Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
“Terörizm” ve “güvenlik” terimlerine ilişkin tartışmalar, 1960’lı yıllardan itibaren giderek bağımsızlaşan iki ayrı çalışma alanında gelişim göstermektedir. Ancak ne bilgi üretiminin dinamikleri ne de politika yapım süreçleri bu iki... more
“Terörizm” ve “güvenlik” terimlerine ilişkin tartışmalar, 1960’lı yıllardan itibaren giderek bağımsızlaşan iki ayrı çalışma alanında gelişim göstermektedir. Ancak ne bilgi üretiminin dinamikleri ne de politika yapım süreçleri bu iki terimi birbirinden bağımsız şekilde düşünmeye izin vermez. Terörizme ilişkin tanımlama, sınıflandırma ve varsayımlar, öncelikle bu alanda çalışan araştırmacıların kuramsal ve ideolojik yönelimlerinden etkilenmektedir. Özellikle de güvenlik üzerine düşünüş biçimleri, resmi güvenlik politikaları, güvenlik alanında çalışan kamu bürokrasisiyle veya politika yapıcılarla kurulan bağlantılar alanı derinden etkileyebilmektedir. Ayrıca ulusal veya uluslararası düzeyde koordine edilen terörle mücadele girişimleri, doğası gereği uluslararası güvenlik politikalarını da şekillendiren, Schmittyen anlamda bir “dost ve düşman ayrımı” üretmektedir. Dost-düşman ayrımı, “bir bağın ya da ayrılığın, bir birleşme ya da ayrışmanın en uç yoğunluk derecesini ifade e[den]” bir siyasal işleve sahiptir (Schmitt, 2012, s.57). George W. Bush’un, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası, “Artık her bölgedeki her ulusun vermesi gereken bir karar var. Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle birliktesiniz.” (Bush, 2001) şeklindeki söylemi, küresel ölçekli bir dost-düşman tanımlaması yapma girişimidir. Terörizm bağlamında “düşmanı”, neden olduğu tehdidin kapsamı, içeriği ve sınırlarıyla birlikte resmi olarak tanımlayan aktör, yine teröre karşı ulusal ya da uluslararası güvenlik politikalarının da sınırlarını belirleyen siyasal iktidarlardır. Dolayısıyla farklı çalışma alanlarına ayrılmış olsalar da “güvenlik” kavramı, “terörizm”i temellendirmede kurucu bir işleve sahip olmayı sürdürmektedir. Kuramsal açıdan güvenliğin referans nesnesinin ne veya kim olarak belirlendiği sorusu, terörizm araştırmalarında geleneksel ve eleştirel yaklaşımları ayırt etmenin yollarından biridir.
Terörizmin performatif bir eylem stratejisi olduğunu savunan bu kitap, "terörizm" ile "performans" konseptleri arasındaki kurucu ilişkiselliği çözümleyebilecek kuramsal bir çerçeve geliştirmeye odaklanmaktadır. İki bağımsız çalışma alanı... more
Terörizmin performatif bir eylem stratejisi olduğunu savunan bu kitap, "terörizm" ile "performans" konseptleri arasındaki kurucu ilişkiselliği çözümleyebilecek kuramsal bir çerçeve geliştirmeye odaklanmaktadır. İki bağımsız çalışma alanı olan "Eleştirel Terörizm Çalışmaları" ile "Performans Çalışmaları" arasında bağlantı kuran bu kuramsal çerçeve, terörizm hakkında daha derinlikli bilgi üretimini mümkün kılabilmek için, geleneksel olarak terör örgütlerinin amaç, strateji ya da örgütlenme biçimlerine odaklanan sınırlı çerçevenin ötesine geçme yönünde bir çağrıyı içermektedir. Böylece terörizmin etkileşimsel yönü, yani edimsellik ile siyasal anlam üretimi arasındaki bağlantılar ve anlam üretimi sürecinin "simgesel" ve daha önemlisi "dramatik" unsurları analize dahil edilebilmektedir. Bu, "İslam Devleti" Örgütü gibi kompleks terör örgütlerinin şiddet eylemlerini birer performansa dönüştüren unsurları çözümleyebilmek için gerekli bir çerçevedir. Aynı anda hem bir terör örgütlenmesine hem de kendinden menkul bir "hilafet devleti"ne birlikte gönderme yapan "İslam Devleti" fenomeni, salt terörizm konusuna odaklı bir bakışla değerlendirilemeyecek ölçüde kompleks bir vakadır. Bu kompleks yapıya ve