Öz Osmanlı Devleti'nde 16. yüzyılın sonlarından itibaren artmaya başlayan ve 17. yüzyılda devlet için büyük bir sorun haline gelen asayiş sorunları 18. yüzyılda da büyük bir sorun olmaya devam etmiştir. Daha çok iktisadi, idari ve içtimai... more
Öz Osmanlı Devleti'nde 16. yüzyılın sonlarından itibaren artmaya başlayan ve 17. yüzyılda devlet için büyük bir sorun haline gelen asayiş sorunları 18. yüzyılda da büyük bir sorun olmaya devam etmiştir. Daha çok iktisadi, idari ve içtimai sebeplerle ortaya çıkan asayiş sorunları sonuçları itibariyle de yine iktisadi, idari ve içtimai alanlarda sıkıntılara neden olmuştur. Devletler ve toplumlar için olumsuz özellikler barındıran asayiş sorunları 18. yüzyılda Adıyaman'da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma, 18. yüzyılda Adıyaman'da meydana gelen asayiş sorunlarını ve devletin bu sorunlara karşı aldığı tedbirleri tespit etmeyi amaçlamıştır. Özellikle 18. yüzyılın ilk yarısında olmak üzere Adıyaman'da eşkıyalık hareketleri, toprak anlaşmazlıkları, su kullanım anlaşmazlıkları, alacak-verecek anlaşmazlıkları gibi farklı başlıklarla ele alınabilecek sebeplerden kaynaklanan asayiş sorunları yaşanmıştır. Asayiş sorunlarının yoğun olarak yaşanmasında aşiretlerin, çıkar gruplarının ve bazı yerel hanedanların büyük rolü olmuştur. Birçok defa yönetici kesimden olanların da karışmış olduğu asayiş olaylarının sona erdirilmesi ve nizamın sağlanması amacıyla idam, iskân, sürgün, kalebendlik ve nezre bağlama gibi cezalar uygulanmıştır. Ancak devletin almış olduğu caydırıcı tedbirlere rağmen asayiş sorunlarında istenen netice tam anlamıyla alınamamıştır.
Etlik-Ulus dolmuşunda başımı cama dayayıp bütün bunları ve dört buçuk milyar yaşındaki Dünya’nın nasıl olup da beş kitlesel yok oluşa rağmen ayakta kaldığını düşünürken gözüm Ankara Kalesi’ne takıldı. Dolmuş Bentderesi’ne gelip de daha da... more
Etlik-Ulus dolmuşunda başımı cama dayayıp bütün bunları ve dört buçuk milyar yaşındaki Dünya’nın nasıl olup da beş kitlesel yok oluşa rağmen ayakta kaldığını düşünürken gözüm Ankara Kalesi’ne takıldı. Dolmuş Bentderesi’ne gelip de daha da yaklaşınca Kaleye haşmetini, surların kazandırdığını fark ettim. Kaleyi çepeçevre saran uzun ve de kıvrımlı surlar… Kıvrım, le pli! Fransız filozof Gilles Deleuze, Le Pli (Kıvrım) adını verdiği Leibniz monografisinde “kıvrımı oluşturan ideal öğe bükülmedir,” der. Deleuze’ün bu cümlesini, Osmanlı’nın belini büken Celalî isyanlarını düşünerek okuyunca Ankara Kalesi’nin kıvrımlı surları daha bir anlam kazanıyor. Yapımına 1602-1616 arasında başlanan ve Ankaralıların “kendü malları ile binâ ettikleri” bu sur, Celalî saldırılarına karşı korunmanın en önemli unsurlarından biriydi.