Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content

Derya Uzun Aydın

Sanat insanı, modern ve post modern süreçlere ilerlediği her evrede, sanatta farklılık yaratma girişimlerinde bulunmuştur. Bu bağlamda, günümüze kadar birbirinden farklı veya yakın birçok sanat üslupları oluşmuştur. Temayı farklı ya da... more
Sanat insanı, modern ve post modern süreçlere ilerlediği her evrede, sanatta farklılık yaratma girişimlerinde bulunmuştur. Bu bağlamda, günümüze kadar birbirinden farklı veya yakın birçok sanat üslupları oluşmuştur. Temayı farklı ya da daha görüntüsel bir kurguyla yansıtmaya çalışma düşüncesinden olsa gerek, ortaya çıkan bu üsluplardan birisi de "Gösteri Sanatı" diğer ismiyle "Performans Sanatı" olmuştur. Farklılığı yaratmada sınır tanımayan bu sanat üslubunda aşırılığa kaçan görüntüleriyle sanatçılar izleyenleriyle buluşmaktadır. Bu makalede belirli sanatçıların özellikle kanlı görüntüleri, çarmıh sahneleri bilinçli olarak seçilmiştir. Kurban ritüelleri de bunların en çarpıcı örneklerini oluşturmaktadır. Konularla ilgili yapılan araştırmalarda, karşımıza özellikle Viyana Aksiyonistleri ve özellikle sanatçı Hermann Nitsch çıkmıştır. Elbette, Gösteri Sanatı ile ilgili pek çok makale ya da tez çalışmaları yapılmıştır ancak biz bu çalışmaya diğerlerinden biraz daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışarak, bu gösterileri İsa'nın ölümü yani Hristiyanlık dini ile bağdaştırmaya gayret ettik.
Öz: Şamanizm, kimine göre Türklerin eski dini, çoğunluğa göre ise bir inanç sistemi olarak tanımlanmaktadır. Makale kitap ya da tez olarak farklı türlerde üzerine çok sayıda araştırma yapılan bir konudur. Biz de bu çalışmada, Şamanizm ile... more
Öz: Şamanizm, kimine göre Türklerin eski dini, çoğunluğa göre ise bir inanç sistemi olarak tanımlanmaktadır. Makale kitap ya da tez olarak farklı türlerde üzerine çok sayıda araştırma yapılan bir konudur. Biz de bu çalışmada, Şamanizm ile Katharsis kavramı arasındaki benzerlikleri araştırmaya çalışarak yola çıktık. Ve bu araştırma ne-ticesinde ortaya konmaya çalışılan benzerlikler, birer başlık altında aktarılmaya çalı-şıldı. Katharsis terim olarak Türkçe’de, “arınmak ve temizlenmek” anlamına gelmek-tedir. Tüm kötü kişilik özelliklerinden temizlenmek beraberinde arınmayı getirecek, neticede akla ve bilime yaslanan insanların olduğu yerde katharsis işlevini gerçekleş-tirebilecektir. Bu durumun benzer bir şekilde Şamanizm’de de var olduğu gerçeği bi-linmeli ve toplum düzenini sağlamak başta bir şamanın görevlerinden birisi olmakta-dır. Yaratım, üretme, zihin ve akıl üstünlüklerinden bahsederken, katharsis kavramı ile Şamanizm’in benzer yanları ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte sanat ve sanatçı kavramları da konu içinde değerlendirmeye alınmıştır. Konumuz gereği, Şamanizm’de olduğu gibi katharsizm de, psikolojik veya fiziksel olarak tıp bilimi kavramı çerçeve-sinde incelenmeye çalışılmıştır.
Bu makale, önceden bir sempozyum bildirisi olarak sunulan bir çalışmanın devamı niteliğindedir. Burada farklı olarak, Parian figürler ele alınmış ve bildiriden farklı olarak Avrupa’da Parian olarak kabul görebilecek ve Avrupa’yı saran... more
Bu makale, önceden bir sempozyum bildirisi olarak sunulan bir çalışmanın devamı niteliğindedir. Burada farklı olarak, Parian figürler ele alınmış ve bildiriden farklı olarak Avrupa’da Parian olarak kabul görebilecek ve Avrupa’yı saran Türk etkisi veya modası (Turqueri) etkisi ile yapılmış figürlü çalışmalara yer verilmiştir. Çalışmanın yansıdığı temel eksen, Parian figürler ve bununla birlikte daha bir önem kazanan Avrupa porselen fabrikalarına değinmek ve bildiriden farklı olarak Türk etkisiyle yapılmış örnekler sunabilmektir. Makalede, öncelikle porselenlerin tanımı ve geçmişine kısaca değinilmiştir. Ardından, gerek Avrupa parianları gerekse Türk etkili parian ya da biblo örnekleri birbiri içerisinde sentezlenmeye ve benzerlikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Parian, Biblo, Heykel, Turquerie, Figürlü Porselen
Türk heykel Sanatı, 19. Yüzyılda Sanayi-i Nefise Mektebi ile eğitim hayatına başlamıştır. Bununla birlikte, Türklerde ya da tarihsel süreçte heykel sanatının başlangıcının çok eski çağlarda dahi örnekler verdiği bilinen bir gerçektir.... more
Türk heykel Sanatı, 19. Yüzyılda Sanayi-i Nefise Mektebi ile eğitim hayatına başlamıştır. Bununla birlikte, Türklerde ya da tarihsel süreçte heykel sanatının başlangıcının çok eski çağlarda dahi örnekler verdiği bilinen bir gerçektir. İslam dininde Özellikle Tanrı, asla resmedilemez. Gerçek olan ve yasak edilmeye çalışılan başka tanrılara ya da putlara tapınmayı engellemektir. Ancak çoğu hadis yanlış yorumlamalara sebep olmuş, ister istemez heykel sanatından kaçınılmaya çalışılmıştır. Fakat buna rağmen, tarih sürecinde Türk toplumları ve İslam devletlerinin örneklerinde; resim veya kabartma sanatı yapılma çabalarına tanıklık etmek de ilginçtir. Sanayi-i Nefise Mektebi açılmadan önce, heykel sanatı adına yapılan önemli girişimler olduğu bilinmektedir ve bu doğrultuda Kanuni Sultan Süleyman zamanında vezir İbrahim Paşa'nın Mohaç Seferi dönüşünde, birkaç heykel örneğini (Herkül, Apollon ve Diana) beraberinde getirdiği ve bunları İbrahim Paşa Sarayı önüne; At Meydanına (Sultanahmet)...
