalıdır. Türkçe dersinin
amaçları düşünüldüğünde gözlem yöntemi, bireyin dinleme ve konuşma becerilerine katkı
getirmektedir. Yazma ve okuma becerilerini de harekete geçirmek için bu yöntemin
kullanımında raporlaştırma çalışmalarından yararlanılmalıdır. (Aşılıoğlu, 1993: 85-86)
Yapılandırmacı yaklaşımla gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi çalışmaları, bireyin sadece
dil bilgisi kurallarını bilmesini değil aynı zamanda bu kuralları sözlü ve yazılı anlatım
etkinliklerinde de kullanılmasına dayanmaktadır. Bu açıdan gözlem becerisine sahip bireyler,
dil bilgisel kuralların ayrıntılarını fark edecek ve dili doğru kullanacaktır. (Özbay, 2010: 88)
Aynı zamanda gözlem, sezdirme yöntemi açısından da büyük önem taşımaktadır. Bireyin dil
bilgisel kuralları keşfetmesi, gözlem yeteneğiyle doğrudan ilişkilidir.
Sezdirme yöntemi, metin temelli bir dil bilgisi öğretimi anlayışına dayanmaktadır. Bireyin
bir araştırmacı gibi doğru bağlamı keşfetmesi, örnekleri karşılaştırması ve örneklerden kurala
ulaşması gibi bir dizi işlemi içermektedir. Keşfetme ve karşılaştırma işlemleri güçlü bir gözlem
yeteneğini gerektirmektedir. Bu açıdan gözlem yöntemi, bireyin düşünme becerilerine de katkı
93
getiren bir yöntemdir. Araştırma, görülen ve işitilenleri not alma, raporlaştırma, yargıya varma
gibi etkinlikler dilsel ve zihinsel becerileri geliştirmektedir. (Güneş, 2021: 305)
Bu yöntemin dil bilgisi öğretiminde kullanımında aşağıdaki aşamalar göz önünde
bulundurulmalıdır: (Altunkaya, 2019: 174)
1. Gözlem için hedeflenen dil bilgisel kazanımlar belirlenmelidir.
2. Belirlenen hedefe göre kazanımlarla ilgili konular gözlenmelidir.
3. Konuların gözlenmesinden sonra öğrencilerin örnek dil kullanım durumlarını
gözlemlemesi sağlanmalıdır. Bu aşamada “panel, forum, münazara” vb. tartışma
tekniklerinden yararlanılabilir.
4. Öğrenciler gözlem sırasında not almalı, dilin kullanımına ilişkin farkındalık sahibi
olmalıdır. Bu açıdan bireyin kendi dil kullanımı ile konuşmacının dil kullanımı
arasında karşılaştırma yapması beklenmektedir.
Gözlem yönteminin kullanılacağı öğretim ortamlarında dikkat edilmesi gereken birtakım
ilkeler mevcuttur. Bunlar “gözlem öncesi, gözlem sırası ve gözlem sonrası” olmak üzere üç ana
başlıkta incelenebilir.
Gözlem öncesinde öncelikle bir amaç belirlenmeli, ardından bu amaca yönelik bir planlama
yapılmalıdır. Gözlem planına öğrencilerde dâhil edilmelidir. Böylelikle öğrencilerin, organize
etme becerisi geliştirilecektir. Gözlenmesi planlanan varlıkların veya olayların doğal şartlarında
olması sağlanmalıdır. Gözlem sırasında öğrenciler belirlenen amaç ve plana uymalı, neyi
gözleyeceğinin farkında olarak gözlem gerçekleştirmelidir. Gözlemler; gözlem formu, kontrol
listesi ve dereceli puanlama anahtarı gibi ölçeklere kaydedilmelidir. Gözlem sonrası mutlaka
değerlendirme çalışmalarına yer verilmelidir. (MEB, 2006: 221; Güneş, 2021: 305)
94
2.4.9. Programlı Öğretim Yöntemi
Bireysel öğrenme imkânı tanıyan programlı öğretim yöntemi, Skinner tarafından ortaya
atılan bir modeldir ve davranışçı öğrenme yaklaşımından izler taşımaktadır. (Köksal ve Atalay,
2016: 40) Programlı öğretim yöntemi, öğretilmek istenen konunun küçük parçalara ayrılması,
bu konuların belirli bir sıra takip ederek öğrenciye sunulması ve anında dönüt verilmesi gibi
esaslara dayanmaktadır. Bu yöntemde küçük parçalara ayrılan konunun bir parçası tamamen
öğrenilmeden diğer parçasına geçilmez. (Taşpınar, 2016: 73) Programlı öğretim yöntemi,
bireye kendi kendine öğrenme imkânı sunan bir yöntemdir. (Özkan, 2005: 121) Gene bir başka
tanıma göre programlı öğretim, bireyin öğrenme sürecine katılması, kendi hızına göre
ilerlemesi ve öğrenme çıktılarına anında dönüt verilmesine dayanan bir öğretim yöntemidir. Bu
yöntemde üç temel öge vardır: Program, araç ve öğrenci. Program, içeriğin sistematik halde
küçük parçalara ayrılmasıdır. Araçlar, öğretimde hedefe varılmayı sağlayan her şeydir:
Bilgisayarlar, filmler, görseller, kitaplar vb. Öğrenciyse, öğretim süreci sonunda kendi
öğrenmesini ileri taşıması istenen kişidir. (Yaşar, 1989: 19-20)
Programlı öğrenme yönteminin, “doğrusal yaklaşım” ve “dallara ayrılan program” modeli
olmak üzere iki ayrı uygulanış biçimi vardır. Doğrusal programlama modeline Skinner modeli
adı da verilmektedir. Bu modelde tüm öğrenciler aynı sırayı takip etmekte, öğrenci doğru cevabı
vermedikçe diğer maddeye geçememektedir. Cevaplandırma esası öğrencinin yazmasına
dayanmaktadır. Dallara ayrılan program modeliyse, öğrenci sorulan sorunun altındaki şıklardan
birini seçmektedir. Seçtiği şıkka göre öğrenciye geri bildirimde bulunulur. Örneğin cevap
doğruysa öğrenci bir sonraki aşamaya geçerken yanlış cevaplarda hatanın nereden kaynaklı
olduğu belirtilmektedir. Ve geldiği maddeye geri gönderilmektedir. (Hızal, 1976: 174)
Bu yöntemin kullanımında benimsenmiş çeşitli ilkeler söz konusudur: (Köksal ve Atalay,
2016: 41-42; Orgun ve Öztürk, 2002: 190; Taşpınar, 2016: 74)
Küçük adımlar ilkesi, öğretilecek bilginin anlamlı ve kolay anlaşılabilecek parçalara
bölünmesidir. İçerik birbiriyle önkoşul ilişkisine dayalı basitten karmaşığa doğru bir anlayışla
parçalara ayrılır.
Kademeli (dereceli, aşamalı) ilerleme ilkesi, öğrenme sürecinde bireyin karşılaşacağı
materyalin; somuttan soyuta, kolaydan zora ve bilinenden bilinmeyene olacak şekilde
düzenlenmesidir. Bu adımlar maddeler halinde listelenip isimlendirilmelidir.
95
Etkin katılım ilkesi, parçalara ayrılmış bilginin ardından öğrenciye sorulan alıştırmalar
aracılığıyla sağlanmaktadır. Alıştırmalar aracılığıyla kazandırılmak istenen davranışın
gösterilmesi beklenir.
Başarı (doğru cevaplar) ilkesi, bireye sunulan bilginin ardından gelen alıştırmaların
öğrenciler tarafından davranışa dökülmesi, doğru şekilde cevaplanması gerekmektedir. Aksi
takdirde yeni bilgi parçasına geçilmez.
Anında dönüt/düzeltme ilkesi, bireyin sonuçlar hakkında bilgi almasına dayanmaktadır.
Öğrenci tarafından ortaya konan davranış bu aşamada değerlendirilir. Verilen doğru cevaplar
sonrası birey bir sonraki öğrenme parçasına geçmektedir. Bu durum pekiştirmeyi ifade eder.
Ancak yanlış cevaplar sonrası öğrenciye dönüt olarak bir sonraki aşamaya geçmesine izin
verilmez. Böylelikle kendini kontrol edebilmesi ve düzeltmesi sağlanır.
Bireysel hız ilkesine göre öğrenme bireysel farklılıklara dayalı olarak gerçekleşmektedir.
Herkesin öğrenme hızı farklıdır. Bundan dolayı öğretim, bireyselleştirir. Her öğrencinin kendi
hızında etkinliklere katılması sağlanır.
Programlı öğretim yöntemi sayesinde öğrenci güdülenmekte ve daha istekli bir şekilde
öğrenme ortamına katılmaktadır. Zaman ve enerji bakımından ekonomik olan bu yöntem,
bireysel öğrenme imkânı tanır. Yapılan hataların anında düzeltiliyor olması, bireye öğrenme
çıktıları hakkında dönüt sunar. Öğretim sürecini; sınav, ders tekrarı ve ev ödevi gibi zaman
kaybettirici etkinliklerden kurtararak öğretim ortamının verimini arttırır. Ancak bu yöntem,
sosyal öğrenme imkânının olmaması, bütün derslerin materyal hazırlamaya uygun olmaması,
öğretimin mekanikleştirilmesi ve maliyet gibi özellikler itibariyle dezavantajlara sahiptir.
(Orgun ve Özkütük, 2002: 192-193; Hızal, 1976: 172-173)
20.yüzyılda ortaya çıkan bu öğretim yöntemi dil bilgisi alanında da kullanılmıştır. Türkçe
öğretiminde, programlı öğretim yöntemi sayesinde ders içi ve ders dışı etkinlikler aracılığıyla
anında dönüt sunmak (Yakışan, 2017: 41) dil bilgisi öğretiminin başarıya ulaşmasını
sağlayacaktır. Gülsun Eroğlu Aşkın (1990) tarafından “Türkçe dilbilgisi öğretiminde programlı
öğretim yönteminin etkililiği” adlı yapılan deneysel araştırmada geleneksel öğretim yöntemi ve
programlı öğretim yönteminin, dil bilgisi öğretimine başarısı kıyaslanmıştır. Ve programlı
öğretimin, dil bilgisi öğretiminde geleneksel yöntemle yapılan dil bilgisine oranla daha başarı
sağladığı tespit edilmiştir.
96
Calp (2007: 291)’ta programlı öğretim yönteminin dil bilgisi öğretiminde kullanımını
cümlenin ögeleri konusu üzerinden örneklendirir. Cümlede yer alan ögeler belli bir sırayla
bulunmaktadır. Bu sıralama önce yüklem, ardından özne ve diğer ögelerin tespiti olarak devam
etmektedir. Burada yer alan bilgiler, maddeler halinde öğrenciye programlı öğretim aracılığıyla
verilmelidir. Her madde sonunda verilen doğru cevapların ardından yeni maddelere geçiş
yapılmalıdır. Böylelikle öğrencinin yanlış veya eksik bir bilgiye sahip olmadan hedeflenen dil
bilgisi konusunu kavraması sağlanacaktır. Programlı öğretim yönteminin, içinde birçok
alıştırmayı içinde barındırması sebebiyle sezdirme yöntemi içinde sezilen kuralları kalıcı hale
getirmek amacıyla kullanılabilecek bir yöntemdir.
97
2.4.10. Bilgisayar Destekli Öğretim Yöntemi
Bir ülkede verilen eğitim çalışmaları, çağın sahip olduğu özelliklerden etkilenmektedir.
Çağa uygun olmayan bir eğitim anlayışına sahip toplumların diğer toplumlardan geride kalacağı
muhakkaktır. Günümüz ise bilgi ve teknoloji çağı olarak nitelendirilmektedir. Bilgiye erişim
hızı kolaylaşmış ve bu durum eğitimde benimsenen öğretim faaliyetlerini de şekillendirmiştir.
Başta bilgisayarlar olmak üzere birçok teknoloji ürün artık öğrenme ve öğretme ortamında
yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır. (Dikmen ve Tuncer, 2018: 97-98) Bilgisayar
destekli öğretim yöntemi, çoklu ortam yazılımları aracılığıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
yapılmasını içermektedir. Ev, okul, kütüphane vb. gibi ortamlara öğrenme imkânı tanıyan
bilgisayarlar; programlar, videokasetleri, tekrar yapmaya yarayıcı oyunlar, web sayfaları gibi
geniş bir materyal içeriğine sahiptir. (Engin, Tösten ve Kaya, 2010: 70)
Bilgisayar destekli öğretim sayesinde, bilgi kaynakları sistematik hale getirilmekte ve
bireysel öğrenme becerisi desteklenmektedir. Bireye görelik ilkesinin benimsenmiş olması,
öğrencilerin güdülenmesinde de etkili olmaktadır. Öğrenme ortamına katılan duyu organı
sayısının, istenildiği zaman görsel veya işitsel bakımdan çoğaltılabiliyor olması da öğrenmenin
kalıcılık düzeyini arttıran bir başka faktördür. (Bayrak, 2011: 38) Güngördü (2019: 44-45) ise
bilgisayar destekli öğretim yararlarını, öğrenciye anında dönüt sunması, istenildiği kadar tekrar
yapılma imkânı tanıması, seviye farklarını ortadan kaldırıp ilgi çekmesi ve bağımsız
çalışabilme becerisi kazandırması olarak ifade etmiştir.
Bu öğretim yöntemi çeşitli şekillerde uygulanabilmektedir. Birebir uygulama programları
ile öğrencinin kendi öğrenme hızında konuları öğrenmesi, eğitsel oyunlar aracılığıyla ders
konularının oyun aracılığıyla öğretilmesi, alıştırma ve tekrar programları ile konunun tekrar
edilmesi, problem çözme programları ile günlük hayatta karşılaşılabilecek bir sorunun
çözülmesi, benzetim programları sayesinde öğrencilerin karmaşık becerileri öğrenmesinin
sağlanması ve maliyet, risk, zaman açısından ulaşılmasının zor olduğu alanlara benzer
yaşantıların bireye sunulması, sınama durumları programları ile öğrenme durumunun ortaya
çıkarılması bunlardan bazılarıdır. (Doğan, 2017: 162-165; Köksal ve Atalay, 2016: 261)
Bilgisayar destekli öğretimin en büyük sınırlılık alanı öğrenci-öğretmen ve öğrenci-öğrenci
etkileşiminin sağlanamamasından ileri gelmektedir. Aynı zamanda iyi bir içerik analizinin
yapılmaması, yanlış öğrenmelerin oluşmasına sebebiyet verecektir. BDÖ öğretmen ve
yazılımcı/programcı olmak üzere iki ana bileşenin birbiriyle uyum içinde çalışmasını
gerektirmektedir. Bilgisayarlar içinde yer alan oyunların uzmanı Türkçe eğitimcileriyken, bu
98
oyunların tasarım noktasındaki uzmanları değillerdir. Bu noktada uzman yetersizliği ve
öğretmen-yazılımcı iş birliğinin sağlanamaması BDÖ uygulamalarını olumsuz yönde
etkileyecektir. (Dinçer, 2006; Türkel ve İnnalı, 2020: 250)
Eğitimin hemen her alanında kullanımı yaygınlaşan öğretim teknolojileri, Türkçe öğretimi
alanında da sıklıkla yararlanılmaktadır. Yararlanış biçimiyse öğretim programlarında
benimsenen öğretme anlayışına bağlı değişmektedir. 2005-2006 eğitim ve öğretim yılı öncesi
Türkçe derslerinde bilgi ön plana çıkmakta, ders ve çalışma kitaplarıyla öğrencilere çeşitli
bilgiler kazandırmak amaçlanmaktadır. Ancak günümüzde bu anlayış değişmiştir. (Karadüz ve
Baytak, 2010: 10) Burada karşımıza şu soru çıkar: “Bilgisayar destekli öğretim bir amaç mı
yoksa bir araç mıdır?” Günümüz Türkçe öğretiminde her yöntem; dil, sosyal ve zihinsel
becerileri geliştirmede bir araçtır. Yapılandırmacı yaklaşıma uygun bir dil bilgisi öğretimi
gerçekleştirmek için bilgisayarlarla hazırlanan materyaller; Durukan (2011: 86)’a göre zihinsel
hazırlık yapmaya, öğrenilenleri uygulama fırsatı sunmaya ve öz değerlendirme yapabilmelerine
uygun olmalıdır.
Yapılandırmacı yaklaşımla yapılan dil bilgisi öğretimi çalışmalarında, öğrenciyi merkeze
alma önem kazanmıştır. Bundan dolayı öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları dikkate alınmalı, dil
bilgisi konuları; öğrenci düzeyine uygun olarak somutlaştırılmalıdır. Bilgisayar destekli
öğretim, bu amaçların gerçekleştirilmesinde kullanılabilecek bir yöntemdir. Ayrıca teknoloji
destekli yapılan dil bilgisi öğretimi çalışmaları, zamandan tasarruf etmeyi sağlayacak,
öğrencilerin birbirinden farklı duyu organlarına hitap ederek az zamanda kalıcı öğrenme imkânı
sunacak ve dil bilgisi öğretiminin verimliliğini arttıracaktır. (Durukan, 2011: 320; Açık Önkaş,
2009)
Bilgisayar destekli öğretimin yukarıda sözü edilen yararları düşünüldüğünde, öğrenme
açısından bireye en büyük katkısı eğlenerek kalıcı öğrenme imkânı sunmasından ileri
gelmektedir. Türkçe derslerinde konuların somutlaşmasını sağlayan bu yöntem, özellikle
dinleme/izleme ve okuma becerisini geliştirmede sıklıkla kullanılmaktadır. (Altunbay ve Bıçak,
2018: 138-139) Ancak dil bilgisi konularının soyut olması, öğrencinin dikkatini diri tutma
ihtiyacı ve öğrenilenlerin uygulamaya aktarılması gerekliliği gibi özellikler sebebiyle dil bilgisi,
BDÖ ile bireyin temel becerileri içinde öğrencilere sezdirilerek öğretilebilmektedir.
Dinleme/izleme veya okuma metinlerinin herhangi bir yazılım/program aracılığıyla
sistemleştirilmesi ve gramer kurallarının öğrenciler tarafından fark edilmesi, ardından yazma
ve konuşma becerilerinin kullanılarak öğrenilenlerin birey tarafından uygulanması, sezdirerek
99
dil bilgisi öğretimi yapılmasına olanak tanıyacaktır. Keza şu an kullanımda olan 2019 Türkçe
Dersi Öğretim Programı da (MEB, 2019: 9), “öğrenme ve öğretme yaklaşımı” başlığı altında
öğrenme süreçlerinin bilgisayarlar aracılığıyla çoklu hale getirilmesi üzerinde durmaktadır.
Sonuç olarak dil bilgisi öğretiminde BDÖ kapsamında hazırlanan içerikleri geleneksel
amaçlardan biri olan tekrar etme ve alıştırmanın ötesine geçmeli, öğrenilenlerin keşfedilmesi
ve farklı biçimlerde uygulanmasını sağlamalıdır. (Türkel ve İnnalı, 2020: 249)
100
3. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Araştırmanın bu bölümünde yapılan alanyazın taraması sonucu ulaşılan çalışmalara yer
verilmiştir. Araştırmanın önemi bölümünde belirtildiği üzere dil bilgisi öğretiminde doğrudan
sezdirme yönteminin etkililiği üzerine yapılmış olan deneysel bir çalışma yoktur. Her ne kadar
metin temelli dil bilgisi yaklaşımına dayalı deneysel çalışmalar yapılmış olsa bile bu
araştırmalar yaklaşım boyutunu içermekte olup sezdirme yönteminin alanyazında uygulanış
aşamalarını içeren deneysel bir çalışmaya rastlanılmamıştır.
Altas (2009), Türkçe Dil Bilgisi Öğretiminin Tarihi ve İçerik Odaklı Dil Bilgisi Öğretimi
ile Görev Odaklı Dil Bilgisi Öğretiminin Uygulamalı Karşılaştırılması” adlı araştırmasında
Türkçe dil bilgisinin tarihsel gelişimi incelenmiş ve geleneksel anlayışa yakın olan görev odaklı
dil bilgisi öğretimi ile metni temel alan içerik odaklı dil bilgisi öğretimi karşılaştırılmıştır.
“Kontrol Gruplu Ön-Test Son-Test Modeli” kullanılan araştırmada gruplardan birine görev,
diğerineyse metin odaklı dil bilgisi öğretimi yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre metin
temelli dil bilgisi öğretiminin yapıldığı grup daha başarılı olmuştur.
