Düşünce ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi •Sayı/Issue:1 • Aralık/December • Yıl/Year: 2019 • ss/pp. 50-67
YENİ MEDYA EKOLOJİSİ VE İLETİŞİM SARMALI MODELİ
Serkan BAYRAKCI*
Mert KÜÇÜKVARDAR**
Özet
İnternetle birlikte topluma yayılmaya başlayan yeni teknolojiler ve özellikle de
iletişim teknolojileri toplum yapısında önemli değişimlere yol açmaya başlamıştır.
Günümüzde neredeyse her ortamda internete erişimin olması, bireylerin sürekli olarak
mobil araçlara başvurması ve iletişim halinde olma yönündeki isteği en nihayetinde akıllı
telefonların yaşamın büyük bir parçası olarak atfedilmesine yol açmıştır. Yeni
teknolojileri denemek/satın almak için sabırsızca bekleyen bireylerin bu teknolojilere
katılma yönünde oldukça gönüllü olması da toplumda akla gelen en keskin
değişimlerdendir.
Yapılan araştırmalar geleneksel medya araçlarının Z kuşağı bireylerine ya da dijital
yerlilere fazla bir anlam ifade etmediğini göstermektedir. Bu bağlamda teknoloji çağında
yetişip yeni medya ekolojisini benimseyen öğrencilerle dolu bir odaya geleneksel medya
araçları çerçevesinden konuşmak pek de ilgi çekici gelmemektedir. Yeni medya araçlarını
hayatlarının odak noktasına yerleştirenler için bir iletişim döngüsü söz konusudur. Sürekli
iletişim halinde olma isteği, çevrimiçi olma duygusu, cep telefonlarını sürekli kontrol
etmeye yönelik karşı konulamaz dürtüler, sosyal ağlarda olmadığında birçok şeyi
kaçırıyormuş hissiyatı günümüz yeni medya ekolojisinde sıradanlaşmıştır.
Bu çalışmada, yeni medya ekolojisinin etkileri ele alınarak, iletişim bilimine yön
veren ana eleştirel kuram ve düşünceler yeni medya teknolojileri bağlamında yeniden
değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda sanal iletişim kullanımına yönelik
“iletişim sarmalları” modeli oluşturulmuştur. Oluşturulan model literatür taramasıyla
belirlenen ve teknolojiyle bağlantılı iletişim kuramlarıyla karşılaştırılmıştır. İletişim
kurma ihtiyacının teknoloji yoluyla karşılanması daha güçlü ve tekrarlayan bir iletişim
* Arş. Gör., Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü, serkan.bayrakci@marmara.edu.tr, Orcid ID: 00000002-3817-1927
** Dr., mertkvardar@gmail.com, Orcid ID: 0000-0001-5205-4674
50
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
kurma ihtiyacı ortaya çıkarmaktadır aynı zamanda yeni iletişim araçlarının bu ihtiyacı
karşıladığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Yeni Medya Ekolojisi, İletişim Kuramları, İletişim Sarmalı, Sanal
İletişim Döngüsü
NEW MEDIA ECOLOGY AND DIGITAL COMMUNICATION SPIRAL
MODEL
Abstract
Modern technologies and especially communication technologies, which began to
spread to society, caused a serious change. Today there is internet access in almost every
environment. Smartphones are available every minute with individuals and individuals
are willing to use applications in communication technologies in a voluntary way.
Today, terms such as television and newspapers do not make much sense to
individuals of the Z generation. For instance, it is not interesting to talk about traditional
media tools in a room full of students who grew up in the age of technology and who
adopted new media ecology. There is a communication cycle for those who place new
media tools in the center of their lives. Communication messages are intertwined during
the day and very frequent communication is realized. When people cannot control their
mobile phones or social media during the day, they feel that they are missing something
very important and this feeling is under the influence of society.
The article discusses the effects of new media ecology. In addition, traditional
critical theories and ideas that direct communication science are tried to re-evaluated
within the framework of modern technologies. Finally, a digital communication spiral
model was created representing the new communication. The model was compared with
the communication theories determined by literature survey and connected with
technology. Based on the current comparison, the need for individuals to communicate is
provided by technologies. The need to communicate through technology creates a more
powerful and repetitive situation. It is also seen that new communication tools meet this
need.
Keywords: New Media, Communication Spirals, Virtual Communication Cycle
51
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
Giriş
Teknolojik araçların üretimi ve kullanımı, düşünme yetisine benzer şekilde
insanoğlunu diğer türlerden ayıran en önemli özelliklerden biri olarak değerlendirilebilir.
Teknolojinin giderek etkisini arttırması insan gücünün iletişim, ulaşım, enerji, savaş ve
benzeri birçok farklı alana doğru genişlemesine yol açmıştır. Tekniklerin geliştirilmesi,
araçların üretilmesi ve bunların yayılması beraberinde çözümlenmesi gereken çok sayıda
sorunu da ortaya çıkarmıştır. Yüzyıllar boyunca süregelen keşifler ve çeşitli konulara
yönelik kaynak arayışı uygarlıkların farklılaşmasını sağlamıştır. Teknolojik gelişme ve
ilerlemeler bazı antropologlara göre, uygarlıkların dönüşümüne katkı sağlayan yegâne
faktör olmuştur. Bilginin kültürel yapı içerisinde gelişimine katkı sağlayan kitle iletişim
teknolojilerinin kilit rolü olmuştur (Yeşilorman & Koç, 2014, s. 117-133). Bununla
birlikte geçmişten günümüze iletişim araçları, ortamları bakımından birçok yenilik ortaya
çıkmış ancak özünde iletişim olgusu hiçbir zaman önemini yitirmemiştir.
Artık belirli bir kaynaktan kodlanarak ortaya çıkan iletilerin geleneksel kanallarla
alıcıya ulaştığı ve alıcının da bu kodları çözerek geri bildirimde bulunduğu klasik iletişim
süreçlerinin değiştiğine şahit olmaktayız. Şahit olduğumuz değişiklikler sadece klasik
iletişim alışverişiyle sınırlı kalmamaktadır. İletişimin temelinde insan merkezli bir olgu
olması durumu da iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle farklı bir boyuta
geçmektedir. Yeni iletişim teknolojilerinin daha çok evrensel özellikler göstermesi,
yaygınlığı, çeşitli gereksinimleri karşılaması onu daha vazgeçilmez kılmaktadır. Yeni
medya teknolojileriyle beraber bireylerinin gösterdiği etkileşime yönelik olguların
açıklanmaya çalışıldığı ve alanı zenginleştirebilecek çeşitli kuramların geliştirildiği
iletişim bilimleri yaklaşımlarının dijital alana kaydığı görülmektedir. İletişimin disiplinler
arası bir alan olmasından hareketle farklı bilim dallarından (sosyoloji, antropoloji
psikoloji vb.) yararlandığı hatta o bilimlerin temelini oluşturduğu da söylenebilir.
