Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Bu makalenin amacı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte zayıflayan konvansiyonel savaş olasılığını etkileyen faktörleri incelemek ve konvansiyonel tehdit algısının gerçekliğini ve güncelliğini sorgulamaktır. Bu maksatla güvenlik... more
Bu makalenin amacı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte zayıflayan konvansiyonel savaş olasılığını etkileyen faktörleri incelemek ve konvansiyonel tehdit algısının gerçekliğini ve güncelliğini sorgulamaktır. Bu maksatla güvenlik ortamının Soğuk Savaş yıllarından bu yana geçirdiği dönüşüm incelenmiş ve küreselleşme süreci ile birlikte gelişen postmodern tehditlerin, konvansiyonel tehditlerden ayrışma süreci üzerinde durulmuştur. Gelecek öngörülerinde konvansiyonel savaş olasılığının varlığını ve planlamacıların algılarını etkileyen faktörler olarak ulusal strateji, tehdit, jeopolitik, bütçe ve teknoloji başlıkları ele alınmış, her birinin paradigmalar üzerindeki tesirleri analiz edilmiş ve bu kapsamda bazı ülkelerin ulusal güvenlik strateji belgeleri incelenmiştir. Makalenin temel savı, iki kutuplu sistemin dağılmasından bu yana güvenlik literatürü ve planlama süreçlerinin dışında kalmaya başlayan konvansiyonel savaş olasılığının varlığını koruduğu ve bu olasılığı dışlayan yaklaşımların gelecekte yüksek maliyetlerle yüzleşmek durumunda kalabileceğidir.
Bu makalenin amacı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte giderek yaygınlaşan Sivil-Asker İşbirliği (SAİ) uygulamalarının askerî etkililik ile ilişkisini incelemektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana varlığını sürdüren SAİ... more
Bu makalenin amacı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte giderek yaygınlaşan Sivil-Asker İşbirliği (SAİ) uygulamalarının askerî etkililik ile ilişkisini incelemektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana varlığını sürdüren SAİ uygulamaları, sivillerin harekât ortamındaki rollerinde yaşanan köklü dönüşümün etkisiyle özellikle son 20 yılda ağırlığını artırmıştır. Böylece mümkün olan asgari girdi ile istenen son duruma ulaşmayı hedefleyen planlamacılar, kinetik olmayan unsurlar arasında yer alan SAİ uygulamalarından bir kuvvet çarpanı olarak istifade etmeye başlamışlardır. Makalede bu süreçten hareketle SAİ uygulamalarının askerî etkililik ile ilişkisi, geliştirilen model üzerinden ve Bosna-Hersek, Kosova ve Afganistan örnek olayları temelinde irdelenmiştir. Makalenin temel savı, iyi planlanan ve koordineli şekilde icra edilen SAİ uygulamalarının askerî etkililik düzeyine olumlu katkı sağladığıdır.
The aim of this study is to discuss civilian dimension of hybrid wars. To understand the linkage between civil affairs and military effectiveness in hybrid wars a new model was developed, offering a thorough approach with two pillars... more
The aim of this study is to discuss civilian dimension of hybrid wars. To understand the linkage between civil affairs and military effectiveness in hybrid wars a new model was developed, offering a thorough approach with two pillars colored by hybrid environment. It was argued that the environment shaped by regular and irregular threats compels land forces to understand the chaos in which a vast array of contingencies blend, making the confrontation more complex. Then, civilian dimension was viewed in twofold. It was underlined that while the militaries that hold robust support domestically could be labeled as fortunate in terms of resource allocation, on the other hand the interaction with target population in human security, humanitarian assistance, cooperation and coordination aspects helps soldiers in force employment, force acceptance and force protection domains. It was put forth the argument that because asymmetrical actors in hybrid environment are obliged to exploit civilians for diverse reasons, it wouldn't be so assertive to claim that who wins the civilians wins the war.