Arslan (2020), “Türkçe Eğitiminde Metin Temelli İşlevsel Dil Bilgisi Öğretimi: Bir Eylem
Araştırması” adlı araştırmasında metinlerden hareketle işlevsel dil bilgisi öğretimine yönelik
eylem planı hazırlama amaçlanmıştır. Alt amaçlar olarak yapılan uygulamalardan hareketle dil
bilgisi öğretiminin metini temel alarak işlevsel gerçekleştirilmesi, dil bilgisi öğretiminde
benimsenecek yaklaşım ve kullanılabilecek yöntem ile tekniklere dikkat çekme, metin temelli
dil bilgisi öğretiminde etkili olan faktörleri belirleme, dil bilgisi öğretiminde kullanılacak
metinlerin taşımaları gereken özellikleri dikkat çekme, metin temelli dil bilgisi öğretiminin
öğrencilerin temel dil becerilerini geliştirme ve konuyu kavrama durumlarını belirleme
amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yaklaşımlarından eylem araştırması deseni
kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler gözlem, görüşme ve dokümanlar yoluyla
toplanmıştır. Yapılan çalışma sonrası gerçekleştirilen dil bilgisi öğretiminin, dilin işlevsel
kullanımına uygun olmadığı tespit edilmiş ve bu duruma çözüm üretebilmek için bir eylem
planı tasarlanıp uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen başlıca sonuçlar şöyle ifade edilmiştir:
•
Araştırma sonucunda metin temelli dil bilgisi öğretiminin, öğrencilerin dil bilgisi
konularını anlamalarını kolaylaştırdığı ve temel dil becerilerini olumlu yönde
etkilediği tespit edilmiştir.
•
Dil bilgisi öğretimini; süreçte kullanılan metinler, öğretilmek istenen konu,
kullanılan yöntem ve teknikler etkilemektedir.
101
Metni temel alan dil bilgisi
öğretiminin, öğrencinin ilgisini çektiği ve onu motive ettiği böylelikle konunun
kavranmasını kolaylaştırdığı tespit edilmiştir.
•
Aynı zamanda metin temelli dil bilgisi öğretiminde öğrencilerin derse katılımı
konusunda öğrencilerin %93’ünün derse katılım konusunda isteksiz olduğu,
şimdiyse derse katıldıklarını belirttikleri görülmüştür.
•
Tümevarım
yönteminin
kullanıldığı
metin
temelli
dil
bilgisi
öğretimi
uygulamalarında öğretilmek istenen konular metinlerden hareketle öğrencilere
sezdirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem planlarında dil bilgisi öğretiminde tümevarım
yönteminin kullanılması ve öğrencilere dil bilgisi konularının sezdirilmesinin, dil
bilgisi öğretiminin amaçlarına hizmet ettiği belirlenmiştir.
Bağcı Ayrancı (2017), “Sezdirme Yöntemi ile Dil Bilgisi Öğretimi Üzerine Türkçe
Öğretmenlerinin Görüşlerinin İncelenmesi” adlı araştırmasında nitel araştırma yaklaşımıyla
yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi kullanılmış ve sezdirme yönteminin dil bilgisi öğretimini
sağlayıp sağlamam durumuyla ilgili Türkçe öğretmenlerinin görüşlerini belirlemek
amaçlanmıştır. Öğretmen görüşlerinden hareketle ulaşılan sonuçlar şöyledir:
•
Öğretmenlerin çoğu dil bilgisi öğretiminin uygulamaya dayalı gerçekleştirilmesini
savunmaktadır.
•
Dil bilgisi öğretiminde temel dil becerileri ile ilişki kurma ve materyal kullanmanın
önemli olduğu kabul edilmektedir.
•
Metinlerin, dil bilgisi kazanımlarını kazandırmada işlevsel bir araç olduğu kabul
edilmektedir.
•
Sezdirme yönteminin, dil bilgisi öğretiminde kullanımına katılan öğretmen ile
katılmayan öğretmen sayıları neredeyse birbirine eşittir.
•
Katılımcıların çoğu dil bilgisinin öğretim programındaki yerini ve sınav odaklı
eğitim sistemini yetersiz bulmaktadır.
Çeçen (2007), “Metne Dayalı Dil Bilgisi Öğretimi” adlı araştırmasında metne dayalı dil
bilgisi öğretiminin, öğrenci başarısına etkisini belirlemek ve geleneksel dil bilgisi öğretimi ile
arasında anlamlı fark olup olmadığını tespit etmek amaçlanmaktadır. Araştırmadan elde edilen
sonuçlara göre metne dayalı dil bilgisi öğretiminin, öğrencilerin dil bilgisi konularını
anlamlandırmalarında daha başarılı olduğu görülmüştür. Testin tümünde metne dayalı dil
bilgisi öğretiminin gerçekleştirildiği grup, başarı bakımdan diğer gruptan anlamlı derecede daha
102
başarılıdır. Fakat testte yer alan konular tek tek incelendiğinde belli bir artış olmasına rağmen
bunun anlamlı olmadığı tespit edilmiştir.
Çeçen ve Aytaş (2008), “Metne Dayalı Dil Bilgisi Öğretiminin Sekizinci Sınıf
Öğrencilerinin Dil Bilgisi Başarısına Etkisi” adlı araştırmasında dil bilgisi başarısı bakımından
geleneksel öğretim yöntemi ve metne dayalı dil bilgisi öğretim yöntemi arasında anlamlı bir
fark olup olmadığının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Yapılan araştırmada, ön test- son test
kontrol gruplu deneysel modeli kullanılmıştır. Araştırmanın deney grubunu 35, kontrol grubunu
ise 34 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmacı tarafından liselere geçiş sınavlarında kullanılan test
kitaplarından toplam 40 adet çoktan seçmeli soru oluşturulmuştur. Soruların oluşturulma
sürecinde 118 öğrenci ile çalışılmıştır. Deney ve kontrol gruplarına toplam 12 saat uygulama
yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre metne dayalı dil bilgisi öğretiminin, geleneksel dil
bilgisi öğretimine kıyasla daha başarılı sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. Araştırmacı tarafından
elde edilen sonuçlar ve araştırmacının getirdiği öneriler şunlardır:
•
Deney grubunun ön ve son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık
bulunmuştur. Bu durum; dil bilgisi öğretiminin farklı alanlarında da metin temelli
bir yaklaşımın benimsenmesinin öğretim sürecine katkı getireceğini göstermektedir.
•
Kontrol grubu öğrencilerinin; son test puanlarında, ön test puanlarına göre bir artış
tespit edilmiştir. Bu durum dil bilgisi öğretiminde, geleneksel öğretimin de öğretim
sürecine katkı getirdiğini göstermektedir.
•
Hem deney grubu hem de kontrol grubu öğrencilerinin son test puanlarında, bir artış
görülmektedir. Ancak bu ikin grubun ön teste göre artış gösterdikleri son test
puanları incelendiğinde, deney grubu lehine anlamlı bir farklılığın olduğu
görülmektedir.
•
Metne dayalı gerçekleştirilen dil bilgisi öğretiminin, geleneksel öğretime göre daha
çok başarı sağlamasından dolayı metne dayalı dil bilgisi öğretimi yaygınlaştırılmalı
ve Türkçe Öğretim Programı da metne dayalı dil bilgisi öğretimine uygun hale
getirilmelidir.
•
Türkçe ders kitapları, metne dayalı dil bilgisi öğretiminin gerçekleştirilmesine
uygun olarak hazırlanmalı ve metinler, dil bilgisi kazanımlarının Türkçe Dersi
Öğretim Programı’nda öğrenciye kazandırılış sırasına uygun olarak ders kitaplarının
içinde yer almalıdır.
103
•
Tematik eğitim anlayışının, metne dayalı dil bilgisi öğretiminin engellenmesine
müsaade edilmemelidir.
•
Dil bilgisi çıktılarının ölçülmesinde, ezber bilgileri ölçen ölçme ve değerlendirme
araçları yerine; uygulamaya dayalı ölçme ve değerlendirme yaklaşımları
kullanılmalıdır.
•
Dil bilgisi öğretim sürecinde; metni zenginleştirme, genişletme veya düzenleme gibi
metin temelli çalışmalar gerçekleştirilmelidir.
Çelik ve Elkatmış (2013), “Derlem Destekli Türkçe Dil Etkinliklerinin Üniversite
Öğrencilerinin Noktalama İşaretleri Kullanım Yeterliklerinin Geliştirilmesi Üzerindeki Etkisi”
adlı araştırmasında öğretmen adaylarının bilgisayar destekli öğretim kapsamında derleme
dayalı dilsel örneklerle karşılaşmaları ve dil kurallarını çıkarımlama çalışmalarının
noktalama işaretlerinin doğru kullanımlarını kazanmaları üzerindeki etkisinin, öğretmen
merkezli bir yöntem olan tümdengelim yöntemiyle karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Elde edilen
sonuçlara göre derlem tabanlı dil öğretim etkinlikleri, sunuş yani tümdengelime dayalı öğretime
göre daha etkili bir öğrenme sağlamaktadır.
Derman (2008), “Dil Bilgisi Öğretiminde Metinlerin Seçimi Üzerine Bir Araştırma” adlı
araştırmasında ilköğretim 7.sınıf Türkçe dil bilgisi konularının öğretiminde; araştırmacının
kendisi tarafından seçilen Türk edebiyatına yönelik metinler ve araştırmacının aynı konuların
öğretimi için geliştirdiği metinleri kullanan öğrencilerin, 7.sınıf Türkçe ders kitabında yer alan
metinleri kullanan öğrenciler ile akademik başarıları arasında farkı tespit etme amaçlanmıştır.
Yapılan araştırmada, ön test- son test kontrol gruplu deneysel modeli kullanılmıştır.
Araştırmada 35 öğrenciden oluşan bir kontrol grubu ve toplam 72 öğrenciden oluşan iki deney
grubu bulunmaktadır. Kontrol grubu öğrencilerine ders kitabında yer alan metinlerle öğretim
gerçekleştirilirken deney grubu öğrencilerine araştırmacının belirlediği metinler üzerinden
öğretim gerçekleştirilmiştir. Deney grubu öğrencileri son test puanlarına göre kontrol grubu
öğrencilerinden başarılarını daha fazla arttırmıştır. Bu da hedeflenen dil bilgisi konusuna
yönelik içinde daha çok örnek barındıran metinlerin, öğrencilerin akademik başarılarını
arttırmada etkili olduğu sonucunu ortaya koymuştur.
. Güney (2011), “İlköğretim İkinci Kademede Fiilimsilerin Öğretiminde Aktif Öğrenmenin
Tutum, Başarı ve Kalıcılığa Etkisi” adlı araştırmasında fiilimsi türleri, isim, sıfat, fiil ve
zarfların öğretiminde aktif öğrenme yönteminin başarı, tutum ve kalıcılık üstündeki etkisini
belirleme amaçlanmıştır. Toplam 40 öğrenci üzerinden gerçekleştirilen araştırmada deneysel
104
model kullanılmıştır. Araştırma sonrası elde edilen sonuçlara göre aktif öğrenme yönteminin
kullanıldığı deney grubu, öğretmen kılavuz kitabının temel alınarak öğretimin gerçekleştirildiği
kontrol grubu öğrencilerine göre akademik başarı, tutum ve kalıcılık yönünden daha başarılı
olduğu tespit edilmiştir.
Kanat (2016), “İlköğretim İkinci Kademe Türkçe Ders Kitaplarında Metinlerin Dil Bilgisi
Konularıyla İlişkisi Üzerine İnceleme” adlı araştırmasında Türkçe ders kitaplarında ve
öğretmen kılavuz kitaplarında yer alan metinlerin, öğretim programındaki dil bilgisi konuları
ile örtüşme düzeyini tespit ederek ders kitaplarının metinlerden hareketle yapılabilecek dil
bilgisi öğretimine uygunluğunu belirlemek amaçlanmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlara
göre hem Türkçe ders kitapları hem de öğretmen kılavuz kitaplarında yer alan metinlerin bir
kısmı dil bilgisi öğretimine uygunken bir kısım metinde dil bilgisi konu alanıyla ilgili sınırlı
sayıda örnek bulunmakta veya herhangi bir örneği içinde bulundurmadığı tespit edilmiştir.
İncelenen ve işlenen dil bilgisi kurallarına dair yeterli örneklerin bulunduğu metinlerde dahi dil
bilgisi etkinliklerinin öğrenci ve öğretmeni metinden hareketle yapılacak dil bilgisi öğretimine
sevk etmediği görülmüştür.
Özgül (2017), “Dil Bilgisi Öğrenme Alanının Temel Dil Becerilerini Desteklemedeki
İşlevi: Bir Durum Belirleme Çalışması” adlı araştırmasında görüşme ve gözlem formları
aracılığıyla ortaokuldaki Türkçe öğretmenlerinin dil bilgisi öğrenme alanına bakış açıları ortaya
çıkarılmaya çalışılmış, dil bilgisinin temel dil becerisini destekleme işlevine yönelik öğretmen
görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmaya katılan öğretmenlerin %85’inin dil bilgisine
ayrı bir ders saati ayırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu da temel dil becerileri ve dil bilgisi
öğretiminin birbirinden soyutlandığını gösterir niteliktedir.
Salman (2018), “Yapılandırmacı Yaklaşıma Göre Dil Bilgisi Öğretimine Yönelik
Öğretmen Görüşleri” adlı araştırmasında Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda yer alan
kazanımların, yapılandırmacı yaklaşıma göre kullanım durumlarını öğretmen görüşleri
çerçevesinde değerlendirme amaçlanmıştır. Geleneksel dil bilgisi öğretiminde daha çok düz
anlatım yöntemi, yapılandırmacı dil bilgisi öğretimindeyse kuralların öğrenciye sezdirilerek
öğretilmesi gerektiği üzerinde durulan araştırmanın yöntemi nitel araştırmayken, araştırma
deseni durum saptamasıdır. 100 Türkçe öğretmeniyle gerçekleştirilen araştırmada veri toplama
aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formundan yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına
göre Türkçe öğretmenleri kalıcı bir öğrenme sunması, ilgi çekmesi, dil bilinci oluşturması
bakımından yapılandırmacı yaklaşımla gerçekleştirilen dil bilgisi öğretiminin gerekliliğini
105
kabul etmekle birlikte; uygulanabilirlik açısından fiziksel yetersizlik, sınıf mevcudunun
çokluğu, programın yoğunluğu, ders kitabının yetersizlikleri gibi açılardan çeşitli zorluklarla
karşılaştıklarını belirtmektedirler.
Tan (2008), “İlköğretim 7. Sınıf Dil Bilgisi Öğretiminde Zarflar Konusuyla İlgili
Yapılandırmacı Yaklaşıma Göre Hazırlanmış Çalışma Yapraklarının Öğrenci Başarısına
Etkisi” adlı araştırmasında ilköğretim ikinci kademe 7.sınıf öğrencilerinin Türkçe dersi dil
bilgisi konularından zarfların öğretiminde yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak hazırlanan
çalışma yapraklarının öğrenci başarısına olan etkisini belirleme amaçlanmıştır. Araştırmada ön
test ve son test deneysel modeli ve öğrenci görüşleri anketi ile iki tane öğrenci görüşme
formundan yararlanılmıştır. Araştırmanın deney grubunu 29, kontrol grubunu ise 30 öğrenci
oluşturmaktadır. Deney grubuna yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak hazırlanan çalışma
yaprakları kullanılarak zarflar konusu öğretilirken kontrol grubuna zarflar konusu, çalışma
yaprakları kullanılmadan öğretilmiştir. Araştırmadan elde edilen veriler ANOVA işlemleri ile
analiz edilmiş olup istatistiki analizler için SPSS paket programından yararlanılmıştır.
Uygulama sonrası elde edilen veriler çözümlenmiş ve hem deney hem de kontrol gruplarının
başarılarında artış tespit edilmiştir. Deney ve kontrol gruplarının elde ettikleri başarılar
karşılaştırıldığındaysa deney grubunun anlamlı düzeyde kontrol grubundan daha çok başarı
sağladığı tespit edilmiştir. Böylelikle uygulama sonrası yapılandırmacı yaklaşıma uygun olarak
hazırlanmış çalışma yapraklarının, öğrenci başarısını olumlu yönde etkilediği sonucuna
varılmıştır. Araştırmadan elde edilen diğer sonuçlara göre deney grubu öğrencileri; kullanılan
yöntemi anlamlı düzeyde daha çok beğenmiş, kullanılan yöntemden anlamlı düzeyde daha çok
zevk almış, kullanılan yöntemin öğrenmeyi daha kolay sağladığını anlamlı düzeyde belirtmiştir.
Ancak çalışma yapraklarının kullanılmadığı kontrol grubu öğrencilerinde anlamlı düzeyde
herhangi bir görüş farklılığı tespit edilememiştir.
Türkel ve Dundar (2020), “Türkçe Öğretmen Adaylarının Sezgisel Yolla Dil Bilgisi
Öğretimine Yönelik Hazır Bulunuşlukları” adlı araştırmasında 3 ve 4.sınıf Türkçe öğretmeni
adaylarının dil bilgisi öğretiminde sezgisel yolla öğretim gerçekleştirmeye yönelik hazır oluş
seviyeleri belirlenmesi amaçlanmıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde toplam 120 Türkçe
öğretmeni adayından yarı yapılandırılmış görüşme formuyla veriler toplanmıştır. Toplanan
verilere göre elde edilen sonuçlar şöyledir:
•
Katılımcılar tarafından gördükleri lisan eğitimlerinin, sezgisel yolla dil bilgisi
öğretim gerçekleştirme becerisine katkısının düşük olduğu belirtilmiştir. Türkçe
106
öğretmeni adaylarının sezgisel dil bilgisi öğretimine karşı kendilerini hazır
hissetmedikleri belirlenmiştir. Bu durumun giderilmesi için öğretmen adaylarının
öz güvenlerini yükseltici, uygulamaya dayalı etkinliklerden yararlanılmalıdır.
•
Katılımcılardan elde edilen bilgilere göre Türkçe öğretmenleri sezgisel yolla dil
bilgisi öğretimine yönelik kuramsal bilgileri bilmekte fakat uygulamaya dayalı
kısımlarda yetersiz oldukları tespit edilmiştir.
Yakışan (2017, “Ortaokullarda Dil Bilgisi Öğretiminde Buluş Yoluyla Öğretim
Stratejisinin Öğrenci Başarısına ve Kalıcılığa Etkisinin İncelenmesi” adlı araştırmasında dil
bilgisi öğretiminde buluş yoluyla öğretim stratejisinin öğrenci başarısı ile kalıcılığına etkisini
belirleme amaçlanmaktadır. Kontrol gruplu ön-test ve son-test deneysel modelinin kullanıldığı
araştırmada çalışma grubunu deney grubu olan 6-A sınıfından 20, kontrol grubu olan 6-B
sınıfından 20 olmak üzere toplamda 40 öğrenci oluşturmaktadır.
Araştırmacı tarafından
geliştirilen “Sözcük Yapısı Testi” ile öğrencilerden veri toplanmıştır. Yapılan araştırma sonucu
elde edilen sonuçlar şunlardır:
•
Dil bilgisi öğretim süreci öncesi yapılan ön test uygulamasında kontrol ve deney
grubu arasında anlamlı bir farkın olmadığı tespit edilmiştir.
•
Buluş yoluyla öğretim stratejisinin kullanıldığı deney grubunda son test sonuçlarına
göre dil bilgisi başarılarında anlamlı bir artış görülmektedir.
•
Sunuş yoluyla öğretim stratejisinin kullanıldığı kontrol grubunda son test
sonuçlarına göre dil bilgisi başarılarında anlamlı bir artış görülmektedir.
•
Kontrol ve deney gruplarının, son test ve ön test sonuçları karşılaştırıldığında buluş
yoluyla öğrenme yolunun kullanıldığı deney grubu lehine başarıda anlamlı bir
farklılık görülmektedir.
•
Kontrol ve deney gruplarının, son test ve kalıcılık testi sonuçları karşılaştırıldığında
buluş yoluyla öğrenme yolunun kullanıldığı deney grubu lehine kalıcılıkta anlamlı
bir farklılık görülmektedir.
•
Elde edilen sonuçlara göre özetle dil bilgisi öğretiminde buluş yoluyla öğrenme,
sunuş yoluyla öğrenmeye göre daha başarılı ve kalıcı öğrenme imkanı sunmaktadır.
