Kök, A. (2023). Oğuzeli Yöresi Ağızlarının Tasnifi Üzerine Düşünceler. Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları
Dergisi / International Journal of Turkic Dialects (TÜRKLAD). 7. Cilt, 2. Sayı, 163-178.
OĞUZELİ YÖRESİ AĞIZLARININ TASNİFİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Thoughts on the classification of oguzeli region dialects
ABDULLAH KÖK1
Öz
Oğuzeli ve yöresi tarihî Türk yerleşim alanlarından biridir. Türklerin Anadolu’yu yurt
tutmasından beri Türk boylarına vatan olmuştur. XI. yüzyıldan itibaren bu bölgeye yalnız Oğuz
boyları gelmemiştir. Avşar, Barak, Bayat, Bayındır, Beydili, Büğdüz, Cerit, Döğer, Çepni,
Karkın, Karakeçili, Kınık, Kızık, Yazır gibi diğer Türk boyları da bölgeye gelmiştir. Bu
yerleşimler tarihî kaynaklar aracılığı ile tanıklanmaktadır. Bölgeye yerleşen Türk boyları,
Anadolu’nun Türkleşmesinde ve Oğuz Türkçesine dayalı Türk yazı dilinin oluşmasında önemli
rol oynamışlardır. Şüphesiz ağız özellikleri tasnifinde genel geçer kural, ses bilgisi ölçütleri,
şekil bilgisi ölçütleri, söz varlığı ölçütleri, söz dizimi ölçütleri, vurgu ölçütlerinden oluşan dillik
malzemeye dayalı ölçütlerdir. Fakat tek başına dil malzemesine dayalı ölçütler bizi her zaman
doğru yola götürmeyebilir. Dil özellikleri belirleyici ölçütler olsa da bölgenin yerleşim tarihi,
yer adları ve boylarını da dikkate alarak sınıflandırma yapmak daha doğru sonuçlar verecektir.
Bu bağlamda ağız araştırmaları içerisinde tarih, coğrafya, toponim ve etnotoponim çalışmaları
azımsanamayacak ölçüde yer almaktadır. Bu çalışmada da Oğuzeli ve yöresinin ağız
özelliklerinin tespiti yapılmıştır. Ağız özelliklerinin tespitinde art ve eş zamanlı ölçütler göz
önünde bulundurulmuştur. Bunun yanında bölgenin tarihî ve coğrafyası da dikkate alınmıştır.
Bu değerlendirme sonucunda Oğuzeli yöresi ağızlarının köprü ağzı özelliği taşıyan Batı grubu
ağızları içerisinde VII. alt grubuna aittir sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Oğuzeli Yöresi, Ağız Araştırmaları, Dil Malzemesi, Tarih,
Coğrafya.
Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Anabilim Dalı,
El-mek: abdullahkök@akdeniz.edu.tr; akok9@yahoo.com
ORCİD ID: https://orcid.org/0000-0002-3614-2719
1
Abstract
Oğuzeli and it’s region is one of the historical Turkish settlement areas. The region
became homeland for Turkish tribes since the Turks settled in Anatolia. Since the XI. century,
not only the Oghuz tribes came to this region. Other Turkish tribes such as Avşar, Barak, Bayat,
Bayındır, Beydili, Büğdüz, Cerit, Döğer, Çepni, Karkın, Karakeçili, Kınık, Kızık, Yazır also
came to the region. These settlements are witnessed through historical sources. The Turkish
tribes who settled in the region played an important role in the Turkification of Anatolia and in
the formation of the Turkish written language based on Oghuz Turkish. Undoubtedly the
general rule in the classification of dialect features are criteria based on linguistic material
consisting of phonological criteria, morphological criteria, vocabulary criteria, syntax criteria,
and rhythmical criteria. But, criteria based on language material alone can not always lead us to
the right direction. Classifying the region by taking into account the settlement date, place
names and also tribes will give more accurate results even language features are determining
criteria. In this context, history, geography, toponymy and ethnotoponym studies are included in
dialect research in to a considerable extent. In this study, the dialect characteristics of Oğuzeli
and it’s region were determined. Diachronic and synchronic criteria were taken into account in
determining the dialect features. In addition, the history and geography of the region were also
taken into consideration. As a result of this evaluation, it was concluded the Oğuzeli region
dialects belongs to the seventh subgroup within the Western group dialects having the
characteristic dialect of bridge.
Keywords: Region of Oguzeli, Research of Dialect, Language Material, History,
Geography
1. Giriş
Tarihî Türk yerleşim alanı olan Oğuzeli ve yöresi, Türklerin Anadolu’yu yurt
tutmasından beri Türk boylarına vatan olmuştur. Türkler, Orta Asya’dan Anadolu’ya boylar
hâlinde gelmişlerdir. İslâmî kültür dairesi içerisine girdikten sonra kültür dairesinin iki köklü
dili olan Arapça ve Farsçanın yanında yeni yurt tuttukları yerlerde dillerini korumaya ve
yaymaya çalışmışlardır. XI. yüzyıldan başlayarak Anadolu’ya gelen Türklerden Oğuzeli ve
yöresi de fazlasıyla payını almıştır. XI. yüzyılda bölgeye yalnız Oğuz boyları gelmemiştir. Oğuz
boylarının dışında diğer Türk boylarının da bölgeye geldiğini ve yerleştiğini tarihî kaynaklar
aracılığı ile tanıklıyoruz. Bölgeye yerleşen Türk boyları, Anadolu’nun Türkleşmesinde Oğuz
Türkçesine dayalı Türk yazı dilinin oluşmasında önemli rol oynamışlardır. Bölgede, Oğuz Türk
etnisitesi dışında Avşar, Barak, Bayat, Bayındır, Beydili, Büğdüz, Cerit, Döğer, Çepni, Karkın,
Karakeçili, Kınık, Kızık, Yazır gibi Türk aşiret ve boylarının varlığını tarihî kaynaklar vasıtası
ile biliyoruz. Faruk Sümer’in Oğuzeli ve yöresinde ilmî araştırmalar yaptığı günden bu yana
bölge ile ilgili birçok tarih ve dil çalışmaları yapılmıştır. Yapılan dil çalışmalarından birisi de,
1993 ve 1994 yıllarında sahada o zamanın coğrafî sınırlarında Oğuzeli ilçesine bağlı 90 köyde
yapılan derleme çalışmasıdır2. Bu çalışmayla birlikte Oğuzeli ağzının farklı ağız özelliklerine
sahip olduğu, Oğuz boylarından Avşar, Kınık ve Salur boylarıyla birlikte Kıpçak diyalektik
özellikleri gösterdiği sonucuna varılmıştır. Bu çalışmadan yaklaşık 30 yıl sonra bölgeyle ilgili
yapılmış çalışmalardan elde edilen tarihî ve modern diyalektik malzeme tanıklığında yöredeki
meskûn Türk boyları da dikkate alınarak Oğuzeli yöresi ağızlarının diyalektolojik
sınıflandırılması yapılmıştır.
Coğrafî sınırların yeniden şekillendiği modern zamanda tarihi göz ardı ederek bir tasnif
yapmak şüphesiz ki bizi yanılgıya düşürecektir. 1946 yılında ilçe olan kasaba, 1995 yılında 23
köyün ayrılması ile yeni coğrafî sınırlara kavuşmuştur. 1950 nüfus sayımında tespit ettiğimiz
Kök, A. (1995). Oğuzeli ve yöresi ağızları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Van.
2
Oğuzeli köy adları 1960 sayımında değiştirilmiş bundan Türkçe köy adları da nasibini almıştır.
Bu çalışmanın konusu yer adları değildir. Yer adlarının durumu, tarihî Türk yurdu olan
Oğuzeli’nin demografik yapısı hakkında da bize ipuçları verir., Suriye sınırları içerisinde kalmış
Türkmenleri dışarıda bırakan çalışma şüphesiz ki yarım kalacaktır. Tarihin Türklere modern
zamanda yeniden oynadığı demografik oyun bu tarihî şansımızı elimizden almıştır. Oğuzeli
yöresi ağızlarının iki tamamlayıcı çalışması H. Arslan Erol ve M. Erol3 tarafından yapılmıştır.
M. Erol’un kıymet biçilemeyecek çalışması yalnız Oğuzeli yöresi ağızları için değil Türklük
bilimi diyalektolojisi için de önemli malzeme sunmaktadır. M. Erol’un metinleri muhakkak bir
ağız bilimi araştırmacısı tarafından değerlendirilmelidir. M. Erol’un Halep Türkmenleri adlı
eserde kullandığı malzemenin tanıklığı yalnız Oğuzeli yöresi ağızları için değil Karkamış,
Nizip, Elbeyli kısmen Kilis Ağızlarının tasnifi içinde yeni veriler ortaya koyacaktır. 1994
yılında dönemin ilçe sınırları içerisinde dört ay saha çalışması ile topladığım ve 1995 yılında
savunduğum yüksek lisans tezi verileri ile Oğuzeli yöresi ağızları üzerine söylenecek söz
şüphesiz ki eksiktir. Zira ilçenin yirmi üç köyü Kilis’in il olmasıyla Elbeyli ilçesine
bağlanmıştır. Halep Türkmen nüfusu ise maalesef bugün Suriye iç savaşından dolayı yok
olmuştur. Oğuzeli yöresi ağızlarını sınıflandırmaya tabii tutarken Elbeyli, Karkamış, Kilis
ağızları ile göç öncesi Halep ve Bayırbucak, karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.
1.1. Oğuzeli Adı
XVI. yüzyıl defter-î hakanî ve şer-î mahkeme sicillerinde Oğuzeli, Kızılhisar-ı Tahtanî
ve Kızılhisar-ı Fevkanî olarak geçer (Kök, 1995:XIV). Bunun nedeni ise Gaziantep’in
güneybatısında aynı adla anılan bir köyün daha bulunmasıdır. Arapça fevkanî sözcüğü üst,
3
Erol, M. (2012). Halep Türkmenleri: halk kültürü araştırmaları. Grafiker.
yukarı; tahtanî sözcüğü ise alt, aşağı anlamına gelmektedir. Oğuzeli kırmızı topraklı yapısından
dolayı tarihte “Kızılhisar” adını da almıştır. Akdeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi
arasında geçiş konumundaki Oğuzeli ilçesi, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nin batısında,
Gaziantep platosunun güneydoğusunda il merkezine yaklaşık 17 km uzaklıkta Suriye sınırında
bir ilçedir. Düz bir topografik yapıya sahip olan Oğuzeli toprakları, Fırat’a doğru, Barak Ovası
ve Tilbaşer ovalarından oluşan eğimli ve hafif dalgalı düzlüklerdir. İlçeden geçen Sacır suyu ve
önemli tarım alanı olan Oğuzeli ovası yerleşim açısından önemlidir (Hançerkıran, 2013:5-6).
1946 yılına kadar Büyük Kızılhisar adında bir köy olan Oğuzeli, bu tarihten sonra birçok resmi
kurum ve kuruluşuyla teşkilatlanarak 1999 yılına kadar ilçe olarak kalır. 1995 yılında ise
Elbeyli ilçesi ve 23 köy Oğuzeli’nden ayrılarak Kilis iline bağlanmıştır. Oğuzeli, 2004 yılında
Gaziantep’in 3. merkez ilçesi olarak toplam 66 köy ve 16 mahalle yerleşim birimiyle idari
işlerin yürütüldüğü bir yönetim merkezi hâline gelmiştir (Hançerkıran, 2013:86-89).
1.2. Oğuzeli Yöresi Tarihi ve Osmanlı Dönemi İskân Politikasındaki Yeri
XI. yüzyılda Navekiyye Türkmenlerinin İran, Irak ve Suriye merkezli yerleşmeleri
Atsız’ın önderliğinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na bağlı Suriye Selçuklu Melikliğinin
kurulmasıyla artarak devam etmiştir. XIII. Yüzyılda Moğol akınları ile mücadele eden
Türkmenler, Suriye’de Memluk hâkimiyetinin kurulmasıyla rahat bir nefes almış; XVI.
Yüzyıldan itibaren ise bölgenin Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine geçmesiyle birlikte göç ve
iskân hareketlerinde artış yaşanmış ve özellikle kuzey Suriye toprakları tam bir Türk yurdu
hâline gelmiştir (Orhonlu, 1976:1135; 1987:106-108; Umar, 2002:595; Sümer, 1999:134).
XIII. yüzyıldan itibaren Memlûkler döneminde Türkmenler kışları Suriye’de; yazları
Anadolu’da Maraş, Uzunyayla ve Sivas’ın güney taraflarında yaşamışlardır. Bu dönemde
Bozok boylarından Afşar, Bayat, Beydili ve Döğer oymakları Halep ve Şam bölgesine kadar
yerleşirken Üçoklu boylardan Bayındır, Kınık, Salur, Yiva, Yüreğir Türkmen oymakları Amik
Ovası’ndan güneye doğru, Lazkiye ve Trablusşam bölgesine yerleşmişlerdir. Suriye’nin
kuzeyine yerleşmiş Türkmenlere Halepli Türkmenleri, güneyine yerleşenlere ise Şamlı
Türkmenler adı verilmiştir. Halepli Türkmenler genel olarak yerlerini sonraki yüzyıllarda da
muhafaza ederken, Şam Bayatı başta olmak üzere Şamlı Türkmenler kuzeye ve İç Anadolu’ya
tekrar dönmüşlerdir. XV. Ve XVI. Yüzyılda Halepli Türkmenleri arasında Harbendelü, Acurlu,
Bahadırlu, Hacılu, Karkın, Kızık, Peçenek, Kınık, Döğer, Beğdili, Bayat, İnallu, Köpeklü
Avşarı, Gündüzlü Avşarı boy ve oymakları bulunmaktadır (Kafalı, 1973:30-33, Sümer,
1999:144).
Antep ve çevresi 1067 yılında Selçuklu Beyi Afşin döneminde Oğuz yurduna
dönüşmeye başlamıştır. Selçuklu hükümdarı I. Mesut döneminden itibaren ise bölge tam
anlamıyla Türk egemenliğine girmiştir. Buralara 24 Oğuz boyundan 15 Oğuz boyu ve 152
oymak yerleştirilmiştir. Beydili, Bayındır, Büyükdüz, Çavdar (Çovdur), Çepni, Emirler (Eymir),
Kızık, Yazır bugün köy adlarında yaşamaktadır. Alayuntlu, Döğer, Karkın, Salur, Yıvalı (Yıva)
ve Yüregir köylerinin ise adı değişmiştir. 1528 ve 1691 yılları arası Gaziantep şerî mahkeme
sicillerinde, 15 Oğuz boyu ile yüzden çok oymak, oba ve aile adı geçmektedir. Sonradan
Anadolu ve Rumeli’ye yerleşseler de bu durum yörede zengin bir Oğuz yerleşiminin olduğunu
göstermektedir. Dolayısıyla Antep Anadolu’nun Türkleşmesinin başladığı en önemli merhaledir
(Sevim, 1993:122; Ceyhan, 1999:55; Güngör, 2004:24).
1071 Malazgirt Savaşı, Haçlı seferleri ve Moğol istilasından sonra 1277 yılında bölge
tarihi için önem arz eden Memlük hâkimiyeti başlar. Moğol istilasıyla harap olan şehir bugünkü
Antep kalesi çevresinde yeniden imara tabi tutulmuş; şehirleşen bölgeye oldukça yüksek oranlı
bir nüfus yerleştirilmiştir. XIII. Yüzyıl sonlarından itibaren Memlük-Dulkadiroğulları ve
Osmanlı ihtilafında kalan bölge Timur işgaline de uğramıştır (Güllü, 2010:44). Mercidabık
Savaşı sırasında şehrin valisinin Osmanlı hizmetine girmesiyle Antep, Osmanlı idaresine katılır.
Osmanlı İmparatorluğu, burada asayişi sağlayabilmek için hükümetle ve halkla uyumlu olan
Fed ve Mevali Arap aşiretlerini tutmaktaydı. Fakat XVII. Yüzyılın ikinci yarısında Kuzey
Suriye’deki bu aşiretlerin dengesi, Şammar ve Aneze adlı yağmacı Arap aşiretleri yüzünden
bozulmuştur. Buradaki yerli halkın sosyal ve ekonomik kayıplara uğraması üzerine Osmanlı
Hükümeti Gaziantep ve çevresindeki Türk aşiretlerinin sayılarını arttırmıştır. Bu durum XII.
Yüzyılda Türkleşen şehrin bir Türkmen kalesi hâlini almasını sağlamıştır. Osmanlı
Hükümeti’nin güneyden gelen Arap baskısına karşı başvurduğu önleyici tedbir, söz konusu
bölgeye bazı Türkmen aşiretlerini ve Türkmen oymaklarını iskân etmekten ibaret olmuştur
(Orhonlu, 1987:32). Kanunnamelerde konar- göçer taife olarak geçen bu aşiretlerin iskânlarının
amacı bölgeyi istilalardan korumaktır. İskânla birlikte ziraate dayalı gelirler elde edilmiştir.
Çünkü bu aşiretlerin tarım ve hayvancılığa dayalı sosyo-ekonomik yapıları vardı. Aşiretler
yerleşik hayata geçirilerek Aneze ve Şammar gibi Arap kabilelerinin istilalarına karşı muhafaza
kuvvetleri olarak görev yapmışlardır. Bu topluluklar için vergi muafiyeti gibi iskâna özendirici
cazip imkânlar verilmiştir ve düzen altında tutulmaları için mahalli idareler kurulmuştur
(Orhonlu, 1987:39-52,379; Wittek,1963:257-268; Barkan, 1995:547; Sevinç, 1997:27;
Çetintürk, 1943:114; Çay, 1990:167). Devlet bu politika ile Kuzey Suriye’de, özellikle HalepRakka bölgesindeki aşiretlerin toprağa bağlanması amacını da gütmüştür (Sevinç, 1997:27).
Fakat XIX. Yüzyılda gerçekleşen devletin Rakka iskânı Türk oymaklarının perişan olmalarıyla
başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu iskândan Beydili4 ve Barak5 başta olmak üzere diğer bütün
oymaklar etkilenmiştir. Özelikle Beydilliler arasında bu iskân Colab adıyla onların köylüleşmiş
torunları arasında anılmaktadır. Rakka’daki bu ızdıraplı hayata dayanamayan oymağın bir kısmı
İran’a göçüp giderken, bir kısım Beydililer Antep’in güney bölgesine yerleşmişlerdir. Bu
köylerin birçoğu şu an Suriye toprağında bulunmaktadır. Barakların da çoğu Nizip’in güneyinde
yerleşmiştir, Türkiye’nin Güney Doğu Bölgesi’nde Kilis, Gaziantep, Nizip civarında, “Barak
Eli” olarak adlandırılan bölgede yaşarlar (Sümer, 1999:212; Sümer, 1999:309; Şahin, 2022:55).
İskân politikaları sırasında gerek Selçuklu gerekse Osmanlı Devleti bu aşiretleri kontrolde
zaman zaman sorunlarla karşılaşmışsa da bu nüfus aynı zamanda hem bu devletlerin hem de
Türkiye Cumhuriyeti’nde kurucu unsur ve devlet otoritesinin de önemli gücü olmuştur (Barkan,
1995:547). Anadolu, Türkler tarafından yurt edildiği günden beri Avşar, Bayat, Bayındır, Çepni,
Kınık, Salur gibi çeşitli Türk boylarının yaşamını idame ettirdiği bir coğrafyadır. Bu Türk
boylarından çoğu bugün Anadolu’da hâlen varlığını sürdürmektedir. Oğuzeli de Türk
boylarından yoğun bir göç almıştır ve bu boylar Avşar, Barak, Bayat, Bayındır, Beydili,
Büğdüz, Cerit, Döğer, Çepni, Karkın, Karakeçili, Kınık, Kızık, Yazır boylarıdır.
1.3. Ağız Araştırmalarının Tarihi ve Ağız Araştırmalarında Güneydoğu İlleri
Ağız araştırmalarının tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Bu süreçte bilimsel ölçütlere
dayalı belli başlı sınıflandırmalar yapılmıştır.
Banguoğlu Anadolu ağızlarını; 1. Güney Batı ağızları, 2. Orta Anadolu ağızları, 3. Doğu
ağızları, 4. Kuzey Doğu Karadeniz ağızları, 5. Rumeli ağızları, 6. Güney Doğu ağızları, 7.
Kastamonu’ya, Karamanlı ve başka boylara mahsus ağızlar olmak üzere yedi ayrı bölgeye ayırır
(Banguoğlu, 1977:132-133).
Karahan, fonetik, morfolojik ve sentaktik ölçütleri göz önünde bulundurarak Anadolu
ağızlarını Doğu Grubu, Kuzeydoğu Grubu ve Batı Grubu olmak üzere üç ana ağız bölgesi
şeklinde sınıflandırmıştır (Karahan, 2014:2-53).
“Bir başka rivayette iskân edilen Türkmenlerin yaşayış, konuşma, inançları hakkında Anadolu halkından şikayetler
üzerine Türkmenler üzerine yürüyen Kadıoğlu Yusuf Paşa onların yaşantılarına yerinde vakıf olur. Türkmen
reislerini de alarak Padişaha bu kişilerin gayet güzel ve fasih bir lisanla Türkçe konuştuklarını ve bu bakımdan
dillerinin Beydili olduğunu, diyanetlerinin de İslam olduğunu, asabi ve seci, mehip bir millet olup sebat ve istikamet
sahibi olduklarını bildirmiştir. Bu malumat üzerine padişah bunların diledikleri yerlerde oturmalarına emir verir. Bu
olay üzerine devletin, Türkmen’i tebaalık’a kabulüne karar verilip Türkmen’e Beydili unvanı verildiği rivayet edilir.”
(Şahin, 1962:23-25).
5 XVII. yüzyıl sonlarında Horasan bölgesinden önce Erzurum’a sonra Yozgat’a buradan da Gaziantep ve civarına
geldikleri; Beydili boyuna mensup olmakla birlikte bölgedeki diğer Türkmen grupların onları Türkmen saymadıkları
dile getirilmektedir (Tanyol, 1952; Tanyol 1953; Tanyol 1954’ten akt. Şahin, 2022:55).
4
Fonetik, morfolojik ve sentaktik ölçütler yanında yerleşim birimi adları, coğrafi yön ve
bölge adları, boy, soy ve oymak adları ve dil özelliklerine göre de ağız tasnifleri yapılmıştır
(Kunos, Caferoğlu, Karahan). Fakat dil tasniflerinde yerleşim birimleri, coğrafî yer ve yönler,
kesin belirleyici, ayırıcı ölçüt olamamakla birlikte bu adlarla temsil edilen ağızlar esas itibariyle
bir kısım dil özelliklerine dayanmaktadır (Buran, 2011:47).
Türkiye Türkçesi ağızları tasnifinde ana dili Türkçe olmayan, iki dilli kişilerden yapılan
derlemelerin de art zamanlı ve eş zamanlı kullanım bağlamında önemi vardır. Burada da yine
belirleyici olması gereken yerleşim birimleri değil dil özellikleridir. Ağız bölgeleri
adlandırılırken de daha çok bu özellikler temelinde adlandırılmalıdır (Buran, 2011;54).
Bölgesel tasnifler, genel tasniflere malzeme oluşturması bakımından son derece
önemlidir. Özellikle bölgesel tasnifler, bir ağız bölgesini, bütün olarak ele aldıkları için,
kullanılan ölçütler ve çizilen sınırlar bakımından genel tasniflerin sağlam bir biçimde ortaya
çıkmasına yardım edebilirler. Bölgesel tasniflerde kullanılan ölçütler, genel tasnifler için de
geçerli olduğu için, Hayashi’nin “Anadolu ağızlarının coğrafi dağılımı üzerine bir deneme
çalışması” adlı bildirisinde ve Ercilasun’un “Doğu Anadolu ağızlarının sınıflandırılması” adlı
makalesinde kullanılan ölçütleri diyalektoloji çalışmaları için önemli ölçütlerdir. Hayashi, belli
ses özelliklerinin harita üzerindeki dağılımlarını gösterirken Ercilasun, özellikle kullandığı
ölçütlerle Doğu Anadolu ağızları ile Batı grubu ağızlarının sınırlarını tespit etmiştir (Buran,
2011;52).
Caferoğlu, Gaziantep yöresinde üç ağız bölgesi bulunduğuna hükmederek derlediği
metinleri “merkez, Kilis ve yöresi, Türkmen uruğu ağzı” olmak üzere üç alt gruba ayırmıştır
(Caferoğlu, 1995:XII).
Caferoğlu, 1946 yılında yaptığı ve dokuz ağız bölgesine ayırdığı Anadolu ağızları
içinde, yöre ağzına, altıncı sırada “Gaziantep (ve güney sınır ağızları) bölgesi” başlığıyla yer
vermiştir (Caferoğlu, 1946:565). Caferoğlu, 1959 yılında başka bir Anadolu ağızları tasnifinde
ise, yine altıncı sırada “Güneydoğu ağızları (Gaziantep, Adana, Antalya ve civarı)” başlığı
altında yöre ağzını Güneydoğu ağızları içinde göstermiştir (Caferoğlu, 1959:239).
