- Abant İzzet Baysal Üniversitesi, International Relations, Faculty Memberadd
- International Relations, Collective Political Violence, Political Violence and Terrorism, New social movements, Resource Mobilization Theory, Middle East Studies, and 22 moreTerrorism, Radicalization, Political Violence, Critical Terrorism Studies, Social Movements, International Terrorism, War on Terror, Middle East Politics, Middle Eastern Studies, International Relations of Middle East, Peace and Conflict Studies, Security and Peace Studies, Social Sciences, Sociology, Kolektif Siyasal Şiddet, Terörizm, Hamas, Eleştirel Terörizm Çalışmaları, Terörizm Çalışmaları, Kaynak Mobilizasyonu, Yeni Toplumsal Hareketler, and Toplumsal Hareketleredit
- Arş. Gör. Dr., Çukurova Üniv., Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Alan Editörü, Alternatif Politika Derg... moreArş. Gör. Dr., Çukurova Üniv., Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Alan Editörü, Alternatif Politika Dergisi, https://alternatifpolitika.com
Yardımcı Editör, Abant Sosyal Bilimler Dergisi, https://dergipark.org.tr/tr/pub/asbiedit
“Terörizm” ve “güvenlik” terimlerine ilişkin tartışmalar, 1960’lı yıllardan itibaren giderek bağımsızlaşan iki ayrı çalışma alanında gelişim göstermektedir. Ancak ne bilgi üretiminin dinamikleri ne de politika yapım süreçleri bu iki... more
“Terörizm” ve “güvenlik” terimlerine ilişkin tartışmalar, 1960’lı yıllardan itibaren giderek bağımsızlaşan iki ayrı çalışma alanında gelişim göstermektedir. Ancak ne bilgi üretiminin dinamikleri ne de politika yapım süreçleri bu iki terimi birbirinden bağımsız şekilde düşünmeye izin vermez. Terörizme ilişkin tanımlama, sınıflandırma ve varsayımlar, öncelikle bu alanda çalışan araştırmacıların kuramsal ve ideolojik yönelimlerinden etkilenmektedir. Özellikle de güvenlik üzerine düşünüş biçimleri, resmi güvenlik politikaları, güvenlik alanında çalışan kamu bürokrasisiyle veya politika yapıcılarla kurulan bağlantılar alanı derinden etkileyebilmektedir. Ayrıca ulusal veya uluslararası düzeyde koordine edilen terörle mücadele girişimleri, doğası gereği uluslararası güvenlik politikalarını da şekillendiren, Schmittyen anlamda bir “dost ve düşman ayrımı” üretmektedir. Dost-düşman ayrımı, “bir bağın ya da ayrılığın, bir birleşme ya da ayrışmanın en uç yoğunluk derecesini ifade e[den]” bir siyasal işleve sahiptir (Schmitt, 2012, s.57). George W. Bush’un, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası, “Artık her bölgedeki her ulusun vermesi gereken bir karar var. Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle birliktesiniz.” (Bush, 2001) şeklindeki söylemi, küresel ölçekli bir dost-düşman tanımlaması yapma girişimidir. Terörizm bağlamında “düşmanı”, neden olduğu tehdidin kapsamı, içeriği ve sınırlarıyla birlikte resmi olarak tanımlayan aktör, yine teröre karşı ulusal ya da uluslararası güvenlik politikalarının da sınırlarını belirleyen siyasal iktidarlardır. Dolayısıyla farklı çalışma alanlarına ayrılmış olsalar da “güvenlik” kavramı, “terörizm”i temellendirmede kurucu bir işleve sahip olmayı sürdürmektedir. Kuramsal açıdan güvenliğin referans nesnesinin ne veya kim olarak belirlendiği sorusu, terörizm araştırmalarında geleneksel ve eleştirel yaklaşımları ayırt etmenin yollarından biridir.