Yılmaz (2011), “Örnek Olay Yönteminin Lise 9.sınıf Öğrencilerinin Anlatım Bozuklukları
Konusundaki Başarılarına ve Derse Yönelik Tutumlarına Etkisi” adlı araştırmasında lise birinci
sınıf öğrencilerinin anlatım bozuklukları konusundaki başarılarına, kavram öğrenmeleri ve
eleştirel düşünme becerilerine, örnek olay yönteminin etkisini belirleme amaçlanmıştır.
107
Araştırma 72 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Bunlardan 39 öğrenci kontrol grubunu, 33 öğrenci
ise deney grubunu oluşturmaktadır. Araştırmada ön test-son test kontrol gruplu deneysel modeli
kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama amacıyla Anlatım Bozuklukları Başarı Testi ve Türkçe
Tutum Ölçeği hem uygulama öncesi hem de uygulama sonrasında deney ile kontrol gruplarına
uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar şunlardır:
•
Anlatım bozuklukları konusunun öğretiminde örnek olay yönteminin, geleneksel
yönteme göre daha çok olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir.
•
Örnek olay yönteminin uygulama sürecinde derse yönelik öğrenci tutumlarında
olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir.
•
Anlatım bozuklukları konusunun öğretiminde örnek olay yönteminin, geleneksel
yönteme göre daha az kavram yanılgısı oluşturduğu belirlenmiştir.
108
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YÖNTEM
Araştırmanın bu bölümünde; araştırmanın modeli, çalışma grubu, araştırmada kullanılan
veri toplama araçları, veri toplama süreci ve verilerin analiz süreci açıklanmıştır.
3.1. Araştırma Modeli
Araştırmada nicel araştırma yaklaşımının yarı deneysel modelinden yararlanılmıştır.
Deneysel modellerde amaç değişkenler arası neden ve sonuç ilişkilerini tespit etmektir.
(Büyüköztürk, Demirel vd., 2011:188-191) Araştırmada, yarı deneysel modelin “Kontrol
Gruplu Ön Test ve Son Test Deseni ” tercih edilmiştir. Araştırma iki grup üzerinde
gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın gerçekleştirildiği Yakupoğlan Ortaokulu 8-A ve 8-B sınıfı
öğrencileri, random olarak deney ve kontrol grubu olarak atanmıştır.
3.2. Çalışma Grubu
Bu araştırmanın çalışma grubunu, 2020-2021 eğitim-öğretim yılında, Sivas ili Merkez
ilçesinde bulunan Yakupoğlan Ortaokulu 8.sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Çalışma
grubundan veriler toplanmadan önce Sivas İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nden gerekli izinler
alınmıştır. Sivas İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nden alınan izin belgesi EK-1’de sunulmuştur.
Gruplar random yolla belirlenmiştir. Kontrol grubu 21 öğrenciden, deney grubu ise 24
öğrenciden oluşmaktadır. Deney ve kontrol gruplarının deneysel anlamda denk olup
olmadıklarını belirlemek için uygulamalar öncesinde her iki gruba da uygulanan ön test
puanlarının ortalamaları karşılaştırılmış, buna göre grupların denk olduğu belirlenmiştir.
109
Tablo 3.1 Çalışma grubuna ilişkin betimsel bilgiler
Frekans(f)
Yüzde(%)
Kontrol Grubu
Erkek
11
52.4
Cinsiyet
Kız
10
47.6
Toplam
21
100.0
Deney Grubu
Erkek
11
45.8
Cinsiyet
Kız
13
54.2
Toplam
24
100.0
Tablo 3.1 incelendiğinde araştırmaya katılan Kontrol grubu öğrencilerinden %52,4 (11)’
ünün erkek öğrenci olduğu, %47,6 (10)’ sının kız öğrenci olduğu görülmektedir. Deney grubu
öğrencilerinin ise %48,8 (11)’ inin erkek öğrenci olduğu, %54,2 (13) kız öğrenci olduğu
görülmektedir.
3.3. Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada öğrencilerden veri toplama amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen
“Anlatım Bozuklukları Başarı Testi”(ABBT) hazırlanmıştır. Uygulama öncesi ABTT’nin
kapsam geçerliliğini sağlamak için belirtke tablosundan yararlanılmıştır. Aşağıda yer alan 7 alt
başlık üzerinden başarı testi oluşturulmuştur. Seçilen alt başlıklar anlama dayalı anlatım
bozuklukları arasında yer almaktadır. (Doğan ve Karaağaç, 2012) Her alt başlık için testte 5
soru yer almıştır.
1. Gereksiz ek ve sözcük kullanımı
2. Çelişen sözcüklerin bir arada kullanımı
3. Yanlış ek ve sözcük kullanımı
4. Deyim ve atasözü yanlışları
5. Sözcüğün yanlış yerde kullanımı
6. Anlam belirsizliği
7. Mantık hataları
Sivas Merkeze bağlı Yıldız İmam Hatip Ortaokulu’nda toplam 31 öğrenciye, 35 sorudan
oluşan çoktan seçmeli bir sınav uygulanarak başarı testinin güvenirliliği sınanmıştır. Elde
edilen veriler SPSS programında analiz edilmiştir. Madde güçlüğü “0,30-0,49” arasında yer
110
alan maddeler orta güçlükte maddeyken ayırt edicilik düzeyi 0,30’dan yüksek olan maddeler
ayırt edicilik bakımından oldukça iyi maddeler olarak betimlenmektedir. (Hasançelebi, Terzi
ve Küçük, 2020: 226) Test ön uygulaması sonucu, madde ayırt edicilik düzeyi 0,30’dan yüksek
olan 16 madde doğrudan başarı testine alınmıştır. Ayırt edicilik düzeyi bakımından 0,20 ve 0,30
arasında yer alan 4 soru uzman görüşüne başvurularak düzeltilip başarı testine dahil edilmiştir.
Tablo 3.2 Ön Uygulama/Pilot Uygulamaya İlişkin Madde İstatistikleri
Madde Numarası
Madde Güçlüğü
S01
S02*
S03*
S04
S05*
S06*
S07
S08*
S09
S10*
S11*
S12
S13
S14*
S15*
S16*
S17*
S18
S19*
S20
S21
S22*
S23*
S24*
S25
S26*
S27*
S28
S29
S30
S31
S32*
S33*
S34*
S35
*Başarı testine alınan maddeler
.81
.61
.45
.52
.74
.23
.71
.61
.58
.71
.65
.58
.40
.77
.71
.35
.58
.23
.13
.77
.81
.74
.45
.42
.26
.45
.32
.32
.39
.39
.52
.10
.45
.55
.52
111
Madde Ayırt Edicilik
İndeksi
.01
.41
.27
-.04
.44
.23
.05
.45
-.01
.73
.49
.25
-.10
.58
.52
.27
.27
.13
.35
.10
.43
.54
.55
.34
.25
.45
.44
.39
.12
.38
.10
.31
.44
.61
.20
Ön deneme testinin madde istatistikleri Tablo 3.2’de sunulmuştur. Yapılan bu analizle
birlikte toplam 20 çoktan seçmeli sorudan oluşan Anlatım Bozuklukları Başarı Testinin
(ABBT) nihai hali hazırlanmıştır. Araştırmada ön test ve son test olarak kullanılan başarı testi
EK-2’de sunulmuştur. 20 sorudan oluşan anlatım bozuklukları nihai testi sorularının konulara
göre dağılımları ve soru sayıları Tablo 3.3’de yer almaktadır.
Tablo 3.3 Anlatım bozuklukları başarı testi alt konu dağılımı
Konu
Soru dağılımı
Gereksiz ek ve sözcük kullanımı
3 soru
Çelişen sözcüklerin bir arada kullanımı
3 soru
Yanlış ek ve sözcük kullanımı
3 soru
Deyim ve atasözü yanlışları
3 soru
Sözcüğün yanlış yerde kullanımı
3 soru
Anlam belirsizliği
2 soru
Mantık hataları
3 soru
112
3.4. Verilerin Toplanması
Verilerin toplanma sürecinden önce kontrol ve deney grubu öğrencilerinin velilerinden
“Bilgilendirilmiş Gönüllü Katılımcı (Veli/Vasi) Onay Formu’nu doldurmaları istenerek gerekli
izinler alınmış olup söz konusu formun örneği EK-3’de sunulmuştur.
Gerekli formlar toplandıktan sonra kontrol ve deney gruplarına araştırmacı tarafından
geliştirilen ABBT, ön test olarak uygulanmıştır. Ardından her hafta 2 ders saati olmak üzere
toplam 4 haftalık bir öğretim süreci başlamıştır. Aşağıda araştırmanın çalışma takvimi yer
almaktadır:
Tablo 3.4 Araştırmanın çalışma takvimi
Alanyazın taraması
01 Ağustos 2020 - 14 Aralık 2020
Veri toplama araçlarının
14 Aralık 2020 – 01 Mart 2021
hazırlanması
Pilot uygulama yapılması
01 Mart 2021- 26 Mart 2021
Ön testlerin yapılması
26 Mart 2021
Deney ve kontrol gruplarına
29 Mart 2021 - 23 Nisan 2021
uygulamanın yapılması
Son testlerin yapılması
26 Nisan 2021
Verilerin analizi
26 Nisan 2021 - 10 Mayıs 2021
Sonuçların değerlendirilmesi
10 Mayıs 2021 - 17 Mayıs 2021
Tam metnin yazılması
17 Mayıs 2021 – 1 Haziran 2021
Kontrol grubu öğrencilerine düz anlatım yöntemi kullanılarak anlatım bozuklukları konusu,
öğretilmiştir. Birinci hafta öğretim uygulamalarında “Gereksiz ek ve sözcük kullanımı, çelişen
sözcüklerin bir arada kullanımı ile yanlış sözcük kullanımı” konuları, ikinci hafta “Sözcüğün
yanlış yerde kullanımı ile deyim ve atasözleri yanlışları” konuları, üçüncü hafta “Anlam
belirsizliği ile mantık hataları” konuları düz anlatım yöntemiyle işlenmiştir. Öğretim sürecinin
4. haftasındaysa öğrenilenlere yönelik tekrar, pekiştirme ve alıştırma uygulamalarından
113
yararlanılmıştır. Kontrol grubuna uygulanan düz anlatım yöntemine yönelik hazırlanan ders
planları EK-4’de sunulmuştur.
Deneysel uygulama öncesinde deney grubunda anlatım bozuklukları konusunu sezdirme
yöntemi ile işleyecek öğretmene yöntem, yöntemin uygulanış basamakları ve ders planları ile
ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Anlatım bozuklukları konusu Deney grubu öğrencileri ile
sezdirme yöntemi kullanılarak 4 hafta boyunca işlenmiştir. Birinci hafta; öğretim
uygulamalarında “Gereksiz ek ve sözcük kullanımı, çelişen sözcüklerin bir arada kullanımı ile
yanlış sözcük kullanımı” konuları, ikinci hafta “Sözcüğün yanlış yerde kullanımı ile deyim ve
atasözleri yanlışları” konuları, üçüncü hafta “Anlam belirsizliği ile mantık hataları” konuları
metinler üzerinden sezdirme yöntemiyle işlenmiştir. Öğretim sürecinin 4. haftasındaysa
öğrenilenlere yönelik farklı metinler oluşturma, öğrenilenleri farklı metinler üzerinde uygulama
gibi alıştırmalardan yararlanılmıştır. Deney grubuna uygulanan sezdirme yöntemine yönelik
hazırlanan ders planları EK-5’de, bu planlarda kullanılan metinlerse EK-6’da sunulmuştur.
Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin dört haftalık süreçte gerçekleştirdikleri
etkinlik örnekleri EK-7’de yer almaktadır.
Araştırmanın gerçekleştirdiği tarihler arasında her ne kadar pandemi sürecinden kaynaklı
okullar uzaktan eğitimle devam etse bile araştırma takviminde yer alan tarihlerde köy
okullarının açık olması sebebiyle dersler yüz yüze eğitime uygun olarak Yakupoğlan
Ortaokulu’nda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan diğer Türkçe öğretmeni tarafından
gerçekleştirilmiş olup araştırmacı bu süreçte gözlemci ve rehber konumunda yer almıştır.
Kontrol gruba düz anlatım, deney grubuna ise sezdirme yöntemi ile öğretim
gerçekleştirildikten sonra 26 Nisan 2021 tarihinde hem deney hem de kontrol gruplarına son
test sınavları uygulanarak veri toplama süreci tamamlanmış ve verilerin analiz edilme sürecine
geçilmiştir.
114
3.5. Verilerin Analizi
Araştırmadan elde edilen verilerin analiz edilmesinde SPSS programından yararlanılmıştır.
Deney ve kontrol gruplarında yer alan öğrencilerin kendi içlerinde ön ve son testten aldıkları
puanların ortalamaları ile her iki grubun ön ve son testten aldıkları puanların ortalamaların
birbirleriyle karşılaştırılmasında öncelikle test puanlarının normal dağılım gösterip
göstermediğine bakılmıştır. Bunun için Shapiro-Wilk normallik testi kullanılmış, ayrıca test
puanlarının çarpıklık ve basıklık değerleri de incelenmiştir. Buna göre ortalamalar arasındaki
farkı belirlemek için kullanılacak testlere karar verilmiştir. İki ayrı grubun ön test ve son test
puanlarının birbirleriyle karşılaştırılmasında, test puanlarının her ikisinin de normallik
gösterdiği durumlarda, Bağımsız gruplar t-testi, dağılımın normallik göstermediği durumlarda
ise Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Grupların kendi içlerinde ön ve son test puan
ortalamalarının karşılaştırılmasında ön test puanlarının normal dağılması, son test puanlarının
ise normal dağılım göstermemesi nedeniyle Wilcoxon testi kullanılmıştır. Grupların erişi
ortalamalarının karşılaştırılmasında ise erişi puanlarının her iki grupta da normal dağıldığı
belirlendiğinden yine Bağımsız gruplar t-testi kullanmıştır. Araştırmanın her bir alt problemine
göre grupların ön test, son test puanları ile erişi puanlarının normallik dağılımlarını gösterir
Shapiro-Wilk testi sonuçları aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.
Tablo 3.5 Araştırmanın birinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu
öğrencilerinin ön testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi
Sınıf
Kolmogorov-Smirnov
Shapiro-Wilk
Deney grubu
0.200
0.453
Kontrol grubu
0.200
0.213
Söz konusu hipotezin sınanmasında kontrol ve deney gruplarının ön test puanlarının normal
dağılım göstermesi sebebiyle bağımsız gruplar t testinin kullanılmasına karar verilmiştir.
115
Tablo 3.6 Araştırmanın ikinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu
öğrencilerinin son testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi
Sınıf
Kolmogorov-Smirnov
Shapiro-Wilk
Deney grubu
0.020
0.020
Kontrol grubu
0.035
0.014
Söz konusu hipotez farklı gruplar üstünde sınanmaktadır. Her iki grubun da son test
puanlarının normal dağılım göstermemesi sebebiyle Mann Whitney U testinin kullanılmasına
karar verilmiştir.
Tablo 3.7 Araştırmanın üçüncü alt problemi kapsamında deney grubu öğrencilerinin
ön test ve son testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi
Test
Kolmogorov-Smirnov
Shapiro-Wilk
Ön test
0.200
0.453
Son test
0.020
0.020
Söz konusu hipotez aynı grup üstünde sınanmaktadır. Her ne kadar grubun ön test puanları
normal dağılım gösterse de son test puanlarının normal dağılım göstermemesi sebebiyle
Wilcoxon testinin kullanılmasına karar verilmiştir.
Tablo 3.8 Araştırmanın dördüncü alt problemi kapsamında kontrol grubu
öğrencilerinin ön test ve son testten aldıkları puanların normallik dağılımı analizi
Test
Kolmogorov-Smirnov
Shapiro-Wilk
Ön test
0.200
0.213
Son test
0.035
0.014
Söz konusu hipotez aynı grup üstünde sınanmaktadır. Her ne kadar grubun ön test puanları
normal dağılım gösterse de son test puanlarının normal dağılım göstermemesi sebebiyle
Wilcoxon testinin kullanılmasına karar verilmiştir.
116
Tablo 3.9 Araştırmanın beşinci alt problemi kapsamında kontrol ve deney grubu
öğrencilerinin erişi puanların normallik dağılımı analizi
Sınıf
Kolmogorov-Smirnov
Shapiro-Wilk
Deney grubu
0.200
0.336
Kontrol grubu
0.200
0.174
Söz konusu hipotezin sınanmasında kontrol ve deney gruplarının erişi puanlarının normal
dağılım göstermesi sebebiyle bağımsız gruplar t testinin kullanılmasına karar verilmiştir.
117
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
BULGULAR VE YORUM
Araştırmanın bu bölümünde, gerçekleştirilen veri analizi sonucunda elde edilmiş olan
bulgular ve bu bulguların yorumları yer almaktadır.
4.1. Araştırmanın Birinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum
Araştırmanın birinci alt problemi “Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu
öğrencilerinin ön testten aldıkları puanların ortalamaları ile sezdirme yönteminin uygulandığı
deney grubu öğrencilerinin ön testten aldıkları puanların ortalamaları arasında anlamlı bir fark
var mıdır?” olarak belirlenmiştir. Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin ön test puanları
normal dağılım gösterdiğinden puanların ortalamaları arasındaki farka bakmak için bağımsız
gruplar t testi kullanılmış olup test sonuçları Tablo 4.1’de gösterilmiştir.
Tablo 4.1 Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları ttesti sonuçları
Grup
N
Deney grubu 24
Xort
Ss
10.33
4.39
sd
43
Kontrol
21
10.42
t
-0.073
p
0.942
4.34
grubu
*p<,05
Tablo 4.1 incelendiğinde deney grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları 10,33 ve
kontrol grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları 10,42 olarak tespit edilmiş olup her iki
grubun ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı anlaşılmıştır [t=-,073 ve p>0,05].
Buna göre deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerinin uygulama öncesinde “Anlatım
bozuklukları” konusuna yönelik sahip oldukları bilgilerin birbirine denk olduğu söylenebilir.
118
4.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum
Araştırmanın ikinci alt problemi “Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu
öğrencilerinin son test puanları ile sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu
öğrencilerinin son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” olarak belirlenmiştir. Hem
deney hem de kontrol grubu öğrencilerinin son test puan ortalamalarının normal dağılım
göstermemesi sebebiyle puanların ortalamaları arasındaki farka bakmak için bağımsız grupların
karşılaştırılmasında kullanılan nonparametrik testlerden olan Mann Whitney U testi
kullanılarak elde edilen veriler analiz edilmiş olup test sonuçları Tablo 4.2’de gösterilmiştir.
Tablo 4.2 Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları
Mann Whitney U testi sonuçları
Grup
Deney grubu
Kontrol
N
24
21
Sıra
Sıra
ortalaması
toplamı
25.81
619.50
19.79
415.50
Ss
U
p
184.500
0.123
5.34
4.45
grubu
*p<,05
Tablo 4.2 incelendiğinde deney grubundaki öğrencilerin son test puanlarının sıra ortalaması
25,81 ve kontrol grubundaki öğrencilerin son test puanlarının sıra ortalaması 19,79 olarak
bulunmuştur. Deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları arasında
anlamlı bir farklılık olup olmadığına yönelik belirlenen istatistiki değerlere göre [u= 184,500
ve p>0,05] grupların ortalamaları arasında anlamlı bir farkın olmadığı söylenebilir.
119
4.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum
Araştırmanın üçüncü alt problemi “Sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu
öğrencilerinin ön ve son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” olarak belirlenmiştir.
Deney grubu öğrencilerinin ön testten aldıkları puanların normal dağılım göstermesine rağmen
son test puanlarının normal dağılım göstermemesi sebebiyle puanların ortalamaları arasındaki
farka bakmak için bağımlı grupların karşılaştırılmasında kullanılan nonparametrik testlerden
olan Wilcoxon İşaretli Sıralar testi kullanılarak elde edilen veriler analiz edilmiş olup test
sonuçları Tablo 4.3’de gösterilmiştir.
Tablo 4.3 Deney grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları ve son test puan
ortalamaları Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sonuçları
Sontest/Öntest N
Negatif Sıra
1
Sıra
Sıra
ortalaması
toplamı
3.50
3.50
Ss
z
4.39
-4.105
Pozitif Sıra
22
Eşit
1
12.39
272.50
p
0.000*
5.34
*p<,05
Tablo 4.3 incelendiğinde deney grubu öğrencilerinin negatif sıra ortalaması 3,50 iken
pozitif sıra ortalaması 12,39 bulunmuştur. Deney grubu öğrencilerinin ön ve son test puan
ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığına yönelik belirlenen istatistiki
değerlere göre [z= -4,105 ve p<0,05] grubun ön ve son test puan ortalamaları arasında anlamlı
bir farkın olduğu, son test puan ortalamasının ön test puan ortalamasına göre anlamlı derecede
yüksek olduğu söylenebilir.
