Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content

Sezen Karabulut

Bu çalışma, Türk İstiklal Harbi (veya Amerikan basınında yer aldığı şekliyle, Türk-Yunan Savaşı) sonrası ortaya çıkan gelişmelerin Birinci Dünya Savaşı sonrasının en etkili devletlerinden bir tanesi olan Amerika Birleşik Devletleri’nde... more
Bu çalışma, Türk İstiklal Harbi (veya Amerikan basınında yer aldığı şekliyle, Türk-Yunan Savaşı) sonrası ortaya çıkan gelişmelerin Birinci Dünya Savaşı sonrasının en etkili devletlerinden bir tanesi olan Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) nasıl ele alındığına yönelik bir bakışı açısı sunmayı planlamaktadır.
ABD, dünya siyasi sistemine kazandırdığı Wilson Prensipleri (14 Nokta)1 ile savaş sonrası dönemde adından en çok söz ettiren ülkelerden bir tanesi olmuştur. Paris Barış Konferansına katılmış ve Türkiye’nin kaderi ile ilgili söz söylemiştir. Türk Millî Mücadelesi ise İtilaf Devletlerinin savaş sonrası planlarını bozan en önemli tarihsel olaylardan biri olarak ortaya çıkmıştır.
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür.... more
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür. Osmanlı tarih yazıcılığı için de geçerli olan bu husus, "devlet merkezli" ya da "yukarıdan aşağıya" tarih yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli toplumsal grupların büyük ölçüde pasif ve "sessiz yığınlar" halinde görmezden gelindiği bu yaklaşımda tarih hemen daima "büyük" adamların etrafında şekillenmiştir. Son dönemlerde bu yaklaşım giderek eleştirilmekte, gölgede kalmış ve ihmal edilmiş kesimleri ele alan, böylece Osmanlı tarihine "aşağıdan yukarıya" doğru yaklaşan yeni çalışmalar ortaya çıkmaktadır. Elinizdeki bu çalışma, "sessiz yığınları" tarih anlatısının aktörleri olarak gören bu yaklaşımı güçlendirmek ve Osmanlı toplumunun siyasi muhalefet ve protesto kültürünü anlamak maksadına yöneliktir. Alan uzmanı akademisyenlerin makalelerini bir araya getiren bu çalışmada, Osmanlı toplumunda siyasi muhalefet ve protesto geleneği değerlendirilirken başvurulacak kavramlar ve kaynaklar tartışılmakta, ayrıca İstanbul'da ortaya çıkan siyasi aksiyonlar konu edinilerek örnek vakalar sunulmaktadır.
Bu çalışma ile amaçlanan, İzmir kentinin işgali sonrası İstanbul'da meydana gelen ancak Sultanahmet mitinglerinin gölgesinde kalan Fatih, Üsküdar ve Kadıköy mitinglerini değerlendirmek olacaktır. Böylece bu mitinglerin Milli Mücadele'deki... more
Bu çalışma ile amaçlanan, İzmir kentinin işgali sonrası İstanbul'da
meydana gelen ancak Sultanahmet mitinglerinin gölgesinde
kalan Fatih, Üsküdar ve Kadıköy mitinglerini değerlendirmek olacaktır.
Böylece bu mitinglerin Milli Mücadele'deki yeri ve payitaht
İstanbul'un siyasi protesto geleneğindeki önemi tespit edilmeye
çalışılacaktır. Mitinglerin gerçekleştiği alanların, kamusal mekân
özelliklerinden de bahsedilecek, böylece siyaset-mekân ilişkisine
vurgu yapılarak mitinglerin etkisinin artması adına tertip edildikleri
yerlerin tespitinde hangi hususların göz önünde bulundurulduğu açıklanmaya çalışılacaktır.
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür.... more
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür. Osmanlı tarih yazıcılığı için de geçerli olan bu husus, "devlet merkezli" ya da "yukarıdan aşağıya" tarih yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli toplumsal grupların büyük ölçüde pasif ve "sessiz yığınlar" halinde görmezden gelindiği bu yaklaşımda tarih hemen daima "büyük" adamların etrafında şekillenmiştir. Son dönemlerde bu yaklaşım giderek eleştirilmekte, gölgede kalmış ve ihmal edilmiş kesimleri ele alan, böylece Osmanlı tarihine "aşağıdan yukarıya" doğru yaklaşan yeni çalışmalar ortaya çıkmaktadır. Elinizdeki bu çalışma, "sessiz yığınları" tarih anlatısının aktörleri olarak gören bu yaklaşımı güçlendirmek ve Osmanlı toplumunun siyasi muhalefet ve protesto kültürünü anlamak maksadına yöneliktir. Alan uzmanı akademisyenlerin makalelerini bir araya getiren bu çalışmada, Osmanlı toplumunda siyasi muhalefet ve protesto geleneği değerlendirilirken başvurulacak kavramlar ve kaynaklar tartışılmakta, ayrıca İstanbul'da ortaya çıkan siyasi aksiyonlar konu edinilerek örnek vakalar sunulmaktadır.
1936 yılında inşa çalışmalarına başlanan Malatya Bez ve İplik Fabrikası, 1939 yılında tamamlanmıştır. Çalışmada bu tesisin kuruluş çalışmaları değerlendirilecektir. Ayrıca şu sorulara yanıt aranacaktır: Malatya Bez ve İplik Fabrikası’nın... more
1936 yılında inşa çalışmalarına başlanan Malatya Bez ve İplik Fabrikası, 1939 yılında tamamlanmıştır. Çalışmada bu tesisin kuruluş çalışmaları değerlendirilecektir. Ayrıca şu sorulara yanıt aranacaktır: Malatya Bez ve İplik Fabrikası’nın Kuruluşuna nasıl karar verilmiştir? Bu tesisin bölge ve şehir için ne gibi önem taşıyacağı düşünülmüştür? Tesisin yapımının, kent üzerindeki etkileri neler olmuştur? Tesisin yapımı, başka hangi alanlarda yeni atılımlara yol açmıştır? Araştırmada yararlanılacak kaynaklar; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nden temin edilen belgeler, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı raporları, gelişmelerle ilgili dönemin basınında yer bulan haberler, hatıratlar ve değerlendirme eserler olarak belirlenmiştir.
Bu çalışmada İzmir’in işgaline kadar geçen süre de Yunanistan’ın yerli Rumlar ile birlikte gerçekleştirdiği nümayişler değerlendirilecektir. Çalışma için öncelikle Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde yer alan resmî belgelerden... more
Bu çalışmada İzmir’in işgaline kadar geçen süre de Yunanistan’ın yerli Rumlar ile birlikte gerçekleştirdiği nümayişler değerlendirilecektir. Çalışma için öncelikle Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde yer alan resmî belgelerden faydalanılmıştır. Ayrıca Türk halkının olaylar karşısındaki reaksiyonunu ve kamuoyunun tavrını anlayabilmek için dönemin yerel ve ulusal basını incelenmiştir. Bu dönemde yaşamış kişilerin yazdığı eserler de kayda değer bilgiler olduğu düşüncesi ile temel kaynak olarak kullanılmıştır. İkincil kaynaklar ile de çalışma desteklenmiştir.
THE OCCUPATION, INDEPENDENCE AND ITS SOCIAL EFFECTS: THE LAST DAYS OF THE NATIONAL STRUGGLE IN THE AMERICAN DOCUMENTS ABSTRACT This study aims to look at the Turkish National Struggle in the light of different sources and to share the... more
THE OCCUPATION, INDEPENDENCE AND ITS SOCIAL
EFFECTS: THE LAST DAYS OF THE NATIONAL
STRUGGLE IN THE AMERICAN DOCUMENTS
ABSTRACT
This study aims to look at the Turkish National Struggle in the light of different sources and to share the new information that has not been revealed until today with
readers. American archival documents constitute the main means used in the construction of this objective. Along with the reports of the American consuls and
other authorities such as American High Commissioner, the reports of the American missions in Athens, London and Paris will be evaluated throughout the study. As is
known, the United States of America (USA) joined the First World War in 1917, however it also developed a number of discourses of neutrality (such as the 14 articles proposed by President Wilson) that would distinguish it from the European Allied states. Besides, the US seems to be the only state that helped civil society in the last period of the Greek occupation. Therefore, the reports of the US missions commissioned in Turkey comprise a number of confidential and exceptional details. The effects of the occupation period and its last days, especially on the Turkish and non-Muslim society in Anatolia, can be seen with all clarity in the evaluated reports.
The changes and transformations in education, culture and social fields paved the way for the raising of an educated class together with the beginning of the Turkish modernization process. Women can be seen to take part, albeit limited,... more
The changes and transformations in education, culture and social fields paved the way for the raising of an educated class together with the beginning of the Turkish modernization process. Women can be seen to take part, albeit limited, within this group of intellectual. These pioneers who started working in the field of literature continued also in the field of women's movement and enabled important steps to be taken for the active participation of women in the public sphere. İffet Halim Oruz has an important place among intellectual Turkish women as well. Her efforts both in the Turkish Women’s Association and in the women publications are noteworthy. Women's publishing, which started with the Tanzimat period, showed a significant development in the process. However, a significant portion of these publications, which were prepared for women, were published in journal format and remained limited in content. For Women Newspaper, which was launched under the leadership of İffet Halim Oruz on March 1, 1947 and has continued its publication life for a long time with its wide size, preferably including political and social issues along with broad content, broke an important new ground. This study aims to introduce İffet Halim Oruz, one of the Turkish intellectuals of the Republican era, and her works in Women Newspaper. Therefore, the writings of Iffet Halim Oruz, published in Women Newspaper between 1947 and 1963, on the subject on women’s role in social, political and educational life were examined categorically.
Türk siyasi hayatında bilhassa Cumhuriyet döneminin en yaygın öznelerinden bir tanesi “din” olmuştur. Bu özne, gerek devlet-toplum gerekse de iktidar-muhalefet ilişkilerini belirleyen en önemli araçlardan bir tanesi halini almıştır. Dinin... more
Türk siyasi hayatında bilhassa Cumhuriyet döneminin en yaygın öznelerinden
bir tanesi “din” olmuştur. Bu özne, gerek devlet-toplum gerekse de iktidar-muhalefet
ilişkilerini belirleyen en önemli araçlardan bir tanesi halini almıştır. Dinin geç Osmanlı
ve erken Cumhuriyet dönemlerinden itibaren kamusal alandaki varlığının siyaset eliyle
biçimlendirilmeye çalışması, buna koşut devlet erkinin laik tandanslı uygulamalarının
kamusal alanda yarattığı bir takım tartışmalar, din olgusunun siyasi gündemin özneleri
içerisinde ön plana çıkmasına zemin hazırlamıştır. İttihat Terakki-Hürriyet İtilaf, Cumhuriyet
Halk Fırkası-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi-Demokrat Parti
ikilileri arasında görülen siyasi çatışmalarda din önemli bir belirleyici olmuştur. Genel
hatlarıyla bu ikililer arasında ilk partinin seküler yorumların uygulayıcısı, ikincisinin ise
muhafazakâr ve din odaklı bir anlayışın savunucusu olduğu görüşü genel kabule uygundur.
Bu tarihsel etkileşim, 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte o güne dek
görülmedik biçimde ivme kazanmış ve önceki dönemden aldığı laik-muhafazakâr temelli
siyasi tartışmaların dozunu arttırarak günümüz Türkiye’sine kadar taşınmasında etkili bir
dönem olarak öne çıkmıştır.
Bu makalede, Demokrat Parti’nin (DP) iktidar olmasıyla birlikte devletin laik
politikalarında görülen dönüşümler ve bu politikalara muhalefet zeminine yerleşen
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) verdiği tepkiler incelenecektir. Sürecin incelenmesi, tekil
olaylar üzerinden ele alınacak ve hem uygulamalar, hem de bunların yarattığı tartışmaların
verileri ele alınarak bunların Türk siyasetine etkileri değerlendirilecektir. Böylece Türkiye’de
yerleşik; laik-dindar tartışmalarının siyasi boyutuna tarihsel bir süreçte bakılacak ve bu
bağlamın içerisine sıkışmış kalmış Türk siyasi hayatının “din” olgusundan nasıl etkilendiğinin
tarihsel arka planı okuyucuya sunulmuş olacaktır.