Research Interests:
Terörizmin performatif bir eylem stratejisi olduğunu savunan bu kitap, "terörizm" ile "performans" konseptleri arasındaki kurucu ilişkiselliği çözümleyebilecek kuramsal bir çerçeve geliştirmeye odaklanmaktadır. İki bağımsız çalışma alanı... more
Terörizmin performatif bir eylem stratejisi olduğunu savunan bu kitap, "terörizm" ile "performans" konseptleri arasındaki kurucu ilişkiselliği çözümleyebilecek kuramsal bir çerçeve geliştirmeye odaklanmaktadır. İki bağımsız çalışma alanı olan "Eleştirel Terörizm Çalışmaları" ile "Performans Çalışmaları" arasında bağlantı kuran bu kuramsal çerçeve, terörizm hakkında daha derinlikli bilgi üretimini mümkün kılabilmek için, geleneksel olarak terör örgütlerinin amaç, strateji ya da örgütlenme biçimlerine odaklanan sınırlı çerçevenin ötesine geçme yönünde bir çağrıyı içermektedir. Böylece terörizmin etkileşimsel yönü, yani edimsellik ile siyasal anlam üretimi arasındaki bağlantılar ve anlam üretimi sürecinin "simgesel" ve daha önemlisi "dramatik" unsurları analize dahil edilebilmektedir. Bu, "İslam Devleti" Örgütü gibi kompleks terör örgütlerinin şiddet eylemlerini birer performansa dönüştüren unsurları çözümleyebilmek için gerekli bir çerçevedir. Aynı anda hem bir terör örgütlenmesine hem de kendinden menkul bir "hilafet devleti"ne birlikte gönderme yapan "İslam Devleti" fenomeni, salt terörizm konusuna odaklı bir bakışla değerlendirilemeyecek ölçüde kompleks bir vakadır. Bu kompleks yapıya ve edimlerine dair bütüncül bir bakış geliştirebilmek için, tartışmanın temelleneceği kavramsal, kuramsal ve metodolojik çerçevenin de -örgütün sınır aşan niteliklerine paralel şekilde- disiplinlerarası bir bakışla yeniden düşünülmesi gerekmektedir. Terörizmin performatif ontolojisine ilişkin tartışma, "İslam Devleti" örgütünün izlediği terörizm stratejisi ile "hilafet devleti" olma iddiasını kurumsallaştırma girişimleri arasındaki çok yönlü bağlantılara dair eleştirel bir perspektif geliştirmeyi sağlamaktadır. Böylece "nübüvvet metodolojisi üzere hilafet" olma iddiasında temellenen egemen iktidar performansı; toplumsallık, vatandaşlık ve grup kimliği anlayışını şekillendiren "erdemli toplum" söylemi; "öteki"ne yönelik şiddetin edimselliği üzerinden üretilen benlik imgesi gibi konular, örgütün terörizm stratejisi ile birlikte tartışmaya açılmaktadır.
Research Interests:
Rouya Turkiyyah (ISSN: 2458-8458), 9(3), 2020, pp. 103-130.
Research Interests:
Öz: İslam ve Uluslararası İlişkiler disiplini arasında ilişki kurma girişimlerini merkezine alan bu çalışma, bir din olan İslamiyet’in Uluslararası İlişkiler teorisi içerisinde nasıl bir siyasal dünya görüşünü, kimliği ve devletlerarası... more
Öz:
İslam ve Uluslararası İlişkiler disiplini arasında ilişki kurma girişimlerini merkezine alan bu çalışma, bir din olan İslamiyet’in Uluslararası İlişkiler teorisi içerisinde nasıl bir siyasal dünya görüşünü, kimliği ve devletlerarası ilişki formunu temsil ettiğine ilişkin yürütülen çalışmaları eleştirel bir okumadan geçirecektir. Bu kapsamda öncelikle, bu çalışmanın Müslüman dünyasında nasıl bir uluslararası ilişkiler pratiğinin sürdürüldüğüyle değil; İslam’ın teori inşası sürecinde nasıl bir katkısının olduğuna/olabileceğine odaklanacağı belirtilmelidir. Amitav Acharya ve Barry Buzan’ın “neden Batılı olmayan bir uluslararası ilişkiler teorisi yoktur?” şeklindeki kışkırtıcı sorusu, İslam ile Uluslararası İlişkiler disiplini arasında bağlantı kurma girişimlerini yeniden canlandırmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu tür girişimlerin geçmişi çok daha öncesine 1970’lere kadar uzanmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, bir İslami Uluslararası İlişkiler teorisi geliştirme çabalarının geldiği noktayı, temel kaynaklarının neler olduğunu, ana akım literatüre katkılarını ve zayıf yönlerini araştırmaktır. Böylece bu çalışma, İslami teolojiden yararlanarak alternatif bir uluslararası ilişkiler teorisi sunma yönündeki söz konusu meydan okumanın ne kadar etkili olduğunu ve İslam coğrafyasında ana akım kavrayışa ciddi bir alternatif sunma kapasitesini değerlendirmeyi hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Uluslararası İlişkiler, Yerel Teori İnşası, Siyer.
Abstract:
This article analyzes critically the studies on how Islam, as a religion, represents a political worldview, identity and inter-state relations form in international relations by focusing specifically on the initiatives to construct a relationship between Islamic Studies and International Relations. First of all, it should be noted that this article does not aim to examine actual practices of the international affairs of the Muslim world; rather, it will focus on the possible theoretical contributions
of Islam to an alternative local IR theory building process. The provocative
question “why is there no non-Western international relations theory?”,
asked by Amitav Acharya and Barry Buzan, encouraged scholars to revive studies regarding the Islamic context of IR. However, the history of such attempts dates back to much earlier, to the 1970s. The purpose of this study is to investigate the development stages of an Islamic IR theory, through its main resources, weaknesses, and contributions to the mainstream literature. Thus, this study evaluates the impact of a possible alternative IR theory based on the Islamic theology to offer a serious challenge to the mainstream understanding of IR, particularly in
the Islamic world.
