Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Alevî Bektaşî geleneği içerisinde Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra aktüalitesini en fazla sürdüren Türkmen babası olarak kabul edilebilecek Sarı Saltık, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir... more
Alevî Bektaşî geleneği içerisinde Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra aktüalitesini en fazla sürdüren Türkmen babası olarak kabul edilebilecek  Sarı Saltık,  XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir.  Sarı Saltık hakkında ilk bilgi veren kitabı  kaleme alan İbn Serrâc,  tarafından “Şeyh Saltuk, evliyanın büyüklerinden, tarikat önderlerinden ve seçkinlerden olup, pek çok kerametleri, açık burhanları, muazzam halleri, sayısız ve her zaman geçerli güzel menkıbeleri vardır”,  ifadeleriyle tanımlanan Sarı Saltık, gayrimüslimlerle mücadele eden bir alperen, gazi-derviştir.
Geleneksel Alevîliğin kaynaklarında, ahlakî esasları vurgulayan, şeyh-mürit ilişkini düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça rastlamaktayız. Örneğin Alevî kaynaklarının en önemlisi Cafer-i... more
Geleneksel Alevîliğin kaynaklarında, ahlakî esasları vurgulayan, şeyh-mürit ilişkini düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça rastlamaktayız. Örneğin Alevî kaynaklarının en önemlisi Cafer-i Sadık Buyruğunda şöyle bir pasaj bulunmaktadır: “Bir talibin piri ırak olup, eli ermese o vekâleten gayrıdan el tuta, görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar etmek erkândır. Zira eğer atasının pirini inkâr ederse münkir olur. Mizanı bozmuş olur….” Bu ve benzeri ifadelere Alevî Bektaşî kaynaklarında fazlasıyla rastlamak mümkündür. Zira bu metinlerin muhtevası geneli ve ana teması insan eğitimidir. Alevî Bektaşî metinlerinde bu hususun ön plana çıkması; Alevîliğin, gelişim dönemini Vefaîlik, Yesevîlik, Haydarîlik ve Kalenderilik gibi tarikatların havzasında gerçekleştirmiş tasavvufî bir yapı olmasıyla açıklanabilir.
Alevî Bektaşî geleneğini oluşturan temel klasikler ele alındığında, Alevî Bektaşî birey için içsel, yatay ve dikey olmak üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle eğitilmeye çalışıldığı görülür.
Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak, Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevî Bektaşî kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
Milli Görüş hareketi, 1960’lı yılların sonlarında ortaya çıkmış, İslami mücadelede siyaset metodunu aralamış, Necmettin Erbakan tarafından kurulan ve yeni bir model olarak “Adil Düzen” tezini sunmuş “siyasal ıslahatçı” bir İslami... more
Milli Görüş hareketi, 1960’lı yılların sonlarında ortaya çıkmış, İslami mücadelede siyaset metodunu aralamış, Necmettin Erbakan tarafından kurulan ve yeni bir model olarak “Adil Düzen” tezini sunmuş “siyasal ıslahatçı” bir İslami harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur. Aynı zamanda dünya İslami hareketlerinden bazılarına model olmuş, onlara moral, motivasyon ve heyecan anlamında katkıda bulunmuştur. Bu durum, Milli Görüş hareketinin karakterleriyle/yapısal özellikleriyle ilgilidir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Milli Görüş hareketinin temel karakterleri şunlardır: İslamcılık, ümmetçilik, İslam birliği ideali, ıslahatçılık, mezhepler üstü duruş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, tasavvufî menşeli oluş, antiemperyalizm, antisiyonizm, yerellik, siyasallık, karizmatik lider tiplilik, kuşatıcılık ve aktivizm. Bahsedilen bu karakterlerin Milli Görüş mefkûresinde karşılıkları ise şöyle açıklanabilir: İslamcılık; İslam’ın siyasal tezini kabul etmesi, ümmetçilik; anti milliyetçi bir fikriyata sahip olması, İslam birliği ideali; küresel ölçekte Müslümanların siyasal vb. alanlarda birlikteliğini önemsemesi ve D-8 gibi projelerle hayata geçirmeye çalışması, ıslahatçılık; sömürgeci güçlere karşı Müslümanların süregelen problemlerini ıslah etmeyi hedefleyen bir İslami algıya sahip olması, mezhepler üstü duruş, mezhepleri Müslümanların oluşturmuş olduğu amelî ve itikadî sistemler olarak kabul edip, benimsemekle birlikte mezhepleri farklı olan Müslümanların, Batının tasallutu karşısında beraber hareket etmeleri ve mezhebi ihtilafları ötelemeleri gerektiğini iddia etmesi, Ehl-i Sünnet mensubiyeti; itikaî ve amelî olarak Ehl-i Sünnete mensup olması ve sünnî gelenekte “hurûc bi’s-seyf” olarak kavramsallaşmış olan, silahlı mücadeleye yeltenmemesi, tasavvufî menşeli oluş; tasavvufi bir çevreden neşet etmesi ve bu algıya saygılı oluşu, antiemperyalizm; Emperyalist Batılı devletlerin İslam beldelerindeki emellerine karşı duruşu, antisiyonizm; Siyonizmin yerel ve küresel ölçekteki hedeflerine karşı oluşu, yerellik; hareketin beslendiği fikri kaynakların millî oluşu ve tarihsel hafızamıza vurgu yapan bir dilinin mevcudiyeti, siyasallık; organizasyon ve mücadele aracı olarak siyasal parti metodunu da kullanması, karizmatik lider tiplilik; hareketin kurucusu Necmettin Erbakan’ın liderlik özelliklerinden dolayı sahip olunan avantajları, kuşatıcılık; hareketin farklı İslami düşünce ekollerine bağlı şahısları barındırabilmesi, aktivizm; hareketin pratik tarafının, teorik tarafına göre daha kuvvetli oluşu. Birbirlerinden ayırmak nerdeyse imkânsız ise de, hareketin İslamcılığı, ümmetçiliği, İslam birliği ideali, ıslahatçılığı, mezhepler üstü duruşu, Ehl-i Sünnet mensubiyeti ve tasavvufî menşeli oluşu İslami düşüncesiyle; antiemperyalist ve antisiyonist oluşu, dünya görüşüyle; Ehl-i sünnet mensubiyeti, yerel özelliklere sahip oluşu, siyaset metodunu kullanması, karizmatik lider tipli bir hareket olması, kuşatıcılığı ve aktivist tarafı, hareket metoduyla alakalıdır. Bütün bu özellikler bir bütün olarak düşünüldüğünde, Milli Görüş hareketinin “siyasal ıslahatçı” bir İslami hareket olduğunu söylemek zor olmayacaktır. Bu çalışma, Milli Görüş hareketinin bahsedilen bu karakterleri üzerinden yapısal bir analiz yapmayı hedeflemektedir.
