İş Ahlakı Dergisi
Turkish Journal of Business Ethics
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani
Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Öz: Sadece kâr odaklı bakış açısıyla yönetilen iş dünyasının çok boyutlu olumsuz sonuçları var. İnsan için var olduğu
iddia edilen sistemler, “insan”a hizmet etmemekte hatta tam tersine insanı, kendisine hizmet eden nesnelere dönüştürmektedir. Bu makalenin amacı, insanın özgürlüğünü ve esenliğini merkeze alan bir yönetim yaklaşımı önerisinde
bulunmaktır. Yaklaşıma temel teşkil eden ilke ve değerlerin belirlenmesinde kadim bilgelik ve yönetim birikiminden
yararlanılmıştır. Çalışmada ilk olarak, insanın kadim bilgelik açısından anlamına, varlık düzenindeki yerine, amacına ve ideallerine yer verilmiştir. İkinci olarak insani yönetimin amacı ele alınmış ve modele esas teşkil eden; insan
onuru, insan esenliği, düzen ve karşılıklı bağlılık, adalet ve merhamet, emanet ve ehliyet, süreklilik inancı ve hesap
verebilirlik ilkeleri üzerinde durulmuştur. Sonrasında bu ilke ve değerlerin işletme unsurları ile ilişkileri ve unsurları
nasıl yönlendirdiği tartışılmıştır. Literatüre dayalı bir kavramsal yaklaşımı esas alan bu çalışmada ben-ötesi misyon
sahibi bir girişimcinin, belirlenen ilke ve değerleri işletmede uygulamaya almasının önemli bir yere sahip olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmanın alana katkısı, birbirlerinden farklı alanlar olarak ele alınan unsurları, insanın özgürlük ve esenliği perspektifinden ilişkilendiren bir şema sunmasıdır. Son olarak genel bir değerlendirme yapılmış
ve araştırma önerilerine yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yönetim, işletme, kadim bilgelik, insan ve özellikleri, insani yönetim.
A Study on Human-Centered Management from The Perspective of Perennial Wisdom
Abstract: The business world manages its operations only through a profit-oriented perspective, causing negative
effects in multiple dimensions. The systems that are claimed to exist for human beings do not serve ‘humans’, on
the contrary, they transform humans into objects that serve the systems. The purpose of this article is to propose
a management approach centered on human freedom and well-being. In this article we use perennial wisdom and
management experience to determine the principles and values that form the basis of the approach. This article
primarily includes the meaning of being human, the place of human in the order of existence, and the purpose and
ideals of humans from the perspective of perennial wisdom. Secondly, we discuss the purpose of human-centered
Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Medipol Üniversitesi, hcirpan@medipol.edu.tr
0000-0002-7554-5203
Prof. Dr., İstanbul Medipol Üniversitesi, nalayoglu@medipol.edu.tr
0000-0003-2736-4448
Çırpan H. ve Alayoğlu, N. (2022). Kadim bilgelik perspektifinden insani yönetim üzerine bir çalışma. İş Ahlakı Dergisi,
15(1), 184-220
Araştırma Makalesi
Başvuru
Revizyon
Kabul
Basım
© İGİAD
DOI: 10.12711/tjbe/m3738
Turkish Journal of Business Ethics, 2022
isahlakidergisi.com
184
: 11.01.2022
: 04.04.2022
: 25.04.2022
: 05.2022
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
management and the concepts that form the foundation of the model, namely, human dignity, human well-being,
order and mutual dependence, justice and mercy, trust and worthiness, belief in afterlife and accountability. Afterwards, we address how these principles and values are related to business elements and how they give direction
to these elements. In this study with a literature-based conceptual approach, we conclude that an entrepreneur with
a transpersonal mission has an important role in applying the determined principles and values in the business. As
a contribution to the literature, this paper presents a schema from the perspective of human freedom and well-being, and link the elements which were regarded to be in different areas. Finally, we make a general discussion and
recommendations for future research.
Keywords: Management, business, perennial wisdom, human and human features, human-centered management.
Giriş
Son yüzyılda genelde toplumsal dinamiklere ve özelde iş dünyasına yön veren bakış
açısının; ekonomi, büyüme ve kârlılık olduğu söylenebilir. Bunun bir sonucu olarak araştırmacıların odak noktası, genellikle işletmenin başta girişimciler olmak
üzere, hissedarlarının faydasını en üst seviyeye nasıl getireceği olmuştur. Yönetim
en genel anlamıyla, başkaları aracılığı ile iş başarma bilim ve sanatı olarak tanımlanmıştır. Bu tanım unsurlarına ayrıldığında, yönetimin görev ve insan boyutları
olduğu görülür. İnsan ile ilgili yapılan çalışmalarda temel alınan konu, çalışanların
şirket amaçlarına en fazla nasıl hizmet edeceklerini belirlemeye dönük olmuştur.
Diğer yandan yönetimin bilim unsuru, yapılan çalışmalarda elde edilen bulgulardan hareketle yöneticilerin, daha etkili ve verimli olmalarına hizmet edecek bilgi
ve yöntemleri içerir.
İnsan mutluluğu ve refahı üzerine yapılan çalışmalar, insanlar için kurulduğu
iddia edilen yapıların bir bütün olarak insanlığa hizmet etmediğini ortaya koymaktadır. Mesela İngiltere’de yapılan bir araştırmanın bulgularına göre, çalışanların
%37’sinin yaptıkları işin herhangi bir anlamının kalmadığını, topluma uzaktan yakından faydalı bir şeyle bağlantısının olmadığını göstermektedir (YouGov, 2015).
İnsana hizmet etmeyen yapıların en bariz olarak göründüğü yer, dünya üzerinde
devam etmekte olan üretim sistemidir. Tüketimin yüksek olduğu bölgelerde, insanlara daha hesaplı ürün sunabilmek için başka kıtalarda yoksul insanlar, günlük
bir dolara üretim hattına konuluyor (Morgan, 2015). Bütün bunlara, küresel düzeyde iş dünyasının nasıl bir modern köleliğe dönüştüğü (Crane, 2013) ve neo-liberal ideallerin; şirketler, ulus devletler, ulus ötesi ve uluslararası kuruluşların iş
birliği ile hayatı ölüme boyun eğdiren bir nekrokapitalizme dönüştürdüğü de (Banerjee, 2008) eklenebilir. Bunun sonucu olarak, 2019 yılında sayıları sadece 2,153
olan dünya milyarderleri, 4,6 milyar insanın toplam varlığından daha fazla servete
sahiptir ve dünyanın en zengin %1’inin, 6,9 milyar insanın toplam varlığının iki
katından daha fazla serveti vardır (OXFAM, 2020).
185
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Bununla birlikte iş dünyasının işleyişine hâkim olan bu paradigma, dünyada
var olmanın tek yolu olarak sunulmaktadır. Mevcut paradigmanın içerisinde rekabet edebilmenin ve daha avantajlı duruma geçmenin yolu olarak da girişimcilik önerilmekte; bir bakıma sömürülen olmak yerine sömüren olmanın yollarını
bulmanın bir zorunluluk olduğu öne sürülmektedir. Gözden kaçırılan nokta ise
mevcut üretim ve tüketim paradigmasının dünyayı ve ekosistemi sürdürülemez bir
noktaya doğru taşıdığıdır (Çırpan, 2008).
İş dünyasında hâkim paradigma olan kapitalizm; kirlilik, gerilim, güvensizlik,
yoksulluk ve israf gibi bir yığın sosyoekonomik atık yaratıyor ve bu yük, dünya yoksullarına yükleniyor (Fleming, 2019, s. 12). Hesap sorulmayan işletme yöneticilerinin almış olduğu kararlar, sosyal dengesizliklere yol açmakta ve sosyal çalkantıların
alt yapısını hazırlamaktadır. Benzer şekilde Lovins (2015), farklı boyutlarıyla ele
alarak yaptığı değerlendirmede; küresel ekonominin bıçak sırtında olduğunu, toplumları ve ekosistemi çöküşe götüren ve sürdürülebilir olmayan iş dünyası uygulamalarına dayandığını, sağlıklı bir ekosistemi sağlayacak yeni bir ekonomi paradigmasına ve yeni iş modellerine ihtiyaç olduğunu iddia etmektedir. Ancak bütün bu
sorgulamalara rağmen, ana akım ekonomi disiplini tümüyle işe yaramaz bir toplum
vizyonuna inatla sarılmaktadır (Fleming, 2019, s. 12).
İçinde bulunduğumuz bu süreci Sardar (2010), eski paradigma ve yapıların çözüldüğü ve henüz yenilerinin net olarak ortaya çıkmadığı bir geçiş dönemi ve ‘normal ötesi zamanlar’ olarak nitelendiriyor. Bu dönem, ne bire bir bildiğimiz geçmişe
dönmenin mümkün olduğu ne de sürdürülebilir geleceğe güvenle götürecek yolun
belli olduğu bir geçiş aşamasıdır. Yani, insanın tüm eylemlerinin yeniden gözden
geçirilmesi gerektiği bir dönem yaşanıyor.
İnsanı dikkate alan ilk çalışmalar, onun ihtiyaçlarını ve motive eden unsurları
belirlemeye yönelik olmuştur. Bunun üzerine örgüt kültürünün insan davranışı
üzerindeki etkisi eklenmiştir. Bu çalışmalarda hem birey olarak hem de sosyal
varlık olarak insanın ne olduğu üzerinde durulmamış ve insanın “erdemler yolu
ile gelişen bir birey” olduğu dikkate alınmamıştır (Melé, 2003, s. 85). İnsani değerleri ve erdemleri dikkate alan bir iş dünyası ve ekonomi, yukarıda belirtilen
sürdürülemez yapıya alternatif olarak önerilmiştir (Dierksmeier, 2016; Pirson,
2015). Bu paradigma değişimi, yönetim uygulamalarının ve işletmelerin daha
fazla sorumluluk duyan bir anlayışa yönelmesini içermektedir. Bu düşünceleri
yaygınlaştırmaya yönelik olarak bir grup akademisyen tarafından 2005 yılında
kurulan ve çeşitli ülkelerde temsilcilikleri bulunan İnsani Yönetim Ağı (Humanistic Management Network), amaçlarını, “Hayatın asaletine koşulsuz saygıyı
186
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
dikkate alan ekonomik faaliyetleri ve işletme uygulamalarını tanıtmak, teşvik
etmek ve desteklemek” olarak belirtmektedir (https://humanisticmanagement.
network). Bu network çerçevesinde yapılan çalışmaları “yönetim için alternatif
bir paradigma denemesi” olarak sunan Pirson (2017), çalışmasının kesin olmadığını ve “alanın hâlâ gelişmekte olduğunu” (s. xv) ifade etmiştir. Eserde insani
yönetimin köşe taşları olarak “onur” ve “esenlik” (well-being) kavramları ele alınmıştır. Pirson (2017) bu eseriyle, amacının iki temel soru etrafında tartışmaların
devam etmesi olduğunu söylüyor: “İnsan olarak biz kimiz?” ve “Herkes için işleyen bir dünyayı nasıl organize edebiliriz?” (s. xv).
Bu çalışmanın amacı, kadim bilgelikten hareketle insani yönetimin temel ilke
ve değerlerine yönelik bir öneri sunmaktır. Kadim bilgeliği referans olarak almamızın nedeni, üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen varlığını sürdürmesi ve
değişik inanç ve kültüre sahip insanlara hitap edebilmesidir. Kadim, kelime olarak başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan ve çok eskilere uzanan anlamına
geliyor. Bilgelik ise kısaca bilginin doğru yerde, uygun zamanda ve yerli yerinde
kullanılması olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada insanlık tarihinin ilk zamanlarında ortaya çıkan ve gelenek olarak birikerek gelen, zamanın geçişine direnerek varlığını sürdüren bilgi birikimi esas alınmış ve makalenin sınırları içerisinde
kalmak açısından seçici davranılmıştır. İlk olarak, yönetimin merkezinde olması
nedeniyle insanın varlık düzenindeki yeri incelenmiştir. Kadim bilgelikte insanın
konumuna bağlı olarak insan ve özellikleri, amacı ve idealleri ve diğer varlıklarla ilişkisi ile ilgili temel kabuller ele alınmıştır. Sonraki bölümde, “İnsan nedir?”
sorusuna verilen cevaptan hareketle insani yönetimin dayanması gereken ilke ve
değerlere yer verilmiştir. Sonrasında bu ilke ve değerlerin işletme ve paydaşları
açısından anlamı değerlendirilmiştir. Son bölümde ise tartışma ve araştırma önerilerine yer verilmiştir.
