Bu çalışmada, harbin yönetimi, sevk ve idarenin bilim ve sanatla ilişkisi, orduların teşkiline ve insan kaynaklarına dair esaslar ele alınmış ve askeri sevk ve idarenin bileşenleri ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, Mareşal Mustafa Kemal... more
Bu çalışmada, harbin yönetimi, sevk ve idarenin bilim ve sanatla ilişkisi, orduların teşkiline ve insan kaynaklarına dair esaslar ele alınmış ve askeri sevk ve idarenin bileşenleri ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz tanımlamasıyla mensubu oldukları orduların ana omurgasını, kalbini ve beynini oluşturan, milletinin şeref ve itibarının yeminli muhafızı zabitan heyetini merkez eksene almak suretiyle, Gazi Paşa’nın perspektifinden sevk ve idarenin esaslarının ve silah arkadaşlığının temel dinamiklerinin, yönetimin boyutlarıyla bir arada ele alınması hedeflenmiştir. Çünkü, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ebedi Başkomutanı Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’tür.Mustafa Kemal Atatürk, ’’Kuvvet ordudur... Ordunun ruhu zabitandadır…’’ der. Ne kadar gelişmiş harp silah ve araçlarına sahip olunursa olunsun bir ordunun kuvveti harbiyesi komuta kademesinin kalitesi ve askerlerinin sadakati ile ölçülür.
Yönetim biliminde insan ilişkilerinin formal olarak örgütsel etkililik üzerinde etkisini ortaya koyan çalışmalarıyla Elton Mayo, bugün önemli bir isimdir. Bir asır öncesine dayanan geçmişiyle Hawthorne çalışmaları, bugün yönetim bilimi... more
Yönetim biliminde insan ilişkilerinin formal olarak örgütsel etkililik üzerinde etkisini ortaya koyan çalışmalarıyla Elton Mayo, bugün önemli bir isimdir. Bir asır öncesine dayanan geçmişiyle Hawthorne çalışmaları, bugün yönetim bilimi için önemli bir zıplama noktasıdır. Oysa bu çalışmada incelenecek olan eser olan Kutadgu Bilig, insan ilişkileri yaklaşımından 10 asır öncesine kaleme alınmıştır ve gerek insan ilişkileri gerekse örgütsel erdemlilik noktasında önemli bilgiler içermektedir.
Bu çalışmanın amacı, bilimsel yönetim paradigmasının “görünmeyen yüzü” kadın teorisyenlerin yönetim alanına katkılarını ve sosyal/entelektüel ilişkilerini ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada, bilimsel yönetim paradigmasının gelişiminde rol... more
Bu çalışmanın amacı, bilimsel yönetim paradigmasının “görünmeyen yüzü” kadın teorisyenlerin yönetim alanına katkılarını ve sosyal/entelektüel ilişkilerini ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada, bilimsel yönetim paradigmasının gelişiminde rol oynayan kadın teorisyenler (Lillian Gilbreth, Mary van Kleeck, Katherine H.M. Blackford, Mary Barnett Gilson) hakkında literatür taraması yapılarak ilgili paradigmaya karşı tutumları sunulmuş ve ortak bağlantıları çözümlenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın temel amacı esas alınarak bilimsel yönetim paradigmasının görünmeyen yüzü kadın teorisyenlerin tanımlayıcı nitelikleri sosyal ağ analizi ile sosyal varlıkları arasındaki ilişki ve bu ilişkinin modelleri oluşturulmuştur. Teorisyenlerin birbirleriyle ve Taylorizm, Sosyal Darwinizm, Sosyal İlerlemecilik ve Feminizm ile bağlantıları NodeXL Graph Uygulaması ile sosyal ağ ve matrisle ortaya konulmuştur. Kadın teorisyenlerin birbirleriyle ve Frederick W. Taylor ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Sosyal Darwinizm ile doğrudan ilişkili olan üç teorisyen (Lillian Gilbreth, Mary V. Kleeck, Katherine H. M. Blackford) belirlenmiştir. Çalışmada, bilimsel yönetim paradigmasının sosyal, ekonomik ve siyasî süreçlerinin o dönem popülerleşen Sosyal İlerlemecilik ve Sosyal Darwinizm felsefelerinin/ideolojilerinin etkisi altında olduğunu tespit edilmiştir.
Bu eserde ulusal güvenlikle alakalı düşünceler, tarihsel, evrensel ve normatif ilke ve prensiplerle, ulusal güvenliğin bileşenleri üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır. Eksende Gazi Paşa’nın ’’Yurtta sulh, cihanda sulh’’ ilkesi yer... more
Bu eserde ulusal güvenlikle alakalı düşünceler, tarihsel, evrensel ve normatif ilke ve prensiplerle, ulusal güvenliğin bileşenleri üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır. Eksende Gazi Paşa’nın ’’Yurtta sulh, cihanda sulh’’ ilkesi yer almaktadır. Zaman şümul bir bakış açısıyla, ulusal güvenliğin dinamik ve veçheleri, yerleşik yargılar ve kurallar yerine, holistik ve aksiyolojik bir bakış açısı ile sergilenmiştir. Düşüncelerimiz, insanı ve insana ait değerleri merkeze alan, dürüstlük ve erdemi yücelten bir paradigma ile normatif ölçülerle açıklanmaya çalışılmıştır.
Herşeyden evvel, dürüst, çalışkan ve ahlaklı; ülkesi ile arasında bağ kuran, algı, idrak ve sorumluluk seviyesi yüksek; aidiyet, kültür ve coğrafya ayırt etmeksizin kendini ortak dünya mirasının sahibi ve dünya vatandaşı olarak gören herkesin ve özellikle gençlerin benimle aynı veya benzer düşüncelere sahip olduğunu hissediyorum.