Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

TÜRKİYE'DE POPÜLER KÜLTÜR GÖRÜNÜMLERİ VE GENÇLİĞE YANSIMALARI

SOSYOLOJİ DERNEĞİ TÜRKİYE’DE POPÜLER KÜLTÜR GÖRÜNÜMLERİ VE GENÇLİĞE YANSIMALARI Gülay ERCİNS VI. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ekim 2009, “Toplumsal Dönüşümler ve Sosyolojik Yaklaşımlar”, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın. Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları TÜRKİYE’DE POPÜLER KÜLTÜR GÖRÜNÜMLERİ VE GENÇLİĞE YANSIMALARI Gülay ERCİNS1 Öz Hayatın her alanını kapsayan, yoğun biçimde yaşanan ve tüketilen popüler kültür ürünleri, sermaye sahipleri tarafından üretilmekte, denetlenmekte ve geniş kitlelerce tüketilmesi beklenmektedir. Popüler kültür ürünleri, radyo ve televizyon kanallarında, gazete ve dergilerin renkli sayfalarında, reklam aişlerinde, radyo ve televizyonların reklam yayınlarında izlenmekte ve tüketilmektedir. Popüler kültür endüstrisinin, kolaycı ve bir örnekleşmiş ürünleriyle birlikte yaygınlaşması, özellikle gençlerin eleştirel ve bağımsız düşünebilme yeteneklerini azaltmakta, düşünmeyi, anlamayı, yorumu ve entelektüel birikimi engellemektedir. Bu çalışmada popüler kültür ve özelliklerine değinildikten sonra Türkiye’de popüler kültürün gençler arasında yükselen değer haline gelmesinde hangi etkenlerin rol oynadığı belirtilecek, gençlerin kuşatıcı popüler kültür ürünleri karşısındaki durumları irdelenecektir. Anahtar Kavramlar: Popüler Kültür, Gençlik, Gençlik Kültürü. lümü. 490 1 Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bö6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS THE APPEARANCES OF POPULAR CULTURE AND ITS İMPACT ON THE YOUTH Abstract The products of popular culture that covers all aspects of life, that are experiencied and consumed are produced, controlled and expected by the capitalists to be consumed widely. The products of popular culture are watched and consumed on TV, radio, pres-media, in the commercials and on TV ads. The wide consumption of the popular culture products which are standard and easy-minded prevents the youth from independent thinking, understanding, commenting as well as the intellectual thinking. In this study, a review of popular culture and its properties are examined; than, an analysis of which factors inluenced the emergence of this culture and the position of the youth against the popular cultural products is provided. Keywords: Popular Culture, Youth, Culture of Youth 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 491 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları Giriş Popüler kültür kavramı özellikle son yıllarda, gerek güncel tartışma platformlarında gerekse akademik çevrelerde üzerinde en çok tartışılan ve pek çok disiplinlerle ilişki kurulan bir kavram haline gelmiştir. 1980 sonrası dönemde Türkiye’de uygulanan ekonomi politikaları ve teknolojik gelişmeler, hızlı bir toplumsal değişme süreci başlatmış, bu durum, sorun olarak ele alınması gereken bazı kavramları, genelde kamuoyunun özelde de sosyal bilimlerin ilgisine ve tartışma platformuna taşımıştır. Bu sıkça tartışılmaya başlanan kavramların başında, popüler kültür gelmektedir. Teknolojik gelişmeler, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması insanları birbirine daha çok yakınlaştırmış ve kültür alışverişi daha kolay hale gelmiştir. Kültür, daha kolay aktarılabilir bir hale gelmiş, niteliği de buna bağlı olarak değişime uğramış ve dönüşmüştür. Teknolojik gelişmeler toplum hayatına getirdiği bazı kolaylıkların yanı sıra aynı zamanda sosyokültürel yapıda bir takım çelişkilerin ve çatışma alanlarının ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Türkiye bir kitle toplumu görünümü kazanmaya başlamış ve dolayısıyla gündelik yaşama da kitle iletişim araçlarının yaydığı kültür olan popüler tüketim kültürü egemen olmaya başlamıştır. Kolay yayılabilen, kolay tüketilen, daha çok kesime hitap edebilen popüler kültür, yenilikçilik ve yaratıcılık yerine, daha önce denenmiş, başarısı kanıtlanmış, formüle uyum sağlayan, potansiyel kitlelere, belirli bir süre ile sınırlı, çekici gelen ürünler sunmaktadır. Popüler kültür ve ürünleri, insanları, anı yaşamaya, daha genel geçer olaylara ilgi duymaya, tüketmeye yöneltmekte, toplumsal ve siyasal sorunlar üzerine düşünmekten uzaklaştırmaktadır. Popüler kültürün en çok etkilediği, asıl hedelediği toplumsal kesim, gençlerdir. Türkiye’de son yıllarda yaşanan yoğun sosyal ve kültürel dönüşümlerin etkileri, toplumun bütün kesimleri açısından önemlidir. Ancak bu sürecin, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik etkileri, toplumun bilhassa genç kuşakları üzerinde daha yoğun olarak hissedilmekte ve gözlenmektedir. Çünkü ergenlik döneminde bireyler bir yandan iziksel, zihinsel, duygusal ve psiko-sosyal gelişim alanlarında çocukluktan kurtulup genç olma ve yetişkinliğe hazırlanma çabası içinde492 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS lerken öte yandan da bu dönemin en önemli gelişimsel görevlerinden birisi olan özerklik ve kimlik kazanma çabası içindedirler. Bu çalışmada popüler kültür ve özelliklerine değinildikten sonra Türkiye’de popüler kültürün gençler arasında yükselen değer haline gelmesinde hangi etkenler rol oynamaktadır? sorusuna yanıt aranacaktır ve bu çerçevede popüler kültürün devletin ideolojik aygıtları içindeki yeri irdelenecektir. Popüler ve Popüler Kültür Kavramları Popülerin İngilizce’de dilsel orijini, ortaçağlarda “halkın” anlamında kullanımıyla başlar, günümüzde “çoğunluk tarafından sevilen ve seçilen “anlamında kullanılır (Rowe, 1996: 21). Popüler sözcüğünün ilgili literatürde ve sözlüklerde geçen iki farklı tanımı mevcuttur. Hakim olan birinci tanıma göre popüler, “yaygın olarak beğenilen”, “tüketilen” anlamına gelmektedir. Bu tanım sosyal bilimciler tarafından “ticari” tanım olarak da adlandırılmaktadır. İkinci tanımda ise popüler sözcüğü, kökeni 18. yüzyıla kadar dayandırılan ve “halkın beğendiği ve yaptığı her şeyi kapsayan” bir anlamı ifade etmektedir. Birinci tanımı çıkış noktası yapanlar popüler kültüre