Hazırlamış olduğumuz bu eser, üniversitelerin Eğitim Fakültelerinin Türk Dili Edebiyatı Eğitimi ve Türkçe Eğitimi Bölümlerindeki ilgili derslerde kullanılmak üzere hazırlanmış bir ders kitabıdır. İki aşamadan oluşan bu çalışmanın ilki şu... more
Hazırlamış olduğumuz bu eser, üniversitelerin Eğitim Fakültelerinin Türk Dili Edebiyatı Eğitimi ve Türkçe Eğitimi Bölümlerindeki ilgili derslerde kullanılmak üzere hazırlanmış bir ders kitabıdır.
İki aşamadan oluşan bu çalışmanın ilki şu an elinizde bulunan ve içeriğinde Tanzimat Edebiyatı – Servet-i Fünûn Edebiyatı ve Fecr-i Ati dönemini kapsayan YENİ TÜRK EDEBİYATI - I olarak planlanmıştır. Çalışmada edebi şahsiyetle-rin hayatına, eserlerine ve eserlerinden roman ve şiir olmak üzere çözümlemelere yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci aşaması ise YENİ TÜRK EDEBİYATI – II olarak 2016 yılında yayınlanacak olup Milli Edebiyat ve Cumhuriyet dönemini kapsayacaktır. Bu çalışma daha önce ayrı ayrı yayınlanmış olan Tanzimat Ede-biyatı ve Servet-i Fünûn Edebiyatı adlı çalışmaların revize edilmiş ve Fecr-i Ati dönemi eklenerek oluşturulmuştur. Uzun soluklu ve kapsamlı bir çalışma olması nedeniyle yazar kadrosu muhtelif yerlerde genişleyerek devam edecektir.
Hazırlamış olduğumuz bu kitapta mevcut bilgilerin derlenmesi, incelenmesi ve değerlendirilmesi esas alınarak öğrencilerin ve akademisyenlerin pratik bir şekilde ihtiyaçlarını karşılamaları amaçlanmıştır. Bu eserden önce bu doğrultuda hazırlanmış olan çalışmaları yapan değerli akademisyenleri saygıyla anarken, bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen yazarlara, kitaba ilgi gösteren akademik ca-miaya ve öğrencilere teşekkür eder, çalışmanın bilim dünyasına hayırlı olmasını dilerim.
“Benim bütün günahım hakikatin dûş-ı sakilini mülevven bir örtü ile örtmemekliğimdir. Ne yapayım, elbise giydirerek köşeye oturtulmuş hakikatten kafam pek anlamıyor. Bence hakikat morgda teşhir edilmiş bir naaş gibi bütün örtü ve... more
“Benim bütün günahım hakikatin dûş-ı sakilini mülevven bir örtü ile örtmemekliğimdir. Ne yapayım, elbise giydirerek köşeye oturtulmuş hakikatten kafam pek anlamıyor. Bence hakikat morgda teşhir edilmiş bir naaş gibi bütün örtü ve elbiselerinden tecrit edilmelidir ki, gözlerim onun illet ve sakametini görebilsin; kambur mudur, topal mıdır anlayabilsin.” Sözleri ile durduğu noktayı izah eden bir yazarla karşı karşıyayız. Okuyucuların, bu iki romanı -yazarın kendi ifadelerini anımsayarak- okumaları salık verilebilir tabii. Hakikati çıplak ve yalın hâliyle tasvire çalıştığını söyleyen yazar mazur görülebilir, kendi döneminde eleştiri oklarına keyifle maruz kalan S. Enis’in günümüz okurundan işiteceği eleştirilerden de memnun kalmayacağını kim iddia edebilir ki?
Abstract: In this study, Memet Baydur’s (1951-2001) Tensing (1993) play is examined in the context of nature and human relation with an ecological literary approach. Tensing, which is framed on biographical reality, is a play that... more
Abstract: In this study, Memet Baydur’s (1951-2001) Tensing (1993) play is examined in the context of nature and human relation with an ecological literary approach. Tensing, which is framed on biographical reality, is a play that environmental sensitivity is obviously reflected. While Tensing compares the views of the East and West civilizations represented by the people of the play to nature, it also deals with environmental pollution and the problems caused by global warming. The play is based on the contrast of east / west. However the relationship of nature and human in the Tensing play are analyzed in the context of ecologic criticism, the environmental themes related to the fiction are tried to be determined by a comparative and analytical method.
