Sakallı, E. (2020). Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği. Folklor Akademi Dergisi. Cilt:3, Sayı:
2, 332 – 346.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 01.07.2020
Kabul / Accepted: 17.08.2020
Araştırma Makalesi/Research Article
AHISKALI TÜRKLERDE SÜNNET GELENEĞİ
Erol SAKALLI*
Öz
1944 yılındaki sürgünden sonra bugün dünyanın farklı bölgelerinde yaşamlarını
sürdüren Ahıskalı Türkler, bu süre boyunca hem dillerini hem de kültürlerini korumayı
başarmışlar; âdet ve geleneklerini sürdürmüşlerdir. İnsan hayatının en önemli dönüm
noktaları olan doğum, evlilik, ölüm gibi, sünnet de Ahıskalı Türkleri arasındaki önemli
geleneklerden ve uygulamalardan biridir. Sünnet töreni/düğünü için özel hazırlıklar yapan
Ahıskalı Türkler için bu özel günün olmazsa olmazları arasında mevlit okutulması, kirve,
oyunlar ve geleneksel yemekler yer alır.
Bu çalışmada, Ahıskalı Türklerin millî şairi Mircevat Ahıskalı’dan yapılan derlemede
elde edilen verilerle Ahıskalı Türkleri arasındaki sünnet gelenekleri incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Ahıskalı Türkler, kültür, gelenek, sünnet âdetleri.
*
Doç. Dr., Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü,
erol.sakalli@usak.edu.tr ORCID: 0000-0001-9596-4686
332
THE CIRCUMCISION TRADITIONS AMONG THE AHISKA
TURKS
Abstract
Since their exile from the Ahıska region in 1944, the Ahıska Turks have been living
in different parts of the world and they have been able to maintain their linguistic and
cultural values thanks to their commitment to their customs and traditions. Circumcision is
one of the turning points in a man’s life such as birth, marriage, and death and so it is such
an important event among the Ahıska Turks. The essentials of a circumcision ceremony in
the tradition of the Ahıska Turks are mevlit ‘reciting the holy Koran’, kirve ‘the best man of
the boy/s’, games and dances; and of course food.
This article examines and analyses the circumcision traditions and practices of the
Ahıska Turks within the framework of the information obtained from Mircevat Ahıskalı, the
national poet of the Ahıska Turks, during an interview.
Keywords: The Ahıska Turks, culture, customs and traditions, circumcision customs,
circumcision practices.
333
Erol SAKALLI
Giriş
Ahıskalı Türkler, Türkiye Türklerinin kuzeydoğudaki ucudur. Bu
Türk topluluğunun adındaki Ahıska, coğrafi bir adlandırmadır ve bu bölge
bugün Gürcistan sınırları içindedir. 1944 yılına kadar burada yaşayan
Ahıskalı Türkler, 14 Kasım gecesi yüzlerce yıllık toprakları olan Ahıska’dan
sürgün edilmiş, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a yerleştirilmişlerdir
(Veyseloğlu, 1999; Zeyrek, 2001; Aydıngün vd., 2006; Buntürk, 2007;
Sakallı, 2016). Hem sürgün sırasında hem de sürgün sonrası yerleştikleri
bölgelerdeki yaşam koşulları ve tabii ki devam eden İkinci Dünya Savaşı
sebebiyle pek çok Ahıskalı Türk hayatını kaybetmiş, kalanlar ise zorlu bir
hayat mücadelesiyle karşı karşıya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi
tüm Sovyetler Birliği halkı gibi Ahıskalı Türklerin de kısmen rahat bir nefes
almasını sağlamıştır. Ancak sürgün edilen diğer halklara geri dönüş izni
verilirken Ahıskalı Türklere bu izin verilmemiştir. Yaşadıkları yerlere
sosyokültürel olarak uyum sağlamayı başaran Ahıskalı Türkler, bu ülkelerde
maddi ve manevi olarak iyi yerlere gelmişler ancak vatana dönüş
mücadelesini asla bırakmamışlardır. Yaşadıkları hemen hemen her bölgede
vatan cemiyetleri kuran Ahıskalı Türkler, sürekli olarak Ahıska’ya dönme
çabası içinde olmuşlardır. Ne var ki, 1989 yılında Özbekistan’da yaşanan
olaylar, Ahıskalı Türkler için ikinci bir trajedi, ikinci bir göçün habercisi
olmuştur. Ahıskalı Türklere karşı yapılan saldırılar sonucunda yüzlerce
Ahıskalı Türk hayatını kaybetmiş, binlercesi de Rusya’nın değişik
bölgelerine tahliye edilmiş ya da kendi imkânlarıyla başta Azerbaycan olmak
üzere, Sovyetler Birliği’nin değişik bölgelerine göçmüşlerdir. Rusya’nın
Krosnadar Kray bölgesine giden Türkler, burada da bekledikleri rahat bir
yaşama kavuşamamışlardır. Krasnodar Kray’ın yerel yetkilileri Ahıskalı
Türklere karşı ayrımcı ve ötekileştirici bir tutum içinde olmuş, onlara hakları
olan oturma ve çalışma iznini vermemiştir. Bu da, buradaki Ahıskalı
Türklerin eğitim, sağlık, istihdam gibi temel insani haklarına ulaşmalarını
engellemiştir (Aydıngün vd., 2006; Koriouchkin, 2009; Kolukırık, 2011;
Sakallı, 2016; Kurt ve Açıkgöz, 2017).
