Giresun University
Architectural Restoration
This study was based on a discussion of the relationship between mimesis and architectural design. Mimesis was accepted as one of the oldest and most basic concepts of artistic and literary efforts, a method to learn and produce a... more
This study was based on a discussion of the relationship between mimesis and architectural design. Mimesis was accepted as one of the oldest and most basic concepts of artistic and literary efforts, a method to learn and produce a representation of reality from ancient periods to today. However, mimesis is not simply used as imitation, even in ancient periods. Mimesis has a strong relationship with various parameters like the physical material reality of the world, the era, the things the era brings, and the worldview, knowledge, and experience of the designer. In this context, this study is based on the theorem of the internalization of the objective world in the designing process and the mimetic approach in the designing process by including individual approaches in the creation process. To test this theorem, a workshop, conceptualized as "Archi-Mimesis," and accepting mimesis as creative designing doctrine, was organized. We describe Archi-Mimesis as mimesis or re-representation of the architecture, which is different from other nature-based methods like biomimetic, through the interface of mimetic methods maintained by considering reality through the creativity of architectural design and innovation oriented structure. BİR TASARIM ÖĞRETİSİ OLARAK ARCHİ-MİMESİS ÖZ Bu çalışma; mimesis ve mimari tasarım arasındaki ilişkinin varlığının tartışılması üzerine temellendirilmiştir. Mimesis, antik dönemden günümüze gerçekliğin temsili, öğrenmenin ve üretmenin yöntemi olarak sanatsal ve yazınsal kuramların en eski ve en temel kavramlarından birisi kabul edilmiştir. Ancak antik dönemde bile sadece taklit etmek anlamında kullanılmayan mimesis; bir tarafta dünyanın maddesel gerçekliğiyle diğer taraftan da üretenin dünya görüşü, bilgisi ve deneyimi, zaman ve zamanın getirdikleri gibi çeşitli parametrelerle güçlü bir ilişkiye sahiptir. Bu bağlamda yapılan çalışmanın önermesi; tasarlama sürecinde nesnel dünyanın içselleştirmesi ve bireysel yaklaşımların yaratma sürecine dahil edilmesinin aslında tasarlama deneyiminde mimetik bir yaklaşım içerdiğidir. Bu önermenin sınanması amacıyla 'Archi-Mimesis' olarak kavramsallaştırılan ve mimesisin yaratıcı bir tasarlama öğretisi olarak kabul edildiği bir workshop etkinliği düzenlenmiştir. Archi-MİMESİS;
- by Özgür Demirkan and +1
- •
- Mimesis, Workshop, Spatial Experience, Archi-Mimesis
Öz Bu çalışmanın amacı; tarım üreticisi birlikleri ekseninde, Cumhuriyet dönemi kal-kınma ve modernleşme sürecinin tartışılması olarak özetlenebilir. Tarımsal üreti-min endüstriye dönüşmesi sonucunda ortaya çıkan yeni yaşam koşulları ve... more
Öz Bu çalışmanın amacı; tarım üreticisi birlikleri ekseninde, Cumhuriyet dönemi kal-kınma ve modernleşme sürecinin tartışılması olarak özetlenebilir. Tarımsal üreti-min endüstriye dönüşmesi sonucunda ortaya çıkan yeni yaşam koşulları ve bu ko-şulların meydana getirdiği yeni mimari çözümlemelerin bir uzantısı olarak endüstri yerleşkelerinin araştırılması ve bu yerleşkelerin kentleşme, mimari, ekonomik, sos-yal ve kültürel bağlamda merkezden perifere yayılımının belgelenmesi hedeflen-miştir. Nitekim Devlet eliyle kurulan bu endüstri yapıları kurulan işletmelerin bü-yüklüğü ve iş gücü ihtiyacına bağlı olarak bulundukları kentlerin demografik yapı-sını, sosyal ve kültürel ortamını değiştirmiş, çeşitlendirmişlerdir. Bu nedenlerle söz konusu dönemde ekonomisinin büyük bölümünü fındık üretimine dayandıran Gire-sun kentinde devlet eliyle hayata geçen, kent ekonomisi ve sosyal hayatına büyük katkılar sağlayan "Giresun Fiskobirlik Fındık İşleme Tesisleri Yerleşkesi ve Sosyal Konutları'nın 20.yy.endüstri yapısı olarak tartışılması çalışmanın ana eksenini be-lirlemektedir.