Öz: Bu çalışmada Memet Baydur’un (1951-2001), Tensing (1993) oyununda doğa ve
insan ilişkisi çevreci edebiyat eleştirisi yaklaşımıyla incelenmiştir. Tensing; biyografik
gerçeklik üzerine kurgulanmış, çevreci duyarlılığın bariz biçimde yansıtıldığı
bir oyundur. Tensing, oyun kişilerinin temsil ettiği Doğu ve Batı uygarlıklarının
doğaya bakış açılarını karşılaştırırken çevre kirliliği ve küresel ısınmanın yol açtığı
sorunları da işler. Oyun, doğu/batı karşıtlığı üzerine kurgulanmıştır. Tensing oyunundaki
doğa ve insan ilişkileri çevreci edebiyat eleştirisi bağlamında analiz edilmekle
birlikte kurguya eklemlenen çevre ile ilgili temalar karşılaştırmalı ve çevreci
eleştiri odağa alınarak analitik bir yöntemle tespit edilmeye çalışılmıştır.
Abstract: Güngör Dilmen (1930-2012) has made a name on Turkish drama much rather by the games that inspired from history and mythology. Dilmen, who started the game writing in the 1960s, is a very productive writer. The author, who chose... more
Abstract: Güngör Dilmen (1930-2012) has made a name on Turkish drama much rather by the games that inspired from history and mythology. Dilmen, who started the game writing in the 1960s, is a very productive writer. The author, who chose subjects from mythology and history in particular, tried to deal with the subjects in a contemporary approach within the possibilities of the theater. In Baghdad Hatun game, the subject was taken from the history. The theme of transformation of personal passion into a destructive greed for power has been conveyed through the biography of Baghdad Hatun. Dilmen tried to reflect the historical reality as it is, however game people portrayed focusing on “power ambition”. In the game, the passion of power and the tragedies that it caused which was concretized by shifting all kinds of human values to obtain the power of the state has been narrated in prominence of historical reality.
In this study, the theatral structure of Baghdad Hatun was examined and the dramatic structure of the drama was tried to be determined. However, the content of the drama was analyzed and the relation with the dramatic structure was also examined.
Öz: Güngör Dilmen (1930-2012), Türk Tiyatro edebiyatına daha ziyade tarih ve mitolojiden esinlenen oyunlarla adını yazdırmıştır. 1960’larda oyun yazarlığına başlayan Dilmen oldukça üretken bir yazardır. Özellikle mitoloji ve tarihten beslenen yazar, konularını tiyatronun olanakları içerisinde çağdaş bir yaklaşımla ele almaya çalışmıştır. Bağdat Hatun oyununda da konu tarihten alınmıştır. Kişisel tutkuların yıkıcı bir iktidar hırsına dönüşümü teması, Bağdat Hatun’un biyografisi üzerinden aktarılmıştır. Dilmen, tarihsel gerçekliği olduğu gibi yansıtmaya çalışmakla birlikte oyun kişileri, “iktidar hırsı” odağında canlandırılmıştır. Oyunda, her türlü insani değeri öteleyerek devlet gücünü elde etme olarak somutlanan iktidar tutkusu ve neden olduğu facialar, tarihsel gerçeklik öncelenerek hikâye edilmiştir.
Bu çalışmada Bağdat Hatun oyununun teatral kurgu yapısı incelenerek oyunun dramatik yapısı belirlenmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte oyunun içerik analizi yapılarak dramatik yapı ile bağıntısı da incelemeye tabi tutulmuştur.