Yönetim Olgusu ve İnsani Yönetim
Bu çalışmanın merkezinde yönetim ve doğal sonucu olarak insan yer almaktadır.
En genel anlamıyla yönetim, insan aracılığıyla iş başarma bilim ve sanatı olarak
tanımlanır. Nötr bir içerik taşıyan yönetim olgusu, icra edilmesiyle hedeflenen
amaca ulaştırmasına bağlı olarak “başarılı” ya da “başarısız” olarak değerlendirilir. Bu açıdan bakıldığında yönetim, amaca ulaştırmada bir araç özelliğine sahiptir. Ancak yönetim hem amacın değeri hem de amacı gerçekleştirmede izlenilen
yöntem açısından moral değerler üzerinden değerlendirilebilir. Bu çalışmada,
işletmelerin sadece en yüksek kârı hedefleyen bir yönetim ile uygulamalarında
187
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
odağına insanı ve toplumsal faydayı alan “insani yönetim” karşılaştırmalı olarak
ele alınacaktır.
“İnsani” kelimesi bir sıfat olup Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “insanca, insana
özgü olan ve insanla ilgili” olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu Sözlükleri,
2022). Buradan hareketle insani yönetim, insana yakışan ve insanla ilgili yönetim
olarak tanımlanabilir. İnsani yönetimin amacı kısaca insana hizmet etmektir. İnsanı bir kaynak ve araç olarak gören, sadece kâr odaklı yönetimin amacı ise işletmenin
elde edeceği kârı en üst düzeye çıkarmaktır. İnsani yönetimde insan bir araç değil,
değerli/kıymetli bir varlık olarak bizatihi amaçtır. Burada “insan” tanımlaması sadece çalışanı değil, işletme ile ilişkili olan tüm insanları yani işletmenin paydaşları
olan yönetim dahil olmak üzere müşterileri, tedarikçileri, hissedarları ve toplumu
kapsar. Buradan hareketle insanın, ekonomik ve sosyal hayatın hem merkezi hem
de amacı olduğu söylenebilir.
“İnsan” ve Varlık Düzenindeki Konumu
Herhangi bir sistemin (yönetim sistemi, ekonomik sistem vb.), içinde var olduğu
dünya ile ilgili temel kabulleri vardır. Bu kabuller, sistemi oluşturan unsurlar ile
ilgili varsayımları içerir. Belirli bir sistemin, hangi alanda olduğundan bağımsız
olarak, ürettiği sonuçların hem anlaşılması hem de sistemin arzulanan yönde değiştirilebilmesi için, o sistemin kabullerini ve varsayımlarını çözümlemek gerekir.
Herhangi bir medeniyeti, kültürü veya paradigmayı diğerlerinden ayıran, onun
theo-ontolojisi1dir (Fazlıoğlu, 2020, s. 149). Fazlıoğlu (2020)’na göre theo-ontolojinin önemi, insanın bu dünyada neden ve nasıl yaşayacağı ile insanın anlamına ve
yerine ilişkin sorulara cevap olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla insanın
hem kendisiyle ilgili tasavvuru hem de ilk-ilke ve kâinat tasavvuru paradigmanın
içeriğini belirler. Bu ontolojik ilke ve prensipler, kurulacak olan tüm sistem ve uygulamaları yönlendirir ve sistemin paydaşlarının yaklaşım ve eylemlerine rehberlik
eder. Bu çalışmada esas alınan paradigmanın unsurları ve birbirleriyle ilişkisi Şekil
1’de gösterilmiştir.
1
“İlk-ilke kabulü ile bu kabule uygun bir evren tasavvurunun inşası.” (Fazlıoğlu, 2020)
188
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
K
e
r ç
m
r
e k l e ş t i
Teklif
Mükellefiyet
Taklit
İLK - İLKE
AMAÇ / GAYE
nlam
t/A
Ara
Niye
e
d
Geliştirme
i
FAKÜLTELER
Rehberlik
e
n
Ko
/ İm rum
ar a
İlh
Ka am
yn /
ak
De
İA
T
G
i
M
TA
B
U
PL
TO
Hi
zm
ste et
k
ç
Ara
m
Ver
Yön
ç
e
n
ÇALIŞMA /
AMEL
İNSAN
Şekil 1: Kadim Bilgelikte İnsan (Yazarlar tarafından oluşturulmuştur.)
İnsanın İlk-İlke ile İlişkisi
Kadim bilgeliğe göre insanın yeryüzünde bulunuşunun anlamı, İlk-ilke ile olan ilişkisine göre şekillenmektedir. İlk-ilke, varlık tasavvurlarına göre değişik isimlerle
tanımlansa da genel olarak kâinat ve insanın kaynağı olarak kabul edilir. Yaratıcı
var oluşun başlatıcısı, mutlak bilen ve mutlak güç sahibidir. Bu ilişkide yaratıcının
rolü, konumuz açısından kısaca, evreni desteklemesi ve varlıkların ihtiyaç duyduklarını onların alma kapasitesine göre vermesidir. Yaratıcının desteği ve rahmeti,
insan dâhil olmak üzere tüm canlıları kapsar. İnsan yeryüzünde eylemlerine yön
verecek olan İlk-ilke ile kurmuş olduğu ilişkiye göre şekillenecektir. Bu ilişki, İslam
189
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
geleneğinde insana yeryüzünde halife olma mükellefiyeti yüklerken insan edimlerinde Yaratıcı’nın sıfatlarını kendisinde göstermesi şeklindedir.
İnsanın Tabiat ile İlişkisi
Sahip olduğu özellikler aracılığıyla insan, tabiat üzerinde bilinçli ve iradi tasarrufta
bulunabilir. Bu özellikler onu tabiat üzerinde hükümdar kılar. İnsan, evreni anlayabilecek ve evren üzerinde hâkimiyet kurabilecek özgür iradeye sahip tek canlıdır.
Yaratıcı, insanı bir amaç için var etmiş ve bu amacı gerçekleştireceği platform olarak da ona evreni sunmuştur. Tabiat, insanın hizmetine verilmiştir (Kur’an-ı Kerim
45:13). Tabiat üzerinde eylemde bulunma gücü, insana sahip olduğu özelliklerini
kullanabilme fırsatı da verir. Burada önemli olan dünyevi eylemlerin bir amaç değil,
insanın amacına hizmet eden bir araç olarak görülmesidir. Bununla birlikte tabiatın, insanın hizmetine onu tahrip etmesi için değil, imar etmesi ve onun kaynaklarını gelecek nesilleri de düşünerek bilinçli bir şekilde insanlığın yararına tasarrufta
bulunması için verildiği unutulmamalıdır. Bu anlamda tabiat, insana verilmiş bir
emanettir. Evren, belli kurallar içerisinde ve mükemmel bir düzen içinde işleyişini
sürdürmektedir. Evrenin bu işleyişi, insanların kendi faaliyet alanları için örneklik
teşkil edebilme özelliğine sahiptir. Ayrıca evrenin yüzyıllardır istikrarlı işleyişine
yön veren evrensel örüntü ile prensipler, insanların kuracağı ekonomik sistem için
model alınabilecek niteliğe sahiptir (Capital Institute, 2021).
İnsanın İnsan ile İlişkisi
Her bir insan, yaratıcıya nispeti nedeniyle kutsaldır. Bu bakış açısına göre insan,
hemcinslerini bir rakip olarak değil kendisine destek olacak yol arkadaşları olarak
görür. “İnsan insanın şifasıdır.” cümlesi bu bakış açısının bir kabulü iken, “İnsan
insanın kurdudur.” kabulü dünyevi paradigmanın önermesidir. Yunus Emre’nin
“yaratılmışı severiz yaratandan ötürü” beytinde belirttiği gibi yaratan, insanın diğer insanlarla ilişkisinin ve kardeşliğinin temelini oluşturur. Bu bakış açısı; paylaşımcılığı, iş birliğini, dayanışma ve birlikte başarmayı esas alan daha toplumcu bir
yaklaşımı gerektirir.
İş dünyasına yönelik yapılan çalışmalarda en sık tekrarlanan cümle terkibi “Rekabetin bu kadar kızıştığı bir dünyada, …” şeklinde başlıyor. Yaygın kullanımının
aksine, Türkçe karşılığı “rekabet” olan competition kelimesi, Latince “birlikte çabalamak, mücadele etmek” anlamına gelen competere kelimesinden türetilmiştir (Online Etymology Dictionary, 2021). Allah, Kur’an-ı Kerim’de insanların birbirleri ile
yarışacakları alanı, “Herkesin bir yönü vardır oraya döner. Öyleyse siz hayırlı işler-
190
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
de birbirinizle yarışın!” (Kur’an-ı Kerim 2:148) 2 ayeti ile iyi ve güzel işlerde yarışma
olarak sınırlandırmıştır.
İnsanın Amacı ve İdealleri
Amaç, yapılan eyleme anlam kazandıran ve yön veren ana unsurdur. Amacın içeriği,
o amaca ulaşmada ihtiyaç duyulan tüm kaynaklar, gidilecek olan yol ve izlenecek
yöntem konusunda belirleyici olduğu açıktır. Bu nedenle insani yönetimin merkezinde olan insanın, amacının ne olduğu sorusu önem kazanır. Kadim bilgeliğe
göre insanın yeryüzünde aradığı şeyin, en genel anlamıyla “özgürlük” ile “esenlik ve
mutluluk” (Aristotle, 1976; Bauman, 2018; Dodurgalı, 1995; Özmen, 2014; Tusi,
2013) olarak ifade edildiğini görüyoruz.
İnsanın yeryüzünde “kendiliğini” keşfetmesi ve kendi doğasını evrensel prensiplere uyumlandırması onu özgürlüğe götürecektir. Yunan filozofu Sokrates’in ilk
olarak dile getirdiği, insanın potansiyelini açığa çıkarma “enerjisi” (entelechy), bireyin ulaşabileceği en mükemmel halini de içinde barındırır (Tenzin-Dolma, 2008,
s. 64). Günümüzde bunun en belirgin ifadesi, Maslow’un insanın ihtiyaçlar hiyerarşi teorisinin en üst düzeyi olan kendini gerçekleştirmede görülür (Maslow, 1943).
Özde potansiyel olarak bulunanın açığa çıkarılabilmesi, bireyin dünya hayatındaki
eylemleri ile mümkündür. İş dünyası açısından bakıldığında meslek, bu eylemler
içinde önemli bir yere sahiptir.
İnsan, doğası gereği mutlu olmak ister. Kendisi mutlu olmayan bireyin çevresindeki insanların mutlu olacağı şartları oluşturması neredeyse imkânsızdır. Paradoksal olarak başkalarını iyi hissettiremeyen, yüzünde gülümseme oluşturamayan
ya da bütün olarak insanlığın neşe ve mutluluğuna katkı sağlamayan bireyin kendisi de mutlu olamayacaktır. On birinci yüzyılda yaşayan ünlü Türk düşünürü Yusuf
Has Hacib, Kutadgu Bilig3 (Arat, 1988, s. 384) adlı eserinde “Birey mi, toplum mu?”
ikilemi için şöyle demektedir: “Kendi menfaatini arama, halkın menfaatini düşün; senin menfaatin halkın menfaati içindedir” (Beyit: 5353).
Kadim bilgeliğe göre insanlığın gerçek anlamda ilerlemesine hizmet edecek ve
insanın peşinden koşması gereken evrensel idealler şunlardır: Birlik, İyilik/Ahenk,
Güzellik, Doğruluk/Hakikat (örnek olarak Tusi, 2013; İbn Miskeveyh, 2013). Sosyal
düzen de bu ideallerin günlük hayatın işleyişine hâkim olmasıyla mümkün olabilir.
2
3
Makalede yer verilen ayet mealleri, https://kuran.diyanet.gov.tr/Tefsir/ adresinden alınmıştır.
Mutluluk Veren Bilgi
191
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Mesela iyilik/ahenk, insanların tüm eylemleri için bir rehber olma özelliği taşır.
“Kim için iyilik?” sorusu, paradigmada önemli bir yer tutar. Kişisel eylemlerin, ortak faydaya hizmet etmeye yönelik olması, insani yönetimin ayırt edici özelliklerinden birisidir.
