Bu makalenin ilk versiyonu Toplumsal Tarih Dergisi’nin 322. sayısında yayınlanmış- tır. Bkz. “İti... more Bu makalenin ilk versiyonu Toplumsal Tarih Dergisi’nin 322. sayısında yayınlanmış- tır. Bkz. “İtibar ve İflas Sarmalında Bir Müteşebbis: Menzilci Hızır Çavuş”, Toplumsal Tarih, S. 322, 2020, s. 32-38.
Although tar smearing was a means of revealing acts of adultery and prostitution to the Ottoman s... more Although tar smearing was a means of revealing acts of adultery and prostitution to the Ottoman society and officials, the opinion of neighborhood residents also gained importance in determining the legitimacy of these allegations. However, beyond its use as a tool of declaring acts of adultery, this was gradually exploited by malicious neighbors to slander each other. Through an exhaustive analysis of Konya court records between 1645 and 1750, this study attempts to examine the extent to which people used tar smearing as a duty under 'social responsibility' to stop social evils like adultery, and to what extent was it exploited as a means of a slanderous tool.
Osmanlı toplumunun kültürel kodlarını layıkıyla anlayabilmek genel ahlaka, adaba ve kanuna aykırı... more Osmanlı toplumunun kültürel kodlarını layıkıyla anlayabilmek genel ahlaka, adaba ve kanuna aykırı fiil ve davranışlar ile bunlara karşı geliştirilen tepkilerin masaya yatırılmasıyla mümkündür. Osmanlı'da bireylerin toplum içindeki saygınlıklarını etkileyen unsurları dar kalıpta düşünmemek gerekir. Bireyin karakteri, çevresiyle uyumu, onur ve şerefine yönelik saldırılara karşı tavrı onun namuslu birisi olup-olmadığına dair önemli ipuçlarıdır. Kişinin namuslu biri olup olmadığını toplumsal normlarla olan uyumu göstermektedir. Eğer kişi toplumsal normlara uyan ve kendisinden emin olunan biriyse, toplumsal hafızaya namuslu, tersi davranışlarda bulunanlar ise namussuz olarak kodlanmaktaydı. Konya Şer'iye Sicillerine dayanan bu çalışma; namuslu ve ahlaklı kişiler, toplumsal normlara saldıranlara karşı mücadele etmekte, en azından hukukî süreçte, büyük ölçüde de birbirilerine destek çıkmaktadırlar.
Özet Osmanlı Devleti'nde, merkez ile taşra arasında karşılıklı olarak gönderilen değerli evrâklar... more Özet Osmanlı Devleti'nde, merkez ile taşra arasında karşılıklı olarak gönderilen değerli evrâkların iletimi, belirli bir amaç için yolculuk yapan resmî görevlilerin ulaşımlarının sağlanması ve devlet hazinesine ait değerli emtianın yer değiştirmesi hep at sırtında gerçekleşmiştir. Söz konusu atla-rın nerelerden ve ne şekilde temin edilecekleri meselesine ise menzilhânelerin kurulmasıyla çözüm üretilmiştir. Bu hizmetlerde bir aksama yaşanmaması, söz konusu birimlerin her yıl tek-rarlanan bir şekilde yerinde ve yeniden örgütlenmeleriyle mümkün olabilmektedir. Bu çalışma-nın amacı da, bahsedilen hususlar doğrultusunda, Osmanlı Devleti'nde resmî ulaşım ve iletişi-min örgütlenmesinin kimler tarafından, ne şekilde ve hangi zaman aralıklarında yapıldığını incelemektir. Abstract The valuable document sending between the administrative centre and the provinces, the transportation of official functionaries and place-changing of valuable goods belonging to state treasury ,were always carried out on horseback in the Ottoman State, The matter of obtaining the horses, where and how, was resolved with the foundation of the menzilhânes. This institution was organized every year to abstain from difficulties and problems in the service. The aim of this study is underlying the official transportation and communication organization in the Otoman State covering the mentioned matters and revealing the time range of transportation, by whom did they carry out and how did they do.
Osmanlı Devleti’nde ulaşım ve haberleşme esnasında orduların, kervanların, ulakların ve devlet gö... more Osmanlı Devleti’nde ulaşım ve haberleşme esnasında orduların, kervanların, ulakların ve devlet görevlilerinin belirli bir mesafe kat ettikten sonra geceyi geçirmek, at değiştirmek veya dinlenmek için konakladıkları yerlere menzil adı verilmiştir. Bu çalışmada, Konya ve çevresinde kurulmuş olan Osmanlı menzilleri işlevleri bakımından, ‘menzilhâneler’, ‘askerî menziller’ ve ‘hac menzilleri’ başlıkları altında incelenmiştir. Öncelikle menzillerin konumları, birbirilerine olan uzaklıkları ve genel özellikleri ortaya konulmuştur. Daha sonra menzilhânelerin gelir kaynakları, görevli kadrosu ve işlevleri hakkında, bölgesel verilerden
yola çıkılarak bazı güncel bilgiler sunulmuştur. Yine Konya menzilhânelerinden, muhtelif zaman dilimlerinde, ulaklara verilen beygir ve sürücü sayıları belirtilerek bu birimlerden asgarî düzeyde ne kadar faydalanıldığı gösterilmiştir. Menzilnâmelerdeki veriler kullanılmak suretiyle de, askerî menziller ile hac menzillerinin yerlerinin tespiti ve tesisi açısından hangi ölçütlerin önem taşıdığı vurgulanmaya çalışılmıştır.
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıla kadar, merkezin taşra ile olan irtibâtını ve devletin resmî haberle... more Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıla kadar, merkezin taşra ile olan irtibâtını ve devletin resmî haberleşmesini ana yollar üzerinden sırasıyla ulak hükmü, menzilhâne sistemi, in'âm hükmü, kirâcıbaşılık ve nihâyetinde de 1839 yılında kurulan posta teşkilâtı vâsıta-sıyla sağlamıştır. Devlet seferler sırasında ordusunu cepheye ulaştırabilmek için, yine bu ana yollar üzerinde tespit edilen menzillerden faydalanmıştır. Ayrıca Anadolu'nun Sağ Kol güzergahı üzerinde, surre alaylarına ve hacı kafilelerine hizmet vermek üzere, hac menzilleri oluşturulmuş ve bu menziller sayesinde hem surre alayları hem de hacı-lar güvenli bir şekilde seyâhat etme imkanına kavuşmuşlardır. Sağ Kol güzergâhında olan Akşehir, bu sistem içerisinde hem haberleşme ve hac menzili olarak, hem de askerî menzil olarak yüzyıllar boyunca hizmet vermiştir.
Bu makalenin ilk versiyonu Toplumsal Tarih Dergisi’nin 322. sayısında yayınlanmış- tır. Bkz. “İti... more Bu makalenin ilk versiyonu Toplumsal Tarih Dergisi’nin 322. sayısında yayınlanmış- tır. Bkz. “İtibar ve İflas Sarmalında Bir Müteşebbis: Menzilci Hızır Çavuş”, Toplumsal Tarih, S. 322, 2020, s. 32-38.
Although tar smearing was a means of revealing acts of adultery and prostitution to the Ottoman s... more Although tar smearing was a means of revealing acts of adultery and prostitution to the Ottoman society and officials, the opinion of neighborhood residents also gained importance in determining the legitimacy of these allegations. However, beyond its use as a tool of declaring acts of adultery, this was gradually exploited by malicious neighbors to slander each other. Through an exhaustive analysis of Konya court records between 1645 and 1750, this study attempts to examine the extent to which people used tar smearing as a duty under 'social responsibility' to stop social evils like adultery, and to what extent was it exploited as a means of a slanderous tool.
Osmanlı toplumunun kültürel kodlarını layıkıyla anlayabilmek genel ahlaka, adaba ve kanuna aykırı... more Osmanlı toplumunun kültürel kodlarını layıkıyla anlayabilmek genel ahlaka, adaba ve kanuna aykırı fiil ve davranışlar ile bunlara karşı geliştirilen tepkilerin masaya yatırılmasıyla mümkündür. Osmanlı'da bireylerin toplum içindeki saygınlıklarını etkileyen unsurları dar kalıpta düşünmemek gerekir. Bireyin karakteri, çevresiyle uyumu, onur ve şerefine yönelik saldırılara karşı tavrı onun namuslu birisi olup-olmadığına dair önemli ipuçlarıdır. Kişinin namuslu biri olup olmadığını toplumsal normlarla olan uyumu göstermektedir. Eğer kişi toplumsal normlara uyan ve kendisinden emin olunan biriyse, toplumsal hafızaya namuslu, tersi davranışlarda bulunanlar ise namussuz olarak kodlanmaktaydı. Konya Şer'iye Sicillerine dayanan bu çalışma; namuslu ve ahlaklı kişiler, toplumsal normlara saldıranlara karşı mücadele etmekte, en azından hukukî süreçte, büyük ölçüde de birbirilerine destek çıkmaktadırlar.
Özet Osmanlı Devleti'nde, merkez ile taşra arasında karşılıklı olarak gönderilen değerli evrâklar... more Özet Osmanlı Devleti'nde, merkez ile taşra arasında karşılıklı olarak gönderilen değerli evrâkların iletimi, belirli bir amaç için yolculuk yapan resmî görevlilerin ulaşımlarının sağlanması ve devlet hazinesine ait değerli emtianın yer değiştirmesi hep at sırtında gerçekleşmiştir. Söz konusu atla-rın nerelerden ve ne şekilde temin edilecekleri meselesine ise menzilhânelerin kurulmasıyla çözüm üretilmiştir. Bu hizmetlerde bir aksama yaşanmaması, söz konusu birimlerin her yıl tek-rarlanan bir şekilde yerinde ve yeniden örgütlenmeleriyle mümkün olabilmektedir. Bu çalışma-nın amacı da, bahsedilen hususlar doğrultusunda, Osmanlı Devleti'nde resmî ulaşım ve iletişi-min örgütlenmesinin kimler tarafından, ne şekilde ve hangi zaman aralıklarında yapıldığını incelemektir. Abstract The valuable document sending between the administrative centre and the provinces, the transportation of official functionaries and place-changing of valuable goods belonging to state treasury ,were always carried out on horseback in the Ottoman State, The matter of obtaining the horses, where and how, was resolved with the foundation of the menzilhânes. This institution was organized every year to abstain from difficulties and problems in the service. The aim of this study is underlying the official transportation and communication organization in the Otoman State covering the mentioned matters and revealing the time range of transportation, by whom did they carry out and how did they do.
Osmanlı Devleti’nde ulaşım ve haberleşme esnasında orduların, kervanların, ulakların ve devlet gö... more Osmanlı Devleti’nde ulaşım ve haberleşme esnasında orduların, kervanların, ulakların ve devlet görevlilerinin belirli bir mesafe kat ettikten sonra geceyi geçirmek, at değiştirmek veya dinlenmek için konakladıkları yerlere menzil adı verilmiştir. Bu çalışmada, Konya ve çevresinde kurulmuş olan Osmanlı menzilleri işlevleri bakımından, ‘menzilhâneler’, ‘askerî menziller’ ve ‘hac menzilleri’ başlıkları altında incelenmiştir. Öncelikle menzillerin konumları, birbirilerine olan uzaklıkları ve genel özellikleri ortaya konulmuştur. Daha sonra menzilhânelerin gelir kaynakları, görevli kadrosu ve işlevleri hakkında, bölgesel verilerden
yola çıkılarak bazı güncel bilgiler sunulmuştur. Yine Konya menzilhânelerinden, muhtelif zaman dilimlerinde, ulaklara verilen beygir ve sürücü sayıları belirtilerek bu birimlerden asgarî düzeyde ne kadar faydalanıldığı gösterilmiştir. Menzilnâmelerdeki veriler kullanılmak suretiyle de, askerî menziller ile hac menzillerinin yerlerinin tespiti ve tesisi açısından hangi ölçütlerin önem taşıdığı vurgulanmaya çalışılmıştır.
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıla kadar, merkezin taşra ile olan irtibâtını ve devletin resmî haberle... more Osmanlı Devleti, XIX. yüzyıla kadar, merkezin taşra ile olan irtibâtını ve devletin resmî haberleşmesini ana yollar üzerinden sırasıyla ulak hükmü, menzilhâne sistemi, in'âm hükmü, kirâcıbaşılık ve nihâyetinde de 1839 yılında kurulan posta teşkilâtı vâsıta-sıyla sağlamıştır. Devlet seferler sırasında ordusunu cepheye ulaştırabilmek için, yine bu ana yollar üzerinde tespit edilen menzillerden faydalanmıştır. Ayrıca Anadolu'nun Sağ Kol güzergahı üzerinde, surre alaylarına ve hacı kafilelerine hizmet vermek üzere, hac menzilleri oluşturulmuş ve bu menziller sayesinde hem surre alayları hem de hacı-lar güvenli bir şekilde seyâhat etme imkanına kavuşmuşlardır. Sağ Kol güzergâhında olan Akşehir, bu sistem içerisinde hem haberleşme ve hac menzili olarak, hem de askerî menzil olarak yüzyıllar boyunca hizmet vermiştir.
İnsanların yaşadıkları coğrafyayı adlandırırken bazı hususiyetlerden etkilendikleri aşikardır. Bu... more İnsanların yaşadıkları coğrafyayı adlandırırken bazı hususiyetlerden etkilendikleri aşikardır. Burada ağır basan hususlar isim verilecek yerin öne çıkan doğal niteliği olduğu gibi isim verenlerin kolektif bilinç ve hafızalarının bir yansıması da olabilmekteydi. Bilhassa yeni kurulan bir yerleşimin ve çevresinde bulunan dağ, tepe, ova, göl, akarsu ve mevkilerin adlandırılmasında etkili faktörler göz önüne alındığında iki temel gruplama dikkati çeker. Bunlardan ilki yerleşim doğal çevre elemanlarına göre adlandırılması; diğeri ise buraya isim verenlerin yaptığı siyasi ve askeri faaliyetler, daha öncesinde yaşadıkları yerlerin isimleri ile boy, aşiret, cemaat ve önder isimleridir. Her iki grupta da aslında isimlendirmeyi yapanların kültürel kodları, kolektif hafızaları ve bilinçleri devrededir. Türkçe yer adları anlamına gelen toponomi incelenen coğrafyanın tarihini aydınlatmak için olduğu kadar, burayı adlandıran milletin hafızasını ve bilincini anlamak açısından da kıymetli veriler sunan bir bilimdir. Özellikle hakimiyet ve kültür alanı geniş bir coğrafyaya yayılan Türklerin kültürel kodlarını çözümlemek açısından oldukça önemli bir bilimdir. Renkler, her toplum gibi Türklerde de çevreyi belirleyici en önemli öğelerdendir. Bunun yanında renklerin Türk kozmografyasında ışığın yansımasından farklı olarak soyut tanımları da bulunmaktadır. Her yönün farklı bir renkle sembolize edilmesi ya da bazı tavır, imkân ve davranışların da renklerle tanınması yer ve su adlarını analiz ederken daha kapsamlı düşünmeyi gerektirmektedir. Ayrıca Türklerin renklere yükledikleri anlamlar zamana ve mekana göre de değişiklik gösterterebilmektedir. Şimdiye kadar yer adlarıyla ilgili yapılan çalışmalarda renklere dair tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Ancak Konya ve çevresiyle ilgili böyle bir çalışma yoktur. Bildirinin amacı XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk yurdu haline gelen Konya ve çevresinde, içinde renk geçen yer ve su adlarını yukarıda izah edilen hususlar çerçevesinde analiz etmeye çalışmaktır. Bu sayede yerelde Konya, genelde ise Türk tarihine dair bazı yeni tespitler yapılma ihtimali doğmaktadır. Bildirinin ana kaynakları dönemin Konya Şer’iye Sicilleridir.
İnsanların yaşadıkları coğrafyayı adlandırırken bazı hususiyetlerden etkilendikleri aşikardır. Bu... more İnsanların yaşadıkları coğrafyayı adlandırırken bazı hususiyetlerden etkilendikleri aşikardır. Burada ağır basan hususlar isim verilecek yerin öne çıkan doğal niteliği olduğu gibi isim verenlerin kolektif bilinç ve hafızalarının bir yansıması da olabilmekteydi. Bilhassa yeni kurulan bir yerleşimin ve çevresinde bulunan dağ, tepe, ova, göl, akarsu ve mevkilerin adlandırılmasında etkili faktörler göz önüne alındığında iki temel gruplama dikkati çeker. Bunlardan ilki yerleşim doğal çevre elemanlarına göre adlandırılması; diğeri ise buraya isim verenlerin yaptığı siyasi ve askeri faaliyetler, daha öncesinde yaşadıkları yerlerin isimleri ile boy, aşiret, cemaat ve önder isimleridir. Her iki grupta da aslında isimlendirmeyi yapanların kültürel kodları, kolektif hafızaları ve bilinçleri devrededir. Türkçe yer adları anlamına gelen toponomi incelenen coğrafyanın tarihini aydınlatmak için olduğu kadar, burayı adlandıran milletin hafızasını ve bilincini anlamak açısından da kıymetli veriler sunan bir bilimdir. Özellikle hakimiyet ve kültür alanı geniş bir coğrafyaya yayılan Türklerin kültürel kodlarını çözümlemek açısından oldukça önemli bir bilimdir. Renkler, her toplum gibi Türklerde de çevreyi belirleyici en önemli öğelerdendir. Bunun yanında renklerin Türk kozmografyasında ışığın yansımasından farklı olarak soyut tanımları da bulunmaktadır. Her yönün farklı bir renkle sembolize edilmesi ya da bazı tavır, imkân ve davranışların da renklerle tanınması yer ve su adlarını analiz ederken daha kapsamlı düşünmeyi gerektirmektedir. Ayrıca Türklerin renklere yükledikleri anlamlar zamana ve mekana göre de değişiklik gösterterebilmektedir. Şimdiye kadar yer adlarıyla ilgili yapılan çalışmalarda renklere dair tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Ancak Konya ve çevresiyle ilgili böyle bir çalışma yoktur. Bildirinin amacı XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk yurdu haline gelen Konya ve çevresinde, içinde renk geçen yer ve su adlarını yukarıda izah edilen hususlar çerçevesinde analiz etmeye çalışmaktır. Bu sayede yerelde Konya, genelde ise Türk tarihine dair bazı yeni tespitler yapılma ihtimali doğmaktadır. Bildirinin ana kaynakları dönemin Konya Şer’iye Sicilleridir.
This paper focuses on the legal and social status of captives in the early modern Ottoman Empire.... more This paper focuses on the legal and social status of captives in the early modern Ottoman Empire. There was certainly not a well-defined conceptual distinction between captives and slaves in the Ottoman Empire because people who lost their freedom as a result of war and other military activities like looting raids could be defined as both. Over time, people brought from Africa, the Caucasus, and the northern steppes and sold in captive/slave markets began to be called slaves. However, the process by which captives of war became slaves was often ambiguous. This ambiguity also manifests itself in current literature, and the first aim of the study is to try to analyze this ambiguity. The discussion of the terms used in the sources to refer to dependents will show whether there were clear categories, how they were distinguished from one another, and what they tell us about the various dependency relationships. The second step of the study is to reveal the dependency relationship between the captives and the state within the framework of dependency theories, through archival sources and historiography. In this context, the main hypothesis of the study is that in addition to the dependency of the captives on the state, the state was also dependent on captives. The agency approach could be used as a criterion for examining these different asymmetric dependencies. By analyzing the room for maneuver of the captives or slaves, their role and importance within the social order will be elaborated. The source base of this study is records of Maliyeden Müdevver, number 2690, which is an expenditure record of captives taken from Morea by the Ottomans in 1715 and held in a camp about two months in Istanbul.
Drawing from centuries-old court records, The Other Faces of Empire traces the lives of “outstage... more Drawing from centuries-old court records, The Other Faces of Empire traces the lives of “outstage” people in vast empire lands. Each essay in the collection tells the story of an ordinary person navigating the Ottoman Empire. On this journey, we meet colorful and quite extraordinary figures: Deli Şaban, “naughty and haramzade” with his unsuccessful suicide attempts; Divane Hamza, who harassed the people in the village of Evciler in Bursa; Mâryem of Konya, who killed her husbands and buried them in the floor of a room of her house; Alaeddin from Skopje, who was captured by pirates; Nicolò Algarotti, a Venetian broker; and many others.