Öz Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983), şiir, anı, tiyatro olmak üzere birçok edebi türde eser vermiş velut yazar-larımız arasındadır. İkisi yarım kalmış on yedi piyesi bulunmaktadır. Reis Bey (1964), yayımlanan sekizinci tiyatro oyunudur.... more
Öz Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983), şiir, anı, tiyatro olmak üzere birçok edebi türde eser vermiş velut yazar-larımız arasındadır. İkisi yarım kalmış on yedi piyesi bulunmaktadır. Reis Bey (1964), yayımlanan sekizinci tiyatro oyunudur. Oyun, adalet-merhamet kavramları odağında kurgulanmıştır. Çalışmamızda "merhamet" kavramının, sözlüksel anlamının yanı sıra "merhamet"i olumlayan Arthur Schopenhauer (1788-1860) ile olumsuzlayan Friedrich Nietzsche'nin (1844-1900) kavramla ilgili felsefi düşünceleri doğrultusunda oyu-nun tematik yapısı çözümlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca bilişsel-davranışçı yaklaşım kapsamında Albert El-lis (1913-2007) tarafından ortaya konulan ABC modeli kapsamında, oyunun merkezî kişisinin kimliğinde gerçekleşen dönüşüm analiz edilmiştir. Oyunun merkezî kişisi Reis Bey'e, kurgulanan olay örgüsü içeri-sinde adalet-merhamet kavramlarını temsil etme rolü verilmiştir. Dolayısıyla çalışmamız, merkezî kişinin söylemlerine odaklanmıştır. Reis Bey'in yaşadığı değişim ve dönüşümün, oyunun düşünsel yapısında ada-let-merhamet kavramlarına yüklenmiş olan anlamsal evren dikkate alınarak çözümlenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle oyunda gözlemlenen değişim ve dönüşümün; süreçsel aşamaları ve oyun kişisinin kimliksel dönüşümünün evreleri kurgusal yapının düşünsel/duyuşsal dayanakları dikkate alınarak betimlenmeye ve analiz edilmeye çalışılmıştır.
Necip Fazıl Kısakürek’in ikisi yarım kalmış on yedi tiyatro eseri bulunmaktadır. Bu eserler içinde; Bir Adam Yaratmak, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre ve İbrahim Ethem, Püf Noktası adlı oyunların merkezî... more
Necip Fazıl Kısakürek’in ikisi yarım kalmış on yedi tiyatro eseri bulunmaktadır. Bu eserler içinde; Bir Adam Yaratmak, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre ve İbrahim Ethem, Püf Noktası adlı oyunların merkezî kişilerinde kişilik değişimi/dönüşümü görülür. Yazarın diğer tiyatrolarının merkezî kişilerinde kişilik değişimine rastlanmaz. Bu sebeple çalışmamız, belirtilen altı eserin kişilik değişimi odağında incelenmesi ile sınırlı tutulmuştur. Öncelikle oyun kişilerinin kişilik değişimleri kuramsal düzlemde ele alınmaya çalışılmış, bu amaçla kişilik kavramı ve kişilik değişimi ile ilgili teorik yaklaşımlara değinilmiştir. Kişilik ve kişilik değişimi kavramlarının özellikle psikoloji ve din alanlarıyla ilişkili olması nedeniyle her iki alanda yapılan bazı çalışmalara konumuzla ilişkisi bağlamında yer verilmiştir. Kurmaca metinlerde dış gerçekliğin yansıtılma biçimi, çoğu zaman yazarın niyetiyle doğrudan bağlantılıdır. Necip Fazıl Kısakürek, edebiyatın gayesi ve özelde tiyatroya yönelimi ile ilgili fikirleri bağlamında; dünya görüşü ve ideolojik bakış açısını ülküsel bir tutum olarak eserlerine yansıttığını bizzat ifade eder. Dolayısıyla oyunlarındaki merkezî şahıs kadrosunun kişilik değişimlerinin incelenmesi, yazarın ülküsel tutumuyla yazma ediminin bağdaşıp bağdaşmadığını ortaya koyması bakımından önem taşır. Bu çalışmada; belirtilen altı tiyatro eserindeki merkezî kişilerin yaşadıkları değişim ve dönüşümün tespit edilmesine ve söz konusu değişimi/dönüşümü yansıtan motiflerin betimlenerek çözümlenmesine çalışılmıştır.