Bu dört idealin hayata hâkim kılınabilmesi ya da bir diğer ifadeyle insanın bu
idealleri hayata taşıyabilmesi, bireyin kendisinde olan fakültelerini4 hakkıyla kullanabilmesine bağlıdır. Ruh, zihin, irade ve kalp olarak ifade edilen bu fakülteleri yönlendirecek olan erdemler ise adalet, hikmet, cesaret ve ölçülülüktür (Tusi, 2013; İbn
Miskevevh, 2013; Bauman, 2018). Bu fakültelerin bireyin hayatı içerisinde karşılık
geldiği alanlar ise manevî boyut, zihinsel boyut, sosyal boyut ve fiziksel boyut olarak
tanımlanabilir.
Kadim Bilgeliğin İnsani Yönetime Dair İlke ve Değerleri
Kadim bilgelikte insanın varlık konumu gereğince oynadığı role benzer olarak insani
yönetimde de insanı esas alan bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu çalışmaya esas olarak
kabul edilen kabuller çerçevesinde kadim bilgelikten hareketle insani yönetime rehberlik etmesi gerektiği ve işletme yönetimiyle ilişkili olduğu düşünülen ilke ve değerler şunlardır: Amaç, insan onuruna saygı, insan esenliğini gözetme, adalet ve merhamet,
emanet ve ehliyet, süreklilik inancı ve hesap verebilirlik ve düzen ve karşılıklı bağlılık.
Amaç
Amaç, yönetim işlevlerine yön veren ana unsurdur. Çoğu zaman da herhangi bir
sistemi diğerlerinden ayıran, o sistemle ulaşılmak istenen amaçtır. İnsani yönetim
modelinin ana amacı, insanın iki temel değeri ve nihai amacı olan özgürlük ve mutluluğunu sağlayacak ortamı oluşturmaktır. Burada “insan” kavramı ile kastedilen
sadece çalışanlar değil, yönetim dahil tüm paydaşlardır. Bu iki değer, düzenleyici veya kurucu değerler olarak adlandırılabilir. İşletme sahipleri ve yöneticiler, bu
amaç ve aşağıda ele alınacak ilkelere uygun hareket etmeleri halinde, insan olmaları
hasebiyle hem kendileri mutlu ve özgür olacaklar hem de yaygın olarak kabul edilen
işletmenin kâr etmesi, büyümesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması gibi amaçlara
daha kolay ulaşabileceklerdir. Burada önemle vurgulanması gereken husus, insani
yönetimin amacının temelde insana hizmet olduğudur.
4
Latince “yetenekler”den gelen ve “güç veya yetenek” anlamında bir terim olan “fakülte”nin, bir anlamı
da fiziksel veya entelektüel şeyler yapma yeteneğine sahip olmadır (https://tr.thecorporatedictionary.
com/facultad).
192
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
İnsan Onuruna Saygı
Kadim bilgelikte insan, yaratılmış âlemin merkezinde yer alır. “İnsan onuru” konusu teoloji, hukuk, siyaset gibi pek çok disiplinin çalışma alanı kapsamındadır. Bu
çalışmanın sınırları açısından insan onurunun kaynağı olarak iki temel husus ele
alınacaktır.
Birinci husus, insanın yaratıcısına ontolojik olarak bağlı olmasıdır. Bu bağ ile
insan âlemin merkezinde yer alır. İslam’ın ana kaynağı Kuran-ı Kerim’de, insanın
en güzel biçimde yaratıldığı (Kur’an-ı Kerim 95:4), ona şan, şeref ve nimetler verilerek, yaratılanların pek çoğuna üstün kılındığı (Kur’an-ı Kerim 17:70), göklerde
ve yerde olanların lütuf olarak insanın emrine verildiği (Kur’an-ı Kerim 45:12 – 13)
ifade edilir. İncil’de ise insanın, Tanrı suretinde ve onun özelliklerini taşıyarak yaratıldığı (Genesis, 1:26-28) yazılıdır. İslam’daki Zarûret-i Hamse, yani korunması
gereken temel hak ve özgürlükler olan can, mal (mülkiyet), nesil, akıl (düşünme) ve
din (inanç) özgürlükleri bu kabule dayanmaktadır. Bu beş temel hak ve özgürlük,
insanın esenliğinde ele alınacak temalarla da doğrudan ilişkilidir.
İnsan onuru ile ilgili ikinci husus ise insanın eylemleri ile ilişkilidir. Onun eylem temelli onuru, manevi ve maddi yönleri olan bir varlık olarak özgür iradesini
nasıl kullandığı ile ilişkilidir. Dolayısıyla insan, içerisinde hem kötülüğe meyletme
hem de sakınma özellikleriyle yaratılmıştır (Kur’an-ı Kerim 91:8-10). İnsan, kendi
‘kim’liğini zihinsel ve bedensel emeğiyle inşa eder. İnsanın bu süreçte kendi seçtikleriyle kendi kimliğini inşa edememesi; onu toplumsal, tarihsel, etnik veya kültürel
kimliklere hapsedecek ve özne olmaktan çıkarıp nesneleştirecektir (Düzgün, 2017,
s. 55-56). Bunun sonucu olarak da insan, sadece onurunu kaybetmeyecek, aynı zamanda her iki dünyada da esenliğe ulaşamayacaktır.
İnsanın Esenliğini Gözetme
İslâm’da ‘esenlik’ konusu da insanın hem maddi hem de manevi yönleri açısından
ele alınmıştır. Müslim (Zikir, 26)’de yer alan rivayete göre İslâm peygamberinin en
çok yaptığı duanın, “Allah’ım, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Diyanet İşleri Başkanlığı, 2013, s. 621) olduğu ifade edilmiştir. Öldükten sonra yaşam olduğuna inanılan kadim bilgelikte, bu dünya diğerinin
bir hazırlayıcısı olarak görülmüştür. Bu dünyada bireyin özgür iradesi ile yapıp ettikleri, onu öte dünyada ne ölçüde esenliğe eriştireceğinin belirleyicisi olacaktır. Bu
nedenle insani yönetim, yönetim alanı içerisinde olan insanların öte dünya ile ilgili
kabul ve inançlarını da dikkate alan bir yaklaşımı içerir.
193
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Günümüzde yetişkinlerin esenlik durumlarını ölçmeye yönelik geliştirilen doksan dokuz ölçek üzerinde yaptıkları incelemede Linton, Dieppe ve Medina-Lara
(2016, s.12) esenliğin altı tema altında toplandığını tespit etmişlerdir: Zihinsel, sosyal, fiziksel, manevi, aktiviteler ve işlevler ile kişisel şartlar. Kişinin psikolojik, zihinsel
ve duygusal yaşam kalitesini içeren zihinsel tema, bireyin kendi yaşam durumu ve
mutluluk deneyimi ile ilgili duygu ve düşüncelerini kapsar. Sosyal tema, bireyin hem
yakın çevresi hem de toplum ile bağ kurmasını ifade eder. Ayrıca bu tema, sosyal etkileşimleri, kilit ilişkilerin derinliği ve sosyal desteğin varlığını da kapsar. Fiziksel tema,
bedenin işleyişini ve sağlığını içerir. Manevî tema, mana/anlam, kendimizden büyük
bir güce bağlanma ve bazı durumlarda yüce bir güce inanmayla ilgilidir. Aktiviteler ve
işlevler teması, günlük davranış ve aktiviteleri yapabilme becerisini içerir. Son olarak
kişisel şartlar teması, bireyin yaşamında karşılaştığı finansal güvence gibi şartlar ve dış
baskıları içerir. İlk dört tema olan manevi, zihinsel, sosyal ve fiziksel boyutun kadim bilgelikte ifade edilen insanın dört fakültesi ile ilişkisi açıktır. Bu nedenle insanın amacına ulaşabilmesinin, bu dört boyutun hakkının verilmesine bağlı olduğu söylenebilir.
Adalet ve Merhamet
Özgür iradesi olan varlıkların oluşturduğu bir sosyal yapının sağlıklı işleyebilmesi,
adalet ve merhamet değerlerinin dikkate alınmasına bağlıdır. Özgür iradenin olmadığı yerde kurulan yapı, kâinatta olduğu gibi (bkz. Kur’an-ı Kerim 67:3; 54:49),
kurulduğu düzen içerisinde kusursuz işleyecektir. Bilinç düzeylerinin farklılığı veya
bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda eylemde bulunmaları sosyal yapının işleyişini olumsuz etkiler. Bu durum sosyo-teknik bir yapı olan işletmeler için de böyledir. İşletmelerin sağlıklı işlemesi, yönetimin zaman zaman düzeltici müdahalede
bulunması ve adalet ilkesinin gereğini yerine getirmesiyle mümkündür.
Eflatun (Platon) adaleti, Atina toplumunda yaşanan aksaklıkların giderilmesinde önemli bir çare olarak görmüştür (Platon, 2017). Adalet, genel olarak “herkese hak ettiğini vermeyi gerektiren ve ortak iyinin hâkim olmasına vesile olan en
büyük erdem” olarak görülmüştür (Düzgün, 2021, s. 177). Bu erdeme eşlik eden
merhamet ise yaratılmışlara sevgi ile yaklaşma, onları kötülüklerden koruma ve
kurtarma, zor durumlarında yardım etme ve affetmeyi ifade eder. İnsanlardaki
merhamet, Allah’ın rahmet ve merhametinin bir yansımasıdır (Aksoy, 2016). Birbirine zıt gibi duran adalet ve merhamet, birlikte işletildiğinde bozulan düzenin,
“onarıcı adalet” olarak yeniden inşa edilmesine hizmet eder. Adaletin işletilmediği,
yani hesap sormanın olmadığı bir sistemde merhametin anlamı kalmayacak ve işleyişi daha da bozucu bir etkisi olacaktır. Kısacası, adalet caydırıcı bir rol oynarken
merhamet onarıcı bir işlev üstlenecektir (Düzgün, 2021, s. 180).
194
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Bir başka perspektiften, İslâm medeniyetinde adalet, her alanda toplumun
ürettiği artı değerleri yaygınlaştırmak ve paylaşmak olarak değerlendirilmiştir. Bu,
üretilmiş olan katma değerin belli bir sınıf, aile veya kişilerde toplanmasına engel
olmayı da içerir. Kuran-ı Kerim’de, ganimetlerin yoksullara dağıtılması gerektiği ifade edildikten sonra “…böylece mallar sadece belirli zenginlerin elinde dolaşan bir
servet olmasın” (Kur’an-ı Kerim 59:7) uyarısı yapılmıştır. Bu ayette yapılan uyarı,
toplumda üretilen her türlü katma değere şamil olarak değerlendirilebilir.
Emanet ve Ehliyet
Belirli bir amaca yönelik olarak kurulmuş sosyal bir yapının sağlıklı işleyişini sağlayacak diğer ilkeler ise emanet ve ehliyettir. Emanet kelimesi, “güvenme ve güvenilirlik” anlamına gelirken, emin ise “güvenilir olma, sağlam olma”yı ifade eder.
Düzgün (2017, s. 81) emin olmayı/güveni, değerlere dayalı toplumsallaşmasının
temellerinden birisi kabul ederek, “yalnızlığın ve birbirinden emin olamamanın yarattığı korku ve kaygıdan özgürleşme” olarak tanımlar. Bu tanımlardan hareketle,
emniyetin olmadığı iş ortamlarında da insanların kendilerini koruma ve savunma
durumuna geçecekleri söylenebilir. Bu ise insanların kişisel özelliklerini özgürce ve
rahatça iş ortamına getirmelerine engel olur.
Ehliyet kavramı ise “ehil olma, nitelikli olma ve yapabilirliği” ifade eder. Sistemin sağlıklı işleyişi, sistemi oluşturan parçaların oynamaları gereken rolü hakkıyla
yerine getirmelerine bağlıdır. Herhangi bir parçanın rolünün hakkını verebilmesi,
o rolün gerektirdiği beceri ve yetkinliklere sahip olmayı gerektirir (bkz. Kur’an-ı
Kerim 4:58). Sistemin herhangi bir yerine, gerekli niteliklere sahip olmayan birinin
yerleştirilmesi, karşılıklı bağlılık ilkesi gereğince sistemin tümünü olumsuz etkiler.
