Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Innerhalb der Grenze von New Historicism denkt man, dass auch „die auβer-literarischen Bereiche narrativ verfasst sind.“ Also wie es mit den Witzen und Humoren der Volkshelden, die wir unter literarischer Gattung Satire unterordnen... more
Innerhalb der Grenze von New Historicism denkt man, dass auch „die auβer-literarischen Bereiche narrativ verfasst sind.“ Also wie es mit den Witzen und Humoren der Volkshelden, die wir unter literarischer Gattung Satire unterordnen können, der Fall ist. Diese Witze sind auch unter der Volksliteratur unterzuordnen. Hayden nach soll im New Historicism die Literatur als Text der Kultur gesehen werden, „[d]er Satire kommt dabei ein besonderer Status zu: Sie bringt die Relativität aller Weltdeutungen zum Ausdruck, reflektiert also die Beliebigkeit jeder Darstellung„ in der sich eigentlich das „historische Bewusstsein“  auch dabei widerspiegelt. Sowie in diesem Sinne ist ein satirischer Witz „selbst eine spezifische Form kultureller Repräsentation […] und gehen der Genese von kultureller Bedeutung nach.“  In diesem Sinne sind die in der vorliegenden Arbeit studierten satirischen Witze und Schwänke beider Volkshelden Till Eulenspiegel (1300-1350) und Nasreddin Hodscha (1208-1284 ) als Texte der Kultur sowie die Texte der Literatur angesehen worden. Das interessante daran ist, dass uns sehr ähnliche Anekdoten der beiden Schälken trotz der „fremden“ Kulturen und der voneinander weit entfernten Geographie begegnen. Das könnte man eventuell mit der Theorie der Intertextualität erklären.
Keleş, Nejdet, (2016), İndo-Germen/Alman ve Turan/Türk Kavimleri Halk Kültüründe Atla İlgili İnançlar. İçinde: Dil Bilimleri, Kültür ve Edebiyat, Pamukkale Üniversitesi Padam Yayınları/1: Denizli, Isbn: 978-975-6992-64-7, s. 251-299.... more
Keleş, Nejdet, (2016), İndo-Germen/Alman ve Turan/Türk Kavimleri Halk Kültüründe Atla İlgili İnançlar. İçinde: Dil Bilimleri, Kültür ve Edebiyat, Pamukkale Üniversitesi Padam Yayınları/1: Denizli, Isbn: 978-975-6992-64-7, s. 251-299. İNDO-GERMEN/ALMAN ve TURAN/TÜRK KAVİMLERİ HALK KÜLTÜRÜNDE ATLA İLGİLİ İNANÇLAR The Belives About The Horse by Nations İndogermen/German and Turco/Turk Folk Culture Öz Halk edebiyatı malzemesini halk kültüründen alır. Bu kültürün içinde o toplumun mitolojisi, eski dinleri, tarihi, sosyo-kültürel yaşantıları ve anıları yer bulur. Halk kültüründe inanılan tabusal unsurlar ya o toplumun inandığı aktüel dinin içerisinde mevcuttur ya da eski din ve mitolojisinden yeni dinin içerisine girmiştir. Dolayısıyla kültür bilimi halk edebiyatı konusu içerisinde de ele alınır. Edebiyat biliminin bir dalı olan halk edebiyatının ilgi alanına halk bilimi de girer. Çünkü halk kültürü yazılı ve sözlü edebi eserler içinde (destan, efsane, atasözü, deyim, roman, tiyatro, şiir, türkü vs.) işlenmiştir. Halk inançları ve metinler aynı zamanda bir toplumun kültürünü yansıtan kültür metinleridir. Bu makalede Turan ve İndo-Germen kavimlerinden olan genel Türk ve Alman uluslarının halk kültüründe atın yeri ve önemi çözümlenecektir. Makalenin birinci bölümünde atın ilk anayurtlarından itibaren Türklerdeki maddi ve kültürel önemi işlenecektir. İkinci bölümde ise Almanların İndogermen, Germen ve Alman ulusluğu dönemlerindeki atla ilgili maddi ve kültürel düşünce ve yaşantıları ele alınacaktır. Bu dönemlerle birlikte Orta Asya ve Grek mitolojisinin bugünkü Alman kültüründeki inançlarna etkileri araştırılacaktır. Dolayısıyla makalede Türklerin ve Almanların at ve ata ait unsurlarla ilgili inançları tarih, mitoloji, atasözleri, destan-efsaneler ve ezoterik batın bilimlerdeki büyü, nazar ve şifa verme gibi unsurlarıyla kıyaslanacaktır. Makale karşılaştırmalı Türk ve Alman halk edebiyatı araştırmaları için kültürel bilgiler sunma amacını taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Edebiyat, Kültür, Batıl İnanç Reflections of German Superstitions and Legends in Theodor Storm's "Kıratlı" Novella Abstrackt Folk literature takes its material from folk culture. Folk Culture includes mythology, old religions, history, socio-cultural experiences and memory of every folk. The taboos, that a certain folk believes in, is whether a part of their current religion or they have come down fromt heir old religions and mythology. So, Folk Literature is an area of the cultural studies. Folk literature, as a branch of literature science, has to take sociology into consideration. Because, folk culture has been woven into oral and written literature.