Research Interests:
İki kutuplu sistemin çözülmesi ile birlikte yeniden şekillenen güvenlik ortamı, belirsizliklerle dolu bir yapıya bürünmüş; bu durum, kaçınılmaz olarak, savunma planlama faaliyetlerini doğrudan ve önemli ölçüde etkilemiştir. En başta... more
İki kutuplu sistemin çözülmesi ile birlikte yeniden şekillenen güvenlik ortamı, belirsizliklerle dolu bir yapıya bürünmüş; bu durum, kaçınılmaz olarak, savunma planlama faaliyetlerini doğrudan ve önemli ölçüde etkilemiştir. En başta tehdidin doğasında yaşanan belirsizlik odaklı değişimler, planlama süreçlerinde “kim” ve “ne” sorularının önemini azaltarak “nasıl” sorusunun ağırlığını artırmış, bu yönüyle de Soğuk Savaş dönemininkilerden farklılaşan yeni planlama yaklaşımlarının doğmasına zemin hazırlamıştır. Planlama süreçlerinin temel karakteristiklerini belirleyen planlama yaklaşımlarının incelenmesi, planlama faaliyetlerine olan yansımaları nedeniyle önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, savunma planlama yaklaşımında ortaya çıkan yeni anlayışları ve bunların planlama sürecindeki etkilerini genel hatları ile incelemektir.
With the dissolution of the dual-polar system, a new security environment has emerged which is characterized by the dominance of uncertainties. Inevitably, defence planning activities have been influenced directly by this new security... more
With the dissolution of the dual-polar system, a new security environment has emerged which is characterized by the dominance of uncertainties. Inevitably, defence planning activities have been influenced directly by this new security environment. As a result of this change in the focus of defense planning  new planning approaches have been developed in order to cope with the uncertainties. These approaches are different from those which were common in the Cold-War era. The objective of this paper is to propose to use scenarios and scenario-space methodology for determining joint capabilities needed to address new kinds of challenges.
Research Interests:
Research Interests:
İki kutuplu yapının çözülmesi ile birlikte tehditlerin doğasında yaşanan değişimler, savunma planlamacılarını " kim " ve " ne " sorularından uzaklaştırıp " nasıl " ve " ne şekilde " sorularına yönlendirmiş, bir planlama aracı olarak... more
İki kutuplu yapının çözülmesi ile birlikte tehditlerin doğasında yaşanan değişimler, savunma planlamacılarını " kim " ve " ne " sorularından uzaklaştırıp " nasıl " ve " ne şekilde " sorularına yönlendirmiş, bir planlama aracı olarak senaryoların önem ve değeri artmaya başlamıştır. Çünkü senaryolar, kontrol edilebilen veya edilemeyen önemli değişkenlerin gelecekte alabilecekleri şekli resmetmesi yönüyle bütüncül bir bakış açısı getirmekte ve belirsizliğin bir ölçüde giderilmesini sağlamaktadır. Hazırlanan gerçekçi senaryolar ve bu senaryoların değerlendirildiği senaryo uzayları yardımıyla stratejik planlamalar daha etkili bir kimlik kazanmakta, doğru zamanda doğru yere yatırım yapmak mümkün hale gelebilmektedir. Sürekli değişim gösteren istikrarsız bir coğrafyada geleceği en doğru şekilde okuyabilmek ve planlayabilmek için senaryo tekniğinden yararlanılabileceği düşüncesi ile oluşturulan bu makalenin başlıca amacı, Soğuk Savaş sonrasının yeni güvenlik ortamının en belirgin karakteristiği olan belirsizlik karşısında bir planlama metodolojisi ortaya koymaktır. Senaryo uzayı metodolojisi, oluşturulduğu varsayılan senaryoların çok boyutlu bir ortamda değerlendirilerek, yetenek açıkları ve ihtiyaçlarına ulaşmaya imkân vermektedir. Bu kapsamda öncelikle belirsizlik kavramı üzerinde durulmuş ve savunma planlaması süreci üzerindeki etkileri incelenmiştir. Müteakiben, senaryoların belirsizlik kuşağındaki etkin rolleri tartışılmış ve senaryo uzayının kavramsal çerçevesi çizilmiştir. Son bölümde, belirsizlik ortamında yürütülen savunma planlaması faaliyetlerinde senaryo uzayı yaklaşımı bir metodoloji çerçevesinde ele alınmıştır. Önerilen metodoloji ile askerî yetenek ihtiyaçları tespit edilebilmekte ve oluşturulan senaryolar çerçevesinde strateji-yetenek dengesi kurulabilmektedir.
