Yüzyıllar boyunca zaman zaman tekrarlayan, yavaş yavaş yayılıp bir ara şiddetlenen, bir süre söndükten sonra yeniden salgın yapan bulaşıcı hastalıklar tarih boyunca in-san hayatının bir parçasıydı. Çiçek ve hıyarcıklı veba gibi hemen... more
Yüzyıllar boyunca zaman zaman tekrarlayan, yavaş yavaş yayılıp bir ara şiddetlenen, bir süre söndükten sonra yeniden salgın yapan bulaşıcı hastalıklar tarih boyunca in-san hayatının bir parçasıydı. Çiçek ve hıyarcıklı veba gibi hemen bulaşan, hızla yayılan, ürkütücü biçimde ölüme yol açarak insan nüfusunu kırıp geçiren bazı hastalıkların etkenleri tanınmasa da bulaşıcılıkları biliniyordu. Cüzzam ve frengi gibi yavaş ilerleyen, yıllarca kalıcı ola-bilen, mağdurlarını yaşayan ölülere dönüştüren kronik bazı hastalıkların da bulaştığı biliniyordu. Mesela, bulaşıcı olduğu bilinen cüzzam hastalığına yakalananların toplum ile temaslarının kesilmesi amacıyla cüzzamlı evlerinde tecrit edilmeleri, hasta ile sağlıklı insan tema-sının kesildiği en eski tecrit kurumu olarak tüm dünyada mevcuttu. Selçuklu ve Osmanlı döneminde de cüzzam hastalığının bulaşıcı olduğu biliniyor ve şehir dışlarına yaptırılan cüzzamhanelerde hastalar tecrit ediliyordu. Cüzzamlı aileler topluma karışmaz, tekke sakinleri gibi münzevi bir ömür sürerdi. Sultan II. Beyazıt ve Kanuni Sultan Süleyman cüzzam hastalarının halk arasına karışmasını yasaklamıştı. Cüzzam hastalarının şehir dışında iskân ettirilmesiyle halk korunur, tedavisi olmadığından (kabil-i ilâç değildir) kopup düşen el ve ayak parmakları ve açık yaralarıyla cüzzamlıların korkutucu görünümlerinin başkalarınca gözlenmesi de engellenmiş olurdu. Tıp 19'uncu yüzyılda bilim ile kucaklaşmadan önce bütün dünyada olduğu gibi Osmanlılar da gözle görülemeyen bazı canlıların bulaşıcı salgın hastalıklara neden olduğundan haberdar değildi. Salgın yapan hastalıkların bulaşıcı olduğu bilinse de bulaşma yolları bilinmiyor, hastalıklar pis havaya atfediliyordu. Tedavileri de yoktu. Hastalıkların yayılımını önleme, hiç olmazsa azaltma çabasıyla Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda sağlık alanında teşkilatlanmaya, yeni sağlık kurumları açmaya ve yasal düzenlemeler yapmaya başladı. Tüm dünyayı etkileyen -pandemi yapan- bulaşıcı salgın hastalıklara karşı Avrupa' da alınan önlemlerin Osmanlı topraklarında uygulanmasıyla ilgili çalışmaların idari merkezi devletin başkenti olan İstanbul şehriydi.