(epics, myths, proverbs, idioms novels, poetry nd folksongs etc.) Literary texts are rich of the cultural material, which reflect the culture of a nation. In this article, the role and the significance of the horse in Turkish and German nations, which are descendants of the Turanian and Indo-German peoples will be analysed. In the first part of the article, the material and cultural importance of the horse in Turkish culture since the period when they were living in Central Asia, will be treated. In these condpart, the place of the horse in the lives of the Germans, beginning with the Indo-German period and continuing with the post-migration period and finally modern Germany, will be studied. In addition, the influence of the Central-Asian and Greek mythology on the beliefs in German culture will be taken into consideration. Thus, the motifs and elements of horse in Turkish and German beliefs, history, proverbs, myths, legend sand in esoteric sciences such as: magic, evileye and healing will be compared. The purpose of this article is to present information for the comparative Turkish and Germanic folk literature researches.
Bu makalede Türk Nasreddin Hoca ile kendinden yaklaşık altmışaltı (66) yıl sonra yaşayan Alman Till Eulenspiegel adlı maceracı ve şakacı kişiliğin esprilerinin karşılaştırılması yapılarak hemen hemen aynı motifli fıkraları tespit... more
Bu makalede Türk Nasreddin Hoca ile kendinden yaklaşık altmışaltı (66) yıl sonra yaşayan Alman Till Eulenspiegel adlı maceracı ve şakacı kişiliğin esprilerinin karşılaştırılması yapılarak hemen hemen aynı motifli fıkraları tespit edilecektir. Nasreddin Hoca da Till Eulenspiegel de tarihi iki şahsiyettir. Kendi uluslarının halk kahramanı olmuşlardır. Nasreddin Hoca fıkraları ilk yayınlanan 1837’deki Mehmet Tevfik Çaylak’ın “Letaif-i Nasreddin” derlemesindeki 137 fıkradan sonra gün geçtikçe artarak en son 2008’deki Mustafa Duman’ın “Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası” derlemesinde 1555 fıkra kaydına ulaşılmıştır. Herman Bote olduğu sanılan yazar tarafından ilk kez 1510/11’da derlenen “Till Eulenspiegel Halk Kitabı”ndaki fıkralarsa sadece ilk yayınlandığı gibi 95 hikâyede kalmıştır. Nasreddin Hoca fıkraları ile Till Eulenspiegel fıkralarından yedisi birebir benzer motiflidir. Bu çalışmada bu benzer motifli fıkralar metinlerarasılık kuramıyla tespit edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Nasreddin Hoca, Till Eulenspiegel, Benzer Motifli Fıkralar
Abstract "Maria Stuart", a five-ackt tragedy by Schiller deals with the struggle between two stepsister Queens for the throne of Britain,-the Protestant Quenn of England, Elisabeth I (1533-1603) and the catholic Quenn of Scotland, Maria... more
Abstract "Maria Stuart", a five-ackt tragedy by Schiller deals with the struggle between two stepsister Queens for the throne of Britain,-the Protestant Quenn of England, Elisabeth I (1533-1603) and the catholic Quenn of Scotland, Maria Stuart. Schiller had studied this real story, which has been one of the greatest materials of world"s literature, for two and a half years through several historical sources and eventally presented to the reader as a masterpiece in a classical style. The characters in "Maria Stuart" can be taken into account in terms of two groups of conflict as those who supported Elisabeth on one side and those who supported Maria on the other. This study presents the conflicts of personality, love and benefit between the groups as well as it reveals the models of conflict presented by the characters.