Tüm bu süreç içinde, Ahıskalı Türkler haklarını korumak ve
Ahıska’ya geri dönüş hakkını elde etmek için çalışmalarına devam
etmişlerdir. Seslerini uluslararası arenada da duyurmaya başlayan Ahıskalı
334
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
Türklerin Krasnodar Kray’da yaşadıkları da ses getirmiş, 2002 yılında
Amerika Birleşik Devletleri on bin Ahıskalı Türk aileyi ülkesine kabul
edeceğini duyurmuştur. 2004 yılı itibarıyla ABD’ye yerleşmeye başlayan
Ahıskalı Türklerin bu ülkedeki nüfusu günümüzde, çok net veriler olmamakla
birlikte, on binin üzerindedir.
Bugün Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Rusya, ABD, Ukrayna, Gürcistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi on
farklı ülkede yaşamlarını sürdüren Ahıskalı Türklerin yaşadıkları her yerde,
o ülkenin yaşam biçimine uyum sağladığı görülmektedir (Sakallı ve Özcan,
2016). Her ne kadar yaşadıkları yerlere uyum sağlamış olsalar da, Ahıskalı
Türkler, düğünden doğuma, sünnetten cenazeye kendi örf ve âdetlerini
yaşatmaktalar, bu özel günlerdeki uygulamaları hala devam ettirmektedirler.
Ahıskalı Türklerin geleneklerini sürdürürken, bunları güncellediği de
gözden kaçmamalıdır. Bunda Ahıskalı Türklerin Türkiye’yi yakından takip
etmesinin büyük bir rolü vardır. 1990’lı yıllardan itibaren uydu teknolojisinin
gelişmesi ve 2000’li yıllar ile de internet teknolojisinin gelişmesi, iletişimin
ve ulaşımın kolaylaşması, Türkiye dışında yaşayan Ahıskalı Türklerin
Türkiye’yi daha yakından takip edebilmelerine olanak sağlamıştır (Sakallı,
2019). Bu da zaten oldukça benzer olan geleneklerin artık neredeyse tamamen
aynı olmasına yol açmıştır.
Yöntem
Ahıskalı Türkler arasındaki sünnet geleneklerini ele alan bu çalışmada
görüşme yöntemi kullanılmıştır. Bu görüşmede kaynak kişi Mircevat
Ahıskalı’dır. Ahıskalı Türkler arasında hem şiirleriyle hem de roman ve
hikâyeleriyle oldukça tanınmış bir isim olan M. Ahıskalı, aynı zamanda
Ahıskalı Türklerin tarihi ve gelenekleriyle ilgili araştırmalar da yapmaktadır.
Dolayısıyla, kendisinden derlediğimiz bu bilgiler hem Mircevat Ahıskalı’nın
deneyimleri sonucu hem de araştırmaları sonucu elde ettiği verileri
içermektedir.
1960 yılında Özbekistan’da dünyaya gelen Mircevat Ahıskalı, bugün
Bursa’da ikamet etmektedir. Bu çalışmanın temelini oluşturan görüşme,
Ahıskalı’nın Bursa’daki evinde 24/08/2019 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışmada, Ahıskalı Türkler arasındaki sünnet geleneklerinin ve bu
geleneklerdeki güncel değişimlerin ortaya konması amaçlanmaktadır.
335
Erol SAKALLI
Dolayısıyla, hem Ahıskalı Türkler arasındaki sünnet geleneklerine hem de
genel olarak Türk kültüründeki sünnet geleneklerine yer verilmiş ve
karşılaştırma yapılmıştır.
Sünnet
Sünnet sözünün Türkçede üç anlamı vardır: 1- Hz. Muhammed'in
Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ve herhangi bir konuda
söylemiş olduğu söz; 2- erkek çocukta, erkeklik organının ucundaki derinin
çepeçevre kesilmesi; 3- sünnet düğünü (Güncel Türkçe Sözlük).
İkinci anlamıyla sünnetin tarihi oldukça eski dönemlere gitmektedir.
