Kaya mezarlar
15 Followers
Recent papers in Kaya mezarlar
Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır. Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli... more
Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır.
Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı
bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli
ritüeller üretir ve bunları tarih boyunca uygularlar. Bu açıdan bakıldığında,
yaşam içinde ölüm kavramı en belirgin, en baskın kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu anlayış sayesinde mitolojik konular, efsaneler, ritüel
nesneleri, mezarlar, ritüel alanları ya da ölü kültü alanları oluşmaktadır. Ölümü
yaşamdan ayrı tutmamak ve ritüelleri de bu bakış açısı ile değerlendirmek
gerekir. Ölü kültünü salt ölü gömme adetleri ve mezar mimarisi üzerinden
değerlendirmek, onu yaşamdan koparmak demektir. Ölü kültüne ait bu bilimsel
bilgiyi kuramsal bir çerçevede değerlendirip irdelemek en doğrusudur.
Kuramsal arkeolojik çatı, bilimin salt materyal odaklı yapısını eleştirerek,
materyali üreten insanı anlamak için kurulmalıdır. Ancak arkeoloji de
materyalsiz düşünülemez. Bu bakış açısına göre materyal, yaşamı anlamak
için bir araçtır ve onu üretenlerin yani insanoğlunun yaşadığı dünya,
materyal destekli arkeolojinin ana kaynağı olmalıdır. Arkeologlar, arkeolojik
materyalleri listeleyip, yalnızca tanımlama ve tarihleme odaklı çalışmak yerine,
nesnelerin oluşumuna kaynaklık etmiş fikirleri, düşünceleri, felsefi akımları,
pratikleri tartışmalı ve disiplinler arası işbirliğiyle rasyonel bir metot
izleyerek, bu konulara neden ve sonuçlarıyla açıklamalar getirmelidir.
Ölü kültüne kuramsal yaklaşım, öncelikle kavramları, terminolojiyi anlamakla
başlar. Bu doğrultuda, ölüme dair ortak bir terminoloji oluşturulması ve bu
terminolojinin belirli kriterler gözetilerek yayınlarda ve kitaplarda kullanılması
gerekmektedir. Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nda çalışan bir akademisyen
olarak Antik Çağ’da yani Yunan, Roma kısmen de Erken Hıristiyanlık dönemlerinde
karşımıza çıkan ölüm ile ilgili terminolojiyi toplamaya çalıştık ve
belirli kriterleri göz önünde bulundurarak önerilerde bulunduk. Özellikle
kitap ve makale taramaları neticesinde, yayınlarda terminoloji kullanımına
ilişkin problemlerin olduğunu, aynı yayın içinde bile farklı terimlerin kullanıldığını
gördük. Özellikle mezar tipolojisiyle ilgili yayınlarda büyük kullanım
farklılıkları mevcuttur. En sık karşılaşılan “lahit” teriminin bile kullanımında
çeşitli farklılıklar ve yanlışlıklar bulunmaktadır.Örneğin “lahit mezar”
yalnızca “lahit” olarak kullanılmalı ve “lahtin” şeklinde değil “lahdin” şeklinde
yazılmalıdır. Aynı zamandaYunanca ve Latince kullanımlarda da bir dil
birliğinin olmadığı görülmektedir. Örneğin “Arcosolium” bir mezar tipidir.
Genellikle Roma ve Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde kullanılmıştır. Bu
doğrultuda kelimenin Latince olması bir kullanım kriteri olarak önerilebilir.
Özellikle birçok yayında bu mezar tipinin “Arkosol”, “Arkosolium”,
“Arkosolion”, “Arkosolia” gibi çok çeşitli kullanımlarını görmekteyiz.
ÖNSÖZ
Ancak Latince başlayıp, Yunanca bitirmek ya da yeni bir sözcüğe yanlış bir
terminoloji önermek yerine “Arcosolium” denmesi çok daha doğru olacaktır.
Ayrıca Yunan ölü kültü üzerine yapılan yayınlarda Roma terminolojisi ya da
Roma ölü kültü çalışmalarında Yunan terminolojisi de birbirine karışmıştır.
Örneğin Roma Dönemi ile ilgili bir yayında, yeraltı dünyasının tanrısı Hades
olarak kullanılmamalı, Pluto olarak yazılmalıdır. Yunan ölü kültündeki cenaze
aşamaları ile Roma’daki cenaze aşamaları aynı terminolojide buluşturulmamalıdır.
Bunun gibi birçok konuda farklı kullanımlar ve yanlışlar göze çarpmaktadır.
Ortaya çıkan kitabımızın yazımında Yunanca ve Latince sözcüklerin
kullanımlarında belli ilkelere bağlı kalarak çalışmak istedik. Bu nedenle
Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım’ın Uluslararası Mersin
Sempozyumu’nda sunduğu “Kilikia Bölgesi Eskiçağ Yer Adlarının Türkçede
Kullanımı Üzerine Düşünceler” başlıklı makalesindeki ve Olba Dergisi’nde
yayımlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin
Kullanım Yanlışları” başlıklı makalesindeki kullanım önerilerini benimsedik.