Bu çalışmanın amacı, Millî Görüş mefkûresinde “İslâm birliği” fikrinin kökenlerini, ideolojik bütünlük içerisindeki yerini ve “İslâm birliği” idealinin teorik ve D-8, MTB gibi pratik taraflarını araştırmaktır. Millî Görüş Hareketi’nin... more
Bu çalışmanın amacı, Millî Görüş mefkûresinde “İslâm birliği” fikrinin kökenlerini, ideolojik bütünlük içerisindeki yerini ve “İslâm birliği” idealinin teorik ve D-8, MTB gibi pratik taraflarını araştırmaktır. Millî Görüş Hareketi’nin “İslâm birliği” fikrini niçin kabul ettiği, D-8 projesinin ne olduğu ve “Yeni Bir Dünya” hedefinin neresinde yer aldığı hususu ise araştırmanın temel problemini teşkil etmektedir.
İslâm birliği ideali, Millî Görüş Hareketi’nin medeniyet tasavvurundan kaynaklanmaktadır. İslâmî referanslara dayanan bu perspektif, bütün insanlığın saadetine odaklı evrensel bir medeniyet perspektifidir. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a (1926-2011) göre günümüzde Irkçı Emperyalizm’in hâkim olduğu dünyamızın hali içler acısıdır ve mevcut dünya iflas etmiştir. Bu zulüm düzeninden kurtulmanın anahtarı, hakkı üstün tutan bir anlayışla “Yeni Bir Dünya”nın kurulmasıdır. Erbakan’a göre Yeni Bir Dünya ideali şu üç aşamada gerçekleşecektir: İslâm Birliği’nin çekirdeği ve ilk adımı olarak kabul edilen D-8,  bu sürecin ilk aşamasını oluşturmaktadır. İkinci aşama, bütün Müslüman ülkelerin katılımıyla oluşacak olan İslâm Birliği’dir (D-60).  Üçüncü aşama ise Müslüman ülkelerle birlikte hareket edecek olan 100 mazlum ülkeyle oluşturulacak birlik (D-160) olarak belirlenmiştir. 
Araştırmada tarama modeli ve metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu bağlamda Necmettin Erbakan’ın eserlerinin toplandığı “Erbakan Külliyatı”, hareketin diğer yazılı kaynakları, konuyla ilgili kitaplar, makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda Erbakan’ın “Yeni Bir Dünya” hedefi ile İslâm birliği idealinin teoride birleştirdiği görülmüştür. Zira Millî Görüş mefkûresinin “Yeni Bir Dünya” idealinde, İslâm Birliği’nin kurucu ve belirleyici bir fonksiyonu tasavvur edilmiştir. Bu fikrin en önemli pratiği olan D-8 ile “İslâm Birliği” ideali, fikriyattan fiiliyata geçmiştir.
Millî Görüş Hareketi, 1960’lı yılların sonlarında (1969) Türkiye’de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, Necmettin Erbakan tarafından kurulmuş ve yeni bir model olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuş... more
Millî Görüş Hareketi, 1960’lı yılların sonlarında (1969) Türkiye’de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, Necmettin Erbakan tarafından kurulmuş ve yeni bir model olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuş “siyasal ıslahatçı” bir İslâmî harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur. Aynı zamanda dünyadaki İslâmî hareketlerin bazılarına model olmuş, onlara moral, motivasyon ve heyecan anlamında katkıda bulunmuştur. Bu durum, Millî Görüş Hareketi’nin karakterleriyle/yapısal özellikleriyle ilgilidir.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerellik, antiemperyalizm,  antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık.
Bu çalışma, Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı metinlerini esas alarak hareketin zikredilen karakterleri üzerinden yapısal bir analiz yapmayı hedeflemektedir.
Çağdaş İslâmî Akımlar, diğer dinî gruplar ve ideolojik yapılar gibi kendi dinî algılarını, dünya görüşlerini sözlü ve yazılı bir şekilde takdim ederler. Sözlü veya yazılı takdim çeşitlerinde ise tercih birçok hususun etkisiyle... more
Çağdaş İslâmî Akımlar, diğer dinî gruplar ve ideolojik yapılar gibi kendi dinî algılarını, dünya görüşlerini sözlü ve yazılı bir şekilde takdim ederler. Sözlü veya yazılı takdim çeşitlerinde ise tercih birçok hususun etkisiyle oluşmaktadır. Tevarüs edilen gelenek, muhatap kitle, ihtiyaçlar ve eğilimler bu hususta etkili olan unsurlardan bazılarıdır. Modern Türkiye’de ortaya çıkmış bir İslâmî hareket olan Millî Görüş Hareketi de kendisini hem sözlü hem de yazılı olarak takdim etme gayretine girmiştir.
 
Sosyal, siyasal alanlardaki faaliyetlerinin yanında kültürel bazı faaliyetlerde de bulunan Millî Görüş Hareketi, din ve dünya görüşünü ifade eden bazı eserler ortaya koymuştur. Hareketin kurucusu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bizatihi kaleme aldığı “Millî Görüş”, “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen”, İslâm ve İlim”, “Türkiye’nin Temel Meseleleri”, “Davam” bunların en önemlilerindendir. Erbakan’ın tüm eserleri 2013 yılında derlenerek MGV Yayınları tarafından beş cilt olarak “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyatı” adıyla okuyucuya sunulmuştur. Camia içerisinde Millî Görüş mefkûresini anlatan eserler kaleme alan başka yazarlar da bulunmaktadır.

Hareket, ortaya çıktığı ilk günden itibaren yazılı edebiyatını oluşturmaya başlamasına rağmen mensupları arasında bu eserler yeterince bilinir değildir. Bu durumu “Erbakan Külliyatını” derleyen M. Mustafa Uzun, Erbakan’ın 1975 yılında yayımlanan “Millî Görüş” adlı eserinin takdiminde “Biz bu eseri bilmiyorduk ve ancak maalesef bilen de yoktu. Bir ömür boyu onunla beraber yürüyen, onu seven, onun gözü ile dünyaya bakan yüzbinlerce insan da onun en önemli eserinden haberdar değildi. Şimdi bu eseri tekrar gün yüzüne çıkartıyoruz.” şeklinde, hayretini gizlemeden ifade etmektedir.

Bu çalışma, şu varsayımlardan hareket etmektedir: Siyasal ıslahatçı bir İslâmî hareket olan Millî Görüş Hareketinde de diğer Islahatçı İslâmî Akımlarda olduğu gibi dinamizm ve teşkilatçılık ön plana çıkmış; sözlü takdim yazılı takdimin önüne geçmiş; kitlelerin İslâmî bir şuur etrafında toplanması öncelemiştir. Yine MGH diğer ıslahatçı hareketler gibi İslâm dünyasındaki çöküntünün sebebini  -büyük oranda- İslâm düşünce geleneğinde değil; Müslümanların yanlışlarında ve “küresel sistemin” yerel ve küresel ölçekteki tasallutunda görmesi; İslâm dünyasının ve ülkemizin âdete ortada kalmış bir cenazeye döndüğüne dair kanaati; bu halin acil olarak ıslahına odaklanan bir motivasyonla hareket etmesine sebep olmuştur. Bu durum, hareketin kitlesel faaliyetlerinin ve aktivist karakterinin ağır basması ve yazılı edebiyat üzerinden bilinçlendirme gayretinin ise ikinci planda kalması sonucunu doğurmuştur.

Yine bu çalışma Millî Görüş Hareketi’nin lideri Erbakan’ın kitaplarını, çevirilerini, makalelerini, meclis konuşmalarını ayrıca MG partilerinin yayınlarını ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili kaleme alınan kitap, tez, makale, sempozyum ve bildiriler tasnif edilmiş şekilde, bir bibliyografya çalışması ile tespit etmeyi ve bu eserlerin hareket mensupları ile kamuoyu üzerindeki etkisini tartışarak bir analiz yapmayı hedeflemektedir
Alevî Bektaşî geleneği içerisinde Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra aktüalitesini en fazla sürdüren Türkmen babası olarak kabul edilebilecek Sarı Saltık, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir... more
Alevî Bektaşî geleneği içerisinde Hacı Bektaş-ı Veli’den sonra aktüalitesini en fazla sürdüren
Türkmen babası olarak kabul edilebilecek Sarı Saltık, XIII. yüzyılda yaşamış, gerçek kimliği
menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir.
Sarı Saltık’a izafe olunan on altı türbenin/makamın bulunduğu bilinmektedir. Bunlardan
biri olan Sarı Saltık’ın Tunceli’deki mezarı ise Hozat İlçesine 8 km uzaklıkta ve 2276 m. yüksekliğindeki
Sarı Saltık Dağı’nın zirvesinde bulunmaktadır.