Örneğin, makinelere insan gibi düşünebilme yeteneği kazandırma çalışmaları olan yapay
zekâ sistemlerinde sistemde yer alan parçaların birbirleriyle kurduğu iletişim oldukça
önemlidir. Kısacası iletişimi salt ileti aktarımından ziyade kontrol bilgilerinin iletilmesi,
dağıtılması ve sayısız alanın birbirine bağlanmasına yardımcı süreçler olarak da
değerlendirebiliriz.
52
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
İletişimin toplumsal alana yaptığı etki çoğunlukla tartışma konusu olmuştur.
Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren iletişim teknolojilerinin etkilerini ve tarih
içerisindeki yerini araştıran birçok araştırmacı olmasına karşın iletişim araçlarını
teknolojik bakış açısıyla ele alıp değerlendiren önde gelen araştırmacılar Marshall
McLuhan ve Harold Innis’dir. Bu iki ismin çalışmaları incelendiğinde ortak vurgunun
batı medeniyetlerinin iletişim teknolojilerinden oldukça güçlü bir şekilde etkilendiğine
yönelik olduğu görülmektedir (McLuhan, 1962). Çoğu iletişim bilimcisi özellikle
insanların hayatlarının merkezine yerleşen iletişim araçlarının okuryazar kültürü
zayıflattığı üzerine hem fikirdir (Postman, 2018, s. 97-159). Tıpkı yüzyıllar öncesi sözlü
kültürün yerini alan yazı teknolojilerinin dinsel inancı ve belleği zayıflattığı düşüncesi
gibi. Özellikle 1950’lerde kendisini hissettiren, 1960’lardan itibaren geniş coğrafyalarda
aktif hale gelmeye başlayan televizyon ve uydu teknolojileri medya kültürünün
yerleşmesinde etkin rol oynamıştır. Bahsi geçen adımlar, zamanla dünyayı McLuhan’ın
ifadesiyle “küresel köye” dönüştürmüştür ancak bu durum insanları daha fazla barış ve
mutluluğa götürmek yerine insanlığın daha büyük bir yapıda ve sınırları olmayan kültürel
olguya ulaşmasına yol açmıştır.
Bilişim çağıyla birlikte medya teknolojilerinin verileri işlemesi ve aktarmasına
yönelik yeni süreçler ortaya çıkmıştır. Bilgiler yüz yüze iletişimle aktarılırken
1990’lardan itibaren bilgisayar destekli ağlar aracılığıyla “bitler” halinde dijital olarak
iletilmeye başlanmıştır. Veriler dijitalleştikçe sayısız veri bitlerinden megabaytlara,
petabaytlara ve büyük veri setlerine ve bulut teknolojilerine dönüşüm devam etmektedir.
Yeni teknolojiler sadece insanın hayal gücüyle sınırlarını aşmaya başlamıştır. Eskilerin
bir kenara itildiği, iletişim biçimlerinin değiştiği ve günlük yaşamın gözle görülür bir
biçimde dönüştüğüne şahit olunmaya başlanmıştır. Gündelik yaşamdan örneklendirmek
gerekirse teypler yerini walkmanlere, onlar yerini mp3 çalarlara ve onlar da yerini artık
akıllı telefonlara, iPod ve müzik dinleme uygulamalarına bırakmaya başlamıştır. Ya da
en yalın haliyle başlangıçtaki konumlarından hareketle cep telefonları başkalarını
arayabilmek için tasarlanmıştır. Ancak seneler ilerledikçe cep telefonları kişisel
takvimleri, alarmları, el fenerlerini kısacası çok sayıda uygulamayı kapsamaya ve
günümüzde artık insanın bir uzvu gibi olmaya başlamıştır. İnsanların iletişim araçları
üzerinden farklı şeyleri kullanmanın yolunu araması beraberinde hayal gücü sınırlarının
zorlanmasına yol açmıştır.
53
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
Yirmi birinci yüzyıl insanların sosyal ve kültürel değerleri en yaygın şekilde
medyadan öğrendikleri dönemi kapsamaktadır. Beck (1999, s. 20-21) yeni medya
teknolojilerini haberleşme ve ulaşımın yeni adı olarak tanımlayarak, ona verdiği önemi
vurgulamaktadır. Dünya tarihinde belki de en hızlı kabul gören akıllı cep telefonları
2005’ten günümüze kadar popülerlik derecesini kat ve kat arttırmıştır. Dünya genelindeki
akıllı telefonlar, artan nüfus, internet bağlantıları gibi birçok faktör buna katkı sağlamıştır.
Sosyal medyanın hızlı gelişimi insanların sanal tabanlı teknolojilerle etkileşimi ve
iletişimin çevrimiçi olarak yaygınlık kazanmasıyla farklı bir sosyalleşme biçimi ortaya
çıkarmıştır. Sanal-sosyal tabanlı platformlara katılım giderek artmaktadır.
Yeni medya araçlarının ve ortamlarının etkilerinden biri de kullanıcıları kendisine
bağlaması, döngüsel biçimde iletişimi sürekli ve çeşitli araçlar üzerinden tekrarlamaya
yönlendirmesidir (Velentzas & Broni, 2014, s. 117-131). Dolayısıyla böylesi bir etkinin
çeşitli kuram ve modellerle desteklenmesi gerekmektedir. İletişimi açıklamaya çalışan
kuram ve modellerin çözümlemeye çalıştığı alan oldukça geniştir. Özellikle teknolojinin
çoğunlukla hâkim olduğu bir ekosistemde hiçbir çözümlemeye kalkışmadan her şeyi
kabullenmek mümkün değildir. Zira Karl Popper’da kendisine yöneltilen eleştirilerden
hiçbir zaman vazgeçmemiş ve düşüncesinin temelinde yatan bilginin iki sorunu üzerine
yoğunlaşmıştır. Bunlardan ilki, tümevarım problemidir. Bilim sınırsız evrensel olayları
incelemesine rağmen yalnızca belirli olayları gözlemleyebilmektedir. İkincisi ise ampirik
bilimler ile beşeri bilimler arasında bir ayrılma problemidir. Popper, temel problemlerin
aşılmasında ve bilimde daha doğru çıkarımlarda bulunulmasının tümevarımdan ziyade
tümdengelim yönteminin kullanılmasının uygun olacağını ifade eder. Bu bağlamda ortaya
koyduğu
“yanlışlanabilirlik”
teorisi
önemlidir.
Eğer
ortaya
atılan
bir
teori
yanlışlanabilirse gerçek doğru bulunabilir (Popper, 2009, s. 26-51). Bilim, açıklayıcı
teorileri desteklemede yardımcıdır ancak Popper gibi düşünürler bazı teorilerin tam
anlamıyla doğru olduğunun kanıtlanamayacağını düşünmektedir. Dolayısıyla bilim tüm
teorileri hatta ve hatta doğru olanları bile sorgulamayı, eleştirmeyi sürdürmelidir. İletişim
sarmalları modeli de temelde bunu amaçlamaktadır.
1. Artıları ve Eksileriyle Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya Ekolojisi
Medya Ekolojisi, medya ve iletişim teknolojisinin insan kültürü üzerindeki etkisini
ve değişimlerini analiz eden teorik bir düşünce kavramıdır. Medya ekolojisinin öncüsü
54
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
Neil Postman medya ekolojisi terimini şöyle açıklar (Postman, 2000, s. 10-16): “Bu
iletişim medyasının insan algısını, anlayışını, hissini ve değerini nasıl etkilediğini bize
gösteren bir olgudur. Aynı zamanda medya ile olan etkileşimin hayatta kalma şansımızı
nasıl kolaylaştırdığını veya zorlaştırdığını bize gösteren bir öğreticidir.”
Medya ekolojisinin geçmişi McLuhan ve Postman’ın 1970’lerde ortaya koyduğu
öğretilerden çok daha eskilere dayanmaktadır. Terim, biyolojiye dayanan bir metafor
olduğundan, evrim sözcüğü de ondan kaynaklanabilecek bir metafordur. Evrim, Walter
J. Ong'un iletişim ve medya ekolojisine katkılarında anahtar bir kavramdır. Ong, evrimsel
kaymaların “sözlülükten okuryazarlığa, kirografiden tipografiye, yazılı basından
elektronik iletişime kadar” gerçekleştiğini ve kültürel değişimin bu değişimlere eşlik
ettiğini ortaya koymuştur. Sosyal, ekonomik, politik, dini ve diğer yapılar iletişim
ortamındaki değişimlerden dolayı etkilenmiştir (Ong, 2014, s. 36-87). Ong, kalem, fırça,
kağıt, mürekkep gibi yazının tüm yönlerine ait materyalleri göz önüne alırken bir
teknoloji ortaya çıkarmayı düşündü ve bu amaçla bir kapı araladı. Bu kapıdan ilerleyip
gelişen iletişim teknolojileri ise Ong’un düşüncesinin modern boyutunu oluşturan yeni
medya ekolojisini temsil etmektedir.
Günümüzde devletler büyük ölçüde dijital toplumlarla birlikte hâkimiyetini
sürdürmektedir (Owen, 2017, s. 823-836). İlişkiler, kültür, ekonomi, dil, etik değerler vb.
birçok unsur dijital süreçlerden etkilenmektedir. Her şeyin sayısallaştığı, teknoloji dilinin
egemenliğindeki sosyal yaşam deneyimi yeni iletişim teknolojilerine bağımlı hale
gelmeye başlamıştır. Teknoloji ve iletişim sistemleri karşılıklı etkileşimleri ile birbirlerini
beslemektedir. Dolayısıyla insan ve teknolojinin birlikteliği olarak adlandırılan bütünlük
aslında iletişim sistemlerinin alt yapısını oluşturmaktadır. Sosyal yapı ise bu iletişim
sistemlerinin biçimlenmesi, gelişmesi ve değişmesinde kilit rol oynamaktadır. Aynı
zamanda sosyal yapı içerisindeki etkileşim ihtiyacı da bu süreçler sırasında
karşılanmaktadır. Sosyal yapının uzantısı olarak gelişen iletişim alanı, ekonomi, politika
ve daha birçok alanla bağlantı halindedir. Teknolojik gelişmelere baktığımızda matbaa,
radyo, telefon, televizyon, bilgisayar gibi cihazların her ortaya çıktığı dönemi derinden
etkilediği görülmektedir. Etkileme süreci konusunda McLuhan, teknoloji kavramının
altını
çizmiş
ve
teknolojik
araçlarla
ilgili
“duyularımızın
betimlemesinde bulunmuştur (McLuhan, 1962, s. 132):
55
dışsallaştırılması”
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
“Teknolojik araçlar, dünya için bir beyin. Dünya, Büyük İskenderiye
kütüphanesine doğru yönelmek yerine tıpkı bir çocuğun bilim kurgu
parçasında karşılaştığı gibi bir bilgisayarın, bir elektronik beynin peşine
yöneldi. Ve duyularımız dışarı çıktığı anda ‘Big Brother’ içeri yerleşti.
Dolayısıyla insanlar bu dinamikten haberdar olmadıkça bir zamanlar kabile
davullarından oluşan ve küçük bir dünyaya tam olarak uyan bir panik terörü
aşamasına geçeceğiz.”
İnteraktif kitle iletişim araçları ve sosyal ağ birlikteliği sosyal medya olgusunu
ortaya çıkarmıştır. Doğumlardan ölümlere, yeni arkadaşlıklardan farklı evliliklere kadar
hemen hemen her şey sosyal medyada yer almaya başlamıştır. Dolayısıyla hem dijital
yerliler hem de dijital göçmenler (Prensky, 2001, s. 1-6), sürekli var olan teknolojilere ve
çeşitli araçlara uyum sağlamak zorundadır. Sosyal medya araçlarının gelişimi sanal
ortamın gelişimiyle paralel olarak ilerlemektedir. Dolayısıyla internet ve uzantıları sürekli
bir değişim ve gelişim içerisindedir. Web 1.0 teknolojisi 1989 yılında ortaya çıktığında
çok az etkileşime izin veren geleneksel web sayfalarını içermekteydi. Web 1.0 en basit
haliyle birine e-mail göndermek için kullanılan bir işlevi yerine getiriyordu. Ancak Web
2.0 teknolojisiyle birlikte etkileşim açısından ciddi bir gelişim yaşandı. Web 1.0’ın
potansiyellerinin geliştirildiği Web 2.0 Tim O’Reilly’e göre bilişim endüstrisi sistemi
içerisinde görülmeye başlanan devrimsel bir gelişmedir. (O'Reilly, 2005). Bilişim ve
iletişim teknolojileri araçlarına bakıldığında alt yapıların hızlı büyümesi, gelişim
göstermesiyle beraber ilkel çevrimiçi web içerikleri tek edilerek, kullanıcının da etkin
biçimiyle katılım gösterdiği bir anlayışa geçiş yapılmıştır. Web 2.0’da etkileşim, kullanım
kolaylığı ve içerik üretimi özelliğiyle Facebook, Twitter, Youtube, Wikipedia gibi daha
sonraları oldukça popüler olan siteler ortaya çıkmıştır. Etkileşim seviyesini arttırmayı
amaçlayan bu siteler gündelik hayata sanal beğeni, sanal cemaatler, sanal fenomenler vb.
daha birçok kavramın yerleşmesine yol açmıştır. Çevrimiçi boyutun çeşitlenmesiyle
birlikte kullanıcıların içeriğe müdahil olamadığı bir başka ifadeyle pasif kaldığı bazı
sosyal araçlar ve içerikler çöpe atılmıştır. İnsanların kendi başlarına üretim yapabildiği,
geliştirebildiği, etkileşime girebildiği yeni ortam yapılanmasında, demokratikleşme,
yaratıcılık, vb. daha birçok kavram insan yaşamında daha fazla yer bulmuştur.
