Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Arkeoloji, insanlık tarihinin en önemli keşiflerini ortaya çıkaran ve geçmişin izlerini takip etmeyi amaçlayan heyecan verici bir disiplindir; ancak arkeolojinin sadece geçmişin kalıntılarını ortaya çıkarmakla sınırlı olmadığı... more
Arkeoloji, insanlık tarihinin en önemli keşiflerini ortaya çıkaran
ve geçmişin izlerini takip etmeyi amaçlayan heyecan
verici bir disiplindir; ancak arkeolojinin sadece geçmişin kalıntılarını
ortaya çıkarmakla sınırlı olmadığı anlaşılmıştır. Arkeolojik
çalışmaların aynı zamanda istihbarat toplama ve diplomatik ilişkilerin
güçlendirilmesi gibi modern çağın önemli meselelerinde de
rol oynadığı görülmüştür.
Bu kitap, arkeoloji ve istihbarat dünyalarının kesiştiği noktada
yer alan “arkeolojik istihbarat ve diplomasi” konusunu ele almanın
yanı sıra, arkeolojinin istihbarat toplama faaliyetlerinde nasıl
kullanıldığına ve bu alandaki önemli başarı örneklerine odaklanırken,
aynı zamanda arkeolojinin diplomatik ilişkileri nasıl etkileyebileceğini
ve uluslararası işbirliğinde nasıl bir rol oynayabileceğini
de inceliyor.
İnsanların, yüce varlıkları etkilemek, teskin etmek, onlardan bir şeyler dilemek, onlara şükran duygularını ifade etmek, günahlarını affettirmek, kötülüklerinden korunmak gibi nedenlerle icra ettikleri çeşitli ibadet ve uygulamaların en... more
İnsanların, yüce varlıkları etkilemek, teskin etmek, onlardan bir şeyler dilemek, onlara şükran duygularını ifade etmek, günahlarını affettirmek, kötülüklerinden korunmak gibi nedenlerle icra ettikleri çeşitli ibadet ve uygulamaların en önemlilerinden biri kurban ritüelidir. Kurban ritüeli, günümüzde de uygulanan dini bir ritüel olduğu için bu ritüeli tek bir disiplin çerçevesinde ele almak bilgi aktarımı açısından eksikliklere neden olabilir.



İnanç konusunu, salt bilimsel bir çözümleme ile sunmak yetersizdir. Kısıtlı bir çevreye hitap etmek yerine, bilimsel bilgiyi geniş kitlelere taşımak çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bunun için de bilgiyi çok yönlü bir bakış açısı ile değerlendirmek, inananları olduğu kadar inanmayanları da doğru bilgi anlamında ikna edecektir. O yüzden kitapta arkeolojik veriler ile kutsal kitapları buluşturan ve cevabı okuyucuya bırakan bir bakış açısı geliştirdik. 



Arkeologların arkeolojik materyali temel alarak geliştireceği karşılaştırmalı metodoloji aynı zamanda dinler tarihi çalışanlarına, ilahiyat mensuplarına, sosyologlara sanat tarihçilerine de büyük fayda sağlayacaktır. Kurban ritüelini zamansal evrelere ayırmak aslında bakış açımızı kademeli olarak şekillendirmemize neden olur. Aslına bakılırsa kategorik düşünmektense, zamanın tek bir nehir olduğu göz önünde bulundurulsa, ritüellerin doğal bir akışı olduğu anlayışı hakim olacaktır. Aslına bakılırsa bizler, geçmişte yaşamış insanların birer suretleriyiz ve anlayışlarımız, beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız ve fıtratımız genel olarak benzerdir.



“Doğu da Batı da Allah’ındır (Bakara, 115)”. Walter Burkert bu ayeti referans alarak, Batı tarihi çalışanlarının böyle balanslı bir perspektife sahip olmakta zorlandıklarından ya da bu anlayıştan kaçındıklarından söz etmektedir. Bu bilimsel stratejiyi yürütenler, Doğu ile Batı’yı kutuplaştırmışlar, insanlığa problemli bir algı ihraç etmişlerdir.