ÖZET Yazının bulunduğu MÖ 3200 İlk Çağ’ın başlangıcı, Hunların MS 375’te Avrupa’ya inmeleri ile başlayan II. Halklar Göçü ise bu çağın kapanıp Ortaçağ’ın başlangıcı sayılır ki, bazı görüşlere göre bu tarih Batı Roma Devleti’nin yıkılması... more
ÖZET  Yazının bulunduğu MÖ 3200 İlk Çağ’ın başlangıcı, Hunların MS 375’te Avrupa’ya inmeleri ile başlayan II. Halklar Göçü ise bu çağın kapanıp Ortaçağ’ın başlangıcı sayılır ki, bazı görüşlere göre bu tarih Batı Roma Devleti’nin yıkılması olan 476’dır. Bu makalede filolojik (dilbilimsel) yöntem içerisinde epigrafi, tarih, antropoloji ve etnografya tahlilleri yapılarak, Ural-Altay bölgesinden başlayıp Hindistan, Orta Asya ve Avrasya’ya dek yayılan Türkçenin Hint-Avrupa dilleri ile olan İlk Çağ ve Orta Çağ arası ilişkileri ve bu dillere etkileri yanında, Hint-Avrupa dillerinin kaynağı da olabileceği araştırılmaktadır.  Anahtar Kelimeler: Türkçe, İndogermence, Etkileşim

ABSTRACT  The invent of script at 3200 B.C means the beginning of ancient and the migration of the Huns to Europe at 375, that inaugurated II. Emigration of nations, in the middle ages, which calls the end for the ancient. Another opinion for the closure date is the fail of West Rome state at 476 A.C. In this article using philological method with analyses of epigrahy, history, anthropology and ethnography the Ancient and Middle Age relationships and influence of Turkish, starting from Altai region reaching up to India, Middle Asia and Eurasia, with Indo-Germanic languages have been studied and also the fact that Turkish might be source of Indo-Germanic languages has been examined.  Keywords: Turkish, Indogermanic, Influence
ÖN SÖZ Halk edebiyatı bir milletin ortak düşünce ve duygu geleneğinden çıkar. Destan, efsane, mitoloji, türkü, şarkı ve masallar bir milletin kalbi, ruhu, zihni ve dilidir. Çünkü milletler ortak bir coğrafya ve kültürle ortak bir tarihi... more
ÖN SÖZ  Halk edebiyatı bir milletin ortak düşünce ve duygu geleneğinden çıkar. Destan, efsane, mitoloji, türkü, şarkı ve masallar bir milletin kalbi, ruhu, zihni ve dilidir. Çünkü milletler ortak bir coğrafya ve kültürle ortak bir tarihi ve hayatı yaşayan bireylerini hemen hemen aynı kıvamda ve ruhta yetiştirir. Halk edebiyatı eserleri de bu ortak yaşanan kültür ve hayatın sonucunda uzun yılların süzgecinden geçerek ortaya çıkar ve nesilden nesile aktarılır. Halk edebiyatı sanat eserlerini son şekliyle somut olarak ortaya koyanlar ise halkın içinde yaşayan yetenekli ozan ve şairlerdir. İnsan, tabiatı gereği temelde düşünmek, konuşmak, okumak ve yazmak gibi Hegel’in “ideal” saydığı düşünsel eylemlerde bulunan sosyo-kültürel bir varlıktır. Bu anlamda insan aynı zamanda edebî bir varlıktır. Çünkü edebiyat düşünmek demek olan felsefeyi de kapsar, duygulanan insanın şiirini, anlatılan bir destan veya masalı, kişi veya toplum tarafından bir kahramana veya bir ulu kişiye dizilen kahramanlık destanlarını veya menkıbeleri de. Bunların tümü yazıya döküldüğü anda edebiyat biliminin merakını ve ilgisini uyandırır ve filologlarca incelenmeye alınır. Bu nedenle edebiyat bilimi tüm sanatları ve bilimleri mercek altına alan, onların hepsini sarmalayan çok geniş bir alandır. Çünkü analiz etmeye çalıştığı edebiyat eserlerini yani duygu ve düşünce ürünlerini edebiyat açısından “okuma”, “alımlama” ve “anlamaya” dolayısıyla okuduğu eserlerdeki “boşlukları doldurmaya” (Özbek 2007, Göktürk 1988) çalışır. “Okumak” ise bizden öncekilerin tecrübeleriyle bir adım daha ileriye gidebilmek ve daha farklı şeyler söyleyebilmek içindir.  Bu kitapta orijinal adı “Nibelungenlied” olan Alman millî halk eseri Nibelunglar Destanı “okunacaktır”. Kitabın I. bölümünde 12. asırda yazıya dökülen bu destanın adından, halk edebiyatındaki türü ve yeri tartışmalarına; eğitim, kültür, tarih, politika, felsefe, sanat ve edebiyat alanındaki metinler ve kültürler arası okumalarına kadar geniş bir alan incelenecektir. II. bölümde Nibelunglar Destanı’nın Alman ve evrensel filoloji yorumlamaları ve metinler arası kuram ışığında diğer destanlarla etkileşimine göz atılacaktır. III. bölümde ise yeni tarihselcilik kuramıyla destanın metin analizine çalışılacaktır.