Öz Kudüs şehri birçok din ve mezhebe ait toplulukların bir arada yaşadığı özel bir yerdir. Şehir, tarih boyunca çeşitli devletler tarafından yönetilmiştir. Osmanlı Devleti de dört yüzyıl boyunca şehre hâkim olmuş ve bu süreç içerisinde... more
Öz Kudüs şehri birçok din ve mezhebe ait toplulukların bir arada yaşadığı özel bir yerdir. Şehir, tarih boyunca çeşitli devletler tarafından yönetilmiştir. Osmanlı Devleti de dört yüzyıl boyunca şehre hâkim olmuş ve bu süreç içerisinde farklı dinlere ait toplulukların din, eğitim ve sosyo-ekonomik alanlardaki yaşamlarını düzenlemek amacıyla çeşitli kanunnameler hazırlamıştır. Gayrimüslimlerin de şehirde dini-kültürel faaliyetlerini sürdürebilmeleri için birtakım kurumlar inşa etmelerine izin verilmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda kapitülasyon anlaşmaları yoluyla imtiyaz elde etmiş olan Avrupa Devletlerinin Ortadoğu coğrafyasında yeni hedefler belirlemeleri ile birlikte şehir mülkiyet mücadelesinin yaşandığı bir alana dönüşmüştür. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte kapitülasyonları kaldırarak imtiyazlar yoluyla mülk edinen yabancı kurumları denetleme fırsatı elde etmiştir. Bu çalışmada kapitülasyonların kaldırılma sürecinde yabancıların denetimindeki mülklere yönelik hazırlanan talimatnameleri, bunların yürütülmesi sürecinde oluşturulan komisyonların çalışmalarını ve bu sürecin Kudüs gibi kozmopolit bir şehirdeki uygulamalarını incelemeyi amaçlamaktadır. Bunun için Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan birincil kaynaklar incelenmiş, çalışma ikincil kaynaklar ile de desteklenmiştir.
Abstract
The Property Rights in the Ottoman Jerusalem of Wartime (1914-1918) Jerusalem is a special place where communities, belonging to many religion and sect, live together. The city was ruled by various states throughout history. The Ottoman Empire also ruled over the city for four centuries and during this process the empire issued various decrees to regulate the lives of the communities belonging to different communities in religion, education and socioeconomic areas. Non-Muslims were allowed to build some institutions in order to continue their religious-cultural activities in the city as well. However, in the subsequent years, with the setting of new targets in Middle East geography by the European States, which have obtained concessions through capitulation agreements, the city had transformed into an area where the urban property struggle took place. With the beginning of the First World War, the Ottoman State obtained the opportunity to inspect foreign institutions that acquired property
through concessions by abolishing the capitulations. This study aims to examine the regulations drafted for the properties under the control of the foreigners in the process of abolishing the capitulations, the works of the commissions formed during their execution and the implementation of this process in a cosmopolitan city like Jerusalem. For this study, the primary sources in the Prime Ministry Ottoman Archives were examined and the study was reinforced by the secondary sources.