Bu yanlış kullanımların önüne geçmek için bu sözlüğün bir öneri ve
başlangıç olmasını özellikle temenni ediyorum. Bu doğrultuda
ölü kültü çalışanlarını, ortak bir çalıştayda buluşup bu terminoloji
problemlerini ortadan kaldıracak bir organizasyona davet ediyorum.
Bu sözlüğü hazırlarken sürdürülebilir ve geliştirebilir olmasına özellikle dikkat
ettik. O yüzden her kelimenin bir karekodunu oluşturduk. Üniversite
ya da TÜBİTAK’tan alınacak desteklerle bir internet sitesi oluşturulacak,
sözlükte geçen sözcüklerin ya da anlamlarının değiştirilmesi gerektiğinde
bu site üzerinden değiştirilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca yeni kelimelerin
eklenmesi ile ölü kültüne dair sözlük daha da zenginleşecektir.
Aynı zamanda gözün iktidarı döneminde görselin gücünü de kullanmak
istedik. Özellikle ritüel konularını anlatırken somut bir arkeolojik nesne
göstermek çok zordur. Bu sözlükte Ressam Eda Dönmez ile çalışarak çeşitli
konuları illüstrasyonlar ile görselleştirdik. Aynı zamanda Orta Çağ ve Yakın
Çağ tabloları ve çizimlerini de bu amaç için kullandık. Yapılacak internet sitesi
ile görsel bir veri tabanı da oluşturmayı planlamaktayız. Bu doğrultuda
anlatımı zor konuların daha kolay ifade edilebilmesi ya da mevcut örneklerin
görsellerle daha da güçlendirilmesi amacıyla bir video kanalı oluşturulacak ve
kanalda ritüeller canlandırılıp üç boyutlu bir şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
“Antik Çağ’da Ölüm” alt başlığındaki bu terminoloji sözlüklerinin yaygınlaşması
en büyük dileğimdir. Özellikle Prehistorya ya da Protohistorya Anabilim
Dallarının da ölü kültü çerçevesinde bir terminoloji sözlüğü oluşturması
önemlidir. Böylelikle anabilim dallarındaki kullanım farklılıklarının belirgin
hale gelmesiyle birlikte terminoloji ile ilgili karışıklıklar da ortadan kalkacaktır.
Bu tür terminoloji sözlükleri bilim dünyasına hem ortak bir dil
kullanımı konusunda fayda sağlayacak hem de üniversite
öğrencilerimizi küresel dünyanın bilgi kirliliğinden uzak tutacaktır.
2005 yılında lisans bitirme ödevimin konusu “Olba Lahitleri” idi. Yüksek
lisans tezimin başlığı “Olba Mezarları”; doktora tezimin başlığı ise “Olba’da
Ölü Kültü” idi. 2005 yılından beri ölüme dair farklı bir bakış açısı
geliştirmeye çalışıyorum; kelimeleri ilkin hafızamda biriktirdim ve şimdi
de bu sözlükte topluyorum. Bu naçizane bilgi birikimi de, beni 2002 yılında
Olba Kazı ve Yüzey Araştırmaları’na alarak yetiştiren ve bir akademisyen
yapan değerli hocam Prof. Dr. Emel Erten sayesindedir. Aynı şekilde
değerli hocam Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım bize terminoloji
konusunda büyük bir katkı sağlamıştır ve bu hassasiyetimizin de
tek sebebi kendisidir. Kendilerine gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Bu çalışmayı bir ekiple, değerli öğrencilerimin de katkılarıyla gerçekleştirdik.
Sabit kaynakça yazımı çalışmasında aynı zamanda yüzlerce kitabı tarayarak
kelime bulmamda öğrencilerim de çok özverili çalıştılar. Başta Koray Erdoğan,
Canberk Meriç, Esen Ak, Furkan Erzen, Didem Almalı ve Ekin İdil Özcan’a çok
teşekkür ederim. Yeteneğine inandığım için arkeoloji camiasına kazandırmaya
çalıştığım, sözlükteki birçok illüstrasyonun sahibi öğrencim Ressam Eda
Dönmez’e çok teşekkür ederim. “Grafik işi teknik iş değil, bir sanattır.”
anlayışının bir örneği olan, kitabın grafikeri Hilal Bal’a da gönülden
teşekkür ederim. Aynı zamanda sözlüğün bazı benzer maddelerin
ayrımını birlikte yaptığımız Dr. Handegül Canlı’ya teşekkürlerimi sunarım.
Manevi olarak yanımda olan, duaları ve iyi dilekleriyle beni
mutlu eden anneme ve ailemin tüm üyelerine çok teşekkür ederim.
Kitabın redaksiyonunu yapan, Türkçenin doğru kullanımına dair bilgi
birikimine ve hassasiyetine çok güvendiğim Almanca Mütercim-Tercüman
değerli eşim Hülya Yavuz Akçay’a da gönülden teşekkür ederim. Bir
akademisyen olarak yaptığım her iyi işte adını sessizce andığım rahmetli
babam Mehmet Fahri Akçay’a da ayrıca teşekkür ederim.
