Tesadüf
20 Followers
Recent papers in Tesadüf
Otuzuncu Söz'ün iki maksadı (ana konusu) var. Birincisi elif ile ifade edilen benlikten ve benliğin mahiyet ve sonuçlarından söz eder. İkinci maksad, nokta ile ifade edilen atomların tahavvülatından (dönüşümlerinden) söz eder. Ehl-i... more
Otuzuncu Söz'ün iki maksadı (ana konusu) var. Birincisi elif ile ifade edilen benlikten ve benliğin mahiyet ve sonuçlarından söz eder. İkinci maksad, nokta ile ifade edilen atomların tahavvülatından (dönüşümlerinden) söz eder.
Ehl-i tasavvuf noktayı, sonsuzluk ve soyut gerçeklik sembolü olarak kabul ettiğinden; elifi de şekil ve boy almış nesnelerden kinaye olarak bildiğinden elif noktadan çıkmıştır; nokta elifin aslı ve kaynağıdır derler. Bediüzzaman ise asıl olan ruh ve bilinçtir; bu mücerred vacip varlık tecelli eder, madde ve beden olur, der. Ona göre nokta ve noktanın temsil ettiği atomlar elif ile ifade edilen ruh ve bilinçten kaynaklanıyor.
Bu tartışma, ta Hz. İsa zamanında bile vardı. O zamanın materyalistleri aynen bugünkü çağdaş materyalistler gibi sadece maddeyi gerçeklik kabul ettiklerinden ve ruh ile benlik, maddenin bir arazı ve fonksiyonudur, diye iddia ettiklerinden Hz. İsa onlara şöylece seslendi:
"Maddenin, saf bilinç olan ruhtan çıkması bir mucizedir. Fakat eğer sizlerin iddia ettiğiniz gibi ruh ve benlik denilen bu mucizevî gerçeklik, katı-kaba maddeden çıkmışsa bu daha da mucizedir." (Thomas İncili)
Evet, Hz. İsa da Bediüzzaman da önce ruhu, benliği ve bilinci esas alırlar. Maddeyi ve somut nesneleri onun bir tecellisi ve somut hali olarak görürler. Fakat ehl-i tasavvufun nokta dediği ile materyalistlerin nokta ve atom dedikleri arasında sonsuz farklar var.
Biri somut atom demek iken diğeri boyutsuz sonsuz soyut varlık demektir. Onları birbirine kıyas etmemek gerekir.
Nitekim ehl-i tasavvufun Vahdetül-Vücudu ile (varlığın birliği tezi) materyalistlerin Vahdetül-Vücudu yine sonsuz derece birbirinden farklıdır. Biri mana namına maddeyi inkâr eder; diğeri madde namına manayı inkâr eder.
Kur'an ise "İster Rahman (somut) deyin, ister Allah (soyut) deyin; soyutluk ve somutluk Onun güzel niteliklerinden sadece iki niteliktir." diyor. (17/110) Bu konuda da mucize olduğunu gösteriyor.
Ehl-i tasavvuf noktayı, sonsuzluk ve soyut gerçeklik sembolü olarak kabul ettiğinden; elifi de şekil ve boy almış nesnelerden kinaye olarak bildiğinden elif noktadan çıkmıştır; nokta elifin aslı ve kaynağıdır derler. Bediüzzaman ise asıl olan ruh ve bilinçtir; bu mücerred vacip varlık tecelli eder, madde ve beden olur, der. Ona göre nokta ve noktanın temsil ettiği atomlar elif ile ifade edilen ruh ve bilinçten kaynaklanıyor.
Bu tartışma, ta Hz. İsa zamanında bile vardı. O zamanın materyalistleri aynen bugünkü çağdaş materyalistler gibi sadece maddeyi gerçeklik kabul ettiklerinden ve ruh ile benlik, maddenin bir arazı ve fonksiyonudur, diye iddia ettiklerinden Hz. İsa onlara şöylece seslendi:
"Maddenin, saf bilinç olan ruhtan çıkması bir mucizedir. Fakat eğer sizlerin iddia ettiğiniz gibi ruh ve benlik denilen bu mucizevî gerçeklik, katı-kaba maddeden çıkmışsa bu daha da mucizedir." (Thomas İncili)
Evet, Hz. İsa da Bediüzzaman da önce ruhu, benliği ve bilinci esas alırlar. Maddeyi ve somut nesneleri onun bir tecellisi ve somut hali olarak görürler. Fakat ehl-i tasavvufun nokta dediği ile materyalistlerin nokta ve atom dedikleri arasında sonsuz farklar var.
Biri somut atom demek iken diğeri boyutsuz sonsuz soyut varlık demektir. Onları birbirine kıyas etmemek gerekir.
Nitekim ehl-i tasavvufun Vahdetül-Vücudu ile (varlığın birliği tezi) materyalistlerin Vahdetül-Vücudu yine sonsuz derece birbirinden farklıdır. Biri mana namına maddeyi inkâr eder; diğeri madde namına manayı inkâr eder.
Kur'an ise "İster Rahman (somut) deyin, ister Allah (soyut) deyin; soyutluk ve somutluk Onun güzel niteliklerinden sadece iki niteliktir." diyor. (17/110) Bu konuda da mucize olduğunu gösteriyor.
Bu araştırmada görsel sanatlarda rastlantının, yaratıma etkisi ve süreçlerine odaklanılmıştır. Sanatçılar, rastlantıyı, görsel sanatların yaratım safhalarında etkili bir şekilde çeşitli yöntemlerle kompozisyonlarının biçimlendirmesinde... more
Bu araştırmada görsel sanatlarda rastlantının, yaratıma etkisi ve süreçlerine odaklanılmıştır. Sanatçılar, rastlantıyı, görsel sanatların yaratım safhalarında etkili bir şekilde çeşitli yöntemlerle kompozisyonlarının biçimlendirmesinde yararlanmaktadırlar uygulamışlardır. Sanatçılar, yapıt oluşturma süreçlerin de birçok farklı nedenle rastlantıyı-tesadüfü, düzensizliği özgünlük ve yaratıcılık için tercih etmektedirler. Rastlantıyı bir yaratım elemanı olarak kullanan sanatçılar için rastlantı, yaratıcı ve istendik bir kurgu elemanıdır. Rastlantı ile bulunan çeşitli sanatsal biçimler yaratıcı ve devingen bir unsur olarak sanatçılar için yeni etkileşimsel bir eylemle hareket noktaları da oluşturmaktadır. Rastlantının çoğu zaman açıklanamayan bu kuraldışı yaratım sürecine girme durumu birçok sanatçı tarafından deneyimlenmiştir. Bunun yanında rastlantıyı doğrudan sanat işlerinde bir virtüöz olarak kullanan sanatçılarda vardır ve beklenilenin daha ötesinde yaratıcı ve yenilikçi süreçler yaratmışlardır. Fakat Rastlantıyı eserlerinde bir kurgu elemanı olarak kullanan sanatçılardan bazıları ise, düzensizlik ve kontrol dışılığın yapıtlara tümüyle hakim olmasından yana değillerdir. Bu kavramın Görsel sanat yapıtlarının yaratım sürecine etkisi üzerine çok fazla tartışma bulunmakta ve bu tartışma özellikle de birçok bilinmezin olduğu bir tartışmadır. Sanatçı deneyimlemelerini gözleyip, incelemek rastlantının sanat eserlerine yaratım alanlarına ne ölçüde etkili olduğu konusunda bizi bir miktar aydınlatabilir. Bu araştırmada Yöntem olarak, literatür taraması, gözlem, görüşme ve resimsel analiz yöntemi tercih edilmiştir. Araştırmanın birinci bölümünde rastlantı tarihsel, felsefi ve sanatçı yapıtları üzerinden sınırlandırılarak değerlendirilmiştir, Araştırmanın deneysel kısmı olan ikinci bölümünde rastlantı ile üretilen resimler değerlendirilmiştir. Araştırma örneklemi Yükseköğretimde sanat eğitimi alan üç öğrencidir. Katılımcılar bir dakikalık sürede müzik eşliğinde önceden hazırlanmış rastlantısal lekeler ve çizgilerin olduğu 40 çalışma kâğıdı üzerinde çini mürekkebi ve fırça ile iş üretmişlerdir. Sonuç olarak, ilgili literatüre göre, sanatçıların özellikle modern sanat yapıtlarında çoğunlukla rastlantıyı, yaratımın içsel ve biçimsel önemli bir aracı olarak gördükleri ancak etkinin yapıtlarına hakim olmasından yana olmadıkları da söylenebilir. Uygulamaya katılan katılımcıların yapım süreçleri ve rastlantıdan yararlanılarak tamamlanmış işlere odaklanıldığında, katılımcıların, biçimleri kişisel olarak yorumlayıp kendi yaşantıları ile ilişkilendirdikleri gözlenmiş ve bağlantılı olarak çalışmalarında, yeni kurgular yaptıkları, ayrıca tanımsız keskin hatlı rastlantı konturları yorumlamalarında önceki biçimi değiştirmek yerine ona uygun çizim ve boyamaları tercih ettikleri görülmüştür.
Adnan Oktar (Harun Yahya) 19. yüzyıl, olağanüstü bilimsel yetersizliğine rağmen, bilim adına ortaya atılmış büyük bir aldatmacayla tanındı. Bu, Charles Darwin'in öncülüğünü yaptığı, tüm canlıların şuursuz süreçlerle, amaçsız hayali... more
Adnan Oktar (Harun Yahya)
19. yüzyıl, olağanüstü bilimsel yetersizliğine rağmen, bilim adına ortaya atılmış büyük bir aldatmacayla tanındı. Bu, Charles Darwin'in öncülüğünü yaptığı, tüm canlıların şuursuz süreçlerle, amaçsız hayali dönüşümlerle, tesadüfen geliştiği iddiasında olan evrim teorisiydi. Cehalet ortamında gelişmiş olan bu teori, yanıltıcı telkinlerle, sahte delillerle, Yaratılış Gerçeğine karşı sistemli ve dogmatik mücadelesiyle, bir buçuk yüzyıl boyunca varlığını devam ettirdi. Ancak tesadüflerin, rengarenk kuşlar, kaplanlar, balinalar, sanatçılar, bilim adamları, profesörler meydana getirdiğini; görmeyen, duymayan, hissetmeyen şuursuz atomların, tesadüfler sayesinde gören, duyan, hisseden, düşünen şuurlu varlıklar haline geldiğini savunan evrim teorisi, 21. yüzyılda büyük bir şok ile karşılaştı. Yaratılış, tüm ihtişamı ve gerçekliği ile insanlara sergileniyor, bilimsel deliller Darwinistlerin bir buçuk yüzyıldır sunduğu tüm sahte delilleri geçersiz kılıyordu. Evrim teorisi, tam anlamıyla çöküntüye uğramıştı.
19. yüzyılın bilimsel ve teknolojik cahilliği içinde ortaya atılmış, tesadüfleri sözde "mucizeler meydana getiren bir ilah" olarak kabul eden bu teorinin çürük temelleri, artık gerçek anlamda sarsılmaya başlamıştır. Darwinistlerin son çırpınışları, her zaman olduğu gibi yine sonuç vermemektedir. Teorinin aleyhine ortaya çıkan bilimsel deliller bir yana, aklını ve şuurunu kullanan herkes, bu köhne inancın saçmalığını, anlamsızlığını ve acizliğini açıkça görmeye başlamıştır. İşte tüm bunlar, evrim senaryosuna son noktayı koymuştur.
bilim adamları
Bu kitapta okuyacaklarınız, evrim aldatmacasının temelini oluşturan kavramların geçersizliğini, çürüklüğünü, bilimsel değerden yoksunluğunu ve sahteliğini vurgulamak için yazılmıştır. Evrimcilerin kendilerine delil olarak göstermek istedikleri tüm iddiaların aslında Yaratılış Gerçeğini delillendirdiği, tüm bilimsel verilerin evrimi yalanladığı gösterilmektedir. Evrimcilerin, bir buçuk yüzyıldır gerçekleştirmeye çalıştıkları kitle aldatmacasının artık son bulduğu kanıtlanmakta, yeryüzündeki kusursuz, akıllı ve görkemli canlılığın, tüm övgülerin sahibi, Yüce ve Büyük olan Allah'a ait olduğu açıkça sergilenmektedir.
Darwinistler, çabalarının sonuç vermeyeceğini artık kendileri de fark etmişlerdir. Sahte deliller üretmekten yorgun, geçersizliği anlaşılmış ve eskimiş açıklamaları artık savunamıyor olmaktan dolayı da güçsüz düşmüşlerdir. Kendi türettikleri sahtekarlığı, düzmece yöntemlerle ayakta tutacaklarını zannetmiş ama çok büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Çünkü tüm varlıkların Yaratıcısı olan Allah, onları görmekte, kurdukları planları bilmekte ve onları daima başarısızlığa uğratmaktadır. Darwinistlerin içine düştükleri sayısız yanılgının belki de en büyüklerinden biri, bu önemli gerçeğin farkında olmayışlarıdır.
Yüce Rabbimiz, tüm varlıkların, tüm alemlerin, yerde ve gökte olanların tümünün Yaratıcısıdır. Allah, tek bir karıncanın toprak altındaki yaşantısını, insan bedenindeki tek bir hücrenin her an her saniye yaptıklarını, bir timsahın yavrusuna olan hassasiyetini, yere düşen sayısız yapraktan her birinin durumunu, tek bir bakterinin bir canlı bedenini istilasını, zahmetsizce havalanıp uçan, yeryüzünden dilediği gibi rızık edinen bir kuşun teslimiyetini bilen, bunların tümünü yaratan, tüm bunları yoktan var edendir. Allah için tüm bunları bilmek, tüm bunları dilediği bir zamanda yeniden, dilediği biçimde tekrar yaratmak kuşkusuz ki çok kolaydır. Yüce Allah'ın sanatı, tüm varlıklara, tüm yarattıklarına hakimdir. Bu sanat, üstündür ve kusursuzdur; Rabbimiz olan Allah'ın büyüklüğünün, kudretinin ve gücünün bir tecellisidir. Yerde ve gökte olanların tümünün Hakim'i olan Allah, mutlaka Hakkı hak olarak pekiştirip galip kılacak ve batılı yok edecektir. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
19. yüzyıl, olağanüstü bilimsel yetersizliğine rağmen, bilim adına ortaya atılmış büyük bir aldatmacayla tanındı. Bu, Charles Darwin'in öncülüğünü yaptığı, tüm canlıların şuursuz süreçlerle, amaçsız hayali dönüşümlerle, tesadüfen geliştiği iddiasında olan evrim teorisiydi. Cehalet ortamında gelişmiş olan bu teori, yanıltıcı telkinlerle, sahte delillerle, Yaratılış Gerçeğine karşı sistemli ve dogmatik mücadelesiyle, bir buçuk yüzyıl boyunca varlığını devam ettirdi. Ancak tesadüflerin, rengarenk kuşlar, kaplanlar, balinalar, sanatçılar, bilim adamları, profesörler meydana getirdiğini; görmeyen, duymayan, hissetmeyen şuursuz atomların, tesadüfler sayesinde gören, duyan, hisseden, düşünen şuurlu varlıklar haline geldiğini savunan evrim teorisi, 21. yüzyılda büyük bir şok ile karşılaştı. Yaratılış, tüm ihtişamı ve gerçekliği ile insanlara sergileniyor, bilimsel deliller Darwinistlerin bir buçuk yüzyıldır sunduğu tüm sahte delilleri geçersiz kılıyordu. Evrim teorisi, tam anlamıyla çöküntüye uğramıştı.
19. yüzyılın bilimsel ve teknolojik cahilliği içinde ortaya atılmış, tesadüfleri sözde "mucizeler meydana getiren bir ilah" olarak kabul eden bu teorinin çürük temelleri, artık gerçek anlamda sarsılmaya başlamıştır. Darwinistlerin son çırpınışları, her zaman olduğu gibi yine sonuç vermemektedir. Teorinin aleyhine ortaya çıkan bilimsel deliller bir yana, aklını ve şuurunu kullanan herkes, bu köhne inancın saçmalığını, anlamsızlığını ve acizliğini açıkça görmeye başlamıştır. İşte tüm bunlar, evrim senaryosuna son noktayı koymuştur.
bilim adamları
Bu kitapta okuyacaklarınız, evrim aldatmacasının temelini oluşturan kavramların geçersizliğini, çürüklüğünü, bilimsel değerden yoksunluğunu ve sahteliğini vurgulamak için yazılmıştır. Evrimcilerin kendilerine delil olarak göstermek istedikleri tüm iddiaların aslında Yaratılış Gerçeğini delillendirdiği, tüm bilimsel verilerin evrimi yalanladığı gösterilmektedir. Evrimcilerin, bir buçuk yüzyıldır gerçekleştirmeye çalıştıkları kitle aldatmacasının artık son bulduğu kanıtlanmakta, yeryüzündeki kusursuz, akıllı ve görkemli canlılığın, tüm övgülerin sahibi, Yüce ve Büyük olan Allah'a ait olduğu açıkça sergilenmektedir.
Darwinistler, çabalarının sonuç vermeyeceğini artık kendileri de fark etmişlerdir. Sahte deliller üretmekten yorgun, geçersizliği anlaşılmış ve eskimiş açıklamaları artık savunamıyor olmaktan dolayı da güçsüz düşmüşlerdir. Kendi türettikleri sahtekarlığı, düzmece yöntemlerle ayakta tutacaklarını zannetmiş ama çok büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Çünkü tüm varlıkların Yaratıcısı olan Allah, onları görmekte, kurdukları planları bilmekte ve onları daima başarısızlığa uğratmaktadır. Darwinistlerin içine düştükleri sayısız yanılgının belki de en büyüklerinden biri, bu önemli gerçeğin farkında olmayışlarıdır.
Yüce Rabbimiz, tüm varlıkların, tüm alemlerin, yerde ve gökte olanların tümünün Yaratıcısıdır. Allah, tek bir karıncanın toprak altındaki yaşantısını, insan bedenindeki tek bir hücrenin her an her saniye yaptıklarını, bir timsahın yavrusuna olan hassasiyetini, yere düşen sayısız yapraktan her birinin durumunu, tek bir bakterinin bir canlı bedenini istilasını, zahmetsizce havalanıp uçan, yeryüzünden dilediği gibi rızık edinen bir kuşun teslimiyetini bilen, bunların tümünü yaratan, tüm bunları yoktan var edendir. Allah için tüm bunları bilmek, tüm bunları dilediği bir zamanda yeniden, dilediği biçimde tekrar yaratmak kuşkusuz ki çok kolaydır. Yüce Allah'ın sanatı, tüm varlıklara, tüm yarattıklarına hakimdir. Bu sanat, üstündür ve kusursuzdur; Rabbimiz olan Allah'ın büyüklüğünün, kudretinin ve gücünün bir tecellisidir. Yerde ve gökte olanların tümünün Hakim'i olan Allah, mutlaka Hakkı hak olarak pekiştirip galip kılacak ve batılı yok edecektir. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
Adnan Oktar (Harun Yahya) Konuşan kuşların sahip olduğu kusursuz sistemlerden söz etmeye başlamadan önce, evrim teorisinin tüm varsayımlarının8 temelini oluşturan "tesadüf" iddiasının geçersizliği üzerinde durmakta yarar vardır. Böylece... more
Adnan Oktar (Harun Yahya)
Konuşan kuşların sahip olduğu kusursuz sistemlerden söz etmeye başlamadan önce, evrim teorisinin tüm varsayımlarının8 temelini oluşturan "tesadüf" iddiasının geçersizliği üzerinde durmakta yarar vardır. Böylece bu kitapta bahsedeceğimiz canlıların hayret verici özelliklerinin de tesadüflerin bir eseri olduğunu iddia etmenin ne derece büyük bir mantıksızlık olduğu daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
papağan, tasarım
"Tesadüf"; bilinçsiz, düzensiz, plansız, gelişigüzel gibi pek çok sıfatı kapsayan bir sözcüktür. Bilinçli bir güç, bir sistem, bir akıl, bir bilgi kaynağı değildir. Tesadüf sözcüğü, planlanmamış durumları meydana getiren, belirli bir amaç taşımayan olayları ifade eder.
Ancak tesadüf kelimesinin bilim dünyasında, Darwinist-materyalist çevrelerce hangi anlamlarda kullanıldığına baktığımızda oldukça farklı izahlarla karşılaşırız. Darwinist-materyalist felsefeyi savunan bilim adamları, tesadüf kelimesine "yaratma" gibi şuur, akıl, bilgi, plan, düzen gerektiren anlamlar yükler ve tesadüften adeta "güç sahibi" bir varlıktan bahseder gibi söz ederler. Bunun amacı da, canlılığın "yaratılmış" olduğu gerçeğini inkar etmektir.
Not A Chance (Tesadüf Değil) adlı kitabın yazarı R. C. Sproul, tesadüf kavramının bilim dünyasındaki Darwinist çevrelerin çabalarıyla kazandığı gerçek dışı anlamı şöyle açıklamaktadır:
Bilim adamları tesadüfe bir güç atfettiklerinde fiziğin alanını sihre terk etmiş olurlar. Tesadüf (Darwinistlere göre) sadece tavşanların değil, fakat tüm evrenin yokluktan ortaya çıkmasını sağlayan sihirli bir değnektir.1
Yaratılış gerçeğini sayısız bilimsel ispata rağmen göz ardı eden bu çevreler, büyük bir bağnazlıkla ideolojilerini savunmaya devam ederken, ne kadar büyük bir yanılgıya kapılmış olduklarını, akıl ve mantıktan ne kadar uzaklaştıklarını fark edemezler. Fransız bilim adamı Prof. Pierre Delbet de, La Science et la réalité (Bilim ve Gerçek) adlı çalışmasında, tesadüflere yaratıcı güç atfetmenin büyük bir aldatmaca ve mantık dışı bir yöntem olduğunu şöyle dile getirmiştir:
Tesadüf, bugün bütün kanunların en geneli olan bir kanun olarak belirir. Benim için, Montaigne'in kelimeleriyle, sadece cehaletin ve ilgisizliğin sağlayabileceği yumuşak bir yastık gibidir, fakat bu bilimsel (gösterilmeye çalışılan) bir yastıktır.2
Konuşan kuşların sahip olduğu kusursuz sistemlerden söz etmeye başlamadan önce, evrim teorisinin tüm varsayımlarının8 temelini oluşturan "tesadüf" iddiasının geçersizliği üzerinde durmakta yarar vardır. Böylece bu kitapta bahsedeceğimiz canlıların hayret verici özelliklerinin de tesadüflerin bir eseri olduğunu iddia etmenin ne derece büyük bir mantıksızlık olduğu daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.
papağan, tasarım
"Tesadüf"; bilinçsiz, düzensiz, plansız, gelişigüzel gibi pek çok sıfatı kapsayan bir sözcüktür. Bilinçli bir güç, bir sistem, bir akıl, bir bilgi kaynağı değildir. Tesadüf sözcüğü, planlanmamış durumları meydana getiren, belirli bir amaç taşımayan olayları ifade eder.
Ancak tesadüf kelimesinin bilim dünyasında, Darwinist-materyalist çevrelerce hangi anlamlarda kullanıldığına baktığımızda oldukça farklı izahlarla karşılaşırız. Darwinist-materyalist felsefeyi savunan bilim adamları, tesadüf kelimesine "yaratma" gibi şuur, akıl, bilgi, plan, düzen gerektiren anlamlar yükler ve tesadüften adeta "güç sahibi" bir varlıktan bahseder gibi söz ederler. Bunun amacı da, canlılığın "yaratılmış" olduğu gerçeğini inkar etmektir.
Not A Chance (Tesadüf Değil) adlı kitabın yazarı R. C. Sproul, tesadüf kavramının bilim dünyasındaki Darwinist çevrelerin çabalarıyla kazandığı gerçek dışı anlamı şöyle açıklamaktadır:
Bilim adamları tesadüfe bir güç atfettiklerinde fiziğin alanını sihre terk etmiş olurlar. Tesadüf (Darwinistlere göre) sadece tavşanların değil, fakat tüm evrenin yokluktan ortaya çıkmasını sağlayan sihirli bir değnektir.1
Yaratılış gerçeğini sayısız bilimsel ispata rağmen göz ardı eden bu çevreler, büyük bir bağnazlıkla ideolojilerini savunmaya devam ederken, ne kadar büyük bir yanılgıya kapılmış olduklarını, akıl ve mantıktan ne kadar uzaklaştıklarını fark edemezler. Fransız bilim adamı Prof. Pierre Delbet de, La Science et la réalité (Bilim ve Gerçek) adlı çalışmasında, tesadüflere yaratıcı güç atfetmenin büyük bir aldatmaca ve mantık dışı bir yöntem olduğunu şöyle dile getirmiştir:
Tesadüf, bugün bütün kanunların en geneli olan bir kanun olarak belirir. Benim için, Montaigne'in kelimeleriyle, sadece cehaletin ve ilgisizliğin sağlayabileceği yumuşak bir yastık gibidir, fakat bu bilimsel (gösterilmeye çalışılan) bir yastıktır.2
Adnan Oktar (Harun Yahya) Giriş: Tesadüf İddialarının Mantıksızlığı Sabah kalktığınız andan itibaren karşılaştığınız şeyleri şöyle bir düşünün... Başınızın altına koyduğunuz yastık, üzerinize örttüğünüz battaniye, sizi uyandıran çalar... more
Adnan Oktar (Harun Yahya)
Giriş: Tesadüf İddialarının Mantıksızlığı
Sabah kalktığınız andan itibaren karşılaştığınız şeyleri şöyle bir düşünün... Başınızın altına koyduğunuz yastık, üzerinize örttüğünüz battaniye, sizi uyandıran çalar saat, kalkar kalkmaz, temiz hava girmesi için açtığınız pencere, dolapta asılı duran kıyafetleriniz, her sabah kalktığınızda baktığınız ayna, kahvaltıda kullandığınız çatal-bıçak, dışarı çıkarken yanınıza aldığınız şemsiye, bindiğiniz asansör, arabanızın kapısını açmak üzere kullandığınız anahtar, yoldaki trafik ışıkları, tabelalar, iş yerindeki masanızda duran kağıt, kalem ve diğerleri...
yağmur damlası, deniz yıldızı
Sarkıt kesiti
Acıbakla yaprağına düşmüş yağmur damlası
Denizyıldızı
Kuşkusuz tüm bunlar pek çok kişi tarafından üzerinde düşünülerek, emek ve vakit harcanarak, belli bir amaç gözetilerek karşınıza gelmiştir. Bu konuda hiçbir şüpheniz yoktur. Ve hiç kimse bunların sabah kalktığınızda tam olmaları gereken yerde, tesadüf eseri karşınıza çıktığını da iddia etmeyecektir. Örneğin kimse anahtarınızın tesadüf eseri tam arabanızın kapısını açacak şekilde yontulmuş olduğunu ve cebinize de tesadüfen girdiğini söylemeyecektir. Ya da yoldaki tabelaların tesadüf eseri bulundukları yerlere yerleşip ve yine tesadüf eseri saçılan boyalarla insanlar için bir anlam taşıyan yazıların oluştuğunu iddia etmeyecektir. Aynı şekilde masanızda duran ve şekillendirilmiş bir telden başka bir şey olmayan ataçın bile oraya tesadüf eseri, tam kağıtları birarada tutacak şekilde bükülüp konduğunu iddia eden kimse de çıkmayacaktır. Çünkü bunların her biri, boyutları, şekilleri, işlevleri ve daha pek çok detaylarıyla birer tasarım örneğidir. Sizin rahatınız için, ihtiyacınızı karşılayacak şekilde, bilgi kullanılarak bilinçli yöntemlerle üretilmişlerdir. Ve her birinin çevrenizde bulunmasının özel bir sebebi, belli bir amacı vardır.
Peki ya yolda yürürken gördüğünüz insanlar, yanından geçtiğiniz ağaçlar, önünüze çıkan köpek, çatınızın saçaklarına yuva kuran güvercin, masanızda duran çiçekler, yukarı baktığınızda gördüğünüz gökyüzü? Sizce onların varlığının sebebi tesadüfler olabilir mi?
Kuşkusuz böyle bir ihtimal üzerinde düşünmek bile son derece akıldışıdır... Çünkü çevrenizi saran canlı ve cansız tüm varlıklar, biraz önce saydığımız çevrenizdeki insan yapımı eşyalarla kıyas edilemeyecek, tesadüflere asla ihtimal bırakmayacak mükemmelliktedir. Bunların her biri üstün bilgi ve akıl gerektiren bilinçli bir yaratılışın örnekleridir. Tek bir ataçın, bir telin tesadüfen düzgünce bükülmesiyle masasına gelmesini mantıksız bulan her insan, insanların, kedilerin, kuşların, ağaçların ve tüm evrenin de tesadüfen meydana gelmesinin bunlarla kıyas edilemeyecek kadar imkansız olduğunu elbette ki görebilir.
Ancak günümüzde, bu kadar açık bir gerçeği göremeyen, daha doğrusu gördüğü halde görmezlikten gelen insanlar bulunmaktadır. Bu kişiler, ağaçların, kuşların, bulutların, evlerin, arabaların, sizin, yakınlarınızın, çevrenizde gördüğünüz diğer insanların ve canlı-cansız herşeyin, kısacası içinde yaşadığınız kainatın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia ederler.
lale sünger
Lale kesiti
Cayman Adasındaki bir sünger türünün kesiti
"Materyalist-Darwinist" olarak bilinen bu kimseler tesadüfleri üstün bir akıl gibi sunan, art arda meydana gelen milyonlarca tesadüfün toplamını "yaratıcı bir güç" olarak gösteren batıl bir fikrin savunucularıdır. Materyalist-Darwinistlere göre tesadüfler, dünyadaki bütün insanların aklından çok daha büyük bir akla sahiptirler. Yüz binlerce yıldır gelip geçmiş ne kadar insan varsa, hepsinin beynini, aklını, düşünme kabiliyetini, muhakeme ve hafıza gücünü, fiziksel özelliklerini ve daha yüzlerce binlerce özelliğini şekillendiren gücün, "tesadüf" isimli bir "deha" olduğunu iddia ederler.
Materyalist-Darwinistlere göre bu dehanın olağanüstü olayları gerçekleştirmek için ihtiyacı olan tek şey ise "zaman"dır. Bu çarpık mantığa göre eğer tesadüfe zaman verilirse, cansız ve şuursuz atom yığınlarını insanlara, karıncalara, atlara, zürafalara, tavus kuşlarına, kelebeklere, incire, zeytine, portakala, şeftaliye, nara, karpuza, kavuna, domatese, muza, laleye, menekşeye, çileğe, orkideye, güle ve aklınıza gelen-gelmeyen milyonlarca canlıya çevirebilir. Üstelik bunların yanı sıra gezegenleri, yıldızları, Güneş'i, bunların dolaştığı yörüngeleri meydana getirebilir.
Ayrıca Darwinizm'e göre bütün öğrenciler, bürokratlar, doktorlar, mimarlar, iş adamları, mühendisler, bilim adamları da tesadüflerin sabırlı çalışmaları sonucunda biraz mineral, biraz su ve güneşin de desteğiyle zaman içinde meydana gelmişlerdir. Ne ilginçtir ki söz konusu batıl inancın temeli olan bu tesadüf putu, aynı zamanda, kitaplarında, konferanslarında, hararetli tartışmalarında kendi "tesadüfi varoluşlarını" anlatan materyalist-Darwinistleri de oluşturmuştur. İşte bazı evrimci-materyalist bilim adamlarının Latince kelimelerle, ağır ve anlaşılması özellikle zorlaştırılmış bir üslupla anlattıkları evrim teorisinin ve materyalist felsefenin özündeki iddia budur.
"Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değil" olarak isimlendirdiğimiz bu kitapta, kendilerini tesadüf çıkmazının içine sokarak, çevrelerindeki yaratılış delillerini inkar edenlerin, kendilerini ve içinde yaşadıkları evreni yaratan Allah'ın apaçık olan varlığını kabul etmemek için ne tür bir mantık bozukluğu içinde olduklarına hep beraber şahit olacağız.
Ancak konuya geçmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Materyalist-Darwinistlerin –bu kitapta inceleyeceğimiz- mantık bozuklukları ve çelişkileri, tarih boyunca yaşamış olan tüm putperestler ve inkarcı toplumlarda rastlanan bir kavrayış eksikliğidir. Geçmiş toplumlarda da insanlar totemleri, elleri ile yonttukları heykelleri ilah olarak kabul etmişler, taştan topraktan heykellerin yaratıcı olabileceğine inanacak kadar şuurlarını yitirmişlerdir.
Giriş: Tesadüf İddialarının Mantıksızlığı
Sabah kalktığınız andan itibaren karşılaştığınız şeyleri şöyle bir düşünün... Başınızın altına koyduğunuz yastık, üzerinize örttüğünüz battaniye, sizi uyandıran çalar saat, kalkar kalkmaz, temiz hava girmesi için açtığınız pencere, dolapta asılı duran kıyafetleriniz, her sabah kalktığınızda baktığınız ayna, kahvaltıda kullandığınız çatal-bıçak, dışarı çıkarken yanınıza aldığınız şemsiye, bindiğiniz asansör, arabanızın kapısını açmak üzere kullandığınız anahtar, yoldaki trafik ışıkları, tabelalar, iş yerindeki masanızda duran kağıt, kalem ve diğerleri...
yağmur damlası, deniz yıldızı
Sarkıt kesiti
Acıbakla yaprağına düşmüş yağmur damlası
Denizyıldızı
Kuşkusuz tüm bunlar pek çok kişi tarafından üzerinde düşünülerek, emek ve vakit harcanarak, belli bir amaç gözetilerek karşınıza gelmiştir. Bu konuda hiçbir şüpheniz yoktur. Ve hiç kimse bunların sabah kalktığınızda tam olmaları gereken yerde, tesadüf eseri karşınıza çıktığını da iddia etmeyecektir. Örneğin kimse anahtarınızın tesadüf eseri tam arabanızın kapısını açacak şekilde yontulmuş olduğunu ve cebinize de tesadüfen girdiğini söylemeyecektir. Ya da yoldaki tabelaların tesadüf eseri bulundukları yerlere yerleşip ve yine tesadüf eseri saçılan boyalarla insanlar için bir anlam taşıyan yazıların oluştuğunu iddia etmeyecektir. Aynı şekilde masanızda duran ve şekillendirilmiş bir telden başka bir şey olmayan ataçın bile oraya tesadüf eseri, tam kağıtları birarada tutacak şekilde bükülüp konduğunu iddia eden kimse de çıkmayacaktır. Çünkü bunların her biri, boyutları, şekilleri, işlevleri ve daha pek çok detaylarıyla birer tasarım örneğidir. Sizin rahatınız için, ihtiyacınızı karşılayacak şekilde, bilgi kullanılarak bilinçli yöntemlerle üretilmişlerdir. Ve her birinin çevrenizde bulunmasının özel bir sebebi, belli bir amacı vardır.
Peki ya yolda yürürken gördüğünüz insanlar, yanından geçtiğiniz ağaçlar, önünüze çıkan köpek, çatınızın saçaklarına yuva kuran güvercin, masanızda duran çiçekler, yukarı baktığınızda gördüğünüz gökyüzü? Sizce onların varlığının sebebi tesadüfler olabilir mi?
Kuşkusuz böyle bir ihtimal üzerinde düşünmek bile son derece akıldışıdır... Çünkü çevrenizi saran canlı ve cansız tüm varlıklar, biraz önce saydığımız çevrenizdeki insan yapımı eşyalarla kıyas edilemeyecek, tesadüflere asla ihtimal bırakmayacak mükemmelliktedir. Bunların her biri üstün bilgi ve akıl gerektiren bilinçli bir yaratılışın örnekleridir. Tek bir ataçın, bir telin tesadüfen düzgünce bükülmesiyle masasına gelmesini mantıksız bulan her insan, insanların, kedilerin, kuşların, ağaçların ve tüm evrenin de tesadüfen meydana gelmesinin bunlarla kıyas edilemeyecek kadar imkansız olduğunu elbette ki görebilir.
Ancak günümüzde, bu kadar açık bir gerçeği göremeyen, daha doğrusu gördüğü halde görmezlikten gelen insanlar bulunmaktadır. Bu kişiler, ağaçların, kuşların, bulutların, evlerin, arabaların, sizin, yakınlarınızın, çevrenizde gördüğünüz diğer insanların ve canlı-cansız herşeyin, kısacası içinde yaşadığınız kainatın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia ederler.
lale sünger
Lale kesiti
Cayman Adasındaki bir sünger türünün kesiti
"Materyalist-Darwinist" olarak bilinen bu kimseler tesadüfleri üstün bir akıl gibi sunan, art arda meydana gelen milyonlarca tesadüfün toplamını "yaratıcı bir güç" olarak gösteren batıl bir fikrin savunucularıdır. Materyalist-Darwinistlere göre tesadüfler, dünyadaki bütün insanların aklından çok daha büyük bir akla sahiptirler. Yüz binlerce yıldır gelip geçmiş ne kadar insan varsa, hepsinin beynini, aklını, düşünme kabiliyetini, muhakeme ve hafıza gücünü, fiziksel özelliklerini ve daha yüzlerce binlerce özelliğini şekillendiren gücün, "tesadüf" isimli bir "deha" olduğunu iddia ederler.
Materyalist-Darwinistlere göre bu dehanın olağanüstü olayları gerçekleştirmek için ihtiyacı olan tek şey ise "zaman"dır. Bu çarpık mantığa göre eğer tesadüfe zaman verilirse, cansız ve şuursuz atom yığınlarını insanlara, karıncalara, atlara, zürafalara, tavus kuşlarına, kelebeklere, incire, zeytine, portakala, şeftaliye, nara, karpuza, kavuna, domatese, muza, laleye, menekşeye, çileğe, orkideye, güle ve aklınıza gelen-gelmeyen milyonlarca canlıya çevirebilir. Üstelik bunların yanı sıra gezegenleri, yıldızları, Güneş'i, bunların dolaştığı yörüngeleri meydana getirebilir.
Ayrıca Darwinizm'e göre bütün öğrenciler, bürokratlar, doktorlar, mimarlar, iş adamları, mühendisler, bilim adamları da tesadüflerin sabırlı çalışmaları sonucunda biraz mineral, biraz su ve güneşin de desteğiyle zaman içinde meydana gelmişlerdir. Ne ilginçtir ki söz konusu batıl inancın temeli olan bu tesadüf putu, aynı zamanda, kitaplarında, konferanslarında, hararetli tartışmalarında kendi "tesadüfi varoluşlarını" anlatan materyalist-Darwinistleri de oluşturmuştur. İşte bazı evrimci-materyalist bilim adamlarının Latince kelimelerle, ağır ve anlaşılması özellikle zorlaştırılmış bir üslupla anlattıkları evrim teorisinin ve materyalist felsefenin özündeki iddia budur.
"Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değil" olarak isimlendirdiğimiz bu kitapta, kendilerini tesadüf çıkmazının içine sokarak, çevrelerindeki yaratılış delillerini inkar edenlerin, kendilerini ve içinde yaşadıkları evreni yaratan Allah'ın apaçık olan varlığını kabul etmemek için ne tür bir mantık bozukluğu içinde olduklarına hep beraber şahit olacağız.
Ancak konuya geçmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Materyalist-Darwinistlerin –bu kitapta inceleyeceğimiz- mantık bozuklukları ve çelişkileri, tarih boyunca yaşamış olan tüm putperestler ve inkarcı toplumlarda rastlanan bir kavrayış eksikliğidir. Geçmiş toplumlarda da insanlar totemleri, elleri ile yonttukları heykelleri ilah olarak kabul etmişler, taştan topraktan heykellerin yaratıcı olabileceğine inanacak kadar şuurlarını yitirmişlerdir.