Cumhuriyet Senatosu'nda Bingöl'ü temsilen en uzun süre görev yapmış olan Dr. Arif Hikmet Yurtsever, 1925 yılında Bingöl'de doğmuştur. Bingöl'de 10 yıl hekim olarak çalıştıktan sonra 1966 yılındaki üçte bir senato yenileme seçimlerinde,... more
Cumhuriyet Senatosu'nda Bingöl'ü temsilen en uzun süre görev yapmış olan Dr. Arif Hikmet Yurtsever, 1925 yılında Bingöl'de doğmuştur. Bingöl'de 10 yıl hekim olarak çalıştıktan sonra 1966 yılındaki üçte bir senato yenileme seçimlerinde, Adalet Partisi'nden aday olmuş ve seçimleri kazanarak 1975 yılına kadar senatörlük görevini devam ettirmiştir. Bu süre zarfında Yurtsever, başta Bingöl olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesi'nin sorunlarını senatoya taşımış ve sorunlara çözüm bulmaya çalışmıştır. Aynı zamanda Türkiye'nin doğusunun kalkındırılmasının hayati derecede önemli olduğuna inanmış ve bunun için senatoda mücadele vermiştir. Kendi bölgesinin sorunlarının dışında ülkenin genel meseleleriyle de ilgilenmiş ve buna ilişkin görüşlerini açıklayarak hükümetlere önerilerde bulunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal hayatında cepheleşme/kutuplaşma olgusu günümüz siyasal hayatında da hala etkisini göstermektedir. 1902 Jöntürkler Kongresi ile başlayan siyasal gelişmeler ve söylemlere ilişkin ayrılıklar daha sonraki... more
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal hayatında cepheleşme/kutuplaşma olgusu günümüz siyasal hayatında da hala etkisini göstermektedir. 1902 Jöntürkler Kongresi ile başlayan siyasal gelişmeler ve söylemlere ilişkin ayrılıklar daha sonraki dönemlerde siyasal ve toplumsal hayatta belirleyici bir özellik kazanmıştır. Bu açıdan siyasal hayatta ortaya çıkan cepheleşme olgusu belli dönemlerde resmiyet kazanarak toplumsal hayatı da önemli ölçüde etkilemiştir.
Milliyetçi Cephe Hükümetleri Türk Siyasi hayatına damgasını vuran bir hükümet olmuştur. 1973 seçimleri neticesinde koalisyonlar Türk Siyasi Tarihine yeniden girmiştir. Basın hükümet kurma çalışmalarında görüş ve bildirimlerde etkili... more
Milliyetçi Cephe Hükümetleri Türk Siyasi hayatına damgasını vuran bir hükümet olmuştur. 1973 seçimleri neticesinde koalisyonlar Türk Siyasi Tarihine yeniden girmiştir. Basın hükümet kurma çalışmalarında görüş ve bildirimlerde etkili olmuştur. Özellikle Adalet Gazetesi Milliyetçi Cephe Hükümeti' nin kurulmasından etkili olan gazetelerden birisidir.
Cumhuriyet Senatosu'nda Bingöl'ü temsilen en uzun süre görev yapmış olan Dr. Arif Hikmet Yurtsever, 1925 yılında Bingöl'de doğmuştur. Bingöl'de 10 yıl hekim olarak çalıştıktan sonra 1966 yılındaki üçte bir... more
Cumhuriyet Senatosu'nda Bingöl'ü temsilen en uzun süre görev yapmış olan Dr. Arif Hikmet Yurtsever, 1925 yılında Bingöl'de doğmuştur. Bingöl'de 10 yıl hekim olarak çalıştıktan sonra 1966 yılındaki üçte bir senato yenileme seçimlerinde, Adalet Partisi'nden aday olmuş ve seçimleri kazanarak 1975 yılına kadar senatörlük görevini devam ettirmiştir. Bu süre zarfında Yurtsever, başta Bingöl olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesi'nin sorunlarını senatoya taşımış ve sorunlara çözüm bulmaya çalışmıştır. Aynı zamanda Türkiye'nin doğusunun kalkındırılmasının hayati derecede önemli olduğuna inanmış ve bunun için senatoda mücadele vermiştir. Kendi bölgesinin sorunlarının dışında ülkenin genel meseleleriyle de ilgilenmiş ve buna ilişkin görüşlerini açıklayarak hükümetlere önerilerde bulunmuştur.
Fotoğrafın icadı, sinemayı doğurur. Ses kaydının yapılabilmesi ise radyonun temeli sayılır. Sinema ve radyo çalışmalarının sonucu televizyonun icadına yol açar. Televizyon I. Dünya Savaşı sonrasında icat edilir. Ancak bu icat radyoya... more
Fotoğrafın icadı, sinemayı doğurur. Ses kaydının yapılabilmesi ise radyonun temeli sayılır. Sinema ve radyo çalışmalarının sonucu televizyonun icadına yol açar. Televizyon I. Dünya Savaşı sonrasında icat edilir. Ancak bu icat radyoya odaklanan hükümetler ve yayıncılar tarafından başlangıçta pek dikkate alınmaz. II. Dünya Savaşı koşullarında propaganda hayati rol taşıdığından hükümetler ve devletler yeni bir propaganda aleti denemekten ziyade var olan bir propaganda aracından maksimum düzeyde yararlanmaya odaklanırlar. II. Dünya Savaşı sonrasında ise TV yayıncılığı başlar. Henry Ford, 1914’te çalışma süresini 8 saate indirir. İşçilerine daha çok ücret öder. Yürüyen bant modeliyle üretimde el emeğini azaltmayı ve üretimi hızlandırmayı amaçlar. Fordist üretim modelinin hızla yayılması sonucunda Kapitalist ülkelerde işçilerin boş vakitlerini nasıl değerlendireceği sorunu ortaya çıkar. Bu boş vakitlerde işçilerin sosyalist veya komünist düşüncelere bulaşma riski oluşur. Tam böylesine bir ortamda televizyon bir eğlence aracı olarak ortaya çıkar. Özellikle işçilerin boş vakitlerini nasıl dolduracağı sorunsalı kendiliğinden çözülmüş olur. Amerika’ya göç eden Frankfurt Okulu temsilcileri de bunu gördüklerinde bu ülkelere sosyalizmin gelmesinin zor olduğu fikrine kapılırlar. Neil Postman’a göre televizyon öldüren eğlencedir. Örneğin kitabı yasaklamaz ama kitabın yerine geçer. Bu açıdan bakıldığında televizyon bu haliyle dahi bir propaganda aracıdır Türkiye’deki televizyon yayıncılığı başlangıçtan1990’lara kadar devlet eliyle yürütülür. Bu nedenle 1970- 1980 arasında muhalefet partileri TRT’yi çoğu zaman iktidarın borazanı olmakla suçlarlar. Kendileri iktidara geldiklerinde ise zamanında şikâyet ettikleri koşulları ise pek değiştirmeyi tercih etmedikleri görülür. Araştırmamızda bu gibi sonuçlar dönem gazetelerinin taranması, o dönemde etkili olmuş kimi siyasetçilerle görüşülmesi, sözlü tarih çalışması yapılması, literatür taraması ve kimi dijital verilerin değerlendirilmesi şeklinde bir metot izlenmesiyle elde edilmiştir. Bu bağlamda Tercüman, Yeni Asır, Cumhuriyet’in o dönem nüshalarına bakılmıştır. Gazete taramasında hem sağ hem sol yayın yapan gazeteler birlikte ele alınmıştır. Böylece doğruya daha yakın olma çabası içine girilmiştir. Dönemde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapmış olan Esat Kıratlıoğlu ile görüşülmüştür. Nesrin Özsoy, Emine Cerit, Ahmet Cerit ile yapılan kişiler dönemin şahitleri olarak dinlenilmiştir. Geniş bir basılı eser taraması yapılmıştır. Yaptığımız çalışmalar sonucunda 1970-1980 arasında Türkiye’de televizyonun bir siyasi iletişim aracı olarak kullanıldığına ve propaganda aracı olarak bunun ne gibi sonuçlarının olduğuna ve politikaya yansımasına dair çok fazla çalışma yapılmadığını gördük. Bu anlamda çalışmamızın iletişim, siyasi iletişim ve yakın dönem Türkiye tarihi çalışmalarına önemli katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Literatür taramamız sonucunda elde ettiğimiz bulgulara göre TV’nin Türkiye’ye girişiyle ilgili oldukça fazla çalışma yapılmış durumdadır. Fakat bu aracın siyasi partiler arasında nasıl bir rekabet alanına dönüştüğüyle ilgili pek çalışma yapılmadığını gördük. Bu açıdan çalışmamızın önem arz ettiği düşüncesi bizde mevcuttur. Son olarak TV’nin bir siyasi araç olarak varlığını koruduğu günümüzde çalışmamız bir eksiği dolduracağı kanaatindeyiz diyebiliriz.