ÖZET Divan şiiri, Türk tarihi ve kültürü açısından önemli gelişmelere tanıklık etmiş bir edebiyat sahasıdır. Yaşadıkları dönemin sanat anlayışı neticesinde bu geleneğin içinde yoğrulmuş olan Divan şairlerinin, dışarıdan bakıldığında...
moreÖZET Divan şiiri, Türk tarihi ve kültürü açısından önemli gelişmelere tanıklık etmiş bir edebiyat sahasıdır. Yaşadıkları dönemin sanat anlayışı neticesinde bu geleneğin içinde yoğrulmuş olan Divan şairlerinin, dışarıdan bakıldığında halktan kopuk ve toplum hayatını yansıtmayan bir edebiyat icra ettikleri düşüncesi gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Divan şiiri, Osmanlı toplumunda sadece estetik hayatın değil sosyal ve kültürel hayatın da izlerini taşımaktadır. Şiir yazmanın amacı tam olarak sosyal hayatı anlatmak olmasa da şiiri hayata geçiren şairin, toplumsal hayatın bir parçası olması, konusu insan olan edebiyattan soyutlanmasına engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla şairlerin, yaşadıkları dönemin geleneklerinden siyasi hayatına, düğünlerinden eğlence kültürüne kadar pek çok konuda tarihe ışık tutan eserler vermiş olmaları sosyal hayatın izlerini taşıması bakımından önemlidir. Divan şiirinin sosyal hayatı yansıtmadığını, bu edebiyatın yalnız yüksek zümreye hitap ettiğini ve halktan kopuk bir edebiyat olduğunu düşünmek; kasidelerde, gazellerde, mesnevilerde, şehrengizlerde, surnamelerde ve daha birçok türde yazılan eserleri yok saymak demektir. Türk edebiyatına özgü bir tür olan surnameler Osmanlı toplumunun geleneklerini, düğünlerini, giyim-kuşamlarını, sünnetlerini, müzik aletlerini, yemeklerini, danslarını ve eğlence hayatını açıkça ortaya koyması bakımından önemlidir. Surnamelerin edebi açıdan estetik zevkle yazılan eserler olmalarının yanı sıra en önemli özellikleri tarihsel birer kaynak niteliğinde olmalarıdır. Bu sebeple birçok tarihi kaynakta karşılaşılmayan kültür unsurlarına, bu eserlerde rastlanmaktadır. Yaşanılan dönemin devlet kaidelerinden, halkın saray düğünlerine katılmasına, düğünlerde ve sünnetlerde verilen hediyelere kadar Türk kültürünü yansıtan birçok gelenek bu eserlerde tasvir edilmiştir. 17. yüzyıl şairi olan Nabi, devletin yanı sıra halkın da nabzını tutan bir şair olması dolayısıyla Osmanlı toplumunun kültürünü ve eğlence hayatını yansıttığı Surname'sinde, Padişah IV. Mehmet'in şehzadelerinin sünnetini anlatmaktadır. 15 gün süren ve her günü ayrı eğlencelere ayrı oyunlara sahne olan bu sünnet töreninde, şehzadelerin yanı sıra halktan çocukların da sünnet edilmeleri Osmanlı toplumunda insana verilen değeri ortaya koymaktadır. Şehirde yaşayan herkesin katıldığı şaşaalı töreni anlatan Nabi Surnamesi, devlet erbabının protokol sırasından getirilen hediyelere kadar her türlü idari kuralları anlatan bir belge niteliğinde olmasının yanı sıra 17. yüzyıl tarihi ve sosyal hayatını aydınlatması bakımından da oldukça önemlidir.