Turkiye’de modern sanat dallari incelendiginde onde gelen sanat dallarindan biri de “dans veya bale” olmaktadir. Osmanli’nin kulturel ve sanatsal tarihi incelendiginde ozellikle batililasma ile birlikte muzik, tiyatro, opera ve bale gibi... more
Turkiye’de modern sanat dallari incelendiginde onde gelen sanat dallarindan biri de “dans veya bale” olmaktadir. Osmanli’nin kulturel ve sanatsal tarihi incelendiginde ozellikle batililasma ile birlikte muzik, tiyatro, opera ve bale gibi farkli sanat dallarina onem verilmeye baslandigi gorulecektir. Diger bir sanat dali olan heykel sanatinin da 19.yuzyilda egitim hayatinda yer bulmaya basladigi bilinmektedir. Bu calisma iki farkli sanatsal dali “bale” ve “heykel”i bir araya getirmeyi amaclamistir. Burada balenin Turk tarihi icerisindeki yerinden ziyade Turk heykeli icerisindeki yeri ve onemi arastirilmaya calisilmistir. Bu baglamda Turk heykelinde “bale, dans veya balerinler” gibi temalari iceren calismalarda bulunmus sanatcilar var midir, varsa bunlar kimlerdir? Gibi sorulara yanit aranmistir.  Bununla birlikte heykel sanatinda “soyut” kavramindan yola cikilarak “figuratif soyutlama” calisan heykel sanatcilarimiza ve eser orneklerine agirlik verilmis ve ozellikle onlarin calismalar...
Türk sanatında folklorik öğeler arama düşüncesi ile yola çıkılan bu çalışmada görülmüştür ki, özellikle Türk resim sanatında, heykel sanatına oranla daha fazla makale ve kitaplara ve halk bilimi olarak da bilinen folklora ait unsurlara... more
Türk sanatında folklorik öğeler arama düşüncesi ile yola çıkılan bu çalışmada görülmüştür ki, özellikle Türk resim sanatında, heykel sanatına oranla daha fazla makale ve kitaplara ve halk bilimi olarak da bilinen folklora ait unsurlara ulaşılabilmiştir. Resimde özellikle Anadolu halkı, toplumsal ve günlük konular, gelenek ve görenekler, köy, köylü hayatı, köy kadınları ve çocuklar gibi temalara ait çok sayıda resim örneğine rastlanmıştır. Heykel sanatında bir konu belirleme çabası,  çoğunlukla olduğu gibi işleri zorlaştıran bir uğraşa dönüşebilmektedir; kaynakların az olması, heykel sanatıyla ilgili hep aynı kaynakların varlığı ve kaynaklara ulaşmada kimi zaman sıkıntı çekme ve elbette heykelde çalışma yapan kişilerin daha az olması bunu tetikleyen unsurlar arasındadır.  Bu konuyu oluştururken bulunan araştırma kaynakları, bizleri kendi kendine yönlendirmiş, ilk etapta heykel sanatçılarımızın tarihsel sıralaması göz önünde bulundurulmak istense de, çalışmaya folklorik bir düzlem üze...
