Eğitimde Değişimi Yönetmek
4+4+4 Kademeli eğitime dair düzenlemenin yapıldığı tarihten itibaren Milli Eğitim
Bakanlığı uygulamayı hayata geçirmek için acilen harekete geçti. Bu, eğitim gibi toplumun,
bireylerin, ailelerin geleceğini büyük oranda ilgilendiren önemli bir konu açısından olumlu
gibi görünebilir. Zira hayati konuların uygulanmasında vakit geçirilmesi büyük zararlara yol
açabilir. Ancak acele hareketler yanlış sonuçlara da neden olmamalıdır. Acil kararlar iyi
planlanmazsa olumsuz sonuçların doğmasına da neden olur. Karar alıcılara olan güvenin
sarsılmasına yol açar. Kararların hayata geçirilmesine karşı direnmelerin ortaya çıkmasına
neden olur.
Milli Eğitim Bakanlığı Nisan 2012 tarihinde çıkarılan kanuni düzenleme sonrası
eğitim sistemini yeni bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. Bu çerçeveye göre ilkokul, ortaokul,
lise kavramları eğitim sistemimize yeniden girdi. 1997 yılından sonra zorunlu ilköğretim
faaliyetleri çerçevesinde eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla sekiz yıllık kesintisiz eğitimin
gereği olarak neredeyse devasa denebilecek türde okullar yapıldı. 24 derslikli, 32 derslikli
okullar sekiz yıllık eğitimin mantığı açısından gerekli gibi görüldü. Aslında bu kadar büyük
okulların yapılması okul binalarının bakım, temizlik, güvenlik ve kullanışlılığı gibi yönlerden
sorun oluşturmaktaydı. 2012 yılı içindeki düzenleme sonrası artık bu kadar büyük okulların
yapılmasına gerek de olmayacak gibi görünüyor. Yeni uygulama birçok okul binasının
girişine iki farklı okul levhasının konulması gibi garip uygulamaları da getirdi. Okul girişinde
aynı adı taşıyan ilkokul ve ortaokul levhalarının asılması levha kalabalığı yanında görüntü
kirliliğine de neden oluyor. Kanuni düzenlemede ilköğretim diye isimlendirilen fakat ilkokul
ve ortaokul diye iki ayrı alt başlığa ayrılan kurumlar okul binalarının durumlarına göre
ilköğretim adı altında tek bir kurum olarak devam edebilirdi. Okul binalarının durumuna göre
zaman içinde ilkokul ve ortaokul ayrımı da oluşturulabilirdi. Şimdi kağıt üstünde ayrı ancak
uygulamada aynı yerde olan kurumlarla karşılaşıyoruz. Gerçi kağıt üstündeki durumla
uygulamadaki durumun farklılığına ülkemiz şartlarında her zaman alışkınız ancak çağın
getirdiği imkanlarla bu garip durumun ortadan kalkması beklenirken aynen devam etmesi de
bir başka ilginç durum olarak göz önünde duruyor.
İlkokul ve ortaokul uygulamasında öğretim yılının dörder yıl olarak düzenlenmesi
konusunda özellikle ilkokul birinci sınıfa başlama konusunda yaşanan sorunlar üzerinde
durulması gerekiyor. Altmış ayla altmış altı ay arasındaki çocukların okula başlama durumları
ailelere bırakıldı. Bu durum eğitim öğretim sürecinde görev alan kişileri, görevlileri özellikle
eğitim işinden anlayanları zor duruma soktu. Çocuğunun eğitimi konusunda yeterli bilince
sahip olmayan aileler çocuklarının gelişim durumlarını dikkate almadan, ileride
yaşayabilecekleri sorunları düşünmeden çocuğunu ilkokul birinci sınıfa başlatmak için diretti.
İlkokul birinci sınıflarda bu yıl yaşanan karmaşanın veya sorunların en başta gelen
nedenlerinden birisi bu uygulamadır. Çocukların erken yaşlarda eğitim hayatına
başlamalarında herhangi bir sorun olmayabilir. Fakat çocuğun gelişimine uygun bir eğitim
sürecinin uygulanması gerekmektedir. Çocuklar, içinde yetiştikleri aile içinde temel konuşma,
dinleme, anlama gibi eğitim sürecinin temeli olan becerileri almaksızın doğrudan eğitim
sürecine girdiklerinde uyum sorunları ile karşılaşmaları kaçınılmazdır. Kalem tutma becerisini
edinmemiş bir çocuğun hele bir de fiziksel yönden de yeterince gelişmediği dikkate
alındığında kendisine göre daha yeterli becerilere sahip yaşıtları arasında önemli sorunlarla
karşılaştığı görülmektedir. Özellikle bu yılki uygulamada yaşıtları ile bir arada bulunmayı
bırakın kendisinden en az bir veya iki yaş daha büyük çocuklarla bir arada bulunmak zorunda
kaldıkları dikkate alındığında kayıp düzeyi daha çok yükselmektedir. Yeni uygulamada okul
öncesi eğitim almış çocukların önemli sorunlarla karşılaşmadığı ancak okul öncesi eğitim
almamış olanların önemli sorunlar yaşadıkları ve öğretmenlerine de önemli sorunlar
yaşattıkları görüldü. Bu nedenle ilkokula başlama yaşı kaç olarak belirlenirse belirlensin
çocuğun öncelikle bir yıl okul öncesi eğitime devam etmesi mutlaka sağlanmalıdır. İlkokula
başlama kararını tek başına aileye bırakmamak gerekmektedir. Çocuğun gelişim durumunu
dikkate alarak dahil olacağı süreci başta öğretmen, okul idaresi ve aile birlikte
kararlaştırmalıdır. Okul öncesi eğitim mutlak surette zorunlu olmalıdır.
Eğitim sistemimiz içindeki yeniliklerin sonuçlarının mutlaka yakından takip edilmesi,
yaşanan sorunlara göre sistemde yeni düzenlemelerin yapılmasına en az 4+4+4 sisteminin
hayata geçirilmesinde gösterilen aciliyet kadar önem verilmelidir. Bunun yapılması
okullardan, eğitim öğretim sürecinin uygulanmasından sürekli geri dönüt almakla mümkün
olabilir. Sistemin içinde dönüt sağlayan en etkin araç ise denetimdir. Denetimin mutlaka
eğitim öğretim sürecindeki sorunları tespit etmeye, okullarda yapılanlardan haberdar olmaya
ve sorunlara çözüm bulmaya katkı sağlayacak şekilde düzenlenmesi, geliştirilmesi
gerekmektedir.
Eğitim sisteminin başında yönetim konusunda uzmanlık bilgisine sahip bir kişinin
olması eğitimin en azından sistem düzeyinde, yapılanma ve işleyiş düzeyinde rasyonel bir
yapıya kavuşmasında önemli bir avantaj olarak görülebilir. Fakat bu güne kadarki
uygulamalar bu avantajın yeterince değerlendirilemediğini göstermektedir. Eğitim sistemi gibi
devasa bir sistem içinde alt organların kararlara katılımını desteklemek, cesaretlendirmek
yerine bir veya birkaç kişinin merkeziyetçi bir anlayışla uygulamaları hayata geçirmeye
çalışması insan unsurunun ağırlıklı olduğu bir yapıda hiç de hoş bir durum değildir. Eğitim
sistemi içinde yıllarını ve emeğini yaptığı işe katan insanları, çalışanları hiçbir karara katma
endişesi taşımadan uygulamalar yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Tecrübeyi hiçe indirmek
rasyonel bir yaklaşım değildir. Sistem içinde etkin konumda bulunan kişilerin görüş ve
düşüncelerine değer vermeksizin tek yönlü olarak kararları alıp uygulanmasını istemek eğitim
öğretim ve yönetim sürecine katkıdan çok zarar getirir.
Yeni uygulama ile birlikte hayata geçirilmeye çalışılan çerçeve içinde eskimiş
uygulamalara dair değerlendirmelerin acilen yapılması gerekmektedir. Kaldırılan uygulamalar
yerine yenilerinin acilen hayata geçirilmesi gerekir. Eğitim sistemi içindeki boşlukların bir an
önce doldurulması gerekir. Yönetim ve denetim gibi, sistemler için hayati işlevlere sahip
unsurların belirsizlikten kurtarılması gerekir. Artık gelenekselleşmiş bir işleyişin
oluşturulması, günü birlik yapbozların ortadan kaldırılması gerekir. Eğitim sistemi içinde
görüş ve katkı sunmaya hazır birimlerin gerçek anlamda sistemin gelişim sürecine dahil
edilmesi gerekir. Katılımı güçlü bir şekilde destekleyecek yapıların geliştirilmesi gerekir. En
önemlisi de tüm bu gerekliliklerin acilen yerine getirilmesi konusunda girişimlerde bulunmak
için zaman kaybedilmemelidir.
Eğitim 4+4+4 sistemi ile birlikte kademelendirme konusu bu yıl için ön plana çıkmış
bile olsa eğitim konusunda üzerinde durulması gereken birçok bakir alan hala olduğu gibi
durmaktadır. Özel eğitim uygulamaları hala sorunlar yumağı halinde ve hemen hiç el
sürülmemiş bir durumdadır. Özel öğretim konusunda birçok belirsizlikler adeta buz dağının
okyanuslarda sürüklenmesi gibi eğitim sisteminin içinde önemli bir sorun olarak varlığını
korumaktadır. Yaygın eğitim alanına ilişkin uygulamalar, sorunlar küllenmiş gibi görünse de
sıcaklığını hissettirmekte olup ilgi ve alaka beklemektedir. Öğretmen yetiştirme ve eğitimi
yanında her düzeydeki personelin değerlendirilmesi havada kalmış durumdadır. Adeta
hesabını bilmeyen tüccar misali sistemde kimin ne yaptığına dair bir değerlendirme
yapılamamaktadır. Rehberlik gibi okullardaki en temel üç faaliyetten birisi olan süreçler
belirsizliğe terk edilmiş durumdadır. Yönetici atama nedir, nasıl yapılır konusunda hiçbir
kriter, ölçüt, süreç bulunmamaktadır. Programlı eğitim kavramı artık sadece kağıt üzerinde
veya üniversitelerdeki ders kitaplarında kalmış durumdadır. Hizmetiçi eğitim neredeyse adı
var kendi yok hale gelmiş durumdadır. Üniversiteye giriş, ortaöğretim kurumlarının işleyişi,
öğrencilerin yarınlarının ne olacağı, öğretmenlerin atanması, branş değiştirme, nitelikli eğitim
gibi saymakla bitmeyecek eğitim sorunlarımız hala neşter vurulmayı beklemektedir.
Ali Hikmet DEMİR
ahdiron4@hotmail.com