Emanet ve ehliyet, bir arada işletilmesi gereken iki temel ilkedir. Bununla birlikte ehliyeti olmayan birisinin sadece karakterine güven nedeniyle bir pozisyona getirilmesi çok sık rastlanılan hatalı bir uygulamadır. Diğer taraftan güvenilir
olmayan ehil bireylerin de sistemde virüs etkisi oluşturacağını göz ardı etmemek
gerekir. Dolayısıyla esas olan, işletme içinde yapılacak görevlendirmelerde ehliyeti
dikkate almaktır. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’de (Arat, 1988, s. 134) dediği
gibi “Ey Bey! İşi ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver” (Beyit:
1759) düsturu işletilmelidir.
Süreklilik İnancı ve Hesap Verebilirlik
Kadim bilgelikte insan ruhunun sürekliliğine inanç vardır. Hayat, sadece bu zaman
ve mekân ile sınırlı olarak kabul edilmez. Ölüm bir son değildir. Ölüm sonrası ha-
195
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
yata inanç, davranışlarımızın bir sonucu olacağı kabulünü beraberinde getirir. Bu
inanca sahip olan insan, dünya hayatında yapıp ettiklerini, hesap verebilirliği gözeterek yapar. Bu kabulün reddedilmesi veya göz ardı edilmesi neticesinde bireyin
davranışlarını yönlendiren kısa vadeli menfaatleri olur. Bu durum bireye mutluluk
getirmeyeceği gibi çevresi üzerinde yıkıcı bir etkiye de yol açar. Süreklilik duygusunu geleneklerinde en iyi şekilde yaşatan topluluklardan biri olan Kızılderililer tabiatı, sonraki nesillere bırakılması gereken bir emanet olarak görürler.
Hesap verilebilirlik konusuna zarar veren en önemli hususlardan birisi, işletmelere hükmi şahsiyet verilerek onların sorumluluğunun sınırlandırılmasıdır. İşletmelerde sorumluluk konusu vekâlet yöntemiyle yöneticilere devredilmekte ve
işletmeler kanunlar çerçevesinde faaliyette bulunduğu sürece de meşru kabul edilmektedir (Bakan, 2007). Mevcut kanuni düzenlemelerin insanlık ve çevre için en
yüksek faydayı sağlamaya yetmediğini, içinde yaşadığımız koşullar göstermektedir.
Ürettiği meyve sularını kanuni çerçevede satabilen bir girişimcinin, sağlığa zararlı
olduğunu düşündüğü için kendisinin içmemesi, buna örnek olarak verilebilir.
Düzen ve Karşılıklı Bağlılık
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde düzen kelimesinin, toplum bilimi alanındaki anlamı,
“toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine
göre ilişkileri” olarak verilmiştir (Türk Dil Kurumu Sözlükleri, 2022). Sağlıklı bir
işleyiş, tüm ögelerin birbirleriyle bir ölçü ve denge içerisinde bütünleştirilmesine
bağlıdır. Kadim bilgelikte düzenin derecesi, unsurların bütünleştirilmesi ve uyumlandırılması ile ölçülür. Bu açıdan bakıldığında ideal bir yapının olup olmadığı, yapıyı oluşturan unsurların “düzen”i ile anlaşılabilir. İdeal bir yapı; mükemmel bir
bütünlük, anlamlılık, düzenlilik ve uyum özellikleri gösterir. Bütünü oluşturan her
bir parçanın kendine has özellik ve rolleri olmasına karşın, tüm parçalar birbiriyle
bir amaç için uyumlu bir bütün oluşturur.
İşletme, bir yönüyle belli amaçlara ulaşabilmek için girişimci ile çıkar çatışmaları olan tarafların kesiştiği bir yapı olarak görülebilir. Sistemi oluşturan parçaların
çeşitliliği ve tarafların beklentilerinin neredeyse taban tabana zıt olduğu bu yapıda,
düzen ve dengeyi sağlamak kolay değildir. Sistemi oluşturan unsurların bütünleştirilme derecesi, ortaya çıkan yapıyı ve yapının işleyişini de o ölçüde mükemmel
kılacaktır. Zira işletmeyi oluşturan ve birbirleriyle etkileşim içerisinde olan tüm alt
sistemlerden herhangi birinin performansı diğerlerini etkilerken, söz konusu alt
sistem de diğerlerinden etkilenir. İdeal bir yönetim biçiminde tüm unsurların yerli
yerini bulması esastır.
196
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
İşletmede İnsani Yönetim İlkeleri
Herhangi bir yönetim sistemini anlamak, onu oluşturan unsurları ve bunlar arasındaki ilişkileri incelemekle mümkündür. İstisnaları olmakla birlikte pek çok işletmenin işleyişine yön veren yaklaşımın “sadece kâr odaklı olan yönetim” olduğu
yukarıda vurgulanmıştı. Bu çalışmada ele alınan insani yönetim yaklaşımında işletmenin işleyişine yön veren unsurlar, kadim bilgelik perspektifinden ele alınan
ilke ve değerler tarafından şekillendirilmektedir. Sadece kâr odaklı olan yaklaşım
ile insani yönetim yaklaşımının işletmeye ilişkin hususlara bakış açıları karşılaştırmalı olarak Tablo 1’de görülebilir.
Kâr odaklı yaklaşımın faydalı olduğu alanlar olmasına karşın dengeleyici unsurlar olmadığında olumsuz olarak değerlendirilebilecek birtakım sonuçlara yol
açabileceğini vurgulamak gerekir. Mesela girişimcinin serveti araç olarak görmesi
durumunda servet biriktirmek istemesi doğal olabilir. Girişimcilik faaliyetini salt
servet biriktirme niyetiyle yapması durumunda davranışları buna göre şekillenecek
ve işletmenin diğer unsurlarını olumsuz etkileyecektir.
Tablo 1: İşletmeye Yaklaşımların Karşılaştırılması (Yazarlar tarafından derlenmiştir.)
Faktör /Boyut
Sadece Kâr Odaklı Yaklaşım
İnsani Yaklaşım
Girişimcinin Amacı
Servet Biriktirmek
Kendini Gerçekleştirme
İşletmenin Amacı
Kâr
Topluma Hizmet
İşletmenin Başarı Kriteri
Büyüklük, Kârlılık vb.
Topluma Yaptığı Katkı
İşin anlamı
Araçsal Değer
İçkin Değer
İnsana Bakış Açısı
Araç / Kaynak
Amaç
Çevreye Bakış Açısı
Hükmetme
Sürdürülebilirlik /Emanet
İlkeler / Değerler
Rekabet
İş Birliği
İlkeler / Değerler
Bireycilik
Toplumsal Fayda
İlkeler / Değerler
Güç
Erdem
İlkeler / Değerler
Nicelik
Nitelik
Yaklaşım / Algılama
Parçacı /Tikel
Bütüncül
Eylem/Davranış
Çıkar
Değer
Eylem/Davranış
Fayda
İlke
Şekil 2’de de görülebileceği gibi bir işletme örneğinde ele alınan insani yönetim
yaklaşımında en az altı unsur bulunmaktadır: Girişimci, işletme, yönetim, çalışan/insan, iş/görev ve paydaşlar. Bu unsurlar, her birinin hizmet ettiği amaç ve bu unsura
yön veren ilke ve değerler açısından ele alınacaktır.
197
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
DIŞ ÇEVRE
GİRİŞİMCİ
(Misyonunun Bir Aracı)
İŞLETME
Pol
itik
İnsana Hizmet
Çevreyi Gözetme
Emanet
jik
olo
kn
Te
(
)
Ehliyet
YÖNETİM
İLKELER VE
DEĞERLER
İnsan Onuruna Saygı
İnsan Esenliğini Gözetme
Düzen ve Karşılıklı Bağlılık
Adalet ve Merhamet
Emanet ve Ehliyet
Süreklilik İnancı ve
Hesap Verebilirlik
k
mi
o
on
k
E
İş Birliği
(
- Bütüne Hizmet
- Anlam Bulma
- Özerklik
- Esenlik
- Öğrenme ve Gelişim
Dayanışma
Özgürlük
)
Kendini Gerçekleştirme
Mutluluk
S
o
s
yo
l
o
ji
- Bütüne Hizmet
- Misyon Uyumlu
- Çeşitli
- Zorlayıcı
İNSAN
Denge / Uyum
k
İŞ / GÖREV
PAYDAŞLAR
Şekil 2: İşletmede İnsani Yönetim İlkeleri (Yazarlar tarafından oluşturulmuştur.)
Girişimci
Girişimci, işletmenin kurucusu, başlatıcısı ve varoluşunu sağlayan en temel unsurdur. Bir bebek için anne baba ne ifade ediyorsa, işletme için de girişimci o anlama
gelir. İşletmelerde yönetim konusunun temel belirleyicisi, işin doğası gereği girişimcidir. Girişimcinin amacı, yaklaşımı, değerleri ve davranışları işletmeye hâkim
olan kültür üzerinde en etkili faktördür (Çırpan ve Koyuncu, 1998). İnsani yönetim
ilke ve değerlerine uygun bir işletmenin kurulması ve devam ettirilebilmesinde,
ben-ötesi misyona sahip girişimcilerin olması çok büyük öneme sahiptir.
Diğer taraftan iş dünyasındaki yoğun rekabetin girişimciler üzerinde ilave baskı oluşturduğu da göz ardı edilmemelidir. Yoğun rekabet ortamında ayakta kalmayı
başaran girişimcilerde yaygın olarak; kontrol etme/hükmetme ihtiyacı, diğer insan-
198
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
lara duyulan güvensizlik, alkış ihtiyacı, başarısızlık durumunda günah keçisi arama
ve eylem bağımlılığı özellikleri görülmektedir (Kets de Vries, 2009). Girişimcilerin
bu özellikleri diğer insanlarla ilişkisini olumsuz etkilemekte ve sistem içerisinde
dengesizliklere yol açmaktadır. Pek çok girişimci için insan, bir kaynak olarak nesneleştirilmekte ve kendi amaçlarına hizmet eden bir araca dönüştürülmektedir.
Bu şekilde oluşturulan iş dünyası için zaman zaman “modern kölelik” sistemi tanımlaması yapılmaktadır. İşin en paradoksal tarafı ise girişimcinin kurmuş olduğu
işletmenin hizmetkârı durumuna düşmesidir. Bunun sonucunda, büyük bir servet
sahibi olmasına karşın, nihayetinde bir “insan” olan girişimci ne mutlu olabilmekte
ne de özgürlüğü elde edebilmektedir.
Servetin girişimci için ne ifade ettiği sorusu önemli bir husustur. Filozof Arthur
Schopenhauer, “Zenginlik deniz suyu gibidir; ne kadar çok içilirse, o kadar susanır,
aynı şey ün için de geçerlidir.” demiştir (Schopenhauer, 2008, s. 41). Servetleriyle
yeryüzünde alınabilecek her şeyi alan zenginlerde “servet yorgunluğu sendromu”
oluştuğunu belirten Kets de Vries, çare olarak da “kendimize dürüst olmak ve ruh
sağlığımızı korumak istiyorsak, değer ve inanç sistemlerimiz ve esenliğimizin öznel
duygularımızla uyumlu yeni para kazanma ve harcama yolları bulmalıyız” önerisinde bulunur (Kets de Vries, 2009: s. 78). Dolayısıyla girişimcinin zaman zaman içine
dönüp işletmenin kendisi için ne anlam ifade ettiğini, kendisini gerçekleştirmesine
hizmet edip etmediğini, davranışlarının insanlar üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu, kurmuş olduğu işletmenin topluma hizmet edip etmediğini ve işletme faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkisini gözden geçirmesi faydalı olacaktır.
İşletme
İş dünyası, son yüzyılda, insan faaliyetleri içerisinde en çok yer kaplayan ve gelişen alan olmuştur. Nitekim zaman içerisinde spor, bilim ve sanat büyük birer iş
alanlarına dönüşmüştür. Hatta insanın manevi gelişimine yönelik olarak yapılan
çalışmalar dahi ticari bir hizmet alanına dönüşmüş bulunmaktadır. Daha önce de
belirtildiği üzere, bütünü oluşturan parçaların kendi rollerini yerine getirmeleri
durumunda bütünün işleyişi de sağlıklı olacaktır. Bütüne bakıldığında üç temel alt
sistemin olduğu görülür: Kamu sektörü (politik), özel sektör (ekonomik) ve çoklu
sektör (sosyal) (Mintzberg, 2015). Mintzberg (2015), hem kamunun hem de özel
sektörün hâkimiyetlerinin yol açtığı felaketlere değindikten sonra dengelemeyi
sağlamanın yolu olarak şunları öneriyor:
… Demokratik bir toplum, bireysel, kamusal ve toplumsal ihtiyaçları, herhangi birini
abartmadan her biriyle yeterince ilgilenerek dengeler. Bireyler olarak hem istihdamda
hem de ürün ve hizmetlerin tüketiminde sorumluluk hisseden işletmeler isteriz. Vatan199
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
daş olarak fiziksel ve kurumsal güvenliğimizle ilgili alanlarda saygın hükümetler ararız
ve çeşitli topluluk üyeleri olarak, her türlü sosyal bağlantılar ve çalışmalar için güçlü topluluklar isteriz... (Mintzberg, 2015, s. 28).
