ÖNSÖZ Konservatuvarda öğrencilik yıllarımda, kadın kaynak kişiler neredeler? Sorusuyla çıktığım, ‘nasıl?’ ve ‘neden?’lerle izini sürdüğüm bu yolda aldığım yanıtlar, kadın konusunun çalışılmasını gerekli kılan başlıca yürütücüler olmuştur....
moreÖNSÖZ
Konservatuvarda öğrencilik yıllarımda, kadın kaynak kişiler neredeler? Sorusuyla çıktığım, ‘nasıl?’ ve ‘neden?’lerle izini sürdüğüm bu yolda aldığım yanıtlar, kadın konusunun çalışılmasını gerekli kılan başlıca yürütücüler olmuştur. Konuyla ilgili tezimden alıntıladığım ve her fırsatta dile getirdiğim; Şerife Soykan, Fatma Oflaz gibi köyünden hiç uzaklaşmamış ve her ne kadar bir dünyayı şiirlerine sığdırmış olsa da köyünün dışına sesini duyuramamış; Ayşe Berk, Dudu Karabıyık gibi aile büyüklerinden etkilenerek sanatını icrâ etmiş ama ailesine durumunu kabul ettirememiş; Vasfiye T. Hanım gibi yarı göçebe çevrede üretkenliğini kanıtlamış ama ürettiklerini paylaşacak sanat ortamı bulamamış; Döne Sultan, Güllühan Hanım gibi âşık meclislerinde yeteneğini sergilemiş ama yeni fırsatlar yakalayamamış kadınların, bu sahada merak uyandırmamış tarihini anlatmam için geçerli sebepler olduğunu keşfetmiş olmak ve de Cook’un genel olarak aktarılan biçimiyle müzik tarihinde kadının yokluğu hemen göze çarpar. Bunun nedeni, kadınların müzikte etkinlik göstermemesi değil, tarihin aktarılma biçimidir tespitini bir yönüyle görmüş olmak, bu alanda çalışmamın gerekliliği adına önemli göstergelerdi benim için.
Önceki çalışmalarımda ağırlıklı olarak geleneğin yaşayan temsilcileriyle çalışmak pek tabii önemli bir deneyimdi ancak geçmişle bağ kurmaya çalışırken, geleneği bir başka sahada temsil eden ‘Yurttan Sesler’in kadın sesleri, bir yönüyle yurdun kadın seslerinin temsilcileri olmaları noktasında da merak uyandırmıştı. Buradan hareketle ve itiraf etmeliyim ki ilgili dönemin kadın seslerinin birçoğunu tanımıyor olmanın mahcubiyetiyle ancak, farkındalık olmadan hatırlamak mümkün değildir bilinciyle, çalışmamın gerekliliğine karar verdim.
Yurttan Kadın Sesler kitabı, ‘kadın müziği’ temel konulu çalışmalarımın bir diğer önemli aşamasıdır. Yazılı ve sözlü tarih verileriyle ortaya koyulan bu çalışmada amaç; müzik tarihimizin önemli bir döneminde, ilgili sürecin merkezinde, ‘Yurttan Sesler’de başladıkları sanat kariyerlerinde; Türk halk müziği repertuvarını derlemeci, notist, korist, solist rolleriyle ulusa sunmuş kadın sanatkârların, müzikle olan ilişkilerine ve müzik kimliği ilişkilerine dair veriler sunarken; -akademik yaşamımda ilke edindiğim ve hayata geçirmeyi planladığım birçok çalışmamda da olduğu ve olacağı üzere- müzik tarihimizin sazıyla-sesiyle-sözüyle varolmuş kadın temsilcilerini görünür kılmak ve kadınların sanat yaşamlarında, sanatsal çalışmalarında farkındalık yaratmaktır ve pek tabii farkındalığı yaratarak hatırlamayı mümkün kılmaktır.
***
Bu göstergeler ve amaçlar doğrultusunda, konuya derinleşebilme ihtiyacından, odak daraltma gereğiyle ‘Yurttan Sesler’in ilk dönemi, bir diğer ifade ile de Muzaffer Sarısözen’in bulunduğu zaman (1940-1963) ve mekânıyla (Ankara Radyosu) sınırlandırılan çalışma, üç bölümde ele alınmıştır. Giriş niteliğindeki İkincil Sözlü Kültür ve Araçları üst başlıklı birinci bölümde; kitle iletişim tarihinde olduğu kadar, müzik tarihimizde de kilit rol oynayan, ‘iktidarın sesi’, ‘modern Türkiye’nin sesi’, ‘Cumhuriyet kültürünün sesi’ vd. rollerle karşımıza çıkan ‘radyo’nun, yaşamımıza girme sürecine değinilmiş; küreselleşmenin en önemli aşamalarının içerisinde yer alan ya da bir diğer ifadeyle küreselleşmenin önemli bir ayağı olan kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle halk kültürünün nasıl işlendiği ve bu süreç içerisindeki, icra biçimi-icra ortamı-icra araçları’ndan örnekler; radyo tavrı olgusu, gazinolar ve ses kayıt cihazları-plaklar özelinde değerlendirilmiştir.
Yurttan Sesler üst başlıklı ikinci bölümde; meşruiyet kazanan yerelin inşası; ‘Yurttan Sesler’in temsil süreci, temsilcileri, idarecisi özelinde ki özellikle Muzaffer Sarısözen’in çok yönlü rollerine de vurgu yapılarak değerlendirilmiştir. İlgili bölümün sonunda ise, Türk halk müziği geleneğinde, çoklu rolleriyle karşımıza çıkan kadın kimliklerine, Türk halk müziği verilerinin aktarılmasından hareketle; kitle iletişim araçlarından seslenen kadın kimliği ve yazılı kayıt imkânı olmayan kültür ortamında yer alan kadın kimlikleri üzerinden, ortak belleğe ve kimliklenme sürecine vurgu yapılmıştır.
Çalışmamızın sanatkâr temsilcilerini, kişisel görüşme verilerini ve görsel dataları içeren Yurttan Kadın Sesler üst başlıklı üçüncü ve son bölümde; sınırlandırdığımız zaman ve mekân içerisinde ve dolayısıyla çalışmamızın ağırlık merkezinde yer alan kadınların, [Muazzez Türüng, Muzaffer (Akgün) Kıvılcım, Sabahat (Tarabuş) Karakulakoğlu, Nezahat (Çınar) Bayram, Hacer Buluş, Neriman (Altındağ) Tüfekçi, Azize Tözem, Necla (Çınar) Erol, Saniye Can, Aliye (Doğançay) Akkılıç, Nevin Akol, Yıldız (Baybol) Ayhan] sanat yaşamlarına dair bilgiler, sosyal yaşamlarından anekdotlar ve görsel veriler sunulmuştur.
Çalışmada kullandığımız kaynaklar her ne kadar çeşitlilik gösterse de Uygur Kocabaşoğlu’nun Şirket Telsizinden Devlet Radyosuna: TRT Öncesi Dönemde Radyonun Tarihsel Gelişimi ve Türk Siyasal Hayatı İçindeki Yeri kitabı, faydalanılan kaynakların başında gelmiştir ki özellikle müzik yayınları kapsamında okunmuş olan bu kitaptan alıntılar da ağırlıklı olarak bu yönde yapılmış; ayrıca, ilgili tablolardan kesitler alınmıştır. Anthony Giddens’in Modernliğin Sonuçları kitabı ilgili dönemin okunmasında ve yorumlanmasında; Jan Assmann’ın Kültürel Bellek kitabı ise ikinci bölümün detaylandırılmasında birincil rol oynamışlardır. Çalışma süreci içerisinde yayınlanan, alanındaki tek kapsamlı çalışma olarak karşımıza çıkan Eray Alpyıldız’ın Yurttan Sesler kitabı, ‘Yurttan Sesler’in tarihsel sürecindeki olaylar dizinini etraflıca görmemi sağlarken; yine alanındaki tek kapsamlı çalışma olarak karşımıza çıkan Süleyman Şenel’in Muzaffer Sarısözen kitabı, ilgili döneme ışık tuttuğu ve bir arada sunduğu belgeleriyle, çalışmama zaman kazandırmıştır. Dönemin radyo dergilerinden; Radyo Haftası, Radyo Postası ve Radyo Alemi, kadınlara ait yazılı kaynakların neredeyse hiç olmadığı kültür ortamında, kadınların özellikle sosyal yaşamından kesitler sunarak, kadın sanatkârları birçok yönüyle tanımamı-tanıtmamı sağlamıştır. Yapımcılığını Osman Gökmen’in üstlendiği Hey Gidi Günler belgeseli ise, kısa süreli de olsa birincil ağızdan bilgilere ulaşmamı sağlamıştır.
Bu noktada dile getirmeyi görev bilirim ki Türk halk müziğine ömürlerini adamış yurdun kadın seslerinin haklarında yeterli çalışma olmamasıyla birlikte, ulaşılabilecek kaynakların da erişim yetersizliği; arşivlerimizin, belgelerimizin ulaşılabilirlik durumundaki sorunu ortaya koymaktadır.