Research Interests:
Özet Bu makalede, İzmir'in 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgalinden önceki ve hemen sonrasındaki gelişmelerin Amerikan basınına yansımaları değerlendirilecektir. Böylece uluslararası bir gelişme, yine uluslararası bir... more
Özet Bu makalede, İzmir'in 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgalinden önceki ve hemen sonrasındaki gelişmelerin Amerikan basınına yansımaları değerlendirilecektir. Böylece uluslararası bir gelişme, yine uluslararası bir kaynak grubundan yola çıkarak değerlendirilmeye çalışılacaktır. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, yaklaşık olarak üç yıl dört ay boyunca sürmüştür. Ancak tüm bu sürecin değerlendirilmesi, makalenin boyutunu aşacağı için gelişmeler, işgalden sonraki birkaç ay boyunca takip edilecektir. Abstract This article evaluates the reflections of the developments before and shortly after the occupation of Izmir on 15 May 1919 by the Greeks in the American press. Thus, an international development will be tried to be evaluated from an international resources group as well. The invasion of Izmir by the Greeks lasted approximately three years and four months. However, as the evaluation of the whole process will exceed the size of this article, the developments will be followed during a few months after the occupation. İzmir şehrinin uluslararası alanda görülen önemi, 19. yüzyıl içerisinde bu şehrin kozmopolit bir liman şehri olarak öne çıkmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu tarihten önce de İzmir, ticari yükselişler ve düşüşler yaşasa da bir liman şehri olarak önemini her daim korumayı başarmıştır. Ancak bu dönemde şehrin yükselişi, kuşkusuz ki Osmanlı Devleti'nin en önemli ihraç limanlarından bir tanesi olması nedeniyle gerçekleşmiştir. İzmir'i, art alanıyla birlikte yekpare bir bütün olarak ticari üs durumuna getiren gelişmeler, 19. Yüzyıl içerisinde bilhassa İngilizler tarafından bölgede gerçekleşen yatırımlar ve bunun sonucunda liman ve demiryollarının inşasıyla gerçekleşmiştir. Zengin ve bereketli art alanıyla İzmir şehri, 19. yüzyıl boyunca gelişen İngiliz sanayisinin çarklarını döndürecek türde hammaddeler olan tütün, incir, üzüm, pamuk gibi bir takım mamullerin üretimi için çok önemli bir merkez durumuna yükselmiştir. Kısaca İzmir, 20. yüzyıl başlarında Osmanlı şehirleri içerisinde gerek işlek limanı, gerekse de bu limanın sağladığı çok kültürlülük,
The aim of this study, entitled " Analyzing the State-Society Relationships through the Development of an Urban Space: Izmir Konak Square " , is to examine public buildings, which were constructed in Konak Square from 1922 to 1970 to... more
The aim of this study, entitled " Analyzing the State-Society Relationships through the Development of an Urban Space: Izmir Konak Square " , is to examine public buildings, which were constructed in Konak Square from 1922 to 1970 to represent state power and state-society relationship. In this context, the period from the beginning of the Great Fire of Izmir in 1922 to the fire of 1970 in Izmir is to be examined. The main questions of this study are to track all of these developments, what were the public buildings in the Konak Square at the beginning of 1922 and the transformations they underwent the process? What were the public buildings that were constructed, their function in the representation of the state power, their roles in the state-society relationships? Which of these buildings went through a change and what were the relationship between this change and the transformation of the state.
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür.... more
Yakın zamana kadar tarih yazıcılığı, daha ziyade devletin veya orduların ihtişamlı başarılarına veya hezimetlerine odaklanarak toplumu ve onu oluşturan "sıradan insanları" tarihsel gelişmelerin öznesi değil, nesneleri olarak görmüştür. Osmanlı tarih yazıcılığı için de geçerli olan bu husus, "devlet merkezli" ya da "yukarıdan aşağıya" tarih yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır. Çeşitli toplumsal grupların büyük ölçüde pasif ve "sessiz yığınlar" halinde görmezden gelindiği bu yaklaşımda tarih hemen daima "büyük" adamların etrafında şekillenmiştir. Son dönemlerde bu yaklaşım giderek eleştirilmekte, gölgede kalmış ve ihmal edilmiş kesimleri ele alan, böylece Osmanlı tarihine "aşağıdan yukarıya" doğru yaklaşan yeni çalışmalar ortaya çıkmaktadır. Elinizdeki bu çalışma, "sessiz yığınları" tarih anlatısının aktörleri olarak gören bu yaklaşımı güçlendirmek ve Osmanlı toplumunun siyasi muhalefet ve protesto kültürünü anlamak maksadına yöneliktir. Alan uzmanı akademisyenlerin makalelerini bir araya getiren bu çalışmada, Osmanlı toplumunda siyasi muhalefet ve protesto geleneği değerlendirilirken başvurulacak kavramlar ve kaynaklar tartışılmakta, ayrıca İstanbul'da ortaya çıkan siyasi aksiyonlar konu edinilerek örnek vakalar sunulmaktadır.