Türk kültüründe İslam diniyle birlikte görülmeye başlayan ve İslam dininin
bir gereği olarak görülen sünnet, kültürel olarak antik uygarlıklardan beri
görülen bir uygulamadır. “Sünnet, ilkel toplumlarda ve gelişmiş ülkelerde
dinî-kültürel bir ritüel biçiminde uygulanmış, aynı zamanda tedavi edici ve
hastalık önleyici yönüyle modern tıpta yer almıştır. Genellikle Sâmî/İbrâhimî
gelenekle (Yahudilik, İslâm, Kıptî Hıristiyanlık) özdeşleştirilmekle birlikte
tarih öncesi dönemlere ve farklı coğrafyalara uzanır… Avustralya, Polinezya,
Malinezya ve Amerika yerlileriyle çeşitli Afrika kabilelerinde … eski Mısır
toplumunda olduğu gibi çocukluktan yetişkinliğe geçiş (ergenlik) ve cemaate
katılma (inisiyasyon) töreni kapsamında icra edilmektedir. … Asya (Çin ve
Hindistan), Avrupa ve Kuzey Amerika’da -müslüman ve yahudi kesim hariçdinî-kültürel bir ritüel biçiminde sünnet uygulaması mevcut olmamakla
birlikte erkek ve nâdiren kız sünneti XIX. yüzyılın sonlarından itibaren
İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Kanada ve Amerika
Birleşik Devletleri’nde tıbbî ve ahlâkî gerekçelerle icra edilmektedir” (TDV
İslâm Ansiklopedisi).
Türk Kültüründe Sünnet
Türk kültüründe erkekliğe adım atma olarak algılanan sünnet, erkek
çocuklar ve aileleri için önemli bir törendir. Her ne kadar, erkek olmak
algısının son derece yeni bir toplumsal kabul (Öncül, 2019: 128) olduğu
düşünülse de, günümüzde bu algının yaygınlığı da inkâr edilemez. İnsan
hayatının önemli geçiş dönemleri olarak doğum, evlenme ve ölüm kabul edilir
(Örnek, 1971). Bu dönemler arasında yer almayan hem sünnet hem de askere
gitme, özellikle Anadolu Türkleri arasında erkekler için son derece önemli iki
aşamadır. Her ikisi de bir çeşit erkekliğe adım atma törenidir. Bundan dolayı,
336
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
sünnet törenleri de en az evlilik törenleri ya da düğünler kadar önem verilen
uygulamalar olagelmiştir.
Anadolu’da hem tören olarak hem de cerrahi işlem olarak sünnet
uygulamaları, Osmanlı döneminden bu yana net bir biçimde takip
edilebilmektedir. Sabuncuoğlu’nun Cerrahiye-i İlhaniye adlı eseri, sünnet
konusundaki ilk bilimsel eserdir (Büyükünal, 2015: 105). Cerrâhiyetü’lHaniyye adıyla da bilinen bu eser, Osmanlı döneminde “cerrahi alanda
yazılmış çok az sayıdaki eserlerin en önemlisidir” (Önler, 2017: 1318).
Öte yandan, Osmanlı dönemi sünnet düğünleri de son derece
önemlidir ve bu sünnet düğünleri ile ilgili bilgileri de sûrnâmelerden
öğrenebilmekteyiz. Sûrnâmeler, sûr-ı hümayunların yani, padişahların erkek
çocuklarının sünnet törenlerinin ya da kız çocuklarının veya kız kardeşlerinin
evlilik törenlerinin anlatıldığı manzum, mensur ya da manzum—mensur
karışık olarak yazılan eserlerdir (Arslan, 2007; Sunay, 2017). “Orhan
Gazi’nin, 1298’de, Yarhisar Beyinin kızı Holofira (Nilüfer Hatun) ile
evlilikleri nedeniyle düzenlenen eğlencelerle başlayan imparatorluğun
yıkılışına değin süren Osmanlı şenlik tarihinin, yazılı belgelerde, ‘sûrnâme’lerde yaşatılması, devletin törensel etkinliklerinin, geleneklerinin
yerleşmesine koşut bir gelişme gösterir” (Sevinçli, 2006: 378).
Osmanlı döneminde yapıldığı bilinen ilk büyük sünnet töreni 1365’te
I. Murat’ın şehzade Bayezid için yaptırdığı sünnet törenidir (Korkmaz, 2004).
Sünnet şenlikleri içinde en büyüğü ve en görkemlisi ise 1582 yılında, III.
Murat’ın şehzade Mehmet için yaptırdığı ve 52 gün süren sünnet şenliğidir
(Nutku, 1987; Terzioğlu, 1995; Arslan, 2002; And t.y.). Bu şenlikler sonraki
yüzyıllarda da devam ettirilmiştir ve bu şenliklere öylesine özel bir önem
verilmiştir ki, “düğün süresince her gün ne yapılacağı, kimlere ne zaman
ziyafet verileceği, kimlerin huzura kabul edileceği, hangi gün hangi
eğlencelerin yapılacağı, hatta temizlik ve düzenin nasıl sağlanacağı vs.
önceden hazırlanan bir programla tespit edilirdi” (Baykal, 2008: 72).
Tüm törenlerde olduğu gibi, sünnet törenlerinde de çocukların özel
kıyafetler giymeleri de eskiden beri devam eden bir uygulamadır.
“Osmanlı’da gelir düzeyi uygun olan ailelerde çocuklara özel sünnet giysileri
alınır ya da diktirilirdi. Bunlar genellikle pantolon, yelek, ceket, fes, ayakkabı
(sonraları sünnet takkesi) gibi temel parçalardan oluşurdu. En önemli
aksesuar, göğüs kafesini çaprazlayan ve üzerinde simlerle ‘maşallah’ sözcüğü
337
Erol SAKALLI
işlenmiş olan zemini saten olan bir çeşit kuşaktı. Sünnet giysisine altın takılar,
muskalar da iliştirilebiliyordu” (Büyükünal, 2015:110). Sonraki süreçte kılıç,
kemer ve kalpak gibi aksesuarlarla tamamlana asker üniformasına benzer
sünnet kıyafetleri ya da fes, papyon gibi aksesuarlarla tamamlanan sivil
kıyafetler sünnet giysisi olarak kullanılmıştır (Ceranoğlu ve Özlü, 2016).
Osmanlı dönemi sünnet şenliklerinin önemli bir tarafı da konuklara
verilen yemeklerdir. Çorbadan pilava, etten tatlıya kadar çeşit çeşit sunulan
yemekler hem Türk mutfağının çeşitliliğini hem de ihtişamı göstermesi
açısından oldukça önemlidir (Ağarı, 2018).
Günümüzde de benzer sünnet gelenekleri Anadolu’nun çeşitli
bölgelerinde, küçük farklılıklarla da olsa, temelde aynı biçimde devam
ettirilmektedir. Ahıskalı Türklerde de benzer gelenekler mevcuttur.
Ahıskalı Türklerde Sünnet
Ahıskalılarda çocuğun sünnet olması için belli bir yaş seçilmez.
Genelde üç ila on yaş arasında çocukların sünnet olma yaşı olarak görülür ve
ailenin durumuna göre sünnet yapma tarihi belirlenir. Eğer bir ailede iki erkek
çocuk varsa, iki çocuk için ayrı ayrı yapılacak olan masraflardan kaçınmak
için, küçük erkek çocuğun yaşına bakılmaksızın ikisinin sünneti bir arada
yapılır (Kaynak Kişi). Sünnet yaşı seçilirken genellikle çocuğun çok
büyümemesi ama aynı zamanda sünnet düğününü hatırlayabilecek ve bu
düğünden keyif alabilecek kadar büyümüş olması göz önüne alınır. Bu da
genellikle 5-10 yaşları arasına karşılık gelir. Ancak son yıllarda, yenidoğan
sünneti de oldukça yaygınlaşmıştır (Yeşildağ ve Büyükünal, 2004: 44).
Çocuk doğar doğmaz sünnet edilmekte, dileyen aileler daha sonraki bir
dönemde sünnet düğünü yapmayı tercih etmektedir.
Orta Asya Türklerinde pek görülmeyen, ancak Anadolu’da yaygın
olarak görülen “kirve” olayı Ahıskalılarda da mevcuttur. Sünnet sırasında,
çocuğu kucağında tutan, sünnet masraflarının büyük bir kısmını karşılayan
kişiye Ahıska ağzında “kirva” denir. Anadolu’da “kirve” ya da bölgelere göre
“kivre” (Derleme Sözlüğü) olarak da kullanılan bu söz, Eren (1999:246)’e
göre, Ermenice k’awor sözünden alınmıştır. Kirvelik sanal akrabalık,
tasavvurî akrabalık gibi çeşitli terimlerle karşılanan sonradan kazanılmış bir
akrabalık türüdür (Tezcan, 1982; Kudat, 2004). Kirvelik oldukça önemli bir
kurumdur çünkü kirve sünnet olan çocuğun babası sayılacak kadar yakın biri
338
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
olarak kabul edilir. Artık, kirve ve çocuğun ailesi birbirleriyle yakın akrabadır
ve bu akrabalıkta çok derin bir yakınlık ve içtenlik vardır (Köksal, 1991).
Kimi yörelerde kirvelik yoluyla akrabalığa kutsal bir değer atfedilmiştir ve
kan bağı akrabalığından çok daha fazla önem verilmiştir (Yıldırım, 2011).
Ahıskalı Türklerde de sünnet olacak çocuğun mutlaka kirvesi olur.
Eğer bir ailede sünnet olacak çocuk sayısı iki ise ailenin kirve olmasını
istediği kişi iki çocuğa da aynı anda kirve olur. Kirve olacak kişi genellikle
sünnet olacak çocuğun babası tarafından belirlenir. Baba, en çok güvendiği
arkadaşlarından veya akrabalarından birine oğlunun kirvesi olmasını teklif
eder ya da kirvelik önerisi babanın bir dostu veya yakın akrabası tarafından
kendiliğinden yapılır. Kirveliği üstlenmesi istenilen veya kendisi kirve olmak
isteyen kişinin bu geleneği yerine getirebilmesi için maddi durumunun müsait
olması gerekir. Çünkü kirve çocuğun baştan ayağa bütün giysileri yanında,
anne ve babasına, varsa dede ve ninesine ve ailenin diğer fertlerine hediyeler
almalıdır, düğünde de elinden geldiğince masrafların bir kısmını
üstlenmelidir. Çünkü kirve çocuğun tüm sorumluluğunu üstlendiği için
çocuğun ikinci babası olur ve artık yakın akrabadan daha yakın sayılır. Sünnet
olan çocuk, kirvesinin bir oğlu sayılır ve bu çocuk kendisine kirve olan kişinin
kızıyla, bazı bölgelere göre ise yeğenleriyle dahi evlenemezler. Hatta “oğlan,
kirvesinin sokağından don gömlekle dahi geçemez” diye söylenir. Eskiden
kirve genellikle aileler arasındaki dostluk pekişsin diye akraba olmayanlardan
seçilirmiş. Ancak günümüzde sünnet olan çocuğun öz amcasının dahi kirve
olduğu görülmektedir. Ahıskalı Türklerde kirvelikle ilgili bazı ilginç inanışlar
da vardır. Bunlardan biri de bir kişinin, eğer bir çocuğa kirve olduysa,
kirveliğini yediye tamamlaması, yani yedi çocuğa kirve olması gerektiğidir.
Yine anlatılanlara göre, yedi çocuktan fazlasına kirve olmak da katiyen
yasaktır (KK-1).
Ahıskalı Türkler arasındaki kirve geleneğinin kökeni konusunda çeşitli
görüşler bulunmaktadır. Bunlardan birine göre, kirvelik Peygamber efendimizin
sünnetidir. Diğer bir görüşe göre de bu gelenek Hz. İbrahim’den gelmektedir.
Hz. İbrahim, Allah’tan sünnet olması için vahiy alır ve arkadaşının dizleri
üzerine oturup kendisini sünnet eder. Böylece arkadaşı İbrahim Peygamberin
kirvesi olur. Bu anlatıların Ahıska’da söylenegelen anlatılar mı olduğu yoksa
Ahıskalı Türklerin sürüldükleri bölgelerdeki yerli halklardan duydukları anlatılar
mı olduğu konusunda kesin bilgilere ulaşmak mümkün görünmemektedir.
339
Erol SAKALLI
Eski dönemlerde sünnet merasimlerinde pek görülmeyen çalgılı
düğünler artık kaçınılmaz bir hâl almıştır. Bu tür sünnet düğünlerinin
yaygınlaşmasında Türkiye’deki sünnet düğünlerinin etkisi önemlidir. Çünkü
Türkiye’de çalgılı sünnet düğünleri de oldukça yaygındır. Örneğin, Bolu’da
davul ve zurna ile birlikte özellikle köçeklerin olduğu sünnet düğünleri
yaygındır (bolu.gov.tr).
Düğün günü çocuğu öncelikle güzelce yıkarlar ve en güzel elbiselerini
giydirirlerdi (KK-1). Eskiden sünnet için özel bir giysi yoktu ancak zamanla
özellikle Türkiye’de yaşamaya başlayan Ahıskalı Türkler buradaki âdetleri
benimsemeye başladılar ve buradaki sünnet kıyafetleri kullanılır hale geldi.
Türkiye dışında yaşayan Ahıskalı Türkler arasında da benzer uygulama yine
Türkiye’nin etkisiyle yaygınlaşmaya başlamıştır. Sünnet olacak çocuklar son
zamanların moda sünnet kıyafetlerin giymektedirler çünkü bu kıyafetlerin
büyük bir çoğunluğu Ahıskalı Türklerin işlettiği mağazalarda Türkiye’den
getirilerek satılmaktadır. Türkiye’deki geleneksel sünnet kıyafetleri
genellikle pelerin, şapka, asa ve üzerinde maşallah yazan bir şerit ile
tamamlanan
mavi
ve/veya
beyaz
renkli
kıyafetlerdir
(bursakulturturizm.gov.tr; karabuk.ktb.gov.tr).
Genellikle düğünden önce mevlit (Kuran) okutulur. Daha sonra düğün
merasimi gerçekleşir. Kuran okunduktan sonra çocuğu daha önce hazırlanmış
olan odaya alırlar. Hem oda hem de odada bulunan yatak süslenmiş olur.
