Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, TÜRK YÖNETİM TARİHİNDE LİYAKAT
Gerek kamu gerekse özel sektörde liyakat ilkesi bir vazgeçilmezdir. En güçlü devletlerin yönetiminden en basit bir işin yürütümüne değin, işi yürütecek olanların gerekli liyakâta sahip olmaları şarttır. Aksi takdirde ödenecek bedel kaçınılmazdır. Bu bedel, dün için cihanşümul bir Osmanlı Devleti dahi olabildiyse, bugün için en az aynı nispette bir kayba neden olabilecektir. Dolayısıyla liyakat sahibinin hiçbir "aykırı” vasfı yahut kimliği ve tevdii edecek olanın tercihleri, liyakatli olana "emanet”in verilmesine mâni olmamalıdır. Dünden bugüne, siyasetname türü eserlerin buluştuğu ortak payda budur. Ayrım gözetmeksizin her iş, ehil olana teslim edilmelidir. Türk-İslâm tarihi öğretimizin bir parçası olarak siyasetnameler, liyakatli olabilmeyi adil olmaya, adil olabilmeyi ise iman sahibi olabilmeye bağlanmıştır. Bu çalışma ile kadim yazın tarihindeki siyasetname evreninden 25 adedi ile liyakat kavramının mahiyeti ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonrasında öz değerler üzerinden ortaya konan liyakat kavramının varlığı, seçilen 10 kariyer mesleğe giriş sürecinde incelenmiş ve "liyakat açmazı” kavramı ortaya konmuştur. Son kısımda ise yazarların değerlendirmelerine yer verilmiştir.
YÖNETİCİ ATAMALARINDA LİYAKAT VE EHLİYET İLKESİ, 2020
Ülkemizde ve dünyada kamu ve özel sektörde önemli bir sorun, yönetici atamalarında liyakatsiz ve ehliyetsiz atamaların yapılmasıdır. Ülkemizde kamu kurumları atamalarında liyakat ilkesine bakılırken, ehliyet ilkesinde farklı yorumlarla yapılan değişik algılanmalar söz konusudur. Liyakatin, sadakat olarak yorumlanmış olması da mümkündür. Bu tür atamalar kurumsal imajlarda ister istemez kötü etkilere sebep olmaktadır. Bu çalışmada birinci başlıkta yönetici kavramı hakkında literatür taraması ile kavramsal açıklama yapılacaktır. Öncelikle yönetici kavramının net olarak anlaşılması bu çalışma için daha uygun olacaktır. Kurumlarda ortaya çıkan bir diğer yönetici sorunu da yönetim modelleri ile ortaya çıkmıştır. Bu yönetim modelleri ikinci başlıkta açıklanarak, yaşanan yönetici farklılıkları için bir sınıflandırma yapılacaktır. Yöneticilerin, yönetim anlayışlarında ortaya çıkan farklılıkların daha iyi anlaşılması açısından bu bölümde, tiplemeler ile daha iyi ve akılda kalıcı bir açıklama yapılacaktır. Üçüncü başlıkta bir yöneticide olması gereken ve aranan özellikler hakkında bir çalışma yapılarak, bu özellikler hakkında detaylıca bilgi verilecektir. Yönetici seçiminde aranan kriterler için de bir sınıflandırma yapılarak kişisel, iş ve iletişim alanlarında olması gereken kriterlere madde madde yer verilecektir. Dördüncü başlıkta yönetici seçiminde olmazsa olmaz iki kriter olan ehliyet ve liyakat kavramları daha net bir şekilde anlaşılması için kavramsal bir çalışma yapılarak, örneklerle açıklanmaya çalışılacaktır. Beşinci ve altıncı başlıklarda, ilk dört başlıkta yapılan kavramsal ve literatür çalışmasından ayrı olarak yönetici seçiminde ehliyet ve liyakat konuları üzerine bir karşılaştırma yapılacaktır. Beşinci başlıkta ehliyet ve liyakatin kamu ve özel sektör alanında yönetici atamalarında kadro, pozisyon ve unvanların önemi ve konumu hakkında bir değerlendirme yapılacaktır. Altıncı başlıkta ‘‘Ehliyet ve liyakat mi yoksa ehliyet ve sadakat mi?’’ arasındaki fark üzerinde bir tartışma yapılarak konu hakkında bir açıklama yapılacaktır. Yedinci başlıkta ise son olarak yüz yüze yapılan görüşmeler ile kamu ve özel sektör alanında yöneticilerle soru – cevap şeklinde gerçekleştirilen görüşme sonuçları analiz edilerek değerlendirmeler yapılacaktır.
4. Uluslararası Anadolu Tarım, Gıda, Çevre ve Biyoloji Kongresi, 2019
Dünya nüfusunun hızlı artışına paralel olarak gıda talebinde de artış yaşanması, alternatif enerji kullanımları için tarımın hammadde sağlaması gibi nedenlerle tarımsal üretimin artırılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Fakat dünyada ekilebilir alanların son sınırlarına ulaşması, girdi kullanımlarının verimliliği artırmada yetersiz kalmaya başlaması, doğal kaynakların sürdürülebilirliğinin önem kazanması, kaynakların daha etkin kullanımının gerekliliği gibi nedenlerle tarım sektöründe yeni yönetimsel yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni yönetimsel yaklaşımların uygulanabilmesi için geleneksel yöntemler kullanarak geçimlik üretim yapan işletmelerden ziyade, arazi bütünlüğü sağlanmış, kaynak yönetimi ve yüksek teknoloji kullanımı konusunda uzmanlaşmış tarım işletmelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada ikincil verilerden faydalanılarak Türkiye tarım işletmelerinin mevcut yapısal özellikleri incelenmiştir. Elde edilen bulgular değerlendirilerek, işletmelerin yeni yönetimsel yaklaşımları benimsemeleri, kaynaklarını etkin ve verimli kullanabilmeleri, işletme sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.
DİCLE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2022
Liyakat ilkesi, hem etkin, başarılı, adil ve demokratik bir yönetimin hem de rasyonel işleyen bir personel rejiminin en asli unsurudur. Günümüzde olduğu gibi tarihte de pek çok devlet adamı ve düşünür, liyakat anlayışını geliştirmek ve liyakati temel bir yönetim ilkesi olarak tüm devlet işlerine hâkim kılmak için büyük çaba sarf etmişlerdir. Bazıları liyakat ilkesini, adil bir yönetimin temel taşı olarak ön plana çıkarırken, bazıları da devlet işlerinin düzgün bir şekilde yerine getirilmesi ile demokratik bir yönetim sergilemenin en birincil şartı olarak ifade etmiştir. Bu çalışmada Türk ve İslam siyasi düşüncesinde liyakat ilkesinin önemini tartışmak üzere Farabi, Maverdi, Nizamülmülk ve Koçibey'in eserleri üzerinden bir içerik analizi yapılmaktadır.
Türk Yurdu Dergisi, 2016
7 Kasım 1864’te yayımlanan Tuna Vilâyet Nizamnamesi’nin Türk idari sisteminde yadsınamaz bir etkisinin olduğu kabul edilmekle birlikte; 151. yılına gelinmiş olan bu nizamnamenin Tanzimat ve Islahat Fermanları sonrası yeni bir boyut kazanmış olduğu bir gerçektir. Tanzimat ve Islahat hareketleri sonucu devletin hemen tüm kademelerinde uygulanan batı tarzı yenileme, taşra yönetiminde de etkili olmuştur. Bu süreçte taşra teşkilatı yapı ve işleyiş yönünden tamamen değiştirilmiş, Fransız ‘departemente sistemi’, taşraya uygulanmaya başlanmıştır.
KAYFOR22, 2022
Kamu yönetiminin disipliner ve olgusal anlamda gelişiminde nesnelleştirilmiş bir tarih anlatısı hâkim olmuştur. Batı siyasal düşüncesi 18. yüzyılın tarih-dışı bir doğa durumundan 19. yüzyılın tarih odaklı politik kültürel gelişimine evrilirken, kamu yönetimi anlayışı da bu nesnel tarih düşüncesinin izlerini takip etmiştir. Modern resmi tarih anlatısı ve yazımı da bundan bağımsız olmamıştır. Özneyi merkeze alarak kişilerin kendi yaşanmışlıklarının yazıldığı tarih anlatıları resmi düşünceyi doğrulayan, pekiştiren ya da sorgulatan ama nihai tahlilde ise yönetim düşüncesinin gelişimine stratejik bir yaklaşım getiren metinler olmuşlardır. Dolayısıyla geçmişten gelen idari müktesebatın geleceğe ışık tutması ve karar süreçlerini olgunlaştırması anlamında stratejik metinler olarak da görülebilir. Biyografi, otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi kategorilerde değerlendirilen bu tür metinleri kavramsal/kuramsal olarak ele alan ve konuya ilgi duyanlar haliyle tarihçiler olmuştur. Hollandalı tarihçi Jacques Presser tarafından 1958’de ilk kez kullanılan “egodocument” kavramı, onun mirasını sürdürerek “Ben Anlatıları ve Tarih Araştırmaları Merkezi”ni kuran Rudolf Dekker gibi isimler tarafından geliştirilmiştir. Türk Akademisinde de son dönemde konuya ilgi düzeyi artmaktadır. Biyografi, otobiyografi, mektup, günlük ve hatırat gibi metinlerin ben-anlatısı ya da mikro tarihçilik gibi kategorilerde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmaları literatürde yapılsa da sonuçta öznel bakış açılarını taşıdığı şüphe götürmez bir gerçektir. Çalışmanın da sınırlarını oluşturan bürokrat ve devlet adamlarının biyografileri üzerinden yönetim (düşünce) tarihini çalışmak; kamu yönetimi disiplinine ve kamu yöneticilerine yeni bakış açıları kazandırmanın yanında sosyal bilimlerde uzun bir dönem hâkim paradigma olmuş ve bugün bile akademide etkilerini hissettiren katı pozitivist yöntemleri tartışmayı sağlayabilecek bir nüve taşımaktadır. Bununla birlikte, Türk siyasal hayatının kaleme alınmasında mevcut aktör ve süreçler dışında bürokrat anlatılarının da titizlikle dikkate alınması gereğinin altını çizmektedir. Buradaki temel sorun biyografik metinlerin kavramsal ve kuramsal bir çerçevede nasıl bir yöntemle ele alınacağıdır. Zira resmi kayıtlarda olmayan ve kişilerin öznel bakış açılarını yansıtan söz konusu metinleri kullanmanın zorluğu ve mesuliyeti bu sahada çalışanların dikkatli ve ihtiyatlı olması gerekliliğini öne çıkarır. Bürokrat biyografileri, çapraz ve karşılıklı okumalarla yani karşı tarafı da dinleyerek çalışılması gereken metinlerdir. Devlet adamı ve bürokrat biyografileri konusunda İbnülemin Mahmud Kemal (1871-1957) (Son Sadrazamlar, Son Devir Şairleri, Son Hattatlar vb.) Türk kamu yönetimi pratiğini, düşüncesini ve en önemlisi de sorunsalını “içerden” ve bizzat yaşayarak aktaran önemli isimlerden biridir. Bu çalışma, otuz yılı aşkın bir sürede sadârete bağlı kalemlerdeki bürokrasi tecrübesi ile devasa sadrazamlar tarihinin malzemesini keskin gözlemi sayesinde derleyerek zihniyetindeki temel iki kavram olarak “eslâf”dan (öncekiler) alıp “ahlâf”a (sonrakiler) aktarmanın gayretinde olan İbnülemin’in Son Sadrazamlar eserinin nitel/yorumsamacı yöntem arayışları içinde okunmasına giriş mahiyetindedir. Anahtar Kelimeler: Biyografi, Ben Anlatısı, Öznel Tarih, Bürokrat Biyografileri
Özet: Bu araştırmada Hofstede'in kültür boyutlarından olan, Erillik/Dişillik boyutunu kullanarak, İran ile Türkiye'nin yönetim kültürlerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Araştırma, Türkiye'nin Ankara şehrinde olan Gazi, Hacettepe ve Ankara üniversitelerinde eğitim almakta olan İran ve Türkiye uyruklu öğrencileri arasından tesadüfi yolla ulaşılan 200 öğrenci arasında uygulanmıştır. Anket formlarının geçerli olması için bu üç üniversiteden aynı oranda İran ve Türkiye uyruklu öğrenci ve aynı oranda kadın ve erkek öğrencinin katılmasına çalışılmıştır. Araştırmada veriler anket yöntemini kullanılarak toplanmıştır. Toplanan veriler SPSS programı yardımıyla analiz edilmiş ve verilerin analizinde Tek Örneklem t-Test analizi, Abstract: In this paper, Iran and Turkey's Management Culture has been compared, using masculine and femenine size, and existed Hofstede culture size. The research has been done on 200 students with Iranian and Turkish natinality and who are studying in universities of Ankara city included Gazi, Hacettepe and Ankara universities. To make the survey admissible, we selected same ratio of Iranian and Turkish students and same ratio of male and female students. In this research, we used questionnair method. We analysis collected data using SPSS program. In given analysis One sample t-Test analysis, Independent Sample t-Test and Correlation Analysis have been used. According to findings in the research, in Iranian and
Türk İdare Dergisi, 2004
GİRİŞ Devlet harcamalarının gittikçe artması ve bütçe açıkları, hükümetleri yeni arayışlara ve tasarruf önlemlerine yönlendirmiştir. Bunlardan birincisi, kamu hizmetinin kapsamı daraltılarak harcamaların sınırlandırılmasıdır. Diğer bir yol ise vergilerin artırılmasıdır. Oysa bunların her ikisi de siyasetçiler için oy kaybı anlamına geldiği için tercih edilir yöntemler değildir. Geriye daha düşük maliyetle daha çok iş üretmenin yolunu aramak kalmaktadır. Dolayısıyla bu yol devlet yönetiminde verimlilik, etkinlik ve tasarrufun sağlanmasından geçer. Bu çalışmada devletin bütçe açıklarının azaltılmasına katkı yapabileceğini düşündüğümüz "etkin devlet" kavramı üzerine odaklanılmıştır. Etkinlik kavramının devlet yönetimi bakımından anlamı üzerinde durulmuş ve etkinliğin nasıl anlaşıldığı açıklanmıştır. Ardından, Türkiye bakımından önem taşıdığını düşündüğümüz kurumsal yapının güçlendirilmesi, insan kaynakları yönetimi, liyakat sistemi ve fayda-maliyet analizi gibi konulara değinilmiştir. Burada ileri sürülen görüşlerin etkin devleti gerçekleştirmede yeterli olmayacağı açıktır. Amacımız bu yoldaki arayışlara katkı sağlayabilmekten ibarettir. I. ETKİNLİK KAVRAMININ TARİHSEL GELİŞİMİ Rekabetçi bir dünya, tanım gereği kaynakların kıt olduğunu ima eder. Dolayısıyla, kaynakların geliştirilmesi yaşamın devam edebilmesi için gereklilik oluşturur. Bu yüzden gerek devletin gerekse özel kesimin, etkin ve verimli üretim yöntemleri bulma konusunda medeniyetin başlangıcından itibaren bir çaba içinde olduklarını söylemek çok da yanlış olmaz. Aslında, eski ya da ilkel dönemlerde bile üretimle ilgilenmemiş bir topluluk düşünmek oldukça zordur. Hobbes'un kurguladığı ilkel dönemde kaynakların kıt olmasından dolayı "insan insanın kurdu" olmuştur. Daha çok ve daha iyi kaynaklara ulaşma ihtiyacı beraberinde sert ve acımasız koşulları getirmiştir. Kaynakların sınırlı olması ve ihtiyaçları karşılamada yetersizliği, ilkel koşulların gittikçe azalmasından ziyade artmasına yol açmıştır. Verimliliğin ve etkinliğin ne zamandan beri bilinçli bir sosyal sorun olarak ortaya çıktığına karar verebilmek, büyük oranda bu sorunun tanımlanmasına bağlıdır. Şayet verimlilik en geniş anlamıyla üretimin artırılması veya kaynakların ele geçirilmesinin artırılması olarak düşünülürse, bu kavramın gerçekten de çok eskilere gittiği söylenebilir. Bazı akademisyenler eski medeniyetlerin üretim şekilleri ve bunların yol açtığı problemler üzerinde durarak verimlilikle ilgili analizler yapmışlardır. Örneğin Nash(1969:8) M.Ö. 1100'lerde Mısır medeniyetinin yok olmasının nedenleri arasında "yönetsel sistemlerinin etkinliklerinin gittikçe azalmasını" ve dini yöneticilerin "kaba, katı ve sert dinsel formalizme, esnek yönetsel uygulamalardan daha fazla önem vermelerini" göstermektedir. Gladden(1972:2) ise daha işlevsel yaklaşarak 9000 yıl önce tarımın yükselmesi sonucunda toplumların lider, yönetici ve işçi olmak üzere üçlü bir sınıfsal yapıya kavuştuğunu ileri sürmektedir. Sümerler, Astırlar ve diğer Yahudi kabilelerinde tarımın ön plana çıkması ve toprak kullanımı sonucunda, aralarında belirgin kimlik farklılıklarının olduğu üç değişik sınıfın oluştuğunu ve bu ayrımlaşmanın daha sonraki jenerasyonlara intikal ettiğini ileri sürmektedir. Ancak, bu görüşler verimliliğin medeniyetler üzerinde etki eden faktörlerden bir kısmına işaret etmektedir. Verimliliğin böylesine geniş ele alınması aslında pek faydalı değildir. Çünkü üretim ve verimlilik kavramları birbirleriyle ilgili kavramlardır ama birbirinin aynı değildirler. Yeterli bir üretim en
6.YILDIZ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI, 2019
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Medición de Color de frutas (manzana verde, limón y mandarina) en distinto grado de madurez, 2021
La circulación de las ideas de América Latina-Caribe por el mundo, 1970-2000, , 2021
Más allá de la pérdida de especies: Interacciones ecológicas en el Antropoceno, 2024
Kulturni transfer Evropa-Srbija u XIX veku. Ur. Slobodan G.Marković. Beograd: Institut za evropske studije-Dosije, 2023
Journal of …, 2005
International Journal of Osteoarchaeology, 2013
International Journal of Environmental Research and Public Health, 2021
Malaysian Online Journal of Educational Sciences, 2019
Annals of Intensive Care
Arthroscopy: The Journal of Arthroscopic & Related Surgery, 2011
Materials Letters, 1996