Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 15 / Sayı: 1 / ss. 183-201
Research Interests:
ÖZET İslamda namaza çağrıyı simgeleyen minare, anıtlaşmış bir mimarlık öğesidir. Yüzyıllar boyunca İslam devletlerinde her millet kendi kültür ve sanat anlayışına göre farklı şekillerde minareler üretmişlerdir. Bu süreçte, cami ve minare... more
ÖZET İslamda namaza çağrıyı simgeleyen minare, anıtlaşmış bir mimarlık öğesidir. Yüzyıllar boyunca İslam devletlerinde her millet kendi kültür ve sanat anlayışına göre farklı şekillerde minareler üretmişlerdir. Bu süreçte, cami ve minare mimarisinde kültürler birbirleri arasında alış verişi sürdürmüşlerdir. Mimar Sinan'ın eserlerinin de içinde bulunduğu Klasik Osmanlı Mimarisinde minareler de klasik bir özelliğe kavuşmuşlardır. Klasik dönem cami mimarisinde minare, sultan camilerinde yapının iki yanında yükselip denge unsurunu sağlarken, bunun dışındaki camilerde ise birden fazla minare kullanılması geleneğe aykırı olduğundan tek minareli camiler asimetrik bir düzene sahip olmuşlardır. Araştırıcı ve geliştirici zeka ve ustalığa sahip olan Mimar Sinan minare yapımında da bu özelliğini kullanmıştır. Minarelerini Osmanlı Mimarisi uslubuna uygun bir anlayışla yapmıştır. Eserlerinde farklı şemalar arayan Sinan, minarelerin konumlarında da farklı şekiller kullanmıştır. Mimarlığının, mühendisliğinin ve süsleme sanatçılığının yanı sıra şehir tasarımcısı da olduğunu söyleyebileceğimiz Sinan cami yerlerini şehirleri geliştiren bir bilinçle seçerek minarelerin de cami silüetindeki yerini ustalıkla düzenlemiştir. Kendi özelliği, estetiği ve mimari değeri olan Sinan minareleri cami mimarisindeki yerlerine uyumlu bir şekilde oturmuştur.
ski Yunan kültürünün hâkim olduğu Doğu Akdeniz çevresinde, Roma kültürünün mirası ile Hıristiyan inancının kaynaşması sonun da, yerli medeniyetlerden de kalıntıları alarak meydana gelen Bi­ zans medeniyeti, bin yılı aşkın bir süre boyunca... more
ski Yunan kültürünün hâkim olduğu Doğu Akdeniz çevresinde, Roma kültürünün mirası ile Hıristiyan inancının kaynaşması sonun da, yerli medeniyetlerden de kalıntıları alarak meydana gelen Bi­ zans medeniyeti, bin yılı aşkın bir süre boyunca Ortaçağ dünyasın­ da variiğını göstermiştir. Roma İmparatorluğunun 395'de resmen ikiye ayrılması ile Doğu Roma İmparatorluğu, İlkçağın bu büyük devletinin hıristiyanlaşmış de-vamcısı olmuş ve "Romalılığmı", 1453'de yıkılışına kadar muhafaza etmiştir. Bu devletin halkına Türklerin verdikleri "Rum" adı da "Romai" yani "Romalı" adı­ nın biraz bozulmuş şeklinden ibarettir. Bugün bu medeniyete verilen Bizans adı, geçen yüzyıl Batılı tarihçilerinin, bu imparatorluğun başkenti olan Byzantion'-dan ilham alarak yarattıkları bir addır. Artık Bizans Sanatı olarak bilinen Doğu Roma İmparatorluğu sanatı, eski Yunan ve Roma sanatlarından köklerini almakla beraber, sahip olduğu top-raklann eski san'at geleneklerine de ilgisiz kalmamıştır. Bu bakımdan Bizans sanatı bazı bölgelerde değişik karakterde eserler vermiştir. Fakat bu san'at en güçlü kaynağını Anadolu'da bulmuş ve Anadolu insanının yaratıcılığı onun ge­ lişmesinde, yeni buluşlarla zenginleşmesinde en büyük âmil olmuştur. Ayrıca Anadolu'nun Doğu ile Batı arasında köprü durumunda oluşu, gerek yakın, ge­ rek üzak doğunun san'at akımlarının Bizans san'atma sızmasına da