Research Interests:
1980'lerin başlarından itibaren giderek yükselen ve nihayet 1990'lı yılların sonlarında dillerden düşmeyen bir " senfoni " (veya kakafoni) haline dönüşen küreselleşme, beraberinde getirdiği heyecan dalgasıyla önüne çıkan her şeyi sürükler... more
1980'lerin başlarından itibaren giderek yükselen ve nihayet 1990'lı yılların sonlarında dillerden düşmeyen bir " senfoni " (veya kakafoni) haline dönüşen küreselleşme, beraberinde getirdiği heyecan dalgasıyla önüne çıkan her şeyi sürükler hale gelmiştir. Debisi oldukça kuvvetli olan bu akışta ulus devletler, çoğu zaman kendilerini savunmasız hissetmekte ve hatta " ölümü görüp sıtmaya razı olma " noktasına doğru itilmenin tedirginliğiyle mücadele etmektedirler. Makalede; küreselleşme sürecinin ulus devletler üzerindeki aşındırıcı etkileri ve baskıları çeşitli yönleriyle ele alınmakta ve yeni bir dünyanın mümkün olup olmadığı sorgulanmaktadır.
Research Interests:
The purpose of this study is at first to examine, by analysing the official documents open to public view, that what kind of changes the national security strategies have experienced after the Cold War, focusing in particular national... more
The purpose of this study is at first to examine, by analysing the official documents open to public view, that what kind of changes the national security strategies have experienced after the Cold War, focusing in particular national interests, threat perceptions, and capabilities, building blocks of the strategy documents in question. To examine how the four Western countries’ (United States, United Kingdom, Canada, and France) militaries played their role on the ground, this dissertation employs three case studies (Gulf War-1991, Kosovo-1998, Afghanistan-2001), enabling to identify causal connections between strategy and effectiveness. To do this, the battlefield performance in terms of integration, responsiveness, skill and quality dimensions helps embody the concept, military effectiveness. This dissertation investigates the link between national security strategy and military effectiveness by describing basic parameters of national security strategy (national interests, threat perceptions and capabilities) as independent variable whereas military effectiveness with its four attributes abovementioned is identified as dependent variable.
Research Interests:
ABD ordusunda değişim ve dönüşüm çabalarının entelektüel altyapısının hazırlandığı tarih, 1990’lı yılların başıdır. 1995 yılında Kara Kuvvetleri tarafından yayınlanan Force XXI, 1996’da dönemin Genelkurmay Başkanı Shalikashvili’nin... more
ABD ordusunda değişim ve dönüşüm çabalarının entelektüel altyapısının hazırlandığı tarih, 1990’lı yılların başıdır. 1995 yılında Kara Kuvvetleri tarafından yayınlanan Force XXI, 1996’da dönemin Genelkurmay Başkanı Shalikashvili’nin hazırladığı Joint Force 2010, 1997 yılında başlayan QDR çalışmaları, gelecek yıllar
içinde ordunun ve Pentagon’un yaşayacağı evrimin hazırlık safhasını oluşturmaktaydı. Dolayısıyla, ABD savunma planlama ve stratejilerinde yaşanan değişimin miladının, 11 Eylül tarihi olduğunu söylemek haksızlık olacaktır. Bunun yerine, saldırıların, yaşanan süreci hızlandırıcı bir etki yaptığını kabul etmek, daha gerçekçi olacaktır.
Research Interests: