TÜRK ATASÖZLERİNDE GÖNÜL KAVRAYIŞI
Levent BAŞARKANOĞLU*
Öz
Atasözleri, kendisini var eden toplumun kültürel birikimlerini, değer
yargılarını, dünya görüşünü aktaran halk bilgisi ürünleridir. Gönül, Orhun
Abidelerinden bugüne Türkçenin söz varlığı içinde canlılığını hiç yitirmeden
günümüze kadar gelmiş bir sözcüktür. Bu çalışmada Türk atasözlerindeki gönül
kavramı üzerinde durulmuş, yetmiş atasözü metni; gönlün algısal, duygusal, aklî ve
çevresel boyutlarına göre tasnif edilerek değerlendirilmiştir. Türk irfanında derin
yansımaları olan bu kavram algısal bir zemine oturtularak tematik yönden
incelenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: atasözü, kültür, gönül, bağlam
THE CONCEPTION OF HEART (“GÖNÜL”) IN TURKISH
PROVERBS
Abstract
Proverbs are the products of related society’s folk knowledge which
transfer the society’s attitude, toward the world, value judgements and cultural
heritage. Coming out of Orkhon Inscriptions, heart has not host its vitality in
Turkısh vocabulary. In this study concept of heart in Turkish proverbs, has been
analyzed in seventy proverbs, according to its perceptual, emotional, mental and
environmental dimensions. Having deep reflections in Turkısh mysticism, this has
been studied on perceptual grounds.
Keywords: proverb, culture, heart, context
Giriş
Anonim halk edebiyatı ürünlerimizden olan atasözleri; atalarımız
tarafından uzun tecrübe ve gözlemler sonucunda oluşturulmuş, toplumsal yapının
düzenlenmesine yönelik pek çok işlevi yerine getiren, edebî
1
26
BAŞARKANNOĞLU, l. AKADEMİK KAYNAK, 2 (3), Mayıs 2014, 25-36
sanatların kullanımıyla mensur ve manzum olarak kalıplaşmış, hemen her konuda
söylenebilen, eğitmek ve öğretmek amacı taşıyan sözlerdir 7. Atalarımıza ait bilgi
ve tecrübenin aktarımında, kuşaklar arasındaki iletişimin kurulmasında önemli bir
rol oynayan atasözleri, aynı zamanda Türk töresinin uygulanmasında kültürel bir
ferman özelliği taşırlar. Bu bakımdan Türk milletinin temel zihin yapısını
gösteren, birlik ve bütünlüğünü ifade etmeleri bakımından atasözleri ayrı bir
öneme sahiptir (Çobanoğlu 2004: 1).
Bu çalışmada içinde gönül sözcüğünün geçtiği tespit edilen 70 atasözü
metni ile ilgili değerlendirmelere yer verilecektir. Gönül sözüne kavramsal olarak
değinilecek, Türk edebiyatında oldukça geniş bir kullanım alanına sahip olan bu
söz üzerinden, Türk atasözlerinde gönül konusu ele alınacaktır. Gönül ile ilgili
algılama görsel-işitsel, duygusal, fikirsel ve çevresel bir bağlam içinde
değerlendirilecektir. 8 Türk atasözlerinde gönül sözüne yüklenen anlamlar
belirlenmeye çalışılacaktır.
1. Gönlün Algı Bağlamı
Algı, duyu verilerini örgütleyip yorumlayarak çevremizdeki nesne ve
olaylara anlam verme sürecidir. Birbirinden bağımsız olarak değişik duyu
organlarından gelen duyusal veriler anlamsal bir bütüne dönüşür. Algı her insan
için öznel bir süreç olmakla birlikte kişinin daha önceki deneyimleri ve
yaşantılarının da algılama üzerindeki etkisi büyüktür (Cüceloğlu 1994: 98). Gönül
sözünün algısal olarak
anlamlandırılmasına ilişkin tespit edilen atasözlerinde işitme ve daha çok da görme
duyu organlarının kullanıldığı dikkati çekmektedir. Divânu Lügati't-Türk’te gönül
(köngül); kalp, gönül, anlayış olarak tanımlanmış, görme duyusuyla ilgili olarak
“Közden yırasa köngülden yeme yırar”, “gözden ırak olan gönülden de ırak olur”
şeklinde geçmiştir (Atalay 1985c: 366). Yine Divânu Lügati't-Türk’te, “Kulak
eşitse könğül bilir, köz görse üdhik gelir” “Kulak işitirse gönül bilir, göz sevgilisini
görünce coşkunluk gelir” (Atalay 1985a: 212). Atasözünde işitme ve görme
duyuları ile gönül arasında ilgi kurulmuştur. Her iki atasözünde de görme ve işitme
somut bir varlığın algılanmasına yöneliktir. Gönül gibi soyut kavramlar, somuttan
hareketle genellikle benzetme ya da mecaz yoluyla
* BAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, leventbasarkan@gmail.com
7
Atasözü tanımları için bk. Aksoy, Ömer Asım (1984), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1, Ankara:
Türk Tarih Kurumu Basımevi, s.36; Oy, Aydın (1972), Tarih Boyunca Türk Atasözleri, İstanbul:
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ss.1-2; Çobanoğlu, Özkul (2004). Türk Dünyası Ortak
Atasözleri Sözlüğü, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 1-13.
Gönlün algısal, duygusal, aklî ve çevresel bağlamlarda
tasnifi, Prof. Dr. Ahmet İnam’ın “Candan
25
Gönüle” adlı kitabındaki değerlendirmeler ışığında yapılmıştır.
8
27
AKAD (3), Mayıs 2014 / Türk Atasözlerinde Gönül...
verilir (Oy 1972: 84). Bahsedilen atasözlerinde de gönül; uzaklık, ses ve sevgili
gibi somut unsurlarla verilmiştir.
Gözle gönül hile götürmez9 (Bor -Niğde)
Göz gördü göyül sevdi menim ne günahım var? (Beydili-Abbaslı 2004:
117).
Göz görmese könül sevmez (Beydili-Abbaslı 2004: 117).
Gözde olmayan göyülde de olmaz (Beydili-Abbaslı 2004: 117).
Göz görmeyince gönül katlanır (Oy 1972: 285).
Göz görür, gönül ister (Oy 1972: 285).
Könül gözden su içer (Beydili-Abbaslı 2004: 153).
Gönül taşla kırılmaz, sesle kırılır (Osmaniye, Ilgın -Konya).
Acı söz baş belâsı, tatlı söz gönül yarasıdır (Gündüzbey, Yeşilyurt Malatya).
İyi söz gönlün yaylasıdır (-Niğde).
Közden yırasa köngülden yeme yırar, “gözden ırak olan gönülden de ırak
olur” (Atalay 1985c: 366).
Kulak işitirse gönül bilir, göz sevgilisini görünce coşkunluk gelir (Atalay
1985a: 212).
Burada sıraladığımız atasözlerini tematik olarak değerlendirdiğimizde
bunların algıdan duygu dünyasına aktarılan atasözleri olduğu söylenebilir. Görme
ve işitme duyularına, insan için olan öneminden dolayı birincil duyu organları
denir. Diğer duyu organları da insan için önemli işlevlere sahiptir; ancak görme ve
işitme kadar sıklıkla kullanılmadıkları için onlar da ikincil duyu organları olarak
adlandırılırlar (Cüceloğlu 1994: 103). Gönül ile ilgili atasözlerinde birincil duyu
organları yani görme ve işitme ile ilgili algılamaların kullanıldığı görülmektedir.
Görmenin işitmeye nazaran daha çok kullanıldığı dikkati çeken başka bir
özelliktir. Gönlün atasözlerimizde olmasa da bazı deyimlerimizde bedenle ilgili
olarak “mide” anlamında kullanıldığı da dikkati çekicidir. Divânu Lügati'tTürk’te“Könğlüm talgurdı” “Gönlüm bulandı, karıştı”(Atalay 1985b: 178).
“Köngül bulgandı.”Gönlü bulandı” (Atalay 1985b: 238).deyimlerinde gönlün, içi
bulanmak, midesi bulanmak gibi anlamlarda kullanıldığı görülür.
Ağızlardan derlenmiş atasözlerinin yanında derlendiği yerlere ait bilgilere yer verilmesi, bununla
birlikte dipnot koymanın karışıklığa neden olacağı düşüncesiyle, bu atasözlerini aldığımız kaynakları
belirtmeyi uygun gördük. Aksoy, Ömer Asım (2009), Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler III, Ankara: TDK Yayınları,
9
28
AKAD (3), Mayıs 2014 / Levent BAŞARKANOĞLU
2. Gönlün Duygu Bağlamı
2.1. Tevâzu ve Gönül
Gönül sözünün yazıtlardan günümüze kadar somuttan soyuta doğru giden
bir algılama içinde olduğu söylenebilir. Somuttan soyuta doğru olan bu algılama,
tarihsel bir sürecin sonunda insanın anlam dünyasının genişlemesi ve
zenginleşmesiyle ilgilidir.
Gönül, Türk tefekküründe ulvi değerlerle kendisini var edebilen bir
özelliğe sahiptir. Bu değerler Türk insanının devlet geleneğinden sosyal hayatına
kadar nüfuz etmiş mahiyettedir. Atasözlerinde alçak gönüllü olmanın önemi
belirtilirken, kibirli olanı Tanrının bile sevmeyeceği üzerinde durulur. Kibirli
kişilerin kötü kişiler olduğu vurgulanır.
Gönlüyle gelen tez gider (Böğürtlen, Sivrihisar -Eskişehir).
Kötünün gönlü büyük olur (Suşehri -Sivas).
Gönlünü yüce tutan erde devlet olmaz (Silifke -İçel).
Kişide gönül olmaz (-Kayseri).
Alçak gönül, yüce devlettir (Niksar -Tokat).
Gönül, kültürümüzü anlatan çekirdek bir kavramdır. İslam öncesi ve İslam
kültürünü yaşayan Anadolu insanı gönül sözünde kendisini anlatmıştır(İnam 2012:
14). Gönül, Türk kültür tarihimiz içerisinde ilk olarak Orhun Abideleri’nde, Kül
Tigin Abidesinin güney cephesinde karşımıza çıkar. Abidelerde gönül (köngül),
“gönül, kalp, yürek, iç fikir, düşünce, akıl, anlayış, arzu, ülkü” (Ergin 1992: 122).
gibi anlamlarıyla açıklanmıştır. Bilge Kağan, “Taş tokıtdım. Köngültek isabımın
urturtum ” (Ergin 1992: 67). “Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum”
(Ergin 1992: 19). diyerek abidelerin Türk kağanlarının gönlündeki sözler olduğunu
belirtir. Gönle ilişkin yapılan bu değerlendirme, “gönül” sözüne ayrı bir önem
kazandırır. Orhun Abidelerinde; güç veren, yer ve suları tanzim eden kut ve ülüg
(kısmet veren) yeri göğü yaratan hep Tanrıdır. Türk kağanları Tanrı tarafından kut
verilmiş kişiler oldukları için Kağanın almış olduğu “kut”, Tanrının kağanlara
mazhar kıldığı bilgece düşünme, hissetme, kendine ve toplumsal yapıya yön
verebilme iradesidir. Türkler her vesile ile Tanrı iradesini hatırlamaktadırlar (Başer
2011: 17). Dede Korkut’un Tanrı iradesini vazife bilmesi daha Dede Korkut
Kitabı’nın Mukaddime bölümünde dile getirilmektedir. “Gayıbdan dürlü haber
söyler idi. Hak Tââla onun könline ilham ider idi’ (Ergin 2011: 73).Bu ifadelerden
Tanrının hüküm sürdüğü yerin gönül olduğu, sırlar âleminin kapılarının gönle
açıldığı belirtilir. Yine Mukaddime bölümünde kibirli kişileri Tanrının sevmediği,
büyük gönüllü kişilerin devlet idare edemeyeceği anlaşılır. “ Tekebbürlük
27
29
AKAD (3), Mayıs 2014 / Türk Atasözlerinde Gönül.
eyleyeni Tanrı sevmez, könlinyüce tutan erde devlet olmaz” (Ergin 2011: 73).
Atasözlerinde de aynı yapının korunduğu, aynı anlam birlikteliğinin kurulduğu
söylenebilir.
2.2. Aşk, Sevgi, Muhabbet ve Gönül
Gönlün aşk ve sevda yönünü kavrayabilmek için sözlüklerdeki
anlamlarına bakmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz. Türkçe Sözlükte gönül, “1Sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağı. 2- mec.
İstek, arzu” (Türkçe Sözlük, 1998) anlamlarıyla verilmiştir.
Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî’de gönül sözünü on bir başlıkta bazıları
eşanlamlı olmakla beraber otuz beş manada değerlendirmiştir. 1.
İnsanın hayat merkezi, yüreğin manevi ciheti, kalb, dil, fuad, 2. Duygu, his, tesir, 3.