Sanatçıların geçmişten günümüze kadar ürettiği sanat eserleri, biçimsel olarak birçok sanatsal üslubunu içinde barındırmış ve getirmiş olduğu yeni fikirlerle de çeşitli sanatsal üslupların oluşmasına katkı sağlamıştır. Dönemsel olarak ele... more
Sanatçıların geçmişten günümüze kadar ürettiği sanat eserleri, biçimsel olarak birçok sanatsal üslubunu içinde barındırmış ve getirmiş olduğu yeni fikirlerle de çeşitli sanatsal üslupların oluşmasına katkı sağlamıştır. Dönemsel olarak ele alındıklarında sanat eserlerinin, ait oldukları dönemin sanatçılarının ve döneminin yaşamsal ve sanatsal konumuna uyum sağladıkları gözlemlenir.Daha yakın dönemlere gelindiğinde ise, günümüzdeki teknoloji çılgınlığının özellikle sanatı, sanatçıyı, sanatsal algı ve sanatsal üslupları da derinden etkilediği net bir biçimde izlenmektedir. Dada akımından Pop Art ve diğer bazı akımlara kadar kullanılan hazır nesneler, galeri ya da farklı yerlerde sergilenerek birer sanat eseri olarak sunulmaya başlanmıştır. Buna ilaveten, Minimalizm, Kavramsal Sanat, Çevre Sanatı, Yeryüzü veya Arazi Sanatı ile Yoksul Sanat yani Arte Povera gibi bir çok benzer sanat üsluplarına tanıklık edilmektedir. Bu çağda, sanat eserlerinin sunumları özellikle Enstalasyon ve Ready Made kullanımları olarak gerçekleştirilmiştir. İşte bu sanat akımlarından biri olan Arte Povera yani Yoksul Sanat, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Akım, Enstalasyon ya da Ready Made gibi sanat formları ile karşımıza çıksa da, detaya inildiğinde akımın farklı özellikleri olduğu anlaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Modern Sanat, Arte Povera, Yoksul Sanat
Anahtar kelimeler: Heykel, Antalya, II. Attalos, siyaset, tartışma
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca Fransa ile ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkiler neticesinde, Osmanlı’da eğitim gören bir çok öğrencinin özellikle Paris’e gönderildiği bilinmektedir. Ayrıca karşılıklı kurulan elçilikler bu ilişkileri... more
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca Fransa ile ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkiler neticesinde, Osmanlı’da eğitim gören bir çok öğrencinin özellikle Paris’e gönderildiği bilinmektedir. Ayrıca karşılıklı kurulan elçilikler bu ilişkileri pekiştirmiştir. Sanayi-i Nefise Mektebi, Osmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okuludur. 1883 yılı Mart ayında açılan bu okul, eğitim programından yönetmeliklerine, öğrenci alımlarından ders seçimlerine kadar bir çok unsurda kendisine Paris’teki güzel sanatlar okulunu (L’Ecole Des Beaux-Arts) örnek alır. 19. Yüzyılda tüm Avrupalı öğrencilerin okumak için geldikleri bu okul, dönemin Paris’ini sanat merkezi haline getirmiştir. Yurtdışında eğitim gören Sanayi-i Nefise Mektebi öğrencilerin çoğu, yurda döndükten sonra mektepte hocalık yapmışlardır. Çoğunluğu gördükleri, etkilendikleri akademik ve klasik anlayışı çalışmalarına yansıtmışlardır. Anahtar Kelime: Sanayi-i Nefise Mektebi, Paris Güzel Sanatlar Okulu,
Research Interests:
Türk heykel Sanatı, 19. Yüzyılda Sanayi-i Nefise Mektebi ile eğitim hayatına başlamıştır. Bununla birlikte, Türklerde ya da tarihsel süreçte heykel sanatının başlangıcının çok eski çağlarda dahi örnekler verdiği bilinen bir gerçektir.... more
Türk heykel Sanatı, 19. Yüzyılda Sanayi-i Nefise Mektebi ile eğitim hayatına başlamıştır. Bununla birlikte, Türklerde ya da tarihsel süreçte heykel sanatının başlangıcının çok eski çağlarda dahi örnekler verdiği bilinen bir gerçektir. İslam dininde Özellikle Tanrı, asla resmedilemez. Gerçek olan ve yasak edilmeye çalışılan başka tanrılara ya da putlara tapınmayı engellemektir. Ancak çoğu hadis yanlış yorumlamalara sebep olmuş, ister istemez heykel sanatından kaçınılmaya çalışılmıştır. Fakat buna rağmen, tarih sürecinde Türk toplumları ve İslam devletlerinin örneklerinde; resim veya kabartma sanatı yapılma çabalarına tanıklık etmek de ilginçtir.
Sanayi-i Nefise Mektebi açılmadan önce, heykel sanatı adına yapılan önemli girişimler olduğu bilinmektedir ve bu doğrultuda Kanuni Sultan Süleyman zamanında vezir İbrahim Paşa’nın Mohaç Seferi dönüşünde, birkaç heykel örneğini (Herkül, Apollon ve Diana) beraberinde getirdiği ve bunları İbrahim Paşa Sarayı önüne; At Meydanına (Sultanahmet) diktirdiği tarihi kaynaklarla kanıtlanmıştır. Sultanahmet Meydanı ayrıca, günümüze kadar gelen dikilitaşları ile bugün dahi önemini sürdürmektedir. (Burmalı sütun, dikilitaş ve örme sütun).
Sanayi-i Nefise Mektebi açılmadan önce, bir padişahın-Sultan Aziz’in-ilk kez bir heykeli yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Mektep kurulmadan önce, güzel sanatlar adına yapılan okul açma girişimleri oldukça önemli ayrıntılardır.