Çocuğu yatağa kirvesi yatırır ve koltuklarından tutar. Sünnetçi operasyonu
bitirdikten sonra özel hazırlamış olduğu siyah renkli ilacından nazar
değmesin diye çocuğun alnına ve sünnet yerine sürer. Daha sonra çocuğun
dedesi sünnet yerini fesiyle kapatır. Bu arada sünnet yapılırken çocuğun
annesi dışarıda ayağını su ile dolu leğene sokar, bir avucunda da un tutar.
Annenin ayaklarını leğende suya sokması sünnet çocuğunun daha az acı
çekmesi ya da acı çekmemesi için yapılır. Öte yandan, annenin elindeki un
ise, bereketi ve bolluğu simgeler. Anne, artık yetişkin bir erkek olan oğlunun
hayatının bol rızıklı ve bereketli olması için bunu yapar. Bu uygulamalar
tamamlandıktan sonra çocuğun anne ve babasına gözaydınlığı verilir.
Merasime gelenler sırayla odaya girip çocuğa para verirler (KK-1). Son
dönemlerde Türkiye’deki gibi altın da takılmaktadır.
340
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
Ahıska sünnetlerinde verilen yemekler temelde yaşadıkları ülkenin
yemek kültürünü yansıtmasına rağmen bugün özellikle Türkiye dışında
yaşayan Ahıskalı Türkler arasında pilav olmazsa olmazlardandır ve Ahıskalı
Türklerinin geleneksel yemekleri sunulur. Türkiye’de bazı illerimizde de
olmazsa olmaz düğün yemekleri vardır. Örneğin Uşak’ta keşkek1, Afyon’da
ise bamya (afyon.ktb.gov.tr) ister sünnet olsun ister evlilik mutlaka her
düğünde sunulan bir yemektir. Hinkal, haçapur gibi hamur işleri (Seçim ve
Kaya, 2019) de Ahıskalı Türkler için vazgeçilmez yemeklerdendir ve
genellikle her türlü düğünde servis edilir.
Ahıskalılarda her gelenekte görüldüğü gibi, sünnet merasiminde de
şakayla karışık oyunlar ve eğlenceli uygulamalar gerçekleştirilir. Bu
eğlencelerden biri de kirveye yapılan bir oyundur. Oyun şöyle gerçekleşir:
“Kirve henüz daha odada çocukla ilgilenirken dışarıda olan konuklar
kendi aralarında bir hâkim, bir savcı, iki polis, birkaç kişiyi de şahit seçerler.
‘İçeride bir suç işlendi, kan akıtıldı.’ diyerek polisleri odaya gönderirler.
Polisler içeriye girip sanığı, yani kirveyi yakalar ve mahkemenin geçeceği bir
meydana çıkarırlar. Kirve sanık sandalyesine oturur ve mahkeme başlar.
Hâkim, savcıya sorar: ‘Araştırma sonucu ne buldun? Delillerin, şahitlerin var
mıdır?’ Savcı da olayı anlatarak kirveyi suçlar, şahitleri öne çıkararak
topladığı delilleri hâkime sunar. Kirve küçük çocuğun kanının akıtılmasına
sebep olduğu için suçlanır. Hâkim, kirveyi suçlu bulur ve cezalandırılması
gerektiğini açıklar. Ama ortada cinayet olmadığı için suçunu hafifleterek para
cezasına çevirir. Kirvede para bulunmadığı için sanık hediye cezasına
çarptırılır. Kirvenin daha önce hazırlamış olduğu bavul getirilir. Bavulu
misafirlerden birinin açması gerekir. Urba merasiminde olduğu gibi, burada
da bavulu açacak olan kişi meclis görmüş, konuşmasını bilen, söz ustası biri
olmalıdır. Bavuldan öncelikle çocuğa ve yakınlarına hediyeler çıkar. Daha
sonra bavulu açan kişi sırasıyla orada bulunanların hediyelerini çıkartıp
göstermeye başlar. Bu hediyelerin arasında yiyecek ve içecekler, ayrıca sigara
da bulunur. Yiyecekler arasında kızartılmış tavuk, kavrulmuş et, katmer ve
çeşitli meyveler bulunur. Bavuldan çıkarttığı hediyelerin ne olduğunu ve
kimlere ait olduğunu tanıttıktan sonra, yiyecek ve içeceklerle sigaraları orada
bulunanlara dağıtır. Bazen kirveye sataşanlar, onu zor durumda bırakanlar da
çıkar. Konuklardan biri ‘Ey arkadaş, böyle ucuz şeylerle kirve olunur mu,
1
Yazarın kendi gözlemidir.
341
Erol SAKALLI
yeğen kazanılır mı? Biz onu isteriz, bunu isteriz.’ diyerek bazı yiyecek ve
içeceklerden veyahut da farklı sigaralardan birkaç çeşidini ister. Ardından
‘Dediklerimizi alıyorsan al ya da çekil, ben kirve olacağım.’ diyenler de olur.
Tabiî ki kirve geri çekilmeyi göze alamayacağı için istediklerini almak
zorunda kalır” (KK-1).