Biz ise, yıllardır çalıştığımız Yunan-Roma dünyasını objektif ve arkeolojik materyale dayanan bir perspektif ile yorumlayacak, uzmanı olduğumuz alanları daha geniş çerçevede değerlendirecek, interdisipliner bir bakış açısı ile kurban ritüelini yorumlayacağız.
Research Interests:
ÖNSÖZ Ölüm, arkeolojinin en verimli konularından biridir. Ölümle ilgili pratikler sayesinde birçok bilgi elde eder, Eski Çağ’a ışık tutmaya çalışırız. Ölüm, duyulduğu andan itibaren başlayan ve hiç bitmeyen tören ve ritüellerle yaşamayı... more
ÖNSÖZ
Ölüm, arkeolojinin en verimli konularından biridir. Ölümle ilgili pratikler sayesinde birçok bilgi elde eder, Eski Çağ’a ışık tutmaya çalışırız. Ölüm, duyulduğu andan itibaren başlayan ve hiç bitmeyen tören ve ritüellerle yaşamayı sürdüren bir kavramdır. Ölüm, ilk olarak ağıt ile başlar ve birçok aşamadan geçerek anma ritüelleri ve mezarlar sayesinde canlı kalır. Bu canlılık sadece materyalde değil, aynı zamanda zihinlerdedir. İnsanın ölümü düşünmediği bir gün bile yok gibidir. Bu durum, insanın kendi içinde zamanla kaygı ve korku geliştirmesine sebep olur. Bu psikolojik durum nedeniyle insan kendini rahatlatmak için ölümü sonsuzluğa giden bir yol olarak görmüş, birçok ritüeli bu yolda akamete uğramamak için oluşturmuştur.
Gelenekler ihtiyaçlardan doğar. İnsanın kaygı ve korkuyu yenmek için bireysel olarak sürdürdüğü eylemler, zamanla gelenek hâline gelmiş ve bu gelenekler, toplumların, kültürlerin, ailelerin yanı sıra çok sayıda farklı alana da taşınmıştır. Ölüme dair bireysel inançlar, Roma İmparatorluğu ile birlikte devlet kontrolü altına alınan pratiklere dönüşmüştür. Roma dinî inancı, çıkarcılık üzerine kurulur. “Do ut des” kavramı yani “vermen için veriyorum” düşüncesi, Roma ölü kültü için de temel bir anlayış olarak kabul edilebilir. Bu anlayış bağlamında, tanrı ve tanrıçalara ya da ölenlerin ruhlarına, yaşayanların refahı için çeşitli ritüeller gerçekleştirilmiş, ölenlerin ruhlarının sakinleşmesi amaçlanmıştır. Bu ritüellerin başında elbette kurban ritüeli gelmektedir. Kurban, kanlı ya da kansız olmak üzere ritüellerin merkezinde yer alır. Kurban sunumunu sadece hayvan kesmek olarak düşünmemek gerekir. İnsanın kendisini adaması, yiyeceklerin mezarlara serpilmesi, libasyon yapılması da kurban ritüelinin bir parçasıdır.
Roma inancının takvimi niteliğindeki Roma festivalleri, ölü kültünü anlamamıza yarayan önemli ritüel zamanları8
Roma Dünyasında Ölüm
dır. Bu takvimde ölüler için de ritüel günleri belirlenmiş,
Roma’nın resmî takviminde ölü kültü festivalleri yer almıştır.
Bu ritüellerin bazıları evlerde, bazıları mezarların
başında, bazıları da kutsal alanlarda gerçekleştirilmiştir.
Bu kitapta öncelikle kült ve ölü kültü gibi kavramlara
açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Ardından Roma dünyasında
ölüme nasıl bakıldığı ve ölümün neden bir kirlilik
olarak görüldüğü detaylarıyla açıklanmıştır. Ardından,
ölümden sonraki aşamalar anlatılarak ölü gömme âdetlerine
dair çeşitli bilgiler verilmiştir.
Roma’da yas tutma şekillerinin kökenleri ve üzüntünün
çeşitli pratiklere dönüşmesi de kitap içinde yer almaktadır.
Bunun yanında, Roma dininin en önemli açıklayıcısı olan
Roma festivallerinden bahsedilerek ölü kültüne dair festivaller
tek tek ele alınmıştır.
Ölü kültüne önemli açıklamalar getiren kenotaph kavramı
ve kurban ritüeli de kitabımızın önemli bir parçasıdır.
Ayrıca mezar yazıtlarının hüzünlü ifadelerinden hareketle
yaptığımız değerlendirmeler, cenaze işlerinin bir sektör olduğu
Roma’da bu işin ne şekilde yapıldığı, Roma’nın çok
kültürlü yapısının en önemli kanıtı olan Roma Panteonu ve
bu Tanrılar Birliği’nde yer alan ölümle ilgili tanrı ve tanrıçalar
da kitapta yer verilen diğer konulardır.
Belki de kitabın en zorlayıcı ve faydalı olacak tarafı bir
mezar tipolojisi oluşturmaktı. Çünkü Roma bu konuda çok
zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Bu zenginliğin en önemli sebebi
Roma’nın hem geniş topraklara hem de çok kültürlü
bir yapısı olmasından dolayıdır. Bu eklektik yapı nedeniyle
değişemeyecek bir mezar tipolojisinden söz etmek imkansızdır.
Örneğin “Anıtsal Mezar” tipinde yapmış olduğumuz
kategorilerindirme yeterli değildir. Roma’nın refah
seviyesinin gelişmesiyle sosyal statüsü yüksek insanların
artması ve mezarların da bu statüyü göstermeye yönelik
bir tanıtım aracına dönüşmesine neden olmuştur. Bu nedenle
ünik form dediğimiz tekil örnekler özellikle Roma ve
eyaletlerinde sıklıkla görülmeye başlamıştır. Bu statüdeki
mezarları “Anıtsal Mezar” tipinin altına ekleyebiliriz. Diğer
tipler Roma ve eyaletlerinde görülen mezar tipleridir.
Tuna Akçay 9
Yukarıda da dediğim gibi bu tipoloji kesinlikle bir öneridir
ve bilim dünyasına sunulan naçizane bir birikimin sonucudur.
Bu tipolojide ayrıca dikkat edilmesi gereken de terminoloji
problemlerini ortadan kaldırmaktır. Mezar tiplerinin
başlıklarını belirlerken Latince ve Eski Yunanca kökenleri
dikkate alınarak bir mantık geliştirilmiştir. Bu mantık sayesinde
de mezar tiplerinin arkeoloji camiası içinde tek bir
şekilde kullanılması önerilmiştir.
2012 yılından beri akademik anlamda çeşitli dersler
vermekteyim. Bunların başında da “Yunan ve Roma’da
Ölü Kültü” üzerine vermiş olduğum dersler gelmektedir.
Ancak en büyük sıkıntı bu derslere önereceğimiz Türkçe
kaynak sıkıntısıdır. Bu eksikliği gidermek için elimden
geleni yapmaya çalıştım. “Yunan ve Roma’da Ölü Kültü”,
“Olba’da Ölü Kültü” ve “Antik Çağ’da Ölüm Terminoloji
Sözlüğü” başlıklı naçizane kitaplarımı her türlü zorluğa
rağmen çıkartıp Türk arkeolojisine, arkeoloji meraklılarına
ve öğrencilerimin hizmetine sundum. Bu kitap umarım bir
açığın belli bir kısmını kapatır ve Roma’da ölü kültü kavramının
başlangıç kitabı olur. Kitap içerisindeki başlıkların
hemen hemen hepsi ayrı bir araştırma konusu olabilecek
nitelikte geniş kapsamlı konulardır. Ben bu konu başlıklarını
arkeolojik verilerin yanı sıra antik kaynaklara da dayanarak
özetleyip okuyuculara sunmaya çalıştım. Aynı zamanda
Türkçe kaynak açığını gidermek için değerli eşim
Almanca mütercim tercüman Hülya Yavuz Akçay ile kitap
çevirileri yaparak çalışmalarımızı yabancı kaynakların aktarımı
alanında da sürdürmekteyiz.
Her daim söylediğim gibi bilim ve sanat benim için ülkeme
hizmet etme aracıdır. Bu süreçte benim yetişmeme
katkısı olan bütün hocalarıma, bu kitap için bana yardımcı
olan değerli öğrencilerime ve başta eşim Hülya Yavuz Akçay
olmak üzere, aileme gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Tuna Akçay
Ekim 2020
Research Interests:
Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır. Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli... more
Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkili olmasına rağmen, yaşamın da bir parçasıdır.
Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, bazı
bilinmezlikleri ortadan kaldırmak ve iç huzurlarını sağlamak için çeşitli
ritüeller üretir ve bunları tarih boyunca uygularlar. Bu açıdan bakıldığında,
yaşam içinde ölüm kavramı en belirgin, en baskın kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu anlayış sayesinde mitolojik konular, efsaneler, ritüel
nesneleri, mezarlar, ritüel alanları ya da ölü kültü alanları oluşmaktadır. Ölümü
yaşamdan ayrı tutmamak ve ritüelleri de bu bakış açısı ile değerlendirmek
gerekir. Ölü kültünü salt ölü gömme adetleri ve mezar mimarisi üzerinden
değerlendirmek, onu yaşamdan koparmak demektir. Ölü kültüne ait bu bilimsel
bilgiyi kuramsal bir çerçevede değerlendirip irdelemek en doğrusudur.
Kuramsal arkeolojik çatı, bilimin salt materyal odaklı yapısını eleştirerek,
materyali üreten insanı anlamak için kurulmalıdır. Ancak arkeoloji de
materyalsiz düşünülemez. Bu bakış açısına göre materyal, yaşamı anlamak
için bir araçtır ve onu üretenlerin yani insanoğlunun yaşadığı dünya,
materyal destekli arkeolojinin ana kaynağı olmalıdır. Arkeologlar, arkeolojik
materyalleri listeleyip, yalnızca tanımlama ve tarihleme odaklı çalışmak yerine,
nesnelerin oluşumuna kaynaklık etmiş fikirleri, düşünceleri, felsefi akımları,
pratikleri tartışmalı ve disiplinler arası işbirliğiyle rasyonel bir metot
izleyerek, bu konulara neden ve sonuçlarıyla açıklamalar getirmelidir.
Ölü kültüne kuramsal yaklaşım, öncelikle kavramları, terminolojiyi anlamakla
başlar. Bu doğrultuda, ölüme dair ortak bir terminoloji oluşturulması ve bu
terminolojinin belirli kriterler gözetilerek yayınlarda ve kitaplarda kullanılması
gerekmektedir. Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nda çalışan bir akademisyen
olarak Antik Çağ’da yani Yunan, Roma kısmen de Erken Hıristiyanlık dönemlerinde
karşımıza çıkan ölüm ile ilgili terminolojiyi toplamaya çalıştık ve
belirli kriterleri göz önünde bulundurarak önerilerde bulunduk. Özellikle
kitap ve makale taramaları neticesinde, yayınlarda terminoloji kullanımına
ilişkin problemlerin olduğunu, aynı yayın içinde bile farklı terimlerin kullanıldığını
gördük. Özellikle mezar tipolojisiyle ilgili yayınlarda büyük kullanım
farklılıkları mevcuttur. En sık karşılaşılan “lahit” teriminin bile kullanımında
çeşitli farklılıklar ve yanlışlıklar bulunmaktadır.Örneğin “lahit mezar”
yalnızca “lahit” olarak kullanılmalı ve “lahtin” şeklinde değil “lahdin” şeklinde
yazılmalıdır. Aynı zamandaYunanca ve Latince kullanımlarda da bir dil
birliğinin olmadığı görülmektedir. Örneğin “Arcosolium” bir mezar tipidir.
Genellikle Roma ve Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde kullanılmıştır. Bu
doğrultuda kelimenin Latince olması bir kullanım kriteri olarak önerilebilir.
Özellikle birçok yayında bu mezar tipinin “Arkosol”, “Arkosolium”,
“Arkosolion”, “Arkosolia” gibi çok çeşitli kullanımlarını görmekteyiz.
ÖNSÖZ
Ancak Latince başlayıp, Yunanca bitirmek ya da yeni bir sözcüğe yanlış bir
terminoloji önermek yerine “Arcosolium” denmesi çok daha doğru olacaktır.
Ayrıca Yunan ölü kültü üzerine yapılan yayınlarda Roma terminolojisi ya da
Roma ölü kültü çalışmalarında Yunan terminolojisi de birbirine karışmıştır.
Örneğin Roma Dönemi ile ilgili bir yayında, yeraltı dünyasının tanrısı Hades
olarak kullanılmamalı, Pluto olarak yazılmalıdır. Yunan ölü kültündeki cenaze
aşamaları ile Roma’daki cenaze aşamaları aynı terminolojide buluşturulmamalıdır.
Bunun gibi birçok konuda farklı kullanımlar ve yanlışlar göze çarpmaktadır.
Ortaya çıkan kitabımızın yazımında Yunanca ve Latince sözcüklerin
kullanımlarında belli ilkelere bağlı kalarak çalışmak istedik. Bu nedenle
Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım’ın Uluslararası Mersin
Sempozyumu’nda sunduğu “Kilikia Bölgesi Eskiçağ Yer Adlarının Türkçede
Kullanımı Üzerine Düşünceler” başlıklı makalesindeki ve Olba Dergisi’nde
yayımlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin
Kullanım Yanlışları” başlıklı makalesindeki kullanım önerilerini benimsedik.
Bu yanlış kullanımların önüne geçmek için bu sözlüğün bir öneri ve
başlangıç olmasını özellikle temenni ediyorum. Bu doğrultuda
ölü kültü çalışanlarını, ortak bir çalıştayda buluşup bu terminoloji
problemlerini ortadan kaldıracak bir organizasyona davet ediyorum.
Bu sözlüğü hazırlarken sürdürülebilir ve geliştirebilir olmasına özellikle dikkat
ettik. O yüzden her kelimenin bir karekodunu oluşturduk. Üniversite
ya da TÜBİTAK’tan alınacak desteklerle bir internet sitesi oluşturulacak,
sözlükte geçen sözcüklerin ya da anlamlarının değiştirilmesi gerektiğinde
bu site üzerinden değiştirilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca yeni kelimelerin
eklenmesi ile ölü kültüne dair sözlük daha da zenginleşecektir.
Aynı zamanda gözün iktidarı döneminde görselin gücünü de kullanmak
istedik. Özellikle ritüel konularını anlatırken somut bir arkeolojik nesne
göstermek çok zordur. Bu sözlükte Ressam Eda Dönmez ile çalışarak çeşitli
konuları illüstrasyonlar ile görselleştirdik. Aynı zamanda Orta Çağ ve Yakın
Çağ tabloları ve çizimlerini de bu amaç için kullandık. Yapılacak internet sitesi
ile görsel bir veri tabanı da oluşturmayı planlamaktayız. Bu doğrultuda
anlatımı zor konuların daha kolay ifade edilebilmesi ya da mevcut örneklerin
görsellerle daha da güçlendirilmesi amacıyla bir video kanalı oluşturulacak ve
kanalda ritüeller canlandırılıp üç boyutlu bir şekilde anlatılmaya çalışılacaktır.
“Antik Çağ’da Ölüm” alt başlığındaki bu terminoloji sözlüklerinin yaygınlaşması
en büyük dileğimdir. Özellikle Prehistorya ya da Protohistorya Anabilim
Dallarının da ölü kültü çerçevesinde bir terminoloji sözlüğü oluşturması
önemlidir. Böylelikle anabilim dallarındaki kullanım farklılıklarının belirgin
hale gelmesiyle birlikte terminoloji ile ilgili karışıklıklar da ortadan kalkacaktır.
Bu tür terminoloji sözlükleri bilim dünyasına hem ortak bir dil
kullanımı konusunda fayda sağlayacak hem de üniversite
öğrencilerimizi küresel dünyanın bilgi kirliliğinden uzak tutacaktır.
2005 yılında lisans bitirme ödevimin konusu “Olba Lahitleri” idi. Yüksek
lisans tezimin başlığı “Olba Mezarları”; doktora tezimin başlığı ise “Olba’da
Ölü Kültü” idi. 2005 yılından beri ölüme dair farklı bir bakış açısı
geliştirmeye çalışıyorum; kelimeleri ilkin hafızamda biriktirdim ve şimdi
de bu sözlükte topluyorum. Bu naçizane bilgi birikimi de, beni 2002 yılında
Olba Kazı ve Yüzey Araştırmaları’na alarak yetiştiren ve bir akademisyen
yapan değerli hocam Prof. Dr. Emel Erten sayesindedir. Aynı şekilde
değerli hocam Klasik Filolog Öğr. Gör. Murat Özyıldırım bize terminoloji
konusunda büyük bir katkı sağlamıştır ve bu hassasiyetimizin de
tek sebebi kendisidir. Kendilerine gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Bu çalışmayı bir ekiple, değerli öğrencilerimin de katkılarıyla gerçekleştirdik.
Sabit kaynakça yazımı çalışmasında aynı zamanda yüzlerce kitabı tarayarak
kelime bulmamda öğrencilerim de çok özverili çalıştılar. Başta Koray Erdoğan,
Canberk Meriç, Esen Ak, Furkan Erzen, Didem Almalı ve Ekin İdil Özcan’a çok
teşekkür ederim. Yeteneğine inandığım için arkeoloji camiasına kazandırmaya
çalıştığım, sözlükteki birçok illüstrasyonun sahibi öğrencim Ressam Eda
Dönmez’e çok teşekkür ederim. “Grafik işi teknik iş değil, bir sanattır.”
anlayışının bir örneği olan, kitabın grafikeri Hilal Bal’a da gönülden
teşekkür ederim. Aynı zamanda sözlüğün bazı benzer maddelerin
ayrımını birlikte yaptığımız Dr. Handegül Canlı’ya teşekkürlerimi sunarım.
Manevi olarak yanımda olan, duaları ve iyi dilekleriyle beni
mutlu eden anneme ve ailemin tüm üyelerine çok teşekkür ederim.
Kitabın redaksiyonunu yapan, Türkçenin doğru kullanımına dair bilgi
birikimine ve hassasiyetine çok güvendiğim Almanca Mütercim-Tercüman
değerli eşim Hülya Yavuz Akçay’a da gönülden teşekkür ederim. Bir
akademisyen olarak yaptığım her iyi işte adını sessizce andığım rahmetli
babam Mehmet Fahri Akçay’a da ayrıca teşekkür ederim.
İkizlerim Ece Akçay ve Ege Akçay’a sevgileriyle ve gülümsemeleriyle bana
en zor anlarımda verdikleri motivasyon ve hayat enerjisi içinse minnettarım.
Dr. Tuna Akçay
Mart - 2020
Research Interests:
“Olba’da Ölü Kültü” başlıklı kitap, doktora tezimden üretilmiş ve yeni yapılan kazılar sonucunda da geliştirilmiştir. Bu çalışma birçok insanın desteği ve emeği ile oluşturulmuştur. Öncelikle, çalışmamın sayfalarını tek tek okuyup... more
“Olba’da Ölü Kültü” başlıklı kitap, doktora tezimden üretilmiş ve
yeni yapılan kazılar sonucunda da geliştirilmiştir. Bu çalışma birçok insanın
desteği ve emeği ile oluşturulmuştur. Öncelikle, çalışmamın sayfalarını tek
tek okuyup noktası-virgülü ile defalarca kontrol edip düzelten, benim için
eşi bulunmaz bir insan olan ve beni kazı ve yüzey araştırmalarına davet
ederek büyük bir emekle yetiştiren, hoca olmamı sağlayan canım hocam
Prof. Dr. A. Emel Erten’e gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.
Benim Olba ile tanışmamı sağlayan, maddi manevi vermiş olduğu
destekle bugünlere gelmemi kolaylaştıran, engin bilgisi ile meslek hayatımıza
yön veren değerli hocam Okt. Murat Özyıldırım’a gönülden teşekkürlerimi
iletiyorum. Gerek arazi, gerekse masa başında bana büyük yardımları
olan, kitabın kontrollerini büyük bir titizlikle yapan kardeşim Arş. Gör.
Yavuz Yeğin’e, dostlarım Arkeolog (MA) Serap Göre ve Arkeolog Ferdi
Aksoy’a teşekkürü borç bilirim. Bunun yanında 17 senedir katıldığım Olba
kazı ve yüzey araştırmalarındaki ekip üyelerimizin de bu çalışmada emeği
büyüktür. Kendilerine teker teker teşekkür ediyorum.
Mensubu olmaktan onur duyduğum Gazi Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölümü’ndeki hocalarıma, mesai arkadaşlarıma vermiş
oldukları desteklerden dolayı teşekkür ederim.
Ayrıca bana huzurlu bir ortam yaratarak manevi anlamda çok büyük
destek veren, varlıkları ile nefes alabildiğim aileme ne kadar teşekkür etsem
azdır. Akademik hayatıma daha büyük bir hevesle sarılmamı sağlayan,
bana yeni bir hayat armağan eden, yaşam kaynaklarım ikizlerim Ece ve
Ege’ye, aynı zamanda bana onları armağan eden çok değerli eşim, en büyük
destekçim Hülya Yavuz Akçay’a ve yüce Yaratan’a teşekkür ediyorum.
Bana akademisyen olacaksın diyerek vasiyet bırakan ve akademisyenlik
yolunda sabır kaynağım kahramanım, rahmetli babama ve şehit olan silah
arkadaşlarına minnettarlığımı buradan ifade etmek istiyorum.
Research Interests:
Ölü kültü çalışmalarıma beni 2002 yılında Olba Yüzey Araştırmaları ekibine öğrenci olarak dahil eden Prof. Dr. Emel Erten ve Okt. Murat Özyıldırım sayesinde başladım. 2008 yılında Olba Mezarları başlıklı yüksek lisans tezini vererek,... more
Ölü kültü çalışmalarıma beni 2002 yılında Olba Yüzey Araştırmaları
ekibine öğrenci olarak dahil eden Prof. Dr. Emel Erten ve Okt.
Murat Özyıldırım sayesinde başladım. 2008 yılında Olba Mezarları
başlıklı yüksek lisans tezini vererek, Olba’daki mevcut mezarları katalogladım.
Ancak salt mezar mimarisi Olba’daki ölüm ve yaşamı açıklamamıza
yetmediğine kanaat getirerek, Olba’daki ölü kültü ritüellerini
arkeolojik kazılar sayesinde açıklamaya çalıştım. 2012 yılından beri mensubu
olmaktan gurur duyduğum Gazi Üniversitesi’ndeki akademisyenlik
sürecimde “Antikaçağ’da Ölü Gömme Adetleri”, “Önasya’da Ölü Gömme
Adetleri” ve “Roma Dini ve İnancı” olmak üzere uzmanlık alanımla paralel
dersler verdim. Özellikle bu konu ile ilgili Türkçe kaynağın az olması,
ders verme sürecinde öğrencilerimi sıkıntıya sokmuştur. Hem bu boşluğu
doldurmak hem de ölü kültü konusuna sadece“ölü gömme” ve “mezar mimarisi”
perspektifinden bakılmasının önüne geçmek adına bu kitabı yazma
gereği duydum.
Mezarlar her ne kadar ölü kültünün görünen yüzü olsa da, kabartmalar,
sikkeler, seramik üzerindeki betimlemeler, yazınsal kaynaklar ölü kültünün
önemli kaynaklarıdır. Ölüm haberinin ilk anından itibaren gelişen
her türlü detay ölü kültünün konusu dahilindedir. Evrensel olarak “ölünün
gömülmesi” önemli bir safhadır. “Mezar” ölünün öteki dünyaya geçişinin
bir yandan aracısı sayılırken; diğer yandan da geride kalanların ölüye son
görevlerini yapabilmelerini sağlayan bir araçtır.
Ölüm, hayatın sona ermesi, kimi inançlara göre de ruhun öteki dünyaya
geçmesi ve sonsuzluğa kavuşmasıdır. Bu olgu, toplumsal yapıya, coğrafyaya,