Muhabbet, şefkat, sevgi, mehr, 4. Aşk, alaka, iptila 5. İstek, arzu, heves, meyil,
hâhiş, 6. Rıza, muvafakat, 7. Cesaret, cüret, şecaat, 8. Kibir, gurur, taazzum,
tekebbür, 9. Ahlak, siret, tabiat, hissiyyat, 10. Hatır, 11. Mide (Kâmûs-ı Türkî,
2008).
Atasözlerinde gönül, sözlüklerdeki anlamları gibi insanın manevi yönünü
de kapsayan bir sözcüktür. Bu çerçevede gönül, insanın duygu evrenidir. Gönül
sonsuz bir sevginin mekânı olarak düşünülür, aşksız ve sevgisiz düşünülmez.
Gönül ferman dinlemez (Aksoy 1984: 243).
Gönül verme evliye eve gider unutur (Aksoy 1984: 244).
Gönül kimi severse güzel odur (Aksoy 1984: 244).
İki gönül bir olunca(olursa) samanlık seyran olur (Aksoy 1984:
267).
Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz (Aksoy 1984: 200). El(in)
vergisi, gönül(ün) sevgisi (Aksoy 1984: 223).
Gözel gözel deyil, könül seven gözeldi (Beydili-Abbaslı 2004:
118).
Könül seven göyçek olar dünyada (Beydili-Abbaslı 2004: 153). Her
yiğidin gönlünde (her gönülde) bir arslan yatar (Aksoy 1984:
261).
Sevgi ve aşk gönlün duygu değerini en iyi yansıtan sözcüklerdir; ancak
atasözlerinde aşk sözcüğünün hiç kullanılmadığı görülür. Gönül sevgi ve güzel
kavramlarıyla birlikte dile getirilir. Güzelliğin göreceli olması gönlün ona
meyletmesiyle ilgili bir durumdur, gönüldeki sevgi güzeli güzel yapar. “Gönüllerin
bir olması” kişinin benlik duygusundan sıyrılarak “biz” duygusuyla hareket
etmesidir. Atasözünde gönüllerin bir olması karşılıklı sevgiyle ilgili bir durum
olarak dile getirilir. Gönül
30
AKAD (3), Mayıs 2014 / Levent BAŞARKANOĞLU
bazen tutkuya kapılır ve taşkın hallerde bulunabilir, bu durumda gönül ferman
dinlemez, kural tanımaz olur.
2.3. İstek-İsteksizlik ve Gönül
Gönül, atasözlerinde “istek, arzu, heves” manalarıyla geçerken, gönülsüz
olarak kullanıldığı atasözlerinde “isteksizliği” belirtir. Gönülsüz, Türkçe
Sözlük’te, “gönlü olmayan, isteksiz, istemeyerek ”şeklinde tanımlanmıştır. (TDK
Türkçe Sözlük 1998: 874) Gönüllü olmak içtenlikle ilgilidir, kişi özgür iradesiyle
karar alamadığında yapılan iş de isteksiz olur. Bu yönüyle gönül, özgür iradeyle
doğrudan ilgilidir. Duygu dünyamızdaki inceliklerin kavranması, ancak kişinin
kendisini gönlüyle bir bütün olarak ortaya koyabilmesinin sonucunda gerçekleşir.
Çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt) çıkarır (Aksoy 1984:
190).
Altına at düşenin gönlüne murat düşer (Tirebolu-Giresun).
Martın göynü olursa dokuz, göynü olmazsa otuz (Eğridir Isparta).
Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer (Aksoy 1984: 210).
Könlüyemiş isteyen dolanartağ başına (Beydili-Abbaslı 2004:
152)
.
Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır (kaçar) ya zurnacıya (Aksoy
1984: 296).
İtin gönlüne kalsa (bıraksan) günde bir öleş yer (Gaziantep Niğde).
Karganın gönlünden şahanlık geçermiş, şahanı da görünce delik ararmış
(Sandıklı-Afyon).
Köpeğin gönlüne kalırsa yolda kervan kalmaz (Şekere -Hatay). Eşeğin
gönlüne kalsa bir bağ bahdenizi götürmez (Gaziantep). Könüle güc
yokdur (Beydili-Abbaslı 2004: 153).
Gönülsüz yenen (istenmeyen) aş, ya karın ağrıtır ya baş (Aksoy 1984:
244).
Gönülsüz namaz göğe (göklere) akmaz (Aksoy 1984: 244).
Gönülsüz köpek av avlamaz (Kuyucak -Aydın).
Gönülsüz it (köpek) kurda gitmez (Alican, Iğdır; Kars; Burdur ve
çevresi).
Gönülsüz işin gözsüz oğlu olur (Anamas, Eğridir-Isparta). Könülsüz
153)
hüren köpek sürüye kurt getirir (Beydili-Abbaslı 2004:
.
Könülsüz işin ahırı olmaz (Beydili-Abbaslı 2004: 153).
29
31
AKAD (3), Mayıs 2014 / Türk Atasözlerinde Gönül.
Bu bağlamda sıralanan atasözlerinde “gönlüne bırakmak, gönlünden
geçmek, gönlüne kalmak” gibi deyimlerin kullanıldığı görülür. Gönül bu
atasözlerinde olumsuz anlamda kullanılarak, gönülden geçenlerin kişiyi her zaman
doğruya götürmeyeceği vurgulanır. Düşünceden, akıldan uzak bir gönül ile yanlış
yerlere varılabilir. Böylelikle gönlün oluşumunda duygunun yanında akıl ve
çevrenin de kavramı bütünleyen unsurlar olması önemli bir neticedir. Gönülsüz
(Könülsüz), yani isteksiz yapılan işten de bir hayır gelmeyeceği, işin sonunda yine
bir olumsuzluğun ortaya çıkacağı belirtilir. “gönlüne düşmek, gönlü olmak” gibi
deyimlerin yer aldığı atasözleri ise olumlu anlamdadırlar. Kişinin gönlü olduğunda
büyük zorlukların rahatlıkla aşılabileceği görülür, hiçbir şey zor gelmez. Gönlüne
düşmek deyimi yaygın olarak, “gönlüne od / ateş düşmek” şeklinde kullanılırken,
atasözünde “gönlüne murat düşer” şeklinde kullanılmıştır. İsteği gerçekleşen
kişinin beklentilerinin arttığını daha başka şeylere de sahip olmak istediği belirtilir.
2.4. Özge, Özgül ve Gönül
Gönül kişiden ayrı bir bireymiş gibi algılanır, adeta kendisi başlı başına
bir güçtür (İnam 2012: 14). Bu bağlamdaki atasözlerinde gönül kişileştirilmiştir,
akli ve manevi değerleri içine alan onları tamamlayan özellikler gösterir, ancak
yine de büsbütün ete kemiğe bürünmüş değildir. Gönlün ağzı dili yoktur
(Merzifon-Amasya) atasözü buna güzel bir örnektir.
Er (vücut) kocar, gönül kocamaz (Aksoy 1984: 227).
Evladı (oğlumu) ben doğurdum, amma gönlünü ben doğurmadım (Aksoy
1984: 234).
Gönül umduğuna küser (Gündüzbey, Yeşilyurt-Malatya; Anamas,
Eğridir-Isparta).
Gönül zararlıkta gezmez (Gaziantep).
Gözyaşı gönül yasını siler (Trabzon).
Gönül kendi işiyle akşam etmez (Ceylan, Fethiye -Muğla).
Gönül (insan) ummadığı yere küser (Gaziantep).
Gönül cenneti ister ama günah koymaz (Gülbayır, Niksar-Tokat).
Gönlün ağzı dili yoktur (Merzifon-Amasya).
Atasözlerinde gönlün, beden yaşlansa da yaşlanmayacağı taze kalacağı
belirtilir, gönlün bedenden farklı olduğu “ gönlünü ben doğurmadım” ifadesiyle
aktarılır. Buradan gönlün anneden bağımsız olduğu vurgulanarak, gönle bir kişiye
özgülük verilir ve özerklik tanınır. Bu özgülük ve özerklik onu anneden ve
herkesten bağımsız kılar. Gönlün atasözlerinde, sosyal hayat içerisinde bir insan
gibi yer aldığı ve bir kişilik kazandığı söylenebilir. Bazı atasözlerimizde bu kişilik
özelliği
32
AKAD (3), Mayıs 2014 / Levent BAŞARKANOĞLU
zıtlıklardan yararlanılarak, metaforik bir düzlemde verilir. Özgülük, kabaca da olsa
şu şekilde dile getirilir. “Gönül var otluğa, gönül var bokluğa (konar)”(Aksoy
1984: 244). Diğer bir atasözü ise “Gönlün yazı var, kışı var”(Aksoy 1984: 243)
şeklinde olup, gönlün özge ve özgül yönünü belirtilir. Özgeliği, ötekine yönelik
oluşuyla ilgilidir. Özgüllüğü ise biricikliğini ve özüne yakıştığını
göstermesindendir (İnam 2012: 24).
2.5.
Deli ve Gönül
Gönül bazen kendini kaybeder, duyguların insanı hükmü altına aldığı
durumlarda gönül ferman dinlemez, akıl ile olan irtibatı kopar. Deli gönül, âşık ve
tekke edebiyatımızda sıkça rastladığımız bir metafordur, gerek mecazî gerek ilahi
aşkın tecelli ettiği durumlarda gönle söz geçmediğinde kullanılır. Ancak
atasözlerinde durum biraz farklıdır, çünkü sosyal hayatı düzenleme işlevi de olan
atasözleri kullanıldıkları bağlama göre anlamlandırılırlar. Atasözlerinin muhtevası
kadar icrası ve icra edildiği ortam da önemlidir.
“Düşün deli gönül düşün, at mı alınır kışın, onun da parası peşin” (Küre Kastamonu).
Bu atasözümüzdeki gönle itham edilen “deli” imgesi âşık ya da divan
edebiyatımızdaki simgesel anlamından çok farklıdır. Deli bir metafor olmaktan öte
yapılan yanlış bir işin sonucunda duyulan hayıflanmanın tesiriyle dile getirilmiş
bir nevi kargıştır.
2.6.
Gönül Kırmak / Almak ve Gönül
Duygu bağlamında bazı atasözlerinin “gönül kırmak ve gönül almak”
deyimleriyle oluşturulduğu görülür. Gönül kırmak deyimi, Türkçe Sözlük’te
“Birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek” olarak verilirken, gönül
almak, deyimiyse; “sevindirmek, kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut
etmek” (TDK Türkçe Sözlük 1998: 871). Anlamları ile açıklanmıştır. Deyimler
taşıdıkları anlam bakımından zıt anlamlıdırlar, bu özellikleri atasözlerine de
yansımıştır. Atasözleri şu şekildedir;
Kolu kırık işlemiş gönlü kırık işlememiş (Bor -Niğde, Silifke İçel).
Atma taş ile gönül kırılmaz (Çayköy, Niksar -Tokat).
Könül bir şüşedi, sındırmaq olmaz (Beydili-Abbaslı 2004: 152).
Yarım elma gönül alma (Oy 1972: 321).
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz (Aksoy 1984: 243).
Gönül, sevginin ve aşkın mekânıdır, narindir, hassastır dikkat edilmezse
çok çabuk kırılabilir. Onun için atasözlerinde gönül, sırçadan
31
33
AKAD (3), Mayıs 2014 / Türk Atasözlerinde Gönül...
bir saraya, şişeye ya da cama teşbih edilir. Bu cisimler kırıldıklarında bir daha
eskisi gibi olmazlar gönül de böyledir kırılırsa tamiri olmaz.
2.7. Mânâ Âlemi ve Gönül
Atasözlerinde “gönül yapmak ve gönül yıkmak” deyimlerinin duygu
dünyamızda bıraktığı çağrışımlar daha çok metafizik dünyamızı etkiler. Gönül,
madde âleminden tamamen soyutlanarak mânâ âleminin kapılarını aralar. Bu
durum, kişinin mutlak hakikati, ilahi olanı sezme, kavrama şeklinde ortaya çıkan
bir süreci ifade eder.
Gönül yapmak arş yapmakdur (Oy 1972: 198).
Gönül Hak binasıdır (Gölpınarlı 1976: 127).
Gönül gönüle köprüdür (Seslikaya, Ardeşen -Rize).
Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır. (Kalp kalbe karşıdır) (Aksoy
1984: 243).
Gönül hoşluğuyla olur ibadet (Gölpınarlı 1976: 127).
Arslan postunda, gönül dostunda (Aksoy 1984: 139).
Könül dostun tanır (Beydili-Abbaslı 2004: 153).
Allah herkesin gönlüne göre verir (Oy 1972: 254).
Gönül yiken (yıkan) Tanrı’ya irmez (Oy 1972: 198).
Bin gönülü yıkmak kolay, fakat birini yapmak zordur (Merzifon Amasya).
Gönül yapmak, tasavvuf geleneğiyle ilgili olarak, onun özünü teşkil eden
anlayışlardan biridir. Tasavvufi Terimler Sözlüğünde gönül, Farsça “dil”
karşılığıyla birlikte; kalp, sırlar hazinesi, Allah’ın nazar ettiği mahal, ilahi kemalin
ve cemâlin en güzel tecelli ettiği yer, olarak tanımlanır. (Uludağ 2001: 107). Gönül
Tanrı evidir ya da atasözündeki ifadeyle Hak binasıdır, gönül yapmak tüm evreni
inşa etmekle aynı görülürken, gönül yıkan kişinin de Tanrı’ya vasıl olamayacağı
belirtilir. “Gönülden Gönüle yol vardır." atasözü, hal ehlinin birbirlerinin hallerini
gönül yoluyla bileceklerini belirtir (Gölpınarlı 1976: 129).Yol evlatları da denilen
gönül erlerinin arasında Allah sevgisine dayalı bir muhabbet vardır, bu muhabbete
gönül dostluğu denir. Tasavvufi Terimler Sözlüğünde dost; “Yar, sevgili, arkadaş,
ahbap, muhabbet ve sevgi. Kulun Allah’ı sevmesinden önce Allah’ın ezelde kulunu
sevmesi ve dost edinmesi” olarak tanımlanır. (Uludağ 2005: 109-110). Post,
“Tekkelerde belli bir makamı temsil eder (Uludağ 2005: 288). Alevi Bektaşi
inanışında Allah’ın aslanı ve on iki imamın başı Hz. Ali’dir. On iki post on iki
imamı, aslan da Hz. Ali’yi simgeler. “Arslan postunda, gönül dostunda” (Aksoy
1984:
139). Atasözünün oluşum ve yaratım
bağlamının Bektaşilik ile ilgili olduğu söylenebilir.
34
AKAD (3), Mayıs 2014 / Levent BAŞARKANOĞLU
3.
Gönlün Akıl Bağlamı
Akıl, Ötüken Sözlükte şöyle tanımlanır:
“İnsanın kendi
davranışlarını tanımasına, bilmesine ve değerlendirmesine yarayan kabiliyeti;
iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, gerçekle yalanı ayırt edebilme gücü” (Ötüken
Sözlük, 168). Akıl edebiyat geleneğimizde genel olarak gönlün ya da aşkın zıttı bir
kavram olarak anlaşılagelmiştir. Hakikat yolcusunun kılavuzu aklı değil gönlü
olmuştur. Akıl ancak gönle tabi olduğunda nefsanî / dünyevî hasletlerinden
uzaklaştığında hoş karşılanır. Akıl gönlün içinde ona tabi olarak düşünülür. Gönül
bir bütünlük çabasıdır, bütünlüğe yönelmedir; akıl-duygu, akıl-beden, bedenduygu gibi ayrımları aşar. Gönül taşıyan insan bedeni, duyguları çevresiyle
düşünür. Düşünceleriyle, bedeniyle duyar (İnam 2012: 100).
Güzel göz için, akıllı gönül içi. (Beydili-Abbaslı 2004: 118).
Belirtilen atasözünde güzellik bedensel bir algılama ile değerlendirilerek
gönlün akıl-beden ayrımına varılmış, güzelin değil akıllının gönle tabi olduğu
üzerinde durulmuştur.
4.
Gönlün Çevresel Bağlamı
Gönlün çevreyle ilgisini anlama, insanın kendisini nasıl ve kim olarak
algılaması ile ilgilidir. Binlerce yıl önce insanın çevreyle olan ilişkisi, insanların
gönlünü baskı altında tutmuştur; insanlar uzun yıllar gönülleri olduğunu
kavrayamamışlardır. İnsanların korkuları, endişeleri, güvenme ve sığınma istekleri,
gönlün gizil bir güç olarak kalmasına neden olur. Ancak din, sanat, bilim gibi
kurumların oluşması ile insanlar gönüllerini duymaya ve algılamaya başlarlar. Bu
algılama insanın kendinden farklı olan her şey ile bir etkileşime yönlendirir. İnsan;
kendiyle, bedeniyle, bedenin dışındaki doğal ve toplumsal çevreyle, başkalarının
düşünceleriyle, duygularıyla etkileşim içinde girer ve bu etkileşim ile gönül
belirginleşerek ortaya çıkar (İnam: 2012: 43).
İnsanın hayat karşısındaki duruşu, yaşam felsefesi bu etkileşimin
sonucunda oluşur. Gönül geçmişi kucaklarken geleceğe de umut dolu köprüler
kurar. Dolayısıyla insanın gönlünden, toplumun gönlüne doğru bir etkileşim
sürecinde kültürel yapının oluşumunda gönlün rolü büyüktür. Konumuz olan
atasözlerini de atalarımızın gönlündeki sözler olarak değerlendirmek mümkündü r.
Çünkü atasözleri, bize halkın ruhsal yapısını, töre ve dünya görüşünü aktarır.
Şinasi, Durub-ı Emsal-i Osmaniye adlı eserinde atasözünü;
“Durub-ı emsal ki hikmet’ül avamdır, lisanından sâdır olduğu milletin mahiyet-i
efkârına delâlet eder.” (Oy 1972: 2) şeklinde tanımlayarak,
33
35
AKAD (3), Mayıs 2014 / Türk Atasözlerinde Gönül...
atasözlerinin halk hikmetleri ve halk felsefesi olduğunu, dilinden çıktıkları milletin
düşünce yapısını teşkil ettiklerini belirtmiştir.
Sonuç
Türk kültür tarihi içerisinde gönlün çok farklı anlamsal bağlamlarda
kullanılabildiği görülmektedir. Elimizdeki metinler çerçevesinde gönül, öncelikli
olarak somut bir algılama zemininde değerlendirilmiştir. Gönül ile ilgili ilk
kavrayışlar çoğunlukla görmeye sonra da duymaya yönelik algılarla
belirginleşmiştir. Gönlün algısal yansımalarının yanında bedensel bir niteliğinin
olduğu da dikkati çekmektedir. Gönlün “mide” yerine kullanılması buna bir
örnektir.
Tarihsel süreç içerisinde Türklerin sosyal ve dini yaşamlarındaki değişme
ve gelişmeler onların duygu, düşünce ve inanışlarını da etkilemiştir. Gönül
kavramı, bu süreç içerisinde hem sözlü hem de yazılı gelenek içindeki metinlere
somut bir algıdan ziyade soyut bir takım duyguların ifade edilmesi işleviyle
aksetmiştir. Türk atasözlerinin oluşum ve yaratım bağlamları değerlendirildiğinde,
gönlün duygu içeren manalarının diğerlerine nazaran daha yaygın olarak
kullanıldığı göze çarpmaktadır.
Gönül, İslamiyet’in etkisiyle, tasavvuf geleneğimizde sıkça zikredilen bir
kavram olarak belirginleşmiş ve bu şekliyle de sosyal hayat içesinde pek çok
atasözü metninde yer almıştır.
Gönlün bizim çalışmamızda, akıl bağlamıyla sadece tek bir atasözünde
kullanıldığı görülmektedir. Bu durum, Türk atasözlerinde gönlün akıl bağlamı ile
ilgili sosyal hayattaki kullanım alanının çok az olduğunu gösterir.
Çalışmamızdaki atasözlerinin tamamı; gönlün algısal, duygusal, aklî ve
çevresel bağlamlarının insan tarafından algılandığı dönemleri belirttiği için tespit
edilen tüm atasözlerini gönlün çevresel bağlamı içinde değerlendirmek
mümkündür.
KAYNAKÇA
Aksoy, Ömer Asım(1984). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü 1. Ankara: TDK.
Aksoy, Ömer Asım (2009). Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler. C. I. Ankara: TDK.
Atalay, Besim(1985a). Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi. C. I. Ankara: TDK.
Atalay, Besim (1985b). Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi. C.II. Ankara: TDK.
Atalay, Besim (1985c). Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi. C.III. Ankara: TDK.
Başer, Sait (2011). Kutadgu Biligde Kut ve Töre. İstanbul: İrfan Yayıncılık.
Beydili, Celal-İsrafil Abbaslı (2004). Atalar Sözü. Bakü: Önder Neşriyat.
Cüceloğlu, Doğan (1994). İnsan ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları, İstanbul: Remzi
Kitabevi
36
AKAD (3), Mayıs 2014 / Levent BAŞARKANOĞLU
Çağbayır, Yaşar (2007). Ötüken Türkçe Sözlük. C.I İstanbul: Ötüken Neşriyat. Çobanoğlu, Özkul
(2004). Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı.
Ergin, Muharrem (1992). Orhun Abideleri. İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Gölpınarlı, Abdülbaki (1976). Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri.
İstanbul: İnkılap Kitabevi.
İnam, Ahmet (2012). Candan Gönüle. İstanbul: Bilsam Yayınları.
Oy, Aydın. (1972). Tarih Boyunca Türk Atasözleri. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Parlatır, İsmail vd. (1998).Türkçe Sözlük. Ankara: TTK Basımevi.
Sami, Şemseddin (2008). Kamus-ı Türkî. İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı.
Uludağ, Süleyman (2005).Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
35