Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Turkiye’de foto muhabirligi, Osmanli Imparatorlugu doneminde baslamistir. 1990’li yillardan itibaren ise foto muhabirleri savas ortamlarinda yogun olarak yer almaya baslamistir. Calisma Turkiye’deki savas foto muhabirlerinin mesleklerine... more
Turkiye’de foto muhabirligi, Osmanli Imparatorlugu doneminde baslamistir. 1990’li yillardan itibaren ise foto muhabirleri savas ortamlarinda yogun olarak yer almaya baslamistir. Calisma Turkiye’deki savas foto muhabirlerinin mesleklerine yonelik bakis acilarini ortaya koymayi amaclamaktadir. Bu amaca yonelik olarak calismada, yargisal ve kartopu orneklemi alinarak secilen 10 savas foto muhabiri ile yari yapilandirilmis gorusmeler gerceklestirilmistir. Calismada foto muhabirlerinin savas foto muhabirligine iliskin tanimlari ve yorumlari; calisma alanlarina yonelik tanimlamalari; savaslarda karsilasilan sorunlar, savasin etkileri ve foto muhabirligi etigine yonelik goruslerini iceren bulgular elde edilmistir. Soz konusu bulgular calismanin sonuc bolumunde degerlendirilmistir.
The phenomenon of death has existed both in modernity and in postmodernity in relation to different and particular consumption practices. In today’s postmodern culture, these practices are articulated with other features of the... more
The phenomenon of death has existed both in
modernity and in postmodernity in relation to different
and particular consumption practices. In today’s
postmodern culture, these practices are articulated
with other features of the socio-cultural state such as;
individuality, speed, temporality, digital technology and
social media use. At the same time, death has been tried
to be completely excluded from life in postmodernity,
ignored, individualized, and medicalized. The website
that is the subject of the study, olumhaberi.com, appears
as an indicator of postmodern death and consumption
practices, and this indicator becomes important in terms
of analyzing both today’s society and the phenomenon
of death. This study aimed to analyze the website named
olumhaberi.com based on Adami’s research design. In this
analysis based on semiotics, the site has been analyzed
in the context of postmodern death and consumption
practices. Based on the findings of the research, it can be
said that the site was designed like a social media platform,
functions as a memento mori, promises users temporary
immortality, positions them as dead-alive producers,
presented websites as a postmodern digital cemetery, and
makes death both individual and public at the same time.
The mentioned findings are interpreted in the conclusion
Ebu Garip hapishanesinde Amerikalı askerlerin uyguladığı işkenceyi gösteren yüzlerce fotoğraf ve dijital görüntü kaydı, Mart-Nisan 2004 tarihinde ortaya çıkmış ve sonrasında dünya basının gündemine gelmiştir. Ebu Garip fotoğraflarının... more
Ebu Garip hapishanesinde Amerikalı askerlerin uyguladığı işkenceyi gösteren yüzlerce fotoğraf ve dijital görüntü kaydı, Mart-Nisan 2004 tarihinde ortaya çıkmış ve sonrasında dünya basının gündemine gelmiştir. Ebu Garip fotoğraflarının “şok edici” nitelikleri ve çekim/dağıtım koşullarının farklılığı, “ikon olma” durumunu gündeme
getirmiştir. Ebu Garip fotoğrafları bu niteliklerinden ötürü, ciddi tartışmaların nesnesi haline gelmişlerdir.
Yukarıdakilerin ışığında bu çalışma, Ebu Garip işkence fotoğraflarının etik ve hukuksal boyutuna odaklanmış; fotoğrafların niteliği ve kullanım/dağıtım koşulları da tartışılmış, yorumlanmıştır.

Hundreds of photographs and digital images showing torture applied by
American soldiers in Abu Ghraib jail had been emerged in March – April 2004 period and later, it was brought to the agenda of world press.“Shocking” qualifications of Abu Ghraib photographs and their unique shooting/distribution conditions had led
them to be icon. Due to said qualifications, Abu Ghraib photographs have been subject to serious arguments. Today, those arguments are still in the way. Taking above information as a point of departure this study focused on Abu Ghraib torture photograph’s legal and ethical dimension; photograph’s qualification and conditions of distribution/use were discussed.