zamana göre farklı inanç sistemlerinin de etkisiyle değişik şekillerde yorumlanmıştır.
Özellikle ölümün korkulan, acı veren, geride kalanların hayatını
doğrudan etkileyen özelliğinden dolayı, yaşamaya devam edenler sahip
oldukları inanç sistemi içinde bu olumsuz olaya karşı bir tavır geliştirirler.
İnsan, doğumundan itibaren hayatın bütün gerçeklerini öğrenerek ve
yaşamın sonunu ölüm ile sonlanacağını bilerek yaşar. Yaşantının insana
yüklediği ölüm gerçeği, önemli korku merkezidir. Bunun temelinde belirsizlik,
sevdiklerinin yitirilmesiyle yalnız kalma, yakınları adına gelişen kayxi
xii Yunan ve Roma’da Ölü Kül tü
gı, acı duyulacağı endişesi, dünyada kalanların rahatsız olacağı gibi kaygılar
yatmaktadır1. Bu nedenle ölüm olgusu karşısında insanlar yaşadıkları
süre içinde çeşitli önlemler almışlar ve bu ölüm korkusunun önüne geçmek
için ait oldukları inançları çerçevesinde ölüm ve ölümden sonraki hayat konusunda
çeşitli açıklamalar getirmişlerdir. Bu çerçevede, dinlerle bağlantılı
olarak ölümle ilgili açıklamaları içeren, inanç ve ritüelleri belirleyen, ölülerin
durumunu, ölüm sonrasında geride kalanların ne yapmaları gerektiğini
düzenleyen “ölü kültleri” oluşmuştur.
Ölümün hayat içerisinde bu kadar baskın olması ve önlenemez ölüm
korkusu, dinsel inançların ortaya çıkması ile birlikte ölümle ilgili açıklama
ve öngörülen ritüellerin inanç sisteminin başlıca unsurlarından olmasını
sağlamıştır.
Bu sosyal ve insana dokunan çalışmayı hazırlamamda birçok kişinin
emeği bulunmaktadır. Bu destekleri ve emekleri sağlayanların en başında
kitabımın sayfalarını tek tek okuyup noktası-virgülü ile kontrol edip düzelten
çok değerli hocam ve editörüm Prof. Dr. A. Emel Erten’dir. Yükseköğrenim
hayatımın her aşamasında beni yetiştiren, Olba yüzey araştırmaları
ve kazılarına heyet üyesi olarak kabul eden, Gazi Üniversitesi’ne
davet edip, hoca olmamı sağlayan canım Emel hocama en başta gönülden
teşekkürlerimi sunmak isterim. Arkeoloji eğitimimi, bilgisi ve deneyimiyle
yönlendiren, arazi çalışmalarımda birçok imkan sağlayan, benim için çok
değerli bir insan olan, editörüm canım hocam Okt. Murat Özyıldırım’a
çok teşekkür ederim.
Yapmış olduğu illüstrasyonlar ile kitabımıza zenginlik katan çok değerli
ressam Cavidan Yegül Erten’e, İngilizce çevirileri ile yardımlarını esirgemeyen
kardeşim Eser Tuna Erten’e gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Doktora sürecimde her daim yanımda olan ve özel yaşamımda desteklerini
hep gördüğüm can dostlarım Arkeolog Serap Göre ve Arkeolog Ferdi
Aksoy’a gönülden teşekkür ederim. Arazi çalışmalarında ve Almanca çevirilerde
bana yardımcı olan kardeşim Arş. Gör. Yavuz Yeğin’e teşekkür ederim.
Hitit ölü kültü ritüellerini yapmış olduğumuz doktora derslerinde anlamamı
sağlayan değerli bölüm başkanım Prof. Dr. S. Yücel Şenyurt’a, beni
kaynakları ve sözlü yönlendirmeleri ile destekleyen değerli hocam Doç. Dr.
Ayşe Fatma Erol’a, protohistorik dönemleri kontrol ederek kitabıma katkı
sağlayan çok değerli arkadaşım Dr. Atakan Akçay’a gönülden teşekkür
ederim. Prehistorik dönemleri araştırmamda katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr.
Merih Erek’e ve kemik buluntularını yorumlayan Doç. Dr. Okşan Başoğlu’na
teşekkür ederim.
Dr. Tuna Akçay xiii
Bana manevi destekleriyle büyük güç veren canım annem Müzeyyen
Akçay’a, canım ağabeyim Tolga Akçay’a, canım kardeşim Özden Seda
Akçay’a, yengem Neşe Akçay’a, yeğenlerim Emir Kağan Akçay ve Eren
Efe Akçay’a, kayınvalidem Muazzez Yavuz’a ve kayınbabam Vedat Yavuz’a
gönülden teşekkür ederim. Almanya’daki doktora sürecimde bana
burs sağlayan gönlümün ustası Memduh Ekici’ye, doktoramın Almanya
sürecini hazırlayıp bana büyük destek veren, yaptığı çevirilerle çok farklı
kaynakları kullanmamı sağlayan, zorlu süreçlerde her zaman olduğu gibi
her daim yanımda olan, fiziki anlamda bana imkanlar yaratıp, kitabımımı
yazmamı sağlayan ve en önemlisi bana evlatlarım Ece ve Ege’yi ikizlerimi,
canlarımı armağan eden yol arkadaşım, canım eşim Hülya Yavuz Akçay’a
ne kadar teşekkür etsem azdır. Son teşekkür ise; bana “akademisyen
olacaksın” vasiyetini bırakan ve o güçle bütün zorlukları yendiğim,
zamanın hiçbir zaman unutturamayacağı rahmetli babam Mehmet Fahri
Akçay’adır. Bu kitap rahmetli babama ve tüm şehitlerimize ithaf olunur.
Otuz yılı aşkın bir süre önce Kölnlü hocalarım Reinhold Merkelbach ve Ludwig Koenen, beni antik gizem dinleriyle tanıştırdı. Hocalarım bu tanışıklığı, filolog olarak, edebi metinleri ve papirüsleri çevirerek desteklediler. Böylece... more
Otuz yılı aşkın bir süre önce Kölnlü hocalarım Reinhold Merkelbach ve Ludwig Koenen, beni antik gizem dinleriyle tanıştırdı. Hocalarım bu tanışıklığı, filolog olarak, edebi metinleri ve papirüsleri çevirerek desteklediler. Böylece çalışmalarım esnasında ve akademik gelişimimde beni hiç terk etmeyen bir çalışma ortamı oluştu. Bu kısa çalışmanın amacı, genel Eski Çağ tarihi bağlamında bir din tarihi olgusunu anlaşılır hale getirmektir. Kitap, bilgiyi sadece tarihi olaylar ve gelişmeler bağlamında aktarmamış, aynı zamanda gerekli araçlara ve kullanılan yöntemlere de dikkat çekmeyi amaçlamıştır. Mevcut sınırlı alan göz önüne alındığında, bunun başarılı olup olmadığına karar vermek okurlara kalmıştır. Kitabın taslağını hazırladıkları için Renate Brock, Claudia Haase’ye aynı zamanda Bremen şehrine, C.H. Beck Yayınevi çalışanlarına, özellikle Dr. Stefan von der Lahr’a, tavsiyeler ve son düzenlemeler için teşekkür ederim.
Anazarbus'ta bulunan mezarların çeşitliliği ve niteliği dikkati çekmektedir. Özellikle MS 17 yılından sonra Roma egemenliği ile birlikte kentte Roma dini ve inancı hâkim olmuş mezar tipolojisi de buna göre şekillenmiş ve zenginleşmiştir.... more
Anazarbus'ta bulunan mezarların çeşitliliği ve niteliği dikkati çekmektedir. Özellikle MS 17 yılından sonra Roma egemenliği ile birlikte kentte Roma dini ve inancı hâkim olmuş mezar tipolojisi de buna göre şekillenmiş ve zenginleşmiştir. Bu çerçevede Tiyatro Nekropolisi'nin yüz metre güneybatısında yer alan ve Tiyatro Nekropolisi olarak adlandırılan bölgede bulunan, ana kayanın şekillendirilmesiyle yapılmış kurban sunağı ölü kültü ritüellerini açıklaması anlamında önemli bir arkeolojik veridir. Bu makalede sunağın tanımı, işlevi ve modern dünyanın enstrümanlarıyla 3B modellemesi yapılmış bilim dünyasına sunulmuştur.
Research Interests:
Özet Olba’da bulunan Heraclius ve II. Constans sikkeleri şu zamana kadar ele geçirilen kentin en geç tarihli nümizmatik verileridir. 2014 yılında Olba kazıları başkanı Prof. Dr. Emel Erten kentte yerleşimin son bulmasına dair... more
Özet
Olba’da bulunan Heraclius ve II. Constans sikkeleri şu zamana kadar ele geçirilen kentin en geç tarihli
nümizmatik verileridir. 2014 yılında Olba kazıları başkanı Prof. Dr. Emel Erten kentte yerleşimin son
bulmasına dair düşüncelerini bir makale ile bilim dünyasına duyurmuş ve Olba kazılarının sunmuş olduğu
kanıtlar ışığında MS 7. yüzyılın ikinci yarısında kentin terkedildiğini önermiştir. Bu makalede ise Olba’da
bulunan MS 7. yüzyıla ait sikkeleri tanıtılarak, Arap akınlarının siyasal- ekonomik anlamda bölge ve kent
özelindeki etkileri irdelenmektedir. Özellikle İslam ordularının MS 7. yüzyıldaki askeri stratejisinin bölgenin
olumsuz etkileri anlatılarak Olba’nın terkedilmesi konusunda bazı tarih önerileri makalenin sonucunu
oluşturmaktadır.
Abstract
The Heraclius and Constantine II coins found in Olba are the latest numismatic evidence from the site so far.
In a 2014 article in which she expressed her views on the end of settlement in Olba, Prof. Dr. Emel Erten has
proposed that the city must have been abandoned in the second half of 7th century AD. This article studies
the political and economic effects of the Arabian raids on the region by presenting the coins that belong to
7th century AD found in Olba In particular, some dates of abandonment of the city is proposed, following
a description of the negative effects that the military strategy of the Islamic armies had on the region in 7th
century AD.
Research Interests:
Zusammenfassung Tarsus ist eine wichtige Stadt in der Region Kilikien, in der viele Münzen von verschiedenen Arten mehrmals geprägt wurden. Bei der Ausgrabungen in Olba zwischen 2010 und 2019 wurden 8 Tarsus-Münzen gefunden. Auf diesen... more
Zusammenfassung
Tarsus ist eine wichtige Stadt in der Region Kilikien, in der viele Münzen von verschiedenen Arten mehrmals
geprägt wurden. Bei der Ausgrabungen in Olba zwischen 2010 und 2019 wurden 8 Tarsus-Münzen gefunden. Auf
diesen Münzen fallen die Baaltars- und Sandan-Kulte des Tarsus-Pantheons auf. Der folgende Artikel enthält den
Katalog der in Olba gefundenen Tarsus-Münzen, die Datierungsvorschläge unter Berücksichtigung der politischen
Perspektive, die Definition des Baaltars- und Sandan-Kultes und die in Tarsus geprägten Münzen von Baaltars- und
Sandan-Ikonographie. Die Beziehung zwischen Zeus Nikephoros und Baaltars Ikonographie ist ebenfalls in dem
Artikel enthalten. Außerdem ist der Vorschlag für architektonische Strukturen auf den Sandan-Münzen im Text
enthalten.
Research Interests:
ÖZ Roma dünyasında ritüellerinin uygulandığı mekan ya da alanlar da çeşitlilik göstermekte, tapınaklar, sunaklar, meydanlar, açık hava ritüel alanları, mezarlıkların yanısıra evlerde de ritüeller gerçekleştirilmektedir. Evlerdeki... more
ÖZ
Roma dünyasında ritüellerinin uygulandığı mekan ya da alanlar da çeşitlilik
göstermekte, tapınaklar, sunaklar, meydanlar, açık hava ritüel alanları, mezarlıkların
yanısıra evlerde de ritüeller gerçekleştirilmektedir. Evlerdeki ritüellerin
uygulanmasında iki farklı anlayış söz konusudur. Bunlardan ilki, evde devletin
tanımladığı ve kabul ettiği kültlere bağlı olan ritüellerin gerçekleştirilmesidir.
Diğeri ise paterfamilias’ın bir rahip görevi üstlenerek, ailenin kendine has kültleri
kapsamındaki ritüellerin aile bireylerince yerine getirilmesinden oluşmaktadır.
Her iki durumda da “ev”, bu ritüellerin uygulanışı sırasında dışarıdan müdahale
edilemeyen ve yönetilemeyen bir kült yeri, aynı zamanda korunan bir alandır.
Evlerde gerçekleştirilen ritüellerde lares, genius ve dii penates kültleri ve ona
dair ritüel pratikleri ön plana çıkmakta, bu kültlerin uygulama biçimlerindeki
farklılıklar ve benzerlikler çalışmamızda ele alınmaktadır. Konu, arkeolojik veriler
ve antik kaynakların sağladıkları bilgiler bağlamında değerlendirilmekte; Roma
evlerinde ritüellerin nerelerde gerçekleştiği konusuna da değinilmektedir. Özellikle
larariumlar, başta Pompeii olmak üzere önemli Roma kentlerindeki örnekleriyle
tanıtılmaktadır. Ayrıca, bir öneri olarak Olba’daki tapınak cepheli kaya mezarı örnek
gösterilerek mezar odalarındaki naiskoslu nişlerin de aslında birer lararium’u temsil
etmekte olabileceği önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ev Kültleri, Lares, Genius, Dii Penates, Lararium
ABSTRACT
Areas where religious rituals took place in the Roman world varied: Temples, altars,
city squares, open air ritual areas and cemeteries as well as houses were all places
that hosted rituals. House rituals are of two different types. The first are those that
are carried out by family members, in accordance with the cult as defined and
accepted by the state. In the second type, the family practices its own rituals with
the paterfamilias assuming the role of the priest. In both types, “house” during the
ritual is a cult area that is immune to outside interference and governance and is
a protected space. Overall house rituals feature lares, genius and dii penates cults
and practices related to those, the similarities and differences of which are studied
in this article. The subject is evaluated based on archaeological evidence and the
information provided by ancient sources, accompanied by discussions of the places
inside houses where rituals took place. In particular, lararia across Roman cities are
introduced with examples, with the primary city being Pompeii. In addition, taking
the rock-cut tomb with a temple façade in Olba as an example, it is proposed that
naiskos niches in the burial chambers likely each represent a lararium.
Keywords: Home Cults, Lares, Genius, Dii Penates, Lararium
Özet Olba bölgesindeki çalışmalarda soyulmamış ya da tahrip edilmemiş mezar tespit etmek oldukça güçtür. Bu nedenle bulunan az sayıdaki korunmuş ya da kısmen korunmuş mezarların incelenmesi oldukça önem taşımaktadır. Olba Kazıları, 2010... more
Özet
Olba bölgesindeki çalışmalarda soyulmamış ya da tahrip edilmemiş
mezar tespit etmek oldukça güçtür. Bu nedenle bulunan az sayıdaki
korunmuş ya da kısmen korunmuş mezarların incelenmesi oldukça önem
taşımaktadır. Olba Kazıları, 2010 senesinden bu yana Prof. Dr. Emel Erten
başkanlığında sürdürülmektedir. Olba Kazıları’nda gerek kremasyon gerek
de inhumasyon gömü geleneğine uygun mezarlara rastlanmıştır. Bunun
yanı sıra Olba Akropolisi’nde de yapılan kazılar kentin yerleşim tarihine
ışık tutar niteliktedir. 2018 yılında yapılan “Akropolis Zirve Sondaj 7-8-
9-10-11” kazılarında MS 3. – 4. yüzyılda kullanım görmüş bir konutun
izlerine rastlanmıştır. Konutun dış duvar sırasının dışında ancak konuta
organik olarak bağlı ana kaya kütlesinin dibinde üç mezar tespit edilmiştir.
Bu mezarlardan inhumasyon gömü geleneği ile direk toprağa gömülmüş
7 adet insan iskeleti ele geçmiştir. Bu çalışmanın konusu da iskeletlerin
antropolojik ve arkeolojik analizidir. İskelet sayısı oldukça sınırlı olup, söz
konusu insan iskeletleri, paleodemografik, morfolojik ve patolojik yapının
belirlenmesi amacıyla incelenmiştir.
Absract
In the Olba region it is very diffi cult to identify unpainted or undisturbed
graves. For this reason, it is very important to examine a few preserved
or partially preserved tombs. Olba Excavations are conducted under
the direction of Prof. Dr. Emel Erten since 2010. Th e graves from Olba
represent both cremation and inhumation burial traditions. In addition,
the excavations at the Olba Acropolis also shed light on the history of the
city. During the excavations of the “Acropolis Peak Drill 7-8-9-10-11” in
2018, traces of a house that was used in the 3rd - 4th century AD were
found. Th ree graves were located outside the outer wall row of the house,
but at the base of the organically bound bedrock. Buried in the soil directly
with the tradition of inhumation seven human skeletons were uncovered
in these tombs. Skeletons recovered from the excavations are quite limited.
Th ese human skeletons were examined to determine the paleodemographic,
morphological and pathological structures.
Özet Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkisi olsa da, yaşamın da bir parçasıdır. Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, iç huzurunu sağlamak ve bazı bilinmezlikleri ortadan kaldırmak için çeşitli ritüeller... more
Özet
Ölüm, öteki dünya ile birebir ilişkisi olsa da, yaşamın da bir parçasıdır. Ölüme dair yapılan bütün ritüeller, yaşayanlar içindir. Yaşayanlar, iç huzurunu sağlamak ve bazı bilinmezlikleri ortadan kaldırmak için çeşitli ritüeller üretmişler ve sıkı bir şekilde uygulamışlardır. Bu perspektiften yola çıkarak; yaşamın içinde ölüm kavramı en belirgin olan
kavramdır ve bu anlayış sayesinde mezarlar, ritüel alanları ya da ölü kültü alanları oluşturulmuştur. Ölümü yaşamdan ayırmamak ve ritüelleri bu bakış açısı ile değerlendirmek
gerekir.
Olba’da da ölüm ile yaşam hem fiziksel olarak hem de kavramsal anlamda birliktedir.
Olba’da ölü kültü inancı ile birçok ritüelin yapıldığına dair izler bu çalışmanın konusu
olup, kurban ritüeli değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kilikya; Olba; kurban; ritüel; kült
Abstract
Although “death” is directly related to afterlife, it is also a component of life. All the rituals of death are evidently for the living people who aim to provide peace of mind and
sweep away the darkness. From this point of view, the concept of death is the most distict notion within life. That is the reason for the creation of tombs, ritual grounds or
special areas reserved for the cult of death. At this point, it is necessary to separate the
death from life and interpret the rituals of death from this point.
At Olba “death” and “life” are together on physical and conceptual means.The objective
of this work is the traces of the cult of death at Olba and rituals related to it, especially
the ritual of sacrifice.
Keywords: Cilicia; Olba; sacrifice; ritual; cult
After the defeat of Antiochus III in the Battle of Magnesia in 190 BC, Seleucids had to withdraw behind the Taurus Mountains to the East. This event caused a social decline and economic recession in many sites in Rough Cilicia. During the... more
After the defeat of Antiochus III in the Battle of Magnesia in 190 BC, Seleucids had
to withdraw behind the Taurus Mountains to the East. This event caused a social decline
and economic recession in many sites in Rough Cilicia. During the period between the
second century BC and Pompey’s campaign, a decline of Seleucid power in the region
occurs. Romans’ struggle with Mithradates VI who had supported the pirates in the
Eastern Mediterranean is another reason of the chaotic circumstances in the region.
Many sites abandoned, legal trade activities slowed down, production of the goods
almost ceased and people had to incline the piracy because of poverty. It has always
been a question where and under which conditions pirates were living, hiding and what
their relations were as well as their impact on the regions they were associated with.
This study aims to focus on these issues in the light of recent archaeological discoveries
from the excavations of Olba in Eastern Rough Cilicia. The finds that will enable us to
get information concerning the period (first century BC) mainly consist of coins as well
as DSA pottery sherds and a couple of fragments belonging to glass bowls that were
typical for the time. A significant numismatic find is a Kolophon coin that can enlight
the presence of pirates in Olba. The total number of coins belonging to the first century
BC from Olba is 32. These are coins of Elaiussa, Korykos, Seleucia ad Calycadnum,
Soli and Tarsus. For the similar coin types that were previously published, a large
period of time in between the second and first century BC were usually given. In order
to make a more accurate dating, the coins of Elaiussa provide concrete evidence. The
latest use of ethnicon EΛAIOYΣIΩN, dates to the year 12 BC for the coins of Elaiussa.
After that date, the coins of Elaiussa bear the name “Elaiussa Sebaste”. On the other
hand, Pompey’s victory over the pirates and Mithradates VI in 67 BC can be regarded earliest date of issue for Elaiussa coins. Before that date, in the early first century BC it
does not seem possible to any site in the region to struck coins under the chaotic conditions.
Our study aims to evaluate the circumstances in Olba through archaeological and
numismatic material in that very significant period of time.