Ticari faaliyetin ekosistem içindeki yerine insan ihtiyaçları açısından da yaklaşmak mümkündür. İşletme, en sade tanımıyla insanların ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla ürün ve hizmet üretmek için kurulan bir yapıdır. Bu tanıma göre işletme,
nihayetinde toplumun maddi ihtiyaçlarına hizmet eden bir araç olarak görülebilir.
Maddi ihtiyaçlar, insanın yeryüzündeki varlığını devam ettirmesine hizmet eder
fakat manevi açıdan insanın esenliğine katkısı sınırlıdır.
İşletme, nihayetinde insan eliyle kurgulanmış bir yapıdır. İnsanın kurduğu tüm
yapılar ya da ürettiği araç ve gereçler gibi, işletmenin de insanın hayatını kolaylaştırmaya hizmet etmesi beklenir. Aristo, Politika eserinde şehri, iyi yaşamak için kurulmuş bir ortaklık olarak tanımlar (Aristoteles, 1975, s. 9). Buradan hareketle birlikte
yaşamak için oluşturulan aile, devlet ve işletme gibi tüm yapılar, iş birliği ortamları
olarak görülebilir. Bu bakış açısı, “önce ilişki, sonra ticaret” olarak ifade edilebilir.
Buna karşılık, iş dünyasındaki rekabetin yoğunluğu ve şiddeti, işletmelerin varlığını sürdürmesini zorlaştırmakta ve çoğu zaman yöneticileri zor tercihlerle karşı
karşıya bırakmaktadır. Bu durumda işletmenin varlığını sürdürmesi tartışmasız bir
şekilde “amaç” haline gelebilir. Böylelikle alınan tüm kararlarda işletmenin varlığını sürdürebilmesinin yegâne yolu olduğu düşünülen kâr, ana kriter olarak dikkate
alınır. Kârın amaç olması ise diğer faktörleri ve aktörleri işletmeye hizmet eden
araç haline dönüştürür. Mesela, müşteri şirkete para kazandıran bir kaynak ve çalışan şirkete hizmet eden bir köle olarak görülmeye başlanır. Şirket kurucusu, hissedarları ve sahipleri dahi hayatlarını, şirketin devamı ekseninde düzenlemek zorunda kalırlar. En özgür olması beklenen işletme sahibi ve yöneticileri, kendilerini,
gerçekte şirkete en çok adayan ve fedakârlık yapan konumunda bulurlar. Böylece
kuruluş amacı topluma hizmet olan işletme, toplumu oluşturan bazı alt unsurların
ona hizmet ettiği bir amaca dönüşür. Nitekim bu durum, günümüzde toplumu hasta edecek boyutlara ulaşmış durumdadır (Gaulejac, 2013).
İnsani yönetim yaklaşımında, özelde insanlara ürün/hizmet sunmak için kurulan genelde ise toplum için katma değer üretme amacında olan işletme için kâr, varlığı devam ettirmeye yarayan bir araç olarak görülür (Spitzeck, 2011). İşletmenin
paydaşları olan çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve tüm paydaşları için işletme,
her birisinin iyi yaşamasına hizmet edecek bir ortaklıktır (Morris, 2004, s. 164).
Böyle bir ortaklıkta taraflar birbirine karşı sevgi besleyecek, güven duyacak ve diğerini takdir edecektir.
200
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Yönetim
Şirketin önemli unsurlarından birisi de yöneticilerdir. İşletmelerde yönetim fonksiyonunun yerine getirilmesinde iki uygulama söz konusudur: Yönetimin doğrudan
girişimciler tarafından üstlenilmesi veya profesyonel yöneticilere emanet edilmesi.
Eğer girişimci yönetim sorumluluğunu da üstlenmiş ise, girişimci başlığı altında
yazılanlara ek olarak burada ele alınacak hususlarla da ilgilenmek durumundadır.
Önceki kısımda ele alınan ilke ve değerleri işletmede uygulama ve yaygınlaştırma
sorumluluğu öncelikle işletme yönetimindedir. İşletme kültürünün oluşması ve değişmesi, üst düzey yöneticilerin kritik konularda almış oldukları kararlara bağlıdır.
İşletmede ödüllendirilen davranışlar, terfi ettirilen yöneticiler, işten çıkarma kriterleri, işe alımlarda önem verilen değerler ve zor zamanlarda alınan kararlardaki
kriterler yönetim yaklaşımını gösterir. İşletme yöneticilerinin tutum ve davranışları diğer çalışanlar için önemli bir ölçüt olacaktır.
İşletmede yönetimin amacı, şirketin amaçlarına ulaşmasını sağlamaktır. Yönetimin işletmenin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için iki temel alanla ilgilenmesi
gerekir: Görev ve insan. Tek bir unsura ağırlık verilmesi durumunda denge bozulacaktır. Her bir unsurun hakkıyla yerine getirilmesine yönelik en azından yüzyıllık
bir bilgi birikimi olduğunu da vurgulamak gerekir (ilk örneklerden birisi Mouton
and Blake, 1964). İnsani yönetimde amaç, sadece dengenin sağlanarak kazancın
en fazla hale getirilmesi değil, kazançla birlikte insanın kendini gerçekleştirmesine hizmet edecek ortamın oluşturulmasıdır. İşletme performansının sadece maddi
çıktılarla ölçülmesi durumunda yöneticilerin kararlarına sadece kazanç sağlama
yön verir; ilke ve değerler ise göz ardı edilir.
Çalışan / İnsan
Girişimcinin belirli bir amaca yönelik olarak çeşitli kaynakları -emek, sermaye,
doğal kaynaklar, teknoloji ve teşebbüs- bir araya getirerek oluşturduğu bir örgütlenme olan işletme, görevleri yerine getirmek üzere “çalışan” istihdam eder. Böyle
bir tanımlama yapıldığında doğal olarak “çalışan”, işletmenin amaçlarına hizmet
eden bir araç olarak görülür. Hâlbuki insani yönetimin ana hedefi, hangi sosyal
kurum olursa olsun, insanın yeryüzündeki hayat amacını, diğer bir ifadeyle kendini
gerçekleştirmesini dikkate alan bir yapı kurmaktır. İnsanların oluşturduğu sosyal
yapılar içerisinde çalışanlar, kendilerine özgü kişisel özelliklerinin farkına varır, onları öğrenir ve uygulamaya koyar. Bu sosyal yapılardan birisi olan işletme içerisinde
diğer çalışanlarla kurulan ilişki ve yapılan iş, bireyin kendisini gerçekleştirmesi açısından çok boyutlu ve karmaşık fırsatları içerir.
201
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
İşletme, bir sosyo-teknik kurum olarak bireyin esenliğine hizmet edecek tüm
fonksiyonları içinde barındırır. Zira işletmede bireyin ilişki kurma, yardımlaşma, iş
birliği yapma, sevme ve sevilme gibi ihtiyaçlarını karşılamaya uygun bir ortam vardır. Teknik yönleriyle de işletme, kişinin becerilerini kullanabileceği ve yenilerini
keşfedeceği, öğrenip gelişebileceği ve üretmenin tatminini deneyimleyeceği sınırsız
imkân sunar. Diğer taraftan girişimcinin kurmuş olduğu işletmeyi kendi çıkarları
için bir amaç olarak değil, daha büyük bir amaca hizmet eden bir araç olarak görmesi, çalışanlara bakış açısını da değiştirecektir. Artık çalışanları kendisine hizmet
eden bir araç/kaynak olarak değil, aksine değişik roller üstlenen onurlu bireyler
olarak değerlendirecek ve işletmeyi, herkesin kendi bireysel amaçlarını gerçekleştirdiği büyük amaca hizmet eden bir “birliktelik” olarak görecektir. İşletmeyi oluşturan unsurların birbiriyle uyuşmaz görünen amaçlarının, ekosistemin birbirine
bağlı olduğu düşünüldüğünde ve temel ilkeler dikkate alındığında birbiriyle örtüşebileceği, hatta birbirini destekleyebileceği görülür. Bunun yapılması durumunda
işletme, insanların gelişebileceği, potansiyelini ve yeteneklerini keşfedeceği, geliştireceği ve bu yeteneklerini kendisi kadar diğerlerinin de iyiliği için kullanabileceği
bir yapı olacaktır (Morris, 2004, s. 159-160). Böyle bir yapı içerisinde birey, her
şeyden önce, kendisini değerli hissedecek ve yaptığı işte anlam bulacaktır.
İdeal bir işletme yapısında her bir bireyin belirlenmiş bir yeri, belirli görevleri,
sorumluluklarıyla beraber yararlanacağı ve kullanacağı hak ve ayrıcalıkları vardır.
Birey, bu hak ve ayrıcalıkları ne kadar yerli yerinde kullanır ve görev sorumluluklarını hakkıyla yerine getirirse, kendi esenliğini ve mutluluğunu arttırdığı gibi en
yakın çevresinden başlayarak yeryüzünde mutluluğun yayılmasına da o kadar katkı
sağlayacaktır. Paradoksal olarak birey, mevcut pozisyonunun gereklerini ne kadar
iyi yaparsa işletme içerisinde etki düzeyi ve hakları da o kadar artacaktır. Böyle bir
yapının oluşmasını engelleyen ya da oluşmuş bir yapıyı bozan hususlardan birisi,
kişilerin doğru pozisyona yerleştirilmemeleridir. Ancak böylesi bir sonucun ortaya
çıkmasında hem yönetimin hem de çalışanın müşterek sorumluluğu vardır.
Covey ve Merrill (2010), toplumsal, kurumsal ve kişiler arası ilişkilerde güven
üzerine yapılan çeşitli araştırma sonuçlarını ortaya koyduktan sonra dünyada “tam
bir güven krizi” yaşandığını ifade etmişlerdir. Güven düzeyi düştüğünde kontrol
mekanizması artırılmakta, buna paralel olarak işlem maliyeti yükselmekte ve işlemlerin gerçekleşme hızı yavaşlamaktadır. Diğer taraftan yöneticinin çalışanlara
güvenmemesi, tüm yetkilerin yöneticide toplandığı mikro yönetim davranışına yol
açmakta, bu durum ise nitelikli çalışanların kurumdan ayrılmasına neden olmaktadır. Güven duygusunun bir başka yansıma alanı, diğer insanların potansiyeline
202
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
inanmaktır. Kapasitesinin daha yüksek olduğuna ve çok daha iyi işler yapabileceğine inandırılan bireyin ise, kendini doğrulayan kehanet (Merton, 1948) gereğince,
özgüveni ve cesareti artar; böylece kişi elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır.
İş/Görev
İşletmenin misyonunu gerçekleştirmeye yönelik yapılması gereken birbiriyle bağlantılı pek çok görev vardır. İdeal olarak kurgulanmış bir yapıda gereksiz ve önemsiz bir iş ya da görev yoktur. Herhangi bir görevin yerine getirilmemesi domino
etkisi nedeniyle düzeni ve işleyişi bozma etkisi gösterir. Dolayısıyla, ancak belirlenen görevlerin yerli yerinde icra edilmesi durumunda ideal bir işleyişi elde etmek
mümkündür.
İdeal yapıda tanımlanan fonksiyonların gerekliliği ve anlamı, işletmenin bütün
olarak amacına ne kadar hizmet ettiği ile ölçülür. Her bir fonksiyonun oynaması
gereken bir rol vardır. Bu rolün hakkıyla yerine getirilmesi, rolü üstlenecek birey
ya da bireylerin yetkinliklerine bağlıdır. Üstlenilen görevin/pozisyonun becerilerine uygun olması ve onu kısmen zorlaması durumunda çalışan, işinde akış olarak
isimlendirilen “optimum deneyim”i yaşayabilir (Czikszentmihalyi, 1990). Uluslararası bir danışmanlık firması, değişik ülke, kültür ve şirketlerde çalışan on sekiz bin
kişiyle yaptığı görüşmelerde “İşe gittiğinde potansiyelinin hepsini kullanabiliyor
musun?” sorusuna katılımcıların sadece %14’ünün “evet” cevabını verdiğini belirtmektedir. Bununla birlikte Antropolog Graeber, var olan işlerin neredeyse yarıdan
fazlasının hiçbir anlam ifade etmediğini belirterek, bu işleri saçma işler (bullshit
jobs) olarak tanımlamaktadır (Graeber, 2018).