Sanayi-i Nefise Mektebi, 3 Mart 1883 tarihinde eğitim-öğretim hayatına başlar. Uzun bir geçmişi olmayan ve dinsel çekincelerin etkisinde kaldığı düşünülen Türk heykeli, Sanayi-i Nefise mektebinin açılması ve heykel bölümünün kurularak başına Yervant Oskan’ın getirilmesiyle gerçek anlamda eğitim hayatına başlamıştır. Mektebin belki de en büyük hizmeti; “heykel sanatı” nı topluma kazandırması olmuştur.
Research Interests:
6 Mayıs 1873’te dünyaya gelen Mesrur İzzet; önemli bir heykeltıraş, ressam, madalya, para ve pul modelcisidir. Nüfus kayıtlarında ismine “Ahmet Mesrur” olarak rastlanır. Soyadı kanunu ardından da “Durum” soyismini alır. Rüştiye ve Tıbbiye... more
6 Mayıs 1873’te dünyaya gelen Mesrur İzzet; önemli bir heykeltıraş, ressam, madalya,
para ve pul modelcisidir. Nüfus kayıtlarında ismine “Ahmet Mesrur” olarak rastlanır.
Soyadı kanunu ardından da “Durum” soyismini alır. Rüştiye ve Tıbbiye eğitimleri ardından
Sanayi-i Nefise Mektebi heykel bölümüne devam eden sanatçı, Yıldız Çini Fabrikası’nda
uzun dönem çalışır. Burada model tasarımcılığının yanı sıra müdürlük de yapar.
Önemli çalışmaları arasında heykelleri dışında madalya, para ve pul tasarımları ile
resim çalışmaları gelmektedir. Cumhuriyet döneminin ilk madeni paralarını tasarlaması
dışında onu önemli kılan şüphesiz tasarımını yaptığı İstiklal Madalyası olmaktadır.
Görüldüğü üzere manası derin ve özel olan İstiklal madalyası, çoğu kişinin çok az
haberdar olduğu değerli bir sanatçı, önemli bir heykeltıraş olan Mesrur İzzet tarafından
tasarlanmıştır. Yazılanlar neticesinde bu saygın insanı bir kez daha yadetmiş olacağız. Ruhu
şad olsun….
Research Interests:
Özet Osmanlı Devleti " batılılaşma " dönemi ile sanat hayatında da bir takım değişikliklere hazır hale gelmiştir. Artık resim, mimari, heykel veya müzik gibi sanat dalları, batılı anlamda tanınmaya başlanmıştır. Ancak heykel sanatında "... more
Özet Osmanlı Devleti " batılılaşma " dönemi ile sanat hayatında da bir takım değişikliklere hazır hale gelmiştir. Artık resim, mimari, heykel veya müzik gibi sanat dalları, batılı anlamda tanınmaya başlanmıştır. Ancak heykel sanatında " çıplak veya nü " heykeller, özellikle İslami inanışlar düşünülürse, genel olarak sıkıntılı temalardan birini oluşturmuştur. Bu tutum Cumhuriyetle birlikte gevşemeye başlamış, sonrasında da heykel sanatında gelişimler hızla devam etmiştir. Bu gelişmelerin akabinde, heykelde veya nü heykelinde özgün çalışmaların yapıldığı gözlenmektedir. Fakat şu gerçek unutulmamalıdır ki, bugün çağdaş Türk sanatında heykelin yaşadığı sıkıntılar bitmemiş, bitememiştir. Heykele bu tarz bakış açısı, siyasi ve ideolojik etmenlerden mi kaynaklanır, yoksa dinsel çekinceler mi buna sebep olur, tartışılır. Bu süreç, ayrı bir araştırma konusu oluşturacak kadar önemli bir konudur. Abstract By the period of westernization, Otoman empire has become ready for a few changes in art life as well. After that, arts such as art, architecture, sculpture, or music has become known by western. However, considering Islamic beliefs, " nude " sculptures has always been one of problematic events. With the republic, this attitude has begun to de-escalate, but afterwards developments in sculpture has continued rapidly. Following these developments, unique works has been observed in sculpture or nude sculpture. However, this fact should be noted that, the difficulties that sculpture face in the contemperary turkish art has not finished, has failed to finish. It is argumentative whether such a viewpoint to sculpture, caused by political and ideological factors or religious reservations. This process is such an important issue that constitutes a separate research topic.
Research Interests:
Anahtar kelimeler: Heykel, Antalya, II. Attalos, siyaset, tartışma
Research Interests:
Minimalizm, also known as an art movement, is described as a term with the name '
Research Interests:
The worship of idols, which forbids ". mazarrat ". " is a picture or sculpture, " " The Keywords:
Research Interests:
ÖZET İlk Cumhuriyet kuşağı, artık Cumhuriyeti ve yeni ideolojiyi yansıtmayı düşünmekte, ancak birbirlerini tekrarlayan ve yaratıcılıktan uzak anlayıştan da uzak kalmaya çalışmaktadır. Genel anlamda figürlü çalışmalara ağırlık veren... more
ÖZET İlk Cumhuriyet kuşağı, artık Cumhuriyeti ve yeni ideolojiyi yansıtmayı düşünmekte, ancak birbirlerini tekrarlayan ve yaratıcılıktan uzak anlayıştan da uzak kalmaya çalışmaktadır. Genel anlamda figürlü çalışmalara ağırlık veren sanatçılar, 1950 ve sonralarında ağırlığı soyut eserlere vermişlerdir. Bu dönem sanatçılara iki önemli isim öncülük eder; Mahir Tomruk ve Nijat Sirel… ABSTRACT The first generation of the Republic, no longer reflect the thinking of the Republic and a new ideology, but also to stay away from understanding each other away from repetitive work and creativity. In general, studies focusing on figurative artists, abstract works of the 1950s and afterwards gave weight. Artists of this period leads to two important names; Mahir Tomruk and Nijat Sirel...
