Dilde açıkça söylenmesi durumunda uğursuzluk getireceğine, zararı dokunulacağına inanılan veya toplumun ahlak, görgü kurallarına aykırı görülen bazı kavramlar farklı kelimelerle ifade edilir. Türk lehçelerinde de bunun örneklerine çok...
moreDilde açıkça söylenmesi durumunda uğursuzluk getireceğine, zararı dokunulacağına inanılan veya
toplumun ahlak, görgü kurallarına aykırı görülen bazı kavramlar farklı kelimelerle ifade edilir. Türk
lehçelerinde de bunun örneklerine çok rastlanır. Mesela, gerçek adını söylersek, gelip sokar korkusuyla
“yılan” sözcüğü için farklı ifadeler kullanılır: Türkiye Türkçesinde “adı batasıca”, Kazakçada “tüyme”
(düğme), Tuva Türkçesinde “uzun kurt”, Türkmencede “kara kayış” vs. Bunun gibi gelip saldırır
korkusuyla ayının, kurdun; bulaşır korkusuyla hastalık adlarının da farklı ifade edildiğini görmek
mümkündür. Ayrıca, bazı Türk boylarında gelin, gelenek gereği eşinin yaşça büyük akrabalarının
isimlerini söyleyemez, onlara başka adlarla hitap eder. Bunlar belli inanışlardan kaynaklanırkenbir
kısım kavramlar ise, toplumun adabına aykırı gelmesinden kaçınmak amacıyla farklı ifade edilir. Mesela
“tuvalet” yerine “yüznumara”, “lavabo”; “öldü” yerine “vefat etti”; “kör” yerine “görme engelli” deriz.
Dil biliminde bu olaya güzel adlandırma (örtmece) denir. Bir bakıma güzel adlandırmalar Türk
lehçelerinin kelime varlığını zenginleştirme ve geliştirmede önemli rol oynayan bir olgudur. Bunlar bir
yandan dildeki eş anlamlı kelimelerin, diğer yandan eş sesli kelimelerin sayısını çoğaltırlar. Bu konuda
birçok araştırma yapılmasına rağmen, bunları sınıflandırma sorunu tam çözüm bulmuş olmayıp farklı
yaklaşımlar mevcuttur.
Bazı araştırmacılara göre, uğursuzluk getireceği veya bir zararı dokunacağı korkusuyla, yani belli bir
inanıştan dolayı farklı ifade edilen kavramlara tabu (yasak kelimeler) denir. Tabuların, yani yasaklanan
kelimelerin yerine güzel adlandırma örnekleri kullanılır. Dolayısıyla, yasak kelimeler ile örtmeceler
birbiriyle ilişkilidir.
Bir kısım araştırmacı ise, bunların birbirinden farklı dil olayı olduğunu, tabuların aslında bir inanca
bağlı olarak meydana geldiğini; örtmecenin ise, pek hoş görülmeyen, ayıp sayılan kaba ifadeleri daha
kibar bir şekilde belirtme amacından kaynaklandığını, dolayısıyla onların farklı sınıflandırılması
gerektiğinisavunurlar.
Görüldüğü üzere, her iki olayda da kavramların gerçek adlarıyla ifade edilmesinden kaçınılmakta,
istenilmeyen ifadeler başka ifadelerle değiştirilmekte, fakat bunlar farklı sebeplerden
kaynaklanmaktadır. Birinde bir inanış, diğerinde ise toplumun ahlak ve adap kuralları söz
konusudur.Aslında bunlar arasında kesin bir sınır belirlemek zordur.Dolayısıyla, bu tür kelimeleri
sınıflandırmada zorluklar yaşanmaktadır. Söz konusu iki olay birbiriyle ilişkili mi, yoksa tamamen farklı
olaylar mı? Bu sorun çözüm beklemektedir. Bunların teferruatlı incelenmesi Altayistik araştırmaları için
de büyük önem arz edecektir