edimlerine dair bütüncül bir bakış geliştirebilmek için, tartışmanın temelleneceği kavramsal, kuramsal ve metodolojik çerçevenin de -örgütün sınır aşan niteliklerine paralel şekilde- disiplinlerarası bir bakışla yeniden düşünülmesi gerekmektedir. Terörizmin performatif ontolojisine ilişkin tartışma, "İslam Devleti" örgütünün izlediği terörizm stratejisi ile "hilafet devleti" olma iddiasını kurumsallaştırma girişimleri arasındaki çok yönlü bağlantılara dair eleştirel bir perspektif geliştirmeyi sağlamaktadır. Böylece "nübüvvet metodolojisi üzere hilafet" olma iddiasında temellenen egemen iktidar performansı; toplumsallık, vatandaşlık ve grup kimliği anlayışını şekillendiren "erdemli toplum" söylemi; "öteki"ne yönelik şiddetin edimselliği üzerinden üretilen benlik imgesi gibi konular, örgütün terörizm stratejisi ile birlikte tartışmaya açılmaktadır.
Rouya Turkiyyah (ISSN: 2458-8458), 9(3), 2020, pp. 103-130.
This study analyzes the mutually empowering relations between Turkish President Recep Tayyip Erdoğan and his followers, and how Erdoğan’s charismatic leadership and image functioned to galvanize his followers on the night of July 15,... more
This study analyzes the mutually empowering relations between Turkish President Recep Tayyip Erdoğan and his followers, and how Erdoğan’s charismatic leadership and image functioned to galvanize his followers on the night of July 15, 2016, when large numbers of them mobilized against the attempted coup. The article has three sections. The first is a theoretical discussion which sheds light on the concept and the underlying mechanisms of political empowerment and its effects on the relationships between leaders and followers. The second section evaluates Erdoğan’s characteristics and ruling style, which was instrumental in motivating resistance to the abortive coup. Finally, the third section analyzes the various means by which Erdoğan was able to inspire the masses to mobilize against the armed junta through interviews and observations.
Öz: İslam ve Uluslararası İlişkiler disiplini arasında ilişki kurma girişimlerini merkezine alan bu çalışma, bir din olan İslamiyet’in Uluslararası İlişkiler teorisi içerisinde nasıl bir siyasal dünya görüşünü, kimliği ve devletlerarası... more
Öz:
İslam ve Uluslararası İlişkiler disiplini arasında ilişki kurma girişimlerini merkezine alan bu çalışma, bir din olan İslamiyet’in Uluslararası İlişkiler teorisi içerisinde nasıl bir siyasal dünya görüşünü, kimliği ve devletlerarası ilişki formunu temsil ettiğine ilişkin yürütülen çalışmaları eleştirel bir okumadan geçirecektir. Bu kapsamda öncelikle, bu çalışmanın Müslüman dünyasında nasıl bir uluslararası ilişkiler pratiğinin sürdürüldüğüyle değil; İslam’ın teori inşası sürecinde nasıl bir katkısının olduğuna/olabileceğine odaklanacağı belirtilmelidir. Amitav Acharya ve Barry Buzan’ın “neden Batılı olmayan bir uluslararası ilişkiler teorisi yoktur?” şeklindeki kışkırtıcı sorusu, İslam ile Uluslararası İlişkiler disiplini arasında bağlantı kurma girişimlerini yeniden canlandırmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu tür girişimlerin geçmişi çok daha öncesine 1970’lere kadar uzanmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, bir İslami Uluslararası İlişkiler teorisi geliştirme çabalarının geldiği noktayı, temel kaynaklarının neler olduğunu, ana akım literatüre katkılarını ve zayıf yönlerini araştırmaktır. Böylece bu çalışma, İslami teolojiden yararlanarak alternatif bir uluslararası ilişkiler teorisi sunma yönündeki söz konusu meydan okumanın ne kadar etkili olduğunu ve İslam coğrafyasında ana akım kavrayışa ciddi bir alternatif sunma kapasitesini değerlendirmeyi hedeflemektedir.