Research Interests:
Öz Sanayi Devrimi ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı 19.yüzyıl, görsel sanatlar açısından da bir takım gelişme ve ilerlemelere sebep olmuştur. 20.yüzyıla geçtiğimizde de, modernleşme süreci hız kazanmış ve bu gelişim ve değişim günümüze... more
Öz Sanayi Devrimi ve teknolojik gelişmelerin yaşandığı 19.yüzyıl, görsel sanatlar açısından da bir takım gelişme ve ilerlemelere sebep olmuştur. 20.yüzyıla geçtiğimizde de, modernleşme süreci hız kazanmış ve bu gelişim ve değişim günümüze kadar süre-gelmiştir. Yaşanan değişim ve gelişmelere, resim sanatı da ayak uydurmuş ve dönemin sosyal, kültürel ve toplumsal anlamdaki yeniliklerini yansıtarak gelişimini sürdürmüş-tür. İnsanoğlunun daha mağara dönemlerinden itibaren uygulamaya başladığı bu sanat dalı, beraberinde üslupsal yenilikleri de getirmiştir. Görsel anlatımlar denilince, sanat dalları içerisinde resimle birlikte fotoğraf sa-natının da, 19.yüzyıla damgasını vurduğu söylenebilmektedir. Fotoğraf sanatının icadını takiben , yedinci sanat dalı olarak sinema sanatının da ortaya çıkması, bu yüzyıllar açı-sından önemli gelişmeler olarak sayılabilir. Sinema sanat dalı, kendine has üslubuyla yepyeni bir sanat dalıdır ve günümü-ze kadar teknolojik getirilerden de faydalanarak hızla gelişim kazanmıştır. Resim sana-tıyla bir çok açıdan benzer ve farklı özellikleri içinde barındıran sinema, kimi yerde film-sel mekan ve zamanı sağlama sanatı olarak tanımlanırken, bir başka yerde filmlerin can-lı resimler olduğu savunulur. Bu bağlamda, resim ve sinemanın ilişki içerisinde olduğu da anlaşılabilmektedir. Sinema sanatı ile resim sanatının karşılıklı ilişkileri incelendiğinde, karşımıza birkaç ortak nokta çıkacaktır. Bunlar içerisinde en önemlisi, görüntünün ortaklığıdır. Birkaç resim karesinden oluşan sinema ve ayrıca resim sanatında zaman öğesi, mekan kavramı, atmosfer, ışık-gölge gibi karşılaştırmalı kavramlara değinilmiş, her iki sanat da-lının aslında optik bir illüzyon gösterisinden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bu ortak nokta-lar örneklerle de pekiştirilerek, görsel zenginlik sağlanmıştır.
Research Interests:
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca Fransa ile ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkiler neticesinde, Osmanlı’da eğitim gören bir çok öğrencinin özellikle Paris’e gönderildiği bilinmektedir. Ayrıca karşılıklı kurulan elçilikler bu ilişkileri... more
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca Fransa ile ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkiler neticesinde, Osmanlı’da eğitim gören bir çok öğrencinin özellikle Paris’e gönderildiği bilinmektedir. Ayrıca karşılıklı kurulan elçilikler bu ilişkileri pekiştirmiştir.
Sanayi-i Nefise Mektebi, Osmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okuludur. 1883 yılı Mart ayında açılan bu okul, eğitim programından yönetmeliklerine, öğrenci alımlarından ders seçimlerine kadar bir çok unsurda kendisine Paris’teki güzel sanatlar okulunu (L’Ecole Des Beaux-Arts) örnek alır. 19. Yüzyılda tüm Avrupalı öğrencilerin okumak için geldikleri bu okul, dönemin Paris’ini sanat merkezi haline getirmiştir.
Yurtdışında eğitim gören Sanayi-i Nefise Mektebi öğrencilerin çoğu, yurda döndükten sonra mektepte hocalık yapmışlardır. Çoğunluğu gördükleri, etkilendikleri akademik ve klasik anlayışı çalışmalarına yansıtmışlardır.
Anahtar Kelime: Sanayi-i Nefise Mektebi, Paris Güzel Sanatlar Okulu,
Research Interests:
Amaç: Osmanlı Devleti’nde heykel sanatı denildiğinde, akla gelen ilk isim; Osmanlı’nın ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi olmaktadır. Resim ya da mimari gibi diğer bölümlerle birlikte, heykel sanatı da eğitim hayatına... more
Amaç: Osmanlı Devleti’nde heykel sanatı denildiğinde,
akla gelen ilk isim; Osmanlı’nın ilk güzel sanatlar okulu
olan Sanayi-i Nefise Mektebi olmaktadır. Resim ya
da mimari gibi diğer bölümlerle birlikte, heykel sanatı
da eğitim hayatına bu mektep sayesinde geçmiştir.