Banguoğlu Güneydoğu Anadolu ağızları arasında Gaziantep ağzına ayrı bir bölüm
açarak bu ağız bölgesinin önemine şöyle dikkati çeker: “Güneydoğu Anadolu ağızları yer yer
epey farklı görünürler. Burada en çok Gaziantep ağzı bölgesinde komşu yabancı dilin,
Arapçanın-Türk ses sistemi üzerindeki- bazı etkileri kulağa çarpar. Kimi kalın seslilerin ve
artdamak sesdeşlerinin yer yer boğaz seslerine dönmüş oldukları görülür: ayak > ‘ayaq, takım >
dalım, akşam > ‘āşam,, kalktı > qaqtı, meşgul > meşġul, kıkırdak > ġaxırdaq gibi” (Banguoğlu,
1977:133).
Karahan’ın çalışmasına Gaziantep ağzı açısından baktığımızda, yöre ağzının Anadolu
ağızları içindeki yerinin belirlenmesinin ötesinde başka, önemli tespitlerin de bulunduğunu
görürüz. Karahan’ın sınıflandırmasına göre, Gaziantep ağzı, kendi içinde dokuz alt gruba
ayrılan Batı Grubu ağızları içinde, Tarsus (Mersin), Ereğli, Konya merkez ilçesinin bazı
yöreleri, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Darende, Akçadağ, Doğanşehir (Malatya),
Birecik, Halfeti (Urfa) ağızları ile birlikte yedinci alt grupta yer alır. Karahan’ın Batı Grubu
ağızları ile ilgili olarak önemli bir tespiti de, Batı Grubu ağızlarının kuruluşunda 24 Oğuz boyu
içinde özellikle Kınık, Salur ve Avşar boyunun, Malatya, Tunceli ve Elâzığ yöreleriyle birlikte
Gaziantep yöresinde meskûn olup bu yörelerin ağız özelliklerinde etkisi olduğudur. Karahan’a
göre, Anadolu toprakları üzerinde en geniş alana yayılmış olan Batı Grubu ağızları, doğuda
Kuzeydoğu Grubu ve Doğu Grubu ağızları ile kuşatılmış olup, bölgenin sınırları kuzeydoğuda
Giresun’dan başlar, Sivas, Malatya, Adıyaman, Halfeti ve Birecik’i (Urfa) içine alarak güneyde
Suriye sınırına ulaşır. Marmara Denizi, bu ağız bölgesinin kuzeybatıdaki tabii sınırıdır.
Karahan, Batı Grubu ağızlarının temel özelliklerinin, bölgenin kuzeydoğusunda, Kuzeydoğu
Grubu ağızlarının etkisiyle, doğuda da Doğu Grubu ağızlarının etkisiyle zayıfladığından,
dolayısıyla Kuzeydoğu ve Doğu Grubu ağızlarına komşu olan yörelerdeki ağızların bölgeler
arası geçişi sağlayan köprü ağızlar olduğundan söz eder (Karahan, 2014:114-117). Bu tespit,
konumuz açısından son derece önemlidir. Zira, baskın ses ve şekil bilgisi özellikleriyle bir Batı
Grubu ağzı olan Oğuzeli yöresi ağzı, dil coğrafyası açısından bakıldığında Batı Grubu ağızları
ile Doğu Grubu ağızları arasında kalmakta, dolayısıyla bir geçiş bölgesi ağzı özellikleri de
taşımaktadır. Aşağıda da belirtileceği üzere, Doğu Grubu ağızlarından başka birçok bakımdan
Azerbaycan Türkçesi ile birleşen özellikler de taşımaktadır. Yörenin genel olarak Türkmen
olması sebebiyle de, Oğuzeli ağzının söz konusu Türkmen/Oğuz unsurlarının meskûn
bulunduğu Orta Anadolu’dan Batı Anadolu’ya uzanan birçok Anadolu ağzı ile ortaklıklar
sunduğu görülmektedir.
Tarihî gelişim süreci neticesinde Suriye, İran, Irak ve Anadolu’yu da içine alan bölgede
temelde Oğuz Türkçesi etkili olmuştur. Bölgedeki göç dalgasına 12-13. yüzyıllarda dâhil olan
Kıpçakların, Arapça ve Farsça karşısında Türkçenin bölgede güçlü konuma geçmesinde önemli
bir rol oynayan Memluk hâkimiyetinin etkisiyle zaman içerisinde Oğuzca ve Kıpçakça
unsurların karışıp kaynaştığı bir tablo ortaya çıkmıştır. Ancak sonraki yüzyıllarda Oğuzca
unsurların baskın çıkmasıyla bölge ağızlarında Kıpçakça unsurlar gittikçe azalmıştır. Bu karışık
gibi görünen dil yapısının Oğuz Türkçesine dayanan bir yazı diline dönüşümü yaklaşık olarak
14. yüzyıldadır (Korkmaz, 2013:75-76). Oğuzca’nın 15. yüzyılda iki yönlü bir değişim ve
gelişim gösterdiği görülür. Bir yandan yazı dili durumundaki Osmanlı Türkçesi ortaya çıkmış;
diğer yandan yazı dilinin baskısından uzakta, konuşma diline, farklı ağız yapılarına dayanan
Türkiye Türkçesi ağızları ile Oğuz dışı başka Türk boyları ve farklı dillerin etkisi altında
Azerbaycan Türkçesiyle ağızları oluşmuştur (Korkmaz 2013:136-137). 16. yüzyıla kadar Eski
Anadolu Türkçesine has özellikleri koruyan Azerbaycan Türkçesi, bu yüzyıldan sonra Doğu
Anadolu, İran ve Irak’ta güçlü bir devlet kurmuş olan Akkoyunluların etnik yapısını oluşturan
Bayındır boy ağzından, diğer Oğuz boylarının ve kuzeyden gelen Kıpçak Türklerinin ağız
özelliklerinden etkilenmiştir. Bundan kaynaklı olarak sonraki yüzyıllarda özellikle Güney
Azerbaycan, İran, Irak ve hatta Suriye Türkmen ağızlarında bazı ses ve şekil özellikleri
ortaklıklarına rastlamak mümkündür. Hatta Zeynep Korkmaz (2013:178-179, 188-192), Türkiye
Türkçesi Temelinde Oğuz Türkçesinin Gelişimi’ne dair yazdığı eserinde Suriye ve Irak
Türkmen Türkçesi ağızlarının, Türkiye Türkçesiyle Azerbaycan Türkçesi arasında bir yapıya
sahip olduğunu; Suriye Türkmenlerinin ağızlarının Türkiye Türkçesi ile Irak Türkmenleri
ağızlarıyla ortaklıklar taşıdığını söyler. Özetle bu bölgelerde Anadolu ağızları ile ortak Oğuzca
unsurlar yaygın olarak görülmekle, başka bir deyişle ağız yapılarının esasını Oğuzca unsurlar
oluşturmakla birlikte zaman zaman başka boyların ağızlarından izlere de rastlanmaktadır.
Anadolu ağızlarının oluşumunda başlıca rolü oynayan Oğuz boylarını Korkmaz (1995:179187), Avşar, Kınık, Salur, Bayat, Çepni, Bayındır gibi boylar olarak belirlemiş ve ağızların
oluşumunda Avşar, Salur, Kınık boy ağızlarının etkilerini ses ve şekil bilgisi verileriyle ortaya
koymuştur (Arslan-Erol: 2015:145-146).
2. Bulgular
Oğuzeli ve Yöresi Ağız Özellikleriyle Oğuz-Türkmen Özelliklerinin
Karşılaştırılması
1.
Oğuzların büyük bir çoğunluğu ilk hecede kapalı [ė] sesini
benimsemişlerdir. Kapalı e [ė] ünlüsü ön, iç ve son seste anlam ayırıcı bir ünlü olarak
kullanılmaktadır. Oğuzeli yöresi ağızlarının tamamında kapalı [ė] sesi yaygın
kullanılmaktadır.
2.
Oğuzeli yöresi ağızlarında en belirgin karakteristik seslerinden biri
hırıltılı /ḫ/ sesidir.
3.
Oğuzeli yöresi ağızlarında Oğuz-Türkmen lehçelerinde b>m değişmesi
/b/ yönünde görülmektedir.
4.
Oğuzeli yöresi ağızlarında ön seste t->d- değişmesi vardır.
5.
Oğuzcada görülen kelime başında /h-/ ilişmesi Oğuzeli yöresi ağzında
da mevcuttur (bk. Korkmaz, 1972:433-446).
Avşar Boyunun Dil Özellikleriyle Oğuzeli ve Yöresi Ağız Özelliklerinin
Karşılaştırılması
1.
Kelimelerin iç ve son seslerindeki patlayıcı, tonsuz, damak /-ḳ-/, /-ḳ/
ünsüzleri boğumlanma bakımından geriye kayarak sızıcı, tonlu gırtlak /-ḫ-/, /-ḫ/
ünsüzüne dönüşmüştür: “baḫıt”, “bahdıh”, “yazdıḫ” gibi.
2.
İki ünlü arasında bulunan ñ, g y, ğ damak ve yanak ünsüzleri hece
kaynaşması ile eriyip kaybolarak yanlarındaki ünlüleri uzatmışlardır: “bā” bana, “sā”
sana, “sevi”, seviyor gibi.
3.
“eyle”, “beyle” örneklerinde de görüldüğü üzere, yuvarlak ünlülerdeki
düzleşme, /y/ ünsüzünün erimesi ve hece kaynaşması olaylarının kuvvetli olması
sebebiyle bu boydan gelme ağızlarda şimdiki zaman eki –(i)yor, ya düzleşip
diftonglaşarak –(ı)y, -(i)y şeklini almış veyahut da büsbütün ünlüleşerek uzun bir /-ī/, /i/ sesine dönüşmüştür. Bu ek, kişi ekleri alarak çekimlendiğinde şu şekillere girer:
“geliyim” geliyorum, “geliyiñ” geliyorsun, “geliy” geliyor, “geliyik” geliyoruz,
“geliyiñiz” geliyorsunuz, “geliyler” geliyorlar; “gedim”, “gedin”, “gedi”, “gedik”,
“gediñiz”, “gediler”; olumsuzunda “bilmim”, “bilmiñ” vb.
4.
Çekimli fiillerde kullanılan 1. şahıs eki -m’dir. “yaptı-m”.
5.
Kurallı olarak değil, fakat sporadik/münferit olarak /r/ ve /l/
ünsüzlerinin düştüğü görülür. Bu ünsüzler daha çok boğumlanma bakımından
zayıflamış olan /r/ ve /l/ sesleri durumundadır. Öyle sanıyoruz ki bu ünsüzlerin
boğumlanmalarının zayıflama veya düşmelerinde Kınık boyu ağızlarının etkisi
olmuştur. “ali”, “bitiridik”, “ġızdırıdız” gibi.
6.
Oğuzeli ve yöresi ağızlarında r>l değişmesi vardır. “başladallal”
başladırlar.
7.
Geniş zamanın olumsuz şekli 1. şahısta da -maz, -mez eki ile kurulur:
vėrmezig, almazzık, yapmazzık/g, gėtmezzig, dėmezik/g (Kök, 1995: 69; Arslan-Erol,
2019: 159).
Kınık Boyunun Dil Özellikleriyle Oğuzeli ve Yöresi Ağız Özelliklerinin
Karşılaştırılması
1.
Eski Türkçedeki nazal ñ sesi Oğuzeli yöresinde yaygın olarak
kullanılmaktadır.
2.
Şimdiki zaman eki -yor biçim biriminde /-r/ sesi genelde düşmektedir.
Çekim –(ı)y/-(i)y şeklinde olmaktadır.
3.
Eski Türkçedeki kelime başı /ḳ-/ ve /k-/ tonsuz damak sesleri
tonlulaşarak ġ- ve g-’ye dönüşmüştür: ġara, ġarpız, ġoyın, ġuzı, ġurt, gibi
4.
Belirli ünsüzlerin etkisi ile ünlü incelmeleri meydana gelmiştir: ḫáste
gibi (Kök, 1995: 69; Arslan-Erol, 2019: 160).
Salur Boyunun Dil Özellikleriyle Oğuzeli ve Yöresi Ağız Özelliklerinin
Karşılaştırılması
1. Kelime başında b->p- değişmesi nadirdir. “poz-” bozmak, “pıçaḳ” bıçak gibi. Bu
değişim sporadik olarak /d-/ ve /g-/ ünsüzünde de görülür: dünya > tünya gibi.
2. Kelime başlarındaki tonsuz artdamak /k-/ ünsüzleri patlayıcı tonlu gırtlak /ġ-/
ünsüzüne döner: ġız, ġavga, ġal-, ġorḫu gibi.
3. Kelime başındaki kuvvetli vurgular ve uzunluklar Oğuzeli yöresinde görülmektedir:
virrik, ekerik, çekmiş gibi.
4. Yönelme hâli eki ile birlikte kullanılan sınırlama görevindeki kadar edatı yerine, eski
tegin edatından çıkmış ve hece kaynaşmasına uğramış +dan / +den eki kullanılır.
5. Yuvarlak ince ünlüler yanında bulunan g, k, ğ damak ünsüzleri, yanlarında bulunan bu
ince yuvarlak ünlüleri kalınlaştırırlar ve orta boğumlanmalı yarı kalın ünlüler
meydana gelir: ḳópeg, gózel, kömbe, dúġún, gúwe, górúmce, kotú gibi.
6. Çekimli fiillerde 1. Teklik Şahıs -m'dir. Çokluk ekinin /-k/ ve /-h/ olmasına da
rastlanır (ancak yaygın değildir). yaparık, biliyim (Kök, 1995:69; Arslan-Erol,
2019:161).
Kıpçak Dil Özellikleriyle Oğuzeli Yöresi Ağızlarının Karşılaştırılması
1.
Geniş ünlülerin daralması Oğuzeli yöresi ağızlarında görülmektedir.
2.
Batı grubu ağızlarında etkili olan bir diğer unsur ise Kıpçaklar ve
onların dilde bıraktıkları izlerdir. ñ>y, g>v, s>h, y>c ve ş>s gibi ses değişmeleri
Oğuzeli yöresi ağızlarında görülen Kıpçakça özelliklerdir. Kıpçakça bir özellik olan
ñ>y ve s>h değişmesi görülmektedir.
3.
Damaksıl ñ bazı örneklerde korunduğu görülürken; teklik ve çokluk
ikinci şahıs iyelik ve şahıs eklerinde genellikle -ñ > -y değişmesi görülmektedir.
Yapılan çalışmalara göre bu ses değişimi, Kıpçak Türkçesi özelliği olarak kabul
edilmektedir. Türk dilinde görülen genel bir ses değişimi de olarak da kabul
edebiliriz.
Oğuzeli yöresi ağızlarında Oğuz/Türkmen özelliklerinin tamamı vardır. Bunun yanında
Avşar, Kınık, Kıpçak ve Salur özellikleri de tespit edilmiştir. Bu dört boyun ortak özellikleri
Oğuzeli yöresi ağızlarında yaygın olarak görülür.
Oğuzeli Yöresi Ağızların Karakteristik Özellikleri
1. Oğuzeli yöresi ağızlarının tamamında kapalı /ė/ ve geniz /ŋ/ sesleri
kullanılır.
2. Ön seste ı-/ i- türemesine alıntı sözcüklerde sıklıkla rastlanır.
3. Ünlü düşmesinden meydana gelen uzunluklar dışında, kelimelerin ilk
hecelerinde aslî ünlü uzunlukları ile ilgili uzun ünlüler vardır.
4. İlk hecede Kınık boyunda olduğu gibi aslî ünlü uzunlukları görülür.
5. /y/ ve /ş/ ünsüzlerinin etkisi ile ünlü daralmasına rastlanır. görmiye,
tarlıya, bakçıya.
6. Standart yazı dilinde düzlük-yuvarlaklık uyumunun dışında kalan bazı
sözcükler Oğuzeli yöresi ağızlarında uyuma girer: tavıġ, yaġmır.
7. Tonsuz /ç/ ünsüzü aslî biçimini korur: gelinçi, gınaçı, davılçı.
8. /ç/’nin sızıcılaşarak /ş/’ ye dönüşmesi sıklıkla görülür: aşdım, geşdim.
9. ç> ş değişimi söz başı, söz içi ve sonunda görülür: şorba, aştım,
kazanış.
10. rl> ll benzeşmesi geniş zaman kipinin çokluk 3. şahıs çekiminde yaygın
olarak görülür: yapallar, bakallar, seveller.
11. nl> nn değişmesi yaygındır: balcannan, bunnar, onnar.
12. Oğuzeli yöresi ağızlarında metatez (göçüşme) vardır: körpü, arvad.
13. Kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık uyumu yazı dilinden daha
ileridir: çapıt, ezen, süleymen.
14. “Bu” işaret zamirine çoklukla +lar, +ler eklendiğinde zamir /n/’sinin
etkisi ile ilerleyici benzeşme görülür: “bunnar”. Kimi zaman l>d’ye dönüşür:
“bundar”. Aynı ses olayı dönüşlülük zamirinin çekime girmesi ile de görülür:
“genneri”.
15. Şimdiki zaman eki – (ı) yor: Oğuzeli yöresi ağızlarında ekin başındaki
/y-/ ünsüzü korunurken ünlüsü dar-düz ünlü hâline gelmekte ve sonundaki /-r/
ünsüzü düşürülmektedir. I. şahıs -ym/iym; II. şahıs -yn/-ysin; III. şahıs -y/-ıy/-iy/-yi;
I. çokluk -yık/-yik, ağızlarda II. teklik şahıs gibi kullanılmaktadır. III. çokluk şahıs yler (Aksoy, 1945a:156; Karahan, 2014: 144-145, Arslan Erol, 2018:141).
16. I. tip şahıs eklerinde ve II. tip şahıs eklerinde, I. çokluk şahıs için
standart Türkiye Türkçesinden farklı olarak olarak /-k/, /-ḳ/, /-ḥ/ eki kullanılır:
bilmişik, verek, alaḥ, sataḥ, alarıḳ, yaparıḳ, yaparıḥ.
17. Azerbaycan Türkçesinde görülen ünsüz tonlulaşması Oğuzeli yöresi
ağızlarında ön, iç ve son seste sıklıkla görülür: duz, davar, gan, ahşam, egsig, bulıd,
tavıg.
18. Görülen geçmiş zaman kip eki Oğuzeli yöresi ağızlarında tonlu olup
düzenli olarak -dı, -di, -du, -dü’dür: getdim, düşdüm.
19. Anlatılan geçmiş zamanın 3. teklik şahıs çekiminde -mış/-miş, -muş/müş yanında -ık/-ik/-ıh/-uk/-ük şekli de kullanılır: çalınık, çarpılıh, dikilik, yolunuk,
sökülük. Adana, Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş ağızlarında yaygın bir şekilde
kullanılan -ık/-ik/-ıh/-uk/-ük anlatılan geçmiş zaman eki Oğuzeli yöresi ağızlarında
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu özellik bölgenin Türkmen iskânlarında geçiş
bölgesi özelliğinden kaynaklanmakta ve yöre ağızlarını Adana, Kahramanmaraş ve
Hatay ağızlarına da bağlamaktadır.
20. Eski Türkçedeki -ḳına/-kine pekiştirme edatı, çekimli fiiller yanında
olduğu gibi devam eder: “yapmış kine” yap kine, yap ki; “baksa kine”, bak kine,
bak ki gibi.
21. Eski Oğuz Türkçesinde XV. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan
kimi (<< kib+i) biçimi görülür.
22. Fiil çekiminde kullanılan I. çoğul kişi eki olan -Iz yerine çoğu zaman k/-Ik eki kullanılmaktadır: alırık, satırık.
23. Standart Türkiye Türkçesinde +(y)lA şeklinde kullanılan vasıta hâli eki,
Oğuzeli yöresi ağızlarında ünsüz benzeşmesi hadisesi sonucunda +dan/ +den/; +tan/
+ten; +nAn biçiminde kullanılmaktadır. Bu durum Oğuzeli yöresinin Türkmen
iskânlarının geçiş güzergahı olmasından kaynaklanmaktadır.
24. Oğuzeli, Suriye ile komşu olduğu için (ayn sesi), /ḥ/ ve /ḫ/ seslerinde
Arapça etkisini göstermektedir. Eski Türkçede kelime başında /t-/, /k-/ ünsüzleri,
Türkiye Türkçesinde /d-/, /g-/ ünsüzleri kullanılmaktadır.
25. Oğuzeli yöresi ağızlarında aynı zamanda öyle, böyle kelimelerinin ele,
bele şeklinde kullanılması, arka damak ünsüzü /ḳ/’nın kelime köklerinde ve eklerde
/ḫ/ sesiyle kullanılmasından dolayı da Doğu grubu ağızları ile bağlantı
kurulmaktadır.
26. Çift dudak ünsüzü /w/, gırtlak ünsüzü /ḥ/, gırtlak patlayıcısı /ʾ/ (hemze),
gırtlak sızıcısı /ʿ/ (ayın), ve çok vuruşlu /ř/ seslerinin yoğun olarak kullanılması
Arapçanın Oğuzeli yöresi ağızları üzerindeki etkisinin en bariz belirtisidir.
27. Oğuzeli yöresi ağızlarında Arapçadan alınma kelimelerdeki /ع/ sesine
ve gırtlaksı biçimine karşılık olarak /a/, /e/, /i/, /ı/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ ünlülerinin
kullanıldığı görülmektedir.
28. Oğuzeli yöresi ağızlarında tarihî alanda yaygın görülen bir özellik olan
ilerleyici benzeşme yaygın olarak görülür: aḥrat, ataş, abdaz, tarıḫ, şıhannar.
29. Oğuzeli yöresi ağızlarında /r/ ve /l/ ile başlayan alıntı sözcüklerin
önünde düzenli bir şekilde ünlü türemesi görülür: araḫı, ıraḫmatlıḫ, ırızḫı, urus,
üleş.
30. Oğuzeli yöresi ağızlarında, Batı grubu ağızlarında yaygın görülen ön
seste k->g-, ḳ->ġ- ve t->d- ses değişmesi bölge ağzında düzenli bir şekilde
görülmektedir: gemik, ġurı, ġızamıġ, ġarı, dadlı, depik.
31. Batı grubu Türk ağızlarının en karakteristik özelliklerinden olan ünsüz
ötümlüleşmesi Oğuzeli yöresi ağızlarında da yaygındır: k->g- gendisi, gişi, gimi; k>g- guzu, gurban, guytu, guyrık; p->b- bekmez, bazar, bahalı; t->d- darak, dezze,
dabanca.
32. Arka ve orta damak ünsüzü /ñ/ (geniz n’si) bölge ağzında
korunmaktadır: baña, saña, deñişik.
33. Batı Grubu ağızlarında görülen hece kaynaşması daha çok y, l, ğ
ünsüzlerinin etkisiyle meydana gelmektedir. Oğuzeli yöresi ağızlarında tespit edilen
hece kaynaşmalarının y ve ğ ünsüzlerinin etkisiyle ortaya çıktığı görülmektedir:
aşşā, yanımda.
34. Oğuzeli yöresi ağızlarında c, ç, ş ve y ünsüzleri, inceltici etkisi olduğu
için, yanında yer alan kalın ünlüleri inceltir: ḫeyir, atıyin, ġılmiy.
35. Oğuzeli yöresi ağız bölgesinin belirgin ses özelliklerinden biri de
titrekliğini yitirmiş /r/ ünsüzüdür. Bu ünsüz, genellikle bir kelimesinin söyleyişinde
duyulmakla birlikte az sayıda başka örneklerde de görülmüştür.
36. Teklik I. ve II. kişi zamirlerinin yaklaşma hâli çekiminin Oğuzeli yöresi
ağızlarında saña, baña şeklinde kullanımı daha yaygındır.
37. Eski Türkçede kelime başında /t-/, /k-/ ünsüzleri, Türkiye Türkçesinde
/d-/, /g-/ ünsüzleri kullanılmaktadır. Yapılan ağız çalışmalarında bu ünsüzler t-> d-,
k-> g- ses değişmesi şeklinde incelenmektedir. Bu ses değişmelerine verilen
örnekler kelimelerin asıl şekilleridir. Bundan dolayı bu tür ses değişmelerinin birer
ses değişmesi mi yoksa Eski Türkçedeki şeklini koruduğu yönünde bir eğilimi mi
olduğu, üzerinde durulması gereken bir konudur; çünkü Anadolu’ya Orta Asya’dan
birçok Türk boyu göç etmiştir (Soyyiğit, 2012: 80-85). Soyyiğit’in bu tespiti son
derece önemli bir tespittir. Bölge tarihî süreç içerisinde Türk boylarının iskân
hareketlerinin yoğun olduğu bir yerdir. Değişik zamanlarda farklı Türk boyları
yörede meskûn olsa da demografik olarak her zaman baskın bir şekilde varlığını
devam ettirmiştir.
38. Eski Türkçede sub olan Batı Türkçesinde son ses ünsüzünü yitirerek su
biçimine girmiş olan sözcük, Oğuzeli Yöresi ağızlarında yaygın olarak “suy”
biçimindedir.
39. Tane/tana kelimesi de kendisinden önce gelen kelimenin son hece
ünlüsüne uyma eğilimi gösterir: bir tene, üş tene, dört tene, altı tana, doquz tana, on
tana vb.
40. Oğuzeli yöresi ağızlarında, değil edatı, del, dēl şeklinde söylenir.
3. Değerlendirme
Oğuzeli yöresi ağızlarının tasnifi üzerine düşünceler adlı bu çalışmada, ağız özellikleri
tespiti yapılırken art ve eş zamanlı bazı ölçütler hem de ağız bölgesinin dayandığı tarihî
temellerin eş zamanlı kullanım özellikleri (Buran, 2011:54) açısından öncelikle bölgenin tarihî
ve coğrafyası dikkate alınmıştır. Türklerin, bölgeye ne zaman hangi yıllarda hangi yollarla
geldiği tarihi kaynak ve belgelerle tespit edilmiştir. Bölge üzerine yapılan belgeye dayalı tarih
çalışmaları (Refik, 1989; Ceyhan, 1999; Sevim, 2000; Çınar, 2000; Çelikdemir, 2003a, 2003b,
2003c; Güldiken 2007; Koçak, 2010; Erdoğan-Özünlü, 2011; Türkay, 2012; Bilici, 2018;
Akgündüz, 2019); ağız malzemesine dayalı dil çalışmaları (Aksoy, 1945a, 1945b, 1946; Gül,
1993,1999; Kök, 1995; Günşen, 2009; Şimşek, 2010; Erol, 2012; Arslan-Erol, 2009, 2015,
2018, 2019; Mahmoud, 2013; Soyyiğit, 2012, 2022; Yıldırım, 2008, 2019); toponim ve
etnotoponim çalışmaları (İnan, 1940; Özbaş, 1958; Güzelbey, 1984a, 1984b, 1987; Özdeğer,
1988; Işıkhan, 2008; Parlak, 2014; Kalkan, 2014; Şahin, 2022) ve 22/23 Ekim 1950 nüfus sayım
defterlerinde geçen toponimlerden hareketle Oğuzeli yöresi ağızları dillik ölçütler yanında,
tarih, coğrafya, toponim ve etnotoponim çalışmaları da dikkate alınarak değerlendirmeye tabii
tutulmuştur. Bu değerlendirme sonucunda; Oğuzeli Yöresi ağızlarının, köprü ağzı özelliği
taşıyan Batı grubu ağızları içerisinde VII. alt gruba ait olduğu sonucuna varılmıştır.
4. Sonuç
Ağız özellikleri tasnifinde şüphesiz ki genel geçer kural, ses bilgisi ölçütleri, şekil bilgisi
ölçütleri, söz varlığı ölçütleri, söz dizimi ölçütleri ve vurgu ölçütlerinden oluşan dillik
malzemeye dayalı ölçütlerdir. Fakat tek başına dil malzemesine dayalı ölçütler bizi her zaman
doğru yola götürmeyebilir. Dil özellikleri belirleyici ölçütler olsa da bölgenin yerleşim tarihi,
yer adları ve boylarını da dikkate alarak sınıflandırma yapmak daha doğru sonuçlar verecektir.
Türkmen guruplarının XI. yüzyıldan itibaren Suriye’nin kuzeyine gelmeye başlamaları ve bu
gelişlerin XVII. yüzyıla kadar kesintisiz devam etmesi ve bölgenin yüzyıllar boyunca
Türkmenlerin hâkimiyetinde kalmış olmasından dolayı bölge sakinlerinin büyük çoğunluğu
ağırlıklı olarak Oğuz Türklerinden oluşmaktadır. Bölgenin Türk iskânlarında geçiş güzergâhı
olarak kullanılması, Türk etnisitesinin konar göçer özelliğinden ve devletin güvenlik
kaygısından dolayı Oğuz/Türkmenlerin sürekli yer değiştirmesi, bölge ağzına geçiş dili (köprü
ağzı) özelliği vermiştir. Ticaret, hayvancılık ve güvenlik kaygısı ile Türkler mukim olarak uzun
süre aynı bölgede meskûn olmamıştır. Oğuz/Türkmenlerin müesses nizam ve statüko ile olan
inişli çıkışlı ilişkileri, onları bazen gönüllü bazen de zorunlu göçe/iskâna tabii kılmıştır. XVIII.
yüzyıldan sonra devlet tarafından Arap aşiretlerine karşı güvenlik koridoru oluşturmak için
Sacır boyunda su basar köylerde meskûn edilmiş Türkler, hayvancılığın yanında tarım ve ziraat
faaliyetlerine de başlamışlardır. Oğuzeli yöresi, Türklerin Anadolu’yu yurt tutmasından itibaren
Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bir yerleşim alanıdır. Oğuzeli Yöresi, XVIII. yüzyıldan
sonra tarım ve ziraat faaliyetleri dolayısı ile Türk boylarının kalıcı yurdu hâline gelmiştir. Tarih
boyunca demografik Türk nüfusu siyasî tercihlerle şekillenmiştir. Stratejik geçiş bölgesi olan
Oğuzeli yöresi Türk nüfusu için her zaman güvenlikli bir yer konumundadır. XX. yüzyılda sunî
sınırlarla oluşturulan güney/kuzey bölgesi bölünmesi Türkmen/Oğuz boylarının zengin kültür
varlığını engelleyememiştir. Tarih boyunca bölgede sürekli yer değiştiren Türk varlığının birliği
Suriye’de meydana gelen iç karışıklıktan fazlası ile etkilenmiştir. Tarihin/talihin tüm oyununa
karşı direnen Türkmen/Oğuz boyları tarihî Türk yurdunda yurt tutarak dil ve kültürlerini
yaşamaya devam etmektedirler.
Kaynaklar
Aksoy, Ö. A. (1945a). Gaziantep Ağzı I. İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi.
Aksoy, Ö. A. (1945b). Gaziantep Ağzı II. İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi.
Aksoy, Ö. A. (1946). Gaziantep Ağzı III. İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi.
Alkaya, E. (2018). Gaziantep Ağzı ve Bu Ağızla İlgili Yapılan Çalışmalar Üzerine Bir
Değerlendirme. Uluslararası Gaziantep Tarihi Sempozyumu. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
Kültür Yayınları, 23, s. 1361-1384.
Banguoğlu, T. (1977). Anadolu (ve Rumeli) Ağızları. Türk Dili ve Edebiyatı
Ansiklopedisi I. İstanbul: Dergâh, s. 132-134.
Barkan, Ö. L. (1955). Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu
Olarak Sürgünler. İstanbul: İktisat Fakültesi Mecmuası.
Bilici, A. (2018). 135 Numaralı Ayntab Şer’iyye Sicili’nin Transkripsiyonu ve
Değerlendirilmesi (H.1205-1207/ M.1790-1792.S.1-204). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi.
Buran, A. (1996). -Ik Ekinin Anadolu Ağızlarında Kullanılışı. TDAY-Belleten, Y. 1996,
s. 11-18.
Buran, A. (2011). Türkiye Türkçesi Ağızlarının Tasnifleri Üzerine Bir Değerlendirme.
Turkish Studies, Y.6, S.1, s. 41-54.
Caferoğlu, A. (1946). Anadolu Diyalektolojisine Dair Bir Deneme. Türk Dili Belleten,
S. 67, s. 561-568.
Caferoğlu, A. (1959). Die Anatolischen und Rumelischen Dialekte. Philologiae Turcicae
Fundamenta I. (Haz. Deny J; Grönbech, K.; Scheel H., Togan, Z. V.). Wiesbaden: Franz Steiner
Verlag, s. 239-260.
Caferoğlu, A. (1995). Güney Doğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar. Ankara: TDK.
Ceyhan, E. (1999). Gaziantep Tarihi (Gaziantep’in Siyasi, Toplumsal Eğitim Tarihi).
Gaziantep: Gaziyurt Matbaası.
Çay, A. (1990). Doğu ve Güneydoğu Türkmen Aşiretlerinin Kültürel Yapısı, Türk Milli
Bütünlüğü İçinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sempozyumu Bildirileri, Kayseri: Erciyes
Üniversitesi.
Çelikdemir, M. (2003a). Rakka İskânından Firar Eden Bazı Aşiretlerin Eşkiyalık
Faaliyetleri ve Bunu Önlemeye Yönelik Alınan Tedbirler. Güneyde Kültür Dergisi, Y.14, S.
137.
Çelikdemir, M. (2003b). Osmanlı Devleti’nin Aşiretleri Rakka’ya İskân Etmek
İstemesindeki Temel Sebepler, TDA, S. 143.
