Antik çağdan günümüze felsefik, psikolojik, sosyolojik yaklaşımlarla insanın neye, niçin güldüğü sorgulanmış; insanın konuşmayı bilmeden önce mi yoksa dili geliştirdiğinde mi gülebildiği sorusuna cevap aranmıştır. Günümüz koşullarında...
moreAntik çağdan günümüze felsefik, psikolojik, sosyolojik yaklaşımlarla insanın neye, niçin güldüğü sorgulanmış; insanın konuşmayı bilmeden önce mi yoksa dili geliştirdiğinde mi gülebildiği sorusuna cevap aranmıştır. Günümüz koşullarında gülmenin fizyolojik, anatomik, genetik, biyolojik, etolojik boyutları, gülmenin içgüdüsel davranışlarla bağlantısı ve gülmenin üretimi teknolojik gelişmelerin desteklediği deneylerle özellikle beynin mekanizmaları üzerinde durularak tespit edilmeye çalışılmaktadır. Buna rağmen fizyolojik olduğu kadar duygusal bir davranış olduğu için gülmenin özü tam
olarak aydınlatılamamıştır.
Tüm çalışmalar gülmenin işlevlerinin, nedenselliğinin ve çeşitlerinin ilk zamanlardan günümüze yeni boyutlar kazanarak şekillendiğini, toplumdan topluma farklılıklar gösterdiğini göstermiştir. Nitekim sosyokültürel unsurlar, inançlar, toplumsal yapı insanın her gün gerçekleştirdiği bu davranışı algılayışını etkilemiştir. Bu algı deyimlerde, atasözlerinde ve gülme hâllerini karşılayan sözcüklerin tanımlanmasında belirgin bir şekilde ortaya konmuştur.
Dilin tanığı olan sözlüklerde gülmeyi tüm yönleriyle ele alan genel bir tanımdan ziyade gülme hâllerinin farklı özellikleri üzerinde durulmuştur çünkü gülmenin çok boyutluluğu ve gülmenin öznesi olan insanın karmaşık yapısı kesin bir tanımın yapılmasını mümkün kılmamaktadır. Nitekim tarihi sözlüklere ve metinlere bakıldığında gülmek sözcüğünün tanımlarının gülmenin her hâlini karşılamadığı; gülmenin nedeninin, düzeyinin, şeklinin, zamanının ve zemininin, gerçeklik ve şuur algısının bu davranış biçiminin tanımlanmasında etkili olduğu; gülme çeşitlerinin farklı sözcüklerle ifade edildiği görülmüştür.
Çalışmada Çağatay Türkçesi sözlüklerinde ve tarihi kaynaklarında gülme çeşitleri ile ilgili fiiller derlenmiş; bu sözcüklere gösterilen Çağatayca tanıklara yer verilmiştir. Amaç, gülme hâllerinin söz konusu eserlerde kaç farklı sözcükle karşılandığının, nasıl tanımlandığının, tanımlanmasında izlenen yolların gülme kuramları doğrultusunda ortaya konulmasıdır.