Türk heykelini incelerken görülmüştür ki; Osmanlı’nın
son dönemlerinden itibaren “Türk heykel sanatı tarihi”
içerisinde gayrimüslimlerin ve özellikle de Ermeni
heykeltıraşların yeri ayrıca önemlidir. Nitekim, güzel
sanatlar mektebinin ilk heykel hocası da, bir Ermeni
olan Yervant Oskan Efendi’dir. Kaynak bulgularında,
çoğunluk yalnızca ismine rastladığımız gayrimüslimler,
bizleri kendileri hakkında daha açık ve net bilgilere
ulaşma arzusuna yönlendirmiş ve bu makaleye konu
olmuşlardır.
Yöntem: Osmanlı’da gayrimüslim; özellikle de Ermeni
heykeltıraşları araştırmak amacıyla yola çıkılan bu
makale için, üniversite kitaplıklarından kaynak araştırılmasına
gidilmiş, Agos Gazetesi ziyaret edilmiş ve
Ermenileri konu edinen kitaplara ulaşılmaya çalışılmıştır.
Sonuç: Neticede Türk heykel sanatı tarihi içerisinde
yabancı isimlerin çok fazla olduğu görülmüştür. Osmanlı
Devleti, ayrımcılık yapmadan Ermeni sanatçılara
da her mevkide kapılarını açmıştır. Elde edilen bulgulardaki
isimler arasında Yervant Oskan dışında; Misak
Nişanyan, Ohannes Acemyan, Ahan Efendi, Dikran
Diretyan, Agob Arabyan veya Mari Gerekmezyan vd.
gibi isimler yer almaktadır. Bu isimler incelenmeye ça-
lışıldığında, konuyla ilgili oldukça yetersiz olduğumuz
görülse de, yaptığımız çalışmanın yapılacak benzer
diğer çalışmalara örnek olabileceği kanaatindeyiz.
Research Interests:
Heykel sanatı, çok eski tarihlerden itibaren genellikle, üç boyutlu, derinliği ve hacmi olan yapıtlar olarak bilinmektedir. Bugünün çağdaş sanat anlayışı ile değerlendirildiğinde ise, sanatçıların yalnız heykel sanatı için değil, tüm... more
Heykel sanatı, çok eski tarihlerden itibaren genellikle, üç boyutlu, derinliği ve hacmi olan yapıtlar olarak bilinmektedir. Bugünün çağdaş sanat anlayışı ile değerlendirildiğinde ise, sanatçıların yalnız heykel sanatı için değil, tüm sanat dalları için hep yeni arayışlar ve farklı perspektifler oluşturma çabası içerisinde oldukları bilinen bir gerçektir. Bu sanatsal ve düşünsel arayışın doğal bir sonucu olarak da birçok yeni sanat akımı veya üslubu ortaya çıkmış ve sanatçılar eserlerinde özgün ve farklı üsluplar oluşturma çabası içerisinde olmaya başlamışlardır. Sonuçta da, 20. yüzyılı takiben yeni modern sanat akımlarının isimleri ile karşı karşıya kalınmıştır. Başta hazır nesne ya da asamblajların kullanılmasıyla dikkat çeken Dadaizmin ve özellikle de Duchamp’ın “Pisuvar” eserinin öncü sayılabileceği bu akımlardan bazıları; Pop Art, Minimalizm, Kavramsal Sanat, Land Art, Performans Sanatı vb. akımlar olmuştur. Yeni akımların doğması ve gelişmesi sanatın dogmatik bir sonucu olarak ilerleyen süreçte kendini göstermiştir. Ama bir süre sonra, gerek kullanılan malzemeler, gerekse sanatçıların üslupları, heykel sanatının ve heykelin bu sürecin neresinde ve nasıl konumlanacağı noktasında bir takım anlam karmaşaları oluşmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda özellikle heykel sanatını düşünecek olursak; bu akımlar içerisinde heykeli nereye oturtabileceğimiz veya bu eserlere heykel denilip denilemeyeceği noktasında bir takım sorunlar ve sanatsal anlam karmaşaları oluşmaya başlamıştır. Heykel Sanatında, sanatın doğal gelişim ve değişim süreçlerinin oluşturmuş olduğu bu sanatsal karmaşaların doğal bir sonucu olarak bu sorunsalları analiz etmek, derinleştirmek ve çözümleyebilmek adına, kimi isimlerin düşüncelerine de yer vererek eser örnekleriyle birlikte bir cevap bulmaya çalışılmıştır.
Research Interests:
Özet: Dinsel söylenceler neticesinde heykel sanatına çekinceli yaklaşan Osmanlı, anıt anlayışına ayrıca önem vermiştir. Bu bağlamda özellikle Tanzimat dönemi ardından, önemli kişiler ve olaylar adına anıtlar dikilmeye başlanır. Ancak anıt... more
Özet: Dinsel söylenceler neticesinde heykel sanatına çekinceli yaklaşan Osmanlı, anıt anlayışına ayrıca önem vermiştir. Bu bağlamda özellikle Tanzimat dönemi ardından, önemli kişiler ve olaylar adına anıtlar dikilmeye başlanır. Ancak anıt denilince akla ilk olarak, İstanbul Sultanahmet meydanındaki dikilitaşlar gelmektedir. Bizans döneminin bu yapıtları, günümüzde de önemini korumaktadır. Bugün yerinde olmayan Lisippos'un atları da, en az onlar kadar önemli tarihi anıtlar arasındadır. Abstract: Ottoman Empire approaches the statues hesitantly as a result of religious myths. But it also gives attention various monuments. Particularly after the Tanzimat period, it is erected monuments for important people and events. The obelisks (the Works of the Byzantine period) of Sultanahmet Square in Istanbul are still important. And The horses of Lisippos are not in place today are also so important historic monuments.
Research Interests:
Osmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okulu olan “Sanayi-i Nefise Mektebi” 1883 yılında Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak eğitim hayatına başlamıştır. Güzel sanatların (özellikle heykel) Müslüman toplumunda yeni yeni kabul görmeye... more
Osmanlı Devleti’nin ilk güzel sanatlar okulu olan “Sanayi-i Nefise Mektebi” 1883 yılında Arkeoloji Müzesi’ne bağlı olarak eğitim hayatına başlamıştır. Güzel sanatların (özellikle heykel) Müslüman toplumunda yeni yeni kabul görmeye başlandığı bir süreçte, mektebin öğrencileri de ağırlıklı olarak, gayrimüslimlerden oluşmuştur. Henüz kız öğrencilerin güzel sanatlara alınmadığı bir dönem olduğu için de bünyesinde yalnızca erkek öğrencilerin bulunduğu okul; resim, heykel, mimarlık ve gravür gibi dört ana bölüm düşünülerek açılmıştır. Ancak gravür bölümü, hoca bulunulamaması nedeniyle geç açılacaktır.
Osmanlı’da özellikle II. Meşrutiyet sonrası, kız öğrencilerin de yüksek öğrenimde okumalarına karar verilmiştir. Tarihler 1914 yılını gösterdiğinde, kızlar için de bir yüksek okul açılmış ve “İNAS SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ-KIZ GÜZEL SANATLAR OKULU” adıyla eğitim hayatına başlamıştır. Kız öğrencilerin, güzel sanatlar alanında eğitim görüp, kendini geliştirmesi amacıyla açılan bu okulda; resim bölümü dışında heykeltıraşlık bölümü de kurulmuştur. Böylelikle, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk kadın heykel sanatçıları yetişmiş olacaktır. 1917 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ve İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, müze müdürlüğünden ayrılarak Maarif Bakanlığı’na bağlanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin bir arada eğitim görmesi ise, 1923 yılında başlamıştır. Dolayısıyla kız heykel bölümü öğrencilerinin İnas Sanayi-i Nefise Mektebi ile başlayan eğitim hayatları, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüşen Sanayi-i Nefise Mektebi’nde devam etmiştir. Birleşen Güzel Sanatlar Okulunda eğitim gören en önemli kadın heykeltıraşlar; Sabiha Bengütaş, Nermin Faruki gibi isimlerdir. Okulda, belli bir süre misafir öğrenci olarak eğitim gören isimler de olmuştur. Bu isimlerden bilinen en önemlileri; Melek Celal Sofu, İraida Barry ve Mari Gerekmezyan’dır.
Bir araya gelerek, haklarında konuşulabilecek üç zorlu konu; Osmanlı, heykel sanatı ve kadın sanatçılar… Kadın sanatçılara önem verilmediği bir dönemde, ön plana çıkmayı başarmış olan ilk kadın heykeltıraşlar… Ve devamında Cumhuriyet Türkiye’sine geçildikten sonra, bu öncü isimleri takip edenler sayesinde heykel sanatında yaşanılacak bir gelişim sürecinden bahsedilebilecektir. Günümüz heykel sanatına gidilen yolu, bu birkaç cümle ile özetlemek mümkün olmaktadır.