İkizlerim Ece Akçay ve Ege Akçay’a sevgileriyle ve gülümsemeleriyle bana
en zor anlarımda verdikleri motivasyon ve hayat enerjisi içinse minnettarım.
Dr. Tuna Akçay
Mart - 2020
Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı
bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli
ritüeller üretir ve bunları tarih boyunca uygularlar. Bu açıdan bakıldığında,
yaşam içinde ölüm kavramı en belirgin, en baskın kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu anlayış sayesinde mitolojik konular, efsaneler, ritüel
nesneleri, mezarlar, ritüel alanları ya da ölü kültü alanları oluşmaktadır. Ölümü
yaşamdan ayrı tutmamak ve ritüelleri de bu bakış açısı ile değerlendirmek
gerekir. Ölü kültünü salt ölü gömme adetleri ve mezar mimarisi üzerinden
değerlendirmek, onu yaşamdan koparmak demektir. Ölü kültüne ait bu bilimsel
bilgiyi kuramsal bir çerçevede değerlendirip irdelemek en doğrusudur.
Kuramsal arkeolojik çatı, bilimin salt materyal odaklı yapısını eleştirerek,
materyali üreten insanı anlamak için kurulmalıdır. Ancak arkeoloji de
materyalsiz düşünülemez. Bu bakış açısına göre materyal, yaşamı anlamak
için bir araçtır ve onu üretenlerin yani insanoğlunun yaşadığı dünya,
materyal destekli arkeolojinin ana kaynağı olmalıdır. Arkeologlar, arkeolojik
materyalleri listeleyip, yalnızca tanımlama ve tarihleme odaklı çalışmak yerine,
nesnelerin oluşumuna kaynaklık etmiş fikirleri, düşünceleri, felsefi akımları,
pratikleri tartışmalı ve disiplinler arası işbirliğiyle rasyonel bir metot
izleyerek, bu konulara neden ve sonuçlarıyla açıklamalar getirmelidir.
Ölü kültüne kuramsal yaklaşım, öncelikle kavramları, terminolojiyi anlamakla
başlar. Bu doğrultuda, ölüme dair ortak bir terminoloji oluşturulması ve bu
terminolojinin belirli kriterler gözetilerek yayınlarda ve kitaplarda kullanılması
gerekmektedir. Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nda çalışan bir akademisyen
olarak Antik Çağ’da yani Yunan, Roma kısmen de Erken Hıristiyanlık dönemlerinde
karşımıza çıkan ölüm ile ilgili terminolojiyi toplamaya çalıştık ve
belirli kriterleri göz önünde bulundurarak önerilerde bulunduk. Özellikle
kitap ve makale taramaları neticesinde, yayınlarda terminoloji kullanımına
ilişkin problemlerin olduğunu, aynı yayın içinde bile farklı terimlerin kullanıldığını
gördük. Özellikle mezar tipolojisiyle ilgili yayınlarda büyük kullanım
farklılıkları mevcuttur. En sık karşılaşılan “lahit” teriminin bile kullanımında
çeşitli farklılıklar ve yanlışlıklar bulunmaktadır.Örneğin “lahit mezar”
yalnızca “lahit” olarak kullanılmalı ve “lahtin” şeklinde değil “lahdin” şeklinde
yazılmalıdır. Aynı zamandaYunanca ve Latince kullanımlarda da bir dil
birliğinin olmadığı görülmektedir. Örneğin “Arcosolium” bir mezar tipidir.
Genellikle Roma ve Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde kullanılmıştır. Bu
doğrultuda kelimenin Latince olması bir kullanım kriteri olarak önerilebilir.
Özellikle birçok yayında bu mezar tipinin “Arkosol”, “Arkosolium”,
“Arkosolion”, “Arkosolia” gibi çok çeşitli kullanımlarını görmekteyiz.
ÖNSÖZ
Ancak Latince başlayıp, Yunanca bitirmek ya da yeni bir sözcüğe yanlış bir
terminoloji önermek yerine “Arcosolium” denmesi çok daha doğru olacaktır.
Ayrıca Yunan ölü kültü üzerine yapılan yayınlarda Roma terminolojisi ya da
Roma ölü kültü çalışmalarında Yunan terminolojisi de birbirine karışmıştır.
Örneğin Roma Dönemi ile ilgili bir yayında, yeraltı dünyasının tanrısı Hades
olarak kullanılmamalı, Pluto olarak yazılmalıdır. Yunan ölü kültündeki cenaze
aşamaları ile Roma’daki cenaze aşamaları aynı terminolojide buluşturulmamalıdır.
Bunun gibi birçok konuda farklı kullanımlar ve yanlışlar göze çarpmaktadır.
Ortaya çıkan kitabımızın yazımında Yunanca ve Latince sözcüklerin
kullanımlarında belli ilkelere bağlı kalarak çalışmak istedik. Bu nedenle
Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım’ın Uluslararası Mersin
Sempozyumu’nda sunduğu “Kilikia Bölgesi Eskiçağ Yer Adlarının Türkçede
Kullanımı Üzerine Düşünceler” başlıklı makalesindeki ve Olba Dergisi’nde
yayımlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin
Kullanım Yanlışları” başlıklı makalesindeki kullanım önerilerini benimsedik.