ÖZET
Magnesia Savaşı’nda III. Antiokhos ağır bir yenilgiye uğrayınca, Seleukoslar
Torosların gerisine çekilmiştir. Bu dönemden itibaren Dağlık Kilikia’da birçok kentte
ticari ve sosyal anlamda bir durgunluk başgöstermiştir. MÖ 2. yüzyılın ikinci yarısı ile
Pompeius’un seferine kadarki süreçte; Seleukosların egemen olduğu bölgeler üzerindeki
hakimiyetlerini kaybetmetmeleri, Roma’nın VI. Mithradates ile yaptığı savaşlar
bu dönemdeki kaotik ortamın nedenlerindendir. Aynı zamanda Seleukosların denizler
üzerindeki otoritesinin ortadan kalkması ve Mithradates’in Roma’ya karşı eşkıyaları
desteklemesi Akdeniz’de uzun süren istikrarsızlığın nedenlerindendir. Ayrıca bu otorite
boşluğunun doğurduğu korsanlık yüzünden kentler boşalmış, düzenli-legal ticaret
yavaşlamış, üretim durma noktasına gelmiş, insanlar geçinebilmek için korsanlık
yapmaya başlamıştır. Bunun yanında korsanların nerelerde yaşadığı, saklandığı konusu
bilim insanları tarafından birçok kereler tartışılmıştır. Olba’nın MÖ 1. yüzyıla ait
arkeolojik buluntuları olan sikkeler ve DSA seramikleri ve cam buluntuları bu makalede
detaylandırılmış olup, bu veriler ışığında Pompeius’un korsanlığa son vermesi ile yapmış
olduğu düzenlemelerden Olba’nın da etkilendiği, kentte nüfusunun arttığı ve ticaretinin
bu dönemden itibaren hızlandığı önerilmektedir. Bu çalışmada korsanların Doğu
Dağlık Kilikia’da yaşadığı düşüncesine destek olabilecek Olba buluntusu bir Kolophon
sikkesi de tanıtılmakta ve siyasi tarih perspektifinden bakılarak bir öneride bulunulmaktadır.
Özellikle kentteki nüfusun ve ticaretin kanıtı olan sikkeler ve seramikler de
incelenmektedir. Kentte 32 adet MÖ 1. yüzyıla ait sikke ele geçmiştir. Bunlar, Elaiussa,
Korykos, Seleucia ad Calycadnum, Soloi ve Tarsus sikkeleridir. Literatürde bu sikkelere
geniş tarih aralıkları olan MÖ 1. yüzyıl ya da MÖ 2. – 1. yüzyıl gibi tarihler
önerilmiştir. Ancak bu sikkeler daha dar bir tarih aralığına çekilebilir. Elaiussa sikkeleri
bu konuda bilgi vermektedir. Özellikle literatürde ethnikonunda EΛAIOYΣIΩN yazan,
MÖ 1. yüzyıla tarihlendirilen Elaiussa sikkelerin tarihlerini daha da özelleştirmek mümkündür.
Bunlar için MÖ 12 yılı en geç tarih sınırıdır çünkü, bu tarihten sonra Elaiussa
sikkeleri kentin adı “Elaiussa Sebaste” olarak belirtilerek basılmıştır. Öte yandan,
Pompeius’un korsanlığı bitirişi ve VI. Mithridates’e karşı kazandığı zafer yani MÖ 67
yılı Elaiussa sikkeleri için en erken basım tarihi olarak düşünülebilir. Bu kadar kaotik
bir ortamda ve otoritenin olmadığı bir süreçte (MÖ 1. yüzyıl ile MÖ 67 yılı arası) sikke
basacak bir kentin olması beklenemez. Bu çalışmada Olba’dan gelen arkeolojik ve
nümizmatik veriler ışığında kentteki koşulların değerlendirmesi yapılacaktır.
Öz Doğu Dağlık Kilikia bölgesinin yükseltileri üzerinde yer alan Olba’da Prof. Dr. Emel Erten başkanlığında 2001 – 2009 yılları arasında başlatılan yüzey araştırmaları sonrasında 2010 yılından beri de arkeolojik kazılar devam... more
Öz
Doğu Dağlık Kilikia bölgesinin yükseltileri üzerinde yer alan Olba’da
Prof. Dr. Emel Erten başkanlığında 2001 – 2009 yılları arasında başlatılan
yüzey araştırmaları sonrasında 2010 yılından beri de arkeolojik kazılar
devam ettirilmektedir. Kazılarda ele geçen metal malzemenin çoğunluğunu
çiviler oluşturmaktadır. Az sayıda olsa da farklı tiplerde ok uçlarının da
bulunması, bunların bu çalışma kapsamında ele alınmasının nedenidir.
Olba akropolisinin askeri – stratejik konumu nedeniyle Olba’ya egemen
olan siyasi güçleri tespit etmek, kentin Hellenistik Dönem öncesi tarihiyle
ilgili verilere ulaşmak; yerleşim tarihini ok uçları ile desteklemek ve askeri
hareketlilik hakkında önerilerde bulunmak bu çalışmada amaçlanmaktadır
Abstract
The archaeological surveys of Olba in Eastern Rough Cilicia conducted
between the years 2001 and 2009 have continued as archaeological excavations
since 2010 under the supervision of Prof. Dr. Emel Erten. Most of
the metal finds recovered during the excavations are nails. This article is
about the arrowhead finds, which are of several types, although they are few in number. The aims of this study are to identify the forces that held
political power in Olba as a result of its militarily and strategically important
location, to investigate the history of the city in the pre-Hellenistic era, to
verify the history of settlement at Olba based on the
Öz: Olba'da mezarlık alanlarında yapılan kazılar sonu-cunda Doğu Dağlık Cilicia'da daha önce görülmeyen farklı tipte mezarlar ortaya çıkartılmış, bölgenin mezar ti-polojisi zenginleştirilmiştir. Aynı zamanda bu alanlarda küçük buluntu... more
Öz: Olba'da mezarlık alanlarında yapılan kazılar sonu-cunda Doğu Dağlık Cilicia'da daha önce görülmeyen farklı tipte mezarlar ortaya çıkartılmış, bölgenin mezar ti-polojisi zenginleştirilmiştir. Aynı zamanda bu alanlarda küçük buluntu bakımından çok sayıda değerlendirilmesi gereken ritüel nesnesi tespit edilmiş, kesin tarih vermesi bakımından sikkeler ve seramikler önemli arkeolojik ve-riler haline gelmiştir. Nişli Alan I'de (Urne Mezar) yapı-lan kazılarda mezar oyuğu ve ritüel alanında çeşitli mut-fak kapları ele geçmiş olup, genellikle bu kaplar Doğu Si-gillata A (DSA) olarak kayıt altına alınmıştır. Bu mezarda bulunan söz konusu kaplar sikkeler ve diğer arkeolojik buluntular sayesinde daha dar bir tarih aralığına yer-leştirilmiştir. Seramikler genel olarak MÖ I. yüzyılın ba-şına tarihlendirilmiş, mezar alanı içinde ölü yemeğinin yendiği ve belirli aralıklarla mezar başında yemek eşli-ğinde anma ritüelleri yapıldığı anlaşılmıştır. Abstract: Several types of tombs, some previously unknown in Eastern Rough Cilicia have been recorded after the excavations carried out in the necropoli at Olba. The recent discoveries not only enriched the tomb-typology of the region but also provided many small finds and ritual objects. Especially, the coins and pottery found in the burial grounds of Olba are important as they provide data for dating. During the excavations of the Urn-Tomb unearthed at the section called Niched Area I, within the burial pit and ritual section various types of kitchenware were discovered, generally belonging to the Eastern Sigillata A (ESA) group. A precise date can be given for these sherds by means of coins and other archaeological objects found in the same context. The pottery belongs to the AD early first century and reveals that the ritual meals were eaten and commemorative ceremonies were held within the burial area. Anahtar Kelimeler: Olba • Doğu Dağlık Cilicia • Ölü Yemeği • Doğu Sigillata A • Isis • Kremasyon
Totenkult
Manolis Andronikos
Vandenhoeck & Ruprecht Yayınları
140 sayfa
Göttingen 1968
ISBN-10: 3525254229
ISBN-13: 978-3525254226
Research Interests:
Archaeological excavations and field surveys carried out since 2001 at Olba have led to significant results for both the region and the city itself. As a result of the excavations, hundreds of coins have been discovered and detailed... more
Archaeological excavations and field surveys carried out since 2001 at Olba have
led to significant results for both the region and the city itself. As a result of the excavations,
hundreds of coins have been discovered and detailed studies of the earliest
of these have begun. Of these finds, the most prominent are the silver obol and the
Macedonian coins found in 2010. The coins that have been dated to the second half of
4th century B.C. shed light on the early history of the Olba acropolis. These are interpreted
bearing in mind the developments in political history and the location of the Olba
acropolis. Undoubtedly, one needs much more evidence to explain the earliest stages
of the history of settlement in Olba and to reach definitive conclusions. However, the
coins that this article introduces; which date to the 4th century B.C. - and are the earliest
coin finds of Olba – are significant not only for the city but also for the region as they
are the earliest finds to be recovered so far in the region as well and hence the author’s
belief that they should be introduced to the scientific community, especially the experts
studying the region. In order to evaluate these coin finds that offer information about
the early history of Olba, one first has to consider the geography, the topography of the
region and, the structure of the terrain. In this context, one should first state the fact that
the Olba acropolis, a high land settlement located in the Eastern Rough Cilicia region,
is above 1040 meters above the sea level. The hill upon which the acropolis is located
is approximately 50 meters above the plain. This elevated position appears as a natural
fortress and also provides natural protection with its rough structure. Specifically, the
bedrock that is located near the peak of the acropolis surrounds the acropolis like a
wall. Some parts of the acropolis are steep, making it near impossible to climb to the
top of the acropolis. On the other hand, the Olba acropolis is notable for its strategic
location. The acropolis is situated in a commanding position relative to the surrounding valley and the hinterland as well as the roads that connect the Olba region to the coastal
areas via alternative routes. Nearly all of the roads that lead to the interior of the Olba
region from the coastal area are connected to Diocaesarea via Olba. It is possible to
reach the Olba acropolis through two different routes, one from Keşlitürkmenli and the
other from the Şeytanderesi Valley. The Şeytanderesi Valley connects Olba, Korykos,
and Elaiussa Sebaste to one another, while the Keşlitürkmenli road, via intermediate
routes, connects Olba to Narlıkuyu, Korasion and, Seleucia ad Calycadnum. These
connections show that the Olba region is naturally connected to the coastal settlements
that have ports. As the direct route from the coastal region to Diocaesarea is rough and
steep, the routes that lead via Olba to Diocaesarea, the capital as well as an important
spiritual and administrative center of the region, must have been frequently used. The
Keşlitürkmenli-Olba-Diocaesarea route also connects the Olba region to the Anatolian
interior via Claudiapolis-Laranda-Ikonion. This indicates the strategic importance of the
location of the Olba acropolis. Based on a coin that belongs to the Mazaeus period, and
on the Macedonian coins found at Olba, one can propose that the strategically important
location of the Olba acropolis has been recognized in the third quarter of 4th century
B.C. by the Persians and in the last quarter of 4th century B.C. by the Macedonians
respectively. One can also propose that the acropolis was on the major routes used by
the Persians and Macedonians and that a fortified settlement possibly existed at the
same spot. Future excavations at the Olba acropolis are expected to provide more data
on this subject.
Research Interests:
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations carried out at Olba in between the years 2001 and 2016 produced significant evidence for the early history of the site, starting from the Persian rule and... more
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations
carried out at Olba in between the years 2001 and 2016 produced
significant evidence for the early history of the site, starting from the
Persian rule and continuing with the Macedonian, Ptolemaic and Seleucid
dominance over the region. This study aims to present the suggestions for
the aerly history of Olba in the light of coin finds earliest belonging to the
Persian period in the second half of the 4th century BC. The Ptolemaic influence over the region reflects the 3rd century coin finds from Olba as
well as the 2nd coins providing evidence for the Seleucid power. The most
significant result of this study is the numismatic evidence from Olba supported
by the historical facts.
Gözün İktidarı Döneminde Fotoğrafın Gücü Dünya artık görsel bir kuşatmanın altındadır. Bunun en temel nedeni teknolojinin gelişimi, iletişim araçlarının yoğun bir şekilde kullanılması, sanal dünyanın getirdiği gereksinimlerdir (Turan ve... more
Gözün İktidarı Döneminde Fotoğrafın Gücü
Dünya artık görsel bir kuşatmanın altındadır. Bunun en temel nedeni teknolojinin gelişimi, iletişim araçlarının yoğun bir şekilde kullanılması, sanal dünyanın getirdiği gereksinimlerdir (Turan ve Aslan, 2015). Bu baş döndüren gelişim sayesinde insanlar, aralıksız iletiler yaymakta bu iletiler ise ekonomik, kültürel, toplumsal sonuçlar doğurmaktadır. İleti yayan bu araçların kendine has yöntemleri, kendine has kullanım şekilleri, kendine has bakış açıları vardır. Dikkatle incelenmesi gereken bu durum, yeni bir yönetim şeklini zorunlu hale getirmektedir. Algılar, artık bu iletiler ve onun en önemli malzemesi olan imgeler yani görsel sanatların en güçlü kalemi olan fotoğraf sayesinde yönetilmektedir (Codur, 2014).
Research Interests:
Yaşamın, ―nasıl başladığı‖ birçok kültürde, medeniyette, dinde farklı yorumlanmışken, ―ölümle son bulduğu‖ herkes tarafından kabul edilen bir görüştür. İnsanoğlu, bu gerçek karışışında acizlik göstermiş, teslim olmuş ve ―ölümün bir son... more
Yaşamın, ―nasıl başladığı‖ birçok kültürde, medeniyette, dinde farklı
yorumlanmışken, ―ölümle son bulduğu‖ herkes tarafından kabul edilen bir görüştür.
İnsanoğlu, bu gerçek karışışında acizlik göstermiş, teslim olmuş ve ―ölümün bir
son olmaması‖ gerektiğine inanarak öteki dünya inancını geliştirmiştir. Bu gizemli
gerçek nedeniyle farklı etkenlerin de içerisinde olduğu bir dünya yaratılmış, bu
dünyanın yönetenleri bulunmuş (tanrılar ve tanrıçalar), hiyerarşik bir düzen ile
birlikte; ―öteki dünya‖ zihinlerde kurgulanmıştır. Yaşanılan coğrafyanın, iklimsel ve
topografik etkenleri nedeniyle temelde aynı, detaylarda farklılıkları olan ölümle ilgili
inançlar, adet ve gelenekler geliştirilmiştir. Bu adet ve gelenekler sayesinde
toplumsal ritüeller bütünü oluşturulmuş, bu ritüeller bütününe de ―ölü kültü‖
denmiştir. Doğu Dağlık Cilicia‘nın önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Olba‘da
2001 yılından beri Prof. Dr. A. Emel Erten başkanlığında yapılan yüzey
araştırmaları ve kazılar, Olba‘daki ölü kültü ritüelleri konusunda önemli bilgiler
sunmuştur. Olba‘da üç ölü kültü alanında yapılan kazılar, ritüellerin tanrılar
huzurunda nasıl gerçekleştirildiğini açıklamaktadır. Bu ritüellerin başında kurban,
libasyon ve ölü yemeği gelmektedir. Bunun dışında bazı mezarların kendilerine ait
ritüel alanları vardır. Bu alanlarda gerçekleştirilen ritüeller ve onlara ait buluntular
Olba‘daki ölü kültü ritüellerini açıklar. Nişli Alan 1 ve 2‘de yapılan kazılar
sonucunda Olba‘da kesin bir şekilde saptanan kremasyon mezarları, Doğu Dağlık
Cilicia için önem arz eder. Bunun dışında bu mezarlarda elde edilen ritüel
nesneleri hem ölü kültünü açıklamamıza hem de Olba‘nın iletişimde olduğu
bölgeleri, şehirleri anlamamıza yaramaktadır.
Although the beginning of life has different interpretations in various cultures, there
is a certain agreement on the the end, i.e ―death‖. This cruel end is certainly
difficult to accept so, the idea of ―life after death‖ created. The mysterious reality of
―death‖ and ―life after death‖ was another world ruled by gods and goddesses. The
beliefs concerning with death had many things in common but had variations in
details due to the geographical, climatic or topographical reasons. As a whole, the
composition of all rituals form the ―cult of death‖. The surveys and excavations
conducted by a team of archaeologists under the supervision of Prof. Dr. A. Emel
Erten at Olba in Rough Cilicia provided important data on the cult of death. The
excavations carried out at three different locations of rock-cut cultic grounds
revealed how the rituals were taking place in the presence of the sacred images
gods or goddesses. According to archaeological data, ―sacrifice‖, ―libation‖ and
―banquet‖ were the basic rituals of the cult of death in Olba. In addition to the rockcut
cultic grounds, areas reserved for cultic activities beside the tombs was
discovered during the archaeological fieldwork at Olba such as ―Area with Niche 1‖
and ―Area with Niche 2‖. The cremation burials discovered at these locations can
be regarded as important archaeological discoveries for Eastern Rough Cilicia.
The finds discovered during the excavations of cultic grounds at Olba provided
important data not only for the details on the rituals of cult of death but also the
relations of Olba with neighbouring cities or regions.
Research Interests:
Doğu Dağlık Cilicia Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç Antikçağ’da mezar tipolojisi bakımından zengin bir çeşitliliği yansıtır. Çalışmamızda öncelikle bölgedeki mezar tiplerinin kısa bir tanıtımı yapılmaktadır. Bölgedeki... more
Doğu Dağlık Cilicia Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç
Antikçağ’da mezar tipolojisi bakımından zengin bir çeşitliliği yansıtır.
Çalışmamızda öncelikle bölgedeki mezar tiplerinin kısa bir tanıtımı yapılmaktadır. Bölgedeki mezarlar konusunda yapılmış birçok değerli çalışma
ve yayın bulunmaktadır. Ancak, bu yayınlarda kullanılan terminolojinin
belli bir esasa uygun olarak oluşturulmadığı, daha çok mezarların tanımlamalarına dayandığı görülmektedir. Bölgedeki mezarlarla ilgili çalışmaların
gelişmesi, Olba kazıları sonrasında bölgedeki mevcut mezar tipolojisi daha
zenginleşmesi ile bilinenlere yeni mezar tipleri de eklenmiştir. Bu durumda
Doğu Dağlık Cilicia mezar tipolojisinde ortak bir dilin, terminolojinin
geliştirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Çalışmamız konu ile ilgili mevcut
durumu dile getirmekte ve bu bağlamında öneriler sunmaktadır.

Eastern Rough Cilicia presents a rich range of Hellenistic, Roman and Late
Antique tombs. This study primarily gives a brief account of various tomb
forms in the region. A great deal of valuable studies on the tomb forms at the region was published. A survey on these publications reveals the absence of a consistent terminology. The necessity of producing a common
terminology appeared after the progress of the studies on the tombs at the
region and especially after the recent discoveries of some new tomb types in
Olba. The aim of this study is not only to put forward the current situation
but also to present appropriate suggestions.
Research Interests:
Doğu Dağlık Cilicia’nın önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Olba’da 2001 yılından beri Prof. Dr. Emel Erten başkanlığında yapılan yüzey araştırmaları ve kazılar, Olba’da kremasyon geleneğinin varlığını somut arkeolojik verilerle... more
Doğu Dağlık Cilicia’nın önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Olba’da
2001 yılından beri Prof. Dr. Emel Erten başkanlığında yapılan yüzey
araştırmaları ve kazılar, Olba’da kremasyon geleneğinin varlığını somut
arkeolojik verilerle kanıtlamıştır. Doğu Dağlık Kilikia’da Kanlıdivane,
Efrenk, Elaiussa-Sebaste gibi merkezlerden gelen kremasyon uygulamaları
ile ilgili epigrafik veya arkeolojik veriler bulunmaktadır. Ancak, Olba’da
Nişli Alan 1 ve 2’de ortaya çıkartılan kremasyon gömüleri bu konuda doğ-
rudan kanıt niteliği taşımakta; ayrıca bu uygulamanın kronolojisine ilişkin
net bilgiler sunmaktadır. Öte yandan, Olba’da saptanan kremasyon kaya
mezarları ve columbarium da Roma İmparatorluk Dönemi içinde kremasyon
uygulamalarının yaygınlığına işaret etmektedir.

----------
Excavations carried out in Olba in Rough Cilicia under the direction of Prof.
Dr. Emel Erten provide concrete evidence for cremation at the site. The previous
archaeological and epigraphical evidence for cremation in the region comes from
sites such as Kanlıdivane, Efrenk or Elaiussa-Sebaste. Results of the excavations at two locations at Olba (Nişli Alan I and Nişli Alan 2) not only provide
evidence for cremation, but also shed light to the chronology of the practice of cremation at the site. Another evidence for cremation at Olba during the Roman
Imperial Period is the presence of a rock-cut columbarium discovered at Olba.
Research Interests:
Olba (Mersin, Silifke) 2011 Kazıları
Research Interests:
OLBA 2008 YILI YÜZEY ARAŞTIRMASI
Research Interests:
MERSİN SİLİFKE OLBA 2010 KAZISI 33. Kazı Sonuçları Toplantısı 2. Cilt
Research Interests:
Arkeolojik yayınlarda 19. yüzyıldan başlayarak Olba çeşitli kitap ve makalelerde yer almakla birlikte kentteki mezarlarla, onların tipoloji ve tarihlemesi ile ilgili önceden yapılmış bağımsız bir çalışma yoktur. Buna karşılık, Olba’daki... more
Arkeolojik yayınlarda 19. yüzyıldan başlayarak Olba çeşitli kitap ve makalelerde yer almakla birlikte kentteki mezarlarla, onların tipoloji ve tarihlemesi ile ilgili önceden yapılmış bağımsız bir çalışma yoktur. Buna karşılık, Olba’daki mezarların gösterdiği çeşitlilik ve geniş alanlara yayılım bu konuyu ayrıntılı olarak çalışmaya değer hale getirmektedir.

Olba’da 2001 yılından beri yapılan yüzey araştırmaları sayesinde mezarlar hakkında birçok arkeolojik veri ortaya çıkar. Yapılan çalışma bu verilerin değerlendirmesi niteliğindedir. Kentteki mezar tiplerinin, bunların konumlarının, kronolojilerinin belirlenmesinin bilimsel açıdan yararlı olacağı, bölgedeki diğer merkezlerde saptanan örneklerin değerlendirilmesinde fayda sağlayacağı açıktır. Bu nedenle Olba mezarları konusu bu tezde ele alınır.

Tezin başlangıcında Olba’nın coğrafi ve siyasal durumu incelenir çünkü bu konu mezarların yorumlanmasında önemli bir veridir. Daha sonra Olba mezarları yayılım alanlarının belirlenmesi, gösterdikleri tipoloji bakımından detaylı bir şekilde incelenir.