Filolojik (karşılaştırmalı ve tarihsel dilbilim ve edebiyat) çalışma içerisinde gösterilen tarih, arkeoloji, nümizmatik ve antropolojik sonuçları da içine katarak İlk Çağ (MÖ 3500-MS 374) ve Orta Çağ (MS 476 - 1453) halklarının sosyal... more
Filolojik (karşılaştırmalı ve tarihsel dilbilim ve edebiyat) çalışma içerisinde gösterilen tarih, arkeoloji, nümizmatik ve antropolojik sonuçları da içine katarak İlk Çağ (MÖ 3500-MS 374) ve Orta Çağ (MS 476 - 1453) halklarının sosyal hareketleri ve ilişkileri bağlamında oldukça karmaşık görülen İndo-Germen, yani bugünkü Hint-Avrupalı uluslarının kökeni ve ana vatanı meselesi Orta Asya’nın (Türkistan) iyi tahlil edilmesiyle aydınlığa kavuşacaktır. Bu kitapta Ön/Proto-Türkler ile Ön/Proto-Germenlerin Orta Asya’da neşet ettikleri tezi izlendi ve bu iki kök kavmin İlk Çağ’dan Orta Çağ ortalarına kadar olan tarihsel, kültürel ve ırksal ilişki, etkileşim ve karışımları incelendi.
Öz Halk edebiyatı malzemesini halk kültüründen alır. Bu kültürün içinde o toplumun mitolojisi, eski dinleri, tarihi, sosyo-kültürel yaşantıları ve anıları yer bulur. Halk kültüründe inanılan tabusal unsurlar ya o toplumun inandığı aktüel... more
Öz Halk edebiyatı malzemesini halk kültüründen alır. Bu kültürün içinde o toplumun mitolojisi, eski dinleri, tarihi, sosyo-kültürel yaşantıları ve anıları yer bulur. Halk kültüründe inanılan tabusal unsurlar ya o toplumun inandığı aktüel dinin içerisinde mevcuttur ya da eski din ve mitolojisinden yeni dinin içerisine girmiştir. Dolayısıyla kültür bilimi halk edebiyatı konusu içerisinde de ele alınır. Edebiyat biliminin bir dalı olan halk edebiyatının ilgi alanına halk bilimi de girer. Çünkü halk kültürü yazılı ve sözlü edebi eserler içinde (destan, efsane, atasözü, deyim, roman, tiyatro, şiir, türkü vs.) işlenmiştir. Halk inançları ve metinler aynı zamanda bir toplumun kültürünü yansıtan kültür metinleridir. Bu makalede Turan ve İndo-Germen kavimlerinden olan genel Türk ve Alman uluslarının halk kültüründe atın yeri ve önemi çözümlenecektir. Makalenin birinci bölümünde atın ilk anayurtlarından itibaren Türklerdeki maddi ve kültürel önemi işlenecektir. İkinci bölümde ise Almanların İndogermen, Germen ve Alman ulusluğu dönemlerindeki atla ilgili maddi ve kültürel düşünce ve yaşantıları ele alınacaktır. Bu dönemlerle birlikte Orta Asya ve Grek mitolojisinin bugünkü Alman kültüründeki inançlarna etkileri araştırılacaktır. Dolayısıyla makalede Türklerin ve Almanların at ve ata ait unsurlarla ilgili inançları tarih, mitoloji, atasözleri, destan-efsaneler ve ezoterik batın bilimlerdeki büyü, nazar ve şifa verme gibi unsurlarıyla kıyaslanacaktır. Makale karşılaştırmalı Türk ve Alman halk edebiyatı araştırmaları için kültürel bilgiler sunma amacını taşımaktadır. Abstrackt Folk literature takes its material from folk culture. Folk Culture includes mythology, old religions, history, socio-cultural experiences and memory of every folk. The taboos, that a certain folk believes in, is whether a part of their current religion or they have come down fromt heir old religions and mythology. So, Folk Literature is an area of the cultural studies. Folk literature, as a branch of literature science, has to take sociology into consideration. Because, folk culture has been woven into oral and written literature.