Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
İbrahim Bahadır Alevilikte Erkân Farklılıkları ve Onların Mimariyle Sembollere Etkisi 1. Giriş Aleviliğin aktüel hale gelmesiyle birlikte, Aleviler de fazla bilinmeyen bir gerçeği, geçmişte "yol bir, sürek binbir" diye söylenilen inanç ve uygulama farklılıklarını öğrendiler. Bu durumun, yöresel uygulamalarla ilişkisi olduğunu düşünebilmek mümkün; fakat, Tokat yöresinin bazı köylerinde olduğu gibi, bazen aynı köyde yaşayan Aleviler arasında, üç farklı uygulamaya şahit olunmaktadır. Bu farklılaşmanın hangi tarihsel döneme ait olduğu ve tarihsel süreç içerisindeki değişim ve bu değişimi etkileyen sebeplerin neler olduğu bilinemiyor. Bu da bugün hâlâ cevabı verilmemiş olan Aleviliğin oluşumu ile ilgili sorulan gündeme getiriyor; inanç ve uygulamalarındaki bazı farklılıklar göz önünde tutulduğunda, farklı grupların, ortak bir paydada birleşerek ya da oraya itilerek, senteze gidildiği izlenimi veriyor. Bu sorulara, eldeki yetersiz kaynaklarla cevap vermek, mümkün değil. Kolaycılığa kaçıp, tek taraflı kaynaklarla cevap vermenin, tarihsel gerçeği ortaya çıkarmak yerine, daha da karmaşık hale getireceği kesin gözüküyor. Her ne kadar son dönem yayınlarında, son yüzyılın uygulamalarından yola çıkılarak, Alevi inancı bütün tarih boyunca böyleymiş gibi sunulsa bile, bunun tarihsel gerçeklerle uyuşmadığı biliniyor. Yaşayan Aleviliğin kurum ve uygulamalarının hangi dönemin ürünü olduğu; kurum ve uygulamaları etkileyen sebeplerin neler olduğu soruları, hâlâ cevapsız. Bu konuya açıklık getirebilecek olan Alevilerin kendi yazdıkları kaynakların, bugüne intikal etmeyişi, araştırıcıların önünde çok önemli bir sorun olarak duruyor. Bu durum, konuya ilişkin araştırmaları, sağlıksız ve kendi gerçeğinden uzak değerlendirmelere sürüklüyor. Bu, araştırıcının kendi niyetinin dışında, mevcut eldeki veri yetersizliğinin bir sonucu olarak gözüküyor. Belge yetersizliğinin en çok can alıcı şekilde hissedildiği alanlar, Alevilerin kendi inanç ve uygulamaları ile ilgili olanlarda görülüyor. Bu nedenle, tarihte yaşamış Alevi gerçeğinin aydınlatılmasının, oldukça uzun bir süre gerektirdiği ortadadır. Bu makalede, konunun küçük bir kısmını büyüteç altına almaya çalışacağız. 2. Erkân Sayısındaki Farklılıklar Anadolu ve Balkan Alevileri arasında, inançlarının temelini teşkil eden iman ve er-•j kân sayısı kısmen birbirini tutmamaktadır. Bugün, bu farklılıklardan en belirgin olanı, yedi erkânlılar ve oniki erkânlılardır. Günümüzde Anadolu ve Balkan Alevilerinin genel çoğunluğu Oniki İmamlılardan oluşmakta; inançlarında ve erkânında oniki hizmeti esas almaktadır. Anadolu ve Balkanlardaki Alevi ocaklarından Hacı 275 BAHADIR Bektaş Tekkesi'ne bağlı olanlar, Şah İsmail yanlısı Kızılbaşlar ve Dersim çevresindeki bütün ocaklar, oniki erkânlıdır. Azınlıkta olup inanç ve uygulamalarında yedi erkânı esas alanlarsa, daha çok Trakya ve Balkanlardadır. Bunlar, Rumeli'de Babailer olarak bilinen Otman Babalılar ile Demir Baba'ya bağlı olanlardır.1 Biraz gerilere gidildiğinde, Aleviler içerisinde erkân sayısı farklılaşmaktadır: Son dönemde yaşayıp yaşamadığı kesin olarak bilinmeyen; ama bundan bir asır önce Ege çevresi Alevilerinin inanç ve erkânlarında altı ya da dokuz gibi erkân sayıları görülmektedir.2 16. yüzyıl öncesinde, bugün oniki erkânlı olan grupların büyük çoğunluğu, sekiz erkânlıdır. Erken dönem Alevi tarihini araştıran yazarların genel düşüncesi, 13. yüzyıl Aleviliğinde Oniki imam kültüne pek rastlanmadığıdır.3 Bu konuda temkinli konuşmak gerekse bile, en azından, Aleviliğin tarih içerisindeki bütün evrelerinde, Oniki imamlığın hakim olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Bu yüzyılın başında Baba Sait, Osmanlı içerisindeki Sekiz İmam kuramının Şah İsmail vasıtasıyla çürütüldüğü ve Hacı Bektaş Tekkesi'nde sekiz erkândan oniki erkâna geçişi Balım Sultan1 in gerçekleştirdiğini ileri sürmektedir. Ona göre, "Sekiz İmamlı Bektaşilik, Sırp dönmesi Balım Sultan'm uyarmasıyla Oniki İmam" örgütünü meydana çıkarmıştır. O, bundan sonra tekke ile ona bağlı halk arasında bir kavganın başladığını söylemekte, tekke Oniki İmamcı olmasına karşın Sekiz İmam davacıları ocağın, "Karakazan" sahiplerine (Hacı Bektaş torunları oldukları iddia edilenler) baş okuttular, demektedir.4 Bu konuda yardımcı olacak malzemeleri, yazılı kayıtlardan çok, a) ibadet mekânları olan tekkelerin mimari özellikleri ve b) inançlarını semboleştirdikleri taçlarında bulmak mümkündür. 3. İnanç Özelliklerinin Değişik Alanlara Yansıması 3.1 inanç Özelliklerinin Mimariye Yansıması Bilindiği gibi, her dinsel inanç, kendi ibadet yerlerinde inançlarına koşutluk kuran bir mimari üslup benimsemekte ya da başkalarının mimari tarzını, kendi inanç özelliklerine göre, değiştirerek kullanmakta ve kendi inanç özelliklerini yaşadıkları yerlere yansıtmaktadır. Bu konuda, Anadolu ve Balkanlardaki Alevi tekkelerinde oldukça çok sayıda örneklere rastlamak mümkündür.5 Birçok Alevi tekke ve zaviyelerine dikkat edildiğinde, kendi inanç özellikleri' nin tekke mimarisine yansıdığı; tekke ve yapılarda, kendi inanç özelliklerinin te- î melini teşkil eden erkân sayılarının, kullanılan mimaride göz önünde bulundurulduğu; bu nedenle yapılan tekkelerde kendi inançları gereği, örneğin Akyazılı Tek1. 2. 3. 4. 5. 