ÖZET İbadet yapıları, mimarlık tarihinde insanların bir araya geldikleri ilk kamusal ya-pılardır. Kentlerin tarih yazımını yönlendiren, kentlere kimliğini veren, kentlerin tanınması ve hatırlanmasında etkin rol oynayan bu yapılar dönemsel... more
ÖZET İbadet yapıları, mimarlık tarihinde insanların bir araya geldikleri ilk kamusal ya-pılardır. Kentlerin tarih yazımını yönlendiren, kentlere kimliğini veren, kentlerin tanınması ve hatırlanmasında etkin rol oynayan bu yapılar dönemsel birer tanık ya da sembol yapı olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Farklı dönemlerde, farklı uy-garlıklar ve olaylar tarafından şekillendirilen bu yapılar kentsel kimlik arayışları açısından sembolik değer taşımakta, konumları, biçimsel farklılıkları ve boyutları ile kentsel doku içerisinde kolaylıkla dikkati çeken, en önemlisi de kamusal me-kanın kimliğini tanımlayan bir araca dönüşmektedirler. Ancak ibadet yapılarından bazılarının zamanla ömürlerini tamamlamaları, kent kimliğinin önemli bir parçası olan bu yapılara sürdürülebilirliğini de etkileyecek yeni işlevler yüklenmesine ne-den olmaktadır. Bir taraftan yeniden kullanım alanlarıyla simgesel tarihini, mi-mari ve kültürel değerini mümkün olduğunca koruyacak diğer taraftan binanın karakteri ve konumuna uygun, ekonomik açıdan da uygulanabilir yeni işlevlerin yüklenmesi istenmektedir. Bu anlamda Anadolu kentlerinde dönemsel farklılık-lara tanıklık etmiş, cemaat değişikliğine uğramış ya da müze olarak yeniden kul-lanıma açılmış pek çok kilise yapısı yer almaktadır. Giresun kentinin önemli sem-bol yapıları arasında yer alan 'Giresun Kapusen Kilisesi' ise hem işlev değişikliği ile çocuk kütüphanesi olarak kullanılması hem de yüklendiği işlevin sürdürülebi-lirliğini sağlaması açısından örneklerinden farklılaşmaktadır. Bu nedenle yapılan çalışmada Kapusen Kilisesi ve işlev değişikliği üzerinden Giresun kent kimliğinin dönemsel olarak tartışılmasını amaçlamaktadır.
All disciplines that have similar modals in the nature have common rules for producing or designing and those rules are explained as mimesis by Ouincy [1] Mimesis is deemed as the natural mimic rules that brings all arts together on the... more
All disciplines that have similar modals in the nature have common rules for producing or designing and those rules are explained as mimesis by Ouincy [1] Mimesis is deemed as the natural mimic rules that brings all arts together on the common ground of similarities. Halliwell [2] states that mimesis did not mean just mimicking even in the ancient times and that it defines many similarity, equality types from visual similarity to behavioral imitation and metaphysical compatibility between the real and ideational. However, philosophers such as Rousseau, Frazer, Taussig evaluated mimesis within the context of culture. In his "On the Mimetic Faculty" named work, Benjamin [3] states that humans are the most mimetic creatures and our ability to identify or produce the similarities is actually the need of humans to be similar and behave mimetic. Or the 20th century philosophers such as Dawkins Blackmore, Dennett who discuss mimesis within the context of culture introduced a mimetic construct that they explained as source of the continuity and reproduction of the ideas.However the architecture discipline is much more different than the cultural, identity, rhetoric, theatric or biological mimetic descriptions. Unlike other disciplines, it contains more parameters, more references and most importantly it includes an imaginary thinking process, meaning a designing process. For example there are many parameters included from physical context, scheme of need, historical meanings or culture to the world view of the architect, what the designs are accepted as. Therefore thinking architecture as an independent branch of art or considering architecture as a discipline that brings forms together means to ignore all the values of architecture such as creativity, identity, culture.For