olumsuz yaklaşım sergileyenler ve kültürel seçkinciliği savunan kesimdir. İkinci tanım ise popüler kültürün toplumda olumlu açılımlara da zemin hazırlayabileceği görüşünde olan kesimin düşüncelerine açılım sağlar (Özbek, 2002: 81-85) Popüler kavramından yola çıkılarak popüler kültür, “halk” kavramıyla ilişkilendirilebilir. Ancak zaman içinde, popüler kültür kavramı, “halkın, halka ait” anlamından, “birçok kişi tarafından sevilen veya tercih edilen” anlamına dönüştürülmüştür. Mutlu’ya göre popüler kültür kavramının halk ile olan bağı zaman içinde geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü halk veya folk kültürü geçerliliğini koruduğu ölçüde halkın olarak kalmaktadır. Oysa popüler kültür kavramındaki aitlik, kapitalist pazar mekanizmalarının bir parçası olmuştur. Popüler kültür kavramı üzerindeki mücadelede kavram “kitle üretim endüstrileri” tarafından üretilen ürünlerin yaygın kullanımı anlamına dönüştürülerek kapitalist sermaye lehine dönüşüme uğratılmıştır. Böylece popüler kültür kavramı her zaman ait olduğu yerden edilerek pazarda üretilen ve pazarlanan kültür yeri6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 493 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları ne taşınmıştır (Mutlu, 2001: 74). Dolayısıyla popüler kültür, halk ya da halkın dışında ya da üstünde yer alanlar tarafından halk için üretilen her şeydir (Erdoğan ve Alemdar, 1994:110). Başka bir tanımda da popüler kültür yöneten sınıların, kültürel değerleri ve gelenekleri, egemen ideolojileri doğrultusunda yeni formüller biçiminde yansıtarak yarattıkları, bağımlı bireylere sundukları kültürdür. Popüler kültür, gündelik yaşamın kültürüdür. Dar anlamıyla, emeğin gündelik olarak yeniden üretilmesinin bir girdisi olarak eğlenceyi içerir. Geniş anlamıyla, belirli bir yaşam tarzının ideolojik olarak yeniden üretilmesinin ön koşullarını sağlar (Oktay, 2002: 17). Özkan’a göre popüler kültür, egemen sınıların statükoyu devam ettirmek için ürettikleri kültürel değerleri ve gelenekleri, egemen ideolojiler doğrultusunda yeni formüller biçiminde yansıtarak yarattıkları, bağımlı bireylere sundukları bir kültürdür (Özkan, 2006: 33). Muteber olanla değil, rağbette olanla sınırları çizilen popüler kültür, gündelik hayata ilişkindir ve gündelik hayat bilgisine, diğer kültürlerden daha fazla bel bağlar. Gündelik hayat ile kurulan bir retoriktir (Sözen, 2001: 55-57). Dün, popüleri (halk ozanını halkın öyküsünü, halk ağıtını, halk oyununu, eğlenceyi ve dinlenmeyi) tanımlayan güç halktı. Bugün popüleri tanımlayan güçler belli endüstrilerdir. Yani popülerin tanımı halkın elinden alınmıştır; tanımı yapan sermaye gücüdür (Erdoğan, 2006: 74-77). Yine Oskay’a göre, ticaretin, demiryollarının, ulaşımın gelişmesiyle, pazarın büyümesiyle ve matbaanın gelişimiyle birlikte farklı bir dünyanın ortaya çıkmış, bu süreçte, merkezi yönetimin kültürü yanında, halkın kendi öz duygularını yansıtan kültür de gelişmiştir. Bu kültür popüler kültürdür; yani halka ait kültürdür, ancak daha sonraları piyasa mekanizmasına veya siyasi karar organlarına bağlı hale gelmiştir. Bu bağlılıktan sonra ise halkın yaygın şekilde kullandığı kültür yok olmuş, kitle kültürü haline gelmiştir; kitlenin yönetildiği biçim ve anlayışlarla imal edilmeye başlamıştır. Popüler kültürün ise yaşama şansı kalmamıştır; bugün tektipleşmiş, sınaî şekilde üretilen, beğeni ölçüleri merkez tarafından tayin edilen kültür egemendir (Oskay, 1983: 179). Popüler kültürü çeşitli boyutlarıyla ele almak olanaklıdır. Siyasal alanda popüler kül494 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS tür (örneğin seçimler), egemen örgütlenme ve yapılanma biçimlerinin kabulü, doğrulanması ve yüceltilmesi (halkoyu) demektir. Ekonomik alanda popüler kültürel pratikler serbest pazar denen tekelci kapitalist pazarın evrenselleştirilerek meşrulaştırılmasıdır. İş yerinde ve iş dünyasında popülerlik başarıyı, beceriyi, aklını kullanmayı (ve çalışan ve işsiz için) başarısızlığı ve beceriksizliği anlatır. Kitle iletişiminde popüler olan, egemen medya ürünlerinin (programların ve pratiklerin, müzik ve ilm endüstrilerinin siyasal ve kültürel pazara sunduklarının) halk tarafından sevilip tutulduğu anlamına kullanılır (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 33). Popüler Kültür Çalışmaları Popüler kültür çalışmaları temelde üç biçimde sürdürülmektedir. Birincisi popüler kültürü insanları “güdüp yönetme” çerçevesinde değerlendiren ve bunun “kültür endüstrisi” tarafından oluşturulduğunu savunan Frankfurt Okulunun yaklaşımıdır. Frankfurt Okulu düşünürleri, kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisini bir şırınganın aşı şırıngalamasına benzetmektedirler. Milyonlarca kişi, kitle iletişim araçlarının şırıngaladığı mesajı her gün almakta ve bu mesajlar toplumda ani tepkilere ve hareketlenmelere yol açmaktadır (Batmaz ve Aksoy, 1995: 16). Adorno’nun öncülüğünde çok daha gelişen okul literatürü, popüler kültürü kitlelerin endüstriyel üretim mantığıyla ele almış ve dolayısıyla kapitalist sistem içerisinde metalaşmış ‘kültür endüstrisi’ ürünleriyle ‘kültürel aptallar’a dönüştürdüğü ikri üzerinde son derece ısrarcıdır. Çünkü Frankfurt Okuluna göre kapitalizm, kitle toplumu niteliği taşır ve bu toplumda işçi sınıfı örgütlenmiş değildir. Atomlaşmış yani birbirinden kopuk bireylerin oluşturduğu bir yapıya sahiptir. Faşizm gibi ideolojilere kolayca çekilebilirler. Dolayısıyla Adorno ve Horkheimer, Alman faşizmine özgü gelişmeyi bir bütün olarak kapitalizmle genelleştirir ve Amerikan ‘kültür endüstrisi’nin faşist devletle aynı işi gördüğünü iddia eder (Hall 1994, akt. Erol 2005:33) Frankfurt Okulu’nun anlayışına göre, “kültür endüstrisi”’nin kolaycı ve bir örnekleşmiş ürünleriyle birlikte yaygınlaşması, bireylerin eleştirel ve bağımsız düşünebilme yeteneklerini azaltmakta, insanlara yanlış ihtiyaçlar, yanlış arzular aşılanması onları, kendi gerçek ihtiyaçlarını anlamaktan uzaklaştırmaktadır. Kapitalist sistemin varlığını sürdürmesi, yanlış gereksinimlerin yaratılması ve tatmini üzerine kurulmuştur. Anlamsız, duygusal, anlık ve yanlış tat6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 495 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları minler ortaya koyarak ciddi ve entelektüel değerleri ortadan kaldırır. Kültür endüstrisinin rolü” ileri götürme, aydınlatma maskesi altında bir “kitle kandırmacasıdır. İkincisi popüler kültürü, endüstri devriminden sonra folklorik anlamda halk kültürü yerine gündelik hayatın ve halka ait olanın sunulması olarak değerlendiren “kültürelci yaklaşım”dır. Bu yaklaşıma göre popüler kültür yoluyla halk kendini sürekli olarak inşaa etmektedir. Üçüncüsü ise popüler kültürü karşıt baskılar ve eğilimler tarafından biçimlenen güç alanı ilişkileri olarak ele alan Gramsci’nin yaklaşımıdır. Gramsci’ye göre popüler kültür, kapitalist toplumdaki iki ana sınıf arasındaki pazarlık sahasıdır. Mücadele egemenlik için değil, hegemoni içindir. Burjuvazi, kendi ideolojisinin karşıt sınıfın değerleri içinde bulduğu yer ölçüsünde hegemoni kurabilir; yani onu yok ederek değil, kendi ideolojisine eklemleyerek ve kendine uydurarak bu güç alanından baskın çıkabilir (Erdoğan ve Alemdar, 1994: 105). Bu çalışmada popüler kültür ile ilgili ele alınacak yaklaşım, Frankfurt Okulu’nun yaklaşımına uygundur. Popüler Kültüre Yaklaşımlar Popüler kültüre olumlu yaklaşanlar olduğu gibi olumsuz yaklaşanlar da vardır. Popüler kültüre olumlu bakanlar daha çok “popüler”i “halka ait” olarak nitelendirmektedirler (Özbek, 2005: 83) ve onu demokratikleşmenin, çoğulcu demokrasinin ve bireysel özgürlüğün göstergesi olarak kabul ederler. Bu anlayışa göre popüler kültür, demokrasinin bir nimetidir. Popüler kültüre iyimser bakanlar, onu, halkın sesi olarak görür ve sıradan insanların değerlerini, deneyimlerini, çıkarlarını yansıttığını ileri sürer. Bu anlayışa göre popüler kültür genel olarak halkın bir mücadele alanıdır. İnsanlar moda olan çok pahalı ürünlerin taklitlerini kullanabilmekte, böylece toplumdaki sınılar arası gerilim azalmaktadır. Deri pantolonların, markalı kıyafetlerin taklitlerini giyinen gençler, içinde yaşadığı topluma barışık olur. Bireyler eğlence, yarışma, magazin programlarıyla ya da dizi ilmlerle kendilerine sunulan hayatlarla bastırılmış duygularının başkaları tarafından da yaşandığını görmekten haz duyar. 496 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS Modern toplumun yorgun insanı bu programlarla eğlenir. Argo ve basit, anlaşılır dilin kullanılması, görsel unsurlara yazılı unsurlardan daha çok yer verilmesi geniş kitlelerce bu ürünlerin tüketilmesini sağlar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Halk, bu ürünlerle gündelik hayatı arasında bir ilinti kurabildiği ölçüde mutludur. Eğer bu ilintiyi kuramıyorsa zaten o ürünlere popüler demek mümkün olmaz. Bu bağlantı mutlaka olmalıdır. Popüler kültüre olumsuz bakanlar ise onun uygarlık için tehlike olduğunu, alçak zevklerin ve ilgilerin kültürü olduğunu belirtir ve bu nedenle de aşağılarlar. Bu anlayışa göre popüler kültür, üst kültürün öğelerine sahip değildir. Çünkü üst kültür seçkinlere aittir, geleceğe dönük, mükemmel bir kültürdür. Popüler kültür ise üst kültürün tam zıttı; diğer bir deyişle düzeyi düşük, sayısal çoğunluğa ait ve genellikle kitle iletişim araçlarıyla yayılan kültürdür (Erdoğan, 1999: 46). Kitle iletişim araçları yoluyla oluşturulan ve yaygınlaşan popüler kültüre ilişkin eleştiriler ve karşı çıkışlar, bu kültürün sosyal kişileri, özne konumundan sıyırdığı, tek tipleştirdiği, yozlaştırdığı ayrıca kitle iletişim araçlarının manipüle edici “şeyleştirici” ve “nesneleştirici” müdahalesinin aracısı olduğu yönündedir (Marcuse, 1975: 27) Bu eleştirilere göre, artık gündelik yaşam kültürüne; metalaşmış, ucuz ve çaba gerektirmeyen, geçici ve raine olmayan popüler eğlence endüstrisinin kültürü hakim olmaya ve yerleşmeye başlamıştır. (Çağan, 2003: 183). Sanayi öncesi (pre kapitalist) dönemde herkes için özel ve birer birer üretilen eğlence ve sanat ürünleri, manifaktür üretime geçilmesiyle birlikte kitle halinde üretilmeye ve dolayısıyla bayağılaşmaya ve orijinallikten çıkıp, sıradanlaşmaya başlamıştır. Sanatın, dinin, siyasetin, eğitimin, değerlerin, ahlakın, hukukun kısacası toplumsal yaşamın büyük bir bölümünün, kanaat önderleri, medya patronları ve(ya) hegemonik söylem odaklarınca kurgulanan popüler ikonlar, göstergeler, mitoslar, zihniyetler ve yorumlar tarafından işgal edilmesi, bu alanların bir gösteri ve seyirlik hale gelmesine ve yeniden üretilebilen tüketim nesneleri haline dönüşmesine zemin hazırladığı şeklindeki eleştiriler (Oktay, 2003; Oskay, 1983), genelde popüler kültüre olumsuz yaklaşanların ortak görüşlerini yansıtmaktadır. Bu olumsuz yaklaşımlar bir anlamda modernite eleştirisi niteliğindedir. Popüler kültüre olumlu yaklaşanlar “halk bunu istiyor”, “popüler olan, yaygın olan 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 497 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları haklıdır” görüşünü benimserken, olumsuz yaklaşanlar ise popülerin ticari, ucuz ve sıradan olduğunu ve bu kültürün esiri olan insanların birbirinin aynısı, standartlaşmış, ve yozlaşmış olduklarını savunmaktadırlar. Popüler kültür tanımında ortaklaşa paylaşılan görüş, gündelik yaşamın ‘tüketim kültürü” olması noktasındadır. Popüler kültür, iletişim araçlarının gelişkinliği ve içerdikleri mesajlarla bağlantılı olarak değerlendirilmekte ancak öz olarak, insanı tüketim nesnesi yapması, kendine ve topluma yabancılaştırması özellikleriyle tartışılmakta ve eleştirilmektedir Popüler Kültürün Özellikleri Popüler kültür, kültürel “şeylerin” teknolojik araçlarla üretimi ve geniş işbölümü etrafında kurulan kapitalist mal üretimi, pazarlaması, dağıtımı ve tüketimi biçimlerine dayanan bir kültürdür. Bu biçim olmayınca, örneğin teknolojik çoğaltma, seri üretim, TV ve basın olmayınca bu araçlara dayanan böyle bir kültür biçimi de olmamaktadır. Erdoğan ve Alemdar, “halka istediği veriliyor” veya popüler kültür “dayatılmayan, halkın kendini ifade eden halkı ve yaşadığını anlatan kültürdür” demenin, sermayenin çıkarına hizmet eden ciddi bir bilinç yönetimi anlamına geldiğini vurgulamaktadır (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 34-37). Burada yapılan bilinç yönetimi, halka sunulan daha doğrusu dayatılan ikir, olay, mal, hizmet vb.’nin aslında onlara dayatılmadığını, sunulan seçenekler arasından halkın özgür iradesiyle kendisi için en uygun olanı seçtiğidir. Ama burada halka sunulan, yönetimin ve sermayenin halk için uygun olduğunu düşündüğü şeylerdir. Dolayısıyla halk, bilinçli iradesiyle seçim yaptığını düşünürken aslında kendisine bilinçli olarak dayatılan ürünler arasından seçim yapmaktadır ve seçim şansı yalnızca kendisine dayatılan popüler şeylerle sınırlıdır. Popüler kültürün en önemli özelliklerinden birisi, benzeştirici bir kültür olmasıdır. Bu benzeştiriciliği, bireylere batılılık, doğululuk dürüstlük, laiklik, dindarlık, çağdaşlık, modernlik, milliyetçilik, şiddet, barışçılık, çılgınlık, duygusallık vb. çeşitli kimlikler sunmaktadır. Ancak bu benzeştiricilik hiçbir zaman birleştirici bir rol oynamamakta, sadece tek düze bir kültürü ortaya çıkarmaktadır. Kültürde çeşitlilik, zenginlik azalınca yabancılaşma kültürü orta498 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS ya çıkmaktadır. İşte bu yeni kimlikleşme aslında yeni bir kimliksizleşme yaratmaktadır. Köylü kentliye, birey topluma halk kendisine daha çok yabancılaşmaktadır. Televizyonlarda sinemalarda, gazetelerde yayınlananlar kitleleri uyuşturmakta ve kitleler yine bu tür araçlarla toplumsal sorunlar karşısında duyarsızlaşmaktadır. Buradan hareketle popüler kültür, bireylere farklı bir kimlik kazandırma kültürü olup, bu kültür yabancılaşma kültürüdür (Özkan, 2006: 34). Popüler kültür kanıtlanmış formüllerden çok fazla uzaklaşmaz. Yenilikçilik ve yaratıcılık yerine, daha önce denenmiş ve başarısı kanıtlanmış formüle uyum sağlayan, potansiyel kitlelere belirli bir süre ile sınırlı, çekici gelen ürünler sunmaktadır. Popüler kültür çeşitli yönleriyle diğer kültür türlerinden ayrılmaktadır. Popüler kültür, kitle kültürünün somut şekillerinden biridir. Kitle kültürü tekelci kapitalizmin hem mal hem de imajlar satışını yapan, uluslararası pazarın değişmelerine ve ihtiyaçlarına göre biçimlenip değişen, önceden-yapılmış, önceden kesilip biçilmiş, paketlenip sunulmuş bir kültürdür. Kapitalizmin kendi için üretirken ve gasp ederken, bu amaçla, kitleleri ücretli köle olarak kullanarak “kitleler için” yaptığı üretim ve bu üretimle gelen ‘yaşamı yapma yoludur.” Bu anlamda, popüler kültür pazar tarafından pazarda tüketim için “sipariş edilen, ısmarlama” kitle kültüründe, en popüler ürünleri ve tüketimleri anlatır. Popüler kültür kullanım ve tüketim kültürüdür. Kullanım ve tüketim, popülerin üretiminin ilk safhasından son-kullanım safhasına kadar her safhada vardır. Popülerin yaratılmasında, diğer popülerler kullanılır: Popüler spor; popüler sporcu ve sanatçılar popüler edilen ikirler ve ideolojiler; popülerleştirilmiş anneler ve kaynanalar; popüler televizyon ve televizyon programları; popüler magazin ve dergi kahramanları ve elbette zaman ve dil sınırlarını aşan popülerlerin en popüleri seks ve seksüel umutlar... Popülerlerle paketlenmiş popüleri, tüketiciler alır ve popüleri boğazlarına, saçlarına, yüzlerine, midelerine, üstlerine, ayaklarına “uygulayarak” popülerin popülerleştirilme sürecini tamamlarlar. Bu tamamlamada, tüm pazar mekanizması memnun gülümser. Tüketici eğer popülere katılmazsa veya kazara popüleri yakalayamazsa popüler bir şekilde tedirgin edilir ve tedirgin hisseder; huzursuzdur: Makyajı bittiği için, kendi olmayan kendini kendine ve başkalarına göstermeme telaşındaki popüler kullanıcı popüler makyajını alıncaya kadar gergindir, acı çeker. Popülerini alır, sürer ve rahatlar. Bu her gün veya periyodik olarak tekrarlanır. Böylece popülerini eksik etmeyen tüketici gü6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 499 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları lümseyerek hem popülerle kendini bulur hem de popüler olanın satışına katılır. Bu satışta kendi vücudu ve kendi ruhu en önde gelen taşıyıcıdır (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 35). Halk kültürü, diğer kültürlerden farklı olarak sözlü kültür özelliklerinin hemen hepsini kendinde taşır. Ong’a göre, sözlü kültürde kültürel deneyimler hafızayı pekiştirecek şekilde akla yerleştirilir. Sözlü kültürde zihin gücünün aslan payı, hafızaya aittir (Aktaran, Sözen, 2006: 62). Dolayısıyla halk kültürü ve yüksek/ elit kültür gibi popüler kültürün, hafızada kalıcılığı yoktur. Popüler kültür ürünleri en az hatırlanan kültürel ürünlerdir. Popüler kültürde, sürekli kalıcılıkla değil, sürekli değişimle süreklilik aranır: Müzik alanında, popülerlik her hafta değişen “top 10” içine girmektir. Giyimde popüler olan şey mevsimlerle değişen modayla gelen güdümlü kültürel yaşamdır. Yeme ve içmede Pepsi ve Coca Cola; Marlboro ve Winston; Pizza Hut ve Pizza King; McDonalds ve Burger King arasındaki özgür seçim için tüketici kazanma mücadelesidir. Yine popüler kültür, satın alınan, halk/folk kültürü ise onu kullananlar tarafından yaratılanlardır. Birincisi ticari değere sahip olan bir maldır; ikincisinde satma ve satın alma gibi bir karakter yoktur; alınıp satılsa bile takas yoluyladır; para ile olsa bile, standartlaşma ve kitle üretimi ürünü karakterine sahip değildir; satışı imaj ve statü nedeniyle değil, daha çok kullanım değeriyledir (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 34-49). Diğer kültür türlerinden ayrılan popüler kültürün özellikleri şu şekilde belirtilebilir (Erdoğan, 2006: 75). • Formüller ve tekrarlarla standartlaştırılmıştır • Daha çok dileklerin gerçekleşmesini (fantezileri) ön plana çıkartır • Sistemin ve pazarın çıkarına ise (moda, soda, yiyecek, giyecek, içecek, eğlence) kolektiliği destekler; çıkarına karşıysa (örneğin işsizlik, grevler, ücret sorunu) bireyselliği vurgular • Ahlak ve resmi sansür karşısında risk almaz, çünkü amaca ulaşmak bu tür riski dışlar • Halk/folk kültüründen farklı olarak, popüler kültür onu kullanan toplum tarafından üretilen kültürel kaynaklardan oluşmaz 500 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS • Sadece ürün tüketilmez aynı zamanda insanın kendiyle ve başkalarıyla olan ilişkisel anlamlar tüketilir ve üretilir (“Marlboro” zehrinin tüketimiyle, “Samsun” zehrinin tüketiminin tükettiği ve ürettiği ilişkisel anlamlar farklıdır: Örneğin kişisel ve sosyal statü ve sınıfsal farklılıklar üretilir) • Yaratılan duyarlılık ve duygusallıklarla burjuva üretim ve yaşam tarzı yüceltilir ve idealleştirilir • Gösteriş ve imajlar/görüntüler özün üstüne çökertilir, önüne geçirilir. Popüler kültür yaşantımızın tüm alanlarına nüfuz etmektedir. Yediğimizde, içtiğimizde, giydiğimizde olan, kaçınamayacağımız geniş bir günlük yaşam alanını içine almaktadır. Bu kültürün ürünleri, kitle iletişim araçları aracılığıyla en çok genç kesimi etkilemekte ve bu kesim tarafından tüketilmektedir. Popüler kültür, edilgen, kendine ve topluma yabancılaşmış, kimlik sorunu yaşayan, birbirine benzeyen, toplumsal ve siyasal konulara duyarsız bir gençlik meydana getirmektedir ve dolayısıyla toplumun kültürel ve düşünsel kalitesi düşmektedir. 1960’lı ve 70’li yılların toplumcu, dayanışmacı, paylaşımcı, dünya görüsüne sahip yaratıcı genç kuşaklarının son zamanlarda bireyci, hazcı ve egoist bir dünya görüsüne sahip tüketiciler haline geldikleri görülmektedir. Toplumda Gençlik Dönemi Ve Gençlik Kültürü Gençlik, modernizmin bir ürünü olarak kentleşme, endüstri devrimi ve eğitim alanındaki reformlar sonucu, bugün anladığımız anlamda bir toplumsal kategori olarak ortaya çıkmıştır. Endüstri öncesi toplumlarda genç ve yetişkin aynı çatı altında yaşamakta, günlük yaşamda benzer aktiviteleri ve görevleri yerine getirmekte ve genç adeta yetişkinin bir minyatürü olarak yer almaktaydı. Sanayileşme ve kentleşme süreçleriyle birlikte gençlerin ve yetişkinlerin davranış ve aktivite alanları birbirinden ayrılmaya ve uzaklaşmaya başlamıştır. Aile yaşamının yeni biçimleri ortaya çıkmaya başlamıştır (Burcu, 1998:119-130). Toplumda gençlik dönemi süresinin uzaması, 19. yüzyıl sonrasında “kentleşme”, 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 501 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları “sanayileşme” ve “okullaşma” gibi toplumsal olguların sonucunda olmuştur. Yani “gençlik” bir bakıma modernizm ile birlikte doğmuş ve zamanla insan yaşamının gittikçe uzayan bir evresi olma özelliğine sahip olmuştur. Sanayileşmeye bağlı olarak ortaya çıkan işbölümü ve mesleki ihtisaslaşma, toplumda eğitimli işgücüne olan ihtiyacı doğurmuştur. Sanayi toplumlarının ihtiyaç duyduğu yeni iş kollarında çalışacak olan personel, uzun bir eğitim sürecinden geçmek durumunda idi. Bu da geleneksel dönemde “küçük yetişkinler” olarak anılan yaş grubunun, artık ergen ya da genç olarak tanımlanması olgusunu gündeme getirmiştir. Artık bu yaş grubu, toplumsal üretim sürecinde değil, fakat bazı yükümlülükleri yerine getirene kadar aileleri ve devlet tarafından desteklenmesi gereken bir konum kazanmışlardır. Dolayısıyla genç, üretim sürecine dahil olabilecek bilişsel performansa ve donanıma ulaşıncaya dek tüketici birey konumunda yer tutar (Doğan, 2004:332; Kasapoğlu, 1991:578). Çocuklukla yetişkinlik arasında bir eşik olarak nitelendirdiğimiz bu geçiş süreci, içinde bulunulan toplumsal ve ekonomik koşullara göre hızlı veya yavaş bir seyir izleyebilmektedir (Neyzi, 2004:107). Örneğin Türkiye’de, toplumun zengin kentli ve eğitimli kesimlerinin uzun bir gençlik dönemi yaşadıkları söylenebilir, ama daha yoksul kesimlerde çocukluktan yetişkinliğe geçiş daha kısa süreli olmaktadır. Köyde yaşayan gençliğin, yetişkin rollerini üstlenmeye başlaması, kentte yaşayanlara oranla görece daha erken yaşlarda gerçekleşmektedir. Eisenstadt’a (1956) göre genç bu aşamada gelecekteki yetişkin yaşamına hazırlanır ve kişisel durumu ile daha geniş sosyokültürel yapı ve değerler bütünü ile arasında bir bağ kurmaya çalışır (Tezcan, 1981:14-15). Gencin içinde yaşadığı toplum, gençlik politikaları oluşturmaktan ailenin gündelik yaşamdaki davranışlarına değin bu gereksinmelere ne ölçüde duyarlı ise gencin gelişimsel görevlerini yerine getirmesi de o ölçüde kolaylaşır. Modernitenin gençlik dönemini daha uzun yıllara yayan bu etkisi ile gençlik kendine özgü bir kültüre sahip olma sürecine girmiştir. Bu bir bakıma gençliğin kendini ifade etme ihtiyacından doğmuştur. Çünkü gençlik dönemi, kimlik kazanma ihtiyacının en yoğun yaşandığı dönemdir. Kaldı ki bu gençlik bir de bilinçli olarak toplumun üretim ve karar alma sürecinden uzak tutulmaya başlanmışsa, gençlerin hakim kültür kalıpları dışında yapılanmış protest bir alt kültür grubunu oluşturmaları kaçınılmaz olmaktadır. 60’lı yıllarda bu gençlik kültürü, daha ziyade karşı kültür hareketleri çerçevesinde şekillenmiştir İngiltere’de “Teddy Boys” lar, “Me502 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS şin ceketliler”, Amerika’da “Dazlaklar”, Almanya’da görülen “Punkçu” gençlik, II. Dünya Savaşı sonrası “savaşma, seviş” sloganıyla ortaya çıkan “Hippiler” ve “Çiçek Çocukları” (Doğan, 1991:567). 1960’lı yıllar, Amerika’dan Avrupa’ya, Çin ve Japonya’da dahil olmak üzere tüm Uzak Doğu’ya yayılmış olan bir “başkaldırı” ya da “sistem karşıtı” hareketlere sahne olmuştur. Tüm dünya gençliği, başta içinde yaşadıkları toplumsal yapılar olmak üzere, yaşadıkları dünyanın ya da çağın toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel düzenine karşı bir başkaldırı eylemine girişmişlerdir. Bu hareketlerin Türkiye’deki benzerleri olarak da İstanbul “Bağdat Caddesi Gençliği” ve Ankara’daki Yüksel Caddesi ve Tunalı Hilmi Caddesi gençliği örnek verilebilir. Batıda gençlerin bu karşıt kültür hareketleri, açıkça modern dünyayı, başka bir deyişle sanayi toplumunun yerleşik değerlerini ve standartlaşan hayat tarzını hedef almıştır. Başlangıçta sanayi toplumuna alternatif bir hayat tarzı arayışına yönelen bu başkaldırı, zamanla değişik ittifaklar kurarak daha farklı sosyo-politik gelişmelerle bütünleşmiştir. 