- Düzce Üniversitesi Research Assistant Faculty of Education. PhD; Turkish Language and Literature.edit
Research Interests:
Bir milleti medeniyet seviyesine çıkaran önemli hususlardan biri de kültür sanat faaliyetleridir. Birbirleriyle etkileşim ve iletişim hâlinde olan güzel sanatlar içerisinde, özellikle şiir ve musiki bir bütün gibi görülmüştür. Güzeli,... more
Bir milleti medeniyet seviyesine çıkaran önemli hususlardan biri de kültür sanat faaliyetleridir. Birbirleriyle etkileşim ve iletişim hâlinde olan güzel sanatlar içerisinde, özellikle şiir ve musiki bir bütün gibi görülmüştür. Güzeli, hakikati arama gayretinde olan şair/yazar, musikinin ritminden, ahenginden, teknik ve biçiminden faydalanır. Klasik Türk şiirinin de kaynakları arasında yer alan musikiye birçok şair özel ilgi göstermiştir. 18. yüzyılda yaşamış; mahallileşme ve hezel üslubunu benimseyen şairlerden İbrahim Tırsî’nin şiirlerinde; musiki aletleri, icracılar, deyimler, makam ve usul örneği olarak çok sayıda musiki terimi geçmektedir. Şairin kullandığı bu terimler, onun edebi kişiliğini, yaşadığı yüzyılın şiir anlayışını, kültür manzaralarını, dönemin bazı musikişinaslarını ve tasavvufi görünümlerini yansıtmaktadır. Dolayısıyla Tırsî’nin şiirlerinde musiki terimlerini incelemek; dönemin şiir anlayışını ve şairin edebi kişiliğinin tespiti açısından önem taşımaktadır. Bu amaçla makalede, musiki terimlerinin şiirdeki anlam dünyasından hareketle, şiir musiki
ilişkisi yorumlanmış; sosyo-kültürel unsurlar, şairin edebi kimliği, onun yaşadığı yüzyıla ilişkin mahalli görünümler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmayla ayrıca klasik Türk şiiri-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunmak hedeflenmiştir
ilişkisi yorumlanmış; sosyo-kültürel unsurlar, şairin edebi kimliği, onun yaşadığı yüzyıla ilişkin mahalli görünümler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmayla ayrıca klasik Türk şiiri-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunmak hedeflenmiştir
Research Interests:
Musiki, insanın duygu ve düşüncelerinin seslerle ifade edildiği bir sanattır. Türklerin musiki ile tanışması milattan öncesine kadar uzanır. Osmanlı Dönemi boyunca Türk musikisi ve icracılar, padişahtan devletin en alt kademelerine kadar... more
Musiki, insanın duygu ve düşüncelerinin seslerle ifade edildiği bir sanattır.
Türklerin musiki ile tanışması milattan öncesine kadar uzanır. Osmanlı
Dönemi boyunca Türk musikisi ve icracılar, padişahtan devletin en alt
kademelerine kadar herkesçe sevilmiş, takdir edilmiş ve desteklenmiştir. Bu vesileyle birçok bestekâr yetişmiş ve musiki sistemli bir hâle gelmiştir. Makam ve usul, Türk musikisine kimlik kazandıran sistemi ifade eder. Çok sayıda makamın kullanılması, her türlü beşerî duygunun farklı şekillerde bir
ifadesidir. Musiki, klasik Türk edebiyatı şairlerinin faydalandığı kaynaklardan olmasıyla birlikte şairlerin çoğunun bu sanatın üstadı olması dikkate değerdir.18. yüzyılda yaşamış Nevres-i Kadim’in de kıta-i kebire nazım şekliyle yazdığı bir manzumesinde, yoğun olarak kullandığı makam ve usule ilişkin terimlerin Mevlevilikle ilgili olduğu görülmüştür. Bu makalede amaç, makam ve usullerden hareketle söz konusu şiiri Mevlevi ayini bağlamında incelemektir. Bu maksatla tasavvuf terminolojisinden faydalanılmış, şiirler bu doğrultuda açıklanmıştır. Bu çalışmayla şiir-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunulması amaçlanmıştır
Türklerin musiki ile tanışması milattan öncesine kadar uzanır. Osmanlı
Dönemi boyunca Türk musikisi ve icracılar, padişahtan devletin en alt