Tarihî ve menkıbevî kaynaklarda Sarı Saltık’ın Tunceli’de yaşadığına dair hiçbir işaret
bulunmadığı halde, Tunceli Alevîlerinin Sarı Saltık’ın asıl mezarının Hozat’ta bulunduğuna dair
inançlarının nerden kaynaklandığı hususu henüz çözüme kavuşturulamamış bir problemdir. Sarı
Saltık’ın Hozat’a yerleştiğine dair tarihî herhangi bir kayıt da mevcut değildir. Ancak bu konuda
bazı ihtimaller düşünülebilir. Bunlardan birincisi, muhtemelen XVI. yüzyılda Sarı Saltık müritlerinden
veya evlatlarından birilerinin Tunceli yöresine bu kültü taşımış olabileceğidir. Konuya dair
ihtimallerin ikincisi ise XVI. yüzyılda Bektaşîliğin doğuya doğru yayılma sürecinde bu kültün
Alevî geleneği açısından önem arz eden Tunceli’ye taşınmış olabileceği ihtimalidir.
Sarı Saltık Ocağı ise bu zatın ananeleri etrafında toplanmış, merkezi Tunceli-Hozat’ta
olan ve halen başında Ahmet Yurt Dede’nin olduğu Alevî ocağıdır. Bu çalışma, Sarı Saltık kültünün
yöreye yansımasının sebeplerini ortaya koymayı ve Tunceli-Hozat Sarı Saltık Ocağı’nı tanıtmayı
hedeflemektedir.
Türklerin Müslüman oluş serüvenlerinde önemli bir yere sahip olan Alevîliğin günümüzdeki halini tespit etmeye ve tarihteki bağlarını araştırmaya gayret ettiğimiz bu çalışmada, Alevîliğin Tunceli yerelindeki durumunu incelemeye çalıştık.... more
Türklerin Müslüman oluş serüvenlerinde önemli bir yere sahip olan Alevîliğin günümüzdeki halini tespit etmeye ve tarihteki bağlarını araştırmaya gayret ettiğimiz bu çalışmada, Alevîliğin Tunceli yerelindeki durumunu incelemeye çalıştık.
Doğudaki Alevîler arasında, merkezî bir öneme sahip Tunceli Alevîliği, sahip olduğu bu sosyal ve dinî özellikler açısından araştırmaya değer bir önem arzetmektedir.
Tunceli Alevîliğinde İnanç ve İbadet (Sarı Saltık Ocağı Örneği) başlıklı tezimizin konusu, isminden de anlaşıldığı gibi Sarı Saltık Ocağı özelinde Tunceli yöresindeki Alevîliğin inanç ve ibadet boyutlarıyla ilgilidir. Çalışmamız bir giriş ve dört bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde, öncelikle Alevîlik hakkında kısa bilgiler verilmiş ve daha sonra araştırmamızla ilgili yöntem bilgileri aktarılmıştır.
Birinci bölümde, Dedelik Kurumu; Ocak Kültü; Sarı Saltık’ın hayatı ve dinî çalışmaları -ana hatlarıyla- ele alınmıştır.
İkinci bölümde, Sarı Saltık Ocağına bağlı Alevîlerde genel İslâmî inançlar ve diğer dinlerin tesiriyle oluşan inançlar işlenmiştir.
Üçüncü bölümde, genel İslâmî anlayış çerçevesindeki ibadetler, dinî hayat, âyinler ve erkân incelenmiştir.
Dördüncü bölüm ise Sarı Saltık Ocağı’na bağlı Alevîler üzerine yapılan ankete dayalı bulgular ve değerlendirmeye tahsis edilmiştir.
Tezimizin sonucu ise söyle özetlenebilir: Alevîlik, inanç, ibadet ve erkân itibariyle Şamanizm, Uzak Doğu ve İran dinlerinden etkilenmiştir. Bu sebeple de senkretik yapı arzetmektedir.
XX. yüzyıl itibariyle Alevîlik, modern hayatın etkisiyle bir değişim sürecine girmiştir. Gelenekteki birçok erkân işlevini yitirmiş veya yitirmek üzeredir.
Tunceli Alevîliği ise sahip olduğu tarihî ve sosyal özelliklerden dolayı-diğer Alevî bölgelerine göre- “yol erkânı”nın daha yoğun bir şekilde yaşanmasına sebep olmuştur. Tunceli, Doğu Kızılbaş/Alevîliği için merkezî bir konuma sahiptir.
Miladi X. yüzyıldan itibaren İslâmiyet’i kabul etmeye başlayan ve yeni dini, eski birtakım inanç ve gelenekleriyle kendilerine has biçimde bağdaştıran konar-göçer Türkmenlere, XIX. yüzyıldan itibaren Alevî denilmeye başlanmıştır. Bu... more
Miladi X. yüzyıldan itibaren İslâmiyet’i kabul etmeye başlayan ve yeni dini, eski birtakım inanç ve gelenekleriyle kendilerine has biçimde bağdaştıran konar-göçer Türkmenlere, XIX. yüzyıldan itibaren Alevî denilmeye başlanmıştır. Bu Türkmenlerin İslâm anlayışı, gerek dayandığı sosyal taban gerekse bu tabanın yapısal nitelikleri ve buna bağlı hayat tarzının oluşturduğu yorum şekli bakımından Sünnî İslâm yorumundan birçok önemli farklılıklar taşımaktaydı. Bu İslâm yorumuna “heterodoks İslâm” denilmektedir. Heterodoksi, daha ziyade senkretik, yani “birçok inançların bağdaştırılmasından oluşan bir yapı” sergiler. Türk tarihinde heterodoks İslâm, konar-göçer zümrelerin şifahî kültürüne dayalı İslâm öncesi Şamanizm, Budizm, Zerdüştlük ve Maniheizm gibi dinlerin ve Yesevîlik, Kalenderîlik, Hurîfilik, İsmailîlik ve Şia gibi tarikat ve mezheplerin kalıntılarının zaman ve mekân içinde karışmasından oluşmuştur. Bu yapı XV.-XVI. yüzyılda geleneksel anlamda tekâmülünü tamamlamıştır.
      Alevîlik, modern dönemde beşerî ideolojilerle muhatap olmasından itibaren, evrilmeye başlamış ve senkretizm yeniden aktif hale gelmiştir. Yaşanan bu süreçte kendisini farklı farklı beşeri ideolojilerle bağdaştırmış Alevî anlayışları ortaya çıkmıştır. Laik-Kemalist Alevîlik, Ateist Alevîlik, Kürtçü Alevilik, Kültürel Alevîlik ve Caferî Alevîlik bu sonuçlardan bazılarıdır. Bu çalışmamızda Alevî senkretizminin modern dönemdeki görünümlerini ortaya koymaya çalıştık.
Geleneksel Aleviliğin kaynaklarında ahlaki esasları vurgulayan, şeyh-mürit ilişkini düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça rastlamaktayız. Örneğin Alevi kaynaklarının en önemlisi Cafer-i... more
Geleneksel Aleviliğin kaynaklarında ahlaki esasları vurgulayan, şeyh-mürit ilişkini
düzenleyen, mürşidin özelliklerini belirten, talibin vazifelerini sayan bölümlere sıkça
rastlamaktayız. Örneğin Alevi kaynaklarının en önemlisi Cafer-i Sadık Buyruğunda şöyle
bir pasaj bulunmaktadır: “Bir talibin piri ırak olup, eli ermese o vekâleten gayrıdan el tuta,
görüle. Her kaç seneden sonra piri gelirse yine pirine ikrar etmek erkândır. Zira eğer atasının
pirini inkâr ederse münkir olur. Mizanı bozmuş olur…” Bu ve benzeri ifadelere Alevi Bektaşi
kaynaklarında fazlasıyla rastlamak mümkündür. Zira bu metinlerin muhtevasının geneli
ve ana teması insan eğitimidir. Alevi Bektaşi metinlerinde bu hususun ön plana çıkması;
Aleviliğin, gelişim dönemini Vefaîlik, Yesevîlik, Haydarîlik ve Kalenderilik gibi tarikatların
havzasında gerçekleştirmiş tasavvufî bir yapı olmasıyla açıklanabilir. Alevi Bektaşi geleneğini
oluşturan temel klasikler ele alındığında Alevi Bektaşi birey için içsel, yatay ve dikey olmak
üzere üçlü bir model kurulduğu ve “yol”a giren taliplerin bu üç boyutlu eğitim sistemiyle
eğitilmeye çalışıldığı görülür. Biz bu araştırmada genel olarak metin analizi metodunu kullanarak
Buyruk, Erkânnâme, Makâlat, Fatiha Tefsiri, Şerh-i Besmele ve benzeri Alevi Bektaşi
kaynaklarında bu meseleyi tespit etmeye çalışacağız.
Sarı Saltık Ocağı, Tunceli-Hozat’ta yaşayan Alevî ocaklarından biridir. Bu ocak, kabri Hozat’ta bulunan Sarı Saltık’a nispetle bu isimle anılmaktadır. Ocağın dedeleri ve taliplerinin geneli Sarı Saltık Dağı’nın eteğinde bulunan Akören ve... more
Sarı Saltık Ocağı, Tunceli-Hozat’ta yaşayan Alevî ocaklarından biridir. Bu ocak, kabri Hozat’ta bulunan Sarı Saltık’a nispetle bu isimle anılmaktadır. Ocağın dedeleri ve taliplerinin geneli Sarı Saltık Dağı’nın eteğinde bulunan Akören ve Karaca köylerinde ve Hozat ilçesinin merkezinde yaşamaktadırlar. Şu anda ocağın dedesi Ahmet Yurt Dede’dir. Bu çalışmada İslam’ın ulûhiyet inancı, Sarı Saltık Ocağı Alevileri örneği üzerinden sosyolojik bir yaklaşım ile ortaya koymaya çalışılacaktır.
Sarı Saltık Ocağı’na göre Allah’ın varlığı ve yaratıcılığı konusundaki inanç, genel İslamî anlayıştan farklı değildir. Ancak ocağın inanç algısı, genel olarak bâtınî-tasavvufî bir yorum arz etmektedir. Temel felsefe veya doktrin “varlığın birliği”dir. “Üçler” denilen Hak-Muhammed-Ali inancı ve buna içkinleştirilmiş olan ulûhiyet düşüncesi, Sarı Saltık Ocağı’nın inanç yapısı içinde en temel öğeyi oluşturmaktadır.