276 Birdoğan 1992 (2): 59; Noyan 1995: 598. Yetişen 1986: 101. Ocak 1996: 213. Birdoğan 1994: 20-21. Eyice 1962/63; 1968. ERKÂN FARKLILIKLARI kesi'nde yedi erkânı kabul ettikleri için, yedi köşeli ya da oniki erkânı kabul edenlerde, Merdivenköy'de olduğu gibi, oniki köşeli bir yapılaşmaya özel gayret sarfedildiği görülmektedir. Bektaşi dedebabalarından Bedri Noyan da tekke ve yapılardaki bu özelliği, inançların mimariye aksetmesi olarak nitelemektedir.6 Özellikle 16. yüzyıl öncesi yatır ve tekkelerde sekizgen şekiller oldukça yaygındır. Bektaşi tekkelerindeki birçok meydanevi birbirini tutmamaktadır. Meydan iç dekorunda, öncelikle onikiden çok, sekiz sayısı ya da bazen her ikisi de birlikte kullanılmaktadır. Bu tür yapılar, daha çok eski tekkelerin yeniden onarım görmüş kısımları için geçerlidir. Örneğin, Rumelihisarı Şehitlik tepesinde, girişte tavanda sekiz köşeli bir yıldız vardır. Meydanevinin tavanında oniki köşeli bir yıldız, onun içindeki dairede ise, sekiz köşeli bir yıldız daha bulunmaktadır.7 Abdal Musa Tekkesi'nin 14. yüzyıldan günümüze kalan türbe kısmının mimari özelliği, sekizgen tamburdan pramidal çatıya geçiştir. Sekizgen bir tarzın benim senmesi, türbenin başka yerlerinde de kendini hissettirmektedir.8 Aynı özelliği De diği Dede Tekkesi'nde de görmek mümkündür. Dediği Dede Tekkesi'nde gövdesi sekizgen şeklinde motifler, ahşap sütunlar ve kirişler vardır. Asıl türbede, sekizgen | şekiller hakimdir.9 Bu şekilsel özelliğe Melik Gazi Türbesi'nde de rastlanılmakta dır. Melik Gazi Türbesi'nin kubbesi, taş örtülü olmakla birlikte, sekiz köşeli sivri bir külaha sahiptir. Külah, sekiz köşeli bir kasnağa oturmaktadır.10 Fakat Melik Gazi Türbesi'nde bir farklılık bulunmaktadır. Bu farklılık, buradaki mezarlarla ilgiliiyf dir. Burada yedi tane mezar vardır. Varna'daki, Akyazılı Tekkesi'nde de yediler ziyaretgâhı yardır." Ancak, Akyazılı Tekkesi'ndekilerin yedi erkânlı olduğu bilin4;:-:- mektedir. İleride açıklanacağı gibi iki farklı gelenekten gelmesi muhtemel sekiz er kânlı Melik Gazi Türbesi'nde, yedi erkânlı motifi bulunması dikkat çekicidir. ; Öte yandan, Yusuf Ziya (Yörükan), Narlıdere'nin Külahlı köyü çevresinde, Tahtacıların yağmur duasına çıktıkları sekiz tane türbeden oluşan bir yer bulun-g düğünü söylemektedir.12 Balıkesir civarında yeni bulunan Barak Baba Türbesi'nin sekizgen bir kubbe ile örtülü, zikirhanenin de sekizgen bir görünüme sahip olduğu l görülmektedir. Barak Baba mezarının baş tarafında, çok usta bir elden çıktığı anla( ;/ sılan üst tarafı sekizgen bir topuz şeklinde yontulmuş üst düz kesimi sekize dilim|g lenmiş bir şimşir tahta bulunmaktadır.13 Burada yatan Barak Baha'nın gerçekten |y San Saltuk'ın dervişi Barak Baba olup olmadığı şüphelidir. Belki de Barak Baba, l 13. yüzyıl Aleviliğinde Oniki İmam inancını en açık şekilde savunan birisidir. Bul?f: Iİ ;i rfto *s; ft ff' =y 6. Noyan 1995:600. 7. Birge 1991: 199. 8. Akçay 1972: 363. 9. Bakırer/Faroqhi 1975. 10. Akok/Özgüc 1954:333; Ali Kemali 1992-207 Iİ. Akok/ÖzgUç 1954: 333; Eyice 1968. 12. Yusuf Ziya 1930: 75. 13. Ayhan 1995: 82-83. §/:. 27 7 BAHADIR rasının ya ona izafe edilen bir yer ya da aynı adla bir başka evliyanın olması da mümkündür. Ankara'daki Hasan Dede Türbesi de aynı özelliğe sahiptir. Hasan Dede, kendi geleneği itibarıyla, Balkanlardaki Otman Baba'ya bağlıdır. Otman Babalılar ya da Balkanlardaki Babailer, Yedi İmamlıdır; Hasan Dede'nin de büyük ihtimal ile Yedi İmamlı olmasına rağmen, türbesinde sekiz köşeli mimari özellikler vardır. Anlatılan hikayeye göre, Hasan Dede'nin sekiz yardımcı dervişi vardır. Bunlarla birlikte Rumeli'ye akınlara giderler. Büyük ihtimal ile Hasan Dede ya Balkanlarda akınlara katılmadan Sekiz İmam inancını savunan biriydi, orada karşılaştığı Babailerin etkisinde kaldı ya da Balkanlardan Anadolu'ya sürüldü ve kendisinden önce yapılmış bu Alevi dergâhına yerleşti. Hacı Bektaş Vilâyet-nâme'sinde Hacı Bektaş'ın ölümü bölümünde tekkenin kurulmasıyla ilgili olarak padişahın mimara "kubbesini sağlam; fakat Sekizinci İmam aşkına kubbeyi sekiz köşeli yap"dediği yazılıdır.15 "Bu, Vilâyet-nâme'nin öğüdüne göre yapılmış bir yapıttır. Sekiz gök katını gösteren veya Sekiz İmamı çağrıştıracak bir simgedir." Bugün gerçekten türbe sekiz tereklidir. Bilindiği üzeri, Sekizinci İmam, Ali er-Rıza'dır. Gerek Hacı Bektaş'ın, gerekse II. Bayezid'in İmam Ali er-Rıza'yı çok sevmelerinden dolayı, tekkeyi bu şekilde yaptırttığı söylenmektedir.16 Tekkenin bugünkü halinde, kubbenin sekiz köşeli olduğu görülmektedir. Hacı Bektaş Tekkesi'nin meydanevinin tavanında da aynı motif vardır. Meydanın tavanında, tahta kare parçalardan parça parça yapılmış, derece derece değişen boyutlu ve her karenin ucunun sonraki karenin kenar ortalarına geldiği sekiz tabakalı bir figür bulunmaktadır. Balım Sultan Türbesi oniki köşeliyken, Hacı Bektaş Türbesi sekizgen bir binadır.17 Bedri Noyan, "Hacı Bektaş'ın soy zincirinin İmam Musa el-Kâzım'a dayandığı için dergâh ve yatır gibi yapılar bunun oğlu Sekizinci İmam Ali er-Rıza' yi temsilen sekiz köşeli yapılırdı" demektedir.18 Alevi tekkelerinde bazen, hem oniki, hem de sekiz köşeli motifler kullanılmaktadır. Bu tür motifler, 16. yüzyıl ya da daha sonra yapılmış tamir görmüş tekke veya türbelerde gözükmektedir. Bunlardan birisi de Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi'dir. Burada yatan Sersem Ali Baba'nın türbesi oniki köşelidir. Yine aynı kompleksin içinde bulunan eski bir havuz ise, sekiz köşelidir. Sekizgen şekiller sadece dış mimaride değil, iç düzenlemede de kullanılmaktadır. Balıkesir'deki Barak Baba Türbesi'nin içindeki mezar başında bulunan şimşir tahta gibi. 14. Şapolyo 1964: 273. 