kademelerine kadar herkesçe sevilmiş, takdir edilmiş ve desteklenmiştir. Bu vesileyle birçok bestekâr yetişmiş ve musiki sistemli bir hâle gelmiştir. Makam ve usul, Türk musikisine kimlik kazandıran sistemi ifade eder. Çok sayıda makamın kullanılması, her türlü beşerî duygunun farklı şekillerde bir
ifadesidir. Musiki, klasik Türk edebiyatı şairlerinin faydalandığı kaynaklardan olmasıyla birlikte şairlerin çoğunun bu sanatın üstadı olması dikkate değerdir.18. yüzyılda yaşamış Nevres-i Kadim’in de kıta-i kebire nazım şekliyle yazdığı bir manzumesinde, yoğun olarak kullandığı makam ve usule ilişkin terimlerin Mevlevilikle ilgili olduğu görülmüştür. Bu makalede amaç, makam ve usullerden hareketle söz konusu şiiri Mevlevi ayini bağlamında incelemektir. Bu maksatla tasavvuf terminolojisinden faydalanılmış, şiirler bu doğrultuda açıklanmıştır. Bu çalışmayla şiir-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunulması amaçlanmıştır
Research Interests:
Kapitalizmin yaygınlaşmasıyla birlikte tabiat tahakküm altına alınarak hızla sömürülmektedir. Bitki örtüsünün tahribi, canlıların yok edilmesi, küresel ısınma, su kıtlığı ve kirlilik bunlardan sadece birkaçıdır. 20. yüzyılın sonlarına... more
Kapitalizmin yaygınlaşmasıyla birlikte tabiat tahakküm altına alınarak hızla
sömürülmektedir. Bitki örtüsünün tahribi, canlıların yok edilmesi, küresel ısınma, su kıtlığı ve kirlilik bunlardan sadece birkaçıdır. 20. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ekoeleştiri kuramı, tabiattaki büyük tahribatın önüne edebiyat bilimi aracılığıyla geçmeyi amaçlar. Ekoeleştirinin beslendiği kuramlardan olan derin ekoloji ise tabiatı koruma amacıyla
yapılan maddi yaklaşımlara zıt görüşler sunarak tabiatı korumanın manevi bakış açısıyla mümkün olabileceğini ifade eder. Bu maksatla dinlerin tabiata yaklaşımlarından faydalanan derin ekoloji; Budizm, Taoizm, Şamanizm gibi mistik öğretilerin de tabiatla ilgili uygulamalarını benimsemiştir.
Tasavvuf adabı, dünya hayatına ve maddi zevklere dalmamayı, tabiata sevgi ve saygı penceresinden yaklaşmayı öğütler. Derin ekoloji ve tasavvuf benzer görüşlerde bulunarak insanın tüketim hırsına maddi eylemlerin değil manevi yöntemlerin çözüm olacağını
savunur. Tasavvufun en büyük temsilcilerinden biri de Yunus Emre’dir. Tasavvuf ile yoğurduğu şiirlerinde derin ekolojinin de çalışma alanına giren insan ve tabiat sevgisi, birlik, iyi insan olmak, ahlak, erdem ve doğruluk gibi manevi değerler gelir. Derin ekoloji
ve tasavvufun ortak dinamiklerinden yola çıkarak makalede, Yunus Emre’nin şiirleri derin ekoloji bağlamında okunmaya çalışılmıştır. Bu çalışma, ekoeleştiri alanında yeni bir okuma denemesi olup tasavvufun ekolojik potansiyellerine ilişkin yaklaşımlara katkıda bulunma
amacı taşır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi uygulanmış; yazılı materyalller sentezlenip yorumlanmıştır
sömürülmektedir. Bitki örtüsünün tahribi, canlıların yok edilmesi, küresel ısınma, su kıtlığı ve kirlilik bunlardan sadece birkaçıdır. 20. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ekoeleştiri kuramı, tabiattaki büyük tahribatın önüne edebiyat bilimi aracılığıyla geçmeyi amaçlar. Ekoeleştirinin beslendiği kuramlardan olan derin ekoloji ise tabiatı koruma amacıyla
yapılan maddi yaklaşımlara zıt görüşler sunarak tabiatı korumanın manevi bakış açısıyla mümkün olabileceğini ifade eder. Bu maksatla dinlerin tabiata yaklaşımlarından faydalanan derin ekoloji; Budizm, Taoizm, Şamanizm gibi mistik öğretilerin de tabiatla ilgili uygulamalarını benimsemiştir.