120
4.4. Araştırmanın Dördüncü Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum
Araştırmanın dördüncü alt problemi “Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu
öğrencilerinin ön ve son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” olarak belirlenmiştir.
Kontrol grubu öğrencilerinin ön test puanlarının normal dağılım göstermesine rağmen son test
puanlarının normal dağılım göstermemesi sebebiyle puanların ortalamaları arasındaki farka
bakmak için bağımlı grupların karşılaştırılmasında kullanılan nonparametrik testlerden olan
Wilcoxon İşaretli Sıralar testi kullanılarak elde edilen veriler analiz edilmiş olup test sonuçları
Tablo 4.4’de gösterilmiştir.
Tablo 4.4 Kontrol grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları ve son test puan
ortalamaları Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sonuçları
Sontest/Öntest N
Negatif Sıra
4
Sıra
Sıra
ortalaması
toplamı
8.25
33.00
Ss
z
4.34
-1.843
Pozitif Sıra
12
Eşit
5
8.58
103.00
p
0.065
4.45
*p<,05
Tablo 4.4 incelendiğinde kontrol grubu öğrencilerinin negatif sıra ortalaması 8,35 iken
pozitif sıra ortalaması 8,58 bulunmuş olup söz konusu değerlerin birbirine yakın olduğu
görülmektedir. Kontrol grubu öğrencilerinin ön ve son test puan ortalamaları arasında anlamlı
bir farklılık olup olmadığına yönelik belirlenen istatistiki değerlere göre [z= -1,843 ve p>0,05]
grubun ön ve son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farkın olmadığı söylenebilir.
121
4.5. Araştırmanın Beşinci Alt Problemine İlişkin Bulgular ve Yorum
Araştırmanın beşinci alt problemi “Düz anlatım yönteminin uygulandığı kontrol grubu
öğrencilerinin erişi puanları ile sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerinin
erişi puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” olarak belirlenmiştir. Kontrol grubu ve deney
grubu öğrencilerinin erişi puanlarını tespit etmek için son test puanlarından, ön test puanları
çıkarılmış ardından elde edilen veriler normallik analizine sokulmuştur. Her iki grubunda erişi
puanlarının normal dağılım göstermesi sebebiyle veriler bağımsız gruplar t testi kullanılarak
analiz edilmiş olup test sonuçları Tablo 4.5’de gösterilmiştir.
Tablo 4.5 Kontrol grubu ve deney grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamaları
t-testi sonuçları
Grup
N
Xort
Ss
Deney grubu 24
3.16
2.39
Kontrol
21
0.71
sd
t
43
3.950
p
0.000*
1.64
grubu
*p<,05
Tablo 4.5 incelendiğinde deney grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamaları 3,16 ve kontrol
grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamaları 0,71 olarak tespit edilmiş olup her iki grubun
ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir. [t=3,950 ve p<0,05].
Sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencilerini erişi puan ortalaması, düz anlatım
yönteminin uygulandığı kontrol grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamasına göre anlamlı
derecede yüksek çıktığı görülmektedir. Bu farkın uygulanan öğretim yönteminden
kaynaklandığı düşünülmektedir.
122
BEŞİNCİ BÖLÜM
SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER
Araştırmanın bu bölümünde; bulgularından elde edilen sonuçlara, tartışma bölümüne ve
araştırma sonuçlarına bağlı olarak ifade edilen önerilere yer verilmiştir.
5.1. Sonuç ve Tartışma
Bu bölümde 8.sınıf öğrencilerine dil bilgisi öğretim konularından biri olan anlatım
bozuklukları konusunun öğretiminde sezdirme yönteminin öğrenci başarısına etkisini tespit
etmek amacıyla gerçekleştirilen çalışmanın sonuçları yer almaktadır. Sezdirme yöntemi, metin
temelli dil bilgisi öğretim yaklaşımına dayanan bir yöntemdir. Bu nedenle araştırma sonuçları
önceki yıllardaki gerçekleştirilen metin temelli dil bilgisi öğretim yaklaşımıyla ilgili
araştırmaların sonuçlarına atıflarda bulunarak tartışılacaktır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar
şunlardır:
Anlatım bozuklukları konusunun öğretiminden önce -uygulama öncesi- kontrol ve deney
grubu öğrencilerinin ön test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı tespit
edilmiştir. Bu durumda öğrenciler, anlatım bozuklukları bakımından birbirine denk iki gruptan
oluşmaktadır ve ön bilgilerden kaynaklı olarak araştırmaya etki eden bir faktör
bulunmamaktadır.
Deney grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları, ön test puan ortalamalarına göre
anlamlı düzeyde artmıştır. Bu durumda sezdirme yönteminin, dil bilgisi başarısını sağlamada
etkili bir öğretim yöntemi olduğunu ortaya koymaktadır. Söz konusu sonucu ortaya çıkmasının,
sezdirme yönteminden kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Bu sonuç; Çeçen (2007), Çelik ve
Elkatmış (2013), Yakışan (2017) ve Arslan (2020) tarafından gerçekleştirilen araştırmalarla da
tutarlıdır. Çeçen (2007) tarafından gerçekleştirilen “Metne Dayalı Dil Bilgisi Öğretimi” adlı
araştırmada deney grubu öğrencilerine “yapım ekleri, yapı bakımından kelimeler, sıfatlar,
zarflar, ek fiil, cümlenin ögeleri” gibi konular metin temelli dil bilgisi öğretimi anlayışla
öğretilirken kontrol grubuna ise aynı konular geleneksel (klasik) yöntemle öğretilmiştir.
Araştırma sonunda deney grubu öğrencilerinin son test puan ortalamalarını, anlamlı düzeyde
arttırdıkları belirlenmiştir. Yakışan (2017) tarafından gerçekleştirilen “Ortaokullarda Dil Bilgisi
Öğretiminde Buluş Yoluyla Öğretim Stratejisinin Öğrenci Başarısına ve Kalıcılığa Etkisinin
İncelenmesi” adlı araştırmada dil bilgisi konuları, metinlere bağlı olarak öğretilmiştir. Başka
bir deyişle buluş yoluyla öğretim stratejisinin, dil bilgisi öğretiminde kullanılmasında
123
metinlerden yararlanılmıştır. Araştırmada kontrol grubu öğrencilerine sunuş, deney grubu
öğrencilerine ise buluş yoluyla öğretim gerçekleştirilmiş olup araştırma sonuçlarına göre
bireyin temel dil becerileri kullanılarak gerçekleştirilen buluş yoluyla öğretim, öğrencilerin hem
akademik başarılarını hem de öğrenmede kalıcılık değerlerini olumlu ölçüde etkilemiştir.
Çelik ve Elkatmış (2013) tarafından gerçekleştirilen “Derlem Destekli Türkçe Dil
Etkinliklerinin Üniversite Öğrencilerinin Noktalama İşaretleri Kullanım Yeterliklerinin
Geliştirilmesi Üzerindeki Etkisi” adlı araştırmada noktalama işaretleri konusu, metin temelli
uygulamalar esas alınarak öğretilmiştir. Bu araştırma; öğrencilerin, noktalama işaretlerinin
kullanımını çıkarım yapmalarını sağlamaya dayanmaktadır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara
göre derlem destekli etkinlikler, tümdengelime dayalı öğretime göre daha etkili bir öğrenme
sağlamaktadır. Arslan (2020) tarafından gerçekleştirilen “Türkçe Eğitiminde Metin Temelli
İşlevsel Dil Bilgisi Öğretimi: Bir Eylem Araştırması” adlı araştırmada metinlerden hareketle
işlevsel dil bilgisi öğretimine yönelik eylem planı hazırlama amaçlanmıştır. Araştırmadan elde
edilen sonuçlara göre metin temelli dil bilgisi öğretimi, öğrencilerin dil bilgisi konularını
anlamalarını kolaylaştırmakta ve temel dil becerilerinin gelişimini olumlu yönde
etkilemektedir. Kısaca söz edilen araştırmalarda görüldüğü üzere, metin temelli olarak
gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi; öğrencilerin başarılarını sağlamada etkililiği sınanmış bir
yöntemdir. Bu araştırmada, metin temelli dil bilgisi öğretim yaklaşımına dayanan sezdirme
yönteminin etkililiği sınanmış olup sezdirme yönteminin uygulandığı deney grubu öğrencileri;
başarılarını anlamlı düzeyde arttırmıştır.
Kontrol grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları, ön test puan ortalamalarına göre
artmıştır. Ancak bu artış anlamlı düzeyde değildir. Bu sonuç düz anlatım yönteminin, dil bilgisi
başarısını sağlamada etkili bir öğretim yöntemi olmadığını ortaya koymaktadır.
Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin son test puan ortalamaları arasında anlamlı bir
farklılığın olmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar kontrol grubu öğrencileri, son test puan
ortalamalarını anlamlı düzeyde arttıramasa da deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerinin son
test puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Bunun sebebi olarak
öğrencilerin geleneksel dil bilgisi öğretimine alışmış olmaları görülmektedir. Özgül (2020)
tarafından yapılan “Dil Bilgisi Öğrenme Alanının Temel Dil Becerilerini Desteklemedeki
İşlevi: Bir Durum Belirleme Çalışması” adlı araştırmadan elde edilen sonuca göre metin temelli
dil bilgisi kurallarını sezdirmek yerine düz anlatım gibi geleneksel yöntemlerin öğretimde
kullanıldığı gözlem ve doküman analizleri sonrası ulaşılan verilerle belirlenmiştir. Akalın ve
Kuyumcu Vardar (2020)’ın ”Ortaokul 6. Sınıf Öğrencilerinin Dil Bilgisi Kazanım Düzeyleri
124
ile Türkçe Dersine Yönelik Tutumlarının İncelenmesi” adlı araştırmasında da her ne kadar
yapılandırmacı öğretim anlayışı benimsense bile hala ezbere dayalı geleneksel uygulamaların
devam ettiğini belirtmektedir.
Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin erişi puan ortalamaları arasında deney grubu
öğrencileri lehine anlamlı bir farklılığın olduğu tespit edilmiştir. Bu sonucun gruplara
uygulanan öğretim yönteminden kaynaklandığı düşünülmektedir. Sezdirme yöntemi, düz
anlatım yöntemine göre erişi puan ortalamasına anlamlı düzeyde katkı getirmiştir.
Metin temelli dil bilgisi yaklaşımı, temel prensiplerini yapılandırmacı öğrenme kuramından
almaktadır. Metin temelli dil bilgisi yaklaşımı, sezdirme yöntemi ile Türkçe derslerinde
uygulanmaktadır. Sezdirme yönteminde öğrenciler bilgiyi almak yerine metinler aracılığıyla
bilgiyi inşa eder. Bu araştırmada; sezdirme yönteminin, dil bilgisi öğretiminde başarı
sağlanmasında etkili olduğu belirlenmiştir. Dil bilgisi öğretiminde, metinlerin temel alınarak
gerçekleştirilen araştırmalardan elde edilmiş olan sonuçlar da bu durumu destekler nitelikte
olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak sezdirme yöntemi, dil bilgisi öğretimi sürecinde öğrencilerin aktif olarak
sürecin bir parçası olmasını sağlamaktadır. Bu sayede dil bilgisi öğretimi, daha kolay ve başarılı
bir şekilde gerçekleşmektedir. Metinler üzerinden çeşitli dilsel kuralları sezen öğrenci aynı
zamanda düşünme becerileri de geliştirmekte ve bu sayede zihinsel açıdan da kendini
geliştirmektedir.
125
5.2. Öneriler
Araştırmada elde edilen sonuçlar ve araştırmacı tarafından gözlemlenen süreçler birlikte
incelenmiş ve aşağıdaki öneriler verilmiştir:
1. Sezdirme yönteminin, diğer dil bilgisi konu alanlarında da etkisini belirleme amacıyla
deneysel çalışmalar gerçekleştirilmelidir.
2. Araştırmanın çalışma grubu 8.sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Diğer kademelerde
yer alan öğrencilerin dil bilgisi başarısını sağlamada sezdirme yönteminin etkililiği de
sınanmalıdır.
3. Bu araştırma nicel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Dil bilgisi öğretiminin
uygulayıcıları Türkçe öğretmenleri olduğu için sezdirme yönteminin uygulanış
biçimine dair Türkçe öğretmenlerinden görüşler alınmalıdır.
4. İlköğretim Türkçe ders kitaplarında yer alan metinler, Türkçe Dersi Öğretim
Programı’ndaki dil bilgisi içerikli kazanımları kazandırmaya uygun nitelikte olup
olmadığı incelenmeli, Türkçe ders kitapları tekrar gözden geçirilmelidir.
126
KAYNAKÇA
Abışgil, Y. (2013). Ortaokul 6. sınıf görsel sanatlar dersinin öğretiminde rol oynama
yönteminin yaratıcılığa katkısı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Açık Önkaş, N. (2009). Türkçe öğretiminde teknoloji kullanımı ve kalıcı öğrenme. Eğitim
Teknolojileri Araştırma Dergisi, 1 (2), 0-0.
Ahioğlu Lindberg, E. (2011). Piaget ve ergenlikte bilişsel gelişim. Kastamonu Eğitim
Dergisi , 19 (1) , 1-10.
Akalın, S. ve Kuyumcu Vardar, A. (2020). Ortaokul 6. Sınıf Öğrencilerinin Dil Bilgisi
Kazanım Düzeyleri ile Türkçe Dersine Yönelik Tutumlarının İncelenmesi . Asya
Öğretim Dergisi , 8 (2) , 1-16 .
Akbaba, N. (2007). Görsel araçların ilköğretim ikinci kademede dil bilgisi öğretimine
katkısı üzerine deneysel bir çalışma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Akgül, E. (2010). İlköğretim II. kademede yaşanan dil bilgisi öğretimi sorunları.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul.
Aksan, D. (1979). Her yönüyle dil ana çizgileriyle dil bilim.-1 Ankara: TDK Yayınları.
Aksan, D. (1980). Her yönüyle dil ana çizgileriyle dil bilim.-2 Ankara: TDK Yayınları.
Aksan, D. (2009). Anlambilim konuları ve Türkçenin anlambilimi. Ankara: Engin
Yayınları.
Aksan, D. (2013). Türkçenin gücü. Ankara: Bilgin Yayınevi.
Akyol, D. (2001). İlköğretim okulları 5. sınıf Türkçe kitaplarındaki okuma metinleriyle
ilgili soruların analizi . Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi , 26 (26) , 169178.
Akyol, H. (2020) Programa uygun Türkçe öğretim yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi.
Alkan, V. (2017). Yapılandırmacı öğrenme kuramı. B. Doğan ve V. Alkan (Ed.), Öğretim
ilke ve yöntemleri, içinde (s. 205-239). Ankara: Eğiten kitap.
Alperen, N. (1990). Türkçe(Güzel konuma, okuma ve yazma) öğretim rehberi. Ankara:
MEB.
Altas, S. (2009). Türkçe dil bilgisi öğretiminin tarihi ve içerik odaklı dil bilgisi öğretimi
ile
görev
odaklı
dil
bilgisi
127
öğretiminin
uygulamalı
karşılaştırılması.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya.
Altunbay, M. ve Bıçak, N. (2018). Türkçe eğitimi derslerinde “z kuşağı” bireylerine
uygun teknoloji tabanlı uygulamaların kullanımı. Zeıtschrıft Für Dıe Welt Ders
Türken, 10 (1), 127-142.
Altunkaya, H. (2019). Dil bilgisi öğretimimde yaklaşımlar, stratejiler, yöntemler ve
teknikler. C. Epçaçan ve E. Akın(Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.159-205).
Ankara: Anı yayıncılık.
Arıcı, A. (2010). Türkçe öğretiminde kullanılan strateji-yöntem ve teknikler. Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 7 (1) , 299-307.
Arslan, A. (2009). Yapılandırmacı öğrenme Yaklaşımı ve Türkçe öğretimi . Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 13 (1) , 143-154.
Arslan, M . (2007). Constructivist approaches in education . Ankara University Journal
of Faculty of Educational Sciences (JFES) , 40 (1) , 41-61.
Arslan, S. (2020). Türkçe eğitiminde metin temelli işlevsel dil bilgisi öğretimi: bir eylem
araştırması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Kayseri.
Aşılıoğlu, B. (1993). Ortaokullarda Türkçe öğretimi. Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Aşkın Eroğlu, G. (1990). Türkçe dilbilgisi öğretiminde programlı öğretim yönteminin
etkinliği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
Atak, H. (2017). Piaget ve Vygotsky’nin kuramlarında çocukların toplumsallaşma süreci.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar , 9 (2) , 163-176.
Aydın, Ö. (1999). Ortaokullarda dil bilgisi öğretimi üzerine. Dil Dergisi, 81, 23-29.
Aydoğan, H. İ. (2020). Sosyal bilgilerde tarih konularının öğretiminde tarihi mekânlarda
uygulanan gezi-gözlem metodunun kazanımı elde etmeye etkisinin incelenmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Aksaray Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Aksaray.
Aydoğan, Y., Özyürek, A., ve Akduman, G. G. (2016). Öğrenme ve öğretme teknikleri.
Ankara: Vize.
Aysal, A. (2012). İlköğretim 7. sınıf sosyal bilgiler dersinde tarihsel empatiye dayalı rol
oynama yönteminin akademik başarıya etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon.
128
Aytaş, G. ve Çeçen, M.,A. (2008). Metne dayalı dil bilgisi öğretiminin sekizinci sınıf
öğrencilerinin dil bilgisi başarısına etkisi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 5 (1), 133-149.
Aytaş, G. ve Çeçen, M.,A. (2010). Ana dil eğitiminde dil bilgisi öğretiminin yeri ve
önemi. Türklük Bilimi Araştırmaları, Bahar (27) , 77-89.
Azizoğlu, N.İ. ve Okur, A. (2020). Dil Bilgisi Öğretiminde İçerik ve Kapsam. A. Pehlivan
ve İ.S. Aydın (Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.53-71). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Bağcı Ayrancı, B . (2018). 0-12 yaş dil gelişimi uygulamaları ve yapılması gerekenler .
Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 8 (1) , 13-34.
Bağçı Ayrancı, B. (2017). Sezdirme yöntemi ile dil bilgisi öğretimi üzerine Türkçe
öğretmenlerinin görüşlerinin incelenmesi. International Journal of Languages’
Education and Teaching, 5 (4), 145-164.
Banguoğlu, T. (2011). Türkçenin grameri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Baş, B. (2014). Okuma ve dinleme eğitimi açısından dil bilgisi öğretimi. M. Özbay (Ed.),
Türkçe eğitimi açısından dilbilgisi öğretimi , içinde (s. 197-229). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Baş, G. ve Beyhan, Ö. (2017). Sosyal-yapılandırmacı öğrenme ortamı tasarımının
öğrenenlerin akademik başarılarına ve derse yönelik tutumlarına etkisi. Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , 1 (41) , 137-162.
Baykal, M. (2018). 2-6 yaş arası çocukların dil kullanımı üzerine bir inceleme: Denizli
örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Denizli.
Bayrak, N. (2011). Öğretmen adaylarının görüşlerine göre öğretmenlerin öğretim
yöntem ve teknikleri kullanma sıklıklarının değerlendirilmesi. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Lefkoşa.
Bayraktar, M.M. (2017). Jean Pıaget’nin bilişsel gelişim kuramına yöneltilen eleştiriler
bağlamında Türkiye’de yapılan din eğitimi çalışmalarının değerlendirilmesi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya.
Binbaşıoğlu, C. (1981). Özel öğretim yöntemleri. Ankara: Binbaşıoğlu Yayınevi.
129
Bozgeyik, B.(1985). Dil dâvâsı, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş'la mülâkat. İstanbul:
Bedir Yayınevi.
Bulut, K. (2019). Metin merkezli dil bilgisi öğretimi. C. Epçaçan ve E. Akın(Ed.), Dil
Bilgisi Öğretimi, içinde (s.207-226). Ankara: Anı yayıncılık.
Bulut, M. (2014). Dil bilgisi öğretiminde yaşanan kavram kargaşasının Türkçe öğretimine
etkisi. Turkish Studies-International Periodical For The Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic, 9 (12), 43-55.
Bulut, P. (2015). İlkokul öğrencilerine dil bilgisi öğretiminde bir yöntem önerisi: yaratıcı
drama. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 8 (34), 719-725.