15. Gölpınarlı 1990: 89. 16. Birdoğan 1994: 162. 17. Birge 1991. 199. 18. Noyan 1995: 608. 278 ERKÂN FARKLILIKLARI 3.2 tnanç Özelliklerinin Örgütlenmeye Yansıması Alevilerin inançlarıyla ilgili bu özelliklerin, mimariyle sınırlı kalmayıp, kendi örgütlenmelerinde de buna dikkat ettikleri gözlenmektedir. Birge, Hacı Bektaş Tekkesi'nin sekiz kişiden oluşan bir meclisi olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda, Hacı Bektaş köyündeki bir dedeyi, baş dede yaparak belirli görevleri üstlenen bir kurul oluşturmuşlardır: 1) Kilerevi babası, 2) Aşevi babası, 3) Ekmekevi babası, 4) Mihmanevi babası, 5) Atevi babası, 6) Han bağı babası, 7) Dede bağı babası, 8) Balımevi babası. Her baba, tesislerdeki binalardan ve çevredeki bağlardan sorumluydu. Kendilerine bağlı dervişlerle bu görevler yerine getirilmekteydi.19 Şapolyo, Hacı Bektaş Tekkesi'nde taht-ı Muhammedrnm önünde yedi post olduğunu belirtmektedir: Sağ taraftaki Hz. Muhammed postu, sol taraftaki Hz. Ali postu, ocağın alt yanında Hacı Bektaş'ın Horasan'dan getirdiği Horasan postu, onun yanında Aşçı Baba postu ve diğer postlar.20 Son dönemdeyse Hacı Bektaş'ta oniki posttan bahsedilmektedir. Daha önce yedi ya da sekiz iken Oniki İmam inancıyla birlikte post sayıları onikiye çıkarılmış olmalıdır. Bugün bilinen, sadece ocakları temsilen oniki post olduğudur. 3.3 İnanç Özelliklerinin Taçlara Yansıması Sekiz sayısına bağlı tekkeler, sekiz köşeli mimarı üsluba göre yapılırken, bu sembolleri başka yerlerde de görmek mümkündür. Alevilikte dede ya da babaların giydikleri taçlar, bizlere bu konuda ilginç örnekler sunmaktadır. Bilindiği gibi, her dinin kendine ait bir giyim tarzı ve kendi düşüncelerini sembolleştirdiği bir kıyafeti olur. Bu durum, sadece dinin kendisiyle sınırlı kalmaz. Din içerisindeki mezheplerin de farklılığını gösterecek sembolleri vardır. Bu da çoğu zaman, kafalardaki taçlar olmaktadır. Alevilikte taçlar, çok önemli sembolik bir özelliğe sahiptir. Safevilerde tarikat tacı, oniki dilimli kırmızı bir kavuktur. Parmak kalınlığındaki oniki dilim ve kırmızı renk, Safevilerin Alevi inancının belirtisidir. Bazen Oniki İmamın isimleri, bu dilimlerin üzerine yazılmaktadır.21 Tekke ve tarikatlar kaldırılmadan önce, genellikle Alevi tekkelerindeki şeyhlerin başında oniki dilimli taçlar bulunurdu. Bu, onların Oniki tmama olan inançları ile ilgiliydi. Bü19. Birge 1991:96. 20. Şapolyo 1964: 307. 21. Hinzl992:65. 279 BAHADIR yük ihtimalle 16. yüzyıl öncesinde, bu durum böyle değildi. Halk inançlarında Pir Sultan Abdal'ın musahibi diye anlatılan, fakat Pir Sultan'dan önce yaşamış olan Ali Baha'nın, zamanımıza kalan ender emanetlerinden birisi, giydiği metal tacıdır. Bu taç, sekiz dilimlidir.22 Saim Savaş, Ali Baha'nın tacının sekiz dilimli oluşunu, Sekizinci İmam'a işaret sayıp saymama konusunda temkinli olsa da23 büyük ihtimalle bu durum, buradaki Alevilerin inanç ve erkânlarıyla ilişkilidir. Yine bugüne ender kalan örneklerden birisi de Kosova'da Kadiri Tekkesi adıyla bilinen, hâlâ faaliyetine devam eden tekke dervişlerinin taçlarında görülmektedir. Aynı taç şekli, sadece tepesine oniki yıldız eklenerek, hâlâ Kosova çevresinde tekkesi bulunan Şeyh Naki Horasani'de vardır. Alevi tekkesine bağlı dervişlerin taçları da sekiz dilimden oluşmuş olup; tepesinde oniki köşeli bir yıldız bulunmaktadır. Bektaşi geleneğinden gelen ve dedebaba olan Bedri Noyan, bunun tek sebebi olarak Yedinci imam olan Hacı Bektaş'ın da onun soyundan geldiğine inanılan İmam Musa el-Kâzım'la ve onun oğlu İmam er-Rıza ile ilgilidir24, derken, bu taçların inançları ile ilgili olduğunu belirtmektedir. 3.4 İmamlar ve Erkân Sayılarına Yansıması Anadolu'daki Alevi ocakların büyük bölümü, kendi soy ağaçlarını, Musa el-Kâzım aracılığı ile Hz. Ali'ye götürmektedir. Hacı Bektaş Veli'nin soy ağacının İmam Musa el-Kâzım'a ya da İmam er-Rıza'ya bağlanması, yine bu inançla ilgili olmalıdır. Bu da Sekiz imamla ilgili inançların, bugüne kalan hatıraları şeklinde görülebilir. Anadolu ve Balkanlardaki Alevi tekke ve yatırlarında, Dokuz İmam ya da erkânla ilgili pek bir şey görünmemektedir. Sadece Rıza Yetişen, Tahtacılar içerisinde dokuz erkânlıların olduğunu belirtiyor; ama bunlar hakkında bilgi vermediği gibi nereler olduğu hakkında da bir şey söylemiyor. Yalnız altı erkânla ilgili Ege yöresi Alevileri, kendi aralarında, farklı köyleri altı erkânlı olarak söylemelerine rağmen, bugün altı erkânlı Alevilere pek rastlanılmamaktadır. Aşağıda nakledileceği gibi, sadece Hacı Bayram'ın Yanyatır Ocağı'na kabul edilmeyişi hikayesinde geçmektedir. Rıza Yetişen, altı erkânlıların nereler olduğunu söylemeden, onların varlığına değinmektedir. Bu durum, tekke ve yatırlar mimarisinde sadece bir örnek olarak Diyarbakır'da vardır. Farklı tekke ve yatırlarda mutlaka örneği bulunması muhtemel olan Diyarbakır'ın Urfa kapısının sağ köşe başında duran Sarı Saltuk makamı göze çarpmaktadır. Buradaki Sarı Saltuk makamının altı köşeli olduğu görülmektedir.25 Büyük ihtimalle ya Sarı Saltuk'un geleneğini ya da Sarı Saltuk'un da içinden çıktığı geleneği sürdüren 16. yüzyıl öncesi Seyyid Battal Gazi Zaviyesi'yle organik münase22. Savaş 1992:41. 23. Savaş 1992: 51. 24. Noyan 1995: 600. 25. Sevgen 1967:30-31. 280 ERKÂN FARKLILIKLARI beti olan Balkanlardaki Babailer, yedi erkânı kabul ediyorlar. Sarı Saltuk'un inancı ile ilgili kesin bir şey söylemek zor olsa bile, aynı özellikleri taşıyan Babailerin inançları ile aynı olması mümkündür. Bu konuda bir tek istisna Barak Baba gözüküyor. Belki de 13. yüzyıl Anadolu'sununda tek örnek olan Sarı Saltuk'un halifesi Barak Baha'nın, Oniki İmam inancını savunduğu bilinmekle birlikte, Barak Baba' nm Oniki imam inancına nerede ve ne zaman geçtiği bilinmemektedir. Balıkesir'de bir Barak Baba Türbesi vardır. Bu türbenin mimarisinde sekiz köşeli şekiller kullanılmıştır. Sarı Saltuk'un ölümünün ardından müritlerinin bir kısmı Dobruca'dan Balıkesir'e yerleşmişlerdi. Burasının Barak Baba'nın makamlarından birisi olduğu kabul edilse bile, Babailerin daha sonraki temsilcilerinde, sekiz köşeli mimari üslup yerine yedi köşeli mimari üslup egemendir. Bu, Vama'daki Akyazılı Tekkesi'nde olduğu gibi, diğer bir örneği Elvan Çelebi Zaviyesi'nde görünmektedir; ama bilinen o ki, Barak Baha'nın yaşamının ilerleyen kısmında, Oniki İmam inancını benimsediğidir. Barak Baha'nın Oniki İmam inancının çıkıp yeşerdiği yerler olan İran vasıtasıyla böyle bir değişime gitmesi mümkün olabilir. Barak Baba, kendisi gibi Oniki İmam inancını savunan Moğol hükümdarı Olcaytu'nun (Öljaitü) elçilik görevini yapmaktaydı. İran Moğollarının hükümdarı olan Olcaytu, Oniki İmam inancına sahip olduğu gibi, çevresinde bunlardan oldukça çok insan vardı. 13. yüzyıl Anadolu'sunda Oniki İmam inancının izlerine pek rastlanılmamaktadır. Oniki İmam inancının büyük ihtimal ile Anadolu'ya girmesi, en az bir yüzyıl sonra olmalıdır.26 Ocak'ın belirttiği gibi, 13. yüzyıl Babaileri ile bugünkü Alevilik arasındaki en belirgin farklılık budur.27 Sarı Saltuk'un tarihsel kişiliğinin ortaya çıkarılmayışı, bu gibi soruların doyurucu ve inandırıcı cevap verilmesine engeldir. Ege yöresi Alevi Tahtacıları arasında anlatılan "Rivayef'e göre, birgün Hacı Bayram Veli Yanyatır Ocağı'na gelir. Yanyatıroğulları tarafından kabul edilmez, "suçum ne diye" sorduğunda, cevap olarak "içimizde altı erkânlıya yer yoktur" denir.28 Hacı Bayram Veli'nin II. Murad tarafından yanına çağrılarak, oniki terekli tacının altıya indirildiği biliniyor.29 Acaba, bu hikaye Hacı Bayram Veli'nin kendi inancını temsil eden tacındaki oniki tereğin altıya indirilmesine karşı koymadığı için mi uyduruldu, bilinemiyor? II. Murad'in yanında, oldukça çok Alevi grupları vardı. Bunlardan en ünlüsü de kuşkusuz, Seyitgazi'nin yakınında yatan Sultan Suca (Sücaeddin) ve dervişleri idi. Geniş bir alanda hâlâ saygıyla anılıp takdis edilen Suca Baba (Sücaeddin), bu dönemde yaşamıştı. II. Murad'ın komutanlarından Timurtaş Paşa'nın yanında, dervişleri ile birlikte savaşlara katılmışlardı. Suca Baha'yı takdis eden ona manevi 26. Birdoğan 1994: 162. 27. Ocak 1996: 214. 28. Gül 1995. 29. Gölpınarlı 1987. 175. 281 BAHADIR bağlılığı bulunan Balkanlardaki Babailer, yedi erkân inancını benimsemektedir. Bunlardan en belirgin olanı, Otman Baba'dır. Yine bu dönemde, farklı birçok Alevi grubunun aynı dönemde akınlara katıldığı bilinmektedir. Acaba altı erkânı kabul eden böyle bir grup, bunlar arasında var mıydı? İster Orta-Asya'dan ya da İran çevresinden gelsin ya da Anadolu'da bulunsun, tarihin karanlıklar içinden kalmış oldukça çok inanç şekilleri ve yorumları vardır. Sarı Saltuk'a bağlı Balkanlardaki Alevi grupların, Şeyh SUca'yı pir tanıyan Balkanlar Babaileri ile aynı yerlerde ve ortak özellikler göstermesi dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Şeyh Süca'yı pir tanıyan Otman Baba ve onun izleyicileri, Balkanlarda Yedi İmam ve yedi erkânı kabul ederlerken; Anadolu Seyitgazi'de bulunanlar, bugUn oniki erkânlıdır. 3.5 Sayılar ve Erkânlar Bugün Aleviler içerisinde yaşayan oniki erkânlılardan sonra kalabalık bir grup da yedi erkân Ulardır. Bunlar, Hacı Bektaş Veli'yi pir tanımadıkları gibi, bazen onun hakkında olumsuz ifadeler bile kullanmaktadır. Balkanlarda Bektaşi kültürünü ka bul edenler arasında, daha çok Kuzey Bulgaristan'da yoğunlaşan, dağınık olarak Güney Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan'da yaşayanlar da vardır. Babailerden bir grup, Balkan Savaşı esnasında, Trakya Çorlu'ya yerleşmişlerdi. Bulgaristan'da 1984 yılındaki ad değiştirme kampanyası sonunda, Türkiye'ye gelen bir grup da Zeytinburnu'nda bir tekke oluşturmuşlardı. Bu tekkedeki cem ayinlerinde, hep yedi sayısıyla karşılaşılmaktadır. Yedi hizmet (veya post), yedi dem, yedi nefes gibi uy gulamaları vardır.30 Bunların, inançları ile ilgili yedi sayısına önem vermelerini, tekke ve yatırlarındaki mimari özelliklerinde ve taçlarında görmek mümkündür. Babailerin Balkanlardaki büyUk erenlerinden olduğu kabul edilen Otman Baba'nın tacının yedi terekli olduğu bilindiği gibi, ondan sonra posta oturan Akyazılı Sultan' in tekkesi ve tekke meydanevinin de yedi köşeli olduğu görülür.31 Her ne kadar Bedri Noyan dedebaba bunu Yedi İmam olan Musa el-Kâzım'la ilgili gösterse de aşağıda anlatılacağı gibi, bunun İsmaililerle ilişkili olması daha akla yatkındır. Yi ne Akyazılı Sultan Tekkesi'nin yakınında, "yediler" olarak bilinen bir ziyaretgâh vardır. Yerli halk inançlarına göre onlar, "Rumeli'nin fethine katılmışlar burada şe hit düşünce buraraya gömülmüşlerdi".32 Aynı özellik, Melik Gazi TUrbesi'nde gö; rülmektedir. Her iki yerde mezar sayısının yedi ile sınıflandırılmasının, yedi erkânlılıkla ilgisi olmalıdır. Alevilerde yedi ulu şair olarak kabul edilenlerin, farklı isimlerle yedi sayısı tamamlanmasına rağmen, yedi sayısının değişmediği görülür. Cemlerde farklı Alevi şairlerinden deyişler okunmaktadır. Ulu şairlerin sayısının yedi ile sınırlandırılmasının, kendi gelenekleriyle ve inançları ile direk bağlantısı Ü i ı j l lw l 30. Birdoğan 1992 (2): 59. 31. Noyan 1995: 608; Eyice 1967: 564; Dürüst 1988: 446. 32. Eyice 1967: 564. 282 ERKÂN FARKLILIKLAF vardır. Eyice, Bektaşilerin yedi ve oniki sayılarına çok önem verdiklerini belirt mektedir. Bu konuda belki de en çarpıcı örneğe Babai ayaklanmasının şeyhi Baba İlyas m soyundan gelenlerin oluşturduğu Elvan Çelebi Zaviyesi'nde rastlanmaktadıı Elvan Çelebi Zaviyesi'nde bulunan, mahalli bir şair tarafından övülen şadırvanı bir özelliği, yedi köşeli oluşudur.33 Balkanlarda Babailerin inançlarında yedi erkâ nın esas alındığı biliniyor. Baba tlyas'ın yedi erkânlı olup olmadığı konusunda bi şey söylemek mümkün olmasa da Yedi İmam ve yedi erkân inancını benimsemi olması muhtemeldir. Ocak da Baba İlyas'ın İmâmiyyeden çok İsmailiy)>eder\ etki lenmiş olabileceğini söylemektedir.34 4. İsmailiyye Geleneği ile İmam Musa el-Kâzımlı Ocaklar ve Erkân Fark (ılıklarının Nedenleri Bilindiği gibi, İsmaililerin inançlarında yedili sistemin özel bir yeri vardır. Aşağıd verilen Hurufılerin inançlarını sınıflandırma yöntemi, İsmaililerde yedili sistem göre oturtulmaktadır. Baba İlyas'ın da bağlı bulunduğu Vetailik tarikatının şeyt* olan Ebu'l Vefa, Ehl-i Hakklarda takdis edilen yedi vücuttan birisidir.35 Bu durun toplu bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, iki farklı soru gündeme geliyor. a) Bütün Alevi gruplar Batıni geleneğin bugünkü temsilcileri olduğuna göre, ara larındaki farklılıkların sebepleri nelerdir? b) Anadolu'da farklı erkânı benimseyen grupların oniki erkâna geçiş süreci na sıldır? Anadolu'daki bazı ocakların özellikle "Biz Musa-i Kazımlıyız" (Musa el-Kâzım demesinin, bu gün unutulmuş olsa bile, geçmişte özel bir nedeni olmalıdır. Demi Baba Vilâyetnâmesi'nde yedi erkânlı Otman Baba'nın da soy kütüğünü Musa el Kâzım'a dayandırdığı görülmektedir. Fakat cem ayinlerinde yedili bir sistem oluş turmuş olmaları, onların İsmaililerle bir gelenek ilişkisi içinde olabileceğini düşün dürmektedir. Balkanlarda Hacı Bektaş geleneğini temsil edenlerle yedi erkânlı Babailer, sû rekli bir çekişme içerisindedir. Otman Baha'yla Mümin Derviş, Demir Baba'yl Virani Abdal arasındaki çekişmenin daha derin tarihsel nedenleri olmalıdır. Hac Bektaş'm da içinde bulunduğu bir çevrenin Sekiz İmamlı olmasına rağmen, Seyit gazi'ye bağlı ocakların Rumeli'deki kısımları, yedi erkânı benimsiyorlar. Acab bunlar, Babai ayaklanmasında farklı grupların devamı olabilir mi? Büyük ihtimali de öyle idiler. Burada, tekrar gözden geçirilmesi gereken de Babai ayaklanmasın katılan grupların kimliği ve inanç özellikleridir. 33. Eyice 1968. 34. Ocak 1996: lII. 35. Ocak 1996: 104. 28: BAHADIR Ne yazık ki, Babailerin inanç özellikleri hakkında bizleri aydınlatacak yeterli malzemeye sahip değiliz. Yukarıda anlatılan olgulara dayanılarak bir fikir ileri sürmek gerekirse, iki farklı Şii geleneğin izlerine rastlamak mümkün görünüyor. Bu, İmam Cafer es-Sâdık'ın daha sağlığında çıkan Ismaili ve İsnâaşeriyeci ayrımıdır. Anadolu'daki Musa-i Kazımlı (Musa el-Kâzımlı) ocakları, hnâaşeriyecilerden etkilenmiş olmalıdır. Musa el-Kâzım'ın ya da onun oğlunun anısına, sekiz sayısına özel önem verilmiş olabilir. İsmaili geleneğini sürdürenler ise, yedi sayısına önem vererek erkân sayılarını buna göre düzenlemişlerdir. Bunların da İsmaililerle gelenek ilişkisi içinde olması mümkündür. Bilindiği gibi, Şia içerisinde İmam Cafer esSâdık döneminde başlayan bir ayrım vardı. İmam Cafer es-Sâdık'ın kendi sağlığında imam olacak büyük oğlu İsmail'in şüpheli ölümü üzerine, ona inananlar, imamlığın oğlu Muhammed'e geçtiğini ileri sürerek, Orta Doğu'da daha sonraları büyük bir hareket başlattılar. Şia Imâmiyye kolu ise, İmam Cafer es-Sâdık'ın diğer oğlu Musa el-Kâzım'ı meşru imam kabul etti. İsmaililer Musa el-Kâzım'ın imamlığını reddederek, İsmailiyyeyi kurdular. Bunlar dinsel inanç ve dünyayı yorumlayışta, yedi sayısına çok önem verdiler. Hatta onların bütün inanç sistemlerini, yedi sayısına göre düzenledikleri söylenebilir. İsmaililer, Dünya'ya yedi peygamberin geldiğini ve imamlar periyodunun da yedide tamamlandığını düşünüyordu.36 İsmail'in çocuklarını iktidara geçirmek için yola çıktılarsa da Fatimi Devleti'nin arkasından Hasan Sabbah'ın teşkilatın başına geçmesiyle beraber, imamları iktidara getirmek için bir oluşuma gittiler. İsmaililerin son dönemlerinde, tsnâaşeriye inancını benimseyenlerin, İsmaililer içerisinde ciddi bir yekûn tuttuğu görülmektedir.37 Alevilerdeki erkân farklılığının nedenlerini oralarda aramak gerekir. İsmaililer içerisindeki tsnâaşeriyeciler, Musa el-Kâzım'ı meşru imam kabul edip, o geleneği sürdürenler; kendilerine Musa-i Kazımlıyız (Musa el-Kâzımlıyız) deyip Sekiz İmama bağlanıp, inançlarında onu kutsarken, kendi inanç özelliklerini de ona göre düzenlemiş olmalıdır. Diğer grubun ise, İsmaililerin ilk çıkışlarındaki gerekçeden çok, rakamlarla ilgili geleneğini sürdürmesi muhtemeldir. Babailerin inançlarında yedi sayısına verilen önem, büyük ihtimalle onunla ilgilidir. İsmaililer içerisinde bağımsız hareket eden bu grupların görüşleri, Anadolu'da erkân farklılıklarında kendisini göstermiştir, denilebilir. Daha Anadolu'ya göçmeden birçok Türkmen grubunun İsmaililerin etkisi altında kaldığı bilinmektedir. Orta-Asya ve İran tarafları, İsmaililerin en etkin faaliyet alanları idi. Türkistan'ın bazı kalelerinde, İsmaili propagandası yapan Türkler bulunuyordu.38 Bunlar, Anadolu'ya göçtüklerinde, Suriye'de yaşayan İsmaililerin etkisi ve propagandası altına girmişlerdi. Baba İlyas Horasani'nin bunlardan etki36. imam Gazali 1993: 39-40. 37. Levvis 1995: 84. 38. Ocak 1996: 70. 284 ERKÂN FARKLILIKLARI lenmiş olması kuvvetlidir.39 Onun müritleri arasında İsmaililerden birçok kişi vardı.40 İslâm Ansiklopedisi'nin »Karamanlılar» maddesinde, Baba İlyas'm oğlu Muhlis Paşa'nın bir kaynağa göre, İsmaili olduğu söylenmektedir. Babai ayaklanmasının başlangıç yeri olan Kefersut'ta ayaklanmayı başlatan aşiretler, ayaklanmayla birlikte Batıya geçmişlerdi. Birçok Türkmen oymağının Güney Anadolu'da yaşadıkları dönemde Suriyeli İsmaililerin etkisi altında kalmış olması mümkündür. Ocak'ın işaret ettiği gibi, Babai ayaklanmasının şeyhi olan Baba İlyas'ın kendisi İsmaili olmasa da İsmaili etkisinde kalmış olmalıdır.42 Baba İlyas'ın tarikatı olan Vefâiliğin şeyhi Ebu'l Vefâ'nın, Ehl-i Hakkların takdis ettiği yedi vücuttan birisi olması, yine İsmaili inançlarla ilgilidir.43 Yukarıda gördüğümüz Baba İlyas'ın soyundan gelen Elvan Çelebi'nin zaviyesinde yedili motifin bulunması, bu yönüyle hiç şaşırtıcı olmamalıdır. Büyük ihtimalle 13. yüzyıl Anadolu'sunda Alevi Batıni geleneği sürdürenler, Şii Batıniliğin farklı versiyonlarını temsil ediyorlardı. İsnâ-aşeriye geleneğini sürdürenler sekiz erkânı kabul ederken, bunların dışında İsmai-li gelenekten etkilenmiş olanlar, yedi erkânı kabul ediyorlardı. Bunlar içerisinde farklı erkân sayılarını kabul eden gruplarının da olabileceği, gözden uzak tutulmamalıdır. Konuyla ilintili bir başka soru, Oniki İmam inancının Anadolu'ya geliş tarihi ile ilgilidir. Bu konuda yazıların çoğunluğu, Oniki İmam inancıyla ilgili Şah İsmail ve Balım Sultan dönemini işaret etmektedir. 16. yüzyılda Osmanlı ile Safeviler arasındaki siyasi rekabet ortamında, Kızıl Deli Tekkesi ve onun şeyhi Balım Sultan, siyasal tercihini Osmanlı'dan yana koyup, Hacı Bektaş Tekkesi'ne devlet destekli oturtulmuştur. Kendi inanç ve davranışlarında Osmanlı'yı yok sayması mümkün değildir. Safevilerle siyasal rakip bir kampta yer alan Balım Sultan'ın Oniki îmam inancını benimsemesi mümkün değildir. Kendisinde böyle bir değişim olsa bile, Osmanlıların buna müsaade etmesi oldukça zordur. Böyle bir ortamda Safevilerin Oniki İmam inancının Osmanlı tebaası tarafından kabulü, Safevilerin manevi üstünlüğünün de kabulü anlamına geleceği için, Osmanlıların böyle bir duruma razı olması, pek mümkün gözükmemektedir. Fakat bir başka açıdan düşünüldüğünde, böyle bir ihtimal pekâlâ mümkün olabilir. Bu dönemde, Anadolu'nun ortasında aynı inancın bir başka merkezini oluşturup, bu durumu kendi lehine kullanarak aşiretlerin desteğini Safevilerden çekme, siyasetin bir parçası da olabilir. Aslında Oniki İmam inancının Anadolu'ya girişini, Balım Sultan'dan daha öncesine götürmek gerekiyor. Eski kayıtlarda Oniki İmam inancıyla ilgili en erken 39. Ocak 1996: 70-111. 40. F. Mitsuhatsi'den aktaran Ocak 1996: 48. 41. Ocak 1996: 118-119. 42. Ocak 1996: 111. 43. Ocak 1996: 104. 285 BAHADIR kayıt, Saltuk-nâme'de vardır. Saltuk-nâme'de, Sarı Saltuk'un Gürcistan kralına Hüseyni taç diktirmesi anlatılmaktadır. Bilindiği gibi, Hüseyni taç da oniki terekli olup Oniki İmamı işaret etmektedir, Saltuk-nâme'nin yazıya geçiriliş tarihini düşündüğümüzde, daha 15. yüzyılda oniki dilimli tacın bilinip kabul edilmesi, bize, Oniki İmam inancının bu dönemde varlığını işaret etmektedir. Saltuk-nâme'nin yazıya geçiriliş tarihi, her ne kadar 15. yüzyıl olsa da daha sonraki dönemlerde ona katkı yapıldığı hissedilmektedir; ama ne olursa olsun Anadolu'daki Oniki İmam inancını 14. yüzyıldan öncesine taşımak, pek mümkün görünmüyor. Ocak'ın söylediği gibi, 13. yüzyılda Barak Baha'nın dışında Oniki İmam inancını savunana pek rastlanılmamaktadır Barak Baha'nın da yaşadığı yerler olan İran çevresinden, Oniki İmamlığı benimsemiş olması muhtemeldir. Fakat, erken dönem Anadolu Aleviliğinde, Oniki İmam inancının varlığı pek görülmemektedir. Barak Baba'yı ya da ondan sonra Hurufıleri ve daha sonra Safevileri düşündüğümüzde, Anadolu' yu etkileyen Oniki İmam inancının, İran Azerbaycan kökenli olduğu söylenebilir. Oniki İmam inancının Anadolu'ya etkisi 14. yüzyıl sonraları ve 15. yüzyıl başlarında olmalıdır. Bu noktada, Anadolu'ya yayılmasının hangi çevre tarafından gerçekleştirildiği sorusu gündeme gelmektedir. Babai dervişlerin de İsmaili damgası taşıdığı düşünüldüğünde, geriye Hurufiler ve Erdebil Tekkesi kalmaktadır. Oniki İmam inancının Anadolu'ya gelişinde Timur'un özel bir yeri vardır. Timur'un Safevileri taltifi, Hurufıleri cezalandırması, bir anlamda Anadolu'ya Oniki İmamcı propagandasını da bilmeden başlatmış oldu. Anadolu'ya Oniki İmam inancının girişinin, birbirine yakın iki Batıni grupça sokulduğu düşünülebilinir. Bunlardan biri Erdebil Tekkesi'nin müritleri, diğeri ise Hurufılerdi. Anadolu'da Safevilerin ya da Edebil Tekkesi'nin etkinliği, Timur'un (Tamerlan) Anadolu' ya gelişine kadar götürülebilir. Şeyh Safı'nin (Safî ad-Din) torunu Hoca Ali'nin bu dönemde Hamiteli, Karamanoğulları ve Teke yöresinde oldukça müridi vardı.44 Bunların dışında, Erdebil Tekkesi'nde yetişmiş dervişler, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde tekke açıp faaliyette bulunuyorlardı. Bunlardan Hamidüddin-i Aksarayi ve halifesi Hacı Bayram Veli en göze çarpanlardı. Erdebil merkezli bu şeyhlerce, Oniki İmam inancı Anadolu'ya girmiş olmalıdır. Yukarıda anlatıldığı gibi, II. Murad'ın Hacı Bayram Veli'den kuşkulanıp yanına çağırtarak başındaki oniki dilimli tacını altıya indirdiği biliniyor. H. Murad döneminde Anadolu'yu ziyaret eden Şeyh Cüneyd'in çevresinde, ona bağlı oldukça büyük bir grubun olduğu da görülüyor.45 5. Oniki İmam İnancı ve Hurufilik Safevilerin dışında Anadolu'ya Oniki İmam inancının girişine öncülük eden diğer grup Hurufılerdi. Timur İmparatorluğu'nun en güçlü dönemi 1394'de Hurufiliğin kurucusu olan Fazlullâh'ın idamlyla, müritleri de büyük bir takibata uğradı. 1427 44. Hinz 1992: 8-9. 45. Gölpınarlı 1987: 174-176; Hinz 1992: 18. 286 ERKÂN FARKLILIKLARI ve 1467'deki isyan teşebbüslerinde başarısızlığa uğrayınca, Hurufilerden bir çoğu Anadolu'ya dağıldı. Oniki İmam inancı Hurufılerin düşünceleri arasında görülmektedir.46 Hurufı inancına göre, kainatı yaratan 3 dönem vardır: 1. Ademle başlayıp Muhammed'le biten Nübüvvet dönemi, 2. Ali ile başlayıp İmam el-Askerî ile biten İmamet dönemi, 3. Mehdi ile yani bu Fazlullâh Hurifı'dir, Ulûhiyyet dönemi. Hurifilerdeki İmamet döneminde, Oniki imam inancı görülür. Oniki İmam inancının Anadolu'ya gelmesinde, Safeviler kadar olmasa da Hurufılerin ciddi bir katkısının olacağını hesaba karmak gerekir. Hurifiliği ilk ortaya çıkaran Fazlullâh Hurufı'nin talebeleri olarak bilinen Nesimi ve Ali el-A'lâ'nın, Anadolu ve Rumeli'de dolaştığı bilinmektedir. Gölpınarlı, Hurufîliğin Anadolu ve Rumeli'ye birlikte yayılmış olduğunu ve Rumeli'de Anadolu'dan daha fazla köklenmiş olduğunu söylemekle birlikte, bu kökleşmede kimin damgası olduğu konusu, henüz netleştirilmemiştir. Noyan, Ali el-A'lâ'nın Kızıl Deli Sultan olduğu düşüncesindedir ve Rumeli' deki Hurufiliğin, onun vasıtasıyla yayıldığını öne sürmektedir.47 Gölpınarlı'ya göre ise, Hurufiliği Anadolu'da yayan Ali el-A'lâ değil, Nesimi idi; Rumeli'de de Hurufilik, Nesimi'nin halifelerince yayılmıştı. Melikoff da aynı düşüncededir.48 Hurufilik, ister Nesimi'nin halifelerince ya da Ali el-A'lâ tarafından yayılsın, 15. yüzyılda Anadolu ve Rumeli'nin, Hurufiliğin yayılma alanı olduğu ve özellikle Bektaşilik üzerinde etkisi olduğu halde, Kızılbaşlık üzerinde etkisi olmadığı düşüncesi vardır.49 Bu konudaki bir başka soru da Rumeli'deki Babai geleneğinin Hurufilerden etkilenip etkilenmediği üzerinedir. Me"Iikoff, merkez Seyitgazi olmak üzere Kuzey Varna'da, Akyazılı, Tatarpazarı ve Filibe'de Hurufılerin etkili olduğunu belirtir. Fakat bizim için önemli olan Oniki İmam inancı konusunda, böyle bir etkileşim pek görülmüyor. Bu konuda geneli yansıtmayacak bir kaç örnek, 17. yüzyıldan sonradır. Bunların başında şair Hayreti gelmektedir. Hayreti'de Hurufı etkiler görülmekte olduğu gibi, kendisi Oniki İmam inancını savunur.50 Büyük ihtimalle İran, Azerbaycan taraflarında oluşan Oniki İmam inancının bu iki yakın çevre tarafından Anadolu'ya taşındığı, söylenebilir. Safevi geleneği Kızılbaşlık olarak bilinen kendine ait müritler oluştururken, Hurufiliğin Fatih döneminde bağımsız cemaat oluşturma girişimi şiddetle bastırılınca; onlar Safevilerin tersine Bektaşi geleneği içinde faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Büyük ihtimalle, Hurufilik yoluyla 15. yüzyıla giren Oniki İmam inancı, ilk önce Bektaşiliğe girmiş! 46. M£likofri993: 187. 47. Noyan 1995: 585. 48. NKlikoff 1993: 188. 49. Şapolyo 1964 371. 50. Ocak 1992: 155-159. 287 BAHADIR 17. yüzyıldan itibaren Kızılbaşları da etkilemiştir. Bektaşilik ve Babailiğin küçük bir kısmında görülen Oniki imam inancı, Safevi kökenli değil, Hurufi kökenli olmalıdır. Balım Sultan'ın Oniki İmam inancının kökeninin Hurufilikle ilgili olabileceği düşünülebilir. Hurufiliğin Rumeli'ye geçmesi, Kızılbaşlıktan çok öncedir. 6. Sonuç Sonuç olarak, şunu söylemek mümkündür: Büyük ihtimalle 15. yüzyıldan önceki Aleviliğin, İsmaililerle ilişkisi oldukça fazla olmalıdır. 