Tasavvuf adabı, dünya hayatına ve maddi zevklere dalmamayı, tabiata sevgi ve saygı penceresinden yaklaşmayı öğütler. Derin ekoloji ve tasavvuf benzer görüşlerde bulunarak insanın tüketim hırsına maddi eylemlerin değil manevi yöntemlerin çözüm olacağını
savunur. Tasavvufun en büyük temsilcilerinden biri de Yunus Emre’dir. Tasavvuf ile yoğurduğu şiirlerinde derin ekolojinin de çalışma alanına giren insan ve tabiat sevgisi, birlik, iyi insan olmak, ahlak, erdem ve doğruluk gibi manevi değerler gelir. Derin ekoloji
ve tasavvufun ortak dinamiklerinden yola çıkarak makalede, Yunus Emre’nin şiirleri derin ekoloji bağlamında okunmaya çalışılmıştır. Bu çalışma, ekoeleştiri alanında yeni bir okuma denemesi olup tasavvufun ekolojik potansiyellerine ilişkin yaklaşımlara katkıda bulunma
amacı taşır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi uygulanmış; yazılı materyalller sentezlenip yorumlanmıştır
Research Interests:
Klâsik Türk edebiyatı; kaynakları, geleneği ve birikimiyle oldukça zengin bir edebiyattır. Bu edebiyatı zenginliğe ulaştıran metinlerin anlam dünyasının yorumlanmasında edebî tür ve tarz bilgisinin gerekliliği göze çarpar. Metni... more
Klâsik Türk edebiyatı; kaynakları, geleneği ve birikimiyle oldukça zengin bir
edebiyattır. Bu edebiyatı zenginliğe ulaştıran metinlerin anlam dünyasının
yorumlanmasında edebî tür ve tarz bilgisinin gerekliliği göze çarpar. Metni yorumlarken
yazarın metinde ne anlattığı (tür) ve nasıl anlattığı (tarz) bilgisine ulaşmak, dönemin edebî
zevkini ve yazarın görüşünü tespit etmede büyük bir kolaylık sağlamaktadır.
Hayretî Dîvanı‟nda 20 kaside, 36 musammat, 1 müstezad, 487 gazel ve 7 kıta
bulunmaktadır. Çok sayıda tür ve tarzı barındıran eserde tespit edilen tür sayısı 8‟dir. Bu
türler; “bahâriye, maktel-i hüseyin/muharremiye, mersiye, naat, nevrûziye, sâkînâme,
şehrengiz ve tevhît”tir. Tarz sayısı ise 15‟tir. Bu tarzlar; “arzıhâl/arzuhâl, bedduâ,
duânâme/niyaznâme/ibtihâl, fahriye/fahriye-i ârifâne, firâknâme, hasbihâl,
methiye/sitâyişnâme, mezemmet, nasihatnâme, şefâatnâme, şikâyetnâme, tarif tasvir,
tazallüm ve tehlil”dir. Bu çalışmanın, şairin edebî kişiliğinin tespitiyle birlikte klâsik Türk
edebiyatı metin
edebiyattır. Bu edebiyatı zenginliğe ulaştıran metinlerin anlam dünyasının
yorumlanmasında edebî tür ve tarz bilgisinin gerekliliği göze çarpar. Metni yorumlarken
yazarın metinde ne anlattığı (tür) ve nasıl anlattığı (tarz) bilgisine ulaşmak, dönemin edebî
zevkini ve yazarın görüşünü tespit etmede büyük bir kolaylık sağlamaktadır.
Hayretî Dîvanı‟nda 20 kaside, 36 musammat, 1 müstezad, 487 gazel ve 7 kıta
bulunmaktadır. Çok sayıda tür ve tarzı barındıran eserde tespit edilen tür sayısı 8‟dir. Bu
türler; “bahâriye, maktel-i hüseyin/muharremiye, mersiye, naat, nevrûziye, sâkînâme,
şehrengiz ve tevhît”tir. Tarz sayısı ise 15‟tir. Bu tarzlar; “arzıhâl/arzuhâl, bedduâ,
duânâme/niyaznâme/ibtihâl, fahriye/fahriye-i ârifâne, firâknâme, hasbihâl,
methiye/sitâyişnâme, mezemmet, nasihatnâme, şefâatnâme, şikâyetnâme, tarif tasvir,
tazallüm ve tehlil”dir. Bu çalışmanın, şairin edebî kişiliğinin tespitiyle birlikte klâsik Türk
edebiyatı metin