The volume’s micro-historical perspective strengthens its place in historiography, and moreover, it updates the historical record by sharing the overlooked stories of “ordinary” people and recording their names in the Ottoman historical literature one by one.
Uploads
Papers by Cemal Çetin
yola çıkılarak bazı güncel bilgiler sunulmuştur. Yine Konya menzilhânelerinden, muhtelif zaman dilimlerinde, ulaklara verilen beygir ve sürücü sayıları belirtilerek bu birimlerden asgarî düzeyde ne kadar faydalanıldığı gösterilmiştir. Menzilnâmelerdeki veriler kullanılmak suretiyle de, askerî menziller ile hac menzillerinin yerlerinin tespiti ve tesisi açısından hangi ölçütlerin önem taşıdığı vurgulanmaya çalışılmıştır.
yola çıkılarak bazı güncel bilgiler sunulmuştur. Yine Konya menzilhânelerinden, muhtelif zaman dilimlerinde, ulaklara verilen beygir ve sürücü sayıları belirtilerek bu birimlerden asgarî düzeyde ne kadar faydalanıldığı gösterilmiştir. Menzilnâmelerdeki veriler kullanılmak suretiyle de, askerî menziller ile hac menzillerinin yerlerinin tespiti ve tesisi açısından hangi ölçütlerin önem taşıdığı vurgulanmaya çalışılmıştır.
Renkler, her toplum gibi Türklerde de çevreyi belirleyici en önemli öğelerdendir. Bunun yanında renklerin Türk kozmografyasında ışığın yansımasından farklı olarak soyut tanımları da bulunmaktadır. Her yönün farklı bir renkle sembolize edilmesi ya da bazı tavır, imkân ve davranışların da renklerle tanınması yer ve su adlarını analiz ederken daha kapsamlı düşünmeyi gerektirmektedir. Ayrıca Türklerin renklere yükledikleri anlamlar zamana ve mekana göre de değişiklik gösterterebilmektedir. Şimdiye kadar yer adlarıyla ilgili yapılan çalışmalarda renklere dair tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Ancak Konya ve çevresiyle ilgili böyle bir çalışma yoktur. Bildirinin amacı XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk yurdu haline gelen Konya ve çevresinde, içinde renk geçen yer ve su adlarını yukarıda izah edilen hususlar çerçevesinde analiz etmeye çalışmaktır. Bu sayede yerelde Konya, genelde ise Türk tarihine dair bazı yeni tespitler yapılma ihtimali doğmaktadır. Bildirinin ana kaynakları dönemin Konya Şer’iye Sicilleridir.
Renkler, her toplum gibi Türklerde de çevreyi belirleyici en önemli öğelerdendir. Bunun yanında renklerin Türk kozmografyasında ışığın yansımasından farklı olarak soyut tanımları da bulunmaktadır. Her yönün farklı bir renkle sembolize edilmesi ya da bazı tavır, imkân ve davranışların da renklerle tanınması yer ve su adlarını analiz ederken daha kapsamlı düşünmeyi gerektirmektedir. Ayrıca Türklerin renklere yükledikleri anlamlar zamana ve mekana göre de değişiklik gösterterebilmektedir. Şimdiye kadar yer adlarıyla ilgili yapılan çalışmalarda renklere dair tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir. Ancak Konya ve çevresiyle ilgili böyle bir çalışma yoktur. Bildirinin amacı XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk yurdu haline gelen Konya ve çevresinde, içinde renk geçen yer ve su adlarını yukarıda izah edilen hususlar çerçevesinde analiz etmeye çalışmaktır. Bu sayede yerelde Konya, genelde ise Türk tarihine dair bazı yeni tespitler yapılma ihtimali doğmaktadır. Bildirinin ana kaynakları dönemin Konya Şer’iye Sicilleridir.
The volume’s micro-historical perspective strengthens its place in historiography, and moreover, it updates the historical record by sharing the overlooked stories of “ordinary” people and recording their names in the Ottoman historical literature one by one.