Bu yanlış kullanımların önüne geçmek için bu sözlüğün bir öneri ve
başlangıç olmasını özellikle temenni ediyorum. Bu doğrultuda
ölü kültü çalışanlarını, ortak bir çalıştayda buluşup bu terminoloji
problemlerini ortadan kaldıracak bir organizasyona davet ediyorum.
Bu sözlüğü hazırlarken sürdürülebilir ve geliştirebilir olmasına özellikle dikkat
ettik. O yüzden her kelimenin bir karekodunu oluşturduk. Üniversite
ya da TÜBİTAK’tan alınacak desteklerle bir internet sitesi oluşturulacak,
sözlükte geçen sözcüklerin ya da anlamlarının değiştirilmesi gerektiğinde
bu site üzerinden değiştirilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca yeni kelimelerin
eklenmesi ile ölü kültüne dair sözlük daha da zenginleşecektir.
Aynı zamanda gözün iktidarı döneminde görselin gücünü de kullanmak
istedik. Özellikle ritüel konularını anlatırken somut bir arkeolojik nesne
göstermek çok zordur. Bu sözlükte Ressam Eda Dönmez ile çalışarak çeşitli
konuları illüstrasyonlar ile görselleştirdik. Aynı zamanda Orta Çağ ve Yakın
Çağ tabloları ve çizimlerini de bu amaç için kullandık. Yapılacak internet sitesi
ile görsel bir veri tabanı da oluşturmayı planlamaktayız. Bu doğrultuda
anlatımı zor konuların daha kolay ifade edilebilmesi ya da mevcut örneklerin
görsellerle daha da güçlendirilmesi amacıyla bir video kanalı oluşturulacak ve
kanalda ritüeller canlandırılıp üç boyutlu bir şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
“Antik Çağ’da Ölüm” alt başlığındaki bu terminoloji sözlüklerinin yaygınlaşması
en büyük dileğimdir. Özellikle Prehistorya ya da Protohistorya Anabilim
Dallarının da ölü kültü çerçevesinde bir terminoloji sözlüğü oluşturması
önemlidir. Böylelikle anabilim dallarındaki kullanım farklılıklarının belirgin
hale gelmesiyle birlikte terminoloji ile ilgili karışıklıklar da ortadan kalkacaktır.
Bu tür terminoloji sözlükleri bilim dünyasına hem ortak bir dil
kullanımı konusunda fayda sağlayacak hem de üniversite
öğrencilerimizi küresel dünyanın bilgi kirliliğinden uzak tutacaktır.
2005 yılında lisans bitirme ödevimin konusu “Olba Lahitleri” idi. Yüksek
lisans tezimin başlığı “Olba Mezarları”; doktora tezimin başlığı ise “Olba’da
Ölü Kültü” idi. 2005 yılından beri ölüme dair farklı bir bakış açısı
geliştirmeye çalışıyorum; kelimeleri ilkin hafızamda biriktirdim ve şimdi
de bu sözlükte topluyorum. Bu naçizane bilgi birikimi de, beni 2002 yılında
Olba Kazı ve Yüzey Araştırmaları’na alarak yetiştiren ve bir akademisyen
yapan değerli hocam Prof. Dr. Emel Erten sayesindedir. Aynı şekilde
değerli hocam Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım bize terminoloji
konusunda büyük bir katkı sağlamıştır ve bu hassasiyetimizin de
tek sebebi kendisidir. Kendilerine gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Bu çalışmayı bir ekiple, değerli öğrencilerimin de katkılarıyla gerçekleştirdik.
Sabit kaynakça yazımı çalışmasında aynı zamanda yüzlerce kitabı tarayarak
kelime bulmamda öğrencilerim de çok özverili çalıştılar. Başta Koray Erdoğan,
Canberk Meriç, Esen Ak, Furkan Erzen, Didem Almalı ve Ekin İdil Özcan’a çok
teşekkür ederim. Yeteneğine inandığım için arkeoloji camiasına kazandırmaya
çalıştığım, sözlükteki birçok illüstrasyonun sahibi öğrencim Ressam Eda
Dönmez’e çok teşekkür ederim. “Grafik işi teknik iş değil, bir sanattır.”
anlayışının bir örneği olan, kitabın grafikeri Hilal Bal’a da gönülden
teşekkür ederim. Aynı zamanda sözlüğün bazı benzer maddelerin
ayrımını birlikte yaptığımız Dr. Handegül Canlı’ya teşekkürlerimi sunarım.
Manevi olarak yanımda olan, duaları ve iyi dilekleriyle beni
mutlu eden anneme ve ailemin tüm üyelerine çok teşekkür ederim.
Kitabın redaksiyonunu yapan, Türkçenin doğru kullanımına dair bilgi
birikimine ve hassasiyetine çok güvendiğim Almanca Mütercim-Tercüman
değerli eşim Hülya Yavuz Akçay’a da gönülden teşekkür ederim. Bir
akademisyen olarak yaptığım her iyi işte adını sessizce andığım rahmetli
babam Mehmet Fahri Akçay’a da ayrıca teşekkür ederim.
İkizlerim Ece Akçay ve Ege Akçay’a sevgileriyle ve gülümsemeleriyle bana
en zor anlarımda verdikleri motivasyon ve hayat enerjisi içinse minnettarım.
Dr. Tuna Akçay
Mart - 2020
Malatya ve çevresindeki Roma Dönemi kaya mezar odlarının tarihlenmesinde Samanköy kaya mezar odasının önemi büyüktür. Anadolu’nun birçok yöresinde, çalışma alanımızın bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi ve özelde de Malatya’da bulunan tek... more
Malatya ve çevresindeki Roma Dönemi kaya mezar odlarının tarihlenmesinde Samanköy kaya mezar odasının önemi büyüktür. Anadolu’nun birçok yöresinde, çalışma alanımızın bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi ve özelde de Malatya’da bulunan tek odalı kaya mezar odası tip olarak değerlendirildiğinde; bölgede “Tek odalı mezar geleneğinin Doğu
Anadolu’ya yaygın olarak, Urartu sonrasında Helenistik-Roma Dönemlerinde
Anadolu’nun batısından geldiği önerilebilir”
Anadolu’ya yaygın olarak, Urartu sonrasında Helenistik-Roma Dönemlerinde
Anadolu’nun batısından geldiği önerilebilir”
Arkeolojik yayınlarda 19. yüzyıldan başlayarak Olba çeşitli kitap ve makalelerde yer almakla birlikte kentteki mezarlarla, onların tipoloji ve tarihlemesi ile ilgili önceden yapılmış bağımsız bir çalışma yoktur. Buna karşılık, Olba’daki... more
Arkeolojik yayınlarda 19. yüzyıldan başlayarak Olba çeşitli kitap ve makalelerde yer almakla birlikte kentteki mezarlarla, onların tipoloji ve tarihlemesi ile ilgili önceden yapılmış bağımsız bir çalışma yoktur. Buna karşılık, Olba’daki mezarların gösterdiği çeşitlilik ve geniş alanlara yayılım bu konuyu ayrıntılı olarak çalışmaya değer hale getirmektedir.
Olba’da 2001 yılından beri yapılan yüzey araştırmaları sayesinde mezarlar hakkında birçok arkeolojik veri ortaya çıkar. Yapılan çalışma bu verilerin değerlendirmesi niteliğindedir. Kentteki mezar tiplerinin, bunların konumlarının, kronolojilerinin belirlenmesinin bilimsel açıdan yararlı olacağı, bölgedeki diğer merkezlerde saptanan örneklerin değerlendirilmesinde fayda sağlayacağı açıktır. Bu nedenle Olba mezarları konusu bu tezde ele alınır.
Tezin başlangıcında Olba’nın coğrafi ve siyasal durumu incelenir çünkü bu konu mezarların yorumlanmasında önemli bir veridir. Daha sonra Olba mezarları yayılım alanlarının belirlenmesi, gösterdikleri tipoloji bakımından detaylı bir şekilde incelenir.
Olba arazi incelemeleri mezarlık alanlarının belli nekropolis sınırları içinde kısıtlı olmadığını, özellikle jeolojik yapı ile belirlendiğini gösterir. Bu nedenle, mezarlar kentin yerleşim alanının hemen her yerine dağılmış durumdadır. Çalışmamızda bu yayılımdan söz edilirken belirli nekropolis alanları yerine mezarların yoğunluklu olarak saptandığı kesimler açıklanır. Böylece, “Kuzey Kesim”, “Doğu Tepesi”, “Tırnak Tepesi”, “Akropolis Güney Yamacı”, “Batı Kesim” mezarlık alanları ortaya çıkar.
Olba mezarlarının tipolojisi tez kapsamında belirlenir. Buna göre “lahitler” (bağımsız, sabit kaya, hyposorion tipleri), “arcosolium”, “khamosorion”, “kaya mezarları” (tapınak cepheli, çok odalı kompleks planlı, tek odalı basit tipler), “anıtsal mezarlar” (tonozlu ve tapınak planlı tipler) başlıkları altında toplanır. Ayrıca Hıristiyan mezarlarının değerlendirilmesi de bağımsız bir başlık altında yapılmaktadır.
Çalışmanın konusu Olba mezarları olduğu halde, kentte saptanan mezarların birçoğunun kült alanları ile bağlantılı, yakın konuda bulunmaları bunların ölü kültü ile ilgili olduklarını düşündürmektedir. Bu nedenle mezarlarla bağlantılı kült alanlarını tez kapsamında incelememenin çalışmayı eksik kılacağı düşünülmüştür. Özellikle eskiçağda ölüm ve kült anlayışı açıklanarak Olba örnekleriyle benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır. Aynı kapsamda Olba’da saptanan başlıca iki ölü kültü alanının tanımı yapılmıştır.
Hazırlanan seçilmiş katalogda, Olba’daki bütün mezarlar yer almamaktadır. Kentte çok sayıda mezarın olması, çoğu mezarın ikonografik ve biçimsel yönden birbirine benzemesi; tip, tarihleme ve yapısal özellik bakımından konuya katkı sağlayacak örneklerin seçilmesine nedendir. Olba’da konunun incelenmesi ve örneklenmesi bakımından özellik taşıyan, tarihleme ölçütleri sağlayan veya tek örnek olarak temsil edilen (örneğin, Korinth ve Ion tapınak cepheli kaya mezarları) mezarlar kataloga alınır. Öte yandan yine nitelikleri bakımından tezin asıl metni içinde ayrıntılı tanımlama gerektiren iki örnek (hyposorion’lu lahit, tapınak planlı anıt mezar, tonozlu mezarlar ve çok odalı kompleks planlı mezar) katalog kapsamı dışındadır.
Yunanca ve Latince sözcüklerin kullanımları konusunda bütünlük ve belli bir kurala uygunluk sağlamak amacıyla Klasik Filolog Okt. Murat Özyıldırım’ın Olba Dergisi sayı I’de yayınlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin Kullanım Yanlışları” makalesindeki ilkeler izlenmiştir. Buna göre khamosorion, hyposorion gibi terimler, Yunanca yazımların transkripsiyonları ile italik yazılmış, Türkçe ekler ayrılmıştır.
Yunanca – Latince sözcüklerin Türkçe’de anlamlarını tam olarak karşılayan sözcükler bulunuyorsa, bu kullanımlar tercih edilmektedir. Bu nedenle metin içinde örneğin; Latince “aquaeductus, -i (m.)” sözcüğü yerine “su kemeri”, yine Latince “territorium,-i (n.)” yerine “bölge” yazılmaktadır.
Olba’da 2001 yılından beri yapılan yüzey araştırmaları sayesinde mezarlar hakkında birçok arkeolojik veri ortaya çıkar. Yapılan çalışma bu verilerin değerlendirmesi niteliğindedir. Kentteki mezar tiplerinin, bunların konumlarının, kronolojilerinin belirlenmesinin bilimsel açıdan yararlı olacağı, bölgedeki diğer merkezlerde saptanan örneklerin değerlendirilmesinde fayda sağlayacağı açıktır. Bu nedenle Olba mezarları konusu bu tezde ele alınır.
Tezin başlangıcında Olba’nın coğrafi ve siyasal durumu incelenir çünkü bu konu mezarların yorumlanmasında önemli bir veridir. Daha sonra Olba mezarları yayılım alanlarının belirlenmesi, gösterdikleri tipoloji bakımından detaylı bir şekilde incelenir.
Olba arazi incelemeleri mezarlık alanlarının belli nekropolis sınırları içinde kısıtlı olmadığını, özellikle jeolojik yapı ile belirlendiğini gösterir. Bu nedenle, mezarlar kentin yerleşim alanının hemen her yerine dağılmış durumdadır. Çalışmamızda bu yayılımdan söz edilirken belirli nekropolis alanları yerine mezarların yoğunluklu olarak saptandığı kesimler açıklanır. Böylece, “Kuzey Kesim”, “Doğu Tepesi”, “Tırnak Tepesi”, “Akropolis Güney Yamacı”, “Batı Kesim” mezarlık alanları ortaya çıkar.
Olba mezarlarının tipolojisi tez kapsamında belirlenir. Buna göre “lahitler” (bağımsız, sabit kaya, hyposorion tipleri), “arcosolium”, “khamosorion”, “kaya mezarları” (tapınak cepheli, çok odalı kompleks planlı, tek odalı basit tipler), “anıtsal mezarlar” (tonozlu ve tapınak planlı tipler) başlıkları altında toplanır. Ayrıca Hıristiyan mezarlarının değerlendirilmesi de bağımsız bir başlık altında yapılmaktadır.
Çalışmanın konusu Olba mezarları olduğu halde, kentte saptanan mezarların birçoğunun kült alanları ile bağlantılı, yakın konuda bulunmaları bunların ölü kültü ile ilgili olduklarını düşündürmektedir. Bu nedenle mezarlarla bağlantılı kült alanlarını tez kapsamında incelememenin çalışmayı eksik kılacağı düşünülmüştür. Özellikle eskiçağda ölüm ve kült anlayışı açıklanarak Olba örnekleriyle benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır. Aynı kapsamda Olba’da saptanan başlıca iki ölü kültü alanının tanımı yapılmıştır.
Hazırlanan seçilmiş katalogda, Olba’daki bütün mezarlar yer almamaktadır. Kentte çok sayıda mezarın olması, çoğu mezarın ikonografik ve biçimsel yönden birbirine benzemesi; tip, tarihleme ve yapısal özellik bakımından konuya katkı sağlayacak örneklerin seçilmesine nedendir. Olba’da konunun incelenmesi ve örneklenmesi bakımından özellik taşıyan, tarihleme ölçütleri sağlayan veya tek örnek olarak temsil edilen (örneğin, Korinth ve Ion tapınak cepheli kaya mezarları) mezarlar kataloga alınır. Öte yandan yine nitelikleri bakımından tezin asıl metni içinde ayrıntılı tanımlama gerektiren iki örnek (hyposorion’lu lahit, tapınak planlı anıt mezar, tonozlu mezarlar ve çok odalı kompleks planlı mezar) katalog kapsamı dışındadır.
Yunanca ve Latince sözcüklerin kullanımları konusunda bütünlük ve belli bir kurala uygunluk sağlamak amacıyla Klasik Filolog Okt. Murat Özyıldırım’ın Olba Dergisi sayı I’de yayınlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin Kullanım Yanlışları” makalesindeki ilkeler izlenmiştir. Buna göre khamosorion, hyposorion gibi terimler, Yunanca yazımların transkripsiyonları ile italik yazılmış, Türkçe ekler ayrılmıştır.
Yunanca – Latince sözcüklerin Türkçe’de anlamlarını tam olarak karşılayan sözcükler bulunuyorsa, bu kullanımlar tercih edilmektedir. Bu nedenle metin içinde örneğin; Latince “aquaeductus, -i (m.)” sözcüğü yerine “su kemeri”, yine Latince “territorium,-i (n.)” yerine “bölge” yazılmaktadır.
Anadolu, Asya ile Avrupa arasındaki bir köprü olarak sayılınca, Sardeis bu köprünün başkentlerinden biri olarak tanıtılabilmektedir. Daha dağru bir tabirle, Sardeis sadece Asya ile Avrupa arasındaki köprünün başkenti değil, Coğrafi... more
Anadolu, Asya ile Avrupa arasındaki bir köprü olarak sayılınca, Sardeis bu köprünün başkentlerinden biri olarak tanıtılabilmektedir. Daha dağru bir tabirle, Sardeis sadece Asya ile Avrupa arasındaki köprünün başkenti değil, Coğrafi konumundan dolayı Doğu ve Batı Anadolu’nun kültürel geleneksellerinin birleşmiş özelliklerini gösteren Antik Dönem’deki yerleşimlerden biri sayılabilmektedir. Bundan hareketle Sardeis’te kültürün en önemli parçalarından biri olarak, ölü gömme geleneği de hem Doğu Anadolu hem de Batı Anadolu ve daha geniş bir ölçekle hem Ortadoğu hem de Doğu Avrupa’nın özelliklerini taşımaktadır. Sözü geçen konu farklı dönemler ve Sardeis’teki farklı uygarlıkların egemenliğine bağlı olarak, değişik gösterilerle Sardeis ve çevresindeki yerleşimlerde kazılıp kendi özelliklerini göstermektedir. Dolayısıyla bu makalede Sardeis’teki bütün mezar tipleri sınıflandırılıp, onların hangi kültürlerin ölü gömme türlerini içerdiği araştırılmaktadır.
ABSTRACT Paphlagonian Hadrianoupolis is located modern town Eskipazar near to Karabük. Hadrianoupolis is located. It lies basically in Roman western Paphlagonia and on the borderline of Galatian, Bthynian and Paphlagonian. Hadrianoupolis... more
ABSTRACT
Paphlagonian Hadrianoupolis is located modern town Eskipazar near to Karabük. Hadrianoupolis is located. It lies basically in Roman western Paphlagonia and on the borderline of Galatian, Bthynian and Paphlagonian. Hadrianoupolis is most important city in Paphlagonia region at Roman period while Hellenic settlements focused
in Eflani and its round. Surveys and excavations carried out up to date in the antic ruins of Hadrianoupolis since 2003 have shown that Hadrianoupolis was established in the ages of Early Hellenistic, Rome and Early Byzantium, and it had a centre and a chora that centralizes around there like in the other sites of the city in Paphlagonia. Due to the fact that archaeological researches and systematic excavations have just begun in the Paphlagonia region, there is little information about the burial traditions of the region. But the rock-cut tombs and tumulus have still been observed in the area indicate that there had been widely used in burial customs in the Paphlagonia region. Until now, various types of rock-cut tombs have emerged in the necropolis is located in centre of Hadrianoupolis both illegal excavations and as a result of scientific excavations. Hadrianoupolis; as a southern Paphlagonia city has rock-cut tombs and knitted tombs in accordance with the burial tradition
of the region. The rock-cut tombs are divided into two groups as overground and underground rock-cut tombs. It presents a different type with two parts, which have underground rock-cut tombs that especially contain the subject of the issue.
ÖZ
Paphlagonia Hadrianoupolis’i olarak adlandırılan antik kent bugün Karabük İli, Eskipazar İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Hadrianoupolis antik kenti, Paphlagonia, Bithynia ve Galatia Bölgeleri sınırında yer alan bir Güney Paphlagonia kenti olduğu söylenebilir. Karabük ili ve çevresi erken dönemlerden beri iskân görmüş olup; Roma’nın bölgede kurduğu en önemli yerleşimin Hadrianoupolis olduğu görülmektedir. Güney Paphlagonia kenti olan Hadrianoupolis’te çok çeşitli kaya mezar tipleri mevcuttur. Paphlagonia Bölgesi’nin
kaya mezarları açısından zengin bir bölge olduğu bilinmektedir. Hadrianoupolis antik kentinde 2003 yılından günümüze kadar yapılan çalışmalar sonucunda çeşitli mezar tipleri ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarların büyük bölümü açıkta olmasının yanında, büyük bir kısmı da kaçak kazılar sonrasında ortaya çıkarılmıştır. Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesindeki gömüler dört noktada yoğunlaşmaktadır. Paphlagonia Bölgesi’nde bilimsel araştırmaların ve sistemli arkeolojik kazıların henüz yeni başlamış olmasından dolayı bölgenin ölü gömme gelenekleri konusunda bilgiler oldukça azdır. Fakat bölgede halen gözlemlenen kaya mezarları ve Tümülüsler Paphlagonia Bölgesi’nde ölü gömme geleneklerinin içerisinde yaygın olarak kullanıldığına işaret
etmektedir. Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesi içerisinde yer alan nekropol alanında şu ana kadar gerek kaçak kazılar gerekse bilimsel kazılar sonucunda çeşitli tipte mezarlar ortaya çıkmıştır. Bir Güney Paphlagonia kenti olan Hadrianoupolis, bölgenin ölü gömme geleneklerine uygun şekilde kaya mezarlarına ve örgü mezarlarına
sahiptir. Kaya mezarları ön odalı ve tek odalı basit kaya mezarları olarak farklı tipler göstermektedir. Çalışmanın konusunu oluşturan kamasoryum mezar tipi Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesinde yer almaktadır.
Khamosorion tipi mezarın Hadrianoupolis örneğinde ön odaya sahip olması dikkat çekicidir.
Paphlagonian Hadrianoupolis is located modern town Eskipazar near to Karabük. Hadrianoupolis is located. It lies basically in Roman western Paphlagonia and on the borderline of Galatian, Bthynian and Paphlagonian. Hadrianoupolis is most important city in Paphlagonia region at Roman period while Hellenic settlements focused
in Eflani and its round. Surveys and excavations carried out up to date in the antic ruins of Hadrianoupolis since 2003 have shown that Hadrianoupolis was established in the ages of Early Hellenistic, Rome and Early Byzantium, and it had a centre and a chora that centralizes around there like in the other sites of the city in Paphlagonia. Due to the fact that archaeological researches and systematic excavations have just begun in the Paphlagonia region, there is little information about the burial traditions of the region. But the rock-cut tombs and tumulus have still been observed in the area indicate that there had been widely used in burial customs in the Paphlagonia region. Until now, various types of rock-cut tombs have emerged in the necropolis is located in centre of Hadrianoupolis both illegal excavations and as a result of scientific excavations. Hadrianoupolis; as a southern Paphlagonia city has rock-cut tombs and knitted tombs in accordance with the burial tradition
of the region. The rock-cut tombs are divided into two groups as overground and underground rock-cut tombs. It presents a different type with two parts, which have underground rock-cut tombs that especially contain the subject of the issue.
ÖZ
Paphlagonia Hadrianoupolis’i olarak adlandırılan antik kent bugün Karabük İli, Eskipazar İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Hadrianoupolis antik kenti, Paphlagonia, Bithynia ve Galatia Bölgeleri sınırında yer alan bir Güney Paphlagonia kenti olduğu söylenebilir. Karabük ili ve çevresi erken dönemlerden beri iskân görmüş olup; Roma’nın bölgede kurduğu en önemli yerleşimin Hadrianoupolis olduğu görülmektedir. Güney Paphlagonia kenti olan Hadrianoupolis’te çok çeşitli kaya mezar tipleri mevcuttur. Paphlagonia Bölgesi’nin
kaya mezarları açısından zengin bir bölge olduğu bilinmektedir. Hadrianoupolis antik kentinde 2003 yılından günümüze kadar yapılan çalışmalar sonucunda çeşitli mezar tipleri ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarların büyük bölümü açıkta olmasının yanında, büyük bir kısmı da kaçak kazılar sonrasında ortaya çıkarılmıştır. Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesindeki gömüler dört noktada yoğunlaşmaktadır. Paphlagonia Bölgesi’nde bilimsel araştırmaların ve sistemli arkeolojik kazıların henüz yeni başlamış olmasından dolayı bölgenin ölü gömme gelenekleri konusunda bilgiler oldukça azdır. Fakat bölgede halen gözlemlenen kaya mezarları ve Tümülüsler Paphlagonia Bölgesi’nde ölü gömme geleneklerinin içerisinde yaygın olarak kullanıldığına işaret
etmektedir. Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesi içerisinde yer alan nekropol alanında şu ana kadar gerek kaçak kazılar gerekse bilimsel kazılar sonucunda çeşitli tipte mezarlar ortaya çıkmıştır. Bir Güney Paphlagonia kenti olan Hadrianoupolis, bölgenin ölü gömme geleneklerine uygun şekilde kaya mezarlarına ve örgü mezarlarına
sahiptir. Kaya mezarları ön odalı ve tek odalı basit kaya mezarları olarak farklı tipler göstermektedir. Çalışmanın konusunu oluşturan kamasoryum mezar tipi Hadrianoupolis’in çekirdek bölgesinde yer almaktadır.
Khamosorion tipi mezarın Hadrianoupolis örneğinde ön odaya sahip olması dikkat çekicidir.
Related Topics