Modern edebiyat ürünlerinin, farklı bir alt dal olarak kabul edilen halk edebiyatı ürünlerinden yararlandığı rahatlıkla söylenebilir. Hikâye, roman ya da şiirlerde kültürel belleğimizde ihtiva ettiğimiz geleneksel kodları bulmak son... more
Modern edebiyat ürünlerinin, farklı bir alt dal olarak kabul edilen halk edebiyatı ürünlerinden yararlandığı rahatlıkla söylenebilir. Hikâye, roman ya da şiirlerde kültürel belleğimizde ihtiva ettiğimiz geleneksel kodları bulmak son derece olağandır. Buna benzer bir durum Sezai Karakoç’un “Masal” başlıklı şiirinde görülür. Her ne kadar İkinci Yeni şairi olsa da kaleme aldığı şiirinde masal başlığını uygun görmüş ve şiirin girişinde bir masal atmosferi yaratmaya çalışmıştır. Oysa masallar çoğunlukla çocuklara anlatılan geleneksel kodları bünyesinde barındıran başlangıçta diğer halk edebiyatı ürünleri gibi sözlü olup daha sonra yazıya aktarılan ürünler olarak bilinir. Edebî eserlerde uygulanan farklı analiz yöntemleri eserin edebî değerini ortaya çıkarması açısından oldukça önemlidir. Bir analiz yöntemi olan ontolojik analiz yöntemi ise sanat eserinin varlığıyla diğer varlıkların yapılarının kıyaslanması olarak açıklanabilir. Bu yöntem iki bölümden oluşmaktadır. Önyapı kısmında metnin dış yapısal özellikleri ele alınırken arkayapı kısmında ise metnin anlamsal özellikleri araştırılır. Bu çalışmada Karakoç’un “Masal” şiiri Yavuz Bayram’ın ontolojik tahlil tablosundan yararlanılarak incelenecektir.
Yılmaz Gruda, 1945’lerden itibaren sürdürdüğü şiir yolculuğuna 90 yaşını aşmasına rağmen halen devam etmekte, Cemal Süreya’nın deyişiyle “yarı-gizli bir şair” kimliğini korumaktadır. Sinemacı ve tiyatroculuğu ile tanınan Gruda, şair... more
Yılmaz Gruda, 1945’lerden itibaren sürdürdüğü şiir yolculuğuna 90 yaşını aşmasına rağmen halen devam etmekte, Cemal Süreya’nın deyişiyle “yarı-gizli bir şair” kimliğini korumaktadır. Sinemacı ve tiyatroculuğu ile tanınan Gruda, şair kimliği popüler kimliklerinin gölgesinde kalsa da, edebiyat incelemelerinde adı anılan bir şair olmuştur. Özellikle Mavi hareketi, İkinci Yeni ve toplumcu gerçekçi şiir bağlamında adından söz edilen Gruda’nın 1963’te yayımlanan ilk şiir kitabından günümüze dek -aralıklarla da olsa- şiir yazmayı sürdürdüğü görülür. Şiirlerinde toplumcu hassasiyetin ön planda olmasının yanı sıra şiirinin biçem ve biçiminde kesintisiz bir değişim arzusunun varlığı dikkat çeker. Bu çalışma, Yılmaz Gruda’nın şiirine bütünlüklü bakmayı, şiirlerini tasnif etmeyi ve Gruda’nın Türk şiirindeki yerini göstermeyi amaçlamaktadır. Yılmaz Gruda’nın şiiri, tematik unsurlar çerçevesinde incelenmiştir. Şairin içerik unsurunu ön planda tutan anlayışı çalışmanın da yapısını belirlemiş ve tematik incelemeler, çalışmanın önemli bir kısmını teşkil etmiştir. Gruda şiirinde -yukarıda değinildiği üzre- biçem arayışı şiirin yapısını kuran en önemli itkilerden birisidir ve şiir kitapları da söz konusu tercihin bir yansıması olarak şiirin başat biçem ve tematik niteliği doğrultusunda tasnif edilmiş ve yorumlanmıştır.