Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Sicillât-ı şer'iyye, kadı sicilleri, mahkeme defterleri ve yaygın olarak şer'iyye sicilleri adıyla anılan defterler, kadı ya da naipler tarafından kaydedilen i'lam, hüccet, vakfiye, berat ve ferman türünden belgeleri ihtiva etmektedir. Bu... more
Sicillât-ı şer'iyye, kadı sicilleri, mahkeme defterleri ve yaygın olarak şer'iyye sicilleri adıyla anılan defterler, kadı ya da naipler tarafından kaydedilen i'lam, hüccet, vakfiye, berat ve ferman türünden belgeleri ihtiva etmektedir. Bu bakımdan şer'iyye sicillerinde bulunan belgeler genel anlamda Osmanlı hükümeti ya da devlet adamları tarafından kadılığa gönderilenler ile kadı ya da naipler tarafından düzenlenenler olarak iki kısma ayrılmaktadır. İhtiva ettiği belgeler açısından zengin konu çeşitliliğine sahip olan şer'iyye sicilleri, ekonomi, hukuk ve sosyal tarih alanında önemli kaynaklardır. Bunun yanında sicillerde, kadı, naip ya da katipler tarafından kaydedilmiş notlar ve şiirler de bulunmaktadır. Şiirler, yazan kişinin kültür seviyesini ve ilgi alanını göstermenin ötesinde yazıldığı döneme dair malumat da verebilmektedir. Bu çalışmada, 18. yüzyılın ilk yarısına ait Manisa şer'iyye sicillerinde tespit edilen manzumeler ele alınacaktır. Manzumeleri yazan kadı ya da naipler hakkında malumat verildikten sonra manzum eserler, konunun daha iyi anlaşılması için günümüz Türkçesi ile açıklama ve serbest bir nesre çeviri usulüyle değerlendirilecektir. Bu anlamda Manisa'nın kültürel tarihine ilaveten Klasik Türk Edebiyatı alanına da katkı sağlanması amaçlanmıştır.
Öz 1475 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Azak Kalesi, Osmanlı topraklarının kuzeydoğu sınırının en uç noktasını oluşturmuştur. Sınır bölgesinde bulunan kale ilk yıllarda ciddi saldırılara maruz kalma-dığından daha çok ileri karakol... more
Öz 1475 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Azak Kalesi, Osmanlı topraklarının kuzeydoğu sınırının en uç noktasını oluşturmuştur. Sınır bölgesinde bulunan kale ilk yıllarda ciddi saldırılara maruz kalma-dığından daha çok ileri karakol noktası, askeri destek birimi ve ikmal üssü olarak kullanılmış; ilerleyen dönemlerde başlayan ciddi saldırılarla birlikte sınır kalesi olma vasfı ile ön plana çıkmaya başlamıştır. Azak, XVI. yüzyılda ve XVII. yüzyılın başlarında muhasaralara maruz kalmış ancak ilk kez 1637 yılında Don Kazakları tarafından yapılan ciddi muhasara neticesinde Osmanlı'nın elinden çıkmıştır. Don Kazaklarının Azak'ı işgal edip uzun süre ellerinde tutmaları, dönemin büyük gücü olan Osmanlı Devleti'ne karşı kazanılmış bir zafer olması bakımından Rus Tarihi'nde ayrı bir yere sahiptir ve Rusça literatürde bu konuda yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Osmanlı arşiv belgelerinde ise bu konu hakkında oldukça az belge bulunurken kronikler ve seyahatnameler arasında en ayrıntılı bilgiyi Evliyâ Çelebi vermektedir. Bunun yanında yapılan çalışma ve araştırmalarda bu dönem ihmal edilmiş, yalnız yakın zamanda Sinan Yüksel tarafından konuyu siyasi tarih açısından ele alan bir çalışma yapılmıştır. Bu bakımdan literatürdeki mevcut boşluk dolayısıyla konunun ayrıntılı olarak ele alınmasının yararlı olacağı düşünülmüştür. Bu çalışmada, Don Kazaklarının Azak kuşatması ve zaptı ile kaleye hakim oldukları süre boyunca Osmanlı askerleri ile Don Kazakları arasında yaşanan mücadeleler askeri açı-dan ayrıntılı olarak ele alınıp Osmanlı Devleti'nin bu dönemde Azak'ta başarısız olmasının nedenleri üzerinde durulacaktır. Abstract Azov Fortress, which came under the Ottoman rule in 1475, was the farthest point of the northeastern border of the Ottoman lands. The fortress, which is located in the border area, was mostly used as an outpost, military support unit and supply base since it was not subjected to serious attacks in the first years. The Azov was subjected to sieges in the sixteenth and early seventeenth centuries. However, for the first time in 1637, as a result of the serious siege of the Don Cossacks, it was out of the Ottoman's control. It is has a special place in Russian history that the Don Cossacks occupied and held Azov for a long time because it was a victory against the Ottoman Empire which was the great power of its era. There are many studies on this subject in Russian literature. While there are very few documents in the Ottoman archive, Evliya Celebi gives the most detailed information among chronicles and travel books. In addition, this period was neglected in the studies and research, and only recently, a study was conducted by Sinan Yüksel in terms of political history. In this respect, it is thought to be useful to discuss the subject in detail due to the existing gap in the literature. In this study, the Don Cossacks' capture of Azov and the struggles between the Ottoman soldiers and the Don Cossacks during the Don Cossacks' domination, will be discussed in detail by means of military terms. Besides, the reasons why the Otto-man Empire failed in Azov during this period will be examined.