Research Interests:
􀀢􀂋􀂒􀂒􀂋􀃍􀀢􀃛􀁙􀁁􀁣􀁬􀂒􀁬􀂛􀂋􀂛􀃍􀀲􀃛􀃃􀂑􀃍􀀘􀁬􀃡􀂑􀁬􀂒􀃍􀀰􀁁􀂛􀁁􀃏􀁫􀂛􀁁􀃍􀀼􀁁􀂛􀃆􀁫􀂖􀁁􀂒􀁁􀃃􀁫
Bu çalışma, önceden bir heykel sanatçısı olarak değerlendirmeye aldığımız, para, pul ve İstiklal Madalyası’nın tasarımcısı olan Mesrur İzzet Bey’i, ayrıca bir ressam olarak da ön plana çıkarmak amacıyla oluşturulmuştur. Yapılan araştırma... more
Bu çalışma, önceden bir heykel sanatçısı olarak değerlendirmeye aldığımız, para, pul ve İstiklal Madalyası’nın tasarımcısı olan Mesrur İzzet Bey’i, ayrıca bir ressam olarak da ön plana çıkarmak amacıyla oluşturulmuştur. Yapılan araştırma çalışmalarında, ağırlıklı olarak kendisini “ressam” kişiliği ile ele alan kitap veya makaleler analiz edilerek değerlendirilmiş, İzzet Bey adına iki eser bizlere çalışmanın temel taşlarını oluşturma noktasında önemli ölçüde yardımcı olmuştur. Bunlardan biri “Köprü İnsanlar” adlı kitabıyla M. Zeki Kuşoğlu’na ait bir çalışmadır. Diğer çalışma, şüphesiz sanatçıyı her yönüyle değerlendiren ve hakkında yazılmış en önemli kaynak kabul edilebilecek iki ciltten oluşan bir eserdir. Türk Nümizmatik Derneği yayınlarından olan bu kitap, Celil ve Orhan Beyler ’in emekleriyle hazırlanmış olup “Para, Pul Madalya Tasarımcısı Mesrur İzzet Bey” başlığıyla nadir bulunan bir çalışmadır. Sanatçının resim çalışmalarına ulaşmamıza fırsat veren bu eserler dışında, heykeltıraş olarak değerlendirildiği birkaç çalışmadan da yararlanılma fırsatı bulunmuştur.
Ünlü ressamlarımız arasında ismi çok az anılan İzzet Bey’i, bu yönüyle de ön plana çıkartıp, ressam olarak yaptığı birçok eserden görüntüler sunarak kendisini sanat dünyasında daha hatırlanır kılmayı gaye edindiğimiz bu çalışma sayesinde, M. Zeki Kuşoğlu’nun da dediği gibi “ona karşı olan vefa borcumuzu” bir nebze de olsa ödediğimizi düşüneceğiz.
Avrupa ya da batı toplumlarının Kuzey Afrika kıyılarından Orta Asya’ya ve tüm Osmanlı topraklarına kadar uzanan ve buraların kültüründen tarihine kadar farklı alanlarını inceleyen ve kendine özgü bir üslup ve metodolojiyle uyarlayan... more
Avrupa ya da batı toplumlarının Kuzey Afrika kıyılarından Orta Asya’ya ve tüm Osmanlı topraklarına
kadar uzanan ve buraların kültüründen tarihine kadar farklı alanlarını inceleyen ve kendine özgü bir
üslup ve metodolojiyle uyarlayan Oryantalizm üslubu ile bir dönem Avrupa’yı özellikle sanat alanında
etkileyen Türk Modası diğer tabirle Turquerie, birbirine benzeyen, kimi yerde girift bir biçim almış iki
üslup ya da anlayıştır. Aradaki nüans şudur ki; Oryantalizm, bahsi geçtiği üzere doğuya yönelik belli
başlı toplumları incelerken, Turquerie ise adından da anlaşılacağı üzere sadece Türklere özgü etkiler ve
motifler taşıyan bir üsluptur. Ancak, Oryantalizmin de genel anlamda üslubu ve temasının temel
öğelerini Osmanlılar veya Türkler oluşturduğu için iki üslup da birbirine yakın hatta alt grup oluşturmuş
gibi algılanmaktadır.
Bu çalışmaya başlangıçta, sanat dalları üzerinde oryantalist etkiler ve Türk modasını incelemek üzere
başlanmış, ancak yapılan geniş yelpazedeki inceleme ve araştırmalar, çalışmanın orijinin farklı bir
kurgusal düzleme yönelmesini kaçınılmaz kılmıştır. Bu bağlamda, her iki üslupta, Osmanlı ve Türk
etkilerinin Avrupa’da nasıl bir etki yarattığı ve eser örnekleri ön plana alınmayı beklerken, batı
algısının, doğu imajı karşısındaki önyargılarına sıklıkla rastlanılması çalışma alanının resimden,
felsefeye, edebiyattan operaya kadar farklı bakış açılarıyla ele alınması gerekliliğini oluşturmuştur.
Çalışmanın kurgusu ve metodolojisi bu neden sonuç ilişkilerinin benzer ve farklı yönlerinin paradoksal
bir düzlem içerisinde değerlendirilmesi üzerine şekillenmiştir.
Araştırılan ve incelenen kaynaklarda, ağırlıkla doğuyu hiçleştiren ve barbar, cahil bulan bir Avrupa ile
karşılaşılmıştır. Bunun üzerine “Avrupa’yı saran hayranlık” olarak düşünülen Türk etkileri, arkasında
yatan gerçek anlamları ile izlenmeye karar verilmiştir. Bahsi geçtiği gibi, yazın türünden resme ve
izlenim sanatlarına kadar “Türkler veya Osmanlılar” hatta “Müslümanlar” da dâhil olmak üzere, sanat
dallarında doğulu olan bizler için neler yazıldığı ya da çizildiği gerçek yüzüyle ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Bir sanat tarihçisi gözüyle bakıldığında, derslerde gösterilen ve aktarılan oryantalist
eserler buzdağının öteki yüzüyle bir kez daha değerlendirilmiş, bugün dahi bitmeyen Türk veya İslam
düşmanlığının izleri sanat dünyası gözüyle de ele alınarak çalışmanın ana temasını oluşturmuştur.