Büyüköztürk Ş., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2011).
Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi.
Calp, M. (2007). Özel öğretim alanı olarak Türkçe öğretimi. Konya: Eğitim Kitabevi.
Calp, M. (2017). Yabancılara Türkçe öğretiminde alternatif bir yöntem: İşitsel-dilsel
yöntem. International Journal of Languages’ Education and Teaching, 5 (4), 611
- 633.
Can, Ş. (2005). Öğretme-öğrenmede ipuçları ve pekiştireçlerin rolü. Muğla Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , Bahar (14) , 97-109.
Chartrand, S.-G. (1995). Enseigner la grammaire autrement : animer des démarches
actives de découverte. Québec français, 99, 32-35.
Chomsky, N. (2001). Dil ve zihin (çev. A. Kocaman). Ankara: Ayraç Yayınları. (Eserin
orijinali 1968’de yayımlandı).
Çakır, T . (2004). Çocukta dil gelişimi ve kuramsal yaklaşımlar. Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi , 0 (7) , 110-134.
Çarkıt, C. (2013). Ortaokullarda dil bilgisi öğretim sürecinin yapılandırmacı yaklaşım
açısından değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri.
Çeçen, M.A. (2007). Metne dayalı dil bilgisi öğretimi. Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Çetinkaya, G. ve Yolcusoy, Ö. (2020). Dilbilgisi öğretiminde eğitim bilimsel yaklaşımlar.
A. Pehlivan ve İ.S. Aydın (Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.105-136). Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
Çuhadaroğlu, O. E. ve Yılmaz, K. (2007). Sınıf içi gözlem araç ve teknikleri: kavramsal
bir çözümleme . Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi , 2 (1) , 77-97.
130
Değer, C. Çetin, B. ve Oflaz Köleci, E. (2020). Yabancılara Türkçe dil bilgisi öğretimi.
Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Demir, C. ve Yapıcı, M. (2007). Ana dili olarak Türkçenin öğretimi. Sosyal Bilimler
Dergisi, IX (2), 177-192.
Demir, N. ve Yılmaz, E. (2009). Temel kavramlar. N. Demir ve E. Yılmaz (Ed.), Türk
dili yazılı ve sözlü anlatım, içinde (s.4-16). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Demiray, K. (1980). Türkçe sözlük. Ankara: İnkılap Kitabevi.
Demircan, Ö. (1990). Yabancı dil öğretim yöntemleri. İstanbul.
Demirci, K . (2008). Davranışsal dil bilimine kısa bir bakış: L. Bloomfield ve B. F.
Skinner yaklaşımları. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten , 56 (2008/1) , 6370.
Demirci, Kerim (2010). Derin yapı ve yüzey yapı kavramlarından ne anlıyoruz ?. Turkish
Studies International Periodical For the Languages: Literature and History of
Turkish or Turkic, 5 (4), 291-304.
Demirci, P. M. (2003). Sınıf öğretmeni adaylarının ısı ve sıcaklık konusundaki kavram
yanılgıları ve bu yanılgıların giderilmesinde yapısalcı kuramın etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
Demirel, Ö. (1014). Yabancı dil öğretimi: dil pasaportu, dil biyografisi, dil dosyası.
Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
Demirel, Ö. (1999). İlköğretim okullarında Türkçe öğretimi. Ankara: MEB
Demirel, Ö. (1999). Yabancı dil öğretimi. Ankara: MEB
Demirel, Ö. Ve Şahin, M. (2006). Türkçe ve sınıf öğretmenleri için Türkçe öğretimi.
Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Deniz, K. ve Uysal, B. (2010) , "Yabancılara Türkçe Öğretiminde İşlevsel Kavramsal
Yaklaşıma Yönelik Uygulamalar," III. Dünya Dili Türkçe Sempozyumu , İzmir,
Turkey.
Dereköy, A. (2014). Türkçe dersinde çoklu zekâ kuramının kullanılmasının ortaokul 7. ve
8. Sınıf öğrencilerinin başarı durumlarına etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak.
Derman, S. (2008). Dil bilgisi öğretiminde metinlerin seçimi üzerine bir araştırma.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Konya.
131
Dikmen, M., Tuncer, M. (2018). Bilgisayar destekli eğitimin öğrencilerin akademik
başarıları üzerindeki etkisinin meta-analizi: son 10 yılda yapılan çalışmaların
incelenmesi. Turkish Journal of Computer and Mathematics Education
(TURCOMAT) , 9 (1) , 97-121.
Dilci, T. (2011). Öğretim ilke ve yöntemleri. İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık.
Dilci, T. (2014). Öğrenme psikolojisi. İstanbul: İdeal Kültür Yayıncılık.
Dinçer, S. (2006). Bilgisayar destekli eğitim ve uzaktan eğitime genel bir bakış. VIII.
Akademik Bilişim, 65-68.
Doğan, B. (2017). Öğretimin bireyselleştirilmesine vurgu yapan modeller. B. Doğan ve
V. Alkan (Ed.), Öğretim ilke ve yöntemleri, içinde (s. 145-189). Ankara: Eğiten
kitap.
Doğan, S. ve Karaağaç, G. (2012). Örneklerle dilbilgisel bağdaşmazlık ve anlamsal
tutarsızlık . İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi , 4 (16) , 25-42.
Dolunay, A. (2010). Dil bilgisi öğretiminin amacı ve önemi. Türklük Bilimi Araştırmaları
, Bahar (27) , 275-284.
Dolunay, S. K. (2014). Dil bilgisi öğretiminde temel yaklaşımlar, yöntemler ve teknikler.
M. Özbay (Ed.), Türkçe eğitimi açısından dil bilgisi öğretimi, içinde (s. 105-127).
Ankara: Pegem Akademi yayıncılık.
Durukan, E. (2011). İlköğretim 6. sınıfta bilgisayar destekli öğretimin dil bilgisi
başarısına ve kavram yanılgılarına etkisi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, (31), 319-334.
Durukan, E. (2011). İlköğretim 6.sınıfta bilgisayar destekli dil bilgisi öğretiminin başarı
ve tutuma etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Erzurum.
Eker, S. (2015). Çağdaş Türk dili. (9.Baskı). Ankara: Grafiker Yayıncılık
Elitok Kesici, A. (2017). Öğretim teknikleri. B. Doğan ve V. Alkan (Ed.), Öğretim ilke
ve yöntemleri, içinde (s. 88-144). Ankara: Eğiten kitap.
Engin, A., Tösten, R., Kaya, M . (2010). Bilgisayar destekli eğitim. Kafkas Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitü Dergisi , 1 (5) , 69-80.
Ensar, A. (2003). Türkçe eğitiminde bir öğretim yönteminin geliştirilmesine kaynaklık
etmesi bakımından soru . Türklük Bilimi Araştırmaları , XIII (13), 267-284.
Erdem, İ. (2008). Öğretmen görüşlerine göre dil bilgisi konularının öğretilme güçlükleri.
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 6 (1), 85-105.
132
Erdem, İ., ve Çelik, M. (2011). Dil bilgisi öğretim yöntemi üzerine değerlendirmeler.
Turkish Studies, 6 (1), 1057-1069.
Erdener, E. (2009). Vygotsky’nin düşünce ve dil gelişimi üzerine görüşleri: Piaget’e
eleştirel bir bakış. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi , 7 (1) , 85-103.
Ergin, M. (2014). Türk dil bilgisi. İstanbul: Bayrak Yayınları.
Ergün, M. (2015). Eğitimin felsefi temelleri. Ö. Demirel ve Z. Kaya (Ed.), Eğitim bilimine
giriş, içinde (s.69-97). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Ergün, M. ve Özsüer S. (2006) Vygotsky’nin yeniden değerlendirilmesi. Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8 (2), 269-292.
Eroğlu, D. ve Sarar Kuzu, T. (2014). Türkçe ders kitaplarındaki dilbilgisi kazanımlarının
ve sorularının yenilenmiş Bloom taksonomisine göre değerlendirilmesi. Başkent
Unıversıty Journal of Educatıon, 1 (1), 72-80.
Ersanlı, K. (2004). Öğrenmede davranışsal yaklaşımlar. B. Yeşilyaprak (Ed.), Gelişim ve
öğrenme psikolojisi, içinde (s.168-195). Ankara Pegem Akademi Yayıncılık.
Fer, S. ve Cırık, İ. (2007). Yapılandırmacı öğrenme kuramdan uygulamaya. İstanbul:
Morpa Yayıncılık.
Fidan, N. ve Erden, M. (1994). Eğitime Giriş. Ankara: Meteksan Matbaacılık.
Girgin, Y. (2011). Cumhuriyet dönemi (1929-1930, 1949,1981) ortaokul Türkçe öğretimi
programlarının içerik, genel ve özel amaçlarıyla karşılaştırmalı gelişim düzeyi.
Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi , 2 (1) ,
11-26.
Göçen, G. (2020). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde yöntem. RumeliDE Dil ve
Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Mart (18), 23-48.
Göçer, A. (2012). Dil-kültür ilişkisi ve etkileşimi üzerine. Türk Dili, 729, 50-57.
Göçer, A. (2015). Temel dil becerilerinin geliştirilmesinde dil bilgisi öğrenme alanının
yeri, işlevi ve öğretimi: bütünlük ilkesi ve tümevarım yöntemi ekseninde tematik
bir yaklaşım. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 4(1), 233-242.
Göçer, A. (2015). Temel dil becerilerinin geliştirilmesinde dil bilgisi öğrenme alanının
yeri, işlevi ve öğretimi: bütünlük ilkesi ve tümevarım yöntemi ekseninde tematik
bir yaklaşım. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 4 (1), 233-242.
Göçer, A. (2015). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde konuşma becerisinin
kazandırılması. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 17 (2) , 21-36.
133
Göçer, A. (2017). Türkçenin ikinci dil olarak öğretiminde İletişimsel yöntemin
özellikleri, kullanımı ve işlevleri. International Journal of Languages’ Education
and Teaching, 5 (4), 1-16.
Göçer, A. ve Arslan, S.(2019). Ortaokulda gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi durumunun
öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi. Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 0 (18), 297 - 326.
Gökalp, Z. (2012). Türkçülüğün esasları. Ankara: Toker Yayınları.
Groupe Dépermentale Maitrise de la langue (2008). Enseigner la grammaire a l’ecole
Primaire. Le Raport de Éducation Nationale. Académie Montpellier,İnspection
Académique Gardé,France.
Güneş, F . (2009). Türkçe öğretiminde günümüz gelişmeleri ve yapılandırıcı yaklaşım.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6 (11) , 1-21.
Güneş, F. (2007). Türkçe öğretimi ve zihinde yapılandırma. Ankara: Pegem Akademi
Yayıncılık.
Güneş, F. (2011). Dil öğretim yaklaşımları ve Türkçe öğretimindeki uygulamalar.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 8 (15) , 123-148.
Güneş, F. (2013). Dil bilgisi öğretiminde yeni yaklaşımlar. Dil ve Edebiyat Eğitimi
Dergisi, 2 (7), 71-92.
Güneş, F. (2013). Türkçe öğretiminde metin seçimi. Ana Dili Eğitimi Dergisi, 1 (1) ,
1-12.
Güneş, F. (2013). Türkçede metin öğretimi yerine metinle öğrenme. Adıyaman
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 6 (11), 603-637.
Güneş, F. (2013). Yapılandırmacı yaklaşımla dil bilgisi. Eğitimde Kuram ve Uygulama,
9 (3), 171-187.
Güneş, F. (2021). Türkçe öğretimi yaklaşımlar ve modeller. Ankara: Pegem Akademi
Yayıncılık.
Güney, N. (2011). İlköğretim II. kademede fiilimsilerin öğretiminde aktif öğrenmenin
tutum, başarı ve kalıcılığa etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Güney, N. ve Aytan, T. (2013). Aktif öğrenme teknikleriyle dil bilgisi öğretimi. Ankara:
Nobel Yayıncılık.
Güngördü, N. (2019). Bilgisayar destekli eğitim modelleri ile araçlarının gelişimi, eğitim
sistemindeki rolü ve fatih projesi. Tasarım Enformatiği , 1 (1) , 3-14.
134
Güven, A.Z. (2013). Dil bilgisi konularının öğretim sorunları. Dil ve Edebiyat Eğitimi
Dergisi, 2 (6), 1-10.
Hamamcı, Z. ve Hamamcı, E. (2015). Çocuk gelişimi kuramları ve dil öğretmenleri için
yansımaları. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 4 (1), 125-134.
Hamzadayı, E. (2010). Yapılandırmacı öğrenme kuramının anadili öğretimi açısından
işlevselliği . HAYEF Journal of Education , 7 (1) , 31-48 .
Hamzadayı, E. ve Şentürk, R. (2020). Dilbilgisi öğretimi: Hangi öğretim yolu? . A.
Pehlivan ve İ.S. Aydın (Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.75-100). Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
Hasançebi, B., Terzi, Y., Küçük, Z . (2020). Madde güçlük indeksi ve madde ayırt edicilik
indeksine dayalı çeldirici analizi. Gümüşhane Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Dergisi , 10 (1) , 224-240.
Hızal, A. (1976). Programlı öğretim. Ankara University Journal of Faculty of
Educational Sciences (JFES) , 9 (1) , 167-184 .
İşcan, A., Kolukısa, H. (2005). İlköğretim ikinci kademede dil bilgisi öğretiminin
durumu, sorunları ve çözüm önerileri. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi , 5 (1) , 299-308.
Kafesoğlu, İ. (1998). Türk milli kültürü. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Kanat, A. (2016). İlköğretim ikinci kademe Türkçe ders kitaplarında metinlerin dil bilgisi
konularıyla ilişkisi üzerine inceleme. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hatay.
Kansızoğlu, H. ve Sulak, S. (2019). Öğrenci merkezli dil bilgisi öğretim uygulamalarının
öğrenci başarısına etkisi: bir meta analiz çalışması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi , 34 (4) , 958-980.
Kaplan, M. (2015). Kültür ve dil. Ankara: Dergâh Yayınları.
Karadüz, A. (2010). Yapılandırmacı paradigma bağlamında Türkçe derslerinde öğrenme
ortamları. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7 (14),
135-154.
Karadüz, A. (2014). Dil bilgisi öğretimi. A. Kırkkılıç ve H. Akyol(Ed.), İlköğretimde
Türkçe öğretimi, içinde (s. 285-317). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Karadüz, A. ve Baytak, A. (2013). Teknoloji destekli öğretimin Türkçe eğitimi bölümü
öğrencileri tarafından nasıl algılandığının incelenmesi. Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi , 0 (20) , 7-29.
135
Karahan, L.(2009). Dil bilgisi öğretiminde bütün-parça ilişkisinin önemi. International
Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic.
4 (8), 23-30.
Karaırmak, Ö. Ve Sahranç, Ü. (2015). Klasik koşullanma. İ. Yıldırım (Ed.), Eğitim
psikolojisi, içinde (s.387-413). Ankara: Anı Yayıncılık.
Kavak, N. ve Köseoğlu, F. (2007). Yapılandırıcı öğrenme yaklaşımına dayalı rol oynama
öğretim yönteminin avantaj ve dezavantajları. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi , 27 (2) , 309-325.
Kaya, Z. (2015). Eğitimin psikolojik temelleri. Ö. Demirel ve Z. Kaya (Ed.), Eğitim
bilimine giriş, içinde (s.97-131). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Kayasandık, E. (2018). Yabancılara Türkçe öğretiminde kullanılan ders kitaplarındaki
dil bilgisi öğretim yöntemlerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Akdeniz Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Antalya.
Kayasandık, E. (2018). Yabancılara Türkçe öğretiminde kullanılan ders kitaplarındaki
dil bilgisi öğretim yöntemlerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Akdeniz Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Antalya.
Keklik, İ. (2015). Bilişsel gelişim. İ. Yıldırım (Ed.), Eğitim psikolojisi, içinde (s.65-99).
Ankara: Anı Yayıncılık.
Kerimoğlu, C. (2019). Genel dilbilime giriş. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Keser, S. (2018). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde konuşma becerisinin
geliştirilmesinde karşılaşılan güçlükler. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Anabilim Dalı, Ankara.
Kesici, A . (2019). Eğitimde postmodern durum: yapılandırmacılık . İnsan ve İnsan , 6
(20) , 219-238.
Kınay, E., D. (2015). Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde dil bilgisi öğretimi için
materyal geliştirme. E-Dil Dergisi, Sayı 5, 243-260.
Kısa, F. (2007). İlköğretim 6. sınıf sosyal bilgiler dersinde beyin fırtınası tekniğiyle
kavram
öğretiminin
öğrencilerin
akademik
başarı
düzeylerine
etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
Kil, G. (2019). 6.sınıf yabancı dil (İngilizce) dersinde işbirlikli öğrenme yönteminin
öğrencilerin sözcük dağarcıklarını geliştirmelerine ve derse yönelik tutumlarına
etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Burdur Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Burdur.
136
Koç, C. (2017). Öğretim yöntemleri. B. Doğan ve V. Alkan (Ed.), Öğretim ilke ve
yöntemleri, içinde (s. 45-87). Ankara: Eğiten kitap.
Kol, S. (2011). Erken çocuklukta bilişsel gelişim ve dil gelişimi. Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi , 21 (21) , 1-21.
Korkmaz, N. (2006). Volkan topografyası konularının öğretiminde gezi-gözlem
yönteminin öğrenci başarısına etkisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Korkmaz, Z. (2007). Gramer terimleri sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Köksal Akyol, A . (2003). Drama ve dramanın önemi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi , 1
(2) ,179-192.
Köksal, O. ve Atalay, B. (2016). Öğretim ilke ve yöntemleri. Konya: Eğitim yayınevi.
Kubat, U. (2018). Soru varsa, öğrenme de vardır. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi , 17
(68) , 1585-1598.
Kurudayıoğlu, M. ve Özdem, A. (2015). Türkçe öğretiminde drama. Ana Dili Eğitimi
Dergisi, 3 (4), 26-40.
Kutlubay, H. (2015). 1928’den günümüze kadar Türkçe öğretimi programlarında dil
bilgisi öğretiminin durumu. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Denizli.
Küçük, M. (2004). Türkçe öğretim yöntemleri ve bu yöntemleri ilköğretim 5.sınıf
öğretmenlerinin kullanma durumları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Selçuk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Küçükahmet, L. (2002). Öğretimde planlama ve değerlendirme. Ankara: Nobel Yayın ve
Dağıtım.
Küçükkaragöz, H. (2004). Bilişsel gelişim ve dil gelişimi. B. Yeşilyaprak (Ed.), Gelişim
ve Öğrenme Psikolojisi, içinde (s.75-107). Ankara Pegem Akademi Yayıncılık.
Maden, S. ve Dinç, A . (2017). Drama yönteminin Türkçe öğretiminde kullanımının
başarı ve kalıcılık üzerine etkisi. Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi ,
6 (2) , 454-500.
MEB (2006). Türkçe Dersi Öğretim Programı(6-8.sınıflar). Ankara: MEB Yayınları
MEB (2009). İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı Kılavuzu(1-5.sınıflar). Ankara:
MEB Yayınları
MEB (2015). Türkçe Dersi Öğretim Programı(1-8.sınıflar). Ankara: MEB Yayınları.
MEB (2018). Türkçe Dersi Öğretim Programı(1-8.sınıflar). Ankara: MEB Yayınları.
MEB (2019). Türkçe Dersi Öğretim Programı(1-8.sınıflar). Ankara: MEB Yayınları.
137
MEB. (2015). Çocukta dil gelişimi ve eğitimi. Ankara: MEB.
Memiş, R.M. ve Erdem, D.M. (2013). Yabancı dil öğretiminde kullanılan yöntemler,
kullanım özellikleri ve eleştiriler. Turkish Studies, 8 (9), 297-318.
Müldür, F. (2016). Noam Chomsky’de üretici dilbilgisi: derin yapı ve yüzey yapı ayrımı.
Kaygı Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, Güz
(27) , 59-74.
Navak, N. ve Köseoğlu, F. (2007). Yapılandırıcı öğrenme yaklaşımına dayalı rol oynama
öğretim yönteminin avantaj ve dezavantajları. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27
(2), 309-325.
Nguyen, Q. T. (2003). Enseigner la grammaire aujourd'hui. Formation et autoformation
des enseignants de français, Université nationale de Hanoi.
Oflaz, A. (2015). Geleneksel ve alternatif yabancı dil öğretim yöntemlerinde Almanca
kelime öğretimi. Turkish Studies, 10 (3), 695-712.
Onan, B. (2012). Türkçenin ana dili olarak öğretiminde bilgi işleme süreci . Mersin
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , 8 (1) , 96-113.
Onan, B. (2014). Dil bilgisi öğretiminde temel ilkeler ve izlenen aşamalar. M. Özbay
(Ed.), Türkçe eğitimi açısından dilbilgisi öğretimi , içinde (s. 71-102). Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
Onan, B. (2017). Dil bilgisi öğretiminde sentezci yaklaşım. Uluslararası Türkçe Edebiyat
Kültür Eğitim Dergisi, 6 (4), 2627-2638.
Orgun, F. ve Özkütük, N. (2014). Programlı öğretim yöntemi. Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi , 0 (3) , 189-195.
Ozkul, A. (2016). Türkçe biçim bilgisinde ve söz diziminde artıklı çekim. Aydın Türklük
Bilgisi , 2 (3) , 79-89.
Önal, M. E. (2010). Türkçe öğretmenlerinin ilköğretim II. kademede gerçekleştirilen dil
bilgisi öğretimi hakkındaki görüşleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale.
Öncü, T. (1999). Lev S. Vygotsky'nin gelişim kuramı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Dergisi, 39 (1-2), 227-236.
Önkaş, N. (2010). Ana dili öğretimine yeni yaklaşımlar. Muğla Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi , (24) , 121-128.
Öz, M. F. (2003). Uygulamalı Türkçe öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık.
Özbay, M. (2006). Özel öğretim yöntemleri-1. Ankara: Öncü kitap.
Özbay, M.(2010). Türkçe Öğretimi yazıları. Ankara: Öncü Kitap.
138
Özçelik, N. ve Ceylan Phiri, S. (2017). Geleneksel ve yapılandırmacı öğrenme
ortamlarının Fransızcanın yabancı dil olarak öğretimi/öğrenimi bağlamında
karşılaştırılması. Turkish Studies-International Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic, 12 (25), 609-624.
Özgül, E. (2017). Dil bilgisi öğrenme alanının temel dil becerilerini desteklemedeki
işlevi: bir durum belirleme çalışması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Erciyes Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Kayseri.
Özkan, H. (2005). Öğrenme öğretme modelleri açısından modüler öğretim. Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 6 (2) , 117-128.
Paçacıoğlu, B. (1990). Türk Dili ve Kompozisyon, Ankara: Hat Yayınevi.
Pehlivan, A. ve Aydın, İ.S (2020). Dil bilgisi öğretimine giriş. A. Pehlivan ve İ.S. Aydın
(Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.1-11). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Sağır, M. (2002). İlköğretim okullarında Türkçe dil bilgisi öğretimi. Ankara: Nobel
Yayın Dağıtım.
Sağır, M. Ve Demir Atalay, T. (2016). Yeni programa uygun etkinliklerle dil bilgisi
öğretimi. Ankara Pegem Akademi Yayıncılık.
Sağlam, H. ve Bilgili, A. (2006). Aktif öğrenmeyi temel alan yapılandırmacı yaklaşımın
sosyal bilgiler öğretimine yansımaları. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir
Eğitim Fakültesi Dergisi , 0 (14) , 271-285.
Salman, B. (2018). Yapılandırmacı yaklaşıma göre dil bilgisi öğretimine yönelik
öğretmen görüşleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Salur, N. (2009). Sosyal bilgiler dersinde rol yapma yöntemini kullanmanın ilköğretim
5.sınıf öğrencilerinin sosyal zekâ gelişim düzeylerine ve akademik başarılarına
etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Sancak, H. (2011). Ayrılma hâli ekinin (+dan) işlevleri ve ilköğretim 6. sınıf düzeyinde
animasyon (canlandırma) tekniği ile öğretimi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Sakarya.
Sarıgöz, O. (2013). Sınıfla ve grupla tartışma yöntemlerinin meslek yüksekokulu
öğrencilerinin akademik başarılarına etkisi. Ejovoc (Electronic Journal of
Vocational Colleges), 3 (3) , 100-106.
Selçuk, Z. (2004). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Nobel Yayıncılık
Sever, S. (2015). Türkçe öğretimi ve tam öğrenme. Ankara: Anı Yayıncılık.
139
Sever, S., Kaya Z. ve Aslan C. (2011). Etkinliklerle Türkçe öğretimi. İzmir: Tudem
Yayınları.
Sivri, S. (2007). Tekstil teknolojisi dersinde çoklu zekâ kuramı ile düz anlatım yönteminin
uygulanması ve öğrenci başarısına etkilerinin araştırılması. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Soysal, T. ve Kurudayıoğlu, M. (2016). Cumhuriyet dönemi ortaokul Türkçe dersi
öğretim programlarının söz varlığının geliştirilmesi açısından incelenmesi. Milli
Eğitim Dergisi, 45 (210) , 115-140.
Sönmez, V. (2019). Öğretim ilke ve yöntemleri. Ankara: Anı Yayıncılık.
Şahin, A. (2019). İlköğretimde Türkçe dil bilgisi öğretimi. Çanakkale: Paradigma
Akademi.
Şahin, K.E. (2019). Dört temel beceri ve alan eğitimi. Ankara: Arslanoğlu Matbaacılık.
Şahin, K.E. (2020). Dört temel beceri, alan eğitimi ve yabancılara Türkçe öğretimi.
Ankara: Arslanoğlu Matbaacılık.
Şaşan, H. (2002). Yapılandırmacı öğrenme. Yaşadıkça Eğitim, 74 -75, 49-52.
Şen, C. (2012). Dilbilim okulları. Türk Dili, 767, 94-117.
Şimşek, T. (2014). Türkçe eğitiminde drama. A. Kırkkılıç ve H. Akyol(Ed), İlköğretimde
Türkçe öğretimi, içinde (s. 349-377). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Şimşek, T. ve Topal, Y. (2006). Türkçe eğitiminde drama ve özgün uygulama örnekleri.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 7 (1) , 277-297.
Tan, E. (2008). İlköğretim 7. sınıf dil bilgisi öğretiminde zarflar konusuyla ilgili
yapılandırmacı yaklaşıma göre hazırlanmış çalışma yapraklarının öğrenci
başarısına etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Taşpınar, M. (2016). Öğretim ilke ve yöntemleri. Ankara: Edge Akademi.
TDK Sözlük. (2010). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Teke, S. (2020). Türkçe dil bilgisi öğretiminin tasvirî (açıklamalı) bibliyografyası.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Uşak.
Temizkan, M. (2014). Metin temelli dil bilgisi öğretimi ve uygulamaları. M. Özbay(Ed.),
Türkçe eğitimi açısından dil bilgisi öğretimi, içinde (s. 129 - 150). Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Temizyürek, F., Erdem, İ. ve Temizkan, M. (2016). Konuşma eğitimi- sözlü anlatım.
Ankara: Pegem Akademi.
140
Topbaş, S. (2007). Dil ve kavram gelişimi. Ankara: Kök yayıncılık.
Türkel, A. ve Dundar, E. (2020). Türkçe öğretmen adaylarının sezgisel yolla dil bilgisi
öğretimine yönelik hazır bulunuşlukları. Yaşadıkça Eğitim, 34 (2), 200-211.
Türkel, A. ve İnnalı, H.Ö. (2020). Dil bilgisi öğretimi ve oyun. A. Pehlivan ve İ.S. Aydın
(Ed.), Dil Bilgisi Öğretimi, içinde (s.215-259). Ankara: Pegem Akademi
Yayıncılık.
Türker, F. (2017). Yabancı dil öğretiminde testlerle metotlar, yaklaşımlar. İstanbul:
Yeniyüz yayıncılık.
Türkyılmaz, İ. (1966). Öğretim metodu ve uygulama 2. Ankara: Öğretmeni İşbaşında
Yetiştirme Bürosu.
Uçak, S. (2016). Dil öğrenimi ve edinimi üzerine bir tartışma. Aydın Tömer Dil Dergisi,
1 (1) , 65-80.
Ünveren Kapanadze, D. (2019). Vygostky’nin sosyo - kültürel ve bilişsel gelişim teorisi
bağlamında
Türkçe
öğretiminin
değerlendirilmesi.
Süleyman
Demirel
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi , 1 (47) , 181-195.
Üstünoğlu, E. Doğrudan gözlem yoluyla öğretmenlerin işbirlikli öğretimi. Milli Eğitim
Dergisi , 145.
Vatandaş, S. (2020). Sosyalleşme ve Sosyalleşmenin sosyal medya mecralarındaki
anlamsal ve işlevsel dönüşümü . Erciyes İletişim Dergisi , 7 (2) , 813-832.
Vural, B. (2004). Öğretim faaliyetlerinde yöntem-teknik ve etkinlikler. İstanbul: Hayat
Yayıncılık.
Yakıcı, A., Yücel, M., Doğan, M. ve Yelok, V. S. (2012). Üniversiteler İçin Türkçe-1
Yazılı Anlatım. Ankara: Yargı.
Yakışan, O. (2017). Ortaokullarda dil bilgisi öğretiminde buluş yoluyla öğretim
stratejisinin
öğrenci
başarısına
ve
kalıcılığa
etkisinin
incelenmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Yalınkılıç, K. (2020). Dil bilgisi öğretiminin tarihsel gelişimi. A. Pehlivan ve İ.S. Aydın
(Ed.), Dil bilgisi öğretimi, içinde (s.11-31). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Yangın, B. (1999). İlköğretimde etkili öğretme ve öğrenme el kitabı modül - 4 ilköğretimde Türkçe öğretimi. Ankara: MEB.
Yapıcı, Ş. (2004). Çocukta dil gelişimi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 8 (1),
1-16.
141
Yaşar, Ş. (1989). Yabancı dil öğretiminde çağdaş bir eğitim teknolojisi yaklaşımı:
programlı öğretim. Eğitim ve Bilim, 1 (13), 19-26.
Yaylı, D. ve Yaylı, D. (2014). Yabancı dil olarak Türkçe öğretimine kuramsal
yaklaşımlar. D. Yaylı ve Y. Bayyurt(Ed.), Yabancılara Türkçe öğretimi, içinde
(s.3-25). Ankara: Anı Yayıncılık.
Yeşilyurt, E. (2019). Eklemeli bir bakışla öğretim yöntem ve teknik seçimini etkileyen
faktörler. Turan-Sam Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi, 11 (43), 57- 64.
Yıldırım, S. Y. (2020). Öğretim ilke ve yöntemlerinden gösterip yaptırmaya dayalı ud
öğretiminin öğrencilerin başarı durumuna etkileri. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Yıldırım, S.F. (2011). İlköğretimde fen ve teknoloji öğretmenlerinin yapılandırmacı
öğrenme ortamına ilişkin görüşleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Yıldırım, Y. (2016). Eğitim sosyolojisi perspektifi ile Piaget ve Vygotsky’nin bilişsel
gelişim kuramları üzerine sosyolojik bir analiz denemesi . Bartın University
Journal of Faculty of Education , 5 (2) , 617-628.
Yıldız, C. (2003). Türkçe Öğretiminde Alternatif Yöntemler. Ankara: Anı Yayıncılık.
Yılmaz, M. (2011). Örnek olay yönteminin lise 9. Sınıf öğrencilerinin anlatım
bozuklukları konusundaki başarılarına ve derse yönelik tutumlarına etkisi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, İstanbul.
Yurdakul, B. (2008). Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımının sosyal-bilişsel bağlamda
bilgiyi oluşturmaya katkısı. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 11 (20), 39-67.
142
EKLER
EK 1. Araştırma İzin Belgesi
143
144
EK 2. Anlatım Bozuklukları Başarı Testi (ABBT)
1)”Eskimolar, sıfırın altında -40 derecede yaşarlar.” cümlesinde anlatım bozukluğunu gidermek için
aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A)”sıfırın altında” kelime grubunu cümleden çıkarmak
B)”yaşarlar.” kelimesi yerine “dururlar” kelimesini getirmek
C)”derecede” kelimesi yerine “sıcaklıkta” kelimesini getirmek
D)”Eskimolar” kelimesini cümlenin sonuna almak
2)Aynı cümlede anlamca birbirine zıt durumlar oluşturan ifadelerin bulunması anlatım bozukluğuna
yol açar.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde buna örnek olabilecek bir kullanım vardır?
A)O da okula kesin gelecek miymiş, öğrenebildiniz mi?
B)Eminim şimdiye dek evine varmıştır belki.
C)Derslerime çok çalıştım ve sınavı kazandım.
D)Günler sonra seninle karşılaşmak beni çok mutlu etti.
3)”Yoğun bakımdan çıkma riski yüksek görünüyor.” cümlesinde anlatım bozukluğunun sebebi
aşağıdakilerden hangisidir?
A)Gereksiz ek kullanma
B)Sözcüğün yanlış anlamda kullanımı
C)Yüklem eksikliği
D)Anlamca çelişen sözcüklerin kullanımı
4)Aşağıdaki cümlelerden hangisinde virgülün kaldırılması anlam değişikliğine yol açmaz?
A)Genç, adamı fark edince evden uzaklaştı.
B)Hasta, kadına uzun uzun baktı.
C)Çocuk, otobüse son anda yetişti.
D)O, okula geç kalmaz.
5)Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyimin yanlış anlamda kullanılmasından kaynaklanan bir
anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün gün onu aramaktan ayaklarına kara sular inmiş.
B)Onu görünce korkudan tüyleri diken diken olmuştu.
C)Asla yalan söylemeyen ağzı sıkı bir insandır.
D)Akşama doğru sokaktan el ayak çekilmişti.
145
6)Aşağıdaki metinde numaralandırılmış cümlelerden birinde anlatım bozukluğu yapılmıştır.
“Sabah ilk iki dersimiz Türkçeydi. (I)Ve bugün öğretmenimiz performans ödevlerimizi kontrol
edecekti. (II)Neyse ki ödevimi zamanında yapmıştım. (III) Öğretmenimiz birçok performans ödevlerine
baktı ve sonunda sıra bana geldi. (IV) Heyecanla öğretmenimin yanına gittim.
Bu parçadaki anlatım bozukluğunun olduğu cümle ve bu cümlenin düzeltilmiş hali aşağıdakilerden
hangisidir?
A)I - Ve bugün öğretmenimiz performans ödevlerimizi inceleyecekti.
B)II - Neyse ki zamanında yapmıştım.
C)III - Öğretmenimiz birçok performans ödevine baktı ve sonunda sıra bana geldi.
D)IV - Şevkle öğretmenimin yanına gittim.
7)”Saatlerce bu konuda bana yardımcı olabilecek birini aradım. Karşı komşumuzu tam ikna edecekken
o, tüm işleri bozdu. Böylece bana yardım …”
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)yapılmamasını sağladı.
B)yapılmamasına neden oldu.
C)yapılmamasını amaçladı.
D)yapılmamasına çabaladı.
8)En güzel kıyafetlerimi seçtim bugün. (I)Mezun olduğum liseye gidecektim. (II)İçim heyecandan kıpır
kıpırdı. (III)İlk kez yapılan mezunlar toplantısına katılım rekor düzeydeydi. (IV) Eski arkadaşlarımı
görmek kadar güzel bir şey yoktu.
Bu parçada numaralandırılmış cümlelerden hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A)I
B)II
C)III
D)IV
9)Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi cümlenin anlamına uygun değildir?
A)Yanına doğru geliyordum ama son anda işim çıktı.
B)Kısacası onu görür görmez sevmiştim.
C)Seneye Samsun’a taşınacağız çünkü oradan ev bile alacağız.
D)Okulu çok seviyorum, özellikle de Türkçe dersini.
146
10)İnsanlar, sevdiği şeyleri yaparken kendini hep daha mutlu hisseder. (I) Bundan dolayı insan, kendi
isteği ve yeteneğine uygun mesleği yapmalıdır. (II) Aksi takdirde mutlu olması düşünülemez. (III) Sizce
siz bu konuda ne düşünürsünüz? (IV) Bence mutluluğun formülü seçilen meslekte saklıdır.
Bu parçadaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A)I
B)II
C)III
D)IV
11)Bir cümlede verilen ifadelerin önem sırasının karıştırılması sıralama hatasına sebep olmaktadır.
Aşağıdaki cümlelerden hangisinde sıralama hatası anlatım bozukluğuna sebep olmuştur?
A)Bu işi başaracağına olan inancım bırak yüzde onu yüzde elli bile değil.
B)Sabah işlerini halledip doğruca yanıma geliyorsun.
C)Akşam yemeğinde istediğiniz bir şey var mı?
D)Benimle konuşurken başka şeylerle uğraşman hoşuma gitmiyor.
12)”Onun söylediği her derin sözde bir anlam vardır.” cümlesinde anlatım bozukluğu yapılmıştır.
Yukarıdaki cümlenin anlamca düzeltilmiş hali aşağıdakilerden hangisidir?
A)Onun söylediği derin her sözde bir anlam vardır.
B)Onun söylediği her sözde bir anlam derin vardır.
C)Onun söylediği her sözde derin bir anlam vardır.
D)Onun söylediği her derin sözde anlam vardır.
13)”Bir saniye şöyle dursun, bir dakika bile onun için çok değerliydi. “cümlesinde anlatım bozukluğu
yapılmıştır.
Yukarıdaki cümlenin anlamca düzeltilmiş hali aşağıdakilerden hangisidir?
A)Bir dakika şöyle dursun, bir saniye bile onun için çok değerliydi.
B)Saniye şöyle dursun, dakika bile onun için çok değerliydi.
C)Bir saniye şöyle dursun, bir dakika bile onun için çok değerliymiş.
D)Bir saniye şöyle dursun, bir dakika onun için bile çok değerliydi.
14)”Eminim ki o da buradan gittiği için çok üzülüyordur sanırım.” cümlesinde görülen anlatım
bozukluğunun sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
A)Gereksiz sözcük kullanılması
B)Anlamca çelişen ifadelerin kullanılması
C)Sözcüğün yanlış yerde kullanılması
D)Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
147
15)(I)Ben sana dememiş miydim, bir koyundan iki post çıkmaz diye? (II) Çok güzel konuşup ağzına
gelen her şeyi söylesen de seni anlamayacağı belliydi. (III) En azından şansını denemiş oldun.
(IV)Sözünde durmayanlar, düşünsün.
Bu parçada numaralandırılmış cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A)I
B)II
C)III
D)IV
16)”Kardeşini kütüphanede ders çalışırken görmüşler.” cümlesinde görülen kişinin kim olduğu belli
değildir. Cümleden“onun kardeşini” veya “senin kardeşini” gibi farklı anlamlar çıkarılmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisinde yukarıdaki duruma benzer bir anlam belirsizliği vardır?
A)Ablanla bizim evin önünde karşılaştık.
B)Yarın amcamlar bize yemeğe gelecek.
C)Bisikletini okulun önünde kaybetmiş.
D)Roman okumayı her zaman çok sevdi
17)Aşağıdaki cümlelerde yer alan altı çizili sözcüklerden hangisi anlatım bozukluğuna sebep
olmaktadır?
A)Hava bugün, düne göre oldukça güneşliydi.
B)Öğleden önce ilk dersimiz Türkçe dersiydi.
C)Mutlaka her akşam bize gelirdi bazen.
D)Bana bakışlarında bir tuhaflık olduğunu seziyordum.
18)
I.
II.
III.
IV.
Soğuktan eteklerim zil çalıyordu.
Çok becerikliydi, elinden her iş gelirdi.
Birden karşıma çıkınca ağzım açık kaldı.
Eve gidene kadar akla karayı seçti.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde deyimin yanlış anlamda kullanılmasından kaynaklanan bir
anlatım bozukluğu vardır?
A)I
B)II
C)III
D)IV
148
19)Sahilde güneşin altında uzanıyordu. (I)Etrafta koşuşturan çocuklara baktı.(II) Onlarda eski güzel
günlerini görüyordu. (III)Dünyanın birçok yerinde başka insanların çocukluğunu özlediğini düşündü.
(IV) Keşke daha biraz oynayabilseydim, diye iç geçirdi.
Bu parçadaki anlatım bozukluğunun olduğu cümle ve bu cümlenin düzeltilmiş hali aşağıdakilerden
hangisidir?
A)I - Koşuşturan çocuklara etrafta baktı.
B)II - Eski güzel günlerini görüyordu onlarda.
C)III - Dünyanın yerinde birçok başka insanların çocukluğunu özlediğini düşündü.
D)IV - Keşke biraz daha oynayabilseydim, diye iç geçirdi.
20)Bilim adamları tarafından (I)açıklanan son verilere göre (II)bilgisayarla (III)haşır neşir olmak insanın
zihinsel ve fiziksel gelişimi (IV)açısından olumsuz etki yaratıyor.
Bu cümlede numaralandırılmış yerlerden hangisine “fazla” kelimesinin gelmesi anlatıma uygundur?
A)I
B)II
C)III
D)IV
CEVAP ANAHTARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
A
B
B
C
C
C
B
C
C
C
A
C
A
B
B
C
C
A
D
C
149
EK 3. Bilgilendirilmiş Gönüllü Katılımcı(Veli/Vasi) Onay Formu
150
EK 4. Düz Anlatım Yöntemi Ders Planı Örneği (Kontrol Grubu)
HAFTA 1
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
Dersin İşlenişi
TÜRKÇE
8-B (Kontrol Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
29.03.2021 - 02.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Öğretmen bir cümlede ya da paragrafta ele
alınan konunun dile getirilme tarzına
anlatım denir tanımıyla dersine başlar.
Anlatımda dilin kurallarına uyulmamasının
anlatım bozukluğuna neden olduğunu
belirtir. Anlatım bozuklukları konusunu
“Anlama Dayalı” ve “Dil Bilgisine Dayalı”
olmak üzere iki ana başlığa ayıran öğretmen,
anlama dayalı anlatım bozuklukları üzerinde
durulacağını belirterek öğrencilerini
hedeften haberdar eder. Ve aşağıdaki konu
başlıklarını aşamalı olarak öğrencilerine
sunar:
Gereksiz Ek ve Sözcük Kullanımı:
Cümlede aynı anlama gelen ek veya
sözcüklerin bir arada kullanılması sebebiyle
oluşan anlatım bozukluğudur. Bu bozukluğu
gidermek için aynı anlamı veren ek veya
sözcüğün cümleden çıkarılması gerekir.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Bu zor ve çetin kış koşullarında yola
çıkmayınız. (“Zor” ve “ çetin” aynı
anlamlı.)
• Bizim için söylediklerini işitip,
duyduk.
• Geleceğini, istikbâlini karartacak
kadar düşüncesiz davranıyordu.
• Güzel dilek, bizim için hiçbir
maliyeti olmayan bedava bir
hediyedir.
151
Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanımı:
Cümlede anlam bakımından birbirini
tutmayan sözcüklerin kullanılmasıdır.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Kapının önünde tamı tamına üç beş
nöbetçi vardı.
• Eminim ki bunca gürültü patırtı en
çok onu üzmüş olsa gerek.
• Kuşkusuz bütün çalışmalarının
ödülünü sonunda belki alacaksın.
• Ada vapuru, mutlaka bu saatlerde
kalkmış olabilir.
Yanlış Sözcük Kullanımı: Anlamsal veya
biçimsel bakımdan birbirine yakın olan
sözcüklerin yanlış kullanımıyla ortaya çıkar.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Deterjandan elleri tahrip oldu. (Y)
• Deterjandan elleri tahriş oldu. (D)
• Öğretim durumunu gösteren bir
belge istedi. (Y)
• Öğrenim durumunu gösteren bir
belge istedi. (D)
• Bu bölgenin kendine özgün
gelenekleri vardır. (Y)
• Bu bölgenin kendine özgü
gelenekleri vardır. (D)
• Bu işi de başardı oysa çok
yeteneklidir. (Y)
• Bu işi de başardı zaten çok
yeteneklidir. (D)
• Eve erken geldi çünkü evde kimseyi
bulamadı. (Y)
• Eve erken geldi ancak eve kimseyi
bulamadı. (D)
152
Özet: Anlama dayalı anlatım bozuklarının üç alt başlığı çalışmanın ilk haftasında
öğrencilere anlatılır. Öğretmen tarafından önce anlatımın ve anlatım bozukluğunun tanımı
yapılır. Ardından anlatım bozuklukları konusunun ikiye ayrıldığı üzerinde durularak
anlama dayalı anlatım bozuklukları konusuna giriş yapılır. Öğretim sürecinde işlenecek alt
başlıklar kavram haritasıyla öğrenciye gösterilir. Dersin devamında genelden özele bir
sıralamayla öğrencilere kurallar öğretilir ve öğretmen tarafından çeşitli örnekler verilir.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce kuralları sunar ve ardından
kurallarla ilgili örnekler verir. Daha sonra başka örnekler üzerinden alıştırmalar
gerçekleştiren öğretmen, cevap vermek isteyen öğrencilerine söz hakkı tanır. Öğrenci
cevaplarına göre eksik görülen alt başlıklar üzerinde alıştırma ve pekiştirme uygulamalarına
devam edilir.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde konu anlatımı
gerçekleştirilip öğrencilerin konuya ilişkin bilgi sahibi olmaları sağlanacaktır. İkinci ders
saatindeyse öğretmen tarafından verilecek ek örneklerle konunun pekiştirilmesi
sağlanacaktır.
153
HAFTA 2
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
TÜRKÇE
8-B (Kontrol Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
05.04.2021 - 09.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Öğretmen tarafından geçen hafta işlenmiş
olan konular gözden geçirilecektir. Ardından
aşağıdaki konu başlıklarını aşamalı olarak
öğrencilere sunulacaktır:
Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanımı:
Bir anlatımın doğru algılanabilmesi için her
sözcük yerli yerinde kullanılmalıdır. Bir
sözcük bulunması gereken yerde
kullanılmazsa anlatım bozukluğu oluşur.
Dersin İşlenişi
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Her Allah’ın günü buraya gelip seni
sorar.
• En iyi işi bitirenler, en çok hayal
kuranlardır.
• Cesetler, çok denizde kaldığı için
şişmişti.
• Herkes, izinsiz kursa giren öğrenciye
baktı.
Deyim ve Atasözleri Yanlışları:
Deyimler ve atasözleri kalıplaşmış sözcük
gruplarıdır. Bu yüzden deyim ve
atasözlerinde sözcük veya sözcüklerin
değiştirilmesi anlatım bozukluğuna yol açar.
Aynı şekilde herhangi bir deyim ve
atasözünün cümlenin ifade ettiği anlama
uygun kullanılmaması da anlatım
bozukluğuna yol açar.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Etrafta kimsecikler yoktu, adeta ana
baba günüydü.
• Bir ayağı çukurda olmasına rağmen
çok sağlıklı görünüyor.
• Bir dediği iki olmaz, her söylediği
reddedilir.
• Baş nereye giderse bacak da oraya
gider. (ayak)
154
•
•
Bu sefer şeytanın ayağını kıracağız.
(bacağını)
Bu son olay üstüne tuz şeker ekti.
(biber)
Özet: İlk hafta derste incelenen alt başlıklar öğrenciye hatırlatılır. Ardından öğretmen
tarafından diğer alt başlıkların öğretimine geçilir. Genelden özele bir sıralamayla
öğrencilere kurallar öğretilir ve öğretmen tarafından çeşitli örnekler verilir.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce kuralları sunar ve ardından
kurallarla ilgili örnekler verir. Daha sonra başka örnekler üzerinden alıştırmalar
gerçekleştiren öğretmen, cevap vermek isteyen öğrencilerine söz hakkı tanır. Öğrenci
cevaplarına göre eksik görülen alt başlıklar üzerinde alıştırma ve pekiştirme uygulamalarına
devam edilir.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde konu anlatımı
gerçekleştirilip öğrencilerin konuya ilişkin bilgi sahibi olmaları sağlanacaktır. İkinci ders
saatindeyse öğretmen tarafından verilecek ek örneklerle konunun pekiştirilmesi
sağlanacaktır.
155
HAFTA 3
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
TÜRKÇE
8-B (Kontrol Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
12.04.2021 - 16.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Öğretmen tarafından geçen hafta işlenmiş
olan konular gözden geçirilecektir. Ardından
aşağıdaki konu başlıklarını aşamalı olarak
öğrencilerine sunulacaktır:
Anlam Belirsizliği: Cümleden net bir anlam
çıkmaması veya cümlenin farklı
yorumlamalara açık olması, anlatım
bozukluğuna sebep olmaktadır. Özellikle
virgülün eksik veya yanlış kullanımı bu
bozukluğun görülmesinde önemli bir
etkendir.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Öğretmen odasından dalgın bir
şekilde çıktı.
• Yabancı çocuğa farklı bir şeyler
verdi.
• Bu evin kira geliriyle geçinmeye
çalışıyordu.
• Bayan gazetecinin sorularına cevap
verdi.
Dersin İşlenişi
Mantık Hataları: Anlatımın mantık
ilkelerine uygun olmama durumudur.
-Öğretmen bu alt başlıkla ilgili öğrencilerine
örnekler sunar.
• Otomobilin bagajından bir kamyon
dolusu silah çıktı. (Otomobilin
bagajına bir kamyon dolusu silah
sığmaz.)
• Havalar her geçen gün sıcaklaşıyor,
bugün 20 derece olan hava yarın 15
derece olacak. (Havanın her gün
sıcaklaşmasına uygun bir ifade
değildir.)
• Bir koltukta ölü olarak uyanmak
istemiyorum. (Öldükten sonra
uyanmak mümkün değildir.)
156
Özet: Geçen haftalarda derste incelenen alt başlıklar öğrenciye hatırlatılır. Ardından
öğretmen tarafından diğer alt başlıkların öğretimine geçilir. Genelden özele bir sıralamayla
öğrencilere kurallar öğretilir ve öğretmen tarafından çeşitli örnekler verilir.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce kuralları sunar ve ardından
kurallarla ilgili örnekler verir. Daha sonra başka örnekler üzerinden alıştırmalar
gerçekleştiren öğretmen, cevap vermek isteyen öğrencilerine söz hakkı tanır. Öğrenci
cevaplarına göre eksik görülen alt başlıklar üzerinde alıştırma ve pekiştirme uygulamalarına
devam edilir.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde konu anlatımı
gerçekleştirilip öğrencilerin konuya ilişkin bilgi sahibi olmaları sağlanacaktır. İkinci ders
saatindeyse öğretmen tarafından verilecek ek örneklerle konunun pekiştirilmesi
sağlanacaktır.
157
HAFTA 4
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
Dersin İşlenişi
TÜRKÇE
8-B (Kontrol Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
19.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Anlama dayalı anlatım bozuklukları 3 hafta
boyunca toplam 7 alt başlıkta incelenmiştir.
Öğretmen işlenen konuların gözden
geçirilmesini sağlamak için tahtaya alt
başlıkları tekrar yazar. Ardından EBA ve
Morpa Kampüs gibi uygulamalar
aracılığıyla konular tekrar edilir.
Özet: Anlama dayalı anlatım bozuklukları konusunun son haftasında öğrencilerin konunun
bütününe yönelik çeşitli alıştırmaları çözmesi sağlanır.
Ölçme ve Değerlendirme: Öğretmen tarafından öğrencilere sunulan alıştırmalara verilen
cevaplara göre öğretmen tarafından dönüt ve düzeltmelerde bulunulur.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İki ders saati olarak düzenlenen bu haftaki
çalışmalar, alıştırmalar yoluyla tekrar etme üzerine gerçekleştirilecektir.
158
EK 5. Sezdirme Yöntemi Ders Planı Örneği (Deney Grubu)
HAFTA 1
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
TÜRKÇE
8-A (Deney Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
29.03.2021 - 02.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Sunuş: Öğretmen elinde bu hafta
öğrencilerine sezdirmeyi planladığı dil
bilgisi kurallarına yönelik metinlerin içinde
yer aldığı çalışma kâğıtlarıyla (Ek-7) sınıfa
girer. Bu sayede öğrencilerin dikkatini
çekmiş olur. Ardından öğrencilerine dil
bilgisinin neden gerekli olduğu, hayatta dilin
kurallarını bilmenin bize ne katkı
sağlayacağı ve iyi bir anlatımın nasıl olması
gerektiği üzerine çeşitli sorular sorar.
Öğrencilerini duyuşsal ve bilişsel bakımdan
derse hazır hale getirir.
Desin İşlenişi
Olayı Gözlemleme: Öğretmen, öğrencilerine
Ek-7’de yer alan çalışma kâğıtlarını dağıtır
ve çalışma kâğıdında yer alan metni
okumaları için onları yönlendirir. Ardından
aşağıdaki yönergeleri uygulanmasını sağlar:
1. Okuduğunuz metinde, cümleye aynı
anlamı katan ek ve sözcükler var mı?
Öğrencilerin metin inceleme sürecine
rehberlik eden öğretmen, cümleye aynı
anlamı katan ek ve sözcüklerin bulunup
gruplandırılmasını sağlar. Bu sözcüklerin
birlikte kullanılmasının anlam açısından
sebep olduğu olumsuz yönler üzerinde
durur.
2. Okuduğunuz metinde, cümlede
kesinlik veya olasılık bildiren
sözcükler var mı?
Öğrencilerin metin inceleme sürecine
rehberlik eden öğretmen, cümlelerde
kesinlik veya olasılık bildiren sözcüklerin
bulunmasını sağlar. Bu sözcüklerin birlikte
kullanılmasının anlam açısından sebep
olduğu tutarsızlığı fark ettirir.
3. Okuduğunuz metinde, cümleler
arasındaki geçişi sağlayan bağlaçlar
159
var mı? Metinde kullanılan yakın
anlamlı sözcükler hangileri?
Öğrencilerin metin inceleme sürecine
rehberlik eden öğretmen, metinde kullanılan
bağlaçların cümlenin verdiği anlama uygun
olup olmadığını öğrencilerinin
sorgulamasını sağlar. Farklı cümlelerde yer
alan aynı bağlaçlar gruplandırılır ve cümleye
verdiği anlam üzerine tartışma ortamı
yaratılır. Metin içindeki yakın anlamlı
sözcüklerin de tespit edilmesi sağlanır ve
birbiriyle karşılaştırılır.
Örnekleri Değiştirme ve Hipotez
Oluşturma: Bu aşamada öğrencilerden şu
soruya cevap vermeleri beklenir: “Cümlenin
anlatımını nasıl daha güçlü bir hale
getirebiliriz?” Bir önceki aşamada öğretmen
rehberliğinde, öğrenciler tarafından tespit
edilen kelime ve kelime grupları üzerinde
çeşitli etkinlikler düzenlenir. Öğrencilerden
cümlenin anlatımını düzeltmek için kelime
eklemeleri, kelime çıkarmaları ve kelime
değiştirmeleri gibi bir dizi işlemi yapması
sağlanır.
1. Tespit edilen cümlelerde aynı anlamı
veren hangi sözcüğün veya ekin
cümleden çıkartılması
gerekmektedir? Çıkarılan ek veya
sözcük sonrası cümlenin anlamında
ne gibi değişikler gözlemlenir?
2. Tespit edilen cümlelerde birbiriyle
çelişen hangi sözcüğün nasıl
değiştirilmesi gerekmektedir?
Değiştirilen sözcük sonrası cümlenin
anlamında ne gibi değişikler
gözlemlenir?
3. Tespit edilen cümlelerde bağlaçların
görevleri nelerdir? Bu bağlaçlar
cümleye doğru anlamı vermiş midir?
Doğru anlamı vermeyen bağlaçlar
yerine hangi bağlaçların getirilmesi
uygundur? Metinde yer alan yakın
anlamlı sözcükler cümlelerin
anlamına uygun mudur? Uygun
anlamı vermeyen sözcükler nasıl
düzeltilmelidir?
Öğrencilerin sırasıyla yukarıda sorulara
cevap aramaları ve metindeki cümlelerin
verdiği anlam üzerinde düşünmeleri
160
sağlanmalıdır. Bu sayede öğrencilerin kuralı
sezmesi sağlanacaktır. Sürecin sonunda “1-2
ve 3” olarak numaralandırılmış kurallara
yönelik öğrencilerin bir hipotez oluşturması
sağlanır. “Anlatımı güçlendirmek için
yaptığımız bu çalışmaları sözel olarak nasıl
ifade edebiliriz?” sorusu üstünden öğrenci
cevapları tahtaya yazılır ve kurallar
hakkında hipotez oluşturulur.
Hipotezleri Doğrulama: Öğrenciler
tarafından sözel olarak ifade edilen ve
öğretmen tarafından tahtaya yazılan
hipotezler farklı bir metinde test edilir. Bu
aşamada Türkçe ders kitaplarından
yararlanılır. Ders kitabında yer alan
herhangi bir metin açılarak öğrencilerden
birbiriyle aynı anlamlar veren ek ve
sözcükleri, kesinlik ve olasılık bildiren
sözcükleri, bağlaç ve yakın anlamlı
sözcükleri tespit etmeleri sağlanır. Bir
önceki aşamada gerçekleştirilen kelime
ekleme, çıkarma ve değiştirme işlemleri
yeni metin üstünde de uygulanır.
Kural Oluşturma: Bu aşama doğrulanan
hipotezin, kural olarak tanımlandığı
aşamadır. Bu amaçla EBA ve çeşitli kaynak
kitaplardan yararlanılır. Öğrencilerde
bulunan Türkçe dersi yardımcı kitaplarının
yanı sıra öğretmen tarafından da çeşitli
kaynak kitaplar getirilerek öğrencilerin bu
kitapları incelemesi sağlanır. Böylece bir
kuralın, birbirinden farklı şekillerde
tanımlanabileceği öğrencilere sezdirilir.
Alıştırma Yapma: Öğrenilenlerin işlevsel
olarak kullanılıp farklı bağlamlarda
görülmesinin sağlanması amacıyla EBA ve
MORPHA gibi internet uygulamalarında yer
alan alıştırmalardan yararlanılır. Ayrıca
öğretmen tarafından hazırlanan ve içinde
kuralları sezdirilen türden anlatım
bozukluğu bulunan çeşitli cümleler verilir.
Öğrencilerden cümle oluşturma, cümle
düzenleme veya değiştirme gibi etkinlikler
gerçekleştirerek anlatımı güçlendirmeleri
beklenir.
161
Uygulamaya Aktarma: Sezdirme
yönteminin son aşaması olan bu aşamada
öğrencilerden, öğrendiklerinden hareketle
bir metin oluşturmaları beklenir. Oluşturulan
metinlerde bağlaçlardan, kesinlik ve olasılık
bildiren ifadelerden yararlanmaları sağlanır.
Özet: Öğretmen, öğretim sürecinin ilk aşamasında öğrencilerine dil bilgisi ve iyi bir
anlatım arasında ilişki kurmalarını sağlayacaktır. Ardından hazırlanmış olan metin
aracılığıyla öğretilmesi hedeflenen kurallar öğrenciye sezdirilecek ve öğrencilerin kurala
ulaşması sağlanacaktır. Keşfedilen kuralın kalıcılığını sağlamak amacıyla alıştırmalardan
yararlanılacak ve öğrenilenler uygulamaya aktarılacaktır.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce örnekleri sunar ve
ardından öğrencilerin kurala ulaşmasını sağlar. Kuralın keşfedilememesi durumunda ek
örneklerden yararlanarak öğrencilerin yanlış genellemelere ulaşmasını engeller. Daha sonra
başka metinler üzerinden hipotez doğrulama çalışmaları gerçekleştiren öğretmen,
öğrencilerine uygulama imkânı tanır. Öğrencilerden alınan cevaplara göre dönüt ve
düzeltmelerden yararlanılır. Son aşama olan uygulamaya aktarma sürecinde, öğrencilerin
oluşturacağı metin hazırlama süreçlerine rehberlik eder.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde öğretilmesi hedeflenen
konu öğrencilere sezdirilecek ve öğrencilerin genel bir hipotez oluşturup bunu kural
biçiminde ifade etmeleri sağlanacaktır. İkinci ders saatiyse alıştırma yapma ve uygulamaya
aktarma süreçlerine ayrılacaktır.
162
HAFTA 2
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
Desin İşlenişi
TÜRKÇE
8-A (Deney Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
05.04.2021 - 09.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Sunuş: Öğretmen elinde bu hafta
öğrencilerine sezdirmeyi planladığı dil
bilgisi kurallarına yönelik metinlerin içinde
yer aldığı çalışma kâğıtlarıyla (Ek-8) sınıfa
girer. Bu sayede öğrencilerin dikkatini
çekmiş olur. Ardından geçen hafta işlemiş
olduğu konuları kısaca hatırlatır ve bugün
farklı türden anlatım bozukluklarının tespit
edileceğini öğrencilerini belirtir.
Olayı Gözlemleme: Öğretmen, öğrencilerine
Ek-8’de yer alan çalışma kâğıtlarını dağıtır
ve çalışma kâğıdında yer alan metni
okumaları için onları yönlendirir. Ardından
aşağıdaki yönergeleri uygulanmasını sağlar:
1. Okuduğunuz metinde geçen
sözcüklerin dizilişi bakımından
anlamsal farklılıklar gördüğünüz
sözcük grupları var mı?
Öğrencilerin metin inceleme sürecine
rehberlik eden öğretmen, cümlelerde sıfat
veya zarf görevinde kullanılan sözcüklerin
anlamsal farklılıklarını öğrencilerin fark
etmesini sağlar. Sözcüklerin birbiriyle yer
değiştirmesi durumunda cümlenin hangi
anlamları kazandığını sorgulatır.
2. Okuduğunuz metinde geçen atasözü
ve deyimleri bulunuz.
Öğretmen, metinde kullanılan deyim ve
atasözlerinin öğrenciler tarafından
bulunmasını sağlar. Tespit edilen kelime
grupları ve cümleler tahtaya yazılır.
Ardından tahtaya yazılanlar arasında deyim
ve atasözlerinin metine verdikleri anlamın
doğru olup olmadığı sorgulanır. Ardından
öğretmen, sözlüklerden yararlanarak deyim
ve atasözlerinin kalıplaşmış yargılar olduğu
sonucuna öğrencilerinin ulaşmasını sağlar.
163
Örnekleri Değiştirme ve Hipotez
Oluşturma: Bu aşamada öğrencilerden şu
soruya cevap vermeleri beklenir: “Cümlenin
anlatımını nasıl daha güçlü bir hale
getirebiliriz?” Bir önceki aşamada öğretmen
rehberliğinde, öğrenciler tarafından tespit
edilen kelime ve kelime grupları üzerinde
çeşitli etkinlikler düzenlenir. Öğrencilerden
cümlenin anlatımını düzeltmek için kelime
eklemeleri, kelime çıkarmaları ve kelime
değiştirmeleri gibi bir dizi işlemi yapması
sağlanır.
1. Tespit edilen cümlelerde yer alan
sözcükler birbiriyle yer değiştirmesi
durumunda, cümlenin anlamında ne
gibi değişikler olmaktadır?
Metindeki kullanım mı yoksa yer
değiştirilmiş kullanım mı cümleye
doğru anlamı vermektedir?
2. Tespit edilen cümlelerde anlam
bütünlüğü sağlamak adına hangi
deyim veya atasözünden
yararlanılabilir? Deyimler ve
atasözleri sözlüğünde yer aldığı
şekilden farklı olarak metin içinde
kullanılan örnekler var mı?
Öğrencilerin sırasıyla yukarıda sorulara
cevap aramaları ve metindeki cümlelerin
verdiği anlam üzerinde düşünmeleri
sağlanmalıdır. Bu sayede öğrencilerin kuralı
sezmesi sağlanacaktır. Sürecin sonunda “1
ve 2” olarak numaralandırılmış kurallara
yönelik öğrencilerin bir hipotez oluşturması
sağlanır. “Anlatımı güçlendirmek için
yaptığımız bu çalışmaları sözel olarak nasıl
ifade edebiliriz?” sorusu üstünden öğrenci
cevapları tahtaya yazılır ve kurallar
hakkında hipotez oluşturulur.
Hipotezleri Doğrulama: Öğrenciler
tarafından sözel olarak ifade edilen ve
öğretmen tarafından tahtaya yazılan
hipotezler farklı bir metinde test edilir. Bu
aşamada Türkçe ders kitaplarından
yararlanılır. Ders kitabında yer alan
herhangi bir metin açılarak öğrencilerden
metinde geçen deyim ve atasözleri ile
zarf/sıfat görevindeki sözcüklerin tespit
edilmesi sağlanır. Bir önceki aşamada
gerçekleştirilen kelime ekleme, çıkarma ve
164
değiştirme işlemleri; yeni metin üstünde de
uygulanır.
Kural Oluşturma: Bu aşama doğrulanan
hipotezin, kural olarak tanımlandığı
aşamadır. Bu amaçla EBA ve çeşitli kaynak
kitaplardan yararlanılır. Öğrencilerde
bulunan Türkçe dersi yardımcı kitaplarının
yanı sıra öğretmen tarafından da çeşitli
kaynak kitaplar getirilerek öğrencilerin bu
kitapları incelemesi sağlanır. Böylece bir
kuralın, birbirinden farklı şekillerde
tanımlanabileceği öğrencilere sezdirilir.
Alıştırma Yapma: Öğrenilenlerin işlevsel
olarak kullanılıp farklı bağlamlarda
görülmesinin sağlanması amacıyla EBA ve
MORPHA gibi internet uygulamalarında yer
alan alıştırmalardan yararlanılır. Ayrıca
öğretmen tarafından hazırlanan ve içinde
kuralları sezdirilen türden anlatım
bozukluğu bulunan çeşitli cümleler verilir.
Öğrencilerden cümle oluşturma, cümle
düzenleme veya değiştirme gibi etkinlikler
gerçekleştirerek anlatımı güçlendirmeleri
beklenir.
Uygulamaya Aktarma: Sezdirme
yönteminin son aşaması olan bu aşamada
öğrencilerden, öğrendiklerinden hareketle
bir metin oluşturmaları beklenir. Oluşturulan
metinlerde deyimler, atasözleri ve sıfat/zarf
gibi sözcük türlerinden yararlanmaları
sağlanır.
Özet: Öğretmen, öğretim sürecinin ilk aşamasında öğrencilerine geçen hafta tespit edilmiş
olan anlatım bozuklukları alt başlıklarını hatırlatacaktır. Ardından hazırlanmış olan metin
aracılığıyla öğretilmesi hedeflenen kurallar öğrenciye sezdirilecek ve öğrencilerin kurala
ulaşması sağlanacaktır. Keşfedilen kuralın kalıcılığını sağlamak amacıyla alıştırmalardan
yararlanılacak ve öğrenilenler uygulamaya aktarılacaktır.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce örnekleri sunar ve
ardından öğrencilerin kurala ulaşmasını sağlar. Kuralın keşfedilememesi durumunda ek
örneklerden yararlanarak öğrencilerin yanlış genellemelere ulaşmasını engeller. Daha sonra
başka metinler üzerinden hipotez doğrulama çalışmaları gerçekleştiren öğretmen,
öğrencilerine uygulama imkânı tanır. Öğrencilerden alınan cevaplara göre dönüt ve
düzeltmelerden yararlanılır. Son aşama olan uygulamaya aktarma sürecinde, öğrencilerin
oluşturacağı metin hazırlama süreçlerine rehberlik eder.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde öğretilmesi hedeflenen
konu öğrencilere sezdirilecek ve öğrencilerin genel bir hipotez oluşturup bunu kural
biçiminde ifade etmeleri sağlanacaktır. İkinci ders saatiyse alıştırma yapma ve uygulamaya
aktarma süreçlerine ayrılacaktır.
165
HAFTA 3
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
Desin İşlenişi
TÜRKÇE
8-A (Deney Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
12.04.2021 - 16.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Sunuş: Öğretmen elinde bu hafta
öğrencilerine sezdirmeyi planladığı dil
bilgisi kurallarına yönelik metinlerin içinde
yer aldığı çalışma kâğıtlarıyla (Ek-9) sınıfa
girer. Bu sayede öğrencilerin dikkatini
çekmiş olur. Ardından geçen hafta işlemiş
olduğu konuları kısaca hatırlatır ve bugün
farklı türden anlatım bozukluklarının tespit
edileceğini öğrencilerini belirtir.
Olayı Gözlemleme: Öğretmen, öğrencilerine
Ek-9’da yer alan çalışma kâğıtlarını dağıtır
ve çalışma kâğıdında yer alan metni
okumaları için onları yönlendirir. Ardından
aşağıdaki yönergeleri uygulanmasını sağlar:
1. Okuduğunuz metinde birden fazla
anlamı çıkardığını cümleler var mı?
Metinde virgül kullanımlarını doğru
buluyor musunuz?
Öğrencilerin metin inceleme sürecine
rehberlik eden öğretmen, birden fazla anlam
veren cümlelerin belirlenmesini sağlar. Bu
cümlelerde net bir anlamın çıkmaması
üzerine sınıf içi tartışma başlatır.
Cümlelerden çıkarılan anlamlar tahtaya
yazılır.
2. Okuduğunuz metinde gerçekleşmesi
mümkün olmayan anlamlar
olduğunu düşünüyor musunuz?
Öğretmen, metinde yer alan cümlelerin teker
teker incelenmesini ve hayatın doğal
akışında gerçekleşmesi mümkün olmayan
anlamların bulunmasını sağlar. Bu süreçte
öğretmen tarafından konu alanı
örneklendirilir. Örneğin, öğretmen “Bir
aylık olan bebek, yeni doğum gününü
kutlayabilir mi?” sorusunu öğrencilerine
yöneltir.
166
Örnekleri Değiştirme ve Hipotez
Oluşturma: Bu aşamada öğrencilerden şu
soruya cevap vermeleri beklenir: “Cümlenin
anlatımını nasıl daha güçlü bir hale
getirebiliriz?” Bir önceki aşamada öğretmen
rehberliğinde, öğrenciler tarafından tespit
edilen kelime ve kelime grupları üzerinde
çeşitli etkinlikler düzenlenir. Öğrencilerden
cümlenin anlatımını düzeltmek için kelime
eklemeleri, kelime çıkarmaları ve kelime
değiştirmeleri gibi bir dizi işlemi yapması
sağlanır.
1. Tespit edilen cümlelerde yer alan
birden fazla anlamı düzeltmek için
hangi işlemler gerçekleştirilmelidir?
Virgül, cümlenin hangi ögesinden
sonra kullanılırsa cümle tek bir
anlam kazanır?
2. Tespit edilen cümlelerde anlamın,
mantık ilkelerine uyması için hangi
değişikliklere gidilmelidir? Metinde
yer alan sözcük değiştirilmeli mi
yoksa cümleden mi çıkarılmalıdır?
Öğrencilerin sırasıyla yukarıda sorulara
cevap aramaları ve metindeki cümlelerin
verdiği anlam üzerinde düşünmeleri
sağlanmalıdır. Bu sayede öğrencilerin kuralı
sezmesi sağlanacaktır. Sürecin sonunda “1
ve 2” olarak numaralandırılmış kurallara
yönelik öğrencilerin bir hipotez oluşturması
sağlanır. “Anlatımı güçlendirmek için
yaptığımız bu çalışmaları sözel olarak nasıl
ifade edebiliriz?” sorusu üstünden öğrenci
cevapları tahtaya yazılır ve kurallar
hakkında hipotez oluşturulur.
Hipotezleri Doğrulama: Öğrenciler
tarafından sözel olarak ifade edilen ve
öğretmen tarafından tahtaya yazılan
hipotezler farklı bir metinde test edilir. Bu
aşamada Türkçe ders kitaplarından
yararlanılır. Ders kitabında yer alan herhangi
bir metin açılarak öğrencilerden metindeki
virgül kullanımlarını incelemeleri ve
mantıksal bakımdan uygun anlamı vermeyen
sözcüklerin olup olmadığını belirlemeleri
sağlanır. Bir önceki aşamada gerçekleştirilen
kelime ekleme, çıkarma ve değiştirme
işlemleri yeni metin üstünde de uygulanır.
167
Kural Oluşturma: Bu aşama doğrulanan
hipotezin, kural olarak tanımlandığı
aşamadır. Bu amaçla EBA ve çeşitli kaynak
kitaplardan yararlanılır. Öğrencilerde
bulunan Türkçe dersi yardımcı kitaplarının
yanı sıra öğretmen tarafından da çeşitli
kaynak kitaplar getirilerek öğrencilerin bu
kitapları incelemesi sağlanır. Böylece bir
kuralın, birbirinden farklı şekillerde
tanımlanabileceği öğrencilere sezdirilir.
Alıştırma Yapma: Öğrenilenlerin işlevsel
olarak kullanılıp farklı bağlamlarda
görülmesinin sağlanması amacıyla EBA ve
MORPHA gibi internet uygulamalarında yer
alan alıştırmalardan yararlanılır. Ayrıca
öğretmen tarafından hazırlanan ve içinde
kuralları sezdirilen türden anlatım
bozukluğu bulunan çeşitli cümleler verilir.
Öğrencilerden cümle oluşturma, cümle
düzenleme veya değiştirme gibi etkinlikler
gerçekleştirerek anlatımı güçlendirmeleri
beklenir.
Uygulamaya Aktarma: Sezdirme
yönteminin son aşaması olan bu aşamada
öğrencilerden, öğrendiklerinden hareketle
bir metin oluşturmaları beklenir. Oluşturulan
metinlerin mantıksal bütünlüğe uygun
olması ve noktalama işaretlerinin doğru
kullanılması sağlanır.
Özet: Öğretmen, öğretim sürecinin ilk aşamasında öğrencilerine geçen hafta tespit edilmiş
olan anlatım bozuklukları alt başlıklarını hatırlatacaktır. Ardından hazırlanmış olan metin
aracılığıyla öğretilmesi hedeflenen kurallar öğrenciye sezdirilecek ve öğrencilerin kurala
ulaşması sağlanacaktır. Keşfedilen kuralın kalıcılığını sağlamak amacıyla alıştırmalardan
yararlanılacak ve öğrenilenler uygulamaya aktarılacaktır.
Ölçme ve Değerlendirme: Ders içi etkinliklerde öğretmen önce örnekleri sunar ve
ardından öğrencilerin kurala ulaşmasını sağlar. Kuralın keşfedilememesi durumunda ek
örneklerden yararlanarak öğrencilerin yanlış genellemelere ulaşmasını engeller. Daha sonra
başka metinler üzerinden hipotez doğrulama çalışmaları gerçekleştiren öğretmen,
öğrencilerine uygulama imkânı tanır. Öğrencilerden alınan cevaplara göre dönüt ve
düzeltmelerden yararlanılır. Son aşama olan uygulamaya aktarma sürecinde, öğrencilerin
oluşturacağı metin hazırlama süreçlerine rehberlik eder.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İlk ders saatinde öğretilmesi hedeflenen
konu öğrencilere sezdirilecek ve öğrencilerin genel bir hipotez oluşturup bunu kural
biçiminde ifade etmeleri sağlanacaktır. İkinci ders saatiyse alıştırma yapma ve uygulamaya
aktarma süreçlerine ayrılacaktır.
168
HAFTA 4
Dersin adı
Sınıf
Konu
Önerilen Süre
Tarih
Kazanım
Dersin İşlenişi
TÜRKÇE
8-A (Deney Grubu)
Anlatım Bozuklukları
2 ders saati
19.04.2021
Anlatım bozukluklarını tespit eder.
Anlama dayalı anlatım bozuklukları 3 hafta
boyunca toplam 7 alt başlıkta incelenmiştir.
Öğretmen işlenen konuların gözden
geçirilmesini sağlamak için tahtaya alt
başlıkları tekrar yazar. Ardından EBA ve
Morpa Kampüs gibi uygulamalar
aracılığıyla konular tekrar edilir.
Özet: Anlama dayalı anlatım bozuklukları konusunun son haftasında öğrencilerin konunun
bütününe yönelik çeşitli alıştırmaları çözmesi sağlanır.
Ölçme ve Değerlendirme: Öğretmen tarafından öğrencilere sunulan alıştırmalara verilen
cevaplara göre öğretmen tarafından dönüt ve düzeltmelerde bulunulur.
Planın Uygulanmasına İlişkin Açıklamalar: İki ders saati olarak düzenlenen bu haftaki
çalışmalar, öğrenilen bilgileri kalıcı hale getirme üzerine gerçekleştirilecektir.
169
EK 6. Sezdirme Yöntemi Uygulanırken Kullanılan Metinler (Deney Grubu)
HAFTA 1
OKULUN İLK GÜNÜ
Millî Eğitim Bakanlığı’nın açıklamasından sonra, okulların açılacağı haberini aldım. Uzun
zaman ve vakitten sonra okula gideceğim için çok mutluydum. Bugün arkadaşlarımla sonunda
görüşecektim. Şüphesiz arkadaşlarımla okulda yapmayı en sevdiğim şey beraber satranç
oynamaktı. Ancak bu oyun zekâ gelişimi istiyor ve bize düşünme imkânı tanıyordu. Eminim
ki arkadaşlarım da benim gibi bu oyunu çok seviyor olabilirler. Neyse, uzun lafın kısası lafı
fazla dolandırmamak gerekirse okula geldim. Arkadaşlarımı görünce boyunlarına sarılmamak
için kendimi öyle zor tuttum ki… Ailemin virüs hakkında bana yaptığı ikazlar, uyarılar hep
dolandı durdu aklımda.
-
Maskeleri yüzünden kesinlikle çıkarma! Çünkü virüsün nereden geleceği belli olmaz!
Beraber karşılıklı arkadaşlarımla selamlaştık. Sonra derse girdik. Öğretmenimiz derste bu
dönem işlemesi gereken çok sayıda konulardan bahsetti. Bu sırada birçok arkadaşımın
suratının asıldığını fark ettim. Bazen ben de genellikle derslerden nedense ürperiyorum.
Özellikle neyse ki öğretmenimiz, her konuda bizim yanımızda olacağını belirtti. Bu biraz
olsun içimizi rahatlatmıştı. Kuşkusuz bu günlerde geçebilir. Fakat yaşadıklarımız asla
unutulmayacak.
Okulun bitişine doğru gelirken ilk gün olması sebebiyle öğretmenimiz telefonunun kamerasını
açtı ve bizim bir resmimizi çekti. Maskeler altında görülmese de her birimizin suratının
güldüğünden emindim. Servisimize doğru süratli adımlarla ilerlerken şimdiden bir sonraki
okul tarihini iple çekiyorum…
170
HAFTA 2
CANIM ÇOCUKLUK
Çocukluk arkadaşlarımla biraz daha fazla görüşebilmek için neleri vermezdim ki! Onlarla
geçen vakit, nehir gibi akıp gidiyordu… Ben onları, onlar da beni anlayabiliyordu.
Şimdilerdeyse sıkıntıdan eteklerim tutuşuyor. Fazla çocukluk arkadaşlarıma düşkün müyüm?
Evet olabilir! Şair boşuna şu dizeleri kullanmamış şiirinde:
Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı?
Evet, o dostluk ki daha biraz azimli olmayı, karşılıklı hoşgörü ve saygı göstermeyi hak eden
uçsuz bucaksız bir limandır. O limanda insan çok huzuru bulduğunu fark edince mutluluğa
kavuşur. Ve hatta dostlar, insanın hatalarını gören ve gösteren birer aynadır. Kusurlarımızı sırf
bizim iyiliğimiz için bize açmaları yok mu? Hep aklıma şu atasözü gelir: “Dost ekşi söyler.”
171
HAFTA 3
YEMEKLERDEN SARMA
Yaşlı, sokaktaki kadına: “Bugün de yemekte sarma mı var?” diye sordu. Kadın: “Değil
yemek, sarma bile yok!” diye cevap verdi. Yaşlı kadın aldığı cevaptan sonra şaşırdı. Oysa
biricik komşusu her gün sarma yapıp ona da ikram etmeyi eksik etmezdi. Duyduğuna emin
olmak istercesine gür bir sesle sordu:
-
Ne o? Bugün canın mı sıkkın senin?
Soruların ardı arkası kesilmeyecekti. Kadın konuşmak hatta bu sorulara cevap vermek bile
istemiyordu. Ne zamandan beri yaptığı yemeği onunla paylaşmak zorunda kaldığını
hatırlamıyordu. Yaşına hürmeten “Evet” diye mırıldandı. Yaşlı, tam yeni bir soru daha
yöneltecekken evin kapısı çalmaya başladı.
Gelen en küçük torunuydu. Kapıyı açtı. “Ne söyleyeceğini biliyorum, evet bugün aç kaldım.”
diye iç geçirirken küçük torunu “Sana yemek getirdim.” dedi. İşte o an her yanı kırışmış
elleriyle gözlerini ovaladı. Uzun ay ve haftalardır menüsü hep aynıydı. Kapıyı açarken içinde
duyduğu tedirginliği hatırladı. Sarma yok… O zaman bugün yemekte yok! Bu da oldu, aç
kaldım diyordu ki küçük torunu yetişti imdadına. Ah! Ne güzeldi torun sahibi olmak.
O yemeği bırakırken dedesinin ellerini öpmeyi de ihmal etmedi. Torunu gider gitmez sofraya
oturan yaşlı adam, “Bir musibet, bir güzelliğin habercisidir.” diye kendi kendine konuşa
konuşa yemeğini afiyetle yedi.
172
EK 7. Öğrenci Çalışmalarından Örnekler
Kontrol Grubu
173
174
Deney Grubu
175
176
177
178
179