Kişinin işin gerekliliklerine uyum göstermesi akış deneyimi yaşatırken, kişinin
öz benliği ile uyuşması da anlamlı bir iş deneyimi sağlamaktadır (Scroggins, 2008).
Bu uyumdaki çalışan; işi yaparken kullandığı bilgi, beceri, yetenek ve davranışların kendi ideal benliği ile örtüştüğü algısına sahip olur. Bunun sonucunda da kişi,
yaptığı işin daha anlamlı olduğunu ve katkı sağladığını deneyimlemektedir. İşinde
anlam bulmanın, yaşam tatminini olumlu etkilediği tespit edilmiştir (Erdoğan, Bauer, Truxillo, Mansfield, 2012).
İnsani yönetimde iş, çalışanın sanatını ve yaratıcılığını icra edebileceği bir araçtır. Burada işin ne olduğunun bir önemi yoktur. İşi, yapanın yaratıcılığını gösterebileceği bir şekilde kurgulamak, o kişiyi sanatçıya dönüştürecektir (Morris, 2004,
s. 131-136). İnsanın işini yaparken, kendi özelliklerini işine aksettirebilmesi, onu
hem geliştirecek hem tatmin edecek hem de özgürlüğü deneyimlemesine fırsat
sağlayacaktır.
203
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Her iki uyuma alt yapı teşkil eden bir diğer husus, işin kişinin hayat amacıyla
uyumlu olmasıdır. Esenliğin manevi boyutu, kişinin kendinden büyük bir amaca
hizmet etmesi ile ilgilidir. Burada büyük amaç, şirketin amacından daha büyük olan
topluma/insanlığa hizmettir. Dolayısıyla çalışan açısından işin anlamlı olmasında
iki temel hususun kritik önemde olduğu söylenebilir: (a) Kişinin var olan potansiyelini kullanabilme ve kendini gerçekleştirme imkân ve ortamına sahip olması, (b)
Katkıda bulunduğu ürün veya hizmetin diğer insanlar için fayda ürettiğine dair
inancı.
Paydaşlar
İşletme, büyük bir sistem içerisinde faaliyet gösteren, çevreden girdi alan ve çevreye çıktı veren bir yapıdır. Yakın çevresinde doğrudan etkileşim içerisinde olduğu
paydaşları; tedarikçiler, yatırımcılar, müşteriler, resmî kurumlar ve rakipler olarak
sıralanabilir. Yapmış olduğu faaliyetlerin kısmen doğrudan kısmen de dolaylı etkisinin olduğu çevre ve toplum da paydaş olarak kabul edilebilir.
Yönetime yön veren ilkelerden birisi olarak ifade edilen düzen ve denge, paydaşlar arası ilişkiler için de geçerlidir. İdeal bir toplum ve ekonomi işleyişi, belirtilen
paydaşların hepsinin yerli yerinde olmasına ve her bir paydaşın rolünü hakkıyla yerine getirmesine bağlıdır. Günümüzde paydaşlar arasında var olan ilişki biçimleri,
her bir tarafın kendi faydasını her şeyden çok önemsediğini ya da en azından kendi
menfaatine öncelik verdiğini gösteriyor. Güven ve iş birliği ile paydaşlar arası sinerji oluşabilecekken, her bir paydaşın kendi çıkarını öne çıkarması, yıkıcı bir rekabet
ile pek çok zarara neden olabilecektir.
İşletme yöneticileri, rekabetçi bakış açısına sahiplerse, işletmenin temas kurduğu her insanı (çalışan, müşteri, tedarikçi vs.) işletmenin kazanabilmesi için bir
araç veya nesne olarak görürler. Bunun bir sonucu olarak müşterilerin değeri, firmaya kazandırdığı ile ölçülmeye başlanır ve sunulacak hizmetler buna göre değişir.
Mesela hastanelerde hastanın sağlığından çok, ondan elde edilecek gelire odaklanıldığı bir vakıadır. Buna karşılık insani yönetimde işletme, paydaşları ile karşılıklı iş birliğini gözeterek her bir paydaşın hak ve kazançları çerçevesinde birlikte
kazanmayı ve paylaşımı esas alan bir ilişki kurar. Bu şekilde kurulmayan ilişkilerle
oluşturulmuş olan iş ekosistemi sosyal olarak etkili ve verimli olmayacak hatta toplumsal işleyişe zarar verecektir.
“Kazan-kaybet” ile sonuçlanan rekabete dayalı bir anlayışın hâkim olduğu yapılarda insanlar, hemen her alanda kazanma odaklı hareket etmekte ve yaşamı bir
anlamda savaş alanına çevirmektedir. İş yaşamını sinerji ve katma değer oluşturan
204
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
bir faaliyet olmaktan çıkartıp sıfır toplamlı oyunlara dönüştürmektedir. Bu yaklaşım biçimi, adalet, güven ve yardımlaşma gibi değerleri ortadan kaldırmaktadır.
Değerlendirme ve Araştırma Önerileri
Son iki yüzyıldır pozitivizm ve kapitalizmin hâkimiyetiyle birlikte ekonomi ve iş
dünyasında geçerli olan paradigmanın yıkıcı sonuçları yaşamın her alanında daha
görünür hâle gelmiştir. Bu yıkıcı sonuçlar, tarihin hiçbir döneminde olmayan teknolojik buluşların yapıldığı son otuz yıl içerisinde katlanarak artmıştır. Bu gelişmelerin en ironik yanı, yapılan tüm buluş ya da yeniliklerin “insana rağmen insan için”
olma özelliği taşımasıdır. Bununla birlikte her şeyin insan için yapıldığı iddia edilirken, insanların genelinin hayatlarından memnun olmadıkları da bir diğer gerçektir.
İnsanlığın bu yönde gelişmesinin olumsuz sonuçlarına karşı, sesleri cılız kalsa
da tarihin her döneminde sağduyulu uyarıcılar hep var olagelmiştir. İnsan doğasına
ve tabiatın işleyişine aykırı bu gidişin durdurulması ve yerine kalıcı değerlerin ikame edilmesi yönünde somut arayışların olduğu normal ötesi zamanlarda yaşıyoruz.
Mevcut paradigma içerisinde gidişatın iyileştirilmesi yönünde atılan adımların, faaliyetlerin zararlı etkisini azaltmaya hizmet etmesine rağmen nihayetinde insana
hizmet eden bir yapının ortaya çıkmayacağı da açıktır. Herhangi bir sistemin işleyişinin dayandığı, o sisteme yön veren temel kabulleri, ilkeleri, değerleri ve varsayımları vardır. Bu kabuller içerisinde kalındığı sürece o sistemin ürettiği sonuçları iyileştirmek mümkün olmayacaktır. “İnsana hizmet eden bir paradigma nasıl olur?”
sorusuna verilecek cevap, insanlığın yeryüzündeki on bin yıllık birikiminde mevcuttur. Bu kavramsal ve literatüre dayalı çalışmada amaç, kadim bilgelikten hareketle işletme yönetiminin daha insani olmasını sağlayacak ilke ve değerleri ortaya
koymaktır. İş dünyasına hâkim olan işleyişi ve rekabetin yoğun olduğu günümüzde bu ilke ve değerlere uygun bir işletme kurmak kolay değildir. İnsani yönetimin
işletmede uygulanmasında en kritik olan girişimcinin işe bakışıdır. Ben-ötesi bir
misyona sahip olan bir girişimci, karşılaşılan zorluklarla baş etme direnci gösterecek, bu ilke ve değerleri benimseyen kişi ve paydaşları kendisine çekecek ve onlarla
iş birliği yapacaktır.
Kadim bilgeliği, insanlığın deneyiminin birikiminden zamana karşı direnmiş
olan eserler oluşturmaktadır. Çalışmada ele alınan her bir konu başlığıyla ilgili, kütüphaneler dolusu eser olduğu da bir gerçektir. Makale kapsamında yararlanılan
kaynaklar konusunda seçici olunmuş ve konuyu temsil ettiği düşünülen örneklere
yer vermekle yetinilmiştir. Bu çalışmanın önemi, bu alanlarda yapılacak sonraki
araştırma ve geliştirmelere bir giriş olma özelliği taşımasıdır. İnsani yönetime yön
205
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
veren ilkeleri ele alırken de benzer bir yaklaşım benimsenmiştir. Mevcut işletme
yönetim paradigmasının dayandığı temel dinamiklere alternatif oluşturacak ya da
dengeleyecek ilke ve değerler seçilmiştir.
Son on yıldır insani yönetim, mevcut paradigmaya bir alternatif olarak öne
sürülmekte ve konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapılmaktadır (bkz. Amann ve Stachowicz-Stanusch, 2013; Bal, 2017; Pirson, 2017). Pirson (2017) insani yönetimi
insan onuru ve esenliği çerçevesinde ele almıştır. Buradan hareketle insan onuru ve
esenlik perspektifinden çalışmalar yapılmıştır (örnek olarak Latemore et al., 2020).
Son yıllarda, insani yönetim perspektifini inançlar perspektifinden ele alan makaleler yayınlanmaya başlamıştır (Niedenführ, 2021; Teehankee ve Sevilla, 2020;
Frémeaux ve Michelson, 2017; Pava, 2020; Maspero, 2020). Buna karşılık bu çalışmada önerilen yaklaşımın özelliği ve söz konusu çalışmalardan en temel farklılığı,
insani yönetimi bütünsel bir bakış açısı ile almış olmasıdır. İşletme ve işletmeyi
oluşturan unsurlar, insan merkezli olarak değerlendirilip unsurların birbirleri ilişkileri açısından yeniden ele alınmıştır. Belirlenen ilke ve değerlerin her bir unsur ile
ilişkisi belirlenmiştir.
Bir diğer önemli farklılık ise, insani yönetime dair ilke ve değerlerin belirlenmesinde kadim bilgeliğin kaynak olarak değerlendirilmesidir. Öncelikle varlıklar
düzeninde “insan”ın konumu ve rolünün kadim bilgelik açısından tanımlanmasıdır. Bu tanıma göre insan, Yaratıcı ve tabiat arasında çok kritik bir konumdadır. Bu
konumda insanın temel amacı, potansiyelini açığa çıkararak özgürlük ve esenliğe
ulaşmaktır. İnsanın bu amaçlara ulaşabilmesi için rehber edinmesi gerekli evrensel
idealler ise Birlik, İyilik/Ahenk, Güzellik, Doğruluk/Hakikattir. İnsanın bu idealleri
hayata taşıyabilmesi, kendisinde olan fakültelerini hakkıyla kullanabilmesine bağlıdır. Ruh, zihin, irade ve kalp olarak ifade edilen bu fakülteleri yönlendirecek olan
erdemler ise adalet, hikmet, cesaret ve ölçülülüktür.
Bir insan olarak girişimcinin amacının da bu perspektiften ele alınması, girişim faaliyetini sadece kâr amaçlı olarak görmek yerine ben-ötesi misyonun bir aracı
haline getirmektedir. İşletmede kurucu olması ve kritik bir güce sahip olması nedeniyle girişimcinin insani yönetim ilke ve değerlerini uygulama ve sürdürme açısından önemli bir yeri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak, diğer çalışmalarda
tekil olarak ele alınmış olan ilkeler, tüm yönetim boyutlarını kapsayacak ve kuşatacak şekilde incelenmiştir. Bu ilkeler; insan onuru, insan esenliğini gözetme, düzen
ve karşılıklı bağlılık, adalet ve merhamet, emanet ve ehliyet, süreklilik inancı ve hesap
verebilirliktir.