Öz Osmanlı Devleti'nde deniz yoluyla yapılan nakliye, belli bir ücret karşılığında ge-miler vasıtasıyla sağlanırdı. Navl, navl-ı sefîne/sefâîn veyahut navlun olarak anılan bu ücretler, taşınan malın cinsine ve nakliye yapılacak mesafeye... more
Öz Osmanlı Devleti'nde deniz yoluyla yapılan nakliye, belli bir ücret karşılığında ge-miler vasıtasıyla sağlanırdı. Navl, navl-ı sefîne/sefâîn veyahut navlun olarak anılan bu ücretler, taşınan malın cinsine ve nakliye yapılacak mesafeye göre değişiklik göstermekteydi. Osmanlı Devleti'nde geçerli olan örfi ve şeri hukuk sistemi içeri-sinde yer alan kanunlar arasında navlun için ayrı bir başlık bulunmamaktadır. Bu çerçevede, navlun ücretlerinin muayyen bir tarifesinin mevcut olup olmadığı şayet varsa bu tarifenin nasıl belirlendiği, nakliye sırasında ya da navlun ücretleri husu-sunda yaşanan sorunların tespiti çalışmanın temelini oluşturmaktadır. XVII-XVIII. yüzyıllarda Karadeniz sahillerinde cereyan eden deniz taşımacılığından hareketle zahire nakli, asker nakli ve mühimmat nakli ayrı ayrı ele alınacaktır. Nakliye sıra-sında gemi tedariği ile taşıma usulleri ve taşımada yaşanan problemler değerlendi-rilmeye çalışılacak ve gemi reislerine taşıma ücretlerinin hangi kaynaktan ve ne su-retle ödendiği hususu üzerinde durulacaktır. Anahtar kelimeler: Osmanlı, Deniz taşımacılığı, Navlun ücreti, Karadeniz * Bu makale, Manisa Celal Bayar Üniversitesi tarafından 1-3 Aralık 2016 tarihlerinde Manisa'da düzenlenen Uluslararası Fethinin 500. Yılında Cezayir, Barbaros Hayrettin Paşa ve Osmanlı Denizciliği Sempozyumu'nda Osmanlı Devleti'nde Navl-ı Sefâîn adıyla sunulan ve henüz yayınlanmamış olan tebliğin gözden geçirilmiş halidir.
Osmanlı sınır savunma sisteminin temelini oluşturan serhad kaleleri, Osmanlı topraklarının muhafazasında önemli rol oynamıştır. Sınır hattında yer almayan ve iç kale olarak tabir edilen kalelere kıyasla, asker, mühimmat ve tahkimat... more
Osmanlı sınır savunma sisteminin temelini oluşturan serhad kaleleri, Osmanlı topraklarının muhafazasında önemli rol oynamıştır. Sınır hattında yer almayan ve iç kale olarak tabir edilen kalelere kıyasla, asker, mühimmat ve tahkimat bakımından daha fazla özen gösterilmiştir. Azak Kalesi de bu serhad kalelerinden biri olarak Osmanlı topraklarının kuzeydoğu sınırının en uç noktasında yer almaktaydı. 1475 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Azak, sınır bölgesinde bulunması bakımından önem arz etmekle birlikte, ilk yıllarda güvenlik hususunda herhangi bir tehlikenin söz konusu olmaması nedeniyle daha ziyade ileri bir karakol noktası olmuştur. Bu bölge üzerinden düzenlenen seferlerde ikmal üssü ve askeri destek birimi olma rolünü üstlenen Azak, XVI. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ciddi saldırılar karşısında, sınır kalesi olarak ön plana çıkmıştır. Ortalama 250 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Azak, ilk kez Don Kazaklarının saldırıları neticesinde elden çıkmış; 1637-1642 tarihleri arasında Don Kazaklarının kontrolünde kalmıştır. Bu dönemden sonra Osmanlı Devleti tekrar Azak’a hakim olmuş; ancak 1695-1696 Rus muhasaraları neticesinde kaleyi bir kez daha
kaybetmiştir. 1711 Prut Antlaşması ile Azak’ta yeniden tesis edilen Osmanlı gücünün ise ömrü uzun olmamış ve 1736 Rus muhasarası sonucunda kale tamamen kaybedilmiştir. Karadeniz’in güvenliği açısından önem arz eden bu kalenin, üç kez elden çıkması, ilk aşamada Osmanlı Devleti’nin yeterli desteği vermediğini akla getirmektedir. Ancak bu durumu tespit etmek için kalenin saldırılar karşısındaki durumunun ve devletin kale üzerindeki tutumunun incelenmesi gerekmektedir. Bu bildiride, bahsi geçen üç muhasara dönemi ele alınarak Azak Kalesi’nin kaybedilmesine neden olan etkenler açıklanmaya çalışılacaktır.