Olba arazi incelemeleri mezarlık alanlarının belli nekropolis sınırları içinde kısıtlı olmadığını, özellikle jeolojik yapı ile belirlendiğini gösterir. Bu nedenle, mezarlar kentin yerleşim alanının hemen her yerine dağılmış durumdadır. Çalışmamızda bu yayılımdan söz edilirken belirli nekropolis alanları yerine mezarların yoğunluklu olarak saptandığı kesimler açıklanır. Böylece, “Kuzey Kesim”, “Doğu Tepesi”, “Tırnak Tepesi”, “Akropolis Güney Yamacı”, “Batı Kesim” mezarlık alanları ortaya çıkar.

Olba mezarlarının tipolojisi tez kapsamında belirlenir. Buna göre “lahitler” (bağımsız, sabit kaya, hyposorion tipleri), “arcosolium”, “khamosorion”, “kaya mezarları” (tapınak cepheli, çok odalı kompleks planlı, tek odalı basit tipler), “anıtsal mezarlar” (tonozlu ve tapınak planlı tipler) başlıkları altında toplanır.  Ayrıca Hıristiyan mezarlarının değerlendirilmesi de bağımsız bir başlık altında yapılmaktadır.

Çalışmanın konusu Olba mezarları olduğu halde, kentte saptanan mezarların birçoğunun kült alanları ile bağlantılı, yakın konuda bulunmaları bunların ölü kültü ile ilgili olduklarını düşündürmektedir. Bu nedenle mezarlarla bağlantılı kült alanlarını tez kapsamında incelememenin çalışmayı eksik kılacağı düşünülmüştür. Özellikle eskiçağda ölüm ve kült anlayışı açıklanarak Olba örnekleriyle benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır. Aynı kapsamda Olba’da saptanan başlıca iki ölü kültü alanının tanımı yapılmıştır.

Hazırlanan seçilmiş katalogda, Olba’daki bütün mezarlar yer almamaktadır. Kentte çok sayıda mezarın olması, çoğu mezarın ikonografik ve biçimsel yönden birbirine benzemesi; tip, tarihleme ve yapısal özellik bakımından konuya katkı sağlayacak örneklerin seçilmesine nedendir. Olba’da konunun incelenmesi ve örneklenmesi bakımından özellik taşıyan, tarihleme ölçütleri sağlayan veya tek örnek olarak temsil edilen (örneğin, Korinth ve Ion tapınak cepheli kaya mezarları) mezarlar kataloga alınır. Öte yandan yine nitelikleri bakımından tezin asıl metni içinde ayrıntılı tanımlama gerektiren iki örnek (hyposorion’lu lahit, tapınak planlı anıt mezar, tonozlu mezarlar ve çok odalı kompleks planlı mezar) katalog kapsamı dışındadır.

Yunanca ve Latince sözcüklerin kullanımları konusunda bütünlük ve belli bir kurala uygunluk sağlamak amacıyla Klasik Filolog Okt. Murat Özyıldırım’ın Olba Dergisi sayı I’de yayınlanan “Arkeoloji’de Klasik Yunanca ve Latince Sözcüklerin Kullanım Yanlışları” makalesindeki ilkeler izlenmiştir. Buna göre khamosorion, hyposorion gibi terimler, Yunanca yazımların transkripsiyonları ile italik yazılmış, Türkçe ekler ayrılmıştır.

Yunanca – Latince sözcüklerin Türkçe’de anlamlarını tam olarak karşılayan sözcükler bulunuyorsa, bu kullanımlar tercih edilmektedir. Bu nedenle metin içinde örneğin; Latince “aquaeductus, -i (m.)” sözcüğü yerine “su kemeri”, yine Latince “territorium,-i (n.)” yerine “bölge” yazılmaktadır.
Research Interests:
Özet Olba’nın en gösterişli eserlerinden biri olan tapınak cepheli kaya mezarı ne yazık ki bu çalışmayı yayına hazırladığımız sırada defineciler tarafından haince dinamitle patlatılıp tahrip edilmiştir. Daha önceki çalışma ve yayınlarda... more
Özet
Olba’nın en gösterişli eserlerinden biri olan tapınak cepheli kaya mezarı ne yazık ki bu çalışmayı yayına hazırladığımız sırada defineciler tarafından haince dinamitle patlatılıp tahrip edilmiştir. Daha önceki çalışma ve yayınlarda söz konusu esere değinilmekte, özellikle de tarihlemesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Çalışmamızın amacı, konuyu yeniden değerlendirerek, konu ile ilgili görüş ve önerilerimizi arkeolojik veriler ışığında sunmaktır. Bu bağlamda kaya mezarının cephesindeki Korinth düzenindeki sütun ve anta başlıkları tarihlemeye önemli katkı sağlamaktadır. Yine cephe düzenlemesinde yer alan ve girişin iki yanında görülen birer “cippus” kabartması da mezarın tarihlemesi için kullanılabilecek verilerdir. Öte yandan, mezar odasındaki naiskoslu niş, mezar ritüelline ilişkin bazı öneriler sunmamızı sağlamaktadır. Olba’da Roma İmparatorluk Dönemi ile birlikte başlayan yeni süreç, refahın ve nüfusun artması ve kentin birçok  anıtsal yapı ile donatılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu durumun en önemli göstergelerinden biri de bölgede Roma İmparatorluk Dönemi’nin yaygın anıtsal mezar oluşturma geleneği bağlamında değerlendirilebilecek Olba Tapınak Cepheli Kaya Mezarı’dır.
Anahtar Sözcükler: Olba, Kilikia, Ölü Kültü, Kaya Mezarı, Cippus

Abstract
Regrettably, as this study went to press, one of the most important monuments of Olba, the rock-cut tomb overlooking the Eastern Valley had been irreversibly damaged by means of explosives in a heinous attack. The tomb was the subject of many previous studies and various views have been expressed regarding its dating. The aim of this study is, by reevaluating the situation, to present our views and suggestions about the subject based on archaeological evidence. In this context, columns in Corinthian order and anta capital that are found on the façade of the rock-cut tomb are of particular importance in dating. In addition, the two ‘cippus’ (altar) reliefs constituting a part of the design of the façade, which appear on both sides of the entrance, offer valuable data. On the other hand, the naiscos niche in the tomb chamber enables us to make some suggestions about the tomb rituals. The new era that began in Olba with the Roman Imperial Era saw the increase in welfare and population, and the construction of several monuments. One of the notable indicators of this situation is the Olba rock-cut tomb, which can be considered to be a product of the monumental tomb building tradition of the Roman Imperial Era.
Keywords: Olba, Cilicia, Death Cult, Rock-Cut Tomb, Cippus.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Özet Olba’da 2001 yılından itibaren yapılan arkeolojik yüzey ve kazı çalışmaları kentin mevcut yerleşim dokusu hakkında çeşitli sonuçlara ulaşmamızı sağlar. Mezarlık alanlarının sistemli bir şekilde tek bir makalede detaylı incelenmesi... more
Özet
Olba’da 2001 yılından itibaren yapılan arkeolojik yüzey ve kazı çalışmaları kentin mevcut yerleşim dokusu hakkında çeşitli sonuçlara ulaşmamızı sağlar. Mezarlık alanlarının sistemli bir şekilde tek bir makalede detaylı incelenmesi ve mezarlık alanlarının tespit edilip isimlendirilmesi kentin yerleşim modeline önemli veriler sunacaktır. Olba’daki mezarlık alanlarının kentin gelişim yaşadığı tarihsel süreçler ile birlikte genişlediği ve farklı alanlara taşındığı tespit edilir. Topografik ve ekonomik şartlar nedeniyle mezarlık alanlarının bazı istisnalar hariç kayalık arazilerde konuşlandırıldığı görülmektedir. Bunun yanında, Roma geleneğine uygun olan ve antik çağda mezarlık alanları için uygulanan genel prensiplerin bazılarının Olba’da da uygulandığı görülmektedir.
Anahtar Sözcükler: Olba, Kilikia, Dağlık Kilikia, Mezarlık Alanları, Mezarlar, Nekropolis,

Burial Grounds in Olba
Abstract
The archaeological surveys and excavations being carried out in Olba started in 2001 produced results regarding the layout of the ancient settlement. A detailed comprehensive analysis and the designation of the burial grounds would provide significant data about Olba. The archaeological finds reveal a certain expansion and displacement of the burial grounds  following the historical phases of the settlement. It is observed that the majority of the burial sites were located in rough terrain (except for a few instances) due to the economic and topographical conditions. In addition to this, it was found out that the Roman traditions for the burial grounds, i.e. some of the widely known principles of the time were applied in Olba.
Keywords: Olba, Cilicia, Rough Cilicia, Burial Grounds, Burials, Tombs, Necropolis
Research Interests:
Research Interests:
Olba’da 2001 yılından beri yapılan arkeolojik yüzey arastırmaları sırasında tespit edilen tas ocakları, tas ustası mezarları ve tasçı isaretleri kentte yerel isçiligin kanıtıdır. Bu çalısmada Olba’daki tas ocakları tanıtarak, burada... more
Olba’da 2001 yılından beri yapılan arkeolojik yüzey arastırmaları sırasında tespit edilen tas ocakları, tas ustası
mezarları ve tasçı isaretleri kentte yerel isçiligin kanıtıdır. Bu çalısmada Olba’daki tas ocakları tanıtarak, burada
uygulanan tas kesim yöntemleri arastırılıp, eskiçagda uygulanan yöntemlerle karsılastırmalar yapılacaktır. Tas
ustaları mezarlarının üzerindeki aletler detaylı olarak incelenerek eskiçagdaki örnekleriyle benzerlikler
kurulacak, tasçı isaretlerinin neden kullanıldıgına da açıklık getirilecektir.

Dank der archäologischen Survey-Forschungen, die seit dem Jahre 2001 unter der Führung von Dozentin Emel
ERTEN in der Olba Region unternommen werden, haben wir uns über die lokale Steinmetzarbeiten informieret.
Besonders die Steinbrüche und die Gräber, über den die Zeichen der Werkzeuge der Steinmeister sich befinden,
beweisen die lokale Arbeit in der Stadt Olba. Durch den Vergleich der ähnlichen Beispiele, haben wir die
Methode, die in der Steinbrüche genutzt wurden, und die Funktion der Werkzeuge der Steinmeister verdeutlicht.
In unserem Artikel haben wir über die Lebensweise der Menschen in der Stadt Olba und über die Bedeutung der
lokalen Arbeit Informationen gegeben.
Olba (Mersin, Silifke) Kazıları 2012
Research Interests:
Olba Kazısı 2013 Yılı Sonuçları
Research Interests:
Özet Şeytanderesi Vadisi Kaya Kült Alanı, Olba Akropolisi’nin güneyinde Akdeniz’e doğru derin bir yarık halinde uzanan vadinin tabanından yaklaşık 20 m. yük-sekliktedir. Vadinin batı yamacı üzerindeki doğal kaya oyuğunun işlenerek;... more
Özet
Şeytanderesi Vadisi Kaya Kült Alanı, Olba Akropolisi’nin güneyinde Akdeniz’e
doğru derin bir yarık halinde uzanan vadinin tabanından yaklaşık 20 m. yük-sekliktedir. Vadinin batı yamacı üzerindeki doğal kaya oyuğunun işlenerek;
buranın bir kült yeri olarak kullanıldığı geçmiş yıllardaki yüzey araştırmaları-mız sırasında belirlenmiş ve yayınlanmıştır. Şeytanderesi Vadisi Kült Alanında
2010 senesinde yapılan kazılarda, unguentarium parçaları ele geçmiştir. Bun-ların tarihlendirilmesi; kült alanının işlevini ve hangi dönemlerde kullanımda
olduğunu gösterecektir. Bunun yanında, unguentarium formu için geçerli ter-minoloji konusunda verilen bilgiler, yapımında kullanılan malzemeler ve işlev-leri konusunun incelenmesi de makalenin içeriğini oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Unguentarium, Kilikia, Olba, Kült Alanı, Ritüel
Abstract
The cultic rock cut shrine of Şeytanderesi Valley is located in a position ap-proximately 20 m. above the bottom of the valley that lies to the south of the
Acropolis of Olba, extending toward the Mediterranean. It has been discov-ered in our previous surveys that the the natural rock formation on the west
side of the valley site was converted to serve as a cultic ground, and these
results were published. In the excavations carried out in the cultic shrine of Şeytanderesi Valley in 2010, pieces of unguentaria were discovered. By deter-mining the dates of these objects, one can understand how and when the site
functioned as a cultic shrine. Moreover, the terminology about the unguentaria
in general, the materials used in construction of these forms, and information
about the functions of unguentaria are included in this article.
Research Interests:
Özet Olba’da 2001 yılından itibaren yapılan arkeolojik yüzey ve kazı çalışmaları kentin mevcut yerleşim dokusu hakkında çeşitli sonuçlara ulaşmamızı sağlar. Mezarlık alanlarının sistemli bir şekilde tek bir makalede detaylı incelenmesi... more
Özet
Olba’da 2001 yılından itibaren yapılan arkeolojik yüzey ve kazı çalışmaları kentin mevcut yerleşim dokusu hakkında çeşitli sonuçlara ulaşmamızı sağlar. Mezarlık alanlarının sistemli bir şekilde tek bir makalede detaylı incelenmesi ve mezarlık alanlarının tespit edilip isimlendirilmesi kentin yerleşim modeline önemli veriler sunacaktır. Olba’daki mezarlık alanlarının kentin gelişim yaşadığı tarihsel süreçler ile birlikte genişlediği ve farklı alanlara taşındığı tespit edilir. Topografik ve ekonomik şartlar nedeniyle mezarlık alanlarının bazı istisnalar hariç kayalık arazilerde konuşlandırıldığı görülmektedir. Bunun yanında, Roma geleneğine uygun olan ve antik çağda mezarlık alanları için uygulanan genel prensiplerin bazılarının Olba’da da uygulandığı görülmektedir.
Anahtar Sözcükler: Olba, Kilikia, Dağlık Kilikia, Mezarlık Alanları, Mezarlar, Nekropolis,

Burial Grounds in Olba
Abstract
The archaeological surveys and excavations being carried out in Olba started in 2001 produced results regarding the layout of the ancient settlement. A detailed comprehensive analysis and the designation of the burial grounds would provide significant data about Olba. The archaeological finds reveal a certain expansion and displacement of the burial grounds  following the historical phases of the settlement. It is observed that the majority of the burial sites were located in rough terrain (except for a few instances) due to the economic and topographical conditions. In addition to this, it was found out that the Roman traditions for the burial grounds, i.e. some of the widely known principles of the time were applied in Olba.
Keywords: Olba, Cilicia, Rough Cilicia, Burial Grounds, Burials, Tombs, Necropolis
Mahalle Mektebi dergimizin aslen Ankaralı olmayan ama Ankara'da yaşayan üçüncü fotoğrafçı konuğusun. Söyleşilerimize fotoğraf sanatı üzerine kafa yoran, yazan, iz bırakmak derdinde olan fotoğrafçılarımızı konuk ediyorum. Ülkemiz... more
Mahalle Mektebi dergimizin aslen Ankaralı olmayan ama Ankara'da yaşayan üçüncü fotoğrafçı konuğusun. Söyleşilerimize fotoğraf sanatı üzerine kafa yoran, yazan, iz bırakmak derdinde olan fotoğrafçılarımızı konuk ediyorum. Ülkemiz fotoğrafçılığına gerek projelerle gerekse yazar olarak hayli emek verenlerden birisin. Söyleşimize hoş geldin Tunacığım. Okurlarımız gerçi dergimizin kapaklarını süsleyen nefis fotoğraflarından tanıyorlar. Arkeolog ve Fotoğraf sanatçısı Tuna Akçay'ın çalışmalarına geçeceğiz ancak şöyle bir geriye gidelim. Hoş bulduk değerli Muammer hocam, Mahalle mektebini ilk zamanlarından beri biliyor ve elimden geldiğince kapak anlamında desteklerimi vermeye çalışıyorum. Bana düşüncelerimi aktarma fırsatı verdiğiniz için başta size ve dergi yönetimine çok teşekkür ederim. Geriye gidelim ki işin ortasından değil başlangıcından başlayalım. Okurlar daha temelli bir bilgiye kavuşsunlar. 2-Bir asker çocuğu olarak memleketin farklı yerlerinde çocukluğunun, gençliğinin geçtiğini biliyorum. Ailenden, çocukluk günlerinden bahsedelim istersen.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Röportaj
Research Interests:
Konuşmamın ana teması fotoğraf sanatı ile gelen bereketi yeni dünya düzeni ile birlikte, nasıl kalıcı hale getirebiliriz ve nasıl geliştirebiliriz üzerinedir.
Research Interests:
Bir sanat yapıtının oluşumunda ait olduğu toplumun kültür yapısının önemi büyüktür. Bendenize göre de sanat yapıtı onu yaratan ve şekillendiren çevreden soyutlanamaz. Coğrafi bölge, iklim ve çevre koşulları, inanç ve yaşayış biçimleri... more
Bir sanat yapıtının oluşumunda ait olduğu toplumun kültür yapısının önemi büyüktür.  Bendenize göre de sanat yapıtı onu yaratan  ve şekillendiren çevreden soyutlanamaz. Coğrafi bölge, iklim ve çevre koşulları, inanç ve yaşayış biçimleri sanat yapıtlarının ortaya çıkışında büyük roller almışlardır. Bu gerçekliğin, itirazcıları elbette ki vardır. Yaşadığı coğrafyanın özünden beslenmeyen, özünü farklı coğrafyalardan, sözünü başka geleneklerden alan sanat insanları varlığını yüzyıllardır sürdürmektedir. Bu itirazcı guruplar her daim var olacaklardır. Çatışmacı bir zihniyetten ziyade, karşı düşünceyi ilk önce yok etmekten öte kendimize dair bir düşünce ya da sanat akımı geliştirip bunun peşinden gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Özellikle sanatın içine sinen siyaset çatışmalarından uzak, özümüze, benliğimize, coğrafyamıza ve en önemlisi kültürümüze, medeniyetimize layık bir akım geliştirmenin gerekliliği üzerine konuşmak gerekir.
Research Interests:
Dünya var olduğu günden bu yana, hiç bu kadar yoğun görsellerin kuşatması altında kalmamıştır. Hiç kuşkusuz bunun temel nedenleri arasında, teknolojinin baş döndüren hızdaki gelişimiyle, kitle iletişim araçları ve kişisel bilgisayarların... more
Dünya var olduğu günden bu yana, hiç bu kadar yoğun görsellerin kuşatması altında kalmamıştır. Hiç kuşkusuz bunun temel nedenleri arasında, teknolojinin baş döndüren hızdaki gelişimiyle, kitle iletişim araçları ve kişisel bilgisayarların gelişimi bulunmaktadır. Gerek modern toplumlarda, gerekse gelişmekte olan ülkelerde kitle iletişim araçlarının aralıksız iletiler yaydığı ve bu iletilerin ekonomik, kültürel, toplumsal yaşam içinde yadsınamaz bir rolü olduğu herkes tarafından kabul edilen bir görüştür. Bu araçların kendine özgü söylem yapısıyla birçok sosyal ve kültürel akımları algısal anlamda yönettiği de bilinmektedir.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Olba’da 2001 yilindan beri surdurulen kazi ve yuzey arastirmalarinda hem bolge, hem de kent icin onemli arkeolojik sonuclara ulasilmistir. Kazilar sonunda kentte yuzlerce sikke tespit edilmis, ozellikle erken ornekler ayrilarak detayli... more
Olba’da 2001 yilindan beri surdurulen kazi ve yuzey arastirmalarinda hem bolge, hem de kent icin onemli arkeolojik sonuclara ulasilmistir. Kazilar sonunda kentte yuzlerce sikke tespit edilmis, ozellikle erken ornekler ayrilarak detayli calismalarina baslanmistir. Bunlarin basinda ise 2010 senesinde bulunan gumus obol ve Makedon sikkeleri gelmektedir. Olba kazilari sonucunda bulunan MO 4. yuzyilin ikinci yarisina tarihlenen sikkeler, Olba akropolisinin ilk kullanimina dair bazi dusunceleri akla getirmistir. Bu arkeolojik veriler, bolgede gelisen siyasal tarih baglaminda ve Olba akropolisinin konumu cercevesinde dusunulmus ve yorumlanmistir. Olba’nin yerlesim tarihinin erken evrelerini aciklamak ve kesin sonuclara varmak icin kuskusuz cok daha fazla arkeolojik veriye ihtiyac duyulmaktadir. Ancak Olba’da bulunan ve bu makalede tanitilan MO 4. yuzyila ait sikkeler; Olba kentinin en erken verileri, Olba bolgesinin de en erken arkeolojik verilerinden biri olmasi acisindan onem tasimakta, bu sonuclarin basta bolgede calisan uzmanlar olmak uzere bilim dunyasina duyurulmasi gereken onemli bilimsel materyaller oldugu dusunulmektedir. Olba’nin erken tarihine isaret eden soz konusu sikke buluntulariyla ilgili olarak yapilacak degerlendirmede oncelikle cografi ve topografik kosullardan, genel arazi yapisindan soz edilmelidir. Bu baglamda Dogu Daglik Kilikia bolgesinde yer alan bir kara yerlesim merkezi olan Olba’nin akropolisinin denizden 1040 metre yukseklikte oldugunu belirtmek gerekir. Akropolisin bulundugu tepenin ovadan yuksekligi yaklasik 50 metre olup, bu yukselti dogal bir kale gorunumunde oldugu kadar, yine dogal bir korunaklik saglayan kayalik yapiya sahiptir. Ozellikle akropolisin zirveye yakin yamaclarinda bulunan masif ana kaya, sur gibi akropolisi cevrelemektedir. Akropolisin bazi kesimleri dik yamacli olup, bircok yonden zirveye ulasmak neredeyse imkânsizdir. Ote yandan, Olba akropolisi stratejik konumu ile de dikkat cekicidir. Akropolis, hem cevresindeki vadiye ve hinterlandina hem de Olba bolgesini farkli rotalardan kiyi kesimine baglayan yollara hâkim bir noktadadir. Kiyi kesimden Olba bolgesinin iclerine giden yollarin hemen hemen hepsi Olba uzerinden Diocaesarea’ya baglanmaktadir. Kiyi kesimden iki farkli rota (Kesliturkmenli ve Şeytanderesi Vadisi rotalari) uzerinden Olba akropolisine ulasilabilmektedir. Şeytanderesi Vadisi, Olba ile Korykos ve Elaiussa Sebaste’yi birbirine baglarken; Kesliturkmenli yolu ise, ara rotalarla birlikte Olba’yi Narlikuyu, Korasion ve Seleucia ad Calycadnum’a baglamaktadir. Bu baglantilar, Olba bolgesinin limanlari olan kiyi yerlesim merkezleriyle Olba’nin dogal rotalarla erisiminin oldugunu gostermektedir. Kiyi kesiminden dogrudan Diocaesarea’ya ulasim kayalik ve sarp oldugundan, bolgenin baskenti, onemli dinsel ve yonetsel merkezi olan Diocaesarea’ya gidiste Olba’dan gecen rotalar siklikla kullanilan bir guzergâh olmalidir. Kesliturkmenli-OlbaDiocaesarea hatti Olba bolgesini Claudiapolis-Laranda-Ikonion uzerinden Anadolu’nun ic bolgelerine de baglamaktadir. Bu durum, Olba akropolisinin konumunun stratejik ozelligini aciklamaktadir. Olba’da bulunan Mazaeus donemine ait sikke isiginda; Olba akropolisinin bulundugu stratejik konumun MO 4. yuzyilin 3. ceyreginde Persler; Makedon sikkeleriyle de MO 4. yuzyilin son ceyreginde Makedonlar tarafindan tanindigi, onlarin kullandigi ana guzergâhlar uzerinde yer aldigi ve belki de burada bir tahkim edilmis yerlesimin bulundugu onerilebilir. Gelecekte Olba akropolisinde yapilacak kazi calismalarindan elde edilecek sonuclarin bu konuda daha fazla veriler saglayabilecegi dusunulmektedir.
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations carried out at Olba between the years 2001 and 2016 have produced significant evidence for the early history of the site, starting from the Persian rule and... more
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations carried out at Olba between the years 2001 and 2016 have produced significant evidence for the early history of the site, starting from the Persian rule and continuing with the Macedonian, Ptolemaic and Seleucid dominance over the region. This study aims to present the suggestions for the early history of Olba in the light of coin finds earliest belonging to the Persian period in the second half of the 4th century BC. The Ptolemaic influence over the region reflects the 3rd century BC coin finds from Olba as well as the 2nd century BC coins providing evidence for the Seleucid power. The most significant result of this study is the numismatic evidence from Olba supported by the historical facts.
Ölü kültü çalışmalarıma beni 2002 yılında Olba Yüzey Araştırmaları ekibine öğrenci olarak dahil eden Prof. Dr. Emel Erten ve Okt. Murat Özyıldırım sayesinde başladım. 2008 yılında Olba Mezarları başlıklı yüksek lisans tezini vererek,... more
Ölü kültü çalışmalarıma beni 2002 yılında Olba Yüzey Araştırmaları ekibine öğrenci olarak dahil eden Prof. Dr. Emel Erten ve Okt. Murat Özyıldırım sayesinde başladım. 2008 yılında Olba Mezarları başlıklı yüksek lisans tezini vererek, Olba’daki mevcut mezarları katalogladım. Ancak salt mezar mimarisi Olba’daki ölüm ve yaşamı açıklamamıza yetmediğine kanaat getirerek, Olba’daki ölü kültü ritüellerini arkeolojik kazılar sayesinde açıklamaya çalıştım. 2012 yılından beri mensubu olmaktan gurur duyduğum Gazi Üniversitesi’ndeki akademisyenlik sürecimde “Antikaçağ’da Ölü Gömme Adetleri”, “Önasya’da Ölü Gömme Adetleri” ve “Roma Dini ve İnancı” olmak üzere uzmanlık alanımla paralel dersler verdim. Özellikle bu konu ile ilgili Türkçe kaynağın az olması, ders verme sürecinde öğrencilerimi sıkıntıya sokmuştur. Hem bu boşluğu doldurmak hem de ölü kültü konusuna sadece“ölü gömme” ve “mezar mimarisi” perspektifinden bakılmasının önüne geçmek adına bu kitabı yazma gereği duydum. Mezarlar her ne kadar ölü kültünün görünen yüzü olsa da, kabartmalar, sikkeler, seramik üzerindeki betimlemeler, yazınsal kaynaklar ölü kültünün önemli kaynaklarıdır. Ölüm haberinin ilk anından itibaren gelişen her türlü detay ölü kültünün konusu dahilindedir. Evrensel olarak “ölünün gömülmesi” önemli bir safhadır. “Mezar” ölünün öteki dünyaya geçişinin bir yandan aracısı sayılırken; diğer yandan da geride kalanların ölüye son görevlerini yapabilmelerini sağlayan bir araçtır. Ölüm, hayatın sona ermesi, kimi inançlara göre de ruhun öteki dünyaya geçmesi ve sonsuzluğa kavuşmasıdır. Bu olgu, toplumsal yapıya, coğrafyaya, zamana göre farklı inanç sistemlerinin de etkisiyle değişik şekillerde yorumlanmıştır. Özellikle ölümün korkulan, acı veren, geride kalanların hayatını doğrudan etkileyen özelliğinden dolayı, yaşamaya devam edenler sahip oldukları inanç sistemi içinde bu olumsuz olaya karşı bir tavır geliştirirler. İnsan, doğumundan itibaren hayatın bütün gerçeklerini öğrenerek ve yaşamın sonunu ölüm ile sonlanacağını bilerek yaşar. Yaşantının insana yüklediği ölüm gerçeği, önemli korku merkezidir. Bunun temelinde belirsizlik, sevdiklerinin yitirilmesiyle yalnız kalma, yakınları adına gelişen kayxi xii Yunan ve Roma’da Ölü Kül tü gı, acı duyulacağı endişesi, dünyada kalanların rahatsız olacağı gibi kaygılar yatmaktadır1. Bu nedenle ölüm olgusu karşısında insanlar yaşadıkları süre içinde çeşitli önlemler almışlar ve bu ölüm korkusunun önüne geçmek için ait oldukları inançları çerçevesinde ölüm ve ölümden sonraki hayat konusunda çeşitli açıklamalar getirmişlerdir. Bu çerçevede, dinlerle bağlantılı olarak ölümle ilgili açıklamaları içeren, inanç ve ritüelleri belirleyen, ölülerin durumunu, ölüm sonrasında geride kalanların ne yapmaları gerektiğini düzenleyen “ölü kültleri” oluşmuştur. Ölümün hayat içerisinde bu kadar baskın olması ve önlenemez ölüm korkusu, dinsel inançların ortaya çıkması ile birlikte ölümle ilgili açıklama ve öngörülen ritüellerin inanç sisteminin başlıca unsurlarından olmasını sağlamıştır. Bu sosyal ve insana dokunan çalışmayı hazırlamamda birçok kişinin emeği bulunmaktadır. Bu destekleri ve emekleri sağlayanların en başında kitabımın sayfalarını tek tek okuyup noktası-virgülü ile kontrol edip düzelten çok değerli hocam ve editörüm Prof. Dr. A. Emel Erten’dir. Yükseköğrenim hayatımın her aşamasında beni yetiştiren, Olba yüzey araştırmaları ve kazılarına heyet üyesi olarak kabul eden, Gazi Üniversitesi’ne davet edip, hoca olmamı sağlayan canım Emel hocama en başta gönülden teşekkürlerimi sunmak isterim. Arkeoloji eğitimimi, bilgisi ve deneyimiyle yönlendiren, arazi çalışmalarımda birçok imkan sağlayan, benim için çok değerli bir insan olan, editörüm canım hocam Okt. Murat Özyıldırım’a çok teşekkür ederim. Yapmış olduğu illüstrasyonlar ile kitabımıza zenginlik katan çok değerli ressam Cavidan Yegül Erten’e, İngilizce çevirileri ile yardımlarını esirgemeyen kardeşim Eser Tuna Erten’e gönülden teşekkürlerimi sunarım. Doktora sürecimde her daim yanımda olan ve özel yaşamımda desteklerini hep gördüğüm can dostlarım Arkeolog Serap Göre ve Arkeolog Ferdi Aksoy’a gönülden teşekkür ederim. Arazi çalışmalarında ve Almanca çevirilerde bana yardımcı olan kardeşim Arş. Gör. Yavuz Yeğin’e teşekkür ederim. Hitit ölü kültü ritüellerini yapmış olduğumuz doktora derslerinde anlamamı sağlayan değerli bölüm başkanım Prof. Dr. S. Yücel Şenyurt’a, beni kaynakları ve sözlü yönlendirmeleri ile destekleyen değerli hocam Doç. Dr. Ayşe Fatma Erol’a, protohistorik dönemleri kontrol ederek kitabıma katkı sağlayan çok değerli arkadaşım Dr. Atakan Akçay’a gönülden teşekkür ederim. Prehistorik dönemleri araştırmamda katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Merih Erek’e ve kemik buluntularını yorumlayan Doç. Dr. Okşan Başoğlu’na teşekkür ederim. Dr. Tuna Akçay xiii Bana manevi destekleriyle büyük güç veren canım annem Müzeyyen Akçay’a, canım ağabeyim Tolga Akçay’a, canım kardeşim Özden Seda Akçay’a, yengem Neşe Akçay’a, yeğenlerim Emir Kağan Akçay ve Eren Efe Akçay’a,…
Olba (Mersin, Silifke) 2011 Kazıları
"Özet Şeytanderesi Vadisi Kaya Kült Alanı, Olba Akropolisi’nin güneyinde Akdeniz’e doğru derin bir yarık halinde uzanan vadinin tabanından yaklaşık 20 m. yük-sekliktedir. Vadinin batı yamacı üzerindeki doğal kaya oyuğunun işlenerek;... more
"Özet Şeytanderesi Vadisi Kaya Kült Alanı, Olba Akropolisi’nin güneyinde Akdeniz’e doğru derin bir yarık halinde uzanan vadinin tabanından yaklaşık 20 m. yük-sekliktedir. Vadinin batı yamacı üzerindeki doğal kaya oyuğunun işlenerek; buranın bir kült yeri olarak kullanıldığı geçmiş yıllardaki yüzey araştırmaları-mız sırasında belirlenmiş ve yayınlanmıştır. Şeytanderesi Vadisi Kült Alanında 2010 senesinde yapılan kazılarda, unguentarium parçaları ele geçmiştir. Bun-ların tarihlendirilmesi; kült alanının işlevini ve hangi dönemlerde kullanımda olduğunu gösterecektir. Bunun yanında, unguentarium formu için geçerli ter-minoloji konusunda verilen bilgiler, yapımında kullanılan malzemeler ve işlev-leri konusunun incelenmesi de makalenin içeriğini oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Unguentarium, Kilikia, Olba, Kült Alanı, Ritüel Abstract The cultic rock cut shrine of Şeytanderesi Valley is located in a position ap-proximately 20 m. above the bottom of the valley that lies to the south of the Acropolis of Olba, extending toward the Mediterranean. It has been discov-ered in our previous surveys that the the natural rock formation on the west side of the valley site was converted to serve as a cultic ground, and these results were published. In the excavations carried out in the cultic shrine of Şeytanderesi Valley in 2010, pieces of unguentaria were discovered. By deter-mining the dates of these objects, one can understand how and when the site functioned as a cultic shrine. Moreover, the terminology about the unguentaria in general, the materials used in construction of these forms, and information about the functions of unguentaria are included in this article."
Doğu Dağlık Cilicia Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç Antikçağ’da mezar tipolojisi bakımından zengin bir çeşitliliği yansıtır. Çalışmamızda öncelikle bölgedeki mezar tiplerinin kısa bir tanıtımı yapılmaktadır. Bölgedeki... more
Doğu Dağlık Cilicia Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemi ile Geç Antikçağ’da mezar tipolojisi bakımından zengin bir çeşitliliği yansıtır. Çalışmamızda öncelikle bölgedeki mezar tiplerinin kısa bir tanıtımı yapılmaktadır. Bölgedeki mezarlar konusunda yapılmış birçok değerli çalışma ve yayın bulunmaktadır. Ancak, bu yayınlarda kullanılan terminolojinin belli bir esasa uygun olarak oluşturulmadığı, daha çok mezarların tanımlamalarına dayandığı görülmektedir. Bölgedeki mezarlarla ilgili çalışmaların gelişmesi, Olba kazıları sonrasında bölgedeki mevcut mezar tipolojisi daha zenginleşmesi ile bilinenlere yeni mezar tipleri de eklenmiştir. Bu durumda Doğu Dağlık Cilicia mezar tipolojisinde ortak bir dilin, terminolojinin geliştirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Çalışmamız konu ile ilgili mevcut durumu dile getirmekte ve bu bağlamında öneriler sunmaktadır. Eastern Rough Cilicia presents a rich range of Hellenistic, Roman and Late Antique tombs. This study primarily gives a brief account of various tomb forms in the region. A great deal of valuable studies on the tomb forms at the region was published. A survey on these publications reveals the absence of a consistent terminology. The necessity of producing a common terminology appeared after the progress of the studies on the tombs at the region and especially after the recent discoveries of some new tomb types in Olba. The aim of this study is not only to put forward the current situation but also to present appropriate suggestions.
Objectives:During the COVID-19 pandemic, clinicians and public health decision-makers especially focus on fever patients. Other common pathogens that may cause fever are easily overlooked. We aimed to describe the pathogen infection and... more
Objectives:During the COVID-19 pandemic, clinicians and public health decision-makers especially focus on fever patients. Other common pathogens that may cause fever are easily overlooked. We aimed to describe the pathogen infection and epidemic trend of non-SARS-CoV-2 occurring in hospitalized patients.Methods:An observational cohort study of 733 consecutive patients admitted to Hospital Clinic of the Second Xiangya Hospital for COVID-19. All samples of a pharyngeal swab from patients with fever have been tested for nucleic acid and immune antigens of SARS-CoV-2 and Influenza A/B virus. 649 fever patients have been tested for nucleic acid in ten respiratory pathogens. Macrotranscriptome sequencing was performed on 26 samples.Results:Of a total of 733 patients with fever, 2.05% patients had confirmed SARS-CoV-2 infections. Fever patients with common respiratory pathogens in fever patients was 8.78%. There is no integration phenomenon between SARS-Cov-2 and the human genome. SARS-CoV...
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations carried out at Olba between the years 2001 and 2016 have produced significant evidence for the early history of the site, starting from the Persian rule and... more
Hundreds of coins discovered during the archaeological surveys and excavations carried out at Olba between the years 2001 and 2016 have produced significant evidence for the early history of the site, starting from the Persian rule and continuing with the Macedonian, Ptolemaic and Seleucid dominance over the region. This study aims to present the suggestions for the early history of Olba in the light of coin finds earliest belonging to the Persian period in the second half of the 4th century BC. The Ptolemaic influence over the region reflects the 3rd century BC coin finds from Olba as well as the 2nd century BC coins providing evidence for the Seleucid power. The most significant result of this study is the numismatic evidence from Olba supported by the historical facts.
Magnesia Savasi’nda III. Antiokhos agir bir yenilgiye ugrayinca, Seleukoslar Toroslarin gerisine cekilmistir. Bu donemden itibaren Daglik Kilikia’da bircok kentte ticari ve sosyal anlamda bir durgunluk basgostermistir. MO 2. yuzyilin... more
Magnesia Savasi’nda III. Antiokhos agir bir yenilgiye ugrayinca, Seleukoslar Toroslarin gerisine cekilmistir. Bu donemden itibaren Daglik Kilikia’da bircok kentte ticari ve sosyal anlamda bir durgunluk basgostermistir. MO 2. yuzyilin ikinci yarisi ile Pompeius’un seferine kadarki surecte; Seleukoslarin egemen oldugu bolgeler uzerindeki hakimiyetlerini kaybetmetmeleri, Roma’nin VI. Mithradates ile yaptigi savaslar bu donemdeki kaotik ortamin nedenlerindendir. Ayni zamanda Seleukoslarin denizler uzerindeki otoritesinin ortadan kalkmasi ve Mithradates’in Roma’ya karsi eskiyalari desteklemesi Akdeniz’de uzun suren istikrarsizligin nedenlerindendir. Ayrica bu otorite boslugunun dogurdugu korsanlik yuzunden  kentler bosalmis, duzenli-legal ticaret yavaslamis, uretim durma noktasina gelmis, insanlar gecinebilmek icin korsanlik yapmaya baslamistir. Bunun yaninda korsanlarin nerelerde yasadigi, saklandigi konusu bilim insanlari tarafindan bircok kereler tartisilmistir. Olba’nin MO 1. yuzyila...
Olba’da 2001 yilindan beri surdurulen kazi ve yuzey arastirmalarinda hem bolge, hem de kent icin onemli arkeolojik sonuclara ulasilmistir. Kazilar sonunda kentte yuzlerce sikke tespit edilmis, ozellikle erken ornekler ayrilarak detayli... more
Olba’da 2001 yilindan beri surdurulen kazi ve yuzey arastirmalarinda hem bolge, hem de kent icin onemli arkeolojik sonuclara ulasilmistir. Kazilar sonunda kentte yuzlerce sikke tespit edilmis, ozellikle erken ornekler ayrilarak detayli calismalarina baslanmistir. Bunlarin basinda ise 2010 senesinde bulunan gumus obol ve Makedon sikkeleri gelmektedir. Olba kazilari sonucunda bulunan MO 4. yuzyilin ikinci yarisina tarihlenen sikkeler, Olba akropolisinin ilk kullanimina dair bazi dusunceleri akla getirmistir. Bu arkeolojik veriler, bolgede gelisen siyasal tarih baglaminda ve Olba akropolisinin konumu cercevesinde dusunulmus ve yorumlanmistir. Olba’nin yerlesim tarihinin erken evrelerini aciklamak ve kesin sonuclara varmak icin kuskusuz cok daha fazla arkeolojik veriye ihtiyac duyulmaktadir. Ancak Olba’da bulunan ve bu makalede tanitilan MO 4. yuzyila ait sikkeler; Olba kentinin en erken verileri, Olba bolgesinin de en erken arkeolojik verilerinden biri olmasi acisindan onem tasimakta, ...
Roma dunyasinda rituellerinin uygulandigi mekan ya da alanlar da cesitlilik gostermekte, tapinaklar, sunaklar, meydanlar, acik hava rituel alanlari, mezarliklarin yanisira evlerde de ritueller gerceklestirilmektedir. Evlerdeki rituellerin... more
Roma dunyasinda rituellerinin uygulandigi mekan ya da alanlar da cesitlilik gostermekte, tapinaklar, sunaklar, meydanlar, acik hava rituel alanlari, mezarliklarin yanisira evlerde de ritueller gerceklestirilmektedir. Evlerdeki rituellerin uygulanmasinda iki farkli anlayis soz konusudur. Bunlardan ilki, evde devletin tanimladigi ve kabul ettigi kultlere bagli olan rituellerin gerceklestirilmesidir. Digeri ise paterfamilias’in bir rahip gorevi ustlenerek, ailenin kendine has kultleri kapsamindaki rituellerin aile bireylerince yerine getirilmesinden olusmaktadir. Her iki durumda da “ev”, bu rituellerin uygulanisi sirasinda disaridan mudahale edilemeyen ve yonetilemeyen bir kult yeri, ayni zamanda korunan bir alandir. Evlerde gerceklestirilen rituellerde lares, genius ve dii penates kultleri ve ona dair rituel pratikleri on plana cikmakta, bu kultlerin uygulama bicimlerindeki farkliliklar ve benzerlikler calismamizda ele alinmaktadir. Konu, arkeolojik veriler ve antik kaynaklarin sagladiklari bilgiler baglaminda degerlendirilmekte; Roma evlerinde rituellerin nerelerde gerceklestigi konusuna da deginilmektedir. Ozellikle larariumlar, basta Pompeii olmak uzere onemli Roma kentlerindeki ornekleriyle tanitilmaktadir. Ayrica, bir oneri olarak Olba’daki tapinak cepheli kaya mezari ornek gosterilerek mezar odalarindaki naiskoslu nislerin de aslinda birer lararium’u temsil etmekte olabilecegi onerilmektedir.
A method for the determination of human plasma oxalate concentration by an enzymatic assay procedure is described using deproteinised plasma. The apparent concentration of oxalate in 20 normal subjects was 1.1--16.0 mumol/l (mean 7.78;... more
A method for the determination of human plasma oxalate concentration by an enzymatic assay procedure is described using deproteinised plasma. The apparent concentration of oxalate in 20 normal subjects was 1.1--16.0 mumol/l (mean 7.78; S.D. 3.96). It was suspected that these results might be too high, due to the possible conversion of glyoxalate to oxalate, and this reaction was clearly demonstrated to occur in whole blood in vitro. Inhibitors (boric acid, DL-beta-phenyllactic acid, and allopurinol) of this oxidation were therefore added to the freshly taken blood samples, prior to assaying by the same technique. The plasma oxalate concentration from normal subjects was then found to be 0--5.4 mumol/l (mean 2.26; S.D. 1.67). It is concluded that normal blood spontaneously generates oxalate on standing, and the higher values obtained by other in vitro methods must be fallacious.