Web 1.0’dan Web 2.0’a geçiş devrim niteliğinde olsa da bugünlerde Web 3.0’geçiş
sürecinde olmamız daha önceki geçiş kadar ses (içerdiği yenilikler açısından)
getirmemektedir. Web 3.0 teknolojisi önceki iki dönemi birleştirici araçları içermektedir.
İnsan-makine ve makine-makine arasındaki etkileşimi de kapsamaktadır. Taşınabilirliğin
(mobilite) artmasıyla herhangi bir yerde herhangi bir zamanda bir olayı deneyimlemek
56
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
kolaylaşmakta ve iletişimin karşılanma süreci daha da hızlandırmaktadır. Akıllı
telefonlarla başlayan süreç, akıllı evler, akıllı arabalar ve genel olarak akıllı teknolojiler
olarak devam etmektedir. Web 2.0’a ait mesaj teknolojileri, metin gönderme teknolojileri,
mobil uygulamalar ya da mobil araçlar için oluşturulan tüm içerikler Web 3.0’ın için veri
setlerini oluşturmaktadır. Fakat yapay zekâ teknolojileriyle endüstriyel alanlar daha da
değişmeye başlamıştır. Kullanılan araçlar, arama yapılan içerikler üzerinden algoritma
bazında üretimler ve öneriler sunmaya başlamıştır. Robot teknolojileri ve yapay zeka ise
Web 4.0’ın temelini oluşturmakta ve yapay zekâ sistemleri giderek daha fazla yaygınlık
kazanmaktadır (Aghaei, Nematbakhs, & Farsani, 2012, s. 1-10).
Yeni
medya
teknolojileri
kullanıcıların
birbirlerinin
kişisel
bilgilerini
görebilmesine izin vermektedir. Bu durum beraberinde mahremiyet ve bilgi güvenliğini
penceresinden riskler barındırmaktadır. Bunların yanında insanlar, zorunlu olarak sosyal
medyayı takip etmek, e-postalara yanıt vermek ya da Whatsapp’tan birine mesaj yazmak
gibi eğilimler içerisine girmektedir. Ve bu durum bir döngüye neden olmaktadır. Akıllı
telefonların sahip olduğu uygulamalara karşı insanlar bir kullanım zorunluluğu
hissetmektedir (Koo, 2009, s. 818-828). Çevrimiçi araçların kullanımı ve özellikle de
taşınabilir iletişim araçlarının yaygınlık kazanması çevrimiçi ortamda geçirilen sürenin
de artmasına yol açmıştır. Bu durum, her nesilden kullanıcının çevrimiçi teknolojilere
bağlılık gösterme durumunu etkilemektedir. Özellikle aile çevresinden uzakta yaşayan
bireyler daha serbest yetişmekte ve sosyalleşmek amacıyla zamanlarının çoğunu
çevrimiçi alanda harcamaktadır. Bu durum kullanıcıların kendi kültürel değerlerine ve
kimliklerine bir yabancılık çekmesine neden olmaktadır. Bu biçimiyle aslında bireyler
sahip oldukları toplumun kültürel kodlarını, yaptıkları içerikler aracılığıyla yeni kültürel
kodlara aktarmakta ve geleneksel değerlerle yeni değerleri yer değiştirmektedir
(Karagülle & Çaycı, 2014, s. 1-9).
2. Yeni İletişim Araçlarının Eleştirel Düşünceler Açısından İrdelenmesi
Bilgi alışverişine yön veren iletişim profesyonelleri ve ipleri elinde tutan mülkiyet
sahiplerinin dijital medya üzerinde sosyal yapıyı inşa etme yönündeki girişimleri özellikle
de geleneksel medyaya kıyasla çokça işe yaramamaktadır (Cooper, 2003, s. 86-97).
Bireyselliğin gücü ele geçirdiği dijital medya içeriklerine yönelik çözümlemeler farklı
sosyolojik bakışları gerektirmektedir. Özellikle günümüzde aşina olduğumuz üzere
57
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
insanların dışlanma korkusuyla kamudaki yaygın görüşün dışında kalmama düşüncesi
teknolojik olanakların sunduğu anonim olma durumuyla kırılmaya başlandı. Özellikle
iletişimin geleceğiyle ilgili çözümlemelerde bulunmadan önce bu alanda oldukça etkisi
bulunan çeşitli iletişim bilimcilerinin eleştirileri ve kuramlarını bilmek ve bunları
günümüz bakış açısıyla değerlendirip karşılaştırmak oldukça önemlidir.
Theodor Adorno ve Max Horkheimer, Frankfurt okulunun en önemli
düşünürlerindendir. Ortaya attıkları, “kültür endüstrisi” kavramıyla kültürel varlık ve
değerlerin yeniden üretimi, bir metâ olarak görülmesi, endüstriyel üretim biçimleri gibi
süreçleri işaret etmişlerdir (Rush, 2004, s. 40-67). Günümüzdeki yapıyla benzer şekilde
her üretimin tek tip bir yapıya sokulduğunu ve her şeyin birbirine benzediğini ifade eden
düşünürler, ihtiyaç mallarının da buna göre dizayn edildiğini öne sürmüşlerdir. Bugün
insanlar birçok isteğinin karşılanması için genellikle paketlenmiş deneyimleri tercih
etmektedir. Seri üretim ve standartlaşmanın bir sonucu olarak gelişim gösteren kitle
kültüründe tekniğin, toplum üzerinde güç kazanması kaçınılmazdır. Yabancılaşmanın da
etkisiyle teknolojiler insanları zorlayıcı iletişim davranışlarında bulunmaya itmiştir.
İletişim alanına önemli katkıları olan Herbert Marcuse ise 1964 yılında kaleme
aldığı “Tek Boyutlu İnsan” isimli eserinde “us” adını verdiği, toplum içerisindeki bireyi
daha fazla köleleştiren, bilim ve teknoloji tarafından yönlendirilen insanın durumunu
betimler (Marcuse, 2008, s. 111-145). Gerçekten de günümüz iletişim araçları açısından
değerlendirildiğinde teknoloji, toplumun her alanını etkisi altına alan bir denetleme aracı
haline gelmiştir. Özellikle cep telefonları, karşı konulamaz bir eğlenceyi farklı bir
dünyayı beraberinde getirmektedir. Bu yönüyle yeni iletişim araçları insanları kendine
çeker ve onları yönetir. Araçların giderek daha fazla ulaşılabilir olması, kullanım alanını
arttırması, bir üretim aracı olmaktan çıkması ve yaşamı biçimlendiren bir araç haline
gelmesi zincirleme bir süreci oluşturmuştur. Kısacası yaşam tek bir boyuttan oluşan
düşünce ve davranış kalıpları haline gelmeye başlamıştır.