Keywords: Islam, International Relations, Local Theory Building, Siyer.
İslam ve Uluslararası İlişkiler disiplini arasında ilişki kurma girişimlerini merkezine alan bu çalışma, bir din olan İslamiyet’in Uluslararası İlişkiler teorisi içerisinde nasıl bir siyasal dünya görüşünü, kimliği ve devletlerarası ilişki formunu temsil ettiğine ilişkin yürütülen çalışmaları eleştirel bir okumadan geçirecektir. Bu kapsamda öncelikle, bu çalışmanın Müslüman dünyasında nasıl bir uluslararası ilişkiler pratiğinin sürdürüldüğüyle değil; İslam’ın teori inşası sürecinde nasıl bir katkısının olduğuna/olabileceğine odaklanacağı belirtilmelidir. Amitav Acharya ve Barry Buzan’ın “neden Batılı olmayan bir uluslararası ilişkiler teorisi yoktur?” şeklindeki kışkırtıcı sorusu, İslam ile Uluslararası İlişkiler disiplini arasında bağlantı kurma girişimlerini yeniden canlandırmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu tür girişimlerin geçmişi çok daha öncesine 1970’lere kadar uzanmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, bir İslami Uluslararası İlişkiler teorisi geliştirme çabalarının geldiği noktayı, temel kaynaklarının neler olduğunu, ana akım literatüre katkılarını ve zayıf yönlerini araştırmaktır. Böylece bu çalışma, İslami teolojiden yararlanarak alternatif bir uluslararası ilişkiler teorisi sunma yönündeki söz konusu meydan okumanın ne kadar etkili olduğunu ve İslam coğrafyasında ana akım kavrayışa ciddi bir alternatif sunma kapasitesini değerlendirmeyi hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Uluslararası İlişkiler, Yerel Teori İnşası, Siyer.
Abstract:
This article analyzes critically the studies on how Islam, as a religion, represents a political worldview, identity and inter-state relations form in international relations by focusing specifically on the initiatives to construct a relationship between Islamic Studies and International Relations. First of all, it should be noted that this article does not aim to examine actual practices of the international affairs of the Muslim world; rather, it will focus on the possible theoretical contributions
of Islam to an alternative local IR theory building process. The provocative
question “why is there no non-Western international relations theory?”,
asked by Amitav Acharya and Barry Buzan, encouraged scholars to revive studies regarding the Islamic context of IR. However, the history of such attempts dates back to much earlier, to the 1970s. The purpose of this study is to investigate the development stages of an Islamic IR theory, through its main resources, weaknesses, and contributions to the mainstream literature. Thus, this study evaluates the impact of a possible alternative IR theory based on the Islamic theology to offer a serious challenge to the mainstream understanding of IR, particularly in
the Islamic world.
Keywords: Islam, International Relations, Local Theory Building, Siyer.
Research Interests:
Özet: Ulrich Beck, ilk olarak 1986 yılında yayınlanan Risk Toplumu adlı kitabı ile, Batı Almanya'da 1970'lerden beri sanayi toplumunun ve siyasalın içsel dinamiklerinin modernite bağlamında önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu... more
Özet: Ulrich Beck, ilk olarak 1986 yılında yayınlanan Risk Toplumu adlı kitabı ile, Batı Almanya'da 1970'lerden beri sanayi toplumunun ve siyasalın içsel dinamiklerinin modernite bağlamında önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu savunmaktadır. Ancak kitabın temel savları her ne kadar Almanya örneğinden hareket etse de yapısı itibariyle genellenebilir bir içeriğe dayanmaktadır. Beck'in öngördüğü bu dönüşüm süreci, temellerini sanayi toplumuyla yaratılan moderniteden almakta; ancak onu tamamen reddetmeden belirli kesintilerle sürekliliğine işaret etmektedir. Bu anlamda kitabın ana teması olan " risk toplumu " , klasik sanayi toplumunun yeniden biçimlenişi ile ortaya çıkan ve modernliğin sürekliliği dâhilinde yeni bir toplumsal biçimi ifade etmektedir. Beck'e göre, modernleşme, 19. yy'da tarım toplumunu tasfiye edip sanayi toplumunun yapısal temellerini atmıştı. Bugün de modernleşme, refleksif (reflexive) bir süreç bağlamında, sanayi toplumunun öncüllerini ve işlevsel ilkelerini baltalayarak kendi kendini hedef alıyor ve nihayetinde kendisini konu ve sorun haline getiriyor.
Anahtar Kelimeler: Ulrich Beck, risk toplumu, alt-siyaset, yeni toplumsal hareketler.
Anahtar Kelimeler: Ulrich Beck, risk toplumu, alt-siyaset, yeni toplumsal hareketler.