Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Kitaplarınızda okuduğum kadarıyla siz evrime inanıyor ve dinle bağdaştırıyorsunuz? Evet. Tekâmül (Evrim) görüşü, türlerin yaratılması inancına aykırı değildir. Bugün evrim artık nazariye olmaktan çıkmıştır. Dinî kitaplara aykırı da değildir, bilimsel bir meseledir. Ben 200’e yakın fennî ve dinî delil gösterebilirim. Bilakis böylece Allah sisteminin ekonomik işleyişini, sanatını ve gücünü gösterir. Kâinat mana üretmek için yaratılmış; bu da ancak evrim fiiliyle mümkündür. Evrim hiçbir şeyin birden bire olmaması demektir. Hayatın en büyük karakteri yavaş yavaş olmasıdır. Yaratılıştaki evrime dikkat edersek, bunun bir plan ve program olduğunu anlarız. Mesela, benim avucumda bir yumurta, kırk sene kalsa civciv olamaz. Fakat Allah’ın bir avucu olan ekolojik ortamda saniyede kırk milyon civciv çıkıyor. Hocalar ikisini birbirine karıştırmamalı. Ancak ispatlanmış olsaydı teori denmezdi. Hala ispatlanmamış bir kuram bu. Aksi halde hala tartışılmazdı. Üstelik evrim lehine getirilen deliller kadar aleyhine de hala pek çok delil var. Sadece teorik olarak, salt aklen veya mantıken mümkün görünüyor? Olgularla doğrulanmış değil? Bu teoriyi şimdiki haliyle kabul etmek bilimsel bir yaklaşım değil, olsa olsa bir inançtır. Bence Evrim “iki kere ikinin dört etmesi” gibi kesindir. Bir şeyin var olabilmesi için evrim sürecinden geçmesi lazım. Evrim sürecinden geçmeyen hiçbir maddi varlık yoktur. Bir de varlık Diyalektik sürece muhtaçtır. Gelişme ve evrim zıtların birlikte deviniminden ortaya çıkar. Sistemin kuralıdır bu. Bugün yerinde sayan hiçbir hücre, hiçbir atom, hiçbir varlık yok. Evrime göre her şey sürekli yenilenir. Mesela, atomun planı, projesi ilm-i ilahiden, enerjisi kudret-i ilahiden gelir. Kudret zaten enerji demek.. Sürekli hareket ve gelişme içinde olması da, ilâhi iradeden geliyor. Dinin de temeli irade sıfatıdır ki, insan ancak din ile gerçek âdem olmuştur, evrimini tamamlamıştır. Demek ki, âdemiyet bu gelişme ve kalkınma sürecinin tümü demektir. Her şey sürekli yenilenme ve gelişme halindeyken ve her şey sürekli başka bir şeye dönüşmekteyken, canlılar için de bu geçerlidir. Her şey giderek mükemmele doğru gidiyor. Karşı çıkanlar dini duygularını koruma psikozu içindedirler. Veya hastadırlar veya siyasi amaçları elvermiyor. Bugün İslam Âleminde bir problem var. Bir yanda Kur’anın açıklanması gereken iki binin üzerinde müteşâbih ayeti var; öte yanda bilime dayanarak bunlara yorum getirilmiyor. Böyle olunca hurafeler kendilerine yer buluyorlar. İslam Âlemi evrimleşmekten geri kalıyor. Evet, İslam Âlemi, bilimi İslam’ın ilk yüzyıllarındaki gibi yakalarsa, uyanışa geçer. Demek din ve bilim temeli üzerine bir edebiyat basamağı kurmak lazım ki, gerçek âdem olalım. Anarşizmden, manevi yamyamlıktan kurtulalım.
2009
Evrim, bugün gördüğümüz karmaşık ve mükemmel canlıların ilkel canlılardan doğal seçilim yoluyla oluştuğunu söyler. Evrim karşıtları ise doğal seçilim gibi bir süreçle karmaşık organların ve canlıların oluşmasının mümkün olmadığını, bu canlıların aşama aşama gelişmek yerine tek bir seferde yüce bir varlık, Tanrı, tarafından akıllı bir tasarım yoluyla yaratıldığını söyler. Darwin de evrim kuramındaki zorluğun farkındaydı. Göz ya da beyin gibi karmaşık organların yapısı, her türlü karmaşık yapının çok daha ilkel yapılardan evrilerek geliştiğini iddia eden Darwin'i rahatsız ediyor ve korkutuyordu. Darwin 1859'da yayınladığı Türlerin Kökeni adlı kitabında şöyle diyordu: "İtiraf ediyorum ki gözün, değişik uzaklıklara odaklanabilme, farklı ışık miktarları alabilme ve küresel yapısının ve renk sapmalarının getirdiği sapmaları düzeltmeye yönelik eşsiz düzeneklerinin doğal seçilim yoluyla oluştuğunu iddia etmek en yüksek derecesinden saçma gibi görünmektedir. Yine de, basit ve yetersiz hücreler ile mükemmel ve karmaşık göz arasında, çok sayıda ara aşama bulunduğu ve bu ara aşamaların onlara sahip olan canlılara yararlı olduğu gösterilebilirse; dahası, gözün her seferinde son derece az değiştiği ve bu değişimlerin kalıtım yoluyla aktarıldığı gösterilebilirse; organdaki her değişikliğin hayvanı değişen yaşam koşullarına daha iyi uyarladığı gösterilebilirse, mükemmel ve karmaşık bir gözün doğal seçilim yoluyla oluştuğuna inanmanın güç olduğu söylenemez." 1859'dan sonra bilim sürekli olarak ilkel canlılar ile günümüzün karmaşık canlıları arasındaki ara canlıların kanıtlarını buldu, sergiledi. Ama ilk canlıdan bu yana yaklaşık 3.5 milyar yılın geçmiş olması, canlıların kalıntılarını (fosilleri) bulmanın zorluğu hep ara aşama açıklamalarının eksik kalmasına neden oldu. Bu eksikliği Evrim karşıtları sonuna kadar kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar. Basit canlılardan çok karmaşık canlıların ortaya çıkabilecek olması laboratuvar ortamında kolay kolay gösterilemez. Ama temel fikir, bugün gördüğümüz karmaşık yapıların daha basit
Adnan Oktar (Harun Yahya) Pek çok insan evrim teorisini, ilk olarak Charles Darwin'in ortaya attığı, bilimsel delillere, gözlemlere ve deneylere dayalı bir teori zanneder. Oysa evrim teorisinin ilk fikir babası Darwin olmadığı gibi, teorinin kaynağı da bilimsel deliller değildir. Teori, antik bir dogma olan materyalist felsefenin doğaya uyarlanmasından ibarettir. Bugün de teori, kendisini destekleyen bilimsel bulgular olmamasına rağmen, sırf materyalist felsefe uğruna körü körüne savunulmaktadır. Bu bağnazlık dünyaya çok büyük belalar getirmiştir. Çünkü Darwinizm'in ve ondan dayanak bulan materyalist felsefenin yaygınlaşmasıyla birlikte, "insan nedir" sorusuna verilen cevap değişmiştir. Daha önceden bu soruya "insan, Allah'ın yarattığı ve O'nun öğrettiği güzel ahlaka göre yaşaması gereken bir varlıktır" cevabını veren insanlar, "insan rastlantılarla var olmuş, yaşam mücadelesiyle gelişmiş bir hayvandır" diye düşünmeye başlamışlardır. Bu büyük yanılgının faturası ise çok ağırdır. Irkçılık, faşizm, komünizm gibi vahşet ideolojileri ve diğer pek çok barbar, çatışmacı dünya görüşü, bu yanılgıdan güç bulmuştur. Bu bölümde Darwinizm'in insanlığa getirdiği bu belayı inceleyecek ve Darwinizm’in günümüzün en önemli global sorunlarından biri olan "terörizm"le olan doğrudan bağlantısını açıklayacağız.
Düşünbil Dergisi , 2009
İnsanoğlu olay ve olgulara bakarken bir dayanak noktası arar. Kişinin sonradan gördüğü olay ve olgular kendi yaşamında karşılaştığı olay ve olgulara göre algılanır. Örneğin bir çocuk gerçek bir arabayı ilk kez gördüğünde kendi oyuncağı olan araba ile özdeştirebilir. Oysa oyuncak araba ile gerçek araba birbirlerinden çok farklıdırlar. Ancak bu durum, evrim sürecini içine aldığında karşımıza birkaç sorun çıkmaktadır. Örneğin kişi evrim sürecini ilk kez okuduğunda kendi yaşamı ile evrimi karşılaştırabilir. Ancak bu durum her zaman olanaklı olamamaktadır. Çünkü insanın kendi yaşam süreci ile evrim sürecini karşılaştırdığında kendi ile çatışmaya girebilmektedir. Bireyci çıkarlar bu iki karşılaştırmayı olanaksız kılar ve kişi böyle bir karşılaştırmadan vazgeçer. Çünkü evrim doğal süreçlerin ürünüdür, oysa kişi bir tanrının ürünü olduğunu düşlemektedir. ‘Doğa mı, tanrı mı’ derseniz birçok kişi ‘tanrı’ diyecektir. Çünkü doğanın ölümden sonrasına dair kimseye faydası yoktur. Nasıl yani; bize oksijeni sağlayan, yiyeceğimizi, içeceğimizi bize sunan doğanın nasıl olur da bize faydası olmaz? Olmaz, çünkü doğa acımasızdır ve bizi yok etmektedir. Oysa tanrı hem bizi yaşatan doğayı yaratmış hem de bizi öteki yaşamda sonsuza dek yaşatacak olan güçtür.
Kitabın ikinci baskısının tam metnidir. Güncel versiyon Google Play'de bulunabilir. , 2019
"Bir meslek nedir? Sabahtan akşama kadar bombardımanı altında olduğumuz reklamların konusu olan şeyleri satın alabilmemizi sağlayacak, tahammül edilmesi gereken bir sıkıntı mıdır? Yaşadığımız hayattan ne kadar nefret ettiğimizi başkalarına acı çektirerek veya çektiğimiz acılardan zevk almasını öğrenerek unuttuğumuz bir rahatlama mekânı mıdır? “Üretken ve verimli bir birey olmak” için gidilen bir yerde geçirilen zaman mıdır? Verimli olmak! İnsan verimli falan olmak istemez. Tam aksine, insan sadece yaşamak, olmak ister. Bu arayışın cevabıdır. Arayışın arkasındaki soru hatırlandığında, doğru ve anlamlı bir cevaptır. Eğer bir gün ‘cevap’ hangi sorunun cevabı olduğunu unutursa, kendi varlığının anlamını da, onu doğuran karanlığın özlemlerini de kaybeder. Oysa, işte geçen zamanın ‘dünyada yürümek’ olduğunu bir hatırlayabilsek, her adımımızla bir tarih yazdığımızı da anlarız. Bu idrakin verdiği zevk, tartışma götürmez bir şekilde doğru yolda olduğumuzu gösterir. Bu idrak bize ne olduğumuzu hatırlatır."
Altüst, 2015
Psikoloji deyince akıllara genellikle bir psikiyatri kliniğinde beyaz önlükle dolaşan bir klinik psikolog gelir. Bu, fizik dendiğinde inşaat mühendisi, kimya dendiğindeyse eczacı düşünmek gibi bir şey. Halbuki psikoloji, her modern bilim gibi -oldukça popülerleşmiş- uygulama alanları olan bir temel bilim. Derdi ise (insan da dahil olmak üzere) hayvanların zihinsel süreçlerini ve davranışlarını incelemek ve anlamak. 1879’da Leipzig Üniversitesi’nde (Almanya) fizyoloji profesörü olan Wundt’un ilk psikoloji laboratuvarını kurmasıyla birlikte psikolojinin modern akademilerde kurumsallaşmasına kapı aralanmış. Yani tüm sosyal bilimler gibi psikoloji de bir 19.yy Avrupa ürünü. Yine tümü gibi onun da amacı insan toplumunun “doğal” yasalarını keşfetmek. Wundt, bu amaçla açtığı laboratuvarında -bugün hiç geçerliliği kalmamış da olsa- fizik bilimlerin yöntemlerini öncüsü olduğu fizyolojik psikoloji çalışmalarına uyarlamaya kalkmış bir öncü. Aslen fizyoloji alanında tıp doktoru olan Wundt’la aynı eğitimsel arkaplanı paylaşan bir başka ünlü psikoloji öncüsü de Freud. Sanırım birçoğunuz Wundt’un adıyla ilk defa burada karşılaşan ve fakat Freud’u zaten az çok tanıyan okurlarsınız. Hazır sözü açılmışken, Freud aslında psikolog değildir. Birilerinin kabul etmemesinden değil, kendisi kabul etmediğinden. Freud, öğretisinin ve yöntemlerinin bilimsel olmadığının farkındaydı. Bu yüzden yaptığı şeye “metapsikoloji” denmesini önermişti ve bunu ömrü boyunca itinayla akademiye bulaştırmamıştı.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
E-PROCEEDINGS OF THE INTERNATIONAL CONFERENCE ON AQIDAH, RELIGIONS AND SOCIAL SCIENCES (SIGMA10) , 2020
Melanie A. Busch, 2021
EL PROCESO DE LA INVESTIGACION CIENTIFICA, 2003
in Naked Fieldnotes: A Rough Guide to Ethnographic Writing, 2023
Proposal Skripsi Akuntansi, 2017
Cities: The International Journal of Urban Policy and Planning, Vol. 29, Supplement 2, "Current Research on Cities", 2012
Nihon Rinsho Geka Gakkai Zasshi (Journal of Japan Surgical Association)
Californian Journal of Health Promotion
Jurnal Penelitian Pendidikan Sains (JPPS), 2017
Open Journal of Radiology and Medical Imaging, 2021
Germinal: Marxismo e Educação em Debate, 2021
Research Square (Research Square), 2022
Journal of Food Quality, 2014
International Journal of Learning and Development, 2013