Sonuç
Türk kültüründe sünnet, İslam dininin bir gereği olarak algılanmış
olmasına rağmen, sünnet merasimleri hem dinî hem de millî ögeler içeren
uygulamalar hâline gelmiştir. Sünnet törenlerinde Kuran okunması, tekbirler
getirilmesi gibi uygulamalar sünnetin dinî yönünü gösterirken, sonrasında
çalgılı eğlenceler ve eğlencelerde gözlenen yöresel danslar ve/veya oyunlar,
yemek ikramı, sünnet çocuğunun özel kıyafetler giymesi gibi uygulamalar da
sünnetin millî yönünü göstermektedir.
Her millî uygulama gibi Türk toplumu için sünnet de dil ve kültürün
bir aktarıcısı ve dolayısıyla millî benliğin bir koruyucusu olmuştur. 1944
yılındaki sürgünden bu yana değişik ülkelerde ve bölgelerde dağınık olarak
yaşamak zorunda kalan Ahıskalı Türkler için de sünnet, düğün gibi
gelenekleri onların millî kimliklerini korumalarında oldukça etkili olmuştur.
Geleneğin yaşatılmasının ve sürdürülmesinin dil ve kültürün korunması
üzerindeki olumlu etkisi Ahıskalı Türkler arasında net bir biçimde
görülebilmektedir. Kendilerine ait böylesi geleneklere sahip olmasalardı,
sürgünde geçen yetmiş yılı aşkın bir sürede pek çok Ahıskalı Türk kendi
kültürünü unutmuş ve asimile olmuş olabilirdi.
Geleneklere sahip çıkmak, onları sürdürmek, elbette, bu geleneklerin
hiç değişmeyeceği anlamına da gelmemektedir. Değişen dünyada âdetlerin,
geleneklerin ve bunlara bağlı uygulamaların da değişmesi son derece
olağandır. Ahıskalı Türklerin sünnet uygulamalarında bazı değişiklikler
görülmektedir. Ancak bu değişiklikler geleneği terk etmek değildir, aksine
geleneğin güncellenmesi biçimindedir. Bugün dünyanın neresinde yaşarsa
yaşasın, Ahıskalı Türkler, Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip edip
bunlara ayak uydurmaktadırlar. Ahıskalı Türklerin sünnet gelenekleri
Türkiye’deki geleneklerden çok da farklı değildir ve günümüzde bu farklılık
neredeyse tamamıyla ortadan kalkmıştır. Ahıskalıların gelenekleri de
Türkiye’deki değişimlere paralel bir biçimde değişmektedir. Sünnet
342
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
kıyafetlerinden, yemeklere, eğlencelerde çalınan müziklerden sünnet
çocuğuna verilen hediyelere kadar pek çok unsur temelde aynı kalmıştır, bir
başka ifadeyle korunmuştur, ama içerik olarak değişikliklere uğramış,
güncellenmiştir.
KAYNAKÇA
Ağarı, Ş. (2018). Gelibolulu Âlî’nin Surnâmesinde Osmanlı Yemek Kültürü. İnsan ve Toplum
Bilimleri Araştırmaları Dergisi 7(1): 106-123.
And, M. İstanbul'da tarihin en görkemli sanat şenliği: Dramatik gösteriler, dans, müzik, geçit
alayları.
< https://core.ac.uk/download/pdf/38314094.pdf> erişim 24.06.2020.
Arslan, M. (2002). Osmanlı'da Bir Muhteşem Şenlik: Şehzade Sultan Mehmet'in (III. Mehmet)
Sünnet Düğünü. Türkler Ansiklopedisi Cilt XI: Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.
Arslan, M. (2007). Kültür Tarihimiz Açısından Zengin Bir Kaynak: Sûr-nâmeler. Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi 5 (10): 221-258.
Aydıngün, A. vd. (2006). Meskhetian Turks An Introduction to their History, Culture and
Resettlement Experiences. Washington DC: Center for Applied Linguistics.
Baykal, E. (2008). Osmanlılarda Törenler. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi,
Edirne.
Buntürk, S. (2007). Rus Türk Mücadelesi’nde Ahıska Türkleri. Ankara: Berikan Yayınevi.
Büyükünal, S. N. C. (2015). Toplumumuzda Sünnet Uygulamaları ve Tarihi Gelişimine Bir Bakış.
Çocuk Cerrahisi Dergisi 29(3):104-120. doi:10.5222/JTAPS.2015.104
Ceranoğlu, M. ve Özlü, P. G. (2016). II. Abdülhamid Dönemi Sünnet Tören Kıyafetlerinin
Fotoğraflara Dayalı İncelemesi. Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi 3(7): 101-116.
Derleme Sözlüğü (1993) Cilt VIII, 2. Baskı. Ankara: TDK Yayınları.
Eren, H. (1999). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü. Ankara: Bizim Büro Basım Evi.