Batılı kapitalist ülkelerde 1970’lerde ortaya çıkan, 1980’lerde dünyaya yayılan liberalizm ve muhafazakarlığın ekonomi politikaları yani yeni sağ ideoloji, sistem sorunları ve sosyalist hareketin de gerilemesiyle aşırı sağa evirilmeye... more
Batılı kapitalist ülkelerde 1970’lerde ortaya çıkan, 1980’lerde dünyaya yayılan liberalizm ve muhafazakarlığın ekonomi politikaları yani yeni sağ ideoloji, sistem sorunları ve sosyalist hareketin de gerilemesiyle aşırı sağa evirilmeye başladı.  2000’ler aşırı sağ partilerin Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda, Sırbistan, Amerika, İsveç, Norveç gibi birçok ülkede yükselişe geçtiği, popülist politikalarla yaygınlaşıp kitleselleştiği yıllar oldu. Aşırı sağ ideoloji Batılı ülkelerin sosyo-ekonomik ve kültürel krizine yabancı düşmanı, ırkçı ve İslamafobik kökleri olan bir neden buldu: Ortadoğu’da yaşanan çatışma ve savaşların sonucu ortaya çıkan mülteciler ve göç dalgası. Bu savaşlarla ilintili olan bir diğer bileşen de aynı dönemde Batılı ülkeleri hedef alan İslamcı terör saldırıları oldu. Üretilen hakikat rejimi, parlamentodan alanlara, geleneksel medyadan sosyal medyaya birbirine eklemlenerek oklarını Batıdaki göçmenlere ve mültecilere çevirdi. Tabi bunların yanı sıra başta sosyalistler, feministler, politik doğrucular vb. olmak üzere sadece mülteci ve göçmen sorununda değil birçok konuda aşırı sağ ideolojinin karşısında yer alan gruplar da okların hedefi oldular.  Sağ gruplar Arap Baharı, Gezi eylemleri gibi birçok yeni toplumsal hareketin örgütlenme ve kitleselleşme mecrasını kullandılar: İnternet.  Aşırı sağ şemsiyesinin altında neo-naziler, KKK (Ku Klux Klan)’lar, Kimlik Hareketi ya da “alt-right” gibi tamamen internetteki mesaj panoları ve siteler üzerinden haberleşen, trol alt kültür grupları ortaya çıktı. Bu yazıda da adı sıkça geçecek olan ve “alternatif sağ” olarak Türkçeye çevrilen son hareket, biçim değiştirmiş radikal sağ bir hareketi tanımlamakta. Beyaz üstünlükçü, ırkçı, İslamafobik ve cinsiyetçi olan alt-right’çılar internetten alanlara taşan trollemeleri ve meme ’leri “pepe” ile aşırı sağın önde giden gruplarından birini oluşturmakta.
Bu sosyo-kültürel iklim, 15 Mart 2019 tarihinde bir katliamı ortaya çıkardı. Katliamın faili Avustralyalı Brenton Tarrant; beyaz, orta sınıf, erkek, 28 yaşında bir aşırı sağcı. Tarrant, Yeni Zellanda/Christchurch’de bulunan iki camiye silahlı saldırıda bulundu. Cuma namazı vaktinde, 50 Müslüman göçmeni öldürdü. Katliam, Tarrant’ın kafasına taktığı bir kamera ile kayıt altına alındı ve çağa yakışır şekilde failin Facebook hesabı üzerinden, canlı olarak yayınlandı. Böylece her alana sirayet eden göçmenler hakkındaki nefret söylemi, bir nefret suçuyla sonuçlandı. Bu yazı ise katliamı olduğu kadar katliamla ilişkili olan aşırı sağı; mesaj panolarından eline silah alarak sokağa inen alt-rightçıları; yerliler-göçmenler, Batılılar-Doğulular, zenciler-beyazlar, kadınlar-erkekler hakkındaki ters yüz edilen gerçekleri yani alt-gerçekliği; yağmalanan tarihi, mitleri ve bilgisayar oyunu estetiğini konu ediniyor.