Anahtar Kelimeler: İslam, Uluslararası İlişkiler, Yerel Teori İnşası, Siyer.

Abstract:
This article analyzes critically the studies on how Islam, as a religion, represents a political worldview, identity and inter-state relations form in international relations by focusing specifically on the initiatives to construct a relationship between Islamic Studies and International Relations. First of all, it should be noted that this article does not aim to examine actual practices of the international affairs of the Muslim world; rather, it will focus on the possible theoretical contributions
of Islam to an alternative local IR theory building process. The provocative
question “why is there no non-Western international relations theory?”,
asked by Amitav Acharya and Barry Buzan, encouraged scholars to revive studies regarding the Islamic context of IR. However, the history of such attempts dates back to much earlier, to the 1970s. The purpose of this study is to investigate the development stages of an Islamic IR theory, through its main resources, weaknesses, and contributions to the mainstream literature. Thus, this study evaluates the impact of a possible alternative IR theory based on the Islamic theology to offer a serious challenge to the mainstream understanding of IR, particularly in
the Islamic world.

Keywords: Islam, International Relations, Local Theory Building, Siyer.
Research Interests:
This research aims to reveal the main trends, resources and theoretical foundations in the doctoral dissertations written on terrorism in Turkey from the 1980s to the present day. By mapping the terrorism studies conducted in Turkey in... more
This research aims to reveal the main trends, resources and theoretical foundations in the doctoral dissertations written on terrorism in Turkey from the 1980s to the present day. By mapping the terrorism studies conducted in Turkey in doctoral dissertations, it is not only attempted to find out where they are located in mainstream terrorism studies, but also it is tried to determine what the fundamental deficiencies are. To this end, we tried to uncover which researchers and publications are cited most frequently, and which are not, by the doctoral researchers in the scope of our research. Thus, it is hoped that it will eventually lead to the elimination of these deficiencies.
Research Interests:
Kolektif siyasal şiddet örgütlenmelerini, toplumsal hareketler teorilerinin sunduğu imkânlar aracılığıyla yeniden inceleme girişimi, söz konusu vakaların özgün toplumsal-tarihsel bağlamlarında ve bütüncül bir analiz ile... more
Kolektif siyasal şiddet örgütlenmelerini, toplumsal hareketler teorilerinin sunduğu imkânlar aracılığıyla yeniden inceleme girişimi, söz konusu vakaların özgün toplumsal-tarihsel bağlamlarında ve bütüncül bir analiz ile değerlendirilebilmesi hedefini içermektedir. Bu çalışma, siyasal şiddet literatüründeki çeşitliliğin kuramsal analiz noktasında engelleyici olabileceği görüşünden hareket etmekte ve literatürdeki bu sorunun, toplumsal hareketler teorilerinin hareketlerin mekanizmaları ve süreçleri üzerine geliştirdiği zengin içerikle aşılabileceği savını desteklemektedir. Çalışma bu kapsamda, Kaynak Mobilizasyonu ve Yeni Toplumsal Hareketler teorilerinin analitik unsurlarından faydalanarak radikalleşme ve de-radikalizasyon döngüsünün analizine yönelmektedir. Böylece, kolektif siyasal şiddet örgütlenmelerinin oluşum süreci, toplumsal ve siyasal koşullar, örgütsel dinamikler ve bireysel katılımın dinamikleri incelenerek daha bütüncül bir yaklaşımla ortaya konulmaktadır.
Research Interests:
Collective Political Violence and Analysis of Islamist Social Movements: The Case of Hamas: A survey of the literature on political violence reveals that there is no paradigmatic approach with which to study different forms of... more
Collective Political Violence and Analysis of Islamist Social Movements: The Case of Hamas:

A survey of the literature on political violence reveals that there is no paradigmatic approach with which to study different forms of collective political violence. Thus, there is a need for a new framework which overcomes the shortcomings of the existing literature. While the study of social movements has generally focused on non-violent collective action in democratic settings and neglected violence in social movements, it still provides the necessary tools to examine cases of collective political violence. Just like non-violent social movements, movements that adopt political violence experience problems related to organization, mobilization of resources, recruitment and construction of collective action frames. They are also affected by the changing political opportunities. Thus, this study argues that Social Movement Studies can contribute to the development of a more comprehensive approach with which to analyze collective political violence as it offers the necessary theoretical and conceptual tools such as political opportunity structures, resource mobilization, organizational mobilization strategies and processes of framing and identity construction. Such tools would help us better situate a complex organization such as Hamas, which is often inadequately analyzed within the literature on collective political violence dominated by Terrorism Studies.

Keywords: Collective Political Violence, Social Movement Studies, Terrorism Studies, Social Movements, Hamas
Özet: Ulrich Beck, ilk olarak 1986 yılında yayınlanan Risk Toplumu adlı kitabı ile, Batı Almanya'da 1970'lerden beri sanayi toplumunun ve siyasalın içsel dinamiklerinin modernite bağlamında önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu... more
Özet: Ulrich Beck, ilk olarak 1986 yılında yayınlanan Risk Toplumu adlı kitabı ile, Batı Almanya'da 1970'lerden beri sanayi toplumunun ve siyasalın içsel dinamiklerinin modernite bağlamında önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu savunmaktadır. Ancak kitabın temel savları her ne kadar Almanya örneğinden hareket etse de yapısı itibariyle genellenebilir bir içeriğe dayanmaktadır. Beck'in öngördüğü bu dönüşüm süreci, temellerini sanayi toplumuyla yaratılan moderniteden almakta; ancak onu tamamen reddetmeden belirli kesintilerle sürekliliğine işaret etmektedir. Bu anlamda kitabın ana teması olan " risk toplumu " , klasik sanayi toplumunun yeniden biçimlenişi ile ortaya çıkan ve modernliğin sürekliliği dâhilinde yeni bir toplumsal biçimi ifade etmektedir. Beck'e göre, modernleşme, 19. yy'da tarım toplumunu tasfiye edip sanayi toplumunun yapısal temellerini atmıştı. Bugün de modernleşme, refleksif (reflexive) bir süreç bağlamında, sanayi toplumunun öncüllerini ve işlevsel ilkelerini baltalayarak kendi kendini hedef alıyor ve nihayetinde kendisini konu ve sorun haline getiriyor.

Anahtar Kelimeler: Ulrich Beck, risk toplumu, alt-siyaset, yeni toplumsal hareketler.
Research Interests: