Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Özet Göç olgusu Balkan coğrafyasının bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. Osmanlı Devleti döneminde başlayan ve 20.yy sonlarında da devam eden Türk göçü tarihsel arka planında siyasi gelişmeleri barındırmaktadır. Bu çalışmada... more
Özet
Göç olgusu Balkan coğrafyasının bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. Osmanlı Devleti döneminde başlayan ve 20.yy sonlarında da devam eden Türk göçü tarihsel arka planında siyasi gelişmeleri barındırmaktadır. Bu çalışmada Yunanistan’dan Balkan Savaşlarında başlayıp günümüze kadar olan süreçte Türk göçleri ve nedenleri işlenecektir. İzlenen yöntem ikincil kaynaklar, dönemi anlatan önemli eserlerin incelenmesi olarak gerçekleşmiştir. Balkan Savaşları’ndan alınan yenilgiyle oradaki Türkler tarafından, kalan Osmanlı topraklarına bir göç hareketi başlamıştır. Bu tarihten itibaren Yunanistan’dan başlayan Türk göçü I. Dünya Savaşı ardından Kurtuluş Savaşı dönemlerinde de devam etmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması sonucunda Lozan Antlaşması ile kurulan Türkiye’ye Yunanistan’dan göçler devam etmiş, nüfus mübadelesi ve Türkiye-Yunanistan ilişkilerine bağlı olarak Batı Trakya Türk azınlığından göçler takip etmiştir. Çalışma sonucunda Türk göçlerinin nedenlerinin Yunanistan yönetiminin yapmış olduğu baskılar olduğu, tarihi Türk-Yunan ilişkilerinin her dönem Türklere etki ettiği görülmüştür.
Anahtar Sözcükler: Balkanlar, Batı Trakya Türkleri, Göç, Türk-Yunan İlişkileri,
MIGRATION OF THE TURKS FROM GREECE SINCE
THE BALKAN WARS
Abstract
Phenomenon of immigration is accepted as a fact of the Balkan territory. Turkish immigration that began at Ottoman Empire period and continued in the late 20th century contains political events in its historical background. In this study, we will discuss Turkish migrations from Greece that started during Balkan Wars and continued until today and the reasons of these migrations The methods followed as secondary sources, examination of important works narrating the period. With the defeat in Balkan Wars, an immigration movement was begun by Turks that lived there to the remaining Ottoman territories. That Turkish migration which began from Greece continued even after the First World War, during the Turkish War of Independence. Migrations continued to the Turkish Republic which was founded with the Treaty of Lausanne that were signed as a result of the success of Turkish War of Independence and were followed by a population exchange and migrations from the Western Thrace Turkish minority depending on Turkey-Greece relations. The results showed that the reasons of Turkish migrations are oppressions that Greece government has made and that Turkish Republic-Greece relations have always had an effect on Turkish people.
Keywords: Balkans, Western Thrace Turks, Immigration, Turkish-Greek Relations
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Özet Karadeniz geçmişten bu yana hem kıyıdaş ülkeler hem de küresel siyaset açısından jeopolitik önemini korumaktadır. Jeopolitik, coğrafi alandaki etkileşimleri ve bunlardan kaynaklanan güç mücadelelerini irdeler. Bu açıdan Karadeniz,... more
Özet
Karadeniz geçmişten bu yana hem kıyıdaş ülkeler hem de küresel siyaset açısından jeopolitik önemini korumaktadır. Jeopolitik, coğrafi alandaki etkileşimleri ve bunlardan kaynaklanan güç mücadelelerini irdeler.  Bu açıdan Karadeniz, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile ilgisi olması, Akdeniz’de (Ege) etkin olmak isteyen kıyıdaş ve siyasi, askeri ve ekonomik olarak etkin olmayı amaçlayan devletler için değerlidir. Tarihte Rusya’nın Akdeniz’e inmek için Osmanlı Devleti ile girmiş olduğu rekabet,2008 Gürcistan-Rusya Savaşı’nda yaşanan gelişmeler, Rusya’nın Karadeniz’de donanma açısından Türkiye ile rekabet halinde olması Karadeniz’in jeopolitik önemini ortaya koymuştur.
Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin 1459-1476 arası dönemde Karadeniz’e yönelik izlemiş olduğu siyaset Alfred T. Mahan tarafından ortaya koyulan Deniz Hâkimiyeti Teorisi açısından ele alınacaktır. Bu teoriye göre bir ülkenin deniz gücünü ve ulusal gücünü etkileyen unsurlar olarak coğrafi konum, ülkenin fiziki yapısı, arazinin büyüklüğü, nüfus sayısı, halkın karakteri ve hükümetin karakteri olarak belirlemiştir. 1459-1476 arasında devletin izlemiş olduğu siyaset teori ile test edilerek Mahan’ın ortaya koymuş olduğu teori açısından Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyasetinde ne kadar başarılı olduğu ortaya konulacaktır.
Karadeniz’in jeopolitik değeri tarihin her aşamasında olduğu gibi Osmanlı Devleti zamanında da öne çıkmıştır. Bu bağlamda Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra yönünü Anadolu ve Rumeli’ye çevirmiştir. Karadeniz’in önemini görerek bir Karadeniz siyaseti gütmüştür.
Fatih’in Karadeniz siyaseti, içine kısaca Boğazların güvenliğini sağlamak, Karadeniz’i bir Türk denizi haline getirmek, Bizans kalıntısı despotlukları ortadan kaldırarak Hıristiyan devletlerin Doğu Roma’yı yeniden canlandırma ümitlerini yok etmeyi alır. Bu hedefler doğrultusunda Fatih içte ve dışta Karadeniz’de hâkimiyet kurmak isteyen beylik ve devletlerle mücadele etmiştir. Karadeniz’in Anadolu yakasında Cenevizlilerden Amasra’yı, Candaroğulları’ndan Sinop ve havalisini almış, Trabzon Rum İmparatorluğu ile mücadele ederek Trabzon’u ele geçirmiştir. Dışta ise Altın Orda Devleti topraklarında kurulan Kırım Hanlığını kendine bağlamış,  Eflak ve Boğdan Prenslikleri’ni kontrol altına almıştır. Bu arada III. Ivan’ın hüküm sürdüğü Moskova Knezliği, bu dönemde Altın Orda tehdidi altında olduğu için Osmanlı ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışmıştır ancak Knezlik IV. İvan’la birlikte Çarlık olunca Kırım ve dolayısıyla Karadeniz’de Osmanlı ile tekrar rekabete girecektir.
Deniz hâkimiyeti teorisi açısından 1459-1476 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyaseti incelendiğinde, devletin mevcut coğrafi konumundaki etkisini ve arazisinin büyüklüğünü arttırdığı tespit edilmiştir. Karadeniz’in bir Türk denizi haline gelmesi mevcut coğrafyada ve dönemin uluslararası siyasetinde de etkinliğin artmasına katkı sunmuştur. Katılan yeni topraklarla beraber nüfus sayısı artarken, izlenen iskân siyaseti Osmanlı Devleti’nin siyasetine uygun bir şekilde ilerlemiştir. Bu dönemde hükümetin fetih veya egemenliği genişletme siyaseti izlediği görülmüş, halkın ise devletin bu politikasını desteklediği tespit edilmiştir. Genel bir açıdan bakıldığında deniz hâkimiyeti teorisi açısından Osmanlı Devleti’nin Karadeniz siyasetinin başarılı olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Deniz Hâkimiyeti Teorisi, Jeopolitik, Karadeniz, Osmanlı Devleti

EXAMINATION OF BLACK SEA POLITICS OF OTTOMAN EMPIRE BETWEEN 1459-1476 IN THE CONTEXT OF SEA POWER THEORY
Abstract
Black Sea maintains its geopolitics importance both in terms of riparian countries and global politics from past to present. Geopolitics examines  interactions in geographical area and power struggles resulted from these interactions. Black sea, in this respect, is significant for the riparian states that politically, militarily and economically desire to be effective in Mediterranean Sea, as it is related to İstanbul and Dardanelles (Çanakkale) Straits. The competition Russia gets into with Ottoman Empire to enter in Mediterranean Sea, The developments in Georgia-Russia War 2008 and the competition between Russia and Turkey upon navy have emphasized the importance of Black Sea.
With this study, Ottoman Empire’s policy towards Black Sea will be considered with regard to Sea Power Theory propounded by Alfred T.Mahan. According to this theory, the factors that affect sea power and national power are geographical position, physical structure of the country, acreage, population and nature of nation and state. How successful the politics of Ottoman Empire towards Black Sea will be revealed in terms of the Mahan’s theory by testing the politics of Ottoman Empire in 1459-1476 with the theory herein.
The geopolitics of Black Sea was prominent during the time of Ottoman Empire as well as it has been throughout history. Accordingly, II. Mehmed known as Conqueror diverted his attention to Anatolia and Rumelia after the conquest of İstanbul.  He conducted Black Sea politics as he realized the importance of Black Sea.
Fatih’s Black Sea politics briefly includes the purposes providing the security of the straits, converting Black Sea into a Turkish sea and destroying the hopes of Christian States upon revitalization of The Eastern Roma Empire by wiping out the despotism inherited from the Byzantium. In accordance with these purposes, Fatih fighted against the principalities and states that desire to dominate Black Sea both inside and outside. In the Anatolian side of Black Sea, he took Amasra from Genoese and Sinop and its environs from Jandarids and also he conquered the Trabzon fighting against The Empire of Trebizond. On the outside, He annexed the Crimean Khanate established in the land of the Golden Horde and took the control of the Romanian principalities (Wallachia, Boğdan-currently known as Moldova, Ardeal). The Grand Duchy of Moscow ruled by III. Ivan tried to get on with Ottoman Empire as it was under the threat of the Golden Horde but when The Grand Duchy of Moscow would be Czarism with IV. Ivan, it would again enter into competition with Ottoman Empire in Crimea, accordingly in Black Sea.
When Ottoman Empire’s  Black Sea politics is examined in terms of Sea Power Theory, it was determined that the empire increased its influence in its present  geographical location and  acreage. Black Sea’s being a Turkish sea contributed to the increase in activity in the present geography and in the international politics of the period. As the population increases with the new lands acquired, the settlement politics pursued in that time proceeded in accordance with Ottoman Empire’s policy. In this period, it was observed that the government followed the policy of conquest or the policy upon expansion of the sovereignty and also it was determined that the nation supported this policy. When evaluated from a general point of view, it was detected that Black Sea politics of Ottoman Empire worked out in terms of the Sea Power Theory.
Key Words: Sea Power Theory, Geopolitics, Black Sea, Ottoman Empire
Research Interests:
Fransız İhtilali'nden sonra Napolyon Bonapart'ın göreve gelmesiyle birlikte Fransa'da her alanda bir restorasyon süreci başlamıştır. Bu sürecin en önemli ayağını ordu reformu ve askeri eğitim oluşturur. Napolyon, kraliyet dönemindeki... more
Fransız İhtilali'nden sonra Napolyon Bonapart'ın göreve gelmesiyle birlikte Fransa'da her alanda bir restorasyon süreci başlamıştır. Bu sürecin en önemli ayağını ordu reformu ve askeri eğitim oluşturur. Napolyon, kraliyet dönemindeki geleneksel ve Katolik ilkelere bağlı askeri eğitimi yetersiz bularak yeni askeri okullar açmış, mevcut askeri okulları da reforme etmiştir. Onun yeniden düzenlediği askeri eğitim Avrupa'nın ilk modern askeri eğitim sistemini oluşturmuş ve diğer devletlere örnek olmuştur. Bu dönemde yenileşme sürecinde olan Osmanlı Devleti de yeni kurduğu askeri eğitim kurumlarını Fransız modeline göre teşkilatlandırmıştır. Bu çalışmada Osmanlı modern askeri eğitim kurumlarının kuruluş döneminde önemli ölçüde etkisi olan Fransız modelinin nasıl olduğu ve Osmanlı Devleti'ni ne şekilde etkilediği ele alınmıştır. 19. yüzyılda Fransa'da bulunan askeri okullar, bu okullarda kullanılan müfredat, eğitim süreleri, okula alınacak olan öğrencilerde aranan kriterler ortaya konulmuştur. Ayrıca 18. yüzyıldan itibaren etkili olan Osmanlı-Fransa askeri eğitim ilişkilerinin temelleri, gelişimi, Osmanlı'da görev yapan Fransız subaylar ve 19. yüzyılın sonunda bu ilişkilerin gerilemeye başlaması ele alınmıştır. Bu çalışma, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Osmanlı Arşiv Belgeleri ve araştırma eserler incelenerek hazırlanmıştır.