Özet: Cami saldırıları 15 Mart 2019 tarihinde, aşırı sağcı terörist Brenton Tarrant tarafından gerçekleştirilmiş ve 51 kişi ölümüyle sonuçlanmıştır. Tarrant düzenlediği katliam süresince ağdadır; kafa kamerasıyla çektiği görüntüleri... more
Özet: Cami saldırıları 15 Mart 2019 tarihinde, aşırı sağcı terörist Brenton Tarrant tarafından gerçekleştirilmiş ve 51 kişi ölümüyle sonuçlanmıştır. Tarrant düzenlediği katliam süresince ağdadır; kafa kamerasıyla çektiği görüntüleri canlı yayında kendi Facebook hesabından dünyayla paylaşır. Video görüntülerinde ilgi çeken nokta, katilin bir bilgisayar oyunundaymışcasına hareket etmesi ve görünmesidir. Tarrant saldırının öncesinde, katliamı gerçekleştireceğini 4chan isimli bir mesaj panosundan duyurmuştur. Bu verilerden yola çıkan çalışma, 21. yüzyılın tekno-kültürel ortamına ya da ağına doğan bir alt-rightçının (alternatif/aşırı sağcının) düzenlediği bir katliamı ve katliama dair ürettiği-yaydığı görselleri ve bunların anlamını çözümlemeyi amaçlamaktadır. Çalışma; yükselen ırkçılık, İslamofobi, alt-right olgularıyla ilişkili olarak, yeni medya ve dönüşen görsel kültür bağlamında katliam görüntülerini tartışmaya açmaktadır. Buna göre; gözleyen açısından First Person Shooter (FPS) türü oyunlara benzer şekilde bir algı dönüşümünün gerçekleşmesi ve Tarrant tarafından kayıt süresince önceden hazırlanan belirli müzik ve geçmişten çağrılan ırkçı-ayrımcı mitlerin kullanılması araştırmanın bulguları arasında yer almaktadır. Abstract: The mosque attacks was carried out by far-right terrorist Brenton Tarrant on March 15, 2019 and resulted in 51 deaths. Tarrant was online during the massacre he organized; He shared the video he shot with the head camera with the world on his own Facebook account live. The point of interest in video footage is that the killer moves and appears as if he was in a computer game. Before the attack, Tarrant announced on a message board called 4chan that he would commit the massacre. Based on these data, the study aims to analyze a massacre organized by an alt-rightist (alternative / far-right) born in the techno-cultural environment or network of the 21st century and the images he produced and disseminated about the massacre and their meaning. The study, brings up to discussion the massacare images related to rising Islamophobia, alt-right phenomenona in context of new media and transforming visual culture. According to; In terms of the observer, the realization of a perception transformation similar to First Person Shooter (FPS) games genre and the use of certain music and racist-discriminatory myths summoned from the past prepared by Tarrant during the recording are among the findings of the study.
Tarih boyunca insan, kendi varlığını-buradalığını ve kimliğini iz bırakarak göstermek, ifade etmek istemiştir. Mağaradaki ilk el izleri ve öz çizimlerden sanatçıların kendi portrelerine uzanan yol, 19. yüzyılda fotoğrafın icadıyla beraber... more
Tarih boyunca insan, kendi varlığını-buradalığını ve kimliğini iz bırakarak göstermek, ifade etmek
istemiştir. Mağaradaki ilk el izleri ve öz çizimlerden sanatçıların kendi portrelerine uzanan yol, 19.
yüzyılda fotoğrafın icadıyla beraber farklı bir görünüm kazanmıştır. Diğer taraftan kişinin kendi
kendisini fotoğraflamasının ilk örneğini oluşturan Robert Cornelius gibi fotoğrafçılarla
postmodern dönem otoportrecileri arasında farklar bulunmaktadır. Benzer şekilde sanat
alanındaki otoportre örnekleriyle günümüz sosyal medya üzerinden paylaşılan selfie’leri ya da
özçekimleri arasında da belirgin farklar bulunmaktadır. Bundan hareketle araştırma, dijital
dönemde cep telefonlarına eklenen kameralar ve sosyal paylaşım siteleri ile yaygınlaşan selfie’ye;
selfie’nin anlamına ve daha önceki örneklerle benzerliklerine, farklılıklarına odaklanmaktadır.
Çalışmada selfie; tarih, sosyoloji, psikoloji, sanat, iletişim gibi alanlarla etkileşimli olarak yani
ancak disiplinlerarası bir yaklaşımla anlamlandırılabilecek bir olgu olarak ele alınmıştır. Bundan
yola çıkarak sözkonusu çalışmada, otoportrenin günümüze kadar geçirdiği teknik, biçimsel,
anlamsal dönüşüm ve -yeni bir mecra olarak- sosyal medyada kişinin kendini var etme olgusu,
multidisipliner bir bakış açısıyla açıklanmıştır. Çalışmanın yöntemi literatür taraması ve sosyal
paylaşım sitelerindeki selfie örnekleri üzerinden gerçekleştirilen görsel okumadır. Çalışmanın
bulguları sonuç bölümünde kimlik inşası, narsisizm, dışavurum, estetik ve tüketim kültürü
kavramları çerçevesinde tartışılmıştır.
