Brand Activism

The intersection of a brand and customer today meets at brand activism where the relationship between a brand and its customers has become more than that of buying and selling. This paper aims to critically analyse the brand activism of popular Indian food delivery and restaurant aggregator app-Zomato and understand how brand activism influence customer perception associated with a brand. Major findings of this paper are that customers do expect brands to stand for social causes in the society but at the same time, brands are also expected to be true to their cause and evaluate their words and actions before sharing it with the target audience. Brand Activism is here to stay, and brands must make the right use of opportunity and trust of its customers. The combined ecosystem of aware customers and authentic brands will benefit the society at large.

Enformasyonun çok hızlı bir biçimde üretildiği, işlendiği, tüketildiği çağımızda, markalar için de marka imajı ve bu imajı sağlamlaştıracak tanıtım çalışmaları, özellikle de reklamlar gerçekleştirmek kaçınılmazdır. Bilgi iletişim teknolojilerinin ustaca kullanımıyla yaratılan deepfake uygulamaları, sosyal medyadaki online topluluklarda karşımıza çıkan troller gibi örnekler, tarih boyunca hiç olmadığımız kadar kendimizi güvende hissetmemiz gereken bir çağda, güven problemi yaşadığımızın göstergeleri olarak değerlendirilebilir. Teknolojinin insanı dönüştürdüğü, sanal ve gerçek olanın iç içe geçtiği dijital çağda, markaların kendilerini kanıtlama çabaları da tıpkı suya yansıyan bir görüntü gibi bozulmakta, çarpıklaşmaktadır. Marka aktivizmi, amaca yönelik pazarlama ve kurumsal sosyo politik aktivizm gibi kavramların bir yanda Black Lives Matter gibi toplumsal hareketler diğer yanda da küresel markaların bu hareketlere yönelen tanıtım çabaları eşliğinde tartışıldığı görülmektedir. Bu çalışma Türkçe’de henüz yeni yeni ifade bulan ve gerek marka imajı gerekse kurumsal sosyal sorumluluk bağlamında tartışılması gereken “Woke-Washing” (Duyar Kasan Pazarlama) kavramını ele almaktadır. Markaların kendi varlığını sorgulaması üzerinde duran bu çalışmada iki küresel marka, Nike ve Pepsi’nin reklamları eleştirel söylem analizinden faydalanılarak değerlendirilmiştir. Gerçekleştirdikleri kampanyalarda Pepsi’nin toplumun beklentilerini yanlış okuyup otantik olmayan bir marka aktivizmine yöneldiği, sonuçta duyar kastığı, Nike’ın ise toplumun beklentilerini doğru okuduğu ve aktivist bir marka imajı çizdiği ancak iletişim çabalarının arka planında Nike’ın bir işletme olarak işleyişine dair cevaplanmayan sorular sebebiyle duyar kasar görülmekten kaçamadığı ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Woke - Washing (Duyar Kasan Pazarlama), Marka Aktivizmi, Reklam

This paper aims at theoretically positioning brand activism (BA) as a construct pertaining to the strategic marketing field. It is reasoned that despite the growing managerial relevance of the phenomenon, BA still lacks a robust theoretical body to be explored from the firm perspective. Considering that BA is usually related to and confounded with other activisms alike, especially from the consumer point of view, we propose an integrative framework to explain how BA can be evidenced as a marketing strategy. The proposed framework contributes to the extant literature as it is an attempt to organize the knowledge about BA and to clarify the understanding of the concept. In this vein, it is expected that this proposal generates new research avenues and leads to further refinement and consensus on certain issues regarding BA. Overall, it is expected that this framework contributes to delineate the phenomenon in the marketing strategy field.

There is an increasing presence of ‘femvertising’ in the media; an
advertising style that highlights women’s talents, centers themes
on pro-woman messaging and counters stereotyping. However, no
systematic attempt has been made to establish the reasons leading
to its increasing social acceptance. This article identifies the major
factors leading to femvertising: (1) growing activism around the
better representation of women in advertising; (2) brand activism
and conscious capitalism; (3) the criticism of corporate and commodity
feminism; (4) increasing awareness of gender stereotyping;
(5) and increasing scrutiny by regulatory bodies on gender role
representations in advertising. We conclude that femvertising is
a phenomenon resulting from the combined effect of the five
factors above. We propose that future studies in femvertising
should address the remaining issues of lack of authenticity, dilution
of feminist discourse, interconnection with social movements as
well as linkages to increased representation of women in advertising,
both to construct a full picture of the current state of femvertising
and to understand its future configuration in a shifting social
and ideological environment.