206
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Günümüzde işletmeleri en çok meşgul eden çalışanlarla ilgili bağlılık, devamsızlık, motivasyon düşüklüğü, işe sargınlık gibi konulara değinilmemiştir. Bu değişkenler, işletmede uygulanan yaklaşımların sonuçlarıdır. Bunları doğuran davranış
ve politikalar yerine uygulamalarda yukarıda belirttiğimiz temel ilke ve değerlerin hâkim olması durumunda bu değişkenlerde olumlu gelişmeler olacağını kabul
ediyoruz. Mesela motivasyon konusu bu açıdan ele alınacak olunursa, işinde içkin
değeri bulan, işini hayat amacı ile ilişkilendiren, sürekli öğrenme ve gelişme fırsatına sahip olan, işletme içerisinde değer verilen ve çalışma arkadaşlarıyla iş birliği
içerisinde çalışan bir bireyin motivasyonu yüksek olacaktır diyebiliriz. Bundan sonraki araştırmalarda, ilke ve değerleri uygulamaya koymuş işletmelerde çalışmalar
yapılarak pratik sonuçları görülebilir.
Önerilen temel ilke ve değerlerin günlük hayata yansımalarına ve uygulamanın
nasıl olacağına dair çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. Ayrıca her bir ilkenin,
işletmenin politika ve prosedürlerine yansımalarına ve günlük iş yaşamına nasıl
uygulanacağına ilişkin el kitapları hazırlanmalıdır. Örneğin, personel seçme ve yerleştirme sürecinde emanet ve ehliyet ilkesinin uygulanma biçiminin nasıl olacağını
belirlemek gerekmektedir. İnsani yönetim yaklaşımının belli unsurlarını uygulamakta olan işletmelerde saha çalışmalarının yapılması da diğer işletmeler için yol
gösterici olacaktır.
207
İş Ahlakı Dergisi
Turkish Journal of Business Ethics
A Study on Human-Centered Management from The
Perspective of Perennial Wisdom
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Introduction
This paper essentially deals with management, and human as its natural implication. In this study, we comparatively discuss two management approaches. While
one approach only aims maximizing profit, “human-centered management” focuses on people and social good in its practices. Human-centered management can be
defined as ‘management that suits and relates to people’. The aim of human-centered management is to serve people. Considering humankind as resources and
tools, the purpose of profit-oriented management is to maximize the profit of the
enterprise. In human-centered management, human is not a tool, but an end in
itself as a valuable/precious being.
This paper aims to present a proposal for the basic principles and values of
human management based on perennial wisdom. The study primarily examines
the question of “Who are we as human beings?”, and in response, the place of human beings in the order of existence. We discuss being human and human features
based on the position of human, and humans’ purpose, ideals and their relation-
Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Medipol Üniversitesi,
hcirpan@medipol.edu.tr 0000-0002-7554-5203
Prof. Dr., İstanbul Medipol Üniversitesi, nalayoglu@medipol.edu.tr
0000-0003-2736-4448
Research Paper
© İGİAD
DOI: 10.12711/tjbe/m3738
Turkish Journal of Business Ethics, 2022
isahlakidergisi.com
208
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
ships with other beings. In the next section, we present the principles and values
required by human-centered management based on the answer to the question
“What is a human being?”. Afterwards, we evaluate the meanings of these principles and values for businesses and stakeholders. In the last part, we make a general
discussion and recommendations for research.
‘Human’ and The Place of ‘Human’ in The Ontological Order
The self-conception of human, the First-principle, and the universe conception determine the content of the paradigm. These ontological rules and principles shape
all the systems and practices to be established and guide the stakeholders of the
system in terms of approach and actions. The elements of the paradigm used in this
study and their relationship with each other are shown in Figure 1.
FIRST - PRINCIPLE
ç
Ara
ding
Lea
l
Too
l
Inte
ntio
n/M
ean
ing
S
e
Development
FACULTIES
Guidance
Co Prote
ns ct
tru ion
cti /
Ins
on
pir
So at
urc ion
e /
RE
NA
TU
Su
Y
ET
CI
SO
Se
rvi
ce
pp
or
t
f
WORKING /
ACTION
HUMAN
BEING
Re
n
a l i s a t i o
Imitation
Offer /
Obligation
AIM / PURPOSE
Figure 1: Human in Perennial Wisdom (Source: Authors’ Own Work/Design.)
209
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
The Relationship of Human with The First Principle, Nature, and Human
According to perennial wisdom, the meaning of human’s existence on earth is
shaped by human’s relationship with the First-principle. The creator created humans for a purpose and gave the universe to humans as a platform to realize this
purpose. The power to act on nature also gives people the opportunity to use their
features. It is important that worldly actions are not regarded as an end, but as a
tool that serves the purpose of human beings. Every human being is holy thanks
to the relation to the creator. According to this point of view, people see other humans not as rivals, but as companions who will support them. This point of view
requires a more society-based approach that values sharing, cooperation, solidarity
and achieving together.
The Purpose and Ideals of Human
Purpose is the main element that gives meaning and direction to action. We can
say that what humans seek on earth is “freedom” and “well-being and happiness”
in the most general sense (Aristotle, 1976; Bauman, 2018; Dodurgalı, 1995; Özmen, 2014; Tusi, 2013). Discovering one’s ‘self’ on earth and adapting one’s nature
to universal principles will lead to freedom. Humans naturally want to be happy.
Paradoxically, an individual who cannot make others feel good, make them smile
or contribute to the joy and happiness of humanity as a whole will not be happy.
Contributing to the joy and happiness of humanity depends on one’s capacity to
serve people by tapping his/her potential.
Humans should pursue the following universal ideals: Unity, Goodness/Harmony, Beauty, Honesty/Truth (for example, Tusi, 2013 and İbn Miskeveyh, 2013).
The potential of these four ideals to dominate life, or in other words, bringing these
ideals to life depends on the individual’s ability to properly use his/her faculties.
Justice, wisdom, courage and temperance are the virtues that will guide these faculties, namely, spirit, mind, will, and heart (Tusi, 2013; İbn Miskevevh, 2013; Bauman, 2018). In the life of the individual, these faculties correspond to spiritual,
mental, social and physical dimensions.
The Principles and Values of Perennial Wisdom on
Human-Centered Management
Within the framework of the assumptions accepted as the basis of this study, the
principles and values that are considered to be related to business management
and that should guide human-centered management based on perennial wisdom
210
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
are as follows: Purpose, respect for human dignity, protection of human well-being, justice and compassion, trust and worthiness, belief in afterlife, accountability, order and
interdependence.
Purpose
The main purpose of the human-centered management model is to create an environment that will ensure freedom and happiness, which are the two basic values
and ultimate goals of human beings. If business owners and managers act in accordance with this purpose and the principles to be discussed below, they will be
happy and free by virtue of being human, and they will more easily reach the commonly accepted goals such as profit, growth and business sustainability.
Respect for Human Dignity
Within the scope of this study, two basic issues will be discussed as the sources of
human dignity. The first point is that human is ontologically bound to the creator.
Accordingly, “everyone is created as a being whose dignity/honor is protected by virtue
of being human.” (Düzgün, 2017: 53). The second issue about human dignity is related to human actions. The action-based dignity of humans is related to how an
individual uses his free will as a being with spiritual and material characteristics. In
this process, if people cannot build their own identity with their own choices, they
will be imprisoned in social, historical, ethnic or cultural identities and become an
object, rather than a subject (Düzgün, 2017: 55-56).
Protection of Human Well-Being
Linton and colleagues (2016: 12) found that well-being is grouped under six
themes: mental, social, physical, spiritual, activities and functions, and personal
conditions. The first four themes, namely the spiritual, mental, social and physical
dimensions are clearly related to the four faculties of humans as outlined in perennial wisdom. For this reason, we can say that the achievement of one’s purpose
depends on the fulfillment of these four dimensions.
Justice and Compassion
Corporations can function in good nick with intermittent corrective interventions
by the management and the fulfillment of the principle of justice. Justice was generally seen as “the greatest virtue that requires giving everyone what they deserve and
conducive to the dominance of the common good” (Düzgün, 2021: 177). On the other
hand, compassion that accompanies this virtue means approaching beings with
211
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
love, protecting and saving them from evil, and also helping and forgiving them in
difficult situations. Justice and compassion, which are seemingly in opposition to
each other, serve to reconstruct the disrupted order as ‘restorative justice’ when
they are applied hand in hand.
Trust and Worthiness
Trust and worthiness are other principles that will enable the healthy functioning
of a social structure that is established for a specific purpose. Unsafe work environments prevent people from bringing their personal characteristics freely and comfortably to the work environment. The concept of worthiness, on the other hand,
refers to ‘competence, being qualified and capable’. The placement of someone who
does not have the necessary qualifications in any part of the system affects the entire system adversely, in accordance with the principle of interdependence.
Order and Interdependence
In perennial wisdom, the degree of order is measured by the integration and harmony of all its elements with each other. This order was called ‘wholeness in multiplicity’. Although each part of the whole has its own characteristics and roles, all
the parts constitute a harmonious whole with a purpose. In business management,
various dilemmas are encountered that need to be balanced or evaluated on the
spot. One of the most common dilemmas for managers is being people-oriented
vs. task-oriented.
Belief in Afterlife and Accountability
Perennial wisdom accepts the continuity of the human soul. Life is not considered
to be limited to a particular time and space. A person with this belief acts in the
world by considering accountability. If this belief is rejected or ignored, only shortterm interests will guide the behavior of the individual. This situation does not
bring happiness to the individual, and also causes a destructive effect on his/her
environment.
Human-centered Management Principles in Businesses
As can be seen in Figure 2, there are at least six elements in the human-centered
management approach considered in terms of business: Entrepreneur, business,
management, employee/people, job/task and stakeholders. We will discuss these
elements in terms of their purpose, and the principles and values that guide them.
212
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Entrepreneur
The entrepreneur is the founder, initiator, and the most basic element that provides the existence of the business. For many entrepreneurs, people are objectified
as a resource and regarded as a tool that serves corporate ends. The most paradoxical aspect is that the entrepreneur becomes the servant of the business he/she has
established. As a result, the entrepreneur who is ultimately a human being cannot
be happy or achieve freedom despite having a great wealth. Therefore, it would
be beneficial for the entrepreneur to review what the business means, whether it
serves to realize his/her potential and whether the business he/she has established
serves the society. It is crucial that entrepreneurs embrace a transpersonal mission
in establishing and maintaining a business in accordance with the principles and
values of human-centered management.
Business
In its simplest definition, a business is a structure established to produce products
and services to meet the needs of people. According to this definition, business
can be seen as a tool that ultimately serves the needs of society. Just like all the
structures, tools and equipment built by people, the business should also serve
to make people’s lives easier. This perspective can be formulated as ‘relationship
first, trade second’. In the human-centered management approach, profit is seen
as a tool to maintain the existence of the business, which is established to provide
products/services to people in particular, and which aims to create added value for
the society in general (Spitzeck, 2011). The business is a partnership that will serve
employees, customers, suppliers and all the other stakeholders to live well (Morris,
2004: 164).
Leadership and Management
The purpose of management in business is to ensure that the company achieves
its goals. The management should be concerned with two main areas in order to
realize the objectives of the business: task and people. Prioritizing a single element
will disrupt the balance.
Employees / Human
The aim of human-centered management is to establish a structure that takes into
account the purpose of life on earth, in other words, the realization of oneself,
regardless of the type of the social institution. In such a structure, the individual
213
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
will first of all feel valued and find meaning in his/her work. As a socio-technical
institution, the business incorporates all the functions that will serve the well-being of the individual. When the entrepreneur sees the business as a tool that serves
a greater purpose, this will naturally change the perspective of the employees. The
entrepreneur will no longer consider employees as a tool/resource serving him/
her, but as honorable individuals who take on different roles. In this regard, the
entrepreneur will see the business as a “community” that serves the great purpose,
where everyone realizes their individual goals.
In the business, the principle of trust is to believe in the potential of people.
This belief allows appreciating other people rather than criticizing them. As suggested by the phenomenon called self-fulfilling prophecy, an individual who is
convinced that he/she has a higher capacity and can do much better work have
increased self-confidence and courage (Merton, 1948), thus the individual tries to
do his/her best.
Job/Task
The mission of a business requires the execution of many interrelated tasks. The
proper fulfillment of these roles depends on the competencies of the individuals
who assume the roles. While the individual’s compliance with the requirements of
the job provides a flow experience, the compatibility between the job and the person’s self provides a meaningful work experience (Scroggins, 2008).
According to human-centered management, work is a tool through which the
employee can perform his/her art and creativity. Being able to use one’s own characteristics in work will both improve and satisfy the individual and provide him/
her with the opportunity to experience freedom. Therefore, we can say that two
basic issues are critical for the employees to get a sense of meaning from the work:
(a) The opportunities and the environment of the person for using his/her existing
potential and self-realization, (b) The belief that the product or service to which he
contributes produces benefits for other people.