Güncel Türkçe Sözlük. <https://sozluk.gov.tr/> erişim 29.05.2020.
Kolukırık, S. (2011). “Sürgün, Toplumsal Hafıza ve Kültürel Göç: ABD’deki Ahıska Türkleri
Üzerine Bir Araştırma”. Bilig, Güz 2011, Sayı 59: 167-190.
Koriouchkin, L. (2009). “Meskhetian Turks and The Regime Of Citizenship in Russia”. Ethnology
Volume 48, No. 1 Winter: 39-52.
Korkmaz, G. E. (2004). Sûrnâmelerde 1582 Şenliği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bilkent
Üniversitesi, Ankara.
343
Erol SAKALLI
Köksal, H. (1991). Güneydoğu illerimizde kirvelik geleneği. II. Uluslararası Karacaoğlan ve
Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri. 20-24 Kasım, Adana: 497-504.
Kudat, A. (2004). Kirvelik Sanal Akrabalığın Dünü ve Bugünü. Ankara: Ütopya Yayınları.
Kurt, Halil ve Açıkgöz, M. A. (2017). “ABD’de Yaşayan Ahıska Türkleri”. Marmara Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, IV (1): 107-127.
Nutku, Ö. (1987). IV. Mehmet’in Edirne Şenliği (1675). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Öncül, K. (2019). Kültürleşme Açısından Türk Kültüründe Sünnet. Avrasya Uluslararası
Araştırmalar Dergisi 7 (20): 123-129.
Önler, Z. (2014). Cerrahiyetu’l-Haniyye’deki Tıp Terimleri Üzerine. Uluslararası Amasya
Sempozyumu Bildiriler Kitabı 2. Cilt (Edebiyat, Dil, Kültür). Amasya: KIBATEK.
Örnek, S. V. (1971). Anadolu Folklorunda Ölüm. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
Sakallı, E. (2016). Ahıska Edebiyatının Çınarı Mircevat Ahıskalı. Ankara: Gazi Kitabevi.
Sakallı, E. (2019). Ağızlar Arası Etkileşim ve Dil İlişkileri Bağlamında ABD’de Yaşayan Ahıska
Türklerinin Ağzı. V. Uluslararası Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı, 7-8 Kasım
2019, Adana.
Sakallı, E. ve Özcan, D. (2016). Amerika’da Yaşayan Ahıska Türklerinin Evlenme Âdetleri
Üzerine. Milli Folklor 109: 233-240.
Seçim, Y. ve Kaya, M. (2019). Türkiye’de Yaşayan Ahıska Türklerinin Yemek Kültürü. Türk Turizm
Araştırmaları Dergisi (3)4: 1631-1647.
Sevinçli, E. (2006). Şenliklerimiz ve Surnamelerimiz: 1675 ve 1724 Şenliklerine İlişkin İki
Surname. Journal of Yaşar University 1(4): 377-416.
Sunay, S. (2017). “Sûr-ı Hümayun” Defterine Göre 19. Yüzyıl Saray Düğünlerine Dair Bir
Değerlendirme. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 20 (38): 327342.
Terzioğlu, D. (1995). The Imperial Circumcision Festival of 1582: An Interpretation. Muqarnas
12: 84-100. doi:10.2307/1523225
Tezcan, M. (1982). Tasavvurî Akrabalık ve Ülkemizdeki Uygulama. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi 15(1): 117-130.
TDV İslam Ansiklopedisi.<https://islamansiklopedisi.org.tr/sunnet--hitan> erişim 10.06.2020.
Veyseloğlu, A. P. (1999). Ahıska Türklerinin Dramı. Ankara: Ocak Yayınları.
Yeşildağ, E. ve Büyükünal, S.N.C. (2004). Yenidoğanda sünnet yapılmalı mı?. Pediatrik Cerrahi
Dergisi 18:42-44.
Yıldırım, E. (2011). Tunceli Alevilerinde Sünnet ve Kirvelik Geleneği Uygulamaları. Fırat
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 16(2): 83-99.
Zeyrek, Y. (2001). Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri. Ankara: Pozitif Matbaacılık.
<https://afyon.ktb.gov.tr/TR-63449/sunnet-gelenekleri.html> erişim 10.06.2020.
344
Ahıskalı Türklerde Sünnet Geleneği
<https://karabuk.ktb.gov.tr/TR-63725/sunnet-gelenekleri.html> erişim 10.6.2020
<http://www.bursakulturturizm.gov.tr/yazdir?B972B043307F43A101850AB7038C6219> erişim
10.06.2020.
<http://bolu.gov.tr/sunnet-gelenekleri erişim> erişim 10.06.2020.
Sözlü Kaynak
KK-1: Mircevat Ahıskalı, Sirderya/ Özbekistan 1960, Üniversite Mezunu, Şair, Yazar, Araştırmacı.
(Görüşme: 24.08.2019)
345