70’li yıllar bu dönüşümler bağlamında politize olmuş ve toplumsal duyarlılıkları hayli yüksek bir gençlik kültürünün döneme damgasını vurduğu yıllar olmuştur ( Şahin, 2005: 173-174). Türkiye’de, 1968 yılı sonrası öğrenci hareketleri ise, genellikle siyasal ve ideolojik bir görünüme bürünmüştür. Bunda ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarının çokluğu, bu sorunların çözümü konusundaki görüş ayrılıkları rol oynamıştır. Eğitim ve öğretim sorunları da yine 1968 sonrası hareketlerde rol oynamıştır. 1968 yılından sonraki öğrenci hareketlerini bir kısım çevreler ve ilgililer pek ciddiye almamışlar, önem vermemişlerdir. Bazı çevrelerce bu olaylar, toplumsal bir bunalımın ifadesi ya da toplumsal düzene karşı tepki olarak nitelendirilmiştir. Olaylara bu açıdan bakanlar, gençlik hareketlerini çağ gereklerine uymayan kurum ve değer yargılarının yarattığı patlamalar olarak görmüşlerdir. Söz konusu dönemde gençlerin şiddete başvurmaları da söz konusu olmuştur. Türkiye’de gençlik, Batı ülkelerindeki gibi tüketim toplumu ile bolluk uygarlığını eleştirmeden farklı olarak, böyle bir topluma eşitlik ve adalet içinde erişilmesini istemiştir, İşte bu isteklere sırt çevirmiş, ciddiye almamış yöneticilerin olayların şiddete dönüşmesinde sorumlulu6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 503 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları ğu oldukça fazladır. Siyasal partiler, öğrencileri kendi amaçlan için de kullanmak istemişlerdir. Oysa yöneticiler, Atatürk ilkeleri doğrultusundaki kalkınma modelini gerçekleştirecekleri yerde, gençleri farklı iki ideolojik gruba ayırmayı teşvik etmişlerdir. 12 Eylül 1980 sonrası gençler, toplumun öncüleri olarak değil, daha ziyade kavgacı ve tehlikeli unsurlar olarak görülmüştür. 1980 darbesini izleyen 1982 Anayasası, gençlerin önüne yeni engeller getirmiş, belediye düzeyinde mevzuat değişiklikleri ve gençlik örgütlerinin kapatılması dahil, genç insanların siyasete katılmasını engelleyen birçok yeni düzenleme getirilmiştir. Aradan geçen zamanda -1995’te seçmen yaşının 21’den 18’e indirilmesi gibi -bazı değişiklikler ve reformlar yapılmakla birlikte, gençlerin siyasi ve toplumsal yaşama katılımı için sağlanan fırsatlar sınırlı kalmıştır. Halen, siyasi partilerin halkın içindeki taban örgütleri görece zayıf ve genç kuşağın, özellikle genç kadınların, siyasette temsili çok zayıftır. Günümüz gençlik kültürü, ideolojik bölünmüşlüğün göreceli de olsa törpülenmesi ve 12 Eylül öncesinde yaşanan geçmiş kötü ve bunalımlı deneyimin toplumsal hafızalardaki izlerinin etkisiyle depolitizasyon sürecine girmiştir ve daha ziyade popüler tüketim kültürünün yönlendirdiği bir içerik ve konuma sahip olmuştur. 1980-1990’larda yetişen gençliğin siyasetle tanışması ironik olarak, çoğunlukla ailelerinin siyasete bulaşmaması gerektiğini söylemeleri üzerinden, aslında “siyasetle tanışılmaması gerektiği” prensibi üzerine olmuştur. Bu tembihler, siyasallaşmaya karşı korkulu bir çekinceyi psikolojik olarak beslemiştir. Okul bitene kadar siyasetten uzak durmak, siyasi bilgiye mesafeli kalmak demek, yirmili yaşların ortasına geldikten sonra siyasete ilgi duymanın bir hobi edinmek kadar kolay olmadığı gerçeği yüzünden zaten ölü doğmuş bir sınırdır (İnanır, 2005: 36). Türkiye’de Popüler Kültürün Gençliğe Yansımaları Daha önceleri toplumsal ve ideolojik hareketlerde kendisini gösteren karşı kültür görüntüleri, son yıllarda daha ziyade bireysel başkaldırı şeklinde kendisini göstermektedir. Yine, modern dönemin gençlik anlayışı, tüketim ve cinsellik ve popüler kültür ürünlerine aşırı ilgi çerçevesinde belirmekte dolayısıyla toplumsal, siyasal ve düşünsel alanlara kafa yormayan, bu 504 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS konulara ilgi duymayan, duyarsız bir gençlik karşımıza çıkmaktadır. Belli bir kültür biçimi içinde eriyen bu gençler tercihlerinde, hareketlerinde sınırlandırılmış seçenekler çerçevesinde kendilerini ve tercihlerini geliştirme zorunluluğu altında kalmadan yaşamaktadırlar. Toplumsal sistem ve kitle iletişim araçları tarafında üretilen popüler kültür ürünleri, gençleri çılgınca bir tüketime yöneltmekte, şiddet, cinsellik ve pornograik yayınlar gençler için hakim bir kültür oluşturmaktadır Bu yaş grubunun özelliklerine, ilgilerine uygun ticari amaçlı bu popüler kültür ürünlerinin, bir kitle pazarı yarattığı görülmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda gençlik kültürleri, açık sistemler olarak değerlendirilmesi gereken küresel melez kültürler olarak tanımlanmaktadır ve gençliğin aslında geç kapitalizmin çelişkilerini cisimlendirdiği öne sürülmektedir. Gençler aynı zamanda dünya vatandaşı olarak nitelenmektedirler, başka bir deyişle gençlik, küresel kentlerde, yerel kültür ile ulus aşırı kültür gövdeleri arasındaki dinamik kesişme noktası olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Küreselleşme, doğu ile batı karşıtlığını ve bölgeler arasındaki farklılıkları belirsizleştirmiştir. Küresel bir gençlik kültürünün son yıllardaki yükselişi, küresel kentlerde yaşayan gençlerin deneyimlerinin birbirine giderek daha çok benzediğini göstermektedir (Neyzi, 2004:109-110). Bireylerin zamanla hangi sebepler ışığında, popüler kültüre ayak uydurdukları önemli bir konudur. Bunun temelde iki ana nedeni var gibi gözükmektedir (Gök, Duman ve Soylu, 2008: 29). Birincisi popüler kültürün oluşturduğu “estetik” anlayışı dışında kalacak olan bireylerin, bir açıdan toplumsal beğenilerin de dışında kalacağı ve toplum içerisinde öteleneceği gerçeğidir. Özellikle ergenlik döneminde ortaya çıkan bu durum, zamanla birbirine benzeyen milyonlarca insan yaratmış olsa da, gelişmekte olan bireyleri zorlamaya devam etmektedir. Bu da zamanla ortaya bireyin tercihlerini çoğunluk doğrultusunda, “popüler kültür” doğrultusunda belirlemesine yol açıyor. İkinci neden ise, bireylerin kendileri için yaratacakları özel alanların daha doğrusu toplum içerisinde sahip oldukları yerin bir açıdan popüler kültüre bağlı olmasıdır. Bir nevi özel 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 505 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları hayatını korumak ve oluşturmak için, bireyin kalabalık içerisinde kaybolmak istemesi, kendisini kültür açısından “normal” kabul edilen bir noktaya getirmesinde yatıyor. Bu normalleşme isteği aykırı olana yöneltilen merak ve baskıyı üzerinden alarak kişiyi ‘bir’ olmanın zorluklarından kurtarıyor. Toplum içinde aykırı kalmanın utancı ve baskısı böylece kalkıyor. Kalıplara göre yaşamanın getirdiği kolaylık insanları, düşünmek yani kafa yormaktan alıkoyuyor. Belli bir kültür biçimi içinde eriyen bu insanlar tercihlerinde, hareketlerinde sınırlandırılmış seçenekler çerçevesinde kendilerini ve tercihlerini geliştirme zorunluluğu altında kalmadan yaşamaya devam ediyorlar. Hayatın her alanını kapsayan, yoğun biçimde yaşanan ve tüketilen popüler kültür, sermaye sahipleri tarafından üretilir, denetlenir ve geniş kitlelerce tüketilmesi beklenir. Popüler olan bu ürünler kitle iletişim araçları ile varlık bulurlar. Popüler kültür ürünlerini radyo ve televizyon kanallarında, gazete ve dergilerin renkli sayfalarında, reklam aişlerinde, radyo ve televizyonların reklam yayınlarında tüketiriz. Büken’e göre, uzaktan kumandayla belirlenen bir yaşam cazibesine kapılmış Türk gençleri tam anlamıyla birer televizyon düşkünü oldular. Bu da sonuçta, Amerika’nın kültürel emperyalizmini medya aracılığıyla yaptığı, ve Türk gençlerinin kalplerini ve zihinlerini çeldiği anlamına geliyor. Oxford gömlekli, blue jeanli, Caterpillar’lı Türk gençlerini Amerika’daki benzerlerinden ayırt etmek oldukça zor. Bunun hem dış görünüş için, hem de ortak zihniyet açısından geçerli olduğu söylenebilir. Dış görünüşte oluşan değişikliklerin yanı sıra, “prestige”, “relax”, “image yapmak”, “look değiştirmek”, “cool olmak”, “trip yapmak”, “free takılmak”, gibi deyimler, bu tür bir dil kullanmanın sosyal ve ekonomik olarak kazandırdığı avantajların farkında olan Türk gençlerinin günlük konuşmalarına girdi. Her geçen gün daha fazla aile resmi ve dini bayramlarda evde kalıp, arkadaş ve akraba ziyaretlerine gitme yerine, birkaç gün kaçabilmek için taksitle de olsa tatil paketleri satın alıyor. Bir taraftan aileden gördüklerini kendi gelecek yaşamlarına da uygulayabilmek için “yuppie” olma istekleri ve kariyerlerinin mümkün kıldığı en kısa sürede servet sahibi olmayı gaye edinmeleri de olağan dışı sayılmaz. En kötüsü ise, gençlerin en azından bir kısmının Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olabilmek için yanıp tutuşuyor olmaları Büken, 2006: 52-53). 506 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS 1960”ların idealist, politize olmuş gençleri, 80”lerde işini bir şekilde halletmeye çalışan nesillere dönüşürken, günümüzde idealler, zenginlik ve başarı üzerine kurgulanmaya başladı. Daha çok 25 yaş ve orta öğrenim dönemi arasındaki genç nüfusa hükmeden popüler kültürün etkisiyle büyüyen gençlerin hedeleri, hayat yorumu, sevdikleri işler hep aynı... Bilgisayarlarla ilgileniyor, dil öğrenmek istiyor. İyi bir eşle evlenip, iyi bir evde oturup, iyi bir arabaya binmek istiyor. Başarı onlar için her şey. Ancak, buna kısa yoldan ulaşmayı tercih ediyorlar. Gençler kendini tanımlama sorunu yaşıyor. Kimlik ve değer kaybı had safhada. Dürüstlük ve çalışkanlık gibi argümanlar tersine döndü. Kısa yoldan para kazanmak, çalışmamak erdem ve ayrıcalık olarak görülüyor. Miskinlik de gözde. Bir ikir ya da inanç uğruna kendini feda etmeyi asla düşünmüyor.Sürekli bir başarı miti söz konusu ancak, çalışmadan başarıya ulaşma yolları aranıyor. Gençlerin kendilerine özgü jargonları var: Telaffuzları farklılaşıyor. Kelimeleri yayvan yayvan söylüyorlar. Prestige”, “relax”, “image yapmak”, “look değiştirmek”, “cool olmak”, “trip yapmak”, “free takılmak”, gibi deyimler kullanıyorlar. Giyimde de belirli ayrışmaları benimseyenler adeta üniforma giymiş gibi. Kızlar, boğazlı beyaz kazak, kot pantolon, kapitone tarzı mont giyiyor. Erkek de, kirli sakal, bırakıyor, saçlarını haif uzatıyor ve kot pantolon giyiyor... Bu tür çıkışları ünlülerden bir kişi yaptığı zaman yaygınlaşıyor. Yurt dışındaki ünlülerden de etkileniliyor. Kendilerine ait bir dünya kurmaya ve o dünyaya ait olmaya çalışıyorlar. “Farklı olup dışlanmaktan korkuyorlar”. Gençler mekan olarak daha çok alışveriş merkezlerine takılıyor. Buralardaki cafelerde bir araya geliyor, ya da oturdukları semtlerin ünlü caddelerini tercih ediyor. “İn” olmayan yerler, eğlencenin doğası gereği piyasa yapmak önemli olduğu için tercih edilmiyor. Gençler arasında ekonomi ve nüfusa bağlı olarak çok büyük uçurumlar var. Üst kesim gayet bireysel ve geniş maddi imkanlarla yetişiyor fakat bir o kadar da can sıkıntısı çekiyor. Değer edinemiyor. Yoksulluk çeken kesimin çocukları da değer edinemiyor. İçsel boşluk ve değer edinememe gençliğin ortak sorunu. Farklı olandan ve farklı olmaktan, dışlanmaktan korkuyorlar. Bir yere ait olma ihtiyacı duyuyorlar ve popüler kültür ile özdeşleşiyorlar. 1980 sonrası dönemde Türkiye’de gündelik yaşamın biçimlenmesinde önemli bir 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 507 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları yere sahip olan televizyon, dilden, müziğe, tüketimden politikaya hemen her şeyi etkileyerek gündelik yaşamı biçimlendirmiştir. Televizyonlarda sunulan, yarışmaların, eğlence programlarının, dizi ilmlerin, ilmlerin, reklamların, çizgi ilmlerin masumiyeti, tarafsızlığı ve belli bir ideolojiden uzaklığı düşüncesi ciddi bir yanılgıdır. Sonuç Eğitim, kültür, siyaset, din gibi üstyapısal kurumlar egemen sınıların kendi düşüncelerini ve eğilimlerini topluma dayatmalarının birer aracıdırlar. Değişen, bu araçların işlevi değil, içeriğidir. Aklın merkeze konduğu modernite, insanın aklı yönlendirdiği Ortaçağ karanlığının aksine, insanoğluna özgürlüğün kapısını aralayarak özne olma bilincini sunmuş, ancak toplumsal ilişkilerin insan yararına örgütlenmediği ve çıkar ilişkilerinin egemenliğini sürdürdüğü bir nesnellikte, akıl insana yabancılaşarak onu denetleyen ve yönlendiren değil, yabancılaşmanın asıl nedeni olan bir güç haline gelmiştir. Kâr etme hevesine eşlik eden, duyarsız bir toplum yaratma düşüncesi, pragmatizmi ve insan yaşamını kolaylaştırma iddiasını (Mc.Donalds, Pizza Hut, Fast Food kültüründe gözlemlenebileceği gibi) merkeze koyarak, kendisini çekici kılmış, kolay tüketilen ve bireyi toplumsal yük ve sorumluluklardan uzaklaştırarak, kaçışçı bir ahlakı besleyen kitle kültürü, bilimi, sanatı ve tüm insani değerleri, pazarda alıcı bekleyen ve kâr getiren metalara dönüştürmüştür. Sermaye sahipleri tarafından üretilen, denetlenen ve geniş kitlelerce tüketilmesi beklenen popüler kültür ürünleri, özellikle kitle iletişim araçları ile özellikle gençleri hedef almakta ve bu kesim üzerinde çok etkili olmaktadır. Hızlı tüketimin, süreksizliğin, kalıcı olmayan ürünlerin ve buna dayalı insan ilişkilerinin sonucu olarak ortaya çıkan popüler tüketim kültürü, insanı nesneleştirmekte, düşünceyi, anlamayı, yorumu ve entelektüel birikimi engellemektedir. Popüler kültür, tıpkı teknoloji ve sermaye akışı gibi, sınır tanımaz biçimde yerküreyi kuşatmaktadır. Küresel popülizm zannedildiği gibi, birleştirici değil, teslim alıcı, göz boyayıcı, öteki kültüre yaşama şansı veriyor gibi görünüp ama aslında kendi değerlerini dayatıcı, bütünleşmeye yanaşmadan karşıdakinden uyum bekleyen, uyumsuzları düşman imgelerle kuşa508 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı Gülay ERCİNS tan bir niteliktedir. Çocukları ve gençleri eğitmeye çalışanlar, sadece anne-babalar, eğitim kurumları değildir. Uluslararası sermaye, yerli işbirlikçilerini, kendi menfaatleri doğrultusunda, kültür emperyalizmini moda, gençlik, müzik, ilm, fast-food ve etnik köken unsurlarıyla gençlerimize aşılamaya çalışmaktadır. Çağdaş anlayış düşüncesi ile birçok TV programı, toplumsal değerlerimize yıkıcı bir şekilde saldırmakta, bayağı bir hayat tarzı empoze etmektedir. Özellikle gençler, aldırmaz, vurdumduymaz, her şeye boş ver mantığıyla yaklaşan bir kitle haline getirilmeye çalışılmaktadır. Dolayısıyla ahlaki normlar ve toplumsal değerler erozyona uğramakta, kültürel kimliği belirleyen geleneksel yaşam tarzları kaybolmaktadır. Toplumların sürekliliğinde önemli bir potansiyel güç olan gençliğin, bedenen ve ruhen sağlıklı gelişimi, toplumların güvenli geleceği açısından çok önemlidir. Bu açıdan, popüler kültürün etkisini kıracak bir takım eğitim politikalarına ihtiyaç vardır. Bu kapsamda, erken yaşlardan itibaren gençlerin eğitim kurumlarında düşünen, eleştiren, sentezleyen, yorumlayan, rasyonel seçim yapabilen, kendi sorunlarıyla baş edebilen, kendi yeteneklerinin farkında olan bireyler olarak yetiştirilmeleri önemli olmaktadır. Bu çerçevede, eğitim kurumlarındaki müfredatın yeniden gözden geçirilmesi, öğrencinin zihninde gerçek bilim, sanat ve felsefe ürününün ne olduğuna ilişkin kavramsal bir kategorinin oluşturulması erken yaşlardan başlanılarak gerçekleştirilmeli, özgün düşünsel birikime sahip bireyler olarak yetişmeleri eğitilmeleri gerekmektedir. 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 509 Türkiye’de Popüler Kültür Görünümleri ve Gençliğe Yansımaları KAYNAKÇA Batmaz Veysel ve Aksoy Asu, (1995), Türkiye’de Televizyon ve Aile, Ankara: Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları. Burcu Esra, (1998). “Gençlik Teorilerinin Sınılandırılmasına İlişkin Bir Çalışma”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt:I, Sayı. 1-2, ss. 105-136. Büken Gülriz, “Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, (3. Baskı), Ankara: Doğu Batı Yayınları, ss.43-53. Çağan Kenan, (2003), Popüler Kültür ve Sanat, Ankara: Altınküre.Yayınları. Doğan İsmail, (1991), “Gençlik ve Gençlik Sorunları”, Türk Aile Ansiklopedisi, Cilt II., Ankara: T.C Başbakanlık Aile Araştırmaları Yayınları, No:72, s.562-575. Erdoğan İrfan, (1999), “Popüler Kültür Alanında Egemenlik ve Mücadele”, Popüler Kültür ve İktidar, (Derleyen: Nazife Güngör), Ankara: Vadi Yayınları. Erdoğan İrfan ve Alemdar Korkmaz, (2005), Popüler Kültür ve İletişim, (2. Baskı), Ankara: Erk Yayınları. Erdoğan İrfan, (2006), “Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, (3. Baskı), Ankara: Doğu Batı Yayınları, ss. 67-96. Erol Ayhan, (2005), Popüler Müziği Anlamak: Kültürel Kimlik Bağlamında Popüler Müzikte Anlam, İstanbul, Bağlam Yayınları. Gök Ömer Faruk, Duman Onur Boran, Soylu Abdurragıp, “Poplüler Kültür”, Sert Sessiz Dergi, Nisan, 2008, ss.26-34. İnanır Samet, (2005), “Bildiğimiz Gençliğin Sonu”, Birikim Dergisi, No: 196. Kasapoğlu Aytül, (1991), “Gençlik Sorunlarına Çözümleme Yaklaşımları”, Türk Aile Ansiklopedisi, Cilt II, Ankara: T.C Başbakanlık Aile Araştırmaları Yayınları, No:72, s. 510 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 577-584. Gülay ERCİNS Marcuse Herbert, (1975), Tek Boyutlu İnsan, (Çev. A. Timuçin, T. Tunçdoğan). İstanbul: May Yayınları. Mutlu Erol, (2006), “Popüler Kültürü Eleştirmek”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, (3. Baskı), Ankara: Doğu Batı Yayınları, ss. 11-42. Neyzi Leyla, (2004), “Ben Kimim?” Türkiye’de Sözlü Tarih, Kimlik ve Öznellik, İstanbul: İletişim Yayınları. Oktay Ahmet, (2002), Popüler Kültürler, İstanbul: İletişim Yayınları. Oskay Ünsal, (1983), “Popüler Kültürün Toplumsal Ortamı ve İdeolojik İşlevleri Üzerine”, Kitle İletişiminde Temel Yaklaşımlar, (Der: Korkmaz Alemdar- Raşit Kaya), Ankara: Savaş Yayınları, Özbek Meral, (2002), Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski, İstanbul: İletişim Yayınları. Özkan Hasan Hüseyin, (2006), “Popüler Kültür ve Eğitim”, Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt: 14, No. 1. Rowe David, ( 1996), Popüler Kültürler: Rock ve Sporda Haz Politikası, (Çev: Mehmet Küçük), İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Sözen Edibe, (2006), “Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi”, Doğu Batı Düşünce Dergisi, (3. Baskı), Ankara: Doğu Batı Yayınları, ss. 55-66. Şahin Cem, (2005), “Türkiye’de Gençliğin Toplumsal Kimliği ve Popüler Tüketim Kültür”, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, ss.157-181. Tezcan, Mahmut, (1981), Kuşaklar Çatışması: Okuyan ve Çalışan Gençlik Üzerine Bir Araştırma, Ankara: Kadıoğlu Matbaası. 6. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiri Kitabı 511