those reasons, in the overall study; the focus is the idea that the designers transform the cultural values into mimetic imitation codes during the architectural designing process and that they perform their designs by imitating those cultural codes in their mental designing activities whether consciously or unconsciously. For this, an evaluation will be made on structures such as Axel Schultz (Berlin Crematorium), Renzo Piano (Jean-Marie Tjibaou Cultural Center), Peter Jumthor (Grande Palace Chapel). With this, the aim is both to evaluate the cultural codes that guide a designer within the context of designing process and also the discussion of mimesis as a designing method in terms of designing process, designer, architectural product. In the light of those findings, mimesis has been evaluated in terms of visual, conceptual, creative values of architectural designing practice and it is regarded as a designing tool.process. For example there are many parameters included from physical context, scheme of need, historical meanings or culture to the world view of the architect, what the designs are accepted as. Therefore thinking architecture as an independent branch of art or considering architecture as a discipline that brings forms together means to ignore all the values of architecture such as creativity, identity, culture. For those reasons, in the overall study; the focus is the idea that the designers transform the cultural values into mimetic imitation codes during the architectural designing process and that they perform their designs by imitating those cultural codes in their mental designing activities whether consciously or unconsciously. For this, an evaluation will be made on structures such as Axel Schultz (Berlin Crematorium), Renzo Piano (Jean-Marie Tjibaou Cultural Center), Peter Jumthor (Grande Palace Chapel), Turgut Cansever (Demir Holiday Village), Behruz Cinici (Council Mosque). With this, the aim is both to evaluate the cultural codes that guide a designer within the context of designing process and also the discussion of mimesis as a designing method in terms of designing process, designer, architectural product. In the light of those findings, mimesis has been evaluated in terms of visual, conceptual, creative values of architectural designing practice and it is regarded as a designing tool.
Bu makale, Osmanlı’nın son dönemindeki batılılaşma reformlarının ve Cumhuriyet döneminde ideolojik olarak benimsenen modernizm idealinin kentlerdeki mekansal değişime etkisini, tarımsal bir ürün üzerinden okunmasını amaçlamaktadır. Bu... more
Bu makale, Osmanlı’nın son dönemindeki batılılaşma reformlarının ve Cumhuriyet döneminde ideolojik olarak benimsenen modernizm idealinin kentlerdeki mekansal değişime etkisini, tarımsal bir ürün üzerinden okunmasını amaçlamaktadır. Bu eksende Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sosyal, kültürel, ekonomik gelişiminin büyük bir bölümünü tarımsal bir ürün olarak fındığa dayandıran Giresun ve fındığın kent mekanına yansımaları çalışmanın konusu olarak belirlenmiştir. Fındığın üretilmesini, işlenmesini, endüstrileşmesini ve kent mekanına yansımasını kapsayan süreç; Os- manlı’nın son dönemindeki sanayileşme (1842-1923), Erken Cumhuriyet dönemindeki koopera- tifleşme ve kurumsallaşma (1923-1950), 1950 sonrası liberal ekonomi politikaları, fabrikalar ve sanayi yerleşkeleri ile kalkınma (1950-1980) olmak üzere üç dönem üzerine kurgulanmıştır. Ken- tin geleneksel dokusundan modern bir kent dokusuna evrildiği yaklaşık yüz yıllık süreçte; önce tokmak ve değirmenin kullanıldığı iç hanelerin, motorla ve elektrikle çalışan fındık fabrikalarına dönüşmesi; Fiskobirlik, Fındık Araştırma, Fındık Borsası gibi fındığın gelişimi için birer itici güce sahip kurumların kurulması; son olarak da bu kurumların mimari yapıları ve bir 20.yy. sanayi yerleşkesi olarak tanımlanabilecek Fiskobirlik Entegre Tesislerinin kent mekanına eklenmesi kro- nolojik bir düzende tartışılmıştır.
BazI disiplinler ve kavramlar birbirlerinden farklI isimlerle anIlmalarIna raĞmen aslında birbirine çok benzeyen parametreler ve tanımlamalar içermektedirler. Sanat ve mimarlık birbirini bütünleyen bu disiplinlerden ikisidir. Caillois’in... more
BazI disiplinler ve kavramlar birbirlerinden farklI isimlerle anIlmalarIna raĞmen aslında birbirine çok benzeyen parametreler ve tanımlamalar içermektedirler. Sanat ve mimarlık birbirini bütünleyen bu disiplinlerden ikisidir. Caillois’in söylediği gibi, benzerdirler ancak farklıdırlar ve sarsıcı varlıklar ile kendilerini ortaya koymaktadırlar. Sanat ve mimarlığın bu bütünselliği; taklit eden, tekrar ederek üreten, yineleyen, öğreten/öğrenen bir sisteme sahiptir. İnsanlar da bu şekilde tekrar ederek dilleri; mimariyi, yapıtlar; görerek okuyarak toplumlar; öykünerek kültürleri ve yaşam biçimlerini oluşturmuşlardır. Bu bağlamda sanat ve mimarlıkta tekrar ederek üretmek için kullanılan yöntemlerden birisi mimesistir. Tiyatro, edebiyat gibi sanatların ya da pek çok filozof tarafından batı sanatının temeli olarak görülen mimesis, mimarlıkta Antik Mısır sanatından Frank O.Gehry’nin çalıimalarına kadar varlığı algılanabilen bir fenomendir. Kişinin öğretmenini ya da eğitimcisini taklit etmesi, sanat ve tasarım eğitimi bağlamında usta-çırak ilişkisinin mimesis kapsamı içinde yer alabileceğini göstermektedir. Kaldı ki; Ecole des Beaux Arts ve Bauhaus gibi ilk sanat ve mimarlık okullarının eğitim sistemleri incelendiğinde usta-çırak ilişkisinin çok yaygın bir biçimde kullan ve bu sistemin temelinde ustanın taklit edilmesinin yattığı görülmektedir. Bu nedenle, mimesisin antik dönemden modern döneme kadar olan süreçte bir eğitim aracı olarak kullanıldığı öngörülmektedir. Bu çerçevede mimesis kavramını tarihsel süreçte karşımıza çıkan sanat ve tasarım öğrenimi bağlamında irdelemek bu çalışmanın amacıdır.
Aksu-Seka Kağıt Fabrikası, Seka’nın planlı dönemdeki yatırım hamlelerinin üçüncüsü olarak, ülkenin gazete kağıdı ihtiyacını karşılamak üzere Giresun’da (1967) kurulmuştur. Zamanla kentin ekonomik gelişiminin yanı sıra mekansal gelişimini... more
Aksu-Seka Kağıt Fabrikası, Seka’nın planlı dönemdeki yatırım hamlelerinin üçüncüsü olarak, ülkenin gazete kağıdı ihtiyacını karşılamak üzere Giresun’da (1967) kurulmuştur. Zamanla kentin ekonomik gelişiminin yanı sıra mekansal gelişimini de etkileyerek kent belleğinde önemli bir yere sahip olmuştur. Diğer taraftan yakın tarihte (2005) yıkılışı, merkezi otoritenin kent mekanına, mimariye, koruma kanunlarına ve endüstri yapılarının korunmasına bakışını özetleyen bir örnektir. Ancak Aksu-Seka Kağıt Fabrikası’nın yitirilişinin ardından kuruma ilişkin arşiv belgelerine ulaşılamaması ya da ulaşılanların yetersiz olması kaybın sadece fiziksel değil aynı zamanda tarihsel bir boyutu olduğunun da göstergesidir. Bu nedenle “sözlü tarih araştırması” çalışmanın yöntemi olarak belirlenmiştir. Kollektif bellek ve kaydına katkı sağlayan çalışmalarda sıklıkla izlenen sözlü tarih yöntemi aracılığıyla, Aksu-Seka Fabrikası’nın tarihi, kültürel değeri, kentsel bağlamdaki yeri ve önemi tartışılmış; zamansal ve mekansal izleri mekanı deneyimleyenlerin sözlü anlatıları üzerinden değerlendirilmiştir. Kişisel tanıklık ve sözlü bilginin veri olarak değerlendirildiği çalışmada, bir endüstri yerleşkesi olarak AksuSeka’nın geçmişinin günümüz üzerinden yeniden okunması ile sahip olduğu dönemsel anlam ve sunduğu modern yaşam, kent hafızası üzerinden takip edilebilmiştir. Bu eksende farklı zaman dilimlerinde fabrikada çalışmış ya da çeşitli şekillerde fabrikayı deneyimleme olanağına sahip olmuş farklı meslek gruplarından kişilerle sözlü tarih görüşmeleri yapılmıştır. Görüşme yapılan kişilerden, deneyimledikleri bir mekan ya da duydukları, okudukları bir fabrika yapısı olarak Aksu-Seka’yı dönemsel koşulları ve kentin toplumsal gelişimi bağlamında ‘hatırladıkları’ üzerinden anlatmaları istenmiştir. Böylece ‘Sekalı’ların bireysel belleğinde kayıtlı gizil bilginin bir bütün olarak analizi yapılmış, kentin kolektif belleğinde yer eden bir endüstri yerleşkesinin geçirdiği süreç; mekansal, toplumsal ya da ekonomik parametreler üzerinden değerlendirmiştir.