Çelikdemir, M. (2003c). Osmanlı Devleti’nin Rakka İskân Politikasında Önemli Bir
Kaynak: Mühimme Defterleri, Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırma Merkezi I. Orta Doğu
Semineri, Elazığ.
Çetintürk, S. (1943). Osmanlı İmparatorluğunda Yürük Sınıfının Hukuki Statüleri.
D.T.C.F. Dergisi, Y. 11, S. 1, s. 114.
Ercilasun, A. B. (1985). Doğu Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması. Prof. Dr. İbrahim
Kafesoğlu’nun Hatırasına Armağan, s. 219-223.
Erol, M. (2012). Halep Türkmenleri Halk Kültürü Araştırması. Ankara: Grafiker.
Erol, Arslan, H. (2009). Suriye Colan (Golan) Türkmenleri Ağzı. Modern Türklük
Araştırmaları Dergisi, Y. 6, S.4, s. 40-63.
Erol, Arslan, H. (2015). Kilis Ağızlarında Şimdiki Zaman. Mediterranean Journal of
Humanities, Y. 2015, S.2, s. 51-59.
Erol, Arslan, H. (2018). Kilis İli Ağızları. Kilis: Kilis 7 Aralık Üniversitesi Matbaası.
Erol, Arslan, H. (2019). Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmalarında Suriye Türkmen
Türkçesi Ağızlarının Yeri ve Önemi. V. Uluslararası Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları
Çalıştayı Bildirileri, s.153-162.
Gül, R. (1993). Kilis Merkez ve Köyleri Ağızları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana: Çukurova Üniversitesi.
Gül, R. (1999). Gaziantep Barakları Ağzı. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Bilimler Enstitüsü, Adana: Çukurova Üniversitesi.
Sosyal
Güllü, R. E. (2010). Antep Ermenileri-Sosyal Kültürel ve Siyasî Hayat. İstanbul: Kültür
Sanat.
Güldiken, S. N. (2007). III Numaralı Maraş Ahkâm Defterine göre Ayıntab (h. 11961229/ m. 1782-1814). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi.
Günşen, A. (2009). Gaziantep Ağzının Şekil Bilgisini Belirleyen Temel Özellikler.
Turkish Studies, Y. 4, S. 3, s. 1081-1023.
Güngör, M. B. (2004). Gaziantep’in Coğrafi Yapısına ve Genel Tarihine Bakış.
İstanbul: Eren.
Güzelbey, C. C. (1984a). Gaziantep’te Türk Topluluklarının Adlarını Taşıyan Yerler.
Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, s.169-180.
Güzelbey, C. C. (1984b). Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicillerinde Türkçe Kişi Adları.
Türk Kültürü Dergisi, S. 252, s. 38-41.
Güzelbey, C. C. (1987). Gaziantep Yer Adları. Belgelerle Türk Tarihi, S. 30, s. 30-39.
Halaçoğlu, Y. (2006). XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve
Aşiretlerin Yerleştirilmesi. Ankara: TTK.
Hançerkıran, M. (2013). Oğuzeli’nin Şehir Coğrafyası. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi.
Işıkhan, T. (2008) Gaziantep Yer Adlarının Halkbilimi Bakımından Değerlendirilmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara: Gazi Üniversitesi.
İnan A. (1940). Gaziantep Vilayetinde Türkmenler. Halk Bilgisi Haberleri Dergisi, S.
102, s.139.
Kafalı, M. (1973). Suriye Türkleri I. Töre, Y. 1973, S. 1, 30-34.
Kalkan, Parlak, G. (2014). Gaziantep İli Yer Adları Üzerine Bir İnceleme. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Karahan, L. (2014). Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması. Ankara: TDK.
Koçak, Z. (2010). Ayntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1600-1650). Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Korkmaz, Z. (1972). Eski Türkçedeki Oğuzca Belirtiler. Bilimsel Bildiriler. Ankara:
TDK, s. 433-446.
Korkmaz, Z. (1989). Anadolu Ağızlarının Etnik Yapı ile İlişkisi Sorunu. TDAY
Belleten.
Korkmaz, Z. (2013). Türkiye Türkçesinin Temeli Oğuz Türkçesinin Gelişimi. Ankara:
TDK.
Kök, A. (1995).
Oğuzeli ve Yöresi Ağızları (İnceleme-Metinler-Sözlük).
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van: Yüzüncü Yıl
Üniversitesi.
Külek, A. (2010). 71 Numaralı Gaziantep Şer’iye Sicili Transkripsiyonu (1-101.
Sayfalar- h. 1132/ m. 1720). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
Orhonlu, C. (1976). Suriye Türkleri. Türk Dünyası El Kitabı. Ankara: TKAE.
Orhonlu, C. (1987). Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskânı. İstanbul: Edebiyat
Fakültesi.
Özbaş, Ö. (1958). Gaziantep Dolaylarında Türkmenler ve Baraklar. Ankara: Gaziantep
Kültür Derneği Kitap ve Broşür.
Özdeğer, H. (1988). Onaltıncı Asırda Ayıntâb Livâsı I. İstanbul: İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi.
Özünlü Erdoğan, E. (2011). Derdest Defterlerinin Kaynak Değeri Üzerine Bir Deneme:
493 Numaralı Ayntâb Derdest Defteri’nin Analizi. Bilig, S. 56, s. 235-248.
Refik, A. (1989). Anadolu’da Türk Aşiretleri (966-1200). İstanbul: Enderun Kitabevi.
Sevim, A. (2000). Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi. Ankara: TTK.
Sevim, A. (1993). Anadolu’nun Fethi Selçuklular Dönemi. Ankara: TTK.
Sevinç, N. (1997). Gaziantep’te Türk Boyları. İstanbul: Turan.
Soyyiğit, E. (2012). Karkamış Ağzı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Gaziantep: Gaziantep Üniversitesi.
Soyyiğit, E. (2022). Gaziantep Ağızları (İnceleme-Metin-Dizin). Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Sümer, F. (1999). Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları, Oğuzlar (Türkmenler). İstanbul:
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.
Şimşek, Umaç, Z. (2010). Gaziantep Çepni Ağzının Türkiye Türkçesinde Ana Ağız
Gruplarını Belirleyen Özellikler Bakımından Değerlendirilmesi. Türk Dünyası İncelemeleri
Dergisi, S. 18, s. 185-206.
Şahin, A. (1962). Güney Anadolu’da Beydili Türkmenleri ve Baraklar. Ankara: TTK.
Şahin, İ. (2022). Barak Adı ve Etnotoponimlerden Hareketle Barakların Ana Yurdu
Meselesi. Dil Araştırmaları, S. 30, s. 53-66.
Tanyol, C. (1952a). Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları. Sosyoloji Dergisi, S. 7, s. 71108.
Tanyol, C. (1953). Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları. Sosyoloji Dergisi, S. 8, s. 126135.
Tanyol, C. (1954). Baraklarda Örf ve Adet Araştırmaları. Sosyoloji Dergisi, S.9, s. 6796.
İşaret.
Türkay, C. (2012). Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler. İstanbul:
Umar, Ö. O. (2002). Suriye Türkleri. Türkler Ansiklopedisi, C. 20, Ankara: Türk
Dünyası.
Wittek, P. (1963). Osmanlı İmparatorluğunda Türk Aşiretlerinin Rolü. (Çev. Kuran,
E.), Tarih Dergisi, S. 17-18, İstanbul.
Yaldırak, Ş. (2005). Gaziantep Kaynakçasına Giriş. Gaziantep: Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi Kültür Serisi.
Yıldırım, F. (2008). Suriye Bayırbucak Türkmen Ağzı. Adana: Karahan Kitabevi.
Yıldırım, F. (2019). Ağızlar Arası Etkileşim ve Dil İlişkileri Bağlamında Suriye ve
Lübnan Türkmen Ağızları Üzerine Notlar. Uluslararası Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları
Çalıştayı Bildirileri, s. 713-729.
Etik, Beyan ve Açıklamalar
1. Etik Kurul izni ile ilgili;
Bu çalışmanın yazar/yazarları, Etik Kurul İznine gerek olmadığını beyan etmektedir.
2. 2. Bu çalışmanın yazar/yazarları, araştırma ve yayın etiği ilkelerine uyduklarını kabul
etmektedir.
3. 3. Bu çalışmanın yazar/yazarları kullanmış oldukları resim, şekil, fotoğraf ve benzeri belgelerin
kullanımında tüm sorumlulukları kabul etmektedir.
4. 4. Bu çalışmanın benzerlik raporu bulunmaktadır.