214
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Figure 2: The Principles of Human-Centered Management in Business
(Source: Authors’ Own Work/Design)
Stakeholders
Businesses interact directly with stakeholders, suppliers, investors, customers,
government agencies and competitors in their immediate environments. An ideally functioning society and economy depends on the fact that all of the specified
stakeholders are in place and that each stakeholder fulfills his/her role properly. In
human-centered management, the business should establish a relationship based
on winning and sharing together by considering mutual cooperation with the
stakeholders in terms of the rights and benefits of every one of them.
Discussion and Suggestions for Future Research
While positivism and capitalism have prevailed for the last two centuries, the devastating effects of these paradigms on the economy and business world have become
more visible in all areas of life in recent years. For the last ten years, human-centered management has been proposed as an alternative to profit-oriented man215
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
agement and various studies have been conducted on the subject (see Amann and
Stachowicz-Stanusch (2013), Bal (2017), Pirson (2017)). Pirson (2017) discussed
human-centered management within the scope of human dignity and well-being.
In addition, some authors discussed the human-centered management approach
in terms of beliefs (Niedenführ, 2021; Teehankee & Sevilla, 2020; Frémeaux &
Michelson, 2017; Pava, 2020; Maspero, 2020).
The aim of this conceptual study is to reveal the principles and values that will
enable business management to be more humane according to perennial wisdom. This
paper is important as it serves as an introduction to further research and development in these areas. The unique aspect of our study is that we take perennial wisdom
as a source in determining the principles and values of human-centered management.
First of all, we define the position and role of ‘human’ in the order of beings in terms
of perennial wisdom. According to this definition, humans are in a very critical position between the Creator and nature. The main purpose of humans in this position is
to reach freedom and well-being by realizing their potential. In order to reach these
goals, humans should be guided by the following universal ideals: Unity, Goodness/
Harmony, Beauty, Honesty/Truth. A person’s ability to bring these ideals to life depends
on his ability to properly use his faculties, specifically, spirit, mind, will, and heart. The
virtues that will guide these faculties are justice, wisdom, courage and temperance.
From this viewpoint, considering the purpose of the entrepreneur as a human
being renders the entrepreneurial activity a tool of the transpersonal mission instead of seeing it only for profit. The most critical factor in the application of human-centered management in business is how the entrepreneur views the business. We conclude that the entrepreneur has an important role in applying and
maintaining the principles and values of human-centered management, as he/she
is the founder of the business and has a critical authority. Finally, the principles
that were discussed in isolation in other studies are examined in this study by considering all the dimensions of management. These principles are; human dignity, the
pursuit of human well-being, justice and mercy, trust and worthiness, order and interdependence, and belief in afterlife and accountability.
There is a need for studies on the implications of the proposed basic principles
and values in daily life and ways of implementation. In addition, handbooks should
be prepared on how each principle is related to company policies and procedures,
and how to apply them in daily business life. Field studies to be conducted in businesses that implement certain elements of the human-centered management approach would also provide guidelines for other businesses.
216
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Kaynakça
Aksoy, K. (2016, 8 Aralık). Rahmet ve merhamet. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri
Başkanlığı Bayburt Müftülüğü. 07.06.2021 tarihinde https://bayburt.diyanet.gov.
tr/Sayfalar/contentdetail.aspx? Menu Category=Kurumsal&contentid=449 adresinden erişilmiştir.
Amann, W., Stachowicz-Stanusch, A. (Ed.) (2013). Integrity in organizations: Building the
foundations for humanistic mManagement. Palgrave Macmillan.
Aristoteles. (1975). Politika. (Çev. M. Tuncay). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Aristotle. (1976). The ethics of Aristotle the Nicomachean ethics. (Çev: J.A.K. Thomson).
Penguin Classics.
Bal, M. (2017). Dignity in the workplace. Palgrave Macmillan.
Bakan, J. (2007). Şirket: Kâr ve güç peşindeki patolojik kurum, (Çev: R. G. Öğdül). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Banerjee, S.B. (2008). Necrocapitalism. Organization Studies, 29(12), 1541–1563.
Bauman, D. C. (2018). Plato on virtuous leadership: An ancient model for modern business. Business Ethics Quarterly, 28(3), 251-274.
Capital Institute. (2021). 8 principles of a regenerative economy. 28.04.2021 tarihinde https://capitalinstitute.org/8-principles-regenerative-economy/ adresinden
erişilmiştir.
Crane, A. (2013). Modern slavery as a management practice: Exploring the conditions and capabilities for human exploitation. Academy of Management Review, 38(1),
49–69.
Czikszentmihalyi, M. (1990). Flow: The psychology of optimal experience. New York: Harper & Row.
Covey, S. M. R., Merrill, R. R. (2010). Her şeyi değiştiren tek şey: Güven. (Çev: Ç. Erhan).
İstanbul: Varlık Yayınları.
Çırpan, H. (2008). Üretim ve tüketim sarmalında insan ve değerler. Ekonomik Kalkınma
ve Değerler. (Ed. R. Şentürk). İstanbul: UTESAV Yayınları.
Çırpan, H., Koyuncu, M. (1998). İşletme kültürünün alt kademe yöneticileri üzerindeki etkisi: Bir örnek olay çalışması. Öneri, Marmara Üniversitesi SBE Dergisi, 2(9),
223-230.
Dierksmeier, C. (2016). What is ‘humanistic’ about humanistic management?. Humanistic Management Journal, 1(1), 9-32.
Diyanet İşleri Başkanlığı. Kur’an-ı Kerim. 04.05.2021 tarihinde https://kuran.diyanet.
gov.tr/Tefsir/ adresinden erişilmiştir.
217
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Diyanet İşleri Başkanlığı. (2013). Hadislerle İslâm. (Ed. Özafşar, M.E.; Ünal, İ.H; Ünal,
Y.; Erul, B.; Martı, H. ve Demir, M.). Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Düzgün, Ş. A. (2017). Kimliksiz hakikatler. Ankara: Otto Yayınları.
Düzgün, Ş. A. (2021). Dini anlama kılavuzu. Ankara: Otto Yayınları.
Dodurgalı, A. (1995). İbn Sina felsefesinde eğitim. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları.
Erdogan, B., Bauer, T. N., Truxillo, D. M., Mansfield, L. R. (2012). Whistle while you
work: A review of the life satisfaction literature. Journal of Management, 38(4),
1038-1083.
Fazlıoğlu, İ. (2020). Kendini aramak. İstanbul: Ketebe Yayınları.
Fleming, P. (2019). Homo Economicus’un ölümü: İş, borç ve sonsuz birikim efsanesi. (Çev. E.
Soğancılar). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Frémeaux, S., & Michelson, G. (2017). The common good of the firm and humanistic
management: Conscious capitalism and economy of communion. Journal of Business Ethics, 145(4), 701-709.
Gaulejac, de V. (2013). İşletme hastalığına tutulmuş toplum. (Çev. Ö. Erbek). İstanbul:
Ayrıntı Yayınları.
Graeber, D. (2018). Bull shit jobs: A theory. New York: Simon and Schuster.
Humanistic Management Network. (2021). 30.12.2021 tarihinde https://humanisticmanagement.network adresinden erişilmiştir.
İbn Miskeveyh. (2013). Ahlak eğitimi. (Çev. A. Şener, İ. Kayaoğlu, C. Tunç). İstanbul:
Büyüyenay Yayınları.
İncil, Genesis. 1: 26-28, 27.06.2021 tarihinde https://www.biblegateway.com/passage/?search=Genesis%201:26-28&version=MSG adresinden erişilmiştir.
Kets de Vries, M. (2009a). Reflections on character and leadership. UK: Jossey-Bass.
Latemore, G., Steane, P., ve Kramar, R. (2020). From utility to dignity: Humanism in
human resource management. In Virtuous cycles in humanistic management (ss. 91118). Springer, Cham.
Linton, M-J., Dieppe, P. ve Medina-Lara, A. (2016). Review of 99 self-report measures
for assessing well- being in adults: exploring dimensions of well-being and developments over time. BMJ Open, 6:e010641.
Lovins, H. (2015). On the need for a new narrative of business. Human Systems Management, 34(1), 5-15.
Maslow, A. H. (1943). A theory of human motivation. Psychological Review, 50(4),
370–396.
218
Hüseyin Çırpan, Nihat Alayoğlu
Kadim Bilgelik Perspektifinden İnsani Yönetim Üzerine Bir Çalışma
Maspero, G. (2020). Humanistic management for laypeople: The relational approach. Humanistic Management Journal, 5(1), 25-38.
Melé, D. (2003). The challenge of humanistic management. Journal of Business Ethics,
44(1), 77–88.
Merton, R. K. (1948). The self-fulfilling prophecy. The Antioch Review, 8(2), 193-210.
Mintzberg, H. (2015). Rebalancing society. Oakland: Berrett-Koehler Publishers.
04.06.2021 tarihinde https://mintzberg.org/sites/ default/files/page/rebalancing_
full.pdf adresinden erişilmiştir.
Morgan, A. (Yönetmen). (2015). The true cost [Belgesel Film]. USA: Life is My Movie
Entertainment Company in association with Untold Creative.
Morris, T. (2004). Aristo eneral Motors’u yönetseydi. (Çev. G. G. Özbilun). Bursa: Alteo
Yayınları.
Mouton, J. S., Blake, R. R. (1964). The managerial grid. Houston: Gulf Publishing.
Naydler, J. (2020). From ‘Smart Planet’ to sacred earth: Technology and the resacralization of nature and the human being. 25.05.2021 tarihinde https://www.temenosacademy.org/wp-content/uploads/J-Naydler-28.9.20-SmartPlanetSacredEarth.pdf
adresinden erişilmiştir.
Niedenführ, M. (2021). Humanistic management with a Confucian twist: The case
of FOTILE. In Humanistic Management in Practice (217-238). Palgrave Macmillan,
Cham.
Online Etymology Dictionary. 27.06.2021 tarihinde https://www.etymonline.com/
word/compete adresinden erişilmiştir.
OXFAM. (2020). Bakım zamanı: Ücretlendirilmeyen eksik ücretlendirilen bakım emeği ve
küresel eşitsizlik krizi. Oxford: Oxfam International.
Özmen, A. (2014). Ethical management and leadership in the framework of Farabi’s
work “El-Medinetu’l Fazila” (The People of the Virtuous City). Asian Journal of Social
Sciences & Humanities, 3(3), 186-193.
Pava, M. L. (2020). Humanistic management and Religion: A case for the constructivist
approach to Jewish business ethics. Humanistic Management Journal, 5(2), 199-214.
Pirson, M. (2015). Conceptualizing humanistic management as an alternative to managing in a post crisis world. Human Systems Management, 34(1), 1-4.
Pirson, M. (2017). Humanistic management: Protecting dignity and promoting well-being.
Cambridge University Press.
Platon. (2017). Devlet. (Çev: S. Eyüpoğlu). İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Sardar, Z. (2010). Welcome to postnormal times. Futures, 42(5), 435-444.
219
Turkish Journal of Business Ethics (TJBE)
İş Ahlakı Dergisi
Schopenhauer, A. (2008). Yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar. (Çev.A. Tüzel). İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Scroggins, W. A. (2008). Antecedents and outcomes of experienced meaningful work: A
person-job fit perspective. Journal of Business Inquiry, 7(1), 68-78.
Spitzeck, H. (2011). An integrated model of humanistic management. Journal of Business Ethics. 99(1), 51–62.
Teehankee, B., & Sevilla, Y. (2020). Managing for good work: Principles and practices
of humanistic management based on Catholic Social Thought. In Virtuous Cycles in
Humanistic Management (121-134). Springer, Cham.
Tenzin-Dolma, L. (2008). Mind and motivation: The spirit of success. U.K.: Phoenix
Rising Press.
Tusi, N. (2013). Ahlak-ı Nasiri. (Çev. A. Gafarov ve Z. Şükürov). İstanbul: Litera
Yayıncılık.
Türk Dil Kurumu Sözlükleri, 04.05.2021 tarihinde https://sozluk.gov.tr adresinden
erişilmiştir.
Yusuf Has Hacib. (1988). Kutadgu Bilig. (Çev. R. R. Arat). Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları.
YouGov. (2015). 37% of British workers think their jobs are meaningless. 01.11.2020
tarihinde https://yougov.co.uk/ topics/ lifestyle/articles-reports/2015/08/12/british-jobs-meaningless adresinden erişilmiştir.
220