- by Özgür Demirkan and +1
- •
- Modernleşme, Sözlü tarih, Endüstri Yapıları, Aksu-Seka
VI. YILDIZ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ
- by Selin Karaibrahimoğlu and +1
- •
- Gazete, Kent, Mimari, Yeşilgiresun
Bu çalışmanın amacı mimari tasarlama pratiği bağlamında bellek ve mimesis arasındaki ilişkinin tartışılması, tasarımcıların bellek ile kur- dukları mimetik ortaklık üzerinden mimarlıkta taklit olgusuna yeni bakış açılarının... more
Bu çalışmanın amacı mimari tasarlama pratiği bağlamında bellek ve mimesis arasındaki ilişkinin tartışılması, tasarımcıların bellek ile kur- dukları mimetik ortaklık üzerinden mimarlıkta taklit olgusuna yeni bakış açılarının kazandırılmasıdır. Çalışmanın kavramlarından bellek, düşünme faaliyetinin gerçekleşmesini sağlayan yer; mimesis, tasarlama sürecine yaratıcı bir bellek olarak işlerlik kazandıran, düşünme faa- liyetini harekete geçiren araç olarak tanımlanmıştır. Ancak bellek ve mimesis arasındaki ilişkinin tartışıldığı bir çalışmada mem kavramının, nasıl taklit edildiklerinin, çoğaldıklarının ya da tasarlama sürecinde neden mimetik bir değer olarak seçildiklerinin bilgisi önem kazanmak- tadır. Bu nedenle tasarlama sürecinin çok katmanlı yapısı içerisinde birbiriyle ilişkisel halde bulunan bilginin bir taklit birimi olarak; fikirleri, alışkanlıkları, inanışları, becerileri, görüntüleri, öğrenilebilen, hatırlanabilen her şeyi kapsayan mem kavramıyla açıklanmaya çalışılması olağandır. Tasarlamanın zihinsel kurgusu; başlangıçta var olan ve sundukları bilginin türüne göre görsel, kavramsal, yaratıcı memler olarak tanımlanan memlerin görerek, okuyarak, çizerek taklit edilmesini, yeniden üretilerek mimari düşünceye ve en sonunda somut bir nesne- ye ulaşılmasını mümkün kılar. Bu bakışla dijital ağların sonsuz yapılar evreninde kendine fazlaca yer bulabilen mimari yapıların memleri görsel belleğin; gelenek, toplum, kültür, sanat, felsefe gibi mimarlığın sosyal, toplumsal yönüne ilişkin memler kavramsal belleğin; bu memleri eşleyerek yeniden üreten duyusal, sezgisel akıl yaratıcı belleğin birimleridir. Bu kapsamda yapılan çalışma birbiriyle bağlantılı katmanlar üzerine temellendirilmiş, öncelikle dijital ağlarda, ilgili kaynak ve literatürün memleri araştırılarak türü, niteliği ve anlamına göre sınıflandırılmıştır. Sonrasında, tekil mimari yapıların yerine bir tasarım ortaklığı oluşturabilecek yapılara odaklanmanın çalışmaya hakim teorik yaklaşımın daha net okunmasını sağlayacağı öngörülerek, farklı kültürlerden ve coğrafyadan öğrencilerin katılımıyla varlık kazanan Uluslararası Archiprix Projeleri üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.
Purpose The purpose of the study is to discuss the Government houses erected in the latter Ottoman period, and the administrative centers erected in time by other public buildings located around over the changes they made to the urban... more
Purpose The purpose of the study is to discuss the Government houses erected in the latter Ottoman period, and the administrative centers erected in time by other public buildings located around over the changes they made to the urban space and in particular over the Giresun province periodical as a necessity and symbol of administrative modernization. Design/Methodology/Approach Giresun's modernization experience on the periphery was conducted by a periodic reading. The Late Ottoman Period is defined as the 'First Steps of Modernization (the end of the 19th century)'; the first years of the Republic as the 'Fundamental Modernization (the early 20th century)'; today is defined as 'New Searches / Tendencies in Modernization (late 20th-21st century)'. The method of the study was determined by the collection of verbal, written, and visual data Type the design/methodology/approach of the paper here. Findings Buildings that were built, demolished, or changed their function in each period in the context of their own historical conditions, are part of the city's modernization process. Accordingly, the administrative center, which was erected during the Ottoman period, continued its functional and symbolic meaning for many years, but has recently started to lose this feature and its structural quality and meaning. Research Limitations/Implications Giresun is placed in the center of the study as a township in the Trabzon province in the late Ottoman period, and as a small port city in the Republican Age. The study focuses on the period from the late period of the Ottoman period to the present. Originality/Value Today, the building, which has begun to lose its effect, despite its urban, architectural, and symbolic value, should be evaluated in a way that respects the public interest and should continue to preserve its rightful value as an important part of the urban memory. This study is unique with contribution to studies related to a city that has not been placed in many urban, architectural, and historical studies and with its potential to increase sensitivity to periodical buildings in the city as one of the parts that complement the city's culture and identity.
- by Selin Karaibrahimoğlu and +1
- •
- Kent Tarihi, Giresun, Hükümet Konakları
A radical change and transformation process have started in every area of Turkish society with the project of modernization being the main principle of the Republican regime, and many cities in Anatolia, mainly the central cities, have... more
A radical change and transformation process have started in every area of Turkish society with the project of modernization being the main principle of the Republican regime, and many cities in Anatolia, mainly the central cities, have become the application areas of the modernization project. In this period, the new functions required by the new regime have required the construction of public buildings, and these buildings have taken their place in the city and changed the general nature of the city. This transformation first observed in the central cities has also been observed in rural cities in the following years, and the cities have witnessed the similar spatial reflections. In this process, starting from the declaration of the Republic and culminating in the 1950s it is possible to watch the urban development that started in many Anatolian cities begin in Giresun, sustaining its existence as a port of exportation and a trade center on the Black Sea shores from the Ottoman to the Republican Periods. Many public buildings were constructed in the city after it has gained its identity as a provincial capital which happened with the declaration of the Republic. One of the most important structures that could be defined as bearing the architecture heritage of the Republic is "Giresun City Hall". Following the destruction of the Old City Hall in 1939 due to the Erzincan Earthquake, this building was constructed as the City Hall in 1949. Therefore; the building sustaining this function today is an important component of the historiography of the city. The building has sustained its existence as one of the important symbolic buildings of the city both with its position and its architectural character despite the transformation that has occurred in its surroundings in time. For these reasons; reconsideration of the Giresun City Hall as Republican Period building and the assessment of its contribution to the identity of the city within this context are the subjects of this study. To this purpose, this building was assessed with a holistic approach and its relationship to the public areas containing the streets/avenues and boulevards of its surroundings; and the urban functions of the buildings was examined as the elements of the urban identity analysis. The study was conducted in terms of the different periods, and within the scope of the sustainability of the identity, the building was analyzed based on the visuals, plans, archive documents, written and verbal resources belonging to the conditions of different periods and today; and the contribution of the building to the city itself and its architectural properties was discussed within the scope of the style characteristics of the period and the peculiar architectural character of the city.