imkân ver­ miştir. Bizans mimârîsi her yerde en uygun gördüğü yapı malzemesini en uy­ gun biçimde işleyerek kullanmıştır. Nitekim İstanbul'da kesme taş ve aralarda tuğla hatıllı yapı tekniğine karşılık, İç Anadolu'da ve hatta Trakya'da yalnız tuğ-la'nın kullanıldığı görülür. Batı Anadolu'nun Akdeniz kıyılarının batı kesiminde eski yapılardan devşirme taşların gelişi güzel kullanılmalarına karşı, Güney-Batı Anadolu'da eski Lykia'da tabiî moloz taşların işlenmeksizin duvar örgülerine yer­ leştirildiği görülür. Halbuki daha doğuda, eski Kilikia bölgesinde ana duvarlar küçük ölçüde kaba yontulmuş kesme taşlardan, kemer, tonoz gibi aksam ise daha muntazam ve daha iri taşlardan yapılmıştır. Kayseri dolaylarında ve Kara­ deniz'in doğu kesiminde ise yapılarda sadece muntazam işlenmiş kesme taşlar kullanılmıştır. Bu malzeme ve tekniklerin yanısıra Bizans devrinde İç Anado­ lu'nun büyük bir kısmında, arazinin içinin oyularak kat kat evler, manastırlar ve kiliseler meydana getirildiği bilinir ki bu da başlıbaşına bir "mağara" tekni­ ğinin varlığını ortaya koyar. Ahşabın bol olduğu bölgelerde ve Anadolu'nun en eski devirlerden beri önemli bir yapı malzemesi olan kerpiçin Bizans devrinde ne ölçüde kullanıldıklarını ise şimdilik bilemiyoruz. Bizans San'atı bin yıllann-dan itibaren ise gittikçe artarak taş ve tuğla yardımıyle dış süslümeye önem vermiştir.
Çalışma Erken Cumhuriyet dönemi parkı olan Karaalioğlu Parkı ve çevresinin batılılaşma süreci içinde geçirdiği dönüşümü ve kentsel dokuya katkısının incelenmesini, bu dönem yapılan diğer parklarla ortak anlamlarının araştırılmasını... more
Çalışma Erken Cumhuriyet dönemi parkı olan Karaalioğlu Parkı ve çevresinin batılılaşma süreci içinde geçirdiği dönüşümü ve kentsel dokuya katkısının incelenmesini, bu dönem yapılan diğer parklarla ortak anlamlarının araştırılmasını amaçlar. Bu amaç doğrultusunda Karaalioğlu Parkı bir park olarak düzenlenmeden önce bulunduğu alan, bu alan üzerinde yer alan yapılar, parkın inşası ve sunduğu servisler ile park çevresinin gelişimi kronolojik olarak incelenmiştir. Antalya'nın Erken Cumhuriyet dönemi tarihi, Karaalioğlu Parkı ve çevresinin tarihi konu kapsamında araştırılmıştır. Aynı dönemde farklı şehirlerde inşa edilen parklar da araştırılarak Karaalioğlu Parkı'nın Erken Cumhuriyet dönemi içinde yapılan diğer parklarla birlikte değerlendirilmesi yapılmıştır. Parkın cumhuriyetin ulaşmayı hedeflediği idealleri gerçekleştirmesi için kullanılan araçlar içinde sayılabilen açık yeşil alanların ve parkın üstlendiği rolleri, şehir planlaması ve uygar bir vatandaş kimliğinin yaratılması konularında ulaşılması hedeflenen idealleri yansıttığı sonucuna varılmıştır. Antalya Karaalioğlu Parkı'nın bir mesire alanından parka dönüştüğü süreç incelendiğinde park halkevi, sinema, kır kahvesi, ipekçilik ve böcekçilik mektebi, çocuk bahçesi, stadyum servisleri sunmuş olup dönemin sosyokültürel ortamına katkı sağlamıştır. Park konum olarak Antalya'nın kentsel gelişimini de etkilemiştir. Antalya Karaalioğlu Parkı aynı dönemde diğer şehirlerde inşa edilen parklardan yer seçiminde bölgenin iklimi ve manzaranın etkisinin kullanılarak coğrafyadan da faydalanılmasıyla fark yaratmıştır. Park inşa edildiği tarihten bu yana canlılığını koruyarak günümüzde aktif bir biçimde kullanılmaya devam edilmektedir.