13. yüzyıl Anadolu'sunda yine büyük ihtimal ile Ismaililerin inançlarının gereği olan yedi ya da Sekiz İmamlı inanç kabul ediliyordu. Bunun dışında, Rıza Yetişen'in bahsettiği altı ya da dokuz erkânlılar da vardı. Bunların içinde en yoğun olanların, sekiz erkânlılardan oluştuğu söylenebilir. Oniki İmam inancı 14. yüzyıl ortalarında itibaren 16. yüzyıl kadarki dönemde Anadolu'ya girmiş ve etkinliğini kurmuş olmalıdır. Osmanlı-Safevi çatışmasında insanların belli bir taraf tutmaya zorlanmaları, inanç ve itikat olarak farklı duran çevrelerin bunların içerisinde erimesini getirmiştir. Bu dönemden başlayarak, başta sekiz erkân inancı olmak üzere, diğer erkânlar etkinliğini yitirmiş ve yeni devlet destekli Oniki imam inancı, diğerlerinin üzerinde yükselmiştir. İster Safeviler, ister Osmanlılar olsun, bağımsız tekke ve zaviyeleri yanlarına çekerken, onların inançları ile ilgili bir takım kuralların da değiştirilmiş olması mümkündür. En azından şu rahatlıkla söylenebilir ki, 17. yüzyıl Anadolu Aleviliğinin, şimdi merkez tekke durumunda olan Hacı Bektaş Tekkesi'nin, bu konumda olmadığı görülüyor. Dediği Dede Tekkesi'nin bile Hacı Bektaş Tekkesi'ne bağlanmasının 2 asırlık bir mazisi vardır.51 Tekke ve zaviyelere ilk müdaheleler, Fatih Sultan Mehmed'e kadar götürülse de II. Bayezid ve daha sonrakiler tarafından daha da desteklenerek bu ilişki sürdürülmüştür. II. Mahmud döneminde, tarikatları daha iyi kontrol amacıyla, belirli merkezlerde toplama siyasetinin sonucu olarak, tarikatların belirli tekkelerinin, merkez oluşturularak oralara bağlandığı görülüyor. Anadolu'daki Alevi tekkelerinin, Hacı Bektaş Tekkesi'nin merkezi otoritesini, devlet zoruyla kabulü sağlanmıştır.52 Doğuda Safevilerin Batıda Hacı Bektaş Tekkesi merkezli inançların ortak özelliği, Oniki İmam inancında birleşmektir. Bunlardan herhangi birisine yaklaşmanın ya da onların otoritesine girmenin ilk şartı da Oniki İmam inancının kabul edilmesi olmalıdır. Büyük ihtimalle 16. yüzyıl sonunda merkez tekkede Oniki tmam inancının benimsenmesiyle, yerel tekkeler bunu kabul etmek zorunda kalmış, Oniki İmam ya da oniki erkân inancı da bu şekilde yaygınlaşmış olmalıdır. 13. yüzyılda çok seyrek görülse bile, bugün oniki erkân inancı Anadolu ve Balkanlarda çoğunluktadır. Bugün sekiz erkân, tamamen ortadan kalkmıştır. Sadece Seyitgazi'nin ba51. Bakırer/Faroqhi 1975:467. 52. Gündüz 1984: 192-193; Bakırer/Faroqhi 1975:467. 288 ERKÂN FARKLILIKLARI zı köylerinde, eskiden sekiz erkânla ilgili inançların varlığını Yağmur Say tespit etmiştir. Bu köyler, şimdi oniki erkânlıdır. Geleneksel ilişkilerini sürdürmemekle beraber, az da olsa yedi erkânlılar da Aleviler arasında varlığını sürdürmektedir. Unterschiede in der İmam-Zâhlung und ihr Niederschlag in der Sym-bolik alewitischer Architektur (Zusammenfassung) Eine Redensart bei den Bektaschi und Alevviten lautet: "Yol bir, sürek binbir" (ein Weg, 1001 Möglichkeiten). Sie umschreibt die Variationsbreite von Glaubensvorstellungen innerhalb deş Alevviten- und deş Bektaschitums, die aus den unterschiedlichen historischen Einflüssen und aus der Angliederung ahnlicher Glaubensvorstellungen herrührt. Einer dieser Unterschiede bezieht sich auf die Anerkennung einer unterschiedlichen Zahl von İmamen als rechtmâBige Nachfolger Alis und seiner Söhne Hüseyin und Hasan. Die vorherrschende Richtung erkennt zwölf İmame an, einige Bektaschi-Gruppen auf dem Balkan jedoch nur sieben. Durch den Zustrom "ethnischer" Türken aus Bulgarien Anfang der fllnfziger und Ende der achtziger Jahre leben heute AnhSnger der Siebener-Richtung auch im europaischen Teil der Türkei. Historisch betrachtet geht diese Richtung auf die Sa6a//er-Derwischbewegung im 13. Jahrhundert zurück, die auf dem Balkan in den Bektaschi-Zvveigen um Otman Baba (15. Jahrhundert) und Demir Baba (16. Jahrhundert) fortlebte. Bevor Balım Sultan im 16. Jahrhundert dem Bektaschitum seine heutige Ausprâgung mit der Verehrung von zwölf İmamen gab, war unter den Bektaschi im Westen Anatoliens die Verehrung von acht İmamen weit verbreitet gevvesen. in dieser Achter-Reihe war Musa el-Kâzım siebter und sein Sohn Ali er-Rıza achter İmam. Die von den Safavviden beeinfluBten Kizilbasch im Osten Anatoliens gehörten zur Zvvölfer-Richtung. Die Ausbreitung der Zwölfer-Richtung im Westen dürfte auf den EinfluB der //Mrw/ı-Derwische im 14. und 15. Jahrhundert zurückzuführen sein. An der Architektur von Ordenshâusern (tekke, zaviye), Mausoleen und Kultbauten sovvie auch an Merkmalen deş Kultes laflt sich ablesen, vvelchem Zweig der İmam-Verehrung sie zuzuordnen sind. So ist z.B. das Tekke deş Akyazılı Baba bei Varna in Bulgarien ein siebeneckiges GebSude, das Tekke in Merdivenköy/İstanbul ein zwölfeckiges. Die Türbe deş Hacı Bektaş Veli im Ört Hacıbektaş ist achteckig, die von Balım Sultan zvvölfeckig. Die Türbe deş Abdal Musa (14. Jahrhundert) bel Elmalı/Antalya krönt ein zvvölfeckiges Pyramidendach. Mehrere Beispiele belegen auch ein Nebeneinander von Achter- und Zwölfer-Richtung. An der Decke im Eingangsbereich deş Şehitlik Tepesi in Rumelihisar befindet sich ein achteckiger Stern, ein zwölfeckiger im Hauptraum deş Innenbereichs und vviederum ein achteckiger an der Decke eines Nebenraumes. 289 BAHADIR Das einzige Beispiel, das auf eine Verehrung von sechs imamen himveist, ist die Türbe deş Sarı Saltuk (13. Jahrhundert) am Urfa-Tor in Diyarbakır mit einem sechseckigen GrundriB. Sarı Saltuk (vgl. Band 1: 253-286) war der geistige Führer der türkmenischen Gefolgsleute deş seldschukischen Sultans tzzeddin Kaykavus II., die sich in der nördlichen Dobrudscha niedergelassen hatten und von denen ein Teil hach dem Tod von Sarı Saltuk in die heutige Provinz Balıkesir abgevvandert ist. in der Architektur deş Heiligtums um das Grab von Barak Baba bei Balıkesir, dem Schüler von Sarı Saltuk, finden sich mehrfache Hinweise auf eine Verehrung von acht İmamen. 290