- by Selin Karaibrahimoğlu and +1
- •
- Urban Identity, Urban Space, City Hall, Giresun
Bu çalışmanın amacı; Cumhuriyet ideolojisinin periferide konumlanmış bir kent olarak Gire-sun kent mekanındaki izlerini aramaktır. Kente ve mimariye özgü her düşünme eylemi ve uy-gulama; merkez eksenli ideolojik yaklaşımların yanı sıra... more
Bu çalışmanın amacı; Cumhuriyet ideolojisinin periferide konumlanmış bir kent olarak Gire-sun kent mekanındaki izlerini aramaktır. Kente ve mimariye özgü her düşünme eylemi ve uy-gulama; merkez eksenli ideolojik yaklaşımların yanı sıra kentlerin kültürleri, coğrafyaları ya da yerel aktörlerinden beslenmektedir. Giresun da, Anadolu kentlerinin genelinde gözlenen ideo-loji eksenli modernleşme sürecini yerel ölçekteki gelişmeler doğrultusunda yaşamış bir kenttir. Kentteki modernleşme çabaları ve uygulamaları bir taraftan merkezin öngörüleri ve ideolojisi ile biçimlenirken diğer taraftan merkezden bağımsız bir deneyim ve duyarlılıkla uygulamaya konulmuş; kente özgü kültürel, ekonomik ya da coğrafi koşullar bağlamında gerçekleşmiştir. Bu bakışla, Cumhuriyet ideolojisinin mimari ve kültürel faaliyetler üzerinden periferide yaygın-laştırılmaya çalışıldığı, imar hareketlerinin ivmelendiği 1930-1940 aralığı çalışmanın zaman-sal odağıdır. Cumhuriyet ideolojisi, Giresun kentine ve mimariye ilişkin somut semboller ve toplumsal dönüşümü ivmelendiren kültürel faaliyetler ile paralel bir biçimde okunmaya çalışıl-mıştır. Anadolu'nun en eski yerel gazetelerinden Yeşilgiresun Gazetesi çalışmanın odağına yerleştirilmiş, Cumhuriyet ideolojisinin kentteki izleri göstergebilimsel çözümleme yöntemi kullanılarak mekana ve kültüre ilişkin haberler üzerinden anlamlandırılmaya çalışılmıştır.
- by Özgür Demirkan and +1
- •
- Mimarlık, Kent Tarihi, Yerel Gazete
Cumhuriyet modernleşmesi, modern ve ulusal bir devlet sisteminin temsili olarak; Anadolu’nun sahip olduğu içsel bileşenlerin, toplumsal yapının, topoğra k özelliklerin ve en önemlisi zamansal bileşenlerin belirlediği yeniden inşa... more
Cumhuriyet modernleşmesi, modern ve ulusal bir devlet sisteminin temsili olarak; Anadolu’nun sahip olduğu içsel bileşenlerin, toplumsal yapının, topoğra k özelliklerin ve en önemlisi zamansal bileşenlerin belirlediği yeniden inşa sürecinin ideolojik temelini oluşturur. Bu kapsamda merkezin ardından sınırlı bir içerikle ve ardıl zamanlarda periferi kentlerinde; farklı anlamlarla varlık bulan, yerellikleri ile harmanladıkları kendi modern oluşlarını ortaya koyan bu uygulamalar, Cumhuriyet ideolojisinin evrimini anlatırken modern mimarlık ve planlama tarihinin de tanıklığını yapmışlardır. Bugün, Anadolu’nun periferisine bakarak merkezi anlamak ya da zamansal ardıllıkları bağlamında tersine bir okuma gerçekleştirmek mümkündür. Bu nedenlerle çalışmanın amacı; homojen, ölçülebilir, genellenebilir kabuller içeren merkez odaklı mimarlık yazımının dışında; çelişkileri, karmaşıklıkları, bilinmezleri ile periferideki yerel odaklı modernleşme deneyimini açığa çıkarmak ve modern mimarlık tarihine katkı sağlamaktır. Anadolu’nun periferisindeki Giresun çalışmanın odağına yerleştirilmiş, 1930- 1980 aralığında inşa edilmiş kamu yapıları ve kentsel düzenlemeler Cumhuriyet modernleşmesinin uygulamaları olarak merkez-periferi paradigması ekseninde değerlendirilmiştir. Bu kapsamla kentte halen varlığını sürdüren yapılara odaklanan çalışmada yapılar; modernleşme sürecini tanımlayan olguların yereldeki temsili üzerinden “ideoloji”, “ideal” ve “kalkınma” olarak belirlenen üç kavramla ilişkili gruplanmış, her grubun benzeşen ya da farklılaşan yönleri dönemsel gelişmeler bağlamında irdelenmiştir. Böylece, merkezin periferiye müdahalesi ve periferi kentlerde izlenen modernleşmenin yerel açılımları; Giresun odağında tartışılabilmiş, kendine modern mimarlık tarihi araştırmalarında yer bulamayan bir kent ve yapıları literatüre kazandırılmıştır.