(epics, myths, proverbs, idioms novels, poetry nd folksongs etc.) Literary texts are rich of the cultural material, which reflect the culture of a nation. In this article, the role and the significance of the horse in Turkish and German nations, which are descendants of the Turanian and Indo-German peoples will be analysed. In the first part of the article, the material and cultural importance of the horse in Turkish culture since the period when they were living in Central Asia, will be treated. In these condpart, the place of the horse in the lives of the Germans, beginning with the Indo-German period and continuing with the post-migration period and finally modern Germany, will be studied. In addition, the influence of the Central-Asian and Greek mythology on the beliefs in German culture will be taken into consideration. Thus, the motifs and elements of horse in Turkish and German beliefs, history, proverbs, myths, legend sand in esoteric sciences such as: magic, evileye and healing will be compared. The purpose of this article is to present information for the comparative Turkish and Germanic folk literature researches.
Keleş, Nejdet ÖZET Almanya'da Türkiye Türkçesi Ağzı: Bu makalede Almanca ve Türkiye Türkçesi (Anadolu ağzı) dil grupları ve ses telaffuz yapıları karşılaştırılarak, eğitim dili Almanca fakat anadili Türkçe olan ve Türkiye Türkçesi... more
Keleş, Nejdet
ÖZET Almanya'da Türkiye Türkçesi Ağzı: Bu makalede Almanca ve Türkiye Türkçesi (Anadolu ağzı) dil grupları ve ses telaffuz yapıları karşılaştırılarak, eğitim dili Almanca fakat anadili Türkçe olan ve Türkiye Türkçesi konuşan göçmen Türklerin Almanya'da doğup büyüyen çocuklarının Türkçesi fonetik açısından incelenecektir. Almanya'daki bu Türkçe diyalekt yeni bir Türkiye Türkçesi ağzdır Anahtar kelimeler: Almanya Türkleri, Alman Aksanı, Almanya Türkçe ağzı The Turkey Turkish Dialect In Germany: In this article will be compared german and Turkey turkish dialeckt-groups (anatolian mouth) and fonetic structure and will be studied of the fonetic of turkish from emigrantengeneration, wich were born and grown in germany and they educationlanguage is german, but they speak turkish as motherlanguage. This new turkish mouth in germany is a new Turkey Turkish dialeckt. YÖNTEM Bu araştırma alan çalışmasının verileriyle hazırlanmıştır. Almanya'da 4 yıllık çalışma sürecinde ilkokuldan üniversiteye kadar farklı eğitimleri olan ve aralarında Hamburg Üniversitesi Türkoloji öğrencilerinin de olduğu Almanya doğumlu 500'e yakın Türkiye kökenli Türk denek analiz edilmiş ve sonuca ulaşılmıştır. GİRİŞ Türk dili 1 2 lehçe 50 ağızda 2 yaklaşık 250 milyon Türkün konuştuğu dünyanın en yaygın beşinci dilidir. Lehçe " bir dilin bazı ses, ek, kelime yapısı, sözdizimi kuralları bakımından ayrı 1 Türkçe, Ural-Altay dil grubuna dâhil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur. Yapı bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık = yapışkan, agglutirend) dillerdendir. Tüm diller gibi Türkçenin de bilinen yazılı metinlerinden önceki dönemleri " karanlık dönem " olarak kabul edilmektedir. Reşit Rahmeti Arat'a göre Çuvaşça ve Yakutça olan ana iki lehçe bu dönemde ayrışmıştır: (Çuvaş s-y; l-ş; r-z ve Yakut s-y, t-d sesleri mevcuttur (Arat 1992: 61). Benzing ve Menges Türk dillerini beş gruba ayırırlar: a) Bulgar grubu (Çuvaşça), b) Güney Türkçesi (Oğuz grubu: Osmanlıca, Azerice, Türkmence: Rus Türkmenistanı ve İran Türkleri-), c) Batı Türkçesi (Kıpçak-Kuman dilleri: 1-Pontus-Hazar: Karayim: Karaçay-Balkarca, ve Kumuk, 2-Ural grubu: Tatarca, Başkırtça 3-Aral-Hazar grubu: Kazakça ve Kırgızca), d) Doğu Türkçesi (Uygurca grubu: Özbekçe, Karahan, Harezm Türkçeleri), e) Kuzay Türkçesi: 1-Altan–Sayan grubu: 1-Altayca (Oyrotça, Teleütçe), 2-Şorca (Abakanca), 3-Tuva dili (Soyonca, Uryankaca ve Kargas dili), 2-Kuzey Sibirya grubu, 3-Eski Türkçe yani Orhun Yazıları (1979: 1-7). Bu durumda günümüzde ağız olarak sınıflandırılan bazı yöre Türkçeleri bazen de lehçe olarak tanımlanmıştır. Lehçe aslında bir dilin, bilinmeyen bir zamanda, ana dilden ayrılan ve sonra anlaşılmayacak kadar farklılıklar gösteren koludur, buna dilbiliminde " dil dalı " da denir. Kâşğarlı'ya göre 5 Türk Lehçesi; Türk, Türkmēn-Oğuz, Çigil, Yağüma, Kırgız ve 24 ağız vardır (1074: 11). En doğru tespiti yapan Caferoğlu'na göre Türkçede 2 ana lehçe; Doğu lehçesi (Yakutça) ve Batı (Çuvaş) lehçesi olarak bu bu iki koldan 48 ağız vardır. (2001/II: 13, 37-38). Bu iki Türkçe ana kol (lehçe) şöyledir: 1. Kuzey-Doğu lehçesi: Hakaniye veya Yakutça lehçesi: r ve l harfleri yaşar: Ogur. Kuzey-Doğu Türkçesi kuzeyde Kıpçak, doğuda Çağatay Türkçesini meydana getirmiştir. Eski Türkçenin (Yakutça kolunun) bir devamı olarak XIII. ve XIV. yüzyıllarda Orta Asya ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki Türkler arasında kullanılmıştır. Bu lehçe, İslâm'dan önceki Uygurcanın ardılıdır; XIV. yüzyıldan bu yana artık Çağatayca adını almıştır. Doğu Türkistan, Mâverâünnehir, Har-zem, Altınordu bölgelerinde gelişmiştir. İslâm uygarlığı çevresindeki Türk edebiyatının elimizdeki en eski örnekleri bu lehçe ile yazılmıştır (XI. ve XII. yüzyıllar). Lehçenin çağdaş kolları; Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Başkurt Türkçeleri gibi Batı Türkçesi dışındaki diğer Türk
CIRCULATION AND TRANSFORMATION BETWEEN TRIBES AND IT’S INFLUENCE TO RECOMPOSITION OF SOCIETIES Interactions between different social communities such as tribes, races, nations and peoples have attracted attention of many social... more
CIRCULATION AND TRANSFORMATION BETWEEN TRIBES
AND IT’S INFLUENCE TO RECOMPOSITION OF SOCIETIES

Interactions between different social communities such as tribes, races, nations and peoples have attracted attention of many social scientists. Such interactions due to migration, mixing, conversion, transformation and assimilation processes still draw attention of many people. Many question relationships between various multicultural communities within the framework of such concepts. Our thesis is that societies transform with migration, mixing, conversion, transformation and assimilation processes. Our findings support our thesis. This study contains a literature review with qualitative research methods. First and second-hand sources have been evaluated on the subject matter. In the introduction, information on concepts of tribe, race, nation and people are provided. After the method used for the literature review is explained, research methods that have been used is related. The point of reasearch is explained before we have elaborated on our findings. We have provided authentic explanations after each finding. After evaluation and conclusion sections, we have provided a bibliography. Our findings have reaffirmed our beliefs by demonstrating that tribes, races, nations and peoples that have lived at certain time frames and places on earth, have some type of interaction with each other due to migration, mixing, conversion, transformation or assimilation processes. Within this frame, we have emphasized that it is essential for different societies to develop friendly, brotherly and peaceful relations among themselves.  Our suggestion to academia, social communities, human scientists, politicians, policy-makers, social groups and individuals is to use of these findings in cultural studies locally and universally, in order to contribute in conducting of interactions between different communities in a peaceful and humane manner.   
 
Key Words: Nation, Interaction, Migration, Mixing, Transformation
Research Interests:
Orta Asya Türk dünyasında Kırgızistan Tamgalı Say (Vadisi), Talas Vadisi ve Issıq Köl üçgeninde bulunan ve Türk yazı alfabesinin kökeni olan binlerce tamgalı yazıtla, Anadolu’da Erzurum, Karayazı/Salyamaç köyü yakınlarındaki Cunni... more
Orta Asya Türk dünyasında Kırgızistan Tamgalı Say (Vadisi), Talas Vadisi ve Issıq Köl üçgeninde bulunan ve Türk yazı alfabesinin kökeni olan binlerce tamgalı yazıtla, Anadolu’da Erzurum, Karayazı/Salyamaç köyü yakınlarındaki Cunni Mağarası, Ordu Mesudiye, Hakkâri Tirişin (Yeşil Ok) dikili taşları ve mağaralardaki duvarlar üzerindeki tipik at tamgaları ve diğer resim ve tamga-runik harfler bizi Göktürk/Orhun yazı alfabesinin kökenine götürür. MÖ 18 binden itibaren resim, MÖ 14 binden itibaren tamga olarak başlayan Türk yazı geleneğinin alfabeye geçiş tarihlendirmesinde Türkologlar henüz kesin yargıya varamamışlarsa da MÖ 2. asırdan çok önce bu evreye geçildiği kuvvetle muhtemeldir. Zira bu tamga ve sembol şekillere Orhun yazıtlarından en az 2, 3 asır önce yazılan MS 3.-4. asırlardaki Yenisey kitabeleri mevcuttur. Türkistan ilmi heyetlerinin son zamanlarda buldukları Türkçe bazı kaya yazıtlarının ise Yenisey’den de en az 2-3 asır öncesine ait olduğu bilinmektedir. Böylece milat başlarına dek Türk tamgalarından oluşan alfabe yazısı belgelidir. Son evre olan Orhun’daki Göktürk Alfabesi M. Ergin’e göre toplam 38 harflidir.
MS 400’de Stanga/Gottland adasında 1903’te bulunan Kylever taşı üzerindeki yazıtta mevcut tamga/runların ilk 7 harfinden yola çıkılarak Futhark da denen Kuzey Avrupa-Germen/İskandinav 24 harfli runik yazılar ise genelde MS 200-1100 yılları arasında Kuzey Avrupa, İskandinavya ve Gotland adasında yaygınlaşmıştır. Çoğu Vikingler zamanı denen MS 793-1064 arasında Kuzey Germen/İskandinav halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan bir alfabedir. Bu alfabeyle yazılan yazıların anlamı ve sırrı hâlâ çözülememiştir. Batılılarca Türk geleneğinde olduğu gibi Kuzey İskandinav Germenlerinin kayalara işlenen runik yazılarının Kuzey Latin, Grek, İtalya/Etrüsk veya Kimbern alfabe hurufatından esinlendiği kuramları mevcuttur, ancak bu tezler ispatlanamamıştır. Diğer en güçlü tez Batı Hunlarıyla yaşayan Gotların, İskandinavya’ya bu yazıyı taşımış olduğudur. Bu konuda oldukça yeterli dilbilimsel delil yanında Edda Destanları ve İskandinav mitolojisi de runik harflere Türkleri işaret etmektedir. “Run yazılarını icat etti” denilen mitolojideki baştanrı Odin/Wodan’ın da Türk olduğu ve run harflerinin Türklerden geldiği çoğu bilimsel eserde kayıtlıdır. Bu bildiride 24 harflik Kuzey Germen/İskandinav runik alfabenin 18 harfinin 38 harflik Göktürk/Orhun alfabesindeki tamgalarla tam benzer olduğu belgelenmektedir. Bu benzerlik bu araştırmada kullanılan kültürlerarası yayılma (difüzyon) ve metinlerarasılık kuramlarına göre tesadüf olamaz ve Futhark alfabesinin kökeninin Türk tamgaları olduğunu ortaya koymaktadır.