Yeni iletişim araçları açısından (Zerback & Fawzi, 2017, s. 1034-1051)
karşılaştırma yapabileceğimiz bir diğer önemli iletişim çalışması ise Alman sosyolog,
Elisabeth Noelle-Neumann’ın geliştirdiği “Suskunluk Sarmalı” modelidir (NoelleNeumann, 1993, s. 372). Kişilerarası iletişim, kitle iletişimi, bireysel düşünce gibi çeşitli
değerler üzerinden oluşturulan kuramda çoğu insanın önemli meseleler hakkında
58
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
yalnızlıkla karşılaşmamak adına hangi düşüncelerin ağırlıkta olduğu hangi düşüncelerin
ise güçsüz olduğuna yönelik bilgiler elde etmek için arayışta olduğu vurgulanır. Birey
sahip olduğu görüşün toplumda ağır basmadığını anlarsa bunu dile getirmekten çekinir
ve
görüşlerini
saklar.
Dolayısıyla
baskın
görüşün
dışındaki
alternatiflerin
dillendirilmemesi sonucu egemen görüş etki alanını arttırır. Günümüzde de özellikle
politik alanlara ait görüşleri olan bireyler bunları söylemek konusunda çekince
yaşamaktadır. Bu durum özellikle seçim dönemlerinde daha sık görülmektedir. Ancak
yeni iletişim araçlarının giderek daha fazla yaygınlık kazanması bu durumun değişmesine
olanak tanıyor. İnsanlar geleneksel olarak yüz yüze söylemediği düşünceleri yeni iletişim
araç ve ortamının sunduğu olanaklar sayesinde dile getirebiliyor. Tüm bu değişiklikler
gazetecilik mesleğini yapmanın daha farklı ve sosyal bir yolunu ortaya çıkardı. Artık daha
fazla insana ulaşabileceğimiz platformlar mevcut. Mesaj iletmek isteyenler hangi
platformları kullanacağına ya da hangi bağlantıları tercih edeceğine kendi karar veriyor.
3. İletişim Kuram ve Modellerinin Teknoloji Açısından Yeniden Yorumu
İletişim bilimini açıklamaya çalışan onlarca model mevcuttur. Ancak günümüzdeki
teknolojiler çerçevesinde yorumlanabilecek model sayısı sınırlıdır. Bu sınırlı sayıdaki
modellerden ilki, John W. Riley ve Matilda W. Riley’in 1959’da ortaya attığı iletişim
modelidir. Model temel olarak, iletişimin toplumsal yapı, grup ve çeşitli sistemlere vurgu
yapması üzerine kurulmuştur. Kuramcıların üzerinde durduğu en dikkat çekici nokta
özellikle ortaya çıkan ve ilk iletişim modelleri diye nitelendirebileceğimiz çeşitli
modellerin, sosyal yapıyı dikkate almadıkları için iletişimi açıklamada yetersiz
olduklarıdır. Ayrıca geleneksel iletişim yapısında kaynaktan çıkan iletinin, alıcıya
ulaşması süreci ve geri bildirim hususlarında sosyal yapının devre dışı bırakılması kuramı
ortaya atanların üzerinde durdukları en önemli konudur (J.W Riley ve M. Riley’den
aktaran Schramm, 1969, s. 18).
Modeli analiz ettiğimizde iletişimin bir sosyal yapı içerisinde gerçekleştiğine
yönelik vurgulamaları görmekteyiz. İletişim, toplum içerisindeki çeşitli aktörlerin
katıldığı belirli bir sistem içerisinde kendini gösterir. Sistemden kasıt, kişi ya da çeşitli
grupların arasındaki gerçekleşen iletişimlerdir. Birbirleriyle iletişim halinde olan bu
yapılanma rastgele değil, belirli bir çerçevede oluşan ilişkilerin bir sonucu olarak ortaya
çıkar.
Yani
günümüzdeki
teknolojik
araçların
59
ışığında
kuramı
şu
şekilde
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
değerlendirebiliriz: sanal uygulamalar üzerinden belirli konular üzerinde mesajlaşan
bireyler aslında geleneksel anlamdaki sosyal yapı içerisinde yer alan etkileşimlere benzer
bir birliktelik gösterir. Kullanıcıların çevrimiçi iletişim sürecinde bulunması sosyal
iletişim süreçlerine benzemektedir. Kuramcıların ortaya koyduğu ilişki şemasında da
zincirleme bir süreç göze çarpmaktadır (Shannon & Weaver, 1964). Yani kaynak ve
iletiler arasındaki zincirleme bağlantı elektronik ortamdaki iletişim süreçlerine benzer bir
yapıdadır ve üstelik bu çoğu zaman sosyal gruplar üzerinden gerçekleşir.
Yeni iletişim araçlarıyla karşılaştırılabilir bir başka kuramsa M. Weber’in sosyal
eylem görüşünden hareketle kuramını geliştiren George Herbert Mead’e aittir.
Geliştirdiği “sembolik etkileşim kuramı” özellikle iletişim okulları içerisinde oldukça
önemli bir yeri bulunan Şikago (Chicago) okulunun bir ürünüdür. Sembolik etkileşim
kuramı incelendiğinde G.H. Mead’ın toplumun etkileşim halinde insanlardan oluştuğuna
yönelik söylemlerinin sıkça tekrarlandığı görülmektedir (Herbert Mead, 2015). Çoğu
sosyal yapının sembollere dayalı olduğu görüşünden hareketle toplumda yer alan
bireylerin kullandığı sembollerin insanın yorumlama gücüne katkı yaptığı söylenebilir.
Sanal ortam üzerinden örneklendirilebilecek şekilde, gerçek yaşamda bir kişinin diğeriyle
ilişkilerinde kullandığı jest, mimiklere karşılık gelen çeşitli sembollerin sanal ortamda
kullanılabileceğini biliyoruz (Daniel & Camp, 2018, s. 5). Üstelik soyut düşünce ve sanal
iletişimin yer aldığı bu iletişim yapısında insanlar kullanılan dijital iletilere karşı çeşitli
semboller ya da sanal paylaşımlar ile tavır alabilmektedir.