Humankind wanted to express existence and identity by leaving his/her mark. The road from first
handprints and self-drawings on the cave walls to artists' self-portraits, gained a different look
with the invention of photography in the 19th century. On the other hand, there are differences
between photographers such as Robert Cornelius which are the first examples of selfphotographing and postmodern self-portraits. Similarly, there are significiant differences
between self-portraits in the field of art and today's selfies that shared in the social media. From
this point of view, the research was carried out in the digital period with the cameras and social
networking sites added to the mobile phones; it focuses on the meaning of selfie and its
similarities and differences with earlier examples. In the study selfie; considered as a
phenomenon that can be interpreted interactively in a interdisiplinary manner with other fields
such as; history, sociology, psychology, art, communication. From this point of view, in this
study,self-portrait’s technical, formal, semantic transformation and the phenomenon of selfexistence in social media -as a new medium- has been explained from a multidisciplinary
perspective. The method of the study is carried out through literature review and visual reading
of the selfie samples taken from social networking sites. The findings of the study were discussed
in the frame of identity building, narcissism, expression, aesthetics and consumption culture
notions in the conclusion chapter.
Execution or punishment images produced for intimidation, fear, humiliation or propaganda have emerged in different forms throughout the cultural history of mankind. This subject, which is pre-processed in paintings and drawings, has been... more
Execution or punishment images produced for intimidation, fear, humiliation or propaganda
have emerged in different forms throughout the cultural history of mankind. This subject, which is
pre-processed in paintings and drawings, has been changed to replaced with photos and then video
images. In the age of digital technology we are in, this situation has gained a new dimension by
spreading live images or pictures taken over the internet at the same time. Thus, while the execution
area is expanding and globalizing, the target mass of the message giver is expanding and globalizing.
In the light above, this study focuses on the executions and punishment images of the terrorist
organization IS (Islamic State) that spreaded on the internet. In the study, the reasons for the
production of these images, which hit the 21 st century seal and their spreading patterns, are
interpreted by taking into account their historical connections and precursors.
Dijital dönüşüm, teknolojik ve sosyo-kültürel bir değişimi beraberinde getirmiştir. Postmortem fotoğraf, kişinin anısını yaşatmak adına çekilen, ölüm sonrası fotoğraftır. 19. yüzyıldan itibaren özellikle Batı kültüründe yaygınlık gösteren... more
Dijital dönüşüm, teknolojik ve sosyo-kültürel bir değişimi beraberinde getirmiştir.
Postmortem fotoğraf, kişinin anısını yaşatmak adına çekilen, ölüm sonrası fotoğraftır. 19. yüzyıldan itibaren özellikle Batı kültüründe yaygınlık gösteren bu fotoğraflar, dijital dönüşümle yeni bir anlam kazanmıştır. Dolayısıyla fotoğraflar; sosyal medyada yer alma biçimleri, nasıl ve neden çekildikleri, çerçevelerindeki farklı
görsel düzenlemeler ve tüm bunların anlama etkisi açısından yeniden okunmaya
ihtiyaç duymaktadır. Bunlarla ilişkili olarak çalışmanın amacı; Instagram, Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde yer alan söz konusu fotoğraf örneklerinden
hareketle postmortem fotoğraf geleneği arasında bağlantı kurmak, yeni biçim ve
paylaşım mecralarının getirdiği yeni kültürel anlamları görsel olarak çözümlemeye
tabi tutmaktır. Çalışmanın yöntemi, sosyo-kültürel, tarihsel bir perspektiften gerçekleştirilen ve yan anlama odaklanan görsel metin okumadır. Çalışmanın bulguları
şu şekilde özetlenebilir; eski zamanlara ait postmortem fotoğraflarda ölene saygı,
onun izini dünyada kalıcılaştırma, ölüm ve yaşamın bir aradalığı-eşitliği, memento
mori gibi anlam yapıları öne çıkarken, sosyal paylaşım sitelerindeki fotoğraflarda
ölen ve yaşayanlar arası eşitsizlik, hayatta kalanlar ve onların duygu durumlarına
ait anlam yapıları öne çıkmaktadır.
Türkiye'de foto muhabirliği, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamıştır. 1990'lı yıllardan itibaren ise foto muhabirleri savaş ortamlarında yoğun olarak yer almaya başlamıştır. Çalışma Türkiye'deki savaş foto muhabirlerinin mesleklerine... more
Türkiye'de foto muhabirliği, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamıştır. 1990'lı yıllardan itibaren ise foto muhabirleri savaş ortamlarında yoğun olarak yer almaya başlamıştır. Çalışma Türkiye'deki savaş foto muhabirlerinin mesleklerine yönelik bakış açılarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaca yönelik olarak çalışmada, yargısal ve kartopu örneklemi alınarak seçilen 10 savaş foto muhabiri ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmada foto muhabirlerinin savaş foto muhabirliğine ilişkin tanımları ve yorumları; çalışma alanlarına yönelik tanımlamaları; savaşlarda karşılaşılan sorunlar, savaşın etkileri ve foto muhabirliği etiğine yönelik görüşlerini içeren bulgular elde edilmiştir. Söz konusu bulgular çalışmanın sonuç bölümünde değerlendirilmiştir.
Photojournalism in Turkey started in the period of Ottoman Empire. From 1990’s,
photojournalists began to take an active part in the battlefields. The study aims to reveal
the perspectives of the war photojournalists in Turkey on their professions. For this
purpose, semi-structured interviews were conducted with 10 war photographers selected
by judgmental and snowball sampling. In the study, findings were obtained that
photojournalists' definitions and comments on war photography; definitions for work
areas; problems in wars, the effects of the war, and ethics of photojournalism in the
wars. The findings were evaluated in the conclusion of the study.
Savaş foto muhabirlerinin ürettiği fotoğraflar, dünyada savaşlar sürdükçe var olmaya devam edecektir. Türkiye'deki savaş fotoğraflarını üreten savaş foto muhabirlerinin seçilmesi, savaş fotoğraflarının düzenlenmesi ve son olarak... more
Savaş foto muhabirlerinin ürettiği fotoğraflar, dünyada savaşlar sürdükçe var olmaya devam edecektir. Türkiye'deki savaş fotoğraflarını üreten savaş foto muhabirlerinin seçilmesi, savaş fotoğraflarının düzenlenmesi ve son olarak fotoğrafların yayınlanması sürecinde fotoğraf editörlerinin ne gibi roller üstlendiğini ortaya koymak ise bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda ulusal basından seçilen beş gazetenin fotoğraf editörleriyle yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu gazeteler, karşılaştırma yapabilmek amacıyla, yayın politikaları ve sahiplik yapıları göz önünde bulundurularak seçilmiştir. Bulgulardan bazıları şöyledir: gazetelerde fotoğraf editörlüğünün işleyişi açısından, gazetelerin yayın politikaları ve sahiplik yapılarıyla ilişkili bir farklılığa rastlanmamıştır; fotoğraf editörlerinin savaş foto muhabirlerini ve yayınlanacak fotoğrafları seçiminde genel yayın yönetmeni, yazı işleri müdürleri ve haber koordinatörleri etkili olabilmektedir; fotoğrafların düzenlemesi konusunda gazetelerin yazılı etik ilkelerinin bulunmayışından kaynaklanan belirsizlikler tespit edilmiştir.
Photos produced by war photojournalists will continue to exist as wars continue in the world.
This study aims to reveal the roles of photo editors in the selection of war photojournalists who
produce war photographs, editing of war photos, and finally publish the photos in Turkey. Per
this purpose, five newspapers were selected from the national press and semi-structured
interviews were conducted with the photo editors of them. These newspapers were selected
by considering their publishing policies and ownership structures to make comparisons. Some
of the findings are as follows: In terms of the functioning of photo editorial in newspapers, there
was no difference related to the publishing policies and ownership structures of the
newspapers; The executive editor, editors-in-chief, and news coordinators can be influential in
the photo editors' selection of war photojournalists and the photographs to be published;
Uncertainties arising from the lack of written ethical principles of newspapers regarding the
editing of photographs have been identified.
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan şiddet, toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında, kadınları olduğu kadar erkekleri de kapsamaktadır. Bu şiddetin haber ve haber fotoğrafı olarak temsilinde, yazılı basına belirli sorumluluklar... more
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan şiddet, toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında, kadınları olduğu kadar erkekleri de kapsamaktadır. Bu şiddetin haber ve haber fotoğrafı olarak temsilinde, yazılı basına belirli sorumluluklar düşmektedir. Bundan yola çıkarak söz konusu çalışma Türkiye yazılı basınını temsilen seçilen gazetelerde; kadına, erkeğe uygulanan ve kadının, erkeğin uyguladığı şiddetin, haber ve haber fotoğrafları bağlamında karşılaştırmalı olarak incelenmesini amaçlamıştır. Bu amaçla haber metinlerine yönelik olarak eleştirel söylem analizi uygulanmıştır. Fotoğrafların temsil ettiklerinin anlamlandırılmasında ise göstergebilimden yararlanılmıştır. Araştırma, nicel verilerle de desteklenmiştir. Araştırma sonuçları genel anlamda gazetelerin özellikle kadınların aleyhine sonuçlanan bir yayıncılık anlayışıyla hareket ettiklerini göstermektedir. Bu açıdan özellikle Haber Türk ve Posta gazeteleri, toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan şiddet eylemlerini pekiştirici, yeniden üretici bir konum sergilemişler ve sansasyonel bir yayıncılığı benimsemişlerdir. Zaman gazetesi, bu konuda en az haber yayınlayan gazete olmuştur. Bu durum, gazetenin muhafazakar yayın politikasıyla örtüşmektedir. Yazılı basında haber ve haber fotoğrafları dolayımıyla toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan şiddet olaylarının temsil edilmesi gerekmektedir. Bu temsilde yazılı basın, cinsiyetçi olmayan ve şiddete uğrayanların lehine sonuçlanabilecek bir yayıncılık anlayışını benimsemelidir.
Violence caused by gender relation, context of gender roles, includes men as well as women.
There are certain responsibilities of the press in the representation of this violence as news and
news photos.The aim of this study was to investigate, press in Turkey elected to represented,
violence of women andmen and violence against women and men, a comparative examination of in
the context of news and news photos. To this end applied critical discourse analise in the text of
news. Referenced a semiotics formeaningthe representation of images. Also study supported by
quantitative data.The results of the research paper in general shows that, the newspapers’
understanding especially against women has resulted in a publishing sense. Haber Türk and Posta
newspapers exhibited a position reinforcing and reproducing, acts of violence arising from gender
relations. These newspapers have adopted a sensational publishing. Zaman has published minimum number of news on this issue. This situation coincides with the newspaper's conservative
editorial policy. Press should represent gender-based violence by news stories and news
photographs. In the context, the role of press should havethe policy which not be sexist and on
behalf of person who has exposed to the violence in case of representation.
Çilem Doğan davası 2015 yılında başlamış gerek medyada gerekse toplumsal alanda ilgi görmüş ve tartışılmıştır. Bu çalışma Doğan davasının hukuki ve toplumsal bağlamı çerçevesinde haber medyasındaki temsiline odaklanmaktadır. Bu amaçla... more
Çilem Doğan davası 2015 yılında başlamış gerek medyada gerekse toplumsal alanda ilgi görmüş ve tartışılmıştır. Bu çalışma Doğan davasının hukuki ve toplumsal bağlamı çerçevesinde haber medyasındaki temsiline odaklanmaktadır. Bu amaçla gazetelerin internet sitelerindeki haber ve fotoğraflar eleştirel
söylem analizi tekniğiyle analiz edilmiştir. Çalışmada, yaygın medya içinde yer alan Hürriyet, liberal; AKP
(Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümetine yakın olan Yeni Akit, muhafazakâr ve İslamcı; muhalif basın içinde
yer alan Birgün ise radikal solu temsilen seçilmiştir. Araştırmanın sonuçları, incelenen gazetelerin internet
sitelerinin dava sürecini ideolojik çizgileri ve yayın politikalarıyla bağlantılı olarak inşa ettiklerini göstermektedir. Birgün, dava sürecini ve Çilem Doğan’ı meşru müdafaa hakkı üzerinden temsil etmiş ve haberlerinde
davanın sosyo-kültürel, tarihsel ve hukuksal bağlamına yer vermiştir. Hürriyet’te bu bağlam, magazin ve
dramatize edici unsurlarla gölgelenmiş ve Doğan, daha çok bir “kurban” olarak temsil edilmiştir. Yeni Akit,
davanın sosyo-kültürel ve tarihsel bağlamına yer vermemiş, şiddeti kişiselleştirmiş ve Doğan’ı kocasını
öldüren “suçlu” bir kadın olarak temsil etmiştir./
The Çilem Doğan Case started in 2015. It has drawn both media and public attention and sparked discussion. This study investigates the media representation of the Çilem Doğan case within its legal and social
context. News and news photographs of the Doğan case, published on the websites of the liberal daily
Hürriyet, radical left-wing daily Birgün and conservative and Islamist daily Yeni Akit, were analysed drawing
on critical discourse analysis. The results indicate that the websites of these dailies construct the lawsuit
process in line with ideological views and editorial lines. Accordingly, the daily Birgün represented the
lawsuit process and Çilem Doğan by focusing on the right to self-defence and covered the socio-cultural,
historical and legal context in the news. In Hürriyet, the context of the news was overshadowed by tabloid
and dramatic elements, and Çilem Doğan was represented more like a “victim”. Yeni Akit did not cover the
socio-cultural and historical context of the case in the news, personalised the violence, and represented
Çilem Doğan as a “guilty” woman who killed her husband.
Savaş fotoğrafları an’ı çerçeveleyen, sosyo-kültürel ve tarihsel nitelikler taşıyan fotoğraflardır. Aynı zamanda bu fotoğraflar yayınlandıkları gazetelerde, metin dolayımıyla, yeniden çerçevelenirler. Bundan dolayı savaş fotoğrafları... more
Savaş fotoğrafları an’ı çerçeveleyen, sosyo-kültürel ve tarihsel nitelikler taşıyan
fotoğraflardır. Aynı zamanda bu fotoğraflar yayınlandıkları gazetelerde, metin
dolayımıyla, yeniden çerçevelenirler. Bundan dolayı savaş fotoğrafları
çözümlenmeye ihtiyaç duyan metinlerdir. Bu çalışmanın amacı ise Türkiye
basınında yer alan Dağlık Karabağ Savaşı’nı fotoğraflar üzerinden çözümlemektir.
Bu amaçla çalışma Hürriyet, Sabah, Milliyet, Türkiye ve Posta gazetelerinde yer
alan fotoğraflar ve fotoğraflara eşlik eden fotoğraf altı yazıları ve haber başlıkları
üzerinden gerçekleştirilmiş, çalışmada görsel içerik analizi ve göstergebilimsel
çözümleme kullanılmıştır. Buna göre içerik analizinin öne çıkan sonuçlarından biri
Azerbaycan tarafının çok sayıda, Ermenistan tarafınınsa az sayıda fotoğrafla temsil
edilmesi olmuştur. Göstergebilimsel çözümlemenin sonuçları ise öne çıkan üç
tema/mit üzerinden sunulmuştur. Bunlar haklı savaş-haksız savaş, askeri başarıaskeri başarısızlık ve dostluk-düşmanlık mitleridir. Bu birbirine karşıt anlatılardan
ilki Azerbaycan, ikinciler ise Ermenistan için kullanılmıştır. Araştırmanın
bulgularından yola çıkarak gazetelerin ideolojik konumlarının Dağlık-Karabağ
Savaşı’nın temsilinde etkili olduğu söylenebilmektedir. Gazetelerin temsili
iktidarın savaşa dair dış politikasıyla da örtüşmektedir. Son olarak gazeteler DağlıkKarabağ Savaşı’nı, militarizmi ve savaşı yücelten öğeleri kullanarak temsil
etmişlerdir. Basın savaşlarda, barışa katkıda bulunabilecek bir yayıncılık tarzını
benimsemeli, dost-düşman ya da biz-onlar anlatısına odaklanmak yerine tüm
tarafları kapsayan hak ihlallerine ve insanlık hikayelerine odaklanmalıdır.
War photographs are the photographs that frame the moment and have socio-cultural and historical
characteristics. Since in published journals they are reframed through text, war photographs constitute visual texts
that deserve to be analyzed. The objective of this article is to look at the representation of the Nagorno-Karabakh
War through war photographs published in the Turkish press. The study is based on an analysis of the titles of the
news, photographs and the captions accompanies the
photographs published in five Turkish newspapers: Hurriyet, Sabah, Milliyet, Turkiye and Posta, using visual
content analysis and semiotic analysis as a research method. One of the main results of the content analysis is the
over-representation of photographs relating to the Azerbaijani side compared to those relating to the Armenian
side. As for the results of the semiotic analysis, they were grouped according to the following three themes /
myths: just and unjust war, military success and failure, friendship and hostility. While the first element of these
binary oppositions were used for Azerbaijan, the second were applied for Armenia. Based on the results of this
study, it should finally be noted that the ideological positions taken by newspapers were decisive in the
representation of the Nagorno-Karabakh War. The representation of the newspapers also coincides with the
foreign policy of the government regarding the war. Lastly, newspapers represented the Nagorno-Karabakh War
by using elements that glorified militarism and war. The press should adopt a publishing manner that can
contribute to peace in the war situation, and should focus on violations of rights and stories of humanity covering
all sides, instead of focusing on the friend-enemy or us-them narrative.
Dijital teknoloji yalnızca çağımıza damga vurmakla kalmamış aynı zamanda, fotoğraf haberciliğini dönüşüme uğratmıştır. Fotomuhabirlerinin fotoğraf gönderme, çekme, saklama vb. alanda yaşadığı birçok problem bu dönemde ortadan kalkmıştır.... more
Dijital teknoloji yalnızca çağımıza damga vurmakla kalmamış aynı zamanda, fotoğraf haberciliğini
dönüşüme uğratmıştır. Fotomuhabirlerinin fotoğraf gönderme, çekme, saklama vb. alanda yaşadığı birçok
problem bu dönemde ortadan kalkmıştır. Dijital teknolojinin sağladığı yeni medya ortamları, fotoğrafların
anlık ve küresel dolaşımını da mümkün kılmıştır. Instagram, Facebook, Flickr vb. sosyal ağlarda,
uluslararası ve ulusal medya kuruluşlarının internet sitelerinde amatör fotoğrafçıların fotoğrafları da
haberciliğe eklemlenmiş durumdadır. Bu durum haber alma özgürlüğü açısından büyük avantajlar
sağlarken etik, telif hakları, temsil, manipülasyon, dezenformasyon vb. konularda yaşanan sorunları da
beraberinde getirmektedir. Bu sorunlarsa, fotoğraf haberciliğinin başlangıcından itibaren şekil ve mecra
değiştirerek günümüze intikal eden yapısal sorunlardır.
Yukarıdaki çerçeveden yola çıkarak çalışmanın amacı, dijital çağda fotoğraf haberciliğini, fotomuhabirliği
ve yurttaş fotomuhabirliği açısından tartışmaya açmaktır. Çalışmada yeni haberciğin her iki konumdaki
avantaj ve dezavantajları irdelenmiştir. Çalışmanın yöntemi literatür taramasıdır. Bunun yanı sıra
çalışma, söz konusu literatürden yola çıkarak günümüzdeki toplumsal olaylara ve savaşlara dair yeni
medyada yer alan fotoğraf örnekleri üzerinden serbest bir okumayı içermektedir. Çalışmanın sonuç
bölümünde, fotoğraf haberciliğinin bugünü konusundaki tespitlerin yanı sıra yarını konusundaki
öngörülere de yer verilmiştir. Buna göre profesyonellik ve amatörlük; foto muhabirliği ve yurttaş
fotomuhabirliği arasındaki çizgi mesleki anlamda silikleşmiştir. Söz konusu gelişmeler, gelecekte de sürecek
olan, mesleki bir dönüşümü de beraberinde getirmiştir.
Digital technology did not only make a great impact to this era also transformed the photojournalism. Many
problems photojournalists faced before like; photo sending, shooting, storing etc. have been lifted in this
period. The new media environments provided by digital technology made it possible to instant and global
circulation of photos. On social networks like: Instagram, Facebook, Flickr etc. and on internet sites of
international and national media organizations photos of amateur photographers articulated in news. While
this situation provides great advantages in terms of freedom of information, also brings many problems
like; ethics, copyright, representation, manipulation, disinformation, etc. These are present form of the
everchanging structural problems of photojournalism having existed from the beginning, transformed as
media environment and shape changes and carried to this day.
The purpose of the study in the light of information above open to debate photojournalism profession in
digital age in context of citizen photojournalism and professional photojournalism. In the study, examined
the advantages and disadvantages of both sides of new journalism. The method of study is literature review.
Besides this, the study includes a free reading through the examples of photographs in the new media about
the contemporary social events and wars, in the light of literature mentioned above. In the final part of the
work, appears determinations on today’s photo journalism also the predictions about tomorrow. According
to this, the line between professionalism and amateurism; photojournalism and citizen photojournalism has
become fading in the professional sense. These developments brought along a professional transformation
that will continue in the future.