Bu araştırmada genel olarak Sarı Saltık Ocağının ulûhiyet düşüncesini ve özelde bu ocağa bağlı taliplerin günümüzdeki inanç formlarını nicel, nitel ve metin analizi gibi yöntemler kullanılarak incelemeye çalıştık. Bu çerçevede yaptığımız araştırmada ocağın genelinde ulûhiyet inancının, canlılığını koruduğu ve batınî formda Hz. Ali’ye ulûhiyetin ithaf edildiği tespit edilmiştir.  Ancak ocağa bağlı olan Alevî gençler ve yaşlılar arasında ulûhiyet anlayışı noktasında farklılıklar olduğu gözlemlenmiştir.
Sarı Saltık, XIII. yüzyılın ikinci yarısında İslâm’ın Balkanlar’a girişine ve bunun sosyal tabanını teşkil eden bir Türk iskânında aktif rol oynayan, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir. Sarı Saltık’ın... more
Sarı Saltık, XIII. yüzyılın ikinci yarısında İslâm’ın Balkanlar’a girişine ve bunun sosyal tabanını teşkil eden bir Türk iskânında aktif rol oynayan, gerçek kimliği menkıbe ve efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir. 
Sarı Saltık’ın hayatıyla ilgili tarihî kayıtlar oldukça sınırlıdır. Evliya Çelebi’ye göre Buhârâ’lı olan Sarı Saltık’ın soyu Battal Gazi’ye dayanmaktadır. M. 1210-1215 yıllarında Batı Karadeniz Bölgesi’nde doğup, XII. yüzyılın sonlarına doğru 1296-1300 yıllarında bugünkü Romanya’nın Dobruca bölgesinde şehit edildiği tahmin edilmektedir. Saltuk-nâme’ye göre ise Sarı Saltık, doksan dokuz yıl yaşamış ve düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir.
Sarı Saltık’ın efsanevî-menkıbevî şahsiyetini ortaya koymak, onun tarihî şahsiyetini ortaya koymaktan daha kolaydır. Zira Sarı Saltık’ın şahsiyeti efsaneleşmiş ve onunla ilgili tarihî kaynaklarda yer bulamayan birçok olay aktarıla gelmiştir. Gerçek hayatı ile menkıbevî hayatı iç içe girmiştir. Bu menkıbelerde Sarı Saltık’a bazı olağanüstü güçler atfedilmiştir.
Biz bu araştırmada Sarı Saltık’la ilgili tarihî ve menkıbevî bilgiler ışığında onun tarihsel gerçekliğini takdim etmeye çalışacağız.
Bu çalışmada, Alevilikte dedelik kurumu ve ocak kültünün tarihsel süreçteki serancamı ve günümüzdeki durumu incelenmiştir. Alevilikte dedelik kurumu ve ocak kültünün tarihsel kökenlerini tespit etmek, günümüzle arasındaki farkları ortaya... more
Bu çalışmada, Alevilikte dedelik kurumu ve ocak kültünün tarihsel süreçteki serancamı ve günümüzdeki durumu incelenmiştir. Alevilikte dedelik kurumu ve ocak kültünün tarihsel kökenlerini tespit etmek, günümüzle arasındaki farkları ortaya koymak önem arz etmektedir. Alevilikte dedelik kurumu ve ocak kültünün tarihsel kökenlerinin neler olduğu ve bunların moderniteden ne denli etkilendikleri önemli ve temel problem olarak önümüzde durmaktadır. Meselenin anlaşılabilmesi, konu ile ilgili kitapların, makalelerin ve benzeri kaynakların taranmasına ve ulaşılan verilerin analiz yöntemiyle işlenmesine bağlıdır. Çalışmada gerçekleştirilmek istene de budur.
Alevilik’te dinî hiyerarşik sistemin şekillenmesinde İslâm öncesi Türklerin dinî tecrübelerinin ve formlarının etkin olduğunu görülmektedir. Geleneksel dönemdeki dedelik kurumunun ve ocak kültünün modern dönemde değişime uğradığı, dedenin işlev ve otoritesinde görece bir zayıflama meydana geldiği, dede-talip ilişkilerini sağlayan sosyal yapıda çözülmelerin oluştuğu görülmektedir. Gelenekte meydana gelen bu aşınmalarla birlikte, dedelik kurumunun ve ocak kültünün halen devam ettiğini söylemek mümkündür.
Bu çalışmanın amacı, Millî Görüş Hareketi ile İslâmcılık mefkûresi arasındaki fikrî münasebeti ortaya koymaktır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde ortaya çıkan Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük şeklinde sıralanan üç dünya görüşünden... more
Bu çalışmanın amacı, Millî Görüş Hareketi ile İslâmcılık mefkûresi arasındaki fikrî münasebeti ortaya koymaktır. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde ortaya çıkan Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük şeklinde sıralanan üç dünya görüşünden biri olan İslâmcılığın temel görüşlerinin Millî Görüş mefkûresinde yer alıp almadığı ve Millî Görüş Hareketi’nin İslâmcılık akımı içerisinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususu ise araştırmanın temel problemini teşkil etmektedir.