Medya çalışmalarının öncülerinden olan James Halloran, 1960’lı yıllarda medyanın
(özellikle televizyon) etkileri üzerine çeşitli çözümlemelerde bulunmuştur. Özellikle
medyanın güçlü etkilerinin yoğun şekilde araştırıldığı 1960’lı yıllarda Halloran, iletişim
araçlarının etkilerinin tamamıyla olumlu olarak değerlendirilemeyeceğini öne sürer
(Halloran, 1965, s. 145-148). Temel yaklaşımları, iletişimin çok farklı sayıda yanıt üreten
bir olgu olduğu üzerinedir. Çok sayıda farklı yanıt aynı zamanda birbirlerine zincirleme
şekilde bağlantılı olan etki ve tepkiyi beraberinde getirmektedir. İletişimdeki ilişkinin
çoğu zaman dolaylı olduğu ve diğer toplum üyelerine geçerek çoğaldığını öne süren
Halloran’ın düşüncelerini günümüz iletişim araçlarına uygulamak olasıdır. Yeni medya
araçları aracılığıyla iletişim süreçleri birbirlerine zincirleme şekilde bağlılık gösterir.
Girilen her yeni ileti, farklı kişi ya da grupları etki altına alır ve aynı zamanda alıcı
tarafından geri dönüşü olan bir özellik gösterir (World Economic Forum, 2016, s. 10-26).
60
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
İletişim alanına yönelik bir diğer katkı ise Frankfurt okulunun en önemli
temsilcilerinden olan Jürgen Habermas tarafından yapılmıştır. Tarih, sosyoloji, iletişim
gibi çeşitli disiplinler üzerine çalışmalarda bulunmuş olan Habermas, çeşitli eleştirel
yaklaşımlar ortaya koymuştur. Habermas, “İletişimsel Eylem” kuramı ismini verdiği
iletişim çalışmasında normatif eylem, teleolojik eylem, dramaturjik eylem ve iletişimsel
eylem olmak üzere 4 farklı konuya vurgu yapmıştır. Habermas, iletişimsel eylem
kuramını ise merkez olarak yorumlamıştır (Habermas, 2001, s. 112):
“İletişimsel eylem temelde dil ve eylem yeteneği olan, kişilerarası bir ilişkide
bulunan ve en az iki öznenin etkileşimine ilişkin süreçleri içerir. Bahsi geçen
taraflar, eylem planlarını belirli bir görüş birliği içerisinde organize etmek
amaçlı, eylemin durumu üzerinden arayış içerisindedirler. Merkeze
yerleştirilen yorumlamanın vazgeçilmez bir yönü vardır.”
Habermas’ın kuramı yaşamsal etkinliklere bir çözüm getirir. Günümüz
çerçevesinden değerlendirildiğinde insanların diğer bireylerle olan ilişkilerinin temelini
oluşturan iletişim, dijital ortamda da kendisini hissettirir. Dijital ortamlarda yer alan
kullanıcılar katıldıkları bir uygulama da ya da çevrimiçi bir oyunda belirli bir süre sonra
iletişim kurma ihtiyacı hissetmektedir. İletişim kimi zaman yazı ya da sembollere
dayandığı gibi kimi zamanda sesli/görüntü üzerinden sanal olarak kurulmaktadır.
4. Sosyal Medya Bağımlılığı ve İletişim Sarmalı Modeli
1996’dan beri alan araştırmacıları kendini yenileyen ve çabucak benimsenen
teknolojilerin etkilerini inceliyorlar. İnceleme genellikle farklı teknolojiler arasında
gerçekleşen ortak düzenin belirlenmesi ve etkilerine yönelik teorileri içeriyor
(Küçükvardar & Tingöy, 2018, s. 112-114). Ortaya atılan teoriler teknolojiyi geliştirmek,
onları kontrol altına almak, düzenlemek ve özünü anlamak bakımından oldukça önemli.
Yeni iletişim teknolojilerinin sorunlarıyla baş edebilmek için çoğu zaman çeşitli şemalar
içeren açıklamalara, formüllerle donatılmış sınıflandırmalara ve çeşitli kuramlara ihtiyaç
duymaktayız. Özellikle teknoloji tabanlı iletişimle birlikte karmaşıklaşan sürecin çözümü
ve denetlenmesinde ihtiyaç duyulan modellere yönelik bir eksiklik söz konusudur.
Teknoloji tabanlı iletişimle birlikte etkileşimlerin arttığı da günlük ilişkilerden
gözlemlenebilmektedir. Etkileşimler iletişim süreçlerinin giderek bir sarmal boyutuna
geçirmektedir. Her iletişim modellemesinde belirli bir sistem vardır. Özellikle
61
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
birbirleriyle ilişkili, bağlantılı parçalarda görülen değişiklikler diğer işleyişi de
etkilemektedir.
Herhangi bir şeyi dışarda bırakmayan ve bütüncül bir hareketle yola çıkılan “Grand
Teori” bakış açısıyla (Mills, 2007, s. 79) modern iletişimin çözümlenmesi içerdiği
karmaşık teknolojiler açısından zordur. Çeşitli iletişim değişkenleri arasındaki
farklılıkları hesaba katmamak yeni iletişim araçlarının anlamlandırılmasını oldukça
zorlaştırmaktadır.
Çünkü
değişkenlerin
birçoğu
iletişimin
toplumsal
boyutla
bağlantısından kaynaklanır. Weber’e göre toplum, kişiler arası ilişkilerden kaynaklanan
bütüncül yapıdadır. Bu nedenle bireyin kendisiyle alakalı algıları, sosyal ve psikolojik
etkilenmelerin sonucunda görülen davranış değişimleri, içerisinde yaşadığı toplumla
ilgilidir (Weber, 2012). Etkilenme süreci doğrudan olabileceği gibi dolaylı süreçleri de
içerebilir. İletişim süreçlerini farklı şekilde kuran bireyler aynı ortamda doğrudan yüz
yüze iletişim kurabiliyorken bir diğer taraftan farklı kolaylaştırıcı araç ve gereçlerle
dolaylı iletişim kurabilmektedir. Burada sosyal medyanın ortaya çıkardığı farklı bir
iletişim akımından söz edilebilir.
Bilişim teknolojilerinin ışığında iletişim bilimi bir değişim geçirmektedir.
Dolayısıyla iletişime yönelik çeşitli yaklaşımlar, iletişim bilimi, iletişimin ne biçimde ve
hangi ortamlarda kurulduğuna yoğunlaşmaktadır (Küçükvardar & Tingöy, 2018, s. 111123). Bu durum beraberinde teknoloji tabanlı iletişim modellerinin geliştirilmesi
gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. İnsanlar sosyal etkileşime yaşam boyunca ihtiyaç
duymaktadır. Dolayısıyla toplum temelli ilişki modellerinin gölgesinde birey, kendi ve
çevresi arasında bir anlam bütünü oluşturur ve etkileşimini gerçekleştirir (Şekil-1):
62
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
Şekil-1: Dijital İletişim Kullanımına İlişkin Model “İletişim Sarmalları”
İletişim sarmalları modeli temelde iç içe girmiş (sarmal) mesajların oluşturduğu ve
iletişimin sık yaşandığı döngüsel bir yapıdadır. İletişimi başlatmak isteyen kullanıcı
öncellikle bir araca başvurur. Bu araç bir bilgisayar, tablet, akıllı telefon ya da benzer
şekilde iletişim sağlanabilecek teknolojik aygıtları içerir. Aracın belirlenmesi aynı
zamanda iletişimin hangi ortamda yapılacağını beraberinde getirir. Günümüzde iletişim
araçlarındaki iletişim süreçleri kamuya açık bir şekilde olan sosyal medya araçları
(Facebook, Twitter, Instagram vb.) ile yine kişisel gizliliğin olduğu (Whatsapp, Telegram
vb.) üzerinden gerçekleşmektedir. Her iki aracın kullanımı sırasında bir zaman döngüsü
söz konusudur. İnsanlar çoğunlukla teknolojik aracını kontrol etme gerekliliği
hissetmektedir (Küçükvardar & Tingöy, 2018, s. 115). Bildirimlerin sürekli kontrol
edilmesi ve sürekli cevap verme istekliliği gibi durumlar birer döngü oluşturmaktadır.
Gereklilik hissinin var olduğu, bildirim kontrollerinin gerekli olmadığı halde sıkça
tekrarlanması ve geri cevap verilmesi yönündeki arzuyla birlikte iletilerin yoğun olduğu
bir mesaj sarmallarından söz edilebilir. Özellikle geleneksel medyadaki iletişim
ihtiyacı/bağımlılığının 1999’larda ortaya koyulduğu çalışmalar bu alana yönelik
çözümlemelerin
başlangıcını
oluşturuyordu
(Walther,
1999).
Yeni
iletişim
teknolojilerinin seneler içerisinde gösterdiği gelişimle ve insanların zorunlu olarak
iletişim kurma ihtiyacının teknolojiyle birleşimi sonucu iletişim/medya bağımlılık
belirtileri belirli şekillerde ortaya çıktı.
63
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
İletişim sarmalı modelini, John Fiske’in ortaya attığı “süreç okulu” ve
“göstergebilim okulu” üzerinden de tartışabiliriz (Fiske, 2010, s. 95-109). Süreç okulu
çalışmaları, iletilerin ne şekilde aktarıldığı, gönderici ve alıcıların hangi şekilde kodlama
yaptığı, iletişim araçlarının ne şekilde kullandığı üzerine yoğunlaşır. İletişim sarmalı
modeli de yeni medya araçlarındaki ileti aktarımı, gönderici ve alıcıların hangi
koşullardan etkilendiği üzerine odaklanır. Süreç okulu, iletişimin, bir kişinin davranışını
ya da zihinsel durumunu etkileme üzerindeki etkisinin de altını çizer. Bu açıdan
bakıldığında, iletişim sarmalı modeli artan ve döngü içerisine giren durumları ve
mesajlaşmanın zihinsel durumlara yaptığı etkileri ifade etmeyi amaçlar. Süreç okulunun
yararlandığı sosyoloji, psikoloji ve iletişim eylemleri, teknolojik süreçler nedeniyle daha
geniş alanları kapsıyor. Zira süreç okulunun ele aldığı iletişimin, duygusal tepkiler ve
zihinsel durum üzerindeki etkisi bugün iletişim bağımlılığı araştırmalarının bir boyutunu
oluşturuyor.
Tartışma ve Sonuç
İnsan mensubu olduğu en küçük toplumsal oluşum olan aile ortamından topluma
doğru uzanan bir katılım içerisindedir. Katılım gereksinimi zorunlu olarak iletişim
çabasını da beraberinde getirir. Bireyin kişilik özellikleri, mutlu olma durumu, benliği
gibi diğer faktörler toplumun içerisinde gelişim gösterir. Gereksinimlerin karşılanmasına
yönelik çaba ve sosyal etkileşim ortamından hareketle yeteneklerin hayatı kolaylaştırıcı
biçimde değişmesi söz konusudur. Dolayısıyla insanlar tarafından tasarlanıp icat edilen
teknolojiler yaşam dokusuna oldukça etki etmiştir. İnsanların şekillendirdiği teknolojiler
artık insanları şekillendiren bir obje haline gelmiştir. İlk ortaya çıkış amaçları insanlara
hizmet olan teknolojiler kazandıkları önemler bakımından birer tehdit (çevrimiçi ortamın
oluşturduğu olumsuz olanaklar) oluşturmaya başlamıştır. Teknolojik yenilikler onları
tasarlayan ve uygulayanların hayalleri ötesinde gelişmeyi sürdürmüştür. Dolayısıyla bir
teknoloji oluşturulup serbest bırakıldığında ortaya çıkaracağı etki ve değişiklikler
öngörülemez bir yapıya bürünmüştür. Teknolojinin toplumlar için ne anlama geldiğini ya
da geleceğini tam olarak anlama konusunda daha çok çalışmaya ihtiyaç var. İnsanların
teknolojik araçlara derinden bağlanması sosyal hayatlarını iletişim teknolojileri
araçlarıyla ve sosyal medya sistemleri birleştirmesi bilinmezliği de beraberinde
getirmektedir.
64
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
Kamusal alanı etkisi altına alan ve yöneten televizyonların yerini bireyselleştirilmiş
içeriklerin yoğun olarak yer aldığı sosyal medya ve taşınabilirliğin ön plana çıktığı cep
telefonları almaya başladı. Bilişim devrimiyle birlikte kendisini hissettiren teknolojik
modernizm; “akıllı yaşam” vizyonlarını ortaya çıkmaya başladı. Tamamen dijital
araçlarla donatılmış yaşam ortamları insanları etki, söylem ve iletişim alanlarından geri
bırakmaktan çok giderek artan bir şekilde bu alana doğru itmeye devam etti. İletişim
biçimlerinin değişmesi sonucu mobil iletişimler yaşamların alt yapısını oluşturmaya katkı
sağladı. Örneğin, 2010’un son döneminde başlayıp 2011’de etkisini arttıran Arap Baharı
sırasında dünya, hükümetlerin kontrol ettiği eski medyalar ile protestocuların kullandığı
sosyal medyalar arasındaki çatışmaya şahit oldu. Ortaya çıkan hareketlerin büyüklüğü ve
gösterdiği başarılar, sosyal medyanın geleneksel medyaya karşı bir zaferini temsil etti.
Facebook’un muhalefeti örgütlemek (Venezuela seçimleri) için kullanılması, Twitter’in
protestoları koordine etmek (Arap baharı) ve Youtube’un da dünya çapındaki insanlara
ulaşmak (UNICEF kampanyaları), onlardan destek alınmasını sağlamak için kullanılması
sosyal medyanın gücünü ortaya çıkardı ve insanların bu gücün farkına varmasına yol açtı.
İlerleyen yıllarda giderek popülerleşen sosyal medya araçları, insanları kendine daha
fazla bağladı. Çevrimiçi ortamda yoğun bir bilgi havuzu mevcuttur. Bu durum
dezenformasyonu de beraberinde getirmektedir. Aklın ön plana çıkarıldığı bir
yapılanmayla iletişim araçlarının değerlendirilmesi ve etki alanının tespiti gerekli. Bilim
ve felsefi sorgulamanın ikinci plana atıldığı, eleştirinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı
bir düzende bilgi ve teknoloji kirliliğinin giderek artması muhtemeldir.
İletişim teknolojilerinin böylesine hayatın her yönünü etkilediği düzende her dakika
bilgiye ihtiyaç duyulmakta ve insanlar çevrimiçi olmanın egemen olduğu bu düzende yeni
medya ekolojisine bütünüyle ayak uydurmaya çalışmaktadır. Sonuç olarak iletişim
bilimleri ciddi bir değişim içerisinde bunda bilişim teknolojilerinin büyük payı var. Bu
nedenle yeni iletişim ortamlara yönelik çeşitli bilimsel çalışmaların ele alınması ve klasik
iletişim model ve kuramlarının teknoloji çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi önem
arz ediyor. İletişim sarmalları modeli de teknolojik araçlarla birlikte iç içe girmiş
mesajların ortaya çıkardığı ve sürekli bir döngü içerisinde olan iletişim etkinliklerini
açıklamaktadır. Bu çalışma geleneksel iletişim kuramlarının modern iletişim
teknolojileriyle daha geniş perspektiften yorumlanması ve modernize edilmesi
gerekliliğini iletişim sarmalları modeli üzerinden vurgulamaktadır.
65
Serkan BAYRAKCI • Mert KÜÇÜKVARDAR
Kaynakça
Aghaei, S., Nematbakhs, M. A., & Farsani, H. K. (2012). Evolution of the world wide
web : from web 1.0 to web 4.0. International Journal of Web & Semantic
Technology(3),
1-10.
stephenletts.wordpress.com:
https://stephenletts.wordpress.com/web-4-0/ adresinden alınmıştır.
Beck, U. (1999). What is globalization? Cambridge: Polity Press.
Cooper, M. (2003). Media ownership and democracy in the digital information age.
Washingtion: Stanford Center for Internet and Society.
Daniel, T., & Camp, A. (2018). Emojis affect processing fluency on social media.
Psychology of Popular Media Culture, 1-8.
Fiske, J. (2010). Introduction to communication studies. New York: Routledge
Publishing.
Habermas, J. (2001). İletişimsel eylem kuramı. (M. Tüzel, Çev.) İstanbul: Kabalcı
Yayınevi.
Halloran, J. (1965). The effects of mass communication: With special reference to
television. Communications (Culture supérieure et culture de masse), 145-148.
Herbert Mead, G. (2015). Mind, self, and society: The definitive edition. Chicago:
University of Chicago Press.
Karagülle, A., & Çaycı, B. (2014). Ağ Toplumunda sosyalleşme ve yabancılaşma. The
Turkish Online Journal of Design, Art and Communication(4), 1-9.
Koo, H. Y. (2009). Development of a cell phone addiction scale for Korean adolescents.
Journal of Korean Academy of Nursing(39), 818-828.
Küçükvardar, M., & Tingöy, P. (2018). Teknoloji bağımlılığının semptomlar temelinde
incelenmesi. AJIT-e: Online Academic Journal of Information Technology(9), 111123.
Marcuse, H. (2008). Tek boyutlu insan. İstanbul: İdea yayınevi.
McLuhan, M. (1962). The Gutenberg galaxy, the making of typographic man. Toronto:
University of Toronto Press.
Mills, C. (2007). Toplumbilimsel düşün. (P. Oskay, Çev.) İstanbul: Der Yayınevi.
Noelle-Neumann, E. (1993). The spiral of silence : Public opinion. Chicago: The
University
of
Chicago
Press.
6
6,
2018
tarihinde
http://www.afirstlook.com/docs/spiral.pdf adresinden alındı.
Ong, W. (2014). Sözlü ve yazılı kültür. (S. Postacıoğlu, Çev.) İstanbul: Metis yayıncılık.
O'Reilly, T. (2005). What is web 2.0? Sebastopol: O'Reilly Media.
Owen, D. (2017). New media and political campaigns. The Oxford Handbook of Political
Communication (s. 823-836). içinde London: Oxford Press.
Popper, K. (2009). The two fundamental problems of the theory of knowledge. (A. Pickel,
Çev.) Newyork: Taylor Francis Group Publshing.
66
Yeni Medya Ekolojisi Ve İletişim Sarmalı Modeli
Postman, N. (2000). The humanism of media ecology. Proceedings of the Media Ecology
Association, (s. 10-16). New York.
Postman, N. (2018). Televizyon: Öldüren eğlence. (O. Akınhay, Çev.) İstanbul: Ayrıntı
yayınları.
Prensky, M. (2001). Digital natives, digital immigrants. On the Horizon, 1-6.
Rush, F. (2004). The Cambridge companion to critical theory. Edinburg: Cambridge
University Press.
Schramm, W. (1969). Mass communications: A book of readings. Illinois: University of
Illinois Press.
Shannon, C., & Weaver, W. (1964). The mathematical theory of communication. Urbana:
The University of Illinois Press.
Velentzas, J., & Broni, G. (2014). Communication cycle: Definition, process, models and
examples. Recent Advances in Financial Planning and Product Development (s.
117-131). içinde Istanbul: Eastern Macedonia and Thrace Institute of Technology.
Walther, J. (1999). Communication addiction disorder: Concern over media, behavior &
effects.
10
8,
2019
tarihinde
Psychcentral:
https://psychcentral.com/lib/communication-addiction-disorder-concern-overmedia-behavior-and-effects/ adresinden alındı
Weber, M. (2012). Ekonomi toplum. İstanbul: Yarın Yayınları.
World Economic Forum. (2016). Digital media and society implications in a
hyperconnected era. Cologny: Industry Agenda.
Yeşilorman, M., & Koç, F. (2014). Bilgi toplumunun teknolojik temelleri üzerine eleştirel
bir bakış. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 117-133.
Zerback, T., & Fawzi, N. (2017). Can online exemplars trigger a spiral of silence?
Examining the effects of exemplar opinions on perceptions of public opinion and
speaking out. New Media & Society(19), 1034-1051.
67