İslâmcılığın başat özelliğinin/karakter “İslâm’ın siyasal tezinin” varlığını kabul, olarak saptamak mümkündür. Elbette bunun yanında İslâmcı mefkûrenin birçok tamamlayıcı fikri de bulunmaktadır. İslâmcılık;  içtimaî, siyasî, iktisadî ve diğer bütün alanlarda İslâm’ın bir form öngördüğü ve bu formun günümüze de uyarlanabileceği iddiasını taşımaktadır. Bununla birlikte İslâmcılık, batılı ideolojilerin oldukça etkin olduğu bir dönemde tepki ve alternatif olarak ortaya çıkmıştır. “İttihâd-ı İslâm” fikriyle etle tırnak gibi olan İslâmcılık, Batı karşısında istiklalin ve mücadelenin yolu olarak görülmüştür.
1969 yılında Türkiye’de ortaya çıkan Millî Görüş Hareketi yeni bir model ve doktrin olarak “Adil Düzen” tezini ortaya koymuştur. Adil Düzen tezine ve Millî Görüş’ün sair düşünce, telif ve tasarılarının satır aralarına bakıldığında İslâmcılığın izlerini görmek mümkündür. Ancak laik-seküler bir sistemde bulunuş, hareketin mücadele metodunun siyaset parti/metodu olması, sosyal ve siyasî meselelere dair söylem, program ve takdimlerinde İslâm’a ve İslâm’ın temel kaynaklarına atfın örtülü biçimde olmasına sebep olmuştur. İslâmcı düşünce, özellikle hareket mensuplarının seminer, konferans gibi sözlü takdimlerinde daha belirgindir. Bundan dolayı çalışmamızda, temel kodları/aksiyom Erbakan tarafından belirlenen Millî Görüş mefkûresinin İslâmcı bir karaktere sahip olduğu ve hareketin İslâmî bir düşünce dünyasının siyasî, fikrî, sosyal vb. tezahürü olduğu, varsayımından hareket edilmiştir.
Araştırmada metin/doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu çerçevede Millî Görüş Hareketi’nin temel yazılı kaynakları, hareket mensuplarının bazı görüntü kayıtları, konuyla ilgili kitaplar, akademik makaleler ve ansiklopedi maddeleri taranmıştır. Bunların yanında bazı görsel malzemeler toplanmış, ayrıca hareket mensuplarıyla da mülakat yapılmış ve elde edilen veriler analiz edilmiştir.
Bu çalışma, İslami ilimler özelinde ön plana çıkan ulusal ve uluslararası veri tabanlarını, kütüphaneleri ve atıf tespit eden dijital mecraları tanıtmayı amaçlamıştır. Bunlarla birlikte atıf üzerindeki veri tabanları da araştırmanın... more
Bu çalışma, İslami ilimler özelinde ön plana çıkan ulusal ve uluslararası veri tabanlarını, kütüphaneleri ve atıf tespit eden dijital mecraları tanıtmayı amaçlamıştır. Bunlarla birlikte atıf üzerindeki veri tabanları da araştırmanın içerisine dâhil edilmiştir. Literatür taraması, akademik çalışmanın sacayaklarından birisidir. Günümüzde literatür taraması genellikle sanal ortamlardaki veri tabanları ile yapılmaktadır. İslami ilimlerin tüm disiplinlerine ait literatürü, ayrıntılarıyla barındıran tek bir veri tabanı mevcut değildir. Birden çok veri tabanı araması ile daha kapsamlı bir literatüre ulaşılması mümkün olacaktır. Ancak önümüzdeki gelişmeler, veri tabanlarının gün geçtikçe kapsamlarını büyüteceklerini göstermektedir. Bu kapsamda klasik kaynaklar, yazmalar, tarihsel kayıtlar, arşiv ve siciller, güncel çalışmalar (kitap, tez, makaleler), akademik ve popüler dergiler, görsel malzemeler (afişler, kartpostallar, pullar vs.), sesli ve görüntülü kayıtlar, gazeteler, bütünüyle dijital ortama aktarılarak bu veri tabanlarının bünyesine kullanıcıların hizmetine sunulacaktır. İslami ilimler akademyası hızlı bir şekilde dijitalleşmektedir. Birçok elektronik ilmi program da gelişimini sürdürmektedir. Araştırmamız, Türkiye İlahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin sıklıkla kullanması gereken veri tabanlarının tanıtılmasıyla sınırlandırılmıştır. Özellikle literatür taraması ve lisansüstü eğitime başlayanların görmesi ve bilmesi gereken sitelerin tanıtılması da amaçlanmıştır. Çalışmamızda İslami ilimler alanında yaygın olarak bilinen veri tabanları ve kütüphanelerin web sayfalarından tanıtıcı bilgiler alınarak ilgili veri tabanları tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra “İlahiyat alanında dijital bir ortamda veya veri tabanında yer alan bir tez, makale, dergi nasıl aranır? Nasıl bulunur? Nerede bulunur?” sorularının cevapları verilmeye çalışılmış, uygulamalı olarak da gösterilmiştir. Uygulamalar gösterilirken her bir dizin, veri tabanı ve kütüphanenin dikkat edilmesi gereken tarafına dair ekran görüntüleri alınarak konu teyit edilmiştir.
İslâm Birliği, yakın tarihimizde medeniyetimizin kodlarından yola çıkarak uluslararası bir form olarak belirlenmiş bir idealdir. Bu idealin teorik örgüsü Sultan Abdülaziz döneminde oluşturulmuştur. II. Abdülhamid Han döneminde ise bu... more
İslâm Birliği, yakın tarihimizde medeniyetimizin kodlarından yola çıkarak uluslararası bir form olarak belirlenmiş bir idealdir. Bu idealin teorik örgüsü Sultan Abdülaziz döneminde oluşturulmuştur. II. Abdülhamid Han döneminde ise bu ideal devlet politikası olarak daha fazla ön plana çıkartılıp uygulanmıştır. Cumhuriyet Türkiye’sinde ise Selçuklu-Osmanlı mirasını benimsemiş, “siyasal ıslahatçı” bir İslâmî hareket olan Millî Görüş Hareketi bu ideali, mefkûresine/ dünya görüşüne başat bir unsur olarak yerleştirmiştir.
Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan (1926-2011), küresel bir vizyon ve insanlığın saadeti için nihaî hedef olarak “Yeni Bir Dünya”yı belirlemiştir. İslâm Birliği/İttihâdı İslâm ise bu hedefin gerçekleşmesi için asıl muharrik güçtür. Zira ona göre “Yeni Bir Dünya” Müslümanların hak, adalet ve tevhit merkezli dünya görüşleri çerçevesinde kurulacaktır. Bunun sağlanması için fikrî, iktisadî, siyasî ve askerî tüm altyapılar hazırlanmalıdır. Bu husus hakikat, insanlığın kurtuluşunu sağlama ve medeniyet iddiasındaki Müslümanların öncelikli meselesi olmalıdır.
Bu çalışmada Millî Görüş mefkûresi bağlamında İslâm Birliği idealinin teorik ve pratik yönleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Katkı sağlaması ümidiyle…
Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Millî Görüş Hareketi, 1960’lı yılların sonlarında (1969) Türkiye’de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak "Adil Düzen” tezini ortaya... more
Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Millî Görüş Hareketi, 1960’lı yılların sonlarında (1969) Türkiye’de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak "Adil Düzen” tezini ortaya koymuş, hedef olarak "Yaşanabilir Bir Türkiye”, "Yeniden Büyük Türkiye” ve "Yeni Bir Dünya” ideallerini belirlemiş  "siyasal ıslahatçı” bir İslâmî harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur. Aynı zamanda dünyadaki İslâmî hareketlerin bazılarına model olmuş, onlara moral, motivasyon ve heyecan anlamında katkıda bulunmuştur. Bu durum, Millî Görüş Hareketi’nin karakterleriyle/yapısal özellikleriyle ilgilidir.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterleri şunlardır: İslâmcılık, İslâm birliği ideali, ümmetçilik, tasavvuf menşeli oluş, Ehl-i Sünnet mensubiyeti, mezhepler üstü duruş, millîlik, yerlilik, antiemperyalizm, antisiyonizm, siyasallık, ıslahatçılık, karizmatik lider tipli oluş, kuşatıcılık, aktivizm ve teşkilatçılık. Son tahlilde bu karakterlerin hepsinin şu iki hususta mündemiç olduğu söylenebilir: İslâmî dünya görüşü ve bağımsızlık.

Millî Görüş Hareketi’nin temel karakterlerinin ele alındığı bu çalışmada yapısal analiz ve tümevarım yöntemiyle hareketin tanımlanması amaçlanmıştır. Araştırma sürecinde başta "Erbakan Külliyatı” olmak üzere hareketin temel yazılı kaynakları taranmış, metin analizi metodu kullanılarak zihniyet çözümlemesi yapılmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada Millî Görüş Hareketi’nin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kitapları, yabancı dillerde yayımlanan kitapları, teknik eserleri, çevirileri, makaleleri, meclis konuşmaları ayrıca MG partilerinin yayınları ve Millî Görüş... more
Bu çalışmada Millî Görüş Hareketi’nin lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kitapları, yabancı dillerde yayımlanan kitapları, teknik eserleri, çevirileri, makaleleri, meclis konuşmaları ayrıca MG partilerinin yayınları ve Millî Görüş Hareketiyle ilgili Türkiye’de ve -nispeten- yurt dışında kaleme alınan kitaplar, e-kitaplar, ansiklopedi maddeleri, doktora ve yüksek lisans tezleri, dergiler, akademik ve popüler dergi makaleleri, sempozyumlar ve bildiriler tasnif edilerek bir bibliyografya oluşturulmaya gayret edilmiştir. Yabancı dillerdeki eserler ise ilgili bölümün altına ayrı bir başlıkta sıralanmıştır.
Eserlerin tespiti için yapılan kütüphane taramalarında ve eserlerin seçiminde, “Necmettin Erbakan”, “Erbakan”, “Milli Görüş”, “Milli Nizam Partisi”, “Milli Selamet Partisi”, “Refah Partisi”, “Fazilet Partisi”, “Saadet Partisi”, “MNP”, “MSP”, “RP”, “FP” ve “SP”  ifadelerinin geçtiği eserler, nispeten de Millî Görüş’ün bir veçhesiyle ele alan çalışmalar bibliyografyamıza dâhil edilmiştir. Erbakan’ın kitapları ve MGH ile ilgili yapılan bütün yazılı eserlerin tespit edilmeye gayret edildiği bu araştırma ile Millî Görüş Hareketi üzerine çalışma yapan araştırmacılara katkı sağlama hedeflemiştir. Araştırmanın sonunda toplam olarak 1441 adet çalışmaya ulaşılmıştır.